diff --git "a/ozenli-derlem/cfile_130.jsonl" "b/ozenli-derlem/cfile_130.jsonl" new file mode 100644--- /dev/null +++ "b/ozenli-derlem/cfile_130.jsonl" @@ -0,0 +1,5327 @@ +{"text":"Tülay Eratalay'ın yönetmenliğindeki film üç adet kısa filmden oluşur. İlki; Hulki Aktunç'un Bir Yer göstericinin Hayatı adlı eserinden uyarlanmıştır. Yıllar sonra ilk olarak çalıştığı sinemaya giden yer gösterici, köyden geldiğinde ona ekmek veren, sinema sektörüne sokan ve eşiyle tanışmasına olanak tanıyan sinemayı çok değişmiş bulacaktır. İkincisi; Kemal Tahir'in Arabacı adlı eserinden uyarlanmıştır. Köyler arasında taşımacılık yapan bir at arabacısı tanımadığı bir köye yaklaşırken yolda iki orta yaşlı kadına rastlar. Onları köye götürürken kendisini evde kalmış kızıyla evlendirmeye çalışacaklarından haberi yoktur. Üçüncüsü; Zeyyat Selimoğlu'nun Bıldırcınlar adlı eserinden uyarlanmıştır. Torunuyla birlikte bıldırcın avlayan yaşlı adamın öyküsü ilginçtir. Almanya'ya çalışmaya giden oğlunun eşi sürekli eşinin gelmesini beklemekte ve oğlunu avutmaktadır. Dede ise torunuyla bıldırcın avlamak için hazırlık yapmakta aynı zamanda eski bir kaptan olarak kendisi hariç diğer tüm denizcilerin ölümüne sahip olduğu deniz kazasının kabuslarından kurtulamamaktadır. Beklenen göçmen bıldırcınlar ve Almanya'dan gelecek eş ise gelmeyecektir."} +{"text":"Oliver, kendini diğer çocuklardan farklı hisseden ve bu yüzden arkadaşı olmayan bir çocuktur. Bazı gelişim problemlerinden dolayı konuşamayan Oliver, insanlarla sadece ve sadece bir uygulama sayesinde iletişim kurabilmektedir. Gününün çoğunu elektronik cihazlardan bir şeyler izleyerek geçirmektedir. Bir gün, babasının kayıp eşya bürosundan getirdiği bir tablette zaman geçirirken karşısına bir hikaye gelir ve bir şeyler gördüğünü düşünüp çok korkar. Annesi Sarah bir hafta sonu arkadaşı Jennifer'ı ve çocuklarını yatıya çağırır fakat çocuklar, Oliver'a zorbalık yapan sınıf arkadaşlarıdır. Uyku vakti geldiğinde, yine Oliver'ı rahat bırakmayan çocuklar, tableti bulurlar. İçlerinden birisi hikayeyi okumaya başlayınca, ışıklar yanıp sönmeye ve sesler duymaya başlarlar. Byron'ın inanmayıp ileri gitmesi sonucu, işler karışır ve Larry adında korkunç bir yaratık ortalığı birbirine katar. Zavallı Oliver, derdini anlatamadığından, çocukların suçlamalarına maruz kalır, fakat bu böyle bitmeyecektir. Larry daha da ileri gidip, Oliver'ı ele geçirmeye çalışacaktır. Çünkü Larry yalnızca arkadaş olmak istiyordur!"} +{"text":"Dünyayı yok edecek olan bir meteor, dünyaya hızla yaklaşmaktadır. Etkileri ve yıkımı oldukça büyük olacak bu meteorun yaklaşması ile, bir aile hayatta kalmak için çabalamaya başlar. Bu ailedeki üyeler olan John Garrity, ayrıldıkları karısı Allison ve de genç oğulları Nathan, sığınak olabilecek tek umutlarına doğru bir yolculuğa çıkarlar. Dünyanın etrafındaki her şehirden ardı ardına kıyamet haberleri gelmektedir ve de bu ailenin umutlarını giderek tüketmektedir. Bu durum da, Garrity ailesinin içindeki en iyi ve de en kötü yanları ortaya çıkarmaktadır. Bu yolculuk, bir insanlık savaşına dönüşürken, aile sığınağa yolculuklarında pek çok zorlukla karşılaşır. Etraflarındaki insanlarda panik ve yasadışılık, kaos ortamıyla beraber giderek artmaktadır. Dünyayı sarıp sarmalayan bir kıyametin geri sayımı sıfıra ulaşırken, insanlar son dakika ortaya çıkan güvenli bir limana kendilerini bir an önce atabilmek için artık her şeyi yapmaya hazırdır."} +{"text":"1960'lar İngiltere'sinde geçen bu filimde, alkolik annesi ile Blake Cunningham, ölüm döşeğinde olan dedesine bakmak ve iyileştirmek için şehirden uzak, izbe bir yerde olan Clemonte Hall Malikanesine giderler. Bu malikane ölmek üzere olan yaşlı adamın, yani Blake'nin dedesinindir. Blake'in annesi ise babasını hiç sevmiyordur ve o eve gelmesinin tek amacı bedavadan başını sokacak bir yer bulmaktır. Çünkü, uzun zamandır hayat arkadaşı ve Blake'in babası olan Gordon ile arası kötüdür. Bu çift evli değildir çünkü Margot daha önce hazır olmadığı için Gordon'un evlilik teklifini reddetmiştir ve senelerdir beklese de Gordon tekrar evlenme teklifi etmemiştir. Normal bir hayata başlamak isteyen anne ve çocuk aslında bu normal hayatı bu evde pek de bulamayacaklardır. Çünkü eski bir hemşire bu evde kaybolmuştur ve hala bulunamıyordur.."} +{"text":"Aidan, bir apartman dairesinde kendi haline yaşayan bir gençtir. Bir gün uyandığında, dışarıda garip bağırışlar ve sesler duyar. Balkona çıkıp baktığında ise herkesin delirmiş gibi etrafta koşturduğunu ve birbirlerine saldırdığını görür. Televizyondaki haberlerde ise bir çeşit hastalığın salgına dönüştüğü ve hasta olan kişilerin kendilerini kaybedip diğer insanlara saldırdığı haberini alır. Korku içerisinde kalan Aidan, ne yapacağını bilemez vaziyette kendini evine kilitler. Yaklaşık bir buçuk ay boyunca evde tek başına, telefonu çekmeden ve elindeki yiyecekle yetinen Aidan, bir gün elektriklerin ve suyun da gitmesiyle birlikte kendini öldürmeye çalışır. Tam kendini asacağı sırada pencereden karşı binada kendi gibi genç bir kadının yaşadığını görür. Salgın başladığından beri ilk defa birini gören Aidan, sonradan Eva olduğunu öğreneceği kadınla kağıtlara yazdığı yazılarla iletişime geçer ve hayata tutunmak için bir nedeni olur. Acaba Aidan ve Eva bu tehlikeli durumdan kurtulabilecekler midir?"} +{"text":"Yaşamın ve insanlığın tüm sorunsallarının radikal olarak kökenlerine inmekle ve çözümlemeler yapmakla hayatını sürdürmüş sevgi ve barış dolu bir filozof. Jiddu Krishnamurti 14 yaşındayken Theosophical Society tarafından \"dünyanın öğretmeni\" seçildi ve ileriki yıllarda adına kurulan örgüt tarafından mesih ilan edildi ancak tüm bunları reddederek örgütü ve etrafında doluşan müridleri dağıtmıştır. Çünkü hiçbir otoriteyi kabul etmediği gibi, kendisinin de otorite olarak alınmasına kesinlikle karşıydı. Ezoterik bir topluluk olan Theosophical Society de din ile bilimin arasını bulmaya çalışıyordu ancak Krishnamurti ilahi dinleri ve tanrıları reddettiğinden bu toplulukla da tümüyle ilişkisini kesti. Daha küçük yaşta ezoterik bir güruh tarafından kendi teozofikal amaçları ve beklentileri uğruna bir nevi kurban seçilen Krishnamurti ise; büyük vaadlerle süslenmiş bu rüyadan bir an önce uyanacak ve yaşamın derinlerindeki hakikatlerin peşinden gidecekti. Belgeselde konuşmacı tarafından, önce Krishnamurti'nin hayatı ve geçirdiği süreçler anlatılırken, yarısından sonra kendisinin yaptığı epistemolojik, ontolojik ve sosyolojik felsefi irdelemelerden derlenen konuşmalarına yer veriyor. Zorlu ve keskin bir yaşamın öyküsü anlatılırken, izleyiciye de \"bilgi\"den gelen doyulmaz derecede farkındalık ve bilinç sunuyor."} +{"text":"Ah, büyük edebiyat yapıtlarının öğrencilere zorunlu okuma olarak kabul ettirildiği lise İngilizce dersleri. O bir başka çağın çarpıcı anlatım ve karakterleri ile dolu koca koca ciltlerin, her gencin eğitiminde hayati derecede önemli olduğu varsayılır, ama bu kitaplar bin bir kaygı içindeki gençlerin gündelik yaşamındaki gerçeklerlerle ne kadar bağlantılıdır? Yönetmen Regis Sauder, çağdaş gençlerin yaşamına yeni ve yaratıcı bir bakışla, 17. yüzyıl romanı Cleves Prensesinin ders olarak okutulduğu Marsilyadaki bir lise sınıfında öğrencilerin gerçek sesleri ve duyguları aracılığıyla, klasik edebiyat ile çağdaş gençlerin yaşamı arasında o tarifi zor bağlantıyı kurmaya çalışıyor. Kral II. Henrinin 16. yüzyıl sarayında geçen bir aşk ve görev öyküsü olan bu klasik metin, Fransız okullarında onyıllarca okutulmuştur. Ama Sauder romanı yeni bir gözle yorumluyor, romanın öyküsü ile öğrencilerin ağırlıklı olarak işçi ve göçmen ailelerden ve farklı kökenlerden gelen bir gençler topluluğu yaşamlarını yan yana getiriyor. Öğrenciler, bakalorya sınavları için stresli hazırlığa başlarken, kitaptan seçilmiş pasajlar okuyorlar ve içtenlikle kendi umut ve hayallerinden, aşk ve gönül yaralarından, aile ve arkadaşlarından ve günümüz Fransız toplumunda kendi yerlerinden söz ediyorlar."} +{"text":"Lars Jessen imzalı Fraktus, Rob Reiner imzalı meşhur mockumentary This Is Spinal Tapi örnek alıyor ve onun gibi bir kült olma yolunda ilerliyor. 80li yılların başında kurulmuş Alman grubu Fractusu duymuş muydunuz? Muhtemelen hayır. Ancak Westbamden Scootera, Blixa Bargeldden Dieter Meiere pek çok ünlü müzisyen Fraktusun öneminin altını çiziyorlar. Bazı müzik yazarlarına göre bu avantgart elektro-pop grubu olmasaydı tekno türü de asla doğamazdı... Ancak bir konserlerinde çıkan yangın ve grup içi çekişmelerden dolayı Fraktus kısa zaman içerisinde dağıldı ve unutuldu. Pek başarılı sayılmayacak bir müzik menajeri olan Roger Dettner ise onlara eski itibarlarını kazandırmakta kararlı. Bir film ekibi eşliğinde grup üyelerinin izini sürüyor ve onları yeniden birleşmeleri için ikna etmeye çalışıyor. Filmin vizyona girdiği dönemde grubun eski kayıtlarının dijital olarak yeniden elden geçirildiği bir best of albümü, YouTubea yüklenen 80lerden kalma video klipler ve bir konser turnesi Fraktusu gerçekten fenomene dönüştürdü. Yapımcıları arasında Fatih Akının da yer aldığı bu müzik belgeseli yılın en eğlenceli filmlerinden."} +{"text":"1682 yılında geçen hikayede genç peyzaj mimarı Sabine De Barra'nın sınırları zorlayan öyküsü ele alınıyor. Yeteneği ve güçlü duruşuyla dikkat çeken genç kadın, dönemin şartlarına uyum sağlamak yerine onları kırmayı ilke edinmiştir. Fransa'nın kırsal bölgelerinden birinde çalışırken hiç beklemediği bir teklif gelir. Buna göre Kral 14. Louis için Versay Sarayı'nda çalışması istenir. Teklifi kabul eder, kralın baş tasarımcısı ünlü mimar Andre Le Notre'nin ekibine katılıp Versay'ın ana bahçelerinden birini düzenlemeye başlar. Sabine diğer mimarların aksine kendine özgün tasarımlarıyla dikkatleri bir anda üzerine çeker. Rekabetçi ve ayrımcı tavırlara karşı direnirken kralın kardeşinin güvenini kazanır ve baş mimar La Notre ile ikisi arasındaki ilişkinin boyutu da değişmeye başlar."} +{"text":"1985te bir akşam radyoda bir Afrika ezgisine denk gelen Louis Sarno, duyduğu müzikten o kadar etkilenir ki, cebindeki son 500 dolarla Orta Afrika Cumhuriyetine tek yönlü bir bilet alır. Çantasına ses kayıt aletlerini koyar ve Bayaka kabilesinin müziklerini kaydetmek için yola çıkar. Daha sonra ormana yerleşecek, burada Bayaka kabilesinin bir parçası olup aile bile kuracak olan Sarno, bu ilk karşılaşmayı şöyle anlatıyor: Bu tuhaf armoniler çok ürperticiydi; adeta büyülenmiş, hipnotize olmuştum. Ormanın Şarkısının ilk bölümünde Sarnoyu Orta Afrikanın ormanlarında ziyaret edip, bu sıra dışı adamın hikayesine tanık oluyoruz. Belgeselin ikinci kısmında ise Louis, bebekken kendisine vadettiği üzere oğlu Samediye dünyayı göstermek için onunla New Yorka gidiyor. Hayatı boyunca ormandan dışarı çıkmamış, okuma yazma bilmeyen Samedinin Amerika ile karşılaşması beklenmedik bir maceraya dönüşüyor. Alman yazar Michael Obertin bu ilk filmi hem bir baba oğul hikayesi, hem de medeniyet ve kültür hakkında zekice kurgulanmış ve incelikle resmedilmiş bir deneme."} +{"text":"Batının Afganistandaki varlığına dair epik bir belgesel olan Acı Göl, BBC News için çekilmiş ve hiç gün güzüne çıkmamış 26 terabaytlık arşiv görüntülerinin bir araya getirilmesinden oluşuyor. Şok edici sahnelerin araya virgül koyduğu bu muazzam montaj, bahsettiği şeylerin garipliğiyle birlikte adeta rahatsız edici bir düş gibi ilerliyor. Curtisin üstsesi bu anlarda yardımcı olmaya çalışıyor izleyiciye: İktidardakiler gerçekliğin karmaşıklığını anlamamız için hikayeler uydururlar, ama bu hikayeler giderek daha az inandırıcı ve yavan gelmeye başlıyor. Biçimsel anlamda bir başyapıt düzeyine erişen bu son Adam Curtis işi müziği ve arşiv görüntülerini kullanma biçimi ve kurduğu bağlantıların dudak uçuklatıcılığıyla neredeyse katartik bir etkiye erişiyor. Savaşlar ve bunların etrafına inşa edilmiş söylemler hakkındaki öngörüleri, Acı Gölü çok önemli bir izleme deneyimine dönüştürüyor."} +{"text":"Ben Gibi, on yıllardır süren Filistin-İsrail çatışmasına kara mizahın kıyılarından yaklaşıyor ve kendi dünyalarında sıkışıp kalmış iki kadının, Nadine ve Michalın hikayesini anlatıyor. Son bienal çalışması için hazırlıklarını sürdüren Michalin siparişini verdiği yeni yatak, bir vidası eksik olduğu için bir sabah aniden kırılıverir. Nadine ise sınırın Filistin tarafında, mülteci kampının yakınlarında bir montaj fabrikasında çalışmakta ve adresini ancak arkasında bıraktığı vidalarla bulabilmektedir. Bir gün, kontrol noktasındaki bir karışıklık sonucu Michal Nadine, Nadine de Michal olur. Evet, kulağa tuhaf geliyor ama film de hayli tuhaf ve çok katmanlı. Cannesda Altın Kamera ödüllü Denizanasından (2007) hatırladığımız Shira Geffen, çetrefilli bir politik meseleden yola çıkarak kimlik, coğrafya ve sınırlar üzerine nefis bir film ortaya koyuyor."} +{"text":"Bir gün aslında 24 saatten oluşmaz; sadece normal insanlar 24 saatin farkındadır. Bir gün biterken diğer gün başlamadan önce Dark Hour adı verilen 1 saatlik bir zaman bulunmaktadır. İnsanoğlu Dark Hour boyunca tabutlarında uyurlar ve bu süre sonunda hiçbir şeyden habersiz olarak uyanıp, hayatlarına olağan bir şekilde devam ederler. Sanki zaman hiç durmamış gibi Ancak normal insanlar fark etmese de Dark Hour gerçektir ve bu süre zarfında dünya çok daha karanlık, çok daha korkunç bir haldedir. Üstelik insanların normalde göremediği Shadow adlı yaratıklar, insanoğlunun uykuda olduğu bu saatte ortaya çıkarlar. Bir süre sonra bu Shadowlar isanların ruhlarını emip insanlara artık zarar vermeye başlarlar. Bazı insanlarda Apathy Syndrome adı verilen korkunç bir hastalık görülmeye başlamıştır ve bu insanlar hareket edemez hale gelmişlerdir."} +{"text":"Fırtına, Körfez Savaşı sırasında bir ailenin yaşadıklarını anlatan bir drama. Öğretmenlik yapan Hüda, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kocası evi terk ettikten sonra yalnız yaşayan bir annedir. On yıl sonra, Ali ve Naci isimli çocukları birer yetişkin olmuştur. Hüda, kendisini her konuda destekleyen erkek arkadaşı Mahmuda rağmen evlenmeyi reddeder. Naci, zengin bir aileden gelen ve siyasi bir aktivist olan Hayat isimli öğrenci kıza aşık olur. Ancak kızın ailesi Alinin serveti olmadığı için evlenmelerine müsaade etmez. Naci, Hayatın ailesini zengin olduğuna ikna etmek için para biriktirmeye çalışırken, Ali ailesine yardım etmek amacıyla iş bulmaya karar verir. Fakat Mısırda iş bulmak zorlaşmıştır ve Ali bu sebeple Iraka yerleşir. Ali tam da hayatını düzene sokmuşken, Körfez Savaşı patlak verir ve iki erkek kardeş kendilerini karşı karşıya çatışırken bulur."} +{"text":"Çocukluklarından bu yana Mahmutpaşa Pasajı'nda çalışmakta olan Altan ve Şükrü artık çıraklığı bırakıp kendi işlerini yapmanın zamanı geldiğine karar verirler. Bu piyasadaki tanınmış tefecilerden biri olan Fadıl'dan yüklü miktarda borç alan ikili, kurdukları yeni şirketlerinde Çin'den gelen cihazları satmaya başlarlar. Bir sene boyunca sattıkları hiçbir Çin malından kar edemez, dahası zarara uğrarlar. Şirket batmak üzeredir ve böyle giderse borçlarını da ödeyemeyeceklerdir. Yakınen tanıdıkları Mümtaz'ın bir teklifte bulunur ve onları Çin'den tablet ithal etmeye ikna eder. Çin'deki şirket sahibiyle anlaşmaya varılır ve ürünler gelmeye başlar. Başlangıçta her şey yolunda gibi görünürken, kısa bir süre içerisinde tabletlerle ilgili gizli bir gerçeğin var olduğu ortaya çıkar. Altan ve Şükrü, kurdukları bu şirketin yalnızca bir paravan şirket olduğunu ve bu paravanın arkasında Mümtaz'ın kirli işler çevirdiğini görürler. Şimdi hem tabletten şikayetçi olan müşteriler de dahil olmak üzere kaçmak zorunda oldukları tonla kişi vardır ve bu yolculuk zannettikleri kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"26 yaşındaki hukuk öğrencisi Farid hayatı boyunca Fransada yaşamıştır. Babası hasta düşünce, aileden kalan evi yıkılmaktan kurtarması için onu Cezayire gönderir. Farid daha önce hiç ayak basmadığı, dilini bile zar zor konuşabildiği bir ülkeyle karşılaşır ne anladığı ne de umursadığı bir ülkedir bu. Fakat babasının köyünde, birkaç olağanüstü karakterin dostluğunu kazanır. Mizahları ve dürüstlükleri onu önce şaşırtır sonra da duygulandırır. Bunlardan biri, adaşı olan, zeki ve kurnaz küçük kuzenidir, bir şekilde Fransaya gitmeyi hayal etmektedir. İki delikanlı, bazı önemli evraklar için birlikte eğlence kenti Orana giderler. İçkili, müzikli sefih bir gecenin ardından Farid, otel odasında uyandığında tek başınadır, kuzeni ve pasaportu ortada yoktur. Annesini arar, o da her şeyin aile içinde çözülebileceğini söyler. Kuşkucu ve yardımseverlikten uzak Cezayir bürokrasisiyle boğuşurken zorunlu olarak köyde kalan genç Fransız, ailesinin geçmişini, kendi köklerini öğrenmeye başlar. Sonra bir telefon gelir, babasının durumu daha da kötüleşmiştir. Farid, pasaportu olsun olmasın en kısa zamanda Fransaya dönmek zorundadır.Kaynak:Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"Cinsel ve psikolojik olarak istismar edildiği bir ilişkiyi sürdüren genç bir kadın, bir sabah uyandığında bedeninin çürümeye, dökülmeye, kanamaya, kurtlanmaya ve genel olarak öldükten sonra gerçekleşmesi gereken türlü etkinliğe sahne olmaya başladığını fark ediyor. Belki de bu yüzden, yaşama sarılma güdüsüyle libidosunda bir artış yaşanıyor. Thanatos, Erosu çağırıyor. Genç kadın, onu ziyarete gelen bir arkadaşıyla oral seks yapıyor, mastürbasyon yapıyor ve eve uğrayan, biri erkek arkadaşı, iki erkekle seks yapmaya çalışıyor. Daha önce idealindeki meslek olan heykeltraşlığı bıraktığını açıklamasına rağmen yarım bıraktığı bir çalışmaya geri dönüp, bedeninden düşen kimi parçalarla heykele yeni bir şekil veriyor. Yok etme dürtüsü kendisine değil başkalarına yöneliyor."} +{"text":"Justin, bürokratların yönettiği ve şövalyelerin yasaklandığı bir krallıkta yaşamaktadır. Justin, tıpkı büyükbabası gibi, Kahraman Şövalyelere katılmak istemektedir. Ama Kraliçenin başdanışmanı olan babası Reginald, oğlunun kendi izinden gitmesini, avukat olmasını istemektedir. Justin, çok sevdiği büyükannesini ziyaretinde ondan ilham alır; sözüm ona sevgilisi Laraya veda eder, evden ayrılır ve şövalye olma hevesiyle bir maceraya atılır. Bu yolculukta karşısına güzel ve cesur Talia, Melquiades adına tuhaf bir büyücüyle, yakışıklı Sör Clorex ile karşılaşacak, Blucher, Legantir ve Braulio adında üç keşişten Kahraman Şövalyelerin kullandığı çok eski yol ve yöntemleriyle eğitim alacaktır. Justin, şövalyelikte umut vaat etmeyen bir adayken, bir zamanlar şövalyeyken sürgün edilen Sör Heraclio ve Sotanın komutasındaki ordusu geri dönüp krallığı yıkma tehdidinde bulununca, onları alt etmek gibi zor bir göreve atılmak durumunda kalır."} +{"text":"Karadenizli işadamlarında Ali Baltaoğlu, Doğu Karadeniz'in potansiyelini kullanarak dağ turizmine açmak ister. Bunun için de dev bir inşaat projesini hayata geçirecektir. Bölgenin, hatta tüm ülkenin akciğerleri olan Kaçkar Dağları milli parkında bu proje kapsamında dağ otelleri, yayla tesisleri, kır siteleri dikelecektir. İşadamı bu mega projeyle Doğu Karadeniz'i Orta Doğu'nun Alplerine dönüştürmeyi vaat etmektedir. Tabii projeye engel olan birtakım kanunlar kitabına uydurulurken, Ali Bey kendisine reklam açısından işe yarayacak bir belgesele sponsor olur. Bu bağlamda belgesel ekibi, Karadeniz'in şehir efsanelerini araştırmak üzere bölgeye gider. Araştırmalarına bant kayıtlarıyla 90'lı yıllara damgasını vuran 'Oflu Hoca' efsanesinden başlarlar ve bant kayıtlarının kaynağına ulaşılır. Ancak araştırmaları derinleştikçe hiç beklenmedik gerçekler ortaya çıkar ve ekip kendisini büyük bir belanın içinde bulur. Harikalar diyarında madde ile mananın savaşı başlamıştır."} +{"text":"Tarihin ilk feminist hareketlerinden birini başlatan kadınların, gittikçe acımasızlaşan hükümete karşı yürüttükleri mücadeleye odaklanır. Gizli buluşmalarla bir araya gelen bu grubun üyeleri işçi sınıfı kadınlarıdır ve hareketin ilk safhalarında barışçıl yöntemler izlerler. Ancak hem çalışma koşulları hem de kişisel hayatları için verdikleri eşitlik savaşı, zamanla daha radikal bir boyuta taşınmak zorundadır. Film bu ekibin bir üyesi olan Maud'un hikayesini ele alıyor. Bir paketi teslim etmeye giderken eylem yapan süfrajetlerin arasında kalan Maud, eylemciler arasında kendisiyle aynı çamaşırhanede çalışan Violetı görür. Maudun harekete olan ilgisini fark eden Violet, onu süfrajet hareketine ve oy haklarını savunmaya ikna etmek için çabalar. Tüm risklerin farkında olan Maud, oy hakkını kazanmadan kadınlar için iyi bir gelecek olmayacağını anladığında, ilham verici bir lider olan kimyager Edith ile tanışır ve hareketin içine daha fazla dahil olur. Bundan sonra süfrajetlerin içinde hem sözcülük yapması hem de eylemlerde ön plana çıkması nedeniyle göze batan Maud, bir gösterinden sonra tutuklanır ve bir hafta boyunca hapiste kalır. Bu travmatik deneyim boyunca tanıştığı süfrajetlerin adanmışlığı onu hem ürkütür, hem de hayran bırakır. Kendini hareketten ne kadar uzak tutmaya çalışsa da, bu adaletsizliğe karşı duyduğu öfke, onu hareketin içine daha çok çekip hareketin lideri olan Emmeline Pankhurst ile tanışmaya dek götürür."} +{"text":"Gazeteci Evrim Kanpolat'ın gerçek bir olaydan uyarlayarak yazdığı \"Halam Geldi\" filminin çekimleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde medeniyetlerin iç içe geçtiği, birden fazla kültürün bir arada yaşadığı köylerden biri olan Akıncılar'da gerçekleştirildi. Yönetmenliğini Erhan Kozan'ın yaptığı filmde, Akıncılar'da yaşayan Diyarbakırlı 13 yaşındaki üç genç kızın hikayesi anlatılıyor. Küçük yaşta yapılan evlilikler ile akraba evliliğinden doğan engelli çocukların yaşamını çocukların gözünden beyazperdeye taşıyan filmde, aynı zamanda Kıbrıs'ın kuzeyi ve güneyi arasındaki sınır sorunu da insani yönleriyle ele alınıyor. 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde özel bir gösterimle galası yapılan filmde, Burçin Terzioğlu, Turgay Tanülkü, Dilek Çelebi, Necip Memili, Berke Hürcan rol alıyor."} +{"text":"Elli beş yaşındaki Helmer, bir gün yaşadıkları çiftlik evinde yatalak babasının yatağını üst kata taşır. Oğlunu hala başarısızlıkla özdeşleştiren yaşlı babanın sağlığı gitgide kötülemekte, her ikisi de yaklaşan ölümü hissetmektedir. Yalnızlıktan bunalan ve insani bir yakınlığın özlemini çeken Helmer, aksi babasının bakımını sürdürürken temkinli de olsa inkar dolabından çıkar ve yeniden cinsel kimliğini keşfetmeye çalışır. Yalnızlık, cinsel baskı ve yaşlanmak hakkındaki bu dokunaklı dram, Berlin Film Festivalinin Panorama Bölümünün açılışında, aralık ayında hayatını kaybeden başrol oyuncusu Jeroen Willems anısına gösterildi. \"Cinsiyetle ilgisi yok, kendiliğinden geliyor: Yazarken karakterlerimi erkek ya da kadın olarak düşlemiyorum. Yine de kadınsı bir bakış açısı var herhalde. Ama bu kez erkekler hakkında bir şey yazmak istedim, ki benim için büyük bir aşama bu. Asıl amaçladığım, görüntülerle mekanlar sayesinde bir duygu yaratmak, çünkü kadrajı kurduğun anda bir görüntü oluşuyor.\""} +{"text":"Moskovanın arka sokakları, unutulmuş saklı hazineler: Ütopik binalar, Rus konstrüktivizminin ruhunu taşıyan 1920lerde inşa edilmiş ütopik binalar Umutları ve modernliğin sapmalarını yansıtan başka bir geleceğin harabeleri Binalar bize seslenmiyor mu? Film binaların mirası ile mücadele eden üç Moskovalıyı izler. Bir vatandaş kendi evinin ve yandaki eski baskı fabrikasının muhfaza edilmesi için savaşır. El Lissitzky tarafından korunmuş tek bina Donatas arkadaşlarıyla birlikte bir sanatçı topluluğunda yaşamak istiyor. Vsevolod yeniden inşa etmek zorunda olmasına rağmen, bir mimari anıtı korumak istiyor. Bu evin içinde olan herkes etkilendi diyor Vsevolod. Bu binalar ne bizim için ne barındırıyor? Emlakçıların elinde ya da çürümeye yüz tutarken, ne yitip gidecek? Yönetmen, Rodchenkonun, El Lissitzkynin ve Vesninin pasajları ve manifestolarıyla çalışmış, erken dönem Sovyet filmlerinden ender rastlanır belgesel kareleri kullanmıştır. Devrimci 1920lere uzanan bir yolculuk ve bugünkü Rus toplumunun bir portresi"} +{"text":"Joanna Hogg Londrada çektiği ilk filmi olan bu üçüncü uzun metraj filminde bize oldukça mesafeli ama son derece büyüleyici bir seyir sunuyor. Hikayenin ana kahramanları sanatçı çift D ve H yaklaşık 20 yıllık ilişkilerinde ve büyük ihtimalle işlerinde belirleyici rol oynayan modern tarzdaki evlerini satmaya hazırlanırlar. Bu ani ve büyük değişiklik endişelerin su yüzüne çıkmasına ve ilişkilerindeki çatlakların büyümesine sebep olur. Rüyalar, hatıralar ve korkular, hepsi evin üzerinde etkilerini bırakmıştır. Evin kendisinin de bir Çin bulmacası gibi keskin köşeleri ve kayan kapıları ile içinde yaşayanlar kadar anlaşılması zor üçüncü bir başrol oyuncusu olduğu sürükleyici ve etkileyici film mimar James Melvine ithaf edilen bir kapanışla son buluyor..."} +{"text":"Occupy: Film, Wall Street'in hemen yanıbaşında ortaya çıkan halk hareketine ışık tutuyor. Occupy hareketi, toplumsal bilinci yakalayan ve iyiye doğru gelişimin mümkün olabileceği umudunu yaratan bir hareketti. Fakat, hareketin görünürlüğü, tıpkı başladığı gibi bir anda kayboldu ve ardında başarısı ve geçerliliği hakkında birçok soru bıraktı. Çok katmanlı Occupy hareketinin başlangıç noktasını, ortaya çıkışına neden olan faktörleri ve gelişimini inceleyen yönetmen Corey Ogilvie, Zucotti Park'ta konuşlanan direnişi, boş sloganlarda, şiddetli çatışmalarda ve kendi fikirlerinin propagandasını yapan aktivistlerde kaybolmadan açık ve ilgi çekici bir şekilde aktarıyor. Kalle Lasn, filozof Cornel West, gazeteci Chris Hedges ve Occupy Wall Street hareketinin önde gelen organizatörleri ile yapılan önemli röportajlara yer veren film, amaca hizmet eden bir propaganda örneği değil, temel hak ve özgürlükler hareketinden sonra Amerika'da gerçekleşen en büyük halk hareketlerinden birinin uzmanlıkla ortaya konmuş bir analizi."} +{"text":"Ryan ve Justin oyuncu olmaya çalışan ancak her seferinde çuvallayan iki kafadardır. Son başarısızlıklarının ardından soluğu arkadaşlarının düzenlediği kostüm partisinde alan ikili polis kostümleriyle mekana giriş yaparlar. İçeriye girdiklerinde bunun maskeli balo olduğunu fark edip partiyi terk ederler. Üzerlerindeki polis kıyafetlerini gören sokaktaki insanlar iki arkadaşı gerçek birer polis zanneder ve ikili yaşanan bazı olayların ardından bir nevi birer kahraman haline gelir. Ryan ve Justin üzerlerindeki üniformaların ne denli etkileyici göründüğünü kısa bir süre içinde fark eder ve bu oyunu bir süre daha devam ettirmeye karar verirler. Ancak bir noktadan sonra artık üniformalarını sokakta yürüyen insanlara değil, gerçek suçlulara karşı kullanmak zorunda kalırlar. Çakma Polisler'in yönetmen koltuğunda Luke Greenfield bulunurken başrollerdeNina Dobrev, Angela Kerecz ve Jake Johnson bulunuyor."} +{"text":"Fransız usta sinemacı Philippe Garrel'in Şubat 2023'te Berlin Film Festivali'nde prömiyerini yapan son filminde gerçek hayattaki çocukları Louis, Esther ve Lena rol alıyor. Filme adını veren \"Pulluk\" dört yıldızdan oluşan bir takımyıldızı. Aynı zamanda bir kukla tiyatrosu. Bu da kuklacı bir ailenin, ailece kukla gösterileri düzenleyen bir kumpanyanın hikayesi: üç kardeş, topluluğun lideri babaları ve bebekleri yapan büyükanne. Bir gün bir gösterinin ardından baba aniden ölür ve ailesi kendi başına kalır. Philippe Garrel aşkı, dostluğu, aileyi, kederi ve zamanı, ayrıca geleneklerin silinmeye başladığı bir dünyada acıyla zorlanan sanatçıları inceliyor. Philippe Garrel'in babası Maurice'in aktör olmadan önceki mesleği, tıpkı filmdeki gibi, kuklacılıktı."} +{"text":"Doğaüstü olayların yaşandığı bir köye giden 3 arkadaş, yaşanan olayları kayıt altına alır. Ancak kendilerine birtakım varlıkların musallat olmasından korkan arkadaşlar, kayıtları kimseye göstermemeye karar verir. İçlerinden Arif adındaki genç, yaşananların ardından konuşamamaya başlar. Geçen 2 yıl boyunca ailesi Arif'i onlarca doktora götürse de konuşamamasının nedeni anlaşılmaz ve bir çözüm bulunamaz. Olaylara şahit olan Batuhan, arkadaşına yardım etmek için bir forum sitesinde bazı kayıtları paylaşır. Kayıtları izleyen Poyraz adındaki bir gazeteci, Batuhan ile birlikte kayıtları bir bütün haline getirir. Aradan geçen 5 yılın ardından Batuhan kabus görmeye devam eder. Kendisini ve arkadaşlarını bu kabustan kurtarmak isteyen Batuhan, yeniden köye gitmeye karar verir. Poyraz'ı da köye gitmeye ikna eden Batuhan, bu sefer köye daha kalabalık gidebilmek için kayıtları izleyip anlatılanlara inanan ve inanmayan kişilerden bir ekip kurmak için sosyal medya üzerinden bir çekiliş düzenler. Batuhan ve ekibi, kendilerini bu köyden kurtarmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"2011 yılının Mart ayında Suriye'nin güneyindeki Der'a şehrinde, Tunus ve Mısır'da gerçekleşen halk ayaklanmalarından etkilenen ve Suriye rejiminin baskılarından bunalan 14-15 yaşlarındaki çocuklar, Baas rejimini eleştiren duvar yazıları yazarlar. Çocuklar tutuklanır ve işkenceye maruz kalır. Aşiret yapısının güçlü olduğu Der'a'nın aşiret reisleri aynı zamanda Beşşar Esad'ın teyzesinin oğlu olan, Der'a kenti muhaberat başkanı Atıf Necip'ten çocukları isterler. Atıf Necip aşiret reislerini rencide eder ve çocukları vermez. Film gerçekte yaşanmış olaylardan esinlenilerek bir ağabey kardeş hikayesi üzerine kurulu. Geçmişinde rejime muhalif olmasından ötürü şiddete maruz kalmış ve Suriye'den ayrılmış, olaylar başlamadan hemen önce Suriye'ye dönüş yapan Ali'nin kardeşine annesine sahip çıkmak geride bıraktığı sevdiği kadına kavuşmak gibi hayalleri vardır. Döndüğünde ilk gençlik dönemlerini yaşayan Kardeşi Ömer, tıpkı abisi Ali'nin gençliğinde olduğu gibi Baas rejiminin haksızlıklarına karşı öfkelidir. Ali kardeşini teskin ve kontrol etmeye fırsat bile bulamadan kardeşi ve arkadaşları öğretmenlerinin tutuklanmasına tepki olarak muhaberat karargahının duvarına yazı yazarlar. Ali'nin kardeşi ve diğer çocukları kurtarmak için girdiği mücadele, rejimin şiddet kullanması, çok kan akması ve süreci yönetemeyişi sonucunda Suriye halk ayaklanmasına giden süreci başlatır."} +{"text":"Bir yelkenli tekne rüzgara doğru ilerliyor. Kamera, görüş alanını genişletmek için sahneden ayrılır ve soluk ışıkta kalmış bir banliyöde yükselir: beyaz çitlerden oluşan bir natürmort, hepsi aynı, küçük yeşil çimler ve kırmızı üçgen çatılar - minyatür modeller gibi. Kameranın klişeleşmiş müstakil ve teras evlerinin rasterindeki sakin ilerlemesi, dışlamalar ve normların hakim olduğu yapay bir dil sunuyor. Hayat burada sadece film müziğinde yaşanıyor: rüzgar, kuş sesleri, uzaktan mırıldanan bir motorun sesi, tekerlekli bir valiz parçası tarafından sürülen ses, sonra bir telefon sürekli çalar. Telesekreter devreye girer. Bir sigorta komisyoncusu, Bayan Schnitt'in yaşlılık hükümlerini karara sokmak için geri aranmasını ister - yalnızca bir tükenmez kalemin iade edilmesi gerektiğini hatırlatan bir noktaya değinmek için. Emin olmayan ses kapalı durumu saçmalığa çevirir: yazı gereçleri görünüşte kimlik ve iktidarla bağlantılı bir fetiş haline gelir. Bu arada, kamera gözü bir oturma odasına açılan bir teras kapısını aydınlatır ve bir tabloya odaklanır: Jan Vermeer'in 'Bir Kız Uyuyor' (1657). Bu ölü çevrede gerçekten bakteri gibi görünen resim, onlar için normal, tipik yaşam nosyonlarını ortaya koyuyor: klişe dolu ve fantazmatik yapılışı benzer şekilde ve açılış sırasına giden daireyi kısaca kapatır."} +{"text":"1979 yılının yazında, Thüringen'de, Doğu Almanya'da, iki aile beraber çılgınca bir plan yapar. Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nden kaçıp Batı'ya gitmek istiyorlardır ve planları ev yapımı bir sıcak hava balonu ile kaçmaktır. Haftalarca uğraşıp balonu diktikten sonra, amatörler ilk girişimlerinde bulunur. Batı Almaya sınırına metreler kala, yağmurdan dolayı ağırlaşan balonları yere düşer ama neyse ki polisten kaçmayı başarırlar. Ancak düşen balonun kalıntıları bulununca, polis bu kaçma girişiminde bulunan hainleri araştırmaya başlar. Aileler bir daha kaçma girişiminde bulunmaya karar verince olaylar daha gergin bir hal alır ama öte yandan kaçmaya çalışan hainleri bulamayan yetkililer, bir kaçış girişimi daha olacağını anlarlar. İki aile bu kaçışı gerçekleştirebilmek için arkalarında çok fazla iz bırakmadan gerekli malzemeleri alabilmeli, sorunsuz bir balon yapmalı ve poyrazın esmeye başlamasını beklemek zorundadır. Ancak bakalım herşey bu kadar kolay olacak mıdır?"} +{"text":"Ohioda yaşayan Sue Ann, kendi dünyasında yaşayan, orta yaşlardaki yalnız bir kadındır. Bir gün kasabaya yakın zamanda taşınmış olan Maggie adında bir kız ve onun arkadaşları ile tanışır. Aileleri ile birlikte yaşayan gençler, üzerlerindeki baskıdan fazlasıyla bunalmıştır. Tam da bu sırada evinde büyük bir parti düzenleyen Sue, gençlerin de aralarına katılmasını ister. Bu davet Maggie ve arkadaşları için kaçırılmayacak bir fırsattır. Gençler, başlarına geleceklerden bihaber, partide Sue ile birlikte gönüllerince eğlenir. Sue ile tanıştıkları için kendilerini şanslı hisseden gençler, bir süre tuhaf şeyler yaşamaya başlarlar. Suenun gösterdiği yakınlık bir süre sonra takıntılı bir hal almaya başlayınca, gençler kendilerini büyük bir girdabın içerisinde bulur."} +{"text":"Wendy yeni eğitim alan ancak işini o kadar da ciddiye almayan bir orman korucusudur. Wendy ne eğitim aldığı dersleri can kulağı ile dinler ne de eğitimlere zamanında gelir. Wendy için koruculuk görevi can sıkıcı ve hatta gereksizdir ve böyle bir iş için eğitimin bile gerekli olduğunu düşünmez. Ancak Wendy için tüm hayat hatta işi hakkındaki tüm düşünceleri, bir arkadaşı ile görev yerini değiştirdiği zaman tamamiyle değişecektir. Çünkü Wendy henüz birinci derecede bir öğrenciyken arkadaşı üçüncü derecede bir öğrencidir ve yer değiştirdiği bölge bir park alanı değil ormanın derinlikleridir. Wendy yeterince dikkat etmez ve ormanın derinliklerine doğru ilerlerken bir yandan da hayatını kurtaracak olan haritasını da kaybeder. Wendy farkında bile olmadan devasa ormanda kaybolmuştur, yanında haritası yoktur ve daha da kötüsü genç Wendy ormanda bir ceset ile başbaşa kalmıştır!"} +{"text":"14 sinema ödülü ve 29 tane de sinema ödülü adaylığı bulunan, In This Gray Place filminde; Aaron yorucu işinden ve çok az para kazanmaktan sıkılmıştır ve hem kendisi hem de kız arkadaşı Laura için çok daha iyi bir yaşam kurmak istemektedir. Bu yüzden kız arkadaşının kardeşi Elijah ile birlikte bir rehinci dükkanı soymak ve oradaki para ve mücevherleri paylaşmaya karar verirler. Fakat soygun sırasında her şey istendiği gibi gitmez ve Aaron kendini 26. duraktaki bir dinlenme merkezinin tuvaletinde kapalı bulur ve kaçacak hiçbir yeri de yoktur. Aaron'un aklına hemen dostları gelir ve dostlarını arayıp olayı anlatır ve onlardan yardım ister. Bu sırada tuvaletten çıkmayan bir adam dükkanda olanların dikkatini çeker ve hemen polisi ararlar. Bu olay üzerine Aaron bambaşka bir plan yapmak zorunda kalır ve polisi aklındaki plan için oyalamaya başlar. Ancak Aaron polisleri çok fazla oyalayamayacağını ve hemen bir şeyler düşünmesi gerektiğini çok iyi bilmektedir çünkü polisin sonrasında sırada SWAT timinin de pek gecikmeyeceğini anlamıştır!"} +{"text":"Siyasi partide meslektaş olan bir grup arkadaş, lüks yatlarda gezmekten ve pahalı restoranlara gitmekten zevk alır. Onların bu imkanlara sahip olmalarının nedeni ise kara para aklama ve bölgedeki iş adamları ile kurdukları iyi ilişkilerdir. Ancak içerinden biri dolandırıcılık ve siyasi yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanınca işler karışmaya başlar. Deneyimli bir politikacı olan Manuel Lpez-Vidal da, polisin yeterli kanıt bulamadığı için davanın kapanacağını düşünmektedir ve bu yüzden de arkadaşlarından sessiz kalmalarını ister. Ancak gazetelerde hakkında yazılanları okuduğunda işin ona da sıçradığını fark eder. Konu ile ilgili yaptığı konuşmaların basına sızması ile itibar gördüğü dünyası tepetaklak olur. Tüm suçun arkadaşları tarafından kendisine yüklenmeye çalışıldığını fark eden Manuel, içine düştüğü durumdan kurtulmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Kıyamet gelse ve sizde bundan memnun olsanız, ne olurdu? Guy, zombi kıyameti gelmesine rağmen kenar mahalledeki evinde karısı Paige ile birlikte mutlu bir şekilde yaşamaktadır ta ki Guy karısını artık tutamayana kadar. Çünkü yiyecek, su ve elektrik giderek bir sorun haline gelse de, Guy bu yeni hayatını çok sevmektedir, ne ödenecek bir kira, ne faturalar ne de kredi kartı borçları diye bir şey kalmamıştır ve bu yüzden de Guy kurtarma ekipleri geldiğinde yardım istememiş ve her kurtarma ekibini görmezden gelmiştir. Ancak karısı Guy'ın bu yaptıklarını sonunda fark etmiş ve Guy'dan bir an önce kendini toplayıp, evlerinin önünde onları yemek için bekleyen zombileri öldürmesini ve onunla birlikte güvenli barakalara doğru kaçmasını istemiştir. Fakat Paige'ın bu istediği, Guy'ın yapmak istediği en son şeydir!"} +{"text":"Jimnastik bursuyla kolejdeki ilk senesi olan Lisa, yeni oda arkadaşının kendisi gibi bir jimnastikçi değil, Vanessa adında kendisinden yaşça büyük, daha tecrübeli bir kız olduğunu öğrenince şaşırmıştır. İki yeni oda arkadaşı birbirine bağlanırken Vanessa giderek daha manipülatif bir hale gelir, Lisa'yı takım arkadaşlarına karşı doldurur, özgüveninin altını oyar ve onu duygusal anlamda kendisine bağımlı hale getirir. Bu sırada Lisa'ya çok da yakın olmayan babası Matt, özellikle Vanessa'nın Lisa'yı bir takım uyuşturucu maddelerle tanıştırmasından sonra Lisa'nın giderek dengesizleşen tavırları üzerine bir sorun olduğunu sezer. Okul yönetimi tarafından yoluna taş konulmasıyla Matt dizginleri eline alarak Vanessa'nın kimliğini araştırmaya başlar. Lisa, uyuşturucu testi ve okuldan atılma ihtimaliyle birlikte Vanessa yüzünden intiharın eşiğine gelirken Matt şok edici bir şey keşfedecek ve kızını kurtarmak için geçmişinden bir sırla yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"80'li yıllarda ASALA ile mücadele uğruna Avrupa'ya gönderilen ve sonrasında yeraltı dünyasında karanlık bir geçmişi olan Meftun Taylan ömrünün sonuna yaklaşmaktadır. İşlediği suçların gölgesi altında pişmanlıklar yaşayan yaşlı adam, vicdani dengesini yeniden sağlamak için kusursuz bir plan yapar. Kendi geçmişini andıran ve topluma zarar veren bazı kişi ve suç örgütlerini temizleyerek Tanrıyla arasındaki vicdani hesabı kapatmak ister. Bu doğrultuda önce yakın çevresinden bazı isimler tespit eder. Daha sonra Türkiye'den Çerkez adlı soğukkanlı bir tetikçi getirir. Tespit ettikleri isimlere birer birer suikastlar düzenlenir. Ritüeli andıran şiddetli cinayetler Meftun ve Belçika-Türk yeraltı dünyasına ait gizemleri ifşa eder. Operasyon Meftun'un ruhsal dengesini sağlamak yerine daha fazla bozar. Özgürlüğünü satın alma vaadiyle gelen Çerkez'i ise, amacına ulaşmak için son bir görev beklemektedir. Kendine has bir kader inancı olan Meftun, ikilinin akıbetini kaderin ellerine teslim eder."} +{"text":"Özenti bir müzisyen olan Jay, kızını bir bale tatiline götürürken, Kayla'nın arkadaşlarından biri olan Brittany'yi bir otobüs durağında beklerken görürler ve aynı yere gidecekleri için onu bırakmayı kabul ederler. Arabada kızlar kavga etmeye başlar ve Jay, kızların ormanda yol kenarında ihtiyaç molası vermesine izin vermek için kenara çektiğinde beklenmedik bir şey olur. Arabanın yanında beklerken ağaçların arasından kızların çığlık attığını duyar ve kızını bulduğunda bir kabus görür: Kayla, arkadaşını buzlu bir köprüden iterek öldürmüştür. Kızının hayatının mahvolduğunu görmek istemeyen Jay, hemen savunma moduna geçer ve onu eve geri götürür ve başlangıçta planı anne Rebecca'yı dahil etmek olmasa da, bu yaklaşım tuhaf davranışları ve bir avukat olan annenin gözlemsel becerileri nedeniyle hızla başarısız olur. Ayrıca her ne pahasına olursa olsun Kayla'yı korumak isteyen Rebecca, örtbas etme işine katılmayı kabul eder ve sonunda bu olay aileyi geri dönemeyecekleri yerlere götürür."} +{"text":"Baba kız gezintiye çıktıklarında arabaları bozulunca küçük bir kasabada kalırlar. Tamirci arabanın işi gün boyu sürecek diyince de yapacak aktivite arayışına girerler. Kaçış Yok Odası'na gitmeye karar verdiklerinde oturdukları resorandaki servis elemanı orada daha önce beş kişinin kaybolduğunu ve hakkında dedikodular olduğunu söyler. Yine de eğlenmek için oraya gittiklerinde başka katılımcıların da olduğunu görürler. Görevli kısa bir film eşliğinde korkutucu hikayeyi anlatır ve ipuçlarıyla ekibi odaya kapatır. Hikayeye göre burada daha önce bir mucit bazı deneyler üzerinde çalışmıştır. Deneyler dış dünyadan tepki görünce de ilçeden beş kişi konuyu araştırmak için gönderilir. Ancak bir daha bu beş kişiden haber alınamaz. Gönül rahatlığıyla oyuna başlayan ekibimizi bakalım neler bekliyor. Acaba ipuçlarını takip ederek bulmacaları çözebilecekler mi yoksa işin içinde daha başka olaylar mı var?"} +{"text":"Bir meclis üyesinin kızı, kanseri atlattıktan 3 yıl sonra arkadaşlarıyla birlikte, şehirdeki çılgın bir partiden sonra hep birlikte hafta sonu için Orange Lodge isimli küçük kasabaya giderler. Burada parti yapmayı, uyuşturucu kullanıp eğlenmeyi planlayan gençlerin tatilleri, tuhaf kasaba halkı yüzünden sekteye uğrar. Partiden bir arkadaşlarının, gençlerin arabasında bir çanta unutmasıyla işler iyice birbirine girecek ve olaylar birbirini takip etmeye başlayacaktır. Gençlerimiz, her genç grupta olduğu gibi önce kendi içlerinde tartışacak daha sonra hayatta kalabilmek için birlikte hareket etmeye çalışacaktır. Bir yandan kızgın ve sapkın kasabalı tehdidi ile bir yandan kaldıkları evin laneti olan yüzsüz, çıplak bir yaratık ile savaşmak ve hayatta kalmak zorunda kalacaklar. Bunların dışında kendisiyle savaşan meclis üyesinin kızı Emily, tüm bunlar olurken, aklını kaybedecek seviyelere gelip, evin olur olmadık yerlerinde babasının siluetiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"On sekizinci yüzyılın başlarında, İngiltere Fransa ile savaştadır. Bu dönemde narin bir kadın olan Kraliçe Anne tahta çıkar ve yakın arkadaşı olan Marlborough Düşesi Leydi Sarah, bir yandan kraliçenin hastalığı ve değişken ruh halleri ile uğraşırken, bir yandan da ülkeyi yönetir. Yeni bir hizmetçi olan Abigail saraya geldiğinde, hemen Düşes Annein dikkatini çeker. Abigaili kanatları altına alır ve bu sayede Abigail aristokratik kökenlerine dönebilme şansını elde eder. Bir yandan devam eden savaş, Sarahın vaktini giderek daha fazla çalarken, Abigail bunu fırsat bilerek Kraliçenin yanına iyice yanaşıp onun dostluğunu kazanmaya çalışır. Kraliçe ve Abigailin aralarında filizlenen bu dostluk, Abigailin bazı emellerini yerine getirebilme imkanı sağlar. Abigail bu saatten sonra karşısına hiçbir kadının, erkeğin, siyasetin ya da tavşanın çıkmasına izin vermeyecektir."} +{"text":"İki kişi. Tek teyp. Tek röportaj. Kesme yok. Hile yok... Avusturyalı yönetmen, gazeteci ve küratör Paul Poetin minimalist röportaj filmi, hayat hikayelerinin en acımasız ve rahatsız edici örneklerinden birini anlatıyor. Taciz, direniş ve hayatta kalmanın sözlü tarihi... Florence Burnier-Bauer 1949da Pariste üst-orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dedesinin ve onun ayarladığı adamların tecavüzüne uğradı, sonu akıl hastanesine vardı. Oradan, suç ve özgürlük dolu bir bohem avare hayata kaçtı, yollarda üç çocuk büyüttü. Viyananın en tartışmalı ve en sevilmeyen sanatçilarından Otto Muehlin karşıkültür komününe düşmesiyle hayatı değişti. Bu cehennem çukurundan ancak 1989da kaçabildi. Bu film, hayır demeyi öğrenmesi elli yıl alan bir kadının hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Berlinin 80 km güney batısında, Brandenburg eyaletinde Bad Belzigdeyiz. Üç ilticacı burada bir yurtta kalıyorl ve gelecekte onları nelerin beklediği konusunda bir fikirleri yok. Bir şeyhin oğlu olan Abdul Yemenden, Farid İrandan, Brian Kamerundan kaçmış. Bu üç adam filmde birbirleriyle hiç karşılaşmıyorlar, ama farklı noktalarda, farklı şekillerde başlamış olan kaderleri burada birleşmiş durumda. Onları anlamayan, kendilerinin de anlamadığı bu ülkede birbirine benzeyen deneyimler yaşıyorlar. Film şüphe, iyi niyet, çalışanlarından dolayı değil, yapısal nedenlerden sorun teşkil eden kurumlarla deneyimler ve gerçekleşemeyecek kadar saf ve çocuksu hayallerle dolu Kara Göründü, 56. DOK Leipzig Belgesel Film Festivalinde Goethe-Institut tarafından verilen en iyi belgesel ödülünü kazandı."} +{"text":"Sovyet sonrası Gürcistanda çocukların, kaykaycıların, sanatçıların ve müzisyenlerin hikayesine buyrun. Karakterlerimiz kameranın önünde uzun saçları ve ergenlik sivilceleriyle dururken; Tiflisin boş çatılarında, kalabalık sokaklarında ya da deniz kıyısında, ormanın içinde kaykaylarıyla gezinirken; müzik, resim ve dövme yaparken aslında ne Gürcistanda ne de Tiflisteler. Hala taze, hala çok genç olanların girebildiği başka bir ülkede ya da her yerdeler. Yetişkinlerde olmayan bir kırılganlık ve uçuculukla kameraya bakarak hayat, hayaller ve ağır konular hakkında konuşuyorlar. Gürcistan ilginizi çekmiyor olabilir. Kaykay veya hip hopla ilgilenmiyor da olabilirsiniz. Fakat gençlikle ilgilenmemek zordur. Yetişkinlerin dünyasının din, vatan, adalet, kanun gibi ağırlığı fazla ve sınırları belli kelimelerle dolu olduğu yerlerde bir sonraki kuşağın neyin hayalini kurduğunu, dışarıdaki gerçeklik içinde kendi dünyasını nasıl yarattığını görmek isteyebilirsiniz."} +{"text":"Norveç'te iflas eden bir otel sahibi, çareyi otel binasını mülteci kampına dönüştürmekte bulur. Norveç'in en kuzeyinde, dağın başındaki bir kasabada ailesinden kalan oteli işleten Primus, iflas eder. Eşi ve kızı ona olan güvenlerini tamamen kaybetmiştir. Primus, devletin mülteci kamplarına verdiği parasal destekten faydalanarak binayı mülteci kampına dönüştürmeye ve böylece iflasını avantaja çevirmeye karar verir. Kasabaya gelen 50 mülteci, izbe otel binasına yerleştikten kısa bir süre sonra, Primus'un ırkçı esprilerine ve umursamaz tavrına isyan ederler. Primus huzuru sağlamak için, yedi dil bilen Abedi'nin yardımına başvurur. Abedi'yle birlikte mültecileri dinlerine ve milliyetlerine göre farklı katlara yerleştirirler: Hindular bir kata, Sünniler diğer kata, Şiiler bir başkasına... Primus nihayet kendi tavrını sorgulamaya başladığında, otelde işler yoluna girmeye başlar. Yaşadığımız dönemin en önemli meselelerinden birini İskandinavlara has bir mizahi yaklaşımla ele alan filmin adı da elbette ironik: Norveç'e Hoşgeldiniz."} +{"text":"Biraz Showgirls, biraz Yeşilçam tadı ve biraz da erken dönem Almodovar fırlamalığı Meksika yapımı bu deli dolu melodramın kendine has formülünün en iyi tarifi bu olsa gerek. Bir gece kulübünde sahne alan Valentina ne kadar havalıysa, ev arkadaşı Joana da bir o kadar dikkat çekmekten uzaktır. Bu iki trans kadının hayatı, Valentinanın çalıştığı kulüpte assolist pozisyonunun açılmasıyla değişir. Yıllardır beklediği yıldızlık statüsüne bir adım daha yaklaşan Valentina, birden karşısında yeni bir rakip bulur; kulübün acımasız patronunun yeni sevgilisi La Madonna! Bu rekabet Valentinayı arkadaşı Joanaya karşı da acımasızlaştırır. Edepsizce camp Yalnız Yıldızlar, asla düşmeyen bir tempoyla seyircisini sürekli eğlendiren, punk-rock ruhuna sahip bir melodram."} +{"text":"Her ne kadar üyelerini tanımasak da bir aile fotoğraf albümü bize kendi içinde bulunduğumuz durumları ve yaşamımızı etkilemiş olan deneyimleri hatırlatır. Bunlar her zaman en önemli olaylar da değildir. Çoğunlukla ilk akla gelenler çocukluk ve ilkgençlik yıllarımızdan hatrımızda kalan sade görüntüler, anlar, sesler ve kokulardır. Böylelikle kendi gördüklerimizi ve hissettiklerimizi hatırlar ve yad ederiz. Stefanos düşen ilk dişini kapın��n mandalına bağlayıp çekmişti. Annesi onu çatıya atarsa kargaların ona bir yüzük getireceğini söylemişti. Ama o beklemedi. Venetia Teyzesinin mücevher kutusundan bir tane çaldı ve onu ikinci dereceden kuzeni Marinaya hediye etti. Yetişkinler öpücük verin diyordu ama onlar abartıp dudaktan öpüştüler. Sonra da ergenlik yıllarında işler biraz fazla ileri gitti. Bu yüzden de ayrı kalmak zorunda kaldılar. Ta ki 30 sene sonra, Stefanosun annesinin cenazesinde karşılaşana kadar. Tabii ki birbirlerine anlatacak çok şeyleri vardı."} +{"text":"On yedi yaşındaki Tina, Berlinli bir genç kızın isteyebileceği her şeye sahiptir: çekicilik, cool arkadaşlar, her istediğinde onu şımartabilen bir aile... Ama ona her gece musallat olan bir yaratıktan kendini kurtaramamak gibi ufak bir sorunu vardır. Bir sure sonra iğrenmesini bastırıp yaratıkla yuzleşerek kendini keşfeder. Arkadaşları ve ailesi onun bir anda delirmeye başladığını duşunse de Tina kararlıdır. Kelimeleri kifayetsiz bırakan Der Nachtmahr bizi son zamanların en berrak ve en urkutucu buyume hikayelerinden biriyle baş başa bırakıyor. Film, duşsel göruntuleriyle bizi etkisi kolay kolay geçmeyecek sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor. AKIZ de bu filmiyle, bir sonraki filmi takip edilesi yönetmenler listesine ust sıralardan giriyor."} +{"text":"Kolombiya Vahşi Büyüsü çoğu insan tarafindan hala tanınmayan büyüleyici bir ülkenin çeşitliliklerini tanımaya ve keşfedilmemiş manzaralara izleyicileri götüren bir maceradır. Topraktan, sudan ve havadan toprağımızın daha önce hiç filmi çekilmediğinden, Kolombiya Vahşi Büyüsü ülkede gerçekleştirilen doğal dünyanın en coşkulu bir band kaydıdır. Başarı Grubu tarafından davet edilen sinemacılar son teknoloji ekipmanlarıyla donatılarak coğrafi konumu ve biyoçeşitliliği ile kendine özgü olan bu memleketin tarihini anlatmak için 20 ekosistemi ve 85 yeri keşfetmek için maceraya çıktılar. 90 dakikada her seyirci, Malpelo adasında Büyük Okyanusun derinliklerine girip Chocoda Utrianın Körfezine yıldan yıla varan balinaların gelişiyle gözleri kamaşacak. Hem de Santa Martanın Karlı Dağlarında Kayıp Şehrin izlerini takip edip El Cocuyda Güney Amerika Akbabası condorun uçuşuna eşlik edebilecekler."} +{"text":"Amy ve Peter Edgar, savaşta büyük bir yıkıma uğrayan Eritreadan bir çocuk evlat edinir. Çift, evlat edindikleri Luce ile kendilerini yeni bir dünya kurar. Evlat edinmelerinin üzerinden geçen on yılın ardından Luce, Virginiada sevilen biri haline gelir. Okulun en gözde isimlerinden biri olan Luce, spordaki başarısıyla adından söz ettirmektedir. Luceun Afrika kökenli Amerikalı öğretmeni Harriet Wilson, genç adamın yaşıtları için önemli bir örnek teşkil ettiğini düşünmektedir. Ancak Harrietin bir gün yirminci yüzyıl figürleri ile ilgili bir makale yazılmasını istemesi işlerin karışmasına neden olur. Luceun siyasi şiddet hakkında yazdığı endişe verici makale öğretmeninin tedirgin olmasına neden olur. Yazılanlardan sonra öğrencisini daha iyi anlamak için dolabını karıştıran Harriet, Luce ile ilgili kötü düşüncelerini doğrulayan şeyler bulur."} +{"text":"Duncan Vizla, dışarıdan normal bir adam olarak görülse de aslında gerçek çok farklıdır. Duncan dünyanın en iyi suikastçısı olan Black Kaiser'dır. Ancak suikast günleri geride kalmış ve tehlikeli dünyasına veda etmiş olan Duncan, sakin bir yaşam sürmeye karar vermiştir. Ancak eski işvereninin verdiği bir karar emeklilik planlarını sekteye uğratacaktır. Eski işvereni Duncan'ın hayatta kalmasının şirket için tehlike arz ettiğine karar verince, Duncan'ın peşine suikastçılar takılır. Duncan'dan daha genç, daha hızlı ve acımasız katillerden oluşan bir ordu artık Duncan'ı susturmak için hiçbir engel tanımayacaktır. İstemediği halde suç hayatına geri dönen Duncan, bir kez daha Black Kaiser olmak ve hayatta kalmak için mücadele etmek zorundadır..."} +{"text":"Hayatın çıkmazlarında kaybolan ve yolunu bulmak için asker olmaya karar veren Megan Leavey'in zorlu eğitim sürecinde hayata tutunmasını sağlayan Rex adlı köpek olur. Bir önceki eğitmenini ısırarak kolunu kırdığı için Megan ile görevlendirilen Rex, bomba tespit ekibinde görev alan agresif bir savaş köpeğidir. Megan ile Rex'in aralarındaki bağ gelişip güven arttıkça Irakın savaş ortamındaki tüm tehditlere rağmen başarılı bir ekip olurlar. Ama Rex, sadece askerlerin hayatını kurtarmakla kalmaz Kısa sürede Meganın da en yakın arkadaşı olmayı başarır ve bu kalbi soğumuş kadına tekrar sevmeyi öğretir. Rex haksız yere elinden alındığında ise Megan, onu sahiplenebilmek için hayatının en tutkulu savaşını vermek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Napoli'nin merkezinde güzel, eski bir binada yaşayan Lorenzo, bir zamanlar çok ünlü bir avukattı. Mesleki açıdan ters giden bazı işler ve tuhaf bir karakter yüzünden kendini kanun karşısında utanç verici bir durumda bulur. Aile ilişkilerinde bile Lorenzo, herhangi bir sebebi olmaksızın, çocuklarıyla olan ilişkilerinde çuvallamaya başlar. En küçüğü olan Saverio hiç umursamaz: müzik yapabileceği klübüne yatırım yapmaktadır, sadece paraya ihtiyacı vardır. Elena ise onu sevmekte ve bundan dolayı acı çekmektedir. Artık baba evlat konuşmamaktadır, karısının ölümüne ilişkin karanlık bir olay onları ayırmaktadır. Görünüşte anlamsız gibi gözüken bir olaya karışan Lorenzonun hayatı değişir. Karşı dairesine kuzeyden gelen iki küçük çocukları olan genç bir çift olan Fabio ve Michela ile tanışır."} +{"text":"Kishan Mohan Girhotra isimli genç adam Hindistan'ın Mumbai kentinde yaşayan, sıradan bir hayatı olmasına karşın büyük halleri olan bir kişidir. Günün birinde bir cinayet işlenecek ve cinayetin faili olarak Kishan gösterilecektir. Yetkili kişilere kendisinin suçsuz olduğunu söylese de deliller doğrultusunda tek sanık olarak Kishan gösterilmektedir. Kishan hapishaneye düşecek ve mahkeme tarafından müebbet hapis cezasına çarptırılacaktır. İşlemediği bir suçla cezalandırılan Kishan'ın daha sonradan idamına karar verilecektir. Ölmek istemeyen Kishan, Lucknow Central denilen kaldığı hapishaneden kaçabilmek için bir plan gerçekleştirecektir. Suçsuz Kishan, başarılı olabilecek midir? Dünya sinemasına damga vurmuş olan Esaretin Bedeli filminden bazı kesitlere yer veren Lucknow Central isimli 2017 yılı Hindistan filmi, konu olarak pek dikkat çekmese de özellikle oyuncu performansıyla göze çarpmayı başardı."} +{"text":"Sidcombe kasabası yüzyıllardır Korkuluk Festivali denen bir festivale ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bir önce ki festivalde Cassie adındaki genç bir kız denize düşüp feci şekilde yaralanmıştır. Ölümün eşiğinden dönen Cassie bir daha yürüyemez ya da konuşamaz bir hale gelir. Fakat işin ilginç kısmı Cassie'yi hiç kimsenin sevmemesidir. Hiç kimse onun bu durumuna üzülmez ve sürekli onun hakkında kötü konuşurlar. Cassie bu olaydan sonra ortalardan kaybolur ve hiç kimse onun nerede olduğunu bilmez. Ancak bu yıl ki festivalde bir anda yeniden ortaya çıkar ve her şey bir anda değişir. Çünkü Cassie artık bambaşka biridir ve onu sevmeyen eski arkadaşlarıyla da hesaplaşmak için sabırsızlanmaktadır!"} +{"text":"Küçük Şabanın yedi yaşına bastığında Kastamonudaki Şeyh Şaban-ı Veli Camiinde namaz kılmak tek hayalidir. Şabanın annesi Eminede kocasına ölüm döşeğinde oğlunun ilk namazını Pir Hazretlerinin camiinde kıldıracağına söz vermiştir. Gelgelim yolculuk için beş paraları yoktur. Üstelik babalarının ölümden sonra hacizlerle, alacaklılarla uğraşmaktadırlar. Komşuları geçimleri için bir yardım olsun diye emanet bir inek verirler. İneğin sütünü satarak yol parası biriktirmek, ilk namaz için Kastamonuya gitmek niyetindedir. Masrafın toplanması kolay gözükmemektedir. Birisi Emineye süte su katarak satarsa hayallerine daha kolay kavuşacaklarını söyler. Eminenin gönlünü kurt kemirmeye başlamıştır. Oğlunun güzel niyetini gerçekleştirememe tehlikesi karşısında istemeyerek de olsa süte katmaya başlar. Böylece ihtiyaçları olan kısa zamanda biriktirirler."} +{"text":"Neslihan hayatını kocasına ve evine adamıştır. İstanbul'da doğup büyüdüğü halde, kocasının işi yüzünden hayatını Anadolu kasabalarında geçirmiştir. Yıllardır çok sakin, hiçbir olağanüstü olay olmayan uzak taşra şehrinde yaşamaktadırlar. Neslihan utangaç, sevimli bir kadındır. Günü akşama ne pişireceğini düşünerek geçer. Çok da iyi bir aşçıdır. Kocası aile dostları, Neslihan'ın yemeklerine çok düşkündür. Neslihan'in çevresindekilerin esrarengiz ölümü tüm gözleri ona çevirir. Şehre yeni atanmış, çok zeki, Amerika'da eğitim görmüş, hırslı ve genç bir komiser, Neslihan'ın bir şeyler çevirdiğini ve peş peşe cinayetlerde parmağı olduğunu anlar ama bir türlü gerçek bir kanıt bulup Neslihan'ı yakalayamaz. Neslihan her cinayetten tereyağından kıl çeker gibi, son derece masum hafif çatlak görünerek sıyrılmayı başarır."} +{"text":"Beden ve Ruh Üzerine izle adlı filmde Macaristanda geçen hikayede Budapeşte yakınlarında bir mezbahada finans direktörü olarak görev yapan iyi huylu ve içine kapanık biri olarak bilinen Endre şirkette yeni işe alınan ve kalite kontrolorü olarak işe başlayan Mariadan hoşlanmaya başlar. Obsesif kompulsif eğilimleri olan yani halk arasında asosyal olarak bildiğimiz Maria, Endre gibi herkese mesafeli yaklaşmakta olan biridir. Hatta Marianın asosyallik seviyesi hastalık derecesindedir. Bir süre sonra finans direktörü Endre ile kalite kontrolorü Maria arasında yakınlaşma başlar. Bu iki kişi bir süre sonra şirketin psikiyatri aracılığıyla gördükleri rüyaların tıpatıp aynı olduğunu öğrenir. Maria ve Andre önce epey bir korkarlar. Fakat daha sonra rüyalarında olan bu birlikteliği gerçek hayatta da taşımaya çalışırlar Bunun üzerine ikisinin arasında ilginç ve gizemlerle dolu bir bağ olduğu anlaşılır. Beden ve Ruh Üzerine full izle adlı film uyku ile uyanıklık ve zihin ile maddenin ikilemini temel almakta olan dünya üzerindeki belirsiz bir aşk hikayesini konu almaktadır. 2017 yılı Macaristan yapımı olan dram türündeki film psikolojik yansımalar da içermektedir. 67. Berlin Film Festivalinde Altın Ayı büyük ödülünü kazanarak sükse yapan film ayrıca FIPRESCI Ödülü ve Ekümenik Jüri Ödülünü de almıştır."} +{"text":"Takıntılı genç aşıklar, tiksindirici cinayetler, sansasyonel bir dava ve adaletin şok edici başarısızlığı. Vaat; dava konusunun, televizyona yansıyan mahkeme oyunlarının ve rahatsız edici akıbetin sürükleyici bir incelemesini yapıyor. Jens Soering, kız arkadaşının ailesini vahşice öldürmek suçundan 30 yılı aşkın bir süredir hapiste. Film, onun masumiyetinin gün yüzüne çıkan kanıtını ilk kez ortaya koyuyor: Katilin FBI profilinin jüriden saklı tutulması, kanlı ayak izi, başka bir faili işaret eden tanımlanmamış parmak izleri ve onu temize çıkartan yeni DNA testi. The Staircase kadar sinematik, Serial kadar merak uyandıran ve Making of a Murderer kadar beklenmedik karakteriyle Vaat, gerçekten de kurgudan bile şaşırtıcı ve güçlü bir hikaye sunuyor."} +{"text":"İstanbul'dan gitmenin değil, İstanbul'a gelmenin hikayesi. Gelecek tahayyüllerimizin ister istemez bir \"gitme\" fikriyle şekillendiği zamanları yaşıyoruz. Bunu hiç düşünmeyenimiz ya da buna yürekten karşı çıkanımız bile son zamanlarda, gitgide çoğalan veda partisi davetlerine maruz kalmıştır. Daha refah bir yaşam vadeden şehirlere ya da çok daha kırsal hayallere, farketmez, etrafımızı saran bu yola çıkma ve yer değiştirme -ya da değiştirmeme hissi özünde benzer bir arayışın habercisi: Yeni bir yuva. Arafta'da Volkan Üce aynı olguya, bu sefer, tam tersi bir yerden bakıyor ve Hollanda ve Belçika'da büyümüş dört gencin köklerini izleyip, İstanbul'a gelme hikayelerini takip ediyor. Film, \"İnsanın evi gerçekten neresidir, evde olmak nasıl bir duygudur\" gibi sorulara cevap ararken başka bir soru kendiliğinden beliriveriyor: İnsan evinde yabancı hisseder mi?"} +{"text":"Hamile bir kadının dünyadan intikam almak üzere katile dönüşmesinin sert ve komik hikayesi. İngiltere'nin son dönem kült komedi oyuncularından Alice Lowe, üstelik sekiz aylık hamileyken, gebelik ve cinayet öykülerini bir araya getiren bu karanlık komediyi yazmış, yönetmiş, üstüne bir de başrolünde oynamış. Ruth yedi aylık hamiledir. Birçok hamile kadın gibi bebeğinin onunla konuştuğunu düşünür tek fark, bu bebeğin ona insanları öldürmesini telkin etmesidir. Hala aylar önce kaybettiği kocasının yasını tutan Ruth, bebeğin onu öldürme teknikleri konusunda eğitmesine izin verir ve yoluna çıkan insanları katletmeye başlar. Kan gövdeyi götürürken kimsenin aklına Ruth'tan şüphelenmek gelmez sevimli, ışıltılı, göbeği çıkmış hamile bir kadından kim şüphe duyabilir ki? Karanlık komedi ayarı tam tadında, yaşam ve ölüm arasındaki alana yeni ve alışılmadık bir perspektifle bakan sıradışı bir film."} +{"text":"Yavuz sınıf öğretmenliği yapan, yalnız yaşayan, daha önce evlenmiş, 35 yaşlarında bir adamdır. Hayatı okul ve ev arasında olan Yavuz'un sınıfına bir gün yeni bir kız öğrenci gelir. Adı Amber. Amber sessiz ve sakin olarak sınıfta duran kimseyle konuşmayan bir tip öğrencidir. Yalnız Yavuz öğretmen sınıfa yeni gelen küçük kızı bir gün önce rüyasında görmüştür. Her şeyin tekrardan başlangıcı bu rüya olur. Hayal mi gerçek mi belli olmayan rüyalar, Amber'in gitmesi ve Sahra. Yavuz, olup bitenleri arkadaşı Selim'in yardımıyla çözmeye çalışır. Yavuz, cinler tarafından esir alındığını öğrendikten sonra bunun sebebini araştırır. Fakat, zaman çok hızlı ilerler. Yavuz, eski eşi Ayşe'den şüphelenir. Yavuz ve Ayşe büyük bir aşkla evlenmelerine rağmen, Yavuz'un boşanmak istemesi bu evliliği bitirmiştir. Ayşe'nin babasının tanınmış bir cinci hoca olmasından dolayı bu cinleri Ayşe'nin gönderttiğini düşünür. Yavuz, bu konuda haklı çıkar ama Ayşe bunu yapma sebebi başkadır."} +{"text":"Motive olmuş yeni kadın polis Jiwon, gizemli bir kadın olan Osun ile tanışır ve Jiwon onunla ilgilenmeye başlar. Osun bir sosyal hizmet görevlisidir ve istismara uğramış çocuklara güçlü bir bağı vardır ve onlara yardım etmeye çalışır, ancak sert gerçeklik duvarı çok yüksektir. Sıcak bir yaz gününde, bir adam kaçıranın mesajı medya tarafından yayılır ve bu olay bir anda ulusal bir mesele haline gelir. Ve Jiwon, bu dava ile Osun arasındaki ilişkiden şüphe ediyor. Aniden polis bölgesinde bir ölüm vakası meydana geldiğinde ve ölen kişinin kızı Bora ortadan kaybolunca Jiwon, Bora'nın Osun'un sorumluluğundaki istismara uğramış çocuk olduğunu öğrenir. Jiwon, Bora ve Osun'un birlikte ortadan kaybolduğunu anlayınca Jiwon, Osun'u bulmaya karar verir."} +{"text":"Valerio, İslam köktencileri üzerine araştırmalar yapan genç bir profesördür. Yıllar evvel Somali'ye araştırma yapmak için gittiğinde İslamcı teröristlerin saldırısı sonucu ayaklarını kaybetmiştir. Hayatını vücudunun bir parçasından yoksun bir şekilde devam ettirmeye çalışırken en büyük destekçisi eşi Leda'dır. Mutlu bir evlilik sürdürürlerken terör yeniden kapılarını çalacaktır. Leda'nın metro istasyonundaki saldırıdan sağ kurtulması sonucu, ikili tatile çıkmaya karar verirler. Fakat bu tatil, hem evlilikleri açısından hem de İslamcı teröristlerin bir kez daha hedefi olma açısından sonun başlangıcı olacaktır. İtalyan yönetmen Renzo Martinelli'nin yönettiği film, Harvey Keitel ve F. Murray Abraham gibi oyuncularla dikkat çekiyor. Fakat filmin güncel olaylara, özellikle de İslamcı hareketlere ve doğu kültürlerine olan tek taraflı yaklaşımı ile çok fazla eleştiri aldığını da belirtelim."} +{"text":"Hatıralar Limanı, bir film yapımcısı ve ailesinin, Yafa'da deniz kıyısındaki Ajami mahallesinde bulunan evlerini boşaltma emrini aldıktan sonra yaşadıklarını anlatır. Bu ailenin ve evlerini boşaltmak zorunda kalan diğer ailelerin yaşamı, mücadele olanaklarından yoksun oldukları için tam bir karmaşaya dönüşür. Temelde şiirsel bir anlatımı olan Hatıralar Limanı, Filistinli olarak İsrail'de yaşamanın, varken birden yok olmanın saçmalığı üzerine düşündüren bir filmdir. Ama Aljafari'nin yeni filmi, belgesel bir film olmanın ötesine geçer. Bu film ekspresyonist, içten ve düşündürücü bir anlatım tarzını harmanlamasının yanı sıra, bir kuşak için Filistin sinemasında en heyecan veren seslerden biri olan yönetmenin, yaratıcı bir tarzla putları kırma amacının da bir ifadesidir."} +{"text":"İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde, sevmediği bir baba ve hasta bir anneyle yaşayan Akın'ın annesini kaybetmesi, içindeki diğer Akın'ı ortaya çıkarmıştır. Akın, o güne kadar çalıştığı Nuran Usta'nın marangoz atölyesinden çaldığı parayla yeni bir hayat kurmaya karar verir. Ancak sevgilisi Deniz'e bu planından bahsettiğinde beklediği cevabı alamaz. Bu durum Akın'ın, mahalle arkadaşlarından arkadaşı İdris'in Akın'a uzun süredir yaptığı teklifi kabul etmesine sebep olur. Bu teklif bir mafya grubuna ayakçılık yapmaktır. Akın'ın girdiği bu yeni dünyadaki umursamaz ve korkusuz duruşubulunduğu mekandaki büyük başların dikkatini çekmiştir. Akın, yaptığı birkaç küçük tahsilattan sonra patronun gözüne girerken diğer yandan da yeni bir düşman kazanmıştır: Mecit! Etrafında tüm bunlar olup biterken Akın'ın tek derdi, mafyanın parvan olarak kullandığı ve Akın'ın da çalıştığı Hayat Bilardo Salonu'na bir akvaryum akmaktır. Akın bu yeni dünyasında hayatını tüketirken, bir gün patronu mekanlarına bir tehdit olarak gördüğü rakip mekanda yapılacak bir infaz görevi için Akın'ı seçer. Akın her şeyi olduğu gibi bu görevi kabul eder. Yaptıkları araştırma rakip mekan sahibinin Mecit olduğunu ortaya çıkınca Akın'ın bu görevi kendisi için de bir anlam kazanır. Çünkü Mecit ile bitirmesi gereken bir hesabı vardı. Fakat bu kapışma, Akın için sonun başlangıcı olacaktır."} +{"text":"İstanbula gelen iki güneyli ailenin kader arkadaşı oğulları Cemal ile Tahirin yeraltı dünyasında verdikleri mücadelenin öyküsü... 1978 İstanbulunda karıştıkları olay yüzünden hapse giren iki arkadaş on yıl sonra yer altı dünyasına damgasını vuran iki lider haline gelir. Tahir mafya dünyasında adından korkulan bir efsanedir. Diğer mafya liderleri uyuşturucu işine girmek ister ancak Tahir uyuşturucu ticaretine bulaşmak istemez. Bu kararı yeraltı dünyasının baronlarıyla arasını açar. Patronlar genç ve hırslı Cemalin aklını çelip Tahir ile arasını açmaya çalışırlar. Tahir can dostunun kardeşi Bahara gizli bir aşk beslemektedir. Cemalin tepki göstereceğini düşünüp bu gerçeği saklarken Cemalin bir cinayet işlemesi her şeyi alt üst eder. Artık Bahar Cemalin ona emanetidir."} +{"text":"Bir araba kazasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini yanıklardan oluşan görüntüden kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr Robert Ledgard on iki yıl boyunca evindeki laboratuvarında çalışmaya devam eder ve domuz-insan kanı karışımıyla elde ettiği bir deri üretir. Eşinin yanmış vücudunu görmesi üzerine intihar etmesi ve küçük kızlarının da buna şahit olmasından sonra büyük depresyon geçiren aile iyice hassaslaşmıştır. Küçük kız büyüdüğünde de psikolojisini bozan bir olay yaşayacak, bu olayın üzerine Dr Ledgard, yaptığı deneyleri büyüterek neredeyse DR Frankenstein haline gelecektir... Gerilim türündeki film, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet'in \"Tarantula\" isimli 2005 tarihli romanından uyarlandı. Yönetmenin 20 yıl sonra Antonio Banderas'la tekrar bir araya geldiği 'The Skin That I Live In', psikolojisi bozuk bir plastik cerrahın saplantılarını ve hücrelerle ilgili yaptığı araştırmalar sayesinde yeni bir insan derisi yaratmasını konu alıyor."} +{"text":"Harry Smlth belki de Amerikan avangard sinemasının büyük isimleri arasında en az bilinenidir. Filmleri, simya ve doğaüstüne yönelik geniş kapsamlı bir büyülenmenin yanı sıra, eski çağların kültürel enkazlarının yeniden keşfini biçimlendirme tekniğini yansıtır. Smith, 1991de öldüğünde geride çarpıcı bir The Anthology of American Folk Music ve çoğu tamamlanmamış az sayıda filmden oluşan bir derleme eserler topluluğu bıraktı. Başyapıtı olan Heaven and Earth Magic 1950ler boyunca aralıklarla \"tamamlanmıştı.\" Filmin anlatısı kasten dolaylı, tartışmalı şekilde gerçeküstücüydü ve genelde kesmelere dayanan hareketleri, çoğunlukla biçim açısından \"soyut\" ya da simgeciydi. Heaven and Earth Magic, karmaşık bir hikayeye sahip, izleyici, çerçevenin bir yanından diğerine ve içinde dans eden nesneler ve şekiller arasında var olan grafiksel ve çağrışımsal bağlantıları yakalayabilir. Smith, filmini hazırlarken mantık ve kesin doğrusallık süreçlerinden kaçınmayı deneyerek bilinçaltı, otomatik ve simgesel evrenlere girdi. Joseph Cornell gibi Smith de nesneleri, görüntüleri ve sesleri, yeni bağlamlara ve çağrışımlara yerleştirmekle ilgilenir. Heaven and Earth Magic, hem Rose Hobarttaki (1936) uyuşturan ve transa sokan görüntü ve ses bitişikliğine; hem de Cornellin teşhir kutularının girift, elle örülmüş gibi ve dolaylı olarak kişisel niteliklerine benzer. Bu olgu Smithin daha cesur sanatsal üslubuyla tamamen uyum içindedir. Tamamlanmamış son derece özel, büyük oranda daha eski bir dönemden alınmış malzemelerle yeniden düzenlenmiş bu Victoria çağı katalogunun doğası, açıkça \"folk\"tur."} +{"text":"Anadoluda bir kasaba. Tamburi Cemil Beyin ölümünden (1916) birkaç yıl sonrası. Osmanlı çökmekte. Osman Çavuş gibileri de yetkilerini kendi yararlarına kullanıyorlar. Neyse ki Deli Muratlar var. Deli Murat.. İki katlı ahşap evinden çıkışı bile gösteri gibi. 17lik Efe Tespihi, ona çok yakışan fesi, bilekliği, köstekli saati, beyaz kuşağında çok sevdiği altıpatları, omuza atılı ceketi ve arkasına basılı pabuçları. Pencere, kafes arkası ve mahalle çeşmesindeki genç kızlar ona hayran. Erkekler de korkuyla karışık bir saygı duyuyorlar. Köyün yaşlı ama dinç demircisi Mehmet Ustayı bilek güreşinde her zaman yenecek kadar güçlü. Osman Çavuş, güzel Ayşeyi koynuna almak umuduyla gittiği korulukta Muratın bir güzel dayağını yiyince, olayı bambaşka biçimde anlatıyor; Bak Mehmet Usta, ben seni çok severim Kulağıma bir dedikodu çalındı da senin hesabına üzüldüm. Şu bizim Deli Murat var ya.. diye başlayan konuşması Uyan Mehmet Usta uyan. Deli Muratın gözü senin kadınında diye devam eder ve Al bunu, yolunu bekler, evine giderken vurursun onu. Namus meselesi bu. Fazla bir ceza da yemezsin. Ben de senin lehine mahkemede ispatçılık yaparım diye sonlanır. Ama işler istediği gibi gitmez."} +{"text":"Çılgın taksi şoförleri, hızla geçen arabalar, açık kapılar ve 8 milyon tuhaf yaya... Wilee'nin günlük çalışma alanı bunlardan ibaret. New York'un en çevik ve agresif bisiklet postacıları. Bu işi yapmak farklı bir yetenek gerektiriyor. Tek çarklı bisikletler ve onların yetenekli sürücüleriyle birlikte her yola çıktıklarında kaldırımda bir leke olma riskine sahip intihara meyilli deliler. Manatthan sokaklarında sıradan bir ulaştırma bile bir ölüm kalım savaşı olarak sürmekte... David Koepp tarafından yönetilen film aynı zamanda David Koepp ve John Kamps tarafından yazılmış. Manhattan sokaklarında macera dolu bir gezintiye çıkmamızı sağlayan filmde, bir bisiklet kuryesi olan Wilee bu sefer farklı bir zarf seçer, ve bu başkalarının da dikkatini çeker. Bunun üzerine bisikletçinin peşine düşerler, ve onu gittiği her yerde takip ederler. Wilee'nin bu sefer her zamankinden farklı bir ölüm kalım savaşı vermesi gerekmektedir. Filmin başrollerini Joseph Gordon-Levitt, Michael Shannon ve Jamie Chung paylaşıyor."} +{"text":"Tekno müzik dünyasına ve dünyanın her köşesinde bu müzik için yaşayan insanlara samimi bir bakış atan bir belgesel. 5 ülke, 11 şehir, 6 hikaye, 1 tutku. Tekno müzik yapan bir grup insanın peşinden dünyayı geziyoruz. Onların hikayelerine giriyoruz, performanslarını izliyoruz, müzikte kaybolan kalabalıklara karışıyoruz, bir dünyayı tanıyoruz. Film, Modeselector, eski gazeteci Philip Sherburne, Wighnomy Kardeşler, Kompakttan Tobias Thomas ve Monalakein yükselişlerini ve düşüşlerini 3 yıllık bir dönem içinde anlatıyor. Yönetmen Amy Lee Grillin, tekno sevdalısı kocası David Day ile birlikte bu filmi çekme deneyimi de arka planda ayrı bir hikaye olarak akıyor. David, rock merkezi Bostonu tekno cennetine çevirmek için boşuna mücadele ederken, evlilikleri kırılma noktasına geliyor. Nasıl bir dünya tekno? Tutkusu, bağımlılığı nereden geliyor? Kesin cevaplar yok ama filmi izlerken o tutkuyu, bağımlılığı hissedip paylaşıyoruz. Filmde birinin dediği gibi: mixi hissetmelisin, birinin o sırada ortaya koyduğu işi ve döktüğü teri hissetmelisin. Tekno dünyasına ve hayat tarzına içeriden bakan bu samimi belgeselde tüm bunlar gerçekten de hissediliyor. Şifreyle Konuşmak, açıklama iddiası taşımadan, elektronik müziğin ardındaki duyguları ortaya koyan bir film."} +{"text":"Umutsuz durumdaki iki aktör, kariyerlerini tenis kortunda canlandırmaya çalışıyor. Uzun bir sinema ve TV geçmişi olan Donal Logue, yazıp başrolünü oynadığı Tennis, Anyone?ı yönetecek kimse bulamayınca, ilk kez yönetmen koltuğuna oturmak zorunda kaldı. Dolayısıyla tam anlamıyla bağımsız bir yapımla karşı karşıyayız. Finansmanı da karşılayan Logue, filmin eli ayağı gibi. Logueun kendisini böylesine tutkuyla adadığı bu eğlenceli film, iki başarısız Hollywood aktörünün kurtuluş umuduyla sadece ünlülerin katıldığı bir tenis turnuvasına dahil olmalarını konu ediyor. Evlilikleri kötü giden, kariyerleri yerlerde sürünen bu iki aktör, birer tenis fanatiği olsalar da hırslı rakiplerinin raketleri altında ezilmekten kurtulamıyorlar. Bir kara komedi olarak tasarlanan bu düşük bütçeli film, Logueun Hollywoodda dışlanmak üzerine yaptığı analizlerle gayet keyifli bir hal alıyor. Özellikle ünlü aktör Jason Isaacsin performansını gözden kaçırmayın."} +{"text":"Yıl 2015. Üç insan ve bir robot, yeryüzünden çok çok uzaklarda her türlü duygunun yeşerebildiğini keşfediyorlar. Bir süredir bağımsız film yönetmenlerinin sevilen mekanlarından biri olan uzay, farklı bir görünüşle bir kez daha karşımızda. Yıllar boyu Amerika ve Rusyanın güçlerini gösterebileceği bir oyun alanı olan gökyüzü, bu futurist animasyonda başka iki büyük gücün arasında devam eden bir yarışın ana mekanına dönüşüyor. Amerika, Marsın hakimiyeti üzerine Avrupadan bir adım önde ilerleyebilmek için kırmızı gezegene uzay yolculuğuna hazırlanıyor. Yönetmen ve yazar Geoff Marslett, 3-D, el çizimi ve Karanlığı Taramak filminden bildiğimiz rotoskop tekniğini harmanlayarak, kendi özgün bakışıyla bizi uzayın derinliklerine gönderiyor. 2015 yılında Marsta yaşam olduğunu öğrenen Amerika, biri robotlu biri insanlı iki uzay yolculuğuyla bu gezegeni keşfetmeye soyunuyor. Film, iki yolculuk, iki yolculuğunun yeryüzündeki kontrol ekibi ve tarih yazma konusunda kararlı Amerikanın kovboy başkanı arasında gidip geliyor. İnsanlı yolculuğun üç ismi, bir zamanların havalı astronotu Charlie, Mars takıntılı bilim kadını Casey ve varoluş bunalımı yaşayan trilyoner Hank ilk baştaki tedirgin ilişkilerinin üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Hem bu üç insan, hem de yapay zeka harikası robot A. R. T. evlerinden çok uzaklarda, hiç beklemedikleri yerlerde sevgiyi yeniden keşfediyorlar."} +{"text":"Floriane yüzme takımı üyesi, alımlı, sarışın ve mükemmel vücutlu bir kız. Küçük ve erkeksi olan Marie içe dönük ve utangaç. Gözlemlemeyi sevenlerden. Annein ise kilo problemi var ve biraz dertli ama aynı zamanda lafını esirgemeyen ve dışa dönük bir tip. Anne, gözleri Florianedan başkasını görmeyen bir erkek yüzücüye abayı yakmış. Bu üç kızın arasındaki ilişki, duyguların yüzme havuzunun ışıltılı ve kuralcı ortamından soyunma odalarının ve yatak odalarının kişisel alanına geçip, arzunun ve kıskançlığın karanlık dehlizlerinde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte farklı bir boyut alır. Yetişkinliğe has özel hayat çelişkileri, kamuya açılıp ergenliğin güvenli dünyasını istila edince ayarlar bozulur Parisin hemen dışındaki bir banliyöde geçen Nilüferler senkronize yüzme dünyasından gelen birbirinden çok farklı üç kızın içinden geçtikleri duygusal aşamaları takip eden bir film."} +{"text":"Kristie St. Clair, görünüşte bir kadının hayal ettiği her şey sahiptir: yakışıklı ve başarılı bir koca, şirin mi şirin bir kır evi, Londra'da iyi bir iş ve sevgili oğlu Dylan. Kristie'nin hayatı mükemmel olabilirdi; tabii eğer, evlilik gecesinde yaşadığı travmatik olayların ve oğlunun doğduğu gün ortadan kaybolan arkadaşları Elizabeth ve Jack Plummer'ın oğulları Sammy'nin hatıraları geri dönmüş olmasaydı. Kristie'nin en iyi arkadaşı bir cinayete kurban gittiğinde ve esrarengiz bir taksi şoförü ona çok eski bir parşömen verdiğinde, kendi kocası ve Elizabeth Plummer'ın da dahil olduğu şeytani bir plan yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. Ancak ne kilise ne de polis kadının hikayesine inanmayacaktır. Öz oğlu Dylan, gerçekten Şeytan'ın çocuğu olabilir mi?"} +{"text":"Yeni öğrenci Monami'nin bir sırrı var: O bir vampir. Okulda hademe kılığında gizlenen hizmetkarı İgor ile birlikte yeni avlar peşinde koşturuyor. Monami, bir gün okulun yakışıklısı Mizushima'yı gözüne kestirir ve ona özel bir çikolata ikram eder. Çikolatanın özelliği içinde kendi kanından bir damla olmasıdır. Saf delikanlımız bir anda yarı-vampir haline gelir. Kıskanç sevgilisi Keiko ise bu durumdan hiç hoşlanmaz. Monami'ye saldırayım derken kendisini asfaltın soğuk yüzeyine yapışmış bulur. Müdür yardımcısı ve part-time çılgın profesörlük yapan babası tarafından diriltilen Keiko, artık Frankenstein kız olmuştur. Mizushima'nın kalbi için ölümüne bir savaş gerçekleşecektir. Japonya'dan \"gore-şiddet\" sinemasına dair düşük bütçeli bir çalışma. Absürt öğelerle yüklü, Japon gençliğine yönelik eleştirilerle dolu, ucuz bir yapım. Kan görmeye dayanamayanlara önerilmemektedir. 21 Yaş uyarısı bulunmaktadır. Kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"Colin Nutleynin yönettiği Under Solen adlı filmde her şey, okuma yazma bilmeyen çiftçi Olofun gazeteye ilan verip bir kadın kahya aramasıyla başlıyor. İsveçin kırsal kesiminde Olof adlı, herkesten uzakta yaşayan utangaç bir çift yerel gazeteye ilan verirken, bunun hayatında nasıl büyük değişikliklere yol açacağı aklına bile gelmez. Olof okuma yazma bilmediği için, görevli onun formu doldurmasına da yardım eder: Yalnız çiftçi, 39, arabası var. Genç hanım kahya arıyor. Fotoğraf gönderilirse iyi olur. Sonunda bu iş için Ellen diye çok güzel ve ketum bir hanım başvurur. İsveçte yaşayan, bu ülke insanlarının ruhsal durumuna hakim İngiliz yönetmen Colin Nutleyin 1998 yapımı filmi Under solen, hem Oscar adayı oldu, hem de San Sebastian Film Festivalinde oyunculuk kalitesiyle Jüri Özel Ödülünü aldı. Filmin iki erkek karakterini derinden etkileyen, gelişmelerin kaynağı Elleni oynayan Helena Bergström, Nutleyin hemen hemen her filminde oynattığı eşi, üç çocuğunun annesi. Nutleyin en büyük silahı olduğu da söylenebilir."} +{"text":"Film, dünyanın en büyük, en güzel ve girmesi en zor mağarasına doğru tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkan bir yeraltı mağara dalgıç ekibinin hikayesini anlatıyor. Bir tropikal fırtına yüzünden mağaranın derinliklerine inmek zorunda kalan ekip, denize açılan ve bilinmeyen bir çıkış ararken, şiddetli sular, ölümcül zeminler ve yavaş yavaş artan panik ile savaşmak zorundadır. Usta dalgıç Frank McGuire, Güney Pasifik'teki Esa-ala Mağaraları'nı aylardır araştırmaktadır. Ancak çıkış yolu beklenmedik bir sel ile tıkandığı zaman, 17 yaşındaki oğlu Josh ve ekibi finanse eden Carl Hurley'nin de dahil olduğu ekip planlarını değiştirmek zorunda kalırlar. Ekip, gün geçtikçe azalan erzakları ile sualtı labirentinde yolunu bulmak zorundadır. Sonunda kendilerini kaçınılmaz bir soruyla karşı karşıya bulurlar: Kurtulmak mümkün müdür, yoksa sonsuza kadar mağarada hapis mi kalacakladır? Filmin yapımcısı Avatar ve Titanic filmlerinin yönetmeni James Cameron."} +{"text":"Trajik bir geçmişin kovaladığı eski bir denizci olan Tommy Riordan doğduğu kasaba olan Pittisburgh'a geri döner. Eski antrenörü ve iyileşmiş bir alkolik olan babasını, kendisini tarihteki en yüksek ödülü veren Savaş Sanatları Turnuvasına hazırlaması için seçer. Tommy ünvana giden şiddetli yolda parlarken, eski bir savaş sanatları dövüşçüsü olan kardeşi Brendan, öğretmen maaşı yetmediği için amatör olarak ringlere geri döner. Yıllar geçmiş olmasına rağmen, suçlamalar ve geçmiş ihanetler, Brendanı acı bir şekilde ayrıldığı babası ve Tommyden uzak tutmaktadır. Kazanma ihtimali düşük bir yarışmacı olarak, Brendanın beklenmedik yükselişi, Tommy rakip olmasına yol açtığında, iki kardeşte en şiddetli ve kazananın her şeyi aldığı bir yarışta mücadele ederken kendilerini ayıran güçlerle yüzleşmek zorunda kalacaklar."} +{"text":"Bir polis müfettişi, alışılmadık bir intihar vakasını araştırmaktadır. Ölen kişinin dairesinde yaşamaya başlayan müfettiş, o kişinin yaşamının derinliklerine inip yavaş yavaş onun kimliğine büründükçe, araştırma bir takıntıya dönüşür. \"Bu filmi izlediğiniz süre içinde, Avrupa'da en az 20, dünyanın geri kalanında ise 100 insan intihar ediyor. Dünyada her yıl 1,2 milyon insan intihar ederek yaşamına son veriyor. Slovenya, dünyada en yüksek intihar oranına sahip ilk beş ülkeden birisi. Ülkemdeki intihar oranı o kadar yüksek ki, Slovenya'daki herhangi bir lisede çekilen sınıf fotoğraflarındaki öğrencilerden en az birisi er ya da geç intihar edecektir. Ve ne yazık ki ben lisede okurken çektirdiğimiz sınıf fotoğrafında da durum farklı değil.\" Igor Sterk"} +{"text":"Bir zamanların umut veren öğrencisi Aeja sadece okulda başarılı olmakla kalmayıp, yağmurlu günlerde şiir yazmaktan hoşlanan ve mükemmel dövüş tekniklerine sahip bir kızdır. Okuldan birkaç yıl sonra bir roman yazarı olma hayalini gerçekleştirmek için Seul'e taşınır. Oysa şimdi 29 yaşında olan Aeja umduğu hiçbir şeyi başaramamıştır. Özel yaşamı da yolunda değildir, onu aldatan erkek arkadaşı büyük bir borcu ona takarak kaçmıştır. Çıldırmanın eşiğine gelse de, Aeja, kendisini toparlar ve enerjisini ucunda büyük bir ödül bulunan bir yazı yarışmasına yöneltir. Yarışma için çalışırken annesinden, erkek kardeşinin nikahı için Busan'a dönmesini isteyen bir mesaj alır. Oraya gittiğinde, ona karşı hep sert davranmış olan annesi yine aynı havadadır. Ancak, bir gün annesi fenalaşınca Aeja'nın dünyası temellerinden sarsılmaya başlar."} +{"text":"Dünyanın Atom Çağı'na girdiği karanlık bir gelecekte, bildiğimiz şehirler yok olmuş ve insanlar yüz binlerce nüfuslu megapollerde yaşamaya başlamıştır. Suça karşı zerre kadar acıması olmayan polis güçleri, suçlu potansiyali gördükleri her insanı acımasızca cezalandırmaktadır. Polis şimdi hem jüri, hem yargıç hem de cellattır. Bu Yargıçların en namlısı ise, Dredd'dir. Baş Yargıç'tan bir gün Dredde önemli bir görev verilir: Cassandra Anderson isimle yeni bir Yargıç adayı eğitim için göreve çıkartılacaktır. Dredd ve Cassandra dönemin en güçlü çetelerinden Ma-Ma'nın yönettiği dev Peach Trees Binasındaki bir cinayeti araştırmaya giderler. Fakat 200 katlı ve her yanının çete üyeleriyle sarıldığı bu binadan canlı çıkmaları mümkün olacak mıdır? Pete Travis tarafından yönetilen filmin senaryasu Carlos Ezquerra, John Wagner ve Alex Garland'a ait, filmin baş rollerini ise Karl Urban, Olivia Thirlby ve Lena Headey paylaşıyor."} +{"text":"Kız arkadaşı tarafından terk edilen, menajeri tarafından dövülen, evinden çıkartılan ideallerinin peşinde koşan aktör Marty için hayal bundan daha kötüleşemezdi. Birkaç dolar elde etme girişimi adına Marty, menajerini davalı etmek için huysuz özel dedektif Jack Potter'i tutmaya çalışır. Ancak Jack'in çalışma prensibine göre para peşindedir... Aksi halde dava ile ilgilenmez bile... Dedektif Marty'e acır ve ona kanepesinde kalabileceğini söyler. Marty söz konusu teklifte heyecan dolu yepyeni bir kariyer imkanı olduğnu görür ve Jack'e kendisine bir dava vermesi için yalvarır. İstemeyerek de olsa Jack, kıskanç bir kocanın sarışın karısını takip edilmesinden ibaret, rutin bir dava ile ilgilenmesi için Marty'i Oregon'a yollar. Bir Ninja yıldızı ve bir kutu göz yaşartıcı ile birlikte yola koyulan Marty, Beaver Rodge'e gider."} +{"text":"Californianın küçük bir kasabasında ailesi ile birlikte yaşayan 12 yaşındaki Josh Petersın en yakın dostu Retriever cinsi sevimli köpeği Boskodur. İkili birlikte oyunlar oynayarak vakit geçirirlerken Josh kasabaya yeni taşınan Ana ile tanışır. Bu projenin başındaki isim olan James ise Ananın babasıdır ve Joshın babasını ikna ederek anlaşmaya çalışmaktadır. Baba ise böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde kendisi de dahil bütün esnafın biteceğini düşünerek bu işe hayır der. Bu sıkıntılı günleri atlatmak için annesi de bir süreliğine büyükannesinin yanına giden Josh ile babası ile birlik olup bu zor durumla mücadele etmeye karar verirler. İşte bu kötü zamanda Josh ile köpeği orman civarında dolaştıkları bir sırada Bosko toprağı eşelerken eski zamanlara ait bir madalyon parçası bulur."} +{"text":"Sürekli değişim gösteren savaş durumunu takip etsin diye 1939'da Avrupa'ya gönderilen saf Amerikalı muhabir Johnny Jones, kısa süre sonra kendini diplomatik bir olayın ortasında buluyor: Çok önemli bir gizli antlaşmayı yerine ulaştırmakla görevli Hollandalı diplomat Profesör Van Meer, Londra'da Naziler tarafından kaçırılıyor. Jones, barış yanlısı eylemci Stephen Fisher, onunla aynı görüşlere sahip olan kızı Carole ve küstah bir İngiliz gizli ajanıyla tanışıyor. Carole'un yardımıyla, Van Meer'i takip ederek Hollanda'ya gidiyor. Oraya henüz varıyorr ki, diplomatın öldürüldüğüne tanık oluyor; en azından, o böyle bir şey gördüğünü sanıyor. Kılı kırk yaran yapısı, insanı gevşeten mizahı ve çok katmanlı insancıllığıyla, Yabancı Muhabir şüphesiz bir diğer Hitchcock başyapıtı."} +{"text":"17. Yüzyıl'da Batı Afrika. Köle Sahili denen bölgedeki tipik bir köyde, yaşlı reis N'Go oğlu Ossei'nin zengin bir ailenin kızıyla evlenmesi için ısrar etmektedir. Esas sevdiği kızla birlikte olamayan, isyan içindeki Ossei köyden ayrılmaya karar verir. O gece Ossei'nin köyü yakılır ve talan edilir. Köydekilerin çoğu öldürülür, sağ kalanlar ise esir alınır. Kanlı katliam Avrupalı köle tacirleri tarafından değil, dişi cengaver Amazonlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Amazonlar, altını, parayı, içkiyi ve değersiz malları çok seven güçlü komşu kral Adanggaman'ın buyruğu altındadırlar. Ossei köyüne döndüğünde, hem babasının hem de sevgilisinin öldürüldüğünü görür. Annesini kurtarmaya çalışır ama başaramaz ve onu esir alıp kalbini çalan Mo Akassi adındaki bir Amazon tarafından yaralanır Konusuyla tartışmalara yol açmasının yanısıra güçlü bir film de olan ADANGGAMAN, Afrika'daki köleliğin anlatılmamış yüzüne ve okyanus aşırı köle ticaretini besleyen Afrikalı despot hükümdarlara cesaretle ışık tutuyor."} +{"text":"Bir sonraki doğum gününe kadar bekaretini kaybetmeyi ve dans öğretmeni için babasını terketmeyi planlayan annesini kararından vazgeçirmeyi amaç edinmiş 15 yaşında bir delikanlının hikayesini anlatan bir komedi. It Crowdun sempatik sosyopatı Mossun yönetip müziklerini de arkadaşı Alex Turnera yaptırdığı, bununla da yetinmeyip baş rolü Turnerin ergenlik hali Craig Robertsa oynattığı bu güzel film esasında aşina olduğumuz bir hikayeyi anlatmakta. Tıpkı Rushmoredaki Max Fischer gibi erken olgunlaşmış, bilgili ama sosyal yönü zayıf çocukların hikayelerine alışığız biz. Salingerın Glass ailesi ile tanışmış olanlar, Türkiyedeki Oğuz Atay sonrası kuşak bu bilgili ama huzursuz karakterlere oldukça aşina. Oturup da en büyük sorunlarını bile kendi içinde bir ironi ve alaycılık barındıran bir dille aktaran ve bir türlü işleri yoluna koyamayan erkek çocuklarının hikayeleri bana kalırsa bilgi çağının en etkili dramı olabilir. Zaten şu an ağlıyorum göremeseniz de Filmde Oliverın babasının söylediği su altında yaşıyormuş gibi hissediyorum çok manidar bir söz. Ansiklopedi girileri okuyan Oliverın ses ötesi ile ilgili olarak okudukları durumu özetliyor aslında. Ses ötesi, duyulamayacak kadar yüksek frekansta bir ses titreşimi. Yarasalar, yunuslar ve köpekler gibi bazı hayvanlar ses ötesi frekansı duyabiliyorlar. Ancak hiçbir insan duyamıyor. Hiç kimse gerçekten birinin ne düşündüğünü ya da hissettiğini bilemez. Odasındayken sanki okyanusun ortasındaki ıssız bir adada yalnızmış gibi hisseden Oliverın su altındaki insanları Kafkaesk bir şekilde betimlemesi boşuna değil. Oliverın kendi ailesini, karşı cinsi, liseyi algılamaya çalışma çabası, 38 yaşına geldiğinde bu adadan kurtulup kurtulamayacağı ve tüm bunların bir anlam ifade edip etmeyeceği ise kimsenin doğru cevabı veremeyeceği bir soru. Sadece bu soruların bu kadar güzel sorulduğu bir film olduğu için bile Submarinei izlemek lazım."} +{"text":"Yaşlı bir çoban, İtalyanın en güney noktasındaki Calabria tepelerinde, ortaçağdan kalma bir köyde yaşamının son günlerini geçirmekte, bir çok köylünün çoktan terk ettiği bu diyarlarda sürülerini gütmektedir. Çoban hastadır ve kilisenin zemininden topladığı tozun onu iyileştireceğine inanır. Bu tozu her gün suyuna karışıtırır ve içer. Yeni bir keçi yavrusu doğar. Yalpalayarak ilk adımlarını atışını, ilk oyunlarını izleriz. Sonra büyüyüp güçlenince o da otlaklara gider. Yakın bir yerlerde büyük bir köknar ağacı dağ rüzgarında salınmakta ve mevsimden mevsime yavaşça değişmektedir. Ve şimdi ağaç ölmüş, yerde yatmaktadır; kömürcüler yüzyıllardır yaptıkları gibi onu kömüre çevireceklerdir. Dört Defa, yaşamın ve doğanın bitmeyen döngülerine ve zamansız mekanların kesintisiz geleneklerine şiirsel bir bakış. Pisagorun, ruhun insandan hayvana, hayvandan bitkiye, bitkiden minerale geçtiğine inandığı dört kademeli seyahatten esinlenen bu harikulade belge-anlatı, dört farklı hayattan geçen bir ruhun hikayesini anlatıyor."} +{"text":"İkinci hayat, suyun kıyısında boş bir parça toprakta yaratıldığında, kimse bunun bir gün, sanal kimliklerinin gerçek, fiziksel olanları ele geçirdiği on milyon avatarın yaşadığı bir medeniyete dönüşeceğini tahmin edemezdi. İnternetin üç boyutlu sanal alemi İkinci Hayat, ne kadar oyun, ne kadar gerçek? Hatta, ne kadar birinci, ne kadar ikinci hayat? Filmin karakterlerinin ikinci hayatlarını yaşadığı sanal dünya, tüm medeniyetler gibi, suyun kıyısında yaratıldı ve kısa sürede on milyon avatarın yaşadığı alternatif bir dünyaya dönüştü. Kimilerine göre zararsız bir oyun, kimilerine göre manyaklık. Bir de içeriden bakmak gerek. Hayat 2.0tam da bunu yapıyor ve üç sanal hayatı üç yıl boyunca yakın markaja alıyor. Avatar olarak birbirlerine aşık olan çift, kanlı canlı bir ilişkiyi kotarabilecek mi? Sanal ekonomiyi gerçek paraya dönüştüren bir tasarımcı, ürünleri taklit edilmeye başladığında yaşamını nasıl devam ettirecek? Başka bir adam, ergen kız avatarıyla yaşadığı obsesif ilişkiyi nişanlısına nasıl açıklayacak? Çocukluk travmalarını hayatında ilk defa avatar olarak itiraf edebilen bu adam için ikinci hayat ne kadar sanal olabilir? Filmin sinematografisi, tıpkı bu insanların hayatı gibi, fantastik 3-D ikinci hayatla, durağan 3-D birinci hayat arasında gidip geliyor. Hangisinin gerçek, hangisinin yalan olduğu, son kertede izleyicinin önyargısına bırakılıyor"} +{"text":"Nam, Mi ve Danny üniversite yıllarında çok iyi üç arkadaştırlar. Mi ufak yaşta annesini kaybetmiş olduğu için güven duygusundan eksik büyümüş, yaşıyor olduğu duygukarmaşasıbastığı her notaya yansıyanbaşarılıbir piano öğrencisidir ve de kızlar arasında oldukça popüler olan Nam'e aşıktır. Nam de Mi'ye tutkuyla bağlı olmasına rağmen, Mi'nin güven duygusundan eksik büyümüş olması, Nam ile olan ilişkisini bir türlü bir yere vardıramamakta, onu sürekli olarak başkasına kaptıracağı güvensizliği ile yaşamaktadır. Nam arkadaşlıklarının başladığı günden itibaren Mi'nin doğum gününü kutlamayı alışkanlık haline getirmiş; bu alışkanlığından ayrılsalarda, başkailişkiler yaşasalar da, aralarındaki mesafe uzak olsa da hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Beklenenifazlasıyla veren başarılı bir Hong Kong filmi.."} +{"text":"1990 yılında, şu an bize göre yaşayan en büyük sürrealist yönetmen olan Svankmajer, The Death of Stalinism in Bohemia Bohemyada Stalinizmin Ölümü isimli on dakikalık stop motion/animasyon kısa filmini, Bir ajit-prop alt başlığıyla yaptı. 1948 Sovyet işgalinden 1989`da `Kadife Devrim`e kadar Çekoslavakya tarihine kendi sürrealist sanat anlayışı ve politik görüşünü birleştirerek bakan yönetmen, II. Dünya Savaşı sonrası paylaşımdan başlayarak 89daki Kadife Devrimle birlikte, ülkedeki Stalinizmin ölümünü gösteriyor. Ameliyat masasında kesilen Stalin büstünden, tek tipleştirilmiş işçilere, çetrefilli bir film bu. Jan Svankmajer, yetmişli yıllarda Prag Sürrealist Grubuna katıldı. Sürrealizmi sadece bir estetik hareket olarak değil; politik görüş, ideoloji olarak benimsedi. Bu yanıyla o da bir militan sinemacı sayılır nazarımızda."} +{"text":"Malli, ormandaki bir kampta yaşayan 19 yaşında, sert mizaçlı bir kadın devrimcidir. Ağabeyi dava için ölmüştür, o da dava için öldürmüştür. Eğitimi, geleceği, hiçbir şeyi yoktur. Kendi içindeki ve ülkedeki kargaşa sonucu merhametsizleşmiş olan Malli, kendisine çok kritik bir görev verildiğini öğrendiğinde çok sevinir. Söz konusu görev, önemli bir politikacıya düzenlenecek olan bir suikasttir. Beline patlayıcılarla dolu bir kemer takacak ve halka açık bir kutlamada bu önemli şahsiyetin önünde onları patlatacaktır. Patlama dünyanın heryerinde duyulacak, Mallide hemen bir efsaneye dönüşecektir. Hiçbir şey kıza bundan fazla heyecan veremez. Önünde yaşayacağı birkaç hafta kalmıştır, ama o işe koyulmak için sabırsızlanmaktadır... Tamamen amatör oyunculardan oluşan bir kadroyla ve küçük bir bütceyle yapılmış, yalın bir hüzne ve güzelliğe sahip bu film, politik tavrını amaçlı bir şekilde belirsiz tutarak kahramanın ruhsal ve fiziksel yolculuğuna odaklanıyor."} +{"text":"Aslı fobileri nedeniyle psikolojik tedavi görmektedir. Çocukluğundan beri üvey babası kaynaklı oluşan fobilerle başa çıkmak için mücadele vermektedir. Karanlık korkusu, kirlenme korkusu, gölge korkusu ve fare korkusu baskındır. Bir gece davetten eve dönüşte taksi bulamayınca mecburen metroya binmek zorunda kalır. Yanında iki çanta taşımaktadır. Çantalarında temizlik malzemeleri, mendiller, dezenfektanlar, yedek pil, el feneri, çakmak gibi korkularına yönelik eşyalar bulunduran Aslı metroya bineceği treni kaçırır mecburen günün son trenine binmek zorunda kalır. Trende kendine sakin bir yer seçer ve kulaklığını takarak müzik dinlemeye başlar. Müzik dinlerken uyuyakalması sonucunda son durakta görevlinin de dikkatinden kaçması sonucunda vagonda mahsur kalır. Uyandığında kendini vagonda karanlıkta yalnız bulur. Çantasının biri de çalınmıştır ve telefonun şarjı bitmiştir."} +{"text":"Tülay Eratalay'ın yönetmenliğindeki film üç adet kısa filmden oluşur. İlki; Hulki Aktunç'un Bir Yer göstericinin Hayatı adlı eserinden uyarlanmıştır. Yıllar sonra ilk olarak çalıştığı sinemaya giden yer gösterici, köyden geldiğinde ona ekmek veren, sinema sektörüne sokan ve eşiyle tanışmasına olanak tanıyan sinemayı çok değişmiş bulacaktır. İkincisi; Kemal Tahir'in Arabacı adlı eserinden uyarlanmıştır. Köyler arasında taşımacılık yapan bir at arabacısı tanımadığı bir köye yaklaşırken yolda iki orta yaşlı kadına rastlar. Onları köye götürürken kendisini evde kalmış kızıyla evlendirmeye çalışacaklarından haberi yoktur. Üçüncüsü; Zeyyat Selimoğlu'nun Bıldırcınlar adlı eserinden uyarlanmıştır. Torunuyla birlikte bıldırcın avlayan yaşlı adamın öyküsü ilginçtir. Almanya'ya çalışmaya giden oğlunun eşi sürekli eşinin gelmesini beklemekte ve oğlunu avutmaktadır. Dede ise torunuyla bıldırcın avlamak için hazırlık yapmakta aynı zamanda eski bir kaptan olarak kendisi hariç diğer tüm denizcilerin ölümüne sahip olduğu deniz kazasının kabuslarından kurtulamamaktadır. Beklenen göçmen bıldırcınlar ve Almanya'dan gelecek eş ise gelmeyecektir."} +{"text":"Oliver, kendini diğer çocuklardan farklı hisseden ve bu yüzden arkadaşı olmayan bir çocuktur. Bazı gelişim problemlerinden dolayı konuşamayan Oliver, insanlarla sadece ve sadece bir uygulama sayesinde iletişim kurabilmektedir. Gününün çoğunu elektronik cihazlardan bir şeyler izleyerek geçirmektedir. Bir gün, babasının kayıp eşya bürosundan getirdiği bir tablette zaman geçirirken karşısına bir hikaye gelir ve bir şeyler gördüğünü düşünüp çok korkar. Annesi Sarah bir hafta sonu arkadaşı Jennifer'ı ve çocuklarını yatıya çağırır fakat çocuklar, Oliver'a zorbalık yapan sınıf arkadaşlarıdır. Uyku vakti geldiğinde, yine Oliver'ı rahat bırakmayan çocuklar, tableti bulurlar. İçlerinden birisi hikayeyi okumaya başlayınca, ışıklar yanıp sönmeye ve sesler duymaya başlarlar. Byron'ın inanmayıp ileri gitmesi sonucu, işler karışır ve Larry adında korkunç bir yaratık ortalığı birbirine katar. Zavallı Oliver, derdini anlatamadığından, çocukların suçlamalarına maruz kalır, fakat bu böyle bitmeyecektir. Larry daha da ileri gidip, Oliver'ı ele geçirmeye çalışacaktır. Çünkü Larry yalnızca arkadaş olmak istiyordur!"} +{"text":"Dünyayı yok edecek olan bir meteor, dünyaya hızla yaklaşmaktadır. Etkileri ve yıkımı oldukça büyük olacak bu meteorun yaklaşması ile, bir aile hayatta kalmak için çabalamaya başlar. Bu ailedeki üyeler olan John Garrity, ayrıldıkları karısı Allison ve de genç oğulları Nathan, sığınak olabilecek tek umutlarına doğru bir yolculuğa çıkarlar. Dünyanın etrafındaki her şehirden ardı ardına kıyamet haberleri gelmektedir ve de bu ailenin umutlarını giderek tüketmektedir. Bu durum da, Garrity ailesinin içindeki en iyi ve de en kötü yanları ortaya çıkarmaktadır. Bu yolculuk, bir insanlık savaşına dönüşürken, aile sığınağa yolculuklarında pek çok zorlukla karşılaşır. Etraflarındaki insanlarda panik ve yasadışılık, kaos ortamıyla beraber giderek artmaktadır. Dünyayı sarıp sarmalayan bir kıyametin geri sayımı sıfıra ulaşırken, insanlar son dakika ortaya çıkan güvenli bir limana kendilerini bir an önce atabilmek için artık her şeyi yapmaya hazırdır."} +{"text":"1960'lar İngiltere'sinde geçen bu filimde, alkolik annesi ile Blake Cunningham, ölüm döşeğinde olan dedesine bakmak ve iyileştirmek için şehirden uzak, izbe bir yerde olan Clemonte Hall Malikanesine giderler. Bu malikane ölmek üzere olan yaşlı adamın, yani Blake'nin dedesinindir. Blake'in annesi ise babasını hiç sevmiyordur ve o eve gelmesinin tek amacı bedavadan başını sokacak bir yer bulmaktır. Çünkü, uzun zamandır hayat arkadaşı ve Blake'in babası olan Gordon ile arası kötüdür. Bu çift evli değildir çünkü Margot daha önce hazır olmadığı için Gordon'un evlilik teklifini reddetmiştir ve senelerdir beklese de Gordon tekrar evlenme teklifi etmemiştir. Normal bir hayata başlamak isteyen anne ve çocuk aslında bu normal hayatı bu evde pek de bulamayacaklardır. Çünkü eski bir hemşire bu evde kaybolmuştur ve hala bulunamıyordur.."} +{"text":"Aidan, bir apartman dairesinde kendi haline yaşayan bir gençtir. Bir gün uyandığında, dışarıda garip bağırışlar ve sesler duyar. Balkona çıkıp baktığında ise herkesin delirmiş gibi etrafta koşturduğunu ve birbirlerine saldırdığını görür. Televizyondaki haberlerde ise bir çeşit hastalığın salgına dönüştüğü ve hasta olan kişilerin kendilerini kaybedip diğer insanlara saldırdığı haberini alır. Korku içerisinde kalan Aidan, ne yapacağını bilemez vaziyette kendini evine kilitler. Yaklaşık bir buçuk ay boyunca evde tek başına, telefonu çekmeden ve elindeki yiyecekle yetinen Aidan, bir gün elektriklerin ve suyun da gitmesiyle birlikte kendini öldürmeye çalışır. Tam kendini asacağı sırada pencereden karşı binada kendi gibi genç bir kadının yaşadığını görür. Salgın başladığından beri ilk defa birini gören Aidan, sonradan Eva olduğunu öğreneceği kadınla kağıtlara yazdığı yazılarla iletişime geçer ve hayata tutunmak için bir nedeni olur. Acaba Aidan ve Eva bu tehlikeli durumdan kurtulabilecekler midir?"} +{"text":"Yaşamın ve insanlığın tüm sorunsallarının radikal olarak kökenlerine inmekle ve çözümlemeler yapmakla hayatını sürdürmüş sevgi ve barış dolu bir filozof. Jiddu Krishnamurti 14 yaşındayken Theosophical Society tarafından \"dünyanın öğretmeni\" seçildi ve ileriki yıllarda adına kurulan örgüt tarafından mesih ilan edildi ancak tüm bunları reddederek örgütü ve etrafında doluşan müridleri dağıtmıştır. Çünkü hiçbir otoriteyi kabul etmediği gibi, kendisinin de otorite olarak alınmasına kesinlikle karş��ydı. Ezoterik bir topluluk olan Theosophical Society de din ile bilimin arasını bulmaya çalışıyordu ancak Krishnamurti ilahi dinleri ve tanrıları reddettiğinden bu toplulukla da tümüyle ilişkisini kesti. Daha küçük yaşta ezoterik bir güruh tarafından kendi teozofikal amaçları ve beklentileri uğruna bir nevi kurban seçilen Krishnamurti ise; büyük vaadlerle süslenmiş bu rüyadan bir an önce uyanacak ve yaşamın derinlerindeki hakikatlerin peşinden gidecekti. Belgeselde konuşmacı tarafından, önce Krishnamurti'nin hayatı ve geçirdiği süreçler anlatılırken, yarısından sonra kendisinin yaptığı epistemolojik, ontolojik ve sosyolojik felsefi irdelemelerden derlenen konuşmalarına yer veriyor. Zorlu ve keskin bir yaşamın öyküsü anlatılırken, izleyiciye de \"bilgi\"den gelen doyulmaz derecede farkındalık ve bilinç sunuyor."} +{"text":"Ah, büyük edebiyat yapıtlarının öğrencilere zorunlu okuma olarak kabul ettirildiği lise İngilizce dersleri. O bir başka çağın çarpıcı anlatım ve karakterleri ile dolu koca koca ciltlerin, her gencin eğitiminde hayati derecede önemli olduğu varsayılır, ama bu kitaplar bin bir kaygı içindeki gençlerin gündelik yaşamındaki gerçeklerlerle ne kadar bağlantılıdır? Yönetmen Regis Sauder, çağdaş gençlerin yaşamına yeni ve yaratıcı bir bakışla, 17. yüzyıl romanı Cleves Prensesinin ders olarak okutulduğu Marsilyadaki bir lise sınıfında öğrencilerin gerçek sesleri ve duyguları aracılığıyla, klasik edebiyat ile çağdaş gençlerin yaşamı arasında o tarifi zor bağlantıyı kurmaya çalışıyor. Kral II. Henrinin 16. yüzyıl sarayında geçen bir aşk ve görev öyküsü olan bu klasik metin, Fransız okullarında onyıllarca okutulmuştur. Ama Sauder romanı yeni bir gözle yorumluyor, romanın öyküsü ile öğrencilerin ağırlıklı olarak işçi ve göçmen ailelerden ve farklı kökenlerden gelen bir gençler topluluğu yaşamlarını yan yana getiriyor. Öğrenciler, bakalorya sınavları için stresli hazırlığa başlarken, kitaptan seçilmiş pasajlar okuyorlar ve içtenlikle kendi umut ve hayallerinden, aşk ve gönül yaralarından, aile ve arkadaşlarından ve günümüz Fransız toplumunda kendi yerlerinden söz ediyorlar."} +{"text":"Lars Jessen imzalı Fraktus, Rob Reiner imzalı meşhur mockumentary This Is Spinal Tapi örnek alıyor ve onun gibi bir kült olma yolunda ilerliyor. 80li yılların başında kurulmuş Alman grubu Fractusu duymuş muydunuz? Muhtemelen hayır. Ancak Westbamden Scootera, Blixa Bargeldden Dieter Meiere pek çok ünlü müzisyen Fraktusun öneminin altını çiziyorlar. Bazı müzik yazarlarına göre bu avantgart elektro-pop grubu olmasaydı tekno türü de asla doğamazdı... Ancak bir konserlerinde çıkan yangın ve grup içi çekişmelerden dolayı Fraktus kısa zaman içerisinde dağıldı ve unutuldu. Pek başarılı sayılmayacak bir müzik menajeri olan Roger Dettner ise onlara eski itibarlarını kazandırmakta kararlı. Bir film ekibi eşliğinde grup üyelerinin izini sürüyor ve onları yeniden birleşmeleri için ikna etmeye çalışıyor. Filmin vizyona girdiği dönemde grubun eski kayıtlarının dijital olarak yeniden elden geçirildiği bir best of albümü, YouTubea yüklenen 80lerden kalma video klipler ve bir konser turnesi Fraktusu gerçekten fenomene dönüştürdü. Yapımcıları arasında Fatih Akının da yer aldığı bu müzik belgeseli yılın en eğlenceli filmlerinden."} +{"text":"1682 yılında geçen hikayede genç peyzaj mimarı Sabine De Barra'nın sınırları zorlayan öyküsü ele alınıyor. Yeteneği ve güçlü duruşuyla dikkat çeken genç kadın, dönemin şartlarına uyum sağlamak yerine onları kırmayı ilke edinmiştir. Fransa'nın kırsal bölgelerinden birinde çalışırken hiç beklemediği bir teklif gelir. Buna göre Kral 14. Louis için Versay Sarayı'nda çalışması istenir. Teklifi kabul eder, kralın baş tasarımcısı ünlü mimar Andre Le Notre'nin ekibine katılıp Versay'ın ana bahçelerinden birini düzenlemeye başlar. Sabine diğer mimarların aksine kendine özgün tasarımlarıyla dikkatleri bir anda üzerine çeker. Rekabetçi ve ayrımcı tavırlara karşı direnirken kralın kardeşinin güvenini kazanır ve baş mimar La Notre ile ikisi arasındaki ilişkinin boyutu da değişmeye başlar."} +{"text":"1985te bir akşam radyoda bir Afrika ezgisine denk gelen Louis Sarno, duyduğu müzikten o kadar etkilenir ki, cebindeki son 500 dolarla Orta Afrika Cumhuriyetine tek yönlü bir bilet alır. Çantasına ses kayıt aletlerini koyar ve Bayaka kabilesinin müziklerini kaydetmek için yola çıkar. Daha sonra ormana yerleşecek, burada Bayaka kabilesinin bir parçası olup aile bile kuracak olan Sarno, bu ilk karşılaşmayı şöyle anlatıyor: Bu tuhaf armoniler çok ürperticiydi; adeta büyülenmiş, hipnotize olmuştum. Ormanın Şarkısının ilk bölümünde Sarnoyu Orta Afrikanın ormanlarında ziyaret edip, bu sıra dışı adamın hikayesine tanık oluyoruz. Belgeselin ikinci kısmında ise Louis, bebekken kendisine vadettiği üzere oğlu Samediye dünyayı göstermek için onunla New Yorka gidiyor. Hayatı boyunca ormandan dışarı çıkmamış, okuma yazma bilmeyen Samedinin Amerika ile karşılaşması beklenmedik bir maceraya dönüşüyor. Alman yazar Michael Obertin bu ilk filmi hem bir baba oğul hikayesi, hem de medeniyet ve kültür hakkında zekice kurgulanmış ve incelikle resmedilmiş bir deneme."} +{"text":"Batının Afganistandaki varlığına dair epik bir belgesel olan Acı Göl, BBC News için çekilmiş ve hiç gün güzüne çıkmamış 26 terabaytlık arşiv görüntülerinin bir araya getirilmesinden oluşuyor. Şok edici sahnelerin araya virgül koyduğu bu muazzam montaj, bahsettiği şeylerin garipliğiyle birlikte adeta rahatsız edici bir düş gibi ilerliyor. Curtisin üstsesi bu anlarda yardımcı olmaya çalışıyor izleyiciye: İktidardakiler gerçekliğin karmaşıklığını anlamamız için hikayeler uydururlar, ama bu hikayeler giderek daha az inandırıcı ve yavan gelmeye başlıyor. Biçimsel anlamda bir başyapıt düzeyine erişen bu son Adam Curtis işi müziği ve arşiv görüntülerini kullanma biçimi ve kurduğu bağlantıların dudak uçuklatıcılığıyla neredeyse katartik bir etkiye erişiyor. Savaşlar ve bunların etrafına inşa edilmiş söylemler hakkındaki öngörüleri, Acı Gölü çok önemli bir izleme deneyimine dönüştürüyor."} +{"text":"Ben Gibi, on yıllardır süren Filistin-İsrail çatışmasına kara mizahın kıyılarından yaklaşıyor ve kendi dünyalarında sıkışıp kalmış iki kadının, Nadine ve Michalın hikayesini anlatıyor. Son bienal çalışması için hazırlıklarını sürdüren Michalin siparişini verdiği yeni yatak, bir vidası eksik olduğu için bir sabah aniden kırılıverir. Nadine ise sınırın Filistin tarafında, mülteci kampının yakınlarında bir montaj fabrikasında çalışmakta ve adresini ancak arkasında bıraktığı vidalarla bulabilmektedir. Bir gün, kontrol noktasındaki bir karışıklık sonucu Michal Nadine, Nadine de Michal olur. Evet, kulağa tuhaf geliyor ama film de hayli tuhaf ve çok katmanlı. Cannesda Altın Kamera ödüllü Denizanasından (2007) hatırladığımız Shira Geffen, çetrefilli bir politik meseleden yola çıkarak kimlik, coğrafya ve sınırlar üzerine nefis bir film ortaya koyuyor."} +{"text":"Bir gün aslında 24 saatten oluşmaz; sadece normal insanlar 24 saatin farkındadır. Bir gün biterken diğer gün başlamadan önce Dark Hour adı verilen 1 saatlik bir zaman bulunmaktadır. İnsanoğlu Dark Hour boyunca tabutlarında uyurlar ve bu süre sonunda hiçbir şeyden habersiz olarak uyanıp, hayatlarına olağan bir şekilde devam ederler. Sanki zaman hiç durmamış gibi Ancak normal insanlar fark etmese de Dark Hour gerçektir ve bu süre zarfında dünya çok daha karanlık, çok daha korkunç bir haldedir. Üstelik insanların normalde göremediği Shadow adlı yaratıklar, insanoğlunun uykuda olduğu bu saatte ortaya çıkarlar. Bir süre sonra bu Shadowlar isanların ruhlarını emip insanlara artık zarar vermeye başlarlar. Bazı insanlarda Apathy Syndrome adı verilen korkunç bir hastalık görülmeye başlamıştır ve bu insanlar hareket edemez hale gelmişlerdir."} +{"text":"Fırtına, Körfez Savaşı sırasında bir ailenin yaşadıklarını anlatan bir drama. Öğretmenlik yapan Hüda, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kocası evi terk ettikten sonra yalnız yaşayan bir annedir. On yıl sonra, Ali ve Naci isimli çocukları birer yetişkin olmuştur. Hüda, kendisini her konuda destekleyen erkek arkadaşı Mahmuda rağmen evlenmeyi reddeder. Naci, zengin bir aileden gelen ve siyasi bir aktivist olan Hayat isimli öğrenci kıza aşık olur. Ancak kızın ailesi Alinin serveti olmadığı için evlenmelerine müsaade etmez. Naci, Hayatın ailesini zengin olduğuna ikna etmek için para biriktirmeye çalışırken, Ali ailesine yardım etmek amacıyla iş bulmaya karar verir. Fakat Mısırda iş bulmak zorlaşmıştır ve Ali bu sebeple Iraka yerleşir. Ali tam da hayatını düzene sokmuşken, Körfez Savaşı patlak verir ve iki erkek kardeş kendilerini karşı karşıya çatışırken bulur."} +{"text":"Çocukluklarından bu yana Mahmutpaşa Pasajı'nda çalışmakta olan Altan ve Şükrü artık çıraklığı bırakıp kendi işlerini yapmanın zamanı geldiğine karar verirler. Bu piyasadaki tanınmış tefecilerden biri olan Fadıl'dan yüklü miktarda borç alan ikili, kurdukları yeni şirketlerinde Çin'den gelen cihazları satmaya başlarlar. Bir sene boyunca sattıkları hiçbir Çin malından kar edemez, dahası zarara uğrarlar. Şirket batmak üzeredir ve böyle giderse borçlarını da ödeyemeyeceklerdir. Yakınen tanıdıkları Mümtaz'ın bir teklifte bulunur ve onları Çin'den tablet ithal etmeye ikna eder. Çin'deki şirket sahibiyle anlaşmaya varılır ve ürünler gelmeye başlar. Başlangıçta her şey yolunda gibi görünürken, kısa bir süre içerisinde tabletlerle ilgili gizli bir gerçeğin var olduğu ortaya çıkar. Altan ve Şükrü, kurdukları bu şirketin yalnızca bir paravan şirket olduğunu ve bu paravanın arkasında Mümtaz'ın kirli işler çevirdiğini görürler. Şimdi hem tabletten şikayetçi olan müşteriler de dahil olmak üzere kaçmak zorunda oldukları tonla kişi vardır ve bu yolculuk zannettikleri kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"26 yaşındaki hukuk öğrencisi Farid hayatı boyunca Fransada yaşamıştır. Babası hasta düşünce, aileden kalan evi yıkılmaktan kurtarması için onu Cezayire gönderir. Farid daha önce hiç ayak basmadığı, dilini bile zar zor konuşabildiği bir ülkeyle karşılaşır ne anladığı ne de umursadığı bir ülkedir bu. Fakat babasının köyünde, birkaç olağanüstü karakterin dostluğunu kazanır. Mizahları ve dürüstlükleri onu önce şaşırtır sonra da duygulandırır. Bunlardan biri, adaşı olan, zeki ve kurnaz küçük kuzenidir, bir şekilde Fransaya gitmeyi hayal etmektedir. İki delikanlı, bazı önemli evraklar için birlikte eğlence kenti Orana giderler. İçkili, müzikli sefih bir gecenin ardından Farid, otel odasında uyandığında tek başınadır, kuzeni ve pasaportu ortada yoktur. Annesini arar, o da her şeyin aile içinde çözülebileceğini söyler. Kuşkucu ve yardımseverlikten uzak Cezayir bürokrasisiyle boğuşurken zorunlu olarak köyde kalan genç Fransız, ailesinin geçmişini, kendi köklerini öğrenmeye başlar. Sonra bir telefon gelir, babasının durumu daha da kötüleşmiştir. Farid, pasaportu olsun olmasın en kısa zamanda Fransaya dönmek zorundadır.Kaynak:Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"Cinsel ve psikolojik olarak istismar edildiği bir ilişkiyi sürdüren genç bir kadın, bir sabah uyandığında bedeninin çürümeye, dökülmeye, kanamaya, kurtlanmaya ve genel olarak öldükten sonra gerçekleşmesi gereken türlü etkinliğe sahne olmaya başladığını fark ediyor. Belki de bu yüzden, yaşama sarılma güdüsüyle libidosunda bir artış yaşanıyor. Thanatos, Erosu çağırıyor. Genç kadın, onu ziyarete gelen bir arkadaşıyla oral seks yapıyor, mastürbasyon yapıyor ve eve uğrayan, biri erkek arkadaşı, iki erkekle seks yapmaya çalışıyor. Daha önce idealindeki meslek olan heykeltraşlığı bıraktığını açıklamasına rağmen yarım bıraktığı bir çalışmaya geri dönüp, bedeninden düşen kimi parçalarla heykele yeni bir şekil veriyor. Yok etme dürtüsü kendisine değil başkalarına yöneliyor."} +{"text":"Justin, bürokratların yönettiği ve şövalyelerin yasaklandığı bir krallıkta yaşamaktadır. Justin, tıpkı büyükbabası gibi, Kahraman Şövalyelere katılmak istemektedir. Ama Kraliçenin başdanışmanı olan babası Reginald, oğlunun kendi izinden gitmesini, avukat olmasını istemektedir. Justin, çok sevdiği büyükannesini ziyaretinde ondan ilham alır; sözüm ona sevgilisi Laraya veda eder, evden ayrılır ve şövalye olma hevesiyle bir maceraya atılır. Bu yolculukta karşısına güzel ve cesur Talia, Melquiades adına tuhaf bir büyücüyle, yakışıklı Sör Clorex ile karşılaşacak, Blucher, Legantir ve Braulio adında üç keşişten Kahraman Şövalyelerin kullandığı çok eski yol ve yöntemleriyle eğitim alacaktır. Justin, şövalyelikte umut vaat etmeyen bir adayken, bir zamanlar şövalyeyken sürgün edilen Sör Heraclio ve Sotanın komutasındaki ordusu geri dönüp krallığı yıkma tehdidinde bulununca, onları alt etmek gibi zor bir göreve atılmak durumunda kalır."} +{"text":"Karadenizli işadamlarında Ali Baltaoğlu, Doğu Karadeniz'in potansiyelini kullanarak dağ turizmine açmak ister. Bunun için de dev bir inşaat projesini hayata geçirecektir. Bölgenin, hatta tüm ülkenin akciğerleri olan Kaçkar Dağları milli parkında bu proje kapsamında dağ otelleri, yayla tesisleri, kır siteleri dikelecektir. İşadamı bu mega projeyle Doğu Karadeniz'i Orta Doğu'nun Alplerine dönüştürmeyi vaat etmektedir. Tabii projeye engel olan birtakım kanunlar kitabına uydurulurken, Ali Bey kendisine reklam açısından işe yarayacak bir belgesele sponsor olur. Bu bağlamda belgesel ekibi, Karadeniz'in şehir efsanelerini araştırmak üzere bölgeye gider. Araştırmalarına bant kayıtlarıyla 90'lı yıllara damgasını vuran 'Oflu Hoca' efsanesinden başlarlar ve bant kayıtlarının kaynağına ulaşılır. Ancak araştırmaları derinleştikçe hiç beklenmedik gerçekler ortaya çıkar ve ekip kendisini büyük bir belanın içinde bulur. Harikalar diyarında madde ile mananın savaşı başlamıştır."} +{"text":"Tarihin ilk feminist hareketlerinden birini başlatan kadınların, gittikçe acımasızlaşan hükümete karşı yürüttükleri mücadeleye odaklanır. Gizli buluşmalarla bir araya gelen bu grubun üyeleri işçi sınıfı kadınlarıdır ve hareketin ilk safhalarında barışçıl yöntemler izlerler. Ancak hem çalışma koşulları hem de kişisel hayatları için verdikleri eşitlik savaşı, zamanla daha radikal bir boyuta taşınmak zorundadır. Film bu ekibin bir üyesi olan Maud'un hikayesini ele alıyor. Bir paketi teslim etmeye giderken eylem yapan süfrajetlerin arasında kalan Maud, eylemciler arasında kendisiyle aynı çamaşırhanede çalışan Violetı görür. Maudun harekete olan ilgisini fark eden Violet, onu süfrajet hareketine ve oy haklarını savunmaya ikna etmek için çabalar. Tüm risklerin farkında olan Maud, oy hakkını kazanmadan kadınlar için iyi bir gelecek olmayacağını anladığında, ilham verici bir lider olan kimyager Edith ile tanışır ve hareketin içine daha fazla dahil olur. Bundan sonra süfrajetlerin içinde hem sözcülük yapması hem de eylemlerde ön plana çıkması nedeniyle göze batan Maud, bir gösterinden sonra tutuklanır ve bir hafta boyunca hapiste kalır. Bu travmatik deneyim boyunca tanıştığı süfrajetlerin adanmışlığı onu hem ürkütür, hem de hayran bırakır. Kendini hareketten ne kadar uzak tutmaya çalışsa da, bu adaletsizliğe karşı duyduğu öfke, onu hareketin içine daha çok çekip hareketin lideri olan Emmeline Pankhurst ile tanışmaya dek götürür."} +{"text":"Gazeteci Evrim Kanpolat'ın gerçek bir olaydan uyarlayarak yazdığı \"Halam Geldi\" filminin çekimleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde medeniyetlerin iç içe geçtiği, birden fazla kültürün bir arada yaşadığı köylerden biri olan Akıncılar'da gerçekleştirildi. Yönetmenliğini Erhan Kozan'ın yaptığı filmde, Akıncılar'da yaşayan Diyarbakırlı 13 yaşındaki üç genç kızın hikayesi anlatılıyor. Küçük yaşta yapılan evlilikler ile akraba evliliğinden doğan engelli çocukların yaşamını çocukların gözünden beyazperdeye taşıyan filmde, aynı zamanda Kıbrıs'ın kuzeyi ve güneyi arasındaki sınır sorunu da insani yönleriyle ele alınıyor. 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde özel bir gösterimle galası yapılan filmde, Burçin Terzioğlu, Turgay Tanülkü, Dilek Çelebi, Necip Memili, Berke Hürcan rol alıyor."} +{"text":"Elli beş yaşındaki Helmer, bir gün yaşadıkları çiftlik evinde yatalak babasının yatağını üst kata taşır. Oğlunu hala başarısızlıkla özdeşleştiren yaşlı babanın sağlığı gitgide kötülemekte, her ikisi de yaklaşan ölümü hissetmektedir. Yalnızlıktan bunalan ve insani bir yakınlığın özlemini çeken Helmer, aksi babasının bakımını sürdürürken temkinli de olsa inkar dolabından çıkar ve yeniden cinsel kimliğini keşfetmeye çalışır. Yalnızlık, cinsel baskı ve yaşlanmak hakkındaki bu dokunaklı dram, Berlin Film Festivalinin Panorama Bölümünün açılışında, aralık ayında hayatını kaybeden başrol oyuncusu Jeroen Willems anısına gösterildi. \"Cinsiyetle ilgisi yok, kendiliğinden geliyor: Yazarken karakterlerimi erkek ya da kadın olarak düşlemiyorum. Yine de kadınsı bir bakış açısı var herhalde. Ama bu kez erkekler hakkında bir şey yazmak istedim, ki benim için büyük bir aşama bu. Asıl amaçladığım, görüntülerle mekanlar sayesinde bir duygu yaratmak, çünkü kadrajı kurduğun anda bir görüntü oluşuyor.\""} +{"text":"Moskovanın arka sokakları, unutulmuş saklı hazineler: Ütopik binalar, Rus konstrüktivizminin ruhunu taşıyan 1920lerde inşa edilmiş ütopik binalar Umutları ve modernliğin sapmalarını yansıtan başka bir geleceğin harabeleri Binalar bize seslenmiyor mu? Film binaların mirası ile mücadele eden üç Moskovalıyı izler. Bir vatandaş kendi evinin ve yandaki eski baskı fabrikasının muhfaza edilmesi için savaşır. El Lissitzky tarafından korunmuş tek bina Donatas arkadaşlarıyla birlikte bir sanatçı topluluğunda yaşamak istiyor. Vsevolod yeniden inşa etmek zorunda olmasına rağmen, bir mimari anıtı korumak istiyor. Bu evin içinde olan herkes etkilendi diyor Vsevolod. Bu binalar ne bizim için ne barındırıyor? Emlakçıların elinde ya da çürümeye yüz tutarken, ne yitip gidecek? Yönetmen, Rodchenkonun, El Lissitzkynin ve Vesninin pasajları ve manifestolarıyla çalışmış, erken dönem Sovyet filmlerinden ender rastlanır belgesel kareleri kullanmıştır. Devrimci 1920lere uzanan bir yolculuk ve bugünkü Rus toplumunun bir portresi"} +{"text":"Joanna Hogg Londrada çektiği ilk filmi olan bu üçüncü uzun metraj filminde bize oldukça mesafeli ama son derece büyüleyici bir seyir sunuyor. Hikayenin ana kahramanları sanatçı çift D ve H yaklaşık 20 yıllık ilişkilerinde ve büyük ihtimalle işlerinde belirleyici rol oynayan modern tarzdaki evlerini satmaya hazırlanırlar. Bu ani ve büyük değişiklik endişelerin su yüzüne çıkmasına ve ilişkilerindeki çatlakların büyümesine sebep olur. Rüyalar, hatıralar ve korkular, hepsi evin üzerinde etkilerini bırakmıştır. Evin kendisinin de bir Çin bulmacası gibi keskin köşeleri ve kayan kapıları ile içinde yaşayanlar kadar anlaşılması zor üçüncü bir başrol oyuncusu olduğu sürükleyici ve etkileyici film mimar James Melvine ithaf edilen bir kapanışla son buluyor..."} +{"text":"Occupy: Film, Wall Street'in hemen yanıbaşında ortaya çıkan halk hareketine ışık tutuyor. Occupy hareketi, toplumsal bilinci yakalayan ve iyiye doğru gelişimin mümkün olabileceği umudunu yaratan bir hareketti. Fakat, hareketin görünürlüğü, tıpkı başladığı gibi bir anda kayboldu ve ardında başarısı ve geçerliliği hakkında birçok soru bıraktı. Çok katmanlı Occupy hareketinin başlangıç noktasını, ortaya çıkışına neden olan faktörleri ve gelişimini inceleyen yönetmen Corey Ogilvie, Zucotti Park'ta konuşlanan direnişi, boş sloganlarda, şiddetli çatışmalarda ve kendi fikirlerinin propagandasını yapan aktivistlerde kaybolmadan açık ve ilgi çekici bir şekilde aktarıyor. Kalle Lasn, filozof Cornel West, gazeteci Chris Hedges ve Occupy Wall Street hareketinin önde gelen organizatörleri ile yapılan önemli röportajlara yer veren film, amaca hizmet eden bir propaganda örneği değil, temel hak ve özgürlükler hareketinden sonra Amerika'da gerçekleşen en büyük halk hareketlerinden birinin uzmanlıkla ortaya konmuş bir analizi."} +{"text":"Ryan ve Justin oyuncu olmaya çalışan ancak her seferinde çuvallayan iki kafadardır. Son başarısızlıklarının ardından soluğu arkadaşlarının düzenlediği kostüm partisinde alan ikili polis kostümleriyle mekana giriş yaparlar. İçeriye girdiklerinde bunun maskeli balo olduğunu fark edip partiyi terk ederler. Üzerlerindeki polis kıyafetlerini gören sokaktaki insanlar iki arkadaşı gerçek birer polis zanneder ve ikili yaşanan bazı olayların ardından bir nevi birer kahraman haline gelir. Ryan ve Justin üzerlerindeki üniformaların ne denli etkileyici göründüğünü kısa bir süre içinde fark eder ve bu oyunu bir süre daha devam ettirmeye karar verirler. Ancak bir noktadan sonra artık üniformalarını sokakta yürüyen insanlara değil, gerçek suçlulara karşı kullanmak zorunda kalırlar. Çakma Polisler'in yönetmen koltuğunda Luke Greenfield bulunurken başrollerdeNina Dobrev, Angela Kerecz ve Jake Johnson bulunuyor."} +{"text":"Fransız usta sinemacı Philippe Garrel'in Şubat 2023'te Berlin Film Festivali'nde prömiyerini yapan son filminde gerçek hayattaki çocukları Louis, Esther ve Lena rol alıyor. Filme adını veren \"Pulluk\" dört yıldızdan oluşan bir takımyıldızı. Aynı zamanda bir kukla tiyatrosu. Bu da kuklacı bir ailenin, ailece kukla gösterileri düzenleyen bir kumpanyanın hikayesi: üç kardeş, topluluğun lideri babaları ve bebekleri yapan büyükanne. Bir gün bir gösterinin ardından baba aniden ölür ve ailesi kendi başına kalır. Philippe Garrel aşkı, dostluğu, aileyi, kederi ve zamanı, ayrıca geleneklerin silinmeye başladığı bir dünyada acıyla zorlanan sanatçıları inceliyor. Philippe Garrel'in babası Maurice'in aktör olmadan önceki mesleği, tıpkı filmdeki gibi, kuklacılıktı."} +{"text":"Doğaüstü olayların yaşandığı bir köye giden 3 arkadaş, yaşanan olayları kayıt altına alır. Ancak kendilerine birtakım varlıkların musallat olmasından korkan arkadaşlar, kayıtları kimseye göstermemeye karar verir. İçlerinden Arif adındaki genç, yaşananların ardından konuşamamaya başlar. Geçen 2 yıl boyunca ailesi Arif'i onlarca doktora götürse de konuşamamasının nedeni anlaşılmaz ve bir çözüm bulunamaz. Olaylara şahit olan Batuhan, arkadaşına yardım etmek için bir forum sitesinde bazı kayıtları paylaşır. Kayıtları izleyen Poyraz adındaki bir gazeteci, Batuhan ile birlikte kayıtları bir bütün haline getirir. Aradan geçen 5 yılın ardından Batuhan kabus görmeye devam eder. Kendisini ve arkadaşlarını bu kabustan kurtarmak isteyen Batuhan, yeniden köye gitmeye karar verir. Poyraz'ı da köye gitmeye ikna eden Batuhan, bu sefer köye daha kalabalık gidebilmek için kayıtları izleyip anlatılanlara inanan ve inanmayan kişilerden bir ekip kurmak için sosyal medya üzerinden bir çekiliş düzenler. Batuhan ve ekibi, kendilerini bu köyden kurtarmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"2011 yılının Mart ayında Suriye'nin güneyindeki Der'a şehrinde, Tunus ve Mısır'da gerçekleşen halk ayaklanmalarından etkilenen ve Suriye rejiminin baskılarından bunalan 14-15 yaşlarındaki çocuklar, Baas rejimini eleştiren duvar yazıları yazarlar. Çocuklar tutuklanır ve işkenceye maruz kalır. Aşiret yapısının güçlü olduğu Der'a'nın aşiret reisleri aynı zamanda Beşşar Esad'ın teyzesinin oğlu olan, Der'a kenti muhaberat başkanı Atıf Necip'ten çocukları isterler. Atıf Necip aşiret reislerini rencide eder ve çocukları vermez. Film gerçekte yaşanmış olaylardan esinlenilerek bir ağabey kardeş hikayesi üzerine kurulu. Geçmişinde rejime muhalif olmasından ötürü şiddete maruz kalmış ve Suriye'den ayrılmış, olaylar başlamadan hemen önce Suriye'ye dönüş yapan Ali'nin kardeşine annesine sahip çıkmak geride bıraktığı sevdiği kadına kavuşmak gibi hayalleri vardır. Döndüğünde ilk gençlik dönemlerini yaşayan Kardeşi Ömer, tıpkı abisi Ali'nin gençliğinde olduğu gibi Baas rejiminin haksızlıklarına karşı öfkelidir. Ali kardeşini teskin ve kontrol etmeye fırsat bile bulamadan kardeşi ve arkadaşları öğretmenlerinin tutuklanmasına tepki olarak muhaberat karargahının duvarına yazı yazarlar. Ali'nin kardeşi ve diğer çocukları kurtarmak için girdiği mücadele, rejimin şiddet kullanması, çok kan akması ve süreci yönetemeyişi sonucunda Suriye halk ayaklanmasına giden süreci başlatır."} +{"text":"Bir yelkenli tekne rüzgara doğru ilerliyor. Kamera, görüş alanını genişletmek için sahneden ayrılır ve soluk ışıkta kalmış bir banliyöde yükselir: beyaz çitlerden oluşan bir natürmort, hepsi aynı, küçük yeşil çimler ve kırmızı üçgen çatılar - minyatür modeller gibi. Kameranın klişeleşmiş müstakil ve teras evlerinin rasterindeki sakin ilerlemesi, dışlamalar ve normların hakim olduğu yapay bir dil sunuyor. Hayat burada sadece film müziğinde yaşanıyor: rüzgar, kuş sesleri, uzaktan mırıldanan bir motorun sesi, tekerlekli bir valiz parçası tarafından sürülen ses, sonra bir telefon sürekli çalar. Telesekreter devreye girer. Bir sigorta komisyoncusu, Bayan Schnitt'in yaşlılık hükümlerini karara sokmak için geri aranmasını ister - yalnızca bir tükenmez kalemin iade edilmesi gerektiğini hatırlatan bir noktaya değinmek için. Emin olmayan ses kapalı durumu saçmalığa çevirir: yazı gereçleri görünüşte kimlik ve iktidarla bağlantılı bir fetiş haline gelir. Bu arada, kamera gözü bir oturma odasına açılan bir teras kapısını aydınlatır ve bir tabloya odaklanır: Jan Vermeer'in 'Bir Kız Uyuyor' (1657). Bu ölü çevrede gerçekten bakteri gibi görünen resim, onlar için normal, tipik yaşam nosyonlarını ortaya koyuyor: klişe dolu ve fantazmatik yapılışı benzer şekilde ve açılış sırasına giden daireyi kısaca kapatır."} +{"text":"1979 yılının yazında, Thüringen'de, Doğu Almanya'da, iki aile beraber çılgınca bir plan yapar. Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nden kaçıp Batı'ya gitmek istiyorlardır ve planları ev yapımı bir sıcak hava balonu ile kaçmaktır. Haftalarca uğraşıp balonu diktikten sonra, amatörler ilk girişimlerinde bulunur. Batı Almaya sınırına metreler kala, yağmurdan dolayı ağırlaşan balonları yere düşer ama neyse ki polisten kaçmayı başarırlar. Ancak düşen balonun kalıntıları bulununca, polis bu kaçma girişiminde bulunan hainleri araştırmaya başlar. Aileler bir daha kaçma girişiminde bulunmaya karar verince olaylar daha gergin bir hal alır ama öte yandan kaçmaya çalışan hainleri bulamayan yetkililer, bir kaçış girişimi daha olacağını anlarlar. İki aile bu kaçışı gerçekleştirebilmek için arkalarında çok fazla iz bırakmadan gerekli malzemeleri alabilmeli, sorunsuz bir balon yapmalı ve poyrazın esmeye başlamasını beklemek zorundadır. Ancak bakalım herşey bu kadar kolay olacak mıdır?"} +{"text":"Ohioda yaşayan Sue Ann, kendi dünyasında yaşayan, orta yaşlardaki yalnız bir kadındır. Bir gün kasabaya yakın zamanda taşınmış olan Maggie adında bir kız ve onun arkadaşları ile tanışır. Aileleri ile birlikte yaşayan gençler, üzerlerindeki baskıdan fazlasıyla bunalmıştır. Tam da bu sırada evinde büyük bir parti düzenleyen Sue, gençlerin de aralarına katılmasını ister. Bu davet Maggie ve arkadaşları için kaçırılmayacak bir fırsattır. Gençler, başlarına geleceklerden bihaber, partide Sue ile birlikte gönüllerince eğlenir. Sue ile tanıştıkları için kendilerini şanslı hisseden gençler, bir süre tuhaf şeyler yaşamaya başlarlar. Suenun gösterdiği yakınlık bir süre sonra takıntılı bir hal almaya başlayınca, gençler kendilerini büyük bir girdabın içerisinde bulur."} +{"text":"Wendy yeni eğitim alan ancak işini o kadar da ciddiye almayan bir orman korucusudur. Wendy ne eğitim aldığı dersleri can kulağı ile dinler ne de eğitimlere zamanında gelir. Wendy için koruculuk görevi can sıkıcı ve hatta gereksizdir ve böyle bir iş için eğitimin bile gerekli olduğunu düşünmez. Ancak Wendy için tüm hayat hatta işi hakkındaki tüm düşünceleri, bir arkadaşı ile görev yerini değiştirdiği zaman tamamiyle değişecektir. Çünkü Wendy henüz birinci derecede bir öğrenciyken arkadaşı üçüncü derecede bir öğrencidir ve yer değiştirdiği bölge bir park alanı değil ormanın derinlikleridir. Wendy yeterince dikkat etmez ve ormanın derinliklerine doğru ilerlerken bir yandan da hayatını kurtaracak olan haritasını da kaybeder. Wendy farkında bile olmadan devasa ormanda kaybolmuştur, yanında haritası yoktur ve daha da kötüsü genç Wendy ormanda bir ceset ile başbaşa kalmıştır!"} +{"text":"14 sinema ödülü ve 29 tane de sinema ödülü adaylığı bulunan, In This Gray Place filminde; Aaron yorucu işinden ve çok az para kazanmaktan sıkılmıştır ve hem kendisi hem de kız arkadaşı Laura için çok daha iyi bir yaşam kurmak istemektedir. Bu yüzden kız arkadaşının kardeşi Elijah ile birlikte bir rehinci dükkanı soymak ve oradaki para ve mücevherleri paylaşmaya karar verirler. Fakat soygun sırasında her şey istendiği gibi gitmez ve Aaron kendini 26. duraktaki bir dinlenme merkezinin tuvaletinde kapalı bulur ve kaçacak hiçbir yeri de yoktur. Aaron'un aklına hemen dostları gelir ve dostlarını arayıp olayı anlatır ve onlardan yardım ister. Bu sırada tuvaletten çıkmayan bir adam dükkanda olanların dikkatini çeker ve hemen polisi ararlar. Bu olay üzerine Aaron bambaşka bir plan yapmak zorunda kalır ve polisi aklındaki plan için oyalamaya başlar. Ancak Aaron polisleri çok fazla oyalayamayacağını ve hemen bir şeyler düşünmesi gerektiğini çok iyi bilmektedir çünkü polisin sonrasında sırada SWAT timinin de pek gecikmeyeceğini anlamıştır!"} +{"text":"Siyasi partide meslektaş olan bir grup arkadaş, lüks yatlarda gezmekten ve pahalı restoranlara gitmekten zevk alır. Onların bu imkanlara sahip olmalarının nedeni ise kara para aklama ve bölgedeki iş adamları ile kurdukları iyi ilişkilerdir. Ancak içerinden biri dolandırıcılık ve siyasi yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanınca işler karışmaya başlar. Deneyimli bir politikacı olan Manuel Lpez-Vidal da, polisin yeterli kanıt bulamadığı için davanın kapanacağını düşünmektedir ve bu yüzden de arkadaşlarından sessiz kalmalarını ister. Ancak gazetelerde hakkında yazılanları okuduğunda işin ona da sıçradığını fark eder. Konu ile ilgili yaptığı konuşmaların basına sızması ile itibar gördüğü dünyası tepetaklak olur. Tüm suçun arkadaşları tarafından kendisine yüklenmeye çalışıldığını fark eden Manuel, içine düştüğü durumdan kurtulmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Kıyamet gelse ve sizde bundan memnun olsanız, ne olurdu? Guy, zombi kıyameti gelmesine rağmen kenar mahalledeki evinde karısı Paige ile birlikte mutlu bir şekilde yaşamaktadır ta ki Guy karısını artık tutamayana kadar. Çünkü yiyecek, su ve elektrik giderek bir sorun haline gelse de, Guy bu yeni hayatını çok sevmektedir, ne ödenecek bir kira, ne faturalar ne de kredi kartı borçları diye bir şey kalmamıştır ve bu yüzden de Guy kurtarma ekipleri geldiğinde yardım istememiş ve her kurtarma ekibini görmezden gelmiştir. Ancak karısı Guy'ın bu yaptıklarını sonunda fark etmiş ve Guy'dan bir an önce kendini toplayıp, evlerinin önünde onları yemek için bekleyen zombileri öldürmesini ve onunla birlikte güvenli barakalara doğru kaçmasını istemiştir. Fakat Paige'ın bu istediği, Guy'ın yapmak istediği en son şeydir!"} +{"text":"Jimnastik bursuyla kolejdeki ilk senesi olan Lisa, yeni oda arkadaşının kendisi gibi bir jimnastikçi değil, Vanessa adında kendisinden yaşça büyük, daha tecrübeli bir kız olduğunu öğrenince şaşırmıştır. İki yeni oda arkadaşı birbirine bağlanırken Vanessa giderek daha manipülatif bir hale gelir, Lisa'yı takım arkadaşlarına karşı doldurur, özgüveninin altını oyar ve onu duygusal anlamda kendisine bağımlı hale getirir. Bu sırada Lisa'ya çok da yakın olmayan babası Matt, özellikle Vanessa'nın Lisa'yı bir takım uyuşturucu maddelerle tanıştırmasından sonra Lisa'nın giderek dengesizleşen tavırları üzerine bir sorun olduğunu sezer. Okul yönetimi tarafından yoluna taş konulmasıyla Matt dizginleri eline alarak Vanessa'nın kimliğini araştırmaya başlar. Lisa, uyuşturucu testi ve okuldan atılma ihtimaliyle birlikte Vanessa yüzünden intiharın eşiğine gelirken Matt şok edici bir şey keşfedecek ve kızını kurtarmak için geçmişinden bir sırla yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"80'li yıllarda ASALA ile mücadele uğruna Avrupa'ya gönderilen ve sonrasında yeraltı dünyasında karanlık bir geçmişi olan Meftun Taylan ömrünün sonuna yaklaşmaktadır. İşlediği suçların gölgesi altında pişmanlıklar yaşayan yaşlı adam, vicdani dengesini yeniden sağlamak için kusursuz bir plan yapar. Kendi geçmişini andıran ve topluma zarar veren bazı kişi ve suç örgütlerini temizleyerek Tanrıyla arasındaki vicdani hesabı kapatmak ister. Bu doğrultuda önce yakın çevresinden bazı isimler tespit eder. Daha sonra Türkiye'den Çerkez adlı soğukkanlı bir tetikçi getirir. Tespit ettikleri isimlere birer birer suikastlar düzenlenir. Ritüeli andıran şiddetli cinayetler Meftun ve Belçika-Türk yeraltı dünyasına ait gizemleri ifşa eder. Operasyon Meftun'un ruhsal dengesini sağlamak yerine daha fazla bozar. Özgürlüğünü satın alma vaadiyle gelen Çerkez'i ise, amacına ulaşmak için son bir görev beklemektedir. Kendine has bir kader inancı olan Meftun, ikilinin akıbetini kaderin ellerine teslim eder."} +{"text":"Özenti bir müzisyen olan Jay, kızını bir bale tatiline götürürken, Kayla'nın arkadaşlarından biri olan Brittany'yi bir otobüs durağında beklerken görürler ve aynı yere gidecekleri için onu bırakmayı kabul ederler. Arabada kızlar kavga etmeye başlar ve Jay, kızların ormanda yol kenarında ihtiyaç molası vermesine izin vermek için kenara çektiğinde beklenmedik bir şey olur. Arabanın yanında beklerken ağaçların arasından kızların çığlık attığını duyar ve kızını bulduğunda bir kabus görür: Kayla, arkadaşını buzlu bir köprüden iterek öldürmüştür. Kızının hayatının mahvolduğunu görmek istemeyen Jay, hemen savunma moduna geçer ve onu eve geri götürür ve başlangıçta planı anne Rebecca'yı dahil etmek olmasa da, bu yaklaşım tuhaf davranışları ve bir avukat olan annenin gözlemsel becerileri nedeniyle hızla başarısız olur. Ayrıca her ne pahasına olursa olsun Kayla'yı korumak isteyen Rebecca, örtbas etme işine katılmayı kabul eder ve sonunda bu olay aileyi geri dönemeyecekleri yerlere götürür."} +{"text":"Baba kız gezintiye çıktıklarında arabaları bozulunca küçük bir kasabada kalırlar. Tamirci arabanın işi gün boyu sürecek diyince de yapacak aktivite arayışına girerler. Kaçış Yok Odası'na gitmeye karar verdiklerinde oturdukları resorandaki servis elemanı orada daha önce beş kişinin kaybolduğunu ve hakkında dedikodular olduğunu söyler. Yine de eğlenmek için oraya gittiklerinde başka katılımcıların da olduğunu görürler. Görevli kısa bir film eşliğinde korkutucu hikayeyi anlatır ve ipuçlarıyla ekibi odaya kapatır. Hikayeye göre burada daha önce bir mucit bazı deneyler üzerinde çalışmıştır. Deneyler dış dünyadan tepki görünce de ilçeden beş kişi konuyu araştırmak için gönderilir. Ancak bir daha bu beş kişiden haber alınamaz. Gönül rahatlığıyla oyuna başlayan ekibimizi bakalım neler bekliyor. Acaba ipuçlarını takip ederek bulmacaları çözebilecekler mi yoksa işin içinde daha başka olaylar mı var?"} +{"text":"Bir meclis üyesinin kızı, kanseri atlattıktan 3 yıl sonra arkadaşlarıyla birlikte, şehirdeki çılgın bir partiden sonra hep birlikte hafta sonu için Orange Lodge isimli küçük kasabaya giderler. Burada parti yapmayı, uyuşturucu kullanıp eğlenmeyi planlayan gençlerin tatilleri, tuhaf kasaba halkı yüzünden sekteye uğrar. Partiden bir arkadaşlarının, gençlerin arabasında bir çanta unutmasıyla işler iyice birbirine girecek ve olaylar birbirini takip etmeye başlayacaktır. Gençlerimiz, her genç grupta olduğu gibi önce kendi içlerinde tartışacak daha sonra hayatta kalabilmek için birlikte hareket etmeye çalışacaktır. Bir yandan kızgın ve sapkın kasabalı tehdidi ile bir yandan kaldıkları evin laneti olan yüzsüz, çıplak bir yaratık ile savaşmak ve hayatta kalmak zorunda kalacaklar. Bunların dışında kendisiyle savaşan meclis üyesinin kızı Emily, tüm bunlar olurken, aklını kaybedecek seviyelere gelip, evin olur olmadık yerlerinde babasının siluetiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"On sekizinci yüzyılın başlarında, İngiltere Fransa ile savaştadır. Bu dönemde narin bir kadın olan Kraliçe Anne tahta çıkar ve yakın arkadaşı olan Marlborough Düşesi Leydi Sarah, bir yandan kraliçenin hastalığı ve değişken ruh halleri ile uğraşırken, bir yandan da ülkeyi yönetir. Yeni bir hizmetçi olan Abigail saraya geldiğinde, hemen Düşes Annein dikkatini çeker. Abigaili kanatları altına alır ve bu sayede Abigail aristokratik kökenlerine dönebilme şansını elde eder. Bir yandan devam eden savaş, Sarahın vaktini giderek daha fazla çalarken, Abigail bunu fırsat bilerek Kraliçenin yanına iyice yanaşıp onun dostluğunu kazanmaya çalışır. Kraliçe ve Abigailin aralarında filizlenen bu dostluk, Abigailin bazı emellerini yerine getirebilme imkanı sağlar. Abigail bu saatten sonra karşısına hiçbir kadının, erkeğin, siyasetin ya da tavşanın çıkmasına izin vermeyecektir."} +{"text":"İki kişi. Tek teyp. Tek röportaj. Kesme yok. Hile yok... Avusturyalı yönetmen, gazeteci ve küratör Paul Poetin minimalist röportaj filmi, hayat hikayelerinin en acımasız ve rahatsız edici örneklerinden birini anlatıyor. Taciz, direniş ve hayatta kalmanın sözlü tarihi... Florence Burnier-Bauer 1949da Pariste üst-orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Dedesinin ve onun ayarladığı adamların tecavüzüne uğradı, sonu akıl hastanesine vardı. Oradan, suç ve özgürlük dolu bir bohem avare hayata kaçtı, yollarda üç çocuk büyüttü. Viyananın en tartışmalı ve en sevilmeyen sanatçilarından Otto Muehlin karşıkültür komününe düşmesiyle hayatı değişti. Bu cehennem çukurundan ancak 1989da kaçabildi. Bu film, hayır demeyi öğrenmesi elli yıl alan bir kadının hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Berlinin 80 km güney batısında, Brandenburg eyaletinde Bad Belzigdeyiz. Üç ilticacı burada bir yurtta kalıyorl ve gelecekte onları nelerin beklediği konusunda bir fikirleri yok. Bir şeyhin oğlu olan Abdul Yemenden, Farid İrandan, Brian Kamerundan kaçmış. Bu üç adam filmde birbirleriyle hiç kar��ılaşmıyorlar, ama farklı noktalarda, farklı şekillerde başlamış olan kaderleri burada birleşmiş durumda. Onları anlamayan, kendilerinin de anlamadığı bu ülkede birbirine benzeyen deneyimler yaşıyorlar. Film şüphe, iyi niyet, çalışanlarından dolayı değil, yapısal nedenlerden sorun teşkil eden kurumlarla deneyimler ve gerçekleşemeyecek kadar saf ve çocuksu hayallerle dolu Kara Göründü, 56. DOK Leipzig Belgesel Film Festivalinde Goethe-Institut tarafından verilen en iyi belgesel ödülünü kazandı."} +{"text":"Sovyet sonrası Gürcistanda çocukların, kaykaycıların, sanatçıların ve müzisyenlerin hikayesine buyrun. Karakterlerimiz kameranın önünde uzun saçları ve ergenlik sivilceleriyle dururken; Tiflisin boş çatılarında, kalabalık sokaklarında ya da deniz kıyısında, ormanın içinde kaykaylarıyla gezinirken; müzik, resim ve dövme yaparken aslında ne Gürcistanda ne de Tiflisteler. Hala taze, hala çok genç olanların girebildiği başka bir ülkede ya da her yerdeler. Yetişkinlerde olmayan bir kırılganlık ve uçuculukla kameraya bakarak hayat, hayaller ve ağır konular hakkında konuşuyorlar. Gürcistan ilginizi çekmiyor olabilir. Kaykay veya hip hopla ilgilenmiyor da olabilirsiniz. Fakat gençlikle ilgilenmemek zordur. Yetişkinlerin dünyasının din, vatan, adalet, kanun gibi ağırlığı fazla ve sınırları belli kelimelerle dolu olduğu yerlerde bir sonraki kuşağın neyin hayalini kurduğunu, dışarıdaki gerçeklik içinde kendi dünyasını nasıl yarattığını görmek isteyebilirsiniz."} +{"text":"Norveç'te iflas eden bir otel sahibi, çareyi otel binasını mülteci kampına dönüştürmekte bulur. Norveç'in en kuzeyinde, dağın başındaki bir kasabada ailesinden kalan oteli işleten Primus, iflas eder. Eşi ve kızı ona olan güvenlerini tamamen kaybetmiştir. Primus, devletin mülteci kamplarına verdiği parasal destekten faydalanarak binayı mülteci kampına dönüştürmeye ve böylece iflasını avantaja çevirmeye karar verir. Kasabaya gelen 50 mülteci, izbe otel binasına yerleştikten kısa bir süre sonra, Primus'un ırkçı esprilerine ve umursamaz tavrına isyan ederler. Primus huzuru sağlamak için, yedi dil bilen Abedi'nin yardımına başvurur. Abedi'yle birlikte mültecileri dinlerine ve milliyetlerine göre farklı katlara yerleştirirler: Hindular bir kata, Sünniler diğer kata, Şiiler bir başkasına... Primus nihayet kendi tavrını sorgulamaya başladığında, otelde işler yoluna girmeye başlar. Yaşadığımız dönemin en önemli meselelerinden birini İskandinavlara has bir mizahi yaklaşımla ele alan filmin adı da elbette ironik: Norveç'e Hoşgeldiniz."} +{"text":"Biraz Showgirls, biraz Yeşilçam tadı ve biraz da erken dönem Almodovar fırlamalığı Meksika yapımı bu deli dolu melodramın kendine has formülünün en iyi tarifi bu olsa gerek. Bir gece kulübünde sahne alan Valentina ne kadar havalıysa, ev arkadaşı Joana da bir o kadar dikkat çekmekten uzaktır. Bu iki trans kadının hayatı, Valentinanın çalıştığı kulüpte assolist pozisyonunun açılmasıyla değişir. Yıllardır beklediği yıldızlık statüsüne bir adım daha yaklaşan Valentina, birden karşısında yeni bir rakip bulur; kulübün acımasız patronunun yeni sevgilisi La Madonna! Bu rekabet Valentinayı arkadaşı Joanaya karşı da acımasızlaştırır. Edepsizce camp Yalnız Yıldızlar, asla düşmeyen bir tempoyla seyircisini sürekli eğlendiren, punk-rock ruhuna sahip bir melodram."} +{"text":"Her ne kadar üyelerini tanımasak da bir aile fotoğraf albümü bize kendi içinde bulunduğumuz durumları ve yaşamımızı etkilemiş olan deneyimleri hatırlatır. Bunlar her zaman en önemli olaylar da değildir. Çoğunlukla ilk akla gelenler çocukluk ve ilkgençlik yıllarımızdan hatrımızda kalan sade görüntüler, anlar, sesler ve kokulardır. Böylelikle kendi gördüklerimizi ve hissettiklerimizi hatırlar ve yad ederiz. Stefanos düşen ilk dişini kapının mandalına bağlayıp çekmişti. Annesi onu çatıya atarsa kargaların ona bir yüzük getireceğini söylemişti. Ama o beklemedi. Venetia Teyzesinin mücevher kutusundan bir tane çaldı ve onu ikinci dereceden kuzeni Marinaya hediye etti. Yetişkinler öpücük verin diyordu ama onlar abartıp dudaktan öpüştüler. Sonra da ergenlik yıllarında işler biraz fazla ileri gitti. Bu yüzden de ayrı kalmak zorunda kaldılar. Ta ki 30 sene sonra, Stefanosun annesinin cenazesinde karşılaşana kadar. Tabii ki birbirlerine anlatacak çok şeyleri vardı."} +{"text":"On yedi yaşındaki Tina, Berlinli bir genç kızın isteyebileceği her şeye sahiptir: çekicilik, cool arkadaşlar, her istediğinde onu şımartabilen bir aile... Ama ona her gece musallat olan bir yaratıktan kendini kurtaramamak gibi ufak bir sorunu vardır. Bir sure sonra iğrenmesini bastırıp yaratıkla yuzleşerek kendini keşfeder. Arkadaşları ve ailesi onun bir anda delirmeye başladığını duşunse de Tina kararlıdır. Kelimeleri kifayetsiz bırakan Der Nachtmahr bizi son zamanların en berrak ve en urkutucu buyume hikayelerinden biriyle baş başa bırakıyor. Film, duşsel göruntuleriyle bizi etkisi kolay kolay geçmeyecek sarsıcı bir yolculuğa çıkarıyor. AKIZ de bu filmiyle, bir sonraki filmi takip edilesi yönetmenler listesine ust sıralardan giriyor."} +{"text":"Kolombiya Vahşi Büyüsü çoğu insan tarafindan hala tanınmayan büyüleyici bir ülkenin çeşitliliklerini tanımaya ve keşfedilmemiş manzaralara izleyicileri götüren bir maceradır. Topraktan, sudan ve havadan toprağımızın daha önce hiç filmi çekilmediğinden, Kolombiya Vahşi Büyüsü ülkede gerçekleştirilen doğal dünyanın en coşkulu bir band kaydıdır. Başarı Grubu tarafından davet edilen sinemacılar son teknoloji ekipmanlarıyla donatılarak coğrafi konumu ve biyoçeşitliliği ile kendine özgü olan bu memleketin tarihini anlatmak için 20 ekosistemi ve 85 yeri keşfetmek için maceraya çıktılar. 90 dakikada her seyirci, Malpelo adasında Büyük Okyanusun derinliklerine girip Chocoda Utrianın Körfezine yıldan yıla varan balinaların gelişiyle gözleri kamaşacak. Hem de Santa Martanın Karlı Dağlarında Kayıp Şehrin izlerini takip edip El Cocuyda Güney Amerika Akbabası condorun uçuşuna eşlik edebilecekler."} +{"text":"Amy ve Peter Edgar, savaşta büyük bir yıkıma uğrayan Eritreadan bir çocuk evlat edinir. Çift, evlat edindikleri Luce ile kendilerini yeni bir dünya kurar. Evlat edinmelerinin üzerinden geçen on yılın ardından Luce, Virginiada sevilen biri haline gelir. Okulun en gözde isimlerinden biri olan Luce, spordaki başarısıyla adından söz ettirmektedir. Luceun Afrika kökenli Amerikalı öğretmeni Harriet Wilson, genç adamın yaşıtları için önemli bir örnek teşkil ettiğini düşünmektedir. Ancak Harrietin bir gün yirminci yüzyıl figürleri ile ilgili bir makale yazılmasını istemesi işlerin karışmasına neden olur. Luceun siyasi şiddet hakkında yazdığı endişe verici makale öğretmeninin tedirgin olmasına neden olur. Yazılanlardan sonra öğrencisini daha iyi anlamak için dolabını karıştıran Harriet, Luce ile ilgili kötü düşüncelerini doğrulayan şeyler bulur."} +{"text":"Duncan Vizla, dışarıdan normal bir adam olarak görülse de aslında gerçek çok farklıdır. Duncan dünyanın en iyi suikastçısı olan Black Kaiser'dır. Ancak suikast günleri geride kalmış ve tehlikeli dünyasına veda etmiş olan Duncan, sakin bir yaşam sürmeye karar vermiştir. Ancak eski işvereninin verdiği bir karar emeklilik planlarını sekteye uğratacaktır. Eski işvereni Duncan'ın hayatta kalmasının şirket için tehlike arz ettiğine karar verince, Duncan'ın peşine suikastçılar takılır. Duncan'dan daha genç, daha hızlı ve acımasız katillerden oluşan bir ordu artık Duncan'ı susturmak için hiçbir engel tanımayacaktır. İstemediği halde suç hayatına geri dönen Duncan, bir kez daha Black Kaiser olmak ve hayatta kalmak için mücadele etmek zorundadır..."} +{"text":"Hayatın çıkmazlarında kaybolan ve yolunu bulmak için asker olmaya karar veren Megan Leavey'in zorlu eğitim sürecinde hayata tutunmasını sağlayan Rex adlı köpek olur. Bir önceki eğitmenini ısırarak kolunu kırdığı için Megan ile görevlendirilen Rex, bomba tespit ekibinde görev alan agresif bir savaş köpeğidir. Megan ile Rex'in aralarındaki bağ gelişip güven arttıkça Irakın savaş ortamındaki tüm tehditlere rağmen başarılı bir ekip olurlar. Ama Rex, sadece askerlerin hayatını kurtarmakla kalmaz Kısa sürede Meganın da en yakın arkadaşı olmayı başarır ve bu kalbi soğumuş kadına tekrar sevmeyi öğretir. Rex haksız yere elinden alındığında ise Megan, onu sahiplenebilmek için hayatının en tutkulu savaşını vermek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Napoli'nin merkezinde güzel, eski bir binada yaşayan Lorenzo, bir zamanlar çok ünlü bir avukattı. Mesleki açıdan ters giden bazı işler ve tuhaf bir karakter yüzünden kendini kanun karşısında utanç verici bir durumda bulur. Aile ilişkilerinde bile Lorenzo, herhangi bir sebebi olmaksızın, çocuklarıyla olan ilişkilerinde çuvallamaya başlar. En küçüğü olan Saverio hiç umursamaz: müzik yapabileceği klübüne yatırım yapmaktadır, sadece paraya ihtiyacı vardır. Elena ise onu sevmekte ve bundan dolayı acı çekmektedir. Artık baba evlat konuşmamaktadır, karısının ölümüne ilişkin karanlık bir olay onları ayırmaktadır. Görünüşte anlamsız gibi gözüken bir olaya karışan Lorenzonun hayatı değişir. Karşı dairesine kuzeyden gelen iki küçük çocukları olan genç bir çift olan Fabio ve Michela ile tanışır."} +{"text":"Kishan Mohan Girhotra isimli genç adam Hindistan'ın Mumbai kentinde yaşayan, sıradan bir hayatı olmasına karşın büyük halleri olan bir kişidir. Günün birinde bir cinayet işlenecek ve cinayetin faili olarak Kishan gösterilecektir. Yetkili kişilere kendisinin suçsuz olduğunu söylese de deliller doğrultusunda tek sanık olarak Kishan gösterilmektedir. Kishan hapishaneye düşecek ve mahkeme tarafından müebbet hapis cezasına çarptırılacaktır. İşlemediği bir suçla cezalandırılan Kishan'ın daha sonradan idamına karar verilecektir. Ölmek istemeyen Kishan, Lucknow Central denilen kaldığı hapishaneden kaçabilmek için bir plan gerçekleştirecektir. Suçsuz Kishan, başarılı olabilecek midir? Dünya sinemasına damga vurmuş olan Esaretin Bedeli filminden bazı kesitlere yer veren Lucknow Central isimli 2017 yılı Hindistan filmi, konu olarak pek dikkat çekmese de özellikle oyuncu performansıyla göze çarpmayı başardı."} +{"text":"Sidcombe kasabası yüzyıllardır Korkuluk Festivali denen bir festivale ev sahipliği yapmaktadır. Ancak bir önce ki festivalde Cassie adındaki genç bir kız denize düşüp feci şekilde yaralanmıştır. Ölümün eşiğinden dönen Cassie bir daha yürüyemez ya da konuşamaz bir hale gelir. Fakat işin ilginç kısmı Cassie'yi hiç kimsenin sevmemesidir. Hiç kimse onun bu durumuna üzülmez ve sürekli onun hakkında kötü konuşurlar. Cassie bu olaydan sonra ortalardan kaybolur ve hiç kimse onun nerede olduğunu bilmez. Ancak bu yıl ki festivalde bir anda yeniden ortaya çıkar ve her şey bir anda değişir. Çünkü Cassie artık bambaşka biridir ve onu sevmeyen eski arkadaşlarıyla da hesaplaşmak için sabırsızlanmaktadır!"} +{"text":"Küçük Şabanın yedi yaşına bastığında Kastamonudaki Şeyh Şaban-ı Veli Camiinde namaz kılmak tek hayalidir. Şabanın annesi Eminede kocasına ölüm döşeğinde oğlunun ilk namazını Pir Hazretlerinin camiinde kıldıracağına söz vermiştir. Gelgelim yolculuk için beş paraları yoktur. Üstelik babalarının ölümden sonra hacizlerle, alacaklılarla uğraşmaktadırlar. Komşuları geçimleri için bir yardım olsun diye emanet bir inek verirler. İneğin sütünü satarak yol parası biriktirmek, ilk namaz için Kastamonuya gitmek niyetindedir. Masrafın toplanması kolay gözükmemektedir. Birisi Emineye süte su katarak satarsa hayallerine daha kolay kavuşacaklarını söyler. Eminenin gönlünü kurt kemirmeye başlamıştır. Oğlunun güzel niyetini gerçekleştirememe tehlikesi karşısında istemeyerek de olsa süte katmaya başlar. Böylece ihtiyaçları olan kısa zamanda biriktirirler."} +{"text":"Neslihan hayatını kocasına ve evine adamıştır. İstanbul'da doğup büyüdüğü halde, kocasının işi yüzünden hayatını Anadolu kasabalarında geçirmiştir. Yıllardır çok sakin, hiçbir olağanüstü olay olmayan uzak taşra şehrinde yaşamaktadırlar. Neslihan utangaç, sevimli bir kadındır. Günü akşama ne pişireceğini düşünerek geçer. Çok da iyi bir aşçıdır. Kocası aile dostları, Neslihan'ın yemeklerine çok düşkündür. Neslihan'in çevresindekilerin esrarengiz ölümü tüm gözleri ona çevirir. Şehre yeni atanmış, çok zeki, Amerika'da eğitim görmüş, hırslı ve genç bir komiser, Neslihan'ın bir şeyler çevirdiğini ve peş peşe cinayetlerde parmağı olduğunu anlar ama bir türlü gerçek bir kanıt bulup Neslihan'ı yakalayamaz. Neslihan her cinayetten tereyağından kıl çeker gibi, son derece masum hafif çatlak görünerek sıyrılmayı başarır."} +{"text":"Beden ve Ruh Üzerine izle adlı filmde Macaristanda geçen hikayede Budapeşte yakınlarında bir mezbahada finans direktörü olarak görev yapan iyi huylu ve içine kapanık biri olarak bilinen Endre şirkette yeni işe alınan ve kalite kontrolorü olarak işe başlayan Mariadan hoşlanmaya başlar. Obsesif kompulsif eğilimleri olan yani halk arasında asosyal olarak bildiğimiz Maria, Endre gibi herkese mesafeli yaklaşmakta olan biridir. Hatta Marianın asosyallik seviyesi hastalık derecesindedir. Bir süre sonra finans direktörü Endre ile kalite kontrolorü Maria arasında yakınlaşma başlar. Bu iki kişi bir süre sonra şirketin psikiyatri aracılığıyla gördükleri rüyaların tıpatıp aynı olduğunu öğrenir. Maria ve Andre önce epey bir korkarlar. Fakat daha sonra rüyalarında olan bu birlikteliği gerçek hayatta da taşımaya çalışırlar Bunun üzerine ikisinin arasında ilginç ve gizemlerle dolu bir bağ olduğu anlaşılır. Beden ve Ruh Üzerine full izle adlı film uyku ile uyanıklık ve zihin ile maddenin ikilemini temel almakta olan dünya üzerindeki belirsiz bir aşk hikayesini konu almaktadır. 2017 yılı Macaristan yapımı olan dram türündeki film psikolojik yansımalar da içermektedir. 67. Berlin Film Festivalinde Altın Ayı büyük ödülünü kazanarak sükse yapan film ayrıca FIPRESCI Ödülü ve Ekümenik Jüri Ödülünü de almıştır."} +{"text":"Takıntılı genç aşıklar, tiksindirici cinayetler, sansasyonel bir dava ve adaletin şok edici başarısızlığı. Vaat; dava konusunun, televizyona yansıyan mahkeme oyunlarının ve rahatsız edici akıbetin sürükleyici bir incelemesini yapıyor. Jens Soering, kız arkadaşının ailesini vahşice öldürmek suçundan 30 yılı aşkın bir süredir hapiste. Film, onun masumiyetinin gün yüzüne çıkan kanıtını ilk kez ortaya koyuyor: Katilin FBI profilinin jüriden saklı tutulması, kanlı ayak izi, başka bir faili işaret eden tanımlanmamış parmak izleri ve onu temize çıkartan yeni DNA testi. The Staircase kadar sinematik, Serial kadar merak uyandıran ve Making of a Murderer kadar beklenmedik karakteriyle Vaat, gerçekten de kurgudan bile şaşırtıcı ve güçlü bir hikaye sunuyor."} +{"text":"İstanbul'dan gitmenin değil, İstanbul'a gelmenin hikayesi. Gelecek tahayyüllerimizin ister istemez bir \"gitme\" fikriyle şekillendiği zamanları yaşıyoruz. Bunu hiç düşünmeyenimiz ya da buna yürekten karşı çıkanımız bile son zamanlarda, gitgide çoğalan veda partisi davetlerine maruz kalmıştır. Daha refah bir yaşam vadeden şehirlere ya da çok daha kırsal hayallere, farketmez, etrafımızı saran bu yola çıkma ve yer değiştirme -ya da değiştirmeme hissi özünde benzer bir arayışın habercisi: Yeni bir yuva. Arafta'da Volkan Üce aynı olguya, bu sefer, tam tersi bir yerden bakıyor ve Hollanda ve Belçika'da büyümüş dört gencin köklerini izleyip, İstanbul'a gelme hikayelerini takip ediyor. Film, \"İnsanın evi gerçekten neresidir, evde olmak nasıl bir duygudur\" gibi sorulara cevap ararken başka bir soru kendiliğinden beliriveriyor: İnsan evinde yabancı hisseder mi?"} +{"text":"Hamile bir kadının dünyadan intikam almak üzere katile dönüşmesinin sert ve komik hikayesi. İngiltere'nin son dönem kült komedi oyuncularından Alice Lowe, üstelik sekiz aylık hamileyken, gebelik ve cinayet öykülerini bir araya getiren bu karanlık komediyi yazmış, yönetmiş, üstüne bir de başrolünde oynamış. Ruth yedi aylık hamiledir. Birçok hamile kadın gibi bebeğinin onunla konuştuğunu düşünür tek fark, bu bebeğin ona insanları öldürmesini telkin etmesidir. Hala aylar önce kaybettiği kocasının yasını tutan Ruth, bebeğin onu öldürme teknikleri konusunda eğitmesine izin verir ve yoluna çıkan insanları katletmeye başlar. Kan gövdeyi götürürken kimsenin aklına Ruth'tan şüphelenmek gelmez sevimli, ışıltılı, göbeği çıkmış hamile bir kadından kim şüphe duyabilir ki? Karanlık komedi ayarı tam tadında, yaşam ve ölüm arasındaki alana yeni ve alışılmadık bir perspektifle bakan sıradışı bir film."} +{"text":"Yavuz sınıf öğretmenliği yapan, yalnız yaşayan, daha önce evlenmiş, 35 yaşlarında bir adamdır. Hayatı okul ve ev arasında olan Yavuz'un sınıfına bir gün yeni bir kız öğrenci gelir. Adı Amber. Amber sessiz ve sakin olarak sınıfta duran kimseyle konuşmayan bir tip öğrencidir. Yalnız Yavuz öğretmen sınıfa yeni gelen küçük kızı bir gün önce rüyasında görmüştür. Her şeyin tekrardan başlangıcı bu rüya olur. Hayal mi gerçek mi belli olmayan rüyalar, Amber'in gitmesi ve Sahra. Yavuz, olup bitenleri arkadaşı Selim'in yardımıyla çözmeye çalışır. Yavuz, cinler tarafından esir alındığını öğrendikten sonra bunun sebebini araştırır. Fakat, zaman çok hızlı ilerler. Yavuz, eski eşi Ayşe'den şüphelenir. Yavuz ve Ayşe büyük bir aşkla evlenmelerine rağmen, Yavuz'un boşanmak istemesi bu evliliği bitirmiştir. Ayşe'nin babasının tanınmış bir cinci hoca olmasından dolayı bu cinleri Ayşe'nin gönderttiğini düşünür. Yavuz, bu konuda haklı çıkar ama Ayşe bunu yapma sebebi başkadır."} +{"text":"Motive olmuş yeni kadın polis Jiwon, gizemli bir kadın olan Osun ile tanışır ve Jiwon onunla ilgilenmeye başlar. Osun bir sosyal hizmet görevlisidir ve istismara uğramış çocuklara güçlü bir bağı vardır ve onlara yardım etmeye çalışır, ancak sert gerçeklik duvarı çok yüksektir. Sıcak bir yaz gününde, bir adam kaçıranın mesajı medya tarafından yayılır ve bu olay bir anda ulusal bir mesele haline gelir. Ve Jiwon, bu dava ile Osun arasındaki ilişkiden şüphe ediyor. Aniden polis bölgesinde bir ölüm vakası meydana geldiğinde ve ölen kişinin kızı Bora ortadan kaybolunca Jiwon, Bora'nın Osun'un sorumluluğundaki istismara uğramış çocuk olduğunu öğrenir. Jiwon, Bora ve Osun'un birlikte ortadan kaybolduğunu anlayınca Jiwon, Osun'u bulmaya karar verir."} +{"text":"Valerio, İslam köktencileri üzerine araştırmalar yapan genç bir profesördür. Yıllar evvel Somali'ye araştırma yapmak için gittiğinde İslamcı teröristlerin saldırısı sonucu ayaklarını kaybetmiştir. Hayatını vücudunun bir parçasından yoksun bir şekilde devam ettirmeye çalışırken en büyük destekçisi eşi Leda'dır. Mutlu bir evlilik sürdürürlerken terör yeniden kapılarını çalacaktır. Leda'nın metro istasyonundaki saldırıdan sağ kurtulması sonucu, ikili tatile çıkmaya karar verirler. Fakat bu tatil, hem evlilikleri açısından hem de İslamcı teröristlerin bir kez daha hedefi olma açısından sonun başlangıcı olacaktır. İtalyan yönetmen Renzo Martinelli'nin yönettiği film, Harvey Keitel ve F. Murray Abraham gibi oyuncularla dikkat çekiyor. Fakat filmin güncel olaylara, özellikle de İslamcı hareketlere ve doğu kültürlerine olan tek taraflı yaklaşımı ile çok fazla eleştiri aldığını da belirtelim."} +{"text":"Hatıralar Limanı, bir film yapımcısı ve ailesinin, Yafa'da deniz kıyısındaki Ajami mahallesinde bulunan evlerini boşaltma emrini aldıktan sonra yaşadıklarını anlatır. Bu ailenin ve evlerini boşaltmak zorunda kalan diğer ailelerin yaşamı, mücadele olanaklarından yoksun oldukları için tam bir karmaşaya dönüşür. Temelde şiirsel bir anlatımı olan Hatıralar Limanı, Filistinli olarak İsrail'de yaşamanın, varken birden yok olmanın saçmalığı üzerine düşündüren bir filmdir. Ama Aljafari'nin yeni filmi, belgesel bir film olmanın ötesine geçer. Bu film ekspresyonist, içten ve düşündürücü bir anlatım tarzını harmanlamasının yanı sıra, bir kuşak için Filistin sinemasında en heyecan veren seslerden biri olan yönetmenin, yaratıcı bir tarzla putları kırma amacının da bir ifadesidir."} +{"text":"İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde, sevmediği bir baba ve hasta bir anneyle yaşayan Akın'ın annesini kaybetmesi, içindeki diğer Akın'ı ortaya çıkarmıştır. Akın, o güne kadar çalıştığı Nuran Usta'nın marangoz atölyesinden çaldığı parayla yeni bir hayat kurmaya karar verir. Ancak sevgilisi Deniz'e bu planından bahsettiğinde beklediği cevabı alamaz. Bu durum Akın'ın, mahalle arkadaşlarından arkadaşı İdris'in Akın'a uzun süredir yaptığı teklifi kabul etmesine sebep olur. Bu teklif bir mafya grubuna ayakçılık yapmaktır. Akın'ın girdiği bu yeni dünyadaki umursamaz ve korkusuz duruşubulunduğu mekandaki büyük başların dikkatini çekmiştir. Akın, yaptığı birkaç küçük tahsilattan sonra patronun gözüne girerken diğer yandan da yeni bir düşman kazanmıştır: Mecit! Etrafında tüm bunlar olup biterken Akın'ın tek derdi, mafyanın parvan olarak kullandığı ve Akın'ın da çalıştığı Hayat Bilardo Salonu'na bir akvaryum akmaktır. Akın bu yeni dünyasında hayatını tüketirken, bir gün patronu mekanlarına bir tehdit olarak gördüğü rakip mekanda yapılacak bir infaz görevi için Akın'ı seçer. Akın her şeyi olduğu gibi bu görevi kabul eder. Yaptıkları araştırma rakip mekan sahibinin Mecit olduğunu ortaya çıkınca Akın'ın bu görevi kendisi için de bir anlam kazanır. Çünkü Mecit ile bitirmesi gereken bir hesabı vardı. Fakat bu kapışma, Akın için sonun başlangıcı olacaktır."} +{"text":"İstanbula gelen iki güneyli ailenin kader arkadaşı oğulları Cemal ile Tahirin yeraltı dünyasında verdikleri mücadelenin öyküsü... 1978 İstanbulunda karıştıkları olay yüzünden hapse giren iki arkadaş on yıl sonra yer altı dünyasına damgasını vuran iki lider haline gelir. Tahir mafya dünyasında adından korkulan bir efsanedir. Diğer mafya liderleri uyuşturucu işine girmek ister ancak Tahir uyuşturucu ticaretine bulaşmak istemez. Bu kararı yeraltı dünyasının baronlarıyla arasını açar. Patronlar genç ve hırslı Cemalin aklını çelip Tahir ile arasını açmaya çalışırlar. Tahir can dostunun kardeşi Bahara gizli bir aşk beslemektedir. Cemalin tepki göstereceğini düşünüp bu gerçeği saklarken Cemalin bir cinayet işlemesi her şeyi alt üst eder. Artık Bahar Cemalin ona emanetidir."} +{"text":"Bir araba kazasında yanarak ölmekten son anda kurtulan eşini yanıklardan oluşan görüntüden kurtarmak için yeni bir deri yaratmak üzerine çalışmalar yapan estetik cerrahı Dr Robert Ledgard on iki yıl boyunca evindeki laboratuvarında çalışmaya devam eder ve domuz-insan kanı karışımıyla elde ettiği bir deri üretir. Eşinin yanmış vücudunu görmesi üzerine intihar etmesi ve küçük kızlarının da buna şahit olmasından sonra büyük depresyon geçiren aile iyice hassaslaşmıştır. Küçük kız büyüdüğünde de psikolojisini bozan bir olay yaşayacak, bu olayın üzerine Dr Ledgard, yaptığı deneyleri büyüterek neredeyse DR Frankenstein haline gelecektir... Gerilim türündeki film, Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet'in \"Tarantula\" isimli 2005 tarihli romanından uyarlandı. Yönetmenin 20 yıl sonra Antonio Banderas'la tekrar bir araya geldiği 'The Skin That I Live In', psikolojisi bozuk bir plastik cerrahın saplantılarını ve hücrelerle ilgili yaptığı araştırmalar sayesinde yeni bir insan derisi yaratmasını konu alıyor."} +{"text":"Harry Smlth belki de Amerikan avangard sinemasının büyük isimleri arasında en az bilinenidir. Filmleri, simya ve doğaüstüne yönelik geniş kapsamlı bir büyülenmenin yanı sıra, eski çağların kültürel enkazlarının yeniden keşfini biçimlendirme tekniğini yansıtır. Smith, 1991de öldüğünde geride çarpıcı bir The Anthology of American Folk Music ve çoğu tamamlanmamış az sayıda filmden oluşan bir derleme eserler topluluğu bıraktı. Başyapıtı olan Heaven and Earth Magic 1950ler boyunca aralıklarla \"tamamlanmıştı.\" Filmin anlatısı kasten dolaylı, tartışmalı şekilde gerçeküstücüydü ve genelde kesmelere dayanan hareketleri, çoğunlukla biçim açısından \"soyut\" ya da simgeciydi. Heaven and Earth Magic, karmaşık bir hikayeye sahip, izleyici, çerçevenin bir yanından diğerine ve içinde dans eden nesneler ve şekiller arasında var olan grafiksel ve çağrışımsal bağlantıları yakalayabilir. Smith, filmini hazırlarken mantık ve kesin doğrusallık süreçlerinden kaçınmayı deneyerek bilinçaltı, otomatik ve simgesel evrenlere girdi. Joseph Cornell gibi Smith de nesneleri, görüntüleri ve sesleri, yeni bağlamlara ve çağrışımlara yerleştirmekle ilgilenir. Heaven and Earth Magic, hem Rose Hobarttaki (1936) uyuşturan ve transa sokan görüntü ve ses bitişikliğine; hem de Cornellin teşhir kutularının girift, elle örülmüş gibi ve dolaylı olarak kişisel niteliklerine benzer. Bu olgu Smithin daha cesur sanatsal üslubuyla tamamen uyum içindedir. Tamamlanmamış son derece özel, büyük oranda daha eski bir dönemden alınmış malzemelerle yeniden düzenlenmiş bu Victoria çağı katalogunun doğası, açıkça \"folk\"tur."} +{"text":"Anadoluda bir kasaba. Tamburi Cemil Beyin ölümünden (1916) birkaç yıl sonrası. Osmanlı çökmekte. Osman Çavuş gibileri de yetkilerini kendi yararlarına kullanıyorlar. Neyse ki Deli Muratlar var. Deli Murat.. İki katlı ahşap evinden çıkışı bile gösteri gibi. 17lik Efe Tespihi, ona çok yakışan fesi, bilekliği, köstekli saati, beyaz kuşağında çok sevdiği altıpatları, omuza atılı ceketi ve arkasına basılı pabuçları. Pencere, kafes arkası ve mahalle çeşmesindeki genç kızlar ona hayran. Erkekler de korkuyla karışık bir saygı duyuyorlar. Köyün yaşlı ama dinç demircisi Mehmet Ustayı bilek güreşinde her zaman yenecek kadar güçlü. Osman Çavuş, güzel Ayşeyi koynuna almak umuduyla gittiği korulukta Muratın bir güzel dayağını yiyince, olayı bambaşka biçimde anlatıyor; Bak Mehmet Usta, ben seni çok severim Kulağıma bir dedikodu çalındı da senin hesabına üzüldüm. Şu bizim Deli Murat var ya.. diye başlayan konuşması Uyan Mehmet Usta uyan. Deli Muratın gözü senin kadınında diye devam eder ve Al bunu, yolunu bekler, evine giderken vurursun onu. Namus meselesi bu. Fazla bir ceza da yemezsin. Ben de senin lehine mahkemede ispatçılık yaparım diye sonlanır. Ama işler istediği gibi gitmez."} +{"text":"Çılgın taksi şoförleri, hızla geçen arabalar, açık kapılar ve 8 milyon tuhaf yaya... Wilee'nin günlük çalışma alanı bunlardan ibaret. New York'un en çevik ve agresif bisiklet postacıları. Bu işi yapmak farklı bir yetenek gerektiriyor. Tek çarklı bisikletler ve onların yetenekli sürücüleriyle birlikte her yola çıktıklarında kaldırımda bir leke olma riskine sahip intihara meyilli deliler. Manatthan sokaklarında sıradan bir ulaştırma bile bir ölüm kalım savaşı olarak sürmekte... David Koepp tarafından yönetilen film aynı zamanda David Koepp ve John Kamps tarafından yazılmış. Manhattan sokaklarında macera dolu bir gezintiye çıkmamızı sağlayan filmde, bir bisiklet kuryesi olan Wilee bu sefer farklı bir zarf seçer, ve bu başkalarının da dikkatini çeker. Bunun üzerine bisikletçinin peşine düşerler, ve onu gittiği her yerde takip ederler. Wilee'nin bu sefer her zamankinden farklı bir ölüm kalım savaşı vermesi gerekmektedir. Filmin başrollerini Joseph Gordon-Levitt, Michael Shannon ve Jamie Chung paylaşıyor."} +{"text":"Tekno müzik dünyasına ve dünyanın her köşesinde bu müzik için yaşayan insanlara samimi bir bakış atan bir belgesel. 5 ülke, 11 şehir, 6 hikaye, 1 tutku. Tekno müzik yapan bir grup insanın peşinden dünyayı geziyoruz. Onların hikayelerine giriyoruz, performanslarını izliyoruz, müzikte kaybolan kalabalıklara karışıyoruz, bir dünyayı tanıyoruz. Film, Modeselector, eski gazeteci Philip Sherburne, Wighnomy Kardeşler, Kompakttan Tobias Thomas ve Monalakein yükselişlerini ve düşüşlerini 3 yıllık bir dönem içinde anlatıyor. Yönetmen Amy Lee Grillin, tekno sevdalısı kocası David Day ile birlikte bu filmi çekme deneyimi de arka planda ayrı bir hikaye olarak akıyor. David, rock merkezi Bostonu tekno cennetine çevirmek için boşuna mücadele ederken, evlilikleri kırılma noktasına geliyor. Nasıl bir dünya tekno? Tutkusu, bağımlılığı nereden geliyor? Kesin cevaplar yok ama filmi izlerken o tutkuyu, bağımlılığı hissedip paylaşıyoruz. Filmde birinin dediği gibi: mixi hissetmelisin, birinin o sırada ortaya koyduğu işi ve döktüğü teri hissetmelisin. Tekno dünyasına ve hayat tarzına içeriden bakan bu samimi belgeselde tüm bunlar gerçekten de hissediliyor. Şifreyle Konuşmak, açıklama iddiası taşımadan, elektronik müziğin ardındaki duyguları ortaya koyan bir film."} +{"text":"Umutsuz durumdaki iki aktör, kariyerlerini tenis kortunda canlandırmaya çalışıyor. Uzun bir sinema ve TV geçmişi olan Donal Logue, yazıp başrolünü oynadığı Tennis, Anyone?ı yönetecek kimse bulamayınca, ilk kez yönetmen koltuğuna oturmak zorunda kaldı. Dolayısıyla tam anlamıyla bağımsız bir yapımla karşı karşıyayız. Finansmanı da karşılayan Logue, filmin eli ayağı gibi. Logueun kendisini böylesine tutkuyla adadığı bu eğlenceli film, iki başarısız Hollywood aktörünün kurtuluş umuduyla sadece ünlülerin katıldığı bir tenis turnuvasına dahil olmalarını konu ediyor. Evlilikleri kötü giden, kariyerleri yerlerde sürünen bu iki aktör, birer tenis fanatiği olsalar da hırslı rakiplerinin raketleri altında ezilmekten kurtulamıyorlar. Bir kara komedi olarak tasarlanan bu düşük bütçeli film, Logueun Hollywoodda dışlanmak üzerine yaptığı analizlerle gayet keyifli bir hal alıyor. Özellikle ünlü aktör Jason Isaacsin performansını gözden kaçırmayın."} +{"text":"Yıl 2015. Üç insan ve bir robot, yeryüzünden çok çok uzaklarda her türlü duygunun yeşerebildiğini keşfediyorlar. Bir süredir bağımsız film yönetmenlerinin sevilen mekanlarından biri olan uzay, farklı bir görünüşle bir kez daha karşımızda. Yıllar boyu Amerika ve Rusyanın güçlerini gösterebileceği bir oyun alanı olan gökyüzü, bu futurist animasyonda başka iki büyük gücün arasında devam eden bir yarışın ana mekanına dönüşüyor. Amerika, Marsın hakimiyeti üzerine Avrupadan bir adım önde ilerleyebilmek için kırmızı gezegene uzay yolculuğuna hazırlanıyor. Yönetmen ve yazar Geoff Marslett, 3-D, el çizimi ve Karanlığı Taramak filminden bildiğimiz rotoskop tekniğini harmanlayarak, kendi özgün bakışıyla bizi uzayın derinliklerine gönderiyor. 2015 yılında Marsta yaşam olduğunu öğrenen Amerika, biri robotlu biri insanlı iki uzay yolculuğuyla bu gezegeni keşfetmeye soyunuyor. Film, iki yolculuk, iki yolculuğunun yeryüzündeki kontrol ekibi ve tarih yazma konusunda kararlı Amerikanın kovboy başkanı arasında gidip geliyor. İnsanlı yolculuğun üç ismi, bir zamanların havalı astronotu Charlie, Mars takıntılı bilim kadını Casey ve varoluş bunalımı yaşayan trilyoner Hank ilk baştaki tedirgin ilişkilerinin üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Hem bu üç insan, hem de yapay zeka harikası robot A. R. T. evlerinden çok uzaklarda, hiç beklemedikleri yerlerde sevgiyi yeniden keşfediyorlar."} +{"text":"Floriane yüzme takımı üyesi, alımlı, sarışın ve mükemmel vücutlu bir kız. Küçük ve erkeksi olan Marie içe dönük ve utangaç. Gözlemlemeyi sevenlerden. Annein ise kilo problemi var ve biraz dertli ama aynı zamanda lafını esirgemeyen ve dışa dönük bir tip. Anne, gözleri Florianedan başkasını görmeyen bir erkek yüzücüye abayı yakmış. Bu üç kızın arasındaki ilişki, duyguların yüzme havuzunun ışıltılı ve kuralcı ortamından soyunma odalarının ve yatak odalarının kişisel alanına geçip, arzunun ve kıskançlığın karanlık dehlizlerinde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte farklı bir boyut alır. Yetişkinliğe has özel hayat çelişkileri, kamuya açılıp ergenliğin güvenli dünyasını istila edince ayarlar bozulur Parisin hemen dışındaki bir banliyöde geçen Nilüferler senkronize yüzme dünyasından gelen birbirinden çok farklı üç kızın içinden geçtikleri duygusal aşamaları takip eden bir film."} +{"text":"Kristie St. Clair, görünüşte bir kadının hayal ettiği her şey sahiptir: yakışıklı ve başarılı bir koca, şirin mi şirin bir kır evi, Londra'da iyi bir iş ve sevgili oğlu Dylan. Kristie'nin hayatı mükemmel olabilirdi; tabii eğer, evlilik gecesinde yaşadığı travmatik olayların ve oğlunun doğduğu gün ortadan kaybolan arkadaşları Elizabeth ve Jack Plummer'ın oğulları Sammy'nin hatıraları geri dönmüş olmasaydı. Kristie'nin en iyi arkadaşı bir cinayete kurban gittiğinde ve esrarengiz bir taksi şoförü ona çok eski bir parşömen verdiğinde, kendi kocası ve Elizabeth Plummer'ın da dahil olduğu şeytani bir plan yavaş yavaş kendini göstermeye başlar. Ancak ne kilise ne de polis kadının hikayesine inanmayacaktır. Öz oğlu Dylan, gerçekten Şeytan'ın çocuğu olabilir mi?"} +{"text":"Yeni öğrenci Monami'nin bir sırrı var: O bir vampir. Okulda hademe kılığında gizlenen hizmetkarı İgor ile birlikte yeni avlar peşinde koşturuyor. Monami, bir gün okulun yakışıklısı Mizushima'yı gözüne kestirir ve ona özel bir çikolata ikram eder. Çikolatanın özelliği içinde kendi kanından bir damla olmasıdır. Saf delikanlımız bir anda yarı-vampir haline gelir. Kıskanç sevgilisi Keiko ise bu durumdan hiç hoşlanmaz. Monami'ye saldırayım derken kendisini asfaltın soğuk yüzeyine yapışmış bulur. Müdür yardımcısı ve part-time çılgın profesörlük yapan babası tarafından diriltilen Keiko, artık Frankenstein kız olmuştur. Mizushima'nın kalbi için ölümüne bir savaş gerçekleşecektir. Japonya'dan \"gore-şiddet\" sinemasına dair düşük bütçeli bir çalışma. Absürt öğelerle yüklü, Japon gençliğine yönelik eleştirilerle dolu, ucuz bir yapım. Kan görmeye dayanamayanlara önerilmemektedir. 21 Yaş uyarısı bulunmaktadır. Kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"Colin Nutleynin yönettiği Under Solen adlı filmde her şey, okuma yazma bilmeyen çiftçi Olofun gazeteye ilan verip bir kadın kahya aramasıyla başlıyor. İsveçin kırsal kesiminde Olof adlı, herkesten uzakta yaşayan utangaç bir çift yerel gazeteye ilan verirken, bunun hayatında nasıl büyük değişikliklere yol açacağı aklına bile gelmez. Olof okuma yazma bilmediği için, görevli onun formu doldurmasına da yardım eder: Yalnız çiftçi, 39, arabası var. Genç hanım kahya arıyor. Fotoğraf gönderilirse iyi olur. Sonunda bu iş için Ellen diye çok güzel ve ketum bir hanım başvurur. İsveçte yaşayan, bu ülke insanlarının ruhsal durumuna hakim İngiliz yönetmen Colin Nutleyin 1998 yapımı filmi Under solen, hem Oscar adayı oldu, hem de San Sebastian Film Festivalinde oyunculuk kalitesiyle Jüri Özel Ödülünü aldı. Filmin iki erkek karakterini derinden etkileyen, gelişmelerin kaynağı Elleni oynayan Helena Bergström, Nutleyin hemen hemen her filminde oynattığı eşi, üç çocuğunun annesi. Nutleyin en büyük silahı olduğu da söylenebilir."} +{"text":"Film, dünyanın en büyük, en güzel ve girmesi en zor mağarasına doğru tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkan bir yeraltı mağara dalgıç ekibinin hikayesini anlatıyor. Bir tropikal fırtına yüzünden mağaranın derinliklerine inmek zorunda kalan ekip, denize açılan ve bilinmeyen bir çıkış ararken, şiddetli sular, ölümcül zeminler ve yavaş yavaş artan panik ile savaşmak zorundadır. Usta dalgıç Frank McGuire, Güney Pasifik'teki Esa-ala Mağaraları'nı aylardır araştırmaktadır. Ancak çıkış yolu beklenmedik bir sel ile tıkandığı zaman, 17 yaşındaki oğlu Josh ve ekibi finanse eden Carl Hurley'nin de dahil olduğu ekip planlarını değiştirmek zorunda kalırlar. Ekip, gün geçtikçe azalan erzakları ile sualtı labirentinde yolunu bulmak zorundadır. Sonunda kendilerini kaçınılmaz bir soruyla karşı karşıya bulurlar: Kurtulmak mümkün müdür, yoksa sonsuza kadar mağarada hapis mi kalacakladır? Filmin yapımcısı Avatar ve Titanic filmlerinin yönetmeni James Cameron."} +{"text":"Trajik bir geçmişin kovaladığı eski bir denizci olan Tommy Riordan doğduğu kasaba olan Pittisburgh'a geri döner. Eski antrenörü ve iyileşmiş bir alkolik olan babasını, kendisini tarihteki en yüksek ödülü veren Savaş Sanatları Turnuvasına hazırlaması için seçer. Tommy ünvana giden şiddetli yolda parlarken, eski bir savaş sanatları dövüşçüsü olan kardeşi Brendan, öğretmen maaşı yetmediği için amatör olarak ringlere geri döner. Yıllar geçmiş olmasına rağmen, suçlamalar ve geçmiş ihanetler, Brendanı acı bir şekilde ayrıldığı babası ve Tommyden uzak tutmaktadır. Kazanma ihtimali düşük bir yarışmacı olarak, Brendanın beklenmedik yükselişi, Tommy rakip olmasına yol açtığında, iki kardeşte en şiddetli ve kazananın her şeyi aldığı bir yarışta mücadele ederken kendilerini ayıran güçlerle yüzleşmek zorunda kalacaklar."} +{"text":"Bir polis müfettişi, alışılmadık bir intihar vakasını araştırmaktadır. Ölen kişinin dairesinde yaşamaya başlayan müfettiş, o kişinin yaşamının derinliklerine inip yavaş yavaş onun kimliğine büründükçe, araştırma bir takıntıya dönüşür. \"Bu filmi izlediğiniz süre içinde, Avrupa'da en az 20, dünyanın geri kalanında ise 100 insan intihar ediyor. Dünyada her yıl 1,2 milyon insan intihar ederek yaşamına son veriyor. Slovenya, dünyada en yüksek intihar oranına sahip ilk beş ülkeden birisi. Ülkemdeki intihar oranı o kadar yüksek ki, Slovenya'daki herhangi bir lisede çekilen sınıf fotoğraflarındaki öğrencilerden en az birisi er ya da geç intihar edecektir. Ve ne yazık ki ben lisede okurken çektirdiğimiz sınıf fotoğrafında da durum farklı değil.\" Igor Sterk"} +{"text":"Bir zamanların umut veren öğrencisi Aeja sadece okulda başarılı olmakla kalmayıp, yağmurlu günlerde şiir yazmaktan hoşlanan ve mükemmel dövüş tekniklerine sahip bir kızdır. Okuldan birkaç yıl sonra bir roman yazarı olma hayalini gerçekleştirmek için Seul'e taşınır. Oysa şimdi 29 yaşında olan Aeja umduğu hiçbir şeyi başaramamıştır. Özel yaşamı da yolunda değildir, onu aldatan erkek arkadaşı büyük bir borcu ona takarak kaçmıştır. Çıldırmanın eşiğine gelse de, Aeja, kendisini toparlar ve enerjisini ucunda büyük bir ödül bulunan bir yazı yarışmasına yöneltir. Yarışma için çalışırken annesinden, erkek kardeşinin nikahı için Busan'a dönmesini isteyen bir mesaj alır. Oraya gittiğinde, ona karşı hep sert davranmış olan annesi yine aynı havadadır. Ancak, bir gün annesi fenalaşınca Aeja'nın dünyası temellerinden sarsılmaya başlar."} +{"text":"Dünyanın Atom Çağı'na girdiği karanlık bir gelecekte, bildiğimiz şehirler yok olmuş ve insanlar yüz binlerce nüfuslu megapollerde yaşamaya başlamıştır. Suça karşı zerre kadar acıması olmayan polis güçleri, suçlu potansiyali gördükleri her insanı acımasızca cezalandırmaktadır. Polis şimdi hem jüri, hem yargıç hem de cellattır. Bu Yargıçların en namlısı ise, Dredd'dir. Baş Yargıç'tan bir gün Dredde önemli bir görev verilir: Cassandra Anderson isimle yeni bir Yargıç adayı eğitim için göreve çıkartılacaktır. Dredd ve Cassandra dönemin en güçlü çetelerinden Ma-Ma'nın yönettiği dev Peach Trees Binasındaki bir cinayeti araştırmaya giderler. Fakat 200 katlı ve her yanının çete üyeleriyle sarıldığı bu binadan canlı çıkmaları mümkün olacak mıdır? Pete Travis tarafından yönetilen filmin senaryasu Carlos Ezquerra, John Wagner ve Alex Garland'a ait, filmin baş rollerini ise Karl Urban, Olivia Thirlby ve Lena Headey paylaşıyor."} +{"text":"Kız arkadaşı tarafından terk edilen, menajeri tarafından dövülen, evinden çıkartılan ideallerinin peşinde koşan aktör Marty için hayal bundan daha kötüleşemezdi. Birkaç dolar elde etme girişimi adına Marty, menajerini davalı etmek için huysuz özel dedektif Jack Potter'i tutmaya çalışır. Ancak Jack'in çalışma prensibine göre para peşindedir... Aksi halde dava ile ilgilenmez bile... Dedektif Marty'e acır ve ona kanepesinde kalabileceğini söyler. Marty söz konusu teklifte heyecan dolu yepyeni bir kariyer imkanı olduğnu görür ve Jack'e kendisine bir dava vermesi için yalvarır. İstemeyerek de olsa Jack, kıskanç bir kocanın sarışın karısını takip edilmesinden ibaret, rutin bir dava ile ilgilenmesi için Marty'i Oregon'a yollar. Bir Ninja yıldızı ve bir kutu göz yaşartıcı ile birlikte yola koyulan Marty, Beaver Rodge'e gider."} +{"text":"Californianın küçük bir kasabasında ailesi ile birlikte yaşayan 12 yaşındaki Josh Petersın en yakın dostu Retriever cinsi sevimli köpeği Boskodur. İkili birlikte oyunlar oynayarak vakit geçirirlerken Josh kasabaya yeni taşınan Ana ile tanışır. Bu projenin başındaki isim olan James ise Ananın babasıdır ve Joshın babasını ikna ederek anlaşmaya çalışmaktadır. Baba ise böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde kendisi de dahil bütün esnafın biteceğini düşünerek bu işe hayır der. Bu sıkıntılı günleri atlatmak için annesi de bir süreliğine büyükannesinin yanına giden Josh ile babası ile birlik olup bu zor durumla mücadele etmeye karar verirler. İşte bu kötü zamanda Josh ile köpeği orman civarında dolaştıkları bir sırada Bosko toprağı eşelerken eski zamanlara ait bir madalyon parçası bulur."} +{"text":"Sürekli değişim gösteren savaş durumunu takip etsin diye 1939'da Avrupa'ya gönderilen saf Amerikalı muhabir Johnny Jones, kısa süre sonra kendini diplomatik bir olayın ortasında buluyor: Çok önemli bir gizli antlaşmayı yerine ulaştırmakla görevli Hollandalı diplomat Profesör Van Meer, Londra'da Naziler tarafından kaçırılıyor. Jones, barış yanlısı eylemci Stephen Fisher, onunla aynı görüşlere sahip olan kızı Carole ve küstah bir İngiliz gizli ajanıyla tanışıyor. Carole'un yardımıyla, Van Meer'i takip ederek Hollanda'ya gidiyor. Oraya henüz varıyorr ki, diplomatın öldürüldüğüne tanık oluyor; en azından, o böyle bir şey gördüğünü sanıyor. Kılı kırk yaran yapısı, insanı gevşeten mizahı ve çok katmanlı insancıllığıyla, Yabancı Muhabir şüphesiz bir diğer Hitchcock başyapıtı."} +{"text":"17. Yüzyıl'da Batı Afrika. Köle Sahili denen bölgedeki tipik bir köyde, yaşlı reis N'Go oğlu Ossei'nin zengin bir ailenin kızıyla evlenmesi için ısrar etmektedir. Esas sevdiği kızla birlikte olamayan, isyan içindeki Ossei köyden ayrılmaya karar verir. O gece Ossei'nin köyü yakılır ve talan edilir. Köydekilerin çoğu öldürülür, sağ kalanlar ise esir alınır. Kanlı katliam Avrupalı köle tacirleri tarafından değil, dişi cengaver Amazonlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Amazonlar, altını, parayı, içkiyi ve değersiz malları çok seven güçlü komşu kral Adanggaman'ın buyruğu altındadırlar. Ossei köyüne döndüğünde, hem babasının hem de sevgilisinin öldürüldüğünü görür. Annesini kurtarmaya çalışır ama başaramaz ve onu esir alıp kalbini çalan Mo Akassi adındaki bir Amazon tarafından yaralanır Konusuyla tartışmalara yol açmasının yanısıra güçlü bir film de olan ADANGGAMAN, Afrika'daki köleliğin anlatılmamış yüzüne ve okyanus aşırı köle ticaretini besleyen Afrikalı despot hükümdarlara cesaretle ışık tutuyor."} +{"text":"Bir sonraki doğum gününe kadar bekaretini kaybetmeyi ve dans öğretmeni için babasını terketmeyi planlayan annesini kararından vazgeçirmeyi amaç edinmiş 15 yaşında bir delikanlının hikayesini anlatan bir komedi. It Crowdun sempatik sosyopatı Mossun yönetip müziklerini de arkadaşı Alex Turnera yaptırdığı, bununla da yetinmeyip baş rolü Turnerin ergenlik hali Craig Robertsa oynattığı bu güzel film esasında aşina olduğumuz bir hikayeyi anlatmakta. Tıpkı Rushmoredaki Max Fischer gibi erken olgunlaşmış, bilgili ama sosyal yönü zayıf çocukların hikayelerine alışığız biz. Salingerın Glass ailesi ile tanışmış olanlar, Türkiyedeki Oğuz Atay sonrası kuşak bu bilgili ama huzursuz karakterlere oldukça aşina. Oturup da en büyük sorunlarını bile kendi içinde bir ironi ve alaycılık barındıran bir dille aktaran ve bir türlü işleri yoluna koyamayan erkek çocuklarının hikayeleri bana kalırsa bilgi çağının en etkili dramı olabilir. Zaten şu an ağlıyorum göremeseniz de Filmde Oliverın babasının söylediği su altında yaşıyormuş gibi hissediyorum çok manidar bir söz. Ansiklopedi girileri okuyan Oliverın ses ötesi ile ilgili olarak okudukları durumu özetliyor aslında. Ses ötesi, duyulamayacak kadar yüksek frekansta bir ses titreşimi. Yarasalar, yunuslar ve köpekler gibi bazı hayvanlar ses ötesi frekansı duyabiliyorlar. Ancak hiçbir insan duyamıyor. Hiç kimse gerçekten birinin ne düşündüğünü ya da hissettiğini bilemez. Odasındayken sanki okyanusun ortasındaki ıssız bir adada yalnızmış gibi hisseden Oliverın su altındaki insanları Kafkaesk bir şekilde betimlemesi boşuna değil. Oliverın kendi ailesini, karşı cinsi, liseyi algılamaya çalışma çabası, 38 yaşına geldiğinde bu adadan kurtulup kurtulamayacağı ve tüm bunların bir anlam ifade edip etmeyeceği ise kimsenin doğru cevabı veremeyeceği bir soru. Sadece bu soruların bu kadar güzel sorulduğu bir film olduğu için bile Submarinei izlemek lazım."} +{"text":"Yaşlı bir çoban, İtalyanın en güney noktasındaki Calabria tepelerinde, ortaçağdan kalma bir köyde yaşamının son günlerini geçirmekte, bir çok köylünün çoktan terk ettiği bu diyarlarda sürülerini gütmektedir. Çoban hastadır ve kilisenin zemininden topladığı tozun onu iyileştireceğine inanır. Bu tozu her gün suyuna karışıtırır ve içer. Yeni bir keçi yavrusu doğar. Yalpalayarak ilk adımlarını atışını, ilk oyunlarını izleriz. Sonra büyüyüp güçlenince o da otlaklara gider. Yakın bir yerlerde büyük bir köknar ağacı dağ rüzgarında salınmakta ve mevsimden mevsime yavaşça değişmektedir. Ve şimdi ağaç ölmüş, yerde yatmaktadır; kömürcüler yüzyıllardır yaptıkları gibi onu kömüre çevireceklerdir. Dört Defa, yaşamın ve doğanın bitmeyen döngülerine ve zamansız mekanların kesintisiz geleneklerine şiirsel bir bakış. Pisagorun, ruhun insandan hayvana, hayvandan bitkiye, bitkiden minerale geçtiğine inandığı dört kademeli seyahatten esinlenen bu harikulade belge-anlatı, dört farklı hayattan geçen bir ruhun hikayesini anlatıyor."} +{"text":"İkinci hayat, suyun kıyısında boş bir parça toprakta yaratıldığında, kimse bunun bir gün, sanal kimliklerinin gerçek, fiziksel olanları ele geçirdiği on milyon avatarın yaşadığı bir medeniyete dönüşeceğini tahmin edemezdi. İnternetin üç boyutlu sanal alemi İkinci Hayat, ne kadar oyun, ne kadar gerçek? Hatta, ne kadar birinci, ne kadar ikinci hayat? Filmin karakterlerinin ikinci hayatlarını yaşadığı sanal dünya, tüm medeniyetler gibi, suyun kıyısında yaratıldı ve kısa sürede on milyon avatarın yaşadığı alternatif bir dünyaya dönüştü. Kimilerine göre zararsız bir oyun, kimilerine göre manyaklık. Bir de içeriden bakmak gerek. Hayat 2.0tam da bunu yapıyor ve üç sanal hayatı üç yıl boyunca yakın markaja alıyor. Avatar olarak birbirlerine aşık olan çift, kanlı canlı bir ilişkiyi kotarabilecek mi? Sanal ekonomiyi gerçek paraya dönüştüren bir tasarımcı, ürünleri taklit edilmeye başladığında yaşamını nasıl devam ettirecek? Başka bir adam, ergen kız avatarıyla yaşadığı obsesif ilişkiyi nişanlısına nasıl açıklayacak? Çocukluk travmalarını hayatında ilk defa avatar olarak itiraf edebilen bu adam için ikinci hayat ne kadar sanal olabilir? Filmin sinematografisi, tıpkı bu insanların hayatı gibi, fantastik 3-D ikinci hayatla, durağan 3-D birinci hayat arasında gidip geliyor. Hangisinin gerçek, hangisinin yalan olduğu, son kertede izleyicinin önyargısına bırakılıyor"} +{"text":"Nam, Mi ve Danny üniversite yıllarında çok iyi üç arkadaştırlar. Mi ufak yaşta annesini kaybetmiş olduğu için güven duygusundan eksik büyümüş, yaşıyor olduğu duygukarmaşasıbastığı her notaya yansıyanbaşarılıbir piano öğrencisidir ve de kızlar arasında oldukça popüler olan Nam'e aşıktır. Nam de Mi'ye tutkuyla bağlı olmasına rağmen, Mi'nin güven duygusundan eksik büyümüş olması, Nam ile olan ilişkisini bir türlü bir yere vardıramamakta, onu sürekli olarak başkasına kaptıracağı güvensizliği ile yaşamaktadır. Nam arkadaşlıklarının başladığı günden itibaren Mi'nin doğum gününü kutlamayı alışkanlık haline getirmiş; bu alışkanlığından ayrılsalarda, başkailişkiler yaşasalar da, aralarındaki mesafe uzak olsa da hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Beklenenifazlasıyla veren başarılı bir Hong Kong filmi.."} +{"text":"1990 yılında, şu an bize göre yaşayan en büyük sürrealist yönetmen olan Svankmajer, The Death of Stalinism in Bohemia Bohemyada Stalinizmin Ölümü isimli on dakikalık stop motion/animasyon kısa filmini, Bir ajit-prop alt başlığıyla yaptı. 1948 Sovyet işgalinden 1989`da `Kadife Devrim`e kadar Çekoslavakya tarihine kendi sürrealist sanat anlayışı ve politik görüşünü birleştirerek bakan yönetmen, II. Dünya Savaşı sonrası paylaşımdan başlayarak 89daki Kadife Devrimle birlikte, ülkedeki Stalinizmin ölümünü gösteriyor. Ameliyat masasında kesilen Stalin büstünden, tek tipleştirilmiş işçilere, çetrefilli bir film bu. Jan Svankmajer, yetmişli yıllarda Prag Sürrealist Grubuna katıldı. Sürrealizmi sadece bir estetik hareket olarak değil; politik görüş, ideoloji olarak benimsedi. Bu yanıyla o da bir militan sinemacı sayılır nazarımızda."} +{"text":"Malli, ormandaki bir kampta yaşayan 19 yaşında, sert mizaçlı bir kadın devrimcidir. Ağabeyi dava için ölmüştür, o da dava için öldürmüştür. Eğitimi, geleceği, hiçbir şeyi yoktur. Kendi içindeki ve ülkedeki kargaşa sonucu merhametsizleşmiş olan Malli, kendisine çok kritik bir görev verildiğini öğrendiğinde çok sevinir. Söz konusu görev, önemli bir politikacıya düzenlenecek olan bir suikasttir. Beline patlayıcılarla dolu bir kemer takacak ve halka açık bir kutlamada bu önemli şahsiyetin önünde onları patlatacaktır. Patlama dünyanın heryerinde duyulacak, Mallide hemen bir efsaneye dönüşecektir. Hiçbir şey kıza bundan fazla heyecan veremez. Önünde yaşayacağı birkaç hafta kalmıştır, ama o işe koyulmak için sabırsızlanmaktadır... Tamamen amatör oyunculardan oluşan bir kadroyla ve küçük bir bütceyle yapılmış, yalın bir hüzne ve güzelliğe sahip bu film, politik tavrını amaçlı bir şekilde belirsiz tutarak kahramanın ruhsal ve fiziksel yolculuğuna odaklanıyor."} +{"text":"Aslı fobileri nedeniyle psikolojik tedavi görmektedir. Çocukluğundan beri üvey babası kaynaklı oluşan fobilerle başa çıkmak için mücadele vermektedir. Karanlık korkusu, kirlenme korkusu, gölge korkusu ve fare korkusu baskındır. Bir gece davetten eve dönüşte taksi bulamayınca mecburen metroya binmek zorunda kalır. Yanında iki çanta taşımaktadır. Çantalarında temizlik malzemeleri, mendiller, dezenfektanlar, yedek pil, el feneri, çakmak gibi korkularına yönelik eşyalar bulunduran Aslı metroya bineceği treni kaçırır mecburen günün son trenine binmek zorunda kalır. Trende kendine sakin bir yer seçer ve kulaklığını takarak müzik dinlemeye başlar. Müzik dinlerken uyuyakalması sonucunda son durakta görevlinin de dikkatinden kaçması sonucunda vagonda mahsur kalır. Uyandığında kendini vagonda karanlıkta yalnız bulur. Çantasının biri de çalınmıştır ve telefonun şarjı bitmiştir."} +{"text":"Anadolu, tarihin her döneminde önemli bir rol oynamıştır. Bu belgesel film, İ. Ö. 2ci yüzyıl ve İ. S. 3cü yüzyıl arasındaki zaman dilimini ele almaktadır. Dönem, Romalıların Anadoluda ihtişamlı bir uygarlık kurduğu dönemdir. O zamanlar adı Küçük Asya olan Anadoluda, Bergama Kralının tüm topraklarını Romaya veraset yoluyla vermesiyle başlayan bu süreç tam beş yüz yıllık bir egemenliğe dönüşecektir. Anadoluda yepyeni bir uygarlığın kök salmasıdır bu. İnançlar değişir, günlük yaşam değişir. Hamamları, stadyumları, su kemerleri, anıtsal yapılarıyla Roma mimarisi ve teknolojisi bu topraklara izlerini bırakır. Bu izleri sürerken geçmiş bir mozaik gibi yeniden örülür. Heykeller, agoralar, hatta lahitler geçmişe ilişkin çok şey anlatır. Anadoludaki bir dizi Antik Roma kenti bu filmle yalnızca arkeolojik bir kazı alanı olmaktan çıkıp hl yaşanan yerleşimlere dönüşmektedir. Amaç; tarihi ilgi çekici ve kolay anlaşılır bir yaklaşımla seyirciye ileterek Anadolunun kültürel ve turistik değerine bir kez daha dikkat çekmektir. Ayrıca, konunun daha anlaşılır olmasını sağlamak için tiyatro ve sinema sanatçısı Bülent Kayabaş esprili bir yaklaşımla filmde yer almaktadır."} +{"text":"Lise sınıf arkadaşı olan bir grup genç yıl sonunda tamamen birbirlerinden ayrılıp yetişkinlerin dünyasına geçmeden önce son bir kez daha bir arada toplanıp farklı bir şeyler yapmak isterler. Onlar için lise dönemi bitmiştir ve artık üniversite zamanı gelmiştir fakat bundan önce hep beraber ufak bir gezi planlarlar ve son defa halen bir çocuk olmanın tadını çıkartmak isterler. Bunun için deniz kıyısında bir kaç günlük tatil planlarlar ve hep beraber yola çıkarlar. Ancak yolları deniz kıyısındaki küçük kamp yerleri yerine terk edilmiş bir lunaparka çıkar ve gençler gece vakti yola devam etmeyip, bu terk edilmiş lunaparkı keşfetmek isterler. Ancak bu keşfin sonunda geldikleri gibi geri dönmeleri imkansız olacaktır!"} +{"text":"Glimmer Peak lisesinde okuyan Teresa yaşadığı baskılı hayata dayanamayıp intihar etmiştir. Bu olaydan bir yıl sonra da yine aynı liseye giden çocuklar tek tek kaybolmaya başlamıştır. Amelia bu çocukların kaybolmasının ardında çok başka sebepler olduğunu düşünürken, Amelia'nın ablası Rebecca, bu olaylardan çocukların kaybolmaya başladığında mahalleye yeni taşınan yan komşuları olan tuhaf ve yalnız bir adamın sorumlu olduğunu düşünmektedir. Amelia ile Rebecca olaya tamamen kendilerini kaptırmışlardır, öylesine bu olaya kafayı takmışlardır ki, yan komşularının evine izinsiz girip neler olup bittiğini öğrenecek kadar ileri giderler. Ama hem Amelia hem de Rebecca bunu yaptıklarına çok pişman olacaklardır çünkü bu tuhaf komşunun bu olaylarla çok başka şekilde bir bağlantısı vardır ve eninde sonunda bu komşunun peşinde olduğu şey ile yüzleşmek zorunda kalacaklardır!"} +{"text":"Uyumazsanız ne olur? 1986 yılında bir grup üniversite öğrencisi 200 saat uyanık kaldığında insan beyninde ne olacağını araştırmak için bir deney başlatırlar. Ancak bu deneyde bir şeyler gözden kaçar ve deneklerden birisi tamamen kontrolü yitirip kendine hiç beklenmedik bir şey yapar. Bunun üzerine deneyleri tehlikeye giren grup okulun yaz tatiline girmesini fırsat bilip aynı deneyi bu sefer kendi üzerlerinde uygulamak isterler. Kendi üzerlerine uyguladıkları deneyin ilk 50 saati beklenmedik bir şey olmadan tamamlanır ama 50 saatin sonrasında bilimin dahi açıklayamayacağı bir takım olaylara ortak olarak şahit olmaya başlarlar. Başta bunun bir grup histerisi olduğunu düşünseler de çok yakında nasıl bir belayla karşı karşıya olduklarını anlayacaklardır!"} +{"text":"Aslı Gibidir, oyuncu olmanın hayalini kuran genç bir kadının yaşadıklarını konu ediyor. Genç bir kız olan Aslı, yıllardır oyuncu olmanın hayalini kurmaktadır. Ailesine bağlı olan genç kız, onların isteğini geri çevirmeyip ilk üniversitesini onların tercihine göre belirler. Ancak hayallerinden asla vazgeçmez ve yeniden sınavlara hazırlanıp ikinci üniversite olarak özel bir konservatuvarın oyunculuk bölümünü kazanır. Hayallerine adım adım yaklaşan Aslı'nın bu başarısı ailesinin tepkisine neden olur. Ailesi, kızlarının oyuncu olmasını istemediği için ona destek olmayacaklarını söyler. Ne olursa olsun konservatuvarda okumaya kararlı olan Aslı, ne yapacağını düşünürken kendisini hiç bilmediği bir dünyanın içinde bulur. 'Dublörler Kulübü'ne adımını atan Aslı, burada bir yandan okul için para kazanırken bir yandan da yeteneğini sergileme imkanı bulur. Adeta ikinci yuvası olduğu 'Dublörler Kulübü'nde hayatının macerasını yaşayan Aslının yaşamı aşk kapısını çaldığında bambaşka bir hal alır."} +{"text":"Çeto ve Sülo, yaşadıkları talihsiz olaylardan sonra soluğu Kıbrısta almış ve farklı bir hayat kurmuşlardır. Hayatlarını sade bir yaşantı içerisinde sürdürürlerken, kendilerine Kıbrısta iş imkanı yaratan Nasipin çalıştıkları Otelin sahibesi Nadide hanımın kızı Asya ile evlenme kararı almasından sonra bir anda karmaşanın tam ortasında kalacaklardır. Nasipin düğün parası için Kasap Tercanın kapısını çalarak yasa dışı bir işe bulaşması ve bu işi eline yüzüne bulaştırması yüzünden bir kez daha hiç ummadıkları şekilde aksiyonun içine düşen Çeto ve Sülo, Kasap Tercan belasından kurtulmak için Nasip ile birlikte çalıştıkları Otelin kumarhanesini soymaya karar verirler. Üç kafadar dünyanın en zor işine kalkıştıklarının farkında olmadan Kumarhaneyi soyma planları yaparken, üçlünün hiç beklemediği bir anda plana Otel Sahibesi Nadidenin kızı Asyada dahil olunca, işler iyice karışacaktır."} +{"text":"Film, düşman ailelere mensup iki gencin aşkını konu alır. Ünlü yazar Orhan şehir hayatından bunalınca dedesinden kalma çiftliğe yerleşmeye karar verir. Öte yandan yeni romanını da burada yazmayı tasarlar. Ak Çiftlik adı verilen bu yerin nehirle ayırdığı Kara Çiftlikte Kara Kasım adında bir bey yaşamaktadır. İki çiftliğin sahipleri öteden beri birbirine düşmandır. Üstelik Kasım günün birinde Ak Çiftlik topraklarını ele geçirmeyi hayal etmektedir. Bu durumu öğrenen Orhan ise iki aile arasındaki düşmanlığı sona erdirmek için Kasıma anlaşma teklif eder. Ancak Kasım anlaşmaya yanaşmaz. Bununla birlikte Kasımın kardeşi Zeynep ile Orhan arasında kısa sürede bir aşk başlar. Kasım ise kardeşini Adem Ağa adında biriyle evlendirmeyi planlamaktadır."} +{"text":"Stevie, 13 yaşında bir çocuktur ve 90'lı yıllarda Los Angeles'ta yaşamaktadır. Yaz mevsiminde okulun tatile girmesiyle birlikte bol bol bisiklet sürme şansı yakalayan Stevie, ergenliğinin ilk aşamalarındadır. Sorunlu bir aile hayatı olan Stevie, bağımsızlığını bir türlü kazanamayan bekar annesi ve şiddete meyilli ağabeyi ile yaşamaktadır. Okulunda ise maddi durumları daha iyi olan arkadaşları tarafından hor görülmektedir. Özgürlük alanı kalmayan genç delikanlı, yaz tatili boyunca huzursuz evi ve Motor Avenue kaykay dükkanında tanıştığı yeni arkadaş grubu arasında gidip gelir. Bu süreçte sınıf, ırk ve ayrıcalık hakkında bazı zorlu dersler alacaktır. İki Oscar adaylığı bulunan başarılı aktör Jonah Hillin ilk yönetmenlik denemesi olan filmin oyuncu kadrosunda; geçen sene Kutsal Geyiğin Ölümünde izlediğimiz Sunny Suljic, Yaşamın Kıyısında filmindeki performansı ile 20 yaşında Oscara aday gösterilen Lucas Hedges, Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? filminden hatırladığımız Katherine Waterston, Jerrod Carmichael, Alexa Demie ve Jax Malcolm gibi isimler yer alıyor. Prömiyerini Toronto Uluslararası Film Festivalinde gerçekleştiren ve övgülere boğulan filmin senaryosuna da yönetmen Hill imza atıyor."} +{"text":"Sıcak bir yaz günü beş genç kız ve beş genç erkek arasında, Pariste geçen sabun köpüğü gibi eğlenceli Temmuz Masalları, iki kısımdan oluşuyor; kız arkadaşların arasına giren erkekler ortalığı karıştırıyorlar. İlk kısımda, iş arkadaşları Milena ve Lucie bir Pazar günü halk havuzuna gidiyor. Kız kıza bir gün geçirmek isteyen ikilinin yeni yeni yeşeren dostluklarına cankurtaran Jean ısrarcı flörtözlüğüyle çomak sokuyor. İkinci kısımda kız arkadaşı Salomeyle güzel vakit geçirmek isteyen Norveçli öğrenci Hanne, bu tatil gününde bir yandan kendisine asılan üç erkeği idare etmek bir yandan da erkeklerden birinden hoşlanan Salomenin gönlünü hoş tutmak zorunda kalıyor. Yer yer duygusal yer yer cümbüşlü anları ve inceden feminist alt metniyle bu keyifli film gönülleri fethedecek."} +{"text":"Bir kasabaya resimlerini yapmak ve de satmak için yerleşmiş olan genç bir ressam, vefat etmiş olan babası ile beraber resmini çizdirmek isteyen genç bir kadınla tanışır. Maryam isimli bu kadın ile, genç ressam arasında çabucak bir bağ oluşur fakat her ne kadar evliliği pek iyi gitmese de, Maryam kocasına karşı bir yanlış yapmak istemez ve genç ressamdan uzak durur. Maryam'in kocası ise, para adına oldukça pis işlere bulaşmıştır ve kendisini aldattığını düşündüğü karısını ve ressamı da gördüğü anda öfkeden gözü döner. Bulaştığı tefeciler, Maryam'i ve genç ressamı kaçırarak onlara saatlerce işkence ederler. Fakat olaylara bununla da bitmemiş, hatta daha yeni başlamıştır. Kasaba, bu olaylardan aylar sonra, köprüde tefeciler tarafından öldürülen Maryam'in, intikam almak için, bir hayalet olarak geri döndüğünü söyler. Bir dedikodudan başka bir şey olmayan bu durum, görgü tanıklarının giderek artması ile, gerçek bir durum haline dönüşür. Maryam gerçekten hayalet olarak geri mi dönmüştür? Asıl suçlular bulunarak, cezalarını çekecekler midir? Yoksa sözde geri dönmüş olan Maryam mi bu intikamı alacaktır?"} +{"text":"Aykut Enişte, yalnızlığından şikayetçi olan ve aile özlemi çeken bir adam olan Aykut'un hikayesini konu ediyor. Aykut, evlenip yuva kurmanın hayali ile yaşayan genç bir adamdır. Sevgili Nurhan ile hayallerini gerçekleştirmeye adım adım yaklaşan Aykut, beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalır. Düğüne bir hafta kala dükkanına hırsız giren Aykut, tüm birikimini kaybeder. Dükkana hırsızın girmesi, sadece Aykutun maddi kaybına neden olmaz aynı zamanda başına türlü işler açılmasına da neden olur. Dükkana bakmak için sigortadan gelen Gülşah'ın, Aykuttan küçük bir iyilik istemesi hepsinin hayatının değişmesine neden olur. Kendi halinde kimsesiz bir adam olan Aykut, bir anda kendisini iki ailenin damadı olarak bulur."} +{"text":"Eski aşkını takıntı haline getirmiş bir kadının, adamın yeni karısını takip etmesi ve evine hapsetmesini konu alıyor. Michelle ve Robert, bebek sahibi olmaya çalışan ama bu konuda şüpheleri olan yeni evli bir çifttir. Michelle bir gün spordan çıktıktan sonra kahvesini alıp, bir kahvecide işlerini hallederken yanına Linda isimli bir kadın gelir. Onu her yerde gördüğünü ve tanışmak istediğini söyleyen Linda, Michelle'i biraz zorla da olsa evine davet etmeyi başarır. Linda'nın ısrarcı tavrından şüphelenmeye başlayan Michelle kalkmak için fırsat kollar ancak Linda'nın, Michelle'i bırakmaya pek niyeti yoktur. Michelle daha fazla dayanamayıp kalkmaya yeltendiğinde, Linda Michelle'in kafasına vurarak onu bayıltır ve böylelikle Linda'nın asıl amacı ve kim olduğu yavaş yavaş ortaya çıkmaya ve tansiyon artmaya başlar."} +{"text":"Dünyanın en ünlü sopranosu, gerçek bir diva, ölümünden kırk yıl sonra Maria Callas, kendi yaşamını kendi sözleriyle anlatıyor. Dünyanın dört bir yanındaki arşivler ve özel koleksiyonlardan toplanmış, daha önce hiç gün yüzüne çıkmamış filmler, fotoğraflar, özel mektuplarıyla bu eşsiz efsane, beyazperdeye geliyor. Aristotle Onassis, Marilyn Monroe, Alain Delon, Yves Saint-Laurent, J. F. Kennedy, Luchino Visconti, Winston Churchill, Grace Kelly ve Liz Taylor da bu olağanüstü filmde yer alıyor. Filmde Callasın yazılı sözlerini ünlü oyuncu Fanny Ardant seslendiriyor. İçimde iki kişi var: Maria ve La Callas diyerek trajik bir yaşam sürdüren efsane, benzersiz başarıları, özel hayatı, skandalları, aşklarıyla ilk kez böylesine ayrıntılı bir şekilde filme aktarılıyor."} +{"text":"Aşk en beklenmedik anlarda en beklenmedik vesilelerle karşımıza çıkar, mesela Country müzik sayesinde... Yalnızlıklarından bunalıp gelecekten umudu kesen Ali ile Ava, işte böyle karşılaşır. Ailesine bağlılığı yüzünden mutsuz evliliğini hala sürdüren otuzlarındaki Ali, Ava'nın şefkatine ve sıcaklığına kapılır. Eski eşinin bıraktığı travmayı atlatamayan ellilerindeki Ava, Ali'nin karizmasına ve mizah anlayışına hayran kalır. Ava ile Ali müzik, edebiyat, kahkahalar ve dans dolu unutulmaz bir ay geçirirken geçmişin karanlık yüzü ve bağlılıklar su yüzüne çıkmaya başlar. İlk gösterimini 2021 Cannes'da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde yapan Ali ve Ava Dylan, Daniel Avery, İrlanda folk ezgileri, Sylvan Esso şarkılarıyla dolu, insanın içini ısıtan bir aşk hikayesi anlatıyor."} +{"text":"Intimate Parts, günümüz Moskovasında geçen, erotik /drama tarzında, modern insanların ilişkilerindeki gizlilikleri ve ironiyi mizahi bir dille anlatan bir ilk film. Yönetmenleri tarafından yazılmış olan senaryo, orta yaş dönemindeki Rusların mutluluk, sorumluluk, gizlilik ve seks gibi evrensel konulara bakışını irdeliyor. Bu insanlar birer yetişkin olmuş, para kazanmayı ve sevişmeyi öğrenmiş fakat mutlu olmayı henüz öğrenememişlerdir. Absürd bir fotoğrafçı olan ana karakter Ivan insanların özgürlüğünü kendi algısı ve tarzına göre yansıtmakta, onları kelimenin tam anlamıyla en yalın ve kırılgan hallerinde fotoğraflamaktadır. Ama asıl soru kendin olmak güvenli mi? Bu sorunun cevabını bilmeden herkes gerçek kendini mümkün olabildiğince derine saklıyor, bu da onun sırrı, özeli oluyor. Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Tek başlarına ve gruplar halinde İsrail sınır kontrol noktalarını geçmenin yollarını arayanlar hakkında bir belgesel. İsrail ile Filistin'i ayıran duvarda, sanatçı ve yönetmen Khaled Jarrar, elindeki küçük kamerasıyla, kaçakçıların yardımıyla devriye gezen sınır korumalarına her an yakalanma tehdidi altında, İsrail tarafına tehlikelerle dolu bir geçiş yapmaya çalışan insanları gözlemliyor. Gözleme dayalı yalın bir tarz ile Jarrar, kendi yorumunu katmadan, hayatları bir duvarla sonsuza dek bölünmüş bu pes etmeyen insanların saygı uyandıran uğraşlarını ve kararlılıklarını filme aktarıyor. Film birbirini takip eden her girişimde seyirciyi daha çok içine alarak karşı konulamaz bir yakınlık ve kaçınılmazlık hissi yaratıyor.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Ulusal süt şirketi tarafından işten atılan Maine eyaletindeki bir grup çiftçi, çiftliklerini kurtarma çabasıyla kendi süt şirketini kurar. Sahiplerinin çiftçilerden oluştuğu bu şirket, süt fiyatlarını makul seviyede tutma ve ufak çaplı tarımın geleceği için bir umut ışığı yaratma gayretindedir. Ancak ağır giden satışlar ve gitgide artan faturalarla boğuşan çiftçiler, çıktıkları yolda başarıya ulaşabilene kadar dayanabilecek mi? BETTING THE FARM, MOO Süt şirketinin gelgitlerle geçen ilk iki yılında Aaron Bell, Vaughn Chase, Richard Lary adlı çiftçileri ve ailelerini izleyen bir belgesel. Çiftçilerin hem zaferlerine hem de hüsranlarına yakından şahit olma fırsatı sunan bu belgesel, dönüm noktasındaki Amerikalı çiftçilerin gerçek hayatlarını izleme fırsatı sunuyor.Kaynak:Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali"} +{"text":"Sanal kum havuzunda kime oynama izni verdiğine dikkat et. Eski dostların bile olsa... Aaron Clark'ın her şeyi vardır: finansal güvence, güzel bir eş, ve birbirine bağlı eski arkadaş çevresi. Ancak bu rahat hayatı, eski sınıf arkadaşı ve meşhur yılan Teddy'nin gelişiyle mahvolur. Teddy hayatlarına bir şekilde katılır, Aaron'un karısıyla arkadaş olur ve Aaron'un 40. doğum günü sürprizini kaçırır. Onları sistematik bir şekilde evde, işte ve sanal alemde takip eder. Aaron'un başarısının verdiği acıyla, Teddy iş ilişkilerine burnunu sokar ve yolsuzluklarını gasp ve intikam ile tehdit ederek ortaya çıkarır. Aaron düşene kadar, ara vermeden işine devam eder. Ve ansızın herkesin aklına şu soru gelir: Aaron gerçekten göründüğü gibi bir adam mı? Ya da \"Kimse, kimseyi en azından kendilerini gerçekte bilemez?\" Bu derin, karanlık soru insan doğasının orta yerine oturur, ve Brief Reunion bazı rahatsız edici ve neredeyse ölümcül cevaplar bulur."} +{"text":"Yönetmenliğini Alfonso Cuaron'un üstlendiği ve başrollerini Sandra Bullock ile George Clooney'nin paylaştığı Gravity, 2013 yılının en fazla ses getiren filmlerinden. Uzayda bulundukları sırada yaşanan bir felaket, Dr. Ryan Stone ve astronot Matt Kowalsky'yi bir ölüm kalım mücadelesinin içine iter. Dünya ile tüm iletişimleri kopan ve dahası uzayın sonsuz karanlığına doğru savrulan ekip üyelerinin oksijenleri de hızla tükenmektedir. Zaman geçtikçe hayatta kalma umudunu gitgide yitiren Dr. Ryan Stone, Soyuz uzay mekiğinden Dünya ile iletişim kurmaya çalışır. Ancak telsizin diğer ucunda dilini bile bilmediği bir adam vardır. Birbirlerini anlamasalar da, kısa ve duygu yüklü bir sohbet gerçekleştirirler. İşte bu kısa film, o unutulmaz sahneyi telsiz bağlantısının diğer ucundaki Aningaaq karakterinin gözünden anlatıyor."} +{"text":"Michel Gondry ünlü dilbilimci Noam Chomskyyle birkaç yıla yayılacak bir zaman diliminde söyleşiler yapmak için bir araya gelir. Konuşmanın vedinlemenin kaypak doğasından olacak, Gondry bu buluşmaları Bolex kamerası ve bir ses cihazıyla kaydeder. Yaratmaya çalıştığı samimiyet ve mesafeiçin böyle bir söyleşi formu çok uygundur. Ortaya çıkan sonuç sıradan olmayan, görsel ve biçimsel olarak alışılagelmiş kalıpları zorlayan; en yaratıcıbiçimiyle belgeselle animasyonun harmanlandığı benzeri olmayan bir film. Evet, Gondry hiç üşenmeden Chomskynin düşüncelerini animasyona, çizgilere dönüştürüyor ve kenarlarına düştüğü notlarla bunları anlamlandırmaya çalışıyor. Chomskyyi sıkıştırmayı, onu zaman zaman yanlışanlamayı, bazen de bütün çocuksuluğunu koruyan sorular sormayı ihmal etmiyor. Chomsky, hem felsefi düşüncelerin arasında dans ederken hem deen mahrem ve kişisel anları hakkında konuşurken, kısacası en insani ve en kırılgan haliyle karşımızda! Kim demiş düşünceler filme alınamaz diye!"} +{"text":"Yaz boyunca görüşemeyen Deniz ve arkadaşlarının birbirlerine anlatacakları çok şey vardır. Son sınıftaki erkeklerin boyu ansızın uzamış, yeni albümler piyasaya çıkmış, Balıkesire doğalgaz gelmiştir. Ama aynı zamanda hiçbir şey değişmemiştir sanki. Anne babaları iş güç derdindeyken, Deniz ve arkadaşlarının üniversite tercihi konusunda kafaları hala karışıktır. Günlük hayatın rutin telaşı içinde bir yandan gelecek planları yapar bir yandan da ergenliklerinin en çetrefil dönemini yaşarlar. Kayayla yakınlaşıyor olsa da Denizin aklı hala rehberlik hocası Fırattadır. Arkadaşlarına bunun her zamanki gibi bir şey olmadığını kanıtlamak ister. Hem arkadaşlarının gelecek tasarılarından, hem de anne babasının mevcut durumlarından farklı bir hayatı arzular Deniz. Kimsenin bilmediği bir şarkı, umutsuz bir aşk, yalnızlık... İstanbul yerine Ankara, fen yerine sosyal bilimler Başka bir dünya ama neresi?"} +{"text":"Soğuk bir iklimde geçen sıcak bir film. Atlar ve İnsanlar İskandinav sinemasında belirli bir akımın güzel bir örneği. Diğer pek çok İskandinav filmi gibi, Protestan bir toplumdaki hayatın önümüze çıkardığı hüsranlara tasasız fakat eleştirel bir bakış açısı getiriyor: arzu karşısında iffet; özel ve umumi olanı birbirinden ayırma savaşı; göçmenleri ancak çok geç olduğunda fark etmek; yaşlanma; yalnızlık; ikiyüzlülük; içki alışkanlığı. Filmin hikayesini şekillendiren bütün bu farklı olay örgülerinin içinde atlar da var, ve evet çok dokunaklı ve güzeller. Fakat nihayetinde söz konusu olan atların kendisi değil insanları aptallıktan kurtarıp rahatlatma yetenekleridir. Bu da, Atlar ve İnsanlar'ı gittikçe yaşlanan sarışın Protestanlar'a ve onlar gibi diğer meraklı insanlara hitap eden ahlak masallarının hafif ve eğlenceli bir derlemesi haline getiriyor."} +{"text":"Romandan uyarlanan Syrup acımasız reklam dünyasını şan, şöhret ve hayallerindeki kadının peşinde koşan genç bir dehanın gözünden anlatıyor. Pazarlama bölümünden dereceyle mezun olan Scat zengin ve başarılı insanlarla bir arada çalışmak için gereken her şeyi yapabileceğini kanıtlayacaktır. Scat cinsellik satar söylemine yeni bir anlam veren yeni bir ürünle ortaya çıkar. Bunun kendisini en üst noktaya getireceğinden emindir. Tabi eğer patronunu güzel ve gizemli 6nın milyonlara değer bir fikir olduğuna ikna edebilirse En iyi dostu tarafından ihanete uğrayan Scat kandırmaca ve hile ile dolu bir sektörle karşılaşmıştır. Bu şan ve şöhretin kendi etik anlayışına zarar verdiğini düşündüğü için, kendi özünü yeniden bulmaya çalışır. Normal bir insanın günde yaklaşık sekiz yüz reklam gördüğü bir dünyada, bu film reklamcılık dünyasına farklı bir taraftan bakıyor."} +{"text":"Roy adındaki her zaman arabalar ile iç içe olan bir adamın hızlı ve güzel geçe hayatı yaklaşmakta olan büyük bir lig yarışı için daha da hızlı geçmek zorundadır. Ancak bu sıralar yapmaktan sevk aldığı ve hayatını harcadığı arabalar ve onların parçaları ile arasında bir engel oluşacaktır. Bu araba parçalarından daha hızlı ve daha kullanışlı arabalar yapmasındaki küçük engel uzun zaman önce ayrıldığı eşi ve bu eşinden olan bir küçük kızıdır. Küçük kız tatil nedeni ile babasının yanına gelecektir ve bu tatilin zaman zarfında her zaman büyük bir sorun olması korkusu şimdiden Roy'u kaygılandırmaktadır. Ayrıca tatil tarihi ile yarış tarihi kesişmekte ve bu yüzden de kendi başarısı için daha fazla endişelenmesi gerekmektedir."} +{"text":"Giritte hüküm süren güçlü kral Minos, gücünü kanıtlamak için Poseidondan ona kurban edeceği bir boğayı denizden çıkartıp vermesini ister. Ama hayvan Minosa o kadar güzel görünür ki onu kurban etmeye kıyamaz ve saklar. Bunun yerine başka bir boğayı kurban eder. Poseidon bunu fark ettiğinde çok sinirlenir ve Minosun karısı Pasiphaede boğaya karşı bir aşk uyandırır. Pasiphaenin boğayla çiftleşmesinden boğa başlı ve kuyruklu, insan bedenli Minotaur doğar. Minotaur, sanatçı Daidalosun yaptığı, Labyrinthos adlı, içinden kimsenin çıkamayacağı yapıya kapatılır. Minotaur insan etiyle beslenmektedir. Bunun için, Atinalılara karşı savaş kazanmış olan Minos onlardan, haraç olarak, her yıl Minotaurun yemi için yedi genç erkek, yedi genç kız ister. Üçüncü haraç yılı geldiğinde, Theseus Minotauru öldürmek için Girite giden gemiye biner. Labyrintosa sokulacak kafile halkın gözü önünden geçirilirken, kralın kızlarından Ariadne Theseusu görür görmez ona aşık olur. Daidalosun öğüdüyle Theseus'a bir yumak iplik verir. İpliğin ucunu girişe bağlamasını, böylece dönerken ipi takip edip çıkışı bulabileceğini söyler. Ariadne Theseus'un kendisiyle evleneceğine dair bir de söz alır. Theseus, uykuda yakaladığı Minotauru kıpırdamaz halde yere bastırıp yumrukları ile öldürür."} +{"text":"Birbirlerine tereddütle yaklaşan mutsuz bir hasta ve yeni hemşiresinin sıradan hikayesi, evrendeki yerimize ilişkin yanılsamalara, hayatın kendisi kadar etkileyici ve gizemli bir hikayeye dönüşür. Bir kaza sonucu belden aşağısı felç kalan mutsuz genç adamın, yeni hemşiresi ile arasında mesafeli bir ilişki vardır. Öte yandan nadiren uğrayan baskıcı babasının da bir sıcaklık ve anlayışlı olduğu söylenemez. Ani kesintilerle birbirinden ayrılan uzun, hareketsiz planlar, genç adamın olumsuz tavrının hayatı keşfe dair yepyeni, ihtiyatlı bir çabaya dönüşümünü anlatan bir psikolojik dramın ana hatlarını belirliyor. Film beklenmedik bir anda her türlü sadelikten uzaklaşarak tıpkı insanlar gibi doğum ve ölüm döngüsünden geçmek zorunda olan evren için yazılmış tuhaf bir ağıta dönüşüyor. Kurgu, zamanın akışından kurtuluyor ve zaman durduğunda, geçmiş ve gelecek olmadan yaşayabilir misin? sorusu filmin yarısını katediyor. Gerçek, felçli adam ve hemşiresi arasındaki anlatının ardındadır: evrendeki küçük ama muhteşem yerimize dair bir meditasyon. Tüm bunlar uzun, görkemli bir doğum sahnesinde ortaya çıkar."} +{"text":"Dilek eşi Ömer ile mutlu ve huzurlu bir hayat sürdürmektedir. Fakat bir gün dilek bir rüya görür ve aydınlık sakin günler geçmişte kalır. Her şey Dilek'in bir rüyasıyla başlar. Rüyasında ne olduğunu anlayamadığı belirsiz suretler, kulağına şeytana dair bir şeyler fısıldarlar ve uyandıktan sonra ona normal hayatında musallat olurlar. Ömer, bu hayırsız rüyayı geçen gün yaşanan hırsızlık olayına bağlasa da, Dilek kendisine daha derin bir girdaba çeken bu cinleri artık iyiden iyiye hissetmeye başlar. Daha kötüsü Dilekin korkusu şiddete dönüşür ve genç kadının bedeninin kontrol altına almaya başlar. Çaresiz çifti bu konuda uzman olduğu kulaktan kulağa yayılan Belkıs Hoca adındaki bir kadından yardım almak için Bitlis'in yolunu tutar Yerli korku sinemamızda cin unsurunu en sık kullanan yönetmen olarak bilinen Hasan Karacadağın yeni filminde başroller A. Murat Özgen ve Irmak Örnek."} +{"text":"Orta okula giden genç bir kız zorla arabaya bindirilip kaçırılır. Kızın çığlıkları gecenin bir yarısında karanlığı inletir. Bir sonraki gün genç kızın cesedi Arakawa nehrinde bulunur. Dedektif Takashi Oribe veShinichi Mano olay yerine geldiklerinde farkederler ki kıza, vahşice öldürülmeden önce uyuşturucu verilmiş ve tecavüz edilmiştir. Kısa bir zaman sonra, kızın kimliği ortaya çıkar. ismi Ema'dır ve Shigeki Nagamine'nin tek kızıdır. Shigeki Nagamine kızın kimliğini teşhis etmek üzere istasyona çağrılır. Cesedi teşhis ettikten sonra Shigeki yaşama sevincini yitirir. Bir gün Shigeki bilinmeyen birinden telefonla aranır. Arayan kişi Shigeki'ye kızını öldüren 2 genç adamın ismini söyler; Atsuya Tomotaki ve Kaiji Sukano, ayrıca Atsuya Tomotaki'nin ev adresini söyler. Zaten polis soruşturmasındaki yavaşlığa sinirlenmiş olan Shigeki, Atsuka'nın evine gitmeye karar verir."} +{"text":"Eskiden acımasız azılı bir çete üyesi olan Johnny, bu eski yaşamını bir kenara bırakıp yeni bir sayfa açar ve birden tüm kızların kalbini fethedip kendisine hayran bıraktıran çok ünlü bir popüler şarkıcı olur. Yalnız her şeyiyle mükemmel giden hayatında tek bir eksik vardır, o da eski yaşamında tanışıp aşık olduğu, ve ona şarkılar dahi yazdığı Zambak adında bir kızdır. Kahramanımız ne kadar istese de, eski aşkı Zambağın yerini bir türlü öğrenemez. Sonunda onun bu zafiyetini keşfeden eski çetesi, Zambağın yerini bildikleri blöfüyle ona bir tuzak kurmak isterler. Aslında bu tuzak, içinde Johnnyin gazino patronunun da olduğu ve kahramanımızın hırsızlık yeteneğini kullanarak şehrin en büyük kuyumcusunu soymaya varacak bir suç örgüsünün başlangıcı olacaktır. Onu sanki bir hırsız gibi gösteren video kasetle şantaj yapılan Johnny, eli mahkum, hiç istemese de, bu soyguna dahil olmak zorunda kalır, ama tam soygun günü sürpriz bir şekilde, Zambağın o kuyumcuda çalıştığını gören kahramanımız tüm fikrini değiştirecek ve herşeyi altüst edecektir. Ama ne yazık ki, bu başarısız soygun girişiminin ardından, Zambak da dahil herkes kahramanımızı soygunun faili sanır; ve Bundan sonra ki bir sürü olay ve trajediden sonra, kahramanımız eski temiz sicilini tekrar kazanabilmek için Patronunun malikanesine dalmaya karar verir. Halbuki, Dedektif Wang, Johnnyin gerçekten suçsuz olup olmadığını dikkatli gözleriyle anlamıştır bile"} +{"text":"İspanyol göçmeni olan Rapha, anne babasının ölümünden beri, babasına ait olan garajı işletmekte ve kardeşi Manuyü tek başına büyütmektedir. Bunun için umut vaat eden bir boks kariyerinden vazgeçer. Thai boksu dünyasında başdöndürücü bir yükselişi tanıma sırası Manudedir. Güçlü işadamı Bay Thanın varisi olarak görülen Tony, her ne pahasına olursa olsun, Raphanın tamirhanesini satın almak istemektedir. Ancak, Rapha kararlı bir şekilde buna karşı çıkmaktadır. Chinh Çinlidir. Bir çok ülkeyi geçerek Fransaya gelir. Erkek kardeşi Noi, uzun bir ayrılıktan sonra onunla Fransada buluşmuştur. Chinh Raphayla tanışır. İkisinin arasında bir yıldırım aşkı olur. Bu, şimdiye kadar asla kendileri için yaşamamış olan bu iki genç insanın hayatında bir güzelliktir. Aşklarının gücü oluşturulan kuralları yıkacaktır. Ama Chinh Tonye sözlendirilmiştir ve Tonynin onu elinden kaçırmaya niyeti yoktur."} +{"text":"Film, yüzme hocası Sebastianla öğrencisi Martinin gerilim ve çıkmazlarla dolu hikayesini anlatıyor. Martin 16 yaşında bir lise öğrencisidir. Çevresini ve kendini tanıma süreci içerisindeki genç adam, tehlikeli ve kural dışı bir oyun oynar. Ancak bu oyun ilgi duyduğu hocasıyla ilişkisinin toplumsal tabular ve ön yargılarla sınanmasına neden olacaktırFilmin ilk sahnesi doktor muayenesindeki Martinin vücudunun bölümlerinden oluşan birbirinden farklı yakın planlarla başlar. Bu aynı zamanda Martinin bedenini fark etmeye başlamasının habercisidir. Birlikte yüzdüğü sınıf arkadaşları ve çevresindeki diğer erkeklere başka türlü bakmaya başladığını fark eder daha sonraki sahnelerde Martin. Bunlar bize yine ayrıntı planlarla sezdirilmeye çalışılır. Bu sahnede Martinin baktığı duvardaki mavi kelebek resmi filmin sonuna doğru anlam bulmaya başlayacak ve zorlama da olsa kelebeğe cinsel bir figür yüklenip, bu tanıma süreci tamamlanacaktır."} +{"text":"Ortaokul hayatının büyük bir bölümünü beyzbola ayıran Haruna Nagashima, lise hayatına önemli değişikliklerle başlar. Artık beyzbolu bırakmış ve okuduğu shojo mangalardaki gibi bir aşk bulmaya karar vermiştir. Ne var ki, beyzbol oynadığı için kaslı bir vücuda sahip olmuştur. Kaslı bir Tomboy olması yetmezmiş gibi moda anlayışının da kıt olması, Harunanın ne kadar istese de feminen çekici bir bayana dönüşmesini engellemiştir. Ancak hiçbir erkek tarafından beğenilmemesi, kimsenin ona çıkma teklif etmemesi Haruna için problem değildir çünkü Haruna kendisine her şeye rağmen bir erkek arkadaş bulmaya kararlıdır. Tüm zorlamasına rağmen erkek arkadaş bulamayan Haruna, kendisini çekici bir bayana dönüştürmesi için bir koç bulmaya karar verir ve Yoh Komiyamayı kendisine koçluk yapması için seçer. Ancak Yoh, ilk başta ilgilenmese de sonrasında Harunaya koçluk yapmaya ve onu çekici bir bayana dönüştürmeye karar verir. Ancak bunun için bir şartı vardır; Harunanın ona aşık olmaması"} +{"text":"Joey Jones, Afganistan'da kendi biriminin bir top atışıyla paramparça olmasına tanık olduğundan beri Londra sokaklarında yaşamaktadır. Bir yandan geçmişini unutmaya, bir yandan da yeni problemlerden uzak durmaya çalışmaktadır. Acımasız bir çeteden kaçarken Convent Garden'da zengin bir adamın dairesine girer ve üst sınıf kimliğine bürünür. Joey arkadaşı ve sponsoru Rahibe Cristina ile günah çıkarmaya giderken, hamile kız arkadaşı bir nehirde ölü bulunur. Bu olay üzerine Joey bu cinayetin sorumlusunu bulmak için Çin mafyasındaki bağlantılarını kullanmak zorunda kalır. Joey adaleti sağlayana kadar durmayacaktır. Ünlü senarist Steven Knight'ın yönettiği Hummingbird, korkunç bir geçmişe sahip yaralı bir adamın, bu kendi kurallarını yıkmak anlamına da gelse doğru olanı yapmak için mücadele etmesini konu alıyor..."} +{"text":"Hae-won otuzlu yaşlarında bir kadındır. Kendisini kariyerine odaklamıştır. Seulde yalnız başına yaşayan kadın bir gün şans eseri bir cinayete tanıklık eder. İş yaşamı iyi giderken bir anda karmaşık olayların içine düşer. Bu yaşadığı olumsuzlukları gören Banka, Hae-wona tatil izni verir. Hae-won bu izni küçükken büyük babasını ziyaret için gittiği Moodo ismindeki adaya yolculuk yapmak için kullanır. Burada çocukluk arkadaşı Bok-nam ile karşılaşır. Daha önce kendisi ile iletişime geçmek istemiş ancak ona ulaşamamıştır. Ada da Bok-nam alay konusu haline gelmiş bir kişiliktir. Zor durumda olan kadın Hae-wondan yardım ister. Tek isteği adadan kaçmak için ona yardım etmektir. Zor ve karmaşık yaşantısının içine Bok-namı sokmak istemez. Bok-nam bu cevapsız kalan yardım çağrısının intikamını alacaktır."} +{"text":"Belgesel film çok yönlü tasarımcı Herbert Matterın sıra dışı yaşantısını ve önemli eserlerini bir araya getiriyor. Tarihi görüntüler, eski fotoğraflar, daha önce yayımlanmış belgelerle birlikte film neredeyse unutulmaya yüz tutmuş bir yaratıcı dahinin yeniden hatırlanmasına yardımcı oluyor. İkonik İsviçre seyahat posterleri, 1939 New York Dünya Fuarında yer alan pavyonlar, Conde Nast yayınları için çektiği fotoğraflar, Knoll mobilyaları için hazırladığı şirket imaj tasarımları ve elbette MoMA ile Guggenheim Müzeleri için tasarladığı sayısız katalog Yönetmen Reto Caduff bu eşsiz tasarımcıyı anlattığı filmde Matterın çağdaşı ve dostu olan Alberto Giacometti, Charles ve Ray Eames ya da Jackson Pollock gibi isimleri de ilminin anlatısının yapısına dahil ediyor."} +{"text":"Otuz üç yaşındaki New York'lu Yahudi eşcinsel ressam Tobias Schneebaum, 1955te Fulbright bursiyeri olarak gittiği Peruda, Harakambut adında yamyam bir kabilenin yanında yedi ay kalır. Burada, cinsel pratiklerini inceledigi denekleriyle birlikte olmaktan geri durmaz. Bu toplumun temelini, doğup büyüdüğü Batı dünyasında ender rastlanan şefkat ve merhamet gibi insani duygular oluşturmaktadır. Peru deneyiminin ardından Amerikaya dönse de, New Yorkun şaşaalı galerilerine asla dönemeyecektir. Sanat ve antropoloji çalışmalarını, Yeni Ginede, biseksüelliğin norm sayıldığı Asmat kabilesinin yanıda sürdürür. 2000 yılında, yönetmen ve yapımcı David ve Laurie Gwen Shapiro kardeşler, yıllar önce yasamini kokten degistiren deneyimlerinin izini bir kez de bizim tanikligimizda surmek icin 78 yasindaki Parkinson hastasi Tobias Schneebaumu Peru ve Yeni Gineye yeniden gitmeye ikna ediyorlar. Boylelikle, dokunakli kavusma hikayelerine bizi de ortak ediyorlar. Nehri Sagina Al, yasama mizah ve serinkanlilikla bakan, durust, cana yakin, olagandisi bir adama dair, antropoloji, toplumbilim, sanat ve cinsellikten de nasibini almis olagandisi bir belgesel."} +{"text":"Güzel, mutlu ve başarılıParislibir yönetici olan Nathalie üç senelik evliliğin ardından aniden dul kalır. Ruh eşi olan kocasının ölümüyle baş edebilmek için, kendisini işine adar. Bu durumarkadaşlarını, ailesinive çalışma arkadaşlarını da korkutmaktadır. Bir gün Nathalie'nin yaşama sevinci açıklanamaz bir biçimde kendisine bağlı çalışan Markus tarafından yeniden alevlenir. Markus görünüşte sıradan, beceriksiz ve çok da yakışıklı olmayan bir adamdır. Başta Nathalienin beklenmedik ilgisi karşısında afallayan Markus zamanla onun duygularına inanmaya başlar ve aralarındaki romantizm artar. Bir süre sonra, ilişkileri tuhaf olmaktan çıkıp gerçek sevgiye dönüşen Nathalie ve Markus kendi şüpheleri kadar çevrelerindeki insanların yargılayıcı tavırları da dahil birçok engeli aşmak zorunda kalırlar..."} +{"text":"Fantezi dünyasında sessiz sedasız bir hayat süren, tirajı yüksek \"Life!\" dergisinin fotoğraf arşivinde çalışmakta olan Walter, kendini hiç beklenmedik bir maceranın içinde bulur. Yeni iş arkadaşı Cheryl'la masumca flört etmeye başlamasının sonrasında hayatı, hayalindeki sevgilinin gerçeğe dönüşmesiyle değişir. Cheryl, onun uzun süredir düşlediği aşkın vücut bulduğu insandır. Ancak Walter, büyüsünün bozulacağını düşündüğünden hislerini Cheryl'a açıklamakta tereddüt etmektedir. Bir yandan da derginin artık yalnızca internetten yayın yapacağı haberini alması, onu işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya getirecektir. Derginin basılı yayın hayatına veda edeceği son sayısında çıkması planlanan önemli bir fotoğrafın yok olmasıyla işler karışır. Walter'ı ve Cheryl'ı akıl almaz olaylar ve sürpriz gelişmeler beklemektedir"} +{"text":"Babaları ile birlikte Madeira adasında kalan iki genç kız, Annette ve Marie'nin tutkulu kardeşlik öyküsü. Annette artık evlilik çağındadır ve karşısına Arthur isimli genç bir arkeoloji öğrencisi çıkar. Çift kısa sürede evliliğe karar verir. Bu duruma çok içerleyen ve ablasını yitireceğini düşünen Marie, düğüne çok kısa bir süre kala intihar eder. Kardeşinin ölümü Anette'yi yıkar ve adadan ayrılır. Evlenmekten vazgeçen ve şansını başka erkeklerle denemek isteyen Anette, her birlikte olan erkeğin esrarengiz biçimde ölmesiyle çaresiz kalır. Korku türü olarak yazılsa da film aslında gerilim türüne daha yakın. Franco o dönem için pek çok filminde uyguladığı +18 öğeleri az da olsa yine kullanıyor."} +{"text":"Oyuncu olma hayallerini bir türlü gerçekleştiremeyen 25 yaşındaki miskin Kinuta, kumar bağımlısı olmuştur. Parasız, kaybeden ve artık boğazına kadar borç batağı içindeki Kinuta, borcunu ödemek için Japon mafyası için ceset kaçakçılığı yapmak zorunda kalır. Emektar kaçakçı Joe'nun çırağı olarak çalışmaya başlar ve aldığı ilk pakette yakuzaların boğazlanmış cesetleri bulunmaktadır. Üstelik bunlara büyük patron Tanuma'nın başsız bedeni de dahildir. Çin mafyası için çalışan gey kiralık katiller Vertebrae ve Viscera bu olayın failleri olarak Tanuma çetesi tarafından aranmaya başlar. Shoehei Manabe'nin aynı adlı kült çizgi romanından uyarlanan film, Katsuhito Ishii'nin gerek karakter yaratmadaki başarısıyla, gerekse aksiyon sahnelerindeki ritmi ve mizahı kontrol edişindeki ustalığıyla şimdiden kült olmaya aday."} +{"text":"Hislerimi İncittin, üç karakterin kendi arızalarıyla başa çıkmaları ve yeni bir ilişkiyi canlandırmaları üzerine bir aşk hikayesi. Bu ketum, ama minimalist melankolisiyle sizi sarmalayacak filmde ilk göze çarpan şeyler, yeni yürümeye başlamış çocuklar ve onların bakıcılığına aday, duygusal yaşantıları hala emekleme aşamasındaki yetişkinler. Bu, doğanın ve mevsimlerin geçişinin de birer karakter gibi dahil olduğu bir film. Aynı zamanda, Courtney'e kendisini kanıtlamak için çocuk bakıcılığı yapan Johnny'nin, kendisine çok benzeyen Macon'dan eski kız arkadaşını geri kazanma savaşının hikayesi. Diğer yandan, bu üçlünün içinde bulundukları karanlıktan kurtulmak ve birbirleriyle ilişki kurmak için gösterdikleri çocukça çabanın da hikayesi. Steve Collins, bu hayli orijinal ikinci filminde, profesyonel olmayan oyuncuların doğaçlama performanslarından faydalanarak, ortaya modern aşık olma biçimleri üzerine tarif edilmesi güç bir film çıkarıyor."} +{"text":"Küçük bir kasabada yaşayan genç bir kadın bir akşam gezici bir karnavala katılır. Orada karşılaştığı bir palyaço karnavalın sirkini ziyaret etmesi ve şovun yıldızı Trapezciyi görmesi için ikna eder. Kadın trapezcinin şovu karşısında büyülenir ama trapezci şovu sırasında bir hata yapar ve yere düşer. Kadın koşup yardım etmeye çalışır ama üzerinde bulundukları yer çöker ve ikili Cirque du Soleilin hayali dünyasına düşer. Ayrı düşen ikili, birbirlerini bulmak için farklı çadır dünyalarında dolaşırlar. Bu sırada Cirque du Soleilin tuhaf ve muhteşem gösterilerini izler ve oyuncularıyla tanışırlar. İki genç insan, Cirque du Soleilin rüya gibi dünyasında bir yolculuğa çıkararak birbirlerini bulmak ve keşfetmek isterler. Şrek, Narnia Günlükleri, Aslan Kral gibi filmlerin de yönetmeni olan Andrew Adamson tarafından yazılıp yönetilen filmin prodüksiyonunda, Akademi ödüllü James Cameron da var. Üç boyutlu olarak perdeye gelen film Cirque du Soleilden artistik ve akrobatik perfomanslar sergiliyor izleyici karşısında. Eşsiz görüntülerle dolu bu görsel şölene hazırlıklı olun."} +{"text":"Rio De Jenario Lapa'da işi olmayan yazar adayı Zeca, 5 yıldır sanat profesörü Julia ile yaşamaktadır. Uzun süredir yazmak olduğu romanın 50. sayfasına saplanıp kalmıştırve devam etmek için gereken ilham bir türlü gelmemektedir. Annesinden kalan mirasla rahat bir yaşam sürmektedir fakat bu miras babası tarafından yönetilmektedir. Zeca Julia'nın en iyi arkadaşı Carol'un dairesinde yalnız olduklarını görünce aralarında gizli bir ilişki olduğunu düşünür ve Carol'a takıntılı hale gelerek onu takip etmeye başlar. Böylece Zeca'nın karma karışık yeni hayatı başlar: Julia çalışır ve doktorası için uğraşırken Zeca Carol'la, geceleri ise Julia'yla birlikte olmaya başlar. Zeca hem Carol hem de Julia ile birlikte olabilmek için bir plan yapar ama hayatı hiç de onun planladığı gibi gitmez..."} +{"text":"Öğretmenler gününde kızlı-erkekli bir grup genç, ilkokulda kendilerini eğiten öğretmenleri Bayan Parkı ziyaret etmek için kırsal bölgedeki evine gider. Artık yaşlı ve tekerlekli sandalyeye mahkum olan Bayan Park, o gençlerle aynı yaşta, eski bir öğrencisi olan genç bir kız Mi-ja tarafından bakılmaktadır. Ve Mi-ja öğretmeninin kendisi gibi geçmişte öğrencileri ve arkadaşları olan bu gençler için güzel yiyecek ve içeceklerle donattığı bir ziyafet hazırlamıştır. Kimi tek başına, kimi arkadaşıyla güle oynaya gelen bu gençler hal hatır sorup, öğretmenlerine saygılarını sunarlar. Ancak bu gençlerde tuhaf bazı şeyler vardır. Hepsi fiziksel ya da ruhsal varlıklarında bir rahatsızlığın izini taşımaktadırlar. Misafirliklerindeki ilerleyen zamanla birlikte önce laf arasında, sonra daha sert bir biçimde bu izlerin sorumlusu olarak öğretmenleri Bayan Parkı açıkça suçlamaya başlarlar. Bu öğretmenler günü kutlamasına sanki intikam almaya gelmiş gibidirler."} +{"text":"Pussy Riot grubu, Moskovada bir katedralde yaptıkları bir performans sonrası haklarında açılan dava ile dünya gündemini meşgul etmişti. Adlarına şarkılar bestelenmiş, Madonna gibi ünlü şarkıcılar konserlerinde Rus kızlara destek mesajları göndermişlerdi. Pussy Riot: Bir Punk Duası, grubun olaylı performanslarından ceza almalarına kadar geçen süreci anlatan bir belgesel. Filmde, grup üyelerinin eski performanslarının görüntüleri ve yakınlarıyla yapılan röportajlar kızların portrelerini sunarken; Ortodoks teyzeler, muhafazakar amcalar, ekşi suratlı polis memurları, hakimler ve televizyon sunucuları günümüz Rusyası hakkında ipuçları veriyor. Grubun performansının görünür kıldığı kısıtlı ifade özgürlüğü, din-iktidar ilişkisi ve çarpık bir hukuk sistemine de değinen film, sadece Pussy Riota değil Putinin Rusyasına da giriş yapmak isteyenler için iyi bir fırsat."} +{"text":"Jeon Seung-chul daha iyi bir yaşam için Kuzey Kore'den Güney Kore'ye sığınır. Sokakta afişini gördüğü her türlü işlere, en bayağı ufak işlere bile girip çalışır: Silahlanır. Fakat \"Kuzey Kore'den gelen bir ajan\" sıfatı yüzünden sık sık komşuları tarafından dövülür ve zorbalanır. Yaşamı ilk üç rakamı \"125\" olan vatandaş kimlik numarasının onu bir göçmen olarak gösterdiği için daha da zorlaşır, sık sık Koreli arkadaşları ile arasında keskin bir çizgi çizilir. İşler kilisesindeki şarkıcı Güney Koreli bayana aşık olmasıyla daha karmaşık hale gelir. Onun kalbini kazanmak için Jeon, onunla aynı yerde şarkıcı olarak çalışmaya başlar, fakat kadın çalıştıkları yeri kilisede kimseye söylememesini ister, çünkü o bu işin hıristiyanlar için utanç verici bir iş olduğuna inanmaktadır. Bu arada, Jeon onun gibi göçmen olan oda arkadaşı ile yurttaşlarının hırsızlıkları ve hileleriyle uğraşmak zorundadır. Jeon'un hayatındaki tek memnun edici şey terk edilmiş bir köpektir. -alntı: turkcealtyazi"} +{"text":"Yeni Güney Afrika sinemasının bu gözde yapıtı, gerçek bir yer ve olayı perdeye getiriyor. 1950lerde Johannesburgda yayınlanan Drum adlı dergide başarılı bir gazeteci olan Henry Nxumalo, etliye sütlüye karışmayan spor yazıları yazmaktan bıkar, siyaset eleştirileri de içeren başka günlük konulara eğilmeye başlar. Bu değişilikten başta biraz kaygılanan editörü, yazıların çektiği büyük ilgiyi görünce onu yüreklendirmeye başlar. Ne var ki sıra hükümetin gizli bir niyetinin keşfedilmesine gelince işin rengi değişir; dergi şehrin en canlı Afrikan mahallesi olan Sophiatownun yıkılacağını, mülklerinin de bu yolla sahiplerinin ellerinden alınacağını açığa çıkarınca başarı kötü bir sonla noktalanır. Johannesburgun, Afrikalı sakinlerinin alımlı müzik ve eğlence dünyasını zamanın mekan ve dekorları içinde çekici bir şekilde yeniden yaratan bu film aynı zamanda yakın tarihimize kadar gelmiş dünyanın en acımasız siyasi düzenlerinden birinin de karmaşık bir çizimini sunar. Film piyasaya çıktığı zaman yapılan değerlendirmelerde en bağlayıcı öğelerinden birinin Afrikan Amerikalı oyuncu Taye Diggsin başroldeki harika oyunu olduğu vurgulanıyor. Film FESPACO Sinema Festivali Büyük Ödülü (2005) aldı."} +{"text":"Gizlenerek bir yaşam sürdürmek, aktivist olmak ve aşık olmak... 12 yaşındaki Juan, yaşamını gizlenerek sürdürür, tıpkı annesi, babası ve sevgili amcası Beto gibi, evinden uzakta, başka bir isim altında. Juana Ernesto diyorlar. Sene 1979. Juan ve ailesi yıllar süren sürgünden sonra Arjantine sahte kimliklerle dönerler. Askeri diktaya karşı mücadeleyi sürdüren Montoneros Örgütünün üyesidir hepsi. Bir gün, Juan okulda Maria ile tanışır. Ama Juan gerçek adını unutmalıdır, hem kendi iyiliği hem de ailesinin güvenliği için. Benjamin Avilanın başından geçen gerçek olaylardan esinlendiği bu ilk filmi, San Sebastian ve Havana film festivallerinden yapım ödülleri aldıktan sonra seyirciyle ilk kez Cannes Film Festivalinde buluştu."} +{"text":"Dünyamız görünmeyen bir düşman tarafından istila edilmişti. İnsanların bedenleri, bu istilacılar için sahiplik yaparken bedenler bir değişikliğe uğramamış gibi görünse de, zihinleri ele geçiriliyordu. Neredeyse herkes teslim olmuştu. Geriye kalan vahşi birkaç insandan biri olan Melanie, yakalandığı zaman sonunun geldiğine inanır. Göçebe, Melanie'nin bedenini alan ruh, yetkililer tarafından bir insan bedeninin içinde yaşarken karşılaşabileceği zorluklar hakkında uyarılmıştır: Baskın duygular, hislerin yoğunluğu, çok canlı olabilen anılar Ama Göçebe'nin beklemediği bir zorluk vardır: Bedeninin önceki sakini zihninden vazgeçmeyi reddeder. Göçebe, Melanie'nin düşüncelerinin derinlerine inerek geri kalan insanların nerde olduğunu öğrenmeye çalışır. Ama Melanie'nin zihninde tek görebildiği, sevdiği adamın, hala saklanan bir insan olan Jared'ın hayalidir. Bedeninin arzularına direnemeyen Göçebe, yakalamak zorunda olduğu bu adama karşı özlem duymaya başlar. Dış güçler, Göçebe ve Melanie'yi, aslında istemeseler de, ortak bir hedefte birleştirir ve birlikte sevdikleri adamı bulmak için tehlikeli ve sonu belli olmayan bir macera için yola koyulurlar..."} +{"text":"Film, 60'lı yılların sonunda ebeveynleri iş aramak için Fransa'ya göç eden ve duygularını ifade edemeyen katı bir kadın büyükanne Maria'ya emanet edilen küçük bir kız çocuğu Lucia'nın hikayesini anlatıyor. Aylar geçtikçe, Lucia'nın yaşamı insanlarla ve akrabalarla tanışmakla çevrilir. Merak, onu yetişkin dünyasına özellikle de uzak durması ya da keşfedilmesi gereken aile çevresindeki erkeklere iter. İçlerinden biri korkunç bir sır saklamaktadır ve Lucia kurban olarak kalacaktır. Düşmanca bir sosyal bağlamda küçük Lucia çok yüksek bir bedel öder ancak ilk etapta çok nefret ettiği büyükannesi ona savaşmayı, onurlu, güçlü ve iyimserlikle büyümeyi öğretecektir. Gerçekten de 30 yıl sonra Sicilya'ya geri dönen Lucia, hayatını yeni kaybetmiş büyükannesinin onu şeytanlarından nasıl kurtardığını keşfedecek ve sonunda kendi hayatını yaşama gücüne sahip olacak."} +{"text":"Ahmet Dirimlioğlu, psikoloji temalı romanlar yazan bir yazardır. Yeni romanını sessiz ve huzurlu bir ortamda yazabilmek adına İstanbul'un Taşdelen semtinde, tam ormanın içinde bir ev satın almıştır. Ama işler istediği gibi gitmez, altı ay geçmesine rağmen bir türlü romanına başlayamaz. Bir gece arabasıyla ormanın içindeki çeşmeden su doldurmaya gider. Dönüşte teybin ayarları ile uğraştığı dikkatsiz bir anında bir şeye çarpar. Etrafı araştırır, ama kazaya sebep olan şeyle ilgili hiçbir şey göremez. Ahmet, doğum gününün olduğu iş yükü bir hayli yoğun bir haftada gerçekleşen bu kazanın etkisini bir türlü üzerinden atamaz. Yazma sürecinden dolayı karışık olan zihni, yaşadığı mahallenin keşmekeşi ve mahallelinin kazadan haberdarmışçasına tavırları yüzünden daha da bulanıklaşacaktır."} +{"text":"Mürettebatının tamamı denizci kadınlardan oluşan bir gemi, işlerini tamamlamak için denize açılır fakat ne var ki, mürettebatın üyeleri başlarına gelecek olan büyük talihsizliklerden tamamen habersizdir. Kim olduklarını bile bilmedikleri, hatta insan mı yoksa yaratık mı olduğunu anlayamadıkları düşmanlara karşı hayatları pahasına büyük bir mücadele vermeleri gereken bu mürettebat, bu da yetmezmiş gibi, en yakın kıyıdan 600 mil uzakta kaldıklarını anlarlarken, denizin ortasında çok büyük bir fırtınaya yakalandıklarını da fark ederler. Birisinin izinsiz olarak gemilerine sızdığını öğrenen mürettebat, artık korkudan ne yapacaklarını bilemez bir hale gelmişlerdir ve bir strateji oluşturmak onlar için ölüm kalım meselesi haline gelir fakat ne olduğunu bile bir türlü anlamakta zorlandıkları bir şeye karşı savaş vermek, mürettebattaki hiçbir kadın için kolay olmayacaktır. Basit bir görev olarak başlayan bu yolculuk, mürettebattaki kadınlar için çok korkunç bir şekilde sonlanacaktır."} +{"text":"İnsanı hep diken üstünde tutan Hayatın Kıyısında, üç karakterin bir gün boyunca iç içe geçen hikayelerini konu alan bir toplumsal gerilim. Azucena'nın ailesiyle birlikte oturduğu evlerine borçlu oldukları banka el koyacaktır ve tahliyeyi durdurmak için yalnızca 24 saat vardır. Gözüpek avukat ve aktivist Rafael, sosyal hizmet görevlileriyle polisin küçük bir çocuğu gözlem altına aldığını gördüğünde onu bekleyen hamile eşini ihmal edecektir. Evini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan büyükanne Teodora, oğlunun tüm suçu üstlenmesine engel olmaya çalışır. Hayatları pamuk ipliğine bağlı bu üç kişi için bugün, konut krizinin iyice ciddileştiği Madrid'de eşi benzeri olmayan bir gündür. Zaman patlamamış bir bomba gibi geçmeye devam etmektedir."} +{"text":"Daniel, Sara ve 9 yaşındaki oğulları Eric yeni bir eve taşınırlar. Onların haberi yoktur ama taşındıkları evin kötü bir ünü vardır. Mahallelerinde seslerin evi adıyla anılan eve taşınmışlardır. Bunu ilk fark eden küçük oğulları Eric olacaktır fakat bir süre sonra evin havuzunda ailesi tarafından ölü bulunacaktır. Danial ve Sara bu olaydan sonra üzüntüden yıkılırlar ve bu evde daha fazla kalmak istemediklerini fark edip, evi satmaya karar verirler. Bir süre sonra araları gerek yaşadıkları olaylardan gerek psikolojik durumlardan dolayı bozulur ve Sara evden gitmeye karar verir. Daniel ona bir ses kaydı gönderir fakat ses kaydında ölen oğulları Eric'in sesi de duyulmaktadır. Bu olaydan sonra Daniel bu tür doğa üstü ve paranormal olaylarda uzman olduğunu söyleyen German Redondo ile temasa geçer."} +{"text":"Yang Ruyi (32), bir moda magazin fotoğrafçısı, ablası Yang Ruxing (33), ile yaşar. Ki ablası ise içe dönük ve rasyonel bir kişiliği olan, kurgu dedektiflik hikayeleri yazan biridir. Ruyi bir çifti ateşli bir şekilde sevişirlerken fotoğrafını çeker yanlışlıkla. Birkaç gün sonra o kadını görür ve anlar ki kadın başka bir adamla evli ve çocuğu vardır. ater in a shopping center not far from her home, she finds the woman already married, leading a child and is with a different man. Ruyi bu hikayeyi o sırada yazma sıkıntısı çeken ablası ile paylaşır. İkisi bu çifti yakın takibe alırlar, Ruxing hatta Ruyi'ye sormadan bazı gözlemlerini hikayesine yazar. Bir gece, Ruyi iki kişiyi kavga ederlerken görür, hemen fotoğraf makinesini kapar ama ikisinin sadece belli belirsiz şekilleri belli olmaktadır. Daha sonra fotoğrafı büyüttüğünde farkeder ki kişilerden bir tanesi ablasına çok benzemektedir."} +{"text":"Dr. Zeren ve kız kardeşi Ayla Yaman, annelerinin bir gece aniden ölmesiyle sarsılırlar. Kriminal ve adli raporlara göre anneleri Mukadder Yaman, beyin kanamasıyla ölmüştür. Fakat annesi öldüğü sırada onun yanında olan Ayla, bu durumu reddetmektedir. Ona göre annesi, ne olduğunu anlayamadığı çok hızlı hareket eden, kapkara yüzleri olan, bilinmeyen bir dilde konuşan, devasa kara varlıklar tarafından öldürülmüştür. Olayı inceleyen nörolojistler, Aylanın; annesinin ölüm anına şahit olduğu için psikolojik bir travma geçirdiğini ve kısa sürede bu durumu atlatacağını düşünürler. Ama günler geçtikçe Ayla kişilik değiştirmeye ve söz konusu varlıklar tarafından dehşetengiz bir şekilde saldırıya uğramaya başlar. Aylayı başka bir aleme götürmeye ve ona işkence ederek, annesinin ölümüyle ilgili bir takım sırları göstermeye çalışan bu varlıklar; Şeytanın soyundan gelen, insan kötülüğüyle ilişkili, cehenneme ilk girecek olan Cuhenna Cin kabilesi midir? Durum ciddiyetini artırınca, eski bir psikiyatrist olan Celal M. Aydilek olaya dahil olur ve Egenin Periçalı köyüne uzanarak, insanlığın en eski, en ürpertici sırlarından birini açığa çıkaran; habis, cüzzamlı ve lanetli bir korku yolcuğu başlar. Filmin senaryosu polis kayıtlarına göre \"Mukadder Yaman\" vakası olarak geçen birbiriyle alakalı olduğu düşünülen üç gerçekten yola çıkılarak yazılmış."} +{"text":"Taner ve Burak mimarlık şirketleri olan iki ortaktır. Eşleri Selin ve Duygu, asistanları Müge ile birlikte kendi ofislerinde, yeni bitirdikleri büyük bir site projesini kutlarlar. Küçük kutlama bittiğinde Taner, ofiste işleri olduğunu söyleyip herkesi gönderir. Ve Tanerin gecesi bu dakikadan sonra kabusa döner. Ofise gelen, birlikte gizli işler çevirdiği bir güvenlik firmasının müdürünün kazara ölümü ile başlar her şey. Sonra duvarda asılı duran aksesuar bir telefon çalmaya başlar. Telefonun ucundaki adam ofiste bulunan bir site maketini patlatır ve ofise bir bomba yerleştirdiğini söyler. Tanerin cep telefonunu, tabletini, bilgisayarını, ofisin alarm ve kamera sistemini ele geçirmiştir. Kendisine uzman adını veren adam, Tanerin ailesini ve gizli sevgilisini de oyuna dahil eder. Tanerin bütün kirli oyunları, çevirdiği dolaplar bir bir ortaya çıkmaya başlar. Taner şimdiye kadar yaptığı seçimlerin kurbanı olmuştur. Artık kendisiyle birlikte ailesinin de hayatı yapacağı seçimlere bağlıdır. Zaman Taner'in aleyhine işlemektedir..."} +{"text":"Sebahat ve Melahat, Trabzon'un bir köyünde yaşayan iki yakın arkadaştır. Kocaları gurbette yaşayan iki arkadaş günlerini bahçede çalışarak geçirirken eşlerinin geri dönmelerini beklerler. Köyde dedikoducu olarak tanınan Güdük Emine bir gün iki arkadaşa kötü bir haber verir. Emine'nin söylediğine göre ikilinin kocaları başka kadınlarla birlikte Sebahat ve Melahat'ı aldatmaktadır. Başta bunun asılsız bir dedidoku olduğunu düşünen ikili, sonrasında kocalarının Facebook profillerindeki fotoğraflara bakıp söylenenlerin gerçek olduğunu görürler. Kocalarını bulmaya karar veren iki kadın hayatlarında ilk kez yaşadıkları yayladan çıkacak, dahası İstanbul'un karmaşasıyla tanışacaktır. Sebahat ve Melahat kocalarını bulup rezil etmek için her yolu denerken kendilerini hiç de beklemedikleri bir maceranın içinde bulacaklar."} +{"text":"Türkan Saylan, ilerleyen kanser hastalığına karşı var gücüyle mücadele ederken ve enerjisinin son damlasına kadar çevresinde tanıdığı tanımadığı herkese halen yardımını uzatmaktadır. Hastalığının evreleri ciddi biçimde ilerlediği için Almanya'da yaşayan ve kendisi gibi doktor olan büyük oğlu Çınar, Saylan'ın torunu Timur ile birlikte İstanbul'a gelir. Fakat annesinin evine vardığı sabah, kapıda bir grup polisi ve evin çevresini saran gazeteci kalabalığını bulur. Saylan'ın evinde, savcılık emriyle soruşturması süren bir dava süreci için arama yapılmaktadır. Timur bir yandan annesinin kanıksayıcı tavrına bozulurken, diğer yandan kardeşi Çağlayan'ın ortamı yumuşatmaya çalışan tutumuna karşı da sinirlenir. Her iki oğlu da hasta annelerine daha fazla yorgunluk ve zarar vermemesi için o günü atlatmaya çalışsalar da Türkan Saylan gene kendisi dışında durumdan etkilenen herkes için dertlenip, hasta yatağından yardım eli uzatmaya devam edecektir... Cüzzam hastalığı ile mücadele ve hastalığa karşı eğitim konusunda sadece ülkemizde değil, tüm dünyada örnek alınacak girişimlere imza atmış Türkan Saylanın yaşamını beyazperdeye aktaran film, Saylanın gençlik yıllarını konu alan Türkan dizisinin devam niteliğinde aynı ekip tarafından kotarılmış bir yapım."} +{"text":"Aşkopat, yetimanede yetişmiş olan üç sıkı arkadaşın öyküsünü perdeye taşıyor. Emre, Salih ve Duman isimli bu üç sıkı dost, yetimhaneden kaçınca hayatları da hızla değişmeye başlar. Yetimhaneden beraber ayrıldıkları zamandan beri aralarındaki bağı hiç bir şartta koparmayan bu üç sıkı dost, yaptıkları yasa dışı işler nedeniyle enselenince soluğu mahkeme salonunda alırlar. Aşırı iyi niyetli ve saf olan Emre yaptıkları bütün yasa ışı işleri mahkemede tek tek anlatınca üç kafadar birer yıl hapis cezasına çarptırılır. Üç kafadar hapisten çıktıktan sonra artık yasa dışı işler yapmayacaklarına dair söz verdikten sonra farklı işler için kolları sıvarlar. Ne var ki girdikleri her işi ellerine yüzlerine bulaştırmaları da uzun sürmez. Üçlünün hayatı, Hadise isimli bir kız ile tanışmalarıyla birlikte hızlı bir şekilde değişmeye başlar."} +{"text":"Duvarları eğri bir Kürt köyü olan Gençyürekin sakinleri, kuşaklar boyu kök saldıkları bu küçücük dünyayı sevmektedir. Oniki yaşındaki Şeytan Paşa ve çetesi, köyde daha acayip hale gelen herşeyin sorumlusudur. Afacan yaradılışı ve bitip usanmadan çevirdiği çirkinlikler yüzünden, köyde zaten allak bullak olan günlük yaşamı daha da karıştırır. Birgün, oldukça şişman bir Alman soprano köye gelir; bir süre burada kalıp, Kürt halk dansları üzerine bir doktora çalışması hazırlamak niyetindedir. Köyün feodal Ali Ağası, molla ve diğer erkekler bu sarı saçlı kadınla birgün evlenme düşleri kurmaya başlarlar. Köyün konuğu, olup bitenlerden ne kadar bihaberse, Şeytan Paşa da dönen dolapları bir o kadar iyi bilmekte ve yeni cinliklerin peşinde koşmaktadır. Yabancı kadın köylülerin ilgisini üstünde toplayadursun, köyün üstüne yavaş yavaş savaş bulutları çökmektedir. Şişman sarışın, bir süre sonra halk danslarını ve şarkı sözlerini bir kenara bırakıp, içinde bulunduğu ortamı dikkatle izleyen bir gözlemciye dönüşürken, köy ve çevresi de giderek yoğun bir militarizme sahne olur."} +{"text":"Film, iki ülkenin, Japonya-Türkiye, dostluğunu pekiştiren iki tarihi olayı anlatır. 1887 yılında Japon heyetinin İstanbulu ziyaret etmesinin ardından Osmanlı firkateyni olan Ertuğrul Japonyaya gider. Ertuğrul Japonyadan geri dönmek için yola çıktığında ise kayalıklara çarpar ve 681 kişiyle sulara gömülür. Firkateynden yalnızca 69 kişi sağ kalır, yaralılar sahile ulaştığında Japon köylüler tarafından misafir edilirler. İlerleyen yıllarda Türk-Japon dostluğuna atfen kazanın yaşandığı bölgeye anıt dikilir. 1985 yılında İran-Irak savaşı esnasında ise; Saddamın emriyle Tahran havaalanının 24 saat içinde kapatılacağı duyurur. Bunun üzerine Japonya dışında bütün ülkeler uçaklarını göndererek kendi vatandaşlarını Tahrandan çıkarır. Bu durumu öğrenen dönemin başbakanı Turgut Özalın talimatıyla, Tahrandan tanınan sürenin bitimine yakın pilot Ali Özdemirin yönettiği Türk uçağı Tahrandaki 215 Japon yolcuyu kurtarır."} +{"text":"İspanyol hükümdarlığının sona ermesinden kırk yıl sonra, bugün, Batı Sahra halen Afrikada bulunan son sömürge. Birleşmiş Milletler aracılığıyla sağlanmış ateşkes 1991 yılında bölgedeki silahlı çatışmalara son vermiş olsa da Sahravi halkı Fas ordusunun baskıcı işgali altında hayatlarını sürdürmeye devam etti; bölgede sağlanmış barış ise son derece kırılgan durumda. On binlerce Sahravi komşu ülke Cezayire sığındı. Cezayirdeki 125.000 mülteci halen zamanında geçici olarak kurulmuş kamplarda yaşıyor. Tüm bu zorluklara rağmen, merkezinde gençlerin bulunduğu yeni bir hareket insan hakları ihlallerine karşı koymak ve uzun süre önce vaat edilmiş olan özgürlük referandumunu talep etmek için yükseliyor. Kendi kaderini tayin etme hakkı için mücadele eden bugünün genç nesli yaratıcı ve barışçıl bir direniş ortaya koyuyor. Bunu yaparken, çatışma halindeki çok sayıda güce karşı koymak zorunda kalıyorlar. Faslı yetkililer tarafından işkence ya da kayıp edilme tehlikesini göze alırken, bir yandan da uluslararası toplumdan umudunu kesmiş ve yeni bir gerilla savaşı başlatmaya hazır olanların da karşısında duruyorlar. Film, işgal altında gündelik şiddeti kayıt altına alırken sömürgeciliğin asla sona ermediği bir çöl halkının özlemlerini dile getiriyor."} +{"text":"50 Yıllık Yeşilçam Emekçisi Muammer Çetintaş 385 filmde reji asistanlığı yapmış fazla yeteneği olmayan bir sinemacıdır. Hayattaki en büyük ideali yönetmenlik ve yapımcılıktır. Senaryosunu yazdığı hikayeyi çekebilmek için babadan kalma evini ipotek ettirir. Sigaradan dolayı akciğerlerini alkolden dolayı da karaciğerini kaybetmek üzeredir. Karısı ve oğlu onu terk ederek yıllar önce Almanyaya yerleşmişlerdir. Muammer Almanyaya gidip gelirken Hitlerin hayatıyla ilgilenir ve onu sinemaya aktarmaya karar verir. Sonunda filmi bitirir. Amerikalı alternatif çekimlerle uğraşan bir firma filmi satın alır. Film dünyanın en kötü filmleri arasında bir numara seçilir. Yaşamı boyunca içe dönük ve yalnız yaşayan Muammer iyice hastalanır. Yurt dışındaki oğlu sinema akademisini bitirmiştir. Babasını son bir kez görmeye gelir. Bir sabah uyandığımızda Muammer Çetintaş artık dünyadan ayrılmıştır."} +{"text":"Yüzyıl başı Rus dedektiflerinden birinin anılarından yola çıkan bir polisiye melodram olan Akortçu, Muratovanın önceki filmleri kadar büyüleyici. Zeki ama beş parasız müzik öğrencisi ve piyano akortçusu Andrey, çarpıcı ve müsrif Linaya aşık. Andrey onun pahalı zevklerini karşılamaya yetecek kadar para kazanmak için kahramanca uğraşıyor, ama asgari ücretle yaptığı işler, Linanın uçarı zevklerini tatmin edebilmenin çok uzağında. Aşkının alıştığı yaşamı sürdürebilmesi için üstündeki baskı artınca Andrey suça yöneliyor ve bilgisayar uzmanlığını kullanarak yaşlı bir soylu kadını sömürmeye başlıyor. Akortçuda inanılmaz gariplikte durumlar, insan davranışının inceliklerini ele alan inanılır ve sürükleyici birer araştırmaya dönüşüyor; filmin derinlikli karakter analizleri de asla etkileyiciliklerini ve vuruculuklarını yitirmeden eğlendirmeyi başarıyor. Gerçek bir sanatçıdan, zarif, incelikli ve karşı konulmaz bir resital niteliğinde nefes kesici bir film."} +{"text":"Aynı üniversitede öğrenci olan Barış ve Füsunun tutku dolu aşk hikayesine tanıklık edeceğiz. Mimarlık öğrencisi olan ve hobi olarak müzik yapan Barış hayatın tadını çıkarmaktan keyif alan birisidir. Füsunu ilk gördüğü anda hayatında hiç bilmediği bir duyguya kapılmıştır. Hep teğet geçen aşk bu defa Barışı yakalamıştır. Aşkı ona tattıran bu kız kimdir? İsmini bile bilmediği ama aşık olduğu bu kıza bir şekilde ulaşmak ister ve ulaşır da Füsunu bulmak, ulaşmak tamamdır da; aklında üniversiteyi derece ile bitirip Amerikada master yapmaktan başka şey olmayan Füsunu bir de aşka ikna etmek lazımdır. Yakışıklı, akıllı ve içten olan Barış, sonunda bunu da başarır. Füsunu kendine aşık eder, evlenirler. Her şey masallardaki gibidir. Ta ki masal bir gün bozulana kadar."} +{"text":"Sanal Gerçeklik, yani VR tüm dünya tarafından merak edilen bir donanım haline geldi. Başını Oculus Rift ve HTC Vive Pre'nin çektiği bu donanım sayesinde \"gerçek\" sanal gerçekliğe artık oldukça yakınız. Bilim adamları bu kadar gerçekçi bir sanal gerçeklik dünyasının insanlar üzerindeki etkilerini tartışa dursun, burada en önemli sorun insanların sanal gerçeklik gözlükleri sayesinde \"second life\" adı verilen 2. hayatlar yaşayacak olmalarıdır. Sanal Gerçeklik Gözlüğü sayesinde hiç gitmediğiniz bir ülkede istediğiniz şatoda yaşayabilir, hayatınızda göremeyeceğiniz kadar güzel kadınlarla bir arada olabilirsiniz. Bu durum da bilim adamlarının belirttiğine göre sanal gerçeklik gözlüğü, onu kullanan insanların psikolojilerini ve sosyalliklerini ciddi anlamda tehdit edecek gibi görünüyor.... G. A"} +{"text":"Özgür bir ruh, değeri bilinmemiş bir şair, genç bir asi... Onun adı JOHANN GOETHE, ve ilk aşkı başkasının kaderi olmak üzere... Alman edebiyatçı Goethe'nin gençlik yıllarında sanatının başlamasına ilham kaynağı olan aşk hikayesini konu alan film, girdiği hukuk sınavlarından geçemeyen Johann Goethe'nin yüksek mahkemede çalışması için babası tarafından küçük bir kasabaya gönderilmesiyle başlıyor. Boş zamanlarını şiir yazarak geçiren Johann, burada sıkı çalışarak amiri Kestner ile arkadaş olur. Johann, güzel ve çekici bir kız olan Lotte'ye aşık olunca ayakları yarden kesilir. Ancak Kestner'in de Lotte'ye olan ilgisi hepsinin hayatlarını tersyüz edecektir. Johann ile Lotte arasındaki bu dramatik aşk, Goethe'nin şaheserlerinden biri olan \"Genç Werther'in Acıları\"na ilham kaynağı olacaktır."} +{"text":"'Psychic '', ''Hunters ' ve' ''Choin'' olarak da bilinen ''Haunters''ın yönetmeni ''The good, The Bad, The Weird 'ında ortak yazarı olan Kim Min Suk'dur. Film; düşünceleriyle insanları kontrol altına alabilen Cho-in adlı bir medyumla, ruhsal, doğaüstü güçlere bağışık olan Kyu-Nam isimli bir adamın arasındaki mücadeleyi anlatıyor. Kyu-nam eski, yorgun bir rehinci ile çalışmaktadır. Bir gün Cho-in içine doğru yürür ve dükkanı soymak için güçlerini kullanmayı dener, ve o özel yeteneklerinin Kyu-Nam üzerinde çalışmadığını fark eder. Bir kişiyi kontrolü altına alamadığı için üzgün olarak Cho-in Kyu-nam 'ın peşine düşer ve kovalama sürecinde yanlışlıkla birini öldürür. Bu şekilde, bir yüzleşme başlar ve bu yüzleşme bu iki adamı çatışma eşiğine getirecektir."} +{"text":"Mutluluğun Ekonomisi, altı kıtadan gelen köklü ekonomik değişim çağrılarını seslendiriyor. Film aynı anda iki zıt yönde ilerleyen bir dünyayı anlatıyor. Bir yanda, devletler ve büyük şirketler ittifak içinde küreselleşmeyi ve şirket gücünün yerleşmesini desteklemeyi sürdürürlerken diğer yandan, dünyanın her yanında bu politikalara direnen insanlar ticaret ve finans alanlarının yeniden düzenlenmesini talep ediyorlar ve eski güç kurumlarından uzakta, çok farklı bir gelecek oluşturuyorlar. Topluluklar bir araya gelerek daha insani ölçekli, ekolojik ekonomiler inşa ediyorlar ve bunu yeni bir paradigma üzerine yerleştiriyorlar: yerelleşme ekonomisi. İklim değişikliği ve petrol üretiminin üst sınırının aşılmış olması bize fazla seçim şansı vermiyor: yerelleşmemiz ve ekonomiyi eve getirmemiz lazım. İyi haber şu ki, bu yönde ilerlediğimiz zaman yalnızca dünyayı iyileştirmekler kalmayacak, kendi refahımızı da geri kazanacağız. Mutluluk Ekonomisi bizden insanlığa olan inancımızı tazelememizi talep ediyor ve daha iyi bir dünya inşa etmenin mümkün olduğuna inanmaya çağırıyor."} +{"text":"Şeristan 80 yaşındadır. İstanbuldaki gecekondulardan birinde; oğlu Mirza, torunları Hevi, Leyla ve Meryem ile birlikte sıradan bir yaşam sürdürmektedir. Bir sabah kötü bir düşten uyanan Şeristanın sıradan yaşamı, sıra dışı bir yolculuğu doğuracak şekilde sona erer. Oğlu Mirza ve torunu Hevi ile birlikte 20 yıl önce göçe zorlandıkları için terk ettikleri Batmana doğru yola çıkarlar. Şeristanın yıllar boyunca bir sır olarak sürdürdüğü hayatına dair bütün gerçekler bu yolculuk sürecinde ortaya çıkar. Mirza için en büyük yük annesine verdiği sözü yerine getirmektir. Hevi ise bu yolculuğu başından beri istemediği ve İstanbuldan yanına kötü anılar alarak yola çıktığı için babası Mirza ile sürekli çatışır. Yolculuğun sonunda Mirza annesine verdiği sözü yerine getirebilecek midir? Tüm toplumsal önyargılara, olumsuz doğa koşullarına ve oğluyla arasındaki düşünce çatışmalarına rağmen omuzlarındaki yükü sonuna kadar taşıyabilecek midir? Gelenekler, inançlar, tabular mı; yoksa her şeye rağmen bir anne olan Şeristan mı; hangisinin isteği yerine getirilecektir?"} +{"text":"1841'de New York'ta yaşayan Solomon Northup, kendisini müziğe adamış siyahi bir adamdır. Ailesiyle birlikte yaşayan Solomon, özgür yaşayan ve istediği şeyleri yapabildiği için mutlu bir adamdır. Fakat bir gün bir müzik işi için 2 adam ile tanışır ve çalışmak için Washington'a gider. İnandığı medeni dünya alt üst olur çünkü kendisini kaçırıp Güney'de bir çiflikte köle olarak çalışması için satarlar. Özgürlüğünü korumak için verdiği tüm emekler ve mücadele yerle bir olmuş, hayatı kabusa dönmüştür. Bu cehennemde Solomon acıyı, şiddeti, küçük düşürülmeyi yeniden öğrenecek ve isyan etmeye cesareti olmayan br grup insanın umutsuzluğuna şahit olacaktır. Sevdiklerini ve hayatını geri almak için ne yapması gerektiğini bulmuştur..."} +{"text":"Filmimiz 20. yüzyılın önemli \"milat\"larından biriyle açılır. Kemal yaşadığı öğrenci evinin kendine özgü karmaşasında, küçücük bir radyodan \"sosyalizmin\" yıkıldığı haberini dinleyen 20'li yaşların başındaki bir üniversite öğrencisidir. Muhtemelen çok kısa bir süre önce edindiği ve ona uygun bir değerler sistemi geliştirmeye çalıştığı bir dünya görüşü, onun gözleri önünde ve o sistem içinde yaşayan insanlar tarafından yıkılmaktadır. Hemen yanı başlarında yaşanan bu yıkıma rağmen Kemal'in de mensubu olduğu devrimci örgüt her türlü polis ve devlet baskısına inat üniversite ve işçi çevrelerinde büyük bir kararlılıkla mücadelelerini sürdürmektedir. Siyasal mücadelesi kadar duygusal hayatı da yoğundur Kemal'in. Kendisiyle aynı siyasetten olan yoldaşı Leyla'ya platonik bir aşkla bağlıdır. Kimi zaman devrimci görevlerinin önüne geçen bir duygudur yaşadığı. En yakın arkadaşı ve yoldaşı Abidin'in polis tarafından işkence sonucu öldürülmesiyle Kemal, örgüt sorumlusu Pala tarafından silahlı kanada alınır. Artık illegal birisidir. Yönetmen Görüşü Aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikayeleri hep avcıları övecektir Afrika Atasözü Aşk ve Devrim, insan denen varlığın aidiyet duygusunu; toprağa kök salma ihtiyacını en yakıcı biçimde hissettiği gençlik yıllarını merkezine alan bir hikayedir. Mevcut kimliklerin yetmediği ve her türden yoksunluğun, açlığın varoluşu kemirdiği dönemlerdir bunlar. Filme ruhunu veren bu gençlik duygusunun çekirdeği ise tutkudur. Aşka ve Devrime duyulan tutku Dünyayı değiştirmek için çıktığı yolda, kahramanımız için bu ikisi arasında bir fark da yoktur zaten. Filmin eksenine aldığı ve benim de mensubu olduğum bu kuşağa ait saklı kalmış pek çok hikaye olduğuna inanıyorum. Her türden tarihi bilginin kahramanlık mitleriyle örüldüğü bir coğrafyada, filmimize konu olan kişisel yenilgi hikayesinin de bastırılmış ve inkar edilmiş bu öykülerin hapsedildiği sandığı açabilecek anahtarlardan biri olduğunu düşünüyorum."} +{"text":"Biniya, Hindistanin daglik ve soguk bir bolgesi olan Himichal Pradeshte annesi ve erkek kardesiyle birlikte yasamaktadir. Biniyanin annesi uzun zaman once dul kalmistir, erkek kardesi ise bir gurescidir. Yasadigi yere gelen turistleri eglendirerek gecinmeye calisan Biniya, bir gun yine bu sekilde calisirken bir grup Japon turistle tanisir. Onlara yaptigi gosteride ayi disinden yapilmis bir nazarlik ve mavi bir semsiye de kullanir. Bunun ardindan Biniyanin mavi semsiyesi birden koyde unlu olur. Koydeki bir restoranin sahibi olan Khatri defalarca Biniyanin semsiyesini satin almaya calisir, ancak basaramaz. Bir gun Biniya koyde iki inegiyle ilgilenmekteyken semsiye kaybolur. Tum koy halki ona yardimci olmak icin cirpinmaya baslar. Biniya Khatriden suphelendigini soyledigi icin polis onun evini arar, ancak hicbir sey bulamazlar. Sonunda vazgecen Biniya, kirmizi beyaz renkte yeni bir Japon semsiyesi alir. Tipki mavi semsiyeyle oldugu gibi yine populer olmustur. Ancak mavi semsiyeye ne oldugu sorusu bir turlu yanitlanamaz, o yuzen herkesin aklina takilmaya devam etmektedir."} +{"text":"\"Sınır\" da bir aile Üç erkek Güven; Salyangoz toplayıcısı, gözü abisinin yürüdüğü yollarda, o da bir yılan avcısı olabilecek mi? Yılmaz; Yılan avcısı, babasının ayak izlerini takip ediyor, o da bir kaçakçı olabilecek mi? Hacı Halil; onun için yürünecek yol kalmamıştır artık. O yollarda bir bacağını kaybetmiştir. Gözü son bir yolda, son bir yolculukta, bu yolu geçebilecek mi? Senaryo; Taşrada yaşayan bu üç erkeğin; fotoğrafını çekmeye çalışıyor. Üçü de yalnızdır ve bu ıssızlığı kapatacak bir sevgi-kadın arayışı içindedir. Üçü de bu eksikliği tamamlamak için çırpınıp durur. Ama buralarda hırçın olan yalnız doğa değildir... Küçük bir yerde, küçük düşler görmeye çalışan bu insanlar için de hayat her an hırçınlaşabilir."} +{"text":"Borgia ailesi, tarih sahnesinin gördüğü en ilginç ailelerden biridir. Büyük amca III. Callixtus, İstanbul'un fethinden sonra Osmanlı'ya karşı Haçlı Seferleri düzenlemek için kampanya başlatan Papa idi. Onun Papalığı döneminde İtalya'ya gelen yeğeni Rodrigo Borgia, amcası sayesinde Vatikan basamaklarını hızla tırmanmış ve tam 5 Papalık döneminde Vatikan merkezinde kalma başarısı göstererek 1492 yılında Papalık makamına oturmuştur. VI. Alexander olarak Papalık yapan Rodrigo Borgia, Fatih Sultan Mehmet'in bahtsız oğlu Cem Sultan'ı senelerce elinde rehin tutan ve Sultan II. Bayezid'a karşı kullanan Papa'dır. Yine torpille Kardinal yaptığı, ancak sonradan dini vasıflarından kendi arzusu ile ayrılan oğlu Cesare Borgia, Niccolo Machiavelli'in ünlü eseri Il Principe'ye ilham kaynağı olmuştur. Vatikan'da, Papalık'ta grup seks partileri düzenleyen ve gayrimeşru kızıyla ensest ilişki yaşayan bir Papa; kızkardeşi ile ensest ilişki yaşayan bir ağabey; Büyük ağabeyini öldüren küçük kardeş... gibisinden tahammül ötesi skandallarla dolu, karanlık bir ortaçağ dönemini anlatan filmidir."} +{"text":"10 yüzyılda Leprikon kendine eş olarak genç bir kadın seçmiştir. İşler yolunda gitmez ve Leprikon bu genç kız ile evlenemez. Aradan 1000 yıl geçer. Leprikon bu sefer Hollywood'dadır. Leprikon yine biri ile evlenmek ister. Kendine genç ve güzel Bridget'i seçer. Ama Bridget, Leprikon ile evlenmek istemez. Çünkü Leprikon insan değil bir cüce bir yaratıktır. Ayırca Birdget'in Cody adında sevgilisi vardır. Bridget Leprikon'un kendisi ile evlenmesine engel olmak için erkek arkadaşı Cody ile birlikte Leprikon'a karşı ölümcül bir mücadele verecektir. Leprikon ise hem Bridget ile evlenmeye çalışacak hemde kendi hazinesini almaya çalışan aç gözlü insanlarla savaşacaktır. Leprikon Bridget'i kendi mağarasına götürür. Brdiget dövülmüş bir demir parçasını Leprikon'a saplayarak onu öldürür."} +{"text":"Şişman beyaz kızlar rap yapamaz denilerek hem cinsiyetçilikten hem ayrımcılıktan mustarip kalan Patricia \"Dumbo\" Dombrowski, hip hop yıldızı Patti Cake$e mi dönüşecek yoksa Jerseydeki karanlık mahallesinde bir anlığına parlayıp sönecek mi? Sundance Film Festivalinde çokça konuşulduktan sonra Cannesda özellikle Avustralyalı başrol oyuncusu Danielle Macdonaldın performansıyla büyük övgü toplayan Patti Cake$, 23 yaşında, bir yandan önyargıları ve küçük şehir yazgısını kırmaya çalışırken bir yandan da annesinin aşk acıları ve heyheyleriyle mücadele eden, yetenekli, azimli ve kilolu bir kadının ilham verici hikayesini anlatıyor. Filmin müziklerini de besteleyen yönetmen Geremy Jasper, sıkışmış, kendini ifade etmekte zorlanan dışlanmış Pattinin hikayesinin kendi 23 yaşındaki halinden esinlendiğini söylüyor."} +{"text":"Aladdin, zamanını Agrabah şehrinde pazardan yiyecek çalarak geçiren fakir bir gençtir. Gecelerini, şehrin farklı bölgelerinde uyuyarak geçirirken, gündüzlerini ise hırsızlığa ayırmaktadır. Ancak yaşam tarzına rağmen aslında Aladdin'in altın gibi bir kalbi vardır. Onun macerası, tuhaf babası tarafından zorla evlendirilmeye çalışılan bir genç kızla tanıştığı zaman başlar. Bu genç kız aslında ülkenin sultanının kızı olan Prenses Jasmine'dir. Aladdin'in şansı, Harikalar Mağarası'ndan sihirli bir lamba aldığında aniden değişir. Bilmeden aldığı bu lambada, eğlenceye düşkün, neşeli ve 3 dileğini gerçekleştirme şansına sahip olan bir cin vardır. Aladdin'in lambanın cini sayesinde sevdiği kıza ulaşmaya çalışırken bilmediği şey ise Sultan'ın danışmanı Jafar'ın hem Aladdin hem de lamba için kendi planları olduğudur..."} +{"text":"Uluslar arası nehir aktivisti Mark Angeloyu takip eden Nehir Mavisi, dünyanın en kirli endüstrilerinden olan moda endüstrisini incelemek üzere dünyayı dolaşıyor. Temiz su savunucusu Jason Priestleyin anlatımı ile belgesel nehirlerimizdeki yıkımı, bunun insanlığın üzerindeki etkisini ve sürdürülebilir bir gelecek için bize ilham veren çözümleri inceliyor. Ağır kimyasal üretim süreçleri ve toksik kimyasal atıkların sorumsuzca doğaya atılması neticesinde simgeleşen favori ürünlerimizden birisi nehirleri mahvetti ve hayatta kalmak için bu su kaynaklarına ihtiyacı olan insanların yaşamını etkiledi. Nehir Mavisi, dünyanın en önemli nehirlerinden bazılarının kıyafetlerimizin üretimi nedeniyle içinde bulunduğu duruma farkındalık getirirken, tekstil endüstrisinde kayda değer değişim yaratmaları için büyük markalara yönelik bir talebi dillendirme rolünü üstleniyor."} +{"text":"Rivayet edilir ki; eski bir zamanda Dersim'in bir köyüne çoban olarak giden genç, köyün ağasının kızı Zer'e aşık olur. Ancak ağa, kızı vermez ve kış günü zorla evlendirir. Çoban ve Zer düğün gecesi kaçmaya karar verirler. Ancak ince gelinlikler içindeki Zer tipide yolunu kaybeder ve donar. Diğer gün bunu öğrenen çoban, yıllarca deli divane bir halde köyden köye Zer üzerine şarkılar söyleyerek dolanır durur. Zer filmi de New York'ta yaşayan Jan'ın bu şarkıyı aramasının hikayesidir. Jan şarkıyı aradıkça; görkemli bir coğrafya, özgün bir kültür, renkli karakterler ve bir katliamın izleri içinde bulur kendini. Yolculuk, babaannesi Zarife'nin bir ömürlük sırrını da açığa çıkarır."} +{"text":"Uzun süreli bir ilişkinin içindeki Ersan artık sevgilisine ilgi göstermeyi ve romantik olmayı bırakmıştır. Uzun ilişkinin rahatlığının keyfini süren adam günün birinde uzun süreli sevgilisi Ayla tarafında terk edilince sudan çıkmış balığa döner. Birkaç hafta boyunca sevdiği kadını geri kazanmaya çalışsa da sonuç nafiledir. Ayla geri dönmeyi kabul etmez. Bunun üzerine artık ayrılığı kabullenmesi gerektiğini anlayan Ersan farklı bir yerin iyi geleceği umuduyla uzun zamandır gitmediği Erdek'teki çocukluğunun geçtiği eve gider. Ancak burada da aradığı teselliyi bulamayan Ersan sahilde dolaşırken yakınlarda bir düğün olduğunu fark eder. Bir şeyler için çıkma düşüncesiyle düğüne giren Ersan, düğündeki damadın babası tarafından yıllar önce küsüp Almanyaya yerleşen kardeşinin oğlu Feridun sanılır. İlk başta bu rolden memnun olan Ersan ilk fırsatta kaçarım diye düşünürken damadın kuzeni Hayali görür. Geceyle birlikte ilginç ve komik olaylar da bir bir başına gelecektir..."} +{"text":"Yalnızca İngilterede değil tüm dünyada saygınlığı su götürmez olan Ken Loach, 2016de hem 80. yaşını kutladı hem de 80. filmi Ben, Daniel Blakei çekti. Yönetmen Louise Osmond, tiyatro yönetmenliği yaptığı ilk günlerinden TV dizilerine, oradan da ödüle doymadığı usta yönetmenliğine, Loachun kariyerine derinlemesine bir bakış atıyor. Sette çekim yapmasına izin verilen Osmond, büyük ustanın son filmi Ben, Daniel Blakein çekim aşamasını yakından gözlemliyor. Filmde Loachla yapılan röportajların yanı sıra aralarında Cillian Murphy, Gabriel Byrne, Paul Laverty, Nell Dunn, Alan Parker, Melvyn Bragg, Sheila Hancock, Ricky Tomlinson, Chris Menges, Crissy Rock ve Barry Ackroydun da bulunduğu dostları, rakipleri, çalışma arkadaşlarıyla yapılan söyleşiler yer alıyor."} +{"text":"Almanya Çekoslovakya'yı işgal eder.1939'da başarılı Çek diplomat olan Jan Masaryk hayatında yeni bir sayfa açmak için Amerika'ya kaçar ve ülkesi yıkılmanın eşiğindedir. Amerika'da kendisinin ve ülkesinin yaşadığı kişisel ve siyasi çöküşü unutmaya çalışır ancak bu olaylar onun her adımını gölgeler. Londra'ya Çekoslovakya büyükelçisi olarak geçen Masaryk, İngiliz hükümetinin de desteğini almayı başaramaz ve ülkesinin yıkımını önleyemez. Alman göçmeni psikiyatrist olan Dr. Stein'in ve güzel yazar Marcia Davenport'un yardımıyla Masaryk şeytanlarından kurtulmaya ve ikinci dünya savaşının patlak vermesine yol açan dramatik olayları yeniden yaşatmaya çalışır. Çek Cumhuriyeti kurucularından olan Jan Masaryk 'ın biyografisinin anlatıldığı filmde Jan Masaryk diplomat ve politikacıdır. Masaryk'ın Komünistler tarafından 1948'de öldürüldüğü düşünülmektedir."} +{"text":"Arizona, genç bekar bir anne olan Cassienin hikayesini anlatıyor. Cassie, bekar bir annedir. Ailesi için en iyisini yapmaya çalışan Cassie'nin hayatı şu sıralar bir hayli zorludur. Emlakçı olan Cassie, 2009 yılının konut krizinin içinde ne yapacağını bilemez haldedir. Mesleği zora girmiştir, ailesi için yapabilecekleri sınırlıdır, sinir krizinin eşiğindedir ve kendini çaresiz hissetmektedir. Sıkıntılı bir müşteri olan Sonny'nin ortaya çıkması ile birlikte Cassie'nin sorunları daha da içinden çıkılamaz bir hal almaya başlar. Cassie'nin patronunun karşısına çıkan ve ona gözdağı veren Sonny, ardından da Cassie'yi kaçırır. Sonny bu noktadan sonra birbiri ardına tamamen kötü ve kanlı kararlar vermektedir. Üstelik bu süreçlerin hepsinde Cassie de ona eşlik etmek zorundadır..."} +{"text":"Slaughterhouse Rulez, adeta bir savaş alanına dönen bir yatılı okulda hayatta kalma mücadelesi veren öğretmen ve öğrencilerin hikayesini konu ediyor. Slaughterhouse, özellikle varlıklı ailelerin tercih ettiği ünlü bir İngiliz yatılı okuludur. Okulun yeni üyesi olan mütevazi bir geçmişe sahip Don Wallace, zorba altıncı sınıf öğrencilerinin başkanlık ettiği, gizemli kuralların ve şaşırtıcı ritüelleri uygulandığı bu dünyaya ayak uydurmak zorunda kalır. Fakat bu eski dünya düzeninin temelleri sarsılmak üzeredir. Okulun etrafındaki ormanda meydana gelen sarsıntılar, ucunda ne olduğu bilinmeyen gizemli bir göçüğe ve açıklaması mümkün olmayan bir dehşete neden olur. Kanlı bir savaşla karşı karşıya kalan öğretmenler ve öğrenciler hayatta kalmak için mücadele etmek zorundadır."} +{"text":"Yıl 1948. Holokost'tan sağ kurtulabilmiş şair Paul Celan, yazar Ingeborg Bachmann'la tanışır. Bachmann'ın babası bir Nazi'dir. 1971'e gelindiğinde Celan intihar etmiş, aşıklar yalnızca bir sefer daha buluşabilmiştir. Ancak yirmi yıla yakın bir süre boyunca mektuplaşmışlardır. Samimi, romantik; hasret, kıskançlık, kırılganlık ve keşkelerle dolu mektuplar siyasi ve tarihi karmaşıklığın gölgesinde mümkün olamayan bir aşkı anlatıyor. Yönetmen Ruth Beckermann'ın basit gibi görünen bir yaklaşımı var: İki oyuncu kayıt stüdyosunda mektupları okurlar. Ancak mektuplardan taşan duyguların yoğunluğu onları etkiler. Bir yandan da birbirlerinden hoşlanırlar, tartışırlar, sigara içip sevdikleri müziklerden ve dövmelerinden bahsederler. Tüm bunlar olurken kamera geri planda hep kayıttadır. Dünün aşkı bugünün ve yarının ihtimallerine dönüşür ve filmin yumuşak kalbi tam da burada gizlidir."} +{"text":"The Mustang, vahşi atların eğitimini içeren bir rehabilitasyon programına katılan bir mahkumun hikayesini konu ediyor. Roman Coleman, şiddet dolu bir geçmişe sahip olan genç bir adamdır. Geçmişinde işlediği suçlardan dolayı Nevada kırsalında bulunan bir hapishanede mahkum olan Roman, tüm dünya ile bağını koparır. Kendisini hapishanede görmeye gelen kızı dahil kimse ile iletişim kurmak istemez. Şiddet dolu geçmişinden uzaklaşmak için mücadele eden Roman, devlet tarafından belirlenen bir rehabilitasyon programına katılır. Roman, program kapsamında yabani atların eğitiminden sorumlu olarak görevlendirilir. Genç adam, eğitim sırasında atlarla ve diğer mahkumlarla bağlantı kurmaya çalışır. Kendisi gibi mahkum olan Henry ve eski bir eğitmen olan Myles ile birlikte çalışan Roman, özellikle cılız ve hırçın bir at ile ilgilenmektedir. Roman, atı sakinleştirmeye çalıştıkça kendi geçmişi ile yüzleşmeye başlar."} +{"text":"Beyaz yakalı, sıradan bir hayat yaşayan Setsuko, İngilizce öğrenmeye karar verir ve Tokyoda sıradışı bir İngilizce kursuna yazılır. İngilizce öğretmeni John, dersler sırasında Setsukoya sarı bir peruk taktırır ve ismini Lucy koyar. Hızla öğretmenine tutulmaya başlayan Setsuko, Johnun ortadan kaybolması üzerine onu aramak için Los Angelesa gider. Atsuko Hirayanaginin 2014te Cinefondationı kazanan kısa filminden uzun metraja uyarladığı film, 2017 Cannes Eleştirmenler Haftasındaki ilk gösteriminde izleyenleri kahkahaya boğdu. Sinemada daha önce görmediğimiz türden bir kadın karaktere odaklanan film, aynı zamanda Josh Hartnettın oynadığı John karakterini, filmdeki kadınların arzu nesnesi olmasından öte bir yere koymayarak yılın en nükteli feminist yapıtları arasında yerini alıyor."} +{"text":"Efsanevi The Rolling Stones'a 2016 turnelerinde Latin Amerika'da eşlik ediyoruz, turun son ayağı ise Havana'da verdikleri tarihi konser. The Rolling Stones hakkında her şeyi gördüğünüzü düşünebilirsiniz ama bu sefer grubun tarihindeki en önemli anlardan birisine tanıklık etmek ister misiniz? Latin Amerika'da Bir Yolculuk Hikayesi'yle kendimizi bir anda grubun Latin Amerika turnesinde buluveririz. Bu muazzam yolculuğun sonunda ise Havana'da verdikleri ücretsiz, 1.2 milyon kişinin coşarak izlediği efsanevi ana tanıklık ederiz. Bütün bürokratik engellere, Obama bağlantılı bir son dakika gelişmesine ve bir noktada Papa'nın işe dahil olmasına rağmen The Rolling Stones Küba'da konser veren ilk yabancı grup olarak tarihe geçer. Filmin yönetmeni Paul Dugdale, The Rolling Stones'un da yardımıyla daha önce pek görmediğiniz canlı performanslar ve heyecan verici konser görüntüleri eşliğinde, konser filminden öte, kaçırılmaması gereken bir yolculuğa davet ediyor seyirciyi."} +{"text":"Tarık ve Gülay yeni evli bir çifttir. Tarık reklam ve mankenlik ajansının editörlüğünü yapmakta, eşi Gülay ise yıllar önce bitirdiği üniversitedeki branşına uygun bir iş bulamamakta ve bunun ruhsal sıkıntısını yaşamaktadır. Bir gün Tarık ajansı adına uzun süredir üzerinde çalıştığı büyük bir projenin anlaşmasını imzalar. Ertesi gece Tarık'ın çapkın patronu Kemal'in organizasyonuyla projede çalıştırdıkları manken kızlarla beraber ofislerinde bir kutlama partisi yaparlar. Ama Tarık ve oradaki herkesin mutluluğu yarım kalır, Gülay o gece ciddi bir sinir krizi geçirir. Bu günden itibaren Gülay günden güne kötülemiş bir haftada yatağa düşmüştür, doktorlar durumu hakkında bilgi verememektedir. Tarık her geçen dakika gözünün önünde erimekte olan karısının durumu için çaresizdir ama bir gün bir mucize olur ve Gülay birden eski sağlığına kavuşur. Bu Tarık için bir iyi bir şey mi, yoksa musibet midir? Çünkü iyileşen o iyi niyetli Gülay gitmiş, yerine son derece asabi ve içten pazarlıklı bir Gülay gelmiştir. Bu an itibariyle hayat hem Tarık hem de çevresindeki herkes için yüksek zor bir dönem olacaktır."} +{"text":"1983 yılı yazı sırasında 17 yaşındaki Amerikalı-İtalyan Elio Perlman günlerini ailesinin İtalya'nın kuzeyindeki 17. yüzyıldan kalma villasında klasik müzik yaparak, okuyarak ve arkadaşı Marzia ile flört ederek geçirmektedir. Elio, Greko-Roma kültüründe uzmanlaşmış seçkin bir profesör olan babası ve onu elit kesim meyveleriyle, doğal lezzetlerle şımartan, çevirmen olan annesi Annella ile bir arada olmaktan ziyadesiyle memnundur. Elio'nun olgunluğu ve entelektüel birikimi, onu tam teşekküllü bir yetişkin gibi gösteriyor olsa da, özellikle kalpteki konularda onun hakkında hala masum ve biçimlenmemiş olan çok şey vardır. Bir gün, doktorasını sürdüren büyüleyici bir Amerikalı bilim adamı olan Oliver Elio'nun babasına yardım etmek göreviyle yıllık yaz stajyeri olarak villaya gelir. Güneşin ışıltılarının arasında Elio ve Oliver hayatlarını sonsuza dek değiştirecek bir yaz boyunca yeşermekte olan arzunun güzelliğini keşfedeceklerdir."} +{"text":"Mehmet Muzaffer ve arkadaşları Mekteb-i Sultani öğrencisidir. Muzaffer tarih Hocaları ve aynı zamanda okul müdürü olan Münir Beyle anlaşamamaktadır. Muzaffer kız arkadaşı Müjganla evlilik hayalleri kuran neşeli bir gençtir. Diğer arkadaşları Ziya, Kemal, Halid, Tarık ve İbrahimle okul günlerini tatlı yaramazlıklarla geçirirken savaş çıkar ve İstanbul gün geçtikçe zor şartlar altında kalır. Daha öncede savaşa öğrencilerini gönderen Münir Bey aynı şeyler olacak diye endişelenmektedir. Ancak öğrenciler bir gece gizlice muziplik olsun diye girdikleri Münir Beyin özel odasında şehit öğrencilerin anılarını görünce dönülmez bir karar aşamasına gelirler. Hepsi gönüllü yazılır. Münir Bey üzülmesine rağmen bu olaydan gurur duyar. Öğrenciler cepheye gider. Burada yaşadıkları olaylar sonucu Muzaffer dışında hepsi ölür. Komutanı Muzafferi oyalamak için, kamyon lastiği almaya İstanbula gönderir. Ancak kimsenin aklına gelmeyeni Muzaffer başarır, Sahte senet hazırlayıp üzerine Bedeli Çanakkalede ödenecektir diye yazar. Kamyon lastikleriyle cepheye geri döner. Lastikler sayesinde bölüğüyle birlikte Gazzeye gider ve orada şehit düşer. Tuttuğu günlük Münir Beye ulaştığında Müjgan da tüm olanları büyük bir acıyla öğrenir."} +{"text":"Bosna Savaşı, Bosna-Hersekte1 Mart1992tarihinden14 Aralık1995tarihine kadar sürmüş olan birsavaştır. Üç yıldan fazla sürenbusavaşsırasında 100.000-110.000 kişi hayatını kaybetmiş, 2 milyon kadar insan da yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. Bosna Hersekteki savaş; tüm Avrupanın gözü önünde gerçekleşen ve çok sayıda sivil halkın ölümüyle sonuçlanan bir savaştır. Bu savaş, başkent Saraybosnada, Saraybosnayı çevreleyen tepelere yerleştirilen top ve keskin nişancılarla sürdü. Top ve keskin nişancı mermileri ile Saraybosna şehrinde 10615 çocuk öldürüldü, 14947 çocuk yaralandı. Savaş sırasında kaydedilmiş bir görüntü bu filmin yazılmasına sebep olmuştur. Görüntüde; Saraybosnanın büyük bircaddesinde, caddenin karşısına geçmek isteyenlerin, keskin nişancılardan korunmak için, önce koşarak caddenin ortasına devrilmiş otobüsün arkasına saklandıklarını ve bir süre bekleyip keskin nişancıyı kolladıktan sonra caddenin diğer tarafına koşarak geçtikleri görülüyordu. Bu geçiş sırasında vurulanlar oluyor ve vurulanlar için hiçbir şey yapamıyorlardı. Savaş sırasında insanlar özgürce dolaştıkları sokaklarda, yaşamak için koşmak zorundalardı. Bu travmayı aşmanın o savaşı yaşayanlar için hiç kolay olmadığı aşikar. Bu film, Saraybosna savaşını bir baba ve oğlunun gözünden göstermektedir."} +{"text":"Zengin bir iş adamı, üniversite öğrencisi kızını evlendirmek üzere gazetelere ilan verir. İlginç evlenme ilanı, kızın babasına düşman bir gangster çetesinin dikkatini çeker. Gangsterler, hapisten yeni çıkmış bir serseriye zengin bir iş adamı süsü vererek, kızı babasından isterler. Bir süre sonra delikanlı kızla evlenir. Gangsterlerin zengin babaya yem olarak kullandıkları genç serseri, gerçekte temiz kalpli bir insandır. Çetenin baskısıyla evlenmek zorunda kaldığı kızı, otele götürdükten sonra onu bırakıp kaçar. Kız otelde rehin kalmıştır. Düğün gecesi, kocasının hediye ettiği pırlanta ve elmasları borcuna karşılık otel sahibine teslim eder. Ancak tüm mücevherler sahtedir. Kızın babasına telefon edilerek haber verilir. Genç kız baba evine dönmez. Esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan kocasını arayacaktır. Kocasının kötü bir adam olmadığına inanan kızın amacı, bu işin sırrını çözmektir. Gangsterler de oyunlarını bozan serserinin peşindedirler. Genç kadın, kocasını İstanbulun kumarhane ve batakhanelerine ararken, çete babasını öldürmek için harekete geçer. Delikanlı çetenin kötü niyetini öğrenince haydutların karşısına çıkar. Ve aileyi çetenin elinden kurtardıktan sonra nikahlı karısına döner."} +{"text":"Film yapımında kullanılan en eski ve en temel yöntemlerden biri olan stop-motion tekniği yüzyıllardır bizi büyülemeye devam ediyor. 3D (3 boyutlu) animasyonlar, bu tekniğin günlük yaşantıların dünyasına gerçekçi detaylarla hayat verebilme yeteneğinin sihirsel gücüne henüz ulaşamadılar. Günümüz stop-motion öykücülüğünde avangard düzenlemeler yapanlar arsında Kristen Lepore, Mikey Please ve Max Winston gösterilebilir. fakat yalnızca çok az kişi Christopher Kezelos gibi güçlü ve özgün kısa hikayeleri doğru karakter seçimleri ve ikonik düzenlemelerle birleştirebilir. Önceki çalışmalarından matematik bazlı Zero isimli kısa filmini izlemiştik. Şimdi de son filmi The Maker ile geçen yılı festivalden festivale koşarak geçirdi. The Maker, geçen her anın değerliliğini, sevdiklerimizle geçirdiğimiz anların kısalığını ve kırılganlığını, kişinin yaşamını oluşturan amaçlara ulaşmak için çalışmanın verdiği keyfi yeniden keşfe çıkarıyor ve yeni bir perspektif katıyor."} +{"text":"En iyi arkadaşlarını beklenmedik bir kazada kaybeden kara borsacı Young-gyu yasadışı işleri bırakmaya ve kız arkadaşı Yu-ri ile yeni bir yaşama yelken açmaya karar verir. Ama bu hayali Yu-rinin babasının ameliyatı için paraya ihtiyacı olduğunu öğrenmesiyle ertelenir. Kız arkadaşına yardım etmek için, son bir kez illegal bir iş yapacaktır. Kaçakçılık çemberi Kore ve Çin arasında çalışan bir gemi tarafından sağlanmaktadır. Gemide yolcu havuzundan kurbanlar seçilmekte ve organları satılmaktadır. Bu sırada evli bir çift olan Sang-ho ve Chae-hee Weihai, Çine giden Young-gyunun yolcu gemisine biner. O akşam gemi uluslararası sulara girince Chae-hee kayıplara karışır. Tüm resimleri ve eşyaları ortadan yok olur. Young-gyu Yu-rinin aynı gemide olduğunu görür ve Chae-heenin kayboluşuna tek tanığın o olduğunu iddia eder."} +{"text":"Kendi aydınlanma çağlarını oluşturmak isteyen bir grup hippie, bir çiftliğin ortasında, kışın en soğuk zamanında. Gaz lambaları, yoga dersleri, pirinç lapaları ve uçsuz bucaksız bir dağ manzarasında geçireceğiniz İlk Kışı düşünün. Şimdiden iç ürpertici görünen bu buz gibi aydınlanma denemesi, yaşayacağınız yakınlıklar, paylaşacağınız battaniye ve ateş başında söyleyeceğiniz birkaç country şarkıyla kırılır mı? 8 şaşkın deli, ya da 8 cesur hippie, aşağı yukarı bunu deniyorlar. Teknoloji ve modernizmin getirdiği hiçbir şeyin bulunmadığı bir ortamda sorun çıkmayacağını zannedenler, insani güdüleri onları ele geçirmeye başlayana kadar varlar ve davalarını sürdürebilirler. Benjamin Dickinsonun bu ilk yönetmenlik denemesi, filmin bitiş sahnesindeki cüretkar tercihi için dahi, görülmeye değer bir dünya vaat ediyor."} +{"text":"Bir dönemin 'Birdman' adlı süper kahraman filmleri serisiyle ünlenen oyuncusu Riggan, Broadway'de kendi yönettiği ve başrolünde yer aldığı bir oyunun son hazırlıklarını yapmaktadır. Ancak provalar esnasında oyunculardan biri beklenmedik bir biçimde yaralanır ve yerinin acil olarak doldurulması gerekir. Lesley ve onun en yakın arkadaşı olan Jake'in önerisiyle bir zamanların gözde yıldızı olan Mike Shiner ile anlaşılır. Riggan sahneye çıkma hazırlıkları yaparken en başta Mike Shiner ardından ise oyuncu olan sevgilisi Laura, kişisel asistanlığını yürüten kızı Sam ve mükemmeliyetçi eski karısı Sylvia baş etmek durumunda kalır. Riggan kendine yeniden prestij kazandırmasını beklediği bu oyunu, beklentilerin aksine olumlu tepkiler kazanması için elinden geleni yapacaktır."} +{"text":"1977 yılında Robyn Davidson adında genç bir kadın, Batı Avusturalyada Brisbane'den çölün ortasındaki Alice Springs'e gitmek ister. 24 yaşında bir genç kadın olanRobyn Davidson, bu yolu yürüyerek katetmeyi ailesine ve arkadaşlarına rağmen gerçekleştirmeye kararlıdır. Öncelikle yolculuğu için gerekli ekipmanı ve yiyeceği ayarlaması gerekmektedir. Bir köpek ve dört deveyle çıkacağı 2700 km'lik yolculuk için her şeyini tamamlaması 2 yılı bulur. Vahşi hayvanlar ve susuzluk gibi faktörleri de barındıran bu uzun yürüyüşüne ona National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan da eşlik edecektir. Büyük yolculuktan hemen önce tanışan ikilinin uzun bir yolu, doğayla ve birbirleriyle ilgili de keşfedecek pek çok şeyi vardır. Avustralyalı yazar Robyn Davidsonın kendi anılarını yazdığı otobiyografik kitabından uyarlanan filmin yönetmenliğini John Curran üstlenirken, başrolde Mia Wasikowska yer alıyor."} +{"text":"Artık yaşlanan eski bir suçlu olan John Hurt (The Elepjant Man, 1984, Alien) hapisten çıkar ve orta yaşlı bir kadın olan Brenda Blethyn ve annesi Pauline Flanagan'ın sahibi oldukları bir yerleşim birimine taşınır. Yalnız ev sahibesi ile geçici bir ilişki yaşarken, çok geçmeden geçmişinden gelen yarım kalmış bir işin tekrar peşine düştüğünü fark eder. Mafya babası Lorcan Granitch her geçen gün daha da yaklaşmaktadır. Dublin'de geçen Gece Treni filmi, akıcı gerilim dolu bu yan öykünün yanı sıra, ana öykü olarak, öfke ve hayal kırıklıklarıyla dolu hayatlarının ardından, ellerine son kez mutlu olabilme şansı geçen iki insanın arasındaki tuhaf, şefkatli romantizmi konu alıyor."} +{"text":"Ermeni edebiyatının önemli isimlerinden olan Aleksandr Şirvanzadenin aynı isimli romanından sinemaya uyarlanan Namus, 20li yıllarda Doğuyu makyajsız yansıtan ilk film olarak lanse edildi. İç çekimler Tiflis-Gürcistan, dış çekimler ise Yerevan-Ermenistanda, 1925 yılı içinde tamamlandı. Filmin ilk gösterimi, 13 Nisan 1926da, Yerevanda bulunan Nairi sinemasında yapıldı. Ermenistan sinemasının ilk örneği olacak filme konu seçmek zor oldu. En çok göz önünde olan edebi eserler, ulusal bağımsızlıkla ilgiliydi ve konuları pek güncel değildi. Seçimimi, küçük burjuvazinin dünyasındaki acımasız gelenekleri tasvir eden, günlük hayatı anlatan bir konudan yana kullandım. Ermenistanın kırsal kesimlerinde hala varlığını sürdüren korkunç geleneklerin gücü, Ermeni romancı Şirvanzade tarafından zıtlıkları yansıtan bir tonda aktarılmış. Bu roman, Ermeni edebiyatının bir mücevheri ve zaman içinde de önemini koruyacak. (Amo Bek-Nazaryan, Moskova, 1926)"} +{"text":"Umbrella'nın dünyayı mahvetme planları daha da şiddetlenerek devam ediyor. İnsanoğlunun kaçamadığı ölümcül 'T-virus' bulaştığı tüm bedenleri, et yiyen zombilere dönüştürmektedir. Umbrella'nın gizli yürütülen operasyonuna dahil olan Alice hem geçmişinden gelen sırları ortaya çıkartacaktır hem de insanlığın son umudu olarak virüsün ve salgının kaynağını bulup yok etmeye çalışacaktır. Dünyanın dört bir yanında, farklı ülkelerde tehlikeyi durdurmaya çalışan Alice inandığı doğrulardan da tereddüte düşecek, çevresinde güveneceği fazla kimsenin kalmadığını anlayacaktır. Geri sayım artık başlamıştır. Efsanevi bilgisayar oyunundan sonra ilk kez 2002 yılında sinemaya aktarılan Ölümcül Deney serisi, 10 yıldır türün meraklılarını ve Jovovich hayranlarını sinema salonlarına çekmeyi başarıyor. Filmin yönetmenliğini serinin yapımcısı olarak da tanıdığımız aksiyon sinemasının sevilen ismi Paul W. S. Anderson üstleniyor."} +{"text":"Voyvodina 1960... Yugoslavya'nın kuzeydoğusunda, mutlu bir çocukluğa dair anılar.. bu anılar daha sonra solgun bir fotoğrafta acı bir melankoliye ve iç kemiren bir kuşkuya dönüşüyor. Yaz ortasında çocukların oynadığı kırlardaki genç Sırp kızı Bilja, Hırvat kız arkadaşını bir daha asla göremeyecek. Viyana 1991... küçük bir oğlan uçma hayalleri kuruyor. Annesi Bilja, büyükanneyi Yugoslavya'dan getirecek olan büyük oğlu Sascha'nın doğumgünü hazırlıklarını yapıyor. Ama kayıtsız, mutlu aile kutlamalarının dönemi çoktan sona ermiştir.trende alıkonulan Sascha zorla askere alınır. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Sinemaya hala bir misyon yüklemek gerek tavrıyla yaklaşanlara da hayat hakkı olduğu görüşündeyim. Özellikle İrlanda ve Yugoslavya üzerine çekilen bütün filmlerde bu mantığın izlerine rastlamak mümkün. Tabiki sinematografik çabalar, yönetmenin kendine has stili önemli ama yeri geliyor hikayenin kendi güzelliği baskın çıkıyor. Goran Rebic'in Yugofilm'i tam da bu mentaliteye örnek gösterilkecek yapımlardan. Ortada ufuk açacak, tartışma yaratacak yeni bir üslup denemesi, stil arayışı yok. Ama filmin önemli yanı var; aynı coğrafyada gezinen filmlerinhareket alanını farklı bir zemine taşıyor. 1960'ta Voyvodina'da açılan öykü, 1990'ların başınad Viyana'da kapanıyor. Toparlarsak Yağmurdan Önce, Vukovar, Underground gibi yapımlarla sinemasal düzeyde vakıf olduğumuz bir meseleyi, Rebic'in yapıtı bu kez deplasmana taşıyor ve 'insan köklerinden kaçabilir mi' sorusunu zihinlerde dolaştırıyor. Elbette bu filmin hepimize vereceği 'mesajlar' ve tatlar var; ama bana kalırsa gurbetteki Türklerfilmin karekterlerinde kendilerinden daha çok parça bulacaklar. Nitekim filmin bir yerinde yapılan Türk-Kürt tartışması bunun en bariz örneği. Uğur Vardan"} +{"text":"Batı Şeriadaki Ceninde terk edilmiş eski bir sinema salonunun yeniden açılması için başlatılan bir kampanyanın hikayesi. 1960da açılan ve bir zamanlar Filistindeki en büyük sinema olan salon, bugünkü terk edilmiş haliyle Filistin halkının durumunun da aynası gibi. Sinemayı yeniden hayata döndürmek için Alman ve Filistinlilerden oluşan bir grup gönüllü el ele verir, ancak pek çok engelle de karşılaşır. Sinemanın tamir ediliş sürecini anlatan film, bir yandan bölgede yaşananlara ve sosyal hayata dair incelikli bir tanıklığa dönüşürken, öte yandan sinemanın yeniden açılmasının barışa köprü olacağına inanarak bir ideal peşinde koşan insanların azmini yansıtıyor. Aynı kentte geçen yıl kurucusu olduğu Özgürlük Tiyatrosunun önünde öldürülen Juliano Mer Khamisin de filmin yan karakterlerinden biri olduğunu eklemek gerek. ALINTI ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"İspanyanın küçük bir kasabasında pansiyon işletmekte olan iki geçkin kız kardeş etrafında döner film. Abla Marta ve kardeşi Veronica, küçük bir kasabada yaşamanın getirdiği baskıyı üzerlerinde öylesine fazla hissederler ki, teraslarında üstsüz güneşlenmekte olan İngiliz genç kızın yanlışlıkla ölümüne sebep olmalarının ardından, kazaya ilahi bir anlam yükleyerek ardı arkası kesilmeyecek bir cinayet silsilesini tetiklerler. Özellikle inancına körü körüne bağlı olan ve daha sert bir kişilik sergileyen abla Martaya göre genç kızın ölümü, işlediği günahın cezası olarak kendilerine verilmiş bir emirdir neredeyse. Ölen kızın kardeşi Laura, pansiyona vardığında, Marta ve Veronica, kıza, kardeşinin o sabah ayrıldığı yalanını söylerler. Bu duruma bir anlam veremeyen Laura, kardeşi döner umuduyla kısa müddet konakladığı pansiyonda kardeşinden hiçbir haber alamayarak ve de kadınların diğer müşterilere davranışlarını görerek, şüphe tohumlarını yavaş yavaş ekmeye başlar."} +{"text":"''''Batı Şeriadaki Cenin mülteci kampında ismi bir efsane gibi anılan Arna Mer Khamisin oğlu Juliano Mer Kmahis tarafından çekilen bu film, işgal altındaki Filistin topraklarındaki gerçek hayatın önemli bir tanıklığını sunuyor. Film Arna Mer Khamisin, Siyonist bir ailenin kızı olarak İsrailin kuruluşunu kutlayan bir genç kızdan, 1950lerde Filistinli bir Arap olan Saliba Khamisle evlendikten ve komünist partisine üyesi olduktan sonra İsrail işgali altındaki Batı Şeriadaki Cenin mülteci kampında Filistinli mülteci çocuklar için kurduğu alternatif tiyatro eğitimi merkezinde uzanan hayatının ve bu merkezdeki çocukların gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. İsveç parlamentosu tarafından verilen Alternatif Barış Ödülünden aldığı parayla kamptaki bir evin giriş katında alternatif bir çocuk eğitim merkezi açan Arna, işgal altında yaşayan çocuklara kendilerini tiyatro yoluyla ifade etmeyi öğretir. Arnanın Çocuklarının 8,9 yaşlarında tiyatro eğitimi aldıkları sırada başlayan öyküleri, Arnanın ölümünden beş yıl sonra İsrail ordusunun 2002 yılında Cenin mülteci kampına yaptığı saldırı sırasındaki direnişin öyküsüyle buluşur. Arnanın ve çocuklarının gerçek hayatlarını belgeleyen film, Arnanın çocuk merkezinde tiyatro eğitimi veren kendi oğlu Julenin 1989-1996 ve 2002 Cenin katliamı sonrasında mülteci kampında yaptığı çekimlerden oluşuyor. Yusufun, Nidalin, Eşrefin ve Alanın, yani Arnanın çocuklarının gerçek hayatlarına tanıklık eden filmde, alternatif eğitim, hayaller, işgal, savaş, direniş, Filistin halkının trajedisi ve kardeşlik tek bir öyküde buluşuyor.''"} +{"text":"Film, Andre Sollinin This is Everlasting isimli romanından uyarlamaPimin hisleri etrafında şekillenen hikaye, onu diğerlerinden farklı kılana odaklanırken, bir çocuğun kendini keşfetme yolculuğuna tanıklık ediyor. Pim, eski güzellik kraliçesi annesi Yvette ile birlikte Belçikanın bir sahil kasabasında yaşamaktadır. İçine dönük bir çocuk olan Pimin hayal dünyası yaptığı çizimlerde hayat bulur. Cinselliğini keşfetmeye başlamasıyla kapı komşusu motosikletli Gino ile tanışması aynı zamana denk gelir. Bu ilk aşkta mı hayal kırıklığı getirecektir? Yvette ise, küçük şehir hayatından sıkılmış, her şeyi arkasında bırakıp yeni bir hayatın peşinden gitmek istemektedir. Pim ve Yvettein hayalleri, şehre yeni gelen lunaparkın çalışanı yakışıklı Zoltan ile değişir. Zoltan artık yeni kiracılarıdır"} +{"text":"Minnesota'nın küçük bir kasabasında yaşayan Blu isimli evcilleştirilmiş Amerika papağanı, özgürlüğüne düşkün azılı papağan Jewel ile tanışmış ve birlikte Rio de Janerio'ya maceralı bir yolculuğa çıkmışlardı. Şimdilerde Rio de Janeiro şehrinde kusursuz ve mutlu bir yaşam süren Blu, Pearl ve üç çocuklarının hayatı yeni bir kararla tekrar değişir. Pearl'e göre çocuklar karakterlerinin gereğince özgür ve vahşi yaşamlarına adapte olmayı öğrenmelidir ve bu nedenle en iyisi Amazon'a göçmektir. Buradaki engin ormana ulaştıklarında yeni bir sırra erişecek olan Blu yeni komşularıyla ve çocuklarını kaybetme korkusuyla da yüzleşecek; ailenin geri kalanı da alışık olmadıkları bu vahşi hayatta kendilerini bekleyen her türlü değişikliğe uyum sağlamayı öğrenmek zorunda kalacaklardır."} +{"text":"Çin'de yeni bir çevre yasasının yürürlüğe girmesiyle bir çevre hareketi başladı ve sıradan yurttaşlar Çin tarihinde ilk defa, düşüncelerini açıkça söyleme ve hükümetin kararlarını etkileme hakkına sahip oldu. Aktivistler bu yeni hakkı derhal kullandı ve bir nehri kurtardı. Başlattıkları hareket, Çin'i dönüştürme gizil gücüne sahipti. Aktivistlerin, çiftçilerin ve gazetecilerin gözünden aktarılan bu film; başarıya ulaşmışolağanüstü bir kampanyayı, Yangtze Nehrinin yukarı kısmında, güney batı Çinin yüksek dağlarında inşasıplanlanan bir baraj projesini durdurmayı başaran çevre hareketini konu ediyor. Film, Çin sınırları dışında hiç görülmemiş çarpıcı arşiv görüntülerine; hükümete yakın çevrelerle ve Başkan Mao dönemindeki kalkınma uğruna doğanın \"fethedilmesi\" seferberliklerini hatırlayan tanıklarla yapılmış çok sayıda söyleşiye yer veriyor. Milyonların seferber edildiği bu süreçte Çin'in peyzajı yenidenşekillendirilmiş, gölleri, sazlıkları, ormanları ve yeşil alanları mahvolmuş, toz fırtınaları kontrolden çıkmışve bilim çaresiz kalmıştı."} +{"text":"1949da Roberto Rossellini, başarının doruğundayken sanatsal ve duygusal hayatını Anna Magnani ile paylaşmaktadır ve ikiside güçlü bir karaktere sahip olan ikili arasında kavgalar bitmek bilmemektedir. Aşkı kısa ömürlüdür. Zamanın divası Ingrid Bergman tarafından Rossellininin yapım evi olam Minervaya gönderilen bir mektup tesadüfen tam bir sene sonra yönetmenin eline geçer. Bergman bu mektubunda yönetmene olan sempatisini itiraf etmektedir. Kadın avcısı olan Rossellini, yüzyılın vuruşunu yaparak Magnaniyi terkeder, 50li yılların en sevilen divasıyla büyük bir aşk yaşamaya başlar. Bu aşkın yaptırımı olarakta Bergmanın başrolde olduğu Stromboli filmi ortaya çıkar. Bu olaylar karşısında çılgına dönen Magnani intikam için hazırlanır. Rosselliniyi küçük düşürmek için kullanacağı yöntem kendisine uygulananın aynısı olacaktır. Güneşli Eolie adalarında savaş sonrası dönemlerde çekilen Yanardağ adlı film bir düello filmi olarak ortaya çıkacaktır. Yanardağların savaşı hikayenin içinde geliştiği mekan gibi zamansız ve yoğun bir şekilde İtalyan ve dünya sinema tarihinin bir parçası olarak kalmıştır."} +{"text":"Cem Yılmazın son gösterisi CM101MMXI FUNDAMENTALS; yaşamımız sırasında görüp yaşadığımız ancak üzerinde durmadığımız bir çok ayrıntıyı yine komik mizahi bir bakış açısı ile gözler önüne seriyor. Oyuncunun kendi yaşadığı komik, trajik bir dışında çok küçük öykünün, sanatçının mükemmel gözlem gücünü de görmenin mümkün olacağı bir çok öykü gösteride yer alıyor. Yılmaz, çevresinde ve dünyada olup biten bir çok ilginç ve komik olayı da, kendi komedi anlayışına uygun olarak yorumluyor ve seyirci ile paylaşıyor. Kadın erkek ilişkilerinin, basit gibi görünen bir yemek siparişinin ve hatta bir cenaze töreninin ne kadar komik olabileceğini seyircisi ile paylaşan Cem Yılmaz, seyircilerine uzun yıllar unutamayacakları bir performans ile bol kahkahalı bir seyir vaad ediyor."} +{"text":"Yapım günümüz, Arizona'da geçiyor, Megan Graves, Abby Graves, birbirlerine bağlı ayrılmaz iki kardeştirler. Megan okulunu ortalama dereceyle bitirip mezun olmuş, dövüş sanatlarını bilen siyah kuşağa sahip set bir piliçdir. Aby ise okulunu zar zar zor bitirmiş, sevimli, herkes tarafından beğenilen, kendi gölgesinden dahi korkan, güzel, şirin bir kızdır. Onların bir çok ortak yönleri vardır. Özellikle çizgi roman ve pop kültürüne takıntı yapmışlardır, yani hayattan zevk alan neşeli birer kızdır. Birkaç gün içinde Megan Newyork'ta yeni bir işe başlayacaktır. Kızkardeşler büyük bir mutlulukla yola çıkarlar, Arizona sınırlarından geçerken kötü hava şartlarından dolayı gizemli ve terkedilmiş bir maden kasabası olan Skull city sığınırlar, ama Skull City korkunç sırlar taşımaktadır. Oraya gelen turistleri esir almış sapık ruhlu caniler Megan ve Aby'ide yakalarlar, inanılmaz işkencelere mağruz kaldıkları gibi gözleri önünde insanlar katledilir, Megan ve Aby, gözü dönmüş bu canilerden bakalım kurtulabileceklermi..."} +{"text":"Frank Detomello, işinden kovulunca hayvanat bahçesinde çalışmak zorunda kalmış sorumsuz bir babadır. Shane isimli büyümüş de küçülmüş, pırlanta gibi bir de kızı vardır. Tek başına bir kızın sorumluluğunu alamayacak kadar sorumsuz olan Frank, hayvanat bahçesinde bir maymundan aşırdığı haşlanmış yumurtayı yiyince maceramız başlar. Yumurta \"Frank Şehri\"ne gizli bir tehdidi taşımıştır. Son derece ölümcül bir virüs Frank'in bedeninde gezinmekte ve hipatalamusa ulaşmanın yollarını denemektedir. Frank'in tek umudu Osmosis Jones isimli bir akyuvar hücresidir. Kurallara uyum sağlamak konusunda ciddi sıkıntı çeken bu hücre, Frank'in savunma sisteminin en uçarı üyesidir. Üstelik, Jones'un yanına kendini beğenmiş bir antibiyotik bozuntusu ortak niyetine verilmiştir. Özellikle gençler için hazırlanmış, eğlendirici, öğretici, heyecan dolu hoş bir animasyon. kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"Bir grup Amerikalı Paris'i ziyaret eder. Ama Paris, tarih ve kültürün göstergesi eski Paris değildir. Beton ve cam setleriyle, gökdelen ve iş hanlarıyla, insanı ezer gibi yükselen yapılarıyla tam bir hayal kırıklıgıdır. Filmin başrolünde diger filmlerinde oldugu gibi yine Jacques Tati oynuyor. Uzun boylu, her zaman pardösölü, piposu elinden hiç düşmeyen, az konusan, ama eli-kolu çok oynayan ve en önemlisi yasadığı çağ ile ilgilenen, modern yaşam karmaşasına gülümseyerek bakan bu adam; Amerikalı bir kızla arkadaşlık kurar ve birlikte görkemli bir davete katılırlar. Jacques Tati, az sayıda da olsa özgür ve kendine özgü filmleriyle Dünya sinemasının yeri doldurulamayacak güldürü ustalarından birisi olmustur. Yirmi beş yılda beş film gibi çok az sayıda ürün vermiş ve her filmini büyük bir titizlikle yazmıştır. Filmleri hala okullarda komedi türünün en iyi örnekleri olarak gösterilir. Filmlerinde insanla makine'nin savaşını, insanı yalnızlaştıran modern yaşam eleştirisini, kendisinin canlandırdığı unutulmıcak \"Bay Hulot\" tiplemesinin gülünç ve bir o kadar da düşündürücü serüvenleri aracılığıyla anlatır. Playtime, modern yaşamın teknolojik nimetlerini kendi tezleriyle çürütmeye çalıştığı ve yönetmenin dünya görüşünü en etkin biçimde yansıtan bir başyapıt olarak nitelendirilir. Playtime gişede başarısız oldu, ama bu filmin başyapıt oldugu gerçeğini değiştirmedi."} +{"text":"2004 yılının En İyi Polonya filmi olarak bilinen filmimiz Krzysztof Kieslowski'nin filmlerinin havasını yakalayan tarzda bir çalışma. Ödüllü roman Gnoj'un yazarı Wojciech Kuczok tarafından senaryolaştırılmış. On iki yaşındaki Wojtek Winkler, annesinin ölümü üzerine babası tarafından büyütülür. Acımasız Bay Winkler oğlu ile şefkatli bir ilişki kuramaz ve oğlunun sorumsuzluklarını fiziksel olarak cezalandırır. Ancak, hedeflerin gerçekleştirilmesinden uzakta, sınırlarda yaşanan sadizm bir korku ortamı yaratmıştır. Sonunda çocuk bir daha geri dönmemek üzere babasının evinden kaçar, ancak vücudundaki izlere nazaran yüreğinde yer eden kırbaç izleri yetişkinliğinde de etkisini sürdürür... Hikayemiz 20 yıl sonrasını anlatmaya başladığında ufaklığı dağlardaki mağaralarda uzun vakitler geçiren bir yetişkin olarak buluruz. İnsanlardan kaçınan ve münzevi olmayı tercih eden biri olarak. Sonrasında güzel Tanja'nın ilgisini çeker, bu durumun kendisi yaşadığı psikolojik travmadan sonra insanlığın içine giren ilk dönemeç için dönüşüm olacaktır."} +{"text":"Oscar Ödüllü aktör/ yönetmenJohn Huston'un çektiği western komedisi, C. L. Sonnichsen'in kitabından uyarlandı. Çekimleri Amerika'da tamamlananfilm, 'Marmalade, Molasses and Honey' adlı parça ile En İyi Şarkı Oscar'ına aday gösterildi. Pecos Kasabası'nın adalet direği Roy Bean'ı anlatan film, gerçeğe yakın bir öyküdenesinlenilmiş. Yolu kanunsuz bir kasabaya düşen Roy'un kendisini kasabanın kanun koyucusu ilan etmesi ve zamanla bu görev için doğduğuna inanmaya başlamasını Huston'un kamerasından gösteriyor. Pecos Kasabası, eline hukuk kitabı alan Roy Bean'ın elindedir. Sahibi olduğu barın devamlı müşterilerinden oluşturduğu jüri ile suçlulara ceza kesen Roy, ikna kabiliyeti sayesinde kendini kasaba halkına kabul ettirir. Dünyanın değişmeyen düzenine bir eleştiri olarak kabul edebileceğimiz yapımda Newman'ın yanı sıraAva Gardner, Roy Jenson, Victoria Principal, 2000 senesinde kaybettiğimizRichard Farnsworth, Jacqueline Bisset, Ned Beatty, Roddy McDowall, Stacy Keach, Anthony Zerbe ve Anthony Perkins gbi isimler rol alıyor."} +{"text":"Taxi Driver ve Monster gibi unutulmaz filmlerden olan psikolojik gerilim filmi The Grief Tourist bize bir adamın karanlık hobisini ve ondan daha da karanlık olan zihnini anlatır. Jim Tahana, yanınızdan geçerken dikkatinizi çekecek bir adam değildir. Fakat yakından bakarsanız doyumsuz Amerikan ruhunun büyük açlığını, içindeki boşluğu doldurmak için, acısını dindirmek için devamlı yiyip bitirecek birşeyler aradığını hissedebilirsiniz. Jim, çocukluğundan beri bir hobiyi saplantı haline getirmiştir: Keder Turizmi. Keder Turizmi, trajedilerin yada felaketlerin gerçekleştiği yerleri ziyaret etme eylemidir. Her sene etkilendiği değişik seri katillerin yaşadığı yerleri ziyaret eder. Bu seneki saplantısıda New Orleans, Louisiana'da toplu katliam katili olan Carl Marznap'tır. Fakat bu seferki seyehati sıradan olmayacaktır..."} +{"text":"Dylan ve Jamie evlenip barklanmayı akıllarından bile geçirmemektedir. New Yorkta faaliyet gösteren insan kaynakları yöneticisi Jamie, hatırı sayılır yetenek avcılığı becerilerini kullanarak Los Angelesta çalışan bir sanat yönetmeni olan Dylanı Büyük Elmadaki rüya gibi bir işi kabul etmesi için ikna edince, birbirlerine ne kadar benzediklerini çabucak anlarlar. O kadar çok başarısız ilişki yaşamışlardır ki, ikisi de aşktan vazgeçip eğlenceye odaklanmaya hazırdır. Dylan New Yorka taşınmaya karar verdiğinde ve ikili düzenli olarak bir araya gelmeye başladıklarında, aşkın Hollywood filmleri tarafından pompalanan bir masal olduğuna dair ortak inançlarını paylaşıp eğlenirler. Böylece, leziz derecede seksi, kasıtlı olarak yetişkinlere yönelik bir deneye girişirler. Başarılı, bağlanmamış ve bağlanma fikrine soğuk bakan bu iki iyi arkadaş, yeni araziler keşfedebilecek midir? Arkadaşlıklarına duygulara yer vermeyen bir cinsellik katarlarsa, birini arkadaştan fazlası olarak görmenin getirdiği sıkıntılardan kaçabilecekler midir? Romantik komedilerin vaatlerinin hayal kırıklığına uğrattığı pek çok kişiden sadece ikisi olan Dylan ve Jamie, aldıkları bu cesurca kararın keşfedilmemiş bölgelere yapılan arsız ve seksi bir yolculuğa dönüşmesine ve kendileri hakkında tahmin edebildiklerinden çok daha fazlasını ortaya çıkarmasına tümüyle şaşırmamalıdırlar."} +{"text":"50lerin İngilteresinde geçen bir dönem filmi olan Capturing Mary'nin yönetmenlik koltuğunda, BBC için çektiği filmlerle ses getiren usta yönetmen Stephen Poliakoff oturuyor. Poliakoff bu filmde kaybolan gençlik yılları üzerine tutku dolu bir hikaye anlatıyor. Başarılı bir yazar olan Mary, eski ihtişamlı günlerinden eser kalmamış bir malikanede hatıralarının gölgesi altında geçmişiyle yüzleşir. Mary gençliğinin en güzel yıllarını düşündükçe karanlık bir adam olan Greville ile olan ilişkisinin, aslında tüm hayatını derinden etkilediğini bir kez daha anlayacaktır. 1950'lerdeki İngiliz sosyetesinin parıltılı yaşamının başarılı bir portresini çizen filmde, Maggie Smith, Ruth Wilson, David Walliams gibi İngiliz sinemasının seçkin oyuncuları rol alıyor, ayrıca Gemma Arterton da küçük bir rolle karşımıza çıkıyor."} +{"text":"Oldukça uzun ve sıcak bir yaz sonrası A. B. D. nin Alaska eyaletinin Barrow kentinde bir Eskimo avcısı buzul kütlesinin altında beslenen üç gri balina görür. Bu üç gri balina kış gelince doğaları gereği beslenmek için güneye doğru hareket etmeye hazırlanırken suların donmasıyla birlikte kapana kısılırlar. Yerel haber merkezleri bu hikayeyi duyurmaya başlayınca balinalar bazı bilim adamlarının, Eskimo avcılarının, petrol şirketleri yetkililerinin ve çevrecilerin de dikkatini çekmeye başlar. Kısa bir süre sonra bu balina krizi ulusal haber kanallarına sıçrar. Süpriz bir şekilde balinaların kaderi tüm dünyada kalpleri bir araya getirir. Medya sayesinde, buzda delikler açarak balinaların nefes almasını sağlayacak yüzlerce kişiden oluşan multi milyon dolarlık bir kurtarma gücü oluşur."} +{"text":"Tanrıların, Titanlara karşı verdikleri mücadelede muvaffak olmalarının ardından gelen huzur çağında, Kadim Yunan'da daha önce hiç görülmemiş bir şer yükselir. Güce tapan Kral Hyperion insanlığa savaş açmıştır. Hükmü altında kana susamış bir ordu temerküz eden Hyperion, Ares tarafından cennette dövülen ve insanın hayal gücünü aşan bir kudret ihtiva eden Epirus Yay'ını bulmak için tüm Yunan'ı ateşe verir. Sadece bu Yay'ı elinde bulunduran kişi, zamanın şafağından beri Tartaros Dağı'nın derinlerinde hapsedilmiş duran ve intikam ateşiyle tutuşan Titanları serbest bırakabilir. Kral'ın elinde Yay, insan medeniyetinin üzerine yıkım yağdırabilir ve Tanrıları imha edebilir. Fakat kadim yasalar Tanrılara insanların savaşına müdahil olmamalarını emretmektedir. Bu yüzden Hyperion'a karşı Tanrıların elleri kolları bağlı gibi görünmektedir. Ta ki, Theseus adında bir çiftçi tek umut olarak kendini gösterene kadar. Zeus tarafından gizlice seçilen Theseus, insanları Hyperion'dan ve onun ordularından koruyacaktır."} +{"text":"Pietro ve Lucia, Lucia'nın kız kardeşi Alice ile gözlerden uzak bir çiftlikte yaşamaktadırlar. Çiftçilik yaparak hayatlarını kazanmaktadırlar. Pietro iyi bir işçi ve güçlü bir adamdır ve 3 erkek kardeşini sevmemektedir. Lucia ise kendisini ailesine adamış bir kadındır. Çok zorlu şartlarda çalışmalarına rağmen hayatları huzurlu ve iyidir. Bir gün Pietro ve Alice kuyudan su çekerlerken kazara dünyanın merkezinden bir şeyi serbest bırakırlar. Garip ve yaratık şekinde parlayan şey birden kuyunun dibinden kaybolur. Bu andan sonra bütün çiftliğin etrafında açıklanamaz olaylar başlar. Gece olunca çiftliğin etrafını ne olduğu belli olmayan bir bitki örtüsü sarmaya başlar. En sonunda bu renk Pietro ve ailesinin yanıbaşında, zihinlerinde belirmeye başlar. Bu onları kan ve ölümün olduğu acı dolu hastalıklı bir dünyaya sürükleyecektir."} +{"text":"Kariyerinin ilk yıllarında ağırlıklı olarak belgesel film çeken Ermanno Olminin I Fidanzati (1963) ile erken dönem başyapıtları arasında sayılan Il Posto, Milanonun varoşlarında yaşayan, ailesinin geçimine katkı sağlamak için eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış, az vasıflı Domeniconun iş bulma ve tutunma hikayesini anlatıyor. Yalın bir sinema diliyle, profesyonel olmayan oyuncuların doğaçlama ağırlıklı performanslarıyla, tamamı gerçek mekanlarda geçen film, orta sınıfın günlük yaşamından kesitler sunuyor ve Domenico ile aynı iş yerinde çalışmak için mülakata giren Antoniettayı merkeze alarak küçük insanların büyük şehirde hissettikleri yalnızlık ve yabancılaşma sorunlarına dikkat çekiyor. David di Donatello Film Ödüllerinde En İyi Yönetmen, Venedik Film Festivalinde de İtalyan Film Eleştirmenleri ödülünü kazanan Il Posto, her ne kadar yönetmeni Olmi tarafından yeni gerçekçilik akımına dahil olmadığı savunulsa da pek çok özelliğiyle postneoralist dönemin en tipik örneklerinden biri olarak kabul ediliyor."} +{"text":"Tom, büyük bir finans firmasında sekreterdir. Bir gün patron, ekonomik güçlükler sebebiyle üç sekreteri işten çıkarmak zorunda kaldığını açıklar. Ertesi sabah, acı kaderini içine sindirecek vakit henüz geçmeden, kapısının önünde bir erişte kutusu bulur. Aslında kutunun içinde para vardır ve kısa süre sonra paranın Mafya'ya ait olduğu açığa çıkar. Tum'un dairesi 6 numaradır ve numara başaşağ�� dönünce, gangsterler teslimatı 9 numaralı daireye yaptıklarını sanmışlardır. Tum, nefsi müdafaa sonucu iki gangsteri öldürmek zorunda kalır; ardından da onlara ne olduğunu öğrenmek için gönderilmiş olan kişiyi; daha sonra sırada bir polis vardır. Vakit geçtikçe bu ufak tefek sekreter kendini kapana kısılmış bulur. Üstelik sadece bir yığın nakit parayla değil, aynı zamanda giderek artan bir ceset yığınıyla da Denetlenemez bir olaylar anaforunun içine fırlatılmış basit bir insan fikri üzerinde odaklanan Pen-ek Ratanaruang, bu yıl izleyeceğiniz en şaşırtıcı ve hızlı ilerleyen filmlerden birini yaratmış."} +{"text":"1938 yazı. Faşizmin kara gölgesi tüm Avrupa'nın üstüne çökmektedir. Yaşlı Pereira, bağımsız ikinci sınıf bir Lizbon gazetesinin kültür sayfasının editörüdür. Bu zor zamanlara karşı ilgisiz, kendini eski edebiyat klasiklerinin büyüsüne kaptırmış ölüm takıntılı Pereira, sevdiği kitap ve yazarlardan başka hiçbir şeyi önemsemez. İdealist Rossi ve komünist kız arkadaşı güzel Marta, Portekiz'deki dikta yönetimine karşı inançla mücadele eden bir çifttir ve gönülsüz Pereira'yı tozlu kitaplarından ayırıp dikkatini Avrupa'da hüküm süren politik karmaşaya yöneltmeye çalışırlar. Sonunda gazetedeki konumunu kullanarak yaklaşmakta olan tehlikeler konusunda halkı uyarması için onu yüreklendirirler. Rossi işinden ayrılıp yeraltındaki devrimcilere katılır. Pereira, Marta'ya para göndermeye devam eder, ancak davaya kendini tam anlamıyla adamış ya da politik bir görüş benimsemiş değildir, ta ki öyküyü anlatan filozof kardiyolog Doktor Cardoso'yla tanışana dek Marcello Mastroianni, Pereira Diyor ki'de son dönem filmlerinde canlandırdığı muhteşem yaşlı adam portrelerinden bir diğerini sergiliyor. Büyük bir hünerle çekilmiş bu küçük film, bireysel politik adanmışlığa, dürüst gazeteciliğe ve yaşamı kutsayan bir zafer şarkısına güçlü bir çağrı niteliğinde."} +{"text":"Büyükbabam gibi demirci olmak istemeyen tek amcamdı Rodolfo; dansçı olmak istiyordu o, diyor kamerasıyla birlikte amcasının hayatının izlerini süren Renate Costa. Rodolfo'nun, 80'lerde Stroessner diktatörlüğündeki Paraguay'da 108 olarak adlandırılan homoseksüeller listesine alındığını, tutuklandığını ve işkence gördüğünü öğreniyoruz. Rodolfo'nun hayatı hakkında başka gerçekler ve dedikodular da var: soruları yanıtlamak istemeyen komşuları, araya tuhaf sessizlikler girse de zamanında yaptıklarının doğru olduğunu söylemeye devam eden aile bireyleri ve baştan sessiz kalmayı tercih eden gey arkadaşları var Rodolfo'nun. Günümüz Paraguay'ında oto-sansür hala geçer akçe. Hikayelerin birbirlerini tutmadığı noktalarda yönetmenimiz sessiz kalmayı tercih ediyor. Ülkesinin en baskı dolu döneminin kendi yaşamında da yadsınamaz izler bıraktığının farkında. Amcası hayattayken ona sormayı ihmal ettiği birçok soru var. Renate Costa'nın ilk uzun metraj belgeseli bilinmezliğin ardına gizlenerek yaşanmış üzücü bir hayatın yeniden keşfi. Aynı zamanda, yaralayıcı önyargıların ve sessizliklerin baskısı altında yaşamak durumunda olanları yeniden tanımak adına kişisel bir girişim."} +{"text":"Hintli bir matematik öğretmeni olan Snehamoy ile Japonya'da yaşayan Miyage'nin mektup arkadaşlığıyla başlayan ilişkileri aşka dönüşür ve birbirlerine mektupla düğün hediyeleri göndererek evlenirler. Snehamoy'un fakirliği, Miyage'ninse hasta annesine bakmak zorunda olmasından dolayı 15 yıl boyunca evli olmalarına rağmen birbirlerini ziyaret edemezler. Snehamoy'un başlarda köyde alay konusu olan evliliği ve bu aşk, zaman geçtikçe saygı görmeye başlamış ve hatta Snehamoy'u büyütüp yetiştiren ve her zaman Snehamoy'un gerçek bir evlilik yapmasını isteyen teyzesinin bile takdirini kazanmıştır. Kocasının ölümü üzerine dokuz yaşındaki oğluyla Snehamoy'ların evine yerleşen ve bir zamanlar teyzesinin Snehamoy'la evlendirmek istediği genç bir dul olan Sandhya ise, Snehamoy'u hiçbir zaman açıklayamadığı ümitsiz bir aşkla sevmektedir. Snehamoy ve Miyage, birbirlerini görebilecekler midir? Yoksa aşkları sadece mektuplara döktükleri kelimelerin gücüyle mi sınırlı kalacaktır?"} +{"text":"Alternatif bir gelecekte, insanlık bıçak kadar keskin bir kast sisteminde yaşamaya mahkum edilmiştir. Alfa, Beta, Gamma, Omega ve Epsilon olarak sınıflandırılan insanlar, doğdukları andan itibaren, korkunç bir şartlama mekanizmasıyla ölümlerine kadar kontrol altına alınırlar. Bu öyle bir gelecek tasviridir ki, insanlar kaderleri konusunda en ufak bir söz hakkına dahi sahip değiller. Kasıtlı olarak sakat bırakılmış, deforme edilmiş, aptallaştırılmış, klonlar olan Epsilon ve Omegalar ile nispeten üst tabakayı teşkil eden Alfa ve Betalar toplumun temel taşlarıdır. Alfalar yönetir, Betalar yardım eder ve klonlar pis işleri yaparlar. Ancak bu dünyada umutsuzluk ve mutsuzluk yoktur. Zira, herkes halinden mutlu olmaya şartlanmıştır. Şartlamanın yetmediği yerlerdeyse her vatandaşınmutluluk hapı \"soma\" istikakı mevcuttur. Aile denen kurum pis ve ayıp bir anıdan ibarettir. Tanrı \"Soma\" dır. Günün birinde, bu distopik dünyanın dışına adım atmak zorunda kalan gazeteci ve onun sevgilisi hiç ummadıkları bir sır elde ederler. Vahşi, ehlilleştirilememiş insan kavimleri arasında yetişmiş, melez bir alfa mevcuttur. Bu alfanın geleceğin dünyasıyla ilgili çok sıradışı planları vardır. Üstat Huxley'nin aynı adlı romanından yapılmış, vasat bir uyarlama."} +{"text":"Kanadanın 21 yaşındaki harika çocuğu Xavier Dolan, Jules ve Jimin güncel uyarlaması olarak da değerlendirebileceğimiz yeni filminde, sarışın ilah Nicolasın ortaya çıkmasıyla birlikte hayatları alt üst olan iki yakın arkadaş Francis ile Marienin öyküsünü anlatıyor. Dolan yazıp yönettiği filminde ayrıca başrollerden biri olan Francisi oynuyor. İlişkilerinde mesafeli bir eşcinsel olan Francis, Marienin en yakın arkadaşlarından biridir. Francis ve Marie, düşlerinin erkeği Nicolas hayatlarına girdikten sonra ölümcül bir rekabete başlarlar. İki arkadaş, Nicolasın dikkatini çekmek için birbiriyle yarışırken, bu rekabetten gizli bir haz duyan Nicolas, kendi kartlarını oynayarak seçimini yapar. Dolan, bir kez daha tutkunun, zayıflığın ve insan doğasının etkileyici bir sinemasal betimlemesini yapmayı başarıyor. Bu başarının onu uzun süre Kanadanın en yetenekli isimleri arasında tutacağı kesin gibi."} +{"text":"90'lı yılların ilk yarısında çatışmaların yoğun yaşandığı günlerde, bir avuç gazeteci Diyarbakır'da yaşanan insan hakkı ihlallerini dünyaya duyurmaya çalışmaktadır. İstanbul merkezli Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda 7 kişi çalışmaktadır. Hasan(36) büronun şefidir, Faysal(30), Alişan(28), Kadir(27) diğerlerine göre daha tecrübeli muhabirlerdir. Lokman(24) veSongül(23) daha çok büroda çalışmaktadır. Fırat(17) ise büronun gazete dağıtım ve getir götür işlerini yapmaktadır. Faysal, yaptığı bir haberde orduyla ilişkisi olan bir çetenin izine rastlar. Çete, bölgedeki birçok cinayetin zanlısıdır. Çete haberinden sonraFaysaltehdit telefonları almaya başlar, ancakFaysalçetenin üzerine gitmeye devam eder. Büronun teknik olanaksızlıkları yetmezmiş gibi her türlü enellemeyle karşılaşırlar. Gazetecilerin en basit işleri bile onlar için aşılması zor engeller haline gelir. Çektikleri fotoğrafları bastıracak yer bulmak ya da fotoğrafları İstanbul'a göndermek için sürekli karşılarına çıkan engelleri aşmak zorundadırlar."} +{"text":"Beth Raymer, Florida'da bir striptiz kulübünde dans etmektedir. Las Vegas'ta bar garsonu olarak iş bulunca buradan ayrılır; yine de hayalindeki kariyer fırsatı olmasa da fazla seçeneği de yoktur. Profesyonel bir bahisçi olan Dink ile tanışınca, yeni bir iş teklifi de karşısına çıkar: tek yapacağı şey güçlü sayısal hafızasını kullanarak Dink'in şirketinin \"şans meleği\" olmaktır. Kısa zamanda Beth gerçekten Dink'e büyük şans getirir ama bu arada oyun bozan karısı Tulip çoktan ikisini kıskanmaya başlamıştır. Bu arada oldukça masum bir erkek arkadaş edinen Beth, Dinkten ve şirketten ayrılarak Jeremy ile New Yorka gider. Burada bulduğu işse yine bir takım yasa dışı işler yürüten Rosie'nin ekibi için çalışmaktır. Fakat işler sarpa sarar ve Jeremy'nin başı belaya girince Beth, Dinkten tekrar yardım ister. Komedi türündeki filmin yönetmenliğini Stephen Frears üstlenirken, senaryo D. V. DeVincentis'e ait. Oyuncu kadrosunda ise Rebecca Hall, Bruce Willis ve Catherine Zeta-Jones gibi parlak isimler yer alıyor."} +{"text":"Cüceler de Başta Küçüktü, 1970 Batı Almanya yapımı gerçeküstücü deneysel filmdir. \"Yeni Alman Sineması\" nın önemli temsilcisi Werner Herzog'un senaryosunu yazıp yönettiği, aynı zamanda yapımcılığını da üstlendiği bu düşük bütçeli filmin siyah beyaz görüntülerini Thomas Mauch çekmiştir. Sinemanın yanı sıra opera yönetmenliği de yapan Herzog, filmin müziklerinin düzenlemesine de katkıda bulunmuştur. Verdiği mesajlarla hem sağdan hem de soldan eleştiriler alan bu film haliyle ticari gösterimde fazla kalamamıştı. Gözlerden uzak bir ülkede yer alan kasvetli bir enstitünün bazıları görme engelli olan cücelerden oluşan sakinlerinin, gördükleri sömürü ve eziyetten bıkarak kendileri gibi cücelerden oluşan idarecilerine başkaldırıp kontrolü ele geçirmeleri, statükoyu tam tersine çevirerek yarattıkları kargaşa ortamında diğer cüce ve özürlülerle hayvanlara ve çevrelerindeki diğer nesnelere tuhaf biçimlerde zarar vermeye başlamaları anlatılmaktadır. Bu eylemleri yer yer gülünç olabildiği gibi zaman zaman da can sıkıcı, hatta dehşet verici olabilmektedir. Yönetmen Werner Herzog'un sinemasının ilerideki temel özelliklerini oluşturacak olan gizem ve bunalım ögelerinin izlerine bu filmde de rastlamak mümkündür. Bu alegorik filmde Herzog o yıllarda dünya gündemini meşgul eden Vietnam Savaşı'nda yaşananlarla bir paralellik kurmaya çalışır. Aynı zamanda filmdeki şekilsiz ve grotesk karakterlerine kazandırdığı bir tür görkem ve yüceltmeyle de, savaş yıllarında toplum dışına ittikleri kendi insanlarına gaddarlık uygulamış olan ülkesini de bir anlamda temize çıkarmaya çalışır. Çekimleri Kanarya Adaları'nda gerçekleştirilen bu film aynı zamanda, insan ruhunun sınırsız bir şekilde özgür bırakılmasının, insan tabiatının hem iyi hem de rahatsız edici taraflarını aynı anda ortaya çıkarabileceğinin de bir alegorisidir."} +{"text":"1960larda Jackson, Mississippide geçen Yardımcı sosyal kuralları yıkan ve kendilerini tehlikeye atan gizli bir yazı projesi etrafında sıra dışı bir dostluk kuran 3 farklı ve olağanüstü kadının ilişkisini anlatıyor. Eugenia Skeeter Phelan, Ole Missden yeni mezun olmuştur ve bir yazar olarak çalışmak amacındadır. Jackson, Mississippide birlikte büyüdüğü diğer kızların aksine bir kariyer istemekte ve evli arkadaşları ve annesinin değişmeyen şaşkınlığına rağmen evliliği ve çocukları ertelemek konusunda çok kararlıdır. Yerel gazetede Bayan Myrnanın temizlikte püf noktaları işini alınca en iyi arkadaşının hizmetçisi Aibileendan yardım ister ve kendini New Yorkdaki bir kitap editörünün zoruyla gizli bir projeye başlarken bulur. Ortaya çıkardığı dokunaklı hikayelerden ilham alır. Çok dokunaklı, mizah, umut ve duygu dolu Yardımcı değişimi yaratma yeteneğini işleyen zamansız ve evrensel bir hikayedir. Film, benzersiz tarzlarıyla zafer kazanan ve kendi hayatlarının kahramanı olan bağ kurulabilin, komik ve cesur karakterleriyle hem ilham hem de güç verir."} +{"text":"Savaşın amacı stratejik Midway adası'nı almak ve Amerikan uçak gemilerini yok etmekti. Bu amaçla toplanan Japon armadasında 200 parçalık Japon filosunda 8 uçak gemisi ve 11 zırhlı bulunuyordu. Buna karşılık Amerikalılar 3 uçak gemisi etrafında 76 parçalık bir filo hazırlayabilmişlerdi. Ne var ki Japonlar güçlerini dağıttılar. İki uçak gemisini, Amerikalıları kuzeye çekmek için Aleutian Adalarına doğru göndermişler, iki uçak gemisini de esas filonun çok gerisindeki çıkarma filosuna tahsis etmişlerdi. Japon şifresini çözen Amerikalılar birçok bocalamaya ve Yorktownın bu sefer batmasına rağmen, Japon İmparatorluk Filosunun bel kemiği olan en önemli dört Japon uçak gemisini batırdılar. Bu savaşın Amerikalılar lehine sonuçlanmasındaki en önemli etken Amerikan ordusunun Japon şifreleme sistemini çözmeleri ve Japonların bundan haberi olmamasıdır. Film pasifik savaşını konu almaktadır."} +{"text":"Çocukluğunu sokaklarda geçirip babasız büyüyen Yılmaz, korkusuz bir gençtir. Bu nedenle çevresinde Torpido Yılmaz adıyla tanınmaktadır. Uzun yıllar sonra ayrı yaşadığı köydeki annesinden bir mektup alır. Annesi oğlundan, yıllardır kayıp olan babasını bulmasını ister. Bıçkın delikanlı, çocukluğundan beri yüzünü görmediği babasını İstanbulda aramaya başlar. Yılmaz, bu arayış sırasında güzel bir kızla tanışır. Kız, Yılmazın bir türlü peşini bırakmaz. Ondan hoşlanmıştır, delikanlı da ona karşı boş değildir. Birliktelikleri sürerken Yılmaz, içi dolu bir çanta bulur. Eroin kaçakçıları Torpidonun peşine düşerler. Babasını ararken başı belaya giren Yılmaz, polise sığınır. Bu kez polisle işbirliği yapan delikanlı ve kaçakçılar arasında büyük bir kavga başlar. Kısa bir süre sonra kaçakçılar yakayı ele verir. Yılmaz da kayıp babasını bulur. Bir konakta oturan babası sayılı zenginlerden biridir. İç içe yaşanan bir maceradan sonra Yılmazın artık sevdiği kızla evlenmesine hiçbir engel kalmamıştır."} +{"text":"10 yaşındaki Anne enerji doludur. Ağaçlara tırmanmakta harikadır ve diğer herkesten daha hızlı olan tutkulu bir koşucudur. Beklendiği üzere; Anne Vikingler'in, gerçekten ilginç olan hiçbir şeyi yapmayan prenseslerden daha ilgi çekici olduğunu düşünüyordur. Ama sonra Jorgen adında bir çocuk sınıflarına gelir. Jorgen ve ailesi sokağın sonundaki ürkütücü eve taşınır. Anne diğer herkes gibi kendisinin de yeni komşusuna aşık olmaya başladığını keşfettiğinde, neşeli hayat tarzı tersyüz olur. Bütün kızlar Jorgen'i seviyordur. Ne yazık ki buna, hoş burnu ve sarı atkuyruğuyla her zaman bütün erkekleri etkilediği görülen Ellan da dahildir. Ama bu Anne'i caydırmaz. O herkesten daha - çok daha - ileri gitmeye hazırdır. Sonuçta, aşk için her şeye izin vardır. Anne bundan oldukça emindir. Filme adını veren roman Norveçli yazar Vigdis Hjort tarafından 1984'te yazılmıştır. Kitap o zamandan beri çok satanların arasındadır; hala Norveç'in en popüler kitaplarındand��r ve her halk kütüphanesinde bulunabilir."} +{"text":"İtalyan B-filmleri yönetmeni, aralarında Celentano'nun 24,000 Baci'sinin de bulunduğu hit şarkıların söz yazarı ve Quentin Tarantino'nun bayıldığı Spagetti Western Djangonun senaristi, devrimci ve kışkırtıcı Piero Vivarelli'nin delişmen hayatı ve rengarenk filmografisi bu yapımda iç içe geçiyor. Kendisi ayrıca Che Guevera dışında Kübalı olmayıp da genç yaşta Fidel Castro imzalı Küba Komunist Partisi liyakat kartı almış yegane Onuncu MAS yandaşı. Celentano, Chet Baker ve Mina gibi yıldızları oynattığı müzikal film Urlatori alla Sbarradan, gündemin nabzını tutan Oggi in Berlin gibi politik filmlere, Spagetti Western türünü haberleyip ekol oluşturan Djangoya, Vivarelli daima yeniliğin peşinde koşmuştur. Satanik ve Mister X gibi çizgi romanlara kucak açarken, Il Dio Serpent ile cinsel devrimi sahneye taşıdı. Yaratıcı bir anlatıma sahip bu belgesel, pop kültürün ihmal edilmiş İtalyan kulvarını derinlemesine incelerken, başlı başına bir film türüne dönüşmüş Vivarelli tarzını da ayrıntılı irdeliyor."} +{"text":"Yıl 2199, Gamilon'ların dünyayı istila etmelerinin üstünden 5 yıl geçmiş, dünya yok olmanın eşiğindedir. İnsanlar Gamilonların bombardımanları sonucu oluşan yüksek radyasyon sebebi ile yeryüzünde yaşayamamaktadırlar. Yer altında yarattıkları yeni dünyada hayatlarını sürdürmektedirler. Eski bir pilot olan Kodai günlerden bir gün yeryüzünde çöpleri karıştırırken kaza geçirir. Bu kaza sonucu bir kapsül bulur. Iscandar adlı gezegenden gönderilen bu kapsüle göre Iscandar'dan bulunan bir cihaz yeryüzündeki bütün radyasyonu kaldırıp dünyaya özlenen eski hayatı geri getierecek güçtedir. Bunun üzerine Dünya Savunma Gücü harabe durumdaki Yamato'yu revize ederek Iscandar'a bu cihazı bulmak için yola çıkar. Ancak 148.000 ışık yılı uzaklıktaki Iscandar'a yolculuk sanıldığı kadar kolay geçmeyecektir."} +{"text":"Kondwall köyü, köyün sakinleri, bitki örtüsü ve hayvan topluluguna dair gizemli, film formunda bir şiir. Hindistan'ın Maharashtra bölgesinde evlerin arasında ve ormanda dolaşan kamera derin hikayelerin ve sırların peşine düsüyor. Genç bir adam, babasının ona ögrettigi gibi bal toplamak için ormana gidiyor. Bir zamanlar bir kaplanın köye gelmesinin hikayesini dinliyoruz. Ay ışıgı altında yapılan renkli çekimlerde, mütevazı evleri orman yangınları aydınlatıyor; gündüz çekimleri ise muhtesem siyah beyaz görüntüler olarak geliyor karşımıza. Devasa agaçlar rüzgarda hışırdıyor; araziden koyu bir duman yükseliyor. Arka planda ise köylüler eski aşklarından fısıltıyla bahsederken, havlayan köpekleri ve bagıran büyükbaş hayvanları duyuyoruz. Bu gizemli ve rüya gibi film, genç yönetmen Payal Kapadia'nın yetenegini ortaya koyuyor."} +{"text":"Dört liseli arkadaş için yaz tatili, meydana gelen korkunç kazadan sonra okullarını temizleme cezası olacaktır. Dört genç öğretmenleri tarafından okula getirilir ve içeri sokulur. Öğrencilerden içeride yarattıkları kargaşayı kendilerinin temizlemeleri istenir. Ancak olaylar sadece temizlikle kalmayacaktır. Okulda yalnız olmayan öğrenciler, kendilerine Mahşerin Dört Atlısı adını veren maskeli bir grup tarafından okula kilitlenecek ve orada mahsur bırakılacaktır. Acımasız grup bununla da kalmayıp, hepsine geçmiş hatalarıyla yüzleşmelerine, hatta onları yeniden yaşamak zorunda kalmalarına sebep olacak bir halüsinatik bir gazı, havalandırma yoluyla okula sokacak ve bu noktadan sonra işler çığırından çıkmaya başlayacaktır. Maruz kaldıkları gazdan dolayı, buradan çıkmak her geçen dakika daha da zorlaşacaktır. Temizlemek için geldikleri okulda, kan gövdeyi götürecektir."} +{"text":"Kamp tutkunu olan 5 arkadaşın yaşadıklarının anlatıldığı filmde, her şey yolunda giderken kendilerini kimin gerçek kimin dost kimin düşman olduklarını bilmedikleri olaylar içerisinde buluyorlar. 5 arkadaş fırsat buldukları her anda, daha önce görmedikleri bir yeri görmek için tatil planı yaparlar. Bu seferki tatil yerleri ise diğerlerinden oldukça farklıdır. Çünkü bu seferki kamp yerinde bir sene önce farklı bir grup vahşice katledilmiştir. Katledilen ekipten sadece bir kişi hayatta kalmıştır, o da akıl hastanesinde yaşamını sürdürmektedir. Kan donduran bu olay beş arkadaşı ürpertse de, yaşananlar sadece kötü bir olay olduğu için tatillerine devam etmekten çekinmeyeceklerdir. Tam da bu sırada bilinmeyen bir yabancı gruba dahil olur. Peki her şey güzel mi gidecektir? Yoksa gençler cehennemi mi yaşayacaklar?"} +{"text":"Yer Bağdat, yıl 1965... Eik adında bir genç adam, dağınık bir otel odasında oturmuş, harıl harıl bir aşk hikayesi yazmaktadır. Esmer güzeli Ibenle bir nükleer karşıtı eylemde tanışıp ona nasıl sırılsıklam aşık olduğunun hikayesidir bu. Ama Iben, tek bir adama bağlanmaktan da öte kendini herhangi bir şeye adamayı reddetmiştir. Çaresiz Eik onun gönlünü kazanmak için şair olur, yazar olur, gezgin olur, keş olur ve en sonunda efsane rock grubu Steppeulvenenin solisti olur çıkar. İskandinav yarımadasının ileri gelen yönetmenlerinden Ole Christian Madsen, Ateş ve Citroen ile Prag gibi övgüler toplayan, festivalde de gösterilen filmlerin yönetmeni. 1960ların karşı kültürüyle Kopenhagdan İspanyaya, oradan Nepale yol alan bu epik aşk hikayesi, Madsenın yedinci kurmaca filmi."} +{"text":"Nicola, Roma eteklerindeki kasvetli bölgelerin birinde, adi suçlular, aylaklar, göçmenler ve işçilerle iç içe yaşayan bir kuklacıdır. Çok içmekte ve ergen Salvatorenin üzerine titremektedir. Bu çocuk mahalledeki bir fahişeden doğan oğlu hem olabilir hem de olmayabilir. Nicolanın dul anası oğlunu yirmi yıldır okul arkadaşı Sofiayla başgöz etmeye çalışsa da, asla muradına erememiştir. Bir gün karavanıyla dolaşırken, Nicola ihtiyar Sabatinoya çarpar ve öldürür. İlk başta bir kaza gibidir. Oysa ihtiyar adam, dünyadan habersiz şoförlerin önüne kasten atlayarak tezgahladığı kazalar sayesinde sigorta parasıyla geçinen biridir. Nicolanın arabası önüne atlarken de sarhoştur ve adımını yanlış hesaplamıştır. Perişan haldeki Nicola, Sabatinonun oğluna ve zihinsel engelli kardeşine yardım teklifinde bulununca her şeyin ters gittiği yeraltı suç dünyasına sürüklenir. Bu alemde herkes eylemlerinin istenmeyen sonuçlarını çekmektedir. Umudun olmadığı bir ülkede günü sağ çıkarmaya bakar, pek de çaresiz değildir, lakin bazen ümidin zıddı çaresizlik değil, kaderciliktir."} +{"text":"Artık gerçeği bildiğinize göre, şimdi ne yapacaksınız? Oscar ödüllü yönetmen Luc Jacquet, İmparatorun Yolculuğundan sonra bir kez daha Antarktikaya dönüyor. Üzerinde yaşadığımız gezegenin onbinlerce yıllık tarihinin buzullarda, donmuş halde bizi beklediğini söylesek ne derdiniz? Ünlü buzul bilimci Claude Lorius, Antarktikada bir kutlama esnasında sondajdan çıkan bir buzu viskisine atmasıyla fark eder ki, erimekte olan buz aslında bir tarihi eserdir ve ortaya çıkan hava ise belki de yüzyıl öncesine aittir! Bugün 82. yaşını kutlayan Loriusun 1957de başlayan araştırma serüvenini, 2015te bir vasiyetnameye dönüştüren Jacquet, seyircisine buzulların kalbinde gizlenmiş gerçekleri, ilk ağızdan öğrenme şansını veriyor. Buz ve Gökyüzü ısrarla altını çiziyor; insanlığın yüklenmiş olduğu büyük bir sorumluluk var, yoksa sizin haberiniz yok mu?"} +{"text":"Hayallerden kurulu bir müze olur mu? Sahibi Nobel Edebiyat Ödüllü dünya çapında bir yazarsa olur. Masumiyet Müzesi, yalnızca bir edebiyat şaheseri değil aynı zamanda yedinci sanatı da besleyen hayal ürünü ama gerçek bir müze. Orhan Pamukun İstanbulda açtığı ve hayal ile gerçeği buluşturduğu Masumiyet Müzesinde Kemalin Füsuna olan aşkının izlerini takip ediyoruz. Pamukun tüm romanlarında başrolü kapan İstanbul da bu yolculukta elimizi bir an olsun bırakmıyor. Orhan Pamukun İstanbula aşkı işlediği Masumiyet Müzesi ve hayali bir aşkın ete kemiğe bürünen eşsiz izleri... Başarılı belgesel ve klip yönetmeni Grant Geenin etkileyici ve yaratıcı gözünden aşk dolu bir Orhan Pamuk efsanesi: Masumiyet Müzesi."} +{"text":"Kaya ve Ozan, eşleriyle sekiz yıldır evlidir. İlişkileri iyi-kötü devam ederken, günün birinde yakın arkadaşları Tamer telefon ederek onları evine çağırır. Babadan kalma servetle 36 yaşına kadar gününü gün eden, kadınlardan ve partilerden başını kaldıramayan Tamer, derin bir mutsuzluğun pençesindedir. İlişkileri sallantıda olan Ozan ve Didem de, Tamer'in evinde kavga edince, ortalık birbirine girer. Tamer tüm bunlara sebep olduğu için kendini suçlu hissetmektedir ve onlara bir teklifte bulunur; yıllar önce Uludağ'da tanışan bu çifti nikah tazelemeleri için aynı yere götürecektir. Birlikte tatile giden gruptan ikisi kaybolur. Arkadaşları onları donmak üzereyken bulur. Bilimsel adıyla hipotermiye giren kişinin kurtulabilmesi için gruptan birinin onunla sevişmesi ve kan deveranını harekete geçirmesi gerekmektedir. Çiftler doktor tavsiyesiyle arkadaşlarını hayata döndürecek bu yöntemi uygulayıp, uygulamamakta tereddüt ederler. Arkadaşlıklar ve sadakat bir kez daha sorgulanacaktır..."} +{"text":"Ateş ve Yavuz Cihangirli ve Tophaneli iki yakın arkadaştır. Ortak noktaları geçmişlerindeki bir hatanın bedelini en sevdikleriyle ödemek zorunda kalmış olmalarıdır. Annesi gibi tiyatrocu olmak isteyen Ateş, çalıştığı hiçbir işte haksızlığa tahammül edememiş ve kendi doğrusu için hiç bir kavgadan çekinmemiştir. Taksici arkadaşı Yavuz onu bu durumdan vazgeçirmeye çalışır; ancak o da Ateş gibi yeni bir hayata başlamadan önce geçmişteki hesapları kapatması gerekecektir. Ateş annesiyle olan sorunlu ilişkisinden dolayı içine kapanık ve karanlık bir hayat s��rdürürken Aleyna'yla karşılaşır. Aleyna, aile baskısından İstanbul'a kaçmış, iş arayışı içerisinde karşılaştığı olaylardan hayatın acımasız gerçeğiyle yüzleşmiştir. Ama artık yalnız değildir. Ateş aşkı uğruna her türlü zorluğa rağmen kendi hayatını Aleyna'ya adamıştır."} +{"text":"Elektrik üretimi şart diyerek yollara düşen şirketler, neo-liberal politikaların uygulayıcısı olarak boy gösteren yöneticiler, mahkeme kararları ile durdurulmuş projeleri suyun ticarileştirilmesi için yok sayarak vadilere dozerleri gönderenler... 2007 yılından itibaren hız kazanan HES projeleriyle karşı karşıyayız. Bir yandan derelerin kullanım hakkı 49+49 yıllığına şirketlere devredilirken, büyüleyici doğası olan Karadeniz bölgesi şantiye alanına çevriliyor... Bir yandan da bu durum bütün yaşam biçimlerini etkiliyor yıkıma sürüklüyor: insanından balığına, aysından arısına, deresinden ağacına kadar... Geçmişleri, bugünleri ve yarına bırakacakları ne varsa, vadilerindeki yaşamlarına ve bu yaşamların en büyük kaynağı olan suya borçlu olduklarını söyleyen insanlar şaşkın ve öfkeli. Sesleri duyulmadığı için, yalnız oldukları için ve yaşam alanları zorla değiştirildiği için... Akıntıya karşı durmak, HES projelerinin asıl nedenlerinin ve bu projelere karşı gelişen farklı mücadelelerin varoluş anlamıdır. Bir yaşam felsefesinin sonucu olarak ortaya çıkan bu mücadeleler, yaşam alanlarının tahrip edilmesine karşı, direnişi mümkün ve zorunlu kılmaktadır. Akıntıya Karşı vadilerin seslerine kulak vermek, görülmeyeni görmek üzere ortaya çıkan bir yol hikayesi. Senoz'dan İkizdere'ye, Borçka'dan Loç'a, Hemşin'den Çamlıhemşin'e, Fındıklı'dan Şavşata'a kadar..."} +{"text":"20. yüzyılın başında bir baronun evinde doğan ve II. Dünya Savaşı'na kadar lüks içinde yaşayan Helmi adındaki bir kadının hikayesini konu alan, geçmişteki sahnelerin siyah beyaz klasik film tarzında gösterildiği farklı bir film. Helmi 1908 yılında bir baronun evinde Tallinn'de doğmuştur. Annesi hakkında bildiği tek şey baronun hizmetçisi olduğudur. O evde Baron'un oğlu Erik ile birlikte büyür ve birbirlerine aşık olurlar. Erik savaşa katılıp yıllarca dönmeyince, Helmi II. Dünya Savaşı sırasında çok zorluk çeker. Ona yardımcı olan tek kişi evin sinema projeksiyonisti Julius olur. Yaşlılıklarında oturdukları dairenin satılma durumu ortaya çıkınca Helmi ile Julius, geçmişte çekilen film makaralarını izleyerek o yılları hatırlarlar. Bu film sadece bir hayat hikayesini konu almıyor, Estonya'nın savaş zamanında Sovyetlere nasıl yaklaşmak zorunda kaldığını gösteren çok miktarda tarihi görüntülere de sahip. Neredeyse Estonya'nın 20. yüzyılın başından sonuna kadar geçirdiği evrimi kapsıyor da denebilir."} +{"text":"Hem enerji dolu, hem de yaratıcı bir ilk film olarak beğeni toplayan Güeros, şuradan şuraya gidemeyen bir yol filmi ve Fransız Yeni Dalgasına da saygı duruşunda bulunan bir büyüme komedisi. Ulusal Üniversite öğrencileri greve gidince, birbirinin en iyi arkadaşı olan Santos ve Sombra ile kardeşi Tomas zaman geçirmek için enteresan yöntemler geliştirmeye başlar. Meksikalı efsanevi folk-rock müzisyeni Epigmenio Cruzun bir hastaneye kaldırıldığını öğrendiklerinde Bob Dylanı bile ağlatan bu büyük adama, ölüm döşeğinde de olsa, saygılarını sunmak için yola düşerler. Başta son derece sıradan görünen bu yolculuk, gençler için Mexico Citynin gözle görünmez sınırları boyunca sürüp giden bir kendini bulma serüveni olacaktır."} +{"text":"Carlos orta yaşlı bir Çince öğretmenidir. Ders çıkışlarında şehrin dışında, ormanlık bir arazideki çark mekanını ziyaret eder. Bir gün burada karşısına öğrencilerinden Toni çıkar. Bu beklenmedik karşılaşma öğretmen ve öğrencisi arasında önce cinsel bir gerilime yol açar, daha sonraysa saplantılı bir aşka dönüşür. Marçal Fores ilk uzun metraj filmi Animalsdan sonra, yeni filmi Amor Eterno ile de tür sinemasına özgün bir yorum getiriyor. Seyirciyi baştan sona diken üzerinde tutan ve giderek bir korku filmine dönüşen Amor Eterno, arzu ve ölüm arasındaki ilişkiyi sorgulayan bir aşk filmi aynı zamanda. Sitges Film Festivalinden Carnet Jove Jüri Ödülü ile dönen Amor Eterno, yıl boyunca kuir festivaller kadar fantastik ve korku filmi festivallerinde de dikkat çekti."} +{"text":"Myanmarın Irrawaddy River isimli küçük bir köyünde yaşayan genç sokak satıcısı Soe Ko, başka bir köyden kendi halinde bir duvarcıya aşıktır. Soe, aşık olduğu adamla görkemli bir düğün yapmanın hayalini kuruyordur. Ancak Myanmar askeri rejimle yönetildiği için iki erkeğin evlenmesi kesinlikle yasaktır. Eşcinsellik toplumda kabul görmediği gibi eşcinseller toplumdan dışlanmakta ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bu baskıcı yapının içinde toplumun yalnızca küç��k bir kısmı eşcinselliği hoş görüyordur. Burada, gençler yaptıkları düzenli toplantılarda eşcinseller aileleri tarafından dışlanmak gibi kalp kıran hikayelerini birbirleriyle paylaşırlar ve grubun diğer üyelerinden destek alırlar. Bu grubun içinde bir insan hakları aktivisti, bir öğretmen, bir şaman ve bir güzellik uzmanı da vardır ve genç aşıklar için bir düğün organize etmeye karar verirler. Film, bu grubu düğün organize etme hazırlıkları sırasında gözlemler. Her şeyin büyük bir gizlilikle yapıldığı bu ortamda her yerden yardım gelir. Çevredeki ev kadınları düğün yemeğini hazırlarken keşişler de resmi bir tören için uğraşırlar. Bu düğün herkese açıkça gösterir ki aşk engel tanımaz."} +{"text":"14 yaşında bir çocuğun ölümüyle açılan dava, yalancı tanıklıkla sona erer. Noel sabahı 14 yaşındaki Takuya Kashiwaginin cesedi, karla kaplı okul bahçesinde bulunur. Ölümü; görgü tanığı olduğunu iddia eden ancak ismini vermek istemeyen birinin suçlamalarıyla okuldaki gizli düşmanlığı ortaya çıkarmıştır. Yeni bir cinayet planı, kitlesel iletişimin sansasyonel haberciliği, ardından başka bir kurban ve bir diğeri... Peki gizli gerçeği kim biliyordur? Öğrenciler artık bu işi yetişkinlere bırakmaya niyetli değildir... Öğretmenler kendilerini korumak için, olayı örtbas etmeye çalışır ancak bir kız öğrenci buna karşı çıkar. Gizli kalmış gerçeği açığa çıkarmak için, okul içinde bir mahkeme düzenlenmesi gerekmektedir. Öğretmenlerin uyguladığı baskıya boyun eğmeyen birkaç öğrenci ortaya çıkar. Ardından başka bir okuldan bir öğrenci savunma avukatı olarak destek vereceğini belirtir. Ve nihayet beş günlük bir dava süreci başlar. Mahkemede Kashiwaginin ailesi, polis ve isimsiz kalmayı tercih eden görgü tanığı tanık kürsüsüne çıktıkça olayın gizemi yavaş yavaş açığa çıkmaya başlayacaktır. Bu süre zarfında Takuya Kashiwaginin hayattayken nasıl biri olduğuna ilişkin belirgin bir izlenim oluşacaktır. Ancak, en sonunda hiç beklenmedik bir tanık ortaya çıkar ve mahkeme temellerinden sarsılır. Yoksa bu duruşma baştan sona bir düzmece midir?"} +{"text":"İranda kadın olmak. Cennet, İranda öğretmenlik yapan yirmi beş yaşındaki Haniehnin hikayesini anlatıyor. Hanieh, bir yıl önce beklenmedik bir şekilde anne ve babasını kaybetmiştir ve hamile ablasıyla birlikte yaşamaktadır. Bu trajedinin yanında aslında daha da ciddi bir sorunu vardır: Çevresindeki diğer kadınların aksine Hanieh, baskıcı rejimin kurallarına boyun eğmemekte direttiği ve ondan beklenen role uygun davranmadığı için birtakım zorluklar yaşamaktadır. Tıpkı bir uyurgezer gibi, herhangi bir duygu zerreciği dahi dışa vurmadan günlük hayatını sürdürmektedir. Kayıtsız, depresif bir tavır ve ifadesiz bir yüz belki de içinde kopan fırtınayı gizlemek için başvurduğu bir korunma yoludur. Bu pasif direnişe daha ne kadar devam edebileceği ise belirsizdir. Tahranın sokaklarında izinsiz bir şekilde gerilla usulü çekilmiş bu ilk film, son derece baskıcı ve cinsiyetçi İran rejiminde bir kadın olmanın zorluğunu samimi, gerçekçi ve belgeselvari bir dille gözler önüne seriyor."} +{"text":"Berlin: Cennet mi, cehennem mi? Dünyanın underground kültür başkenti Berlindeyiz. Filistin-İsrail asıllı Amerikalı yazar Ezra, sabahın ilk ışıklarında eve biriyle dönmek için son şans girdiği barda, eskortluk yapan Rus mülteci Sasha ile tanışır. Berlinin gerçek mekanlarını gezip, Berlinin gerçek karakterleriyle tanıştıkları bir yolculuğa çıkarlar. Peaches, Nina Hagen, Malaria!, Blood Orange gibi müzisyenlerin performanslarıyla bezeli Arzu Seni Özgür Bırakacak, günümüzün cazibe merkezi Berlinin 2014-2015 yıllarındaki kimliği için mimari, duygusal ve müzikal bir zaman kapsülü niteliği taşıyor. Öyle ki film, yirmi yıldır hiç filme alınmamış ve on seneye yok olup gitmesi muhtemel mekanlarda, şehrin gerçek sakinlerini gözlüyor. Yabancı, mülteci, yerli ya da turist; Berlin söz konusu olduğunda soru herkes için aynı: Cennet mi, cehennem mi?. Cevabı Berlinin gerçek sahiplerinde..."} +{"text":"Oltanın Ucunda ve İyi Niyetlerin yönetmeni Adrian Sitaru, ilk gösterimi bu yıl Berlin Film Festivalinin Forum bölümünde gerçekleşen yeni filmi Gayrimeşruda orta sınıf bir ailenin içine düştüğü ahlaki ikilemi anlatıyor. Her şey, sakin gibi gözüken bir aile yemeğiyle başlar. Victor, yetişkinlik çağındaki çocuklarıyla fizik, felsefe ve hayat üzerine entelektüel bir sohbet yürütmektedir. Fakat büyük oğlu Cosmo sohbeti başka bir yöne çeker. Babalarının, 1989 öncesinde, kürtaj yasağına rağmen bu taleple kliniğine başvuran kadınları ihbar ettiği gerçeğini kardeşleriyle paylaşır... Bu haber aile yemeğini sert bir tartışmaya dönüştürür. Ancak sonraki günlerde ortaya çıkacak bir diğer gerçek, ailenin tüm fertlerinin kürtaj konusunda savunduğu değerleri gözden geçirmesine sebep olur."} +{"text":"Büyümenin, patlamaların ve yol ayrımlarının filmi. Temizlik görevlisi olarak çalışan Hannes'ın işinden ayrılma zamanı gelmiştir. Artık önünde uzun ve boş bir zaman vardır; hayatının geri kalanı başlamak üzeredir. Aksi, saldırgan, muhafazakar bir adam olarak geçirdiği yıllar boyunca etrafında kimse kalmamıştır. Çocukları ve torunu ondan olabildiğince uzak durmaya çalışmaktadır, karısıyla ilişkisinde heyecan kalmamıştır. Volkan, işte bu noktadan sonra Hannes'ın başına gelen ani değişiklikleri ve bu değişikliklerin Hannes'ın yaşamına yavaş ancak kesin şekillerde nüfuz edişini anlatıyor. Volkan hayatımızda beklemediğimiz anlarda oluşabilen değişimlerden söz eden, sessiz patlamaların, geç fark edilen aşkların ve serpilmelerin filmi. Yaşlı bir adam hakkında olmasına rağmen, görüntülerinde ve müziğinde var olan taze güzellik, aşkın ve yumuşaklığın ne yaşının, ne de sınırının olmadığını hatırlatıyor."} +{"text":"1962 yılında Pasolini İtalyan bir haber film yapımcısı tarafından şirketin film arşivinden uzun metrajlı bir film yaratmaya davet edildi. Görüntülerin kapsamlı zenginliğinden ilham alan Pasolini, burjuva dünyasının gerçek dışılığına karşı bir öfke gösterisi olacak bir film yapmaya koyuldu. Sovyet bloku ve çeşitli sömürgecilik karşıtı hareketlerin görüntülerini haber filmlerinin tümleyicisi ve karşıtı olarak birleştirerek, Marilyn Monroenun ölümü üzerine dokunaklı bir düşünüşle zirve noktasına ulaşan, modern dünyanın politik açıdan keskin bir eleştirisini ortaya koydu. Tartışmalar ve gişe başarısızlığından korkan yapımcı Pasoliniden filmin özgün halini bir saatten kısa sürecek şekilde kesmesini istedi ve ardından da yanına filmin Giovanni Guareschi imzalı, sağcı bir benzerini ekleyerek iki bölümü tek bir film haline getirdi. Pasolini tarafından reddedilen bu versiyon gerçekten başarısız oldu. Her ne kadar Pasolininin özgün versiyonu hala kayıp olsa da Giuseppe Bertoluccinin Cineteca di Bolognada ilk versiyonda kullanılan plan listesi ve diyalog kopyalarının yanında Pasolininin film müziği üzerine notlarına da dayanarak yaptığı iddialı bir rekonstrüksiyon kısa süre önce tamamlandı."} +{"text":"Yuichi Shimizu annesi tarafından küçük yaşta terk edilmiş, Nagazaki'deki çürümüş bir balıkçı köyünde büyükanne ve büyükbabasıyla yaşayan ve onlara bakan yalnız bir gençtir. Bir gün bir çöpçatan sitesinden Fukuoka'da sigortacı olarak çalışan Yoshino Ishibashi 'yle tanışır. Birkaç kez buluşurlar ama sonu tam bir trajediyle biter. Yuichi, Yoshino'yu öldürür. Bu cinayetin faili olarak zengin bir üniversite öğrencisi olan Keigo Masuo göz altına alınır. Yuichi'yse gündelik yaşamına devam etmektedir. Bu sıralarda eskiden de mailleşmiş olduğu Mitsuyo Magome isimli bir kadından mail alır. Mitsuyo, erkek giyim mağazasında çalışan, kız kardeşiyle yaşayan, sıradan bir hayat süren yalnız bir kadındır. Bu iki yalnız ruh buluşmaya başlar ve kendilerini aşkın kollarına atar. Ama artık Yuichi cinayetten aranan ve kaçmak zorunda kalan birinci dereceden şüpheli haline gelmiştir."} +{"text":"Ağır Abi, iki arkadaşın ağır abi olma yolunda verdikleri mücadele sırasında iki güç arasında kalmalarını konu alıyor. Efe ve Yiğit adında iki genç moda olan mafya dizilerinden etkilenmeyi abartıp ağır abi olmayı kafaya koymuşlardır. Ağır Abi olabilmek için ne yapabileceklerini düşünürlerken, Türkiyede yaşayan en acımasız mafya babası olan Abidin Cirit'in yaşadığı kasabaya gitmeye karar verirler. Ufak bir güç gösterisiyle kendilerini Abidin Cirit'e kanıtlayan ikili, amaçlarına ulaştıklarını zannederken, Cirit'in bir anda tövbe edip kendini alemden emekli etmesiyle yıkılır. Cirit elini yine de ikilinin üzerinden çekmez ve Efeyle Yiğiti tek oğlu olan Sultanın koruması olarak görevlendirir. Sultan'ın ipe sapa gelmez, aşırı şımarık hareketleri yüzünden gençlerin başına olmadık şeyler gelir. İkili kendilerini Sultan yüzünden başlarına açılan dertten sıyırmaya çalışırken, kendilerini bir anda Antepli ve Cirit arasında geçen büyük bir intikam savaşının ortasında bulur."} +{"text":"Jean Vigo'nun sinemanın dahisi olarak edindiği ün, tamamı 200 dakikadan daha az süren filmlerine dayanır. Vigo'nun ilk çalışması Nice Üzerine, 23 dakikalık bir sessiz belgeseldir ve Vigo'nun enerjisiyle yeteneğini ilk bakışta açığa vurur. Nice Üzerine, biyografik bir çalışma olmaktan öte Fransız avant-garde'nın verimli döneminin son ürünlerinden biridir ve bu çağın biçimsel ve toplumsal yaşamını en iyi anlatan filmlerdendir. Nice Üzerine, spor etkinlikleri, kafe kültürü, güneşlenmek, moda gösterileri ve Promenade des Anglais'de yapılan bir yürüyüş gibi sessiz görüntülerden oluşan ve hızlı bir kurgu aracılığıyla Güney Fransa'daki yaşamın çeşitliliğini ve akışını anlatan bir denemedir. Jean Vigo, Nice Üzerinede, belgeselin sınırlarını zekice çarpıtır. Görünürde yaz mevsimini yaşayan Fransız rivierasını anlatsa da, türlü ve tuhaf üst üste bindirmeler ve deneysel kamera teknikleri bütünüyle alternatif bir kesiti öne çıkarır. Film aynı zamanda daha fakir mahallelerde oturan kent sakinlerinin yaşadığı koşulları gösterir. Her iki kesimi de bir karnaval hazırlığı sırasında, yaşamın, coşkunun, neşe ve dansın yanı sıra ölüm, yoksulluk ve sefaleti göstererek bir araya getirir. Bunu yaparken de araya serpiştirilmiş mizah yönü ağır basan kurmaca görüntüler kullanır ve yalnızca Nice'i değil, yaşamın kendisini 23 dakikaya sığdırarak konunun seçiminde ve sunumunda büyük bir düşgücü zenginliği ortaya koyar."} +{"text":"Min-young ve altı yaşındaki kızı Joo-hee, 5. katta bulunan bir stüdyo daireye taşınırlar. Apartmanda katlar 1, 2, 3 ve 5 şeklindedir. 4. kat ses yalıtımı sağlamak için kapatılmıştır. Ancak burada gizli bir kat vardır. Bu gizli katın gizeminide izleyip görelim.. Min-young ve kızı apartmanlarında son derece sessiz yaşamasına rağmen alttaki (3. kattaki) komşusu HAN Chang-soo, gürültüye tahammül edemediğini söylemiş ve kızının sessiz olmasını dile getirmiştir. Kadın apartmandaki diğer sakinlerinde garip davranışlar sergilediğini farkeder. Ayrıca apartmanda esrarengiz ölümler meydana gelmektedir. Min-young, bu eve taşındıktan sonra kızı da çok tuhaf davranmaya başlamıştır. Son derece hırçın biri olmuştur. Joo-hee esrarengiz bir nedenden dolayı hasta olunca Min-young, bunun sebebini kendisi arayacaktır..."} +{"text":"Fatoş zengin bir ailenin tek çocuğudur. Ayşe ise babası hapisde, annesi hasta, iki kardeşi ve kötü halası ile yaşayan fakir bir kızdır. İki küçük kızın tek ortak noktaları ise birbirlerine çok benzemeleridir. Ayşenin babası hapisten çıkmış ve onu istemediği için çok kötü davranıp, ona dilendiricilik yaptırmaktadır. Fatoş ise evden çok sıkılmıştır ve artık dışarları görmek için evden ayrılır. Fakat bir karışıklık olur ve iki kız birbirlerinin yerine geçer. Bunu kimse anlamaz ve kızlara aileleri inamadığı için bu durum bir süre devam eder. Ayşenin zengin evinden ayrılıp hasta annesine gitmesi Fatoşun ise bu aileden kaçarken bir cinayete tanık olması ve cinayeti işleyen Muratın iyi bir insan olduğunu anlayıp ona yardım etmek istemesi işleri daha da karıştırır."} +{"text":"1965'te Alabama eyaletinin Selma kentinden eyalet başkentine giden 87 km'lik bir yol vardı. Bu yolda o dönem ABD tarihine geçen üç protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. Martin Luther King'in öncülük ettiği bu yürüyüşler, kamuoyunu harekete geçirdi ve dönemin ABD Başkanı Johnson Oy Hakkı Kanunu konusunda köşeye sıkıştı. Nihayetinde protestolar etkili oldu ve kanun çıktı. Değişen Amerika'nın hikayesini anlatan filmin yönetmenliğini Ava DuVernay'ın üstlenirken filmin senaryosu Paul Webb'e ait. Filmin başrolünde David Oyelowo yer alırken, Tim Roth, Tom Wilkinson, Oprah Winfrey, Martin Sheen, Carmen Ejogo, Cuba Gooding Jr. gibi isimler zengin oyuncu kadrosunda kendisine eşlik ediyor. Bu epik ve tarihi yapımın prodüktörlüğünü ise 12 Yıllık Esaret / 12 Years A Slave filminin yapımcıları üstleniyor."} +{"text":"Yakın gelecekte Kartel' adlı büyük bir şirket bütün televizyon kanallarını ve onların yaptığı haberleri kontrolü altına almıştır. Bir bomba tehditi üzerine alkolik polis Jansen, Kartel'in merkezine gelir. Black Mirror'ın bir bölümü gibi başlayan, Rainer Werner Fassbinder'in leopar desenli ceketiyle son rolünde arz-ı endam ettiği bu distopik gerilim; bizi cinayetler, bomba tehditleri ve çeşitli komplo teorileri içerisinden geçerek, gelecekteki totaliter bir ülkenin içine yerleştirir. Kamikaze 1989; adeta Blade Runner'ın karanlık ve çıkışsız atmosferini, Batı Berlin'in punk günlerinin içinde damıtarak kendine has kehanetleriyle, distopik bir evren yaratmayı başarır. Alphaville'in kendine has mizahını ve İkiz Tepeler'in ekzantrikliğini akıllara getiren bu kült cyberpunk film; Tangerine Dreams'ten Edgar Froese'nin müzikleriyle kaçırılmaması gereken bir deneyim."} +{"text":"Bugüne kadar yönetmenliğini yaptığı filmlerle ödüller almış ve Cannes gibi seçkin festivallerin programlarında yer almış olan Chantal Akerman, Fassbinder ve Godard gibi büyük auteur'lere benzetilse de kendi özgün dilini yaratmayı becerebilmiş bir kadın yönetmen. Akerman son filmi Almayer's Folly'yi, Joseph Conradın ilk romanı olan aynı isimli romandan uyarlamış. Film, Batılı bir tüccar olan Kaspar Almayerin melez kızı Nina ile olan ilişkisini anlatıyor. Roman, bir adamın çevresine ve kendisine olan yabancılaşmasını anlatırken, film hikayesini daha çok baba ve kızı arasındaki sevgi ilişkisi üzerinden kuruyor. Film, doğuyu egzotik bir yer olarak oryantalist stereotipler üzerinden kursa da, anlattığı karakterlerin psikolojik derinliğini oluşturma konusundaki başarısı sayesinde indirgemecillikten ve oryantalizm tuzağına düşmekten kurtuluyor denebilir. Almayers Folly, karanlığın yüreğine yapılan bir yolculuk."} +{"text":"Ringo Kazım kimsesiz ve yoksul bir taksi şoförüdür. Para canlısı Şefkatinin arabasında çalışır. Bir gün Kazımın taksisine El Seyid adlı bir elmas kaçakçısı biner. Elması kaçıran El Seyid onu İstanbulda başka birine verecektir. Peşinde Hasan ve adamları vardır. El Seyid otelin önünde taksi parasını ödemeden iner. Bir süre bekleyen Ringo Kazım taksinin parasını alamadığı için, haber verdiği Şefkati ile arkasından gittiğinde El Seyidi yaralanmış bulur. Hasan ve adamları elması ararken El Seyid gizlice taksiye saklanır. Ölmeden önce ikisine bir saat verir ve Hüsniye adlı bir kadına teslim etmelerini ister. El Seyidden paralarını alamadıkları için ona kızgın olan Ringo Kazım ile Şefkati suçun üzerlerine kalmasından korkup cesedi yok etmeye çalışırlar. Ama beceriksizliklerinden cesedi yok edemeyip polise giden Kazımla Şefkati tutuklanır, suçsuz oldukları için bırakılırlar. Polise anlatmayıp gizledikleri saati tarif edildiği gibi Hüsniye adlı kadına götürürler. Hüsniye El Seyidin öldüğünü duyup saati almaz ve onu Tarabyada Hallala vermelerini söyler. Konuşmayı duyan otel sahibi Hasana haber verir. Elmasın Kazım ve Şefkatide olduğunu öğrenen Hasan barda çalışan Nurten ve Leyla aracılığıyla elmasın yerini öğrenmek için ikisine tuzak kurdurur."} +{"text":"1920'li yılların sonunda Hollywood sinema sektörünü kökünden değiştirecek 'teknolojik' bir devrim yaşandı. Ses, \"henüz hiçbir şey duymadınız\" repliği ile film pelikülüne bir daha hiç ayrılmamak üzere girdi. Fakat sinema sektöründe yaşanan bu devrim boyutundaki bu değişim pek çok insanın mesleğini ve kariyerini de derinden sarstı. Dönemin en karizmatik aktörleri arasında yer alan George Valentin de sesin beklenmedik biçimde sinema perdesine yansımasından payına düşeni alıyor. Yanı başında boy gösteren taze ve güzel oyuncu Peppy Miller'ın ise aklı fikri şöhrette. 2011 Cannes Film Festivali'nin en gözde yapımlarından olan The Artist, başrol oyuncusu Jean Dujardin'e George Valentin performansı ile \"En İyi Erkek Oyuncu\" ödülünü kazandırdı. Film sinema sanatının sessiz dönemine bir saygı duruşu niteliğinde diyalogsuz, sessiz, siyah-beyaz ve saniyede 22 kare ile çekildi. Altın Palmiye adayları arasında da olan filmin yazarlığını ve yönetmenliğini ise Michel Hazanavicius üstleniyor."} +{"text":"This documentary takes a piercing investigative look at the economic, political and ecological implications of the worldwide disappearance of the honeybee. The film examines our current agricultural landscape and celebrates the ancient and sacred connection between man and the honeybee. The story highlights the positive changes that have resulted due to the tragic phenomenon known as \"Colony Collapse Disorder.\" To empower the audience, the documentary provides viewers with tangible solutions they can apply to their everyday lives. Vanishing of the Bees unfolds as a dramatic tale of science and mystery, illuminating this extraordinary crisis and its greater meaning about the relationship between humankind and Mother Earth. The bees have a message - but will we listen?"} +{"text":"Kasabada bulunan öğretmenler fırsatlarını bulduğunda daha iyi imkanlar için bir bir şehir merkezlerine gitmekte, bu durum okul müdürünü endişelendirmektedir. Şehre ilk fırsatta gitmek için dilekçesini veren güzel, tez canlı ve sevimli Sınıf Öğretmeni Mi-ok Yeo okula yeni atanan yakışıklı Resim Öretmenini öğretmenler odasında ilk gördüğünde şehre gitme hayallerini erteler. Yakışıklı Resim Öğretmeninin gönlünü çalmak için türlü şirinlikler yapmaktan kendini alamayan Mi-ok Yeo kendi sınıfındaki güzel, hırslı ve zeki öğrencisinin Sang-choon Kwon'u yalnız bırakmadığını farkedince önceleri tatlı, sonraları kızışan bir rekabetin içerisinde bulur kendisini... Bütün öğrencilerin aşık olduğu yakışıklı resim öğretmeni Sang-choon Kwon ilgi merkezi olmanın tadını çıkarırken, Mi-ok Yeo ile Mi-nam Ko arasındaki savaşın galibi yine kendileri olacaktır.."} +{"text":"Anestezi ilacının yetersiz kullanımı yüzünden, genç çocuk kendi cerrahi kalp operasyonunu, operasyon ile ilgili olan prosedüre ait her sesi ve her hareketi duyarak geçirir. Cerrahi bıçağın bedenini kesmesinden, tıbbi testerenin göğüs kafesini kırmasına kadar olan her şeyin farkındadır. Ameliyatı boyunca kas gücünün yetmemesinden tepki veremeyen küçük çocuk, bu korkunç yanlışlık yüzünden ciddi bir sarsıntıya uğrar. Neticesi ise bu kazanın hemen arkasından, çocuğun bir kızı vahşice öldürmesi ile sonuçlanır. Sonrasındaysa çocuk akıl hastanesine yerleştirilir. Birkaç psikiatrist ise, bu olayla ilgili ilginç şeyler bulur ve çocuğun durumuna çare bulmak için etkili tedavi metotları kullanmaya karar verir. Hipnoz yöntemi kullanılması sonucu, hafızasında geçmişine ait bir kısmı ve de bireyselliğini oluşturan kısmını kaparlar. Bu başarı ile çocuga ikinci bir şans verilir ve de toplum içerisinde normal bir yaşam sürmeye başlar. 20 yıl sonra, adamın çocukluk hatıralarıi bir dizi olay sonucu tekrardan ortaya çıkar ve bu bir dolu korkunç cinayetin de başlangıcı olur. Çocukken yaşadığı acıyı dağıtmayı görev edinen katil, acımasız ve de zeki hale gelir. Ve cinayetler devam ederken, 20 yıllık yalan geçmişin içindeki hatıralar ve de sırlar açığa çıkar."} +{"text":"Bu belgesel, ünlü yazar Etgar Keret'in eğlenceli olduğu kadar samimi bir portresini de çiziyor. Keret'in yönetmen arkadaşı Gur Bentwich, New York'a kadar oradan oraya savrulacakları bir kitap turnesinde Keret'e eşlik eder. Okumalar ve röportajlar arasında, Keret bir yazar olarak hayatı ve babasının yakın zamandaki ölümü üzerine düşünür. Keret'in hayat, aile ve kariyer konularına sunduğu ayarsız bakış açısı, sanatçının beyazperdeye yansıyan portresinin merkezine oturuyor. Gezi boyunca Keret, yazar Nathan Englander ve This American Life programının sunucusu Ira Glass gibi New York'un ileri gelenleriyle buluşur. Dokunaklı, absürt ve komik bir seyir deneyimi sunan Hangi Hayvansınız?, seyircisini dünya edebiyatının en özgün kalemlerinden biriyle kişisel ve eğlenceli bir yolculuğa davet ediyor."} +{"text":"Belgesel filme konu olan kadına şiddet olayları, Türkiye'deki Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun açmış olduğu davalar arasından seçildi. Belgeselin merkezinde, filmin içinde hikayeleri/davaları geçen Kübra ve Arzu'nun yanı sıra diğer birçok kişinin gördükleri şiddet karşısında eşlerine karşı suçlamada bulunmalarına yardımcı olan ve kampanya yürüten avukat ve aktivist İpek Bozkurt'un çalışmaları yer alıyor. Bu hafta sonu belgeselin galası için İngiltere'de bulunan Bozkurt, Observer'a Türk ceza-adalet sistemindeki önyargılara karşı savaşmaya kararlı olduğunu ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nda hayatta kalan kadın ve ölen kadınların aileleri için gönüllü olarak çalıştığını söyledi. Türkiye'deki aile içi ve kadına yönelik şiddeti örnekleriyle konu alan Ölümüne Boşanmak filmi, 25 Kasım'da İngiltere'de gala yaptı. Belgesel film, İngiltere'den \"En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film kategorisinde Akademi ödüllerine aday gösterildi."} +{"text":"14 Nisan 1865 yılında, azimli bir suikastçı zalim olarak adlandırdığı Amerikanın 16. başkanını tek el ateş ederek öldürür. Bir anda tüm ülkenin kaderi sonsuza dek değişecektir. İzleyecekleriniz, Amerika tarihinin en çarpıcı ve en yankı uyandıran suçlarından bir tanesinin; Abraham Lincoln suikastının gerçek hikayesi Oscarlı oyuncu Tom Hanksin sunduğu yapımda, Billy Campbell ve Jesse Johnson gibi ünlü isimler de yer alıyor. Ridley ve Tony Scottın yapımcılığını üstlendiği bu iki saatlik belgesel, Bill OReillynin en çok satan kitabından uyarlanarak dünya çapında yankı uyandıracak bir televizyon etkinliğine dönüştürüldü. Lincoln Suikastı heyecan dolu bir polisiye romanın tüm özelliklerini barındırıyor. Komplo, suikast ve tarihte benzeri olmayan bir insan avı Henüz sona ermiş iç savaşın çalkantılı atmosferinde düzenlenmiş bir komplo ve hakarete uğramış çılgın bir adamın yürek burkan hikayesi bir arada işleniyor."} +{"text":"Indie animasyonun kralı' olarak bilinen Bill Plympton tutkulu, eğlenceli ve çılgın bir aşk filmiyle geri dönüyor. İki kez En İyi Kısa Animasyon dalında Oscara aday olan Bill Plympton, aynı zamanda indie animasyonun kralı olarak da biliniyor. Tutkulu bir aşk hikayesi anlatan yeni filmi Aldatma tamamen elle çizilmiş. Hiç diyalog barındırmayan filmde, bütün sorumluluk da bu çizgilerin üzerinde. Filmin kahramanları Ella ve Jake gibi, filmin çizgileri de heyecanlı ve sabırsız. Bu karalamalarla dolu, empresyonist diyebileceğimiz biçim, filme bir yandan naif bir hava katarken, diğer yandan da kendine has bir ritim oluşturmuş. Filmin dünyası romantik ve çocuksu; ama Aldatma kesinlikle bir çocuk filmi değil. Ella ve Jakein yaşadığı aşk, tutkuları, kıskançlıkları, özlemleri ve intikam istekleri yoğun ve etkileyici bir şekilde ele alınmış. Zaman zaman müzikale dönen, zaman zaman soyutlaşan bölümleriyle Aldatma basit gibi görünse de çaktırmadan seyirciyi avcunun içine alan, hem nostaljik, hem de taptaze bir animasyon Kaynak: If İstanbul"} +{"text":"Komiser Kemal kaçakcilik çetesini yakalamak için yeminli bir polistir. Onlara hic göz açtırmaz. Bu durumdan iyice rahatsiz olmuşlardir. Bir de fazla gözükmeyen büyükbaba vardir. Kemal için ona giderler ve o öldürülmesini isterler. Ancak bunu başaramazlar. Son çare olarak eski bir kiralik katil olan ve henüz hapisten cikan Kadirgali'yı bulurlar. Tekliflerini yaparlar fakat o biraktigini söyleyip kabul etmez. Daha sonra sartlar ona isi kabul ettirirler. Ilk iki seferinde basaramaz. Ücüncüsünde ise yaralamayi basarir ama öldüremez ve yakalanir. Bu arada Kemal'in yillardir görmedigi bir annesi ve bir ağabeyi vardir. Yillar sonra ağabeyini bulur fakat buldugu an bir silahli catismada kaybeder. Artik ağabeyinin de intikami eklenmistir...."} +{"text":"Filmde, görme engelli olmasına rağmen hayata tek başına sımsıkı tutunmuş Hazal ile geçmişi karanlıklarla dolu yalnız bir adam olan Alinin ilginç bir şekilde tanışarak aşkı bulmaları ve kaderlerinin ikisinin de hayatını sürpriz bir şekilde değiştirmesini konu alıyor. Görme engelli Hazal ile eski bir boksör olan Alinin yolları sürpriz bir şekilde kesişir. Alinin aşkı, karanlığa mahkum olmasına rağmen hayat dolu olan bu genç kız için bir umut olur. Kader onları aşk ile birleştirir ancak Alinin karanlık geçmişi ikisinin de bilmediği bir gerçeğin ortaya çıkmasına sebep olur. Ali, Hazal için hayatını tehlikeye sokacak bir oyunun içine girer. Aşkı uğruna girdiği bu mücadele yine onların kaderini belirleyecektir."} +{"text":"Şimdi aşkın ne olduğunu biliyorum. Aralarında Joao Cesar Monteiro, Raul Ruiz, Werner Schroeter, Robert Kramer ve Derek Jarmanın da yer aldığı birçok büyük sinemacının hem arkadaşı olan, hem de onların filmlerinin seslerini kaydeden, birçok filmde ses mühendisliği yapan Joaquim Pinto alanında en tanınmış isimlerinden birisi. Pinto, 20 yıldır HIV ve Hepatit C ile yaşıyor, değişik tedavi yöntemleri denemek için klinikler ve hastaneler arasında mekik dokuyor. Peki Şimdi? Hatırlat Bana bu tedavi sürecinin sıradan bir kaydı değil asla; Pinto adeta Proustun sinemasal bir karşılığı gibi, ufak anların, köpeklerin ve böceklerin dünyasında dolaşıyor, kendi bedeniyle dünya arasındaki çıkış yollarını arıyor. Sinemanın o an orada olabilme ve tanıklık edebilme gücüne inanan Pinto, bunları bütün sadeliği ve zarafetiyle filme alınmış günlükler biçiminde önümüze seriyor. Epifanilerle dolu anlatımı ve samimiyetiyle büyüleyen Peki Şimdi? Hatırlat Bana, hayatın her şeye rağmen güzelliğinin, en çıplak haliyle sevginin, ufak anların kıymetinin ve kayıp zamanın izinin peşinden sürüklüyor bizi. -! f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali"} +{"text":"Eun-Soo, son günlerde kitaplara zarar verilen bir kütüphanede çalışmaktadır. Bir gün, kitapların belirli bir sayfasını yırtan Jun-Oh'u yakalar. Eun-Soo kütüphanedeki zarardan dolayı onu suçlar, ama çok geçmeden hareketlerinin arkasında yatan karmaşık hikayeyi öğrenir. Jun-Oh'un kız arkadaşı arkasında esrarengiz bir not bırakarak birdenbire onu terk etmiştir. \"Sayfa 198'e bak\" Jun-Oh'un kız arkadaşı bir kitap kurdudur ve kütüphanedeki kitapları düzenli olarak kontrol etmektedir. Jun-Oh bu yüzden kütüphaneye gitmiş ve karşısına çıkan her kitabın 198. sayfasını yırtmıştır. Eun-Soo da aynı şeyleri yaşadığı için ona bir tavsiye verir, kız arkadaşı gerçekten ciddiyse peşini bırakmasını söyler. Ancak, aşkı yüzünden yıkılan Jun-Oh'a bakınca, Eun-Soo kitaplardaki sayfa 198'in şifresini çözmesine yardım etmeye başlar. Kaynak: nihanergul"} +{"text":"Gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan Taş Bebek, Papusza lakaplı Bronislawa Wajsın trajik kaderini anlatıyor. Papusza şiirlerini resmi olarak yayımlayan ve Lehçeye çevrilen ilk Roman şairdir. Tüm bunlar iki adamın çabasıyla gerçekleşir: Polonyadaki Roman cemaatinin yaşayışına odaklanan şair tarihçi Jerzy Ficowski ve Julian Tuwim. Karlovy Varyde prömiyerini yapan Taş Bebek, Roman cemaatini etkileyen olaylarla bu efsanevi şairin hikayesini anlatıyor: Papusza tanınan biri. Hayat hikayesi bir zamanlar lanetli şairi anlatan bir efsane olarak düşünülürdü. Bu hikayeyi canlandırabilmek için doğru dili aradık. Siyah-beyaz çekim, hikayeye duygusal bir kesinlik kattı. 1950-1960larda çekilen fotoğraflardan esinlendik. Görüntülerin güzel olmasını istedik; çünkü artık bu dünyayı yeniden yaratamayız: 1950lerin Polonyasında bir shtetl. Bunun doğru yaklaşım olup olmadığına karar vermek ise izleyici ve eleştirmenlere kalmış. Joanna Kos-Krauze Kaynak:İKSV film"} +{"text":"Ülkü Tamerin hikayelerinin derlenmesiyle oluşturulan film 1950 yazının Antepinde, on bir yaşında sinema aşığı bir çocuğun bir sinema sahibi ile olan dostluğu çerçevesinde, Anteplilerin sinema sevgisini, bu sevginin onların hayatındaki yansımalarını ve yeni iktidara gelmiş Demokrat Partinin hayatlarında yarattığı değişimi anlatıyor. Yoksul Antepliler için hayat gizemden, büyüden, heyecandan, ihtişamdan, ince duygulardan uzaktır. Onların hayatlarında tek bir mucize vardır: Sinema. Antepteki en büyük sinema salonunun sahibi Macı Hüseyindir. Macı lakabını hacı olduğu halde sinemacılıktan vazgeçmediği için almıştır. Elli beş yaşlarında, neşeli ama çabuk sinirlenen bir adamdır. İstiklal gazisidir. Antepliler bazen onun davranışlarını garipserler ama yine de herkes sever onu. Macı Hüseyini en çok Ümit sever. Ümit onbir yaşındadır, hayatı Macı Hüseyinin sinemasındaki hafiyeler, kovboylar, vampirler, korsanlar ve olağanüstü kahramanlarla renklenmektedir. Ümitin delice sevdiği tek şey sinema değildir; komşu kızı Gülümsere (17) çocukça duygularla da olsa sırılsıklam aşıktır ayrıca."} +{"text":"Fabrikada başarılı bir yönetici olan Gizem, eski arkadaşı Sibelin intihar girişimi haberini alır almaz hastaneye koşar. Sibel çalıştığı şirketin iflasından sorumlu olmasına rağmen kendini temize çıkartmak için intihara başvurmuştur. Gizem arkadaşının masumiyetine inanarak içinde bulunduğu duruma gönlü razı olmaz ve çalıştığı fabrikada onu işe başlatır. Fakat Sibel kendine iyilik yapan Gizemin fabrikadaki başarısını her geçen gün kıskanmaya başlar. Gündemdeki başörtü hassasiyetini fırsat bilen Sibel, fabrikada çalışan başörtülü bir kimyager olan Ebruyu Gizeme karşı kullanmaya karar verir. Başarılı bir kimyager ve Gizemin çok iyi arkadaşı olan Ebruyu işten attırmak için fabrika sahiplerine Ebrunun başörtüsünün fabrikanın başına bazı sorunlar açabileceğini söyler. Bir süre sonra Gizemin bütün itirazlarına rağmen yönetim tarafından Kimyager Ebrunun işine son verilir..."} +{"text":"Şahin Anadolunun bir köyünde ırgat olarak Hıdır Ağanın yanında çalışmaktadır. Köyün en güzel kızı Zeynep ile sözlüdür. Ağanın oğlu Süleymanın da Zeynepte gözü vardır. Bir defasında Zeynepe saldırırsa da Şahin genç kızı Süleymanın elinden kurtarır. Ama ağa ve ailesinin husumetini kazanır. Hıdır Ağa, pusu kurarak oğlunu öldüreceğini söyleyip Şahini tutuklatır. Babasının eski arkadaşı olan Jandarma timi komutanı Hasan Çavuş Şahine inanmaktadır. Hıdır Ağaya şikayetini geri aldırtıp Şahini serbest bırakır. Bu arada Hıdır Ağa zorla Zeynepi oğlu Süleymanla nişanlar. Şahin bunu öğrenir ve kızı kaçırır. Ağa, oğlu ve adamları peşlerine düşer. Ağa yaralanır, Zeynep Süleymanıöldürür. Zeynep tutuklanır. Şahin dağa çıkıp eşkıya olur. Ve adamları ile Zeynepi kurtarır. Hıdır Ağa oğlunun intikamını almak için cani eşkıya Damalı ile anlaşır. Damalı Şahinin izini bulur. Çatışma başlar. Zeynep yaralanır. Şahin Zeynepin kurtulması için izini süren Hasan Çavuşa teslim olur. Hasan Çavuş Zeynepi yaralı haliyle görünce Şahinin kaçmasına izin verir. Zeynepin yarası ağırdır ve bir süre sonra kan kaybından ölecektir. Şahinin önünde şimdi bir tek yol kalmıştır. Bir parça mutluluğu Zeynepe ve kendisine çok görenlerden öcünü almak... O da bu yolu izler ve gölgesi azrail misali Damalı ile Hıdır Ağanın üstüne kabus gibi çöker. Her ikisi için de yaptıkları kötülüklerin vebalini ödeme vakti gelmiştir ve ölüm kaçınılmazdır"} +{"text":"2. Dünya Savaşı döneminde geçen filmde, yolları trajik bir şekilde ayrılan iki aşığın hikayesi ele alınıyor. Niyaz ve Cennet yeni evli bir çifttir. Ancak alevlenen savaş, yaşadıkları köye kadar yaklaşır ve Nazi işgalinden kaçmak isterken yolları ayrılır. Niyaz trenden atlar, Cennet ise atlayamadan yakalanır. Doğumunu dahi trende yapar ve birçok sefaletle tek başına yaşamak zorunda kalır. Takvimler 1990 yılına ilerler ve tıpkı onlar gibi birbirlerine aşık bir çift Türkiye'den Kazakistan'a gider. Amaçlarıysa çorak topraklarda okul inşa etmektir... Çekimleri Türkiye ve Bulgaristan'da gerçekleştirilen film, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen bir aşk hikayesini konu ediniyor. Filmin yönetmen koltuğunda Hasan Kıraç bulunurken oyuncu kadrosunda Hande Soral, Serkan Şenalp, Sema Çeyrekbaşı ve Atılgan Gümüş gibi isimler yer alıyor."} +{"text":"Büyüye tanıklık edeceğiniz rehberli tura hoş geldiniz! Bir diğer adıyla, çağımızın en büyük animasyon ustaları Hayao Miyazaki ve Isao Takahata tarafından kurulan Studyo Ghibliye. İki ustanın son yapıtlarının yapımı ve sürümü sırasında çekilen belgesel, ustalara hürmetin çok ötesinde. Göz kamaştıran sihrin ardındaki çıplak gerçeklik izlediğimiz. Takahata ve Miyazaki arasındaki ilişkinin, arkadaşlığın, ortaklığın tüm karmaşası; işlerine, hayatlarına ve film dünyasına dair çelişkileri Miyazakinin felsefesi ve dehasına günlük hayatın rutini esnasında bazen pervasız ve hatta depresif çıkışlarıyla tanık oluyoruz. Tüm bu sihrin ardında Noel baba gibi bir büyükbaba yok, daha fazla tanımak isteyeceğiniz etkileyici yaşlı bir adam var. Burada, son yapıtı Rüzgar Yükseliyor ile veda edişini izliyoruz ama bu şaşırtıcı tanışıklığın üstüne tüm filmlerini yeniden izleme gerekliliği veda hüznünü biraz alıyor."} +{"text":"Evelyn, kelebekler üzerine araştırma yapan 30 yaşlarında bir kadındır. Her gün günlük ev işlerini yapmak için bir başka böcek türleriyle ilgili olan Cynthianın evine gider. Evelynden yaşça büyük olan Cynthianın soğuk ve acımasız tavırları onu daha zarif bir kadın olarak gösterirken, Evelyne karşı kötü davranmasının önüne geçmez. Cynthianın Evelyne kötü muamelesi her geçen gün artar, Evelyne verdiği görevler sınırları aşan ve aşağılayan noktalara gelir ancak Evelyn bu duruma hiç itiraz etmez. İkilinin her gün uyguladıkları bir ritüel haline getirdikleri bu durum her defasında Evelynnin cezalandırılmasıyla son bulur. Ancak Cynthia, Evelyn ile yaşadıkları ilişkiden bir süre sonra yorulur ve daha geleneksel bir ilişkinin özlemini duyar. Evelynnin bağımlılığı ikilinin ilişkisini kopma noktasına getirmek üzeredir."} +{"text":"Yıl 1959. İki kişi hayatlarının dönüm noktasıyla yüzleşmek üzere. Bir tanesi Washington DCde başkanlık için adaylığını açıklarken, diğeri ise Moskovada ABD büyükelçiliğinde Amerikan vatandaşlığı terk etmek için başvuruda bulunuyor. Görünürde ilişkisi olmayan bu iki hikayenin, tarihin akışını sonsuza dek değiştirecek bir noktada kesişeceğini kimse tahmin edemezdi. National Geographicin sunduğu, Bill OReilly ve Martin Dougardın en çok satanlar listesindeki kitabından uyarlanarak Scott Free Productions tarafından üretilen Kennedy Suikastı, Amerika tarihinin en şok edici olaylarından olan John F. Kennedynin Lee Oswald tarafından öldürülüşünü konu alıyor. İki korkunç cinayet ile bir devrin kapanmasına neden olan dönüm noktasının iniş ve çıkışlarını izleyeceğimiz filmde, Başkan Kennedyi Rob Lowe, Jacqueline Kennedyi Ginnifer Goodwin, Lee Harvey Oswaldı Will Rothhaar ve Marina Oswaldı ise Michelle Trachtenberg canlandırıyor."} +{"text":"Steven SpIelbergin E. T. filminde uzaylı neden kahverengidir? Nedeni yok. İstisnasız bütün büyük filmlerde mutlaka nedensiz bir öğe vardır. Niye, biliyor musunuz? Çünkü hayatın kendisi nedensizlikle doludur. Quentin Dupieuxyü Lastik ya da Yanlış gibi kült filmleriyle veya Mr. Oizo adı altında yaptığı müzikleriyle tanıyanlar, Dupieuxnün sıradan bir adam olmadığını bilirler. Ama iddia ediyoruz ki, en aşinası bile Fena Polislerde ters köşeye yatacak. Suç oranı hayli düşük bir Los Angelesta sıkılan birkaç polisin etrafında dönen film, Polis Akademisinin bir nevi off-road versiyonu: Polislerden teki ölü farelerin içinde esrar satarken, bir diğeri birkaç çift meme görmek için vatandaşları taciz eder. Bir başkası, eskiden gey porno yıldızı olduğunu öğrendiği amirine şantaj yapmanın peşinde. Bu arada lise öğrencisini oynuyor. Başka bir polis ise tek gözlü ve elektronik müzik yapıyor. Buraya kadar hiçbir şey anlamadıysanız, bu bizim suçumuz değil. Fena Polislerin kafasına girebilirseniz, lütfen danışmaya müracaat ediniz"} +{"text":"Böyle bir mezunlar günü görmediniz! Kimse kendisi değil, her şey allak bullak... Ünlü İsveçli sanatçı Anna Odell bizi bu filmle, sıkıntılı bir mezunlar buluşmasına davet ediyor. Mezunlar gününe çağrılmayınca Odell sahte bir buluşma sahneliyor, çocukluğunu kabusa çeviren eski sınıf arkadaşları rolünde oyuncuları yerleştirip bütün olayı filme çekiyor. Sonrasında da tepkilerini bilmek istediği için, bu filmi gerçek sınıf arkadaşlarına izletiyor. İşte kıyamet böyle kopuyor. Gerçek ile kurgu arasındaki ince çizgiyi epey esneten Buluşma, bir yandan da izleyiciyi grup içi dinamikler ve kurulu hiyerarşiler üzerine düşünmeye davet ediyor. Okul deneyimlerimiz bizi ciddi şekilde etkiliyor ve yaşamımız boyunca, birbirimize şekil veriyoruz, birbirimizi etkiliyoruz. Diğer bir ifadeyle, bu ilişkileri yeni bir bağlama taşıyarak, eski tatsız deneyimlerden kurtulabilir, tamamen değişebiliriz. Yıllardır akran zorbalığı konusunu işlemek istiyordum. İlkokulda zorbalığa maruz kaldım ve bu deneyimlerimi kullanarak hiyerarşide bir değişiklik olduğunda grup içinde mevcut ilişkilerin bu değişiklikten nasıl etkileneceğini araştırdım. Anna Odell"} +{"text":"Ajas Salajevin yönettiği ve sinemanın 100. yılına adanmış bu farklı ve şaşırtıcı film, klasik aşk üçgenini ele alıyor ve Batı edebiyatı, müziği ve sinemasıyla ilgili göndermelerle dolu. 1920lerde tozlu bir şehirde geçen film; genç bir aktrisin, yaşlı ve bilge kocasının ve serseri aşığının romantik hikayesini anlatıyor. Aktrisin kocası sanat uzmanı ve Fantezi Dünyası dersi veriyor. Olayların çoğu bir sinemada geçiyor, filmin başında ise sessiz film klasikleri piyano eşliğinde gösteriliyor, Turan adlı aktris ve kocası da büyük bir dikkatle izliyor. Alışılmadık ve hatta zaman zaman tedirgin edici bir film olan Yarasada ayrıntılara büyük özen gösterilmiş. Yönetmen Salajev aynı sokakların görüntülerini günün ve yılın değişik zamanlarında çekiyor ama hep aynı açıyı kullanıyor.Kaynak:Pera Film"} +{"text":"Paristeyiz. Kaykaycı çocuklar Eyfel Kulesinin çaprazındaki modern sanat müzesinin yanındaki boş arazide toplanırlar, kafayı bulup kendi dünyalarında uçarken müzeden çıkan sanatseverleri umursamadan kaykaylarıyla amaçsızca vakit geçirirler. Sıkılma ve para kazanmanın kolay yolları, internetin anonimliği onların birbirine sımsıkı bağlı dünyalarının olağan bir parçasıdır. Efsane fotoğrafçı Larry Clark birçoğunu! fte izlediğimiz Kids, Ken Park ve Wassup Rockersın devamı niteliğindeki bu muazzam filminde gençlerin marazi ve kendine has dünyasına şiirsel bir bakış atıyor. Amerikan gençliğinin marjinal yaşam biçimlerini ortaya koyduğu fotoğraflarıyla kendine oldukça tartışmalı bir yer edinen ve bununla birçok yeni nesil sanatçıya ilham kaynağı olan Clark, bir kez daha sert, görsel bakımdan büyüleyici ve kışkırtıcı ritmiyle formunun zirvesinde. Ve evet, hala çok yenilikçi!"} +{"text":"2003 yılında, Çinde bir köyde iki bebek bir karton kutu içerisinde terkedilmiş halde bulunur ve dünyanın iki farklı köşesine evlatlık olarak verilirler. Bebeklerden birisi Norveçte yüksek dağlar ve derin fiyordlarla çevrili küçük bir köye, diğeri ise ABDde büyük bir şehire evlatlık verilmiştir. Aileler, evlat edinirken, evlatlık aldıkları kız çocuğunun bir ikiz kardeşi olduğuna dair herhangi bir bilgi sahibi değildirler. Kızların ikiz kardeş oldukları bir sır olarak kendilerinden saklanmıştır. Ancak, kaderin başka planları vardır. Belgesel film, ikizlerin olağanüstü etkileyici öyküsünü, 8 yaşına gelip Norveçte yeniden buluştukları ana kadar paralel bir kurguyla anlatır. Bu öykü, kardeş sevgisini, insan ikilemini ve kaderin oyununu konu alan, güçlü bir insan öyküsüdür."} +{"text":"1980'li yılların en popüler müziklerini kendisine fon olarak seçen film, günümüz İtalyasında şirin bir sahil kasabasında geçiyor. Maddie yakışıklı sevgilisi Raf ile evlilik hazırlıkları yapmaktadır. Düğüne kız kardeşi Taylor'ı çağıran Maddie'nin büyük bir sırdan ise haberi yoktur. Maddie, Raf ile ateşli bir yaz aşkı yaşamış ve onun hayatında duygusal olarak derin iz bırakmıştır. Puglia'da yapılacak düğüne geldiğinde öğrendiği bu gerçekle epey sarsılır. Üstelik Maddie, çalkantılarla dolu aşk hayatına Raf ile evlenerek nihayet noktayı koyacağına inanıyordur. Yönetmenliğini Max Giwa ve Dania Pasquini ikilisinin paylaştığı filmin senaryosu Joshua St Johnston'a ait. Romantik komedinn kadrosunda ise Greg Wise, Leona Lewis ve Adrian Palmer isimleri yer alıyor."} +{"text":"1 Şubat 1997'de Avukat Ergin Cinmen ve Sürekli Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi öncülüğünde başlatılan sivil itaatsizlik eylemidir. Susurluk Kazası ile birlikte kimi devlet kurumlarının ve yasal görevli kişilerin yasadışı gruplarla ve aranmakta olan kimi isimlerle işbirliği yaptığının ortaya çıkması üzerine Sürekli Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi, mafya ile ilişkisi olan milletvekilleri yargı önüne çıkana kadar tüm yurttaşları her akşam saat 21:00'da evlerindeki ışıkları bir dakikalığına kapatmaya çağırdı. Eylem kimi medya kuruluşlarının da desteğiyle zaman zaman kendiliğinden örgütlenen kitle gösterilerine dönüştü. Özellikle varoşlarda meşale eşliğinde yürüyüşler yapıldı. Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın eylemle ilgili olarak \"mum söndü oynuyorlar\" şeklindeki açıklaması, toplumun geniş kesimlerinden ve siyasetçilerden büyük bir tepki gördü. 15 Şubat 1997'de eyleme Türkiye genelinde tahminen 30 milyon kişi katıldı. Şubat ayı sonuna kadar süren eylem, iktidarda bulunan Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi koalisyon hükümetini hedef alıyordu. 28 Şubat'ta Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantısını takip eden sürecin sonunda hükümetin düşmesinden sonra eylemler de sona erdi. Susurluk sanıklarının salıverilmesi üzerine eylem 30 Eylül'de tekrar başlatıldıysa da, Şubat ayındaki kitleselliğe ulaşılamadı."} +{"text":"Parker yaşadığı kasabada ketum bir adam olarak tanınır. Kapalı kapılar ardında ailesini katı kurallarla idare eder. Fakat ailede annenin ani ölümüyle birlikte, küçük Frank ve kız kardeşlerIris ve Rose'un tüm sorumluluğu ona kalır. Çocuklar kendilerine yüklenen yeni sorumluluklar karşısında, babalarının artan otoritesine itaat etmekten başka seçenek bulamazlar; zira Parker her ne pahasına olursa olsun atalarından gelen bir geleneği de sürdürmeye kararlıdır. Ta ki kasabada kopan büyük bir fırtına Parker'ın sakladığı korkunç sırrın ipuçlarını açığa çıakrtıncaya kadar... 2010 tarihli Jorge Michel Grau imzalıMeksika yapımıKan Kokusu filminin yeniden, farklı bir kurguyla çevrimi olan yapımın yönetmeliğini bu seferStake Land ve Mulberry Street filmleriyle tanınan Jim Mickle üstleniyor."} +{"text":"Aktivist Jimmy Gralton, yaşadığı kasabada açtığı halk salonuyla ifade özgürlüğünün imkansız olduğu bir dönemde, çevre halkın bir araya gelip çeşitli konular üzerinde tartışabileceği, öğrenebileceği, kendilerini ifade edebileceği bir ortam yaratmış olur. Giderek popülerliği artan bu mekan, başta Katolik Kilisesi olmak üzere bazı çevrelerin tepki ve sansürüyle karşılaşır. Jimmy Gralton bu nedenle hayatının on yılını Amerika'da sürgünde geçirir ve 1932 yılında evine geri döndüğünde farklı bir irlanda'yla karşılaşır. Amacı ailesinin çiftliğinin bakımını sürdürmek ve annesine yardımcı olmaktır. Ancak on yıl önce yarıda bırakmış olduğu hikaye devam edecektir. Her ne kadar kilise ve toprak sahipleri gibi eski düşmanlarıyla yeniden karşı karşıya gelmeyi istemese de şartlar bu yüzleşmeyi zorunlu kılar. Gralton, 'salon'u yeniden açar ve ünü tekrar büyük bir hızla yayılmaya başlar. Ne var ki Jimmy ve yenilikçi fikirlerinin günbegün artan etkisinden rahatsız olacak önemli bir kesim vardır."} +{"text":"Üç farklı hikayeden oluşan bu seri, 2. Dünya Savaşı sırasında farklı cephelerde yaşanan öyküleri dile getirmektedir. Part 1. Slipstream artık savaşın sonuna gelmiş olan Almanya için son bir umut olarak atom bombası görülmektedir. Bombanın taşındığı kargo uçağına refakat ve korumakla görevli bir pilotun verdiği karar anlatılır. Part 2. Sonic Boom Squadron Pasifik savaşı sırasında görev alan, ancak saldırı sonucu görevini yerine getiremeyen bir kamikaze pilotunun hayalleri ve güçte olsa görevini yerine getirmesi anlatılmaktadır. Part 3. Knight of the Iron Ele geçmiş bir havaalanındaki arkadaşlarına geri döneceği sözünü veren motorlu bir askerin ve cephede tanıştığı başka bir askerin havaalanına dönüşlerinin anlatıldığı bir hikayedir."} +{"text":"Ayaz dürüst ve çalışkan biridir. Kendine ait bir eve sahip olma hayaline saplanmış bir şekilde yaşamaktadır. Saplandıkları bu hayal dolayısıyla Ayaz ve eşi, kayınvalidesinin evinde onunla birlikte kalıp tüm paralarını gelecekteki evleri için kullanmaktadır. Geçimlerini ise Ayaz'ın kayınvalidesinin uzun yıllardır yurt dışında yaşayan oğlunun annesine gönderdiği para sayesinde rahat bir şekilde sağlamaktadırlar. Kayınbiraderinin aniden ülkeye geri dönmesine izin verildiğinde, Ayaz ev sahibi olma rüyasının gözlerinin önünde eriğini görür ve çaresizlik içinde kayınbiraderini korkutup dönüşünü ertelemeyi umarak evinde bir arama yapmaya karar verir. Ayaz'ın planı fazla yolunda gider ve haber gizli servise ulaşır. Ayaz, kendisini onu değer verdiği her şeye ve herkese karşı davranmaya zorlayan kararlı bir kurumun sürekli sıkılaşan kıskacında bulur."} +{"text":"SIFIR: Etkisiz Eleman, ilkokul yıllarında yaşadığı bir olay sonucu hayatı alt üst olan Vecdi'nin hikayesini konu ediyor. 40lı yaşlarda, içine kapanık bir adam olan Vecdi, psikolojik sorunları ile boğuşmaktadır. Avukat olan Vecdi, bu sorunları yüzünden mesleğinde de başarılı olamaz. Hakkını arayamayan, kimseye itiraz edemeyen Vecdi, hayatını hep alttan alarak sürdürür. Tam bir pasif olan Vecdi, içinde bulunduğu durumdan karısı Gülayın desteği ile kurtulmaya çalışır. Karısının baskısı ile psikoloğa gitmeye başlayan Vecdi, hayatını alt üst eden bu sorunun ilkokul yıllarında yaşadığı bir olaydan kaynakladığını öğrenir. Matematik sınavının sonucunu beklediğinden düşük bulan ve itiraz etmek için parmak kaldıran Vecdi, öğretmeninin beklenmedik tepkisi ile karşı karşıya kalmıştır. Yıllar önce yaşanan bu olayın etkisi ile hayatı kararan Vecdinin, yaşadığı travmanın etkisinden kurtulmak için yapması gereken tek şey vardır; o da, 25 yıl önce bu olayı yaşadığı hocasının bulup, düşük aldı notuna itiraz etmektir."} +{"text":"Bir sosyal medya uygulamasında tanıştığı birinin peşinden gitmesiyle, kendinin bile aklına gelmeyecek bir olaylar silsilesinin içine düşmesini anlatıyor. Genç bir kız olan Chelsea, yakın arkadaşından ve diğer akranlarından biraz daha farklı bir kızdır. Biraz asosyal bir tip olan Chelsea, konuşacak kimsesi yokken uygulama üzerinden Brad isimli biriyle tanışır. Chelsea, Brad ile bir süre konuştuktan sonra karşındaki kişinin kim olduğunu, amacının ne olduğunu bilmeden büyük bir tuzağa, bir sapığın eline düşecektir. Brad'le planlayıp, bir Cadılar Bayramı partisine gitmesiyle birlikte, kendi yaşlarında bir çok genç kızla beraber bir eve hapsolmuş bulacak, buradan çıkmak ve canını kurtarmak için elinden geleni yapacaktır. Ama bu hiç de kolay olmayacaktır çünkü diğer kızlar da tuhaf bir şekilde Brad'in sözünden çıkmamaktalardır."} +{"text":"Yamyamlık, ensest, toplumdan dışlanma, 35 yıllık sürgündeki bir aile, 10 yıl içinde aynı bölgede kaybolan 150 kişi ve ardı arkası gelmeyen şehir efsaneleri. Kat, Mark, Jade ve Sophie hep beraber değişik bir taşra gezisi yapmak ve şehrin stresinden uzaklaşmak için bir araya gelirler ve Kennet bölgesine tatile çıkarlar. Fakat bu tatil başladığı gibi sonuçlanmayacaktır çünkü bu dört kişi sadece şehir efsanesinin doğru olup olmadığını öğrenmekle kalmayacak aynı zamanda da başka bir sürü sorunla da baş etmek zorunda kalacaklardır. Kat ve Sophie annelerini yeni kaybetmiş iki kardeştir ve annelerinin acısını unutmak ve biraz da yeniden aralarındaki bağı kuvvetlendirmek için erkek arkadaşlarını da alarak gözlerden uzak bir yerde eğlenceli bir hafta sonu geçirmek isterler ancak bu istekleri onların son istekleri olacaktır. Çünkü kız kardeşler 35 yıllık korkunç bir hikayenin aslında gerçek olduğunu anlamak üzerelerdir!"} +{"text":"Kat Valdez ile yeni popüler müziğin süpernovası Bastian birlikte en seksi ünlü çifti oluşturmaktadırlar. Kat ve Bastian'ın kaçınılmaz hit single'ı \"Marry Me\" listelerde yükselirken hayranlarından oluşan bir izleyici kitlesi önünde çeşitli platformlarda yayınlanacak olan bir törenle evlenmek üzeredirler. Boşanmış, lise matematik öğretmeni Charlie Gilbert kızı Lou ve en iyi arkadaşı tarafından konsere zorla götürülür. Kat, törene saniyeler kala Bastian'ın kendisini asistanıyla aldattığını öğrenince sahnede aşkı, gerçeği ve sadakati sorgulayarak bir sinir krizi geçirir ve hayatı yön değiştirir. Kırılgan dünyası yıkılırken kalabalıkta bir yüzle, bir yabancının gözleriyle karşılaşır. Bildiğiniz şey sizi üzmüşse belki de bilmediğiniz şey cevabıdır ve bu nedenle birden gelen bir çılgınlık anında Kat de Charlie'yle evlenmeyi seçer. Dürtüsel bir tepki olarak başlayan olay beklenmedik bir aşka dönüşür. Ama güçler, onları ayırmak için plan yaparken evrensel soru ortaya çıkar; Çok farklı dünyalardan olan iki kişi aralarındaki mesafeyi aşıp ikisinin birden ait olduğu bir yer inşa edebilirler mi?"} +{"text":"Efsaneye göre bir adada çok eski çağlardan beri canavarlar yaşamaktadır, bu yüzden yerli halk oraya Canavarlar Adası ismini vermiştir. Aslında bu adada yaşayan canavarlar dost canlısıdır, ancak insanlar onların korkunç olduklarını düşünmektedir. Günün birinde Kotake ve Takeichi adlı iki kardeş anneleri için mantar toplamak üzere bu adada dolaşmaya çıkar ve iki canavarla karşılaşırlar. Takeichi kaçmayı başarır ancak küçük kardeşi Kotake adada mahsur kalır. Acaba Kotake bu canavarların elinden kurtulmayı başarabilecek midir? Ödemeye ve para biriktirmeye çalışırlarken, diğer taraftan Murat, kumar borcu yüzünden sürekli peşinde olan kumarhaneci Organik Rıfata elinde avucunda ne varsa kaptırmıştır. Hiç hesapta olmayan dedesi ile ansızın tanışan Murat, zengin olma hayaliyle Bergamaya sürüklenir; fakat hayatının tamamen değişeceğinin henüz farkında değildir!"} +{"text":"Katherine Newbury, gece yarısı talk show programının öncüsü ve efsanevi isimlerinden biridir. Kariyerinin zirvesinde olan Newbury, kadınlardan nefret eden bir kadın olmakta suçlanmaktadır. Hakkındaki iddiaların başarısına gölge düşürmesini istemeyen Katherine Newbury, çıkan söylentilerin doğru olmadığını kanıtlamaya karar verir. İnsanlara, kadınlardan nefret etmediğini göstermek isteyen Newbury, tamamı beyaz ve erkeklerden oluşan ekibine, kadın bir çalışan dahil etmeye karar verir. Yazarlar ekibine kadın sesi eklemek isteyen Newbury, yapılan çeşitli görüşmelerin ardından siyahi bir kadın olan ve daha önce bir kimya tesisinde kalite kontrolü yapan Mollyyi işe alır. Yeni işi için oldukça heyecanlı olan Molly, ofiste sadece çeşitlilik getirmek için bulunmadığını kanıtlamak için var gücüyle çalışır. Newbury, başlarda Mollynin varlığından rahatsız olsa da, Molly'nin ünlü sunucunun gittikçe düşen reytinglerini yükseltmek ve kariyerini canlandırmak için verdiği çaba iki kadının birbirlerine git gide ısınmasına neden olur."} +{"text":"Genç ve güzel bir kız olan Alice, üye olduğu bir programda canlı yayın yaparak para kazanmaktadır. Popüler oldukça daha fazla para kazanmaya başlayan genç kız, sitede ilk sıralara gelmek için elinden geleni yapar. Büyük bir hırsla üst sıralara gelmek için çalışan Alice bir gün siteye girdiği sırada kötü bir sürpriz ile karşılaşır. E-posta adresi ile siteye giriş yapamayan Alice, kendi sayfasında başka birinin yayın yaptığını fark eder. Sitede bir sorun olduğunu eski yayınlarının verildiğini düşünse de gerçek bambaşkadır. Profili başka biri tarafından çalınmıştır üstelik yayını yapan kişidir kendisinin kopyasıdır. Alice, internetteki hayatının çalınmasıyla tam bir çöküşe yaşar. Genç kızın hayatına eskisi gibi devam edebilmesinin tek yolu taklitçisini alt edip hesabını geri almaktır."} +{"text":"Katili tarafından korkunç bir şekilde öldürülen Tree adındaki genç bir kadının, öldürüldüğü günün sabahına uyanıp, korkunç günü tekrar tekrar yaşamasının konu edildiği Ölüm Günün Kutlu Olsunun devam halkası olan yapımın yönetmen koltuğunda bir kez daha Christopher Landon oturuyor. Filmin kahramanı Tree, devam halkasında tekrar tekrar ölmenin, gelecekteki tehlikelerden daha kolay olduğunu fark eder. Kendisi gibi aynı günü tekrar tekrar yaşamaya mahkum olan Ryan Phana yardımcı olmaya çalışan Tree, döngüden nasıl kurtulduğunu anlatarak genç adama çözüm bulmaya çalışır. Genç kadın, 11 kez ölüp dirilmesinin ardından, katilini pencereden dışarı atıp öldürerek döngüyü kırdığına inanmaktadır. Tree, şimdi hayatının daha iyi bir versiyonunu yaşadığını düşünse de, çok geçmeden döngüyü aslında kırmadığını fark eder. Kabusu geri dönmüştür ve Tree yeniden aynı güne uyanmaya başlar. Ancak bu sorun sadece onu etkilememektedir. Maskeli katil bu sefer birçok kişinin peşindedir ve onların hayatının kurtulması için Treenin tekrar tekrar ölmesi gerekmektedir. Tree, hem kendisini bu döngüden kurtarmak hem de daha fazla insanın ölmesini engellemek için maskeli katili durdurmaya karar verir. Fazla zamanı kalmayan Tree, katili etkisiz hale getirip döngüyü kırmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Rönesans döneminde uygulamalı kimyanın ortaya çıkmasının ardından kemiatri adı verilen inorganik tedavi maddeleri eczacılıkta, kimyasal yöntemlerle elde edilmeye başlandı. Eczacılıkta kullanılan kemiatrinin ayrıca hastalıklar ve madde alışverişi olayları üzerine kimyasal yorum olarak değerlendirilen kuramsal bir amacı da vardı. Bu yönelim 'İyatrokimya' olarak adlandırıldı. Paracelsus ( 1493- 1541), İyatrokimyanın öncüsü olan doktordur. Bütün cisimlerin temel yapıtaşı olan beden, can ve ruh arasında bir denge vardı ve bu denge bozulduğu zaman hastalıklar gerçekleşiyordu. Tuz, kükürt ve cıva ise beden, can ve ruh üçlüsünün karşılığıydı. Paracelsus, midedeki özsuların yoğunlaşmasıyla hastalıkların ortaya çıktığını ve ilaçla bu durumun giderilebileceğini savunmuştur. Paracelsus, günün tedavi şekline, otoritelerin tıbbi kuramlarına karşı çıkmış ve bunun sonucunda, biraz da çılgın tavırlarıyla, bir tür sembole dönüşmüştür. Çılgınlıkları o zamanki geleneksel tıbbın eskidiği ve artık yenilenmesi gerektiği şeklindeki tepkisinin bir göstergesidir. Film Modern Tıbbın Mimari Paracelsus' un bu alandaki çalışmalarını anlatmaktadır."} +{"text":"Susan Scarf Merrell'in aynı adlı romanından esinlenerek beyaz perdeye uyarlanan film, Shirley Jackson isimli bir korku romanı yazarının ve onun evinde yaşananların hikayesini anlatıyor. Shirley, Bennington College'da profesör olan kocası Stanley Edgar Hyman ile yaşadıkları eve yeni evli bir çift taşınır. Oldukça heyecanlı ve merak dolu olan bu çift, Shirley'nin yeni romanı için ihtiyaç duyduğu ilham kaynağı haline gelir. Özellikle yeni evli Rose'un meraklı karakteri ve destekleyici tavırları Shirley için oldukça yapıcı olur ve yeni romanı yavaş yavaş oluşmaya başlar. Ancak roman oluşmaya başladıkça Shirley her geçen gün kendisini daha da kurguladığı dünyanın içinde bulur ve gerçeklikle kurgu birbirine karışır. Bu durum yeni evli çift için oldukça korkutucu bir hal almaya başlar çünkü zaten yabancı oldukları bu evde karşılaştıkları garip tavırların pek de huzur verici olduğu söylenemez."} +{"text":"Yönetmen Paddy Murphy filmi açarken İrlanda hakkında bize bazı ilginç bilgiler veriyor. Açılış sahnesiyle yönetmenin altyazısında oldukça yakın bir geçmişte İrlanda'nın yüz kızartıcı uygulamaları olduğunu okuyoruz. Katolik kilisenin kurallarıyla yönetilen, 18. yüzyıldan 20. yüzyılın sonlarına kadar işletilen Düşkün Kadınlar\" tesislerini ve evlilik dışı hamile kalan kızların ailelerinden uzak tutulduğu \"Anne Çocuk Evleri\"nin tarihteki utanç verici yerlerini görüyoruz. Hastaneden daha çok zorunlu çalışma kampları gibi işletilen bu tesisler kilise tarafından kendi akrabalarının arasında olmalarını yasaklayan vaftiz edilmemiş çocuklar üzerinde toplu mezarları da dahil olmak üzere insanlık dışı zulümlere ev sahipliği yapıyordu. Ayrıca bu tarih Orta Çağ'dan kalma değil. Bu tesislerin sonuncusu 1996'da kapatılmış. Beklenmedik bir hamilelik yüzünden korkan üniversite öğrencisi Sarah Dekker kürtaj yapmayı seçiyor. En yakın arkadaşı Davet'in ailesinin gözlerden uzak evine gidip kendisini inzivaya çekiyor. Ancak bu uğursuz binanın bir zamanlar filmin başında bahsedilen tesislerden birisi ve dedikoduların doğru olduğunu öğrenir. Bu ev aslında istenmeyen çocuklar için bir toplu mezardır."} +{"text":"Başrol karakterimiz Joshua küçükken ailesiyle bir araba kazasında anne ve babasını kaybeder. Arabada kendisi ve Emma vard��r. Emma, Joshuanın doğaüstü yeteneklere sahip ikiz kardeşidir ve onu gizli bir hükümet programında deney yapmak için avlayan, durdurulamaz bir gizli ajana karşı korumalıdır. Yıllar boyunca Emmayı korumak için onu gizli bir yerde adeta tutsak gibi tutan Joshua, bu süreçte büyük zorluklara göğüs germek zorunda kalacaktır. Emmanın güçleri daha önce hiç görmediğimiz türden. Bu yüzden güçlerini kontrol edemediği sürece dış dünyada bulunması hem onun için hem de insanlar için çok tehlikeli olacaktır. Bunun farkında olan Joshua ise onu bu dertten kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacaktır."} +{"text":"Filmin senaristliği ve yönetmenliği başarılı kadın yönetmen Deborah Kampmeier üstlenmiştir. Filmin başrolündeki Isabelle Pisacane'nin başından geçen gerçek bir olaydan esinlenilmiştir. Isabelle Pisacane Pearl, Isabella Pisacane Jessica, Tarek Bishara Lux rolüyle karşımıza çıkmaktadır. Her şey Pearl ve Jessica'nın Lux tarafından düzenlenen reklam seçmesine katılmasıyla başlar. Lux seçmelerden sorumlu menajerdir, Pearl ve Jessica'ysa kariyerinde yukarı tırmanmaya çalışan iki genç aktristir. Pearl ikinci eleme turu için geri dönüş alır ancak, Jessica alamaz. Pearl ikinci seçmeden kötü yanıt almasına rağmen Lux onun yeteneğinden çok etkilenir ve ona oyunculuğun esaslarını öğretmek istediğini söyler. Karşılığında da onu temsil etmek ister. Pearl'ün sektörde aldığı olumsuz geri dönüşlerden sonra bu haberle ayakları yerden kesilir. Sonrasında eve dönerken Jessica ile karşılaşır. Ancak Jessica'nın elinde bir kamera vardır ve çok gergindir. Pearl Jessica'nın onu takip ettiğini anlar ve panikleyip onu kovar. Ertesi gün, Pearl ve Lux buluşup ekran testini tartışırlar. Lux Pearl'e ekran testi için gereken materyalleri ve tavsiyeleri verir. Beklenen gün gelince Pearl ve Lux sete geçerler. Ancak Jessica'da oradadır ve çeşitli yerlere kameralar yerleştirmiştir. Son zamanlarda eğlence sektöründe tacize ve tecavüze uğramış kadınların ortaya çıkışını anlatan film, eğlence sektörünün karanlık tarafını seyirciyle buluşturmaktadır."} +{"text":"Kral Şakir Korsanlar Diyarı, şehre yaklaşmak üzere olan tarih öncesine ait yaratığı durdurmak için zorlu bir maceraya atılan Şakir ve ailesinin hikayesini konu ediyor. Şehir büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Okyanusun en derin yerinden çıkan, tarih öncesine ait dev bir yaratık, şehre gelmek üzeredir. Yaratığı durdurabilecek tek şey ise, altın bir savaş topudur. Yaratık şehre ulaşmadan önce onu etkisiz hale getirmek isteyen Şakir ve ailesi, savaş topunu bulmak için yola koyulur. Ancak yolda işler pek de planlandığı gibi gitmeyince, Şakir ve ailesi kendilerini Bermuda Şeytan Üçgenindeki gizemli bir kürenin içinde bulur. Bu gizemli bölge, daha önce onların görmediği bir evrene aittir. Korsanların kol gezdiği, canavarların yaşadığı fantastik bir evrene adım atan Şakir ve ailesi, karşılarına çıkan engelleri aşıp, tarih öncesine ait dev yaratığı durdurabilmek için altın savaş topunu bulmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"New Orleans'ta iki sağlık görevlisi ve yakın arkadaş olan Steve ve Dennis, her zamanki gibi mesailerindeyken bir olaya çağırılırlar. Bir evde meydana gelen tuhaf bir ölüm üzerine gelen ikilinin, neler olup bittiği konusunda herhangi bir fikirleri yoktur. Tek olaylık bir vaka olduğunu düşünürlerken daha fazla benzer olaylar meydana gelmeye başlar. Bir çeşit ilaç aldıklarını düşündükleri bu kişiler korkunç şekillerde ölmektedir. Steve ve Dennis bu olayları ve nedenlerini araştırmaya başlarlar fakat Dennis'in büyük kızının kaybolduğu haberi gelir. Steve, tüm bu olan bitenleri anlayabilmek için kurbanların kullandığı haplardan almaya başlar. Belirtileri arasında çeşitli halüsinasyonlar olduğunu düşünen Steve, hapları kullanmaya devam eder fakat sonrasında fark edecektir ki, bu ilacın, öteki tarafa geçişi sağlayan bir tür etkisi vardır. Tüm bu kayıpların ve ölümlerin arasında Steve de olayları durdurmak için gözünü karartır ve iki dünya arasında tehlikeli olaylara karışır."} +{"text":"Amanda ve Jack oldukça dindar bir şekilde yetiştirilmiş ve birbirlerine aşık olan bir çifttir ve bu aşkta onları evliliğe sürüklemiş ve sonunda da Sarah adında güzel bir kız çocukları olmuştur. Fakat hayatın acımasız ağları onları da çok geçmeden bulur ve Sarah amansız bir hastalığa yakalanır. Bunun üzerinde Amanda tüm hayatını Sarah'a adar ve Jack'i de bu sırada ihmal eder. Tamamen yalnız kalan Amanda kızının her gün katlanmak zorunda kaldığı acılara artık dayanamaz ve daha fazla acı çekmesin diye onu öldürür! Ancak Amanda kızını öldürdüğünün bile farkında değildir ve acısının şoku ile kızı hastalıktan öldü zanneder ama bu onu ağır bir depresyon ve sinir krizlerinden kurtaramaz. Bu olay üzerine Jack karısını alır ve gözlerden uzak bir kasabaya evliliklerine bir şans daha vermek ve Amanda'nın da iyileşmesi için götürür. Amanda daha oraya vardıkları ilk günlerde ne evi ne de kasabayı sevmemiştir ve Amanda için zaten korkunç olan hayat çok yakında daha da korkunç bir hal alacaktır!"} +{"text":"Kız Babası, istemediği biriyle evlenmek isteyen kızını vazgeçirmeye çalışan bir babanın hikayesini konu ediyor. Adil, ailesini geçindirmek için taksicilik yapan bir adamdır. Eşi ve iki kızı ile mutlu bir yaşam süren Adilin hayatı kızının sevgilisi olduğunu öğrenmesiyle alt üst olur. Adilin kızı, Bahadır adında boksörlük yapan bir çocukla görüşmektedir. Ancak Adil, Bahadırın tehlikeli bir adam olduğunu düşünür. Kızının birkaç güne Bahadır ile görüşmekten vazgeçeceğini uman Adil, aldığı haberle tamamen yıkılır. Bahadır evlenme teklifi etmiştir ve genç kadın bu teklifi büyük bir mutlulukla kabul eder. Adil ise bu evliliğe kesinlikle karşıdır. Evlenmesine karşı olduğu tüm sebeplerde haklı olan Adil, kızının bu gerçeklerin farkında olmadığını anlar. Adil, bu evliliği engellemek için kızının gerçekleri görmesini sağlamaya kararlıdır. Kendisini zorlu bir mücadelenin içerisine sokan Adil, kızının gözünü açıp evlenmesini engellemeyi başarabilecek midir?"} +{"text":"Buck Ferguson, kendi imkanlarıyla çektiği vahşi yaşam videolarıyla Kuzey Carolina ve diğer pek çok bölgede tanınan, ünlü bir avcıdır. Eşiyle boşandıktan sonra kendisinden biraz uzaklaşmış olan 12 yaşındaki oğlu Jaden ile bağ kurabilme amacıyla, özel bir avcılık videosu çekmeye karar verir. Yanlarına çok güvendiği, fakat biraz şanssız olan kameramanı Don'u da alarak büyük bir heyecanla maceraya atılırlar. Ne var ki baba-oğulun bu orman macerası, hiç beklenmedik bir şekilde ilerlemeye başlar. 21. yüzyılın nimetlerini arkalarında bırakmak hiçbiri için kolay değildir. Üstelik hiçliğin ortasındaki can sıkıntısı birbirlerinden gizledikleri bazı sırların da ortaya çıkmasına neden olur. Buck kısa süre içinde aile bağlarının zorlamayla kurulamayacağını fark edecektir."} +{"text":"Savaşın gerçek bedeli ne? Uluslararası silah ticaretiyle ilgili ne kadar bilgimiz var? Andrew Feinstein'in 'The Shadow World: Inside the Global Arms Trade' adlı kitabından yola çıkan Paravan Dünya'nın anlatıcı sesi, ünlü Latin Amerikalı yazar Eduardo Galeano. Muhbirlerin, dedektiflerin, farklı ülkelerin hükümet ve ordu mensuplarının ifadelerine ve tanıklıklarına yer veren film, uluslararası silah ticaretinin devletlerin ve medya imparatorluklarının onayı ve hatta işbirliğiyle gerçekleştiğini gözler önüne seriyor. Hükümetlerin ve silah tacirlerinin iddia ettiğinin aksine silah ticaretinin kitlelerin güvenliğini sağlamadığını, silah sanayisinin karlarını artırabilmesi için 80'lerden günümüze nasıl demokrasilerin yok sayılıp, savaşların çıkarıldığını görüyoruz filmde. Dünyanın geleceği ve hepimizin güvenliği için büyük önem taşıyan bu gerçekleri televizyonların ana haber bültenlerinde izleyemeyeceksiniz"} +{"text":"Sarı Gelin, ilk kez ulaşılan bilgi - belgeleri, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanları, yine ilk kez yayınlanan itirafların bulunduğu röportajları ve görsel zenginliği ile Türk - Ermeni İlişkileri Konusunda Cumhuriyet Tarihinin En Kapsamlı Belgesel Dizisidir. Sarı Gelin için yurtiçi ve dışında 160 kişiyle röportaj gerçekleştirilmiştir. Sarı Gelin, Ermeni Meselesi'yle ilgili 13 ülkede çekilmiştir. Sarı Gelin için 10 bine yakın yazılı arşiv taranmış ve görsellenmiştir. Sarı Gelin toplam 45 kişiden oluşan bir ekibin ürünüdür. Bölümler şu şekilde :1. Bölüm: Yüzyılın Kan Davası, 2. Bölüm: Suikastlerle Kazanılan Kimlik, 3. Bölüm: Sessiz Tanık: Arşivler, 4. Bölüm: Katliama Çıkarılan Vize, 5. Bölüm: Kader Birliği, 6. Bölüm: Dostluğu Yeniden Hatırlatmak."} +{"text":"Sam Collins hayatını ilaç satıcılığı yaparak geçirmekte olan sıradan bir aile reisidir. Ancak Sam'in hayatı Louisiana'ya bir müşterisi tarafından yeni yıl partisine davet edilmesi ile aniden değişecektir. Çünkü Sam bu partinin sonunda kendisini Louisiana'nın sokaklarında perişan bir halde bulur. Neyse ki, gelen ihbar üzerine polis Sam'in imdadına koşar ve onu hemen hastaneye götürür. Fakat işler tam da bu noktada Sam için daha da korkunç bir hal alacaktır çünkü Sam doktordan zehirlenmiş olduğunu ve bu zehrin özel maddelerle karıştırıldığı için de herhangi bir panzehirinin bulunmadığını ve bu yüzden de Sam'in sadece 24 saatlik ömrü kaldığını söyler. Yani Sam birisi tarafından bir cinayete kurban gitmez üzeredir."} +{"text":"Cannes Film Festivalinde özel bir gösterimde dünya prömiyerini yapan Mekanlar ve Yüzler, son derece özel bir karşılaşmanın ve benzersiz bir işbirliğinin filmi: Fransız sinemasının en önemli isimlerinden, Yeni Dalganın büyükannesi Agnes Varda ile Fransız sokak sanatçısı ve fotoğrafçı JRın ortak proje-filmi. 60 yılı aşkın bir süredir sinemadan fotoğrafa, video yerleştirmeden heykele yapıtlar üreten 88 yaşındaki efsane Varda, İstanbulda da Şehrin Kırışıklıkları projesiyle duvarlara yapıtlar bırakan genç JR ile birlikte Fransanın köylerini gezdi. İkili bir yandan halkla sohbet etti, fotoğraflar çekti, çektikleri fotoğrafları sergiledi, bir yandan da dost olup birbirlerini daha iyi tanımaya çalıştı. Mekanlar ve Yüzler, iki çok özel sanatçının sanat, yaş almak, paylaşmak ve gezmek hakkında yarattıkları son derece özel bir günce-gezi filmi."} +{"text":"En iyi tarihçiler çocukluklarını ceplerinde taşıyanlardır. Vankın Çocukları, 1938 Dersim Katliamından kurtulan ve her biri bir yere savrulan, farklı kültür ve inançlara dahil aynı sülaleden Ermeniler, onların köyü ve köydeki manastır etrafında geçen bir film. İzmirde yaşayan öğretmen Zeynep, 2000li yıllarda rastlantı sonucu annesinin Dersimli Ermeni olduğunu öğrenir. 1938 katliamından sonra evlatlık verilen annesi Aslıhan Kiremitçiyanın ismi Fatma Kiremitçi, etnik kimliği ve inancı ise Türk ve Sünni yapılmıştır. Annesinin akrabalarının bazılarını bulan Zeynep onlarla annesinin köyünde buluşur. Annesinin anlattıklarının izini sürer; onun çocukken yaşadıklarını anlamaya, hissetmeye çalışır. Zeynep, bu sayede Vank Köyü ve oradaki manastır hakkında daha fazla bilgi edinir. Her biri farklı kültürlerden de olsa annesinin akrabalarını bulmuştur. Artık annesinin hikayesinin, geçmişinin ve kimliğinin önemli bir kısmı tamamlanmıştır."} +{"text":"Cinsellik, erkeklik ve kültürel kimlikler hakkında gözü pek bir inceleme. Genç ve yalnız fabrika işçisi Xolani, uzak bir bölgede, genç erkeklerin Xhola geleneklerine göre sünnet olmak ve ergenlik törenleri için kurulan bir kampa rehber olarak gelir. Xolani'nin danışmanlığına, şehirden gelen küstah Kwanda verilmiştir. Kwanda'nın babası oğlunu yumuşak' bulmaktadır ve teslim ederken de Xolani'den ona sert davranmasını ister. Ancak Xolani'nin kampa asıl geliş nedeni çocukluk aşkı Vija'yı görecek olmasıdır. Genç Kwanda'nın, Xolani ile Vija arasındaki ilişkiyi kavraması ise çok sürmez. Bu eril ve şiddet dolu ortamda Xolani, büyük bir tutkuyla bağlı olduğu Vija ile Kwanda'nın gerçek kimliğini yaşamak için oralardan uzaklaşması yönündeki ısrarlı baskıları arasında sıkışır. Yara, erkeklik, cinsellik ve Afrika'nın gelenekleriyle bugünkü değerleri arasındaki çatışmayı güçlü bir şekilde ele alan, insanın damarlarında gezen, çarpıcı bir film."} +{"text":"Tümüyle efsanevi isimlerden oluşan bir kadın oyuncu kadrosuna sahip olan film, dokuz farklı kadının hikayesini dokuz ayrı, kesintisiz çekimle anlatıyor. Bir hikayedeki karakterleri, sonradan başka hikayelerin kenarında köşesinde karşımıza çıkaran yazar-yönetmen Rodrigo Garcia, insanlık hallerine dair evrensel karşılığı olan bir panorama sunuyor. Hapishanedeki Sandra onu ziyarete gelen çocuğuyla iletişim kurabilmek ister; kendine yeni bir hayat kurmuş olan Diana'nın mazide kaldığını düşündüğü eski ilişkisi birdenbire yeniden alevlenir. Holly üvey babası ona yaptığı kötülüğü kabullenmedikçe hayatta yeni bir adım atmaya niyetli değildir; sıradan bir sosyal etkinlik Sonia için kabusa dönüşür. Genç Samantha annesi ve babasının arasında kalır; Lorna eski kocasının intihar eden karısının cenazesine giderken, Ruth hüzünlü bir motelde kocasını aldatır. Camille'in hayatını değiştirecek olan ameliyat beklenmedik şekilde komediyle sonuçlanırken, en son hikayede Maggie kızı Maria ile birlikte her yıl yaptığı mezar ziyaretlerine devam etmektedirDokuz Hayat, kendilerini bir an için hayatın dört yollarında bulan dokuz farklı karakterin portrelerini çizerek, ilişkilerimizin bizleri nasıl tutsak haline getirebildiğini çok farklı açılardan gözler önüne seriyor.."} +{"text":"Fransa'nın en prestijli sinema ödülü Cesar 'ın galibi, En İyi Film ve En İyi Yönetmen olarak Jacques Audiard'ın da dahil aday olduğu 10 daldan 8ini kazanan De battre mon coeur s'est arrete oldu. James Toback'ın 1978 yılı yapımı kült kara filmi Fingers 'dan uyarlanan ve ilk kez 2005 Berlin Film Festivali 'nde gösterilen Kalbim Bir An Durdu, klasik müzikle bir suç imparatorluğu arasında kalan genç bir adamın hayatına mercek tutan nitelikli bir karakter incelemesi. Thomas Seyr, Paris'te bir emlak mafyasının gelecek vaat eden üyelerindendir. Babasının izinden giderek, tehdit ve yıldırma taktikleriyle istenmeyen kiracıları çıkartıp evleri ucuza kapatır. Thomas'ın, bu \"erkek\" mesleğinin gölgesinde kalan bir özelliği ise, bir konser piyanisti olan annesinden geçen piyano çalma yeteneğidir. Annesinin ölümünden sonra tuşlara hiç dokunmamış olan Thomas, annesinin eski menajeriyle tesadüfen karşılaşınca, emlakçılık uğruna yüz çevirdiği bu yeteneğinin asıl önceliği olduğunu fark eder. Vietnamlı bir göçmenden piyano dersleri almaya başlarken bir yandan da, çoğu kez güç kullanarak, kira toplamayı sürdürür. Ortağının karısıyla gizli bir ilişkiye girip piyano dersleri yüzünden emlak işini ihmal edince Thomas'ın hayatı, çelişkilerle dolu bir çalkantıya sürüklenir."} +{"text":"Alternatif bir gelecekte, içorganları kullanılamaz hale getiren korkunç bir virüs tüm insan neslini esir alır. Virüse karşı yapılabilecek tek şey, organ naklidir. Bu durumdan faydalanan \"GENOCA\" isimli genetik mühendislik devi kısa zamanda küresel bir tekel haline gelmiştir. Artık her şey bu şirketin kontrolündedir. Şirket, kısa vadeli kredilerle müşterilerine yeni organlar hatta yeni bedenler pazarlar. Kredilerini ödeyemeyenlerse, eli neşterli tahsildarımız \"Repo-Man\" ile muhatap olmaktadırlar. Genetik Opera, bir rock müzikali. Bilimkurgu, distopya ve müzikali birbirine harmanlayan fazla yapım olmadığını düşünürsek ilginç bir örnek. Ayrıca,\"Anthony Head\"i yeniden iş başında, üstelik şakırken görmek ayrı bir zevk. Bu arada filmde \"Paris Hilton\" a katlanmanız gerekecek. Zira kendisi kendisini oynarken bile bir beceriksizlik örneği sergilemekte."} +{"text":"İlkokul 5. sınıfta okuyan bir grup çocuğun, Atatürk'ü daha iyi anlamaları için verilen ödevle başlar. Bu ödev onlar için Atamızın yaşamına ve ülkemizin Kurtuluş öyküsüne yapılacak uzun ve öğretici bir yolculuk olacaktır. Bu yolculukta onlara önderlik edecek olan, çocuklardan birinin ödüllü tarihçi \"Dede\"sidir. Ama bu \"Dede\" diğer tarihçilere hiç benzememektedir. O, tarihi sıkıcı bir geçmiş olarak anlatmaktan çok uzaktır sanki fantastik bir dünyanın tarihçisidir. Çocuklara Mustafa Kemal'in çocukluğunu, okul hayatını, askerlik kariyerini anlatır. Onları Kurtuluş Savaşı'nın en önemli cephelerine götürür, dünyada eşi görülmemiş bir direniş gösteren Türk halkının eşsiz kahramanlarıyla tanıştırır. Cumhuriyet'in kuruluşuyla yoktan var edilen ülkenin emeklerini ve Ata'nın hayran olunası insani özelliklerini bazen canlandırmalar, bazen de tarihten gelen fotoğraf ve videolarla öğretir."} +{"text":"1900'lerin başında bir yaz. Dul, yaşlı bir ressam olan Bay Ladmiral'in kırsal bölgede, Paris'ten trenle ulaşılan güzel bir evi vardır. Yağlı boya tablolar ve renkler eve sıcak bir hava vermektedir. Evde hizmetçisiyle yalnız yaşayan Bay Ladmiral, karısı ve iki çocuğuyla kentten kendisini ziyarete gelecek olan oğlunu beklemektedir. Birlikte yine sıradan bir pazar günü geçireceklerdir. Bir zamanlar bu evin küçük kızı olan Irene de haber vermeden tüm şen şakraklığıyla, tıpkı bir kelebek gibi aralarına katılır. Ancak görünürdeki coşkusunun ardında, Irene'nin de gizlediği bir takım duygular, mutsuzluklar vardır. Gün ilerler, çocuklar hep oynayacak yeni şeyler ararlar, büyükler öğle yemeğindeki şarabın etkisiyle gevşerler. Hayatın bir sanat olduğuna inanan Irene, kendisini çok seven ve sık sık ziyaretine gelmesini isteyen babasını arabasıyla bir gezintiye çıkarır. Gezi sırasında Bay Ladmiral bazı kaygılarını ve geride bıraktığı yaşamının pişmanlıklarını kızıyla paylaşır"} +{"text":"Jacques Mayol ve Enzo Molinari, birbirlerini çocukluklarından beri tanıyan iki arkadaştır. Her ikisi de okyanus ve dalış tutkusuna sahip olan genç adamlar, bir çok alanda rekabet içindedirler. Sicilya'da yaşamakta olan Enzo, serbest dalış rekorunu 6 yıldır elinde bulundurmaktadır ancak rakipsizdir. Peru Andları'nda yaşayan Jacques'a haber gönderip kendisiyle yarışmak istediğini söyler. Sicilya'ya gelen Jacques, arkadaşını kolaylıkla yener. Rekabet zaman içinde artar ve iki adam, hayatlarını tehlikeye atmak pahasına inanılmaz derinliklere inerler. Jacques'ın sevgilisi Johana, New York'tan gelir ve bu akıldışı savaşın sonlanmasını ister. Film, karanlık, esrarlı ve unutulmaz bir sona doğru ilerler. Akıldan kolay kolay çıkmayacak denizaltı sekanslarına sahip olan Büyük Mavi, Yunanistan-Sicilya deniz manzaraları ve arkaplanındaki 80'lerin elektronik müziği ile adeta yönetmen Luc Besson'un bebeği gibi. Besson'u dünyaca ünlü yapan, şiddet dolu filmleri Nikita ve Leon'dan her anlamda farklı bir başyapıt. Ruhani bir yolculuğu, romantik komedi iskeleti üzerinde ve akıllara durgunluk veren bir görsellik eşliğinde anlatıyor."} +{"text":"II. Dünya Savaşı'nın en kızıştığı zamanda, 1942'deyiz. Alman U-Botları Atlantikte iki kıta arasında gidip gelen müttefik gemilerine aman vermiyor. Alman haberleşmesini bir türlü deşifre edemeyen Amerikan donanması eli kolu bağlı, yaralı bir boğa gibi hareket ediyor. İşte tam bu ortamda, müttefikler karaya oturmuş bir Alman U-Botunu tespit ettiklerinde, meşhur Enigma şifreleme cihazını ele geçirmek için bir umut doğar. I. Dünya Savaşı'ndan kalma ve ilkel silahlarla donatılmış bir denizaltı olan S-33 olay yerine yakın olduğu için bu gizli ve savaşın kaderini değiştirecek görev ona verilir. Mike Dahlgren yönetimindeki denizaltı, denizde çaresiz bekleyen Nazi U-Bot'una bir dost gibi yaklaşacak, mürettebat ise U-Bot'a girip batırmadan önce Enigma cihazını ele geçirecektir. Bunun için gerekli cesaret ve tecrübe S-33'ün mürettebatında olsa bile talih rüzgarlarının ne taraftan eseceği çoğu zaman belli olmaz..."} +{"text":"Babası milliyetçi, zengin bir toprak ağası olan Behçet, babasının bağlantıları ve isteğiyle siyasete adım atar. Bu dünyadaki bazı gelişmeleri kendi ahlak yapısına uygun bulmayan Behçet yine de kendi milliyetçiliğinin bakış açısını doğru bulmaktadır. Behçet Türk milletinin Batılılarca kuşatıldığına ve bunun bariz kanıtının Kıbrıs'la ilgili olayların olduğuna inanıyordur. Tüm bu siyasetteki ve -baba faktörüyle- kendi hayatındaki yaşadığı ağır gerilim ortamında komşu Rum kızı Elena'ya aşık olmuştur. Bu aşkın ilerlediği günler onları 6 Eylül 1955 sabahına da yakınlaştırır. Çemberimde Gül Oya, Hatırla Sevgili gibi ülkemizde büyük başarılara imza atmış dönem dizilerinden sonra Tomris Giritlioğlu, sinemaya verdiği 10 yıllık bir aradan sonra 1955 İstanbul'unun fiziki ve ruhsal atmosferini en ince ayrıntısını dikkate alarak yansıttığı ve Suyun Öte Yanı ve Salkım Hanım'ın Taneleri 'nden sonra tematik üçlemenin son filmi olan Güz Sancısı ile beyazperdede."} +{"text":"Dairesinde tuhaf bir genç kız bıçaklanarak öldürülünce, Londra'da tatilini geçirmekte olan genç Kanadalı rençber Richard Hannay kendini casusluk ve cinayet içeren gizemli bir maceranın ortasında buluyor. Kız, ölümünden önce Hannay'e İngiltere'den kaçırılmakta olan çok gizli birkaç sırdan söz ediyor. Sinsi casusluk şebekesi liderinin, sağ elinin küçük parmağının bir parçasının kesik oluşundan tanınabileceğini anlatıyor, sonra da39 Basamak'la ilgili bir şeyler söylüyor. 39 Basamağın sırrını çözmek, casus çetesini ortaya çıkarmak ve kendini cinayet suçlamasından temizlemek için Hanney'nin ise sadece 48 saati var. Hitchcock'un zaman içinde klasikleşen, kendini sıradışı bir olayın ortasında bulup, yaşamı ve onuru için savaşmak zorunda kalan masum adam temasıyla,39 Basamakyönetmenin en iyi filmlerinden birisi."} +{"text":"Filmdeki olaylar, 1960 yılında, 27 Mayıs askeri müdahalesinden bir buçuk ay önce Antakyanın Harbiye beldesinde cereyan ediyor. Türkiyenin 27 Mayıs öncesi içinde bulunduğu ekonomik ve politik kriz, Harbiye'li bir ailenin trajik öyküsüyle yansır. Cemalin DP'li babası ile CHP'li amcası arasında, politik tercihleri yüzünden devamlı bir kavga vardır. İki kardeş birbirinin yüzünü bile görmemek için evlerinin bulunduğu ortak avluyu, yüksekçe bir duvar inşa ederek bölerler. Fakat bu duvar birbirlerine sataşmalarını ve duvara merdiven dayayıp duvarın tepesinde birbirlerini hırpalamalarını engellemez... Aile efradı arasındaki sonu gelmez kavgalar, suçlamalar ve nedenini bilmedikleri nefret ironik bir dille anlatılırken, kasabalıların rüyalarını anlattıkları Harbiye Şelalesi'nin öyküsü, lirik bir şekilde araya girer. Kasabada şelaleye rüya anlatma geleneği mevcuttur, çünkü onların deyimiyle rüyalar sadece akan suya anlatılır ve yorumları Yusuf Peygamber'e mahsustur. Bu geleneğe bağlı olarak Cemal de kız kardeşi Şehra ile sık sık şelaleye giderek rüyalarını anlatır. Bir gün baraj yapmak için şelalenin ağzını genişletmeye kalkan bir inşaat ekibi, şelale ağzındaki kayaları dinamitleyince kayalar yarılır ve şelale suyunun önemli bir kısmı kaybolur. Bu olay, kasaba halkında çeşitli reaksiyonlara sebep olacaktır..."} +{"text":"Michael ve Bruno, üvey oldukları kadar birbirlerinden de farklı yapılarda iki kardeştir. Bruno, ne kadar kadınlara düşkün ve cinsel fantezilerinin kölesi olmuş bir hayat sürüyorsa Michael da tam tersine, bir o kadar içine dönük ve ilişki kurmaktan uzak bir yaşam sürmektedir. Hayatlarının tek ortak noktası anneleri ise yıllar evvel onları bırakıp kendi zevklerinin peşine düşmüştür. Ama bir gün hayatları, bir başka ortak nokta ile yeniden kesişiverir: kadınlar ve aşk! Bu çok farklı iki insanı ortak bir paydada buluşturan duygu, aynı zamanda onlara hayatlarının en büyük acısını da yaşatacaktır. Her ikisi de, tam aşkı bulduklarını düşündükleri anda, sevdikleri kadınların ümitsiz bir hastalığa yakalandığını öğrenerek yıkılırlar. Acaba hayat, farklı olmakta direnen bu kardeşlerin kaderini ortak bir noktada düğümleyecek midir?"} +{"text":"Meşhur uluslararası hırsız Lupin, Monte Carlo'da bir kumarhane üzerine çalışırken keşfettiği para sahtekarlığı izini Avrupa'da monarşiyle yönetilen ufak bir ülke olan Cagliostro'ya kadar sürer. Eksantrik hırsızlardan oluşan küçük ekibiyle kötü yürekli Kont Cagliostro'nun yönettiği ülkeye varır. Burada zorla kontla evlendirilmek istenen güzel Clarice ile tanışırlar ve gizli bir hazinenin varlığını da keşfederler. Japonya'da ve ABD'de 70'lerde çok popüler olan Lupin III isimli tv çizgi dizisinin bu 35 mm uzun metraj versiyonu efsane yönetmen Hayao Miyazaki imzasını taşıyor. Usta animasyoncu her ne kadar tv dizisinin yalın görsel kimliğine bağlı kalmak zorunda olsa da, herkesin üzerinde hemfikir olduğu \"en iyi\" filmine imza atmış oluyor."} +{"text":"Genç yönetmen Jia Zhang-Ke, modern Çinin etkileyici bir tasvirini belgesel ve kurmaca türlerini birleştirerek sunduğu bu görkemli filminin oyuncu kadrosunda aktris Joan Chene yer vermiş. Devlet tarafından işletilen 420 numaralı fabrika, 24 Kent isimli lüks apartmanlar kompleksine yer açmak için kapatılır. Öykü, üç kuşak boyunca sürmekte ve sekiz karakteri içine almaktadır. Yaşlı işçiler, fabrika müdürleri ve zengin yuppiler. Onların öyküleri Çinin tarihidir. 24 Kent, gerçek yaşama dair deneyimlerini paylaşan beş işçiyle yapılmış söyleşilerden ve üç kadının kurmaca monologlarından oluşuyor. Bu paralel akış dahilinde belgesel ve kurmaca iç içe geçiyor. Yönetmen bunun Çinin son yarım yüzyıllık tarihini betimlemek için seçilebilecek en iyi yol olduğunu düşünmüş ve gerçek ile hayal gücünü harmanlamış. Kurmaca ya da gerçek, filmdeki karakterlerin öyküleri, devletin işlettiği, Hava Kuvvetlerinin ve ordunun diğer birimlerinin ihtiyaçlarını sağlayan bir fabrikanın etrafında gelişiyor. 60 yıl önce kurulan ve 50 yıl önce Chengu Şehrine taşınan fabrikanın tarihi kaydını tutmaktan daha çok, Çinin bir yüzyıl boyunca süren Sosyalizm deneyimlerinin Çin halkının kaderini nasıl etkilediğini göstermiş Jia Zhang-ke. 1970de Shanxi eyaletine bağlı Fanyang'da doğan Jia Zhang-Ke, Çin sinemasında 6. Jenerasyon olarak bilinen, 1990 ve sonrasında görülen yönetmenler grubuna dahil, genç ama anlatımı ve sinema diliyle ustalıklı bir sinemacı. Bu kuşağa dahil olan yönetmenlerin çektiği bu filmler küçük bütçe ile elde taşınan kamerayla, çabuk çekilen, uzun çekimlerle ve çevre sesiyle, belgesel havası taşıyan özellikler içeriyor."} +{"text":"Ailesinin ölümü ile öksüz kalan No-mi, bir gece apar topar Hwanglar 'ın konağından ayrılır. Aradan yıllar geçer ve Baron Hwang 'ın ölümü ile No-mi geri döner. Gidişi suskun olan No-mi 'nin, gelişi adeta muhteşem olmuştur. Hizmetini sunmak için Hwang konağına dönerken; yolda, Baron 'un ölümü ile konağı soyan eski kahyaya uğramış ve ikna kabiliyeti sayesinde konağın çalınan tüm mallarını geri almıştır... Hwang Hanımı, No-mi 'nin hizmetini büyük bir zevkle kabul eder. Zira Baron 'un ölümü sahipsiz kalan konakta önüne geçilemeyen bir otorite boşluğu doğmuştur. Vakit kaybetmeden kolları sıvayarak kahyalığa başlayan No-mi, yine ikna kabiliyetini konuşturur ve kısa zamanda Hwang konağını ihtiyaç duyduğu düzene, disipline kavuşturur. Dışarıdan bakıldığında her şey dört dörtlük gözükmektedir. Fakat No-mi 'nin içinde şimşekler ardı ardına çakmaktadır... No-mi 'nin Hwang konağına dönmesinin asıl nedeni, Hwanglar 'ın güzeller güzeli kızı Jin Yi 'ye duyduğu sevdadır. Fakat No-mi 'nin dönüşünden çok kısa bir süre sonra bir araya gelen Hwang ve Han-yang aileleri, Hwang kızı ile Han-yang oğlunun nişanlanmasına karar vermişlerdir. No-mi, deliler gibi sevdiği Jin Yi 'yi bir kere daha ve yine aynı sebepten ötürü kaybedecektir. Çünkü Jin Yi gibi, bir soylu değildir... Asla Jin Yi 'nin statüsüne çıkamayacağını bilen No-mi, yıllardır sakladığı bir sırrı açıklayarak Jin Yi 'yi kendi statüsüne çekmeye karar verir. Kavuşmaları, ancak bu şekilde gerçekleşebilecektir. Fakat No-mi, entrika çevirmedeki kabiliyetinin, ikna kabiliyeti kadar güçlü olmadığını; çok geçmeden ve çok acı bir şekilde anlayacaktır..."} +{"text":"Astronot Earl Jensen, uzaya gönderilmek üzere bir rokete bindirilecektir ve beş yaşındaki kızı Josieye ve roket tasarımcısı Doktor Frubere veda eder. Tam o sırada Doktor Fruber yakıtı dışarı at düğmesine basar ve Earlü geri dönmemek üzere uzaya yollar. Aradan yirmi yıl geçer ve artık Josie bir gökbilimcidir. Doktor Fruber ise işin başına geçmiştir. Bir gün uzaydan bir cismin hızla dünyaya doğru yaklaştığını görürler, onun Earl olduğunu anlamaları uzun sürmez. Earl uzayda kaybolmuşken Burun Gezegeninde yaşayanlar tarafından kurtarıldığını ve yirmi yıl boyunca onlarla yaşadığını anlatır. Kimse buna inanmaz; fakat çok geçmeden bir uzaygemisi yanaşır ve içinden beş tane mutant uzaylı çıkar. Şimdi Jensen için intikam zamanıdır"} +{"text":"Albay Reynolds'ın komutasındaki bir grup bilimadamı, hükümet için yürüttükleri çok gizli bir projeyle, ölüleri dirilterek silah olarak kullanma niyetindedirler. Ancak, günün birinde Albayın meraklı oğlu Curt ve pek güzel sevgilisi Julie, Reynolds'ın giriş kartını aşırıp laboratuvara sızarlar. Ama fark edilmeleri uzun sürmez. Gördükleri karşısında dehşete kapılan Curt ve Julie, motorsikletlerine atlayıp kaçmaya yeltenirlerken bir talihsizlik sonucu Julie ölür. Aşkından vazgeçmek istemeyen Curt, Julie'yi laboratuvara götürüp diriltmeye kalkışır. Artık; Julie, mazoşistik dürtüleri olan, bir zombirdir ve kaynağını bilemediği bir açlık çekmektedir :)) . İki sevgili çok geçmeden hem ordunun ajanları hem de yerel çete üyelerini peşlerine taktıkları bir kovalamacanın içine düşerler. Curt, aşkını kimselere kaptırma niyetinde değildir."} +{"text":"80'lerin sonunda geçen öyküde, Donnie Darko adında 16 yaşında bir genç, bazı gerçek olmayan görüntüler görmeye başlıyor. Özellikle de tavşan kostümlü bir adam beliriyor sık sık. Çevresiyle uyum sorunu yaşayan genç, ailesinin ve okulun kendisi için çizdiği yoldan ayrılıp, esrarengiz misafirinin izinden gidecektir... 80'lerin gençlik filmleri, bilim kurgu ve korku filmlerinin, tüyler ürpertici karışımı olarak tanımlanabilecek film, son dönemin en ilgi çekici bağımsız yapımlarından biri. Yönetmenin ilk filmi olan Donnie Darko, 2001 Sundance Film Festivali'nde gösterildi. Filmin son derece başarılı web sitesi ise En İyi Web Sitesi ödülü aldı. David Lynch'in izinden giden genç yönetmen, yıllarca konuşulacak bir film ortaya koydu. Kaçırmamakta yarar var!"} +{"text":"Genç bir yazar olan Mahir yeni kitabı üzerinde çalışmaktadır. Fakat hayatında meydanagelen önemli bir olay onu yazmaktan uzaklaştırır. Hayatı tam bir kabusa dönüşür. Çocukluğunun tüm anıları gözünde canlanır; Onu tek başına büyütmüş zarif ama güçlü annesi, sıcak komşuluk ilişkileri, karşı dairede yaşayan evin bakıcısı neşeli matmazel Sona, yazar Sermet Bey ve onun genç ve güzel kızı Aslı. Mahir daha çocukken kendinden on yaş büyük olan Aslıya aşık olmuş, onun tüm gizli oyunlarının içine girmiş ve ona büyük bir tutkuyla bağlanmıştır. Geçmişin o renkli ve neşeli günleri şimdiki hayatının karanlığında Mahire bir sığınak olmuş, ilk aşkı Aslı onun için bir saplantıya dönüşmüştür. Mahirin bu zor günlerinde karşı evin artık yaşlı bakıcısı Madam Sona bile ona yardım edemez. Fakat yayınevi Mahire yeni kitabını bitirmesi için baskı yapmaktadır. Ona bir hafta süre tanırlar. Kitap teslim edilmediği takdirde geçmişinin tüm izlerini taşıyan evine haciz konulacaktır. Madam Sona bu kısa sürede ona yazmasını hızlandıracak bir sekreter bulmayı önerir. Mahirin bunu kabul etmekten başka şansı yoktur."} +{"text":"1849 yılında Doğu Trakya'da dünyaya gelen ve 1896'da Atina'da bir akıl hastanesinde yaşama veda eden Georgios Vizyenos, aralarında \" Hayatının Tek Yolculuğu \"nun da bulunduğu, çoğunluğu otobiyografik ve etkileyici hikayeler yazan bir yazardı. Vizyenos'un hikayelerinin pek çoğu, Yunan edebiyatının temel taşlarından sayılmaktadır. Bu noktadan yola çıkan yönetmen Lakis Papastathis, yakın Yunan tarihinin bu şaşırtıcı ve karmaşık karakterinin yaşamını gözler önüne sermekte... Film, 19. yüzyılın sonlarında Vizyenos'un Atina'daki akıl hastanesine kaldırılışı ile başlıyor. Buna sebep olan olaylardan en önemlisi, yazarın 12 yaşındaki Bettina isimli bir küçük kıza duyduğu, takıntılı ve tutkulu aşktır. Hayallerle gerçekleri birbirinden ayıramayan yazar, İstanbul ve Trakya'da geçen çocukluğunu hatırlamaya çalışmakta, bunun için de, çocukluk anılarına dayanarak yazdığı eski eserlerini okumaktadır. Hatıralarının baş karakteri, hayatının ilk on yılını bir kız çocuğu gibi giyinerek geçiren büyükbabasıdır. Orduya alınmasın diye ailesi tarafından bu şekilde saklanan büyükbabanın anlattığı masallar ve hayaller, Vizyenos'un psikolojik gelişimde önemli rol oynamıştır..."} +{"text":"Büyük Yarış, dört kafadarın maceralarını konu alıyor. Hırsızlıktan bir türlü vazgeçmeyen dörtlü, başlarından çeşit çeşit maceralar geçse de, kendilerini dünyanın en serinkanlı tipleri olarak görmeyi sürdürür. Patronları onlara son bir şans tanımaya karar verir. Görevleri, Montreale uçarak beş yıldızlı bir otele yerleşmek ve patronların sevgilisi Nathaliyi korumaktır. Oysa onlar bu işi tatile gitmek olarak algılamaktadırlar. Nathali bir sabah yürüyüş yapmak için odasından ayrılınca, durumu fırsat bilerek odayı araştırmaya karar verirler. Ama büyük bir talihsizlik sonucunda Nathalinin odası yerine başka bir odaya girerler. Bunun sonucunda da zengin, yakışıklı ve atletik yapılı Segonzac Leonorenin öldürülmesi için 4 milyon dolarlık bir anlaşmaya imza atmak zorunda kalırlar. Anlaşmayı imzalamak işin kolay yanıdır. Sonrasında ise maceraperest dörtlüyü hayatta kalma mücadelesi beklemektedir. Bundan böyle gece kulüplerine, şık elbiselere yer yoktur hayatlarında. Paraşütle atlayışlar, dağ tırmanışları ve raftingin de dahil olduğu zorlu bir süreç vardır önlerinde. Esas katillerin ortaya çıkışıyla işler iyice içinden çıkılmaz bir hal alır."} +{"text":"Yalnızca Fransız sinemasının değil belki de çağdaş sinemanın yaşayan abidesi Jean-Luc Godarda 1983 Venedik Film Festivalinde Altın Aslan en iyi film ödülünü getirerek kariyerinin ve hayatının en büyük uluslararası ödülünü kazandıran ve birçok eleştirmen tarafından yönetmenin hala en iyi filmi olarak görülen Adı Carmen, Beethoven provası yapan bir kuartet ile film çekmek için banka soymaya çalışan bir grubun paralel öyküsünü anlatıyor. Ne var ki, bankanın güvenlik görevlisi, soygunu gerçekleştiren grubun genç ve güzel Carmenine aşık olunca işler sarpa sarar. Fransız sinemasının en önemli yazarı Godardın ilk dönem filmlerinin sonuncusu ve belki de en yücesi olan film, Bizetnin operasına da çok çağdaş bir yorum getiriyor."} +{"text":"No Vacancy adlı rock grubunda gitarist olarak çalışan Dewey Finn, çok çabaladığı halde bir baltaya sap olamamış uyumsuz bir müzisyendir. Rock?n?roll müziğinin gücüne tapar. Büyük sahnelere çıkıp 20 dakikalık uzun sololar atma özlemiyle yanıp tutuşan Dewey, üyesi olduğu rock grubunu ?Gruplar Yarışıyor? adlı yarışmada zafere taşımaya kesin kararlıdır. Ancak grup arkadaşları aynı fikirde olmayınca kendisini hiç beklemediği bir anda kapının önünde bulur. Dağ gibi yığılmış borçlarıyla başbaşa kalan ve kirasını dahi ödeyemeyecek noktaya varan Dewey, çaresizlik içinde oda arkadaşı Ned?e telefon açar. Sonunda gönülsüzce de olsa Horace Green İlköğretim Okulunda kadrosuz öğretmenlik yapmayı kabul etmek zorunda kalır. Ancak orada da şanssızlıklar yakasını bırakmaz. Okulun sinirli ve tutucu müdiresi Rosalie Mullins?in şahin gibi keskin bakışlarını her an üzerinde hisseder. Üstelik öğretmenlik konusunda da oldukça beceriksizdir. Beşinci sınıf öğrencilerine neyi nasıl öğretmesi gerektiğini bir türlü kestiremez. Bir gün rastlantı sonucu okul orkestrasının çalışma yaptığı odanın önünden geçerken müzik seslerine istemeden kulak misafiri olur. O anda aklına parlak bir fikir gelir. Bu genç müzisyenleri eğiterek yüksek voltajlı bir rock grubu kurmaya karar vermiştir. Ancak bunu çocukların ailelerinden ve okul müdiresinden gizli yapmak zorundadır. ?Gruplar Savaşıyor? adlı müzik yarışmasına hazırlıkların başlamasıyla birlikte hem onların hem de Dewey?in yaşamı sonsuza kadar değişecektir."} +{"text":"Oscar Novak ve Peter Steinberg şehrin en ünlü işadamlarından biri olan Charles Newman'ın binasını restore etmek için anlaşma sağlarlar. Eğer bu görevi başarıyla yerine getirirlerse, üst sınıf mimarlar arasına girme şansları vardır. Bu arada Charles'ın sekreteri bir yanlış anlama sonucunda Oscar'ın eşcinsel olduğu sonucuna varır. Bunu öğrenen Charles, sadakatinden şüphe ettiği metresi Amy'nin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için Oscar'ın çok iyi bir seçim olduğunu düşünür ve ondan Amy ile arkadaşlık kurmasını ister. Ne de olsa eşcinsel olduğunu sandığı Oscar ile Amy arasında bir yakınlaşma olması imkansızdır. Elindeki işi kaybetmeyi istemeyen Oscar, Charles'ın isteğini kabul eder. Ne var ki Oscar'ın Amy'ye aşık olması ile işler içinden çıkılmaz bir hal alır."} +{"text":"2000de Cannes Film Festivali, 2001de Toronto Film Festivali ve İstanbul Film Festivaline katılan \"Otobüs Durağı\", 2001 Havana Film Festivalinde En İyi Senaryo, Kartaca Film Festivalinde de En İyi Aktör\" ödülüne layık görülmüştü. İstanbul Film Festivalinde büyük ilgiyle karşılanan filmin konusu kısaca şöyle: Bir Küba kasabasındaki köhne bir aktarma durağında, otobüs bekleyen yolcuların oluşturduğu kuyruk her geçen dakika giderek uzamaktadır. Geçen otobüslerin hepsi doludur. Durakta bekleyen yolcuların tek umudu, durağın yegane aracının tamir edilmesidir. Saatler geçer. Genç mühendis Emilio, bir İspanyolla nişanlı genç ve güzel Jacqueline, kör bir adam ve diğerleri beklemektedirler. Gece yarısına doğru Havana istikametine gitmekte olanlar tamir edilen otobüse biner. Tanıştıkları andan itibaren iyi anlaşan Emilio ve Jacqueline, biraz buruk bir şekilde vedalaşırlar. Ama otobüs yeniden bozulur. Durağın yöneticisi Fernandez, sorunun bir çözümü olmadığını ve durağın kapanacağını duyurur. İnsanların çoğu ayrılır, ama Emilio orada kalıp otobüsü kendilerinin onarmalarını önerir. Fernandezin itirazlarına karşın, küçük bir grup öneriyi kabul eder, o andan itibaren de tuhaf ve şefkat dolu bir öykü örülmeye başlar. Hemen hepsi, kendilerinin en iyi taraflarıyla yüzleşip barışacaklardır..."} +{"text":"Clint Eastwood ve Geraldine Pageden aşk ve ihanet hakkında muhteşem bir psikolojik drama Amerikada İç Savaş yıllarında, yaralı bir Kuzey askeri, Güneydeki bir kızlar okuluna sığınır. Sağlığı düzeldikçe arzusu da artar ama her şeye rağmen karşı tarafta olan bu kadınlara güvenmesi doğru mudur ? Şansını dener denemez, ona iyilik yapan bu kadınlara ne sevgisi ne de hayatı konusunda güvenemeyeceğini anlayacaktır. Tutkusu ve hırsı mantığının önüne geçtikçe genç asker kendini hayal bile edemeyeceği bir hikayenin ortasında bulacaktır 2 Mules For Sister Sara ve Coogans Bluff ın yönetmeni Don Siegelın imzasını taşıyan The Beguiled, zamanının en cesur ve en şok edici görüntülerine yer vererek tartışma konusu olmuştu"} +{"text":"Film, dört ilişkinin yürürlüğünü, acılarını, kederlerini, duygularını ve akıl almaz ayrılıklarını anlatıyor. Dört ilişkinin birbirleriyle biraz bağı olsa da büyük kısmı uyumsuz. Hikayenin arka planında aşık olduğu kıza evlenme teklifi etmeye çalışan; fakat her defasında fırsatı kaçıran otuz yaşlarında tutkulu bir itfaiyeci ve her siren sesi duyduğunda sinirlenen kız arkadaşı filmdeki ilk çiftimiz. Suk-hyeon ise işsiz sevgilisinden ayrılmaya niyetli ve Ha-seok ile birlikte sevgililerinden ayrılmak isteyen diğer kişilere yardım amaçlı bir ajans kuruyorlar. Juyeong, oğlunun okulda başını belaya sokup durmasından bıkmış; ama artık oğluyla vakit geçirmesi gerektiğinin farkına varmış. Su-eun duyma sorunlarıyla ve yüzündeki yanık izleriyle ilk aşkını hayalkırıklığıyla yaşıyor; ama dile getirmeye cesareti yok."} +{"text":"Los Angeles'ta yaşayan zengin Lauren gizlice sevgilisi Rose'un film prodüktörü Alex Green ile olan konuşmalarını dinliyor. Olay şirketin film odasında, gösterimler arasında gerçekleşiyor. Alex'in karısı terapiden çıkıp ofisine gidiyor ve ona artık kendisini terkedeceğini açıklıyor, ardından bir kitapçının tuvaletine giriyor ve eve kokain bağımlısı bir kız arkadaşıyla eve gidiyor. Alex içki içiyor, işten ayrılmak istiyor ve Tuscany'e taşınmayı tasarlıyor, film hatalarına gülüyor. Bir film yönetmeni Rose'u görüyor ve onun sonraki filmi için tam aradığı kişi olduğuna karar veriyor. Kadın deneme çekimine çağrılıyor. Herkesi hayran bırakıyor ve Lauren'i arıyor. Anlatım tekniğinde bir devrime işaret eden, zeki yönetmen/senarist/müzisyen Mike Figgis'in parlak bir fikrinden yola çıkılarak kotarılan, aynı anda dört kameranın 93 dakika boyunca gerçek zamanlı olarak bir 'büyük hikaye'yi dört açıdan anlattığı bir film."} +{"text":"En son Nobody's Fool (1994)'da birlikte izlediğimiz Paul Newman, yönetmen Robert Benton ve senarist Richard Russo bir dedektiflik hikayesi olan bu dramda tekrar bir araya geliyorlar. Film, evine döndürmeye çalıştığı 17 yaşındaki Mel Ames adlı kız tarafından kazayla vurulan özel dedektif Harry Ross 'u gösteren bir girişle açılıyor. İki yıl sonra ise meteliksiz ve boşanmış olan Ross, Mel'in anne ve babası olan film yıldızı arkadaşları Jack ve Catherine Ames'e ait bir garaj dairesinde yaşamakta. Kanserle mücadele eden Jack, Harry'nin Catherine'e ilgi duyduğunu fark etmiyor. İçinde şantaj parası olan bir paketi Jack'e getiren Harry, yaşlı Lester Ivar ile karşılaşıyor. Ivar Harry'ye ateş ettikten sonra ölüyor. Harry, Ivar'ın Catherine'in ilk kocasının kayboluş olayını araştıran bir dedektif olduğunu öğrenince, olayı merak etmeye başlıyor. 20 yıl önce çözülemeden kapanan bu dava, Harry'nin araştırmaları ile ortaya çıkan eski suçlar ve ört paslar sonucu yeniden açılıyor."} +{"text":"Dario Argento'nun bu eşsiz gerilim filminde, yönetmenin kızı Asia, tecavüzcü bir seri katilin peşindeki dedektif Anna Manni'yi canlandırıyor. Öykünün çatısını, genç kadının resimler ve sanat başyapıtları karşısında başdönmesi ve halusinasyonlar görmesine neden olan \"Stendhal Sendromu\" isimli psikosomatik hastalıktan dertli olması oluşturuyor. Anna'nın Floransa'nın meşhur Uffizi müzesinde bu sapık tarafından tuzağa düşürülmesi, muhteşem bir ritm ve akışkanlıkla sunulurken filmin devamındaki tonuna dair de sevinçli ipuçlarını vermeye başlıyor. Anna hiç şüphesiz hayatta kalacak ve metamorfoz ı onu, tedirginlikle karışık bir hayranlıkla izleyeceğiniz sahneler boyunca ayakta tutacak. Yukarıdaki poster sizi aldatmasın; karşınızda sanatsal yaratıyla, içerik ve biçim adına müthiş bir şekilde yoğrulmuş -yine- bir Argento şaheseri duruyor."} +{"text":"Güney Afrikalı Patrick Chamusso ve eşi Preciousun kızları ile birlikte mutlu bir yaşamları vardır Secunda Rafinerisinde ustabaşı olarak çalışan Patrick, boş zamanlarında yerel bir futbol takımının koçluğunu yapmaktak, siyahlar üzerinde acımasızca baskı kurmuş ırkçı sistemi de protesto eden bir tutum sergilemekten çekinmemektedir Oscar ödüllü oyuncu Tim Robbins ise, ülkenin Polis Güvenlik Biriminde görevli Albay Nic Vos rolünde Vos, Afrika Ulusal Kongresinin, ırkçı sisteme karşı yürüttüğü yasadışı faaliyetlerine hızlandırmasıyla birlikte, her an alevlenmeye hazır olan olaylarda düzeni sağlamaya çalışmaktadır. Vos aynı zamanda karısının ve kızlarının güvenliğinden de endişe duymaktadır Albay Vosla Patrickin karşılaşması, Secunda Rafinerisinin sabote edilmesinden sonra gerçekleşir Patrick, zanlı olarak gözaltına altına alınır. Masum olduğu halde Albay Vos ve adamları Patrick ve ailesinin hayatını cehenneme çevirir. Karısı Preciousun da işkence görmesi Patricke şok ve utanç yaşatır Patrick daha sonra esaretten kurtulmasına rağmen, harekete geçer ve direnişçilere katılır Artık değişim kaçınılmazdır Hem kendisi, hem karısı, hem de Güney Afrika için"} +{"text":"Kaisa, Londra'da yaşayan İskoç bir avukattır. İşinde son derece başarılı olmasına karşın, her gece alemlere katılıp, kokain çekmek, tanımadığı insanların koynunda uyanmak gibi kötü huyları vardır. Kaisa'nın hayatı, ölüm döşeğindeki anacığının son arzusu ile aniden değişir. Anası, Kaisa'dan yıllardır görmediği, ilk ve son aşkını bulmasını ister. Bu kişi, aynı zamanda Kaisa'nın tanıyamadığı babacığıdır. Kaisa, gönülsüz de olsa, Aberdeen'den Norveç'e doğru, alkolik ve sorunlu babasını bulmak için yola koyulur. Babasını bulur bulmasına ama, aşırı alkollü olduğu gerekçesiyle babası dönüş uçağına alınmaz. Uzun ve zorlu bir yolculuk başlamıştır. Kaisa, annesinin son isteğini yerine getirebilmek için acele etmelidir. Acaba Kaisa, kendine ve diğerlerine yardım edebilecek dirayeti içinde bulabilecek midir? Ian Hart sevimli kamyon şoförü Clive rolünde. Avrupa sinemasından, oldukça duygusal ve etkileyici bir drama. havlayankuzu"} +{"text":"\"The Commitments\" ve \"The Snapper\" gibi dikkatleri Kuzey Dublin Banliyölerine çeviren bir başka film. Tıpkı diğerleri gibi Roddy Doyle'un bir romanından sinemaya uyarlanan \"Karavan\", İngiliz eleştirmenlere göre farklı ve çarpıcı olmak için bütün çabalarına ve iyi niyetine rağmen diğer iki film kadar bunu başarabilmiş değil. Sözkonusu filmlerin vahşi mizah anlayışını taşımadığı da eleştirmenlerin notları arasında. 89-90 dönemini ele alan filmde Larry ve Bimbo isimli iki yakın dostun yaşamları ön planda. Bir yerden terkedilmiş bir fast-food karavanı bulan ikili, \"fish and chips\" işine girerler. Ortam da uygundur nitekim İrlanda Dünya Kupası finallerine katılmaktadır. Başta işler çok iyi gitse de ekonomik sorunlarla birlikte dostlukları da tehlikeye girer."} +{"text":"Eşine az rastlanır güzellikte bir film. bulunduğunuz yıldan 1932 çıkarın. çıkan sayı ne kadar büyük olursa olsun size geçen yıl çekilmiş gibi gelecek bir başyapıt. daha ilk sahnesinden ne kadar akıllı oldugunu gösteren inanılmaz bir kurgu, her bir kelimesi düşünülmüş mükemmel diyaloglar, harika bir mizah anlayışı, baş ve yan rollerdeki oyuncuların başarısı. ernst lubitsch'in bir deha olduğunu kanıtlayan her saniyesi hesaplı şiir gibi bir film. tüm karakterleri hırsız, dolandırıcı, gosteriş budalası, servet düşkünü, yalancı olan ama kadın erkek ilişkileri, iş hayatı dahil herşeyin bir oyun bir gösteriş oldugunu sonderece kibar yolla anlatan bir film. her seyredişinizde daha güzel ve daha komik. tek kelime ile kusursuz."} +{"text":"Charles Dickens klasiği Scrooge bu kez müzikale dönüştürülmüş. Ebenezer Scrooge çok zengin ama taş kalpli ve cimri bir adamdır. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin Noel hayaletleri yine yalnız geçirdiği bir Noel akşamı Scroogeu geçmişini yeniden gözden geçirmeye zorlar ve eğer bu şekilde yaşamaya devam ederse geleceğinin nasıl olacağını ona gösterirler. Alec Guinness, Kenneth Moore, Laurance Naismith ve Edith Evans başarılı performanslarıyla dikkat çekici! Müzikler, sahne ve kostümler mükemmel! 1951 versiyonunun vermekte başarılı olamadığı detaylar bu kez seyirciye çok iyi yansıtılmış. Noel hediyeleri alınırken, zenginlerin düşünmeden hediye alıp geçmesi ama fakir bir adamın minnettar bir şekilde15 şiline hediye seçmeye çalışması en etkileyici sahnelerden"} +{"text":"4. Berlin Film Festivali'nde En İyi Yönetmen Gümüş Ayı ödülünün yanı sıra, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü de kazanan, zengin işlenmiş karakterleri ve hümanist tavrıyla, izleyici ile güçlü bağlar kurmayı başaran, son yılların en sıcak filmlerinden biri... Arjantin'in renkli şehirlerinden Buenos Aires'te bir alışveriş merkezini kendilerine mesken edinmiş, birbirinden renkli karakterlerden oluşan bir göçmen topluluğu üzerine odaklanan film, kimlik arayışı üzerine yoğunlaşan, karakterlerini Yahudilerin ve göçmenlerin oluşturduğu keyifli bir hiciv. 25 yıl önce, İsrail'de savaşmak için evi terk eden babasıyla kucaklaşmaya hasret bir gencin, köklerini ve kendi kimliğini sorgulaması çerçevesinde gelişen film, yönetmenin kendi deyişiyle, küçük anektodlar, trajediler ve komik olaylar kadar, gerçeklere ve yalanlara dayanan bir kimliğin oluşmasına ışık tutuyor. Katıldığı festivallerde aldığı övgüler ile yönetmenini uluslararası arenada ön plana çıkaran Kayıp Kucak, son yıllarda bütün dünyayı kasıp kavuran Latin Amerikan sinemasının, alçakgönüllü ve bir o kadar da içten örneklerinden biri."} +{"text":"Ben, bir kızı ve eşi ile mutlu yaşayan aile babasıdır. Bir gün hapisten çıkagelen kardeşi Ricky'i onu Altın Tozlarının bulunduğu bir işyerini soymaya zorlar. Bu sırada Ben, kötü mazisi nedeniyle işyerinden kovulur. Ve, Ben çaresizlikten kardeşine soygun için hazır olduğunu söyler.3 kişi soyacakları işyerine gider. Ben, altın tozlarını ararken, diğer 2 arkadaşı güvenlik görevlilerini etkisiz hale getirmekle uğraşmaktadır. Fakat, göremedikleri 3. bir kişinin gizli alarma basmasıyla Polisin gelme süresi beklediklerinden daha hızlı olur. 3-4 kişi çatışmada ölür ve Ben yakalanır. Teksas Adaleti ölümlerden onu sorumlu tutar ve idama mahkum edilir. Bu andan itibaren dram ve gerilim ve beklenmedik hayatlar ortaya çıkar."} +{"text":"Kiyoha, Mahalle 'nin en gözde Orianlar 'ından biri olan Tamagikuya 'ya satıldığında henüz bacak kadar küçük bir kızdır. İleride birinci sınıf bir fahişe, yani bir Orian olabilmesi için de; eğitilmeye, bir fidanken başlaması gerekmektedir. Fakat Mahalle 'nin yoluna düşmüş, satıldığını ve evine bir daha geri dönemeyeceğini unutmuş Kiyoha 'nın aklı; hükmünün geçmediği dünyada değil, kiraz ağaçlarının çiçeklerindedir... Kyoha, kendisini satın alan, kendisine bakan, kendisini eğiten ve hizmetkarı olduğu Orian Tamagikuya 'da dahil olmak üzere, Mahalle 'deki herkesi küçümsemektedir. Dik kafalı ve keçi gibi de inatçı Kyoha 'ya göre çevresindekiler ya fahişe, ya pezevenk, ya da cebi paralı bir abazadır. Mahalle 'ye ve içindekilere, hesapta \"kesintisiz\" olan fakat her nasılsa ikide birde arızalanan kablonet kadar bile değer vermeyen Kyoha 'nın eğitim süreci, akranlarından çok daha acılı geçmektedir... Mahalle 'den birkaç kez kaçmaya çalışan fakat her seferinde yakalanarak cezalandırılan Kyoha, bir gün Tamagikuya Orian 'a tüm nefretini kusar. Tamagikuya Orian ise, kısa zamanda çok iyi tanıdığı en kötü hizmetkarının en savunmasız yerini, inatçılığını hedef alır ve küçük Kyoha 'ya, isteyen herkesin fahişe bile olamadığı bu Mahalle 'de, bu gidişle istese bile bir Orian olamayacağını hatırlatır... Tamagikuya Orian abartmamaktadır. Mahalle 'nin yazılı olmayan fakat çok yaman olan, kendine özgü kuralları vardır. Bu Mahalle 'de gülen de, ağlayan da, bir şekilde kaybetmektedir. Bu koşullar altında bir Orian olmak, hele hele mutlu bir Orian olmak; çok az yiğidin harcıdır. Kiyoha 'nın bir Orian olmayı kafaya koymasıysa, Mahalle 'deki tüm dengeleri değiştirecektir. Çünkü bakışları, tavırları, konuşmaları ve çalımlarıyla herkesin nefretini kazanmayı başarmış Kiyoha, bir müşteriye nasıl davranılacağını ve kendisine nasıl bağlayacağını; doğuştan, hem de diğer tüm Orianlar 'dan daha iyi bilmektedir..."} +{"text":"Jean-Pierre Melvillein 1955te çektiği son derece stilize klasik filmi Bob le flambeur / Kumarbaz Bobtan uyarlanan bu film, olağanüstü keyifli bir neo-noir suç dramı; bir yandan kusursuz bir son soygun gerçekleştirmeye çalışırken, bir yandan da birşeyleri düzeltmeye uğraşan bir adam hakkında gösterişli ve özenli bir destan. Amerikalı eski usta hırsız, uslanmaz kumarbaz ve eroin bağımlısı Bob Montagnetnin talihi ve parası Güney Fransada tükenmiştir. Yasadışı bir kulüpte, eroinin etkisinde kafası bulanmışken, yerel bir muhabbet tellalı olan Remi tarafından tuzağa düşürülmüş genç ve güzel bir Doğu Avrupalı kızla, Annayla tanışır. Kulüp polisler tarafından basılınca Bob, yıllar ötesine uzanan özel bir bağla tuhaf bir şekilde kader birliği ettiği dedektif Rogernin hayatını kurtarır. Bob son parasını da at yarışlarında kaybedip iyice dibe vurunca, yardakçısı Raoul onu, Monte Carloda yapmayı planladıkları ihtişamlı son bir soyguna katılmaya davet eder"} +{"text":"Noel'den hemen önce New York'tayız. Bloomingdale'de kalan son bir çift kaşmir eldiveni aynı anda satın almak isteyen Sara ve Jonathan bu vesileyle tanışırlar. Eldivenlerin kimin olacağına karar vermek için Serendipity ismindeki küçük kafeye giderler. Ardından Central Park'ta paten kayarlar. Gece yıldızları seyrederler. Kraliçe Takımyıldızı'nın, Sara'nın alnındaki çillerle aynı desene sahip olduğunu farkederler. Sara telefonunu bir kitabın içine yazarak yarın onu rastgele bir kitapçıya göndereceğini söyler. Jonathan ise kendi telefonunu beş dolarlık bir banknota yazdıktan sonra bir sokak satıcısına verir. Eğer kader tekrar karşılaşmalarını isterse, kitap Jonathan'ı, para da Sara'yı bulacaktır. Birkaç yıl sonra yine New York'tayız. Jonathan, Hally ile evlenmek üzeredir. Batı Yakası'nda ise Lars, Sara'ya evlenme teklif eder. Hem Sara hem de Jonathan'ın aklına, aynı anda, birlikte geçirdikleri olağanüstü gece gelir. Jonathan yanına bir arkadaşını alarak kitabı bulmak üzere harekete geçer. Sara da bir arkadaşıyla birlikte New York'a gelerek Jonathan'ı aramaya başlar."} +{"text":"Okyanus üzerinde iken uçakları kaza yapan otuz kadar Amerikan askeri okul öğrencisi yakınlardaki ıssız bir tropikal adaya çıkarlar. Kazadan hiçbir erişkin sağ kurtulamamıştır. Yetişkinlerin dolayısı ile baskının ve kuralların olmadığı bir dünya üstelik de bir mercan adasının cenneti andıran ortamı ile birleşince çocuklara başlarda çok güzel gelir. Kendilerine göre bir düzen kurup oyunlar oynayıp avlanırlar. Ancak aradan zaman geçtikçe oluşan rekabet, korku ve güvensizlik bu bir bakıma demokratik düzeni terkedip kabile düzenine geçmelerine ve bunun sonucunda da gitgide vahşileşip korkunç bir kişiliğe bürünmelerine yol açar. Kaçınılmaz olarak da kamplaşma başlar. Bir grup çocuk uygarlığı temsil eden akılcı ve karizmatik Ralph'ın liderliğini kabul ederken, diğer bir grup da ilkelliğin temsilcisi olan Jack'in peşinden giderek kampı terkederler. Jack çevresindekileri 'bilinmeyen' le korkutarak kendine bağlamış ve kontrol altında tutmaktadır. Jack ve etrafındakiler avlanırlar, çiğ et yerler ve bunun sonucunda gittikçe daha da vahşileşirler. Ralph'ın kampına baskınlar düzenleyip işi cinayet işlemeye kadar vardırırlar."} +{"text":"Romandan uyarlama -> İnsanın kaçamadığı talihsizlikler vardır... Maruz kaldığımız, hatta mahküm olduğumuz tuhaflıklardır bunlar... Baykuş Çığlığı, böylesi tuhaf talihsizliklerin, uzaklarda değil, hemen yanıbaşımızda yaşandığını gösteren, hatta fark etmeden bu talihsizliklerin aktörler arasına girdiğimize dikkat çeken bir Higsmith şöleni... Robert, New York' un gürültüsünden, boşanmak istediği karısının şirretliğinden, uzaklaşmak için küçük bir kasabaya gelir. Basit ve sakin bir hayat istemektedir. Bir gün Jenny' yi görür; dinginliğinden, evcimenliğinden etkilenir. Geceleri, sanki bir röntgenci gibi, yalnızlığının ve mutsuzluğunun sıkıntısını hafiflemetmek için kızı penceresinden seyretmeye başlar: Yemek yapışını, perde dikişini, çiçek sulayışını, toz alışını... Bir gece kız, adamı görür ve sakin bir hayatın mekanı sanılan kasaba, kendi '' kara ayrıntılar'' ını yaşamaya başlar... Sakin kasabalarda ''masun günahlarla'' yaşamanın zorluklarını anlatan buruk, ama aynı zamanda heyecanlı bir roman..."} +{"text":"II. Dünya Savaşı ertesi, Almanya. Michael adlı genç, kendisinin yaşça iki katı büyük olan Hanna Schmitz'e aşık olmuştur. Gizli bir ilişki götüren ikilinin aşkı Hanna'nın bir gün ortadan kaybolmasıyla biter. Aradan 8 yıl geçmiştir ve hukuk okuyan Michael savaş suçları mahkemesinde gözlemcilik yapıyordur ve bir gün sanık sandalyesinde Hanna'yı görür. Mahkeme'de Hanna'nın geçmişi ortaya dökülürken, Michael ikisinin de hayatını değiştirecek bir sırrı ortaya çıkarır. The Reader ile Altın Küre - En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kazanan Kate Winslet yer almaktadır. Kate Winslet, bu rolüyle Altın Küre Ödülleri 'nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Akademi Ödülleri 'nde En İyi Kadın Oyuncu ödüllerinin sahibi oldu."} +{"text":"Soğuk kanlı, acımasız katil Joe, Surat isimli bir suç patronunun 4 düşmanını öldürmek için Tyland'ın başkenti Bangkoka gider. Bilmediği bu yerde kendine rehberlik etmesi için Kong adlı bir dolandırıcıyı bulur. Görevini tamamladıktan sonra genç dolandırıcıyı öldürüp ardındaki tüm izleri yok etmeyi planlarken zaman ilerledikçe Konga akıl hocalığı yapmaya başlar. Bu süre içerisinde yerel bir dükkanda çalışan sağır ve dilsiz bir kıza da aşık olmuştur. Bankokun ışıltılı güzelliği içinde planını hazırlarken, hayatında yaşadığı bu iki gelişmeyle varoluşunu sorgulamaya başlar. Öldürme zamanı geldiğindeyse, Joe katil kimliğinin dışında bir başka kimliğini de keşfedecektir. Yapımcılığını, Köstebek filmiyle Oscar kazanan Graham Kingin yaptığı film, Hong Kong'lu çift yumurta ikizleri yönetmenlerin 1999 yılında çektiklerinin, bir çok ödül sahibi Nicolas Cage'in de başrolde olduğu yeni versiyonudur."} +{"text":"Raimunda, ailesini geçindirebilmek için birden fazla işte çalışan güçlü ve mücadeleci bir kadındır. Ablası Sole, onun kadar mücadeleci ve güçlü olmasa da, kayıtdışı çalıştırdığı kuaför salonunu işleterek hayatını kazanmaya çalışmaktadır. Kendi hallerinde yaşam mücadelesi veren bu kadınlar, bir gün doğup büyüdükleri La Mancha'da yaşayan halalarının ölüm haberi ile yıkılırlar. Cenazaye ablası Sole ile gitmek isteyen Raimunda'yı evde çok daha büyük bir yıkım beklemektedir; Solu'u ise cenazede büyük bir şok. Yıllar evvel bir yangında ölmüş olan anneleri, yarım kalan bütün işlerini tamamlamak için geri dönmüştür. Tek başlarına ayakta kalmaya çalışan kızlarının ve torununun da onun desteğine çok fazla ihtiyacı vardır. Üç kuşak aile kadınlarının hikayesini anlatan usta yönetmen Pedro Almodovar'ın Dönüş'ü, uluslararası festivallerde büyük beğeni ile karşılandı. Kadın hikayelerinden yola çıkarak bütün hayatı anlatmadaki ustalığını defalarca kanıtlamış olan yönetmen, Dönüş ile ilgili en zor aşamanın filmin özetinin yazılması olduğunu söylerken nedenini de, filmlerini artık birkaç cümleyle anlatabilmenin zorluğu olarak açıklıyor. Bu zorluğu, özeti yazarken bizim de paylaştığımızı belirterek en doğrusunun filmi izlemekten geçtiğini düşündüğümüzü de ekleyelim."} +{"text":"Bas rollerini alain delon ve jean gabin'in paylastigi, produktorlugu de alain delon tarafindan yapilmis olan jose giovanni'nin yonetmis oldugu 1973 yapimi, dun gece trt 2'de izleme firsati buldugum doneminde bayagi ilgi cekmis ve elestiri almis olan fransiz filmi. film delon'un 10 yildir bulundugu hapishaneden cikmasiyla baslayip, hayata uyum saglama surecinde attigi adimlarla devam eder. filmin onemli tarafi 70'li yillarda da benzer ozellikler gosteren fransiz adalet sisteminin sucu engelleme degil, uretme yonune parmak basmis olmasidir. avrupa demokrasisinin ve bati medeniyetinin kurdugu sucu yasatma ve dolayisiyla iktidari saglamlastirma yonundeki egilimin alt metin olarak elestirildigi filmde, foucaultcu anlamda modern donemi klasik doneminden ayiran onemli noktalari gormekteyiz. bilindigi uzre klasik donemde suc tamamen yok edilmeye calisilirdi. ancak modern donemde suc yasatiliyor. cunku iktidar ancak bu sekilde kendi mesruiyetini devam ettirebiliyor."} +{"text":"Bir intihar girişiminin ardından psikiyatrik tedavi gören alkol ve uyuşturucu bağımlısı Cahit, 40 yaşlarında, Türk kökenli bir Alman'dır. Doktoru ona \"İntihar, hayatına nokta koymanın tek yolu değildir\" dediğinde yaşama yenidne başlaması gerektiğini anlar. Yine bir Türk olan Sibel, genç ve güzel bir kızdır ve tutucu ailesinin baskısı onu da bir intihar denemesine sürüklemiştir. Sibel, ölmeyi denemek yerine başka bir kurtuluş yolu getirir aklına: yeni tanıştığı Cahit'ten onunla evlenmesini ister! Hayatına biraz olsun anlam katmak, biraz da kıza yardım etmek isteyen Cahit bu teklifi kabul eder. İlk başta tek paylaşımları, birlikte oturdukları küçük daire olan ikiliye, kaderin oynayacağı bir oyun vardır elbette: aşktan kaçabilir misiniz?"} +{"text":"Gerçeği bilmek, görmek istememek, duymamak veya hakkında konuşmamak, kısacası Üç Maymunu oynamak onun var olduğu gerçeğini değiştirir mi? Sorgusu üzerine inşa edilen film, Ceylanın sözleriyle, küçük zaafların büyük yalanlara dönüşerek parçaladığı bir ailenin, gerçeği örtbas ederek herşeye karşın birarada kalma çabasını anlatıyor. Yaklaşan genel seçimlere bir muhalefet partisinden aday olarak girecek iş adamı Servet, ıssız bir yolda trafik kazası yapar. Ölümle sonuçlanan kaza sırasında araçta bile olmayan şoförü Eyüpe para verip yalan söyleterek ölümün sorumluluğunu almasını ister. Servet, kendisi yerine hapse giren Eyüpün karısı Hacer ile de ilişkiye girmeye başlayınca, olaylar sonunda bir aile dramına sebep olacak kadar karışır. 2008 Cannes Film Festivalinde yarışan film, hem eleştirmenlerden tam not aldı, hem de Nuri Bilge Ceylana Uzak ve İklimler ile kazanamadığı En iyi Yönetmen ödülünü getirdi."} +{"text":"Hunter Kirk, beyaz bir anne ve kızılderili bir babadan doğmuş ve toplum içindeki yeri açısından kafası karışık bir delikanlıdır. Hunterda, bir de beyazlara özgü bir kan hastalığı olan ve kanın pıhtılaşamamasıyla kendini gösteren hemofili hastalığı vardır. Delikanlı, babasının ondan beklediği şekilde spor yapamadığı, onun arabasını tamir etmesine yardımcı olamadığı daha da önemlisi onunla ava çıkamadığı için babasıyla arası bozuktur. Hunterın en iyi anlayan kişi saf kan bir Cherokee olan büyükbabasıdır. Bu şefkatli ve bilge adam torununu arayışında yalnız bırakmaz. Hunterın babası en sevdiği şey olan geyik avına oğlunu da götürmek ister ve anneyi ikna eder. Baba-oğul ava çıkarlar. Babasının gözüne girmek için çabalayan çocuk, o toplumda tabu sayılan bir şey yapar ve dişi bir geyiği öldürür. Artık ona Dişi Geyik anlamına gelen Doe Boy denilecektir."} +{"text":"Televizyon için hazırladığı ve her biri büyük ses getiren programlarıyla tanınan ünlü prodüktör Gunnar, yeni bir reality şov'un hazırlıkları içindedir. Bu programa seçilecek olan yarışmacılar, vahşi bir ormanda hayatta kalmaya çalışacaklar ve kamera ekibi de onları takip edecektir. Gunnar, çok reyting alacağına inandığı bu program için yeni bir ekibi bir araya getirir. Ekipte Lasse ve Per adında iki arkadaş, İsveçli Elin ve ekibe yeni katılan Sara vardır. Yeni adamlarının, programa uyum sağlayıp sağlayamayacaklarını denemek isteyen Gunnar, onları çocukken ailesiyle gittiği ormandaki kulübede birkaç gün geçirmeye götürür. Medeniyetten çok uzak bir yolun üzerindeki kulübe, ormanın en karanlık ve esrarengiz bölgesinde gizlidir. Yanlarına ne yiyecek, ne içecek, ne de cep telefonu almalarına izin verilmeyen gençlerin bu kulübede, bir hafta sonu geçirmeleri gerekmektedir..."} +{"text":"Alternatif bir gelecekte, biyolojik, nükleer ve kimyasal silahların kullanıldığı muazzam bir savaş, dünyayı yaşanamaz hale getirmiştir. Bu savaşın insanlık üzerindeki etkileri ise fiziksel ve ruhsal manada tam bir yıkım olur. Dokuların hızla bozulmasına sebep olan korkunç bir hastalık insanlar arasında yayılmaktadır. Bütün bu dehşete bir son vermek isteyen genetik bilimci, Dr Azuma; adına \"neo-cell\" dediği bir tedavi keşfeder. Bu hücreler sayesinde insan dokuları hızla yenilenebilmektedir. İblisvari korkunç bir şirket tarafından finanse edilen araştırmalar nihayete ermek üzeredir. Ancak hiç beklenmedik bir şey olur ve Prof. Azuma, büyük savaş esnasında ölen oğlu Tetsuyo'yu karşısında görür. Neo-hücreler, neo-insan denilen yepyeni bir türe doğru evrilmişlerdir. Tetsuyo ise efsanevi savaşçı Casshern olarak dirilmiştir. Neo-insanlar, insanların işledikleri günahlardan tiksinirler ve tüm insanlığı yok etme kararı alırlar. Casshern, hem iblis şirketle hem de neo-insanlarla baş etmek zorundadır. Ancak, Cassher hiçbiri için kolay bir lokma olmayacaktır. Shinzo Ningen Casshan'ın 1973 tarihli, meşhur animesini temel alan yarı animatik bir yapım. Abartılı aksiyon sahneleri ve cezbedici renk kullanımıyla akıl çeliyor."} +{"text":"Bir zamanlar mutlu bir ailesi ve şefkatli bir sevgilisi olan Winnie artık kasvetli dairesinde tek başına yaşamakta, ahşap kuklalar yapmakta ve bir yandan da günlük tutmaktadır. Günlüğüne düştüğü nota göre erkek arkadaşı Seth bir gün tek kelime etmeden onu terk edip gitmiştir. Bu olayın ardından Winnie, içine kapanmış ve dengesizleşmiştir. Ayrılığın acısına katlanamayan genç kız, bir arkadaşına akıl danışır ve onun tavsiyesiyle kendisine ihanet eden sevgilisinden öç almak için Sethe benzeyen biriyle yeni bir ilişkiye başlar. Bir akşam yeni sevgilisine Sethin bir araba kazasında öldüğünü söyler, fakat Winnienin öyküsü anlattıkça tutarsızlaşır çünkü belki de Seth kanserden ölmüştür. Söylediğinin doğruluğunu kanıtlamak için Winnie, günlüğünü yüksek sesle okumaya başlar. Günlüğün derinliklerinde saklı tehlike nedir? Uzakdoğunun en heyecan verici yönetmenlerinden biri olan ve! f izleyicilerinin yakından tanıdığı Oxide Pang olağanüstü görselliği, gerilimi tırmandırmadaki ustalığı ve ürkütücü hayalgücü ile bir kez daha karşımızda; ama bu sefer yönetmen koltuğunda yanında kardeşi olmaksızın tek başına."} +{"text":"Gerçek olaylara dayalı olan bu benzersiz yol filmi, dört bisikletle Brezilya'da pedal çeviren bir karı-koca ve beş çocuklarıyla seyahat ediyor Okuma-yazma bilmeyen, işsiz bir kamyon şoförü olan hayalci Romao, Brezilya'nın yoksul kuzeydoğusundaki Paraiba'dan ayrılır. Kendisine ayda bin real kazandıracak bir iş bulmadan yolculuğuna devam etmeye kararlıdır. Rose, kocasını çok sever ve onun hayalini paylaşır, ama her zaman yaklaşım tarzını onaylamaz. Romao ise, kararları veren ve ailesinin geçimini sağlayan kişinin kendisi olması gerektiğini düşünür. Rose yolda bir kasabada iş bulup da o işsiz kalınca, karısının para kazanmasına içerler ve tekrar yola koyulmaları için ısrar eder. Bu emsalsiz, 3,000 kilometrelik maceralı yolculuk sırasında aile, dinsel humma ve azgın ırkçılıktan, cömertçe konukseverlik ve sınırsız umuda kadar herşeyle karşılaşır. Romao ve Rose'un, erkek olmanın eşiğindeki, anası ve babası konusunda hayal kırıklığına uğramış, kendi yoluna gidip kendi kaderini tayin etme ihtiyacını hisseden en büyük oğulları Antonio'yla da başları derttedir"} +{"text":"Fatih dönemi. Kaptan-ı Derya Yunus Paşa topladığı vergi ve ganimetlerle İstanbula dönerken Kara Korsan ve gemilerince çevrilir ve tüm varlığına el konur. Fatih, Yunus Paşa ve gemisini kurtarması için Kara Muratı görevlendirir. Kara Korsan Sakız adası prensi Nikolas tarafından himaye edilmektedir. Kara Korsan ve adamları sürekli Türk köylerine baskın yapıp halkı öldürmektedirler. Kara Murat suçlu gibi kendini zindana attırır ve Kara Korsanın esir dört adamının güvenini kazanır. Kaçmalarına yardımcı olur ve Kara Korsanın yerini öğrenir. Onları oraya götürürken Maria adında bir kadın korsan yolları keser. Maria kendilerine katılan Kara Murattan hoşlanır. Mariaya aşık olan Vargos ise durumdan hoşlanmaz. Esirlerin yanına giden Kara Muratı Yunus Paşa tanırsa da belli etmez. Kara Murat esirleri kurtarır. Sonra Kara Korsan ve adamlarını esir edip gemiyi de ele geçirirler. Kara Muratın aşık olduğu ve serbest bırakmayı düşündüğü Maria kaçar ve Nikolasa haber verir. Nikolas, Kara Korsan ve adamları gemilerini kuşatır ve Kara Muratı esir alır. Maria ihanet suçu ile öldürülecektir. Kara Korsan Yunus Paşa ve ganimeti kaleye götürür. Mariayı, Yunus Paşa ve adamlarını kurtarıp düşman gemilerini yakan Kara Murat, Vargos ve Kara Korsanı da öldürür. Görev tamamlanmış, Kara Murat, Yunus Paşa ve adamları payitahta dümen kırmışlardır..."} +{"text":"Alain Moreau, bir cinayeti araştırırken inanılmaz bir durumla karşı karşıya kalır. Cinayete kurban giden kişi tıpatıp kendisine benzemektedir. Alain, daha sonra ölen kişinin hiç tanımadığı ikiz kardeşi olduğunu öğrenir. Adamın kimliğinde Mikhail Suverov yazmaktadır. Kardeşinin New York'tan geldikten sonra öldürüldüğünü öğrenen Alain, bu cinayetin ardındaki gerçeği öğrenmek ve katilleri yakalamak için harekete geçer. New York'a giden Alain, kardeşinin Rus mafyası ile ilişkisi olduğunu öğrenir ve başı belaya girer. Moreau ikiz kardeşinin yerini alınca, güzel bir kız arkadaşın yanısıra pek çok problemle de başbaşa kalır. Rus mafyası ve FBI arasında türlü oyunlarla hayatta kalmaya çalışan memur bu acımasız savaşta gerçekleri öğrenmek için her türlü yöntemi denemeye kararlıdır. Acaba sahip olduğu polis rozeti ve yumrukları işe yarayacak mıdır?"} +{"text":"18. yüzyıl İngiltere'sinde bir kadın için tek bir kurtuluş yolu vardır: zengin bir erkekle evlilik yapmak! Jane Austen, fakir bir ailede yetişmiş olmasına rağmen yazarlık konusunda farkedilmesini sağlayacak denli etkili yeteneklere sahiptir. Fakat bu yeteneklerin bir kadın olarak toplumda hiçbir değeri yoktur. Kendini gösterebileceği tek yol, zengin Wisley ile evlenmesidir. Ailesinin tüm baskılarına rağmen bu teklifi reddeden Jane, yetenekli genç avukat Tom Lefroy ile tanışacak ve bu kendine güvenli genç adamla birbirlerine olan aşkları, sahip oldukları herşeyi bir kenara iterek yeni bir hayata başlamaları için büyük bir cesaret verecektir. Hiç evlenmemiş ve son derece soğuk bir kadın olarak tanınan İngiliz yazar Jane Austen'ın olgunluk dönemi eserlerine ilham olan 20'li yaşlarında yaşadığı tutkulu bir aşkın hikayesini anlatan Aşkın Kitabı'nda başrolleri Anne Hathaway ve James McAvoy paylaşıyor."} +{"text":"1945 İtalya yapımı dramatik savaş filmidir. Özgün adı Roma, Citta Aperta olan film İngilizce konuşulan ülkelerde Rome, Open City ve Open City adları ile gösterilmişti. Film Mart 1993'te 13. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında da gösterilmişti. Senaryosunu Sergio Amidei'nin Federico Fellini ile birlikte yazdıkları filmin yapımcısı ve yönetmeni Roberto Rossellini'dir. Rossellini filmin senaryosuna da katkıda bulunmuştu. Filmde iki profesyonel oyuncu, Aldo Fabrizi ve Anna Magnani dışında tamamen amatör oyuncular rol almışlardı. Film 1946 yılında Cannes Film Festivali' nde Altın Palmiye ödülü almıştı. 1947 de de ABD'de En iyi Senaryo Akademi Ödülü'ne aday gösterilmişti. İtalyan Yeni Gerçekçi film akımının ilk örneği olan film 1944 yılında Nazi işgali altındaki başkent Roma'daki direnişin öyküsünü anlatır."} +{"text":"İyi huylu, alçak gönüllü, biraz da saf bir öksüz olan Pip cadaloz kızkardeşi ve onun bir demirci olan iyi kalpli kocası ile birlikte yaşamaktadır. Bir gün kilisenin mezarlığında iki kaçak kürek mahkumu ile burun buruna gelir. Mahkumlara evden yiyecek ve zincirlerinden kurtulabilmeleri için alet temin eder, ancak mahkumlar tekrar yakalanırlar. İki mahkumdan daha insancıl olanı evden kaybolan yiyeceği kendisinin çaldığını söyleyerek suçu üstlenir ve Pip'i suçlanmaktan kurtarır. Artık Pip ile aralarında bir bağ kurulmuştur. Bu arada Pip, melankolik bir kadın olan Bayan Havisham 'ın zengin konağında onun kendisi kadar küstah olan evlatlığı Estella ile arkadaşlık etmesi için tutulur. Şımarık bir kız olan Estella erkeklerin kalbini kırmak için analığından özel talimat almıştır, zira evleneceği gün kilisede terkedilen Bayan Havisham 'ın erkeklere karşı özel bir kini vardır. Bunca aşağılanmaya rağmen Pip Estella'ya yine de aşık olur. Bir süre sonra Pip'in şansı döner, Bayan Havisham 'ın avukatı aracılığı ile esrarengiz bir hayırseverin tüm eğitim masraflarını karşılayacağını ayrıca kendisine yüklü de bir harçlık ödeyeceğini öğrenir. Yıllar geçer, artık Londra'ya yerleşmiş olan Pip burada lüks bir hayat yaşamaya başlar, eski hayatına biraz da burun büker. Zaman geçince onca yıl zannettiği gibi hamisinin Bayan Havisham olmadığını öğrenir. Hala sevdiği Estella 'yı bulmak üzere artık terkedilmiş harap bir mekan olan Havisham konağına dönen Pip onun da analığı gibi bir inziva hayatı yaşamaya hazırlandığını öğrenir."} +{"text":"Doktor Caligari'nin Muayenehanesi(Das Kabinett des Dr. Caligari, 1919), Alman sinemasının bu dönemini(Altın Çağ 1918-1927) simgeleyen ve en çok tartışılan filmdir. Anlattığı gizemli cinayet öyküsünün yanı sıra resimli panolardan oluşan dekorları, boyayla elde edilmiş gölgeleri, eğik bacalı, yamuk duvarlı evleriyle filmin yarattığı fantastik ve ürkütücü dünya bugün bile ilgiyle izlenmesini sağlamaktadır. Film, döneminde ve sonrasında, pek çok övgüler aldığı gibi, aynı ölçüde eleştirilmiştir. Öyleki \"kaligarizm\" bir terim haline gelmiştir. Film, bir bahçedeki bankta oturan genç bir adamın yanındakine bir öykü anlatacağını söylemesiyle başlar. Francis küçük bir kasabada yaşamakta, yakın aradakşı Alan'la birlikte Jane'in sevgisini kazanmaya çalışmaktadır. Bir gün kasabada panayır kurulur. Çadırlardan birinde gösterilerine başlayan Caligari, resmi bir işlem için belediyeye gittiğinde bri memur ona kötü davranır. Bu memur aynı gece öldürülür. Kasaba bu cinayetin esrarıyla sarsılırken Caligari'nin çadırı izleyicilerle dolmuştur. Gösteri, Caligari tarafından hipnotize edilerek uyutulan Cesare'nin, seyircilerin geleceğe ilişkin sorularını yanıtlamasına dayanmaktadır. Caligari'nin cinayeti işlediği şüpheleri de polisi harekete geçirir. Filmin senaryosunu, dönemin en ünlü sanatçılarından Carl Mayer, bir arkadaşıyla birlikte yazmış ve çerçeve öyküye yer verilmemiştir. Açılış ve kapanıştaki sahnelerin eklenmesi fikri daha sonra, filmi yönetmesi düşünülen Fritz Lang tarafından önerilmiştir. Dr. Caligari'nin Muayenehanesi, Alman dışavurumcu sinemasının ilk örneği olarak kabul edilir. alıntı: nihan abisel, sessiz sinema"} +{"text":"Pek zeki sayılmayacak taşralı genç Norville Barnes'ın kafasında çocuklar için ideal olduğunu düşündüğü bir oyuncak projesi vardır. Bunu gerçek yapabilme hayalleri içinde büyük şehire gelir ve en alttan işe koyulur: devasa bir şirket olan Hudsucker Industries'de memur olarak çalışmaya başlar. Bunlar olurken şirket yönetim kurulu, başkan Waring Hudsucker'ın trajikomik intiharı ile sarsılır. Gücü ele geçirme fırsatını kaçırmak istemeyen müdürlerden Sidney Mussberger, kendisine projesini anlatmaya gelen Barnes'ın naifliğinden yararlanmaya çalışır ve bir aptalı yönetim kurulu başkanlığına getirerek şirketi parmağında oynatabileceğini düşünür. Oysa Barnes'ın çılgın projesi basit bir hulahoptan başka bir şey değildir ama beklenmedik başarısı işleri karmakarışık edecektir. Coen Kardeşler'in ilk büyük bütçeli projesi, göz alıcı görselliğiyle bu durumun hakkını verirken, estetiğin içeriği boğmasına hiç bir zaman müsade etmiyor. Çılgın komedi, dahice senaryosu kadar Tim Robbins'in rolüne cuk oturmuş olmasıyla da taçlanıyor."} +{"text":"Gizli ajan Ethan Hunt beyazperdeye geri dönerken, bugüne kadar karşılaştığı en amansız rakibini de yanında getirdi. Hunt ile ekibi bugüne kadar izini kimsenin takip edemediği silah satıcısı ve bilgi sağlayıcısı Owen Davian?a karşı zor bir göreve soyunuyor. 60?ların ünlü dizisinden günümüze kadar popülaritesini kaybetmeyen Görevimiz Tehlike?nin beyazperdedeki üçüncü macerasında yönetmen koltuğunu J. J. Abrams devam aldı. Lost ve Alias dizilerini yaratarak TV dünyasında büyük sükse yapan, kendine has ciddi sayıda bir hayran kitlesine sahip Abrams?ın beyazperdeye attığı bu dev adımı heyecanla karşılamamak mümkün değil. Üstüne üstlük genç yönetmen arkasına Tom Cruise gibi bir starla, Capote?yle, uzun yıllardır hak ettiği Oscar?a kavuşan Philip Seymour Hoffman?ı da almış durumda."} +{"text":"Max Cady,14 yılyattığı hapisten yeni salıverilmiş bir tecavüzcüdür. Yıllar önce onu savunmuş olan avukat Sam Bowden ise küçük bir kasabada, 15 yaşındaki kızı ve karısıyla sakin bir yaşam sürmektedir. Sam, zamanında Max'ı beraat ettirebilecek bir delili, cahilliğini fırsat bildiği müvekkilinden saklamıştır. Şimdi eskisi kadar cahil olmayan Max, intikam için kasabaya gelir ve ağlarını Sam'in hayat dolu kızı Danielle'in etrafında örmeye başlar. Zira iş arkadaşı Lori'yle bir ilişkiye girip girmemeyi kafasında tartmakta olan Sam ile karısı Leigh'in ilişkisi, uzatmaları oynamaktadır. Bu bozulmuş aile yapısında sıkıntılar yaşayan 15 yaşındaki Danielle, dışardan gelecek her türlü yakınlaşmaya oldukça açıktır. 60'ların gerilim klasiğini 90'lara başarıyla uyarlayan Martin Scorsese, filmin başrolüne yerleştirdiği ünlü isimlerin arasına, orijinal filmin yıldızları Gregory Peck ve Robert Mitchum'u da, küçük roller vererek akıllıca serpiştirmiş. Bir önceki sene beğeni toplayan Sıkı Dostlar'ın rüzgarını da arkasına alarak gişede de çok başarılı olan bir yapım ortaya çıkarmış."} +{"text":"Sessiz sinema döneminin tartışmasız başyapıtlarından biri olarak kabul edilen az sayıdaki filmden biri. Taşrada tatil yapan kentli bir kadın, oralı genç ve evli bir çiftçiyle ilişki yaşar ve adamı karısını öldürüp onunla birlikte büyük şehre taşınmaya ikna eder. Adam, karısıyla beraber şehre giderken binecekleri teknede bir kaza planlar, kendini boğulmaktan kurtarmak için de tekneye bir demet saz saklar. Ancak planın sonunu getirmeyi yüreği kaldırmaz ve kürek çekerek karısını kıyıya çıkarır. Büyük bir keder içinde, tramvaya binip şehre giderler. Göz yaşlarıyla dolu barışmaları, düğün yapılan bir kilisede tamamlanır. Birbirlerine yeniden aşık olmuş bir halde, önce bir fotoğrafçıya, sonra da bir berbere uğrarlar. Adam berberdeki manikürcünün ona kur yapmasını görmezden gelir, karısını da çapkın bir hayranın ilgisinden korur. Devasa bir lunaparka gidip eğlendikten sonra, tekneyle eve dönerler. Ancak bir fırtına çıkar ve yelken yırtılır Ayrıca 2010 yılındaEn İyi Görüntü Yönetmeni dalındaCharles Rosheroscar ödülü kazanmıştır."} +{"text":"Patronu arayıp, tek çalışanı olduğu marketi pazar günü de açması gerektiğini söyleyene dek, Dante Hicks sıradan bir tatil günü planlamaktadır. Öğlen 2'de arkadaşlarıyla oynayacağı Hockey maçı tehlikeye girmiş ve kız arkadaşı tarafından sürekli okula dönmesi için beyni bulandırılırken şimdi de eski kız arkadaşı Caitlin'in evleneceği haberi yayılır. Yandaki videocu ise Dante'nin kadim dostu sarkastik Randall'a emanettir. Randall işe sürekli geç gelir, marketi sömürür, müşterilerle kavga çıkarır ve Dante'nin başını devamlı surette belaya sokar. Bütün bunlar yetmezmiş gibi marketin hemen önünde gençlere uyuşturucu satan muhteşem ikili Jay ve Silent Bob ortalığı karıştırmaya ve tuhaf bir şekilde her durumdan galip çıkmaya devam edeceklerdir."} +{"text":"Altın rengi, üzeri somon güllerle dolu perde Pina Bauschun Cafe Müller adlı izletisini sergilemek üzere açılır. İzleyenler arasında birbirini tanımayan iki genç adam vardır. Bir hemşire olan Benigno ve kırklı yaşlarında bir yazar olan Marco. Sahnede ahşap iskemleler ve masalar arasında, Henry Purcellin The Fairy Queen adlı eseriyle, kollarını açmış danseden iki kadın vardır. Performansın duygusallığı karşısında Marco ağlamaya başlar. Benigno yanında oturan adamın ağladığını farkeder ve kendisinin de bu gösteriden çok etkilendiğini söylemek ister ama cesaret edemez. Aylar sonra iki adam El Bosque adlı Benignonun çalıştığı özel bir klinikte tekrar karşılaşırlar. Lydia, Marconun profesyonel boğa güreşçisi olan kızarkadaşı yaralanmış ve komadadır. Benigno ise klinikte çalışmakta ve komada bir başka genç kadına, bir bale öğrencisi olan Aliciaya bakmaktadır. Marco, Alicianın odasının önünden geçerken Benigno onunla konuşmaya başlar. Bu herşeyin altüst olduğu yakın bir dostluğun başlangıcı olur. Kliniğin dört duvarı arasında ne kadar süreceği belli olmayan bu zaman dilimi; 4 insanın hayatını, geçmişini, bugününü ve geleceğini bilinmeyen bir kadere doğru taşır."} +{"text":"Bütün kadınlar vaatlerden hoşlanır. Bütün erkekler bundan kaçar! Son Öpücük, aşkı bulmak sonra da unutmak üzerine bir film. Geniş bir ailenin fertleriyle tanışmaya hazır olun: Bebek bekleyen Giulia ile evli olan Carlo, zihni, evlilik ve özgür yaşam arasında ikiye bölünmüş bir genç adam. Giulia'nın orta yaşı geride bırakmak üzere olan annesi Anna, 30 yıllık evliliği canına tak etmiş, aileyi terketme planları yapan bir kadın. Yeniyetme Francesca Carlo'ya aşık. Adriano, erken yaşta evlenmiş ve bir daha evliliğin adını duymak istemeyen bir genç adam. Paolo ve Alberto, Adriano ile Carlo'nun yakın dostları. İkisi de herşeyden kaçıp yeni bir yaşama başlamak istiyorlar. Herkesin bir planı var, gelin görün ki hareket yok! Son Öpücük, gerçek hayattan çok da farklı olmayan bir tonda ilerliyor: komedi ve dram aynı anda, karakterlerin hayatlarından eksik olmuyor. Bir yanda şehvet, bir yanda sevgi. Bir yanda aile bağları, bir yanda özgürlük. Bir yanda sadakat, bir yanda eğlence."} +{"text":"Genç bir dahi olan Reed Richards, yakın arkadaşları olan astronot Ben Grimm, Sue Storm ve Suenun erkek kardeşi pilot Johnny Storm'la hep birlikte bir uzay yolculuğuna çıktıklarında, hayatlarının sonsuza dek değişeceğinden habersizdirler. Geçirecekleri talihsiz bir kaza sonucu kozmik ışınlara maruz kalan dörtlünün her biri değişime uğrayarak, farklı birer güce ya da lanete kavuşacaklardır. Reed, grubun lideri olmasının yanında artık vücudunu istediği şekle sokabilecek yeteneğe sahip olmuştur. Ona 'Bay Fantastik' ismini verirler. Sue ise görünmez olabilme ve uçma yeteneği kazanmıştır. Ona da 'Görünmez Kadın' adını verirler. Johnny ise 'Alev Adam' haline gelir. İstediği zaman vücudunu bir alev topu haline getirip uçabilmektedir. Benin değişimi ise en korkunç, en şok edici ve en geri dönülemez olanıdır: Portakal renkli taştan oluşmuş güçlü bir yaratık haline dönüşmüştür... Ve onun da yeni adı 'Şey'dir. Birlikte; inanılmaz güçlerini birleştirerek Dr. Doomun New York şehri insanlarına karşı gerçekleştirdiği kötü niyetli saldırıları önlemeye çalışırlar."} +{"text":"Bollywooddan çıkmış en pahalı filmlerden biri olan, bu Oscar adayı, seyircilerin gönlüne göre yapılmış film, hem Hindistanda hem de ülkesi dışında büyük bir sinema olayı oldu. 1893te, İngiliz sömürge yönetimi sırasında, Champaner adındaki küçük tarım köyünde, bütün gözler gökyüzüne çevrilmiştir. Son yağmur mevsimi çok kısa sürmüştür, bu yıl da tek bir damla yağmur bile düşmemiştir. Endişelenen köylüler, tam hasat öşürü lagaandan bağışık tutulmayı talep edecekken, verginin bu yıl iki katına çıkarıldığını öğrenirler. Bhuvan adında genç bir çiftçinin önderliğinde, eyaletin racasını görmeye giderler. Raca onlara bu konuda yetkisi olmadığını, kararın İngilizler tarafından verildiğini söyler. Kaprisli, öfkeli ve kibirli Yüzbaşı Russell, köylülere kendi subaylarından oluşan bir takımla kriket maçı teklif eder, ne var ki köylüler bu oyunu hiç bilmez. Maçı kazanırlarsa, üç yıl boyunca lagaandan bağışık tutulacaklardır; kaybederlerse, lagaan üç katına çıkacaktır. Acaba Bhuvan, köylüleri ellerinden geleni yapıp şanslarını denemeye ikna edebilecek midir?"} +{"text":"Günaydın Vietnam, 1987 yapımı Amerikan sinema filmi. Kara mizah türünün güzel bir örneği olan filmin yönetmenliğini Barry Levinson yapmış. Başrollerinde Robin Williams ve Forest Whitaker oynuyor. Ünlü bir DJ olan Adrian Cronauer, ordu tarafından sabahın erken saatlerinde yayınlanan bir radyo şovu için getirtilir. Cronauer, önceki ciddi ve sıkıcı havadalgalarını, mizah ve hippi nağmeleriyle dolu yaylım ateşiyle yok eder. Askerler tarafından çok sevilir, ancak üst yönetim içinde öfke uyandırır. Bilmeceler, inanılmaz eğlenceli fıkra bombardımanları ve 60?ların hitleriyle dopdolu film, Cronauer?in sıkı Saigon macerasının ortasında bir dünyanın nasıl deliye döndüğünü gösteriyor. Cronauer Vietnam Savaşı sırasında askere yollanır ve Saygon'daki Amerikan radyosunu kendine özgü yayınlarıyla tam bir show'a çevirir. Film, savaşın dehşetine, komedinin ve iyimserliğin çerçevesinden bakıyor. Barry Levinson'un 1987 yapımı ünlü filmi, çılgın temposuyla savaşı dekor alan kara-mizah başyapıtı."} +{"text":"Xiao Yan, Çinin kuzey batısında fakir bir bölge olarak bilinen Ningxia bölgesinde, iki küçük erkek kardeşi ve annesi ile yaşayan 13 yaşında bir kız çocuğudur. Babası, ailenin geçimini sağlamak için şehre gidip çalışmaktadır. Xiao Yan okulun son günü, bir sonraki dönem okula devam edebilmek için 24,80 Yuan aktivite parasını getirmesi gerektiğini öğrenir. Ancak ailesinin bunu karşılayacak maddi gücü yoktur. Başta hayalleri yıkılmış gibi görünse de bu parayı kazanacağına inanarak işe koyulur. Fakat Xiao Yanın annesinin başka planları vardır, onu okutmaya çalışmak ciddi bir külfet olacağı için onu okuldan alarak evlendirmek ister, böylelikle aldığı başlık parası ile diğer iki erkek çocuğunun okul parasını da çıkartabilecektir. Zaten onun yaşındaki pek çok kız okuldan alınarak evlendirilmektedir. Annesinin onun için yaptığı planlara aldırmayan Xiao Yan, yumurta ve kalem satmakla kalmaz, işi kuzu besleyip satmaya kadar vardırır; ancak hala 24,80 Yuan biriktirememiştir. Müteşebbis girişimle başladığı okul parasını çıkarma isteği erkek kardeşleri, arkadaşları ve dış dünyanın diğer etkileri ile gerilese de Xiao Yan umudundan hiçbir şey kaybetmeden bütün bir yaz boyunca okulun açılış gününe kadar parayı denkleştirmek için çalışır."} +{"text":"Vanya ve Andrey babasız büyümüş iki kardeştir. Bu durum birbirlerine daha fazla düşkün olmalarına sebep olmuştur. Rusya'da, yaşadıkları mahallenin diğer çocuklarıyla pek iyi anlaşamazlar. Bir akşam eve döndüklerinde onları bir sürpriz beklemektedir. Yıllar sonra babaları dönmüş ve onları beraber çıkacakları bir tatile götürmek istemektedir. Sadece fotoğraflardan tanıdıkları babalarına kavuşma fikri, ilk önceleri çok heyecan ve coşku vericidir. Annelerinin de onayını alan iki kardeş babaları ile beraber tatile gider. Fakat içlerindeki baba özlemi tahmin ettikleri gibi dinmez. Babaları tarafından sürekli sorgulanmaları ve alışık olmadıkları baskılar yüzünden araları gitgide açılır. Dönüş, 2004 Venedik Film Festivali dahil olmak üzere, katıldığı bir çok festivalde en iyi film ödüllerini topladı."} +{"text":"Yatakta, adı üstünde, birkaç saat önce bir partide tanıştığı anlaşılan bir çiftin bir otel odasında geçirdiği tek gecelik ilişkinin öyküsü. Eleştirmenlerce iki insanın yaşamlarındaki bu kısa, mahrem ana getirdiği taze bakış nedeniyle Richard Linklaterın Gün Doğmadan Öncesinin içine cinsellik eklenmiş benzeri olarak görülüyor. İlk sevişmeden sonra, çift yatakta takılıyor, geçmiş seks maceralarını ve uzatmalı ilişkilerini konuşuyor, televizyon izliyor, küvette banyo yapıyor, tekrar sevişiyor Görünenin altında duygular uçuşmaktadır, ancak ikisi de yeterince yaralı olmalılar ki yakınlaşmak ile mesafe koymak arasında gidip geliyorlar. Gene de seks ve yastık muhabbetiyle geçen gecenin sonunda, birbirlerini bir daha görmeyeceklerini bilmenin de rahatlığıyla, kimseyle paylaşmadıkları sırlarını ortaya dökmüş bulunuyorlar. Tıpkı Gündoğmadan Öncede de olduğu gibi, yönetmen filmin ucunu açık bırakıyor; birbirlerini tekrar görüp görmeyecekleri seyircinin kurgusuna kalıyor. Yatakta filmi izleyiciyi, günümüzde şehir hayatında sıkça yaşanan çağdaş bir ilişki biçimi olan, iki yabancı arasında geçen tek gecelik ilişki olgusu üzerinden hayat, aşk, iletişim ve seks üzerine düşünmeye çağırıyor."} +{"text":"Genç bir mağripli olan Chouchou, Paris'teki yeğenini bulup yanına yerleşmek için kaçak olarak Paris'e gelir. Banliyödeki bir kilisenin başındaki Peder Leon ve Birader Jean ona yardımcı olup iş bulmasını sağlarlar. Bir psikanalist olan Doktor Milovavitch'in muayenehanesinde telefonlara bakıp temizlik yapmaya başlar. Chouchou bir süre sonra yeğeninin izini, pek de iyi bir şöhreti olmayan Clichy bölgesinde bulur. Genç adam Vanesa adıyla, bir kadın olarak, L'Apocalypse isimli kabarede sahneye çıkmaktadır. Chouchou da buradaki dünyaya entegere olur ve travesti olarak kendi kariyerini başlatır. Burada tanıştığı Stanislas'a sırılsıklam aşık olur. Kahramanımız gündüzleri Milovavitch'in muayenehanesindeki işine devam etmekte, böylelikle çifte hayatın ve özgürlüğün tadını çıkarmaktadır kendince. Ta ki, doktorun hastalarından biri olan Müfettiş Gregoire bir şeylerden şüphelenene kadar..."} +{"text":"Neo ve Zion'un diğer isyancıları, Matrix'i dönüştürme çalışmalarına başlıyor. Neo'nun kendi gücünün ve misyonunun iyice farkına vardığı noktadan başlıyoruz filme. İlk filmde kendisini ve yoldaşlarını ajanların elinden kurtaran Neo, ikinci filmde bütün bir Zion şehrini ve sakinlerini kanatları altına almaya çalışacak. Bunun için de, ulaşmak son derece güç olsa da, Anahtarcı'yı bulmaları gerekiyor. Bu durum ise düşmanlarına yenilerini de katacaktır. Kendisini kopyalayıp, kopyalarından bir ordu hazırlayan Ajan Smith'e İkizler de katılır. The Matrix Reloaded'da, direnmeyi sürdüren tek insan kolonisi olan Zion'un kapıları seyircilere açılıyor. Fakat açılan kapılarından girmeye çalışan başkaları da olacaktır!.. Devam filmi ayrıca, ilk filmin ana karakterlerinin yanına yeni karakterler de ekliyor. Bunların en başında tabii, yakın zamanda, filmdeki kostümüyle çekilmiş fotoğraflarından bir fikir edindiğimiz Monica Bellucci ve Nona Gaye yer alıyor."} +{"text":"Kraliyet koruyucularının en cesurları ve en iyileri olarak, efsaneleşmiş kahramanlıkları ve tutkularıyla savaştıkları zamanın üzerinden yıllar geçmiş. Athos, oğlu Raoul'u yetiştiriyor ve basit bir hayat sürdürüyor. Porthos, daha şişman ve yaşlı olsa da, hala eski zamanlardaki büyük savaşları özlüyor. Aramis ise kaderini takip etmiş, bir rahip olmuş. Sadece d'Artagnan silahşörlerin başı olarak krala hizmet ediyor. Yıl 1660 ve Fransa zor günler geçiriyor. Silahşörlerin hizmet ettiği büyük kral XIII. Louis ölmüş, yerine kibirli ve acımasız varisi XIV. Louis geçmiş. Bu sırada Bastille'de neredeyse 10 yıldır yüzü maske ile saklanan bir kişi hapis yatıyor. Silahşörler, bir milleti kurtarmak için yeniden birleşip şimdiye kadarki en tehlikeli görevlerini yüklenmek zorundalar : bu mahkumu kurtarıp gizli kimliğini ortaya çıkarmak. Biri hepsi, hepsi biri için."} +{"text":"Andi ve küçük kardeşi Bruce, evde hayvan beslenmesine kesinlikle izin verilmeyen bir kasabada yaşamaktadır. Buna rağmen gizli gizli besledikleri Friday adlı köpeklerini artık daha fazla saklayamayacakları bir noktaya gelmişlerdir. Bir gün tesadüfen karşılarına çıkan terk edilmiş bir otel binasını görünce Andinin aklına bir fikir gelir. İçinde zaten birkaç köpeğin yaşadığı bu ıssız oteli köpekler için harika bir yuvaya dönüştüreceklerdir. Kararın verilmesinden sonra küçük Bruceun mekanik dehası devreye girer. Gündelik eşyaları mekanik mucizelere dönüştürme görevini o alır. Ardından komşu çocukların da yardımıyla ıssız oteli büyüleyici bir köpek cennetine dönüştürmek için kolları sıvarlar. Burası sadece Friday için değil, bulabilecekleri her köpek için sıcacık bir yuva olacaktır. Ancak otelden gelen sürekli köpek havlamalarının kuşku uyandırması ve köpek yakalayıcılarının dikkatini çekmesi üzerine, Andi ile Bruce, köpekleri oraya kimin yerleştirdiğinin anlaşılmasını önlemek için ellerindeki her imkana başvuracaklardır."} +{"text":"Profesör Lawrence Wetherhold, entelektüel çevrelerin en parlak isimlerinden birisidir, ama aşk ve aile gibi kişisel problemlerinin çözümü söz konusu olduğunda hiç başarılı değildir. Üniversite öğrencisi oğlu James ona güvenmediği için sırlarını açmaz. Ergenlik çağındaki kızı Vanessa, okulunda tüm beklentilerin üzerinde başarı gösteren ama herşeyden şikayet eden yapıdaki babasının ayak izlerini takip eden, onun yolunda olan sivri dilli bir kızdır. Profesörün yıldızının bir türlü barışmadığı üvey kardeşi Chuck ise, hayatını özgürce yaşamayı adeta sanat haline getirmiştir. Özlemini çektiği tutkuyu artık hiçbir şeyde, hatta uzmanı olduğu Victoria Dönemi Edebiyatında bile bulamayan bir dul olan Profesör Lawrence, orta yaş krizinin eşiğinde dolanmaktadır. Ancak hiç hazzetmediği üvey kardeşinin aniden çıkıp gelişiyle, eski öğrencisi Janet ile yıllar sonra tesadüfen yeniden karşılaşması aynı günlere denk gelince Wetherhold ailesinde kimi zaman eğlenceli, kimi zaman yürek burkucu olaylar zinciri birbirini izleyecek, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır."} +{"text":"Julien ve Emma, annelerinin ölümünden sonra, babalarıyla yalnız kalan iki kardeştir. Yaşadıkları bu üzücü olayın ardından zor günler geçirmeye başlarlar. Julien, hayatında önemli bir yer tutan piyano tutkusuna, ister istemez, ara verir. Kız kardeşi de kendisini annesinin yerine koyarak, onun bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışır. Babalarıysa küçük yeğeni ile beraber, geçici eğlencelerle yaşadıklarını unutma çabasındadır. Bütün zamanını en yakın arkadaşı Alice ile geçiren Julien, bir kitapçıda gördüğü Olga isimli genç kadın yüzünden, daha önce hissetmediği, bilmediği bir duyguya kapılır. Özlemini çektiği bu sevginin Olgadan geleceği umutlarıyla, onu etkilemek için elinden geleni yapacaktır. Çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde annelerini kaybeden iki kardeşin yaşadıklarına ayna tutan film, arkadaşlıklar, ilk aşklar ve aile içi gel-gitleri anlatıyor."} +{"text":"Çok iyi bir polis dedektifi olan Jack bir arkadaşına yardım etmek için, onun aramakta olduğu evden kaçan bir genci, son görüldüğü Türk caddesindeki apartmanda oturanlara sormaya başlar. Uğradığı evlerden birindeki yaşlı çift onu içeri davet eder ve silah zoruyla onu sandalyeye bağlayarak adeta esir alırlar. Son derece sevimli görünen bu çiftin yaptıklarına bir türlü anlam veremeyen tecrübeli dedektif, kısa bir müddet sonra müthiş bir planlarla bir banka soymak üzere olduklarını anlar. Bu yaşlı çift bir çetenin üyesidir ve çete reisinin son derece güzel olan sevgilisi Erin, soyacakları bankanın bir yetkilisini baştan çıkarmış, ondan öğrenmeye çalıştığı gizli şifreler aracılığıyla büyük bir transferi hesaplarına geçmesini sağlamaya çalışmaktadır ve eve gelen dedektifi de bu soygunla ilgili zannederler. Hesaplarına geçen parayı almak için giderlerken Erin'i dedektife göz kulak olması için bırakırlar. Dedektifi aslında bu güzel kadının bütün çeteyi yönetmekte olduğunu anlar ve onun zaafını bulup kendisine yardım etmesini sağlar. Birlikte kurdukları acele bir planla çeteyi birbirlerine düşürürler ve silahlar konuşmaya başlar."} +{"text":"Howard Langston işi başından aşkın bir ticaret adamı. Hatta kendisini o kadar işlerine kaptırmış ki oğlu Jamie'nin karate sınıfındaki kuşak takma törenini kaçırıyor. Bunun üzerine kendisini jamie'ye affettirebilmesi için Jamie'ye bunu telafi edebilecek bir hediye sözü veriyor. \"Turbo Man\" bütün çocuklar tarafından ilgiyle takip edilen bir süper kahramandır. İşte Jamie de bu kahramanın bir oyuncağını istiyor. Bu istek Howard için çok kolay bir istek gibi görünse de \"Turbo Man\"in ne kadar popüler bir oyuncak olduğunu farketmemiş olan Howard sonunda kendisini aynı amacı taşıyan başka bir geç kalmış baba Myron Larabee ile oyuncak peşinde bir mücadele içinde buluyor Arnold Schwarzenegger'a göre bile fazla hafif bir komedi filmi"} +{"text":"Kararsız bir müzmin bekar olan Eddie, arkadaşlarından birisinin daha nikah törenine katıldıktan sonra kendisini yapayalnız hisseder. Geriye kalan tek bekar olduğu için ailesi ve arkadaşlarının dalga geçmesine daha fazla dayanamayınca yalnızlığına son vermeye karar verir. Babasından ve en iyi arkadaşından gelen yoğun baskılar üzerine sadece bir hafta çıktığı Lilaya evlenme teklifi yapar. Bu teklifi yaparken aşk ve evlilik için son şansı olduğunu düşünmüştür. Hawaiide alelalece düzenlenen nikah töreninden sonra yeni evli çift, Meksikaya üç haftalığına balayına gider. Eddie orada hayatının en büyük hatasını yaptığının farkına varır. Lila kesinlikle hayallerinin kızı olmadığı gibi tam anlamıyla kabuslarındaki kızdır. Balayı yolculuğunun başladığı andan itibaren kimi zaman küfürbazlığa varan davranışlar��yla Eddieye hayatı zehir eder. Balayı sırasında gerçek ruh ikizi Miranda ile tanışmasıyla birlikte Eddienin şansı yaver gitmeye başlayacaktır. Ancak bu defa da gerçek aşkına kur yaparken canavar kişilikli karısını bir köşede saklamak zorundadır."} +{"text":"Film, 1960'lı yıllarda Almanya, Türk işçi kotasını arttırınca, Anadolu'nun bağrından koparak zengin olma hayalleriyle bu ülkeye giden, yürekleri umut dolu Türk köylülerinin yaşadıklarını aktaran çarpıcı bir çalışma. Melike ve Mustafa, Doğu Anadolu'da ücra bir köyde doğup büyür ve birbirlerine aşık olurlar. Melike'nin hayattan tek bir isteği vardır; o da bir gün Mustafa'sıyla telli duvaklı bir düğün yapmaktır. Ne var ki, yıl 1969'dur ve Almanya, Türkiye'den gelecek vasıfsız ve ucuz işçilere kapısını açmıştır. Akın akın insan Almanya'ya çalışmaya gider. İlk gidenler doğal olarak erkekler olur. Karıları, ana babaları onlardan yıllar boyunca haber alamazlar. İşte Melike'nin Mustafa'sı da, arkadaşı Kadir ile birlikte bu furyaya katılır ve çalışıp para biriktirmek için Almanya'ya gider. Aradan iki yıl geçer, Mustafa'nın yolunu gözleyen Melike aşkından eriyip bitmiştir. Mustafa'dan ses seda çıkmayınca, babasının baskısına karşı koyamaz ve kendinden oldukça yaşlı bir adam olan Yaşar'la evlenir. Film, ilerleyen bölümlerinde, Melike'nin mutsuzluğunu, onun da işçi olarak Almanya'ya gidişini, bir fabrikada çalışmaya başlamasını anlatır. Sonunda Melike ve artık bir sanatçı olan Mustafa karşılaşırlar aralarında aslında hiç küllenmemiş olan aşk alevlenir. Yıllar sonra, nihayet mutluluğu yakaladıklarını düşünürlerken bir gün kapıları çalınır. Kapının diğer yanındaki adam, karısını aramaya gelen Yaşar'dan başkası değildir. Galası Köln Film Evi'nde yapılan ve hem başrol oyuncuları Erhan Emre ve Lale Yavaş'a, hem de öykünün yazarı Tevfik Başer'e ve yönetmen Rolf Schübel'e Almanya'nın prestijli sinema ödülü Grimmepreis'i kazandıran Dilekler Zamanı' iki bölüm halinde çekildi."} +{"text":"\"Bu sırrın ne olduğunu söyleyemem. Tek söyleyebildiğim varolduğu.\" Çağlar boyu nesilden nesile geçerken, bir çok insan ona göz dikti, onu gizledi, kaybetti, çaldı, büyük paralar karşılığı satın alanlar oldu. Tarihteki en önemli insanların bazıları yüzyıllar kadar eski olan ''Sır''ra vakıf olmuşlardı. Eflatun, Galileo, Beethoven, Edison, Carnegie, Einstein ve diğer mucitler, bilim adamları ile büyük düşünürler ''Sır''rı biliyorlardı; ve şimdi ''Sır'' dünyaya açıklanıyor. ''Sır''rı öğrendiğinizde, istediğiniz her şeyi elde etmeyi, yapmayı ya da istediğiniz her şey olmayı da öğrenmiş olacak; asıl kimliğinizi bulacak ve hayatta sizi bekleyen gerçek ihtişamın ne olduğunu göreceksiniz. Sizce dünya nüfusunun sadece %1'ik bir kısmını oluşturan bir kesimin tüm maddi gelirin %96'sına sahip olması bir tesadüf mü? Olağanüstü bir servete sahip olmak ister misiniz? Muhteşem bir malikanede yaşamak ister misiniz? Ömrünüz boyunca hiç sıkıntıya düşmeden, bolluk, bereket içinde yaşamak ister misiniz? Ruh eşinizi bulmak ya da huzurlu, mutlu bir evlilik yaşamak ister misiniz? Peki kendinize sorun. Gerçekten ne, ama ne istersiniz? Amaçlarınıza ulaşmak için bu kitabı kullanmaya başlayabilirsiniz. Yaşamınızdaki herhangi bir şey için bir cevap, bir rehber arıyorsanız, sorunuzu sorun, cevap alacağınıza inanın ve bu kitabı rastgele açın. Açılan sayfada aradığınız cevabı ve tavsiyeyi bulacaksınız. \"Sır tüm olmuşların, olanların ve olacakların cevabıdır.\" Yazar hakkında: Yazar RHONDA BYRNE da, hepimiz gibi, kendi keşif yolculuğunu yapıyordu. Yolculuğu sırasında, ''Sır''rı dünyaya kazandırmak, ve bu vizyon sayesinde milyonlarca insana mutluluk getirmek için, yazarlar, öğretmenler, film yapımcıları, tasarımcılar ve yayıncılardan oluşan muhteşem bir ekibi bir araya getirdi. Kitaba katkıda bulunanlar şöyle: John Assaraf, Michael Bernard Beckwith, Lee Brower, Jack Canfield, Dr. John F. Demartini, Marie Diamond, Mike Dooley, Bob Doyle, Hale Dwoskin, Morris Goodman, Dr. John Gray, Dr. John Hagelin, Bill Harris, Dr. Ben Johnson, Loral Langemeier, Lisa Nichols, Bob Proctor, James Arthur Ray, David Shirmer, Marci Shimof, Dr. Joe Vitale, Dr. Denis Waitley, Neale Donald Walsch ve Dr. Fred Alan Wolf."} +{"text":"Dee Dee Rutherford hayatı boyunca babası Bill'in (Kurtwood Smith - That 70's Show, Dead Poet's Society) ondan ne istediğini anlamamıştır. Yağ ve su gibi birbirlerine karışmadan ayrı ayrı 15 yıl yaşamışlardır. Bill dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan şirketini yönetirken, Dee Dee ise yazlık evinde saçma maceralar peşinde koşmaktadır. Sonunda Bill emekli olmadan önce yapması gereken son bir şey olduğuna karar verir: küstah, savsak ve disiplinsiz kızını kendi ayakları üzerinde duran bir kadına çevirmek. Ama kurallara uymama konusunda kızın��n beklediğinden çok daha becerikli olduğunu anlayan Bill, taktiklarinin Dee Dee'den çok kendine ceza verdiğini fark eder. Babasının isteklerini karşılamakta zorlanan Dee Dee, komplike, doğal, dengelenemez, maceracı olan kendinden başka kimse olmayı bilmediği gerçeği ile yüzleşir. Sonunda ikisi de birbirlerini Bill'in gerçek isteğine dair aynı şaşırtıcı keşfe yöneltirler. Walter ve Smith'in ödüller kazanan performanslarına Mason Gamble ve J. P. Manoux gönülsüz yardımcı rolleri destek oluyor. Çeviri: emcoln"} +{"text":"1969 yılının Londra'sında işsiz güçsüz ve uyuşturucu düşkünü iki aktör, Withnail ve Marwood salaş bir kenar mahalle evinde sefalet ve yoksulluk içinde günlerini geçirmektedirler. Paraları yoktur ve doğru dürüst bir şey yiyememekte, ısınamamaktadırlar. Nem, soğuk, açlık, yığılı bulaşıklar, uyuşturucu satıcıları ve psikopat bir İrlanda'lının tacizlerinden bıkan ikili Withnail'in gay amcası Monty'nin Göller bölgesindeki kullanılmayan kır evine tatil yapmaya giderler. Yaşadıkları sefil hayattan bir süreliğine uzaklaşıp tertemiz ve sakin bir tatil umarlarken, burada da yağmur hiç kesilmez, yine yiyecek bulamazlar, hiçbir konfor yoktur ve komşu köylüler çok tuhaf davranırlar. Bütün bunların üzerine bir de amca Monty gelip Marwood'a aşırı ilgi göstermeye başlayınca durum daha da sarpa sarar."} +{"text":"Zeynep bahçıvan babası ile birlikte huzurlu bir yaşam sürmektedir. Bir kazadan dolayı dili tutulmuş ve konuşamaz olmuş Zeynep, yetiştirdikleri çiçekleri satarak geçimlerini sürdürmektedir. Konuşabilmesi için ameliyat gerekmektedir ve baba-kız bunun için para biriktirmektedirler. Bu arada hapishaneden beş azılı mahkum kaçmıştır. Mahkumların yiyeceğe ve sığınacak bir yere ihtiyaçları vardır. Zeynep ile babasının yaşadığı eve gelirler. Yaşlı bahçıvanı öldürüp paralarını alırlar. Zeynep de eve geldiğinde saldırıya uğrar. Polisler izlerini bulup baskın düzenlerler, mahkumlarda kaçarlar. Zeynep babasının cesedini görünce girdiği şokun etkisiyle konuşma yeteneğine yeniden kavuşur. Mahkumlar yakalanır ama Zeynep babasının intikamını almaya tek başına almaya kararlıdır. Bu yüzden karakolda bilerek onları teşhis etmez. Bunun farkına varan polis Zeynepi konuşturmak için Murat isimli bir polisi görevlendirir. Murat iş arama bahanesiyle Zeynepe yaklaşır. İlerleyen zamanda ona silah kullanmayı ve karate yapmayı öğretir. Aralarında bir yakınlık doğmuştur ve birbirlerine aşık olurlar. Bir gece mahkumlardan Ferruh tehlikeli bir tanık olarak gördüğü Zeynepe yeniden saldırırsa da Murat onu kurtarır. Zeynep Muratın polis olduğunu bilmemektedir. Muratin mahkumlardan birini yakalamasıyla gerçeği öğrenir. Tam evlenecekleri sırada diğer mahkumlar Muratı öldürür. Zeynepin intikam hırsı çoğalmıştır. Ve onu durdurabilecek hiçbir şey yoktur. Muratın yarım bıraktığı işi devam ettirmek için polis olur. Muratın görevini alır, geri kalan tüm mahkumların izini sürer, yerlerini bulur teker teker intikamını alır."} +{"text":"1971 yılında genç bir öğrenci olan Julien Temple bir gün okul kırıp 12,000 özgür ruhlu müzikseverle birlikte kendini Glastonbury müzik festivaline atar. Karşı-kültürel akımların ürünü olan festival, dönemin protest, çiçek çocuk ruhunun simgesi gibidir. Aradan geçen 35 yılda, müzik festivallerindeki tüm şirketleşmeye rağmen Glastonbury hala özgürlükçü ruhunu koruyarak, her yaz 100 bini aşkın müzikseveri toplamayı başarır. Zaman içinde Sex Pistols filmleriyle kült bir yönetmen haline gelen Temple, Glastonbury ruhuyla ilgili bir film yapmaya karar verir. 2002 senesinden itibaren her yıl festivalde çekimler yapmanın yanı sıra, ilanlar yayınlatarak festivalin 35 yılı boyunca orada bulunanlardan amatör çekimler de toplar. Kendisine ulaşan 154,000 dakikayı bir filme sığdıran Temple, bu amatör görüntüler sayesinde neredeyse Glastonbury'e gitmek kadar yoğun ve iç açıcı bir seyir tecrübesi sunuyor. Evet, aklınıza gelebilecek, müziğe damgasını vurmuş her türlü star mevcut bu filmde; Chemical Brothers'dan Coldplay'e, Morrissey'den İngiliz Ulusal Operası'na kadar. Ama filmin gerçek starları, festivale ruhunu veren, etkinliği sürreal bir deneyime dönüştüren çeşit çeşit festivalci tiplemeleri. Onlardan gelen çekimler sayesinde film herhangi bir belgesel olmanın çok ötesine geçiyor, Glastonbury'nin çamuru, çadırlardaki fısıldaşmaları, güneşin doğuşunda izlenen konserleriyle- her anını yaşatıyor."} +{"text":"Yargıç Jeanne Charmant-Killman Fransız adalet sisteminde piranha haklı unvanına sahiptir. Etkili bir sulh hakimi olan Jeanne, kısa süre önce Yönetim Kurulu Başkanı Michel Humeaunun mahkumiyetini onaylamıştır. Ancak henüz farkında olmadığı bir şey vardır, Michelin şirketinin neden olduğu skandal, hükümete ve hükümetin Afrika ülkeleri politikasına kadar uzanmaktadır. Hem hakim, hem de savcı belli bir noktaya kadar şüphelilerin mahkum edilmesi konusunda özgür bırakılırlar. Ancak Jeanne çok ileri gidip, düşündüğünden daha büyük bir bozulmayı ortaya çıkarır. Aldığı tehditler üzerine hayatı alt üst olunca, yirmi dört saat koruma verilir. Bir laboratuar teknisyeni olan kocası Philippe, karısının ani şöhretinin gölgesinde kaldığını hissetmeye başlar. Sadece tembel yeğenleri Felix onun neler yaşadığını anlamaktadır. Yargıç, Humeauyu ele veren muhbir Sibaudyla ya da aniden yardımcılığına atanan genç yargıç Erikayla işbirliği yapabilecek midir? İktidar Komedisi, Elf Aquitaine adlı Fransız firmasının üst düzey yöneticileri ve eski dışişleri bakanı Roland Dumasya kadar uzanan yedi yıllık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sırasında, yargıç Eva Jolynin yaşadıklarından yola çıkılarak çekilmiştir. Claude Chabrol, bu son filminde mutlak gücün bir kadının eline geçtiğinde olabilecekleri irdelemektedir"} +{"text":"Otuzuna merdiven dayayana kadar, adeta bir arı gibi o kadından bu kadına yorucu ama renkli bir hayat süren Jimmie Shannon'ın hayatı, karşısına, güzel fotoğrafçı Anne çıkınca değişir. Hızlılıkta üstüne adam tanımayan yakışıklı ve seksi Jimmie, nihayet bu işe biraz mola vermiştir. Fakat etrafındaki erkek arkadaşları teker teker nikah defterine imzayı atarken, Jimmie'nin aklından evliliğin \"e\"si bile geçmemektedir. Jimmie, sonunda Anne'ın baskılarına dayanamaz ve pes eder. Ancak aylar yıllar boyu aynı yastığa başkoyduğu sevgilisine öyle gönülsüz, öyle uyduruktan bir evlenme teklifinde bulunur ki, genç kadın tası tarağı toplayıp ülke dışına çıkmaya karar verir. Bu arada umulmadık gelişmeler yaşanır. Jimmie'nin dedesi genç adama 100 milyon dolarlık bir miras bırakır. Ancak, bizim eski çapkının mirası alabilmesi için derhal evlenmesi şartı vardır. Etekleri tutuşan Jimmie'nin mirası alabilmesi için 27 saati vardır. Bu süre için evlenmemesi halinde, banknotlar kuş olup avucundan uçacaktır"} +{"text":"Ang Leeden eski nesil yeni nesil çatışmasına dair önemli bir film. Aile temasına yakınlığı ile bilinen Ang Leenin Hollywoodda zaferler kazanmadan önce Uzakdoğuda çektiği en önemli filmlerinden birisi. Üç yetişkin kızı ile beraber Taipeide yaşamakta olan Chu, pazar günlerini ailesi için lezzetli yemekler hazırlayarak geçirir. Aile, her pazar akşamı Chunun geleneksel Çin mutfağının en güzel örnekleri ile donattığı sofranın başında toplanır. Birbirinden oldukça farklı hayatlar yaşamakta olan dörtlü, aslında hayata karşı genel bir isteksizlikle boğuşmaktadır. Bu isteksizlik onların yedikleri lezzetli yemeklerden tat almalarını da engeller. Eski bir aşçı olan Chunun en büyük kızı Jia-Jen, kendini Hıristiyanlığa adamış bir kimya öğretmenidir. Ortanca kızı Jia-Chien bir hava yolu şirketinde yöneticilik yapmakta ve Jia-Jene kıyasla oldukça dışa dönük, özgür bir hayat yaşamaktadır. Chunun küçük kızı Jia-Ning ise bir hamburgercide çalışarak, geleneksel Çin mutfağına bağlılığıyla dikkat çeken babası ile belirgin bir zıtlık oluşturmaktadır. Chu yaptığı yemeklerle ailesini bir arada tutmaya çalışsa da, kızlarının tek isteği kendi kişisel dünyalarına gömülmek ve evden uzaklaşmaktır. Ancak hayatlarında yaşanacak hiç beklenmedik değişiklikler, aile bireylerini kendi küçük dünyalarını terk etmeye ve birbirleriyle iletişim kurmaya zorlayacaktır. Eat Drink Man Woman, Ang Leenin en iyisini babalar bilir sözünden yola çıkarak çektiği üçlemenin son filmi olma özelliğini taşıyor. En İyi Yabancı Film dalında Ang Leeye ikinci Oscar adaylığını getiren film, aynı dalda Altın Küreye ve İngilterenin en saygın sinema ödüllerinden BAFTAya da aday gösterildi."} +{"text":"Kuzey Atlantikte seyir halinde bulunan, 800 kamaralı, 13 güverteli Poseidon gemisi yılbaşı eğlencesi için hazır durumdadır. Balo salonunda toplanan kalabalık birazdan başlarına gelecek felaketten habersiz eğlenmektedir. 30 metreyi aşan bir dalga, gemiyi alaşağı eder. Çöken kolonlar, çıkan yangınlar büyük bir karmaşaya neden olur. Sağ kalanların bir an evvel emin bir yol bulup gemiden çıkmaları gerekmektedir. Kusursuz Fırtınadaki dalgaları anımsayanlar yönetmen Wolfgang Petersenin neler vaat ettiğini az çok tahmin edebiliyorlardır. Özü itibariyle Deliverance benzeri bir eğilime sahip olan 1972 tarihli başyapıt Poseidon Macerasının yeniden çevrimi niteliğindeki Poseidondan Kaçış; hayatta kalma kıstası altında liderlik, azim, kararlılık ve inancın ne denli yıpranabileceği ya da ne denli değerlenebileceği üzerine bir film. İlk versiyonu kadar etkileyici olmasa da, felaket filmleri tutkunlarının hoşlanacağı, görsel şoklarla ilgiyi üzerine çekebilen, sıkı bir macera filmi"} +{"text":"Öleceğini düşünen profesyonel dansçı, Parisli hasta Pierre'in hikayesi. Pierre ciddi bir kalp hastalığına yakalanmıştır ve organ nakli için beklemektedir. Yeni organın ise onu kurtarıp kurtaramayacağı kesin değildir. Durumu, etrafındaki herkese yeni ve farklı biçimde bakmasına neden olur. Pierre'in üç çocuklu ve dul olan kardeşi Elise, Pierre'le ilgilenmek için yanına taşınır. Öleceğini düşünmek kendi ve şehirdeki diğer insanların hayatına yeni anlamlar katar. Manav, mimar, dansçı, fırıncı, evsiz, üniversite profesörü, sosyal işçi, illegal Kamerun göçmeni... Bu değişik tipte insanlar, bu şehirde bir araya geliyor. Hiç bir vasfı olmadığını düşündüğümüz insanların hepsinin aslında eşsiz olduğunu görüyoruz. Onların önemsiz olduğunu düşündüğümüz problemleri, aslında onlar için dünyadaki en önemli şeylerdir. Paris'in romantizmini, çekiciliğini ve büyülü dünyasını bu sefer de Cedric Klapisch beyazperdeye taşıyor."} +{"text":"Ünlülerin peşinde koşan sıradan bir fotoğrafçı olan Les, işe başladığı ilk günden beri hayatını değiştirecek kimsenin şimdiye kadar çekmeyi başaramadığı o muhteşem fotoğrafı çekeceği günü beklemektedir. Gözü son derece yükseklerde olan Les, bir gün oyuncu olmak isteyen evsiz genç Toby ile tanışır. Sektöre bir şekilde girmeye son derece meraklı olan Toby'yi asistanı olarak işe alır. Bu yeni iş, Toby için eşsiz bir tesadüfün gerçekleşmesini sağlar. Şans eseri güzel pop yıldızı olan K'Harma Leeds ile tanışınca, herşey bambaşka bir seyirde yol almaya başlayacaktır. Herşeye rağmen bu ışıltılı dünyaya giriş, sandığı kadar sorunsuz olmaz. Bir tarafta düşleri, bir tarafta da Les'e duyduğu sorumluluk, Toby'yi zor durumda bırakacaktır. Amerika'nın önemli bağımsız sinemacılarından biri olan Tom DiCillo'nun başarılı çalışması Delicesine, 2007 İstanbul Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nün sahibi oldu."} +{"text":"Salo ya da Sodom'un 120 Günü 1975 İtalya Fransa ortak yapımı dramatik filmdir. Özgün adı Salo o le 120 giornate di Sodoma dır. Fransız yazar Marquis de Sade'nin 1785 yılında yazdığı en sıra dışı eseri olan Les 120 journees de Sodome ou l'ecole du libertinage adlı kitabının 1940'lı yıllara uyarlamasıdır. Filmin yönetmeni Pier Paolo Pasolini'dir. Passolini aynı zamanda Sergio Citti ile birlikte filmin senaryosunu da yazmıştır. Önemli rollerinde Paolo Bonacelli, Giorgio Cataldi, Umberto Paolo Quintavalle ve Aldo Valletti oynamışlardır. Görüntüleri Tonino Delli Colli'ye ait olan filmin müziğini Ennio Morricone yapmıştır. Film gösterime girdiği tarihten bu yana içerdiği görsel şiddet ve sadizmin dozu nedeni ile hep tartışma yaratmış ve bugüne kadar yapılmış en rahatsız edici film olarak nitelendirilmiştir. Birçok ülkede gösterilmesi bugün bile yasaktır. Film gösterime girmeden kısa bir süre önce yönetmeni Pasolini öldürülmüştü. Filmde 2. Dünya Savaşı 'nın son günlerinde Faşist İtalya'da çöküşün eşiğindeki dört varlıklı seçkinin genç kız ve erkekleri şatolarında tutsak ederek 120 gün boyunca onlara fiziksel, ruhsal ve cinsel işkence uygulamaları anlatılmaktadır. Olaylar 1944 yılında Nazi Almanya'sının kontrolünde Kuzey İtalya'da kurulmuş kısa ömürlü bir kukla devlet olan Faşist Salo Cumhuriyeti'nde geçer. Şehrin ileri gelen seçkinlerinden dört sefih 9 kız 9 da erkek 18 genç insanı yakalayıp bir şatoya kapatırlar. Beraberlerindeki 4 yaşlı fahişe ile birlikte bu genç kölelere bir dizi fiziksel, ruhsal ve cinsel işkence uygularlar. Film Marquis de Sade'nin 1785 tarihli eserine dayandığı kadar yönetmen Pier Paolo Pasolini'nin kendi yaşantısından da izler taşır. Passolini 20'li yaşlarında bir süre Salo Cumhuriyeti 'nde yaşamıştı. Pasolini burada iken tutuklanmış kardeşi Guido ise öldürülmüştü. Marquis de Sade'nin eserindeki şiddet ve sadizmin dozu filmden çok daha fazladır. Sade kitabında iktidarın yanı sıra kiliseyi de eleştiriyordu. Passolini de ateşli bir kilise karşıtı olmasına rağmen filmde kiliseden çok Faşist kurumları eleştirir."} +{"text":"Gizli servis Bruce Lee'den Han adında bir uyuşturucu baronunun düzenlediği bir dövüş turnuvasına katılmasını ister. Lee kızkardeşinin ölümünden sorumlu olan bir dövüşçünün de yer aldığı bu turnuvaya girmeyi kabul eder. Böylelikle hem intikam alma fırsatı bulacak hem de suç şebekesini ortaya çıkarıp çökertebilecektir. Lee, turnuvadaki Roper ve Williams isimli iki Amerikalı dövüşçüyle işbirliği yapar. İkili turnuvadaki ödülün peşindedir. Lee ise Han'ın... ve intikamının. Enter the Dragon, Bruce Lee'nin dünyaca en meşhur filmi olmasını belki de arkasında Warner Bros.'un tam desteği ve ticari zekasını taşımasına borçludur. Enter the Dragon'un, Batı dünyasındaki dövüş sanatları filmleri furyasını tetiklemiş olması gibi bir özelliği mevcuttur. Lee'nin bu filmin devamı kabul edilen Game of Death'in çekimleri sırasında ölmüş olmasını da üzücü bir detay olarak not düşmekte yarar var."} +{"text":"Detroit sakinleri için, şehrin sınırını simgeleyen 8 mil, aynı zamanda hayatları için de bir limittir. Bu ayrıca Jimmy Smith Jr. için psikolojik bir engeli simgelemektedir... Nerede olmak ve kim olmak istediğiyle ilgili bir engeli. Umutsuzca müzik dünyasına girmek isteyen Jimmy, amacına ulaşmak için öfkesini, korkularını ve düş kırıklıklarını dışa vurmayı ve kendi avantajına çevirmeyi öğrenecektir. Eleştirmenler tarafından şimdiden çok beğenilen Eminem'in oyunculuk performansı, bu filmle parlayacağa benziyor. Film her ne kadar Eminem'in kendi kariyerinin öyküsü gibi gözükse de, Eminem ve diğer beyaz rapçilerin öykülerinden beslenen özgün bir hikaye. Eminem'in müziğini sevenler kadar, uzun zamandır müzik üzerine sıkı bir film izlememiş olanların da ilgisini hak eden bir çalışma."} +{"text":"Bir hırsızlık olayında ağabeyi ölen yarı felçli Jake Sully, Pandora adındaki uzak bir gezegende görevinin başına geçmeye karar verir. Bu yerde Na'vi adında giderek tükenmekte olan bir halk yaşamaktadır. Askeri bir şirket, söz konusu yeri ve oradaki kaynakları mercek altına almak üzere Avatar adında bir program oluşturmuştur. Bu program insanları kısmen insan kısmen de Na'vi haline büründürerek misyon amaçlı Pandora'ya göndermektedir. Bu sisteme gönüllü dahil olan Botanist Dr. Grace Augustine ve Jake Sully için başka bir yaşam var olacaktır. Sully, Pandora'ya geçtiği anda felçli bedeni değişime uğrayarak işlevsel hale gelir. Bu sırada Na'vi halkından Prenses Neytiri ile karşı karşıya gelen Jake, ansızın bir farkındalık yaşar ve bir araştırma misyonu ile gönderildiği bu gezegeni, kendi dünyalısından korumaya karar verir."} +{"text":"Afrikalı iki genç adam... Biri paralı asker olarak orduda görev yapan Danny Archer, diğeri ise yıllar evvel evinden koparılarak elmas madenlerinde çalışmaya zorlanmış Solomon Vandy... Ortak bir coğrafyaya ait olsalar da, birbirlerinden oldukça farklı geçmişlere sahip bu iki gencin yolları, varlığı ile herkesi büyüleyen bir elmas nedeni ile kesişiverir. Çok değerli bu elmasın peşinden Amerikalı gazeteci Maddy Bowen'le çıktıkları yolculuk, Solomon için koparıldığı ailesine yeniden ulaşabilme, Danny için ise hayata ikinci bir başlangıç şansı demektir. Kuşatma, Son Samuray gibi aksiyon dozu yüksek filmlere imza atan yönetmen Edward Zwick, son çalışması Kanlı Elmas ile yine heyecan yüklü bir hikaye ile beyazperdede. Üstelik Leonardo Di Caprio, Djimon Hounsou ve Jennifer Connelly gibi isimlerle birlikte..."} +{"text":"Amerikalı bir sanat muhammimi olan Patrick Donovan, Galleris dellAccademiaya ait olan üç klasik resmi tasdiklemek için Venedike çağrılır. Şehre geldiği gün sağnak yağmur kendini gösterir. Böylece galeri, sular içinde kalır ve halka kapatılır. Sel suları yavaş yavaş seviyesini yükseltirken karakterimiz, iki Belliniyi kontrol edip orijinalliklerini onaylamayı başarır. Ancak Giorgionenin The Tempestasına ulaşamadan tablo gözünün önünden çalınır. Donovanda, galeri müdürünün güzel kızı Chiarayı korumaya çalışırken yaralanır. Polislerin ve basının ilgisi üst düzeydedir. Donovan, istemeden de olsa kendini, bu paha biçilmez tablonun kaybolma sebebi ile yapılan soruşturmanın içinde bulur. Bunu takiben, stilize ve karmaşık bir gizem ve entrika ağının içine düşeriz bir anda. Bu da, Venedikin su yollarının hayali zeminini açar bizlere. Donovan, sonunda kaybolan tablonun ardındaki gerçekleri bulur. Fakat bu, aslında entrika dolu ve yozlaşmış bir dünyayla yüzleşmesini sağlıyacaktır."} +{"text":"Post apokaliptik bir dünyada, yemek o kadar az bulunur bir şeydir ki, bazıları tuhaf yemek alışkanlıkları geliştirmiştir. Eski bir palyaço, şarküteriye iş başvurusunda bulunur ve dükkan sahibinin kızına aşık olur. Oysa aynı zamanda genç adamın ev sahibi de olan babanın, genç aşıkla ilgili başka planları vardır. Hiç de hoş olmayan planlar. Genç kız babasının planlarına engel olmak için İsyancılar denilen bir grupla bağlantı kurar. Oysa bu sonuncular, göründüklerinden daha tehlikelidirler. Şarküteri, şimdiden kült film mertebesine erişmiş ve Jeunet ile Caro'yu bütün dünyada ünlü yapmış bir film. Delicesine komik ve dahice tasarlanmış dekorları, akıcı kurgusuyla, çizgi roman estetiği ile açıkça bir başyapıt."} +{"text":"Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte Alman ordusu Kongo'yu işgal eder. İşgal sırasında ağabeyi ölünce Rose Mayer, alkolik bir maceraperestin teknesiyle güvenli bir ülkeye kaçmayı dener. Nehir boyunca onları sadece tropikal tehlikeler ve düşman askerleri değil, sürpriz bir aşk da beklemektedir. Afrika Kraliçesi, Katharine Hepburn ve Humphrey Bogart gibi iki efsanevi oyuncu, nefes kesici bir öykü, başarılı bir yönetmen ve Afrika'da gerçekleştirilen ��ekimler sayesinde, sinema tarihinin en sevilen macera filmlerinden biri olmuştur. Filmdeki unutulmaz rolü, Humphrey Bogart'a En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar kazandırmıştır. Yönetmen John Huston'ın ünlü yazar C. S. Forester'ın eserinden senaryolaştırdığı film, Pulitzer ödüllü senaryo yazarı James Agee ile ortak bir çalışmanın ürünü."} +{"text":"Başrollerinde daha iyi oynayacak birilerini bulmanın neredeyse imkansız olduğu bu gerilimli dedektif öyküsü, ırkçılığın gündemde olduğu 1960'lı yılların ortası için bir dönüm noktasıydı. Kuzeyli zengin ve güçlü bir sanayicinin bir gece Mississippi'deki küçük tarım kasabası Sparta'da öldürülmesinin ardından, bomboş tren istasyonunda gece trenini bekleyen iyi giyinmiş, siyahi bir yabancı, sırf derisinin rengi nedeniyle baş zanlı olarak tutuklanır. Ancak, kurnaz, haddinden fazla kilolu, çiklet çiğneyen, çenesi kuvvetli, maganda Şerif Bill Gillespie'nin karşısına getirilen adamın Philadelphia'nın bir numaralı cinayet uzmanı Virgil Tibbs olduğu anlaşılır. Irksal önyargılarına rağmen iyi bir kanun adamı olan Gillespie ile Tibbs arasındaki husumet, Tibbs'in Colbert vakasında yeni tutuklanmış bir zanlının masumiyetini çabucak kanıtlaması üzerine daha da kızışır. Belediye başkanı, Gillespie'ye, Tibbs'in de vaka üzerinde çalışmasının yararlı olabileceğini söyler: katili bulabilir, olmazsa günah keçisi olarak kullanılabilir?"} +{"text":"Catherine Morland, çocuksuz bir aile olan Allen'larla birlikte Bath kasabasına yaptıkları bir gezi sırasında sosyetenin gözdelerinden Isabella Thorpe ve abisi John Thorpe ile tanışır. John Thorpe aynı zamanda kendi abisi James'in de arkadaşı olmuştur. Ancak zamanla iki kardeşin huylarından haz etmeyen Cath, onlardan uzaklaşır. Bu arada, yakışıklı ve efendi bir kimse olan Henry Tilney ile tanışan Cath ondan etkilenir. Üstelik kardeşi Eleanor da Cath'e iyi davranmıştır. Hatta onu Tilney arazisindeki Northanger Manastırı'na davet eder. Henry ve Cath arasındaki yakınlaşma, yanlış anlaşılmalarla örülü bir aşka doğru evrilecektir. Northanger Abby, genç bir kızın, para ve güçten kaynaklanan sosyal statüler arasındaki eşitliğin, romantik hülyalardan daha önemli olduğunu öğrenmek zorunda kalacağı, bir aşk macerası. Jane Austen'ın dönemin aşk ve evlilik anlayışını eleştirdiği, dili oldukça sivri, aynı adlı romanından yapılmış bir uyarlama. Yine bir sürü karakter var."} +{"text":"Görkemli ve bolluk içindeki güney pasifik cenneti, henry devere stacpoole?un 1903 yılında yazdığı roman ile net bir şekilde anlatılıyor. iki küçük çocuk ve geminin kaptanı, bir gemi kazasından sağ çıkan tek kişilerdir ve sağ salim, tropical bir adaya çıkmayı başarırlar. bir sure sonra kaptan ölür ve çocuklar bir başlarına kalırlar. günler günleri kovalar ve yıllar geçer. emmeline ve richard doğanın güzelliği ve egzotik ortam içerisinde kendileri için yaptıkları evde büyürler. yetişkinlikle beraber gelen fiziksel ve duygusal değişimlerle başetmeyi kendi kendilerine öğrenirler. olgunlaşmaya başladıklarında birbirlerine duydukları çocukça sevgi, yerini duygusal ve derin bir aşka bırakır. bir de çocukları olur. acaba yeniden medeniyeti görebilecekler midir?"} +{"text":"Jack Starks, Körfez Savaşı sırasından başından ağır yaralanmasına rağmen hayatta kalabilmiş eski bir askerdir. İyileşmesine rağmen sürekli hafıza problemleri yaşayan Jack, hiç akrabası da olmadığı için bu krizleri daha da ağır geçirmektedir. Son çare olarak doğduğu kasabaya, Vermont?a geri dönmeye karar verir. Otostopla yoluna devam eden Jack, arabası bozulmuş sarhoş bir kadına yardım eder. Kadının 8 yaşında bir kızı vardır. Kanada sınırını geçmek üzere yol alan bir adam tarafından arabaya alınırlar ve biraz ileride polis kontrolü ile karşılarşırlar. Jack?in gelgitlerle dolu hafızasındaki son görüntüler bunlardır. Kendine geldiğinde bir akıl hastanesine hapsedildiğini fark eden genç adam, bir polis memurunu öldürmekle suçlanmaktadır. Olayla ilgili hiçbir şey hatırlamayan Jack, kendisine deneysel ilaçlar verip işi daha da çıkılmaz hale getiren Dr. Becker?ın hastasıdır. Düşle gerçek arasında gidip gelen adam, Jackie adında bir kızla tanıştığını hatta bir geceyi onun evinde geçirdiğini hatırlar. Kurtuluşu bu genç kadının ellerinde midir, yoksa düşlerindeki gibi dört gün sonra ölecek midir?"} +{"text":"Genç Iris Henderson Balkanlar'da geçirdiği tatilinin ardından trenle ülkesine dönmektedir. Tren kötü hava nedeniyle yolda kaldığında yolcular küçük bir kasabadaki bir otele yerleşirler. Iris burada yaşlı bir kadın olan Miss Froy ile tanışır. Havanın düzelmesiyle tren yolculuğunun yeniden başlamasından bir süre sonra Iris Miss Froy'un ortadan kaybolduğunu ve onun kıyafetlerini giyen bir başka yolcunun olduğunu farkeder. Diğer yolculara bunu anlattığında müzisyen Gilbert hariç yolcuların hiçbiri Miss Froy'u hatırlamaz. Iris'e inanan Gilbert ona Froy'u bulma konusunda yardım edecektir. Alfred Hitchcock'un komedi vurgusu taşıyan nadir filmlerinden biri olan The Lady Vanishes yönetmenin İngiltere döneminin sonunda önemli bir ticari başarı yakalamasını ve Hollywood'un dikkatini çekmesini sağlamıştı."} +{"text":"Bir baba, bir abla ve küçük bir erkek kardeşten oluşan bir ailenin dramatik öyküsünden bir kesit. Küçük çaplı bir çeteye katılıp küçük bir suçtan hapse giren ablanın eve dönüşüyle başlar film... Baba kızını pek hoş karşılamaz ancak her ne hikmetse kızının dönüşü onu biraz rahatlatmıştır... Geçmişten gelen bazı kırgınlıkların da etkisiyle baba ve kız arasındaki ilişki epeyce bozuk bir hal almıştır. Kızın kardeşi ve babanın da oğlu olan Jeong-hwan onları bir arada tutabilen tek şeydir görünüşte... Ama bütün bu hayal kırıklıklarının, gizlenmiş nefretin arkasında baba-kız arasında hala dile gelmemiş de olsa bir sevgi var mıdır? Dış etkenlerin daha da kötüleştirdiği baba-kızın ilişkisini yürek burkan dramatik sahnelerle anlatıyor bu film..."} +{"text":"New York hala dünyanın en büyük, en karmaşık ve en pis şehri... 16 yaşındaki Charlie Banks, en iyi arkadaşının bir dostu ve karizmatik bir psikopat olan 18 yaşındaki Mick Leary'i bir partide iki masum çocuğu döverken görür. Vicdanının sesine kulak veren Charlie, gördüklerini sadece ailesiyle paylaşır ve Mick'i polise şikayet eder. Üç yıl sonra, Charlie üniversitedeki ilk yılına başlamıştır. Aniden, bir haftasonu Mick üniversiteyi ziyarete gelir. Bir sebep vermeden ziyaretini süresiz olarak uzatma kararı alan Mick, Charlie ile bir kedi - fare oyununa başlar. Ama Charlie'yi sürekli psikolojik baskı altında tutan Mick, aynı zamanda üniversitedeki kitapları okumaya ve derslere girmeye başlamıştır. Acaba hem Charlie hem de Mick için kurtuluş umudu üniversitenin kendisinde yatıyor olabilir mi?..."} +{"text":"O, tarihin gördüğü en etkileyici ve ilgi çekici kadınlardan biriydi. Hem belinden aşağıya kadar uzanan sarı saçlarıyla göz kamaştıracak, nefes kesecek kadar güzel, hem de adını matematikçi, filozof ve astronom olarak tarihe yazdıracak kadar zeki bir kadın. Ve ne trajiktir ki ölümüyle bile unutulmayacak bir kadın. Üzerine çullanan onlarca erkeğin darbeleriyle son nefesini veren, cesedi sokaklarda sürüklenip, eti kemiklerinden midye kabukları yardımıyla ayrılan ama ne olursa olsun tarihin unutulmazları arasına giren bir kadın. Yani 45 yaşındayken bu dünyadan göçüp giden İskenderiyeli Hypatia. Filmde Hypatia'yı Oscar ödüllü oyuncu Rachel Weisz canlandırıyor. Rol arkadaşları ise bir süre önce yaşama veda eden yönetmen Anthony Minghella'nın oğlu Max Minghella ile Oscar Isaac. İşte bu filmle bir kez daha hatırlanan İskenderiyeli Hypatia'nın trajik öyküsü."} +{"text":"Yönetmen Orson Welles, Pariste terk edilmiş bir tren garı olan Gare d'Orsay'ı çekimler için dev bir yargılama salonuna dönüştürmüştür. Bu ürkütücü görünümlü gizemli mekanın siyah beyaz çarpıcı görüntüleri filmin iç karartıcı atmosferini yaratmada çok etkili olmuştur. Çekimlerden hemen sonra da bu tren garı sanat müzesi haline dönüştürülmüştü. Filmde bir sabah odasında uyandığında karşısında polisleri bulan ve onlardan hakkında bir dava açılmış olduğunu öğrenen, ancak ne ile suçlandığını bir türlü öğrenemeyen banka memuru Josef K'nın gerçek dışı ve absürd durumunun anlatıldığı film, toplum içinde bireyin var oluş yalnızlığını ve paranoyak kabuslarını romana sadık kalarak yansıtmaktadır. Bir yandan insanın gizli kalmış korkuları, diğer yandan da bürokrasinin çıldırtan yapısı gözler önüne serilmektedir."} +{"text":"Tracy Orbison, hayattaki bütün girişimleri bir dizi trajikomik maceraya dönüşen, kimlik arayışında azimli bir hayalperesttir. Tracy, sıkıcı bir alışveriş merkezindeki bir markette tezgahtar olarak çalışmakta, ama oyunculuk hayallerinin kendisi için bir çıkış yolu olduğuna inanmaktadır. Kara listeye alınmış bir oyuncu olan Truman Hope?un büyüsüne kapılsa da, onun gerçek karakterini fark etmeye başlayınca, bu hayranlık, hayal kırıklığına dönüşür. Kötü çocuk Kendis Cooley?le olan dostluğu, Tracy?nin bir sonraki projesine yön verir: genç ve kavgacı serserilerden oluşan bir çeteyi ıslah etmek. Ne yazık ki, Tracy?nin çabaları yine hayal kırıklığıyla sonlanır. Neyse ki, Tanrı?dan korkan, memnuniyetsiz annesi Agnes ve aşık olmak için sürekli birini arayan, inatçı kız kardeşi Peggy ile yaşadığı evde ise biraz olsun teselli bulmaktadır. Bütün bunların arasında, Tracy bir yandan ehliyet sınavını geçip, kilo vermeye çalışırken, diğer yandan da şöhret kazanmak için uğraşmaktadır."} +{"text":"Glasgow'un kaliteli gece klüplerinde DJ'lik yapan Casim, Pakistan'dan göç etmiş bir ailenin oğludur. Kız kardeşinin müzik öğretmeni Roisin ile tanışınca hayatı tamamen değişir. Birbirlerine sırılsıklam aşık olan iki genç, ailelerinin kültür farkını aşabilecekler midir? Casim'in ailesi, geleneklerine ve dinlerine son derece bağlı bir yaşam sürmektedir. Roisin'in ailesi ise sıkı bir Katolik'tir. Casim, ailesinin Müslüman olmayan 'beyaz' bir kadını, Roisin de ailesinin Müslüman bir Asyalı'yı kabul etmeyeceğini bilmektedir. Duygudan da öte olan bu durumu engelleyemezler ve ilişkileri ortaya çıktığında yaşanan kültür çatışmalarının boyutu, çok ileri noktalara varır. Usta İngiliz yönetmen Ken Loach, özellikle 11 Eylül'den sonra daha da barizleşen kültür çatışmaları üzerine etkili bir çalışmayla beyazperdede. Ken Loach, oyuncu olarak özellikle Glasgow'da yaşayan ve filmde anlatılmak istenen duyguları bizzat yaşamış insanları seçmeye özen gösterdiklerini belirtiyor."} +{"text":"Charlie, zalim patronuyla birlikte gündelik işlere giden bir emekçidir. Günün birinde, bir eve duvar kağıdı döşeme işi alırlar. Ancak, Charlie sakarlıklarıyla işi epey zorlaştırır. Bu arada, ev sahibi oldukça kızgındır, zira bozuk fırın yüzünden kahvaltısını yapamamıştır. Charlie, ev sahibinin karısı tarafından sürekli ezilen, kendisi gibi bir emekçi kız ile yakınlaşabilmek umuduyla fırını tamir etmeyi teklif eder. Kocasının işe gittiğini düşünen, ev sahibinin karısı içeriye gizli aşığını aldığında ise olayla daha da karışır. Gizli aşık, işçi gözetmeniymiş gibi yapar ancak koca yemez. Namusunu temizlemek için, jigoloya bir iki el ateş eder. Gaz tesisatına isabet eden kurşunlar sonucu ev havaya uçar. Herkes göçük altında kalmıştır. Charlie Chaplin'in en meşhur kısa filmlerinden. çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"On bir yaşındaki Rasario, yaşlı ve hasta büyükannesine sevgiyle bakan bir çocuk olarak erken olgunlaşır elbette. Ama yaşadığı yoksul Napoli banliyösünde ezilmemek için yetişkin bir erkek gibi sigara ve içki içmek, karşı cinsle ilgilenmek, küçük suçlar ve hırsızlıkla başlayıp yeraltı dünyasına dahil olmaktan başka seçeneği yok... Altmışlık delikanlı Andrea ve Antonio Frazzi Biraderler, tiyatro, sinema ve televizyon sektörlerinden edindikleri otuz yıllık birikimi ikinci kez bir filme aktarırken, İtalyanın Yeni Gerçekçi mirasını günümüzün müzik videosu tarzına uyarlamışlar. Bir zamanlar sinemaların gözdesi olan tarihi Napoli kenti yerine, banliyölerin sefaletiyle gökdelenlerin yükseldiği yuppie iş merkezini birbirine bağlayan metroyu mesken tutmuşlar. Talihsiz Rosario ve onun gibi bazı çocukların dokunaklı öyküsü, sosyal adaletsizliğin somut bir simgesi haline geliyor filmde..."} +{"text":"Madame Sata olarak da bilinen Joao Francisco dos Santos, 1.78 boyunda, 88 kilo ağırlığında, kaslı, siyah derili bir adamdı. Rio de Janeironun bohem Lapa bölgesinin en meşhur travestisiydi. Travesti kabare sanatçısı, sokak dövüşçüsü, aşçı, kahraman, kanun kaçağı ve yedi evlatlık çocuğun babası olarak, 1932-1965 arasında neredeyse 28 yılını hapiste geçirdi. Bu dinamik bukalemun, hayata çetin bir başlangıç yapmıştı. 1900de doğdu; köleliğin yasadışı ilan edilmesinin üzerinden yirmi yıl geçtiği halde, dul annesi tarafından bir katırla değiş tokuş edildi. Dokuz yaşında fahişeliğe başladı, sonra bir genelevde aşçı ve garson olarak iş buldu. Sağlam, vahşi bir özgüven edindi; son derece gösterişli olduğundan ve eşcinselliğini gizlemediğinden, kimliği kolay saklanır bir şey değildi. Bu film onun, tutkusu, mizah anlayışı ve kararlılığının yardımıyla, düşman bir çevrede nasıl ayakta kaldığını anlatıyor"} +{"text":"Tamara Faith Berger'in çığır açıcı ve olumlu eleştiriler almış aynı adlı erotik romanından uyarlanan Benimle Ol, sınır tanımayan cinsel isteklerinin ansızın ve hiç beklenmedik bir şekilde gerçek aşka götürdüğü, bağımsız genç bir kadın olan Leila'nın maceralarını anlatıyor. Cinsel açıdan doyumsuz olan Leila'nın karşı cinsle olan ilişkisi kısa fiziksel temaslardan ibarettir. Bir gece Leila'nın karşısına David çıkar ; ilk görüşte şehvettir bu. David, Leila'nın daha önceki partnerlerine benzemez; istediği sadece seks değildir. Leila, David'in sorunlu ve yaşlı babasına karşı duyduğu sorumluluk duygusundan çok etkilenir, kendi anne babasının boşanmalarıyla yüzleştiğinde ise her şey birden tepetaklak olur. Leila ve David iki dünya arasında sıkışmıştır."} +{"text":"Filmde ilişkileri birbirine karışmış iki adet çiftimiz var. Sonia ve Javier ile Pedro ve Paulo. Aşk ve keyif dolu yaşamları Paulo'nun başka birisinden hoşlandığını söylemesiyle farklı bir boyuta geçer. Pedro sevgilisinin etkilendiği adamın kimliğini merak ederken, Sonia'nın biricik aşkı Javier bol bol yutkunmaktadır. Paulo'nun baskılarından sıkılan adam, Pedro'nun gerçeği keşfetmesinden ölesiye korkmaktadır. Bu karışık aşk ilişkileri, hayatlarına yeni insanların girmesiyle genişlemeye ve birbirinden komik olayların başlangıcına neden olur. İspanyol sinemasının hit filmlerinden olan yapımın türünü tanımlamak çok kolay değil. Romantik komedi ve müzikale yakın olan yapım, benzerlerine göre çok daha seksi bir film. Sıcak yaz günlerinde baştan çıkarıcı ve uçarı bir deneyime hazır olun."} +{"text":"Kahramanımızın Nagiko'nun usta bir kaligraf olan babası, doğum günlerinde kızının yüzüne adını yazarak yaradılış töreni düzenler. Annesi, ona bir yandan Mandarin Çincesi öğretirken bir yandan da Japon imparatoriçesinin nedimelerinden Nagiko'nun bin yıl önce tuttuğu günceyi, yani \"Başucu Kitabi\"ni okur. Nagiko fırçanın yumuşak, hafif, serin, ıslak, kaygan dokunuşlarını heyecanla beklediği; harflerin birleşip iç içe geçen dik çizgilerine, kıvrım ve bükümlerine hayran olduğu; nedime Nagiko'nun Başucu Kitabındaki güzel şeyler listesi ve erotik anılarla büyülendiği bir çocukluk ve ilk gençlik geçirir. Aklı da okları gibi havada olan, okçu kocasıyla yaptığı geleneklere uygun evliliğin kitap kurdu Nagiko'yu mutsuz etmesi kaçınılmazdır. Kyoto'yu terk edip Hong Kong'a göçer. Çok güzel ve çekici bir kadın olan Nagiko hem iyi bir asık hem iyi bir kaligraf olan ideal erkeği aramaya başlar. Sonunda birkaç dil bilen İngiliz çevirmen Jerome'a asık olur. Biseksuel Jerome, ne yazık ki, Nagiko'nun babasına şantaj yapıp onu eşcinsel ilişkiye zorlayan yayıncının da sevgilisidir. Nagiko, yazılarının o yayıncı tarafından kitaplaştırılmasını onur sorunu yapar. Jerome, bedenini Nagiko'ya bir defter, bir tuval olarak kullanmasını söyler. Sonra gidip kendini yayıncıya sunacaktır... Tenin ve yazının zevklerini buluşturan bu erotik oyun acılara yol açacaktır."} +{"text":"15 yaşındaki Helena, sirkte cambazlık yapan bir ailenin ferdidir. Hayallerinde bu hayattan kurtulup normal bir yaşam sürmek vardır. Annesiyle tartıştıktan sonra kadının hasta olup yatağa düşmesinin suçunu kendinde bulur. Kadıncağız önemli bir ameliyatın arifesindeyken Helena, tüm olan bitenleri belki de kendi yarattığı bir hayal dünyası ve oradaki kahramanların gözünden yaşamaya başlar. Birbirine düşman iki kraliçe, tuhaf canavarlar ve maskeli sakinleri olan bir dünyadır bu. Beyaz Kraliçe hastadır ve iyileşmesinin anahtarı MirrorMask isimli tılsımlı maskedir. Maskeyi bulmaksa Helena'nın görevidir. Sandman ile isimlerini duyurmuş olan İngiliz yazar Neil Gaiman ve usta grafik sanatçısı Dave McKean, güçlerini efsanevi bir yapımcıyla birleştirirse neler olur? Eğer bu isim kült olmuş The Dark Crystal ve Labirent filmlerini gerçekleştirmiş Jim Henson Productions ise deymeyin keyfimize. Filmde gerçek aktörlerin yanısıra McKean'in tasarımları ve bilgisayarla yaratılmış mekanlar yer alıyor."} +{"text":"16 yaşındaki Lucienin tüm hayatı büyük bir hayranlık beslediği superstar Laurendir. Bir gün bir promosyon kampanyası nedeniyle Laureni kapısında bulan Lucie, büyük bir şaşkınlık yaşar. Artık hayatının en büyük idolüne dokunabilecek yakınlıktadır. Lauren ise görünenin aksine kendi içinde farklı bunalımlarla boğuşmaktadır. Şöhret dünyasının pırıltılı ışıklarının aydınlatmadığı karanlık köşelerde yaşananları, bu iki kadın karakter üzerinden anlatan, bütün sosyal algıları ters yüz eden bir film. Şöhret saplantısı ve medya dünyasının ışıkları bu defa da, Fransız bir yönetmen tarafından masaya yatırılıyor. Emmanuel Bercotun yönettiği film, medya ve şöhret dünyasının genç kitleler üzerindeki sarsıcı etkisini, eleştirel bir gözle ele alıyor. Filmin 25. İstanbul Film Festivalinde Uluslararası Yarışma bölümünde gösterilmiş olduğunu da ekleyelim."} +{"text":"Sam çalıştığı restoranda gurme şef olabilmek için çalışan, kendini işine adamış genç bir adamdır. Kazandığı maaş hayatta kalmasına yetse de bir evi tek başına çekip çevirmesi için yeterli değildir. Ev arkadaşları da hayata ve geleceğe dair planları olmayan, Sam ile zıt kutuplarda olan insanlardır. Bu duruma da canı sıkılan Sam'in bir gün gözüne bir gazete ilanı ilişir. Manhattanda bir daireye ilişkin kiralık ilanıdır bu. Ancak dairede haftanın birkaç gecesi kalabilecektir. Diğer günlerdeyse kendisi dışında iki kişi daha kalacaktır. Dairenin sahibi olan Brian McVeigh ve mutsuz bir evliliği olan Ellen. Daireye yerleşen Sam bir süre sonra iyi bir ressam olmak isteyen Ellenın resimlerini görür ve çok beğenir. Mutsuz kadına resimlerini öven notlar ve nefis yemekler bırakmaya başlar. Lakin bir sorun vardır, Ellen notları bırakan bu düşünceli erkeğin Brian olduğunu zanneder. Filmde Matthew Broderickin komik olduğu kadar dokunaklı performansı, yönetmen Warren Leightin dünyaya ve aşka bakış açısıyla birleşince ortaya klişelerin çok ötesinde bir film çıkıyor. Romantik komedi severlerin kaçırmaması gereken bu filmde bir de süpriz konuk oyuncu var; Naomi Campbell."} +{"text":"Geçirdiği bir sinir kirzi sırasında cinayet işlemiş olan asker kaçağı Jean, sisler içindeki liman kentine gelir ve rıhtımdaki bir meyhanede tanıştığı Nellieye aşık olur. Kızın nişanlısını katletmiş olan hain koruyucusu Zabel, kızı da yıldırmıştır. Jean, yeraltı dünyasına karışır; bu arada yerel bir çetenin başı olan Lucien, dikkatini Nellienin üzerinde yoğunlaştırır. Jean polisi atlatmak için, intihar eden bir ressamın pasaportunu kullanır ve Venezüellaya giden bir geminin mürettebatına katılır. Nellieye tecavüz etmeye kalkışan Zabeli öldürmek zorunda kaldıktan sonra, tam gemi hareket etmek üzereyken, kendisi de Lucien tarafından vurulup öldürülür... Şiirsel Gerçekçilik ekolünün ilk gerçek klasiği sayılan Sisler Rıhtımı, üslubu ve toplumsal çevresiyle, burjuva estetiği ve ahlak anlayışına meydan okumasıyla, Fransız film noir tarzının bir prototipidir. Yönetmenliğini Marcel Carnenin üstlendiği 1938 yapımı siyah, beyaz film, 1938de France Delluc Ödülü ve Fransız Film Akademisi Melies Ödülü nü, 1939da da Fransız Sineması Büyük Ödülü nü almıştı."} +{"text":"Darren ve Steve kasabalarına uğrayacak olan Ucube Sirki'ne gitmeyi hevesle beklemektedirler. Kurt adam, sakallı kadın vb. gibi tuhaf insanlarla karşılaşacakları için heyecanlanan iki genç, zor da olsa bilet bulmayı başarırlar. Sirke gittiklerinde ilgilerini en çok çeken Mr. Crepsley ve zehirli örümceğinin oyunu olur. Darren'dan ayrılan Steve Mr. Crepsley'in yanına gider ve onun gibi bir vampir olmak istediğini söyler. Darren bu sırada onları dinlemektedir. Eve gidince Steve'in sözlerini düşünen Darren'ın aklındaki asıl düşünce zehirli örümcektir. Ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi davranan iki çocuk, Crepsley'in örümceğini çalarlar. Oyunun sırrını çözmeye çalışan Darren örümceği serbest bıraktığında bir kaza olur ve Steve örümcek tarafından ısırılır. Hastaneye kaldırılan Steve'in hayatını kurtarmak için Crepsley'in yanına giden Darren ondan yardım dilenir. Crepsley bunu Darren ona asistan olması şartıyla kabul edeceğini söyler. Teklifi kabul eden Darren artık Crepsley'in yarı vampir asistanı olmuştur."} +{"text":"21. yüzyıla yedi gün kala Tayvan. Hava tamamen kirlenmiş, şehir ardı arkası kesilmeyen yağmur dalgalarıyla yıkanıyor. Esrarlı bir hastalık salgın raddesine ulaşıyor ve hükümet hastalığın görüldüğü bölgenin boşaltılmasını emrediyor. Bir sosyal konutta, yıkılmanın eşiğindeki bir evde, Hsiao-kang zil sesiyle uyanıyor: bir sızıntıdan şikayet eden alt kattaki komşusunun, tesisatçı göndermiş olduğunu anlıyor. Tesisat sorunu halledilemiyor, üstelik oturma odasında geriye kocaman bir delik kalıyor. Ama bu durum Hsiao-kang'ın pek de umurunda olmuyor sanki. Aksine, delik ona aşağıda neler olup bittiğini öğrenme fırsatı sağlıyor. Bu durum öylesine büyüleyici geliyor ki, bir süre sonra artık deliği tamir ettirmek istemiyor. Kaderleri esrarlı koşullar tarafından belirlenen insanların öyküleri, veciz bir yapı ve tsai ming-liang'ın o iyi bilinen yönetmenlik enerjisi sayesinde daha da güçleniyor. Bu da filme alışılmadık bir atmosfer sağlarken kentteki yabancılaşma duygusunu vurguluyor."} +{"text":"Roma'lıların zulmünden korkan İsa, onlar için çarmıh yapmaktadır. Onun yaptığı bu çarmıhlarda birçok masum Yahudi can vermiştir. Günahlarından bunalan İsa, Tanrı'nın kendisiyle konuştuğunu ve ona seçilmiş kişi olduğunu söylediğini hissetmeye başlar. Fakat kurtuluş için, çarmıhta can vermesi gerekmektedir. Romalıların kendisini yakalamasını isteyen İsa, Judas'tan kendisine ihanet etmesini ister. Fakat, Tanrı'nın oğlu'nun çarmıhta bir sürpriz beklemektedir. \"İsa'nın doğasındaki ikilik, Tanrı'ya ulaşmak için hem insani hem de insanüstü bu arzu hiçbir zaman anlayamadığım bir sırdır benim için. Gençliğimden beri en büyük acım, bütün neşemin ve dertlerimin kaynağı, yüreğimle gövdem arasındaki sonu gelmeyen o acımasız çatışma olmuştur... ve ruhum da bu iki ordunun karşılaşıp dövüştüğü bir arenadır.\" Romanı uyarlanan Nikos Kazantzakis"} +{"text":"Gizli bir görev sırasında iş arkadaşları tarafından öldürülen Al Simmons. Karısını son bir kez görmek amacıyla şeytanla bir anlaşma yapar. Dünyaya dönmesi, karşılığında insanlığın yok edilmesinde kullanılacak olan cehennem ordularını komuta edecektir. Simmons aslında ölmeden önce tek kişilik bir ordu gibidir. Ama eski gücü yeni efendisinin ona verdiği güçler yanında önemsizdir. Yeni güçlerini öğrenmeye başladığı dönemde onun özelliklerini fark eden iki esrarengiz figür ortaya çıkar. Bunlardan biri Cogliosto, Simmons'ı şeytana karşı savaşıp insanlığın yeni kahramanlarından biri olması için ikna etmeye çalışırken, diğeri Clown da onu şeytanın ordularını yönetmesi gerektiği konusunda iknaya çalışır. Ayrıca Clown, şeytanla anlaşmasını bozmaması için şeytani hükümet ajanı Jason Wynn'la da bir anlaşma yapar. Güç sahibi olmak için herşeyi yapmaya hazır olan Jason Wynn aynı zamanda Simmons'un nöldürülmesinden sorumlu olan kişidir ve intikam peşindeki Spawn'ın ilk hedefidir."} +{"text":"1989 yapımı bu 7 dakikalık stop motion filmi, Christoph ve Wolfgang Lauenstein adlı iki Alman kardeş tarafından yapılmış. 1990'da 'En İyi Kisa Film' dalinda Oscar, Clermont-Ferrand Uluslararası Kısa Film Festivali'inde Özel Juri Ödülü, 1989'da da Alman Film Akademisi'nden 'film award in silver' ödülü alan Balance, hiç diyalog kullanmadan, sadece boşlukta bir platform, platformun üzerinde dengede kalmaya çalışan beş adam ve daha sonradan aralarına katılan bir müzik kutusu ile insanoğlunun bencilliğini, materyalistliğini ve koşullar değiştikçe yüzeye çıkan kural tanımazlığını yüzlere tokat gibi çarpıyor. Birçok filmin saatlerce anlatamadığı şeyi çok yalın ve çarpıcı bir dil ile anlatan bu dahiyane kısa filmi aşağıdan izleyebilirsiniz. Bu tanıtım yazısı için ekşisözlükten yararlanılmıştır."} +{"text":"Başarılı bir psikiyatrist olan Zach Riley, prestijli bir üniversitede sürdürdüğü profesörlük görevini bırakarak, Dr. Reede ait özel bir akıl hastanesinde işe başlar. Riley, Dr. Reedle görüşmesi sırasında, bu hastanede çalışmak istemesinin asıl nedeninin, babasının bir zamanlar burada yatmış olması olduğunu söylemez. Zach Rileynin babası T. L. Pierson, Neverwas adlı, fantastik bir ülkeyi ve orada yaşayan kahramanlarını anlattığı çok popüler bir çocuk kitabının yazarıdır. Fakat, çok başarılı bir yazar olan adam aynı zamanda tedavi kabul etmeyen bir şizofrendir. Karısının ve oğlunun yardım edemediği yazar, son yıllarını bu akıl hastanesinde geçirmiştir. Zachin asıl niyeti ise, doğru dürüst tanımaya fırsat bulamadığı babasının son günlerinin izini sürmektir. Hastanede yine bir şizofren, gizemli bir hasta olan Gabriel Finchle tanışınca bu amacına ulaşır gibi olur. T. L. Piersonın kitabında yarattığı dünyada yaşamakta olduğunu iddia eden Finch, Zachin, babasıyla ilgili hiç bilmediği sırlara ulaşmasına yardım eder."} +{"text":"Aidan Breslin, eşinin ölümünden sonra oğulları Alex ve Sean dan giderek uzaklaşmış, katı bir polis dedektifidir. Kendisini İncilde geçen Mahşerin Dört Atlısını temel alan sapık seri cinayetleri araştırırken bulur: Aldatma ustası ve fethetmek için her şeyi yapmaya hazır, beklenmedik bir lider olan Beyaz Atlı; masumiyeti alev alev bir öfkeyi gizleyen, İnsanları birbirine düşürme amacına sahip keskin zekalı bir savaşçı olan Kızıl Atlı; dengesiz ama daima bir adım ileride, insanları yönlendiren ve karanlık bir tiran olan Kara Atlı ve ölümü bir cerrah titizliğiyle yaymaya kararlı, karşı konulmaz güce sahip Solgun Atlı. Breslin davada açığa çıkan her yeni bilgiyle boğuşurken, yavaş yavaş kendisi ve dört şüpheli arasındaki sarsıcı bağlantıyı keşfeder."} +{"text":"Yakın zamanda, aşırı sanayileşme, yüksek nüfus artışı ve çılgın tüketim alışkanlıkları yüzünden dünyamız bir çöplük haline gelir ve tabi üzerinde zıvanadan çıkmış insan ırkı vardır. Azılı suçlularla dolu bir hapishanenin yöneticileri para kazanmak için bir yol bulmuşlardır; bir çeşit gladyatör oyunu gibi, suçluları ölümüne yarıştırmak ve üzerlerinden para kazanmak. Şiddet arzusu taşıyan ve ölümüne dövüş için yarışan bu mahkumların arasında üç şampiyonluk kazanmış otomobil yarışçısı Jensen Ames, öldürülemez ünvanıyla yöneticilerin hedefi olmuştur. İki seçeneği vardır: ya işlemediği bir cinayet yüzünden hapse atıldığı bu yerde kalacak ya da önüne çıkan her mahkumu öldürerek hayatta kalacaktır. Amesin yarışırken zorunlu olarak kullanması gereken demirden Frankenstein maskesi hazırlanmıştır..."} +{"text":"Global bir fenomen olarak televizyonlarda yıllardır jenerasyondan jenerasyona aktarılan \"Alvin ve Sincaplar\", CGI teknolojisi ile live action film olarak beyazperde ile buluşuyor. Üç sincap kovuklarında mutlu mesut yaşarken, evleri yılbaşı ağacı satan bir firma tarafından kesilir. ve Ian Hawk'a gönderilir. Hawk Los Angelesta müzik piyasasında çalışmaktadır ve Dave Seville'in yakın arkadaşıdır. Dave başarılı bir müzik kariyeri yapmayı hayal etmekten asla vazgeçmeyen bir şarkı yazarıdır. Jett Recordsa bir şarkısını sunar ama eline tutuşturulan bir sepet kek ile reddedilir Oradaki yılbaşı ağacında yaşamaya devam eden zavallı sincaplar ise sıcak kurabiye ve keklerin kokusuyla sepete doluşuverirler ve macera başlar. Her biri ayrı bir tip ve ayrı bir karakter olan bu sincaplar gerçekten de çok sevimli tasarlanmış. İzlemeye değecek komik bir çizgi film."} +{"text":"Abisi Gus ve karısı Karinin evlerinin garajında yaşayan Lars, babası öldükten sonra içine kapanmış, insanlarla iletişim kurmaktan ve yakınlaşmaktan çekinen bir gençtir. Larsın durumu için endişelenen ve onu ailenin bir parçası yapabilmek için çabalayan Karin ve Gus, Larsın bir kız arkadaşı olduğunu öğrenince sevinseler de, gelin adayının internetten sipariş üzerine gelmiş plastik bir kadın olduğunu görünce sevinçleri pek uzun sürmez. İşin zor kısmı ise Lars etkilenmesin diye yeni kız arkadaşı Biancaya gerçek muamelesi yapmak zorunda kalacak olmalarıdır. Psikolojik araştırmalara ve belgesellere konu olmuş ciddi bir meseleyi komik ve yer yer hüzünlü anlatan Lars Sevince, sevgiye, aileye ve dostluğa dair kalın mesajlar vermeyen, özenle yazılmış senaryosu ve başarılı oyunculuklarıyla izlenmeye değer bağımsız bir yapım. Film, ayrıca Six Feet Under dizisinin birkaç bölümünün de senaristliğini yapmış olan Nancy Olivera Oscar adaylığı da getirdi."} +{"text":"Obezite hastası travesti Divine, sürekli yumurta yiyen akıl sağlığı bozuk annesi Edie, ruh hastası oğlu Crackers ve röntgenci arkadaşı Cotton ile birlikte bir karavanda yaşamaktadırlar. Baltimoredaki yerel gazeteler tarafından Dünyanın En İğrenç İnsanı olarak seçilen Divine, görünüşü ve yaptıklarıyla bu tanıma uymaktadır. Yıllardan beri yaptıkları uyuşturucu ticareti, genç kızları kaçırıp hamile bırakıp çocuklarını eşcinsel çiftlere satmaları ve porno sektöründe bir marka olma yolunda ilerlemeleri nedeniyle bu sıfatı hak ettiklerini düşünen Connie ve Raymond Marble çifti, Divinea dışkı yollayıp karavanını ateşe verince iki taraf arasındaki savaş başlamış olur. Bundan sonrası ise birbirlerine üstün olduklarını kanıtlamak için yapacakları akla hayale gelmeyecek iğrençlikler silsilesidir. John Watersın Hairsprayde de oynamış fetiş oyuncusu Divineın başrolünü üstlendiği Pink Flamingos, içerdiği sahnelerin iğrençliğiyle sinema tarihine geçmiş, birçok ülkede yasaklanmış ya da sansüre uğramış bir film. Adını da filmlerde görmeye alışkın olduğumuz, bahçenin önüne dikilen pembe flamingo heykellerinden alan, En iyi iğrenç film sıfatını sonuna kadar hak eden Pink Flamingos, görülmemiş bir zevksizlik örneği sunarak, artık stereotip haline gelmiş görsel estetiğe, kalıplaşmış Amerikan yaşam tarzına tam zıt bir noktada durarak, en sağlamından ve iğrencinden bir sistem eleştirisi sunuyor. Her yanıyla farklı ve ağır bir film."} +{"text":"George Ivan Morrison, 31 Ağustos 1945 doğumlu, Grammy Ödülü ve İngiliz Şövalyelik Nişanı sahibi, şarkıcı, yazar, şair, müzisyen ve şarkı yazarı. 1950'lerin sonundan beri profesyonel olarak müzikle ilgilenmektedir. Gitar, mızıka, klavye, davul ve saksafonun içinde bulunduğu pek çok enstrümanı çalabilir. Sesindeki karakteristik hırıltı sebebiyle -folk, blues, caz, kelt ve soul türlerinin bir karışımı gibidir- rock'n roll tarihinin en farklı ve etkileyici vokalistlerinden biri kabul edilir. Eleştirmen Greil Marcus daha da ileri giderek şöyle dedi: \"Hiçbir beyaz adam Van Morrison gibi şarkı söyleyemez.\" Ekim 2006'da yayınlanan Live At Montreux 1980/1974 DVD'si, Morrison'ın ticari amaçla yayınladığı ilk DVD oldu. DVD 1 TRACK LIST Montreux 1974: 1. Twilight Zone 2. I Like it Like That 3. Foggy Mountain Top 4. Bulbs 5. Swiss Cheese 6. Heathrow Shuffle 7. Naked in the Jungle 8. Street Choir 9. Harmonica Boogie DVD 2 TRACK LIST Montreux 1980: 1. Wavelength 2. Kingdom Hall 3. And it Stoned Me 4. Troubadours 5. Spirit 6. Joyous Sound 7. Satisfied 8. Ballerina 9. Summertime in England 10. Moondance 11. Haunts of Ancient Peace 12. Wild Night 13. Listen to the Lion 14. Tupelo Honey 15. Angelou"} +{"text":"Aradığın her şeyi bu apış arasında, kadınların bacaklarının arasında bulabilirsin. Bacak arası fotoğrafçılığı üzerine aldığı derste ustası böyle söylüyor Yuya. Sürekli bir değişim halinde olan Japonyada kadın külodu, bastırılan arzuların yarattığı gerilimin kültürel sembolüne dönüşmüş durumda. Yönetmen Sion Sono da, külodu ve obsesyonları alıp filminin merkezine yerleştiriyor; buradan da komedi, romans, melodram ve manga karışımı bir film ortaya çıkarıyor. Yunun annesinin ölümünden sonra, babası kendisini tamamen Hıristiyanlığa adayarak kefaret ve bastırma üzerine bir hayat kuruyor. Yu da, babasının sevgisini kazanabilmesinin tek yolunun günah işlemek olduğunu görüyor ve en büyük günahın cinsellikten geçtiğine karar vererek, bacak arası fotoğrafçısı olmaya karar veriyor. Biraz Uzakdoğu savaş sanatları eğitimi, biraz da şehvet üzerine popüler felsefe eğitimi ile bir tür şipşak bacak arası fotoğrafçısına dönüşüyor. Daha sonra kadraja iki kadın karakter dahil oluyor; Yunun kalbini çalıp ona ilk ereksiyonunu yaşatan Yoko ve babasını hadım etmiş psikopat Aya. Cinsiyet rollerini tersyüz eden bir romantik komedi, çizgi roman estetiğinde bir aksiyon, aile ilişkilerine dair bir kıssadan hisse Aşka Maruz, bunların hepsini barındıran, bir moddan diğerine yumuşak bir şekilde süzülen dopdolu bir film. Yalnızca Japon sinemasının yapabileceği bir şekilde, şehvetin masum ve sapıkların şerefli olabileceğini gösteren bir film."} +{"text":"Müzik tutkunları, İngiltere ve Amerikadaki sezonu kapatmış tatil köylerinde düzenlenen ve on yıldır devam eden yenilikçi ve kült müzik festivali All Tomorrows Partiesi duymuşlardır. Festivalle aynı ismi taşıyan film ise, çeşitli yönetmenlerin, müzisyenlerin ve fanların Super 8, dijital kamera ya da cep telefonu gibi her türden amatör ya da profesyonel makineyle çektikleri görüntüleri bir araya getirerek, bu ilham verici festivalin ruhunu kendine özgü bir şekilde yansıtmayı hedefliyor. Bu sıradışı ortak çalışmada yönetmen Jonathan Caouette orkestra şefi rolüne soyunurken, 200 profesyonel ve amatör fotoğrafçı da filmin All Tomorrows People ekibini oluşturuyor. All Tomorrows Partiesin diğer müzik festivallerinden en büyük farkı, her sene için belirlenen tanınmış grup ya da sanatçıların festival programını yaratmasında yatıyor. 1999 yılındaki ilk küratörlüğü Mogwaiye veren festival, bu geleneğini devam ettirerek farklı müzik türlerinden efsanevi isimlerle deneysel sanatçıları bir araya getiriyor. Film, çoğu kez parçalara ayırdığı kadrajlarında on yıllık festival görüntülerini harmanlıyor ve Patti Smith, Grinderman, Portishead, Iggy Pop gibi farklı isimleri izlediğiniz uzun bir haftasonu yaşadığınız izlenimi yaratıyor. Festivalin ve filmin ruhunu en güzel yapımcı Luke Morris özetliyor: Jonathan Caouette de, filmi de, festivalin ruhuyla ortak bir yan taşıyor; bu bağımsız ruh ve insanın içine işleyen müzikler festivalin ortamını en iyi şekilde yansıtıyor."} +{"text":"Grek Pete, para kazanmanın yollarını ararken ve rüyalarının peşinden giderken Londraya varan Peter Pittarosun yarı kurmaca yarı belgesel şok edici öyküsü. Zamanının neredeyse tamamını yeni keşfetmeye başladığı şehrin arka sokaklarındaki internet kafelerde geçiren Peter, geylerin kullandığı sanal sohbet odalarında Grek Pete rumuzuyla müşteri aramaya başlar. Bir yandan da izleyiciye, yani onu gölge gibi izleyen kameraya, çocukluğundan başlayarak anılarını anlatır. Film boyunca vücudunu olabildiğince sergilemekten kaçınmayan Pete, eskortluk yapan Kai isimli bir gençle tanışır. Kısa sürede yakınlaşan ikili, yaşadıkları tutkulu aşk ve yaptıkları iş arasında sıkışıp kalırlar. Yönetmen Andrew Haigh, belgesel stilindeki bu filminde doğaçlama bir ton tutturabilmek için, Londrada eskortluk yapan gençlerle altı ay boyunca çalışmış. Film boyunca kamera, konusuna çok yakından, mahremiyet sınırlarını aşarak bakıyor. Los Angelesta gerçekleştirilen Yılın Eskortu yarışmasına 40 bin aday arasından seçilen Petein uçak yolculuğu ve bu törende yaşadıkları filmin en vurucu anlarından."} +{"text":"Lila, derisinin diğer kızlardan daha fazla kılla kaplanmaya başladığını fark edince, kendisini medeniyetten soyutlayıp bir orman köşesinde yaşamaya başlar. Fakat, bedensel arzuları fiziksel kompleksinin önüne çıkınca, insan içine çıkmasının daha hayırlı olacağına karar verir. İlk iletişim kuracağı erkek, tüm gününü laboratuvarda çalışarak geçiren Nathan isimli bilim adamı olur. Farklı kompleksler sonucu benzer bir münzeviliği paylaşmaya başlayan çift, maymunlar tarafından yetiştirilmiş ilkel Puff'u keşfederler. Adamın uygar dünyaya getirilmesinin ardından ise deneyler başlayacaktır. İçgüdülerin bastırılması ve eğitilmesi gerektiği konusunda verecekleri eğitim, kendi dürtülerinin de bilinmeyen yönlerini keşfetmelerine vesile olacaktır. Senaryosu Charlie Kaufman tarafından yazılan 2001 tarihli yapım, video klip dünyasının çılgın Fransızı Michel Gondry tarafından çekildi. Uygarlık, kültür, vahşi yaşam ve insan doğası üzerine felsefi bir komedi. Kaufman varsa, biz de varız!.."} +{"text":"Mulan efsanesi, yepyeni uzun metraj bu harika animasyon ile devam ediyor! Güzel ve cesur kahraman Mulan, koruyucu ejderi Mushu ve yeni arkadaşlarıyla geri döndü. General Shang'in, Mulan'a evlenme teklif etmesiyle macera ve eğlence yeniden başlar! Mushu'nun koruyucu ejder olarak işini devam ettirebilmesi için bu mutlu çifti olabildiğince birbirinden uzak tutması gerekmektedir ve bunun için çok sinsi planları vardır! Tüm bunların üstüne, Mulan ve Shang'e, Çin'in diğer ucundan evlenmek üzere gelecek olan üç prensese eşlik etme görevi verilir. Ancak Mulan, bu üç müstakbel gelinin yaklaşan evlilikleri için pek de istekli olmadıklarını keşfettiğinde, tüm hikayeyi değiştirecek cesur bir karar alır. Disney'in en sevilen animasyonlarından Mulan, harika şarkıları, arkadaşlık ve cesaret üzerine kalplerinizi ısıtacak hikayesiyle evlerinize geliyor."} +{"text":"Brooklyn'li dört genç, bir haftasonu yine amaçsızca sokaklarda dolaşmaktadır. Gün ağarıp da gecenin karanlığı şehre inince onlar da artık yorgun düşmüştür. Bunun üzerine Ray'in bodrum katındaki evine giderler. Fakat ellerindeki silahın ateş alarak Ray'in ağabeyinin ölümüne sebep olmasıyla gece kabusa dönüşür. Yapabilecekleri tek şey cesedi yok ederek başlarındaki bu büyük beladan kurtulmaktır. Cesetten kurtulmaya çalışırken yaşadıkları korku ve panik, başlarına yeni belaların gelmesine sebep olur. Yolda iki kişiyi daha öldüren gençlerin başı artık iyice derttedir. Yine de herşey yolunda gibi davranmaya çalışmaktadırlar. Şimdi yanlarında bir değil üç ceset birden vardır... Oliver Stone'un yapımcılığını üstlendiği film, 24 yaşındaki yönetmen Salvatore Stabile'nin imzasını taşıyor. Genç yetenek Stabile, Martin Scorsese, Quentin Tarantino ve John Cassavetes gibi ünlü yönetmenlerden etkilenmiş gibi..."} +{"text":"Bell Ailesi'nin Tennessee Eyaleti'ndeki çiftliklerinde garip olaylar meydana gelmektedir. Önce, evde anlam verilemeyen bir takım sesler peydaholur. Zamanla bu sesler, büyüyen bir çocuğun daha çok hareketlenmesi gibi gittikçe azgınlaşır ve Bell Ailesi'nin peşini yıllar boyunca bırakmayacak olan hayalet ortaya çıkar. Gittikçe saldırganlaşan ve hiç bir koşulda kurtulmanın mümkün olmadığı bu hayalet, bir süre sonra aile üyelerinin hayatlarını tehdit etmeye başlar. Özellikle ailenin tek kızı olan Betsy'nin hayalet tarafından sürekli şiddete maruz kalması, evden bir süreliğine uzaklaşmasına rağmen bir türlü önlenemez. Aileden bir kişinin ölümüne neden olmasının ardından ortadan kaybolarak Bell'leri rahat bırakan hayaletin gizemi, yıllar sonra, bambaşka bir olayın gerçekleşmesiyle aydınlanacaktır. 1818-1820 yılları arasında geçen ve gerçek olduğuna inanılan bu hikaye hakkında, şimdiye kadar yirminin üzerinde kitap yazılmış. Betsy Bell'i canlandıran Rachel Hurd-Wood, filmin hayaletlerle ilgili bir film değil, gerçek insanlar ve gerçek olaylarla ilgili bir film olduğunu ve basit bir korku filmi görmeyi bekleyen birçok izleyiciyi, şok edici finaliyle şaşırtacağını belirtiyor."} +{"text":"Mitsubishi Araba fabrikasında özel bir eğitimden geçen usta tamirci Chan Foh, Hon Kong'daki tamirhanesinde babası ve iki kız kardeşiyle beraber çalışmaktadır. Ayrıca polise, özel olarak takviye edilmiş ve yasa dışı kabul edilen otomobiller konusunda yardımcı da olmaktadır. Bir gece, psikopat bir sürücü hem de onu süratle geçer ama Foh, inanılmmaz bir kahramanlık örneği vererek onun yakalanmasını sağlar. Hapse atılan Cougar kısa bir süre sonra kaçar ve Japonya'ya giderek oradaki yarışlara katılmaya başlar. Gitmeden öncede Koh'un tamirhanesini yerle bir eder ve kız kardeşlerini kaçırır. Koh için yapacak tek şey vardır. Araba yarışlarına gercek ve bu zırdeli Cougar'ı yenmesi gerekecektir. Hemen iyi bir yarışçı olmak için çalışmaya başlar. Gitmeden öncede Koh'un tamirhanesini yerle bir eder ve kız kardeşlerini kaçırır. Koh için yapacak tek şey vardır. Araba yarışlarına girecek ve bu zırdeli Cougar'ı yenmesi gerekecektir. Hemen iyi bir yarışçı olmak için çalışmaya başlar."} +{"text":"Bu film 19. yüzyıl Sicilya`sında yer alan dört hikaye ile bir epilogdan oluşur. Öteki Oğul adlı birinci hikayede Mariagrazia`nın üç oğlu vardır ve biri onunla yaşar. Oğlunun ona olan saygısına rağmen, kadın onu aşağılamadan edemez. Ay Çarpması adlı ikinci hikaye Sidoro adlı bir kadını konu alır; Sidoro`nun kocası dolunay olduğu zaman sara nöbetleri geçirmektedir ve Sidoro`nun bunu komşularından saklaması lazımdır. Küp adlı hikayede bir derebeyi, bir zanaatkarı devasa bir zeytin küpünü tamir etmekle görevlendirir, ancak zanaatkar çalışırken küpün içinde tutsak kalır. Dördüncü hikaye Ağıt`ta bir grup köylü, ölülerinin gömülmesi için, derebeyleri olan Baron`a ve bir grup yetkiliye karşı bir mücadele yürütür. Anneyle Sohbet adlı son bölüm, Pirandello ile ölmüş annesinin gölgesi arasındaki bir diyalogdan oluşur."} +{"text":"Fenerbahçe Spor Kulübünün, kurulduğu 1907 den 1923e kadar olan tarihinin ele alındığı bir belgeseldir. Fenerbahçe ülkemizde en sevilen spor kulüplerinden biridir. Bu sevginin tohumlarının atıldığı dönemi araştırmak üzere yola çıkan bu belgeselde, önemli dönüm noktaları yaşayan bir milletin kaderinin, bir spor kulübünün tarihi ile ilginç çakışmaları anlatılmaktadır. Türkiye'de sporun gelişimine de yer veren belgesel, futbolun istibdat rejimine karşı başkaldırı niteliğini, sporun ulusal kimliğin gelişimindeki etkin rolünü ve kulübün başarılarının tarihe mal oluşunu anlatmaktadır. Filmin ön çalışmasında tarihçiler, spor tarihçileri, dönemin Fenerbahçelileri ve yakınları ile görüşülmüş, yurt içi ve dışı bir çok arşiv taranmış, çeşitli özel koleksiyonlardan çok sayıda fotoğraf, belge derlenmiştir. Röportaj, arşiv görüntü, fotoğraf ve belgelerle hazırlanan belgesel tarihsel canlandırmalarla desteklenmiştir."} +{"text":"Gregory Peck, Anthony Quinn ve David Niven imkansız bir görevi gerçekleştirmekle yükümlü olan müttefik sabotajcılarıdır. Zaptedilmesi son derece güç olan Nazi hakimiyetindeki bir adaya gizlice nüfuz etmek ve tuzağa düşürülmüş 2000 İngiliz askerinin kurtuluşuna engel olan, iki dev uzun menzilli sahra topunu yoketmekle görevlendirilmişlerdir. Karalistede anılan senarist Carl Foreman 50'li yıllar boyunca isimsiz çalıştıktan sonra adını ve saygınlığını yeniden sağlamak durumundaydı. Bunu gerçekleştirmek için, Alistair MacLean'ın çok satan romanı Navarone'un Topları'nı beyazperdeye aktarmaya karar verdi. Mükemmel bir oyuncu kadrosu ve dev bir prodüksiyonla film büyük başarıya ulaştı. En İyi Film Ödülü de dahil olmak üzere yedi dalda Oscar Ödülü adayı gösterilip bunlardan En İyi Özel Efekt Oscar Ödülü'ne layık görüldü. Foreman başarı kazanırken durumdan asıl faydalı çıkan MacLean oldu ve romanları beyazperdede, aralarında Ice Station, Zebra ve Where Eagles Dare'in de yeraldığı birçok macera dolu destana kaynak oldu. Bununla birlikte Navarone'un Topları, MacLean uyarlamaları arasında en başarılı yapım olmakla kalmayıp, aynı zamanda hatırı sayılır macera aksiyon filmleri arasında yeraldı."} +{"text":"Ninotchka, 1939 yapımı bir Amerikan filmi olup, Ernst Lubitsch tarafından, Metro Goldwyn Mayer Şirketi için yapılmıştır. Filmin yıldız oyuncuları ise Greta Garbo ve Melvyn Douglas'dır. Ninotchka, Greta Garbo'nun tam anlamıyla yaptığı ilk komedi filmi olup ne yazık ki sondan bir önceki filmi olmuştur. Ninotchka, Amerikan sinemasının ilk duygusal film örneklerinden olup kasıtlı olarak Joseph Stalin yönetimi altındaki Sovyetler Birliğini eleştirir. Film, Sovyet sistemini sert ve sıkıntılı bir şekilde tasvir ederken aynı zamanda özgür ve mutlu Paris halkı ile karşılaştırır. Ana karekter Bolşevik bir kadın olan Alexandra Kollontai üzerine kurulu olup, bir Sovyet diplomatın cinsellik üzerine sıradışı bakışı filmin bir sahnesinde yansıtılır. Çeviri: kortanizma"} +{"text":"Tyler, tam bir B sinema manyağıdır. Uzun yıllar sonunda oluşturduğu arşivine, günün birinde, kimselerin bilmediği bir film geçer. Film, ham haldedir;üstelik finali de kayıptır. Ancak, Tyler'a göre bu film gelmiş geçmiş en korkunç korku filmidir ve Tyler, bu filmin yapımcıları ile tanışmaya kararlıdır. Haşarı oğlanımız dört arkadaşının aklını çelmek suretiyle bir kafile oluşturup, filmin çekildiği yeri ve yapımcısını bulmak üzere yola düşer. En kötü ihtimalle eğlenceli bir gençlik macerası yaşayacaklarını düşünen grup, güle oynaya geldikleri bu tepeden, bağıra çağıra kaçacaklardır. Çünkü film henüz bitmemiştir ve onlar setin tam ortasına gelmişlerdir. İyi bir film için her şeyin mübah olduğunu düşünen ruh hastası bir yapımcı, \"Bebekyüz\" isimli bir piskopatla 21. y. y. ın en kanlı filmlerine imza atmaktadır. Doğrudan DVD piyasası için hazırlanmış, başka bir ergen doğrama filmi. Kendi türü içinde hoş bir örnek. Ekimin kanlı filmlerinden."} +{"text":"Yıl milattan sonra 2834. İnsanlık, uzayda ulaşabileceği son noktaya ulaşmıştır. O son noktada, insanlığı çok eski bir kabus, Nephilim adıyla da bilinen, \"homo-technis\" lerden kurulu ordulara sahip, savaşçı bir uygarlık beklemektedir. İnsan imparatorlukları, Nephilim karşısında bir bir düşerken, kalan son insan kolonileri bu katliamdan kaçmak için her yolu dener. Derasi Vorde isimli eski bir adamcağız da bu ümitsiz savaşın askerlerinden biridir. Vorde, gemisi kaza yapınca ıssız bir gezegene düşer;kendisi farkında değildir ama kısa bir süre sonra evrenin son umudu haline gelecektir. Bütçesine bakmadan, çok işin altına girmeye çalışmış bir film. Görsel kalitesiyle, bundan 30 yıl öncesi için bile oldukça kötü bir örnek. B değil C sınıfı bilimkurgu filmlerinden. Kötü film meraklılarına, önerilir."} +{"text":"Buddy \"Aces\" Israel isminde bir itirafçı, devletin uzun zamandır peşinde olduğu bir mafya babası ile ilgili önemli bilgiler ortaya çıkarır. Tam bir bela haline gelmiş mafya liderinin bu itirafçının devletle yapmış olduğu ortaklığı öğrenmesi ile Buddy'nin hayatı tehlikeye girmiştir. Polis, Buddy'nin korunması için iki ajanını birden görevlendirir. Güvenli bir korunma ortamı yaratabilmek için üçlünün yola çıkması ile olaylar, tamamı ile yoldan çıkacaktır. Daha evvel Narc isminde bir film yönetmiş olan yönetmen Joe Carnahan, filmi için oldukça iddialı konuşuyor. Peckinpah gibi kült yönetmenlerden etkilendiğini saklamayan Carnahan, oldukça rafine bir aksiyon filmi yaptıklarını belirtiyor. Yönetmenin Görevimiz Tehlike 3 filmini reddettiğini de eklemeyi unutmayalım."} +{"text":"1927 Almanyasında genç bir şair olan Paul Krantz ve zengin bir aileden gelen Günther Scheller okul arkadaşı ve aynı zamanda çok iyi dostturlar. Günther, Paulü ailesinin Berlin dışındaki doğayla iç içe yazlıklarına davet eder. Daha önce Güntherin güzel kızkardeşi Hilde ile tanışmış ve çok etkilenmiş olan Paul, onu yeniden görmek umuduyla yazlığa gider. Hilde de oradadır. Paul ve Günther, kendi aralarında belirledikleri kuralları ve aşk odaklı ilkeleri bulunan bir İntihar Kulübü kurarlar. Orada kaldıkları günün ertesinde yazlık evlerinin bahçesinde bir parti vermeye karar verirler. Bu parti pek çoğu için unutulmaz anılara sebep olacağı gibi, sonrasında da telafisi mümkün olmayan yaralara yol açacaktır."} +{"text":"Çek sinemasının büyük ustası Jiri Menzel'in ilk uzun metrajı. Çek yazar Bohumil Hrabal'ın aynı adlı romanından uyarlanmış. Küçük bir istasyon kasabasında, istasyon çalışanlarının savaş sırasında yaşadıklarından bir kesiti insancıl bir biçimde aktarıyor izleyiciye. Kahramanımız Milos'un dışsesi ile Milos'u ve ailesini tanıtarak açılıyor film. Milos'un babası istasyondan emekli olmuş günlerini evde yatarak geçirmektedir ve onun bu hali kasaba ahalisinin tepkisini çekmektedir. Dedesi ise bir sihirbazdır, komutanını hipnotize edip savaştan kaçmıştır. Milos ise ergenlige yeni adım atmakta olan bir gençtir. Büyüme ve erkekliğini kanıtlama ile ilgili problemleri olduguna filmin ilerleyen bölümlerinde şahit oluruz. Savaşa kara mizahla bakan; bir ilk filmin naifliğinin yanı sıra yer yer şaşırtıcı derecede olgunluğu da içinde barındıran başarılı bir film. Aynı yıl yabancı film oskarını da almıştır ve \"Çek Yeni Dalgası\"nın önemli filmlerinden biridir."} +{"text":"Çocuk tiyatrosunda oyunculuk yapan Ali ve Can aynı evde yaşayan ve geçim sıkıntısı çeken iki kankadır. En büyük hayalleri iyi birer oyuncu olup sinema filmlerinde yer almaktır. Ama piyasada tek tanıdıkları kişi casting işleri yapan menajerleri Ceyda'dır. Ali ve Can günün birinde davetli olmadıkları bir film tanıtım partisine giderler. Amaçları \"Plajda\" isminde bir gençlik filmi çeken ünlü yönetmen Kemal Engin'e kendilerini göstermektir. Ama filmdeki tüm roller ayarlanmıştır ve sadece iki çirkin kadın oyuncuya ihitiyaç vardır. Aradıklarını bulamayan ikili parti çıkışı otoparkta bir anda mafya hesaplaşmasının ortasına düşerler. Menajerlerine yakarıp yalvaran ikili, kadın kılığına girerek film ekibine dahil olurlar. Bu arada filmin başrol oyuncusu Zeynep Nehir'le tanışan Can ona aşık olur. Bir yandan filmin çekimleri devam ederken bir yandan da mafya, çekimin yapıldığı otele gelir. İşler tamamen karışıp birbirine girer."} +{"text":"Bireyin otoriteye karşı olan direnişi ve baskıya gösterdiği tepkiyi en iyi anlatan romanlardan biri kuşkusuz George Orwell'ın yazdığı \"1984\"tür. Michael Radford'un sinema uyarlaması ise ne yazık ki kitabı kadar başarılı değil. Atom savaşından sonra dünya topu topu 3 güç halinde bölünmüştür. Bu güçler devamlı birbirleriyle savaş halindedir. Londra, Okyanusya'nın başkenti. Winston Smith ise Okyanusya'nın basit bürokratlarından biri. Okyanusya'da herkes otorite \"Büyük Birader\" tarafından izlenmekte ve kimse gizli bir harekette bulanamamakta. Smith bir gün böylesine umutsuz bir ortamda kendi üzerinde bir bakış hissediyor. Onun gibi çalışmakta olan Julia, Winston'a ilgi duyuyor çünkü. Birlikte büyük bir aşk yaşamaya başlayan çift Büyük Birader'in otoritesinden ve görüşünden kaçmaya çalışıyorlar. Oysa kimse gerçekte ondan kaçamaz. John Hurt ve Richard Burton gibi etkili oyuncuların başrolde olmasına rağmen filmi çok daha güzel olabilirdi."} +{"text":"Fears, medyanın \" gerçeklerle \" değil, \"gerçeğin üstünü örten\" hikayelerle ilgilendiği eleştrisini getirirken bir sindrella masalını da tersine çeviriyor. Bir gece fırtına nedeniyle tam önünde bir uçak düşünce üçkağıtçı Barnie Laplente'nin eline asla tekrarlamayacağı bir iyilik yapma fırsatı geçer. Refleks sayılabilecek bir davranışla yolcuları kurtarır. Bu arada biriki cüzdan çalmaktan da geri kalmaz. Ölümden kurtardığı yolculardan biri güzel televizyon muhabiri Glae'dir. Gale sağ kurtulanlarla Roportajlar yapmaya başlayınca ortaya yavaş yavaş bir imaj çıkar. Güzel muhabirin \" 104 no'lu uçağın meleği\" adını verdiği ve arkasında sindirella misali tek bir ayakkabısını bırakan bu gizemli kişinin kim olduğunu herkes merak etmektedir. Televizyon yöneticileri kahramanı bulana 1 milyon dolar vereceklarini vaad edince işler iyice karışır..."} +{"text":"İnsanlar birbirlerinin gerçek duygu ve düşüncelerini bilselerdi dost kalamazlardı. Peki ya biliyorlarsa? Nazım ve Süreyya evlilik aşamasındadırlar. Nazım, hayatından sıkılmış bir reklamcı, Süreyya ise ailesinin sağladığı imkanlarla son derece rahat bir hayat sürmüş, artık yapması gereken tek şeyin evlenmek olduğuna inanan bir kadındır. Sinema-televizyon eğitimi alan yakın arkadaşı Burcu kendilerine bitirme ödevi konusunda fikir sorunca Nazımın teklifiyle kendilerini çekmeye karar verirler. Her gece eve geldiklerinde üçü de birbirlerine o günle ilgili itiraflarda bulunacaklar ve tüm itiraflar kameraya kaydedilecektir. Biraz değişik ama eğlenceli bu fikirle hayatlarına devam ederken Süreyya arkadaşına sıra dışı bir teklifte bulunur. Burcu, Nazımın sadakatini sınamak için onu baştan çıkaracaktır. Burcu istemese de teklifi kabul eder. Kamera kayıttadır."} +{"text":"New York sokakları Erica Bain için hem evi hem de geçim kaynağıdır. Sevgili şehrinin seslerini ve hikayelerini sunucusu olduğu Street Walk adlı programı aracılığıyla radyo dinleyicileriyle paylaşmaktadır. Akşamları, hayatının aşkı olan nişanlısı David Kirmaninin yanına gider. Fakat Ericanın bildiği ve sevdiği her şey korkunç bir gecede elinden sökülüp alınır: Davidle birlikte uğradıkları apansız ve hunharca saldırı Davidin ölümüne, Ericanın da ölümün eşiğine gelmesine neden olur. Ericanın vücudundaki yaralar iyileşse de, daha derindeki yaralar kapanmaz. Davidi kaybetmenin yarattığı hüsrandan daha büyük olan tek şey, peşini asla bırakmayan dehşet verici korku hissidir. Bir zamanlar gezmeyi çok sevdiği şehir sokakları, hatta bunların en sıcak ve aşina olanları bile, artık yabancı ve tehditkar görünmektedir. Sonunda bu korku dayanılmaz bir hal alınca, Erica kendini ona karşı donanımlı kılacak bir şeyler yapmaya karar verir. Elindeki silah kendini soyut bir düşmana karşı korumanın somut bir yolu olurya da o böyle düşünür. İlk kez birini vurduğunda, öl ya da öldür durumu söz konusudur. İkinci kere de bir nefsi müdafaadıryoksa acaba kendini tehlikeden uzak tutmamayı mı seçmiştir? Bir zamanlar Ericanın kanını donduran korku yerini başka bir şeye bırakır; bir gece kendinden çalınan hayatı tekrar geri alma dürtüsüne, içinde olduğunu fark etmediği bir şeye dönüşür."} +{"text":"Maggie O'Connor'ın pratik yaşamında şeytanlar, iblisler, hayaletler gibi kavramlara, kısacası doğaüstü şeylere pek yer yoktur. Onun yaşamı New York'ta son derece yoğun bir hastanede geçmektedir. Orada hemşirelik yapan Maggie bir gün inatçı kızkardeşi Jenna'yı yağmurlu bir Noel akşamında kapısının eşiğinde görür. Jenna'nın yanında Cody isimli otistik bir çocuk vardır. Cody'yi alan Maggie onu çok sever ve üstelik ona çok da bağlanır. Aradan 6 yıl geçer. İkisi birbirlerine çok alışmışken Jenna aniden yine Maggie'nin yaşamına girer. Üstelik bu kez yanında gizemli kocası Eric Stark da vardır. Ve Eric bir ara fırsatını bulup Cody'yi kaçırır. Maggie çocuğun kendisinin olduğuna dair hiçbir yasal dayanağı olmamasına rağmen gizemli vakalarla uğraşan FBI ajanı John Travis'in ilgisini çeker. Çünkü kaçırılan Cody'nin doğumgünü, hala kayıp olan başka çocukların doğumgünüyle aynıdır."} +{"text":"A Horror movie of the soul diye tarif edilen Safe, şehir insanının güvenlik duygusuna son derece basit ve sade bir şekilde saldıran, modern dünyanın içindeki yalnızlığın dipsiz kuyusuna iterek boğmaya çalışan bir başyapıt. İnce, uzun, bembeyaz bir yemek masasında, tertemiz bir tabağın altından yavaşça beliren bir böcek gibi Kaliforniyada zengin bir ev kadını olan Carol Whiteın bu hayatta hiç bir eksiği yoktur. Parası da vardır, onu seven bir kocası da, güzel bir evi de Son derece güvenli bir hayat yaşamaktadır kendisi. Bir gün, Carolun burnuna, nerden geldiğini çözemediği kokular gelmeye başlar. Ardından, Carolun bu güvenli hayatının surları, başağrıları ile tehtid edilmeye başlar. Bu başağrıları gittikçe kriz nöbetlerine dönüşür. Carol durup durduk yerde ağlamaya başlar, histeri nöbetlerine girer ve bayılmalar başlar.. Doktorlar Carolun bu duruma bir çare veya sebep bulamaz Sonunda Carol, içinde bulunduğu durumu modern hayatın dikenleri olan aerosol gazları, sentetik kumaşlar ve egsoz dumanı gibi şeylere bağlar. Carol acaba deliriyor mu, bilinmeyen yeni bir hastalık mı çıkıyor, yoksa vücudu bir anda çevresel problemlere karşı aşırı hassasiyet göstermeye mi başlıyor meçhuldür. Belirsizliğin dehşeti ve bu fizyolojik çöküş, Carolun hayatını günden güne ezmektedir. Hikaye ilerledikçe Carol kendisi gibi başka insanların varlığını keşvedecek ve yavaş yavaş kendini hayattan izole edip, bu insanlarla beraber sonu meçhul bir hayat tarzına doğru karanlık bir yolculuğa başlayacaktır. Çok daha yavaş, küçük ve sade bir film olmakla beraber, filmin atmosferi Lorenzonun Yağındaki (1992) atmosfere yaklaşıyor. Julianna Moore sinema tarihine geçen bir performans sergiliyor. 90ların en sakin, en rahatsız edici ve en karanlık filmlerinden biri olan Safei izlerken kendi akli dengenizden şüphe etmeye hazır olun"} +{"text":"Melody Wilder, aynı gün içinde hem çalıştığı şirketteki sıkıcı işinden atılır, hem de aynı derecede sıkıcı sevgilisi tarafından terk edilir. Üçüncü darbe ise, kelimenin gerçek anlamıyla öldürücü bir darbedir. Doktor ona, ameliyat edilemeyen türden bir gırtlak kanseri olduğunu söylüyor. İki ay ömrü kalmış. Melody bunun üzerine düşünüp taşınıyor, ömür boyu biriktirdiği parayı çekip gününü gün etmeye karar veriyor. Büyük, çok güzel bir daire kiralıyor, bir sürü eşya alıyor, kredi kartlarını sonuna kadar kullanıyor. Bununla da yetinmiyor. O güne kadar herkesten Küçük Kibritçi Kız muamelesi gördüğü için hayattan başka yönlerden de tat almaya çalışıyor. Kapısına gelen meslek erbabı ile, mobilyaları taşıyan Rosco ve pizzacı kız Cookie ile ilişkiye giriyor. Dairesini mum ışığı ve egzotik çarşaflarla süslüyor. Böylece insanın vakti sınırlı olunca, para da önemini kaybedince, sınırsız imkanlara sahip olabileceğini birinci elden kanıtlıyor. Ama bütün bu imkanlar arasında Melody için en önemlisi, kırmızı gitarı. Kısa geri dönüşlerle gördüğümüz mutsuz çocukluğunda hep böyle bir elektro gitarın hayalini kurmuş. Redford The Guitarda sonunda kendi sesini bulan bir insanın hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Görmüş geçirmiş ve neredeyse dünyanın tüm şehirlerini gezmiş bir denizci olan Michael O'Hara, aradığı aşkı San Francisco'da bulur. Bir gece yolda karşılaşarak tanıştığı genç bir kadın silinmemek üzere aklına kazınır. Ancak bu kadın ünlü avukat Arthur Bannister'in eşidir. Evli bir kadınla anılmak istemeyen Michael ilk başlarda kendini uzak tutmaya çalışsa da Bannister çiftinin ısrarlarına çok fazla direnemez ve yapacakları yat tatilinde onlar için çalışmayı kabul eder. Elsa'ya olan aşkı yolculuk boyunca gün be gün büyüyen Michael birkaç hafta sonra Grisby adında garip bir adamla tanışır. Arthur Bannister'ın da arkadaşı olan bu garip adam kendisini öldürmesi karşılığında Michael'a 5000 dolar teklif eder. Başlangıçta teklifi reddetse de Elsa ile uzaklara kaçmak isteyen genç adam bir süre sonra kabul eder. Fakat bilmediği bir şey vardır. Grisby'nin planları Michael'ın başını büyük bir belaya sokacaktır. Orson Welles imzalı kült filmlerden biridir. Ayrıca kara filmin en iyi örneklerindendir."} +{"text":"Tüm dünyanın belki de en çok onurlandırılan çizgi roman yaratıcısı olarak yaşayıp ölmüş olan İtalyan Hugo Pratt'ın en sevilen karakteri Corto Maltese sonunda beyazperdede. Kendisine yakışan bir uzun metraj çizgi filmde vücut bulmuş olarak. 1918 yılında Asya bir kez daha kaosa gömülmüşdür. Dönemin meşhur trenleri Rusya, Sibirya ve Mançurya arasında gidip gelmektedir. Bunlar arasından amiral Kolchak'ınki devrim karşıtı hükümetin altınlarını taşımakta ve belayı mıknatıs gibi üzerine çekmektedir. Bu korkunç \"hazine avında\" Corto Maltese hayatının kurtaran Kızıl Fenerler'in yanında yer alır ve onlara yardım eder. Ezeli düşmanı Raspoutine'le birlikte Corto, Çin'in gizli topluluklarını keşfedecek, sapkın olduğu kadar çekici bir rus düşesi ile tanışacak; aralarında Cengiz Han'ın bir varisi ve Amerikalı bir havacının da bulunduğu sayısız insanın hayatından geçecek. Corto Maltese, Hugo Pratt'ın sinemaya ilk adaptasyonu değil. Pascal Morelli'den önce, 1990'da Pratt'ın son dönem eserlerinden \"Jesuit Joe\", Olivier Austen tarafından sinemaya uyarlanmıştı. Hugo Pratt'ın ayrıca sinema oyunculuğu da mevcut. Bunlar arasında Luigi Scattini'nin \"La nuit de la Haute Maree\"si ile Giancarlo Santi ile Santini Ferrucio'nun \"Caro lei quando c'era lui\"sinin yanısıra; \"Köprü Üstü Aşıkları\"yla hatırlayacağınız yönetmen Leos Carax'ın \"Kötü Kan\"ındaki mafya katili rolü de var."} +{"text":"Mahallesindeki Huckabeess marketler zincirinin daha fazla büyümesini engellemek için eylemler yapan çevreci Albert bir yandan da şiirlerini okuma çabasındadır. Bu çabaları pek de iyi karşılanmaz insanlar tarafından çünkü ne yazık ki kötü bir şairdir? Süper marketin halkla ilişkilerinden sorumlu Brad Stand ile anlaşma yolları ararken başına gelen olmadık tesadüflerin sebeplerini merak eder. Araştırmalarını yürütmeleri için bir dedektiflik bürosuna gider. Karı-koca varoluşcu dedektifler Bernard ve Vivian Jafte çifti çalışmalara başlar. İlk olarak Brad Stand? le olan anlaşmazlığın üzerine giden dedektiflere göre tesadüflerin temeli de bu anlaşmazlığa dayanmaktadır. Çok geçmeden Brad dedektifleri kendi tarafına çekince işler tamamen ters yönde ve bir o kadar da komikleşerek ilerler."} +{"text":"Gwen Cummings, New York'lu başarılı bir yazar ve aynı zamanda hızlı yaşamayı seven, herkesin favorisi bir parti kızıdır. Dans kulüpleri ve barlar arasında mekik dokuduğu bu yaşamını, çekici, yakışıklı ve hayatın vahşi yanlarına kendisi kadar tutkulu erkek arkadaşı Jasper ile paylaşmaktadır. Hayat Gwen için sadece eğlenmekten ibarettir. Ta ki kızkardeşi Lily'nin düğününde sarhoş olup limuzini kullanmaya kalkana kadar. Bu çirkin şovu Gwen'e mahkeme tarafından verilen 28 günlük rehabilitasyon cezasına mal olur. Burada Gwen, hiç alışık olmadığı kurallarla ve adetler ile tanışır. Ayrıca, Eddie, Gerhardt, Oliver, Andrea, Roshanda ve Bobbie Jean gibi dostlar edinir. Tam bir şehir kızı olan Gwen, onlara uymamakta kararlıdır. Ama bu kararlılığı, danışman Cornell ile tanışınca eski gücünü yitirmeye başlayacaktır. Cornell onu etrafına dikkatlice ördüğü savunma mekanizmalarından kurtarmaya başlayacak, ve gerçekten kim olduğunu düşünmeye zorlayacaktır."} +{"text":"Yakın gelecekte geçen aksiyon ve gerilim yüklü Deep Star Six denizin altındaki gizli bir askeri laboratuvarda yaşananları konu ediniyor. Okyanusun 6 mil dibinde bulunan Deep Star Six laboratuvarı denizin dibinde yaşam koşullarını oluşturmaya çalışan bilimsel bir ekibin araştırmalarına ev sahipliği yapmaktadır. Dr. Van Gelder ve ekibi, görevlerinin tamamlanmasına az bir süre kala okyanusun tabanında büyük bir mağara bulurlar. Mağarayı araştırmaya koyulan ekip bir süre sonra vahşi saldırılarla karşılaşacak ve bilinen yaşam formlarından tamamen farklı bir yaratık türüyle tanışacaktır. Tehdit bu kez uzayın değil denizin derinliklerinden gelmiştir. 13. Gün filmiyle korku sinemasının en çok iş yapan yapımlarından birine imza atan yönetmen Sean S. Cunningham'ım yönettiği DeepStar Six klostrofobik atmosferi ve gerilim dolu sahneleriyle öne çıkan başarılı bir bilim kurgu."} +{"text":"Sovyet Yahudilerin Direnişi, Sovyet Yahudilerini özgürleştirmek için başlanan otuz yıllık uluslararası hareketi, tarihsel kayda alan ilk retrospektif filmdir. Film aralarında Sovyet Gulag çalışma kamplarından kurtulmayı başarmış Naran Sharansky ve L. A. şehir yetkilisi Zev Yaroslavskynin de dahil olduğu aktivistlerin gözünden, Demir Perdenin her iki tarafındaki yaşananları anlatır. Film, kişisel bakış açısıyla kahramanlık, fedakarlık ve en nihayetinde özgürlüğü beyaz perdeye taşıyor. Sovyet Yahudilerin Direnişi, halk tarafından başlatılan aktivizm hareketinin kazandığı zafer ile ilgili bir film. Parası ve politik kuvveti olmayan sıradan insanların, evrensel ve şiddet içermeyen bir hareketi; etnik köken, ırk ve din gibi sınırları aşarak başarıyla gerçekleştirmeleri üzerine kurulu bir hikaye. Öğrenciler ve ev hanımlarının acemice başlattığı bir hareket, nihayetinde bir buçuk milyon Sovyet Yahudisini özgürlüğüne kavuşturuyor ve Sovyet Komünizminin delinmez gibi gözüken duvarında bir çatlak açıyordu."} +{"text":"Startup.com iki genç girişimci Kaleil Isaza Tuzman ve Tom Hermanın 1998 2000 yılları arasında Amerikada devlet dairelerinin sözleşme ve satınalmalarında kullacakları bir yazılım üretmek üzere kurulan govworks.comun belgeseli. 1998de Public Data Systems olarak kurulan şirket internetin patladığı yıllarda kendisini internet portalı olarak değiştirmeye çalışır. Ocak 2001 yılında kurucuları şirketi First Data Corporationa satarlar. Bu satış büyük bir zararla gerçekleşir. Hayatta oldukları 3 yıl boyunca 60 milyon USD harcadıkları tahmin edilmektedir. Bu filmin yapımcılığını Jehane Noujaim ve Chris Hegedus üstlenmiştir. Kaleil Isaza Tuzmanın Harvarddaki sınıf arkadaşı Noujaim, Goldman Sachsdaki işinden ayrıldıktan sonra govWorksu filme almaya başlamıştır. Bu filmin çekilmesinden sonra Tom Herman ve Kaleil Isaza Tuzman Recognition Group ve JumpTV.comda çalışmışlardır. -alıntı-"} +{"text":"Bir deniz kazasında oğlunu yiterin aristokrat bir ailenin son temsilcisi Lamia ile sahte araştırmacı bir Amerikalının öyküsü. Lamia, alt sınıftan gelen Haşmet Bey'in evlenme teklifine olumlu bakmaz. Gerçekte Haşmet Bey, Lamia'nın yalısına göz dikmiştir. Amacı, yalıyı kundaklayıp sigorta parasına el koymak ve bu arara da arsayı yabancı bir şirkete satmayı planlamaktır. Lamia ise Haşmet Bey'in bu satış önerisine sürekli direnir. Bu arada hiç hesapta olmayan bir Amerikalı, sahte araştırmacı kimliğiyle Lamia'yı ziyaret eder. Amerikalının karanlık işlerle uğraşan uluslararası bir şirketle ilişkileri vardır. Lamia'yı ziyaret etmesinin nedeni ise, kadının evlilik dışı bir ilişkiden doğurduğu ve yıllar önce denizden boğulduğunu sandığı oğluyla ilgili haber getirmesidir. İddiaya göre Lamia'nın oğlu Haldun ölmemiştir. Lamia, Amerikalının da yardımıyla araştırmaya başlar."} +{"text":"Almanya'da turist olan iki Amerikalı kız, ve bir Japon, tuhaf bir doktorun esiri oluyorlar. Doktor onlar üzerinde hiç inanamayacakları şeyler deneyecektir. Pek çok ülkede yasaklanan, çoğu izlemesi zor sahnesiyle ve konusuyla marjinal bir film. Yakın dönem istismar sinemasının önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen ve hastalıklı bir bilim adamının yaptığı korkunç deneyleri anlatan filmin tüm ipucu aslında isminde yatıyor. Tabii ki oluşturulmaya çalışılan yaratığın ilk anda hafızanızda oluşan kadar mizah içerikli bir görüntü olmadığı kesin. İşte biz de bu filmi mide bulandırıcı ve rahatsız edici olarak addediyoruz. Tom Sixin hiç vakit kaybetmeden ikincisini çektiği ve üçüncüsünü de çekeceğini açıkladığı The Human Centipede, vahşet sinemasının yeni neferlerinden."} +{"text":"Profesör Philip Brainard kendisini bilime ve düşünmeye adamıştır. Günlük yaşam pek ilgisini çekmez. Çevresinde dalgın olarak adlandırılan profesör, çok sevdiği nişanlısı Sara ile evlenecekleri günü iki kez unutmuştur. Ona bu önemli tarihi unutturan ise Weebo adını verdiği yüksek voltajlı uçan robotuyla yapacağı keşiftir. Profesör Brainard, yeni bir enerji kaynağı üzerinde çalışmaktadır. Eğer bu kaynağı keşfedebilirse bilim dünyasında bir devrim yaratacak ve nişanlısı Sara'nın başkanlık yaptığı Medfield Koleji'nide mali krizden kurtaracaktır. Her şey yolunda gittiğinden profesör ve Sara, üçüncü kez evlenme girişiminde bulunmaya karar verirler. Profesör, bu kararı verdiği gün labaratuvarında çalışırken uzun süredir yaptığı çalışmalar nihayet meyvesini verir ve mucize bir madde keşfeder. Yeşil olan bu madde görünüşte lastiğe benzemektedir fakat yerçekimini ortadan kaldırma özelliğine sahiptir. Profesör buna \"Flubber\" adını verir."} +{"text":"Ortalama bir zekaya sahip olan sakar Seymour, Mushnickin çiçekçi dükkanında çalışır. Boş zamanlarında deneyler yaparken, yeni bir bitki türü geliştirir. Sevgilisi Audreye atfen Audrey Jr. adını verdiği bu çiçeğin kendisine büyük ün ve servet getireceğini umar. Ama mutasyona uğramış bu bitki, kanla ve insan etiyle beslenmektedir! Üstelik konuşmaktadır da: Besle beni! Besle beni!. Şansız Seymour çok geçmeden bitkisini birkaç insanın bedeniyle beslemek durumunda kalır. Fakat bir sure sonra bitki çiçek açtığında, kurbanlarının suratlarının çiçeklerin üstünde belirmeye başladığını fark eder. İstanbul Festivalinde Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile onurlandırılan yönetmen Roger Cormanın kült filmi Küçük Korku Dükkanı, Jack Nicholsonun da oyunculuk kariyerinde önemli bir yer tutar. Daha sonra hazırlanan müzikali de çok başarılı olmuş ve uzun yıllar sahnelenmiştir. Sadece iki günde ve çok küçük bir bütçeyle çekilen film B-türü bir korku başyapıtı olarak nitelendirilir."} +{"text":"Bir dizi insan ölecekleri ana ilişkin tehlikeli cep telefonu mesajları almaktadırlar. Mesajlar silinebilse de, telefon numarası ekranda kalmaktadır. Beth Raymond birkaç gün arayla iki arkadaşının korkunç bir şekilde can verişlerine tanık olarak ciddi şok yaşar. Daha da rahatsız edici olanı, her ikisinin de cep telefonlarına mesaj geldiğini bilmesidir. Arkadaşları bu mesajlarda yaşayacakları korku dolu son anlarının kaydını dinlemişlerdir. olanaksız gibi görünse de, bu mesajlar ölmelerinden günler önce gelmiştir, ama her iki ölüm de tam olarak mesajın söylediği anda ve şekilde gerçekleşmiştir. Polis, Bethin aklını yitirmiş olduğunu düşünse de Detektif Jack Andrews ona inanmaktadır çünkü kendi kız kardeşi de, Bethin arkadaşlarının ölümüyle büyük benzerlikler gösteren feci bir kazada yaşamını yitirmiştir. çeviri."} +{"text":"Orfeo Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde tramvay kondüktörüdür. Çevresinde bir playboy olarak tanınan Orfeo, Mira ile nişanlıdır ama sürekli olarak ondan kaçar çünkü çevresinde onca kadın varken evliliğin kendisi için henüz erken olduğunu düşünür. Rio'da karnaval mevsimi gelmiştir. Karnavala katılmayı planlayan Orfeo nikah yüzüğü almak için ayırdığı para ile rehinciye vermiş olduğu gitarını geri alır. Karnaval sırasında Eurydice'i görür ve ona aşık olur. Eurydice de köyündeki aşığını terkederek Rio'ya kaçmıştır. Ancak öfkeli aşığı \"ölüm meleği\" kıyafetinde peşine düşmüştür. Orfeo'nun tüm çabaları Eurydice'i eski aşığının gazabından korumaya yetmez. Öfkeli aşık ortaya çıkar ve Eurydice'i öldürür. Aşkını geri getirme umudu ile Orfeo \"cehennem\" e girer."} +{"text":"Annesiyle yaşayan orta yaşlı adamdır Elling. Onu kaybedince durumla başedemez ve zaten zengin Norveç hükümeti bu tür insanlar için her an 'yardıma' hazır olduğu için kahramanımız kendini bir kliniğe yatırılmış olarak bulur. Oda arkadaşı Kjell, orta yaşlı, kafayı sekse takmış ancak hayatında bir kadınla birlikte olamamış bir adamdır. İkili en sonunda serbest kalırlar. Bir gözetmenin kontrolünde Oslo'da bir apartman dairesinde yaşamaya başlarlar. Kjell üst kattaki komşularına aşık olur. Elling'in en büyük korkusu ise tekrar kliniğe kapatılmaktır. Sonunda kendisini şiir yazmaya verir. İki asosyal kahramanın sosyal yaşama geçme çabalarıyla bireysel yalnızlığı ve dostluk ilişkisini anlatan film en iyi yabancı film dalında Oscar adayı olmuştu."} +{"text":"Bay ve Bayan Arpel, sessiz sedasız bir semtte, aşırı derecede modern bir evde oturmaktadırlar. Bu fazlasıyla iyi tasarlanmış evrende oyun, şans, mizah gibi şeylere yer yoktur. Oğulları Gerard ise bu durumdan çok bunalmaktadır. Ama amcası Bay Hulot imdadına yetişir. Nevi şahsına münhasır kişiliği ve uygunsuz tavırlarıyla Bay Hulot; konforlu, yüksek teknoloji ürünü, nezih komşuluklarla örülü bir ortamda giderek kaybolmakta olan sempatik ve sıcak bir dünyadan gelmektedir. Bu yüzden Bay Hulot, Arpellerin evinde tamamen uygunsuz durmaktadır ve Plastac Şirketinde de sorunlar yaratmaktadır; ama bütün bunlar, yeğenini çok eğlendirmektedir. Eksantrik Hulot, steril modernizm tarzını eleştiriyor. Film olağanüstü hafif görünüşünün yanında entelektüel keyiflere yolculuğa çıkarıyor."} +{"text":"Melanie Parks boşanmış, bekar bir kadın. Arkadaşlarına ayıracak zamanı olmayan bu işkolik kadının hayatındaki en önemli şey oğlu Sammy. Melanie, hayatının en önemli iş görüşmesini yapacağı gün, oğluna bakmak zorunda kalıyor ve bütün gün boyunca hayatının anlamsızlığının ayrımına varıyor.. Bu arada Jack Taylor'ın durumu da farklı değil. Yeni bir evlilik yapmış olan eski karısı, kızını bir haftalığına bakması için Jack'e veriyor.. Bu iki insan, Melanie ve Jack, birbirlerini hiç tanımıyorlar günün başında, oysa saatler ilerledikçe, ve sokaklarda insanlar aktıkça, adım adım, ve elbetteki tesadüfi olarak birbirlerine doğru yol alıyorlar. Geçmiş yılların Rock Hudson-Doris Day romantik komedilerine benzetilen \"Güzel Bir Gün\" ın yönetmenliğini ise \"Restorasyon\" filminden hatırlayacağınız Michael Hoffman üstlenmiş."} +{"text":"Bu gerilim dolu psiko-seksüel korku filmi, ustura gibi keskin bir ihtiras, delilik ve cinayet öyküsüdür. Cinsel yönden düş kırıklığına uğramış bir eş ve anne olan Kate Miller, onu tatmin etmeyen erotik yaşamından yakınmak üzere, muayenesi Manhattanda bulunan pek revaçtaki psikiyatrı Dr. Robert Elliottı ziyaret eder. Bir yabancıyla tatmin edici bir cinsel ilişki içinde geçirdiği öğleden sonranın ardından Kate, adamın binasının asansöründe usturalı sarışın bir kadın tarafından öldürülür. Katili şöyle bir gören sarışın fahişe Liz, hem baş zanlı, hem de katilin yeni hedefi haline gelir. Polis onun öyküsüne inanmaya hiç de gönüllü olmadığı için, Liz, psikopatı yakalamak üzere Katein oğlu Peterla güçbirliği yapar."} +{"text":"Cinayetin sırrını birlikte çözmek zorundalar... Çok geç olmadan Lise öğrencisi Nick Powell, yakışıklı, başarılı ve geleceği parlak bir gençtir. Londraya gidip yazarlık eğitimi almak için para biriktirmektedir. En yakın arkadaşı Petein Annie adında serseri bir kıza borcu vardır. Nick arkadaşını rahat bırakması için Annieye istediği parayı öder. Ancak ufak bir soygun sırasında erkek arkadaşı ile beraber polise ihbar edilince Annie yeniden Petee musallat olur. Fakat onları Nick ihbar etmiştir. Genç adam bir gece vahşi bir saldırıya uğrar ve ölüme terk edilir... Fakat aslında ölmemiştir. İki dünya arasında bir hayalet olarak sıkışmıştır. Ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi okula gittiğinde hiç kimse onu görememekte ya da işitememektedir. Onu kurtarabilecek tek kişi olan Annie hariç!"} +{"text":"Film 1948 yılında ABD'de bir askeri üste 6 ana karakter etrafında gelişir. Iktidarsız ve gizli eşcinsel olan Binbaşı Weldon Penderton güzel, dişilik dolu ama henüz olgunlaşmamış karısı Leonora 'yı mutlu edememektedir. Şımarık ve seks düşkünü bir kadın olan Leonora, masasının çekmecesinde çıplak erkek resimleri saklayan, gizli eşcinselliğini bastırmak için pek de beceremediği erkeksi sporlara aşırı düşkünlük gösteren kocasını her fırsatta aşağılamaya ve küçük düşürmeye bayılır. Bu arada kocasını yakın dostları ve lojman komşuları olan Yarbay Morris Langdon 'la aldatır. Yarbayın karısı Alison Langdon ise bebekleri öldükten sonra bunalıma girerek sinir hastası olmuş bir kadındır; evlerinde kalan Filipinli gey hizmetkarla sohbet ederek ve dertleşerek teselli bulmaya, mutlu olmaya çalışır. Altıncı karakter ise binbaşının hayranlık duyduğu esmer yakışıklı bir er olan L. G. Williams 'tır. O ise kadın iç çamaşırlarına düşkün bir fetişist, teşhirci ve röntgencidir. Geceleri gizlice Leonora'yı gözetler, bazen çırılçıplak ata biner. Er Williams'ın kendisini değil de karısı Leonora'yı seçmesi binbaşıyı çılgına çevirir..."} +{"text":"Hz. Muhammed'in hayatını, İslamiyetin doğuşu ve yükselişini, İslam tarihinin önemli dönüm noktalar��nı tarihi bir perspektiften ele alan belgesel; İslam dininin ve medeniyetinin insanlık tarihi açısından önemini ve etkisini anlatıyor. Robert Gardner tarafından çekilen ve ikisi türk olmak üzere dünyaca ünlü 10 teolog tarafından hazırlanan belgesel, objektifliği ve içeriği bakımından literatürdeki en başarılı eserlerden biridir. 3 ana bölümden oluşan belgeselin son bölümü Osmanlı tarihine ayrılmıştır. Sanat tarihinden sosyolojik incelemelere, din tarihinden siyasi gelişim süreçlerine kadar çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Amerikan PBS televizyonunun çektiği belgeselden kisa alintilar: - İslam, insanlık tarihinin en büyük başarılarından biri. - Onlar Rönesansın tohumlarını Leonardo Da Vincinin doğumundan 600 yıl önce ekenlerdi. - Hastaları iyileştirmeyi, hesap için kullanmak üzere numaraları biz onlardan öğrendik. - Dünyadaki tüm kültürler İslam tarafından şekillendirildi."} +{"text":"Applesead isimli animenin devam filmi ya da devamı desek daha doğru olur. Bu kez, çok daha kaliteli grafikler ve neredeyse tamamen 3D bir çalışma var karşımızda. John Woo, aksiyon sahnelerinin kareografisinde şahsen çalışmış. Konudan çok bahsetmeme gerek yok. Zira, beyninizden çok gözleriniz için hazırlanmış bir yapım. Ancak yine de felsefi göndermeler sezebilenler olmuş bu yapımda da. Saygıyla karşılıyorum. Appleseed'deki olayların üzerinden sayılı zaman geçmiş. Bu kez eski aşıklarımız Briareos Hecatonchires ve Deunan Knute'un arasına, Briareos'un insan bedeninden klonlanmış bir Briorid giriyor. Ancak, kıskançlık ve çekişme yok bu üçlünün arasında. Daha ziyade, bizi biz yapan genlerimiz midir, sorgulaması var. Bunun ötesinde gerçekten harika bir seyirlik olduğunu söylemem gerek. Alışıldık anime dinamiklerinin dışında bir aksiyon duygusuna sahip, kaliteli yapımlardan."} +{"text":"Gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir. 1957 yılında alt sınıftan, ayakkabısı bile olmayan Mexico Monterrey'li bir grup fakir çocuk 13 maç üst üste kazanarak ve Küçükler Dünya Serisi'nde kaydedilmiş tek mükemmel oyunu gerçekleştirerek tüm dünyayı şok etmiştir. Başlarında bir rahip ve derbeder durumdaki eski bir Major Lig oyuncusu bulunan bu çocuklar şampiyonluk maçı için ABD'nin güneyinden geçerek Williamsport'a doğru bir yolculuğa çıkarlar. Neredeyse sınırdışı edilmek, bazı restoranlara sahiplerinin bağnazlığı yüzünden alınmamak ya da belli bazı otobüslerde yolculuk edememek gibi bir sürü zorlukla karşılaşırlar. Hiç bir zaman inançlarını kaybetmezler ve zamanla iki ulusun da gönüllerini kazanmayı başarırlar. \"Rudy\", \"Hoosiers\", \"Coach Carter\" ve \"Friday Night Lights\" filmlerinin izinden giden heyecanlandırıcı, ilham verici bir film."} +{"text":"Bir iddia sonucunda verdikleri cinsel fetihlerini ve aktivitelerini gizlice filme çekme kararları felaketle sonuçlanan zengin delikanlılardan oluşan bir grup arkadaş hakkında cool ve stilize bir ilk film Ukala ve şımarık gençlerden oluşan, ergenlikle gerçek anlamıyla erkek olma arasında sıkışıp kalmış bir arkadaş grubu, Helsinki deki bir liseden mezun olmak üzeredir. Anne ve babasını daha küçükken kaybeden Taavi, aile malikanesini ve zenginliği miras almıştır. Elinde istediği kadar parası ve yaşayacak bir malikanesi bulunan Taavi ve arkadaşlarını başı boş bir yaz beklemektedir. İçkinin ve hatunların eksik olmadığı mezuniyet partisinde, Taavi takıntılı bir şekilde herşeyi videoya kaydeder. Herkes sızınca da, arkadaşını bir kızla sevişirken filme alır. Ertesi sabah, gençler hep birlikte kaseti seyrettikten sonra, birbirlerine meydan okumaya karar verirler. Her biri cinsel fetihlerini filme alıp gruba seyrettirecek ve sonunda kaseti en iyi olan bir ödül kazanacaktır: mezun olan en başarılı öğrenciye verilen heykelciktir bu. Ancak bu kararları, özgüvenli hallerini sarsmaya başlar ve bu dış görünümün arkasından belirsizlikler ve krizler ortaya çıkar. Bu çocukça macera kısa sürede karanlık bir yolculuğa dönüşür."} +{"text":"Kendilerine 18ler Takımı adını takmış lise mezunu dört genç, üniversite sınavlarını bir türlü kazanamamakta ve askere gitme korkusu yaşamaktadırlar. Ne yapıp edip sınavları kazanma ve bir süreliğine de olsa askerlikten yırtma telaşına düşmüşlerken, aralarına özel bir amaçla giren Deren adında güzeller güzeli bir kız yüzünden, kendilerini bir anda akıl almaz olayların ve ilginç rastlantıların içinde bulurlar. Filmde bir ruh çağırma seansı sırasında edindikleri gizemli bir bilginin peşine düşerek kendilerini ıssız bir ormanın ta orta yerinde bulan altı gencin, hem hayatta kalmak hemde başlarına bela olan bavuldan kurtulmak için verdikleri gerilim dolu mücadele korku, komedi ve macera gibi popüler türükler üzerine kurulu güzel bir gençlik filmi!"} +{"text":"1. Dünya Savaşı bütün hızıyla sürerken Charlie de acemi bir piyade olarak Amerikan ordusunda görev yapmaktadır. Ordudaki talimler sonrasında yorgunluk içinde uykuya dalar. Uyandığında ise kendini Fransız siperlerinde Almanlara karşı savaşmaya giden bir Amerikalı asker olarak bulacaktır. Siperdeki sığnağa yerleşmesi için bir çavuş onu yönlendirir. Charlie'nin asker giysilerinden fare kapanı ve rende gibi ilginç aletler sarkmaktadır. Rendeyi duvardaki bir çiviye tutturup sırtını kaşımak için kullanır. O ranzasına yerleştiği sırada, askerlere posta gelir. Postası olmayan Charlie, evden gelen mektuplar ve taze kekler ile neşelenen askerleri hüzünle izler. Askerlerden birine sevgilisinden gelen mektubu sanki kendisininmiş gibi askerin omzu üzerinden onunla birlikte okumaya devam ederken sonunda ona da bir posta gelir."} +{"text":"Kendi halinde, oldukça mütevazi bir yaşam süren Muharrem, dini inançları çok kuvvetli bir insandır. Öyle ki, gece gündüz sürekli ibadet etmekte, cinsellikten uzak, içine dönük bir hayat yaşamaktadır. Bütün bu özellikleri, çevresindeki insanlar tarafından büyük bir güvenilirlik kazanmasına neden olur. Bu durum, varlıklı bir tarikat şeyhinin dikkatini çeker ve Muharrem'in güvenilirliğini, tarikatın sayısız mülkünün kiralarının toplanması için kullanmaya karar verir. Birdenbire bambaşka bir dünyanın içine giriveren Muharrem için sahip olduğu değerler yavaş yavaş sarsılmaya başlar. Modern dünyanın içinde bulunduğu karmaşa, onun yıllardır alışık olmadığı kadar yıpratıcıdır. Ama işin kötüsü artık o da, bu dünyanın getirilerinden kendini uzak tutamaz. Yönetmenliğini Özer Kızıltan'ın yaptığı Takva'nın Toronto Film Festivali'nde Kültürel Yenilik Ödülü'nü aldığını da ekleyelim."} +{"text":"Isabel Coixet, Wim Wenders, Fernando Leon de Aranoa, Mariano Barroso ve Javier Corcuera bağımsız sağlık ajansı Sınır Tanımayan Doktorlar ve Javier Bardemin şirketi Pinguin Films ile el ele vererek Afrikada ve Latin Amerikada ihmal edilen, tecavüze ve saldırıya uğrayan ve yaşamlarını vahşetten kaçmaya çalışarak acı ve korku içinde devam ettiren insanların öykülerini kayda almışlar. Görünmeyenler, görmek istemediğimiz, ancak korku ve tedirginliklerimizin içinde hep varolan gerçekler hakkında. Bu film hikayelerin hikayesi; daha önce duymuş olsak bile, birçoğumuzun zihninin ücra köşelerine iterek unutmayı tercih ettiği hikayelerin bildirisi. Kayıtsızlığımızın susturduklarına ses verme çabası. Görünmeyenler aynı zamanda gerçeklere sırt çevirmeyenlere mütevazı bir teşekkür niteliğinde. Hepsinden önemlisi, söz konusu beş yönetmenin, bu insanların hikayelerini görünür kılma istekleri ve gerçek olduklarını düşünmek istemediğimiz için göremez olduğumuz bu hikayelere ışık tutmaları. Görünmeyenler en özünde, birçok insanın yardıma muhtaç yaşadığı bu dünyada sert bir uyanış çağrısı."} +{"text":"Tiana isimli genç ve güzel bir prensesle prenslik günlerine dönmek için umutsuzca çabalayan yüssüz bir kurbağa gecenin birinde karşılaşırlar. Tiana, kurbağacığa acır ve onu bir kerecik olsun öpmeye razı olur. Ancak, ortada bir sorun vardır; zira öpücükten sonra Tiana'da bir kurbağaya dönüşür. Hem de çok güzel bir kurbağa :) İki kurbağa neler olup bittiğini anlamak için New Orleans bataklıklarında yaşayan cadı doktoru bulmak zorundadır. Walt-Disney stüdyoları, alıştığımız \"Prenses ve Bir Kurbağa\" masalını, 21. y. y. caz dünyasının kalbi New-Orleans'ın kendine has atmosferi ile harmanlamış. Sonuçta da ortaya son derece \"siyahi\" bir macera çıkmış. Karakterlerin tamamı, Afro-Amerikan tiplemeler temel alınarak yaratılmış. Stüdyoların uzun zamandır, klasik animasyon tekniği ile hazırlanmış bir ürün ortaya koymadıkları düşünülürse son derece, sevindirici bir gelişme. Ayrıca müziklerin tamamı Oscar ödülü sahibi Randy Newman tarafından düzenlenmiş."} +{"text":"Alan Cumming' in ilk yönettiği sinema filmi olan ve \"Suffering Man's Charity\" adıyla da bilinen filmde Cumming müziğe büyük hayranlığı olan fakir çocuklara öğretmenlik yapan başarısız besteci John Vandermark'ı canlandırıyor. Bir yazar olduğunu iddia eden amatör Sebastian St. Germain'in hayatına girişiyle, Valdermark ona yardım etmek için elinden geleni yapmaya başlar. Fakat derneğinin amaç dışı kullanılmasıyla beraber Valdermark mutsuzlaşır. Bardağı taşıran son damla ise kasabanın bütün kadınlarının Sebastian' la ilişki kurmaları ve nazik ev sahibine bir hurda bile bırakmamalarıdır. Karakteri değişen açıkgöz John' ın dönüşümüyle doğa üstü olaylar serisi başlar. İçinde Edgar Allen Poe' nun \"Geveze Yürek\" adlı hikayesi ve Joseph Losey ile Harold Pinter' in 1960'lar klasiği \"Hizmetçi\" filminin yansımaları da olan \"Hayalet Yazar\" izleyene keyifli bir tiyatral canlılık sunuyor."} +{"text":"Polonyalı vatansever Miss Mueller gizli ajan olarak çalışmaktadır ve Çarlık Rusyası'ndaki tutuklu arkadaşlarına yardım edebilmek için bu ülkeye güvenli bir şekilde girmenin çeşitli yollarını araştırmaktadır. Seyahat etmekte olan Amerikalı Georg Alexander ile tanışır ve Rusya'ya girebilmek için onun yardımını ister. Georg yardım etmeyi kabul eder ve onun kendi pasaportuyla karısıymış gibi seyahat etmesini sağlar ancak sınırı geçtikten sonra Miss Mueller'in kimliği Rus ajan Walter Franck tarafından tespit edilir. Birtakım karışıklıklardan sonra sıkı bir şekilde korunan grandükü davası için ikna etmeyi başarır ve grandük Miss Mueller'in vatandaşlarına merhamet sözü verir. Miss Mueller ve Alexander sahte evliliklerini gerçeğe dönüştürme niyetiyle Polonya'ya geri dönerler. Çeviri: afelka"} +{"text":"Küçük Kelly ve Lynn Farmerın ailesi borç içindedir, bütün işler kötü gitmektedir ve Farmerlar evlerini de kaybetmek üzeredirler. Kızlar biraz araştırınca tüm bu kötülüklerin Agatha Teyzelerinin başının altından çıktığını anlarlar. Yıllar önce büyük bir tesadüf eseri bulduğu ay taşı sayesinde doğaüstü güçlere sahip olan Agatha Teyze, karşı konulamaz şekilde kötülük yapma dürtüsüne kapılmış bir cadıdır. Büyük güçlerini aile üyeleri de dahil her önüne çıkana acı ve sıkıntı vermek için kullanan teyzenin son kurbanı Farmerlardır. Küçük kızlar hem evlerini kurtarmak hem de Agatha Teyzenin bir aynaya hapsettiği ikiz kız kardeşi Sylvia Teyzeyi serbest bırakmak için kolları sıvarlar. Yolda karşılaştıkları Bay N ve Oscar da Kelly ve Lynne yardımcı olmak için onlara katılır."} +{"text":"Cradle of Fear dört bölümden oluşuyor:İlk bölümde erkek arkadaş aramaya bir bara giden iki kızdan biri, rastlantı eseri, The man te karar kılıyor. Fakat tam iş üstündeyken şeytana dönen adamdan hamile kalıyor. İkinci bölümde iki kız, yaşlı bir adamın evini soymaya giriyorlar fakat yaşlı adamı öldürüyorlar. Tabi bu hırsları cezasız kalmıyor. Üçüncü bölümde bir kaza sonucu bir bacağını kaybeden adam, doktorunun tavsiyesiyle! kopan bacağın yerine dikilmesi için başka bir bacak arıyor. Bunun için cinayet işleyen adam sonunda isteğine kavuşuyor ama yeni bacağı başına bela oluyor. Son bölümde ise, güvenli internet sağlamakta görevli bir şirkette çalışan Richard, araştırdığı sitelerdeki şiddet içeriğine kafayı takıyor. snuff görüntülerin sunulduğu sitede bir odaya kapatılan kurbana sizin seçtiğiniz silah ve yöntemlerle işkence yapılıyor. Bu siteye bağımlı olan Richard gitgide kafayı sıyırıyor ve ilk deneyini ofiste bir kız üzerinde yapıyor. Devamlı siteye girmeye çabalayan Richard gerçeklikle bağını koparıyor. İşini ve evini kaybediyor. Nihayet siteye ulaşabildiğinde kurbanın kendisi olduğunu farkediyor..."} +{"text":"Ailesinin kendisine büyük bir para bırakarak terk ettiği K ile tüm ailesini bir trafik kazasında kaybetmiş olan Cream, birbirleriyle lisede tanışırlar. Bir süre sonra, Cream Knin evine taşınır ve ikili bazen abi ve kızkardeş, bazen baba ve kız, bazense karı ve koca olarak yaşamaya başlarlar. K, Creama büyük bir aşk beslemektedir ve Creamın sürekli erkek arkadaş değiştirmesini, uzaktan sakin bir şekilde izlemektedir. Ta ki ölümcül bir hastalığı olduğunu ve sadece birkaç ayı kaldığını öğrenene kadar. Şimdi sevdiği kadın için bir şeyler yapma vakti gelmiştir, çünkü geçmişte yaşadıklarının da etkisiyle Cream yalnız bırakılmaktan çok korkmaktadır. Bunu iyi bilen K, öleceği gerçeğini Creamdan saklayarak, onu sağlıklı ve iyi bir erkekle evlendirmek için araştırmalara başlar. Ancak onun çabalamasına gerek kalmadan, Cream mesleğinde başarılı bir doktor olan Ju-hwana aşık olduğunu söyler. Bu Knin kalbini paramparça etse de, sevdiği kadının hayatını mahvetmemek için bu ilişkiyi kabul eder ve Creama olan gerçek duygularını hiçbir şekilde açıklamaz."} +{"text":"30lu yıllarda Mançurya-Kore civarlarında bilinen üç tane tehlikeli adam vardır. Bu üç adamdan biri adaletin yanında, diğeri suçun ve paranın yanında, bir diğeri ise rüzgar hangi yönden eserse onun yanındadır. Japonya için çok önemli bir harita, trenle ilgili kişiye teslim edilmek üzere yola çıkar. Bu istihbaratı alan Koreliler haritayı ele geçirmek için bölgenin en iyi silahşörlerinden Won Park Doyu tutar. O esnada başka bir yerde de haritayı çalmak için bölgenin en azılı haydutu Yi Park Chang çok zengin biri tarafından kiralanır. Ama çapulcu ve saf görünümüyle Goo Yoon Tae sırf nakit sıkıntısından dolayı haritanın olduğu treni soyar. Haritanın varlığından habersiz içinde değerli mücevheratların ve haritanın olduğu çantayla beraber kaçmaya başladığında peşine nasıl bir bela taktığının farkında değildir."} +{"text":"Shin-Ae isimli bir kadın ve onun tek çocuğu Güney Korenin küçük bir kasabası olan Milyanga taşınırlar. Kocası yakın bir zamanda ölmüş olan Shin-Ae oğluyla birlikte, ölen kocasının doğduğu bölgede yeni bir başlangıç yapmaya karar vermiştir. Milyanga girerken, Shin-Aenin arabası kırsal otobanda bozulur. Milyangdan Jong-chan isimli yerli bir tamirciyi, arabasını tamir etmesi için getirir. Farklı sosyal çevrelerden gelmelerine rağmen, ikili birbirlerinde huzuru bulduklarını keşfederler. Çok geçmeden trajedi Shin-Aeyi oğlunun kaçırılmasıyla beraber yeniden bulur. Shin-Ae ikinci bir açıklanamaz trajediyle başa çıkarken, yaşamının karanlığında bir yerlerde yatan aydınlığı bulmak için arkadaşı Jong-chanın yardımını kabul eder. Secret Sunshine bir kadının, trajedilerle başa çıkmaya çalışmasının hikayesini anlatıyor. Filmin yönetmeni daha önce Oasis Peppermint Candy ve Green Fish gibi önemli filmlere de imza atan Korenin itibarlı yönetmenlerinden Chang-dong Lee. Dipnot: Bu filmdeki performansıyla Do-yeon Jeon, 2007 Cannes Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü almıştır."} +{"text":"Bir İtalyan yönetmenden Fransız tarihi. Tarih içinde insan ilişkilerinin nasıl değiştiğine işaret eder, bunu tiplerle, müziklerle, danslarla anlatır. İnsanlar üzerinden dönemlere, topluluklara, siyasi görüşlere, akımlara göndermelerle doludur. Fransa'nın 1930'lardan 80'lere olan tüm değişimini izleme olanağı sağlar. Fransa bir balo salonudur, garson devlettir, orkestra hükümetleri temsil eder. 1930'larda halkla aynı seviyede olan hükümeti Alman işgali sırasında göremeyiz, savaş sonrası, 50'lerde Blue Boys Band adıyla bir Amerikan orkestrası olarak ve halktan biraz daha yükselerek 80'lerde artık iyice uzaklaşıp salonun ikinci katına çıkacak olan yola da çıkmış olurlar. En İyi Yönetmen, En İyi Film ve En İyi Müzik ödüllerine layık görülmüş, \"tiyatrovari bir şölen\" filmi. Arşivlik."} +{"text":"Film 1980lerin ortalarına doğru New Yorkun gece kulübü çevrelerinde nam salan ve club kültürünün yükselişinde büyük rolü olan Michael Aligin gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Alig rolünde, Evde Tek Başına serisinden hatırladığımız eski dostumuz Macaulay Culkini görmek, filmin en hoş yanlarından biri. Taşradan New Yorka tam anlamıyla şahane olabilmek için gelen toy Michael, parti dünyasının tuhaf kraliçesi eşcinsel James St. Jamesi tanır tanımaz ona hayran oluyor ve onun nasıl popüler olunur? konulu kişisel eğitiminden geçtikten sonra hızla zirveye tırmanıyor. Parti Canavarı, tek bir kişinin yükselişi ve düşüşüyle ilgileniyor gibi gözükse de aslında gece hayatı, uyuşturucular ve kaybolan hayatlar üzerinden dönemin ruhunu dan vermeye çalışıyor, ama tabii ki bir dönem filmi olma gibi bir iddiası yok."} +{"text":"Cameron Kincaid, kazananın film okulundan tam burs kazanacağı lise kısa film yarışmasına katılacaktır. Hem okulda öğrenciler tarafından hem de evde üvey babası tarafından horlanan Cameron, sinemayı, filmleri çok sevmesine rağmen bir film çekmek konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Bir gün sinema salonunda perdedeki aktörlere bağırıp çağıran kişinin daha önce Yurttaş Kane filminde çalıştığını öğrenir ve onun yardımını kullanabileceğini umarak ona yaklaşır. Sinema başyapıtlarından biri olan \"Yurttaş Kane\" filminin ekibinde çalıştığı günlere özlem duyan Flash ise Cameron ile tanışınca o günlerdeki heyecanını yeniden yaşamaya başlar. Birkaç şişe burbon ve puro karşılığında ona yardımcı olmaya razı olur. En sonunda bakım evlerinde kalan yaşlıların ne kadar kötü bakıldığına dair bir belgesel yapmaya karar verirler. Cameron, şehirdeki en iyi ve en yaşlı film ekibiyle kısa filminin çekimlerine başlar."} +{"text":"Tom Stall, sakin bir Amerikan kasabasında, örnek bir yaşam sürmektedir. Ailesine olan bağlılığı ve çevresindekilere olan saygılı davranışlarıyla tanınır. Fakat bir gün başına bela olan serserilere haddini bildirince, işler değişir. Medya aradığı kahramanı, New York kökenli bir mafya ise yıllardır aradığı katili bulmuştur. Bu küçük olayın ardından Tom'un karanlık geçmişi bir anda ortaya çıkar. Mütevazi aile babası, kendisinin ve ailesinin sağlığı için mafyanın üzerine gitmek ve müthiş bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. David Cronenberg'in John Wagner ve Vince Locke'un kült grafik romanından uyarladığı çalışma son derece güçlü bir öyküye sahip. Suç, geçmiş, intikam gibi kavramlarla örülü, uzun süre aklınızdan silemeyeceğiniz, nefis bir gerilim filmi."} +{"text":"Juni gözüpek ve zeki bir çocuk dedektiftir. Kayıp oyuncakları bulur, oyun dünyasındaki esrarengiz olayları çözer. Ancak bu kez çok ciddi bir problemle yüzyüze gelmiştir. Oyuncakçı adlı esrarengiz biri; görsel gerçeğe dayanan yeni bir bilgisayar oyunu icat etmiştir, oynamaya başlayan bütün çocukları esir almakta adeta kölesi haline getirmektedir. Gizemi çözmek için oyuna katılan kızkardeşinin de bu sanal dünyada esir kaldığını öğrenen Juni; hem kız kardeşini hem de tüm çocukları kurtarmak için oyunun içine girer. Burada büyülü, şaşırtıcı, gerçeküstü bir dünyayla ve başka çocuklarla karşılaşacak; tehlikeli sıradışı maceralara koşacaktır. Genç oyuncularının başarısı ve görsel efektleriyle de dikkat çeken film gösterimdeyken hayli izleyici çekmişti."} +{"text":"Aşk ve savaş üzerine alışılmadık derecede sevimli, zeki ve komik bir film. Guguk Kuşu, Rus askerlerin Finli keskin nişancılara taktığı addır. Eylül 1944. Finlandiya, SSCB ile bir ateşkes antlaşması imzalayarak savaştan çekilir. Ama nefretin anlamsızlığının büsbütün ortaya çıktığı bir yerde, gözden ırak bir çiftlikte kıstırılmış olan filmin ana karakterleri bu gerçekten haberdar değildir. Gizli servisin tutukladığı Rus yüzbaşı İvan ile Finli keskin nişancı Veiko talihin bir cilvesi olarak aynı yere sığınmak zorunda kalır; burası, onlara düşman değil de birer erkek gözüyle bakan Anni adlı genç Lapon kadının çiftliğidir. Üçü, birkaç gün aynı yerde birlikte yaşamak zorunda kalır. Herbiri yalnızca kendi anadilini konuşabildiği için, kimi komik, kimi trajik müthiş yanlış anlamalar ortaya çıkar"} +{"text":"Wassup Rockers, Güney Los Angelesda yaşayan bir grup El Salvador göçmeni Latino genci konu alıyor. Kendi çete dolu mahallelerinin baskın kültürü olan hip-hopa takılmaktansa dar pantolonlar giyiyor, hardcore punk dinliyor ve kay kay yapıyorlar. Hayatta kalabilmek her gün verdikleri bir mücadele. Rockerlar bir gün otobüse binerek Beverly Hills Lisesinin önündeki meşhur Dokuz Merdivende kaymaya giderler. Orada onlara bir grup kız asılır. Ancak birden işler kötüye gitmeye başlar. Zengin çocuklar tarafından rahatsız edilirler ve Beverly Hills polisi peşlerine düşer. Rockerlar izlerini kaybettirmek için, evden eve, bahçeden bahçeye kaçarak yabancı oldukları bu zengin dünyasının altını üstüne getirirler. Tek istedikleri hayatlarını değiştirecek olan bu yolculuğun sonunda eve varabilmektir. Kids ve Bully gibi filmleri ve klasikleşmiş fotoğraf derlemeleriyle, farklı alt-kültürlerden gençlerin dünyasını betimlemekteki becerisini kanıtlayan Larry Clark, bu sefer Los Angelesın gettolarında yaşayan gençlerin hayatlarına çeviriyor kamerasını. Clarkın çizdiği portre, tıpkı kült filmi Kidsde olduğu gibi, hem iç burkucu hem kışkırtıcı hem de tuhaf bir şekilde romantik"} +{"text":"Surfs Up/Neşeli Dalgalar rekabet dolu, yüksek oktanlı sörf dünyasının perde arkasını anlatan bir animasyon aksiyon-komedi. Filmin esas karakteri olan ergenlik çağındaki Rockhopper türü penguen Cody Maverick ilk profesyonel yarışmasına katılacak, yeni ve yükselmekte olan bir sörfçüdür. Bu deneyimini belgelemek için peşinden ayrılmayan bir kamera ekibiyle birlikte, Büyük Z Surf Yarışmasına katılmak üzere, ailesinden ve Antarktika-Buztanbul şehrindeki evinden Pen Gu Adasına doğru yola çıkar. Cody seyahati sırasında, sörf manyağı Tavuk Joe, ünlü sörf organizatörü Reggie Belafonte, yetenek avcısı Mikey Abromowitz, ve şevkli cankurtaran Lani Aliikaiyla tanışır. Hepsi de Codynin zaman zaman biraz yanlış yönlere sapan sörf tutkusunu fark ederler. Cody kazanmanın kendisine istediği hayranlık ve saygıyı getireceğini düşünse de, gözden düşmüş eski bir sörfçüyle beklenmedik bir şekilde yüz yüze gelince kendi yolunu bulmaya başlar ve kazanmanın her zaman yarışı birinci sırada bitirmek anlamına gelmediğini keşfeder."} +{"text":"Telefon seksinin beylik açılış sorusu olan Üzerinde Ne Var?, GQ dergisinde yayınlanan bir makalenin başlığına yerleşti ve bu makale Alvarezin senaryosunun da ilham kaynağı oldu. Sosyal ilişkileri son derece zayıf olan genç yazar Davy Mitchell ve baskın karakterli ağabeyi Sean, Davynin henüz yayınlanmamış kitabını tanıtım amacıyla New Mexiconun küçük kasabalarını turlamaya karar verirler. Uyumsuz karakterlere sahip iki kardeşin arasındaki gerilim yolculuk boyunca giderek artarken ve bu durum, içine kapanık Davyyi iyice yalnızlaştırırken, bir gün Davynin otel odasındaki telefonu çalar. Bu esrarengiz telefon, Davynin hayatında ani bir değişime neden olur. Hattın diğer ucundaki çekici sesin sahibi Nicole, telefonda sevişmeyi teklif ederek Davynin hayatında sürpriz gelişmelerin önünü açar. Brian Geraghtynin olağanüstü oyunculuğuyla damgasını vurduğu film, erkekliğin basmakalıp normlarını altüst ederken, mizahı da duygusallığı da hiç elden bırakmıyor."} +{"text":"Yongho, 20 yıl sonra okul arkadaşlarının düzenlediği bir pikniğine katılmıştır. Ama gerek tuhaf davranışları, gerek kabalığı, gerekse anlamsızca attığı çığlıklarla herkesi şaşırtır. Aradan geçen 20 yılın onu değiştirdiği açıktır. Yongho ile tanışın.. Gezi Fotoğraf Makinesi Hayat Güzel İtiraf Duacı Asker Ziyareti Piknik gibi yedi bölümden oluşan Peppermint Candy, Yonghonun hayatından kesitleri geri dönüşlerle anlatan mükemmel bir film. Hikayeyi sondan anlatan filmlerin hepsini bir kenara bırakıp, Yonghonun trajedisini bu tarzda yapılmış en iyi film olarak adlandırmak mümkün. Askerliği, aşkı, evliliği, çocuğu, köpeği, mesleği, arkadaşları ile Yonghonun hayat öyküsü sıradan gibi görünse de, sıradanlığını yaşayan pek çok insanın karşılaştığı, kimi zaman sıra dışı sayılabilecek ayrıntılar, hatalar, pişmanlıklarla ve en önemlisi yazıp yöneten Chang-dong Leenin çamura bulanmış destansı anlatımıyla o kadar güçlü ki.. Finalden başlayıp başlangıçta biten filmin tersten giden yapısı, benzerlerinden kesinlikle farklı. Hikayenin sonunu daha filmin başında görmek izleyeni filmden soğutmuyor, aksine önce saatler, sonra aylar, yıllar başa alınmaya başladıkça bu dram gücüne güç, esrarına esrar katıyor. Yedi öyküyü izledikçe sorular birer birer cevap bulmaya, ayrıntılar anlam kazanmaya, yeni sorular cevap aramaya başlıyor. Chang-dong Lee bölümler arası geçişleri ise filmin en önemli metaforu olan trenleri kullanarak yapmış. Tren olgusunun çok manidar olduğu filmlerden biriyle daha karşı karşıyayız.. O trenler ki bazen hızlı, bazen yavaş, çoğu zaman düz ama bazen de ters giderler. İşte bu yedi bölüm arası geçişlerde harika müzikler, harika manzaralar eşliğinde filmin akışına da uygun olarak tersine ilerleyen trenin önünden bakarak ilerliyoruz. Bu geçişler 1996 yapımı Lars Von Trier filmi Breaking The Waves'teki episode aralarını hatırlatıyor sanki. . O trenler aynı zamanda belli bir yol üzerinde gidip, belli bir yere sabit raylar üzerinde seyrederler. Bu kesinlik bile trenlerin zaman ve kader kavramlarının metaforu olmasına yeter de artar. Yonghonun öyküsünün muhtelif yerlerinde karşılaştığı trenler, ona zamanın ne kadar hızla ilerlediğini ve kaderini ne ölçüde etkilediğini hatırlatan referanslar.80li yıllar pek çok insanın damağında nane şekeri tadı bırakmıştır. Ama yine pek çok ülkenin siyasi çalkalanmalarına da sahne olmuş kritik zaman dilimlerindendir. Film, İtiraf ve Duacı bölümlerinde o yılların Koresine de uzanarak üniversite olaylarını fon ediniyor. Zaten filmin kilit noktası olan pek çok olaya, Yonghonun dibe vuruşuna zemin hazırlayan çarpıcı okumalara bu iki bölümde tanık olmaktayız. Yürekleri parçalayan bir aşk hikayesi, ihanetler, işkenceler, travmalar, Yonghoyu bataklığa gömülmüş bir kral, alternatif bir Forrest Gump, zaman değirmenleri altında kalmış bir Don Kişot yapmaya yetiyor. Tüm bunların sahiciliğini sağlamada aslan payı Leeden sonra aktör Kyung-gu Sola ait.. Bu muhteşem oyunculuk üzerine ne söylense boş. Sıradan dış görünüşü ile kaybeden, zavallı duruşu ne kadar doğruysa, içindeki fırtınaları yansıtma ve film bittiğinde bile hala gizemini koruma duruşu da o kadar doğru. Oyunculuğa gönül vermiş, veya oyunculuk izlemeyi seven herkesin hayatında bir kez de olsa bu kompozisyonu görmesi gerek. Peppermint Candy, kritik sorunlara, idealleri ve zorunlulukları arasında ikiye bölünmüş, dönüşüm geçirmiş ve rahatsızlaşmış bir bireyin gözünden çok çarpıcı şekilde bakan bir başyapıt. Başladığı yerde biten, bittiği yerde başlayan, nane şekeri, tren, bisiklet, köpek, fotoğraf makinesi gibi bir dolu metaforun kullanımındaki boşlukları izleyiciye bırakmış, Güney Kore sinemasının en iyi 10 filminden biri.. Geri almadan, kesinlikle bir kerede izleyin, bitince isterseniz daha sonra yine izleyin. Yongho ile tanışın.."} +{"text":"Film, güney ve kuzey kore arasında yer alan sivil bölgede, müthiş bir hoovercraft kovalamacısıyla başlıyor. Ve aksiyon bitiş jeneriğine kadar nefes aldırmadan değişik coğrafyalarda, güzel kadınlar eşliğinde devam ediyor. Yeni bir Pierce Brosnan= James Bond filmi daha. Hong Kong, Küba ve Londra arasında mekik dokuyarak kötü bir haini ve onun yol açmak istediği dehşet savaşı önlemeye çalışıyor James Bond. Yolculuğunda ise ona Jinx ve Miranda Frost adında iki güzel Bond kızı eşlik ediyor. Tehlikeli derecede megoloman Gustav Graves ve acımasız sağ kolu Zao'yu durdurmak için Bond, İzlandaya hainin inine gider, ki burası buzdan bir şatodur. Film başladığı gibi yine korede ama çarpıcı bir sonla biter. Filmin yönetmeni Bir Zamanlar Savaşçıydılar, Mulholland Falls ve Örümceğin Maskesi filmlerinden tanıdığımız Lee Tamahori. Yapım, Pierce Brosnan'ın 4. Bond filmi. Oyuncu son film için zamanının %110'unu film için harcadığını belirtiyor ve ortaya çıkan işten son derece memnun, bu filmde Bond filmleri efsanesinin çıtasını iyice yükselttiklerini belirtiyor. Bu filmin senaryosunun da diğer Bond filmlerinden farklı olduğu açıklanıyor. İlk defa bu filmde ajan işi bırakır gibi olup tekrar eski gücünü toplayıp oyuna geri dönüyormuş. İlk defa bir Bond kızını oynayan Halle Berry' de böyle bir rolü oynamaktan çok mutlu olduğunu söyleyip, bu filmin de tipik bir Bond filmi olduğunu, ama yönetmenin filme modern bir kalite kattığını ekliyor."} +{"text":"İki Akademi Ödülü adayı film, bir lise basketbol takımının Eyalet Şampiyonu olmasına giden zafer yolunun gerilim ve heyecan dolu hikayesi! Oyunun ritmini yakalayan hızlı çekimler, Hackman, Hershey ve Hopper'dan yoğun, kalp atışlarını hızlandırıcı performanslarla dolu Hoosiers, spor filmlerini, tekrar tanımladı, onları tekrar tekrar alkışlamamızı sağladı. Hackman, hatalarla dolu geçmişinin onu sahip olabileceği son şans olan bir takıma getirdiği Norman Dale'dir. Takım üyelerinin pek hoş karşılamadığı, Buz gibi bir öğretmen arkadaşının olduğu, ve kasaba sakinlerinin nerdeyse onu kovdurduğu ortamda Dale, oyuna olan aşkı ve inanılmaz dayanıklılığı sayesinde ayakta kalmayı başarır. Ama takımın kalbini kazanmak, küçük kasaba takımlarının büyük çaptaki rakipleriyle olanmaçlarının olacağı bir dünyada savaşın sadece yarısını oluşturmaktadır... ve ezilmiş bir yabancı acaba tüm bir bölgenin gururunu ayağa kaldırabilecek midir? Hoosiers \"maçı açık farkla kazanıyor\" -Washington Post"} +{"text":"Mutlu ve huzurlu görünen bir kasaba, aslında onu çevreleyen ormanın verdiği dehşeti yaşamaktadır. Ormanda, tam olarak ne olduklarını bilemeseler de onlara korku dolu bir yaşantı sürdüren yaratıklar vardır. Bu yaratıklar ve kasabalılar arasında garip bir tür anlaşma vardır, kasabalılar ormandan uzak durdukça yaratıklar da kasabaya bulaşmamaktadır. Ancak bir gün, meraklı Lucius Hunt, ormanı keşfetmeye karar verir. Bu hareketi, taraflar arasındaki gizemli anlaşmayı bozacak ve yaratıkların kasabaya gelmesine sebep olacaktır. 6. His, Ölümsüz ve İşaretler ile gerilim ve fantastik öğeleri başarıyla birleştirerek büyük beğeni toplayan yönetmen M. Night Shyamalan, Village ile de hem türün meraklılarını, hem de kendi takipçilerini oldukça heyecanlı bir bekleyişe soktu."} +{"text":"Phil televizyonda hava durumu sunan ve ülke çapında bir şöhreti yakalamanın eşiğindeki bir spikerdir. Kamera önünde herkese mavi boncuk dağıtırken, gerçek hayatında burnu yukarda, benmerkezcil ve snop biridir. Aşağılamaktan kendini alamadığı kameranı Larry ve yapımcısı Rita'yla birlikte Pensilvanya'nın küçük bir kasabasına günübirlik gidip kış şenliklerine katılması gerekir. Buradaki insanların naifliği ve küçük dünyası Phil'in miğdesini bulandırmaktadır. Tek arzusu bir an önce haberin çekimlerini tamamlayıp geri dönmektir. Ancak aniden çıkan bir kar fırtınası yolları tıkar. Ertesi sabah kaldığı otel odasında gözlerini açan Phil'e kaderin müthiş bir oyunu olacaktır: kendini beğenmiş kahramanımız, nefret ettiği o aynı günü, tekrar tekrar yaşamak zorundadır! İki yıldızın, özellikle Bill Murray ve yanısıra Andie MacDowell'ın tüm yeteneklerini sergileme imkanı buldukları, herkes tarafından her daim sevilen, unutulmaz bir komedi."} +{"text":"Yakın gelecekte Japonya'da, hükümet gençlerin neden olduğu şiddet eğlemlerinin önüne geçememektedir. Öğretmenler, aileler kısacası tüm toplum gençliğin yarattığı korku bulutuna teslim olmuştur. Japon hükümeti olayların kızışmasının ardından \"Battle Royale\" denilen kanunları kabul etmiştir. \"Battle Royale\" kanunlarına göre her yıl ülke içinden rastgele bir lise sınıfı seçilir ve bu sınıfın öğrencileri yerini yine hükümetten kimsenin bilmediği bir adaya götürülürler. Bu seneki \"Battle Royale\" için Nobu'nun sınıfı seçilir. Nobu ve arkadaşları hükümet tarafından \"Battle Royale\" adasına kaçırılırlar. Adada onları öğretmenleri Takeshi karşılar ve oynayacakları oyunun kurallarını açıklar. Kurallar basittir, Nobu ve 41 arkadaşından sadece bir kişi adadan canlı ayrılabilecektir. Hükümet gençlerin herbirine, içinde farklı silahlar ve yeterli yiyecek bulunan bir çanta verir. Gençler, adadan canlı çıkabilmek için 3 gün içinde birbirlerini öldürmek zorundadırlar..."} +{"text":"Londra... Sisleriyle ve Big Ben'iyle ünlü şehir.. \"Ada\"nın kalbi, beyni... Avrupa'nın \"köşesinde\" yer aldığı için \"Angle - Terre\" adını almış bu ada-ülkede insanoğlunun uygarlığı öyle bir hızla gelişmiştir ki, son vahşi kurdun öldürülmesinin üzerinden yaklaşık bir asır geçmiştir. Kurtların kökünü kurutmaktan daha zor olan, laneti yok etmektir oysa... Kurtadamların lanetini... Amerika'dan gelen iki genç öğrenci, İngiltere kırsalında ne olduğunu anladıkları bir yaratığın saldırısına uğrar. Arkadaşını bu saldırı sonucu kaybeden David ise hayatta kaldığına pişman olacaktır. Çünkü, lanet artık onun da kanına girmiştir. Kurtadam da ölmüş ve hayatı sona erdiğinde vücudu insan formunu geri kazanmıştır. Köylüler, böyle bir yaratığın varlığını inkar eder. Hastaneye yatırılan David, rüyasında kendini dört ayak üzerinde koşarak avlanırken görür; kan ter içinde uyanır. Başucunda bulduğu güzel hemşire Alex, kabusun etkisini dindirebilecek yegane kişidir. Turistik gezisi kanlı bir öyküye dönüşen David, Alex'le yakınlaşarak kendini toparlamaya çalışır. Fakat, aşkın bile üstesinde gelemeyeceği bir alınyazısı vardır artık: Dolunayla birlikte kasıla kasıla ellerinin birer pençeye dönüşmesini, bedeninin hayvanlaşmasını dehşet içinde seyreder. Kıllarla kaplanan vücudu vahşi dürtülerle Londra gecelri içinde kendine av arar. Metroda, kuytularda, köşebaşlarında... Hafızası ile ilgili probleleri vardır David'in. Bu yüzden, önceleri emin olamaz. Acaba gerçeten kendisi midir şehre musallat olan hayvan? Öte dünya ile bu dünya arasında sıkışmış ruhlarla karşılaşınca anlar herşeyi: Kurtadamlar tarafında öldürlenler, varlık ile yokluk arasında sıkışıp kalmaktadır. Yitirdiği arkadaşı da, kendisinin öldürdüğü zavallılar da, birer hortlak görünümünde karşısına çıkıp konuşurlar onunla. Filmin finali, bir sinema salonunda tetiklenir: Scotlan Yard alarmdadır ve ne idüğü anlaşılmayan o tuhaf kurt öldürülecektir - gözleri yaşlı bir hemşirenin itirazlarına rağmen. 1981 yapımı filmin en önemli özelliklerinde biri, başarılı makyaj efektleriyle dolu sahneleri kendine has bir mizahla harmanlamış olması idi. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Tiziano Sclavi 1986 yılında Dylan Dog'un ilk serüvenini yazarken John Landis imzalı Kurtadam Londra'da ona hayli ilham vermişti. Hem genel atmosferiyle, hem de olayların geçtiği şehirle..."} +{"text":"1920'lerin New York'unda geçen bu film genç ve idealist bir oyun yazarı olan David Shayne'in hikayesini anlatıyor. Yapımcı Julian Marx sonunda aradığı finansı bulur ama iyilik meleği olan kişi gangster Nick Valenti'den başkası değildir. Aralarındaki anlaşma gereği ünlü gangsterin sevgilisi olan Olive Neal önemli bir rola sahiptir. Ancak genç fıstık, berbat bir oyuncu olmanın ötesinde hiç de bir psikiyatrist rolü için uygun değildir. Bu ilişkilerin içine düşen David böylece Broadway'in sihri içerisinde kaybolurken, uzatmalı kız arkadaşı Ellen'i ihmal etmeye başlar. Bu arada oyuna birbirinden renkli ve problemli karakterlerin katılması sonucu ortaya çıkan karmaşa, genç oyun yazarını, sanat ile hayatın kendisi arasında seçim yapma aşamasına getirecektir. Eşsiz Woody Allen'dan, bir kere daha unutulmaz bir komedi. Kaçırmayın..."} +{"text":"Tuna nehri yakınlarındaki Amerikalı havacılarının kaldığı esir kampı Stalag 17'den kaçmaya çalışanlardan hiç kimse başarılı olamamıştır. Aralarında bilmedikleri bir casus, olan biten herşeyi daha olmadan Alman askerlerine yetiştirmektedir. Yüzbaşı Dunbar, esir kampına geldiğinde askerler, onu ele vermeden muhbiri açığa çıkartmalı ve SS subayları onu almaya gelmeden kamptan kaçırmalıdırlar. Almanlarla iyi geçinen biri üstünde kuşkular yoğunlaşır ve birgün onu hep birlikte döverler ama o suçsuzdur ve suçsuz olduğunu da ancak asıl casusun ortaya çıkmasıyla kanıtlayacağını bilmektedir. Barakalarında yaşanan bir dizi ilginç olay onun dikkatinden kaçmaz. Kısa bir süre sonra casusun kim olduğunu öğrenir. Yüzbaşı Dunbar'ın kamptan kaçırılması için onu kullanmaya karar verirler..."} +{"text":"Levefre operasını terk edip gittiğinde varisleri Andre ve Firmin beklenenden çabuk harekete geçip operayı yeniden canlandırmaya karar verir. İlk yaptıkları yeni bir yönetmen bulmaktır ve göreve Victome Raoul de Changy getirilir. Hemen bir gala gecesi tertip eden Raoul, gösterinin yıldızı soprano operada bir hayalet olduğunu iddia edip kaçınca yeni bir yıldız seçmek zorunda kalır. Koro şarkıcılarından biri olan ve gizemli bir öğretmenden dersler alan Christine kusursuz tercihtir. Galada büyük bir başarıya imza atılınca operanın eski yıldızı rolünü isteyerek döner. Raoul ise çocukluğundan beri kendisine aşık olan genç Christine'e nihayet kollarını açmıştır. Ancak olup bitenlere seyirci kalmaya niyetli olmayan gizemli öğretmenin sırrı hala saklıdır. Gaston Leroux'un romanından Andrew Lloyd Webber tarafından müzikale uyarlanan ölümsüz eser Operadaki Hayalet nihayet beyazperdedeki yerini, üstelik üç Oscar adaylığıyla, aldı."} +{"text":"2006 yılında tüm dünya ülkelerinde hasılat rekorları kıran, yılın en çok seyirci toplayan filmi ünvanını kazanan Pirates of the Caribbean: Dead Mans Chestin kaldığı yerden devam eden üçüncü filmin konusu şöyle: Kaptan Jack Sparrowu, Davy Jonesun sandığındaki akıllara zarar tuzaktan kurtarıp özgürlüğüne kavuşturmaya kararlı olan Will Turner ile Elizabeth Swann, çaresizlik içinde Kaptan Barbossa ile ittifak yaparlar. Doğu Hindistan Ticaret Şirketinin kontrolü altında olan Davy Jonesun ürkütücü görünümlü hayalet gemisi The Flying Dutchman, dünyanın b��tün denizlerini kasıp kavurmaktadır. İhanet, vefasızlık ve dönekliğin kol gezdiği vahşi denizlerde yelken açan korsanlarımızın yolu egzotik Singapura düşer. Burada sevimli ve kurnaz Çinli korsan Sao Feng ile karşılaşırlar. Dünyanın sonu olarak tanımlanan uzakdoğu okyanuslarındaki bu nihai savaşta terazinin dengeleri ortadadır. Korsanların her biri sadece kendi hayatı ve kaderi için taraf olmakla kalmayacak; aynı zamanda özgürlük sevdalısı korsan yaşam tarzının geleceğini kurtarma mücadelesi verecektir."} +{"text":"Ünlü gerilim romanları hazar Mort Rainey, yeni kitabı üzerinde çalışmak üzere göl kıyısındaki ıssız evine çekilmiştir. Karısından yeni ayrılmış olan Mort, bir türlü kafasını toplayıp çalışamamaktadır. Bir gün garip görünüşlü John Shooter adında bir adam ziyarete gelir. Adamın iddiasına göre Mort, onun bir kısa öyküsünü çalarak kendi imzasıyla yayınlatmıştır. Shooter'ın uyarıları kısa zamanda tehditlere dönüşünce, Mort bir özel dedektiften yardım ister. Tüm yardımlara rağmen Shooter'ın durdurulamaması, olayların çığrından çıkmasına yol açacaktır. Panik Odası'nın yazarı David Koepp, bir Stephen King romanını başarıyla senaryolaştırmış ve yönetmen koltuğuna da bizzat kendisi oturmuş. Oscar adayı Johnny Depp'e, Oscar ödüllü Timothy Hutton ve usta aktör John Turturro eşlik ediyor."} +{"text":"Acı veren bir ayrılığın değiştirdiği keyifli bir hayat hikayesi... Yaşadığı aşk acısı nedeni ile sıkıntılı günler geçiren Ben Willis, Güzel Sanatlar'da okuyan bir resim öğrencisidir. Sıkıntılı günler engel olamadığı bir alışkanlığa tutulmasına neden olur: bir türlü uyuyamamaktadır. Bir süre sonra bu soruna bir çare bulabilmek ve zamanını faydalı bir şekilde geçirebilmek için bir süpermarketin gece vardiyasında çalışmaya karar verir. İlk başlarda sıkıcı görünen sekiz saatlik bu mesai, çalışma arkadaşlarını tanımaya başladıkça ilginç ve keyifli bir maceraya dönüşür. Her biri dışarıdan bakıldığında son derece sıkıcı görünen bu işi, zaman kavramını unutarak eğlenceye çevirmiştir. Kimisi koridorlarda kaykayla kayarak eğlenir, kimi dövüş sanatlarındaki maharetini sergiler... Ben de, zaman kavramını unutarak çevresindeki insanları ve güzellikleri tanımaya başlayacaktır. En çok ilgisini çekense güzel ve sessiz kasiyer Sharon'dır. İlk olarak 18 dakikalık bir kısa film olarak çekilen Zamana Güzellik Kat, 2006 yılında En İyi Kısa Film dalında Oscar'a aday gösterilmişti. Film, 26. Uluslararası Film Festivali'nde Altın Lale için de yarıştı."} +{"text":"DVD ve 2CD olarak iki ayrı şekilde yayınlanan Live In London albümü sanatçının 12 Temmuz 2008de Londra O2 Arenada verdiği konserin canlı kayıtlarından oluşuyor. Albüm haline getirilen ve izleyicilerin arasında Pink Floyd grubundan David Gilmourun da yer aldığı bu üç saatlik özel konserde 73 yaşındaki efsanevi müzisyenin nefes kesen performansına şahit olacaksınız. Live In London Leonard Cohenin 2004 yılında yayınlanan 11. stüdyo albümü Dear Heather albümünden bu yana yayınlayacağı ilk albüm olacak. Albümde Leonard Cohenin efsaneleşmiş şarkıları; Dance Me To The End Of Love, Everybody Knows, First We Take Manhattan ve tabiki bir Cohen klasiği sayılan Hallelujah gibi şarkıların canlı kayıtları yer alıyor. Müzik yazarları ve yorumcular tarafından 80den fazla beş yıldızlı eleştiri alan bu konser, sanatçının 40 yılı aşkın süreye yayılan repertuarında yer alan en sevilen şarkılarının canlı performanslarını içeriyor 2CDlik albümle birlikte özel fotoğraflardan oluşan 12 sayfalık kitapçık da bu albümde. Leonard Cohen / Live In London DVD Dance Me To The End Of Love The Future Ain't No Cure For Love Bird On The Wire Everybody Knows In My Secret Life Who By Fire Hey, That's No Way To Say Goodbye Anthem Introduction Tower Of Song Suzanne The Gypsy's Wife Boogie Street Hallelujah Democracy I'm Your Man Recitation w/ N. L. Take This Waltz So Long, Marianne First We Take Manhattan Sisters Of Mercy If It Be Your Will Closing Time I Tried To Leave You Wither Thou Goest"} +{"text":"Uzman Çavuş Ernest G. Bilko askerliği neredeyse kumarhaneye çevirmiştir, askerler her gün eğlenir, yerler, içerler ve tabiki bahis oynarlar, büyük bir kumarbaz olan Bilko ayrıcada oldukça hilecidir. Her tür bahisi oynar, tabi ordudaki herkesde öyle, Bilko askerlerle gününü iyi geçirirken ne zaman John T. Hall kontrole gelse her şey oldukça disiplinli bir orduymuş gibi gösterirler. Bunun dışında Bilko bir kaç kez nikah günü gelmesine rağmen evlenememiş fakat sevgilisini kumar oynayarak ikna etmişdir. Bir günse Albay Colin şehre gelir fakat John Bilko`nun ismini söyleyince Colin hemen onlarla gelir, çünkü zamanında Colin Bilko yüzünden başı çok dert çekmiştir ve ondan intikam almak istemektedir. Bu sefer o kendisiyle iki teğmen Oster ve Monday `ide Bilkonun yanlışlarını ortaya çıkarmak ve onu işten çıkarmak için uğraşmaları için getimiştir. Ayrlca Colin onun sevgilisinide elde etmeye çalışır."} +{"text":"Gerçek bir hayat hikayesinden yola çıkan film, İstanbulda yaşayan Alman bir kadının, Petranın, sıradışı yaşamını konu eder. Hayatındaki ani iniş çıkışlarla, zaman zaman sanki bir senaryoyu takip ettiğimizi bize düşündürten bu sıradışı hikayenin başrol oyuncusu, aslında gerçek yaşamın bir başka yüzünü gösterir bizlere: En nihayetinde hiçbir şey, hayat kadar sürprizlerle dolu değildir. Hatta kurgu bile! Maskeli Terapisti Herold ile yaptığı konuşmalarında Petranın hayatı izleyicinin gözleri önüne serilirken, Petra, İstanbul, Almanya, aile, arkadaşlar, uyuşturucu ve ölüm gibi temalarla yüzleşir. \"Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım?\", gerçek hayat ve kurgu, belgesel ve drama arasında gidip gelirken, Gerçek hayat aslında kurgudan daha ilginç olabilir mi? sorusuna cevap arıyor."} +{"text":"Başarılı borsacı Dylan ve güzel karısı Charlotte evlerindeki partiye arkadaşlarını davet ederler. Felix ve Emilia yeni ayrılmıştır. Boris ve Annette ise görünüşte mutlu bir çifti canlandırmaktadır. Felix ve Emilia birbirlerine karşı karışık duygular beslerken partiye çift olarak katılır. Bu arada Annette ve Boris nişanlanmak üzeredir. Fakat sanki bir şeyler bu olayı engellemek üzeredir. Gece ilerledikçe güzel anılardan, geçmişteki seks ilişkilerine kadar çeşitli konular tartışılır. Seks konuşmalarının en ateşli olduğu bir anda ortaya aniden bir bahis atılır. Çiftler gözleri bağlıyken, sevgililerini çıplak bedenlerine dokunarak tanıyacaklardır. Bahsi kabul eden Boris, Annette, Dylan ve Charlotte soyunmaya başlayınca kendileri ve birbirleri hakkında umduklarından daha fazla şeyler keşfederler."} +{"text":"Amerika'da okulunu bitiren Burcu Türkiye'ye döner. Tek istediği iyi bir yazar olmak ve hayranı olduğu ünlü gazeteci yazar Bay Gizem'le tanışabilmektir. Burcu yazdığı kitabı yayınlatabilmek için sürekli yayınevlerine başvurur ancak olumsuz sonuç alır. Bir tatil kasabasına giderek yeni kitabını orada yazmaya karar verir. Yakın arkadaşı Özlem ona bir sürpriz yapıp Bay Gizem'in villasının yanında bir ev almıştır. Ancak evin tamire ihtiyacı vardır. Tamirat için gelen işçiler Burcu'nun dikkatini çeker ve yeni kitabı için onlara yaklaşarak tanımaya çalışır. Bir yandan da sürekli Bay Gizem'i izleyerek onunla tanışmanın yollarını aramaktadır. Fakat zaman ilerledikçe olaylar farklı yönde gelişir Burcu, Bay Gizem ve İsmail için."} +{"text":"Ünlü Alman aktirist, Leni Riefenstahl tarafından Hitler'in siparişi ile çekilen, çağın belki de en iddialı propaganda denemesi. NSDAP'ın 6. kuruluş yıldönümünde gerçekleştirilen kutlamaları belgelemek amacıyla kaydedilen 65 saatlik görsel materyal eserin temelidir. Daha sonra bu görüntüler, faşizan estetik kaygılarla derlenerek, dönemin festivallerinde; Almanya İmparatorluğu'nu temsil edecek olan \"İradenin Zaferi\" isimli belgesel oluşturulur. Temelde mantıklı bir senaryodan yoksun olan yapım, bugün dahi birçok eleştirmene göre, görsel bakımdansa bir devrim niteliğinde. Altyazısız kopyaları daha sonra, DVD olarak satışa sunulmuş. Nazi partisi, filme o dönem için muazzam kaynaklar ayırdığından olacak, sinematografik açıdan da döneminin oldukça ötesindedir. Havadan çekimler, raylı kamera yolları, otuzdan fazla aktif kamera, yüzlerce teknisyen ve epik kareografilere imkan verecek müzikal bir altyapı filmin teknik boyutunu daha da güçlendirmiş. Eser; Fransa, Amerika, İsveç vb.. ülkelerde katıldığı festivallerden hep ödülle dönmüş. Bu da yarattığı etkinin bir göstergesi. Ancak sinema tarihi için bir propaganda girişiminden ibaret. Bugün bazı ülkelerde hala yasaklı bir film. Leni Riefenstahl, bu filmi çektiği için daha sonra yargılanır ve dört yıl hapse mahkum edilir. Bugün, Leni Riefenstahl'ın çarptırıldığı cezanın ahlaki bakımdan ne kadar makul olduğu hala tartışmalı. Yine de tarihe bakıp feyz almak isteyenler olabilir. Propaganda-sinemasına dair tarihe geçmiş örneklerden."} +{"text":"Üç farklı jenerasyonun İranda kadın olmak üzerine yaşadığı problemleri anlatıyor film. İran sineması denince akla ilk gelen isim olan Mohsen Makhmalbafın eşi olan Marzieh Makhmalbaf yönetmenliğindeki filmde, hikaye üç farklı episoda bölünüyor. İlk bölümünde dokuzuncu yaşgününde artık İran geleneklerine göre kadın olduğunu ve artık dışarıda gönlünce arkadaşı Hasanla oynayamayacağını öğrenen Havanın hikayesini izliyoruz. İkinci bölümde kocasının izni olmamasına rağmen bir bisiklet yarışına katılan Ahoonun dramını, son bölümde ise alışveriş merkezindeki Hoora adlı yaşlı bir kadının bu zamana dek kullanmadığı ve reddettiği tüm beyaz eşyaları alışını izliyoruz. Filmde çeşitli metaforlarla özgürlük kavramı her fırsatta vurgulanıyor. Ayrıca film müthiş final sahnesiyle de beyinlerimize kazınıyor."} +{"text":"Günümüze uyarlanmış bir Frank Capra hikayesi. Jack Campbell, mutlu bir bekar hayatı süren başarılı ve yetenekli iş adamı... Her şeye sahip, ya da o öyle sanıyor. Bir gün, Londra gezisi için lisedeki kız arkadaşından ayrılmadığı yeni bir hayata uyanır. Kate ile evlidir, Jersey'de yaşamaktadır ve iki çocuğu vardır. Tabi ki, umutsuzca, 13 yıl boyunca uğruna çalıştığı eski hayatını geri istemektedir. Big Ed's de araba lastiği satıcısı değil P. K Lassiter Investment House'da müdür olduğu; hiç çalışmayan bir mini-van değil bir Ferrari kullandığı ve en önemlisi sabah yatağının üzerinde zıplayan çocuklarla uyanmadığı hayatına... Kötü bir başlangıçtan sonra günden güne yeni hayatından hoşlanmaya başlar ve neler kaybettiğinin farkına varır. Paraya sahip olmanın güzel olduğunu ama onun her şey olmadığının farkına varır."} +{"text":"NOKTA, bir zamanlar işlediği bir suç yüzünden azap çeken ve çektiği azaptan kurtulmaya çalışan bir adamın hikayesi. Ahmet yakın bir arkadaşının ön ayak olması ile tarihi değeri yüksek bir Kuran hırsızlığına bulaşır. Ancak kalkıştığı iş onu hiç istemediği bir noktaya sürükler. Filmin bir suç ve ceza ekseni üzerinde ilerleyen hikaye çizgisi Türkiye'nin geleneksel sanat formlarından birini, Osmanlı hat sanatını, cinayet öyküsünün içine inandırıcı ve etkileyici biçimde dahil ediyor. Osmanlı hat sanatının filmin biçim ve içeriğine olan etkisini gözlemleyebileceğimiz en önemli hususlardan biri ise filmin tek ve kesintisiz bir plandan oluşması. Nokta içeriğinde suç ve ceza, görev ve sorumluluk, kötülük sorunu, gelenekten yararlanma konularının üzerinde tartışma açarken seyir zevki vermeyi de ihmal etmemeye çalışıyor."} +{"text":"Aşırı dindar ve her tür teknolojiyi reddeden bir aileden gelen Will Proudfoot televizyon izlemeside yasak olduğundan sınıfın önünde beklediği bir gün okuduğu okulun haylazı Lee Carter ile tanışır. Abisi için \"İlk Kan\" filminin kasetlerini kopyalayan küçük sinemacı Carter ile tanışmak Will için hayalgücünün patlamasını sağlar. Beraber bir yarışma için Rambo'dan esinlenilmiş bir kısa film çekmeye girişirler. Hitchhiker's Guide To The Galaxy'nin sinema uyarlaması ile tanıdığımız Garth Jennings'den daha mütevazi bir komedi. İçine kapanık bir çocukla afacan bir diğeri arasında sıradan bir dostluk hikayesi anlatacakmış gibi ilerleyen filmde bir anda Will'in korkuluğun canlandığını hayal etmesi ve Rambodan aşırı etkilenip bandanayla hiperaktif deparlar atmaya başlaması ile çok klişe bir yola girmiyor hikaye. Fransa'dan gelen Michael Jackson çakması kendini beğenmiş eleman da başta olmak üzere geçtiği dönemin etinden sütünden yararlanıyor film. Çok fazla olmasa da bu tür fantazi sahnelerinde Michel Gondry'nin tarzını sık sık anımsattı, \"Be Kind Rewind\" tadında. Tanınmamış oyunculardan kurulu kadrosundan iyi oyun alan yapıt hatırlandıkça gülümsetenlerden. alıntı:kefilimblogspot"} +{"text":"Amerikan Kongresinin yakışıklı, soğukkanlı ve temkinli üyesi Stephen Collins, bağlı olduğu siyasi partinin geleceğini temsil eder. Savunma harcamalarını denetleyen komitenin başkanlığı gibi onurlu bir görevi vardır. Yaklaşan başkanlık seçimleri için partisinde tüm gözler onun üzerine çevrilmiştir. Onun araştırma asistanının ve metresinin vahşice öldürülmesi üzerine o güne kadar derinlerde bir yerde gömülü duran sırlar birer birer ortaya çıkmaya başlar Araştırmacı gazeteci McCaffreynin bu olaya ilgi duymasının iki sebebi vardır. Birincisi Collins onun eski arkadaşıdır, ikinci sebebi ise acımasız editörü Camerondan bu olayı araştırma görevi almıştır. Gazeteci, katilin kimliği üzerindeki esrar perdesini kaldırmaya yaklaştıkça ülkenin güç dengelerini sarsacak bir tehdit oluşturmaya başlar. Sahte doktorların ve yozlaşmış zengin politikacıların var olduğu bir kentte çok önemli bir gerçeği öğrenecektir: Milyar dolarlar tehlikeye girmişse hiç kimsenin sadakati, güvenirliliği, sevgisi ve hayatı güvence altında değildir"} +{"text":"Gezmeyi seven Polly ve doktorasını bitirmeye hazırlanan kitap kurdu sevgilisi Seth o haftasonu uzun süredir planladıkları romantik yıldönümü kutlamasını yapmaya karar verirler. Seth herhangi bir yerdeki bayağı bir motelde yıldönümü seksiyle kutlama yapacaklarını düşünürken; Polly bir kamp gezisi yapmalarında ısrar eder ve onu yıldızların altında yıldönümü seksi vaadiyle kandırmayı başarır... Ancak kamp yerine gelişlerinin üzerinden birkaç dakika geçmiştir ki Seth çadırı yanlışlıkla kırar ve ikili kamptan vazgeçip yeniden motel aramaya başlar. Ne yazık ki o anlarda polisten kaçan bir mahkum'un bu genç çift ve spor jipleri için başka planları vardır... Gezmeyi seven Polly ve doktorasını bitirmeye hazırlanan kitap kurdu sevgilisi Seth o haftasonu uzun süredir planladıkları romantik yıldönümü kutlamasını yapmaya karar verirler. Seth herhangi bir yerdeki bayağı bir motelde yıldönümü seksiyle kutlama yapacaklarını düşünürken; Polly bir kamp gezisi yapmalarında ısrar eder ve onu yıldızların altında yıldönümü seksi vaadiyle kandırmayı başarır... Ancak kamp yerine gelişlerinin üzerinden birkaç dakika geçmiştir ki Seth çadırı yanlışlıkla kırar ve ikili kamptan vazgeçip yeniden motel aramaya başlar. Ne yazık ki o anlarda polisten kaçan bir mahkum'un bu genç çift ve spor jipleri için başka planları vardır..."} +{"text":"Dylan ve Jez 25 yaşlarında çok yetenekli iki öksüz arkadaştır. Dylan, çok hızlı konuşan ve her zaman doğru yer ve zamanda doğru şeyleri söyleme becerisine sahip bir Amerikalıdır. Jez ise konuşmasını asla beceremeyen ve çok kötü saç modeli olan bir İngiliz teknoloji dehasıdır. Zenginlerin daha da zenginleşmesi sendromundan sıkılan iki kafadar, bu konuda birşeyler yapmaya karar verirler. Amaçları, kişi başına bir milyon Pound kazanmak, ve bunu da Londra'da gerçekleştirmektir. Bunu için her türlü çekilişe, lotaryaya katılır ya da bu parayı bulabilecek kişileri 'üçkağıda getirirler. Ama bir gün kendi misyonuna sahip ve en az onlar kadar hırslı ve yaratıcı Georgia hayatlarına girer. Georgia'nın çok miktarda paraya ihtiyacı vardır ve Jez ile Dylan'da gerekli altın cevherini bulmuştur."} +{"text":"Filmde Dr. Z, insanı herhangi istenilen başka bir karaktere dönüştüren, mesela azılı bir suçluyu uysal bir kişiye dönüştüren bir makina icat eder. Tıpkı she killedde olduğu gibi diğer bilim adamaları bu projeye inanmazlar ve Dr Zyi tıpkı Dr. Johnson gibi yalancılık ve şarlatanlıkla suçlar. Bu duruma dayanamayan Dr Z. kalp krizi geçirir ve oracıkta ölür. Kızı da ölümüne sebep olan doktorlardan tek tek intikam almaya yemin eder. Ancak, alışılmış olduğu gibi cinselliğini kullanmaz. Daha doğrusu intikamını kendi almaz. Babasının projesini devam ettirerek, yeni bir seri katil yaratır. Bir nevi Frankenstein durumu. Miss Muerte'de Franconun öne çıkan, sağlam işlerinden birisidir. Siyah beyaz görselliği ve özellikle Bayan Ölünün danslarıyla oldukça keyfe değer bir seyirdir."} +{"text":"Noboru Terao ve Mikako Nagamine, hayatlarını birlikte kurgulamak isteyen ve halihazırda aynı liseye gitmekten başka da bir hedefi olmayan genç bir çifttir. Bu esnada, dünya Tarsian adı verilen uzaylı bir ırka karşı amansız bir mücadele vermektedir. 2048 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler, Tarsianlara karşı koyabilecek askeri yapılanmayı tamamlamıştır. Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan takip filosuna seçilen pilotlardan birisi de Mikako'dur. Uzayın derinliklerinde yabancı bir ırkın peşindeki Mikako ile dünyadaki yaşantısına devam etmek zorunda kalan Terao arasındaki tek iletişim aracı cep telefonlarından yollayacakları mesajlar olacaktır. Makoto Shinkai, Hoshi no Koe'yi evindeki MAC G4/400 bilgisayarını kullanarak hazırlamıştır. Orijinal versiyonundaki seslendirmeler de Makoto Shinkai ve nişanlısı tarafından gerçekleştirilmiştir."} +{"text":"1945 yilinda, Walt Disney ve Salvador Dali, \"Destino\" adindaki kisa bir animasyon film icin biraraya geldiler. 8 aylik bir calisma sonrasinda, 1946'da produksiyon durduruldu. Bir kisim bu ayriligin Disney'in finansal problemleri yuzunden oldugunu iddia ederken, diger bir kisimda Disney ve Dali ortakliginin yag ve su gibi olmasi nedeniyle yurumedigini iddia etti. \"Destino\" nun orjinal fikri Armando Dominguez'in ispanyol baladindan ilham almisti ve bu kisa filmin aslinda \"Fantasia\" gibi muzikal bir derlemenin parcasi olarak kullanilmasi amaclanmisti. 50 yil boyunca \"Destino\" dan kalan tek sey, 18 saniyelik bir animasyon ve John Hench'in cizimleriydi. Walt Disney 1966'da, Dali 1989'da oldu ve50 yil sonra Disney'in yegeni Roy Disney, \"Fantasia 2000\" uzerinde calisi rlarken \"Destino\" yu hayata gecirmeye karar verdi. Film 150 kadar cizim, Dali'nin bazi resimlerindeki ikonlanmis imgeleri, ve Maya'yla modellenmis bazi parcalari iceriyor. Filmde bir balerini ruya gibi surreal bir mekanda dans ederken izliyoruz. Oscar'a aday gosterilen ve bircok odul alan bu film, Turkiye'de de \"İstanbulda Bir Sürrealist: Salvador Dali\" sergisinde de gosterildi."} +{"text":"Krypton gezegeni yok olmak üzeredir. Gezegeni terkedecek kadar aracı olmayan sakinleri, küçük bir bebeği bir kapsülle uzaya yollarlar. Kapsül uzun bir seyahat sonrası dünyaya, küçük bir Kansas kasabasına düşer. Kapsülü ve içindeki bebeği yaşlı ve çocuksuz bir çift olan Kent'ler bulur. Clark adını verdikleri ve kendi öz çocukları gibi sevdikleri çocuk büyüdükçe inanılmaz güçlere sahip olduğunu keşfederler. Büyüyüp Metropolis'e gelen Clark, burada süper kimliğini gizleyebilmek için bir gazetede işe girer. Kısa zamanda, dünyayla ilgili kötü emelleri olan Lex Luthor'la mücadele içinde bulur kendisini. Superman, gerçeği, adaleti ve dünyayı koruyacaktır. Başrolde 2004 yılında kaybettiğimiz iki ölümsüz ismin, Christopher Reeve ve Marlon Brando'nun yanısıra Gene Hackman'ı da barındıran, çoktan \"tür\" klasikleri arasına girmiş bir film."} +{"text":"Childs Play serisinin ilk filmi, serinin başlangıç ve en korkunç filmi olarak karşımıza çıkıyor. Tom Hollandın yönettiği korku filmlerinin önemli örneklerinden biri olan Childs Play, meşhur korku karakteri Chuckynin cinayetlerini konu alıyor. Chicagonun güney taraflarında Charles Lee Ray adlı bir seri katil, Mike Norris isimli bir dedektif tarafından vurulur. Gizlice bir oyuncak dükkanına girmeyi başaran Charles, ruhunu dükkandaki meşhur oyuncak a good guylardan birine aktarır. Chucky artık en kısa zamanda ruhunu tekrar aktarabileceği canlı bir kurban bulmalıdır. Karen Barclay, 6. yaşını kutlayacak olan oğlu Andye çok istediği good guy oyuncaklarından alamadığı için üzgündür. Karen ve en yakın arkadaşı Maggie en sonunda aradıkları oyuncağı bir dükkanda bulurlar. O gece Maggienin Andye bakıcılık yapması gerekmektedir. Ama Andy ve Maggy evde yalnız değillerdir. Chucky, kendini ilk kez o gece belli eder ve korkunç olaylar başlar..."} +{"text":"Zengin bir grup insan, sefalet içindeki Mexico City'nin tam ortasında, yüksek duvarlarla çevrili ve ileri güvenlik sistemleriyle kuşatılmış lüks bir sitede, dış dünyadan izole bir hayat yaşamaktadır. Üç yoksul gencin bu özel bölgeye \"sızmaları\" ve hırsızlık yapmaları üzerine site yönetimi, yaşam tarzlarını korumak adına her yola başvurup kendi yasalarını vahşice uygulayacaktır. Hırsızlardan Miguel, sitenin düzenlediği insan avı sırasında villalardan birinin bodrumuna saklanır ve yaşıtı lise öğrencisi Alejandro'dan yardım ister. Komşularının şiddet yanlısı tavırlarına rağmen Alejandro, gence yardım etmeye karar verir. Bu zor karar, onun hayat hakkındaki tüm görüşlerini altüst ederek içinde yaşadığı mükemmel toplumun aslında ne kadar vahşi ve yozlaşmış olduğunu anlamasını sağlayacaktır. \"Seyirciyi orman kanunlarının dehşetiyle yüz yüze bırakanson derece kaliteli ve çarpıcı bir film.\"Variety"} +{"text":"Amerikalı yazar Capote'nin en meşhur kitabından Blake Edwards'ın sinemaya uyarladığı \"Tiffany'de Kahvaltı\"da Audrey Hepburn'ü, zengin erkeklere para karşılığı eskortluk yapan Holly Golighty rolünde izliyoruz. Özgür ruhlu bir tatlı kaçık olan genç kadın, 60'ların New York'unda şehrin en zengin erkeklerini kendine aşık eder ve hiç bitmeyecek bir partinin deyim yerindeyse tam ortasında dururken, arasıra su yüzüne çıkan hüznü üzerinde durmadan taşıyor. Hüzünlü biten gecelerin sabahında şehrin gözalıcı mücevher dükkanı Tiffay vitrini önünde \"kahvaltı eden\" Holly, yine böyle bir sabahın devamında yeni komşusu Paul Varjak ile tanışıyor ve aralarında platonik bir aşk başlıyor. Holly, her hafta ünlü bir mafya babasını bir hapishane olan Sing Sing'de ziyaret edip farkında olmadan şifreli mesajları taşıyorken Paul de zengin ve yaşlı bir kadının \"sponsorluğu\"nda rahat bir yaşam sürüyor. İkilinin birbirleriyle yaptıkları \"pencere ziyaretleri\", aynı binada yaşayan Çinli ile yaşanan bitmeyen \"gag\"lar, filmin unutulmaz müzikleri ve Hepburn'ün tiril tiril eşsiz zerafeti filmin soslarından sadece bir kaçı. Meraklılarına, filmden farklı olarak orijinal kitapta Paul'ün aynı zamanda eşcinsel olduğunu not olarak düşelim."} +{"text":"Oliver Twist büyüdüğü yetimhaneden kaçıp Londra sokaklarında yaşamayı tercih eder. 19. yüzyılın karamsar Londrası günümüzün dünyasından pek farklı değildir ve sokak çetelerinin bu genç yetimi fark etmeleri uzun sürmez. Bir yankesici çetesinin eline düşen Oliver, yaşıtlarıyla beraber hırsız olarak yetiştirilmekte ve suç işlemeye zorlanmaktadır. Bir gün soyması için gönderildiği evde geçirdiği kazanın ardından kendini yaşlı bir adamın şefkatli kollarında bulur. Çete yeni mensubunu bu kadar çabuk kaybetmemekte kararlıdır. Dürüst insanlar dünyası da Olivera şüpheyle yaklaşmaktadır. Henüz küçük bir çocuk olmasına rağmen Oliverın vermesi gereken önemli kararlar vardır. Piyanistle kazandığı Oscarın ardından Roman Polanski, Charles Dickensın ölümsüz romanını beyazperdeye taşıyor. Nazi işgali altındaki Polonyada büyüyen usta yönetmen, yapım aşamasında, Dickensı beyazperdeye uyarlarken kendi çocukluğundan fazlasıyla esinlendiği ve bir Polanski-Twist harmanı yaptığını sık sık dile getirdi"} +{"text":"Charles Barkley ve Patrick Ewing gibi NBA yıldızlarının yeteneklerini ele geçiren kötü yaratıklarla Looney Tunes kahramanları bir basketbol maçında karşı karşıya gelirler. Kahramanlarımız ünlü NBA oyuncusu Michael Jordan'dan yardım isterler. Dünyanın hatta evrenin bu en büyük basketbol devinin yardımıyla bakalım bu maçı alabilecekler mi? Bugs Bunny, bu yeni ve pahalı macerasında Nerdluck'lara karşı bir maçta mücadele etmek için dostlarını biraraya topluyor. Nerdluck'lar, dünyaya uzaydan gelmiş olan garip yaratıklar ve ele başları Swackhammer karanlık düşüncelere sahip. Swackhammer'ın amacı, Looney Tune'ları, kendi eski yerleşim merkezleri olan Moron dağına yollayarak dünyada egemenlik kurmak.. Bu yarı çizgi/yarı gerçek filmde Bugs Bunny ve NBA'li arkadaşlarının Nerdluck'lara karşı olan mücadelesini izliyoruz. Özellikle basket karşılaşması sahnelerinin heyecanıyla dikkat çeken yapımda Michael Jordan ve Stan Podolak başrolleri paylaşıyorlar."} +{"text":"İspanya'nın iç savaşın içinde olduğu 1938 yılında bir yandan sinema yapmaya çalışırken bir yandan da hayatlarını ve sevdiklerini komik zorunda kalan bir avuç vatanseverin trajikomik öyküsüdür \" Rüyaların Kızı \". Berlin UFA stüdyolarında \" The Girl of Your Dreams \" isimli Endülüs müzikal dramın İngilizce ve Almancası çekilecektir. Yeni rejim yanlısı bir grup film yapımcısı bu sebeple Almanya'ya davet edilir. Yönetmen Blas Fontiveros idaresindeki İspanyol Entertainment şirketi, savaşı geride bırakmanın mutluluğu içinde çekimlere başlar. Ancak kısa süre içinde bir savaştan kaçarken başka bir savaşa yakalandıklarını fark ederler. Öte yandan, Almanya Propaganda Bakanı Joseph Goebbelsin misafirperverliği de daha ziyade genç ve güzel aktris Macarena Grenadaya karşıdır. Dahası, Almanyada, toplama kamplarındaki çingeneler haricinde Endülüslü bulmak da mümkün değildir. Bir yandan filmi tamamlamak ve Nazi Almanyasında ayakta kalmak için mücadele veren ekip, öte yanda kendi özel hayatlarını, ilişkilerini, aşk ve saadet duygularını da sınamak durumundadır. Filmin yıldızı Macerana esir çingeneler arasından bir gence aşık olur ve onu dublör olarak filmde oynatmak ister. Bir yanda bu inanılmaz aşk öyküsünü ele alan film, diğer yanda Nazi Almanyasından kesitler sunuyor, bir sanatçı topluluğuna içerden bir bakış getiriyor ve dönemin siyasi şartları ile dünya konjönktürünü irdeliyor. Olaylar ilerledikçe hayat mı, sinema mı ikileminin içinde kalan ekip, içlerinde şüphe tohumları taşımaya başladıkları andan itibaren kendi hayatlarının bir filmden daha önemli olduğunu düşünmeye başlıyorlar..."} +{"text":"Bir dökümhane işçisi olan François, kötü bir adamı öldürür ve varoşlardaki döküntü bir evin tavan arasında kendine barikat kurar. Adam polis saldırısını beklerken trajediye yol açan olaylar üç geri dönüşle gösterilir. François, kabarede köpek eğitimcisi olan Monsieur Valentin diye birinin garip büyüsüne kapılmış bir kıza aşık olmuştur. François önce Valentinin, kızın babası olduğu yolundaki sahte iddiasına kanar, ama Valentinin hayattaki tek amacının başkalarını mahvetmek olduğunu fark edince sonunda onu öldürür. Gün ağarır ve polis saldırısı başlarken, François yalnız odasında intihar eder... En saf ve stil açısından en vakur Şiirsel Gerçekçi film olan ve Andre Bazinin bir proleter trajedi şaheseri diye tanımladığı Gün Ağarıyor, savaş öncesi Fransasında hakim olan manevi yeniklik ruhunu kusursuzca canlandırmıştı; hatta bunu o kadar iyi başarmıştı ki, işbirlikçi Vichy hükümeti daha sonraki askeri yenilgisden dolayı, resmen Carnenin yıkıcı etkisini suçlayacaktı."} +{"text":"Düğünlerin kutlanması gereken hadiseler olduğu söylense de tecrübelerimiz bize farklı bir şey fısıldar. Çoğu zaman nikahlar, aile içinde yıllanmış şikayetlerin ve teşhir edilmemesi daha iyi olacak sırların dökülmesini de tetikler. İzlandada geçen Kır Düğünü şehre bir saat mesafedeki bir taşra kilisesinde evlenmeye karar veren bir çiftin etrafında dönüyor. Gelinle damadın düğün öncesi birbirlerini görmemeleri geleneğine uygun olarak iki taraf ayrı otobüslerde söz konusu mekana seyahat eder. Kısa bir yolculuk beklenirken her şey ters gider. Film bir yandan kaçınılmaz olarak her an felakete dönüşmeye hazır, pimi çekilmiş bir durumun gerçekçi bir betimlemesi iken, diğer yandan Kuzey ülkelerine has ironisi yerli yerinde bir komedi. Birçok açıdan Dogma filmlerinin samimi ve gerçekçi hissini taşıyor ve tıpkı hayat gibi komedi ile trajedi arasındaki ince çizgide seyrediyor. İlk yönetmenlik denemesini yapan Valdis oskarsdottir, Michel Gondry, Gus Van Sant ve Terrence Malick gibi isimlerle çalışmış, dünyanın en ünlü kurgucularından biri. oskarsdottir filmde, senaryoda da pay sahibi olan oyuncularından üstün bir performans elde etmeyi başarıyor. Çok komik bir dizi olay barındırsa da, Kır Düğünü özünde gerçek aşkın engel tanımadan pürüzsüzce ilerlediğine dair yaygın ve tuhaf inancımızın zeki bir taşlaması."} +{"text":"Gelecekte, Avalon isimli bir tür savaş simulasyonu, ��zellikle gençler arasında bağımlılık yaratmaktadır. Bir koltuğa oturup, kafaya geçirilen bir kask ile oynanan bu son derece gerçekçi oyunun yıldızlarından biri de Ash isimli bir oyuncudur. Ash, oyunun daha ileriki bir safhasının bir yerlerde gizli olduğunu öğrenince, meraklı bir gruba katılarak aramaya başlar. Gelecek seviyeye geçebilse bile, geri dönmeyi başarabilecek midir? Özellikle Ghost In The Shell serisiyle anime severler tarafından iyi tanınan yönetmen/senarist Mamoru Oshii, bu kez gerçek oyuncularla ilginç bir film yaratmış. Polonyalı oyuncularla ve Polonyaca çekilmiş olan film, belki de bu sebepten uluslarası bilinirlik sağlamadı ancak özellikle yönetmenin takipçilerinin koleksiyonlarında yerini aldı."} +{"text":"Hatıraların gücüne yenik düşen Ann Lord kızları evli ve çocuk sahibi Constance ile bekar Ninae uzun zamandır sakladığı bir sırrını anlatır. Ann kimseyi sevmediği kadar bir adamı sevdiğinden bahsettiğinde ikisi de yatağın başucundadır. Ama kimdir bu Haris, kızlar annelerinin bu adamla ne yaşadığını merak etmişlerdir. Constance ve Nina, Annin ve kendi yaşamlarının sırlarını anlamaya çalışırken anneleri de zihninde elli sene önceki bir yaz hafta sonuna Ann Grant olduğu zamanlara döner. New York Cityden okuldan en yakın arkadaşı Lila Wittenbornun nikahında baş nedimesi olmak için gelen Ann, düğünün davetlilerinden ve Wittenborn ailesinin çok yakın arkadaşları Harris Arden ile tanıştığında beklenmedik duygulara kapılır. Annin Harrise olan aşkı onun ve kızlarının yaşamını sonsuza dek değiştirecektir."} +{"text":"İki yıl geçmiş ve Peter Parker, sahip olduğu hediyenin hayatına etkilerine alışmaya çalışmaktadır. Çift kimlik sahibi olmak genç adama çok ağır gelmektedir. Bir yandan şehri tehlikelerden koruyan süper kahraman Örümcek-Adam, diğer yandan üniversite öğrencisi ve fotoğrafçı Peter Parker. Sevdiği herkes, onun yüzünden farkında olmadıkları bir tehlike içinde yaşamaktadırlar. Mary Jane'le olan ilişkisindeki zorluklara, babasını öldürdüğü için Örümcek-Adam'dan nefret eden en yakın arkadaşı Harry Osborn'un gerginliği de eklenmiştir. Kocasını kaybetiğinden beri zor zamanlar geçirmekte olan May Hala'nın da Peter'la ilgili kuşkulara sahip olması kahramanımızı içinden çıkılmaz bir duruma getirmiştir. Tüm bu kişisel sorunlarına bir de güçlü düşman eklenecektir Örümcek-Adam'ın. Şeytani zekasıyla robot ahtapot kolları yapan Doktor Octopus, Örümcek için zorlu bir rakip olarak ortaya çıkmıştır. Sam Raimi'nin, 2002 yılında çektiği ilk Örümcek-Adam filminin büyük başarı sağlaması üzerine, devam filminde kendi tarzına daha yakın ve daha da başarılı bir iş çıkardığı düşünülüyor."} +{"text":"Herkesin hayran olduğu bir dünya starının sahnesini Türk Sanat Müziği üstadları basarsa ne olur? Dünya onları dinler! Bir İhtimal Daha Var, yıllara ve onca kırgınlığa karşı Don Kişotvari bir serüvene kalkışan altı can dostun neşeli, dokunaklı ve heyecanlı macerası... Neyzan, Kenan, Farun, Asım, Gökhan ve Alev, Üsküdar Musiki Cemiyetinden yılların alt edip dört bir yana savurduğu altı dosttur. Son senelerin yozlaşmış İstanbulu, Türk Sanat Müziğinin yok olması ve ölen kızına verdiği söz sebebi ile eski ekibi yeniden toplamaya karar veren Neyzen, her biri konusunda birer usta olan saz arkadaşlarını seneler sonra tekrar bir araya getirmeyi başarır. Ve beş arkadaş, kalplerinde herşeyden üstün tuttukları müziklerini belki de son kez dünyaya duyurabilmek için, yurdumuza gelen büyük bir yıldızın konserini basmaya karar verirler. Şimdi tek eksikleri eski solistleri, senelerin Divası Alevdir. Yolculuğun en önemli adımı onu geri kazanmaktır. Grubun alımlı ve yetenekli solisti, kariyerinin doruğuna ulaştığı sırada müziğe ve dostlarına buruk bir veda etmiştir. Alev artık bir konsolos eşidir. Gösterişli hayatına rağmen aslında çok yalnız olan Alevin tek neşe kaynağı, çapkın üvey oğludur. Altın Kafesinden nasıl kurtulacağını bilememektedir; taa ki beş kafadar bir gün çılgın bir planla kapısında belirene kadar. O zaman hayat onun için yeniden başlayacak ve bu saygın diplomat eşi, yaşama tutkusu için fedakarlığın ne demek olduğunu dünyaya göstermek için gözünü kapatıp boşluğa atlayacaktır..."} +{"text":"Alex çocukluk aşkı eşinin sekiz yıl önce vahşice öldürülmesinden sonra bir türlü kendisini toparlayamaz. Katil işlemiş olduğu bütün cinayetleri itiraf etmesine rağmen Margotyu öldürdüğünü hep inkar etmiştir. Margotnun cesedi üzerinde yapılan bütün araştırmalar ise katilin aynı kişi olduğunu göstermektedir. Yıllar sonra Margotnun cesedinin bulunduğu yerin yakınında aynı şekilde öldürülmüş iki cesedin daha bulunması soruşturmayı tekrar başlatacaktır. Bu arada Alex kimden geldiği belli olmayan bir e-mail alır. Maildeki linke tıklayınca karısının kalabalık çekilmiş bir videosunu görür. Üstelik görüntü Margotnun sekiz yıl önceki değil şimdiki halidir. Esrarengiz e-mailler ve tekrar açılan soruşturma ile nefes kesen bir kovalamaca başlayacaktır. Margot hayatta mı? Eğer hayattaysa niçin kimseye söyleme demişti?"} +{"text":"\"Herşeyden çok, yeni kuşağı ve yeni Paris'i betimlemeye çalıştım. Geleceğin Paris'ini değil ama çağdaş bir şehir olan Paris'i, bir ölçüde 'insanlıktan çıkmış' bir dünyayı göstermeye çalıştım.\" - Louis Malle Usta Fransız yönetmen Louis Malle'in ilk sinema filmi Ölüm Asansörü, efsanevi caz trompetçisi Miles Davis'in bir film için müzik yaptığı ilk filmdir aynı zamanda. Miles Davis, 1958 yılında filmin müziğini yapmak için Paris'e gelir ve filmi izlemeden stüdyoda 2-3 gün gibi kısa bir sürede filmin eşsiz müziğini yapar. Sonuç, sinema tarihinde bugün bile hala akıllardan çıkmayan ve bir film için yapılmış en iyi müziklerden biri olur, film ise sinema tarihinin başyapıtları arasında yerini alır. Louis Malle daha ilk filmiyle, Miles Davis ise ilk kez bir film için yaptığı ve Paris'i bu kadar güzel yansıtan müziğiyle nasıl bir deha olduğunu kanıtlarlar. Evli bir kadınla sevgilisi mükemmel bir cinayet tasarlıyorlar: kadının kocasını öldürecekler. Adam görünmeden bürosuna tırmanıp bir intihar süsü vererek kocayı öldürüyor. Ama sonra tırmandığı ipi binanın dışında sallanır bıraktığını farkedip geri dönüyor. Arabasını da kilitlemeden bırakıyor ama cinayet kanıtını ortadan kaldırdıktan sonra asansörde sıkışıp kalıyor. Hafta sonu olduğu için bina kapanmış, kimse kalmamıştır. Bu arada yeniyetme bir çift arabayı çalıyor. Bir yanda adam asansörden kurtulmaya çalışıyor, bir yanda sevgilisi büyük bir merak içinde Şanzelize Caddesi'ndeki barlarda dolaşıp kaybolan sevgilisini arıyor. Ama arabayı çalanlar da bir cinayete karışıyorlar?"} +{"text":"Charlie inşaatlarda çalışan bir işçidir. Kazandığı az miktarda parayı da barlarda arkadaşlarıyla içerek harcamaktadır. İri yarı karısından bir hayli korkan Charlie, çoğu zaman paranın çoğunu ona vermek zorunda kalır. Yine işe geç kaldığı bir gün ustabaşının güzel kızı Edna'yı görür ve ondan hoşlanır ama ona fazla yaklaşma fırsatı bulamadığından bir şey yapamaz. İş çıkışı maaşını alır ve eve gitmek için yola çıkar. Karısı onun parayı harcamasından korktuğu için iş yerine onu almaya gelmiştir. Charlie'nin bir kadına hayran hayran baktığını görünce iyice sinirlenir ve Charlie'nin maaşını alıp gider. Charlie gece yarısına kadar arkadaşlarıyla içip sarhoş olur. Eve giderken yanlışlıkla birbirlerinin paltolarını giyerler. Charlie son tramvayı yakalayıp eve gider. Karısı elindeki merdane ile uyuyakalmıştır. Dayak yememek için sessizce soyunup yatağa girmeye çalışır. Hatta sessiz olabilmek için gıcırdayan ayakkabılarına makine yağı sürer. Fakat tam o soyunurken saat çalar ve karısı öfkeli bir şekilde uyanır."} +{"text":"Gündelik hayatın içindeki türlü gariplikleri ve karanlık yanları bulup çıkarmakta usta olan Coen Kardeşlere Avusturyadan akraba bir film! Wolf Haasın kitabından uyarlanan bu filmde yönetmen Wolfgang Murnberger, kara mizah türünde modern bir başyapıta imza atıyor. Sonu gelmeyen sürprizler, ironi yüklü diyaloglar, alaylı sosyal göndermelerle dolu film, hayattan fena halde bezmiş bir haciz memuru olan Brennerin yolunun bir dağ köyüne düşmesiyle başlıyor. Arabasını haciz etmek için araştırdığı adam bir türlü bulunamayınca Brenner, bir otelde beklemeye karar verir ve aynı zamanda tavuk restoranı olarak işletilen tuhaf bir otel bulur. Brenner böylece, kendisini karmakarışık olaylar zincirinin içinde bulacaktır. Ukraynalı bir mafya örgütünden bir seri cinayet vakasına, yasak aşka ve hatta yamyamlığa kadar uzanan bu noir soslu hikaye, çok renkli ve son derece tuhaf karakterlerle dolu. Kıvrak zeka ürünü bu filmin final sahnesine vardığınızda, kendinizi biralarını yudumlayan köylülerle birlikte el çırparak Life is Life şarkısını söylerken bulmanız gayet mümkün."} +{"text":"Dünyanın Kıyısında günümüz korsanlarının öyküsü. Film kırk altı gönüllü, yedi kameraman, iki gemi ve ünlü Kanadalı aktivist Paul Watsondan oluşan Deniz Çobanları ekibini, Antartikadaki balinaları, araştırmacı kılığındaki avcılardan korumak için çıktıkları keşif seferinde takip ediyor. Deniz Çobanları, kanundaki bir boşluktan yararlanarak, bilimsel sebeplerle balinaları yakaladıklarını iddia eden Japon gemilerini, gerilla taktikler ve zaman zaman yasadışı-saldırgan yöntemler uygulayarak takip ediyorlar. Avcıların yakaladıkları balinaların etleri ise büyük rağbet gördükleri Japon lokantalarını boyluyor. Deniz Çobanlarının yöntemlerinde yaratıcılık, atiklik ve hedefe bağlılık var. Kendi yöntemlerini uygulayabilmek için Greenpeaceten ayrılan Paul Watsonın liderliğinde, düşman gemilerinin gövdelerine zarar vermek için konserve açacağı, pervanelerinin takılmasını sağlamak için ip ve yakalanan balinaların etlerini yenmez hale getirmek için koku bombaları kullanıyorlar. Tüm mürettebat bu seferin kendileri için ölüm ihtimalini barındırdığının farkında."} +{"text":"Meksikanın kuzey batısında Sierra Tarahumarada geçen Cochochi, iki Raramuri çocuğun kayıp bir atı arayışlarının hikayesi. İki kardeş Tony ve Evaristo yatılı kaldıkları ilkokuldan yeni mezun olmuşlar. Evaristo okumayı çok sevmiş ve İspanyolca öğrenmeye devam etmek istiyor, kardeşi Tony ise geleneksel hayata dönüp büyüdükleri çiftlikte çalışmaya başlamak için can atıyor. Çiftliğe vardıklarında büyükbabaları çocuklara bir köye götürmeleri üzere ilaç verir. Tonynin izin istemeden büyükbabasının atını alması Evaristoyu çok rahatsız eder. Geçemedikleri bir kanyona geldiklerinde hangi yoldan gitseler diye düşünürken dalıp giden çocuklar önce atı, sonra da birbirlerini kaybederler. Kardeşler el değmemiş kuzeybatı Meksikada, farklı yollardan farklı deneyimler yaşayarak geçerler. İlk yönetmenlik deneyimlerinde, Cardenas ve Guzman yerel kültürlerin yaşam biçimlerini nadir görülen bir samimiyetle yakalamışlar. O kadar ki yönetmenlerin, zaten gerçek hayatta da kardeş olan iki sempatik kahramanımızın ve yolda karşılaştıkları insanların günlük hayatlarını yaşanırken belgeledikleri hissine bile kapılabilirsiniz. Kahramanlar ise kalbinizi fethedecek."} +{"text":"Oscar ödüllü Tarafsız Bölge'nin yönetmeni Danis Tanovic tarafından, Krzysztof Kieslowski ve senarist Krzysztof Piesiewicz'nin üçleme olarak yazdığı senaryoların birinden uyarlanan Cehennem, korkunç bir aile sırrının utancını paylaşan üç kız kardeşin benzer hayatlarını anlatıyor. Üçlemenin ilk bölümü Heaven / Cennet, 2001 yılında Tom Tykwer tarafından çekilmişti. 1980'lerin Paris'i... Hapisten yeni çıkan bir adam evine döner, fakat karısı tarafından reddedilir. Alevlenen tartışma sonucu adam, üç kızı Sophie, Celine ve Anne'ın gözleri önünde intihar eder. Günümüz Paris'i... Üç kız kardeş artık birer yetişkindir. Fakat aile bağları neredeyse tamamen kopmuştur ve çocukluklarında yaşadıkları trajedinin izlerini hala taşımaktadırlar. Kardeşler, beklenmeyen bir açıklama sonucunda tekrar bir araya geldiklerinde karanlık geçmişleri ve babalarının asıl suçuyla yüzleşirler."} +{"text":"Seth Brundle, karizmatik bir karakteri olan, hafif çılgın bir bilim adamıdır. Kadın gazeteci Veronica Quaife, maddenin teleportasyonu yani ışınlanma üzerinde çalışan bu genç dahiyi haber konusu yapmıştır. Genç kadın Brundle'ın ilk defa bir canlıyı ışınlamayı başardığı zafer anına şahit olur. Ancak ışınlanma modülüne Brundle ile birlikte girmiş olan küçücük bir sinek, herkesin gözünden kaçmıştır. Genç bilim adamı ve güzel gazeteci arasında gelişen duygusal yakınlaşma, kısa süre içinde Brundle'da gelişen ruhsal ve fiziksel farklılıklar tarafından gölgelenecektir. Brundle'ın moleküler yapısının bir sineğinkiyle birbirine karışmış olduğu anlaşıldığında, iki sevgilinin gözleri önünde gerçekleşen acı verici trasformasyon süreci, zamana karşı bir yarışa dönüşür. 1958 tarihli kült yapımın David Cronenberg tarafından bu tekrar çekimi, yeteri kadar özgün olduğu gibi, içerdiği duygusal ve dramatik gerilimle de göz dolduruyor. Üstelik selefi, hiç de fena sayılmayacak bir eserken..."} +{"text":"Azılı bir suçlu ve katil olan Lee Ray Oliver yüksek mahkemenin verdiği onayla, enjeksiyon yöntemiyle idam edilecektir. İnfaz gerçekleştirilir ama, aslında bu bir aldatmacadır. Lee Ray sahte bir infaz yaşamış ve hayatta bırakılmıştır. Kendisine hayatı karşılığında bir teklif yapılır. Tıbbi bir araştırmada yer alacaktır. Projenin başı olan Dr. Michael, kobay olarak kullanacağı Raye insan davranışlarını kontrol etmek için denedikleri ilaçları anlatır. Tehlikeli ve ölümcül yan etkileri olabilecek bir deneydir bu. Ancak başka çaresi olmayan Lee Ray işi kabul eder. Diğer taraftan bu durum bulaştığı kirli işlerdeki adamların hiçte hoşuna gitmemiştir ve biran önce Lee Rayi yok etmeye kararlıdırlar... Güçlü oyuncular, usta işi bir senaryo ve sürükleyici bir tempo..."} +{"text":"Amy bir Yahudi. 30 yaşına yaklaşmış, müzmin bir bekar, aynı zamanda da başarılı bir yazardır. \"Why Love Doesn't Work\" isimli, kadınlara hayatlarında aşk olmadan nasıl yaşayabileceklerini anlattığı kişisel gelişim kitabı satış rekorları kırmaktadır. Ancak Amy'nin de bir sorunu vardır. Zira neredeyse dört yıldır seks yapmamıştır ve daha da kötüsü; hiç zihinsel anlamda gerçek bir orgazm yaşamamıştır. Öyle ki, artık kendini \"sexs-yapamaz\" olarak tanımlar. Amy, bu duruma bir ��are bulmak için arayışa geçer. Yayımcısından, en iyi arkadaşlarından, ailesinden ve hatta bir rahipten dahi yardım alır. Ancak Los Angeles'ın ünlü radyo sunucusu, çapkın, şovenist ve yakışıklı playboy Matthew Starr'la çıkmaya başladığı vakit, şimdiye kadar kafasında kurduğu tüm teori ve düşünceleri gözden geçirmek zorunda olduğunu anlar. Şimdi Amy, kitabındaki tüm iddiaları bir bir sınamak zorundadır."} +{"text":"Dünya üzerinde sadece altı cadı kalmıştır. Beşi iyiler adına ve diğeri de şeytana hizmet etmektedir. Molok, acımasız bir şeytan ve güçlü bir büyücüdür. Morgane ise dokuz aylık Arthur'un annesi ve iyi bir cadıdır. Arthur bir yaşını dolduracaktır ve bir vaftiz babaya ihtiyacı vardır. Eğer iyi bir cadı tarafından vaftiz edilirse iyi cadılar tarafına geçecektir. Molok'un kendi soyundan gelen bir varisi olmadğı için küçük Arthur onun yok olmamasının tek çaresidir. Molok, Arthur'un vaftiz babası olup onu da kendisi gibi şeytan yapmak istemektedir. Oğlunu Molok'un elinden kurtarmaya çalışan Morgane ise vaftiz babalık için başarılı bir mucit olan Michael'ı seçer ve ona aşık olur."} +{"text":"Yirmi bir yaşında yakışıklı bir oyuncu olan William, Teksas'tan New York'a geldiği ilk günlerde, güzel şarkıcı Sarah ile karşılaşır. Karlı bir New York gününde tasadüfler sonrası yaşanan bu tanışma, iki genci tutkulu bir aşkın içine sürükleyecektir. Fakat bir gün Sarah için ilişkilerindeki herşey tersine döner. Büyük bir kavga sonucu yaşadıkları ayrılık, William için büyük bir yıkım olacaktır. Aşkı da acıyı da doruklarda yaşadığı bu ilişki sonrası iyice kendi içine dönen William, hayatı ile hesaplaşmak üzere yeniden Teksas'a ailesinin yanına döner. Özellikle Julie Delpy ile birlikte rol aldıkları Before Sunrise ve Before Sunset ile beyazperdede romantizmin en çok yakıştığı isimlerden biri olan Ethan Hawke, aynı duygusallıkta bir filme, bu sefer yönetmen ve yazar olarak imza atıyor. Kendi yazmış olduğu romanından uyarlayarak beyazperdeye aktardığı filmi ile etkileyici bir romantizm vaad ediyor."} +{"text":"Çıkış filmi Tutkal'ın ardından, Ocak 2009'da Sundance'te yarışan Dos Santos imzalı bu ikinci film, Londra'nın kozmopolit doğu bölgesinde geçen, sevgi, kaybetmek, kimlik arayışı, cinsellik ve dostluk hakkında, çarpıcı bir görselliğe sahip, acı-tatlı bir hikaye. Yirmi yaşındaki saf İspanyol delikanlı Axl, onu küçükken terk eden babasını bulmak için Londra'ya gelir. Ama babası yerine, yeraltında kaçak ve komün yaşamı süren bir cemaatle, türlü ırklardan ve kültürlerden gelen özgür ruhlu insanlarla tanışır. Bu kişilerden biri de yakın zamanda aşka ve kadere olan inancı altüst olmuş, güzeller güzeli Belçikalı Vera'dır. Axl ile Vera'nın yolları rock gruplarının sahne aldığı \"Kayıp Eşyalar\" adlı bir gece kulübünde kesişir."} +{"text":"Açık unutulmuş bir kameranın aldığı görüntüler, perdeye yansır. Kamerayı taşımakta olan Namık, soluk soluğa, hastane koridorunda, karısı hemşire Nurcan'ı aramaktadır. Nurcan'la karşılaştığı anda, silahını ateşler. Nurcan cansız yere yığılırken, koridordaki herkes şaşkınlık içindedir. Namık, namluyu ve diğer elindeki kamerayı kendine çevirerek, intihar eder. Cinayetini ve intiharını kaydetmiştir. Mustafa Uğurlu, internette tanıştığı meçhul bir kadınla buluşmak üzere hiç bilmediği bir adrese gider. Apartman, eski, restorasyona alınmış ve terk edilmiştir. Mustafa Uğurlu asansör'e biner. Ve 4. Kat düğmesine basar. Yaşlı asansör sallanarak hareket eder. Tam 4. Kat hizasına bir karış kala, kabin durur. Düğmelere tekrar basar, hareket yoktur. İç kapıları çarparak gürültü çıkartırken, kabin yarım metre aşağı düşer. Panik içinde bağırarak yardım isterken, kabinin tam karşısındaki dairenin kapısı açılır. Arzu görülür. Bu andan itibaren, Mustafa Uğurlu'nun kabindeki 4 günlük esareti başlar."} +{"text":"Galaksiler arasında çıkan savaşın kaybeden tarafında yer alan Yüzbaşı Malcolm Reynolds, görevinden ayrıldıktan sonra sahibi olduğu Serenity adlı uzay gemisiyle taşımacılık yapmaya başlamıştır. Kendisine çok sadık bir ekiple çalışır. Ekip üyeleri arasında kavga ve anlaşmazlıklar hiç bitmese de hepsinin ortak özelliği Malcolm Reynolds'a son derece sadık olmalarıdır. Günün birinde Serenity adlı gemisine iki yeni yolcu alır. Bunlar genç bir doktor ile telepatik güçleri olan kız kardeşidir. Pazarlık yaptıkları fiyattan fazlasını ödemişlerdir. Her ikisi de kainata hükmeden koalisyon güçlerinin elinden kaçmayı başaran kaçaklardır. Koalisyon güçlerinin özellikle genç kızı ele geçirmek için yapmayacağı şey yoktur. Serenity'nin mürettebatı galaksinin en ücra köşelerinde göze çarpmadan yolculuk yapmaya alışkındır. Ancak bu kez durum çok farklıdır. Kelimenin tam anlamıyla iki ateş arasında kalmışlardır. Bir tarafta Evrensel İttifak'ın durdurulması mümkün olmayan askeri güçleri, diğer tarafta Yağmacılar olarak bilinen güçlerin müthiş öfkesi vardır. Farklı düşmanların tehdidi altında kalan Serenity mürettebatının, en büyük tehlikenin aslında geminin içinde olduğunu keşfetmesi uzun sürmeyecektir."} +{"text":"\"Bana lanet olası bir iyilik yap! Kapa çeneni, dinle ve öğren.\" Sinema okulundan yeni mezun olan Guy'ı, gerçek Hollywood ile tanıştıran, stüdyo başkan yardımcısı ve iflah olmaz patronu Buddy Ackerman'ın sarf ettiği bu hoş geldin cümlesidir. Ve bu daha bir başlangıçtır. \"Banyomdaki paspas bile benim için senden daha değerli\" gibi hakaretler ile havada uçuşan kağıt ağırlıklarının hedefi olan Guy, süregelenbir aşağılanmanın muhatabıdır. Ancak diğer yandan \"Şayet bir toplantıya sensiz başlayamıyorsa, gitmeye değer tek toplantı budur\" gibi geçerli bir mantığı da içeren incelikleri de öğrenmeye başlar. Tam her şey yukarı doğru bir ivme kazanmışken ve Guy nihayet biraz saygı göstermeye başladığını düşündüğü anda, paramparça olacağı bir yumruk yer. Artık ödeşme vakti gelmiştir..."} +{"text":"Kat Ellis, evlenmek için doğru adamı beklemektedir. Her kadın gibi, seyahat etmeye istekli, sosyal yeteneklere sahip, yakışıklı, hoş ama kurnaz, keskin zekalı ve mümkünse eski sevgililerini kıskandırabilecek bir aday aradığı için doğal olarak kalbi boştur. Aslında ona kalsa yalnız da keyfi yerindedir, ancak hayatta her istediğini elde etmiş şımarık kız kardeşinin düğün zamanı geldiğinde, Kat'in sevgili ihtiyacı aciliyet kazanır; çünkü eski sevgilisi Jeffrey'nin, eski arkadaşlarının ve tüm ailesinin olacağı törende sıkıcı sorulara muhattap olmak istememektedir. Bu kadar kısa sürede New Yorktan ailesinin yaşadığı Londraya gemiyle gidecek bir sevgili bulamayacağı için, kesenin ağzını açıp bir eskort kiralamaya karar verir. Şansına New Yorktaki tanınmış eskort ajanslarının birinden tam istediği gibi bir kiralık sevgili bulur ve düğün töreninde herkes kız kardeşinden çok onun sevgilisiyle ilgilenir. Ancak Kat, acı bir şekilde, karizmatik eskortu Nick'le arasındakinin basit bir profesyonel ilişkinin ötesine geçtiğini fark edecek ve aşkın o kadar da ucuz olmadığını anlayacaktır."} +{"text":"Ünlü Senegal'li yönetmen Ousmane Sebene'nin 82 yasinda çektiği bu film, 2004 Cannes Film Festivali'nin gözdesi olmayı başardı. Çocukluğunda sünnet edilmiş Afrikalı bir kadın olan Colle, yaşadığı köyde çocuk yaştaki kızların sünnet adeti ne kendi çapında savaş açar. Kendisi de aynı törenin kurbanı olan Colle, bu yüzden doğum sırasında iki çocuğunu kaybetmiştir. Yanına sığınan altı küçük kızın sünnet edilmesine izin vermemek amacı ile müslümanlık öncesi inanca ait Moolade ruhunu çağırır ve evinin etrafında bir kalkan oluşturur. Colle'nin verdiği mücadele ile günlük hayatın kahraman kadınlarını konu alan trilojinin ikinci halkasını tamamlamış oluyor Sembene. Trilojinin ilk filmi Faat Kine 2000 yılında çekilmişti. Afrikalı yönetmenden bir direniş ve değişime yönelik umut hikayesi..."} +{"text":"Connor O'Neil hayatında sorumluluk almaktan sürekli kaçınan ve zamanını spor karşılaşmalarında bahis oynayarak geçiren birisidir. Yakın arkadaşı olan bir bankerden borçlarını ödemek için yardım istediğinde arkadaşı ona artık karşılıksız para veremeyeceğini söyler. Çalışıp para kazanması gerektiğini öğütler ve ondan şirketinin sponsoru olduğu beyzbol küçükler takımının koçluğunu üstlenmesini ister. Hayatında kendisinden başka hiç kimsenin sorumluluğunu üzerine almamış olan Conor, istemeye istemeye görevi kabul eder. Şikago'nun en belalı mahallesinde bir okulda okuyan küçük zenci çocukların koçluğunu üstlenir. Zaman geçtikçe çocuklara ne kadar bağlandığını kendisi bile şaşırır. Bu 10 yaşından küçük çocuklar kendisine hayat dersi vermektedir. Olayın içine bir de genç öğretmenleri Diane Lane girince, işler Conor için daha da ilginç olmaya başlar. Sonunda Conor aydınlanmanın ve kendini bulmanın değişik şekiller de ortaya çıkabileceğini öğrenmeye başlar."} +{"text":"Bu biraz belgesel, biraz sahte belgesel ve çokça avangard film, 1960lar Amerikasının hissiyatını Alfred Hitchcock, Richard Nixon ve bir dolu Folgers marka kahve reklamı üzerinden ele alıyor. Yazar- yönetmen Johan Grimonprez ve filmin öyküsünün yazarı Tom McCarthy, bu dönemin delilik sınırında gezen ruhunu, Hitchcockun gerçekle kurgu arasında ikiye bölünmüş, parçalı kişiliği üzerinden yansıtıyorlar. Mark Perrynin inandırıcı Hitchcock taklidiyle yaratılan anlatıcı ses üzerinden, psikolojik gerilimin en büyük ustası kendi paranoyalarını izleyiciyle paylaşıyor. Diğer yandan, Hitchcockun filmleri için hazırlanmış reklamlardan ve Alfred Hitchcock Sunar isimli televizyon programından alınan gerçek arşiv görüntüleri de kurguya dahil oluyor. Bu arada Kuşlar filmi, Amerikalıların tepesinde uçuşan Komünistleri ve Soğuk Savaşı temsil eden bir metafora dönüşüyor. Filmdeki bir dolu Hitchcock versiyonundan hangisi bilemiyoruz ama birisi, İkiniz fazlalıksınız diyor ve sonrasında, Nixon ve Kruşçevin 1959 yılındaki meşhur tartışmalarından sahneler izliyoruz. Diana Rossun arşiv görüntülerinin, The Supremes performans kayıtlarının, uzaya giden köpek Laikanın görüntülerinin iç içe geçtiği, türleri altüst eden bu sıra dışı filmde Amerikan paranoyası yepyeni bir biçimde çıkıyor karşımıza. Hileli Gerçek, ele aldığı dönemde olduğu gibi bugün de hala can alıcı olan sorular soruyor; gerçek hayatlarımızın içindeki kurmacayı kurcalıyor."} +{"text":"\"zamaninin sahtekar ve zengin bir avukati guzel bir kadina sirilsiklam asik olmus ve kadin baska biriyle nisanlaninca yuzunu kezzaplamis. kadin kor oluyor, adam tutuklaniyor. avukat ve zengin olmasindan oturu hakim dahil herkesi dava ediyor, en sonunda hapse dusunce de oradaki tutuklularin avukatligini ustlenip teknik sebeplerle loopholelarla filan adamlarin davalarini dusuruyor, kararlari geri cevirttiriyor. yani herif tam bir got ama ayni anda da kor ettigi kadina hala asik ve para gonderiyor... / zamaninda ortamdaki butun gazetelere dergilere konu oluyorlar tabii, surekli talkshowlara cikiyorlar.... / artik stockholm sendromunun fantastik bir hali midir, yoksa adam hakkaten masum mudur nedir, karisinin tanikliginin yardimiyla o isten kurtuluyor ve tabii bu arada medyaya tekrar dusmusler, tekrar hatirlanmislar falan... / cok filmin ortasinda ciktim veya hemen bitsin diye ileri aldim ama basinda cikip da ortasinda girdigim ve sonuna kadar izledigim ilk film bu olsa gerek.\" dikkat eksi'deki entri bol miktarda spoieler içeriyor, okumayın izleyin!!!"} +{"text":"Eski dolandırıcı Dominic Torettonun Meksika sınırından geçip orada kaçak olarak yaşamaya kalkışmasının üzerinden sekiz yıl geçmiştir. Artık Dominik Cumhuriyetindeki bir sahil kulübesinde yaşamakta olan Domun yanında, ABDdeki geçmişinden kalan tek varlık olan biricik sevgilisi Letty vardır. Orada yepyeni bir yaşama başlamaya çalışır. Ancak kanun temsilcilerinin daima peşinde olduğunun da farkındadır. Çok sevdiği bir insanın trajik ölümünden sonra Los Angelesa dönen Domun, ajan Brian OConner ile ezeli kavgası yeniden ateşlenir. Ancak artık ortak bir düşmanları vardır. ABDye öldürücü maddelerin akışını sağlayan sosyopat ruhlu uyuşturucu kralına karşı mücadele edebilmek için güçbirliği yapmak zorundadırlar. Uyuşturucu kralını safdışı etmenin ve onun tarafından öldürtülen arkadaşlarının intikamını almanın tek çaresi, ikisi arasında yepyeni bir güven ortamı sağlanmasından geçmektedir."} +{"text":"Butch Haynes ve partneri Terry Pugh, Huntsville Hapishanesi'nden kaçtıktan sonra, girdikleri evdeki Philip Perry ismindeki çocuğu rehin alırlar. Terry, çocuğa kötü davranınca Butch Terry'i öldürür ve çocuğu da alıp kaçar. Butch ve Philip, beraber seyahat ettikçe birbirlerini tanıyacaklar ve Butch, ailesi tarafından hemen hemen eğlenceli hiçbir şey yapmasına izin verilmemiş Philip için daha önce sahip olmadığı bir rol modeli olacaktır. Bu arada peşlerinde de Texas Korucusu \"Red\" Garnett ve suç bilimci Sally Gerber vardır. Kusursuz Dünya, Clint Eastwood'un etkileyici anlatımı ve Kevin Costner ile küçük oyuncu T. J. Lowther arasındaki uyumla en iyi Eastwood dramlarından birine dönüşüyor. Eastwood'un baştan filmde oynamak gibi bir niyeti olmadığını ve Butch rolü için başta Denzel Washington'ı düşünmüş olduğunu da belirtelim."} +{"text":"\"Güneşli Pazartesiler\" filminin yönetmeni Fernando Leon de Aranoa'nun yönettiği filmde 30'lı yaşlarında yalnız bir kadın olan Caye, göğüslerini yaptırıp erkeklerle daha iyi ilişki kurabilmek için para biriktirmektedir. Bunun için tercih ettiği meslek ise fahişeliktir. Babasının ölümünden sonra bunalıma giren annesi davranışları ile Caye'yi çok bunaltmaktadır. Genç kadının şikayetçi olduğu bir noktada ülkeye gelen göçmenlerin, daha ucuza çalışarak işlerini ellerinden almasıdır. Çoğu siyahi olan bu kadınların çoğu, erkeklerleneredeyse yarı fiyatına birlikte olmaktadırlar. Bir gün komşularından birinin bu kadınlardan biri olduğunu fark eden Caye'nin, Zulema adlı genç kadınla arasında bir dostluk başlar. Dominik Cumhuriyeti'nden çalışmak için gelen kadının ülkesinde 5 yaşında bir oğlu vardır ve ona bakabilmek için çalışmaktadır. Fakat hala bir çalışma izni alamamış olmasıgenç kadını, sapık ruhlubir adama mahkum etmiştir."} +{"text":"11 Mart 2002 günü John R., Amsterdamdaki Rambrant kulesinde çalışanları rehin alır. 11 Eylülden altı ay sonra yaşanan bu olay nedeniyle polis ve hükümet büyük bir paniğe kapılır. Bir adam geniş ekranlı televizyonları protesto etmekte ve geniş ekranlı televizyon yayınındaki siyah çizgilerin gizli şifreler içerdiğini iddia etmektedir. John, hayatına dramatik bir şekilde son verir. Adamın neden bu hale geldiğini hiç kimse anlayamaz. Yıllar yılı geniş ekran televizyonlara ve diğer modern teknolojik aletlere karşı adeta bir Haçlı Seferi başlatmıştır. Ancak, John R. a deli deyip geçmek bir çözüm değildir. Onun kişisel trajedisinin arkasında çok şey yatmakta, gerçekler geçmişinde gizlenmektedir. Bir kişi, dünyanın artık iyice zıvanasından çıkmış olduğuna dair açık kanıtları gösterir ama herkes onu deli zannetmektedir."} +{"text":"2003 yılındayız... Irak savaşı'nın ayak sesleri duyulmaktadır. Şair olan Attilio, Roma'daki Yabancılar Üniversitesi'nde okutmanlık yapmaktadır. Edebi alanda belirli bir ünü olan Attilio son kitabı 'Kar ve Kaplan'ı henüz yayınlamıştır ve heme okurlar, hem de eleştirmenler tarafından çok beğenilmiştir. Ancak sözcüklerdeki başarısını aşk hayatında gösteremez. Sürekli rüyalarına giren, deli gibi aşık olduğu Vittoria, onun ısrarcı ilgisinden sıkılmıştır ve sürekli olarak tekliflerini reddetmektedir. Aitillo gibi edebiyatçı olan Vittoria'nın üzerinde çalıştığı son kitabı, Iraklı bir şairin biyografisini konu almaktadır. Yıllardır Paris'te yaşayan bu ünlü şair Bağdat'a dönmeye hazırlanmaktadır. Eğer savaş patlak verirse Bağdat'da kendi insanlarının yanında olmak istemektedir. Vittoria ve Attilio onunla Roma'da buluşurlar. Aradan zaman geçer ve günün birinde Attilio, Bağdat'a dönmüş olan ünlü şairden bir telefon alır. Vittoria biyografiyi bitirebilmek için onunla birlikte Bağdat'a gitmiştir, ancak ilk Amerikan saldırısında başından yaralanmıştır ve şimdi ölümün eşiğindedir. Attilio bu acı haberi alır almaz Irak'a doğru yola çıkar."} +{"text":"31 Aralık 1999. İsa güzel ve gizemli yardımcısı Magdalena'yla birlikte New York'taki JFK havaalanına geliyor. Herkesin aklını kurcalayan soru, yeni bin yılın başlangıcının yaşamın sonu anlamına mı geldiği. Çözüm İsa'da. İsa, gün boyunca, insanların ruhlarını kurtarmak için Şeytan'la boğuşuyor; Tanrı'nın gazabına uğramayı ve cennetten kovulmayı göze alıyor; bu arada da insanların kurtarılmaya değer olup olmadıklarına bir türlü karar veremiyor. Bu teknoloji esiri, bilgisayarlaşmış modern dünyada, hızlı hareket eden görüntüler ve kalp ritmini artıran yüksek tempolu bir müzikten oluşan acımasız bir çiçek dürbünü etkisi eşliğinde, tıpkı heyecanlı bir casusluk serüveninde olduğu gibi, zamana karşı yarışan bir adamın yazgısının öyküsü, filmin sonuna kadar izleyicinin tüm duyularıyla oynanarak gözler önüne seriliyor."} +{"text":"Profesör Paul Rivers ve karısı Mary, birlikteliklerinin ölüm ve yaşam arasındaki dengeyle paralel olduğunu farkederler. Adam ölümcül bir hastalığın pençesindedir ve kalp nakli için sıra beklemektedir. Kadın ise yapay döllenme sonrasında hamiledir ve çocuğunu doğurmaya hazırlanmaktadır. Christina Peck, zor geçen gençlik dönemini çabuk olgunlaşarak atlatmış iki çocuk annesi bir kadındır. Kocası Michael ve kardeşi Claudia ile birlikte çevrelerine mutluluk ve umut saçmaktadırlar. Daha düşük ekonomik düzeye sahip Marianne iki çocuğuna bir gelecek yaratmaya çalışırken, eski bir suçlu olan kocası Jack kendisini dine adamıştır. Trajik bir kaza, bu üç çift ve ailelerinin hayatlarını kesiştirecektir. Birbirlerinin de desteklerini alarak hayatlarındaki en önemli soru işaretlerini cevaplandırmaya çalışacaklardır. Paramparça Aşklar Köpekler'in Oscar adayı yönetmeni Alejandro Gonzalez Inarritu ve senaristi Guillermo Arriaga'nın tekrar biraraya geldiği projede usta aktörler Sean Penn, Benicio Del Toro ve güzel oyuncu Naomi Watts başrollerdeler."} +{"text":"Los Angeles şehrinin en azılı hırsızlık şebekesinin başındaki isim olan Tony Fate, çetesiyle birlikte paha biçilemeyen elmasları çalmaya kalktığında hiç alışık olmadıkları bir durumla karşılaşır: Karşılarına her zaman olduğu gibi L. A. polisi değil, Taiwanlı bir hükümet ajanı olan Su çıkmıştır. Aslında Sunun peşinde olduğu kişi Fate değil, uluslararası azılı bir suçlu olan Lingdir. Ling peşine düştüğü elmasları Faitden alabilmek için, onun hayatta en çok değer verdiği varlık olan kızını kaçırır. Fait de çaresiz, eski ortağı olduğu için Lingi en iyi tanıyan kişiyle, ajan Su ile işbirliği yapmak zorunda kalır. Böylece dünyada en son ortaklık yapacak iki insan güçlerini birleştirmek zorunda kalır."} +{"text":"Bu karamsar, ama görsel bakımdan çarpıcı film, Godard'ın politik denemelerle ve videoyla ilgilendiği 70'lerin ardından sinemaya dönüş filmi. Film, gündelik baskı düzeni içinde kendilerini farklı şekillerde kurtarmaya çalışan üç karakterin hayatından birkaç günü konu alıyor: Televizyon yapımcısı Paul Godard, iş arkadaşı ve eski sevgilisi Denise Rimbaud ve Paul'ün geçmişte birlikte olduğu bir fahişe olan Isabelle Riviera. Denise, Paul'den ayrılıp işini de bırakıp köye taşınmak ister. Isabelle, belalısından kurtulup kendi hesabına çalışmak niyetindedir. İçimizdeki korku dolu, bağımlı yanı simgeleyen Paul ise sadece hayatta kalmaya bakmaktadır. Herkes Başının Çaresine Baksın, yaşama sıkı sıkıya sarılan iki kıza yutkunarak bakan ve hayatı ıskalayan bir adamın hazin hikayesi."} +{"text":"Murat doğru haber peşinde, gözünü budaktan sakınmayan, başarılı bir gazetecidir. Bir gün Aysel adında bir genç kız, üç erkek tarafından kaçırılır ve tecavüze uğrar. Güvendiği bir arkadaşı tarafından yanlış bilgilendirilen Murat, tecavüz sonucu genç kızın ailesi tarafından açılmış bulunan dava konusunu istemeden saptırarak, olayı kamuoyuna ve gazete okurlarına, çılgın bir seks ve uyuşturucu aleminin acı ama doğal sonucu olarak yansıtır. Ayselin üzgün ve kızgın ailesinin yoğun tepkisi ile karşılaşınca onlara hak verir. Çok ciddi bir hata yaptığının farkına varır ve bunu telafi etmek için dosyayı bir başka yönüyle araştırmaya, gerçek ne ise onu bulup ortaya çıkarmaya karar verir. Böylelikle vicdanını rahatlatacak, bir anlamda da talihsiz aileden özür dilemiş olacaktır. Tecavüz zanlısı gençleri izlemeye başlar. Ve topluma bu davanın gerçek yüzünü göstermek amacıyla bir yazı dizisi başlatır. Davanın içine girdikçe tecavüz olayına karışan üç gencin, kanunsuz ilişkiler içindeki nüfuzlu kişilerin oğulları olduklarını keşfeder. Bu adamların baskısı sonucu gazetedeki şefleri Muratı istifaya zorlar. Ama o vazgeçmeyecektir."} +{"text":"Palmetto 1998 yapımlı neo-noir filmidir. Volker Schlöndorffun yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrollerinde Woody Harrelson ve Elizabeth Shue vardır. Film, James Hadley Chasenin Just Another Sucker isimli kitabından yola çıkarak çekilmişdir. Harry Barber bir Palmetto Ladged gazetesi çalışanıdır. Ancak bir kendisine kurulan bir tuzakla tam 2 yıl masum olduğu halde hapis yatar. Harry burda bir az daha yazı yazmaya başlar ve zamanının çoğusunu böyle geçer. Hapse girdikten 2 yıl sonra olayın tuzak olduğunu anlaşılır ve kendisi serbest bırakılır. Harry kendisini uzun zamandır kendisini bekleyen kızarkadaşı Nina ile Palmetto'ya döner. Burda bir iş bulamayan Harry Barber günlerini boş boş geçirmektedir. Sadece oyalanmaktadır. Bir gün Rhea Malroux diye bir kadın karşısına çıkar. Rhea bir milyonerin karısıdır. Aynı milyoner çok yaşlıdır. Ancak aynı milyoner onlara çok az para vermektedir. Rhea Harryden bir şey istemektedir ve çok ilginç bir şey. Rhea ve üvey kızı birlikte plan yapmışdırlar. Plana göre, milyonerin yani Felixin kızı kaçırılacak ve aynı milyoner fidyecilere 500 bin dolar para ödeyeceklerdir. Ancak tek eksikleri telefona geçecek bir kalın sesli adamdır. Ve Rhea aynı adamı bulmuşdur: Bay Harry Barber. Aynı zamanda başka bir sevgilisi olan Rhea Harryi işe davet eder. Başka para kazanmak fırsatı olmayan Harry kızarkadaşına pek haber vermeden bu işi kabul eder ancak başına geleceklerden habersizdir. En sonunda plan uygulanır ve iş bitince ise Harrynin başı işte o zaman belaya girer. Harry polisler için mecburi olarak çalışmaktadır ve Ornette öldürülmüşdür. Üstelik tüm kanıtlar kendisini göstermektedir. Şimdi bir yandan Nina ile tartışmaları, bir yanda korkusu, bir yandan da polislerden kaçmasına yetmiyormuş gibi 500 bin dolardan kendisine kalan %10 ise sahte para çıkınca Harry gittikçe belaya dahada yakınlaşır."} +{"text":"Karol, Paris'te yaşayan Polonyalı bir kuafördür. Evliliklerini cinsel açıdan doyurucu bulmayan bir Fransız olan karısının kendisini boşamasının ardından, bir de kuaför salonunu ateşe vermesi, üstelik zavallı adamı kundakçı olarak gammazlaması bardağı taşırır. Memleketi Polonya'ya dönemeyecek kadar parasız ve duygusal olarak çökmüş olan Karol, hala sevdiği karısıyla durumu eşitlemek için fantastik bir plan yapar... Kieslowski'nin Fransız bayrağının renkleriyle adlandırdığı meşhur üçlemesinin ikinci ayağı olan Beyaz, \"Eşitlik\" temasını işliyor. Bunu yaparken, en alışılmadık yöntemlere başvuruyor ve alaycılıktan ödün vermiyor. Öykünün merkez karakterinin, kendisini küçük düşürmüş olan -Julie Delphy'nin canlandırdığı- eski karısını tekrar kazanmak için intikam alarak onu incitmeyi seçmesi çok çarpıcı. Usta sinemacı Kieslowski, modern ve en özgürlükçü toplumlarda bile \"Eşitlik\" kavramının mümkün olamaması, aşkta ve savaşta en \"güçlü\" olanın en \"eşit\" olduğu bir dünyada yaşıyor olmamız durumunu dahice bir yöntemle tiye alıyor. Yine de Beyaz, ne Mavi'nin görsel estetiğine, ne de Kırmızı'nın dramatik yoğunluğuna sahip. Üçlemenin en zayıf halkası olsa da, artık hayatta olmayan yönetmeninin sinemasını idrak etmek için mutlaka izlenmesi gereken bir yapım."} +{"text":"The Immigrant, Charles Chaplin'in yönetmenliğini yaptığı ve başrolde yer aldığı 1917 ABD yapımı sessiz bir komedi filmidir. Chaplin, Avrupa'dan ABD'ye giden bir gemide yalnız başına yolculuk eden fakir bir göçmendir. Edna ise dul ve hasta annesi ile birlikte yolculuk yapan genç bir kızdır. Charlie yolculuk esnasında kumar oynayarak bir miktar para kazanır. Fakat daha sonra bu parayı, tüm parası bir kumarbaz tarafından çalınan Edna'ya verecektir. Onun cebine parayı gizlice koyarken bir polis tarafından yankesici sanılarak yakalanır; fakat durum kısa sürede açıklığa kavuşur ve Edna bu sayede Charlie'nin kendisine yardım etmeye çalıştığını anlamış olur. Özgürluk Anıtı göründüğünde ABD'ye geldiklerini anlayan göçmenlerin yolculuğu sona erer. Edna ve Charlie vedalaşarak ayrılırlar...."} +{"text":"Stop motiontekniği ile çekilen film; toplam çekim süresi 13 ay sürmüş, hafta başına 2.5 dakika stop motion bölüm kaydedilmiş olup filmin toplam yapım yılının da 5 yıl sürdüğü söylenmektedir. Mary and Maxherkesin hayatında bir dönem yaşadığı olayları, dönem dönem hissettikleri duyguları yani hayattan küçük ama derin bir parçayı bizlere sunuyor. Adam Elliotfilm boyunca insanların üzerlerinde bulunan renklerin, sıfatların, kıdemlerin önemsiz olduğu, sadece çıplak iken sahip olduğumuz özellikler ile başa çıkabileceğimiz bir konu olan yalnızlık tan kaynaklanan sorunların odağında bulunan bir hikayeyi izleyici ile buluşturuyor. Hikayesini gerçek hayattan alan film komedi unsurları var olsa da intihar, yalnızlık, depresyon, şizofreni gibi iç burkan detayları da bünyesinde barındırıyor. Mary Daisy Dinkle8 yaşında, sorup sorgulama çağında olmasına rağmen ilgisiz bir aileye sahiptir. Alkolik bir anne, hayattan beklentisi kalmamış ve kendisini dış dünyaya kapatmış bir babanın kızı olması, hatta kendisine küçük yaşlarında sen bir kaza sonucu dünyaya geldin şeklinde serzenişlerle karşılaşması sosyal hayatta başarısız olmasında büyük etken olmuştur. Okuldaki arkadaşlarının kabul etmediği Mary, onların arasına dahil olmak bir yana okuldaki öğretmeni tarafından bile dışlanmaktadır. Hayata dair kendi dünyasında yarattığı sorulara cevap bulmak umuduyla annesi ile birlikte gittikleri postanedeki rehberden rastgele seçilmiş bir Amerikalıya mektup yazmak ister ve olaylar gelişir."} +{"text":"Ya bir gün Güneş de, Dünya'dan yüz çeviriverirse? 2057 yılına gelindiğinde, Dünya çok büyük bir tehdit altındadır. Güneş artık eskisi gibi Dünya'yı ısıtmamakta ve buna bağlı olarak da insanlığın dünya üzerindeki varlığı ölümcül bir tehlike ile karşı karşıyadır. Bu kötü gidişi geri döndürebilmesi ümit edilen tek bir yol kalmıştır: Icarus II isimli bir uzay gemisi ile Güneş'e doğru yola çıkan Kaptan Kaneda liderliğindeki ekip! Taşıdıkları nükleer başlık ile Güneş'in yeniden harekete geçebilmesini sağlamaya çalışacaklardır. Bütün dünya nefeslerini tutmuş bu sekiz kişilik ekibin başarısını beklerken Icarus II'nin birden bire dünya ile radyo bağlantısı kesilir. Artık Güneş ile başbaşa ve karşı karşıya kalmışlardır. Trainspotting ile elde ettiği başarıyla adından çokça söz ettiren İngiliz yönetmen Danny Boyle, gelecek kurgusu yaptığı bilim kurgu filmi Gün Işığı ile türün sevenleri arasında heyecan yarattı. Güneş ve Dünya arasında gidip gelirken klostrofobik bir gerilime hazır olun!"} +{"text":"Masallarda gerçeklik payı olduğu inkar edilemez olsa da günümüzün sosyal medya ve selfie çılgınlığının masallarda bile yer bulduğunu öğrenmek sizi şaşırtabilir. Letonyalı yenilikçi sinemacı Laila Pakalnina'nın Tallinn Kara Geceler Film Festivali'nde dünya prömiyerini yapan son filmi tam da bu fenomenin diyarına dalan deneysel bir masal. Hikaye tanıdık sayılır: Bir CrossFit eğitmeninin Pamuk Prenses adında bir kızı olur. Anne ölür; eğitmen sağlık, spor ve kendi görüntüsüyle takıntılı genç bir kadınla evlenir. Yıllar sonra acı gerçek ortaya çıkar: Pamuk Prenses Üvey Anne'den daha fittir. 200 yıllık bir masaldan narsisizm, beden faşizmi ve sosyal medya eleştirisi çıkartan yönetmen Pakalnina günümüzde herkes akıllı telefonlardan kendi görüntülerine bakıp Kötü Üvey Anne'den bile fazla kendi kendine konuşuyor aslında diyor."} +{"text":"Amerikan İç Savaş yıllarında bir grup asker Kara Ayak bölgesinde yiyecek, barınak ve silah aramaktadır. Açlık ve soğukla mücadele eden askerler yol üstündeki bir ailenin evinden yiyecek isterler. Aile evlerindeki erzaklardan verse de bu askerlere yeterli gelmez ve tüm aile bireylerini öldürürler. Geriye sadece ailenin kızlarından biri kalır. İsimsiz genç kız ölmüş olan askerlerden birini hayata geri döndürür ve ona İntikam ismini verir, kendisi de Nefret ismini alır. Bu ikili, askerleri takip eder ve onları birer birer tuzağa düşürür. Genç kız intikamını almaya ve adaleti sağlamaya kararlıdır. Ama kendisi de adaletin karşısına çıktığında hikayesine kimse inanmaz. Üstelik kızı yargılayan kişi askerlerden birinin kardeşidir ve kendi intikamını almaya niyetlidir."} +{"text":"Chloe, biyolojik sebeplerden dolayı çocuğu olmadığı için evlat edinmek isteyen ama önce hayatını bir araya getirmesi gereken bir dadıdır. Sevgilisiyle bu konuda tartışma yaşadıktan sonra ayrılırlar. Chloe ise Brown ailesinin çocuğu Tommy'e bakmak için onların evine taşınır. Bu iş hayatını tekrar rayına sokacak harika bir fırsattır. Ancak bu evle ilgili tuhaf şeyler vardır. Chloe, kapıdaki tuşlu kilitlerden ve oldukça yüksek güvenlik önlemlerinden şüphelenir. Evin annesi Emily ise onu takip eden Baz adlı ünlü bir müzisyen olduğunu açıklıyor. Dehşete kapılmış olan Chloe, Emily ve Michael'in oğullarını güvende tutmasına yardım etmeyi kabul eder. Ancak durum hiç de anlatılan gibi değildir ve Chloe'nin başı derde girer..."} +{"text":"Emily bir demans hastası olan Bay Cunningham'a hasta bakıcılık yapmak üzere şehirden uzaktaki bir eve gider. Beklediğinden çok daha sessiz ve neredeyse terk edilmiş gibi görünen bu evde geçireceği ilk gece ise onun için oldukça zorlayıcı olacaktır. Daha eve attığı ilk adımda sessizliğe gömülü hastası ile baş başa kalır. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise artık göz ardı etmesi neredeyse imkansız hale gelen doğaüstü olaylar, Emily için korku dolu saatler demektir. Hastası Bay Cunningham'ı evde bu doğaüstü olaylarla baş başa bırakmak istemeyen Emily, bu evde saklanmış sırların bir bir açığa çıkmasına da tanık eder. Psikolojik gerilim, gizem ve korku türündeki filmin karanlık atmosferi, her şeyden habersiz genç bir kadının yaşlı bir adama bakıcılık yapmak üzere doğaüstü varlıklar tarafından ele geçirilmiş bir evde geçirdiği bir geceyi ve bu evde yaşanan korku dolu saatleri konu alıyor."} +{"text":"Hayatı boyunca girdiği her ama her ortamdan dışlanmış ve bu yaşına kadar yalnız kalmak zorunda kalmış olan Jessica, çaresizce kendini kabul edecek bir grup aramaktadır. Kendisini kabul eden ilk grup olan, bir avuç genç vampirin arasına girdiğinde ise, sonunda bu dünyadaki yerini bulduğunu sanır fakat henüz nasıl bir şeye adım attığına dair hiçbir fikri yoktur. Üç kişilik bir grup olan bu vampir grubuyla beraber, kendisini cinayet, uyuşturucular ve bütün gece süren partilerle dolup taşan gececi bir dünyada bulur. Bu grubun garip bir de özelliği vardır; yerel barların ve kulüplerin başındaki insanları takip ederek onları avlamayı huy edinmişlerdir. Bu sırada ise, yeraltı dünyasından gizemli ve yabancı bir vampir avcısı, bütün bu cinayete ve parti planlarına sonsuza kadar bir son vermek ve vampirleri öldürmek için, azimli bir şekilde bu grubun peşine düşmüştür"} +{"text":"17 yaşındaki Millie Kessler, Blissfield Lisesi'nin kana susamış koridorlarında ve popüler grubun acımasızlığında hayatta kalmaya çalışmaktadır. Ama kasabanın kötülüğüyle nam salmış seri katili Butcher'ın en yeni hedefi haline geldiğinde lisedeki son yılı endişelerinin en önemsizi haline gelir. Butcher'ın mistik antika hançeri Millie'yle birbirlerinin bedenlerinde uyanmalarına yol açar. Millie, değişimin kalıcı olmaması ve sonsuza dek orta yaşlı manyağın bedeninde mahkum kalmamak için 24 saat içinde bedenine geri dönmesi gerektiğini öğrenir. Tek sorun, artık Millie tüm şehrin hedefi haline gelmiş büyük bir psikopat gibi görünürken Buthcer da Millie gibi görünmektedir ve kan dökme arzusunu Mezunlar Partisi'ne taşımıştır. Butcher, genç bir kızın bedeninde olmanın Mezunlar Partisi'ndeki küçük bir katliam eğlencesi için kusursuz bir kılıf olduğunu keşfederken, Millie de aşırı uyanık Nyla, mükemmel ötesi Joshua ve aşık olduğu Booker gibi birkaç arkadaşının yardımıyla zamana karşı yarışarak laneti geri çevirmeye çalışır."} +{"text":"Havalı ama sade bir kız olan Marta, nadir görünen bir genetik rahatsızlıktan dolayı tedavi görmektedir. Ancak ne olursa olsun, Marta görüp görebileceğiniz en neşeli, hayat dolu bir kızdır. On dokuz yaşındaki herhangi bir genç kız gibi gerçek aşkı hayal ediyor ama sıradan bir erkeğe razı olmak da istemiyordur. Hastalığı daha da ileri seviyelere gelmeden yakışıklı bir çocuğun ağzından çıkacak Seni seviyorum sözlerini duymak en büyük hayalidir. Jacopo ve Federica, Marta'nın oda arkadaşlarıdır ve neredeyse onun için ikinci bir aile gibidirler. Marta'yı bu zor günlerinde mutlu etmek için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlardır. Son derece renkli olan bu oda arkadaşları ile Marta, oldukça güzel vakit geçiriyordur. Daha sonrasında bir partide yakışıklı Arturo ile tanışır; Arturo, kendine güvenen ve kesinlikle ulaşılmaz bir adamdır. Başka bir deyişle: Arturo, Marta için mükemmel bir avdır. Sadık oda arkadaşları Marta adına başka bir hayal kırıklığıyla yüzleşmeye hazırlanırken, aşk bütün planları alt üst eder ve kader sonucu değiştirir."} +{"text":"Dünyaya salınmak üzere olan çok tehlikeli ve karanlık bir şeytanın engellenmesi konu alınıyor. Jessica, beyaz cadı soyundan gelmekte ve damarlarında kendisinin bile farkında olmadığı ama kötü güçlerin farkında olduğu çok büyük bir güç yatmaktadır. Bir cadı okulu olan Amityville'e ilk gelişinde okulun müdüresi Dominique tarafından başına geleceklerden habersizdi. Birlikte kalması gereken oda arkadaşı, sırtındaki üç boynuzlu işareti görünce bunu Dominique bildiriyor ve Dominique, son kurbanını seçiyor. Çoğunlukta 2 boynuz bulunurken, çok nadir ve özel sadece birkaç insanda 3 boynuz bulunabiliyor ve bu kan, Dominique'in dünyaya salmak istediği şeytanı kontrol edebilmesi için çok önemli. Jessica'yı kurtaran üç beyaz cadı, Jessica ile birlikte bu karanlık tarafla, şeytanın dünyaya salınmasını engellemek için amansız bir mücadele veriyor."} +{"text":"Summer of Soul belgeseli, Afro-Amerikan müziğini ve kültürünü kutlamak, devam eden siyah gurur politikasını desteklemek için 1969 yılının yazında düzenlenen Harlem Kültür Festivalini konu alıyor. Harlem'de Mount Morris Parkı'nda gerçekleşen ve altı hafta süren festival; Stevie Wonder, Nina Simone, Sly, the Family Stone, Gladys Knight ve Pips gibi o yılların ve tüm zamanların önemli müzisyenlerini ağırlamasına ve neredeyse yüz binlerce müzikseverin katılımını sağlamasına rağmen popüler kültür tarihinde hak ettiği yeri bulamadı. Belgesel neredeyse 50 yıldır arşivlerde toz tutmaya terk edilmiş görüntüleri inceliyor. Festivale katılan ünlü müzisyenlerin performanslarından alınan sahnelerin yanı sıra Stevie Wonder, Nina Simone gibi isimlerin verdiği röportajlardan alınan kesitlere de yer veriyor."} +{"text":"Framed yeni çıkmış ve bir anda popüler olmuş bir cep telefonu uygulamasıdır. Youtubedan farklı olarak görüntüler canlı yayınlanır ve o sıradaki izleyici sayısı önemlidir. Ne kadar çok izleyici o kadar başarı! Durum böyle olunca ne kadar iğrenç, ne kadar açık hatta ne kadar vahşi görüntü yüklenirse o kadar çok seyirci gelmektedir. Bu arada, bir grup genç bir veda yemeği için bahçe içinde, iki katlı bir kır evinde bir araya gelirler. Arkadaş gurubundan biri çalışmaya yurtdışına gidecektir. Partiye kız kardeşini de getirir. Gecede eski sevgilisi de vardır ve yeni bir çocukla gelmiştir. Havada zaten gerilim varken bir de davetsiz misafirler gelecektir. Sonradan gelen bu üç kişi geceyi kabusa çevirir. Bu davetsiz misafirlerin amacı Framedde izlenme rekoru kırmaktır ve bu yolda her türlü vahşeti yapmaya hazırdırlar."} +{"text":"A Dog's Journey, 2017 yılında vizyona giren Can Dostum filminin devam halkası. W. Bruce Cameron'ın çok satan kitaplarına dayanacak olan devam halkasında bir köpeğin hikayesi konu ediliyor. Sevimli köpek Bailey, birçok farklı köpek olarak birçok hayat yaşasa da sonunda her zaman soluğu Ethanın yanında alır. Artık ailelerinin yeni bir üyesi vardır; CJ. Ethanın torunu olan CJ ile arasında güzel bir bağ kuran Bailey, CJin annesinin onu evden götürmesi ile hüsrana uğrar. Bailey, arabanın peşinden gidip CJi takip etmek istese de bunu gerçekleştirebilecek enerjisi yoktur. Yeniden hayat bulduğunda ise yeni amacı CJe göz kulak olmak olur. CJin ne zaman kendisine ihtiyacı olsa soluğu yanında alan sevimli köpek, hayat değiştirmeye devam etse de CJin peşini bırakmaz."} +{"text":"Yılmaz, bir Anadolu kasabasında babasıyla hayalleri arasına sıkışıp kalmış genç bir adamdır. En büyük hayaliyse, kendi işini kurmasının önünü açacak küçük bir traktör almaktır. Ama hem babası hem de bölgedeki yaşam şartları en küçük hayalin bile önünde büyük bir engeldir. Yılmaz, yine kendisi gibi boş gezip hayaller peşinde koşan yakın arkadaşıyla her gün yeni ve farklı bir çıkışın peşini kovalar. Define aramak ve başka kentlerde çalışmak dışında hiç kurmadıkları hayallerden biri de, maden ocağında çalışmaktır. Ocakta çalışmak bulunabilecek en kolay yol olsa da orası gerçek anlamda bir cehennemdir. Girince çıkışın garantisi asla yoktur. Ama Yılmaz, babası ve biricik aşkı İpek'le denge kurmanın tek yolunun maden ocağında çalışmak olacağını içten içe bilmektedir... Oysa, hayaller de, hazine de, hepsi doğanın içinde saklıdır. Şimdiye dek farkına varmadıkları doğanın... Maden ocaklarının kasvetli manzarası karşısında yemyeşil uzanan kiraz bahçeleri ve kirazın muhteşem tadı herkesi kendine getirir... Yaşam her şeye rağmen sıcak, gökyüzü gibi berrak, kuş sesleri gibi cıvıl cıvıldır... Tüm Akdeniz coğrafyasında olduğu gibi."} +{"text":"Honka ilk bakışta zararsız ve acınacak bir tip gibi gözüken, fakat kaybedenlerin ve dışlanmışların müdavimi olduğu Altın Eldiven adlı barda seçtiği kurbanlarını çatı katındaki evine götürerek öldüren bir katildir. Cesetleri evin kilerinde saklayan Honka, bir süreliğine de olsa düzenli bir işe girip Altın Eldivenden uzaklaşır. Fakat korkunç alışkanlıklarından kurtulması kolay değildir ve işlediği cinayetler, polisin tüm umursamazlığına rağmen artık saklayamayacağı hale gelir. Savaş sonrası ekonomik bir kalkınma mucizesine imza atan fakat insanların buna tezat oluşturacak biçimde güvensiz ve korku içinde yaşadığı 1970ler Almanyasının çarpıcı bir portresini sunan film, 2019 Berlin Film Festivalinde Altın Ayı için yarıştı. Başrolü üstlenen 1996 doğumlu Alman oyuncu Jonas Dassler, kapsamlı bir makyajla 40lı yaşlarının ortasında olan Fritz Honkaya tıpatıp benzer hale getirildi."} +{"text":"Soy ağacı kalabalık olan ve uzun yıllardır servet ve güçleriyle isimleri dünyaca bilinen Sinclair ailesi hakkında birbirinden farklı dedikodu yer almaktadır. 18 yaşına girmek üzere olan Chance ise okulda sorunlar yaşamakta ve disiplin cezalarıyla boğuşmaktadır. Ailenin başı olan August Sinclair aileyi demir yumrukla yönetmektedir ve Chance'in ebeveynleri June ve December bu nedenle aileden çıkmak istemektelerdir. Ailenin başı August Sinclair son hasat için ailenin ilk doğan çocuklarını ister ve bu şekilde özgürlüklerini alabileceklerini söyler. Hiçbir şeyden haberi olmayan Chance ailesinin ne tür bir varlık olduğunu yavaş yavaş çözmeye başlayacaktır. Film iki farklı ana karakter üzerinden ilerlemektedir. Film genel olarak tek mekan temalıdır."} +{"text":"23 yaşındaki James bir alkolik ve uyuşturucu bağımlısıdır. Hayat kalitesi giderek daha da kötüye giden genç James'in artık önünde yalnızca iki seçeneği kalmıştır: tedavi olmak ya da ölüme mahkum olmak. Günün birinde bir uçakta, yüzü darmadağın edilmiş bir halde uyandığında ve son birkaç haftada yaşadıklarına dair hiçbir anısı olmadığında genç adam olayın ciddiyetini sonunda anlar. Artık rehabilitasyon tedavisi görme zamanı gelmiştir. Minnesota'daki bir klinikte, 2 ay süreyle yoğun bir detoks tedavisine başlatılan James, kanı çekilmiş ve sağlığı bozulmuş bedenini tamir etme yolculuğunda acılara katlanırken, kırılan ruhunu da daha iyi bir yaşam için savaşan diğer bağımlılarla iletişim kurarak iyileştirecektir. Ancak bu zorlu süreç basitçe söylendiğinden çok daha acı verici ve dayanılmaz olacaktır..."} +{"text":"Naif bir kadın olan Ferdanenin, kocası fırıncı Mustafa ile sıradan bir yaşamı vardır. Maskülen ve kıskanç bir adam olan Mustafanın davranışlarına alışan Ferdane, bir süre sonra beklemediği durumlarla karşı karşıya kalır. Kocasında büyük değişiklikler fark eden Ferdane, bunun geçici bir şey olduğunu düşünse de işler pek de onun düşlediği gibi değildir. Olduğunun tam aksi davranışlar sergileyen Mustafanın bu hali Ferdaneyi büyük bir merakın içine sürükler. Kocasındaki bu büyük değişimin nedenini öğrenmek isteyen Ferdane, Mustafayı takip etmeye karar verir. Kendisine yardım etmesi için kardeşi Ramazanı da yanına alan Ferdane, kocası Mustafanın peşine düşer. Tüm bu kargaşaya neden olan olayın açığa çıkmasıyla Mustafa, Ferdane ve Ramazan, kendilerini büyük bir maceranın içinde bulur."} +{"text":"A Night of Horror International Film Festival'inde birinci seçilen film farklı alanlarda uzman bir grup bilim insanının araştırma yapmak adına dışarıya kapatılan bataklık bir bölgeye gitmesiyle başlar. Yerel halk ise bilim insanlarından haz etmemektedir ve dünyayı daha kötü bir yer yaptıkları konusunda kararlılardır. Bataklık bölgesine varan grup bir an önce ara çalışmalara koyulur. Halbuki bulundukları bataklıklarda uzun zaman önce korkunç bir olay gerçekleşmiştir ve Avustralya folklöründe yerini bulmuş, Waltzing Matilda adında şarkıya bile dökülmüştür. Zamanla orada yalnız olmadıklarını anlayan bilim insanları kendilerini bataklıkta kapana kısılmış hissedeceklerdir. Ve de labirenti andıran bu bataklıklarda anlayamadıkları, doğa üstü bir varlık ile mücadele etmekten başka seçenekleri olmayacaktır!"} +{"text":"Ayka, Moskova'da yasa dışı olarak yaşayan ve aldığı borcu ödemek içi zorlu bir mücadele veren genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Ayka adındaki genç Kırgız kızı, Moskova'da yasa dışı olarak yaşamaktadır. Hamile olan genç kadının bebeğine bakacak maddi gücü yoktur. Ayka, bebeğinin doğumunun ardından onu hastaneye bırakmak zorunda kalır. Aldığı borçları ödeyebilmek için derhal işinin başına dönen Ayka, maaşını alamayıp işten atılır. Yaşayacak yeri ve parası olmayan Ayka, göçmenlerle dolu bir pansiyona yerleşir. Sadece bir ranza üzerinde yaşamını sürdüren Ayka'nın aklında olan tek şey ödeyemediği borcudur. Çalışma izni olmayan genç kadın bir yandan Moskova'nın mülteci mahallelerinde sokak sokak dolaşıp iş ararken, bir yandan da doğum sonrası oluşan kanaması ile uğraşır. Genç kadın yaşadığı zorlukların üstesinden gelip borcunu ödeyebilecek midir?"} +{"text":"Hız yarışları üzerine kurulu, dünya çapında gişe rekortmeni seri yeni kıtasına taşınıyor. Hızlı ve Öfkeli 6 ile tekrar dönen ünlü yıldızların bulunduğu oyuncu kadrosunda baş rolleri Vin Diesel, Paul Walker ve Dwayne Johnson paylaşıyor. Bugüne kadarki en riskli macera için yeniden bir araya gelen Jordana Brewster, Michelle Rodriguez, Tyrese Gibson, Sung Kang, Gal Gadot, Chris Ludacris Bridges ve Elsa Patakyye Badass dizisinden Luke Evans ile Gina Carano da katılıyor. Dom ve Brianın nüfuzlu bir kişinin imparatorluğunu yıkıp, ekiplerini 100 milyon dolarla bıraktığından beri kahramanlarımız tüm dünyaya yayılmıştır. Ama evlerine dönememeleri ve sonsuza kadar kaçak olarak yaşayacak olmaları hayatlarını yarıda bırakmıştır. Bu arada Hobbs 12 ülkede, ölümcül yetenekleri olan paralı sürücülerden oluşan bir organizasyonu takip etmektedir. Takımın beynine yardım eden acımasız ikinci başkan, Domun öldüğünü düşündüğü aşkı Lettydir. Suçlu takımını durdurmanın tek yolu onlara sokakta üstün gelmektir. Bu nedenle Hobbs, Domdan en seçkin takımını Londrada toplamasını ister. Böylece evlerine dönebilecekler ve ailelerini yeniden bir araya getirebileceklerdir."} +{"text":"Gönül ünlü ve çok zengin bir şarkıcıdır. Onun zenginliğinde görü olan patronu Zekeriya, parasına el koymak için bir plan yapar. O sırada hapisten çıkmış olan ve işi olmayan Mehmetle görüşür ve onu ikna eder. Plana göre Mehmet, Gönülü kendisine aşık edecek ve bir şekilde paralarını çalacaktır. Mehmet istemeyerek de olsa, Rıza Dayının torununu ameliyat ettirebilmek için bu işi bu kabul eder. Kendisini Ertuğrul adıyla tanıtıp Gönülün kaldığı otele yerleşir. Yakışıklılığı ile Gönülü etkilemeyi başarır. İlişkileri bir aşka dönüştüğü sırada Gönül, Ertuğrulun gerçek kimliğini öğrenir. Onu denemek için bir oyuna başvurur. Tüm parasını bir iş için ona vermek ister. Mehmet bu teklifi kabul etmez ve Gönüle doğruyu anlatır. Mehmetin arkadaşları ise, onun bu işe girme nedeninin küçük bir çocuğun ameliyatı olduğunu açıklarlar Gönüle. Genç kadın daha bir içten bağlanır Mehmete. Ama bu arada Zekeriya hala para hırsından vazgeçmemiştir. Son koz olarak adamları ile Mehmeti kaçırır ve canına karşılık Gönülün paralarını ister. Gönül parayı hazırlar. Mehmet ise tutulduğu yerden kaçar ve Gönülün Zekeriya ile buluşacağı yeri öğrenir. Zekeriyanın amacı parayı alınca Gönülü de öldürmektir. Mehmet buluşma yerine ulaştığında çatışma başlar. Genç adam Gönülü kurtarırsa da, arkadaşı Rıza Dayı kurşunlara hedef olup yaşamını yitirir. Polis Zekeriyayı yakalar. Mehmetle Gönül ise mutlu bir yaşam sürmek için geleceğe artık umutla bakmatadırlar.."} +{"text":"Dünyadan çok uzak olan Baab gezegeninde yaşayan astronot Scorch Supernova, ulusal bir kahramandır ve mavi uzaylılardan oluşan halk ona neredeyse tapmaktadır. Pek çok kurtarma operasyonunu başarıyla tamamlamış olan Scorch, müthiş yeteneklerini teknoloji ustası erkek kardeşi Gary ile birleştirince onların karşısında hiçbir güç duramaz. Zira Gary de görev aldığı BASA kontrol merkezinin kural ve görevleri konusunda son derece deneyimli ve yeteneklidir. BASA'nın yöneticisi Lena, kardeşleri tehlikeli bir gezegenden aldıkları bir çağrı konusunda bilgilendirdiğinde onlar için yeni ve heyecan verici bir görev başlamış olur. Ne var ki görev sırasında Scorch'un Area 51 isimli bir bölgede tuzağa düşmesi işleri karıştırır. Bu tuzak ise General Shanker isimli acımasız bir düşman tarafından kurulmuştur. Gary, gezegeni ve ailesine veda ederek kardeşini kurtarmak için yola çıkar."} +{"text":"Çalıştığı pavyonun sahibi Babür'ün kapatması olan Kader ile Çoşkun, garip bir tutku içinde birbirlerini sevmektedirler. Kaçakçılık yapan Babür, büyük bir vurgunun peşinde olduğu sıra, deniz polisleri tarafından öldürülür. Bu arada Çoşkun, yüreğinden bir türlü silemediği Kader'i içinde öldürmek için sahte bir cenaze töreni düzenler. Kader, çılğın gibi mezarlığa gelir. Ölümü için tören yapan kalabalığı dağıtır. Gerçekte ölmeyen Babür de mezarlığa gelmiştir. Sadece yüzünün sol yanında korkunç yaralar vardır. Mezarlığa gelen polisler Babür'ü alıp götürürler. Kader ve Coşkun mezarlıkta toplanan halka konser verirler. Konserden önce Kader, içine zehir kattığı suyu içer. Ardından da Coşkun da farkında olmayarak aynı bardağı dudaklarına götürür. Böylece iki genç ölümde birleşirler."} +{"text":"Küçük bir traktör fabrikası sahibi Fernand Naudin sakin ve gür��ltüsüz bir hayat sürmektedir. Bir gün kendisini Paris'e davet eden bir telgraf alır. Çocukluk arkadaşı Louis'in son nefesine ucu ucuna yetişir. Louis Fernand'dan, dostluklarının hatırına, büyük fedakarlıklarla manastırda büyüttüğü kızı Patricia'ya göz kulak olmasını ister. Aynı zamanda \"işlerinin\" ve \"iş adamlarının\" yönetimini, aynı şekilde \"gorili\" Pascal'ı Fernand'a bırakır. Meksikalı'nın \"çalışanları\" \"patrondan\" kalan ganimeti paylaşma hayalleri kurarken olayların tersine dönmesinden hoşnut olmazlar. Fernand'ın karşılaştığı ilk sorun evde düzeni yeniden oturtmak olur. Elbette ki bu süreçte çeşitli maceralar yaşanacaktır. Fernand, en azından başlarda \"tonton\" amcasına yakınlık gösteren Patricia tarafında rahatlamayı beklerken hayal kırıklığıyla karşılaşır. Manastır eğitiminden fazla bir şey anlamamış olan Patricia kısa süre sonra aynı nedenlerden ötürü babasının \"çalışanları\" gibi söz geçirilemez bir hal alır. Bilhassa da Patricia'nın nişanlısı Antoine Fernand'ın sinirlerini zıplatmaktadır. Bu sorular kahramanımızın başına bir çok dert açar, ta ki herşeyi yoluna koyana kadar:\"Kötü çocuklar\" taraf değiştirirler. Fernand ise, en sonunda sakinleşen \"yeğeni\" Patricia'yı mutluluğu yakalayacağı Antoine'nin yanına, kiliseye götürmektedir..."} +{"text":"Miguel Gonçalves Mendes'in Jose e Pilar belgeseli, aşk, kaybetmek ve edebiyat üzerine etkileyici bir hikaye. Belgeselde Nobel ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago ve eşi Pilar del Rio'nun günlerini nasıl geçirdikleri anlatılıyor. Film, uluslararası seyahatler yüzünden dağılmış hayatlarını, Saramago'nun başyapıtı \"Fil'in Yolculuğu\" kitabını tamamlama tutkusunu ve aşklarının onları sessizce nasıl bir arada tuttuğunu anlatıyor. Jose e Pilar, Saramago'nun saklı kalmış yönlerini ortaya çıkarıyor ve deha ile basitliğin aslında birbirleriyle bağdaşabileceğini ispatlıyor. Sanatsal ruhun dayanıklılığı hakında eğlenceli ve dokunaklı bir yapım. 20. Yüzyılın en büyük yazarlarından biri olan Saramago'nun hayatına yeni bir bakış. Saramago'nun da dediği gibi \"Herhangi bir şeyi söylemek için her zaman başka bir yol vardır\"."} +{"text":"Yoksul ama dürüst bir yaşam sürdüren Naciye, güzelliği ile dikkat çekmektedir. Bir rastlantı sonucu tanıştığı Tarık adlı bir gençle ilişkileri kısa bir süre sonra aşka dönüşür. Bu ilişkiyi öğrenen Tarıkın babası Reşat, oğlunun yoksul bir ailenin kızıyla evlenmesini onaylamaz. Tarıkın Naciyeden ayrılmasını sağlar. Naciye kısa sürede zengin olup Tarık ve Reşattan intikam almaya yemin eder. Bir yarışmada Sinema Güzeli seçilince bu fırsat eline geçmiş olur. Ünlü sinema sanatçılarıyla filmler çevirmeye başlar. Ünü ve serveti artan Naciye ismini de Ahu Tuğba olarak değiştirmiştir. Kazandığı ödüller, para ve başarılar başını döndürmeye başlar. Kaprisleriyle çevresini canından bezdirir. Eroin bile kullanmaya başlamışlardır. Sonunda sözünü tutmuş, Tarıkın babasından intikamını da almıştır. Bir gün taksi şoförü Cengizle tanışır. Aslında nişanlı olan Cengiz ilk başta Naciyeden etkilenir. Ama sonradan ilişkisi dayanılmaz hale gelir. Naciyenin uyuşturucu bağımlılığına da tanık olan Cengiz, nişanlısına döner. Bir süre sonra polise yakalanan Ahuyu, suçu üzerine alan Cengiz kurtarır ve onun yerine hapse girer. Ahu, pişman olmuştur. Geçmişe çizgi çizmek ve hayata yeniden başlamak amacıyla babaevine döner. Ama babası evden kovar. Sürekli içmektedir. Daha sonra kurtulmak için hastaneye yatar. Ahu hastaneden çıktığında, hiçbir gazinocu ve film yapımcısı iş vermez. Ahu artık yolun sonuna gelmiş bir sanatçıdır. Artık mekanı kötü oteller, batakhanelerdir. Uyuşturucu ve içki benliğini ele geçirmiştir. Cengiz tahliye olduğunda eski nişanlısı ile evlenir. Ahu bir kez daha yıkılır ve yüksek dozda uyuşturucu alır. Öldüğünde gözbebeklerinde ünlü olduğu günlerin hayali vardır."} +{"text":"Zalime payanda olmayan bir güç, nefsine yenilmeyen bir irade, baba şefkati ile dolu onurlu bir kahraman. Bilgi ve tecrübesini gençnesillere aktaran savaşçı bir bilge. Zulmün emrinde olmanın çelişkisini yaşayan güçlü bir ajan. Masum ama bilinçli, kendini yalnız bırakan, kaderini azme dönüştüren baba özlemi ile tutuşan bir genç kız. Asr-ı saadet özlemi içinde ama öfkesine yenik düşen radikal bir genç, kendisine sunulan sevgi ile hatalarından kurtulan bir delikanlı. İffeti ve sevgisi birbirine uyumlu nazenin, ama nefsine tavizsiz. Sevgisi asilce bir genç kız. Asaletli bir kadın, kendine yapılan zulmü öfkeye değil merhamete dönüştüren bir anne. Kasabalı, saf ama pratik zeka, kasabalı ama esprileri çok ince, saf görüntüsünün altında, cesur, vefalı Anadolu insanı. Gençliğini Rasullullah'ın yoluna adayan örnek aksiyon gençler. Gençlerin hal ve davranışları ile özenecekleri örnek gençler. Aksiyon çağın savaşçıları. Ve yarınlar için umut, umut, umut"} +{"text":"Raju Mathur yükselmek isteyen genç ve hırslı bir mühendistir. Hayalini gerçekleştirmek için Bombaya gider, orada bir akrabası ona yardımcı olacaktır. Bombaye gidince akrabasının ölmüş olduğunu öğrenir. Bombayda tek başına kalan Raju, bir gece tapınağa sığınır. Orada Jai adında bir sokak meddahı ile tanışır, yakın arkadaş olurlar. Jai, Rajuyu kendi mahallesine götürür. Ona bu orta sınıf mahallede kalacak bir yer bulur. Raju bu mahallede Renu adında bir kız ile tanışır. Birbirlerine aşık olurlar. Renu, Rajuya çalıştığı şirkette bir iş bulur. Raju bu şirkette kısa zamanda yükselir ve başarılı bir mühendis olur. Ancak Rajunun içine girdiği bu yeni dünya yalanlar ve günahlarla doludur. Raju ilk başlarda bunu görmezden gelir. Şirkette onu istemeyen ortaklar onu şirketten attırmak için Rajunun sorumluluğundaki köprü inşaatına bomba koyarlar. Rajunun mahallesindeki samimi dostları bu patlamada ölür. Bu sabotaj Rajunun gözlerini açacaktır."} +{"text":"Profesör Serebryakov, emekliye ayrıldıktan sonra, güzel karısı Yelena ile beraber taşradaki çiftlik evine geri dönmüştür. Profesörün eski eşinden olan kızı Sonya, onun dayısı Vanya ve eski kaynanası Maria o güne dek çiftlikte durup dinlenmeden çalışıp dişlerinden tırnaklarından artırdıkları her kuruşu profesöre göndermişlerdir. Ama artık hasta ve yaşlı bir adam olan profesörün çiftliğe yerleşmesi boşa harcanmış bir hayat demektir onlar için, hayatlarını üzerine inşa ettikleri değerlerin yitip gitmesi, ideallerinin bir bir sönmesi İnsanlar yerine birtakım gri lekelerin, hayaletlerin dolaştığı, yalnızca bayağı sözlerin işitildiği, yemekten, içmekten, uyumaktan başka bir şeyin bilinmediği taşra, ruhlarını zaten yavaş yavaş tüketmiştir. Ümitsiz aşkların acısı ve profesörün beklenmedik teklifinin şaşkınlığı ile de ipler iyice gerilecektir."} +{"text":"Norman ölü insanların ruhlarını görebilen, onlarla konuşup iletişime geçebilen 10 yaşlarında, sevimli bir çocuktur. Bir gün yaşadığı kasabayı zombiler basar ve çok korkmuş olan kasaba halkının ondan başka yardım isteyecek kimsesi yoktur. Üstelik bu her zamanki gibi başa çıkabileceği bir durum değildir; kasabanın üzerine yüzyıllardır süren bir lanet musallat olmuştur ve Norman'ın bu meseleyi çözmesi için sadece zombilerle değil hayaletler, cadılar ve laftan anlamayan yetişkin insanlarla da uğraşması gerekecektir. Hayaletlerle konuşabilme yeteneği, onun paranormal güçlerinin başka diyarlardaki sınırları zorlamasına yol açacak mıdır? Tim Burton'ın çok sevdiği stop-motion tekniğiyle ve de üç boyutlu çekilen ikinci animasyon film olma özelliğindeki ParaNorman'ın yönetmenliğini Sam Fell ve Chris Butler üstlenirken orijinal senaryo gene Chris Butlera ait."} +{"text":"Çiğ düşmeden önce ışıl ışıl bir mavi ay doğacak, acaba bu ay, kayıp olanı bulman için gereken yolu aydınlatabilecek mi?Dünyanın en sevimli perisiyle, hayal gücünün derinliklerinde yepyeni bir maceraya uçmaya hazırlanın! Bu yıl Sonbahar Şenlikleri size yepyeni heyecanların sözünü veriyor. Mavi hasat ayı doğacak ve periler sihirlerinin kaynağı olan Peritozu Ağacı'nı yeniden kurabilmek için değerli aytaşını kullanacaklar. Fakat Tinker Bell istemeden tüm Peri Adası'nı tehlikeye atınca her şeyi yoluna koymak için okyanusları aşarak gizli bir maceraya atılmak zorunda kalır. Arkadaşları Terence ve göz kamaştırıcı yaramaz ateş böceği Blaze ile Tinker Bell; şaşırtıcı ve yepyeni bir dünyaya adım atarak hayatlarının en büyük hazinesini keşfeder."} +{"text":"Sinan bir inşaatta çalışan, sıradan bir işçidir. Bir gün görevli olduğu inşaattın patronunun ölümü şahit olur. Zaten sarsılmışken, yakın bir arkadaşının başına gelen kaza her şeye tuz biber eker. Suçsuz olmasına rağmen, tanık olarak bile polislerin karşısına çıkmak istemeyen Sinan, karakola gittiğinde yakalanıp askere gönderileceğinden korkar. Asker kaçağı olduğu ortaya çıkmasın diye saklanmaya çalışan ve kimlik gezen Sinan, Eren ile birlikte bir yandan da abisini ve kız kardeşini arar. Kurtlar sofrası İstanbul'un maceralı ve tehlikeli yeraltı dünyasına dalan ikili bin türlü dalaverenin, kurnaz bahisçilerin, hilekar boksörlerin 'merdiven altında' cirit attığı bir dünyaya dalıyor... Nada Film'in yapımcılığını üstlendiği Merdiven Altı, yönetmen Nur Akalın'ın ikinci filmi. Senaryoyu da kaleme alan Akalın Kültür Bakanlığı desteği de aldığı filmini bestekar Özer Şenay'ın anısına adamış. Filmin oyuncusu Deha Özer Şenay'ın da babası olan sanatçının filmde 'Bağrı Yanık', 'Terk Et' ve 'Ay Doğmuyor' gibi şarkıları da yer alıyor..."} +{"text":"Bastırılmışlık, susturulmuşluk ve yoksullukla geçen 45 yıl. konu��amayan, itiraz edemeyen, askeri rejime boyun eğmek zorunda kalan 45 milyon insan. ve tüm yaşananları dünyanın bilmesini isteyen, bilindiğinde koşulların değişeceğini ümit eden bir avuç haberci. burma vj, 2007'de tüm dünyanın kısa bir süre de olsa tanıklık edebildiği isyanı, amatör el kameralarıyla canları pahasına kaydeden burmalı gazetecilerin gözlerinden seyirciye ulaştırıyor. depresif ve ürkütücü bir yavaşlıkta başlayan belgesel, fırtına öncesi sessizliğin habercisi aslında. 5 kişinin grup halinde yürümesinin yasak olduğu ülkede, yüzyıllardır siyasete karışmamış budist rahiplerin öncülüğünde büyük bir protesto başlıyor. yüzbinlerce rahibin yürüyüşü halka da cesaret veriyor ve protestolar ülke çapında yaygınlaşıyor. iki kutsal, iki dokunulmaz; din ve ordu arasındaki bu karşılıklı çekişme nasıl sonlanıyor?"} +{"text":"David ve Linda Howard, ikisi de yüksek maaşlı işlerde çalışan mutlu bir çifttir. David çalıştığı reklam firmasında beklediği müdür yardımcılığı görevi verilmeyince, bölüm müdürü ile kavga edip işten ayrılır. Artık tek düşüncesi, gençlik yıllarında izlediği ve o günlerden beri öyle yaşamayı hayal ettiği Easy Rider filmi kahramanlarına benzer bir hayat sürmektir. Uzun uğraşlar sonucu, karısı Linda'yı da bu tür maceralı bir hayat yaşamaya ikna eder. Evlerini satıp büyük bir karavan alarak yollara düşerler. İlk iş olarak Las Vegas'a gidip, oradaki Gümüş Çan adlı küçük kilisede nikah tazelemeyi planlarlar. Gece geç vakit ulaştıkları Las Vegas'taki ilk gecelerini, ünlü bir kumarhanenin balayı süitinde geçirmeye karar verirler. Ancak bu kararları, Linda'nın şuur altındaki bir çılgınlığı tetikleyecek ve tüm hayatları altüst olacaktır."} +{"text":"Genç manken Jan Dexter Manhattan'da yaşadığı apartman dairesinde önce bayıltılır sonra da banyo küvetinde boğulmaya terk edilir. Ona ait olduğu sanılan çok miktarda mücevher de kaybolmuştur. Cinayeti çözme görevi verilen iki detektifin New York emniyeti ile birlikte cinayeti çözme yolunda yaptıkları çalışmalar araya serpiştirilmiş şehir hayatı görüntüleri ile iç içe geçer. Filmin her anında kamerayla birlikte seyirciler de yaşayan bir şehri adım adım gezerler. Çekimlerin neredeyse tamamına yakınıgerçek mekanlarda, şehrin gündelik yaşantısı içindeki sokaklarda yapılan filme bu açıdan bakıldığında, bir bakıma 1940'ların sonundaki New York'un ileriki nesillere aktarılacak bir belgeseli gibidir adeta. Akıcı kurgusu, yalın oyunculukları ve müziğiyle hala büyüleyici bir film olan The Naked City,2007'de Kongre Kütüphanesi tarafından \"kültürel, tarihi ve estetik olarak kayda değer ve önemli bir film\" olduğu ilan edilerek \"Ulusal Film Arşivi\"nde koruma altına alındı."} +{"text":"Herşey model İsabellanın öldürülmesiyle başlar. Romanın şık bir moda salonunda, uzunca zamandır süren çalışmalardan sonra nihayet defile gerçekleştirilecektir fakat İsabella ortalıkta yoktur. Bu kızın fevri hareketlerinden bıkmış olan yönetici taze dul Kontes Cristina, patron Max Mariana şikayette bulunur. Fakat asabi kadın bir dolapta İsabellanın cesedini bulunca ortalık karışır. Defile öncesi böyle bir rezalet yaşamak istemeyen Max ve Cristina polise haber verir. Dedektif Silvester şöyle bir ortamın nabzına bakar ve herkesin bir sırrı olduğunu hisseder. Moda evindeki herkes şüphelidir; Cristina ve Max da dahil olmak üzere, İsabellanın sevgilisi ve uyuşturucu müptelası antikacı Frank, Frank ile gizli bir ilişki yaşayan manken Nicole, İsabella ile aynı evde yaşayan Peggy ve Tao-Li adlı iki manken, İsabella ile geçmişte ilginç bir ilişkisi olduğunu hissettiren Marki Richard Morell ve sevgilisi manken Greta, tasarımcı Cesar ve Peggye aşık olan ofisboy Marco"} +{"text":"Amerikanın güneyindeki Pleasant Valley kasabası her yıl geleneksel olarak gerçekleştirdiği kutlamalara hazırlanmaktadır. Bu kutlamanın özelliği, klasik bir kasaba kuruluşu kutlaması olmayıp aksine, kasaba yokoluşu kutlaması olmasıdır. Kasaba yıllar önce iç savaş sırasında harap edilmiş, kasabalılar da bu günü değişik kutlamalar ile anmaya karar vermişlerdir. Pleasant Valleyin düşman işgalinden kurtuluşu biçiminde temsili gösteriler hazırlayan kasabalıların bu şen şakrak günlerindeki yegane eksikleri düşman rolünde oynatabilecekleri yabancılardır. Kasabanın yakınlarından geçen altı bahtsız genci kasabaya getiren ve gayet konuksever biçimde ağırlayan 2000 adet manyak, daha sonra bu arkadaşları baltayla parçalanma, çivili fıçıda bayır aşağı yuvarlanma, göbeğe on metreden kaya yuvarlama gibi eğlenceli aktivitelerde başrole soyundururlar."} +{"text":"Çek Yeni Dalgası'nın \"muzip\" dehası Menzel ince taşlaması ve güçlü mizahıyla sosyalizme geçiş dönemini resmediyor. Her şeyin eğreti durması, göstermelik ve sözde kalması, sürekli propaganda halinde bir yaşam... Film, çelik üretiminin yapılması için hurdaların değerlendirildiği bir alanda çalışan bir grup insana odaklanıyor. İş adamına benzeyen takım elbiseli ve evrak çantalı bir işçi temsilcisi, filmin içinde film çeken yönetmen, hurdaların arasında çalışan çoğu burjuva kökenli olan gönüllü işçiler; felsefe profesörü, savcı, berber, leğen imalatçısı Tiny, aşçı Pavel, saksofoncu, sütçü, vb... Aralarında yalnızca işçi temsilcisi işçi kökenlidir, ama o da iş adamına benzer ve işçilerin başı olduğu için hiç çalışmaz, sürekli ortalıkta dolaşır. İşçiler işçi temsilcisine tepki duyarlar."} +{"text":"George Harvey Bone 20. Yüzyılın başlarında Londrada yaşayan bir bestecidir. George bir piyano konçertosu üzerinde çalıştığı için stres altındadır. Bu stres nedeniyle, akortsuz bir ses duyduğu her an bayılmaktadır. Ancak ilginç bir durum vardır. George ayıldığında kendisini şehrin farklı bir noktasında bulur. Eve döner, gazetede bulunduğu yerde bir cinayet işlendiğini okur. Scotland Yarddaki bir doktordan yardım isteyen Georgea cinayetle bir ilgisi olmadığı ama stresli işine ara verip normal insanlar gibi biraz dinlenmesi gerektiği söylenir. George gittiği bir müzikalde şarkıcı Netta ile tanışır. Netta konçertosu için Georgea yeni bir motif için ilham verir. Ancak Netta bu motifi kendisi için bir şarkıda kullanabileceğini fark eder. Şarkı çok beğenilir. Yeni şarkılar için Georgela daha da yakınlaşır. George, Nettanın kendisine aşık olduğunu sanar ve Lord Henrynin kızı olan kız arkadaşı Barbara ile bir tartışma yaşar."} +{"text":"Oscar a aday olmuş yönetmen Charles Ferguson, İç İşler ile, hala dünyayı kasıp kavurmakta olan 2008 ekonomik krizinin perde arkasındaki akıl almaz gerçekleri ilk defa gözler önüne seren bir filme imza atıyor. Faturası 20 trilyon doları aşan kriz, milyonlarca insanı evsiz ve işsiz bırakarak mağdur etti. Film, derinlemesine araştırmaların yanı sıra finans dünyasının önemli isimleriyle, politikacılarla ve gazetecilerle yapılan dudak uçuklatıcı röportajlar üzerinden arsız bir endüstrinin gelişimini takip ediyor. Aynı zamanda da siyasetin, düzenlemelerin ve akademinin yozlaşmasıyla sonuçlanan yıkıcı ilişkiler ağını açığa çıkarıyor. Matt Damon tarafından seslendirilen film yalnızca ABD ile sınırlı kalmıyor, İzlanda, İngiltere, Fransa, Singapur ve Çin'e de giderek, her birimizin hayatını etkilemekte olan yoz ve açgözlü sistemin resmini bir bütün olarak çiziyor. Bu, olayları parça parça gazetelerde okumaktan çok farklı bir his; uyandırıyor, sarsıyor."} +{"text":"Steven 16 yaşında eşcinsel olduğunun farkına varmış bir gençtir. Cinselliği yaşamak içinse çok şevklidir hatta kimi zaman park kenarında bulunan erkekler tuvaletinden bile medet ummaktadır. Yakın arkadaşı ve sırdaşı olan Linda onu hep uyarmış olsa da Steven için bu artık takıntı haline gelmiştir. Kendine benzer birini ararken karşısına okulun koşu takımı yıldızı ve kızların favorisi John çıkıverir. ilk açılmalar ve kendini buluşların ardından birbirlerini keşfederler. John bu durumun altında ezilmektedir ve kendini frenleme kararı alır. Diğer bir yandan bu evrede Joha'a genç kızların tekliflerine ilgili gibi davranması Steven'ı yaralamaktadır. Nerede ciddiye alıp nerede ise soğukkanlı durmasını yeni öğrenildiği gençlikte böylesi bir ilişki, Steven'ı ağırlığı ile çok kısa zamanda ezer. Tahammülün bittiği yerde ise koca bir okul, farketmedikleri gizli hayatlarla yüzleşirler."} +{"text":"İranda bir kamusal yüzümüz vardır, bir de özel yaşamımızdaki yüzümüzKoşul günümüz Tahran'ında yaşanan yasak bir aşkın duygu yüklü hikayesi. Atafeh ve en yakın arkadaşı Shireen bir yandan Tahran'ın yeraltı sanat dünyasını, bir yandan da kendi cinselliklerini keşfetmektedirler. Bu arada, Atafeh'in ağabeyi Mehran, uyuşturucu bağımlılığı tedavisini bitirmiş ve eve dönmüştür ve geçmiş 'hatalarını' telafi etmek için ahlak polisine katılır. Atafeh Shirin'e aşık olurken, Mehran'ın böyle durumları tasvip etmesi gittikçe zorlaşmaktadır. İki kardeşin ilişkisi aniden şüphe, denetim ve ihanetle şekil değiştirir. Koşul, her ne kadar dini otoritenin nasıl da insanların kişisel yaşamlarına zorla müdahale ettiğine dair bir hikaye anlatsa da, filmin alttan alta hep devam eden ve yaşamı ön plana çıkaran nabzı, insanların özgürlüğe duydukları arzunun fethedilemeyeceğini hatırlatıyor. alıntılayan: Katrem"} +{"text":"Güzel prenses Isabella korkunç Devler tarafından kaçırılınca Kral McShane, en iyi şövalyelerine kızını geri getirme emri verir. Genç bir çiftlik işçisi olan Jack ise bu ekibe katılmaya gönüllü olur. Devler ile insanların dünyası arasında sihirli fasulye sırığı ile yeniden bir geçit oluşmuştur ve insan kanına aç devler için bu bulunmaz bir nimettir. Zamanında kaybettikleri bu toprakları yeniden kazanmak isteyen devlerin vahşetini durdurmak içinsei Jack elinden gelen her şeyi yapmak zorundadır. Artık insanlığın geleceğinin kurtuluşu, tüm korkularına rağmen cesur bir savaşçı olmak zorunda olan Jack'in omuzlarındadır. 'Olağan Şüpheliler', 'X-Men' ve Valkyrie gibi filmlere imza atan Bryan Singer tarafından yönetilen filmin başrollerinde Ewan McGregor, Nicholas Hoult ve Stanley Tucci yer alıyor."} +{"text":"1974`te Beş Tavuk Bir Horozla start alan seks-komedi furyası 1975`te Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak filmiyle büyük bir ivme kazandı. Film inanılmaz bir ilgi gördü, sinemalar önünde uzun kuyruklar oluştu. Mine Mutlu dönemin en popüler seks yıldızı haline geldi. Filmle alakalı ilginç bir bilgiyi de Hakan Eren birzamanlar. net 'teki yazısında şöyle aktarır. Belkıs Özener 300 kadar filmde yıldızlara sesini verdi ancak hiç ummadığı bir olay onu sinemadan soğuttu. İşte o olayı şöyle anlatır Belkıs Özener: Civciv Çıkacak, Kuş Çıkacak ' adlı filmde Mine Mutlu 'yu seslendirmiştim. Fakat bunun bir seks filmi olduğunu bilmiyordum. Ve o günden sonra bir daha sesimi kimseye vermedim. Ayrıca seks filmlerinde şarkı söylemenin aile yaşamına ters düştüğünün de altını çizer."} +{"text":"Birinci Dünya Savaşı arifesinde 14 yaşındaki Oda von Siering, ailesinin Baltık Kıyısındaki evine doğru yola çıkar. Bölge, Almanlar, Ruslar ve Estonyalılar tarafından hiçbir tarafı mutlu etmeyecek şekilde paylaşılmıştır. Parlak zekalı ve meraklı kızı burada bekleyenler arasında, tuhaf bir bilim adamı olan babası Ebbo, gerçeklikten müzik ve ilişkileri yoluyla kaçan teyzesi Milla ve aristokrat Alman ailesinin diğer üyeleri vardır. Polldaki arazilerinde yaralı bir Estonyalı anarşist bulan Oda, yaralı konuğuna gizlice kalacak bir yer bularak onu tedavi etmeye başlar. Oda, yaptıklarının, gittikçe çığrından çıkacak bir sürecin başlangıcı olacağının farkındadır. 2010 Toronto Uluslararası Film Festivalinde büyük övgüyle karşılanan ve Alman-Baltık kökenli yazar Oda Schaeferin hatıralarının uyarlaması olan Baltık Günlüklerinde yönetmen Chris Kraus, karmaşaya doğru sürüklenen bir toplumun ustalıklı bir portresini sunuyor."} +{"text":"1958'de İran Tahran'da dönemin en iyi kemancılarından olan Nasser-Ali, Khan en sevdiği kemanı kırılınca hayattan soğuma noktasına gelir. Onun yerine hiçbir müzik aletini koyamaz ve kemanı olmadan yaşamak onun için ölümle eş değerdir. Yatağına uzanıp ölümün gelmesini bekleyen Nassar Ali bu süreçte düşsel bir yolculuğa çıkar ve seyircilere çocukluğundan itibaren yaşamının kesitlerini, acı-tatlı anılarını açar. Geriye dönüş sahneleriyle de yaşadığı büyük aşkı sonrasında da müziğe yönelişini kendi zihnini 'seyredenlerle' paylaşır... Fransız sinemacılar Vincent Paronnaud ve Marjane Satrapi'nin senaryosunu beraber kaleme alıp yönettiği ikinci uzun metrajlı film olan Azrail'i Beklerken 2011 Venedik Film Festivali'nin yarışmalı bölümünde dünya prömiyerini yapmıştı. Fransa'da geçtiğimiz sene ekim ayında gösterime giren filmin başrolünde Kelebek ve Dalgıç filminin de başrolünden tanıdığımız Mathieu Amalric var."} +{"text":"İlk aşk hayatımızın en büyük aşkı olabilir, olmayabilir ama son bilgisiyle yaşamadığımız tek aşk. İlk aşk ne kadar epik olabilir? 15 yaşındaki Camille Sullivan'ı tüm kalbiyle, ruhuyla, varlığıyla sever. Sullivan Camille'i daha mantıklı sever. Sullivan'ın kendi rüyaları vardır. Camille'in rüyalarını Sullivan süsler. Sullivan okulu terk eder, büyükbabasından kalan tek mirası satar ve dünyayı keşfe çıkar. Camille perişan olur ve yıllarca toparlanamaz. Zamanla büyüyecekler, kendi yollarını çizecekler, sonra tekrar karşılaşacaklar ve hayat devam edecek belki ama o ilk aşkın etkisi çoktan her ikisinin de hem kişiliğini hem geleceğini belirlemiştir bile. Hem büyüten, hem de kalp yakan ilk aşkın en gerçekçi sinema uyarlamalarından birine imza atan yönetmen Mia Hansen-Love sizin için de gömülü anılar uyandıracaktır."} +{"text":"Dünyaya düşen bir meteor insanların zombiye dönüşmesine neden olur. Bu sırada cool ve her zaman güneş gözlükleriyle dolanan Guitar Wolf grup arkadaşları Bass Wolf ve Drum Wolf bir gece kulübünde konser vermektedirler. Kulübün pop müzik hastası sapık sahibi grubun performansından memnun değildir ve grubu odasına çekip Rock'n Roll'un öldüğünü söyler. Bu laf üstüne sinirlenen Wolf kardeşler ile kulüp sahibi arasında silahlı bir çatışma çıkar. Bu çatışmada Wolf kardeşleri ölümden kurtaran Ace olur. Ace onların hayranıdır ve artık hayatlarını da Ace'ye borçlu olduklarından ona boynuna takması için bir düdük verip bir diğer kasabaya konser vermek için yola çıkarlar. Ace de boynunda düdüğü ile kendi yoluna gider ve yolda Tobia isimli bir kadını zombilerin elinden kurtarır ancak düdüğe ve Wolf kardeşlerin yardımına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyacaktır. alıntılayan: bezdim"} +{"text":"Şimdiye kadar çekilen, müziğe adanmış ve müziği tüm neşesiyle ve törensel niteliğiyle orta koyan filmlerin en iyilerinden biri olan 54. SOKAK, izleyicileri Latin Caz'la tanıştırıyor ve İspanyol yönetmen Fernando Trueba'nın bu tarzda müziğe karşı duyduğu tutkuyu onlarla paylaşıyor. Trueba, en beğendiği Latin Caz müzisyenleriyle New York'taki bir stüdyoda söyleşiler yapıyor ve müziklerinden örnekler veriyor. Müzisyenlerin yorumlarının her biri küçük birer mucize niteliğinde: Chano Dominguez'in Thelonious Monk'tan ve Flamenko'dan esinlenerek yarattığı elektrik fusion'a, kısa süre önce yitirdiğimiz, yaşının dörtte birinde bir kişinin enerjisiyle çalarak dizginlenemez bir enstrümantal süitin ritmik karmaşasından neşeli bir biçimde kolayca sıyrılan perküsyon ustası Tito Puente'ye kadar. Diğer müzisyenler arasında Kübalı saksofoncu Paquito D'Rivera, baba-oğul pianist ikili Bebo ve Chucho Valdes, Arjantinli tenor saksafoncu Gato Barbieri, New York kökenli Caz topluluğu Jerry Gonzales and the Fort Apache Band ve deneyimli piyanistler Chico O'Farrill ile Eliane Elias yer alıyor 54. SOKAK, uzun bir süre önemsenmeyen bir tür olarak kalan, ancak yakın zamanda değeri anlaşılan bu canlı, enerji dolu müziğin gerçek değerinin tanınmasına yardımcı olacak nitelikte bir belgesel."} +{"text":"Varlıklı bir Amerikalı işadamı olan Bay Greenleaf, Avrupa'da sorumsuz ve şımarık bir hayat yaşayan oğlu Philippe 'i tekrar Amerika'ya geri dönmeye ikna etmesi için Tom Ripley 'i görevlendirir. Bu görevinin karşılığında Tom 5000 dolar alacak ve tüm masrafları karşılanacaktır. Avrupa'da yaşadığı rahat hayatı bırakmaya hiç de niyeti olmayan maceracı ruhlu Philippe, Tom'u sürekli oyalamaya başlar. Kızgın Güneş, 1960 Fransa İtalya ortak yapımı psikolojik gerilim filmdir. Özgün adı Plein soleil olan film İngilizce konuşulan ülkelerde Purple Noon adı ile gösterilmiştir. Film Türkiye'de Eylül 1961'de gösterime girmiştir. ABD'li yazar Patricia Highsmith'in 1955 yılında yazdığı Yetenekli Bay Ripley adlı romanından senaryosunu Rene Clement'in uyarlayıp yazdığı filmin yönetmeni de Rene Clement'dir. Önemli rollerinde Alain Delon, Maurice Ronet ve Marie Laforet'nin oynadıkları filmin özgün müziği Nino Rota'ya aittir."} +{"text":"Büyük bir şehrin orkestrasının baş kemancısı olan S., algıladığı herşeyi, ayrıntısıyla hatırlamasını sağlayan sıradışı bir hafızaya sahiptir. Bu yeteneği yüzünden artık notaları bile ayırdedemez hale geldiğinde, dünyaca ünlü psikolog, profesör L.'den yardım istemeye karar verir. Üstün özelliklere sahip bu kişiyle, hem tıbbi, hem de insani açıdan yakından ilgilenen psikologun tedavisi umulan sonucu vermeyince, S. iyileşme çabasından vazgeçerek, kendisini gerçek dünyada bir 'fenomen' olarak sergilemeye karar verir. Böylece, bir 'mnemonist' olarak 'hafıza oyunu' gösterileri yapmaya başlar. Hafızası, gösteriler yüzünden yabancı bir sürü öğeyle dolan S., ümitsizce bu yükten kurtulmaya ve \"unutma\"ya çabalar. Sonunda, önemsiz gözüken bir olay, onu, hayatını altüst eden bu sonsuz hatıralar deposundan kurtaracaktır Sinema, görsel sanatlar ve tiyatronun anlatımlarının buluştuğu, oldukça karmaşık ve deneysel bir güzergahta giden, zor ve hırslı bir film olan Unutamayan Adam, ruhun içine yapılan sinematografik ve entelektüel bir yolculuk."} +{"text":"Aidai, insanlara şifa veren, ruhlarını bulmalarına yardım eden yaşlı bir Şamandır. Zengin bir işadamı olan Batyr, Aidainın yıllardır yaşadığı ve iyileştirme gücünü aldığı toprakların sahibidir. Mafya, yaşlı şamanın evinin bulunduğu topraklarda bir benzinlik ve motel inşa etmek için yerel yetkililerle anlaşınca, Aidai, zorla evinden çıkarılır ve esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolur. İnşaat başladıktan bir yıl sonra biri binayı yakar. Olay için toprak sahibi Batyrı suçlayan mafya, ondan zararı ödemesini ister. Batyr ödemeyi reddedince, bir zamanlar Aidainın da bakımına yardım ettiği küçük oğlu, mafya tarafından kaçırılır. Bunun üzerine Batyr, oğlunu kurtarmasına yardımcı olabilecek tek kişi olan Aidaiı bulmak üzere yola çıkar. Guka Omarova, Şaman ile yaşadığı coğrafyanın dişil ve ruhani yönlerine itibarını iade ederken, toprağı ve kaynakları tüketen kapitalizmin eril şiddetine de vurgu yapmaktan geri kalmıyor."} +{"text":"hikayemiz yuki kashima ' nın meiji dönemine girilmeden önceki doğumunda başlar. köye öğretmen olarak atanan annesi ve eşi köy yolunda katledilip annesine tecavüz edilir. anne öldürülmez ama intikam almak için yemin eder. lakin intikamını idame ettirebilmesi için çocuk yapması gerekmektedir, ve bunun içinde önüne gelen erkekle yatmaktan hiç çekinmez. ''intikam soğuk iken yenen bir yemektir'' aynı şekilde meiji döneminin 4. yılında dünyaya bir kzı çocuğu dünyaya gelir. dünyaya geldiği gece karanlık kasvetli ve ''kar''lıdır. özellikle kar kelimesine dikkat çekmek istiyorum. çünkü japonca ''kar'' yuki demektir. doğan kız çocuğuna yuki ismi verilir. kill bill' deki karlı dövüş sahnesini hatırlatmakta fayda görüyorum yeniden. lakin bu filmin sonunda da yine the flowers of carnage eşliğinde kadın anti kahramnımız intikamını karlı bir gecede alır. lakin sıradan bir intikam öyküsünün yanına yerleştirilen politik konular ve anlatılan dönemde betimlenen siyasi boşluğun hicvediliş şekli açısından kayda değer bir çok güzel ve özel sahne bulmak mümkündür. filmimiz yine bilindiği üzere kill bill' deki gibi epizotlar üzerinden ilerleyerek hikayesini örmektedir. buna etrafa usul usul yayılan ve vücutlardan fıskiye eşliğinde boşalan kanları düşünürsek film çitasını biraz daha da yükseltiyor. ve karşımıza bir b tipi film başyapıtı çıkıyor. elimden geldikçe aklımda kalan sahneleri görsel olarak eklemek isterim zamanla. şimdilik bunlarla idare etmek en iyisi."} +{"text":"Fassbinder'den sürpriz bir film. Konu karanlık ancak, hızlı temposu ve absürd mizahıyla eğlenceli aynı zamanda. Anarşist şair Walter, yayıncısı ona avans vermeyi reddedince para bulmak için çeşitli yollara başvurur. Bir yandan da, uzun süredir acı çeken karısı, takıntılı çılgın kardeşi ve metresleriyle uğraşırken, üstüne bir cinayet soruşturması ile karşı karşıya kalır... \"Güçlü ile zayıf, ilahi yazar ve onun yaratıcılığına hizmet edenler gibi mitleri altüst etmeyi amaçlayan, film ilerledikçe daha da delice bir gelişim izleyen, nazizm ile öncesinde varolan estetik alman ideali arasında bir bağ kurarak varolan idealleri modern almanyanın insanların para için herşeyi yaptığı ve kutsal yazarların dayak yediği atmosferine yerleştirip yersizyurtsuzlaştıran bir fassbinder filmi.\""} +{"text":"Kars Öyküleri bizebeş öykü anlatıyor; Moto Guzzi Kars'ın Digor ilçesinde yaşayan oniki yaşındaki Yusuf köyüne oldukça uzak olan okula her gün bisikletle gitmek zorundadır. Bu zor bir iş gibi görünse de Yusuf hoşlandığı Leylayı her sabah bir anlığına bile olsa göreceğini bilmektedir. Kül Nazlı, annesinin ölümüyle çocukluğunun geçtiği eve dönmüştür. Anılarıyla, hayalleri birbirine karışır. Şimdiki zamanda korkutucu olan anılar, zaman geçtikçe zararsızlaşmıştır. Hesaplaşacak kimse kalmadığında bazen tek çıkar yol uzlaşmak olur... Zilo Karsta yaşayan yedi yaşındaki küçük Zilonun tek arkadaşı yanından hiç ayırmadığı civcividir. Kendine ve civcivine ne evde ne de okulda yer bulamayan Zilo, öğretmenin derste Ankara hakkında anlattıklarından etkilenir ve Ankaraya gitmek için para bulmaya çalışır. Açık Yara Üniversitede okuyan Ozan, babaannesinin ölümü üzerine köyüne gider. Köyde, içten içe kavgalı olduğu babasının geçmişiyle ilgili birçok şey öğrenir. Ama o da gerçeklerden kaçmayı seçer. Küçük Bir Hakikat Sporcu lakaplı Celal Beyin bu takma adı nereden aldığını kimse bilmemektedir. Modern bir cumhuriyet çocuğu olmakla övünen Celal Bey, eski yöntemlerle tarım yapan Karslı bir çiftçidir. Gündelik hayatında yeniliklerden yana olduğu için bir ziraat mühendisini işe alarak çağı yakalamak ister."} +{"text":"Madrid, sonbahar 2002. Pablo Lopez sıradan bir yaşam sürmektedir. Otuzlu yaşlardadır, bir yatırım bankasında çalışmaktadır ve hayatından bıkmıştır. Bir pazartesi sabahı Madridin merkezinde bir trafik sıkışıklığında arabasında müziğini dinlerken, Salamanca semtinin en sosyete kızının üstü açık arabasına çarpar. Kıyametler kopar. Kız Pablo Lopeze ağzına geleni söyler. Adamın başını polisle ve sigorta şirketiyle derde sokar. Bu duruma çok sinirlenen Pablo da, kızın canını sıkmaya karar verir. Aralarında ciddi bir çatışma başlar. Ta ki Pablo kızın Maria ismindeki kızkardeşiyle karşılaşana kadar. İşte bu olay hayatını tümüyle değiştirecektir. Umursamaz ve hayata küskün olan Pablo kıza delicesine aşık olur. Acaba bu gencecik ve güzel kızın pırıltısı karşısında hayata yeniden bağlanabilecek midir?"} +{"text":"İngiliz Diplomat Lan Porter tarafından mühürlü olduğu anlaşılan bir konteynerde, yüklü miktarda eroin bulunur. Bu sebeple İngiliz Emniyet Teşkilatı terörizm ve suikast şüphesinin içine sürüklenir. Kumandan Julie Hales, sorgulamalar sırasında, Porter'ın, ünlü uyuşturucu taciri Krousov ile yakınlığını keşfeder ve bu fırsatı Porter'a işbirliği teklif ederek değerlendirmek ister. Buna göre Porter dokunulmazlığı karşısında, Krousov aleyhine şahitlik yapacaktır. Ve eski karısı ile birlikte tanık koruma programına alınacaktır. Fakat bu program Porter'ın hayatını tehlikeye atınca, tam bir şüpheci olan Hales, olayı tek başına araştırmaya karar verir. Porter ve MI6'nın liderinde gördüğü tuhaf davranışların ona gore tek bir açıklaması vardır. Porter, Tacikistan'a basit diplomatik temaslar için giden sıradan bir elçi değildir, MI6'dan bir yetkili onu, Krousov'un terörist bağlantılarını ifşa etmesi için gizli göreve göndermiştir. Hales bir de Sovyetler Birliği'ne ait nükleer bir bombanın kayıp olduğunu fark edince, Porter'ın bağlılığı üzerindeki sır perdesini aralamak ve nükleer bir felakete mani olmak için amansız bir yarış başlar. Hızla ve öfkeyle ilerleyen bu büyük yarışta, hiç kimse ve hiçbir şey göründüğü gibi değildir."} +{"text":"Futbolcu Vinnie Jones, Guy Ritchie filmleriyle şöhrete kavuştu. Şimdi ona boksör Lennox Lewis de katılıyor. Johnny Doyle, İrlandadaki şiddet dolu bir geçmişin ardından kaçıp Londraya saklanır. Ülkesindeki eski akıl hocası Flynn de, Brixton Hapishanesinden kaçmıştır. Niyeti, İrlanda barış sürecini tam yerine konmuş birkaç bombayla sekteye uğratmaktır. Ancak ikili Johnnynin evinde kapana kısılırlar. Ancak burası güvenli bir yer olmaktan çok uzaktır. Üst katta Rasın tuhaf reggae korsan radyo istasyonu vardır, alt katta da uyuşturucu taciri Julius oturmaktadır. Flynn, alt kattakilerle arayı düzeltirken, Johnny de kendince barış sürecine katkıda bulunmaya çalışır. Ancak bir hata işler ve Juliusun sevgilisi Ritaya tutulur. Yönetmen Mark Hammond, Johnny Wasda sıradan bir janr filminin ötesine geçmeyi başarmış. Filmi, belki biraz da Guy Ritchienin gözde oyuncularından, sabık futbolcu Vinnie Jonesun varlığı nedeniyle onun filmlerini andırsa da, karakterleri sayesinde sıradan bir film düzeyini aşıyor. Irk, ahlak, kimlik ve sadakat meseleleri öne çıkarkan arka planda nefis bir reggae, rock, new wave ve soul müzik çalıyor."} +{"text":"Prömiyerini 2015 Tallinn Black Nights Film Festivalinde yapan ve büyük ödüle aday olan Orizont, Romen yazar Ioan Slavicinin 19. Yüzyılda yazdığı The Mill of Goodluck adlı sevilen kısa romanını günümüz Romanyasına uyarlıyor. Film, Batı Romanyanın dağlık bölgesinde orman içindeki Orizont pansiyonunu işletmeye başlayan bir ailenin bölgede kaçak ağaç kesimi yapan Zoltan ve çetesiyle karşılaşmasını anlatıyor. Filmini gerilim ve kara film öğeleri üzerine kuran yönetmen Carisan, aile temasına odaklanıyor. Konuşulmayan ve saklanan, başka bir ifadeyle ne olursa olsun aile içinde kalsın denilen şeylerin altını çiziyor. Orizont, usta Romen aktör Andras Hathazinin etkileyici oyunculuğu ve başarılı Romen görüntü yönetmeni Oleg Mutunun yumuşak ve berrak sinematografisiyle seyircinin beğenisini kazanacak."} +{"text":"Günümüzün savaşlarla dolu dünyasında, yazar ve yönetmen David Michod üst düzey bir Amerikan askerinin inişli çıkışlı hayat hikayesini kah tüm gerçekliğiyle, kah acımasız bir parodi tadında ekranlara taşırken, gerçeğin ve parodinin nerede başlayıp nerede bittiğini de tartışmaya açıyor. Filmde gözünü karartıp kendini çılgın bir savaşın ortasına atan, doğuştan lider karakterli, kendine sonsuz güveni olan bir asker; Michod'nun absürt bakış açısıyla anlatılıyor. Hikayenin merkezinde, Brad Pitt'in hayat verdiği gelmiş geçmiş en uç savaş karakterlerinden biri yer alıyor: başarılı ve karizmatik orgeneral Stanley McChrystal. Afganistan'daki NATO güçlerine adeta bir rock star gibi giriş yapan orgeneralin tüm karizması bir gazetecinin sınır tanımayan makalesiyle yıkılacaktır."} +{"text":"Mars seyahatine için yapılmış uzay programına göre 21. yüzyıl bilim adamları gezegeni ısıtmak ile görevlendirildi böylece insanlar yüzeyinde yaşayabileceklerdi. onlar etkili ve uygun maliyetli bir planla geldi, bu plana göre marsa hamamböcekleri ve gübrelenmiş toprak gönderilecekti böylece toprak güneş ışığını emecek ve böcek cesetleri toprak için besin görevi görecekti. Şimdi yıl 2577 ve ilk insanlı uzay gemisi marsa indi ve altı mürettebat üyesi görev için hazır. ama orada buldukları şey inanılmaz fiziksel güce sahip mutasyona uğramış dev insansı hamamböceği oldu. gemi mürettebatı kolayca öldürüldü ama dünyaya bir mesaj yollayabildiler. şimdi insanlık oraya evrimleşmiş böcekleri imha etmek ve marsı geri almak için elit savaşçılar yollayacak..."} +{"text":"Hollandalı Jeroen Robert Kramer on yıl boyunca The New York Times ve Vanity Fair için savaş bölgelerinde belgesel fotoğrafçılığı yaptıktan sonra yeni bir yaşam kurmak için Lübnana taşınır. Beyrutta kendisinin çok daha iyi bir versiyonu olduğunu düşündüğü yaşlı bir beyefendi, Mösyö Khiar ile tanışır. Khiar, benim hiç olamadığım kahramandır der Kramer ve ekler O, benim hayatımda tanıştığım en etkileyici insan. Beyrut sokaklarında birlikte yaptıkları yürüyüşler, sanat sohbetleri, küçük şeylerin güzellikleri Kramer için bir ilham kaynağı haline gelir. Heyecan verici olana ya da insanların en kötü anlarını fotoğraflamanın verdiği utanca odaklanmaktansa Kramer, sıradan bir hikaye anlatmayı dener. Geçmişte sanatını yaparken aldığı yaraları iyileştirecek bir hikaye. Mösyö Khiar fotoğrafının çekilmesini reddettikçe, bu Kramer için bir takıntı haline gelmeye başlar."} +{"text":"Samet Mutlu Kadıköyde bir barın düzenini sağlayan bir fedaidir, babası evi terk ettikten sonra evi terketmiş, bir daha eve dönmemiştir. Emre, Sametin erkek kardeşi, annesi ile birlikte yaşıyordur. Anne Fatma Mutlu 55 yaşında bakıma muhtaç bir kadındır. Sametin, Emrenin, anne Fatmanın hayatı Sametin uzun zaman sonra gelmesiyle değişir, Samet yıllar önce kendilerini terk eden babalarını bulduğunu kardeşi Emreye söyler, istediği kardeşi Emrenin de onunla birlikte gelmesidir. Emre annesine ağabeyinin geldiğini haber verir ama sebebini söylemez, sadece ağabeyiyle birkaç günlüğüne Konyaya gideceğini söyler. Fatma bu sürede kızı Aylinin evinde kalacaktır. Aylin Demir birkaç günlüğüne de olsa annesinin bakımını üstlenmek zorundadır. Emre ve Samet bir akşam vakti Emrenin arabasıyla İstanbuldan Konyaya gitmek için ayrılır. Diğer hikayenin kahramanı Ayşe Bedir, Bursalı 35 yaşında güzel bir kadındır, bankacı kocası Burak ve 7 yaşındaki kızı Ceren ile yaşamaktadır. Hayatı, kızının başladığı ilkokulun güvenlik görevlisiyle karşılaşmasıyla değişecektir. Kemal Kadir adlı bu genç adam evli kadını takip edecek, ona olan ilgisini açıkça gösterecek ve sonunda karşılık beklemeye başlayacaktır. Ayşe Bedirin hikayesi tekrar anlatıldığında kadın Kemal Kadir Caner ile bir ilişkiye başlamıştır. Ayşe Bedir kendisinin de itiraf edemeyeceği bir yakalanma dürtüsüyle, vücudundaki sevişme çürüklerini kocasından saklamayacak, sevgilisini başka yerde buluşma şansları olmasına rağmen evinde ağırlayacaktır. Ayşe Bedirin yaşamı kocası Burakın rastlantısal olarak bir gün eve erken gelmesiyle değişir, Kemal, Burakı yaralayacak, Ayşe ve Kemal Bursayı terk edecektir. Ayşe ve Kemal, Samet ve Emre ile Konyadaki bir otelde karşılaşır. Bu karşılaşma Ayşe ve Kemal için hikayenin bitişi, Samet ve Emre içinse yolculuğun son bölümünün başlangıcıdır."} +{"text":"Recep, İstanbul'a ilk gelişinde, bir tesadüf sonucu sinema piyasasına girmiş, filmler çevirmiş, ancak imaj yaratıcılarının elinde komik durumlara düşünce, her şeyi yüz üstü bırakıp köyüne dönmüştür. İstanbul'a ikinci gelişinde, bir oturak imalathanesi kurar. Zamanla işleri iyi gider. Ve oturak fabrikatörü olur. Evli, üç çocuk babası olan Recep, aslen İbibik olan soyadını değiştirip Oturakgil yapar. Ancak bu defa da oturağı başına dert olmuştur. Futbolcu olan oğlu, maçlara seyirciler flama yerine oturaklarla geliyor diye, takımdan çıkartılır. Kızı soyadından kurtulmak için popçu bir gençle hemen evlenmek istemektedir. Asabi mizaçlı bir adam olan ağabeyi sık sık gelip, Recep'i tartaklamaktadır. Kardeşinin Oturakgil soyadı yüzünden, öfkesinden kafayı üşütme kertesindedir. Her gün yeni gelişen olaylarla, durum içinden çıkılmaz bir hal alır.\" Oturak İmparatoru Recep\" çılgın bir film, kuşaklar arası bir çekişme, güldürürken düşündüren bir aile komedisidir."} +{"text":"2018 yılının soğuk bir gecesinde bir Slovakya köyünde bir eve giren polis kanlı bir suç mahalliyle karşılaşır. 27 yaşındaki araştırmacı gazeteci Jan Kuciak'ın cesedi ön kapının yanında yüz üstü yatmaktadır. İki kez göğsünden vurulmuştur. Nişanlısı Martina Kusnirova'nın başından bir kez vurulmuş cesedi de mutfakta bulunur. Evlenmek üzere olan genç çiftin öldürülmesi Slovakya'da komünizmin sona ermesinden bu yana en geniş çaplı protesto eylemlerine neden olur ve hükümetin devrilmesine yol açan süreci başlatır. Vaka üzerinde çalışan genç polis müfettişi tuhaf bir hikayeyi ortaya çıkarır. Yerel bir pizza salonunun sahibi cinayeti işlemeleri için tutulan eski bir polis ile eski bir askerle anlaşmıştır. Pizza salonunun sahibini kiralayan kişi de şantaj malzemesi elde etmek için siyasetçileri ağına düşürmesiyle bilinen bir kadındır ve hükümetle yakın bağları olan Slovak iş adamı Marian Kocner'in yakınıdır. Kocner 2019 Mart'ında Kuciak cinayetini azmettirmekle suçlanır. Kimliği belirsiz bir kaynağın cinayet dosyasını öldürüldüğü dönemde Kuciak'la birlikte çalışan araştırmacı gazeteci Pavla Holcova'ya sızdırmasıyla olay yeni bir boyut kazanır. Dosyada Kocner'in telefon görüşmeleri ve yaklaşık on yıl geriye giden şifreli iletişimlerinin kaydı da bulunmaktadır."} +{"text":"Kerkük'te bir toplantıya götürüldüler ve hiç geri gelmediler. 24 yıldır kayıplar ama Saddam diktatörlüğü altında, Kürtler için şiddetin, acının, savaşın tarihi bundan çok daha uzun. Yıkık dökük yerleşim yerlerinde sadece, özlemle hala bekledikleri kocaları, oğulları ve abileri hakkında söyleyecek çok şeyleri olan kadınlar yaşıyor. Her an çıkıp gelirler mi diye yolu izlemek günlük ritimlerinin bir parçası, onlar gelene kadar düğünleri ertelemek de ona keza. Uçakların yıktığı evleri tekrar tekrar inşa etmek de gayet sıradan bir iş bu kadınlar için. Bu belgeseli bu kadar güçlü yapan, savaşı ve kaybı kadınların perspektifinden anlatması. Çünkü bu bizi sorunun özüne götürüyor. Filmdeki bir kadının dediği gibi: Her şeye katlanabilirsin umut ederek, beklemek hariç."} +{"text":"Japonyada, Meiji Taisho döneminde kapitalist ekonomiye dayalı modern bir devlet inşa edilirken Meiji medeni kanununun temel aldığı ataerkil aile sistemi, kadınların evde ve işyerlerinde yaşamlarını zorlaştırıyor, baskı altına alıyordu. Bu dönemde yaşayan Kikue Yamakawa, kadın-erkek eşitliğinin tüm emek problemlerini çözebileceğini ve bütün insanların haklarını korunabilir hale getirebileceğini iddia ettiği kendi sosyalist feminist teorisini inşa etti. İşçilerin hak ve özgürlükleri için çalışan sendika liderlerinin ataerkil zihniyetlerini değiştirmek üzere çalışmalar yaptı. Sınıfsal, etnik ve cinsiyete dayalı ayrımcılıkların olmadığı bir dünya hayaliyle 90 yıllık yaşamı boyunca mücadele etti. Belgesel, önce soru sormayı öğrenmeli diyen Kikue Yamakawa nın yaşamı, düşünceleri ve eylemlerini konu ederken, bugün hem Japonya hem de tüm dünyada, cinsiyet eşitliği ve insan haklarını gerçekten sağlayıp sağlamadığımızı da sorguluyor."} +{"text":"Swetlana Geier, herkes tarafından Rusçadan Almancaya en iyi çevirmen olarak kabul ediliyor. Zürichteki Ammann Yayınevi için gerçekleştirdiği hayatının projesini tamamladıktan, yani Dostoyevskinin beş büyük romanını, başka bir deyişle Beş Fili yeniden çevirdikten sonra, Vadim Jendreyko ile birlikte bir yolculuğa çıkıyor. Çevirdiği yazarlara duyduğu koşulsuz saygı ve dil konusundaki büyük ustalığıyla tanınan, hayatı Avrupanın çalkantılı tarihinin gölgesinde geçen 85 yaşındaki Geier, yaşamak için seçtiği ülke olan Almanyadan çocukluğunu geçirdiği Ukraynaya gidiyor. Film, Swetlana Geierin hayat hikayesiyle edebi yapıtlarını bir araya getirirken, bu yorulmak bilmez kadının tükenmeyen enerjisinin sırlarını da açığa kavuşturmaya çalışıyor. Geierin hikayesi büyük acıların, sessiz yardımcıların, beklenmeyen şansların ve her şeyin üzerinde yer alan büyük bir dil aşkının hikayesi."} +{"text":"Torino Üniversitesi'nde ekonomi profesörü olan Alberto Sajevo şans eseri hüküm giymiş bir terörist olan Lisa Venturi'yle karşılaşır. Lisa 12 yıl önce, o zamanlar Fiat fabrikasında yetkili olarak çalışan Sajevo'yu öldürmeye kalkışmıştır. Sajevo ölmemiştir ama mermi kafasına saplı olarak kalmıştır. Lisa gözetimli olarak salınmıştır, gündüzleri bir büroda çalışmakta ve her akşam cezaevine geri dönmektedir. Sajevo birkaç gün boyunca onu takip eder. Bir gün öğle yemeği sırasında kalabalık bir kafeteryada, Lisa onun masasına oturur. Kız onu tanımaz ve yanlış isim vererek basit bir memur olduğunu söyler. Sajevo da kendisini başka bir isimle, doktorununkiyle tanıtır ve ona inanmış gibi görünür. Sonra, yıllardır beynini yiyip bitiren \"Neden ben?\" sorusuna yanıt bulabilmek amacıyla onu tekrar görmeye çabalar. Ve yalanlar üzerine kurulu, öfkenin saklandığı, utanç duygusuyla dolu garip bir ilişki başlar. Bir gün Sajevo gerçek kimliğini açıklar... La Seconda Volta İtalyan tarihindeki belirli bir döneme bir yolculuktur. Ülkenin siyasi ve özel yaşamında iz bırakan bir dönem. Lisa ve Alberto'nun öyküsü tarihin üstesinden gelmek, suçlanmak ve en önemlisi kişisel affedicilik üzerine bir dizi soru ortaya atıyor. Yanıtları bulmak da tarihin onlara biçtiği rollerin tutsağı olmak istemeyen iki ana karaktere kalıyor."} +{"text":"Xiao He, Çin\"in kuzeyinde bir köyde yaşayan özgür ruhlu bir öğretmendir. Ona göre, bizzat yeni bir şey keşfetmenin zevkini bizzat deneyimlemeden öğrenmek mümkün değildir. Öğrencileri tarafından çok sevilir ancak meslektaşları onun bu asi tavrından hoşlanmazlar. Sevgilisinin evli bir adam olduğu ortaya çıktığında okuldan ayrılmak için zorlanır. Pekin'e taşınır ve hayatına gazeteci olarak devam etme kararı alır. Ancak özgürlük tutkusu tekrar XiaoHe'ye sorun çıkarır ve hayatını kazanmak için garson olarak çalışmak zorunda kalır. Kendisine aşık olan zengin bir adam belki çıkış yolu olabilir ancak Xiao He adama karşı aynı duyguları hissetmemektedir. Her şeye rağmen teklifini kabul etmeye karar verdiği anda, eskiden geri çevirdiği bir polis hayallerini gerçekleştirmesinde zorluk çıkarır."} +{"text":"1943 yılında, Atinada bir apartman dairesi bir Alman yüzbaşının konaklaması için restore edilmektedir. Apartmanda, eskiden durumları iyi olan, orta yaşlı Heliano çifti oturmaktadır. Adam, akıllı, ılımlı ve sabırlıdır. Karısı ise endişeli bir ev kadınıdır. Melodramatik intikam fantezileriyle dolu 10 yaşında bir oğulları ve 12 yaşında bir kızları vardır. Yüzbaşı Kalterin gelişiyle, her şey altüst olur. Nizam sahibi, sofu, zalim Kalter, terörle mücadele eden askeri bir tanrıdır. Heliano ailesi, gönülsüzce boyun eğer. Artık, uysallıklarından başka bir kimliği olmayan hizmetkarlara dönüşmüşlerdir. Tek endişeleri, askeri tanrının istekleridir. Apartman onları sarıp sarmalamıştır. Geceleri, mutfaktaki yatakta birbirlerine sımsıkı sarılıp, saçma sapan konuşmakta, ertesi günün görevleri için endişe etmekte ve özlü sözler söylemektedirler. Gürültü yapmaktan korktuklarından hiçbir şeyi yerinden oynatmazlar. Efendileri, Almanyaya gider ancak hizmetkarlar, özgürlüğün hiçbir anlamı olmadığını ve çilelerinin devam ettiğinin farkına varır. Yüzbaşı geri döndüğündeyse rahatlamışlardır. Yüzbaşı, nazik ve hatta hoşgörülü bir adama dönüşmüştür. Hoşgörüsü hayret verici ve aynı zamanda hassas bir dengeye bağlıdır. Bastırdıkları nefret gizlice büyümekte ve soğuk bir intikam planına dönüşmektedir."} +{"text":"Yıl 2005. Haziran ayının son haftası son derece önemli bir olaya ev sahipliği yapacaktır. 'Red Wing' operasyonu için seçilen dört kişilik bir SEAL ekibi, Taliban'ın lideri Admad Shad'ı ölü ya da diri ele geçirmek zorundadır. Afganistan'ın Kunar bölgesine gönderilen askerler, kendilerine oldukça güvenseler de operasyonları bekledikleri gibi ilerlemeyecektir. Taliban üyeleri tarafından başlatılan bir kuşatma sırasında ekipteki askerlerden 3'ü ölümcül şekilde yaralanır ve sadece biri kurtulmuş olur. Hayatta kalan asker, köylülerin evlerine sığınarak kendisini bulacak bir kurtarma timini beklemeye koyulur. Ancak geride bıraktığı üç arkadaşının başına gelenlerin ağırlığını düşündükçe işler katlanılmaz bir hal almaya başlar. Filmin yönetmen koltuğunda Hancock filminin yönetmeni ve aktör Peter Berg, başrollerinde ise Mark Wahlberg, Taylor Kitsch ve Eric Bana bulunuyor."} +{"text":"Salih bir caminin imamıdır. Ayten ise aynı evi paylaştığı arkadaşı Okşan ile fahişelik yapmaktadır. Ayten bir gün kendisini günahlarından kurtarması için Allaha dua etmek amacıyla bir camiye gider ve orada Salih ile tanışır. Camiye her gittiğinde imamla konuşur ve doğruyu saptırarak terzilik yaptığını söyler. İmam ile aralarındaki ilişki önce yakın arkadaşlığa ve sonra da büyük bir aşka dönüşür. Salih Ayteni annesi ve ağabeyi Rıza ile tanıştırır. Rıza, Okşan ve Aytenin müşterilerinden Fettahın arkadaşıdır ve Ayteni tanır. Rıza Salihe Aytenin yaptığı işi anlatır. Salih ise inanmaz ve doğruyu öğrenmek için Aytenin evine gider, onunla konuşur. Salih artık her şeyi biliyordur, yine de Aytenle evlenirler. Tepkilere dayanamayarak imamlığı bırakan Salih Aytenle başka bir semte taşınmak zorunda kalır. Öte yandan Rıza, Aytene hakaret ettiği için Fettah ile kavga eder. Fettah onu öldürtür. Rızanın eşi Ayteni suçlar. İntikamının alınmasını ister. Ayten Salihin Fettahı öldürmemesi için kendisini feda eder ve Fettahı öldürür. Tutuklanır. Hapisten çıkınca Ayten Salihi akıl hastanesinde bulur ve Salihi beraber yaşamak için hastaneden çıkarır."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı arefesinde Mançurya ve Kore Japonya'nın işgali altında iken, işgal kuvvetlerinden bir albayın torunu olan Tatsuo Hasegawa ailesiyle birlikte Kore'ye büyükbabasını yanına gelir. Albayın evinde hizmetkarlık yapan Kim ailesinin oğlu da Jun-shik Kim'dir. İki çocuk da iyi birer koşucudurlar. Bir tören sırasında albay olan büyükbabaya hediye diye gönderilen paketi Jun-shik Kim'in babası teslim eder. Paketteki bomba kimseye zarar vermesin diye üzerine kapatarak yere yatan albay, torunu Tatsuo Hasegawa'nın gözleri önünde can verir. Tatsuo, Kim'in babasının bundan sorumlu olduğunu söyleyerek onu ve ailesini suçlar. Yıllar geçer, Tatsuo hem başarılı bir atlet olmuştur hem de ailesinin sağladığı olanaklar hem de Alman-Japon ittifakının katkısıyla Berlin Üniversitesi'ne kabul edilir ama gitmek istemez. Büyükbabasının yolundan gitmek, asker olup savaşmak istemektedir. Kim ise çek çek arabası kullanmaktadır. Bir şekilde olimpiyat elemelerine davet edilir ve yarışta Tatsuo'yu geçer. Tüm Korelilerin sevgisine mahzar olur ama işgalci Japonların komitesi onu diskalifiye edince, ortalık karışır. Arkadaşları ve Japonlar arasında çıkan arbede sonucu ceza olarak Sovyet desteğini durdurmak üzere Nomonhan'da görevlendirilmek üzere askere alınırlar ve aynı birliğe Albay olarak Tatsuo gönderilir. Asıl hikaye de bundan sonra başlar. Nomonhan'daki Japon Sovyet mücadelesinden, Sibirya'daki esir kamplarına ve Stalingrad'dan Normandiya'da ki Alman istihkamlarına kadar uzanan trajik ve gerçek bir hikayedir bu.."} +{"text":"Sırp yönetmen Mila Turajlic için, annesinin evinde yıllarca kapalı kalmış bir kapı; hem ülkesinin karmaşık politik tarihine hem de aile tarihine bir geçit anlamına geliyor. O zamanki komünist hükümetin emirleri doğrultusunda, daha fazla aileyi kısıtlı bir alanda barındırmak için, annesinin büyüdüğü ve hala yaşamakta olduğu apartman dairesi kilitli bir kapı aracılığıyla birkaç bölüme ayrılıyor. Kapının diğer tarafında yaşamış aileler çoktan gitmesine rağmen, kapı, 30 yıl sonra, Srbijanka'nın kızı Mila doğduğunda dahi kilitli kalıyor. Srbijanka, 1945 yılından bu yana kapıyı açmaya cesaret edemiyor. Mila Turajlic, muhalif ve aktivist annesinin tarihinden yola çıkarak Sırbistan ve hala günümüzde de devam eden bireysel ve kolektif travmalara tanıklık etmemizi sağlıyor. Arşiv görüntüleri ve annesiyle yaptığı sert mülakatlar aracılığıyla dokunaklı ve akıldan çıkmayacak bir tanıklık ortaya koyuyor."} +{"text":"Ufuk İstanbulda yaşayan bir fotoğraf sanatçısıdır. Hayatı hoyratça yaşayan adamın tek önemsediği konular gerçeklik, fotoğraflarına da konu ettiği küresel ısınma ve yenilenebilir enerji konularıdır. Ancak bunların hepsi değişmektedir. Tam aşık olduğu bir kadınla mutlu olduğu sırada annesinin hastalığını öğrenir. Bu süreçte kendisinde de bir şeylerin ters gittiğini fark eder. Bir gün ani bir baygınlık geçirmesiyle gözlerini hastanede açar. Hastane odasını Umut isimli bir delikanlıyla paylaşmaktadır ve Umut, Ufuk'un tam tersidir. Hayat doludur, neşelidir ve iyimserdir. Kısa süre sonra ikisinin de beyninde tümör olduğu ortaya çıkar. Hayatını sevgiden uzak yaşadığını fark eden Ufuk'un artık en büyük amacı hayat dolu Umut'a bu süreçte yardımcı olmaktır. İkilinin arkadaşlığı hayata tutunmaları için bir umut olacaktır..."} +{"text":"Suçluların kalplerine korku salan Batman, olarak 2 yıl boyunca sokakları takip etmek, Bruce Wayne'i Gotham Şehri'nin gölgelerine sürüklemiştir. Şehrin yozlaşmış yetkilileri ve yüksek profilli kişiler ağı arasında yalnızca birkaç güvenilir müttefiki olan - Alfred Pennyworth, Teğmen James Gordon ile Kara Şövalye, kendisini şehir halkı arasında intikamın yegane örneği olarak kanıtlamıştır. Bir katil, bir dizi sadist entrikayla Gotham'ın seçkinlerini hedef aldığında, bir dizi şifreli ipucu, Dünyanın En Büyük Dedektifini yeraltı dünyasını soruşturmaya gönderir. Batman burada Catwoman olarak da bilinen Selina Kyle, Penguen olarak da bilinen Oswald Cobblepot, Carmine Falcone ve Riddler olarak da bilinen Edward Nashton gibi karakterlerle karşılaşır. Kanıtlar ve failin planlarının ölçeği netleşirken, Batman yeni ilişkiler kurmalı, suçlunun maskesini düşürmeli ve Gotham Şehri'ni uzun süredir rahatsız eden, gücün ve yolsuzluğun kötüye kullanılmasına adalet getirmelidir."} +{"text":"Yıl 1993. Günlerden 2 Temmuz Cuma. Sıcak bir yaz günü Madımak Otelde çıkarılan yangının dumanı gökyüzünü kaplayarak güneşin ışığını yok eder. Dumanın yok ettiği sadece güneşin ışığı değil, 37 kişinin de hayatıdır. Bir taraftan korku çığlıkları yükselirken, bir taraftan halkı galeyana getirenlerden Tekbir sesleri yükselir. Madımak Oteldeki yangın söndürüldü ama yüreklerdeki yangının ateşi 16 yıldır sönmüyor, suçlular cezalarını çekmediği sürede sönmeyecek. Olayın suçluları vicdan azabı duyuyorlar mı bilinmez ama hepsi rahat bir şekilde yaşamlarına Türkiyede ve yurt dışında devam ediyorlar. Oysa diğer tarafta gencecik çocuklarını, yakınlarını kaybeden insanların acıları hiç dinmiyor ve dinmeyecek. Sivas katliamından kurtulanlardan olayın iç yüzünü dinliyor, perde arkasını ekrana getiriyoruz. Görünen yangının yüreklerdeki görünmeyen yüzünü İz ekranlarına taşıyoruz."} +{"text":"Bir tarafta Helsinki'de yaşayan suratsız ve soğuk bir adam olan restoran sahibi Wickström, diğer tarafta ise bombalarla sarsılan Halep'ten kaçarak kız kardeşi ile yollara düşen Suriyeli bir göçmen, Khaled. Bu uzun yolculukta kız kardeşi kaybolur ve Khaled bir geminin kazan dairesinde Helsinki'ye varır. Adeta bir uzaylı gibi gezdiği Finlandiya'da göçmenlik başvurusu yapan Khaled'i bürokratik saçmalıklar rahat bırakmaz ve göçmenlik bürosu, Halep'te bir sorun olmadığını, o yüzden ülkesine geri dönmesi gerektiğini söyler. Bir yandan da kız kardeşini bulmaya çalışan Khaled, Wickström'ün restoranında yaşamaya başlar. Bu birbirinden tamamen farklı iki insan hem iş arkadaşı hem de dost olurken dünya da her zamanki gibi dönmeye devam edecektir."} +{"text":"Yakın bir gelecekte insanların gözlerine yerleştirilen bir alet sayesinde artık suç diye bir şey kalmamıştı ve eğer birisi suç işlerse, suç işleyen kişi artık işlediği suçu saklayamıyordu. Fakat bu yeni teknolojik alet sadece insanların işledikleri suçları değil onların yaşadığı her anı kayıt ediyordu. Bu yüzden de artık insan mahremiyeti diye bir şey kalmamıştı. Her ne kadar suç ile savaşta büyük bir başarı elde edilse de bir anda artan cinayetler ve bir türlü bulunamayan bir seri katil bu yeni düzeni tehdit etmeye başlamıştı. Bunun üzerine işinde deneyimli olan dedektif Sal bu gizemli davanın başına getirildi. Sal kısa bir süre içinde tüm bu cinayetler ile bağlantısı olduğunu düşündüğü bir kadını tespit etti. Ancak kadının ne bir kaydı, ne bir kimliği ne de bir ismi bulunamıyordu... Hikaye burada başlamaktadır."} +{"text":"Tina yeni sinema filmi için İstanbul'a gelen Amerikalı bir kadın yönetmendir. Bunun bahanesiyle de uzun yıllardır görmediği oğlu Hakan ile de bir araya gelmenin yollarını arar. Fakat olaylar ilk başta hiç de beklediği gibi gelişmez. Önce fimin başrol oyuncusunun projeden ayrılır, sonrasında yapımcısıda onu yüz üstü bırakır. Tam da bu dönemde, bohem bir kafede bulaşık yıkayarak hayatta kalmaya çalışan oyuncu Ayvaz ile yolları kesişir. Ayvaz'ın ise mafyaya ciddi bir kumar borcu vardır. Tina ve Tinanın sadık asistanı İlhan ve Ayvaz kendilerini bir gece bir Ege köyünde bulurlar. Tina ne yapıp edip bu filmi çekmenin peşindedir. Onlara oğlu Hakan ve Hakanın nişanlısı Hale de katılacaktır."} +{"text":"Yeliz erkek kardeşi Ahmet'e fazlasıyla düşkündür. Yeliz'in bu düşkünlüğü sonucu ikili birlikte yaşamaktadır. Fakat Yeliz'i kötü bir sürpriz beklemektedir, zira Ahmet bir kıza aşık olmuştur. İşler hızlı gelişir ve Amet kıza evlenme teklifi eder. Bunu duyan Yeliz'in dünyası başına yıkılır. Yeliz'in umudu, Ahmet'in şimdiye kadarki kız arkadaşlarını ayırdığı gibi bu kızdan da ayrılmasıdır. Ancak işini şansa bırakmayan Yeliz, arkadaş grubuyla kafa kafaya verip kardeşiyle sevdiği kızı ayırma planları yapmaya başlar. Kıskanç ablası Yeliz ile sevdiği kız Deniz arasında sıkışıp kalan Ahmet'in yapabileceği tek şey her şeyden habersiz Denizi ablasının tuzaklarından korumaya çalışmaktır. Bu mücadele boyunca Yeliz'i de, Deniz'i de, Ahmeti de türlü komik maceralar beklemektedir..."} +{"text":"Böcek yemek bugünlerde çok gündemde olan bir konu. Özellikle son birkaç yıldır, Birleşmiş Milletlerin yenebilir böcekleri dünyadaki açlık sorunuyla mücadele için bir kaynak olarak önermesinden beri, aşçılar ve gastronomlar tarafından lezzetleriyle, çevreciler tarafından doğa üzerindeki düşük oranlı etkileriyle, toplumsal sağlık uzmanları tarafından ise besin içerikleriyle dikkat çekmeye başladılar. Öyle görünüyor ki, küresel gıda güvenliğimizle ilgili tüm sorunlarımızı çözecek yeni süpergıda böcekler olacak. Kopenhag merkezli Nordic Yiyecek Laboratuvarında çalışan aşçı ve araştırmacılar Josh Evans, Ben Reade ve Roberto Floreden oluşan bir ekip üç yıl boyunca dünyayı dolaşarak halihazırda böcek yiyen iki milyar insanın bu konudaki fikirlerini araştırdılar. Bu yıl dünyanın en fazla ilgi gören gastronomi filmlerinden birisi olan Böcekler bu ufuk açıcı yolculuğun hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler ile Uyuyan Güzel masalının yeni bir birleşimi olan hikayede kötü cadı Dellamorta, Prenses Rose'u lanetlemiştir. 18 yaşına girmeden hemen önce parmağına keskin bir iğne batacak ve tüm kraliyetle birlikte 100 yıl sürecek derin bir uykuya dalacaktır;prenses ve halkı bu derin uykudan ancak sevdiği adam tarafından öpülünce uyanabilecektir. Prenses Rose, 18. doğum gününden bir gece önce sevgilisini saklanması için 7 dağların ardında yaşayan 7 cücenin yanına gönderir. Fakat genç adam yolda kaybolur ve cadı Dellamorta'nın kötü ejderhası Burner'a yakalanır. Parti esnasında prensesin parmağına iğne batınca, cüceler hariç kraliyetteki herkes derin bir uykuya dalar. Şimdi 7 Vüceler Prens Jack'i ve Prenses Rose'u kurtarmak için geleceğe doğru macera dolu bir yolculuğa çıkarlar. Almanya yapımı animasyonun yönetmenliğini Boris Aljinovic ve Harald Siepermann beraber üstleniyorlar. Filmin Türkçe seslendirme kadrosunda ise Yekta Kopan, Ziya Kürküt, Dündar Müftüoğlu, Erkan Taşdöğen ve Nilgün Kasapbaşoğlu yer alıyor."} +{"text":"Arşın Mal Alan, Azeri besteci Üzeyir Hacıbeyov imzalı 1913 tarihli komik ve romantik operetten esinlenerek çekilmiş bir film.... Asker, evlenmeden önce karısını görüp seçmek ister. Ancak bu isteği dönemin gelenekleri yüzünden mümkün değildir. Çünkü kadınlar çoğu vakitlerini evde geçirmekte, dışarı çıkmak istediklerindeyse baştan aşağı örtünmektedirler. Askerin arkadaşı Süleyman kahramanımıza bohçacı kılığına girmesini söyler, bu kılık kadınlarla görüşmek için biçilmiş kaftandır. Asker bu teklifi kabul eder ve bohçacı kılığında evleri gezmeye başlar. En sonunda Gülçehre isimli kızla tanışır ve Asker kimliğini gizlese de birbirlerine aşık olurlar. Asker, Gülçehrenin babası olan zengin Sultan Beyden kızını ister. Sultan Bey kabul etse de Gülçehre bohçacıya aşık olduğu için itiraz eder."} +{"text":"İnatçı bir hayran olan Jane, Billy Fernandez'in konseri için bilet kazanmak istiyordur. Bunu yapmak için şu soruya cevap vermesi gerekmektedir, ''Bu dünyanın sonu olsaydı ne yapardın?'' O cevabı ararken farklı aşk hikayelerine sahip farklı insanlarla karşılaşır: Charles adlı bir jigolo ile tanışan 40 yaşındaki bakire Virgie, 'kişisel sorunlara' sahip patronu Ken 'e yardımcı olan umutsuz romantik sekreter Barbara, Vietnam'da Elvis adlı bir garsona aşık olmuş Verna, en iyi arkadaşı olan eşcinsel yönetici Butch 'a aşıkolan Belle, Pipoy adlı 35 yaşındaki zihinsel engelli bir adamın yardımı ile Ayie 'ye kur yapmaya çalışan Jomar, şirketi için model haline gelen ilk aşkı Alvin 'i izleyen Patty."} +{"text":"Gabi; Joseon Hanedanlığı 26. kralı olan Kral Go jong'a düzenlenen suikast girişimini anlatıyor. 19. yüzyılın sonlarına doğru yani kahvenin Kore'ye ilk kez tanıtıldığı sıralarda Rus keskin nişancısı olan İlyiç ve Kore'nin ilk baristası olan Tanya, Kral Go jong'a suikast planı yapan Japon subayı Sadako tarafından yönlendirilmektedir. Tanya ve İlyiç, altın ve kahve dolandırıcılığı yapan masum aşıklar, onların kurbanı olmuştur. İkili Rus askerleri tarafından yakalanıp Japon subayı Sadako'ya teslim edilmiştir. Sadako daha sonra ''Gabi'' operasyonu içine Tanya ve İlyiç'i de dahil etmiştir. Amaç Kral Go jong'a suikast düzenlemektir. Eğer başarısız olurlarsa cezaları ölümdür. Bu arada Kral Go jong eşinin Japon suikastçiler tarafından öldürülmesinden sonra Rus elçilik binasında gizleniyordur."} +{"text":"Down sendromlu, on yaşındaki Riccardonun tek bit tutkusu vardır: tiyatro. Küçük kasabanın asil varisi olan bir yönetmeni, resmi olarak teşrifatçısı, gerçekteyse her işi yapan kişisi olan ve düzenli olarak genç, yetenekli aktör Mattianın oyunlarını öneren Bay De Angelisi ile eksiksiz bir tiyatrosu olan, nehir kıyısındaki bir kasabada yaşamaktadır. Riccardo her öğleden sonra, Bay De Angelisin de yardımıyla, hayranı olduğu Mattiayı canlı olarak izlemek için gizlice tiyatroya girmektedir. Mattia, Fransız oyuncu ve mim sanatçısı Marcel Marceudan esinlenilmiş bir gösteriye hazırlanmaktadır. Mattianın, kasabadaki neredeyse herkesten gizlediği bir sırrı vardır. Sadece Bay De Angelis bu durumun farkındadır KAYNAK:MALATYA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"13 yaşındaki Bruce Garrett dansa üstün bir yeteneği olan ve UK Salsa turnuvasına katılmak için İngiltere'ye giden genç bir dansçıdır. Londra sokaklarında bir olaya karıştıktan sonra kendini kaybedince o an itibarıyla umut vaadeden kariyeri sonlanır ve hayatı planladığından başka bir yöne doğru evrilir. Aradan 22 yıl geçer ve halen gerek bedenen gerekse ruhen çökmüş durumdadır. Bu esnada hayatına zeki, eğlenceli ve güzel bir kadın olan yeni patronu Julia girer. Bruce her geçen gün daha fazla hayranlık duyduğu bu kadının kendisi için çok fazla olduğunu düşünmeden edemez. Julia ise kendi problemleriyle boğuşmaktadır. Bruce, Sam'in telkinleri sayesinde dansa geri dönecek ve yıllarca içinde gömülü olan en büyük korkusunu yenmeye çalışacaktır."} +{"text":"Barney Ross, Lee Christmas ve ekibi hayatlarının en zorlu mücadelesiyle karşı karşıyalar! Bir zamanlar Barney ile birlikteekibin kurulmasında rol alanConrad Stonebanks, şimdilerde silah satıcısı olarak çalışmaktadır ve bu durum ekibin geri kalanını rahatsız eder. Bu nedenle Stonebanks ekibi dağıtmayı kafasına koymuştur. Barney ise karşı bir hamle olarak, yeni ve genç üyelerin de eklendiği ekibini yeniden toplar. Artık ekipmanları ve teknikleri de daha güçlü ve moderndir. Ancak karşılarına çıkacak her türlü kötülüğe tam olarak hazırlıklı mıdırlar? Aksiyon hayranlarının favori serilerinden olan Cehennem Melekleri'nin son filmi, Sylvester Stallone, Jason Statham, Arnold Schwarzenegger, Antonio Banderas, Jet Li, Bruce Willis veHarrison Ford gibi isimlerdenoluşanyine efsanevi bir kadroyu bir araya getiriyor. Bu film, bir zamanların Blade'i olarak tanıdığımız Wesley Snipes'ın hapishane günlerinden sonra kamera önüne geçtiği ilk film olarak da ayrıca önemli. Filmin yönetmenliği ise Patrick Hughes'a ait."} +{"text":"Takeshi Sakurai talihsiz bir ilişkiden sonra dibe vurmuş işsiz biridir. Oyuncu olmak istemesine karşın geçmişin anılarını bir türlü geride bırakamadığından gelecekten de pek umudu yoktur. Yamazaki Kondo ise işinde çok başarılı profesyonel bir katildir. İkili bir gün tesadüfen hamamda karşılaşırlar. Yamazaki Kondo sabuna sabıp kafasını mermer zemine çarparken eşya dolabının anahtarını düşürür. Meteliğe kurşun atan Takeshi Sakurai bu durumu fırsat bilip anahtarları değiştirir. Hafızasını yitiren Kondo hastanede iken Sakurai çalmış olduğu eşyaları gizlice yanına bırakmak isterken Kondo uyanır ancak hiçbir şey hatırlamamaktadır. Kanae Mizushima da bir dergide editörlük yapmaktadır. 34 yaşına gelmesine rağmen işkolik biri olduğundan aşka zamanı olmamıştır. Ne var ki ölüm döşeğindeki babasını mutlu etmek için çok kısa bir zamanda evleneceği birini bulmak istemektedir ama bazı kriterleri vardır. Müstakbel damat adayı \"zinde, sağlıklı ve çalışkan\" olmak zorundadır. Acaba Kanae Mizushima ideal adayı bulabilecek, Yamazaki Kondo'nun hafızası geri gelecek, fırsatçı Takeshi Sakurai işleri rayına oturtabilecek midir?"} +{"text":"Keremcem ve Buse pek çok kardeş gibi hiç anlaşamayan ve sürekli didişen bir ikilidir. Dedeleri ise anlaşamamalarına çok üzülür. Yalnız bu dedenin bir farkı vardır, iki kedi, bir köpek ve bir horozla yaşayan dedeleri, kendi icat ettiği bir iksir sayesinde tüm hayvanlarla konuşabilmektedir! Keremcem ve Buse'nin kavga etmemesi için bir plan yapan dedeleri, hayvanlarını bir hafta sonu için emanet eder. İki kardeş istemeyerek olsa mecburen kabul ederler ama başlarına gelecek maceralardan hiç haberleri yoktur! Başrolünde sevilen şarkıcı Keremcem ile Cansu Tosun'un yer aldığı film, Türkiye sinemasında bir ilke imza atıyor. İlk kez gerçek kişiler ve animasyon karakterlerinin aynı filmde yer aldığı yapım, sinemamızda daha önce denenmemiş olanı uyguluyor. Tamamen Türkiye yapımı olan ve animasyon çalışmaları bir yıllık bir çalışma sürecinde tamamlanan ''İksir''in diğer önemli rollerindeOğuz Oktay, Seda Güven, Bülent Şakrak ve Bülent Çolak gibi deneyimli isimler yer alıyor."} +{"text":"Kübanın o kendine has, fıkır fıkır enerjisiyle alev alev bir kaçma arzusu... Gergin bir umutsuzlukla dolup taşan Havanadan Miamiye kaçmayı düşünür Raul. Bir turiste saldırmakla suçlandığında, hemen yola çıkmaktan başka çaresi kalmaz. En yakın arkadaşı Eliodan, her şeyi bırakıp onunla birlikte 90 mil ötedeki yasak dünyaya ulaşması için yardım rica eder. Ne var ki Elio da kız kardeşi ile en yakın arkadaşı ve gizli arzuları arasında kalacaktır. Üç Kübalı genç, sıcak bir gün boyunca umut ve endişeyle trajik yazgılarını yaşayacaktır. Sözü geçen iki kardeşi canlandıran de la Torre ve Florianın filmin tanıtımı sırasında Amerikaya ilticalarıyla gündemde kalanBir Gece, amatör oyuncularla Kübada çekildi: \"Filmden çıkınca izleyicilerin kendilerini bir anlamda Kübada gibi hissetmelerini, karakterlerin yaşadıklarını anlamalarını, onları hissetmelerini istedim. Bir şekilde empati kurmalarını ve duygulanmalarını istedim.\""} +{"text":"58 yaşında özgür ruhlu, dul bir kadın olan Gloria, tüm çocuklarının yanından ayrılmasıyla tek başına kalmıştır. Yalnızlığa razı gelecek kadar kaderci bir yapıya sahip olmayan Gloria soluğu yalnızca bekarların katılabildiği sıra dışı partilerde alır ve bu partiler umduğunun aksine her seferinde hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Ta ki eski bir bahriyeli olan Rodolfo ile tanışana kadar. Kendisinden yedi yaş küçük olan bu adama karşı romantik anlamda bir şeyler hissetmeye başlayan Gloria, uzun süreli bir ilişkinin de hayallerini kurmaya başlamıştır. Ancak karşılaşacağı beklenmedik zorluklar kendi karanlık sırlarıyla baş başa kalmasına neden olacaktır. 63. Berlin Film Festivali'nde, Gloria rolünü canlandıran Paulina Garcia'ya En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran film, Şili'li yönetmen Sebastian Lelio'nun imzasını taşıyor."} +{"text":"Tıp fakültesinden mezun olur olmaz Lucie ile evlenen Paul hayatı boyunca yaptığı seçimleri sorgulamadan yaşayan saygıdeğer bir cerrahtır. Karısı Lucie ise kendi kariyerini, iyi bir beyin cerrahı olan kocasının bu temposuna uyum sağlayabilmek için bir kenara bırakır. Paul da her zaman karısına karşı çok sadık ve iş arkadaşları tarafından hep saygı gören birisidir ve iyi bir oğulları, sevimli bir yuvaları vardır. Ama şimdi, hayatının sonbaharında, tüm bunları tehdit eden bir şey ortaya çıktı. Her şey Paulun genç ve gizemli Louyla tanışmasıyla başladı. Ofisine ve evine her gün güller gönderilirken, Paul, Lounun kendisini gözetlediğini düşünüyordu ama yine de onunla yaşayacağı tehlikeli ve belirsiz ilişkinin cazibesine kapıldı. Lounun duygusal zerafetiyle, gizemiyle ve nezaketiyle büyülenen Paul sonunda, karanlık bir komplonun hedefi olabileceğini anladı."} +{"text":"Avrupa'nın yaşayan en önemli psikiyatrlarından birisi ve bir kitap hırsızı bir araya gelirse ne olur? Benjamin Heisenberg'in yeni filmi \"Süperegolar\" bu sorunun cevabını arıyor. İlerleyen yaşı nedeniyle artık terapi yapmayan ve sadece makale yazan psikiyatr Curt Ledig, bir konferansa katılma hazırlığı içerisindedir. Yolu hayatını antika kitaplar çalarak kazanan Nick ile beklenmedik şekilde kesiştiğinde, kendini bir anda küçük çapta suçluların arasında bulur. Bir yandan kendi geçmişini ve III. Reich ile ilişkisini hatırlamaya çalışan Ledig, diğer yandan da alışılmadık yöntemlerle Nick'in çocukluk travmalarını çözmeye kalkışır. İlk gösterimi bu yıl Berlinale'nin Panorama bölümünde gerçekleşen \"Süperegolar\", hem Almanya'nın geçmişine hem de bireylerin kendi kişisel tarihleriyle ilişkisine bakan, eğlenceli bir komedi."} +{"text":"Bir şiir hayatınızı kurtarabilir mi? Nira bir gün yuvadaki öğrencilerinden olan beş yaşındaki Yoav'ın, amatör şiir kulübünde alkış toplayacak güzellikte dahiyane şiirler yazabildiğini keşfeder. Yoav'ı hemen kanatları altına almak, onun gelişimine katkıda bulunmak ister. Hatta daha da ileri giderek onu, sanatı kısıtlayan ve hassas ruhların barınmasına izin vermeyen bu acımasız dünyadan ve materyalist babasından uzaklaştırmaya çalışır. Bütün romantikliği ve idealistliği ile Nira, bir kadın Don Kişot mudur? Ya da bir çocuğun masumiyeti ve şiir ile kurtarılabilir mi dünya? Tabii bütün bunlar olurken ne Niranın kendi ailesi, ne Yoav'ın ailesi ne de bütün masum bakışlarına rağmen Yoav buna aldırış eder. Nadav Lapid, ikinci filmi Yuva Öğretmeninde sarsıcı ve hayli rahatsız edici bir toplum eleştirisi sunarken, bir yandan da soyut ve romantik fikirlerin etrafında ustaca kurduğu kışkırtıcı sinema dili ile çok konuşulacak ve uzun süre akıllardan çıkmayacak bir sinema deneyimi vadediyor.Kaynak:If İstanbul"} +{"text":"Hector'un tek bir isteği vardır: 14 Temmuzda Louvreda karşılaştığı ve aklını başından alan Truquettei kendine aşık etmek. Bunun için onu deniz kıyısına götürmeyi düşünür ve Pator'a göre, arkadaşı Charlotte'nin de eşlik etmesi halinde başarı kaçınılmazdır. Peşlerine takılan Bertier ile beraber siftahsızlığın hüküm sürdüğü küçük Fransız sokaklarında ilerlerler. Kriz nedeniyle kasalar tam takırdır! Fransa'da çalışma vaktidir ancak yazın ortasıdır, üstelik hükümet okulların açılışını bir ay ertelemiştir. Karmakarışık olaylar ve sonrasında gelen bir tomar para ile, üçlü kendini Temmuzcular ve kıskanç Ağustosçular olarak ikiye bölünmüş bir Fransa büyük resmi içerisinde bulur ancak 14 Temmuz Kızını bulmaya ve yazın keyfini çıkarmaya kararlıdır ve işe gidenlerin aksi yönünde korkmadan ilerler."} +{"text":"Girit Adasının güneyinde fakir bir balıkçı köyü olan Matalanın uluslararası basında çıkan haberlerle ün kazanması 60lı yıllarda olur. Matala yerel halkın tartışma konusu haline gelmiş; kilisenin gazabına ve Atinadaki askeri rejimin müdahalesine sebep olmuştur. Dünyanın her yerinden gelen hippiler Matalanın ünlü mağaralarına yerleşirler. Ancak, hippilerin bu rahat ve alternatif yaşam biçimleri zamanın ahlak kurallarına zıt düşer. Bu gençler kimdi? Onları Matalaya getiren şey neydi? Yerli halkla ilişkileri nasıldı? Gerçekten de seks partileri düzenliyorlar mıydı? Bu soruların yanıtlarını hikayenin kahramanları olan Arn ve Elmar, İngiliz kız kardeşler Shirley ve Pam, Dimitris Poulikakos, büyükanneler Alexandra ve Katerina ile fakir bir balıkçı olan Georgedan dinliyoruz."} +{"text":"\"In Search of Mozart\", 2006'da kutlanmakta olan Mozart'ın 250. doğum yılı sebebiyle yapılan bir film. Ünlü bestecinin yaşamı hakkında çekilen ilk uzun metrajlı belgesel olan yapım, dünyanın en ünlü orkestraları, operaları ve müzisyenlerinin işbirliği ile gerçekleştirildi. Adı üzerinde olan belgesel, Mozart'ın izlediği her yolun peşinde tam kırk bin kilometrelik bir yolculuğun, eski Avrupa'nın kalbine, o dahinin tam kalbine doğru yapılan bir yolculuğun adeta dedektiflik öyküsüdür. Belgesel filmin yönetmeni Phil Grabsky, \"IN SEARCH OF MOZART\" hakkında şunları söylüyor: \"Mozart'ın birkaç değil, onlarca değil, hala sevilen, dinlenen ve çalınan yüzlerce eseri var. Nereden geldi bu adam? Nasıl böyle oldu? Müziğinin sırrı nedir? İnsanların bu filmi izleyip belki de ilk kez hayatı ve eserleri hakkındaki bu bulmacaları çözmesini istiyorum. Ama aynı zamanda da bu filmin insanların kendi çizdikleri yaratıcı yolları izlemelerini sağlamasını istiyorum; kim bilir orada işi düzgün gitmeyen, yeterince alıştırma yapmayan, yeterince dinlemeyen veya seyahat etmeyen kaç Mozart' vardır?\""} +{"text":"İkonik feminist elektro-clash grubu Le Tigreyi dört kıta ve on ülkeyi kapsayan dünya turnelerinde takip ediyoruz. Le Tigre, kadınlardan oluşan feminist, kuir aktivist, Bikini Kill sonrası riot-grrrl akımını takip eden bir elektro-clash grubu. Kathleen Hanna, Johanna Fateman ve JD Samson zeki ve güçlü bir müzik yapıyorlar, bir yandan da buna uyum sağlayan koreografileri ve kendi tasarladıkları kostümleriyle son derece eğlenceli ve hareketliler. 2004-2005 arasında çıktıkları bir yıllık dünya turnesinde Le Tigre'i erkek egemen müzik ve eğlence sektöründe takip ederken, grubun üyelerinin kendi ideallerine sadık kalma çabalarını ve müzik piyasasının iyi, kötü ve komik taraflarını izliyoruz. Grubu, bu eğlenceli belgeselde, hem seksizm ve homofobi karşıtı duruşunu çekinmeden ortaya koyarken, hem de kural tanımayan şarkı sözleriyle performansa dönüşen şovlarını icra ederken görmekteyiz."} +{"text":"Tien Yeng Seng ve kendisi gibi öksüz altı arkadaşı, askeri eğitimlerini ve akabinde girdikleri sıcak çatışmalarla da stajlarını tamamladıktan sonra ordudan ayrılırlar. Yedi öksüz asker, kardeşlik yemini eder ve kendilerinin değimi ile bir aile, İnterpol'e göreyse bir çete kurarlar. Tien Yeng Seng ve kardeşlerinin yaptığı bir zırhlı araç soygunu, üç polis memurunun onları yakalamayı, hatta onlardan intikam almayı bir takıntı haline getirmesine yol açar. Dedektif Chun, soygunun yapıldığı caddedeki bir kuyumcuda nikah yüzüğü beğenmeye çalışan nişanlısını; çetenin kullandığı patlayıcılar yüzünden kaybeder ve intikam için and içer. Hong Kong'un en sert, en iyi ve en meşhur dedektiflerinden biri olan Wei, Zırhlı araç soygunundan sonra ekibi ile çeteyi tesadüfen durdurur. Fakat Dedektif Wei'de dahil olmak üzere ekibin tüm üyeleri çete mensublarından komalık oluncaya kadar dayak yer. Hatta Dedektif Wei, dayakla doymaz ve üstüne kurşun bile yer.. Çömez bir polis memuru olan Ho, bir dedektif olan ağabeyini örnek almaktadır. Ancak ağabeyinden uzun zamandır haber alamamıştır. Buna rağmen ağabeyinin hayatta olduğuna, hala iyi bir polis olduğuna ve gizli görevine devam ettiğine inanmaktadır. Ancak üstleri Ho gibi düşünmemektedir. Ağabeyinin çete ile ilişkisinin olması, çetenin ise emniyetin bir numaralı gündemi halinegelmesi sonucu; Ho açığa alınır. Dedektif Chun ve Wei'de müfettişler gibi düşündüğünden; intikam alabilmek için; ayrı ayrı açığa alınan Ho'nun peşine düşecek ve çok geçmeden de çete ile tekrar karşı karşıya geleceklerdir."} +{"text":"Hikaye Franconun İspanyasında bir garip adamı anlatıyor. Bir mezbahada işçi olan, hayatın tekdüzeliği içinde yalnızlığıyla savaşan bu adam, bir gün karşısına çıkan bir kadına aşık oluyor. Ancak işler adamın istediği gibi gitmiyor. Takside sevgilisi ile birlikte eve giderken, şoför tarafından araba sağa çekiliyor ve şoför adam ve kadından arabadan inmelerini istiyor. Sebep adam ve kadının taksi içinde öpüşüyor olması Bunun üzerine deliye dönen adam taksiciyle tartışmaya başlayınca iş kavgaya dönüyor ve adam bir anda taksicinin kafasını yarmış bir şekilde buluyor kendini. Basit bir kasap, 70lerin faşist İspanyasında bir anda bir katil durumuna düşmüş oluyor. Olayı örtbas etmek isteyen adam, hiçbirşey olmamış gibi hayatına devam etmeye calışıyor ama korku, endişe ve panik yavaş yavaş adamı içinden çıkamayacağı felaketlere sürüklüyor."} +{"text":"3 yaşındayken Amerika'da bir aileyeevlatlık olarak verilen May ilk kez Kore'ye gelir. Amacı ailesini bulup omzundaki kertenkele şeklindeki yara izinin nedenini sormaktır. Tabi o kendine böyle der; ancak için için ailesinin neden onu evlatlık olarak verdiğini de öğrenmek ister. Tam havaalanından çıkıp taksicilerin durduğu yerden geçerken Broken Heart Syndrome/Kırık Kalp Sendromu adı verilen bir rahatsızlığı olan taksi şöförü, kriz geçirirken elini tutar. Bu arada bu hastalık aşırı üzüntüye neden olacak travmatik bir olay sonucunda kalbin şeklinin değişmesi, kalp kaslarının çalışması için gerekli olan sinyalleri algılamaması ve çalışmaması durumuymuş. İşte bu şöförümüz ölmeden önce son iyiliğini yapacağı insanı bulduğunu düşünür ve kıza yardım etmeye başlar her ne kadar kız istemese de bu yardım eder. Ancak şöyle de bir şartı vardır: Küçükken kırmızı bir tavşan görmüştür, o tavşanı bulması için kız da ona yardım edecektir... Kore sineması takipçilerine, oyuncular yabancı gelmeyecek."} +{"text":"Özgentürkün sineması bireyin çok özel dünyasını inceleme isteğiyle zenginleşiyor. Bugünün yaratıcı sinemasıyla Ragıpın arayışlarında diyalektik bir ilişki vardır. Mektupda bütün zamanların imgeleri bir devamlılık içerisinde müthiş bir ustalıkla yan yana getirilmiştir. MEKTUP, Amerika'da yaklaşık kırk yıl yaşayan bir adamın ülkesine yaptığı yolculuğun hikayesidir. Filmin kahramanı çocuk yaşta annesi ile beraber Amerika'ya yerleşmiş, bilim alanında önemli bir kariyer yapmış ve Amerikalı bir kadınla evlenmiş bir Türktür. Ana vatanına dönüşünde ona rehberlik yapan genç kıza aşık olur. Onu bekleyen büyük sürpriz ise öldüğünü sandığı babasının hala yaşadığını öğrenmesidir. Babasının kendisine yıllar önce yazdığı mektubu bulur ve mektubun peşinden bir dedektif gibi iz sürerek babasına ulaşır. Ancak babası onu tanımadığını söyler. Babasını bulmak için atıldığı macerada aslında kendisini arayan adam filmin sonunda bilinmeyen biri tarafından öldürülür. Geriye ise sadece babasına yazdığı mektup kalır..."} +{"text":"The September Issue, Anna Wintour yönetimindeki Vogue dergisinin Eylül ayı yayınına hazırlığını tüm ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Genelde sinema ölçeğindeki projelerde yer alan Vogue, The September Issue adlı filmde, efsanevi baş editör Anna Wintour yönetiminde çıkan dergiye yakından bakmayı sağlıyor. Yakında Türkiyede de yayın yapacak Conde Nast yayıncılığa ait dünyanın en önemli moda yayını sayılan Vogue, The September Issue- Eylül Yayını adlı filmde derginin Eylül ayı baskısına hazırlığını konu ediyor. The September Issue, yönetmen R. J. Cutler'ın Vogue dergisinde yaptığı 9 aylık çekimden kesitler içeriyor. Film, yaklaşık 20 yıldır derginin baş editörü ve sektörün en belirleyici ismi olan Anna Wintourun çalışmaları hakkında belgesel nitelikte. Filme ismini veren Eylül ayı baskısı, dergilerin gelecek yılları şekillendirdiği yıl içindeki en önemli yayınıdır."} +{"text":"Charlie Countryman normal bir hayat sürmekteyken Gabi adında genç bir kadınla tanışır kısa sürede ona aşık olur. Ne tesadüftür ki Charlie Countryman ve Gabinin babası aynı uçakta yan yana düşerler. Sohbet esnasında Charlie, Gabi tarafından aldatıldığını aslında Gabinin evli ve piskopat bir kocası olduğunu öğrenir. Nigel hayatını legal olmayan işlerden kazanır. Charlie, Gabinin böyle bir adamla yaşamasını istemez ve ondan kurtulması gerektiğini düşünür. Gabiye yardım eder. Ama hiç bir şey istedikleri gibi gitmeyecektir. Gabinin kurtulması için kendinin ölmesi gerekmektedir. Yönetmenliğini Fredrik Bond'un üstlendiği bu romantik komedinin kadrosunda Shia LaBeouf, Rupert Grint, Evan Rachel Wood ve Mads Mikkelsen gibi ünlü isimler var."} +{"text":"Daniel ve Bay Miagi'nin birlikte kazandıkları turnuvadan sonra, Daniel gelişen olaylarla Miagi'nin yanına taşınır. Bu sırada, Okinawa'dan Miagi'ye babasının hasta olduğuna dair bir mektup gelir. Miagi tek başına gitmek istese de Daniel kolej parasından harcayarak ona eşlik eder. Okinawa'ya vardıklarında, bir zamanlar Miagi'nin en iyi arkadaşı olan Sato tarafından kötü şekilde karşılanırlar. Miagi ve Sato Miagi'nin babasından beraber ders almışlar fakat aralarına bir aşk girdiği için birbirlerine düşman olmuşlardır Tomi Köyüne geldiklerinde ikiliyi Yukie ve onun yeğeni Kumiko karşılar. Miagi'nin babası son nefesinde iki öğrencisini barıştırmaya çalışır. Fakat Sato hocası ölür ölmez Miagi'ye kendisi ile yüzleşmesi için üç gün verir. Daniel'ın başına ise Sato'nun yeğeni ve en az onun kadar acımasız olan Chozen bela olur."} +{"text":"Çocuk parkında birbiriyle kıyasıya dövüşen iki haşarı çocuk... Sıradan görünen bir kavgayı, ebevyenler bir ev davetiyle modern biçimde çözmeye ve tatlıya bağlamaya çalışır. Fakat ilk başta medeni biçimde konuşarak sorunu çözmeye çalışsalar da, sonrasında işler sarpa sarar ve herkesin birbirinden sakladığı foyası meydana çıkar. Hiç kimse küçük çaplı bu 'katliamdan' kaçamaz... Fransız oyun yazarı Yasmina Reza'nın Tony Ödüllü \"The God Of Carnage\" adlı tiyatro oyunundan uyarlanan yapım, 11 yaşında iki çocuğun okulda kavga etmesinin ardından aileleri arasında başlayan tartışmanın doğurduğu ilginç olayları konu alan bir kara-komedi olarak nitelendiriliyor. Oscar Ödüllü oyuncularından oluşan kadroyu Polonyalı sinemacı Roman Polanski yönetiyor... Oyun ülkemizde İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından Vahşet Tanrısı ismiyle oynanmıştı."} +{"text":"Ayşin-Gazze'de Hala Hayat Var, dünyanın en büyük hapishanesinde daha iyi bir gelecek umuduyla bekleyenlerin hikayesini anlatır. Başlarının üzerinden hala uçaklar geçmekte ve bombalar atılmaktadır. Harabeler arasında erkekler ve kadınlar dolaşmaktadır. Artık unutulmuş olan bu denizde, balıkçılar ağlarıyla yakaladıkları tek balığın sevincini yaşamaktadır. Biraz ileride çiftçi aileleri, nesillerdir yaşadıkları bu yerdeki 56 zeytin ağacının kütüklerini şaşkınlık içinde bir araya toplamaktadır. Bir anne, şehit olma hayalleri kuran oğlunun yaralarını sarmaktadır. Bu sessiz matem havası içinde ergenlik çağındaki bir genç, annesinin yasını tutmaktadır. Burada karşılaşılanlar, dünyanın başka bir yerinde sıradan olabilirdi; ancak burada her şey başka bir anlam taşır. Bu film, farklı bir Gazze resmi çizer: şiirsel ve zaman zaman gerçeküstü bir Gazze. Film, yaşamın anlamını sorgular: İnsanlar burada nasıl hayatta kalabilmektedir?"} +{"text":"Piroska, krema dolgulu hamur işlerine hayır diyemeyen, aşırı kilolu, içine kapanmış bir hemşire. Bir gün, uzun zamandır görmediği çocukluk arkadaşını bulmak üzere yola koyulur. Eski bir arkadaşı, aşırı kilolu olan Piroskaya üzgün göründüğünü söylediğinde, Piroska hiç tereddütsüz cevap verir: Yalnızca yorgunum. Yaşadığı varoluş kriziyle başa çıkabilmek için kendini yemeye veren hemşire için hem üzgün hem de yorgun doğru tanımlardır. Uzun süredir bir hastanede, ölümcül hastaların kaldığı bölümde çalışan Piroska, ölümle iç içe yaşamaktan duyarsızlaşmıştır. Evdeki hayatı da pek iç açıcı değildir: Kendini fazlasıyla önemseyen kocası süekli Piroskaya egzersiz yapması ve kilo vermesi için baskı yapmaktadır. Bir gün Piroska, uzun süredir varlığını unuttuğu çocukluk arkadaşı Adrienn Palı hatırlar ve karanlık hayatında bir umut ışığı belirir. Arkadaşını bulmaya karar veren Piroska, eski okul arkadaşlarından öğretmenlerine, hatta Adriennla sonradan tanışan insanlara kadar birçok kişiyle iletişime geçtiği bir yolculuğa çıkar. Arkadaşıyla ve kendi çocukluğuyla ilgili öğrendiklerinin anılarıyla örtüşmediğini fark eden Piroskanın yolculuğu, kendi içine dönmesiyle yepyeni bir anlam kazanır. AdriennPal, Macar yönetmen Agnes Kocsisin dört yıl önceki etkileyici filmiFresh Airden sonraki ilk filmi."} +{"text":"Anna, patronu Lewin adına çalışan bir kiralık katildir. Kendini suçlu değil ama işinin verdiği gizlilik yüzünden yalnız hissetmektedir. Lewin güvenebileceği tek kişidir. Başka bir göreve daha hazırlanırken basit bir otel çalışanı olan Lino ile tanışır. Linonun kibarlığı ve kendinden eminliği onu çok etkiler. Geceyi beraber geçirirler, ancak Anna onu terkeder. Anna ilişkiden kaçmaktadır. Bir sonraki kurbanı ise Annanın kendine zarar vereceğini hisseder. Yeni kurban da, yaptığı işi bırakmaya çalışan bir kiralık katildir. Lewin bu gerçeği Annadan saklamıştır, ancak Anna zoraki kurtulur. Yaralanmış ve Lewine de güvenini kaybetmiş şekilde Linonun kaldığı yere sığınır. Lino kayıtsız şartsız onu yanına kabul eder ve kendisine güvenmesini ister. Lewin, Annayı Linonun yerinde bulur ve onu görevini bitirmesi için zorlar. Annanın başka seçeneği kalmamıştır. Anna, görevini tamamlar. Lewinin bir sonraki kurbanı ise Lino olacaktır."} +{"text":"Belgeselin konusu şöyle: Paul McKerrow, Helena Montana'da yetişiyor. Lisedeyken futbol takımında oynuyor ve sınıf başkanı. Sınıf arkadaşları onu \"geleceği en parlak öğrenci\" seçiyor. Başarılı bir öğrenci ve yakışıklılığıyla sınıfının popüler isimlerinden. McKerrow, mezuniyetinin 20. yılında, sınıf arkadaşlarıyla bir araya geliyor. Ama Kimberly Reed adında New York'ta yaşayan lezbiyen bir sinemacı olarak... Reed'in hikayesi, ABD'deki kasabaların muhafazakarlığı konusundaki görüş birliğini haksız çıkarıyor. Reed'e arkadaşları ve ailesi kucak açıyor. Reed, bunun kendisi için büyük bir sürpriz olduğunu ifade ediyor. Paul McKerrow, ilk filmi olan Prodigal Sons'da kendi hikayesini anlatıyor aslında. Guardian'ın haberine göre cinsel kimliğini okul yıllarında bastırmak zorunda kalan McKerrow, San Francisco'ya üniversite için gittiğinde, zamanının yarısını Kim, diğer yarısını Paul olarak geçirmeye başlıyor. Cinsiyet değiştirdikten sonra ilk önce babasının ölümü, sonradan da lise toplantısı için Montana'ya dönen yönetmen, belgeselin fikrinin bu ziyaretleri sırasında oluştuğunu anlatıyor."} +{"text":"Dünyanın en radyoaktif bölgesi Sibirya, Chelyabinsk te faaliyet gösteren bir dans grubunun öyküsünü konu alan epik bir belgesel. Dans eden vücutlar, hayatta kalmak ve radyoaktivite üzerine bir film. Ural dağlarının eteklerinde kurulmuş Rus sanayi kenti Chelyabinsk, günümüzde dünyanın radyoaktivitesi en yüksek bölgelerinden biridir. Chelyabinsk, Soğuk Savaş boyunca Sovyetler Birliği nin gizli kentlerinden biri olmuş ve Sovyetler in ilk atom bombasının geliştirildiği kent olarak tarihe geçmiştir. Bugünse, kent, radyoaktif kirliliğiyle bilinmekte, fakat Rusya nın en hareketli dans sahnelerinden birine de ev sahipliği yapmaktadır. Nükleer Kent, kendilerini hasta eden bir kentte saplanıp kalmış, dans sanatını inanç ve umut bulabilecekleri bir mekan yaratmak için kullanan Vova ve Masha adlı iki genç dansçının etrafında gelişiyor."} +{"text":"Luke, Markus Kane için çalışan bir suçludur. Markus, Luke'dan bir bankayı soymasını ister. Luke işi kabul eder ancak soygun esnasında bir banka görevlisini istemeden de olsa öldürür. Federal bir suç işlediği için onu özelleştirilmiş tamamen sivillerin yönetimin de olan Ada Hapishanesine gönderirler burası çok vahşi bir hapishanedir ölümüne mahkumları dövüştürerek büyük bir bahis şebekesi kurulmuştur. Luke er ya da geç bu sistemin bir parçası olmaya zorlanır. Hapishane yönetimi artık dövüşlerin eskisi kadar popüler olmadığına karar vererek yeni bir konsept yaratılmasını ister bu işten sorumlu güzel haber spikeri September Jones ölümcül olan başka bir yarışma düzenler. Bu kez dövüş yerine silahlarla donatılmış arabalarla yarışmak, yarışta üst ��ste 5 kez birinci gelen özgürlüğüne kavuşacaktır. Ama bir sorun vardır yarışı sağ olarak bitirmek gerekmektedir. Luke yarışa girmeye zorlanır artık dönüş yoktur yarışların tümünü kazanmak zorundadır. Film de Luke Goss'a Dünyaca ünlü Latin Çıplak model Tanit Phoenix'de eşlik ediyor. En az birincisi kadar sert ve vahşi sahneleri olan bu devam filminde de Aksiyon yüksek dozda."} +{"text":"Fransa, 1719. Kral XIV. Louis dört yıl önce ölmüştür. Yaşı küçük olan XV. Louis'nin naibi, liberal ve zevk düşkünü bir entelektüel olan Philippe d'Orleans'dır. Reformcu naip, köylülerin ayaklanmasını önlemek için uyruklarını kültürlü ve mutlu kılmaya çalışsa da, gerçek bir krallık yetkisine sahip olmadığını bilir. Phillippe, sağ kolu olması için ateist ve arabulucu bir rahibi, en azından kendisi kadar sefih Abbe Dubois'yı görevlendirir. Ne yazık ki Dubois, Tanrı'ya da, kendisi dışında herhangi bir insana da metelik veren biri değildir. İktidar özlemi içinde, başpiskopos olmak için Brötanyalı arazi sahibi Marquis de Pontcallec önderliğinde çıkarılan küçük bir isyandan ve kıtlıktan yararlanmaya çalışır. Bu arada, ensest ilişki kurmakla suçlandığı kızı ölünce naibin aklı başından gider. Pontcallec öncülüğündeki ihtilalci çeteyi infaz etmek zorunda kalması da doğal idealizmini sarsar Fransız Devrimi'nin için için tutuştuğu bir geçiş döneminde saraydaki yaşamı betimleyen tarihi bir film olan Şölen Başlasın komik anlarla doludur; ancak mizahı acı olma eğilimi gösterir."} +{"text":"'Drive'; Hollywood'da dublörlük yapan ve keskin araba kullanabildiği için geceleri de soygunlara katılan bir araba sürücüsünün yaşamını merkeze alıyor... Sürücünün yasa dışı hayatı, güzel komşusu Irene'nin hapisteki kocasına yardım etmeyi kabul etmesiyle daha da tehlikeli bir hale bürünür. Zira bir anda kendisini Los Angeles'ın en tehlikeli adamlarının hedef listesinde bulur. Şimdi hem kendi hayatını, hem Irene ve oğlununkini kurtarmak için yapacağı tek şey en iyi bildiği şekilde sadece araba sürmektir! James Sallis'in romanından Hossein Amini tarafından uyarlanan filmin başrollerinde bağımsız yapımların prensi Ryan Gosling, son dönemde yıldızı parlayan ve bu sene 'Never Let Me Go'daki performansıyla harikalar yaratan Carey Mulligan, 'Breaking Bad' ile üst üste üç Emmy kazanan ve sinemada daha fazla görmek istediğimiz yetenekli aktör Bryan Cranston bulunurken, yan roller de önemli isimlere emanet edilmiş: Albert Brooks, Christina Hendricks, Ron Perlman ve Oscar Isaac. Film 64. Cannes Film Festivali'nden En İyi Yönetmen Ödülü ile dönmüştü..."} +{"text":"Kadın iş gezisi için Tokyoya gidecektir. Hava alanına giderken, adama ayrılmak istediğini söyler. Adam bunu kabullenmiş görünür. Sorgusuz sualsiz Biraz zaman geçer. Korkunç bir fırtına şehri vurur. Çift, son üç yıllarını geçirdikleri evde beraber son günlerini yaşar. Ufak tefek şeyler eski anıları ve bir zamanlar beraber sürdürdükleri yaşamı hatırlatır onlara. Ancak ikisi de geçmişe dönmeye çalışmaz onun yerine duruma alışmış görünürler. Yağmur şiddetlendiğinde, depolarının çatısında bir kedi bulurlar ve eve getirirler. Kedi korkmuştur, kaçar ve saklanır. Kısa bir süre sonra zil çalar. Gelen, kedilerini arayan komşu çifttir. Beklenmedik bu misafirler eve gariplik getirirler ancak aynı zamanda uzun süredir bahsedilmemiş eski duyguları da bir şekilde alevlendirirler. Telefon çalar. Arayan, kadının uğruna terk ettiği adamdır. Kadın tereddüt eder ve fırtına yüzünden şehre giden köprünün kapanması nedeniyle evde bir gece daha geçireceğini söyler. Kadın fikrini mi değiştirmiştir? Komşular sonunda evlerine gider. Kedi hala ortaya çıkmamıştır. Birlikte son akşam yemeklerini hazırlamaya koyulurlar. Adam soğanları doğrarken ağlar. Yüzünü yıkamak için banyoya gider ama ağlamasını durduramaz. Gerçekten soğanlar yüzünden midir? Ürkek kedi çıkageldiğinde yemek yapmayı çoktan bitirmişlerdir. Kadın kediyi teskin eder ya da belki kendisidir teskin ettiği: Herşey yoluna girecek."} +{"text":"Mart, 1982. Buenos Aires. Arjantinin başkentinin sokakları darbe karşıtı gösterilerle çalkalanmaktadır. Marita, geleceğin elit kesimine eğitim veren Colegio Nacionalde müfettiştir. Henüz 23 yaşındadır ve biraz da doğrucu Davuttur. Baş müfettiş Bay Biasutto, Maritanın uzun zamandır beklediği hevesli genç olduğunu hemen fark eder ve ona, herşeyi gören ama kendisi görünmeyen ihtiyatlı göz olmayı öğretir. Marita bir dedektif gibi kendini bu küçük dünyanın gözetmeni olmaya adar; hayal eder, takip eder, tespit eder. Ancak, zamanla arzular da baş gösterecektir. Görünmeyen Göz, izlemenin ve izlenmenin anlamını ve tezahürleri bedenimize kadar ulaşan gözetim sistemlerinin etkilerini irdeleyen sürükleyici bir film. Meselesi sadece Arjantinle sınırlı kalmıyor, kendi yakın tarihimizle kurabileceğimiz benzerlikler bizi de bir hesaplaşmaya davet ediyor."} +{"text":"Mayalar 2012'yi bir dönemin sonu olarak gördü. Bu kehaneti dünyanın sonu olarak yorumlayanlar çok oldu. Ama 2012 yılı kapımıza dayandıkça, daha olumlu bir anlayış yeşeriyor. Bu belki de son değil, bir fırsat; kıyamet değil, yeniden doğuş; gezegen olarak dünyanın değil de şu andaki haliyle dünyanın sonu. Yaşadığımız dönemin yarattığı baskılar düşünülünce, bu belki de o kadar kötü bir haber değildir. 2012'de ne olacak? yanlış bir soru olabilir. Gazeteci ve yazar Daniel Pinchbeck'in de senaristleri arasında bulunduğu belgesel, onun yerine Nasıl bir değişiklik getirebiliriz? diye soruyor. Bu, belgeselin motosu.2012: Değişim Zamanı, dönüşümü kucaklıyor ve izleyiciyi, direnmeyi bırakıp konfor alanalarından çıkmaya teşvik ediyor. İçme suyumuz, yiyecek kaynaklarımız, yakıtımız tükeniyor. Sistem çöktü. Adalet getiremiyor, çevreyi koruyamıyor ve insan haklarını garantileyemiyor. Yapamıyor ve yapamayacak da. Karamsar görünse de, pek çok kişi bunun gerçek olduğunu artık biliyor ve farklı çözüm yolları arıyor. Bu belgeselde önerilen çözüm kişisel değişim yönünde. Sorulan soru ise şu: Batı medeniyetinin teknik dehası neden sürdürülebilirliği sağlamak için kullanılamıyor? Maya kehaneti bize şunu söylüyor: Zamanı geldi"} +{"text":"Filmin konusu1791HaziranındaFransız Devrimi'nin ilk yıllarında, ünlü \"Varennes Olayı\" nın etrafında gelişir. Bilindiği gibi KralXVI. Louis ve KraliçeMarie Antoinette yanlarına aldıkları bazı soylularla birlikte hizmetkarların kıyafetlerine bürünerek devrimin gerçekleştiğiParis'ten kaçarak taşradaki kralcı müttefiklerine doğru giderlerken Varennes kentinde tutuklanırlar. Ettore Scola bu politikalegorikfilminde olaya hayal gücünü de katmış, Paris'ten ayrılan atlı arabalara soyluların yanı sıra onların çağdaşı çeşitli tarihi ve renkli kişilikleri de yerleştirmiştir. Bunların arasında Fransız romancı, yayımcı ve tarihçiRestif de la Bretonne, ünlü maceracı, yazar ve çapkınCasanova, İngiliz asıllı Amerikalı bağımsızlık savaşçısı, düşünürThomas Paine de vardır. Her biri \"çökmekte olan aristokrasi\", \"yeni yeşeren burjuvazi\" vb gibi ayrı bir sosyal olayı sembolize eden bu ayrıksı karakterleri işlerken Scola günümüzün olaylarına da incelikli göndermelerde bulunur. İlk gösteriminin yapıldığıCannes Film Festivali'nde festivalin büyük ödülü olanAltın Palmiye'ye aday gösterilen film, \"en iyi senaryo\", \"en iyi sanat tasarımı\" ve \"en iyi kostüm\" dallarındaDavid di Donatelloödüllerini kazandı"} +{"text":"Joe Grisaffi'nin yönetip oynadığı filmde ait olmadığı bir partide, sahip olmadığı bir kadını elde etmeye çalışan bir adamın komik hikayesi anlatılıyor. Ünlü caz müzisyeni Louis Armstrong'un torunu aktör Joe Grisaffi'nin hem yazıp, hem yönetip hem de oynadığı filmde sahip olmadıklarını arzulayan Cody adlı bir adamın bu uğurda kendini düşürdüğü komik hallere şahit olacağız. Cody karısı Judy ile birlikte hayallerini süsleyen kadının yani Elizabeth'in verdiği partiye davet edilir. Normalde bu tarz etkinliklere dahil edilmeyen Cody'nin karısı Judy, bu daveti kocasının önemli insanlarla tanışması açısından önemli bir fırsat olarak görür. Cody'nin tek amacıysa aşık olduğu Elizabeth'i etkilemektir. Ancak işler Cody'nin düşündüğü gibi gitmeyecek, Cody ait olmadığı bir partide, sahip olmadığı bir kadını elde etmeye çalışırken kendini gülünç durumlara düşürecek."} +{"text":"Y tu mama tambien / Ananı da ve Before Night Falls gibi filmlerden tanıdığımız ünlü Meksikalı aktör Diego Luna ve son yıllarda büyük bütçeli Hollywood filmlerinde sert kızı oynayan Brezilyalı Alice Braga, Carlos Boladonun türler arasında gezinen filmi Solo Dios sabede bir araya geliyor. Solo Dios sabe, Sundance Film Festivalinde Büyük Jüri Ödülüne aday olan filmlerden biriydi. Kendi ülkelerinin en çekici oyuncularını filminde buluşturan Boladonun amacı, seksi bir yol filmi yapmak. Ancak bunu yaparken, romantik komedi ve dram türlerinden de yardım alıyor. Film, güzel bir kızın pasaportunu bulan ve kızı takip edip onu en yakın konsolosluğa götürmeyi teklif eden bir adamın kızı elde etme çabalarını anlatıyor. Sadece Tanrı şahittir anlamına gelen filmin ismi ise adamın kadere olan inancından geliyor."} +{"text":"Max Matheson büyük bir alışveriş mağazasında gece vardiyesinde güvenlik elemanı olarak işe başlar. Mağazadaki aynalarda genç bir kadının yansımasını sık sık gören Max başlarda bu garip olayların kullandığı depresyon ilaçların yan etkisi olduğundan şüphelensede, mağazadaki çalışanların arka arkaya gelen ölümleri, Max'in aynalardaki bu korkunç sırrı ortaya çıkarması ve bu şeytani ruhları durdurması gerktiğini anlayacaktır. Alexander Aja'nın yönettiği ilk aynalar filmindeki verdiği etki ve Keifer Sutherland'ın etkileyici oyunculuk performansı yönünden, izleyiciye vermiş olduğu olumlu düşünceler sebebi ile bu filmin ikincisi çekilmeye karar verilmiş, bu kez yönetmen koltuğuna genç yönetmen Victor Garcia oturmuştur, oyuncu kadrosunda Nick Stahl, Emmanuelle Vaugier, William Katt, Stephanie Honore, Christy Charlson Romano ve Lawrence Turner gibi başarılı oyuncuları barındırıyor."} +{"text":"Yasmin, Jade, Sasha ve Cloe kendilerini bildiler bileli, SDEYA, Sonsuza Dek En Yakın Arkadaşlartırlar. İlk tanıştıkları andan itibaren ayrılmaz bir dörtlü olan bu kızlar her zaman birbirlerinin kişiliklerini, yeteneklerini ve muhteşem moda stillerini desteklemişlerdir. Fakat şimdi Carry Nation Lisesine başlayan Yasmin, Jade, Sasha ve Cloe yepyeni bir dünyayla karşı karşıyadırlar: Burası bir cangıldır, ve dört genç kız, ergen olarak yaşamanın, son sınıf öğrencisi Meredith Baxter Dimly tarafından katı bir şekilde dayatılan, sosyal bağlantılar sistemiyle uğraşmak anlamına geldiğini ilk kez burada keşfederler. Kendilerini gitgide dışlanmış hisseden kızlar, kenetlenir ve \"Bratz\" grubu olarak ayaklanarak çevre baskısına karşı savaşmaya girişirler. İşte bu süreçte, gerçek gücün arkadaşlarının hakkını savunmak, özüne sadık kalmak ve hayallerinin ve tutkularının peşinden gitmekten kaynaklandığını öğrenirler."} +{"text":"Çizgili, bir şampiyonun yüreğine sahip ve Kentuckynin en prestijli at yarışını kazanma hayali olan bir zebradır. Ama at değil de bir zebra olduğundan habersiz, bir çiftlik dolusu konuşan hayvanla birlikte yaşamaktadır. Daha bir bebekken kendisini bulan Nolan, onu kızının ısrarı üzerine himayesine alır ve büyütür. Fakat çiftliğin yakınındaki büyük harada yetiştirilen yarış atlarını gördükçe Çizgilinin umudu azalır. Çünkü buradaki atlar onunla görünüşünden dolayı dalga geçerler. En yakın arkadaşı Tucker çiftlikteki en yaşlı hayvanlardan biridir ve bir midillidir. Yıllar önce sahibi Nolan ile birlikte pek çok yarış atı yetiştirmiştir. Çiftlik hayvanları Tucker önderliğinde Nolanı, Çizgiliyi yarışlara hazırlaması konusunda kendilerince bir yolla ikna ederler. Şimdi, Nolanın kızı Chan ve Çizgili, kendileriyle alay eden tüm Kentuckyye inat bu prestijli yarışta yerlerini almaktadır."} +{"text":"Hizmetçilik, tezgahtarlık, garsonluk, aşçılık... 1930larda bunlar, bulabilirlerse tabi, 'kadınlara göre işlerdi. ABDnin 2. Dünya Savaşına girmesiyle hızla artan bir şekilde yeni işçi talebi oluştu. Kadınlar icin uygun işler anlayışı bir gecede değişiverdi. Binlerce afiş ve dev reklam panosu kadınları Erkeklerin arkada bıraktığı işlerde çalış! maya çağırıyordu. İşte 2. Dünya Savaşının calışan kadın sembolü Rosie the Riveter böyle doğdu. Savaş bittikten sonra Rosie işine devam etmek istedi. Ama ne Amerikan ekonomisinin o zamanki durumu ne de kadının toplumdaki yerine dair baskın zihniyet bu tip hayallere izin veriyordu. Savaş boyunca Detroit, Los Angeles, New York ve San Fransiscoda calışan beş eski 'Rosie kendi hikayelerini anlatıyorlar."} +{"text":"Ayurveda antik çağlardan bu yana tüm evreni bir kabul eden bir pratiğin ürünü olmakla birlikte Hindistandan yola çıkıp hızla Mısır, Yunanistan, Roma, Tibet, Çin Rusya ve Japonyaya yayılan, belki de dünyanın günümüzde de devam eden en eski bütünsel sağlıklı yaşam sistemidir. Dünyanın denenmiş ve uygulanmakta olan en eski tedavi yöntemi olan Ayurveda sanskritçede yaşam bilimi anlamına gelmektedir. Kökenleri yüzyıllarca insanlar hayvanlar ve bitkiler üzerinde gözlem yapma yolunu izlemeye dayanır. Temelde bitki bilimine dayanmasına rağmen sadece vücuda şifa verdiğini söylemek yanlış olur aynı zamanda ruha da iyi gelir. Ayurveda Art of Being, öyküleme yapmadan, ayurvedayı deneyimlemiş insanların görüşlerine yer veren, onların nasıl bir süreç içinde tedavi yapabilir hale geldiklerini ve bunu yapmaya nasıl karar verdiklerini anlatan bir belgeseldir. Filmin asıl amacı batının özel bilgilere sahip olmayan halkına yol gösterici olmak, keşfedilmemiş değerleri açığa çıkarmak ve gizli kalmış tedavi yöntemlerinin sırlarını paylaşmaktır. Yorum ve öykülemenin kullanılmamasının sebebi Ayurvedaya özgü yaşam ve varolma yolu mesajlarına saygı duymaktır. İnsanların ayurvedayı kendi ağızlarından anlatmaları sağlanmıştır; çünkü bunu anlatan insanların yaşamları tüm mesajları zaten vermektedir. Film çekimleri için Hindistanın çevresinde 15000 kilometre yolculuk yapılmış, 3 farklı ülkeden 5 film ekibi 16 farklı film formatı ile çalışılmış, dünya çapında ün yapmış 10 ayurveda doktor ve uzmanı filmde rol almıştır. Bunların haricinde daha önce hiç tanınmayan ancak ayurvedik varoluşu günlük yaşamlarında takip eden 6 doktor film süresince keşfedilmiştir. Pan Nalin sizi Hindistanın çevresinde ve diğer ülkelerde yapılan binlerce kilometrelik bu yolculuk ile karşınıza çıkabilecek en olağanüstü adamla ya da daha basitçe doğayla iç içe yaşayabilen bir seyyahla, eşsiz bir yolculuğa çıkaracak. Pan Nalin: \"Filmi hazırlarken geçen 3 sene içinde Ayurvedanın ne kadar bilimsel olduğunu keşfetmek beni çok şaşırttı. Kişisel olarak şuna inanıyorum ki, bugünkü dünyamız, daha önce hiç ihtiyaç duymadığı kadar doğal şifa sanatına ihtiyaç duymaya başlayacak yakın gelecekte; ruhsallık ve doğal denge, mutluluğumuzu yönetmede önemli rol oynayacak. Sadece bir film ayurvedaya gerektiği önemin verilmesini sağlayamaz; ancak benim için bu film sadece bir paylaşımdı ve her paylaşım ilham vericidir.\""} +{"text":"Kemal öğretmen kızını tek başına büyütmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte kızının eğitimine yüklenip onun oyun arkadaşı olmayı kaçırmıştır. Deniz öğretmen ise babasının küçükken onunla iş yoğunluğundan ilgilenememesinden şikayetçidir ve Kaktüs Koleji'ni ele geçirip satmayı planlamaktadır. Kemal öğretmen hem kızı ile kaçırdığı zamanı geri kazanmak hem de çocuklarımızın her birinin ne kadar değerli özel insanlar olduğunu kızına kanıtlamak için okullar arası festivali bahane ederek Deniz öğretmene bir yarış teklif eder. Deniz öğretmen yarışmayı kazanacağından emin olduğundan, hemen bu yarışma teklifini kabul eder. Ancak Popstar, Atom, Arabesk, Messi, Oburix, Ayaklı Gazete, Hack-i Can, Organik ve Einstein'den oluşan çocuklar takımı işin rengini kökünden değiştirecektir."} +{"text":"Emirhan 13 yaşında, bir AVM'de güvenlik müdürü olarak çalışan Sedat Yılmaz'ın oğludur. Mahalleden arkadaşları Ege ve Berkcan ile AVM'de bir gece geçirip VR oyunları oynama hayali kurmaktadır. Ünlü eser AVM'de sergileneceği gün Emirhan erkenden kalkar, babasına destek olmak için AVM yolunu tutar. Bir talihsizlik sonucu babası gece nöbetine kalır ve Emirhan arkadaşlarını oraya davet edip durumu fırsata çevirmeye karar verir. O gece iki hırsız tabloyu çalmak için AVM'ye gizlice girince işler karışır. Hırsızlar AVM'de hemen etkisiz hale getirdikleri güvenlik personeli dışında kimsenin bulunmadığını düşünmektedirler. Ancak onları sabahın ilk ışıklarına kadar çeşitli numaralarla zorlayacak bir grup afacan çocuk vardır; kendi deyimleriyle Bisikletli Çılgınlar."} +{"text":"Filmde, aynı kaderi yaşayan bir anne kızın hikayesi anlatılır. Gazino şarkıcısı olan Selma, Fuat'la bir ilişki yaşamaktadır. Saadetleri, Fuat'ın halası Nermin Hanım'ın devreye girmesiyle bozulur. Ailesi, Selma'yı Fuat'a layık bulmaz. Genç adam aşkında ısrarcıdır. Fakat trafik kazası sonucu ölür. Son nefesinde tek isteği, Selma'dan olan çocuğuna iyi bakılmasıdır. Çaresiz anne, istediği zaman görmek şartıyla çocuğu verir. Ancak Nermin Hanım sözünde durmamış, küçük kızı kaçırmıştır. Aradan yıllar geçer. Fuat'ın kızı Sevgi, kim olduğundan habersiz halasının köşkünde hizmetçilik yapmaktadır. Genç kızın ısrarlarına dayanamayan Nermin, okula gitmesine izin verir. Sevgi artık yatılı okulda kalacaktır. Yalnız hayatının tek tesellisi olan Murat'la da orada tanışacaktır. Murat, Sevgi ile Selma arasında köprü olacaktır."} +{"text":"Film, Hülya ve Filiz isimli iki kardeşin yaşadıklarını konu edinir. Hülya bir yandan alkolik annesine bir yandan da okuyan kardeşine bakmaya çalışan genç bir kadındır. Hayattaki tek amacı, kardeşinin okulunu bitirmesidir. Bu amaç uğruna gazinolarda şarkıcılık yapar. Filiz, okulu bitirince annesinin de ölümüyle yalnız kalan ablasının yanına gelir. Hülya, Filiz'in dönüşüyle şarkıcılığı bırakmak zorunda kalır. Filiz ise kısa süre içinde Ayhan'ın ofisinde iş bulur. Bir süre sonra ablasını da bu işe aldırır. Filiz uzun zamandır Ayhan'a aşıktır. Fakat bu gerçeği ne ablasına ne de Ayhan'a söyleyebilir. Ayhan ise görür görmez Hülya'ya aşık olur. Hülya kardeşini üzmemek için aradan çekilir ve evi terk eder. Fakat yıllar sonra Ayhan'ın ağabeyi sayesinde iki kardeş yeniden karşılaşacaktır."} +{"text":"Jeff ve Haley isimli karı ve koca, çok zengin ve elit kesimden olan insanların verdiği bir akşam yemeği davetine katılırlar. Başlangıçta her şey çok normal gözüküyor yemekler yeniyor, sohbetler ediliyor, şaraplar içiliyor ve saat ilerledikçe herkes geçmişte yaşadığı şeylerden bile bahsetmeye başlanıyor. Haley genç ve güzel bir kadınken Jeff ise aksine yaşı biraz ileri ve kaba saba birisidir. Yemekteki herkes bu iki çiftin nasıl bir araya geldiğini merak ediyordur. Ancak asıl merak edilmesi gereken masadaki diğer beş kişinin gerçek yüzleridir. Saat iyice geç olunca bu beş kişinin gerçek maksadı ortaya çıkar. Amaçları Jeff'i öldürüp onu Haley'nin gözleri önünde yemek ve o sırada dertlerini Haley'e anlatmaktır. Ama hesaba katmadıkları bir şey vardır ve o da Haley geçmişinde yaşadığı olaylardan dolayı hiç de kolay bir kız değildir."} +{"text":"Araştırmacı gazeteci Uğur Dündar'ın yaşamı Gökmen Ulu tarafından belgeselleştirildi. \"Uğur Dündar: Usta Gazetecinin Sıradışı Serüveni\" isimli belgesel, 25 Mayıs günü saat 21.00'de Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi'nde ücretsiz olarak gösterilecek. 82 dakika süren belgeselde Uğur Dündar'ın kısa kesitlerle çocukluğu, gençliği ve okul yılları, ağırlıklı olarak mesleki nitelikleri ve karakteristik özellikleri anlatılıyor. Filmde Dündar'ın yaptığı haberler ve televizyon yayınlarından da örnekler mevcut. Bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış bazı görüntüler de ilk kez bu filmde yer aldı. Yapımın etkileyici noktalarından biri de kullanılan müzik eserleri oldu. Giriş ve jenerikte Türkiye'nin evrensel değerlerinden Fazıl Say'ın Kumru adlı eseri yer alırken, dünya çapındaki klasik müzik bestecisi Can Atilla'nın İnanç ve Zafer isimli eseri kullanıldı. Belgeselde Uğur Dündar'ın birlikte çalışmış olduğu ve yaşamına tanıklık eden birçok kişi ile röportajlar da yapıldı."} +{"text":"Kanada'da hayatın yavaş aktığı, izole şehir Winnipeg'e ithaf edilmiş bir senfoni; bir fotoğraf kitabının estetiğini andıran siyah-beyaz sahneler geçidi Cranks (2019), hamilelik sanrısına kapılmış yaşlı bir kadın, evindeki ışıkları saplantı haline getirmiş genç bir kadın, sevgili bulabilmek için çocuğu yokmuş gibi davranan bekar bir anne ya da öfkesinin günden güne tükettiği bir adam gibi karakterlerle az diyaloglu özgün bir hikaye anlatıyor. Bu yalnız karakterleri, 1971 ile 1998 yılları arasında yayımlanmış radyo programı Action Line'ın sunucusu Peter Warren'a yazdıkları acayip mektuplar birbirine bağlıyor. Winnipeg doğumlu yönetmen Ryan McKenna, şikayet dolu satırlar üzerinden sakin şehrin hiddetli ahalisini temsil eden bir dizi yaşam kurguluyor; Warren gibi suçlayıcı ve kavgacı tarzlarıyla öne çıkan habercilerin toplumu ve son çözme yaklaşımlarını nasıl etkilediğine bakıyor."} +{"text":"HIV pozitif, kuir, kentli, genderkuir, renkli aktivistlerden oluşan underground bir ekip, New York şehrinde manşetlere çıkmaktadır. AIDS salgınıyla bağlantılı siyasi yolsuzlukları ortaya çıkarmayı amaçlayan bu kent gerillaları, HIV pozitif kişileri gizli listelerle fişlediklerine inandıkları muhafazakar siyasetçilere bir dizi sürpriz saldırı düzenlemektedirler. Yaptıkları eylemlerin ardındaki üst akıllar ise ölümüne diva Max Mo-Freak, azimli kız kardeşi Jamela, seks delisi ve aksi huylu Larva, uyuşturucu bağımlısı şantöz Lady Marmelade ve idealist genç bir militan olan Sam'dir. Radikal aktivizm metotları ile uyuşturucu ve içki alemlerine kapılan ekip, iç çatışmaları yüzünden hem amaçlarını hem de birbirlerine karşı sadakatlerini yitirmeye başlar. Aradıkları huzur ve adaleti bulabilecekler midir?"} +{"text":"Salih, Elaldı köyüne atanan genç bir öğretmendir. Köydeki yeni hayatına alışmaya çalışan Salih, köyün güzeller güzeli kızı Zeynep'e aşık olur. Salih'in en büyük korkusu akraba evliliklerinin sık görüldüğü köyde Zeynep'in de evlendirilmesidir. Bu soruna bir çözüm bulmaya çalışan Salih, Aile Bakanlığı'na dilekçe yazar. Salih'in yazdığı dilekçeler sonrası harekete geçen bakanlık köydeki aile hayatının düzene sokulabilmesi, yaşanan sorunların çözülebilmesi için bir proje hazırlar. Projeye göre herkes resmi nikah kıyacak ve akrabası ile evlenmeyenler, oturdukları evlerin ve işledikleri tarlaların tapularını almaya hak kazanacaktır. Bunun ardından evlenmeleri uygun olanları listelemeye başlayan Salih, beklemediği bir sonuç ile karşılaşır. Listeye göre insanlar sevdiklerinden ayrı düşüp başkalarıyla eşleşince işler karışık bir hal alır."} +{"text":"Sıradan bir Amerikalı ailenin hayatı, kendilerini filme çekip YouTube'da görüntülerini paylaşmalarıyla birlikte tuhaf ve beklenmedik gelişmelere gebedir. Dünyadaki milyonlarca insan gibi Gary de ev hayatını belgelemeyi seviyor. Karısı ve çocuklarının yeni iPhone paketini açmalarından alışveriş merkezi ziyaretleri ve New York gezilerine kadar ufak mutluluk anları ve daha pek çok şey belgelediği görüntüler arasında. Başta filmin hikayesini bundan ibaret sanıyoruz. Ancak daha sonra bambaşka bir hikaye gün yüzüne çıkıyor. Aile ağır borç altına giriyor ve bu durumu çözmek üzere acayip bir plan geliştiriyor. Yönetmen Dean Fleischer-Camp, Gary'nin YouTube hesabını rastgele bulmuş ve uygun bir belgesele nasıl dönüştürebileceğini çözmesi birkaç yılını almış. Sahte bu sene Toronto'nun meşhur belgesel festival HotDocs'ta ilk kez seyirci karşısına çıktı ve anında tartışma yarattı. Nereden bakarsanız bakın, bu filmin zihninizi ve belgesel filmciliğin sınırları konusundaki düşüncenizi esneteceği garanti."} +{"text":"Film, eski bir askerin bir futbol müsabakası sırasında stadı ele geçiren teröristleri durdurmaya çalışması konu ediliyor. Eski bir asker olan Michael Knox, yeğeni ile birlikte maç izlemek için West Ham Stadyumuna gider. Tuttukları takımı desteklemeye giden ikili oldukça heyecanlıdır. Fakat maçın başlamasının ardından aldığı telefon kendisinin ve statta bulunan insanların hayatını kabusa çevirir. Telefonun ucundaki teröristler stadyumu kontrolleri altına aldıklarını ve dediklerini yapmazlarsa patlatacaklarını söyler. Üstelik bu sırada Michaelın yeğenini kaçırmışlardır. Teröristler, Michaelın yeğenini serbest bırakma karşılığında yüklü miktarda fidye ister. Aksi takdir yeğeni dahil stattaki herkes ölecektir. Michaelın onları durdurabilmek için sadece 90 dakikası vardır. Zamanla yarışan Michael Knox teröristleri etkisiz hale getirip yeğenini ve stattaki binlerce insanın hayatını kurtarabilecek midir?"} +{"text":"Damir, kendine güveni olmayan ve toplumdan uzak bir yaşam süren bir otopark görevlisidir. Hayatı, bir gün kapısında beliren Tasyanın gelişiyle değişir. Çantasını ve pasaportunu çaldıran bir turist olan Tasyaya acıyan Damir, onu eve alır. Tasya karmakarışık bir durumdadır, gece hastalanır, ateşi çıkar ve kendini kaybeder, uyandığında kim olduğunu, nerede olduğunu bilmemektedir. Damir bu bilmece çözülene kadar Tasyanın evinde kalmasına izin verir. Bu süreçte kendi yaşamının izlerini sürmek yerine zorla Damirin dünyasına giren Tasya, giderek agresifleşir ve kontrolü ele geçirmeye başlar; Damir ise hayatının işgal edildiğini hissetmektedir, fakat bir türlü cesaretini toplayıp Tasya ile yüzleşemez. Damir, giderek içinden çıkılmaz hale gelen bu durumdan kurtulmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Finlandiyalı Tom olarak bilinen ünlü sanatçının, İkinci Dünya Savaşı'nda savaşması ve sonrasında karşılaştığı baskılardan dolayı Amerika'ya gidişi, burada karşı kültür devrimindeki rolüne ve ünlenmesine uzanan renkli yolculuğun hikayesi. Film, Tom Of Finland imzasıyla tanınan ve bir dönemin kültürel ikonlarından olan Touko Laaksonen'ın renkli hayat hikayesini anlatıyor. İkinci Dünya Savaşı'nda askerlik yaptıktan sonra evine dönen Tom, cinsel kimliğini gizlemek zorundadır ve türlü baskılarla karşılaşır. Bir yandan da kendi çapında çizim ve sanata yoğunlaşır. Çizimlerine ulaşan Amerikalı bir yayıncı, Touko'yu ABD'nin batı yakasına davet eder. Los Angeles'da nihayet özgürlüğüne kavuşan Touko, kendini birden karşı kültürün göbeğinde bulur ve bir ikon haline gelir. Finlandiya'nın en tanınmış yönetmenlerinden Dome Karukoski'nin bol ödüllü filmi, efsanevi çizimlerin arkasındaki adamın hikayesini, dokunaklı ve etkileyici bir anlatımla aktarıyor."} +{"text":"Tutku ve sanat hakkında sinematik bir caz parçasının içinde akmaya davetlisiniz. Letonya Riga. Dört Kadın. Elita, tutkulu bir oyuncu, Elina, onun kızı, Iveta, bir turist rehberi ve Paulina, genç bir balerin. Hepsi aşık ve hepsi güçlü duyguların pençesinde. Siegfried'in kendi yazdığı, yönettiği, yapımcılığını üstlendiği ve müziklerini yaptığı Sansa (! f 2004), Kinogamma Part 1 (! f 2009) ve Çocuk Masalları (! f 2012)'ndaki kendine has sineması Riga'da da var; yine görsel ve işitsel bir şölenin içindeyiz. Siegfried'in hızlı rüzgarını arkamıza alıyoruz. Üstelik bu kez bu dört kadını tüm kırılmışlıkları ve güzellikleriyle Siegfried'in önceki filmlerindeki karakterlerden çok daha yakından tanıyoruz. Tutku ve sanat hakkında sinematik bir caz parçasının içinde akmaya davetlisiniz."} +{"text":"2011de Fukuşimada gerçekleşen felaket ve diğer benzeri olaylar, bizleri nükleer enerjinin bir başka tehlikesi olan olası en büyük kaza kavramı ile tanıştırdı. Bu kavram yüzünden, nükleer enerjiden vazgeçilmesi konusunda toplumda farklı görüşler var. Ama ya ciddi bir alternatif olsaydı? Hiç toryum eriyik tuz reaktörünü duydunuz mu? Hayır mı? Şaşırtıcı değil, çünkü bu tartışma nükleer endüstri tarafından neredeyse 70 yıldır susturuluyor. Ama toryum, çok düşük riskli oluşu ve neredeyse hiç nükleer atık üretmeyişiyle enerji üretiminde bir devrim yapabilir ve bildiğimiz haliyle nükleer enerjiye ciddi bir alternatif olabilir. Belgesel, toryumdan elde edilen nükleer enerji fikrinin 1950lerden beri neden hayata geçirilmediğini fakat yine de bir anda geleceğin nükleer yakıtına nasıl dönüşebileceğini inceliyor."} +{"text":"Filmde, bir adamın aşık olduğu iki farklı kadının aynı kişi olduğunu kanıtlamaya çalışması anlatılır. Orhan, askerliğini yedek öğretmen olarak yapacağı köye gitmeden önce Antalyada biraz vakit geçirir. Plajda karşılaştığı Greta isimli İsveçli bir kadından çok etkilenir. Birlikte arkadaşının evine giderek vakit geçirirler. Ancak bir süre sonra Orhan, Gretanın davranışlarından rahatsız olup evden ayrılır. Ertesi gün askerliğini yapmak için köye gider. Burada barış gönüllüsü olan Margot isimli Amerikalı bir kadınla arkadaşlık yapar. Orhan, kasabaya indiği bir gün Greta ile tekrar karşılaşır. Greta, onunla tekrar beraber olmak istemektedir. Ancak Orhan, Gretayı sevmediğini fark edip reddeder. Margota yakınlık hissetmeye başlayan Orhan, ona evlenme teklif eder. Margot da Orhan'ın bu teklifini reddedip ondan uzaklaşmaya başlar. Bir gece Greta, köye Orhanın yanına gelir ve beraber olurlar. Gretanın bu gelişi Orhanda, Margot ile Gretanın aynı kişi olabileceği şüphesini uyandırır. Orhan, Margotun Greta ile aynı kişi olduğunu ortaya koymaya çalışacaktır."} +{"text":"Kalbi kırılmış Yuriko, eşinden boşanmaya karar verdikten sonra, kısa süre önce hayatını kaybeden annesi Otomi'nin bıraktığı hayat için tarifler kitabını bulmak üzere ailesinin evine döner. Elle yazılmış ve sevgiyle resmedilen tarifler, pişirme ve temizlik teknikleri gibi evle ilgili temel bilgileri içermektedir. Yuriko ve babası Ryohei, gündelik işlerin monotonluğu ile dolu yaşamla yüz yüze kalırlar. Budist öğretisine göre geride kalan arkadaşlar ve aile üyeleri için bir anmanın düzenlendiği gün olan 49. günde aile, yaşama yeni bir adım atar. Bir yandan Otominin yaşantısını ve derin sevgisini öğrenirken diğer yandan da 49. gün anması için hazırlanan aile, iki genç yabancı Imo ve Harunun yardımları ile hayatlarını yeniden kurmaya başlar."} +{"text":"Hemşire olarak tanınan Jean Thomas gündüzleri yasal mesleğiyle ilgilenirken, aynı zamanda Los Angelesın en azılı suçluları için de gizli bir hastaneyi yönetmektedir. Suikastçılar, silah kaçakçıları, hırsızlar ve gangsterlerin hizmet aldığı hastane son teknoloji cihazlarla doludur. Hastaneye gelen bir hastaya üç boyutlu yazıcılar ile yeni bir karaciğer yapılabilir veya hastanın vücuduna nanorobotlar enjekte edilebilir. Ancak Los Angeles sokaklarında şiddetli bir isyan çıktığı gün hastanede işler karışır. Efsanevi mafya babası Orian Franklin acil bir müdahale için hastaneye gelir fakat ardından gelen Niagara'nın niyeti barışçıl değildir. Hastanedeki hastalar arasında gerilim tırmanırken, Hemşire acil servisteki herkesin hayatını tehlikeye atabilecek bir karar verir. Şehirdeki suçluların güvenli sığınağı olan yer artık onlar için en tehlikeli yerdir"} +{"text":"Narranmoda Yatılı Okulu kızlar için sıkı ve katı davranış kurallarına sahiptir, ama müdür okul gelirini artırmak için 4 erkek öğrenci kabul eder. Ancak, erkek öğrenciler kızlardan ayrı bir yerde ve Miss Fong'un gözetiminde olacaktır. Şehir efsanesi okulun perili olduğunu ve öğrenciler okul kurallarını ihlal ettiğinde, ofise çağrılıp onların ya ortadan kaybolduğunu ya da ölü bulunduklarını söyler. Yeni öğrencilerden biri aşık olunca, bu çift ortadan kaybolur veya öldürülür. Miss Fong bu gizemli olaylar hakkında, 20 yıl önce teyzesinin bu okulda müzik öğretmeni olduğunu ve okul müdürü ile evlendiklerini ancak Yuen Si-Yum'in kocasına ilgi duyduğunu anlayan teyzesi, Si-Yum'u ofisinde kilitleyip yakmış, daha sonra derin bir komaya sokmuş ve son olarak da kocasının intihar etmesine sebep olduğunu anlatır. Şimdi öfkeli kötü ruhu ofiste mahsur kalmış ve okul kurallarını kıran öğrencileri öldürmektedir."} +{"text":"Yönetmenliğini Kevin MacDonaldın, yapımcılığını Ridley Scottın üstlendiği Life in a Day filmine temel olan fikirden yola çıkarak hayata geçirilmiş bir film projesi olanİspanyanın Bir Günü, İspanyada ve yurtdışında yaşayan İspanyol halkının hikayesini İspanyol halkı tarafından çekilmiş bir filmle anlatmayı hedefliyor. Aynı zamanda muazzam bir sosyal ve kültürel değişime sahne olan günümüz İspanyasına ait korkuları ve hayalleri geleceğin İspanyol halkına aktarmayı amaçlıyor. İspanyol halkı tarafından yaratılmış ve çekilmiş en yenilikçi toplumsal film ve İspanyada gerçekleştirilmiş en sıra dışı toplumsal sinema eylemi. Bir acı gerçekler toplamı olmaktan çıkıp arzuların, merakların, hataların, acıların, mutlulukların, gözyaşlarının, kahkahaların büyüleyici bir birleşimine dönüşen bu film, kim bu İspanyollar, ne hissederler sorularına güzel bir karşılık olarak da son derece ilgi çekici."} +{"text":"Muzaffer İnan ölüm döşeğindedir. Kendisine bakmakta olan gazeteci oğlu Kemal, her biri hayat mücadelesi ile dağılmış 2 ağabeyi Metin ve Azizle birlikte ablası Selmayı muhtemel son bir gece için eve çağırır. Büyük ağabey ile kavgalı olduğu gerekçesi ile eve girmeyip, yakınlardaki bir kahvede haber bekleyen Aziz dışında herkes, kendi yaşam kaygılarını ve streslerini yanına alarak eve gelir. Artık son saatlerini yaşamakta olan baba ile kısa bir süre ilgilenen kardeşler, çok geçmeden bulundukları dairenin, Altınoluk'ta yazlığın, bankadaki bir miktar paranın nasıl pay edileceğine ve evdeki eşyaların kime dağıtılacağına dair derin bir sohbete başlarlar. Eski defterler açılır, pişmanlıklar ve suçlamalar başlar. Herkesin her şeyi parçalayarak dağıttığı o gece, çalan bir kapı akılları karıştıracaktır. Kapıdaki Azeri aksanı ile kırık bir Türkçe konuşan genç kadın, içeride yatmakta olan kişinin babası olduğunu ve tüm mal varlığını annesine bıraktığını söylemektedir. Bir mal varlığına sahip olmak için kan bağı yeterli midir? Son bir gece, dört kardeşin birbirini tanıması için yetecek midir? Hak nedir?"} +{"text":"Amcasının öldürülmesiyle büyük bir mirasın varisi olan Elif, yakın akrabası Sibel ve arkadaşı Erol'un desteğiyle zor günleri atlatmaya çalışmaktadır. Sibel ve Erol'un amacı ise bu mirası tamamen ele geçirebilmektir. Ateşli bir aşk yaşayan ikili aynı zamanda Erol'un kurlarına dayanamayan Elif'i bir aşk kıskacına almaktadır. Sibel'in Elif'in gözünde yarattığı güven ortamıyla yönlendirdiği bir flört döneminin ardından Elif, Erol ile evlenmeye karar verir ve onun için herşeyden vazgeçtiğini ispat etmek içinde tüm mirasını Erol'a devredeceğini belirtir. Fakat Erol'un Sibel ile ilişkisini öğrenen Elif bir trafik kazası geçirerek gözlerini kaybeder. Mirası ne şekilde olursa olsun eline geçirmek isteyen Sibel, Erol'un tekrar güvenini kazanması için Elif ile başbaşa bir evde kalmalarına izin verir Ne var ki iki sevgili kaldıkları evde yalnız değildir ve peşlerinde ki Sibel'in en büyük arzusu Elif'in önünde Erol ile sevişerek ondan intikam almaktır..."} +{"text":"Cengiz Khan, geleceği parlak yetenekli Pakistan doğumlu bir gençtir. Princeton üniversitesinden mezun olduktan sonra analist olarak başarılı bir kariyer yapar. Güzel fotoğrafçı Erica ile de aşkı bulur. Fakat Cengizin hayatı 9 Eylül saldırılarından sonra tepetaklak olur. Amerikadaki ırkçı önyargılarla karşı karşıya kalır ve bunun sonucunda kendi memleketinde radikal bir üniversitede profesör olarak kariyer edinir. Mohsin Hamidin en çok satan kitabı, Mira Nairin hassas ve çok katmanlı adaptasyonuyla, 9 Eylül saldırısından sonra dünyada oluşan kargaşa ve ırkçı ideolojileri inceler. Riz Ahmed, Kate Hudson, Kiefer Sutherland, Liev Schreiber ve Martin Donovanın muhteşem performanslarıyla körüklenen Anti Radikal filmi, hem tanıdık hem de kendine özgü sahnelerle dolu."} +{"text":"Çocukluğun karanlık gecesine bir yolculuk. Nana dört yaşındadır ve ormanın yakınlarında, taştan bir evde, annesiyle birlikte yaşamaktadır. Bir öğleden sonra okuldan döndüğünde evde bulabildiği tek şey sessizlik ve annesinin yokluğudur. Massadian'ın kamerası, Nana'ya olan mesafesini asla istismar etmeden, onun bedenine ve varoluşuna sessizce uyum sağlıyor. Nana'nın hareketleri ve gündelik ritüelleri yavaşça yokluğun ritmine ayak uydurmaya başlıyor. Böylece küçük detayların ve çocuk dünyasındaki zalimliğin belirginleştiği, çocuklarınki kadar yetişkinlerin dünyasıyla da ilgili bir masal çıkıyor ortaya. Valerie Massadian, bu nefis ilk filminde, nesnelerin ve dünyanın çocuksu tersyüz edilişini övüyor ve bizi Nana'nın dünyasıyla tanıştırıyor. Çocukluğun karanlık ve soğuk gecesine yapılan bir yolculuk. Festivaller: 2011 Locarno En İyi İlk Film, Valdivia En İyi Film Vancouver, Gezici Festival, Londra"} +{"text":"Matabe Ijiri Sengoku Döneminde Kasuga olarak bilinen küçük bir bölgenin sert ve gözü pek generalidir. İnsanlar onu hayalet ve çok korkulan anlamına gelen Onijiri olarak hitap etmektedirler. Bir gün Matabe savaşırken Shinichi adında gizemli bir çocuk gökten düşmüş gibi bir anda ortaya çıkar ve hayatını kurtarır. Kasuganın genç prensesi Ren bu çocukla ilgilenme görevini Matabeye verir. Bu Matabe ve Shinichi arasındaki arkadaşlığın başlangıcı olur. Bir taraftan da Shinichinin ailesi oğullarının bir anda ortadan kayboluşunu çözmeye çalışmaktadırlar. Prenses ve Generalin arasında bir türlü itiraf edilemeyen duyguları ve Sengoku Döneminin en zalim ve güçlü generallerinden Itakatora Ohkuranın Prenses Ren ile evlenme kararı ve bu aşk üçgeni bölgedeki insanların kaderini nasıl etkileyecek? Peki Shinichinin gelişinin tüm bunlarla ilgisi ne?"} +{"text":"Ali Ağa Sadettin Erbil)çiftlik sahibi kadın düşkünü bir adamdır. Onun bu zaafını bilen Kahyası Rıza Eski dostu pavyon kadını Şadiyeyi alarak çiftliğe getirir. Amacları Ağadan para sızdırmak, bu paraları yarı yarıya pay etmektir. Şadiyenin cazibesine kapılan Ali Ağa evlenme teklif eder. Ne varki Ali Ağa ile beraber çiftlikte yaşayan kız kardeşi Fadime bu evliliğe karşıdır. Ali Ağa ise onu kahyası ile evlendirmeyi planlamaktadır. Konuyu kardeşine açar, Fadime şiddetle red eder. Bu arada Fadimenin yavuklusu Osman askerden döner ve Fadimeyi ister. Kardeşini Osmana vermek istemeyen Ali Ağa, Osmandan babaalacağını ödemesini şart koşar. Osman ile Fadime buluşurlar. Fadime annesinden kalan çeyiz sandığında saklı altınlarını borcunu ödemesi için Osmana vereceğini söyler.. Onların buluşmalarına tanık olan Kahya konuşmalarını dinler, ve altınları çalar. Ali Ağayada Fadimenin altınları Osmana verdiğini söyler."} +{"text":"Aidan Breslin, eşinin ölümünden sonra oğulları Alex ve Sean dan giderek uzaklaşmış, katı bir polis dedektifidir. Kendisini İncilde geçen Mahşerin Dört Atlısını temel alan sapık seri cinayetleri araştırırken bulur: Aldatma ustası ve fethetmek için her şeyi yapmaya hazır, beklenmedik bir lider olan Beyaz Atlı; masumiyeti alev alev bir öfkeyi gizleyen, İnsanları birbirine düşürme amacına sahip keskin zeklı bir savaşçı olan Kızıl Atlı; dengesiz ama daima bir adım ileride, insanları yönlendiren ve karanlık bir tiran olan Kara Atlı ve ölümü bir cerrah titizliğiyle yaymaya kararlı, karşı konulmaz güce sahip Solgun Atlı. Breslin davada açığa çıkan her yeni bilgiyle boğuşurken, yavaş yavaş kendisi ve dört şüpheli arasındaki sarsıcı bağlantıyı keşfeder. Dört Atlı. Birbiriyle bağlantısı olmayan dört kurban. Dört acı verici sır."} +{"text":"Bir çingene kampında sefalet içinde büyüyen Edmond Vidal, diğer adıyla Momon, hırsızlıktan girdiği hapishanede Serge Suttel adında bir başka mahkumla arkadaş olur. Tahliye olduktan sonra da arkadaşlıklarını sürdüren ikili, bir şekilde organize suç işine bulaşırlar. \"Des Lyonnais\" adında bir çete kurarlar ve 1970'lerin en 'verimli', en ses getiren olaylarına karışırlar, fakat 4-5 yıl içerisinde çete yakalanır ve çökertilir. Şimdi 60 yaşına gelen Momon geçmişteki günleri, silerek, hatırlamak istemez. Zira 'emekliye' ayrılıp huzuru bulmuştur. Ailesi ve çocuklarıyla mutlu bir yuva kurmuş kafa dinlerken, geçmişten bir hayalet gibi çıkıp gelen ve mafya işleriyle başı hala belada olan Serge Suttel, Momon'un düzene girmiş hayatını ters yüz edecektir."} +{"text":"Subhash Nagre, Bombay'da yaşayan varlıklı ve nüfuzlu biridir. Saray gibi bir evde karısı Pushpa, oğlu Vishnu, oğlunun karısı Amrita ve onların oğulları ile yaşamaktadır. Amerika'da olan ikinci bir oğlu daha vardır:Shankar. Shankar eve evlenmeyi planladığı güzel Pooja ile dönünce Subhash ve ailesi çok sevinir. Subhash iki oğlunuda çok sevmektedir ama Vishnu bozuk ağzı ile, çocukça hareketleri ile ve Sapna adlı bir aktristle yaşadığı yasak aşk ile babasını devamlı hayal kırıklığına uğratmaktadır. Vishnu, Sapna'nın bir aktörle beraber olduğunu öğrenince, o aktörü birkaç görgü tanığı önünde öldürür. Bunu öğrenen Subhash, Vishnu'dan evi terk etmesini ister. Sonra Motilal Khurana adlı bir politikacı öldürülür ve katili onu öldürmek için kendisini Subhash'ın tuttuğunu söyler. Bunun üzerine Subhash tutuklanır ve hapse atılır. Mahkemede onun için hiç bir ümit yoktur çünkü çoktan suçlu ilan edilmiştir. Fakat bunun sebebi bu cinayet değil, kendisini mafya gibi kanundan üstün görmesidir. Subhash artık nüfuzlu biri değildir, kimse ona yardım etmemektedir, Shankar kaçırılmış ve ortadan kaybolmuştur ve Vishnu onu öldürmek için tutulmuştur."} +{"text":"Manuela Gretkowsa'nın tartışmalı ancak çok başarılı romanından uyarlanan bu filmde, yönetmen Andrzej Zulawski, cinselliğin ve tutkunun sinemadaki betimlemesinde yeni uç noktalara ulaşıyor. Öykünün temelinde esmer, egzotik bir güzelliğe sahip olmasından dolayı \"İtalyan\" lakabını almış genç bir öğrenci ile kendisine güveni tam bir antropoloji profesörü olan Michel arasındaki aşk ilişkisini konu alıyor. Michel, bataklıkta iki bin yıllık olmasına rağmen iyi korunmuş bir şamanın cesedini buluyor ve çok etkileniyor. Şamanın ölümünün esrarına olan saplantısı, \"İtalyan\" ile olan ateşli ilişkisi ile birleştiğinde şiddetli ve şaşırtıcı etkilere yol açıyor. Kendi geleceği ile şamanın yaşadıkları arasında kurduğu bağlantı Michel'i tehlikeli bir sona sürüklüyor. Film, Zulawski'nin geleneksel ahlak anlayışına, Katolikliğe ve Polonya'nın sansürcülüğüne yönelik her zamanki saldırılarını da içeriyor. alıntı."} +{"text":"Ligeia, Edgar Allan Poe'nun erken dönem öykülerinden biridir. İlk defa 1938'de yayınlanan öykü, isimsiz bir anlatıcı ile Ligeia adındaki güzel ve kuzgun saçlı eşi hakkındadır. Hastalanan Ligeia, ölmeden hemen önce, insanın sadece irade yoluyla hayatta kalabileceğine dair bazı sözlerini sayıklar. Eşinin ölümünün ardından anlatıcı, Leydi Rowena ile evlenir. Leydi Rowena da hastalanıp ölünce, çılgına dönen anlatıcı, gece boyunca kadının cesedi yanında kalır. Sonunda Rowena yavaş yavaş dirilmeye başlar ama aynı zamanda da Ligeia'ya dönüşür. Öykü, anlatıcının afyon etkisiyle gördüğü bir düş olabileceği gibi, kimi görüşlere göre de Poe'nun hiciv amacıyla yazdığı bir öykü de olabilir. İlk olarak The American Museum isimli dergide yayınlanan öyküyü Poe, hayatı boyunca defalarca gözden geçirmiş ve yeniden yayınlamıştır.."} +{"text":"Fadik kimsesiz ve fakir bir genç kızdır. Ali, Ömer ve Veli adlı çalgıcı üç arkadaşı ile birlikte sokak şarkıcılığı yapmaktadır. Bu işin fazlaca bir kazancı olmadığından sağa sola borçludurlar. Ev sahipleri de onları kovmuş, evsiz kalmışlardır. Fadik geceyi gizlice bindiği demirli bir teknede geçirir. Uyandığında tekne hareket halindedir ve sahibi Erol onun farkına varmamıştır. Fadik Erolu teknenin kaptanı sanır. Erol da sahibi olduğunu söylemez. Fadik kıyıya vardıklarında arkadaşlarının yanına giderken kaçmakta olan soyguncularla çarpışır ve kendi çantası ile içi para dolu hırsızlarınki yer değiştirir. Soyguncular genç kızın peşine düşer. Soyulan yer Erolun işyeridir ve soygunu arkadaş diye bildiği Faruk örgütlemiştir. Yoksulluk canlarına tak etmiş, intiharın eşiğine gelmiş kafadarlar, içi para dolu çantayı görünce çok sevinirler. Artık rüya gibi bir hayat yaşamaya karar verirler. Kutlama için gittikleri gazinoda Fadik Erolla karşılaşır. Bu kez onun garson olarak çalıştığını sanır. Artık zengindir ya, Eroldan yanında uşağı olarak çalışmasın ister. Erol oyunu sürdürür ve işi kabul eder. Bu arada Faruk ve adamları bizim kafadarların peşini bırakmaz. Erol ise Faruka olanları anlatır ve Fadike aşık olduğu için uşak rolü oynayacağın söyler. Soyguncular Ali, Veli ve Ömeri kaçırır. Ama paraların yerini öğrenemezler. Üç çalgıcının sevgilileri onların izini bulur ve Fadike haber verir. Erol ve Fadik buluşur. Buluşma yerinde Faruk polislerce tutuklanır. Fabrika soygunu gerekçesiyle yargılanan Faruk her şeyi inkar edere suçu Fadike yıkmaya çalışır. Mahkemede tüm gerçek ortaya çıktığında Fadik Erolun uşak değil de soyulan fabrikanın sahibi olduğunu öğrenince çok şaşırır. Ama bu şaşkınlık kısa sürecek, her şey tatlıya bağlanacak, Erol, Fadik ve diğerleri için mutluluk dolu güzel bir yaşam başlayacaktır. sinematurk.com"} +{"text":"Kolej öğrencisi olan Su-min bir galeride resimlere bakarken, bir çığlık duyar. Ve böylelikle, lise öğrencisi bir kız olan Hyun-jin ile tanışır. Bir süre sonra ikili tekrar bir parkta karşılaşır ve kız çocuğun özel bir yeteneği olduğunu fark eder: Su-min insanların düşüncelerini okuyabiliyordur. Su-min Hyu-jinle yakınlaşmak istememektedir, yine de bir şekilde bütün zamanını onunla konuşarak geçirir ve bu da onun kafasını karıştırır. Beklenmedik bir şekilde bir kaçırılma olayına karışınca da, kız Su-minin olağanüstü yeteneğinden emin olur. Hyun-jin Su-minin nun peşine takılır ve onun yeteneğini fark etmesi için birçok yola başvurur. Su-min onun can sıkıcı ve sinir bozucu olduğunu düşünmektedir; yine de garip bir şekilde ona bir şeyler hissettiğinin de farkındadır. Hyun-jinin testleriyle uğraşırken, bir seferinde kendisini bir restoranda bulaşık yıkarken bile bulur. Buradan kazandığı parayla, Hyun-jin ile birlikte lunaparka giderler. Hyun-jin onu burada da test etmeye devam etmektedir. Parkta şans eseri bir şekilde kaçırma olayının şüphelisini görürler, işte o an gerçek bir kaçırılma olayına bir adım daha yaklaşmışlardır"} +{"text":"Çevreyi gözardı etmemizin sonuçlarına yönelik farkındalık arttıkça, sürdürülebilirlik hareketi hız kazanıyor ve en çok etkiye ve yatırıma sahip olan kuruluşlar, yani büyük şirketler, müşterilerinden gelen öncülük etme taleplerine cevap vermek zorunda kalıyorlar. Bu eğrinin ötesine geçmiş olanların zaten farkında oldukları şey ise endüstri ile çevrenin kalıcı olarak birlikte varolabileceği, doğal sistemlere uymanın onları kontrol altına almaya çalışmaktan daha zekice olduğu ve sürdürülebilirliğin hala keşvedilmeyi bekleyen en engin kar ufku olduğu. Bu şirketlerden biri olan, Interface Inc., ilham verici liderliği nedeniyle diğerlerinden daha fazla tanınmayı hakediyor. Olumlu yöndeki bu değişimi gerçekleştiren tüm şirketlerde en göze batan şey bir fikir değişikliği değil, çevreye sahip çıkmanın, gelecek için ahlaki bir şart olduğunu gören yürekten bir dönüşüm."} +{"text":"Nobita, Tokyoda yaşayan 10 yaşında biraz saf bir çocuktur. Bir gün Nobitanın karşısına torununun torunu Sewashi ve türlü gizemli aletle insanlara yardım etmek için üretilmiş olan kahramanımız kedi robot Doraemon çıkagelir. Sewashinin ailesi ta Nobitanın zamanından kalma bitmek tükenmek bilmeyen borçlar yüzünden çok zor zamanlar geçirmektedir. Sewashi, bu yüzden ailesinin talihsiz geleceğini şimdiden değiştirmek için yanında Nobitaya göz kulak olacak kedi robot Doraemonu getirmiştir. Sewashi işini sağlama alır: Bu görev için isteksiz olan Doraemon Nobitayı mutlu edemezse bir daha asla 22. Yüzyıla geri dönemeyecektir! İşte Doraemon ve Nobitanın hikayesi böyle başlar. Bakalım Doraemon bu eğlenceli ve zorlu görevi yerine getirebilecek mi? Yoksa 22. Yüzyıla hiç mi geri dönemeyecek?"} +{"text":"8 Mayıs 1945 tarihi, Zafer Günü olara kutlanmaktadıt. II. Dünya Savaşının resmen sona erdiği gübüb ertesinde yapılan bu büyük kutlama sayesinde, altı yıllık çetin bir mücadele sonlanmış ve artık insanlarım geleceğe umutla bakmayı istedikleri bir dönem başlamıştır. Zafer Günü Kutlamaları ile birlikte, geçmişteki tüm tatsızlıklar geçmişte kalacaktır. Elbette bütün bu süreçten etkilenen iki isim daha vardır; Prenses Elizabeth ve Prenses Margaret.. Kekemeliğiyle nam salmış olan Kral George ve Kraliçe Elizabeth, kutlamaların başkayacağı gece, kızlarını yanlarında görmek isterler. Fakat bu gece Prenses Elizabeth için, sokaktaki insanların arasına karışabilmek için de son şanstır. Tahtın varisi olan Elizabeth ve Margaret ebeveynlerini ikna ederek kutlamalara katılırlar. Fakat bu oldukça eğlenceli bir maceranın ve her ikisinin de o zamana kadar yaşamamış olduğu duyguların yaşanacağı ilginç bir geceye kapı açacaktır."} +{"text":"Çehovun romanından yapılmış bu çok popüler uyarlama derin bir atmosfere çok güzel çekimlere sahip; roman 19. yüzyılda Rusyanın taşrasında geçiyor ve bir suç ve tutku hikayesi anlatıyor. Güzel ama yoksul genç Olga, ona zenginlik ve aşk sunan yaşlı prens Urbeninle evlenmek zorunda kalıyor. Ancak Olga kalbini kocasının daha genç bir arkadaşı olan dedektif Sergey Kamışeve kaptırıyor. Para ve aşk arasında bocalayan Olga, önce Sergeye yönelse de yaşlı kocasına dönüyor. Sovyet döneminin en büyük prodüksiyonlarından biri olan Av Kazası, Rus aristokrasisinin en dekadan ihtişamını tutku, saplantı ve kıskançlık üzerinden sergiliyor. Çehovun başlığında anılan narin hayvan Seregiyi oynayan ve Tarkovskinin yıldızlarından olan merhum Oleg Yankovskinin göz alıcı performansını izlemek büyük bir zevk. Evgeni Doganın müziği de filmin unutulmaz atmosferine katkıda bulunuyor."} +{"text":"\"Caz tutkunları filmin müzikal çerçevesiyle özellikle ilgilenebilirler. Bu özel ilginin ötesinde film, ABDnin alkol yasağı döneminin atmosferini yansıtan melodramatik bir hikayeyi aktarıyor. Jack Webb 1927 yılında gizlice içki satılan bir yerde müzik yapan bir kornet müzisyenini canlandırır. Film, çoğunlukla Dixieland müziği eşliğinde içinde polis olmayan bir gangster hikayesi olarak ilerler. Müziğin kuşattığı olaylar örgüsü, Edmond OBrien tarafından canlandırılan küçük çaplı kaçakçılık ve şantaj işlerine bulaşmış bir gansgsterin müzik topluluğuna müdahalesi ile Webbin küçük grubunu korumak için gösterdiği nafile çaba etrafında gelişir. Webbin, canlandırdığı karakteri abartmayan ironik oyunculuk performansı dikkat çekerken, Peggy Leenin, gözden düşmüş alkolik şarkıcı portresi, oyunculuk kariyerinin bir dönüm noktasıdır.\""} +{"text":"Sefahati meşhur, marazı bol Beyoğlunda geçen bir İstanbul serüveni! Alelade bir Mart sabahı, kahramanların en tersosu, kedilerin en fenası Kötü Kedi Serafettin, kadim yancıları Fare Rıza ve Martı Rıfkı ile aksama mangal hazırlıgı yapmaktadır. Ne var ki evdeki hesap çarsıya uymaz Sero, aynı gün, babası Tonguç tarafından evden kovulacagı, bir dizi düsmanının saldırısına ugrayacagı, hayatında ilk kez asık olacagı, baba oldugunu ögrense de kabullenemeyecegi gibi, mangal planları da bu ufak aksiliklerle altüst olacaktır. Çözüm Rızadan gelir: bundan böyle hayvan degil insan gibi düsünmeleri gerekmektedir. Iste bu, o mesum gecenin ve bir ogulun babaya dönüsmesinin hararetli, hareketli, kavgalı dövüslü, kahkaha ve gözyası ile bezeli inanılmaz hikayesidir. Bülent Üstünün yazıp çizdigi kült çizgi roman dizisinden, Türkiyenin en büyük animasyon stüdyosu Anima İstanbulun yapımıyla perdeye uyarlanan Kötü Kedi Serafettin, yetiskinler için bir animasyon filmi."} +{"text":"Kemancı Laerte uzun yıllar boyunca, Latin Amerikanın en önemli senfoni orkestralarından Sao Paulo Eyaleti Senfoni Orkestrasına girmek için hazırlanmıştır. Mütevazı ailesi ondan çok şey beklemektedir. Seçmelerin olduğu gün omuzlarındaki yük o kadar ağırlaşmıştır ki, gerginlikten kaynaklanan amansız bir sırt ağrısı nedeniyle çalamaz. Beş parasız kalan ve başka bir seçeneği olmayan Laerte, Sao Pauloda şiddet olaylarının en çok yaşandığı, en büyük gecekondu mahallesi Heliopolisteki bir devlet okulunda müzik öğretmenliği yapmaya mecbur kalacaktır. Enstrümanlar kırık döküktür, ortam şiddet doludur ama iki çocuk yetenekleriyle öne çıkmaktadır : Kararlı ve disiplinli bir öğrenci olan Samuel ve kredi kartı sahteciliğine karışan baş belası VR. Acımasız gerçeklerle karşılaşan Laerte uyuşturucu satıcılarıyla yan yana işini yapmaya çalışmaktadır. Alışılmadık yöntemlerle çocuklara ders vermeye başlayan Laerte, yavaş yavaş öğrencilerin ve mahallelinin güvenini kazanır. Dersler sırasında tekrar keman çalmanın zevkine erişen Laerte; öğrencileriyle, özellikle de Samuelle güçlü bir bağ kurar. Fakat her şey yolunda giderken Senfoni Orkestrasının tekrar seçmeleri olacağını öğrenen Laerte, provalar ve dersler arasında seçim yapma ikileminde kalır. Seçim yapmak hiç kolay değildir. Laerte, bu durumu yapabildiği kadar ertelemeye çalışır ancak sonunda öğrencilerinin ondan nefret etmesi pahasına okuldan ayrılmaya karar verir. Ancak Heliopolisde yaşanan bir trajedi öğrencileri ve öğretmenlerini son bir veda konserinde bir araya getirecektir."} +{"text":"Çocukluğunda annesiz ve babasız kalan Özgür, büyükbabasının mirası sayesinde zorluk görmeden, biraz da şımartılarak büyümüştür. Büyükbabasından kalacak olan miras sayesinde rahat ve sorumsuz bir hayat sürmeyi planlarken 18 yaşına bastığı gün işlerin hiç de umduğu gibi gitmeyeceğini öğrenir. Özgür mirası alabilmek için vasiyetnamede yazan bir şartı yerine getirmek zorundadır. Buna göre İstanbul'dan Çanakkale'nin Adatepe köyüne taşınacak ve burada bir yıl geçirecektir. Özgür bu şartı yerine getirmezse mirasın yalnızca ufak bir kısmını alabilecek, geri kalan kısmı ise hayır kurumlarına bağışlanacaktır. Mirası hak ettiğini düşünen Özgür, Adatepe'ye gider ve kendini bekleyen yeni hayata böylece atılmış olur. Adatepe'de onu büyük sürprizler beklemektedir. En büyük sürpriz ise beklenmedik bir anda hayatına giren Elif olacaktır."} +{"text":"1912'deki Douglas Mawson Antarktika Seferi, tüm zamanların en şaşırtıcı fiziksel ve zihinsel dayanıklılık başarılarından biridir. Yüzlerce kilometrelik donmuş çorak arazide iki arkadaşının öldüğü korkunç bir yolculuktan sonra, dünya Douglas Mawson'ın hayatta kaldığını duyunca şaşırdı. Bazıları bunun nasıl mümkün olduğunu sorguladı ve günün medyası, ölen yoldaşı Xavier Mertz'in cesedini yemeyi düşündüğünü bildirdi. Mawson daha sonra şövalye ilan edildi ve bir kahraman oldu, ancak diğerleri öldüğünde nasıl yaşadığı sorusu o zamandan beri bilim adamlarını, tarihçileri ve kaşifleri heyecanlandırdı. Şimdi, Avustralyalı maceracı Tim Jarvis, bir cevap bulmak için Mawson'ın zorlu deneyiminin izini sürüyor. 1999'da Güney Kutbu'na yaptığı yalnız trekking sırasında neredeyse öldürülmek üzereyken, ölümcül buzla yeniden yüzleşir - Mawson'ın yaptığı gibi, benzer yetersiz tayınlar, ilkel giysi ve ekipmanlarla. Yaşam ve ölümün uçurumunda asılı duran bir adam olarak Mawson'a fiziksel ve zihinsel olarak neler olduğuna dair ipuçları sağlayacak cesur ve benzeri görülmemiş bir tarihsel deney. Jarvis'in çağdaş macerasının dramını, ürpertici dramatik rekonstrüksiyonlar, uzman yorumları ve Frank Hurley tarafından fotoğraflanan orijinal keşif gezisinden çarpıcı görüntülerle birleştiren bu, insanın hayatta kalmasının olağanüstü bir hikayesi."} +{"text":"Den Haag'daki Uluslararası Ceza Mahkemesi, Kongolu subay ve daha sonra da başkan yardımcısı olan Jean-Pierre Bemba'ya karşı bir soruşturma yürütüyor. Soruşturmanın konusu, Bemba'nın askerlerinin Orta Afrika Cumhuriyeti Başkanı Ange Felix Patasse'nin çağrısı üzerine bu ülkeye gitmesi ve Bemba'nın onlara verdiği sınırsız yetki ile cinayetlerden tecavüzlere, talandan yıkımlara kadar çeşitli suçlar işleyerek korku ve dehşet saçması. 2008 yılında, bu olanlarla ilgili yerinde soruşturmalar başlıyor. Bu sırada Bemba, Den Haag'da tutuklu; ona karşı sürdürülen bu davanın geçerli olup olmayacağı ilk duruşmalarda belli olacak. 2010 yılı Temmuz ayında ana duruşma, belirsiz süreyle erteleniyor. Carte Blanche/Sınırsız Yetki, film ekibinin yerinde soruşturmalara eşlik etmesine izin verilen ilk ve tek belgesel film olma özelliğini taşıyor."} +{"text":"Gençlerin ve çocukların sokağa çıkma yasası adı altında uygulanan internet ve çeşitli sansürlemeler düzenleyen Gençlik Yönetmelik Yasa Tasarısına rağmen, gençler yer altı kaynaklarıyla ve özgürlükleri uğruna mücadele içerisindedir. Ve bunlardan biri de SIRRUT adı altında bir topluluktur. Topluluktakiler, Fumito Nanahara'nın Dünya üzerindeki politik düzeydeki yetkisini al aşağı etmek ve Fumito ile ilgili şüplendikileri bilgileri açığa çıkarmak adına internet üzerinden kullanımlarını arttırarak, \"Kule\" adı altında ki kuruluşla da bağlı olduğu bir gizli örgütü keşfedeler. \"Kule\" arkasında ki gerçeği açığa çıkarmak için çabalarlarken gelişen olaylar neticesinde Saya adlı bir genç kızla tanışırlar. Ve Saya hakkında daha fazla bilgile sahip oldukça da hedefleri hakkında da ilerleme kaydetmeye devam ederler ve Ukishima'da olanlardan sonra Saya'da Fumito'dan intikamını almak istemektedir. Ve son savaş artık başlar."} +{"text":"Gabrielle, Williams sendromuna sahip, neşeyle parlayan 25 yaşındaki genç bir kadın. Genetik sendromu zihinsel gelişimini yavaşlatsa da, ona sıcakkanlılığını ve müzikal yeteneğini bahşediyor. Gabrielle bir bakım evinde arkadaşlarıyla birlikte kalıyor; aşkı Martin de burada yaşıyor. Ancak Martin ve Gabrielle birbirlerine karşı hissettiklerini fiziksel olarak da paylaşmak istediklerinde, içinde yaşadıkları evin kurallarına çarpı veriyorlar. Üstelik Martinin annesi de olanlardan hoşnut görünmüyor. Gabriellein arzularıyla tanışması, onun bireysel bağımsızlık yolculuğunun da başlangıcı oluyor. Yumuşacık ve hayata dair ilham dolu bir film Gabrielle. Masumiyet, bağımsızlık ve cinsel özgürlük temaları arasında tatlı bir ritim ile dans ederken, yılın en ahenk dolu aşk hikayelerinden birini de anlatmış oluyor."} +{"text":"Üniversite tahsilini Amerikada yapan Zeynep memleketine döndüğünde bir bankada işe başlar. Bankanın karizmatik yöneticisi Erolla aralarında iş ilişkisinden öte, duygusal ve cinsel yakınlaşmalar olmaya başlar başlamasına fakat Erol gel-gitleri olan bir adamdır. Bir yaptığı diğer yaptığını tutmaz, canı ister ortadan kaybolur, birgün çok iyi, duygusal iken ertesi gün öfke ve sinir küpü bir adama dönüşür. Bu gel-gitler Zeynepin de psikolojisini bozmaya başlayacaktır. Psikolojik çözümlemeleriyle travmatik bir film olan Med Cezir Manzaraları, 3. Ankara Film Festivalinden En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu Kadir İnanır ve En İyi Kadın Oyuncu Zuhal Olcay dallarında olmak üzere toplam 5 ödülle ayrılmıştır."} +{"text":"Köksüz, bir kaybın ardından yeniden aile olmayı başaramayan, gün geçtikçe kendini yok eden dört kişinin kaybolma hikayesidir. Nurcan, kocasının ölümünden sonra üç çocuğu ile baş başa kalır; büyük kızları Feride, ailede baba rolünü üstlenmek zorunda kalır. Zaten tutunacak bir dala ihtiyacı olan Nurcan bu duruma dört elle sarılır, Ferideyi neredeyse kocası yerine koyar ve tüm sorumluluğu ona yıkar. Babasına taparcasına hayran olan evin tek erkeği 17 yaşındaki İlker, evdeki idarenin ablasına geçmesine tepki olarak hızla aileden uzaklaşır. Ergenlik çağında, ailesine en ihtiyaç duyduğu zamanda ne annesine ne ablasına yaklaşabilen evin en küçüğü Özge ise bir kenarda unutulur ve varlığını hatırlatabilmek için çaba harcar durur. Feridenin evin yükünden bunalıp, kendisiyle evlenmek isteyen Gülağanın teklifini çıkış yolu olarak görüp kabul etmesiyle evdeki dengeler alt üst olur. Yönetmen Deniz Katıksız kendi sözleriyle ilk filminde, \"arada kalmış, kendine rol biçememiş insanların başkalarınca giydirilen rolleri beceriksizce taşıma çabalarının hikayesini\" anlatıyor."} +{"text":"Bir grup genç, zihinsel problemli çocuklara uyguladığı korkunç tedavi yöntemleri ile bilinen terkedilmiş bir akıl hastanesinde şehirden ve polislerden uzak bir parti düzenler. Gece boyunca herşey yolunda gider fakat sabaha karşı eğlenmek için ruh çağırma seansı düzenleyen grup başına büyük bir bela alır. Gizemli bir güç, içlerinden birinin vücudunu ele geçirir ve kolay kolay bir yere gitmeye niyeti yoktur. Çaresizlik içinde amatör yollarla şeytan çıkarmaya karar veren gençler, sorunu çözmek yerine farkında olmadan daha güçlü, öfkeli ve hepsini öldürmek isteyen bir ruhun ortaya çıkmasına sebep olurlar. İlk başta zararsızmış gibi görünen bir parti planı, zaman ilerledikçe gençler için kanlı bir kabusa dönüşür."} +{"text":"Martin Provostun Toronto Film Festivalinde prömiyerini yapan filmi Violette, adını Fransız kamuoyunda kadın cinselliği, kürtaj gibi meseleleri tartışmaya açan ilk yazarlardan Violette Leducten alan bir dönem filmi. Evlilik dışı bir ilişkiden doğan Violette, yıllarca çaba gösterdikten sonra ancak 1964 yılında La Batarde / Piç adını verdiği anılarıyla şöhreti yakaladı. Violettein ünlü kadın yazar Simone de Beauvoir ile ömür boyu süren dostluğu ve Jean Genet ile mesleki yakınlığını merceği altına yatıran film, feminizm, dostluk ve edebiyat kavramlarını da sorguluyor. Violette hakkında bulduklarım ne kadar artarsa, içinde sakladıkları beni o kadar etkiliyordu; kırılganlığı, kırgınlığı, ki bunlar yanında herkesin bildiği skandallara karışan şatafatlı kişiliği (yani şöhrete kavuştuğu 1960lardan sonra) beni pek ilgilendirmedi, bir maske sayılırdı bunlar. Hayat ona iyi davranmadı. İnsanlar onun zor olduğunu söylerdi. Ama bu bana yetmedi. Martin Provost Kaynak:İSTANBUL FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Writers block denilen kısırlığa yakalanan genç kadın yazarımız Reiko yeni ilhamlar peşinde oturduğu yerden taşınmaya karar verir. Editörünün de yardımı ile kırsalda iki katlı büyük bir eve taşınır. Evin hemen arkasında Sagami Üniversitesine ait pek kullanılmayan bir araştırma merkezi vardır. Aynı üniversitenin arkeoloji bölümünde çalışan Profesör Yoshioka bu izbe merkezde, evin yakınlarındaki bataklıkta bulduğu 1000 yıllık bir mumya üzerinde araştırmalar yapmaktadır. İkili kısa sürede kaynaşır. Bu arada ikilimizin romantik süreçlerine engel olan bir takım problemler baş gösterir. 1000 yıllık mumyanın laneti, evin daha önceki kiracısının hayaleti ve editörün de işin içinde olabileceği bir cinayet davası iç içe geçerek Reiko ve Yoshiokanın yaşamlarına çok derinden nüfuz eder."} +{"text":"Emine İstanbul'da yaşayan, 24 yaşında kentli bir kadındır; Kürt işçilerin ağırlıkta olduğu bir inşatta elektrik mühendisi olarak çalışır. Bir gün inşaatta bir kaza sonucu Kürşat isimli bir işçi hayatını kaybeder. Bu olaydan çok etkilenen Emine, Kürşat'ın memleketine gitmeye karar verir. Ayşe ise Muş'ta yaşayan 8 yaşında küçük bir kız çocuğudur; tüm hayali hayatını sürdürebilmek için İstanbul'a gitmektir. Birbirinden çok farklı yaşamlar süren bu iki insanın yolları aslında hiç taraf olmadıkları çatışmalarla kesişecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığı destekli filmin çekimleri Ocak 2012'de başlarken filmin yönetmen koltuğunda reklam filmleriyle sektörde tanınan ve kısa filmleriyle çeşitli ödüller almış olan Ferit Karahan otururken, senaryoda yönetmenle birlikte Serdar Temelin de imzası var."} +{"text":"Yakın zamanda Londra'daki Amerikan Büyükelçiliği'ndeki göreve başlayan Kate Abbott, hırslı ve idealleri olan başarılı bir genç kadındır. Ancak göreve geldiği gibi talihsizlikler de art arda gelir. Kendini uluslararası bir krizin ortasında bulur ve bir bombalı saldırıdan sağ çıkmayı başarır. Ne var ki bu sorunların sonu değil, başlangıcı olacaktır. Kate bombalı saldırının tek sorumlusu haline getirilir ve saldırıda ölen insanların sorumluluğa da Kate'in üzerine yıkılır. İtibarsızlaştırılan ve olayın tek şüphelisi haline getirilen Kate, başta yetkililerden, sonrasında ise peşine taktıkları ajandan kaçmak zorundadır. Üzerine atılan bu lekeyi temizlemeye çabalayan Kate aynı zamanda Noel arefesinde Times Meydanı'nda düzenlenecek olan terör saldırısını da engellemeye çalışacaktır."} +{"text":"Eski bir Doğu Prusya köyü, 1946 yılında Sovyetler tarafından işgal edilmiştir. Sert geçen kış mevsiminde, 12 yaşındaki Hans ve kardeşi 9 yaşındaki Karlın annesi açlıktan ölmüştür. Ölmeden önce, annesi Hansa, kardeşine göz kulak olmasını söylemiştir. Hans, karşılarına çıkacak sorunlarla baş etme konusunda kardeşine göre daha yetersiz olsa da annesi tüm sorumluluğu ona yüklemiştir. Hedefleri, Alman çocuklarına sempati duyan çiftçilerin yaşadığı Litvanyaya gitmektir. Yeni bir ev bulmak için yola çıkan iki çocuk saldırıya uğrar ve canlarını kurtarmak için kaçarken birbirlerinden ayrı düşerler. Hans, kardeşini bulma hedefiyle bir grup çocuğa katıldığında, macera da başlar. Birlikte, yabancı bir ülkede, açlığa, soğuğa ve hastalıklara karşı büyük bir mücadele verirler.KAYNAK:MALATYA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Frank ve Sara bir yaşındaki oğulları Adamı daha iyi bir yerde şehrin kaosundan ve kirliliğinden uzakta büyütmek için şehir dışına yerleşirler. Saranın taşınmadan dolayı duyduğu kaygı ve bilmediği bir yerde yaşamaktan dolayı duyduğu korku bir sabah arazilerine giren birini görünce artar. Frank karısına her şeyi yolunda olduğunu söyler ama Sara yine de Şerifin ofisine gidip bir not bırakır. O akşam Adamı Saranın şehirdeki ailesine bırakıp yalnız vakit geçirmek isterler. Ancak bilmedikleri bir şey vardır: evlerine biri girmiş ve güvenlik sistemlerini bozmuştur. Eve geldiklerinde her şey bir anda kabusa dönüşmeye başlar. Kedi fare oyunundan sonra katil ile kurban arasındaki o son an gelir."} +{"text":"1854 yazında, şiddetli bir kolera salgını Soho, London'ı kırıp geçirir. Salgının kaynağı belirlenemezken; yetkililer, kanalizasyonlardan ve çevredeki kemik fabrikalarından sızan pis ve zehirli havayı suçlar. Dr. John Snow, yeni geliştirdiği hastalık haritası tekniğini kullanarak bambaşka bir teori ortaya atar; salgın, şehrin su kaynağı olan Broad Street Pump'dan kaynaklanmaktadır. Pompayı kapatmak için gerçekleştirdiği birkaç fevri girişimin yerel halk tarafından engellenmesinden sonra çaresiz kalarak iş arkadaşlarından yardım ister. Snow'un garip teorisi, bizzat Kraliçe tarafından krizi bitirmekle yetkilendirilmiş, politikacı ve dindar Dr. Paris tarafından alay konusu olur. Snow, toplum yararı sağlayan bir kuruluşu kapatma yetkisini elinde bulunduran tek merci olan İl İdare Kurulu ile tek başına yüzleşmesi gerektiğinin farkına varır. Şehir sakinlerinin ölmeye başlamasıyla beraber zamana karşı yarış veren Dr. John Snow; kendini, ''Modern Epidomoloji'nin Babası'' sıfatıyla anılmasına yol açacak bilimsel bir puzzle'ın içinde bulur."} +{"text":"Güneydoğu Anadolu'da yaşayan zengin bir ailenin oğlu olan Azmi Yapıcı, karısı ve oğlunun üzerine titreyen iyi bir aile babası, yoğun tempoyla çalışan ve düzgün bir hayat sürençok zengin bir müteahhittir. Şimdilerde sosyetik yaşama ayak duran eşi Behiye ise Azmi'yi çok sevmekte, kocasını yere göğe konduramamaktadır. Bir de oğlu olan Azmi'nin bu dört dörtlük hayatında her an kafasını kurcalayan tek şey ölümdür. Ölüm korkusu, başedemediği tek şeydir ve ufacık bir sorunda soluğu en yakın arkadaşı Doktor Mustafa'nın yanında alır. Hastalık hastalığının yanı sıra panik atak nöbetleri de yaşayan Azmi, yine bir gün tahlil sonuçlarını almak için hastaneye gider ve bu kez duyduklarıyla yıkılır: Azmi'nin iki aylık ömrü kalmıştır. Bu durumdan başta hiç kimseye bahsetmez ve geçmişini düşünmeye başlar; zamanında üzdüğü annesinden helallik almak için yollara düşer. Öte yandan öldükten sonra karısına, oğluna ve şirketlerine ne olacağı da büyük bir sorundur. Azmi ölmeden önce her şeyi layıkıyla yapmış olmak ve kul hakkı yemeden son nefesini verebilmenin peşine düşer... Yönetmenliğini Murat Şeker'in üstlendiği komedi filminde başrolü Şevket Çoruh canlandırırken, kadroda kendisine Timur Acar, Hande Katipoğlu, Tuba Ünsal veHakan Bilgin gibi isimler eşlik ediyor."} +{"text":"Hollandada bir ilkokul İlk kez okula başlayan çocuklar okumayı sözcükle birlikte bir resmin de gösterildiği geleneksel metodlarla öğrenirler. Yaratıcı ve ironik bir perspektiften bakan yönetmen, bu kez biz seyirciler için geleneksel öğretimde kullanılan bu resimlerin güncel yüksek tansiyonlu sosyal ve politik olaylardan alınmış görüntülerle yavaş yavaş değiştirildiği bir öğretim sistemi geliştirir. Bu on dakikalık film için Van der Keukenin hayat görüşünü özetliyor diyebiliriz. \"Kısacık bir alana sığdırdığım imajların ardıllığını ve anlamını mümkün olduğunca kırmaya çalıştım. Kısa planlar kullanarak, Salvador Allendenin yaptığı konuşmanın ve Pinochetin Şilide iktidarı ele geçirişini gösteren sahnelerin içine girebildim. Sonra tekrar başa döndüm. Tabi o zaman bellek de alt üst oluyor.\""} +{"text":"Başrollerini John Lithgow, Alfred Molina ve Marisa Tomei'nin paylaştığı bu sıcak romantik filmde, birlikte geçirdikleri 39 yılın ardından işlerinden ayrılan ve bu yüzden de yaşadıkları şehri terk etmek zorunda kalarak New Yorkta bir apartmana yerleşen eşcinsel bir çiftin öyküsü anlatılıyor. 39 yıllık bir beraberliklerinin ardından, evlilik kanunundaki değişimden faydalanan Ben ve George nihayet evlenmeye karar verirler. Fakat balayından döndüklerinde onları çok tatsız bir sürprizin beklediğini görürler. Ben, uzun yıllardır çalıştığı Katolik okulundan çıkartılmıştır ve bu beklenmedik gelişme, ikilinin hayatını olumsuz yönde etkileyecektir. Ben ve George'un artık Chelsea'de ki küçük apartman dairelerinde yaşamaya imkanları da kalmamıştır. Bu çetin yaşam şartları altında ikilinin sevgisi bir kere daha sınanacaktır. Filmin hem yönetmenliğini üstlenen hem de senaryosunda kalem oynatan ise Ira Sachsi öyküyü Mauricio Zacharias ile birlikte hayata geçirmiş."} +{"text":"Bavyera, 1940'ların sonu... Tom, ailesini savaşta kaybetmiştir. Terzilik yaparak zor şartlarda geçimini sağlayan teyzesi ve onun oğluyla birlikte yaşamaktadır. Kendisi gibi yetim olan arkadaşı Hacke ise eski bir şantiye karavanında kalmaktadır. İki arkadaş dolunayda mezarlıkta Hacke'nin siğillerinden kurtulmak için büyü yapma girişiminde bulundukları bir anda, korkunç bir cinayete tanık olurlar. Sabıkalı karaborsacı Ami Joe, sigara kartonlarından payını isterken bir adamı bıçaklamıştır. Tom ve Hacke dehşete düşer ve hiç kimseye bir şey söylememek için yemin ederler. Ancak daha sonra Ami Joe, suçu iyi huylu kullanılmış kağıt satıcısı Georg Muffler'ın üstüne atmaya çalışır. Bu durum Tom'un vicdanını rahatsız eder ve artık ne yapacağını bilememektedir. Yanlışlıkla kırdığı dikiş makinesinin yerine yenisini alabilmek içinse paraya ihtiyacı vardır. Tom'un aklına parlak bir fikir gelir; katili oyuna getirecek ve gerekli parayı sağlayacaktır. Fakat bu fikir tehlikeli bir maceranın da başlangıcı olur..."} +{"text":"14 yaşındaki Arbor'ı bu dünyada onu seven en iyi arkadaşı Swift'ten başka kimsesi yoktur. Swift'in sessiz sakin yapısının aksine Arbor oldukça kavgacı ve hareketlidir. İkilinin okulda kimseyle arası iyi değildir. Bir gün çıkardığı büyük kavga sonucu uzaklaştırılan Arbor, hurdacı Kitten'ın yanında çalışmaya başlar. Bir gün onun gibi iş tutup zengin olma hayalleri içerisindedir. Başta her şey güzel gider fakat hurdacılıktan çok çalıp sattıkları bakır kablolardan para kazanmaktadırlar. Arbor her geçen gün para konusunda daha hırslı ve açgözlü olur. Adeta bir idol gibi bellediği Kitten'ın gözüne girmek onun için çok önemlidir. Fakat Kitten, işlerini beraber yapmak için onun yerine arkadaşı Swift'i tercih edince, ikilinin sıkı dostluğu tehlikeye girecektir."} +{"text":"Etrafıyla iletişim kurmakta zorlanan Nathan, kendi küçük dünyasına çekilmiştir. Bütün tesellisini rakamların ve matematiğin dünyasında bulan Nathan, annesi Julie de dahil olmak üzere kendisine yakın herkesi kendinden uzaklaştırmaktadır. Sıra dışı matematik öğretmeni Humphreysin de desteğiyle kendisini Tayvanda yapılacak olan Uluslararası Matematik Olimpiyatlarına İngiliz takımının bir parçası olarak hazırlanırken bulur. Nathan, bu süreçte büyümenin zorlukları ve aşkın tuhaflıklarıyla da karşılaşacaktır. X+Y bildiğimiz matematik filmlerinden oldukça farklı. Morgan Matthews gerçek bir olaydan esinlenerek ortaya çıkardığı bu duygusal hikayede karakterlerine mesafeli ve onları istismar etmeyen bir yaklaşım benimsiyor. Bu bakımdan film, detaylı ve incelikli arkaplanıyla dikkat çekiyor. İlk aşkın karmaşıklığı, büyümek ve mahremiyetle başa çıkmak üzerine hayat dolu bu nefis ilk film sizi kalbinizden yakalamayı başaracak."} +{"text":"Santa Inoue'nin meşhur mangasından uyarlanan Tokyo Çetesi, ! f'in pek sevdiği yönetmenlerden Sion Sono'nun son deliliği. Belki de kendi kuşağının en gözü pek yönetmenlerinden olan Sono bu sefer de kendine has bir türle karşımızda: Yakuza filmi gibi başlayıp hip-hop resitaline dönüşen bir hikaye, ya da tam tersi. Distopik bir Tokyo'dayız. Şehir mahallelere bölünmüş durumdadır ve bu bölgeler Yakuza çeteleri tarafından kontrol edilmektedir. Bütün bu organizasyonun arkasındaki patron Lord Buppa'dır ve büyük Shibuya ayaklanmalarından beri bu çeteleri kontrol altında tutmaktadır. Birbirleriyle şimdilik müzik aracılığıyla çatışan bu çetelerin aralarında bir savaşın kopması için Musashino Saru çetesinin iki üyesinin ve Kim'in, Wu-Ron bölgesini izinsiz ziyaret etmeleri yetecektir. Hip-hop'ın adeta filmin bir karakteri gibi olduğu, muazzam dövüş koreografileriyle aklınızı başınızdan alacak Tokyo Çetesi hem gözler hem de kulaklar için bir şölen!"} +{"text":"Bir gece yarısı nehrin kuzeyindeki yolda giden dört araç zincirleme kaza yapar. O gün cinayet işleyen Do Yeop ile Sang Kil, kaza sırasında kavga eden Sang Do ile Pal Nyeo, depresyondakiler grubunun üyeleri Yeo Na ile Jung San ve para sıkıntısı yaşayan baba-oğul Ho Man ile Ji Yong yarışma programına özel sorular hazırlayan kadına çarptıktan sonra polis merkezine giderler. Kurbanın kimliğini öğrenmek adına çantaya bakan polis memurları USB bellek bulur ve kazayı yapanlarla birlikte içindekileri kontrol eder. Dosyada yazan sorunun ödülü neredeyse bir buçuk milyon dolara ulaşan yarışmanın otuzuncu, yani son sorusu olduğunu öğrenirler. Daha önce son soruyu kimse bilemediği için cevabı öğrenen herkes yarışma günü bir araya gelir."} +{"text":"Her Gün İsyan yalnızca bugüne dair bir belge değil, aynı zamanda ütopya için bir çağrı. Dünyadaki yaratıcı ve barışçıl direniş biçimlerinin ve sivil itaatsizliğin izinden giden Her Gün İsyan, bu ne doğuracağı belli olmayan zamanlarda bir umut ışığı gibi. New Yorktaki Occupy hareketinden İspanyadaki Indignadosa, oradan Mısırdaki Arap Baharına, Suriyenin isyanına ve kısaca Taksime uğrayan bu şiir gibi belgesel, bugünün dünyasındaki tüm isyan hareketlerinin birbirine bağlı ve hatta tek olarak görülebileceğini hatırlatıyor. Her Gün İsyan, Yes Men, Femen, Srdja Popovic ve John Jackson gibi tanınan aktivistlerin ve kolektiflerin yanı sıra, dünyanın her yerinden tutkulu insanlarla konuşuyor; barışçıl direnişlere ve bu direnişlerin önümüzde açtığı yeni olanaklara sevgi dolu bir selam çakıyor. Bir belgesel olarak, şiddet dolu sistemleri şiddetsiz yöntemlerle alaşağı etmek isteyenlere kulak veriyor; bir proje olarak ise bütün bu fikirleri, metodları ve insanları birbirine bağlayan bir ağ olma yönünde ilerliyor.Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"İklim değişikliği mücadelesinin bilinen önde gelen isimleri 350. org kurucusu Bill McKibben ve yazar Naomi Klein gibi isimler yanı sıra, ABDde sosyal haklar mücadelesinin önde gelen isimlerinden Van Jones, iklim değişikliği alanında bilimsel katkıları olmuş Heidi Cullen ve Naomi Orestes gibi isimler ve daha birçoğu söyleşileri ile filme katkıda bulunuyor. Şüphesiz, 21indeki en büyük yürüyüş New Yorkta olacağı için filmde bir ABD vurgusu hakim ve bu gerek sivil haklar mücadelesi tarihine, gerekse Keystone XL protestoları gibi daha güncel olaylara verilen referanslarda yansıyor. Ancak, film ve yaptığı mücadele çağrısı çözümün ve mücadelenin küreselliğini, iklim değişikliğiyle yüzleşmenin de adalet boyutunu kesinlikle ihmal etmiyor."} +{"text":"Deliha, hikayesinin merkezine saf, temiz kalpli ama bir o kadar da deli dolu olan Zeliha'yı alıyor. Zeliha, arkadaşlarıyla bir gün fal baktırmaya gidiyor ve hayatının aşkını çok yakında bulacağını duyunca hayatı tamamen bunun üzerine kurulu hale geliyor. Aynı gün mahallede bir fotoğrafçı dükkanı açılıyor. Oldukça yakışıklı olan Şirinceli Cemil ve kardeşi Cemal de dükkanın sahipleri.10 saniyede merdivenleri inerse hayatının aşkını bulabileceğine inanan ve mahallelinin diline \"Deliha\" diye düşen genç kadın, dükkana adeta dalıyor ve işler komik bir şekilde karışmaya başlıyor. Yönetmenliğini Hakan Algül'ün üstlendiği ve başrolde Yalan Dünya dizisi ile parlayan Gupse Özay'ın yer aldığı komedi türündeki filmin yapımcılığını da bu türde kendisini ispatlamış olan Hakan Algül üstleniyor."} +{"text":"Renkli isimli balık, ailesi ve diğer deniz canlıları ile akvaryumunda rutin yaşamını sürdürmektedir. Akvaryum dünyası ona oldukça sıkıcı gelmekte ve bu dünyayı aşıp yenidünyalar keşfetmek istemektedir. Akvaryum diğer akvaryumlara göre oldukça büyüktür aslında ancak içinde yaşayan canlılar için bir süre sonra her yeri bilinir hale geldiği için cazibesi kalmamıştır. Bunu en çok dert eden ise aslında sadece Renkli'dir. Renkli'nin, yenidünyalar keşfetme isteğini hayata geçirmesi hiç de kolay değildir. Bir kere balıktır ve akvaryumun dışında yaşama imkanı yoktur. Ayrıca akvaryumun tüm düzeni Ahtapot'un elindedir. Ahtapot, yemleri kendisi için toplattırmakta ve en güzellerini kendisine ayırtmaktadır. Renkli, akvaryumun dışını keşfetmeye çalışırken Deniz isimli akvaryumun içinde bulunduğu evin çocuğu ile tanışır. İlk başta birbirlerinden korkan ikili daha sonra oldukça sıkı arkadaş olurlar. Renkli, dış dünya ile öğrendiklerini akvaryum canlılarına anlatmaya başlar. Bu durum Ahtapot'u çok sinirlendirir ve Renkli ile Ahtapot arasında kaçınılmaz bir çatışma ortaya çıkarır. Ancak Renkli her şeye rağmen hayallerinden vazgeçmez ve yenidünyalar keşfetmek için mücadele eder."} +{"text":"Bir Carlos Reygadas filmi. Meksikanın kırsal bölgesinde yaşayan ve dövüş boğaları yetiştiren bir aileyi konu alıyor. Esther, çiftliği işletmekle görevliyken dünyaca ünlü bir şair olan eşi Juan ise, çiftlik hayvanlarını seçiyordur. Film, Esther karakterinin Phil adında bir at antrenörü ile aşk yaşamaya başlamasını ve bu ikircikli durumun yarattığı duygusal buhranıyla mücadele etme sürecini anlatıyor. Birini sevdiğimiz zaman, onun her şeyden üstün ve iyi olmasını her şeyden çok mu isteriz? Ya da bu isteğimizin sebebi onun bizi etkiliyor olması olabilir mi? Cömertliğimizin ölçüsü bu bizi etkilemediği sürece artar mı? Peki, aşk göreceli bir mesele midir? şeklinde sorularla aşkımızı, sevgimizi, insanlığımızı sorgulatıyor Reygadas."} +{"text":"Mandy çılgın bir lise partisinden sonra telefonunu açtığında aldığı bir mesaja küçük bir video eklendiğini fark eder ve videoyu izlediğinde dehşete düşer. Çünkü Mandy bu videoda kendini uygunsuz bir şekilde ve çevresinde 7 erkek varken görür ve olayın iç yüzünü öğrenmek için harekete geçer. Ancak Mandy ne kadar uğraşırsa uğraşsın sadece 16 yaşında olduğu için bu yükü kaldıramaz ve ailesiyle de paylaşmak zorunda kalır. Bu noktadan sonra her şey kontrolden çıkar ve hem Mandy hem de bu 7 kişi korkunç bir zan altında kalırlar. Olaya savcılığın da girmesi ile inanılmaz bir araştırma başlar ve Mandy de tüm bu olayların arasında kalan tek kişi olmayacaktır!"} +{"text":"On beş yıl önce Mercy Black adında bir hayaleti çağırmak için sınıf arkadaşını bıçaklayan Marina Hess, psikiyatrik tedavi gördüğü hastaneden taburcu edilir ve ablası ile yeğeninin yanında yaşamak üzere evine geri döner. Fakat işlediği suçtan sonra aradan geçen yıllar içerisinde Mercy Black efsanesi yayılır ve internette söylentilere, hikayelere, hatta taklit cinayetlere konu olur. Marina yaptığı şeyi ve hayalindeki Mercy Black'i bir türlü aklından çıkaramaz. O geçmişi geride bırakmak istese bile bu kez de yeğeni, Mercy Black'e fena hlde kafayı takar. Onu kurtarmak için Marina geçmişiyle yüzleşmeli ve Mercy Black'in ardındaki gerçeği ortaya çıkarmalıdır. Keşfettiği şey ise oldukça gerçekçi, ürkütücü ve ölümcüldür."} +{"text":"Kral Midasın Hazinesi, şans eseri buldukları define haritasının peşine düşen üç arkadaşın hikayesini konu ediyor. Eskişehirde yaşayan Kahveci İbrahim, Yunus ve Rambo Ali, bir gece başlarına geleceklerden habersiz, domuz avına çıkar. Domuzların peşine takılan üç kafadar, kendilerini bir anda çukurun içinde bulur. Çukurdan kendirlerini kurtarmaya çalışan ekip, bu sırada çukurun içerisinde bir madalyon bulur. Hayatlarının değişeceğinden bihaber madalyonu kurcalamaya başlayan üç arkadaş, madalyonun içinde bir harita olduğunu fark eder. Ellerinde tuttukları kağıt, Kral Midasın hazinesine ait olduğu sanılan define haritas��dır. Turnayı gözünden vurduklarını düşünen ekip, vakit kaybetmeden hazinenin peşine düşer. Onlara bu maceralarında, Alamancı Cingöz, Rehber Ömer ve Seyyar Hoca da eşlik eder. Hazineye ortak olan 6 kişi, çıktıkları bu yolculukta, başlarını beladan uzat tutamaz. Düzenbaz bir iş insanı olan David ve adamlarını peşinde takan ekip, kendilerini büyük bir kaosun içerisinde bulur."} +{"text":"Arda henüz sekiz yaşındayken şeytana tapan güçlü bir cin tarafından ele geçirilmişti. Nihal kardeşini oldukça güçlü olan bu ifritten kurtarabilmek için yıllarca çabalamıştı. Fakat ne doktorlar ne de cinci hocalar Ardaya bir çözüm bulabilmişti. Nihal Ardayı İfritin elinden kurtarabilmek için hiç pes etmeden oradan oraya koşturup duruyordu. Bir gün hiç ummadığı bir şekilde içinde oldukça güçlü büyülerin olduğu bir kitabın adını duydu: Kitabül Azazil... Bu kitap Hazreti Süleymanın ilminin yazıldığı ve bizzat onun cinleri tarafından kaleme alınmış bir kitaptı. İçindeki büyüler oldukça tehlikeli ve ölümcüldü ama Nihal kardeşini kurtarmak için her şeyi göze alacaktı. Sonunda kitabı ele geçirmeyi başaran Nihal sevgilisi ve en yakın iki arkadaşından büyüyü yapabilmek için yardım istedi. Dört genç evde toplanmış ve oldukça tehlikeli olan bu büyüyü uyguladı. Gecenin sonunda Nihal, kardeşi Ardayı kurtarmıştı ama bu güne kadar görülmüş en güçlü cinleri, Süleymanın Cinlerini serbest bırakmıştı. Artık yalnızca Arda değil, herkes ölümle burun burunaydı."} +{"text":"Anna, küçük yaştan beri saçının şekli ve kabarıklığından memnun olmayan bir Afro- Amerikalıdır. Bu nedenle kuzeninden saçına işlem yapmasını istediğinde başına talihsiz bir olay gelir ve saç derisinde kalıcı bir hasar bırakır. O günden sonra Anna saçına el sürdürmemeye karar vermiştir. Küçüklüğünden beri radyoda sunuculuk yapmaya ilgisi olan Anna, Culture adında bir şirkette dört yıldır çalışmaktadır ancak bir gün patronunun ani bir kararla işi bıraktığını öğrenir. Yerine Zora adında güzel, eski bir model gelmiştir ve Zora'nın radyonun tüm tarzını değiştirme planları vardır. İşini kaybetmekten korkan Anna, Zora'yla yaptığı görüşmede radyonun geleceği hakkında sunduğu planlarıyla yeni patronunu etkilese de, aslında daha büyük bir problemi vardır: saçları. Siyahi bir kadın olan Anna'nın doğal, kabarık saçları radyoda hor görülmektedir. Anna, Zora'nın da teşvikiyle özel bir salonda saçlarını yaptırır ve artık bambaşka biri olmuştur. Hem de kelimenin tam anlamıyla. Yeni saçları Anna'ya bambaşka bir ruh kazandırmıştır ve bu gizemli, antik ruhun şeytani planları vardır!"} +{"text":"17 yaşındaki Deniz, anne ve babasını küçük yaşta kaybetmesinin ardından dedesi ile birlikte büyeyen genç bir kızdır. Hayattaki en büyük zevki şarkı söylemek olan Deniz, dedesi Şükrü'nün geçmişinde yaşadığı travma sonrası kendisine yağtığı baskı ile bu yeteneğinden uzaklaşarak kendisini dersine verir. Ancak onun yaşama okula yeni gelen Rüzgar adındaki bir öğrenci ile tanışması ile bambaşka bir hal alır. Deniz, elinden gitarı düşmeyen bir genç olan Rüzgar sayesinde hayatında gerçekten yapmak istediği şeyi keşfetme yolculuğuna çıkar. Ancak bu süreç, dedesinin rahatsızlığının tetiklenmesine neden olur. Dedesi ve müzik tutkusu arasından sıkışıp kalan Deniz, hayatının en zor kararını vermek üzereyken geçmişi ile ilgili büyük bir sır öğrenir. Bu sır her şeyin bir anda tersine dönmesine neden olur."} +{"text":"Film okulundan mezun olduktan sonra taşındığı New Yorkta yolu yalnız bir yazarla kesişen Lilianın hikayesini anlatıyor. Miskin ama sevimli bir genç olan Lilian, hayatta istediklerini almak için erkekleri kullanmaya alışıktır. Ancak bir gün işleri fazla ileriye götürünce yeni taşındığı New Yorkta kendi başının çaresine bakmak zorunda kalır. Bu noktada Lilianın yolu inzivada yaşayan başarılı yazar Julia Price ile kesişir. Julia, yemek ve temizlik yapması karşılığında Liliana evinin bir odasını kiralar. Elbette bu iki ilginç karakter kısa süre içinde karşı karşıya gelir. Ancak yüz yüze konuşmak yerine birbirlerine bıraktıkları notlarla tartışmayı yürütmeyi tercih ederler. Karşılıklı bırakılan bu notlar, zamanla iki kadının yakınlaşmasını sağlar."} +{"text":"Peter yıllar önce bir hastalıktan dolayı eşini kaybetmiş bir boşanma avukatıdır ve Julie adında bir kızı vardır. Kendisi de üniversite için uzaklara gidecek olan Julie, annesi öldüğünden beri kimseyle görüşmeyen ve randevuya çıkmayan babasının yalnız kalmasını istemediği için onu hayatına birilerini alma konusunda ikna etmeye çalışır. Bu sürecin başlamasını sağlamak için babasına online bir randevu sitesinde bir hesap açar. Alexis adında çok güzel ve zeki bir kadın babasına yazmasına rağmen babası yine istemediğini söyleyince, Julie Alexis ile internet sitesi üzerinden konuşur ve babasına gizlice bir randevu ayarlar. Randevuları çok güzel geçen çiftin bir anda çok samimi olmasından rahatsız olan ve Alexisin davranışlarını garip bulan Julie, Alexisden şüphelenmeye başlar ve bu şüphelerinin altını doldurmak için bazı araştırmalar yapmaya başlar."} +{"text":"1919'da Weimarda kurulan ve güzel sanatlar ile el sanatlarını bir araya getirerek endüstriye hizmet edecek yeni bir estetik yaratmaya çalışan Bauhaus okulu, yirminci yüzyılın tartışmasız en önemli sanat, tasarım ve mimarlık okuluydu. Bugün bir referans olarak kabul edilen Bauhaus, kübik binaların ve çelik tüp sandalyelerin çok ötesine geçmiştir. Okulun öğretim kadrosu arasında Wassily Kandinsky, Lyonel Feininger, Paul Klee ve Oskar Schlemmer gibi ünlü sanatçılar ve Walter Gropius ve Mies van der Rohe gibi tanınmış mimarlar vardı. Film Bauhausun 1. Dünya Savaşı sonrasında atılan temellerine ve yarattığı devrimsel etkiye göz atıyor. Okulun Nazi Almanyası döneminde kapanışının ve bazı üyeleri arasındaki gizli siyasi ittifakın gerçek hikayesi, okulun mezunlarının aktardığı bilgiler ve okulun eski öğretim üyelerinin vizyonunu ortaya koyan arşiv malzemeleri aracılığıyla anlatmaktadır."} +{"text":"Yabancılaşma ve arzuyla ilgili ilham verici bu dram, aşk ve yalnızlık üzerine melankolik bir meditasyon... Kısa bir süre önce eşcinselliğini kabullenen 17 yaşındaki Gerardo sevgilisi Brunodan ayrılmıştır. Gerardo kendisini Mexico Citynin sokaklarında anlamsızca gezerken bulur. Dolaştıkça, benzerlikler ona işkence eder: Gördüğü her vücut, şimdi hayallerinde onunla olan sevgilisiyle ilgili anılarını canlandırmaktadır. Ancak hayalleri acısını hafifletmez, kendini tatmin ederek de rahatlayamaz. Başkalarıyla girdiği kısa süreli ilişkiler de kaybının acısını azaltmaz. Bruno artık onu terk ettiğine göre, Gerardo biten aşklarından geriye kalanları kendisine saklamaya kararlıdır, ancak bu gökyüzünden geçen bulutları yakalamaya benzemektedir. Gerardonun tek tesellisi çöpte bulduğu bir mektuptur, ve mektubun kendisiyle alakası olmadığı gerçeğini kabul etmez. Gerardonun acısı onu çevresindeki gerçeklere karşı kayıtsız hale getirmiştir. Çok geçmeden, başkalarını kendi yaralanmış, yıkılmış egosunun yansımaları gibi görmeye başlar. Başkalarının ilişkileri, fikirleri onu hiç ilgilendirmez ve arkadaşları bile gözünü açmayı beceremez..."} +{"text":"Katniss Everdeen'in distopik ve bir o kadar da despotik dünyada geçen hayatta kalma hikayesi, serinin ikinci filminde de devam ediyor. Katniss ve yoldaşı Peeta 74. Açlık Oyunları'nı kazandıktan sonra sorunsuz bir şekilde evlerine dönmeyi başarırlar. Ancak bu galibiyet her şeyden önce Zafer Tutu yapmalarını gerektirmektedir. Her bölgeyi ayrı ayrı ziyaret ettikleri bu yolculuk sırasında Katniss, büyük bir ayaklanmanın ilk işaretlerine şahit olur. Başkaldırmanın ilk ipuçlarını gören Başkan Snow ise direnişi engelleyecek çareler aramaya başlar. Yeni Açlık Oyunları ile ilgili beklenmedik 'sürprizler' tasarlayan Snow 75. yılını kutlayacak Açlık Oyunları'nda, 25 yılda bir düzenlenen Çeyrek Asır Oyunları'nın üçüncüsünün yapılacağını duyuracaktır. Galibiyetinin tadına dahi varamadan yeni bir hayatta kalma mücadelesine sürüklenen Katniss bu kez Açlık Oyunları'nın en yeteneklileri ve zekileri arasında hayatta kalmak için savaşacaktır."} +{"text":"Görsel açıdan çarpıcı bu dönem dramı 18. yüzyılda yaşamış Polonyalı bir gizemci olan ve kendisinin mesih olduğuna inanan Polonyalı mistik Jacob Frankın hayatını konu almaktadır. Frankin benzersiz inancı Hıristiyanlık ve Museviliğin çeşitli unsurlarını bir araya getiriyordu, Frank ise insanları iyileştirip onlara ölümsüzlük bahşedebildiğini iddia ediyordu. Yahudi otoritelerinin Franki kafir ilan etmesinden sonra, uzun yıllar hapishanede kalmış, daha sonra ise Viyanada yaşamak için Polonyayı terk etmişti. Frankin hayatına ve yaşadığı döneme dair entrika ve komployla dolu bu inceleme, Frankin eski müridi Golinski ve Viyana sarayı müfettişi Kleinin gözünden anlatılıyor. Golinski Viyanada Frank hakkındaki soruşturmanın başlamasına ön ayak olduğunda, Klein temel bir noktayı gözden kaçırmaktadır Frank ve kızı Avusturya İmparatoru II. Joseph ile sıkı bir ilişki içerisindedir. Her iki adam da, dikkatlerini Frankçiler dışında başka yönlere odaklamak durumunda kalır. Güç ve yozlaşma üzerine yapılmış bu pürüzsüz ve sade eser, yazar/yönetmen Adrian Panekin başarı kazanan, ilk uzun metrajlı filmi."} +{"text":"Müzik filmleri genellikle müzisyenleri performanslarının ve turlarının doruğunda gösterirler. Böylece, onların insani yanlarını anlatırken bir yandan da iyice tanrısallaştırırlar. Bu film, bu açıdan çok farklı çünkü, Devendra Banhart, Joanna Newsom ve Vetiver gibi, günümüzün önemli folk müziyenlerini kariyerlerinin ilk zamanlarında, henüz ünlü olmanın eşiğindeyken gösteriyor. Küçük barlarda ve galerilerde başlıyorlar; turne ilerledikçe izleyici sayıları da artıyor. Biz de, müzik tarihinin az görülmüş önemli bir kesitine şahit oluyormuşuz gibi hissediyoruz. Kendisi de müzisyen olan ve ara sıra Banhart ile birlikte çalan yönetmen Kevin Barker, bu süreci dışarıdan bir gözle değil de grubun bir parçası olarak filme alıyor. Böylece filmin samimi, sade ve büyülü havasını iyice güçlendiriyor."} +{"text":"Efsane yazar W. G. Sebaldin ayak izlerinde bir yürüyüşe ne dersiniz?Sabır, W. G. Sebald'in 'Satürn'ün Halkaları' adlı kitabının izinde yapılan bir yolculuk olarak tanımlanabilir. Bu belge-anlatı, bir yanıyla Sebald'in kitap boyunca Suffolk'ta yaptığı yürüyüşleri yankılıyor, diğer yandan, bu yürüyüşlere eşlik eden siyah beyaz görüntüler her seferinde görme ufkumuza yeni bir halka ekliyor. Böylece okuma fikrinin kendisi, oldukça mahrem bir bakma sürecine dönüşüyor. Bir başka izlek de Adam Phillips, Robert MacFarlane, Rick Moody ve Tacita Dean gibi farklı alanlardan Sebald hayranlarının yazarı algılama biçimlerini takip ediyor. Ödüllü yönetmen Grant Gee'nin filmi, tıpkı Sebald'in kitapları gibi sınıflandırılması güç ve bağımlılık yaratan bir şey olmuş: Bir yazarın, bir kitabın, metinsel hazzın peşinde yapılan bir yolculuğun görsel izdüşümü."} +{"text":"Sinemacının kapısına gelenlere yakından bir bakış, çöp toplayıcıların, hizmetçilerin, sipariş dağıtıcıların, güvenlik görevlilerinin - Bombay şehrinde orta ve yüksek sınıfın hayatlarını daha konforlu rahat hale getirmek için zor şartlar altında uzun saatler boyunca çalışan herkesin paralel dünyasına bir giriş yoluna dönüşür. Bu hizmet ve emtia tedarikçileri çoğu kez isimsiz ve meçhul olarak kalırlar. Hizmetlerinin tadını çıkaranlar gibi, onların da çoğu göçmendir, fakat buradaki varlıkları memleketlerindeki karın doyurma seçeneklerinin yokluğundan dolayı daha katı bir biçimde tanımlanmıştır. Başka hiçbir şey böylesine adaletsiz ve zorlu iş koşullarına katlanmalarını açıklayamaz. Film, sinemacının yaşadığı sitedeki çeşitli yaşamların kesişmesini inceliyor, bu mikrokozmozdan milyonlarca insanın nasıl çalıştığı, etkileşim içine girdiği ve umursamaz, bazen düşmanca olan bir megaşehirde daha sağlam bir tutunma noktası için nasıl çabaladığına dair bir algı çıkarımsıyor."} +{"text":"Bu dehşet verici sabahın öncesinde, bir insanın son nefesini alıp, ceplerine doldurduğu şu dakikada, tüm düzen değişti; SUR onun için üflendi, geri sayım başladı, hayat tetiğin ucuna bağlandı İsimsiz adam, diğer isimsiz adamla ve son isimsiz adamla birlikte, bu gece hayatta kalmak için hiçbir çaba harcamayacak. Sadece yeni bir insan tanıyacaksınız; ayrı tutulmuş ve istisna. İşte bu, bir intikam değilse, hiçbir şeydir. Katıldığı Festivaller Anatolian Film Fest 2011 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması Uluslararası İkinci El Kısa Film Festivali Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali Los Angeles Türk Filmleri Festivali Akbank 8. Kısa Film 12. Uluslararası Kısa-ca Film Festivali"} +{"text":"Küçük bir şehrin yoksul ama vakur yurttaşları önemli yaşlı bir hanımın ziyarete geleceğini duyunca heyecanlanırlar. Hanımefendinin Dünya Bankasından daha zengin olduğunu duymuşlardır. Acaba şehrin kalkınmasına yardımcı olacak mıdır? Ancak ellerinden geldiğince ikramlar ve methiyelerle karşıladıkları misafir yüreğinde sönmemiş eski bir acının intikamını almak için gelmiştir ve halkı hayrete düşüren bir şart ileri sürer. Kinayeli bir ahlak dersi havasında gelişen hikaye birden olmadık ufuklara doğru yol alır. Perdedeki kahramanların açmazları, seyirciyi de bilinmez bir vicdan muhasebesine sürükler. Göz alıcı ama hayali Afrika dekorları ve giysileriyle sunulan bu kıssanın en şaşırtıcı taraflarından biri, bir Avrupa tiyatro eserinden uyarlama olması. Konu İsviçreli oyun yazarı Friedrich Dürrenmattin Yaşlı Hanımın Ziyareti adlı oyunundan alınmış. Oyunun Bertolt Brechtçi üslubuna ve varoluşçu sorunlarına sanki günümüzün kalkınma konusunu deşen yeni bir katman ilave edilmiştir. İhtişamlı görüntüleri seyrederken bunları kestirmeye imkan yok; Afrikanın en orijinal yönetmenlerinden birinin en büyük filmidir bu."} +{"text":"Dünyanın liderleri, eşleri, çocukları, danışmanları ve düşmanları tarafından samimi replikler vasıtasıyla anlatılan sırlar, fedakarlıklar, pişmanlıklar ve gücün bedeli, katiller, teröristler, yalancılar ve hırsızlar olarak anılan bu kişiler; savaşları başlattılar, düşmanları ile acımasızca anlaştılar ve sokaklardaki kanın sorumlusu oldular. Bu belgesel serisinin ilk iki filmi Yasser Arafat ve Shimon Peresi ele almakta ve liderliğin gerçek doğasına daha önce rastlanmamış şekilde göz atmaktadır. Bu filmde; onları neyin değiştirdiğini, barışa götürdüğünü, nerede başarılı ve nerede başarısız olduklarını keşfediyoruz. 1. Film - Yasser Arafat: Suha Arafat, kocasının ölümünden bu yana yaptığı ilk özel röportajında; Filistinli Liderin ödediği bedelin yanı sıra yolsuzluk iddiaları, terörizm, ölümüne dair etrafta dönen anlaşmazlıklar ve daha fazlası hakkında gerçekleri açıklamaktadır."} +{"text":"1. Bölüm: Bay D'Oyly Carte, Bay Gilbert'I Bay Sullivan'a takdim eder. Birlikte bir komik opera yazacaklarını ummaktadır. İki adam bu fikri pek de hevesle karşılamazlar, fakat gene de HMS Pinafore başarıyla sahnelenir. 2. Bölüm: HMS Pinafore, Bay Gilbert ve Bay Sullivan'a ün kazandırır ve Bay Oyly Carte başka operalar yazmaları için iki adamı destekler. Bunların arasında \"Mikado\" vardır. 3. Bölüm: \"Mikado\", Sullivan'a ün, servet, hayranlar ve şövalyelik kazandırır. Ancak iki adamın işbirliğinde kıskançlık ve ayrılık ortaya çıkar. 4. Bölüm: bay Carte artık çalışmalardan yorulmuştur. Neyi feda ettiklerini anlayan ve barış yapmak isteyen Bay Gilbert ve Bay Sullivan yen bir opera yazmak üzere anlaşırlar. Ancak Bay Sullivan'a stres çok fazla gelir. 5. Bölüm: 14 opera ve 25 yıllık kavgalı dövüşlü ilişkilerden sonra artık Bay Gilbert, Bay Sullivan ve Bay Carte birbirlerine ve yaptıkları işe karşı saygı duymayı öğrenirler."} +{"text":"Romanya sinemasından çarpıcı bir örnek. Boşanmış bir babanın 5 yaşındaki kızını iki günlüğüne annesinden alıp deniz kenarına tatile götürme hikayesi olarak başlayan film nerede ise bir üçüncü sayfa hikayesi olarak sona ererken özellikle ikinci yarısında seyredeni nefessiz bırakıyor. Tüm oyuncuların ama özellikle babayı canlandıran Serban Pavlunun müthiş oyunu ile daha da değerlenen film çağdaş dünyanın sıradan bir gerçeği olan parçalanmış ailelerden birini mercek altına alıyor ve görüşme zamanlarının mahkemelerde matematiksel olarak belirlendiği hayatların altını deşiyor bir bakıma. Büyük bir kısmı tek bir mekanda ve bir evin içinde geçen filmin bu derece dinamik bir görüntü verebilmesi ve üstelik bu görüntünün en ufak bir yapaylık veya müdahele içermeyen bir hava taşıyabilmesinin arkasında senaryo ve gerçekçiliği ile parmak ısırtacak diyaloglar, Judenin mizansen anlayışı, kurgu ve elbette oyunculuklar var. Bir noktadan sonra kontrolünü kaybeden ve Pavlunun göz yaşartacak denli başarılı performansı ile hayat verdiği baba karakterinin çaresizlik içinde neden olduğu olaylar özellikle son yarım saatte seyredeni o denli içine alıyor ki hafif bir komedi/dram karışımı olarak başlayan filmin sonradan bu kadar sert bir içeriğe bürünmesinde inandırıcılık açısından en ufak bir eksiklik hissettirmiyor. Üstelik bu değişim birdenbire olmuyor aslında; daha başlarda adamın kendi ailesi ile olan sahnesinden başlayarak sertliği yavaş yavaş ilerleten bir dürüstlüğü var filmin. Bir aile dramı ama ne müthiş bir dram!"} +{"text":"Luffy, Nami ve Zoro denizin ortasında açlıkla mücadele ederken, bu da yetmezmiş gibi aniden sandallarına nereden geldiği belli olmayan bir top mermisi düşmüş ardından dev bir deniz canavarının saldırısına uğramışlardır. Nami deniz canavarı tarafından kaçırılırken, Luffy ve Zoro da denizin dibini boylamıştır. İki arkadaş düştükleri adada Medaka adlı bir kız ve onun büyükbabası sayesinde karınlarını doyurmuştur. Fakat bir zamanlar barış dolu olan bu adanın düzeni, bir süre önce zalim korsan Ganzack ve adamlarının gelişiyle son bulmuştur. Ganzack, aralarında Medakanın babasının da bulunduğu tüm erkekleri kaçırmıştır ve onları adada zorla çalıştırmaktadır. Ada halkıyla birlikte Medaka'nın babasını kurtarma görevi artık Luffy ve dostlarına düşmüştür."} +{"text":"Yazar ve yönetmen Atiq Rahimi, ödüllü filmiYeryüzü ve Küllerden sekiz yıl sonra yeniden sinemaya dönüyor. Afganistanın Oscar adayı olan film, yönetmenin çok satan romanından uyarlanmış. Afganistanda ya da savaşla yerle bir olmuş herhangi bir ülkede herhangi bir yerdeyiz... Otuzlarında güzel bir kadın, yıkık dökük bir odada felçli kocasına bakmaktadır. Bir gün suskun kocasına tek yönlü bir itirafta bulunmaya başlar; çocukluğunu, sıkıntılarını, hayal kırıklıklarını, yalnızlığını, hayallerini, isteklerini anlatır. Kocası sessizce onu dinlerken bilmeden kadının \"sabır taşı\" olur, onu mutsuzluktan, acıdan, eziyetten koruyan... Fakat kadın asıl benliğini, daha sonra tanışacağı genç bir askerde bulacaktır. Rahimi, Sabır Taşını 2005te 25 yaşındayken kocası tarafından öldürülen Afgan kadın şair Nadya Encuman anısına yazmış: \"Afgan kadınları hakkında hep aynı söylemleri duymaktan bıkmıştım, ezilen, kurban olan kadınlar. Oysa Afganistana gittiğimde son derece dirayetli kadınlarla tanıştım.\""} +{"text":"Kadim bilgi ve çağcıl bilimden yola çıkan Toprağın Senfonisi, toprak dediğimiz mucizevi varlığı, sanatsal bir bakışla keşfe koyuluyor. Toprak, su, atmosfer, bitkiler ve hayvanlar arasındaki iç içe geçmiş ilişkileri ve bir diğerine bağlılığı kavradıkça; bu değerli varlığın karmaşık ve devingen tabiatını daha da takdir ediyoruz. Toprağın Senfonisi ayrıca, toprakla olan beşeri ilişkimizi, bu bağlamda toprağın tarım amaçlı kullanımı ve tahribatını, ormansızlaşma ve kalkınmayı, ve günümüzün en çetin çevresel sorunlarının çözümünde toprağın üstleneceği kilit rol konusunda yürütülen en son bilimsel araştırmaları ele alıyor. Saygın bilimcilerin, faal çiftçilerin ve besicilerin de katkılarıyla dört kıtada çekilen Toprağın Senfonisi; sağlıklı toprağın, sağlıklı bir gezegende sağlıklı insanları besleyen sağlıklı bitkilerin yetiştirilmesindeki işlevine, etkileyici bir sunumla dikkat"} +{"text":"Geoffrey Burton, Massachusetts Üniversitesi'nde genetik alanında yaptığı başarılı çalışmalarla ün kazanmıştır. Yıllar boyu genetik mutasyon sonucu meydana gelen, çok nadir gözlenen bir hastalığa çare arama çabasıyla koşmasına rağmen, bir türlü aradığı cevaba ulaşamaz. Daha sonra eski stajyeri Rebekka Fiedler'ın ikna girişimleri sonucu Almanya'daki bir araştırma enstitüsünde göreve başlar. Burada üstleneceği rol, iyileşme sürecini hızlandırma özelliğine sahip bir gen araştırmasında diğer bilim adamlarına yol göstermek olacaktır. Fakat işler umulduğu gibi gitmez ve kısa süre sonra Geoffrey, kendisini şüpheye düşüren bulguları açıklığa kavuşturma telaşına kapılır. Öte yandan, yıllar boyu etkisinden kurtulamadığı, onda bir saplantı haline gelen hastalığa karşı aradığı çözümü bulmaya çok yakın olduğunu, belki de bu koşuşturma esnasında anlayacaktır."} +{"text":"Professör Henry Jarrod, balmumu heykelleri canlı gibi görünen, gerçek bir artisttir. Marie Antoinette, Joan of Arc gibi tarihi tablolarda uzmanlaşmıştır. İş ortağı Matthew Burke, yatırımının geri dönmesi için Jarrod'u dehşet odası gibi daha korkunç sergiler açması yönünde sıkıştırır. Jarrod bunu reddedince, sigorta parasını alabilmek umuduyla Jarrod'un tüm güzel eserlerinin de içinde olduğu mekanı ateşe verir. Jarrod'un yangında öldüğü düşünülür, fakat 18 ay kadar sonra beklenmedik bir şekilde, yeni bir sergi açarak ortaya çıkar. Bu sefer, eserleri ölümü çağrıştırmaktadır, fakat daha en değerli eseri olan Marie Antoniette'nin yenisini yapmamıştır. Yeni asistanının güzel arkadaşı Sue Allen'la karşılaşınca, mükemmel modeli bulduğunu farkeder; ancakkimse tarafından bilinmeyen şudur ki Jarrod'unbalmumu heykellerini yapmasının çok farklı bir yöntemi vardır."} +{"text":"1972 yılında Charles Bronsonun duygusuz, soğukkanlı ve ultra profesyonel bir kiralık katili canladırdığı klasik bir kiralık katil filmi olan The Mechanic, yönetmen Simon West tarafından remakelenip tekrar piyasaya sunuluyor. Mekanik, uluslararası boyuttaki bir yeraltı ögütlenmesinin, muhbirler ve olası düşmanlarını yok eden suikastçılarına verilen isimdir. Arthur Bishop eli çabuk ve temiz ve profesyonelce iş çıkaran bir mekaniktir. Öyle ki örgütle arasında ki bir numaralı arabulucu olan menejeri Koca Harryi dahi yoketmekten çekinmez. Baba yadigarı mesleğini sürdürürken, müebbet yalnız olmanın üzerine getirdiği psikolojik yükü ise olanca gücüyle sırtlamaya çalışmaktadır. İç çalkantıları ile boğuşurken Harrynin doyumsuz ve soğukkanlı oğlu Steve ile aralarında ilginç bir ortaklık doğar."} +{"text":"9 Nisan 1948'de Yahudi askerler Filistinlilerin Deir Yassin köyüne girdiler ve 100'den fazla insanı katlettiler. Kısa bir süre sonra köyün kalıntıları üzerine bir akıl hastanesi inşa edildi. Bu hastaneye ilk kabul edilen hastalar soykırımdan kurtarılmış Yahudiler oldu. Bir efsaneye göre soykırımdan kurtulanlar, Filistin köyünün hayaletleriyle bağlantı kurabiliyorlardı. Bağışlamak 20 yaşında İsrailli Amerikalı David Adler'in hikayesini anlatıyor. David Amerika'dan İsrail'e taşınmaya ve İsrail ordusuna katılmaya karar verir. Kaderinde, Filistin köyü Deir Yassin'in kalıntıları üzerine inşa edilmiş olan akıl hastanesine düşmek vardır. Hastaneye düşmesine sebep olan olaylar zincirini film boyunca David'in hayatındaki olaylara geri dönüşlerle izleriz. On yaşındaki küçük kızın hayaleti, David'i ve kendi huzursuz ruhunu özgür kılacak sırrı bilen tek kişidir."} +{"text":"Güneş, Duygu, Aslı ve Yasemin fantastik bir konusu olan bir filmin senaryosunu yazmak için ormandaki bir av evine giderler. Mekanın ruhunu keşfetmeye çalıştıklarında tahmin etmedikleri olaylar da ardarda gelecektir. Falcı bir kadından duydukları Gulyabani efsanesini başta onlara boş gelse de yaşadıkları olaylarla o bölgedeki Gulyabani'yi uyandırdıklarını fark edeceklerdir... İlk uzun metrajlı işi \"Bu Son Olsun\" filmiyle adını daha geniş çevrelere duyuran Orçun Benli, 2013'te bu sefer korku türünde yeni bir proje ile geri dönüyor. \"Korkarsan, gelir...\" alt başlığı ile lanse edilen Gulyabani filmi Türk korku sinemasına yeni bir bakış getirme amacında. Filmin senaristliğini ise Orçun Benli ile beraber Alptekin Öztürk üstlenirken, oyuncu kadrosunda başrolleri Deniz Uğur, Melike Öcalan, Ceyda Ateş ve Didem Balçın paylaşıyor."} +{"text":"Alan Berliner için en güzel ses adının tınısıdır. Bu ad üstünde özel hakları olmaması garip gelir ona, sonuçta aynı ada sahip başkaları da vardır. Peki, Alan Berliner kimdir o zaman? Görünen o ki Allen ve Alain olarak da yazılan Alan, farklı hayatları olan farklı adamlara götürüyor bizi. Alan Berliner için yaşadığı bu farkındalık, kimlik ve adlar yoluyla kurulan bağları esprili bir biçimde yeniden kurmanın başlangıcıdır. Film alternatif film başlıkları ve yönetmenin adıyla yapılan anagramlarla açılır. Berliner, aynı ad sendromunun klasik semptomlarını arkasında bırakmak için adaşlarından bazılarına yazar ve buluşmalarını önerir. Katılımcılara adlarının filmin jeneriğinde görüneceğine dair söz veren Berlinerın 12 adaşı kararlaştırılmış Alan Berliner Gününde toplanırlar. Kibarca kendilerini tanıtırlar ve tek ortak noktalarının adları olmadığının farkına varırlar."} +{"text":"Çinde kuşaklararası ilişkilerin tarihçisi olarak tanınan yönetmen Zhang Yang, bir huzur evinde birlikte yaşayan, hepsi 70lerinde, 80lerinde bir grup zapt olunmaz yaşlı vatandaşın öyküsünü anlattığı yürek ısıtan filminde, bizi yaşlı insanların dünyasına ve kuşaklar arasındaki yabancılaşmaya götürüyor. Yaşlılar, aralarından birinin televizyondaki bir oyunculuk yarışmasına katılmalarını önermesiyle harekete geçerler. Bazılarının ciddi hastalıkları vardır, bazıları hafif bunamıştır, bazıları da evlatları tarafından terk edilmiştir ama hepsinin bulaşıcı bir çekiciliği ve enerjisi vardır. Uzakta, deniz kıyısındaki bir kentte gerçekleştirilecek olan yarışmaya katılma kararı alırlar çabucak. Oyunculuk eğitimi almamışlardır, fakat bu işe yüreklerini koyarlar. Ama huzurevinin müdürü onlara izin vermez, herhangi birinin zarar görmesinden sorumlu olmak istememektedir. Gözü pek yaşlılarımız, ipleri ele geçirip, bir otobüs satın alarak, gizlice hayatlarının yolculuğuna çıkmak zorundadırlar. Yolda, hayallerinin gerçekleşebileceğini görmeye başlarlar ve hayatlarında eksik olan huzur ve mutluluğu bulurlar. Profesyoneller gibi yarışmaya tam zamanında yetişirler, ömürlerinde bir kez gösterdikleri bir performansla jürinin de seyircilerin de gönüllerini kazanır, aileleriyle ve birbirleriyle olan sorunlarını çözerler. Hayallerini gerçekleştirmiş olarak yolculuklarının sonuna gelmek üzeredirler, geriye tek bir adım atmak kalmıştır. Kaynak: Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"Arkadaşlıkları çok eskiye dayanan genç kızlar arkadaşları evlenmeden önce sürpriz bir gezi planlamıştır. Christine, Claire, Olivia ve Barbara karavan ile eğlenceli bir yolculuğa çıkmıştır. Sonunda düğüne yetişmeleri için dönme vakti gelir. Geri dönüş yolcuğuna başlayan genç kız grubu yolda tek başına yürüyen kadın şerif ile karşılaşır. İlk başlarda karavana almakta tereddüt etseler de polis olduğu için güvenirler. Arabasının bozulduğunu söyleyerek kendisini bir sonraki kasabaya bırakmasını ister. Genç kızlar şerifi bir sonraki kasabaya bırakmayı kabul ederek karavana alırlar. Yollarına devam edecekleri sırada karavan arızalanır. Neler olup bittiğini öğrenmek için aşağı indiklerinde şerif karavanın motorunun arıza yaptığını söyler. Bunun için kasabaya gitmeleri gerektiğini söyleyerek kendisi ile iki kişinin gelmesini ister..."} +{"text":"Bol ödüllü bir film olan Hayatın Gölgesi, Bengaldeş sinemasından birdrama. Rani Ghat Bengaldeşte küçük bir köydür. Köy halkı, ağaç altında yaşayan sağır bir kadın olan Shokhi Babinin hamile olduğunu öğrendiklerinde şaşkınlığa uğrarlar. Kimse çocuğun babasının kim olduğunu bilmez. Bir kız çocuğu doğurduktan üç yıl sonra Shokhi hayatını kaybeder. Orta yaşlı bir dul olan Moyra, Falani isimli küçük kızın sorumluluğunu üstlenir. Falani genç bir kız olduğunda Moyranın çayhanesinde çalışmaya başlar ve genç bir otobüs şoförü olan Kashuya aşık olur. Ancak delikanlının babası Abul gençlerin evlenmesine hararetle karşı çıkar. Herkes Abulun bu inatçılığı karşısında şaşırır. Abulun sırrı nedir? Hayatın Gölgesi, bir aşk hikayesi anlatırken aynı zamanda nehir kenarlarında toplanıp hayatlarını kazanmaya çalışan Bengallilerin hayatını da gösteriyor"} +{"text":"Film, doğmamış çocuğunun kendisine musallat olduğunu iddia eden bir kadının gerçek hikayesinden esinlenilmiştir. Filmin orjinal isminde geçen 2002 rakamı, yakın zaman önce bir Bangkok tapınağında keşfedilen, kürtaj yapılmış fetusların sayısını ifade eder... Ailenin küçük kızı Yaimai tek başına oynayıp konuşmaktadır. Kiminle konuştuğu sorulduğunda kardeşimle cevabını verir. Yaimai'nin bir kardeş istediğini düşünen aile fazla aldırış etmez. Bir gün alışveriş sırasında Yaimai kaybolur. Annesi onu aramaya çıkar. Yaimai cesetlerin fırında yakıldığı tenha bir yere gelmiştir. Annesi Yaimai'yi bularak eve götürür. Fakat küçük kızda bir farklılık vardır. Kendi kendine konuşan kıza kiminle konuştuğunu sorup yine kardeşimle cevabını alır. Nerede diye sorduğunda ise sırt çantamda cevabını verir. Annesi sırt çantasını açar ve dehşete düşer. Doğmadan hayatına son verilen bebek, ona bunu yapanlardan intikam almak için geri dönmüştür..."} +{"text":"Zorunlu bir yolculuk en garip aile bağlarını bir araya getirir. Bir adam, nişanslısını, huysuz kızını, eski karısını ve huysuz kızını alarak yola çıkar. Hava şartları yolda kötüleşmeye başlar ve sel suları yüzünden Kolombiya'nın Medellin şehrindeki ıssız bir yolda oldukça kötü bir kaza geçirirler. Aralarında yaralananlar da olur. Yardım ararken etraflarına bakarak kuş uçmaz kervan geçmez yerde yaşam belirtisine en yakın olduklarını düşündükleri yöne doğru ilerlemeye karar verirler. Ve karşılarına yaşlı bir adamın işlettiği eski bir motel çıkar. İçeriyi gezerlerken, yaşlı adam farkına varmadan, bodrum katına kilitlenmiş bir kıza rastlarlar. Kızın yardım çağrılarına kulak vererek onu oradan çıkarırlar. Ancak özgürlüğüne kavuşturdukları kız düşündükleri gibi yardıma muhtaç birisi değildir hatta oldukça tehlikelidir."} +{"text":"Yasmina Khadranın Türkçe dahil 40 dile çevrilen ve dünya çapında çok satan kitabı Saldırıdan uyarlanan film, İsrailli Arap doktor Eminin karısı hakkındaki gerçeği keşfetmesini anlatıyor. Emin kendi kurduğu dünyasında mutlu, başarılı bir kariyeri olan, eşini çok seven bir doktordur. Tel Avivde ailesine ve köklerine uzak ama hoşnut olduğu bir hayat yaşar. Bir gün bir restoranda patlayan bir bombayla hayatı alt üst olur. Restorana bir intihar saldırısı düzenlenmiştir ve polis hemen Eminin karısından şüphelenmiştir. Emin başta böyle bir şeyin mümkün olabileceğine inanmaz. Herkesin cani olarak gördüğü karısını temize çıkarmak için kendi araştırmasını yapar, ancak peşinden gittiği gerçekler yüzüne çarptıkça devam etmesi gittikçe zorlaşır. \"İnkar Ortadoğunun dört bir yanında, her iki tarafta da rastlanan bir şey. Hedefimiz herhangi bir tarafı memnun etmek değil, hikayemizi olabildiğince sade ve gerçekçi bir şekilde aktarabilmekti.\" - Ziad Doueiri"} +{"text":"1958 ilkbaharında 21 yaşındaki Rose Pamphyle babasıyla yaşamaktadır. Dul olan babası Normandiya'da küçük bir dükkan işletmektedir. Oto tamircinin oğluyla evlenmesi gereken Rose bir ev kadını olarak geçirmesi gereken kaderine adım atacaktır. Fakat Rose bu hayatı istememektedir. Lisieux'ye gider ve orada karizmatik bir sigorta şirketi patronu olan 36 yaşındaki Louis Echard'ın yanında bir sekreterlik poziyonu için başvurur. Pozisyon için görüşme tam bir fiyaskodur. Fakat Rose'un bir yeteneği vardır, inanılmaz bir hızda daktilo kullanmaktadır. Genç kadın, Louis'nin içinde yatan sporcuyu uyandırır, ve eğer işi istiyorsa hızlı daktilo kullanma yarışmasına katılmak zorundadır. Yapmak zorunda olduğu tüm fedakarlıklara rağmen, Louis bu kızı ülkenin en hızlı daktilo kullanan kızı yapmaya kararlıdır. Fakat spor aşkı kısaca aşk dediğimiz şeyle pekte iyi anlaşmamaktadır..."} +{"text":"Unasaka bölgesinde bahar zamanı. Kaleyi çevreleyen duvarların içerisindeki alan, açan kiraz çiçeklerinin sevincini yaşayan genç kızlarla dolup taşmaktadır. Kiraz çiçeklerinden büyülenmiş olan Ito, aniden genç bir samuray olan Eguchi Magoshiro ile karşılaşır. Ito, babası tarafından kılıç kullanma konusunda eğitilmiştir ve Magoshironun devam ettiği dövüş okulundaki en iyi öğrencileri ardı ardına yendiği söylenmektedir. Magoshironun Itoyu düelloya davet edeceği zaman yaklaşmaktadır. Ito, yetenekli bir kılıç ustası olduğu kadar nazik de olan dan hoşlanarak büyümüştür ancak Itonun babası Itoyla nişanlanması için Saisukeyi uygun görmektedir. Bu arada nişan konuşmaları Magoshironun kulağına gider. Erkeklerle kötü tecrübeler yaşadığı bilinen ve oldukça serbest davranışlı olan Kayo, Itodan daha deneyimlidir. Kayo ile nişanlanmak Magoshironun ailesinin statüsünü yükseltecektir ve eğer bu durum Magoshiroyu mutlu edecekse Ito da bunu dilemektedir. Ancak Ito, Kayoyu birlikte ilişki yaşadıkları söylenen ve bir samuray olan Fujii Kageyu ile yakalar. Bir yıl sonra Itonun umudu acımasızca dağılmıştır"} +{"text":"Gold's Gym'den Venice Beach California'ya kadar amatör ve profesyonel vücutçuların 1975 Mr. Olympia yarışmasına hazırlıklarının detaylarıyla birlikte ele alındığı bu belgeselde 5 kez ard arda Mr. Oympia şampiyonu olan Arnold Schwarzenegger, rakipleri Serge Nubret ve daha çok genç olan Lou Ferrigno'yu 1975 Mr. Oympia'da bir kez daha geçip şampiyon oluyor. Overall yarışmasında da karşısınıza çok yakın arkadaşı Franco Columbu çıkıyor ve onu da biraz zor da olsa geçerek overall şampiyonu oluyor. Film, Mr. Universe ve Mr. Olympia şampiyonlarının hayatlarından kısa kesitleri vücut geliştirme meraklılarına başarılı bir şekilde sunuyor. Franco Columbu'nun park etmiş arabayı elleriyle kaldırıp başka yere alması, sıcak su torbasını ağzıyla patlatması, Arnold ile Ferrigno arasındaki rekabetin tatlı ve sert şekilde yansıtılmasını izlemek bizlere keyif veriyor."} +{"text":"Disiplinli bir yüzücü olan Kuba, sevgilisi ve annesiyle birlikte yaşamaktadır. Ancak Mikal ile tanışınca tüm dengesini kaybeder. İlişkileri Kubayı Mikhala karşı daha önce hissetmediği duygularla baş etmeye doğru itince, kız arkadaşı Sylwie ile olan ilişkisinde sorunlar yaşamaya başlar. Sylwienin Kubayla yeni bir hayat kurma hayalleri suya düşerken Kuba da kimliğini ve gerçekte ne istediğini keşfeder ancak beklenmedik bir olay onu zor bir karara itecektir. Tomasz Wasilewskinin ikinci uzun metrajlı filmi Floating Skyscrapers, bu yıl Karlovy Vary East of the West yarışmasında en iyi film ödülünü aldı ve Tribeca Film Festivalinde izleyiciyle buluştu. Film aynı zamanda 50. Uluslararası Antalya Film Festivali'nin Uluslararası Yarışma Filmleri kategorisinde yer almaktadır."} +{"text":"Hayatındaki seçimleri Temmuz'u babası ile karşı karşıya getirir, maddi hiçbir destek beklemeksizin kendi hayatını yaşamak isteyen ve evinden ayrılan Temmuz, ruhunu meslek olarak seçtiği heykeltraşlıkla arındırır. Hayatını devam ettirmek için çocuk romanları için çizerlik yapan Temmuz'un hayatı, sevgilisinden aldığı bir e-mail ile allak bullak olur. Sevgilisi tarafından terk edildiğini öğrenen Temmuz aynı zamanda da işini kaybetmiştir. Hayatı ile yüzleşen Temmuz, dibe vurmuş, yaşama küsmüştür. İhsan ise, bedensel dezavantajı sebebiyle, hayatını annesine bağlı yaşamak zorunda genç bir adamdır. Gerçekleştiremeyeceği hayallerinin yanı sıra annesinin sırtında bir yük olmaktan da mutsuz olan İhsan'ın kurtuluşu ile ilgili tek bir fikri vardır. Ta ki Temmuz'la karşılaşana dek.. Temmuz ve İhsan hayatlarının çöküşünde, dibe vurdukları bir anda karşılaşır ve bu karşılaşma Temmuz'u hayatı, sanatı, umudu yeniden tanıyacağı, İhsan'ı ise hayata yeniden tutunacağı bir dostluğa, başlangıca sürükler. . Farklı iki yaşamın birleşmesine sebep olan bu tesadüfi buluşma Temmuz'u İstanbul'un hiç bilmediği bir köşesine ve hiç tanımadığı bir ailenin içine sokacaktır."} +{"text":"Jonathan Hock, Off the Rezde kameralarını Amerikanın unutulmuş mahallesi Kızılderili Bölgesine çeviriyor ve benzersiz bir aile dramına odaklanıyor. Shoni Schimmel, Oregondaki Umatilla Kızılderili Bölgesinde yaşayan bir lise öğrencisi ve yerel basket takımının yıldızıydı. Ardından Shoninin annesi Ceci Moses, Portlandda bir lise takımının koçluğu görevini üstlendi ve annesinin ve anneannesinin sözünü dinlemeyip, Shoni ve diğer yedi çocuğunu da yanında götürdü. Şimdi Shoninin lisedeki son yılı, ailenin en önemli yılı haline gelmiş durumda, çünkü anne-kız, Yerli Amerikalı kadınların Bölgenin dışında da şampiyon olabileceğini kanıtlamaya uğraşıyor. Bazı aileler, yetenek, zamanlama, karakter ve inanç sayesinde, yaşamlarını tümüyle değiştirebilecekleri bir noktaya ulaşabiliyor. Başarırlarsa, kendi halkları için bir gurur ve ilham kaynağı olabiliyor, bütün Amerikalıların hikayelerini fark etmesini sağlayabiliyorlar. Shoni ve ailesi bugün bu fırsata sahip, onların yaşamını konu alan film de gerçekten unutulmaz olmaya aday.Kaynak:Pera Film"} +{"text":"Ray Harryhausen hakkındaki kusursuz belgesel. Kendisiyle yapılan röportajlardan başka, beş yılı aşkın sürede çekilmiş, Vanessa Harryhausen, Tony Dalton, Randy Cook, Peter Jackson, Nick Park, Phil Tippet, Peter Lord, Terry Gilliam, Dennis Muren, Rick Baker, John Landis, Ken Ralston, Guillermo Del Toro, Jean-Pierre Jeunet, Robert Zemeckis, James Cameron, Steven Spielberg'in ve daha birçoklarının röportaj ve övgülerini içermektedir. İlk kez Ray ve kuruluş, Ray'in özel çalışmasının yanısıra modellerini içeren koleksiyonuna, sanat çalışmalarına, minyatürlere, kreasyonlarının çoğunu dizayn ettiği ve onları kurguladığı çalışma alanına emsali görülmemiş bir erişim sağladı. ayrıca belgesel LA garajının temizliği sırasında bulunan görülmemiş testlerin ve deneylerin görüntülerini de kullanacak. daha önce hiçbir belgeselde ray hakkında bu kadar çok görsel malzeme kullanılmamıştı. bu kusursuz yapım yalnızca onun eşsiz büyük bir parçasını göstermeyecek..."} +{"text":"Jenny oldukça uç noktalarda yaşayan, hayatı umursamayan, kendisi ile ve hayat ile dalga geçen oldukça dik kafalı birisidir. Jenny çok uzun vadeden beri yaşamış olduğu şehirden bunalarak aniden vermiş olduğu karar ile ağabeyi Jeffin yanına taşınmaya karar verir. Jenny gelmeden önce hayatındaki her şey huzur dolu olan abisi Jeff, Jenny geldikten sonra yaşamını aynı düzende devam ettirmek için bazı kararlar almak zorundadır. Jennyi kontrol altına almak zorunda olan Jeff bütün bunları yaparken oldukça zorlanacaktır. Bütün bu almış olduğu kararlar karşısında Jeffin karısı çılgına döner. Fakat Jeff, karısının Jennye anne şefkatiyle yardım elini uzatarak onu bu düştüğü umarsız hayat tarzından kurtulması için yardım elini uzatır."} +{"text":"Bir gün kız belli belirsiz Min Woonun rüyasına girer. Min Woonun rüyasıyla ilişkiye girdiği kızın kim olduğunun bulmasının yolu yoktur ve bunun için kafası da sakin değildir. Min Woonun hayatı çok cansız sürmekte, eşi Yeon Joo ona karşı gittikçe soğumakta ve sorunları gittikçe derinleşmektedir. Bu durumdan kaçınmaya çalışan Min Woo, Yeon Jooya ayak uydurmaya çalışır ve özgeçmişini yazmaya başlar. Da Eun, çiftin üniversiteden beri yakın bir arkadaşıdır. Tesadüfen Yeon Jooyu başka bir adamla bir yere giderken görür. Da Eun, Min Woonun yanında kalır ve ona destek olur çünkü Min Woo eşiyle olan tartışmaların göbeğinde çok yalnız görünmektedir ve hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya çalışır. Sonunda rüya gibi bir gece geçirirler. Rüyalarında paylaştıkları aşkla şimdi karşı karşıyadırlar..."} +{"text":"Bu yıl Berlin Film Festivali'nde Forum bölümünde gösterilen \"Asta Rahatsız\" özgün bir komedi. Yeni sergi projesi için finansal destek bulmakta zorlanan küratör Asta, Max Linz'in yönettiği filmin başkarakteri. Bir yandan sanat dünyasının iş ilişkilerine ve jargonuna uyum sağlamaya, diğer yandansa teoriye ve idealizme tutunmaya çalışan Asta gerçekten de rahatsız. Para için inanmadığı bir sistemin parçası mı olacak, yoksa bu sistemin dışında kalarak mı üretmeye çalışacak? Bu ikilem sadece filmin kendisine mekan olarak seçtiği Berlin'deki değil, dünyanın dört bir yanındaki tüm sanatçılar için geçerli kuşkusuz. Sanat ve sanatçıya destek verme fonlarının kapitalizmle ilişkisi üzerine bu hınzır film, Oberhausen Manifestosu'nun ve Alexander Kluge'nin ilk dönem filmlerinin etkisini taşıyor."} +{"text":"Bilinmeyene karşı duyulan özlem, insanın arzularını yeniden keşfetmesine olanak sağlar Gabriel ve Gabrielanın 20 yıllık mutlu bir evlilikleri vardır ancak birbirlerine karşı duydukları cinsel istek artık bitmiştir. Hayatın insana sundukları bu kadarla mı sınırlıdır? İnternette tanıştıkları bir yabancıyla, birkaç gece boyunca sohbet ettikten sonra ikisi de aşık olduklarını fark eder. Oysaki yine birbirlerini bulmuşlardır. Bilinmeyene karşı duyulan bu tutkulu arzu ve hayat arkadaşına ihanet etmenin verdiği suçluluk duygusu. Bu durum, cinsel anlamda son derece aktif olan, ergenlik çağındaki oğulları Vladimir için daha da kafa karıştırıcıdır. Annesiyle babasının da cinsel istekleri olduğunu fark etmiştir. Sanal aşıkların, eninde sonunda bir gün karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdır."} +{"text":"Çin büyük bir hızla modernleşirken, maceracılar da \"Batı\"ya doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı sürdürüyor. SÜRÜKLENENLER bu yolculuğun kendisi hakkında değil, daha çok göçün sonucu olarak ortaya çıkan belirsiz ve kırık bir gelecek üzerine Lakabı Er Di olan Hong, Fujian Eyaleti'nin sahilindeki küçük bir kasabada gönlünce oyalanmaktadır. Burası, Amerikan Rüyası'nın peşinde yasadışı göçün kaba dalgalı denizlerine göğüs germeye hazır gençlerle ağzına kadar dolu gemilerin güvenlikten uzak kalkış limanıdır. Er Di'nin dürtüden yoksun oluşu ve genel amaçsızlığı akrabalarını çıldırtır. Sonra bir gün, Er Di'nin geçmişi ona musallat olmak için geri döner. Birkaç yıl önce ABD'de, ziyaretçi vizesinin süresinden daha fazla kalmış ve doğduğu şehirden bir ailenin işlettiği lokantada çalışmıştır. Evin kızını hamile bırakmış, bir oğulları olmuştur. Ancak kızın annesiyle babası, vaatlerinden vazgeçip onun yasadışı durumunu yetkililere bildirince, Hong da sınır dışı edilmiştir. Şimdi ise bu ailenin Fujian'a döndüğünü öğrenmiştir. Aslında o bu durumu bilmese daha memnun olacaktır, ama ağabeyiyle karısı, Er Di'nin aileyle temas kurması konusunda ısrar eder. Böylece garip bir olaylar dizisi harekete geçer"} +{"text":"Gaziantep şehri. 16 yaşındaki Mustafa, dünyaca tanınmış Türk tatlısı baklava yapmayı öğrenen birçok gençten biridir. Baklava ustasının sert bakışları altında kendi seçtiği zanaata bağlılığıyla zorlu bir çalışma içindedir. Ama Mustafa'nın hayalleri baklava dükkanının duvarlarının ötesine uzanmaktadır. Baklava ustası olmak istemektedir, ama bunu kendi kurallarına göre gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Çok geçmeden arkadaşlarının ve ailesinin öğütlerine karşı çıkarak, büyük şehre doğru yola koyulur. Hayalleri gerçekleşecek midir, yoksa gözleri önünde yıkılıp gidecek midir? Angelos Abazoğlu'nun, gençliğe has tez canlılık ve zoru başarma üzerine yenilikçi belgeseli, hayallerini gerçekleştirmek isteyen herkese hitap eden, dokunaklı ve neşeli bir rüştünü ispat etme hikayesi. ALINTI ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"Bulgar yönetmeni Ivan Nitchev, Kıyametten Sonra adlı filminde Bulgaristan'daki Stalinizm dönemini anlatıyor. İnsancıl değerler içeren bu destansı film Bulgaristan'da o zaman yaşayan farklı kültür ve kökenlere sahip toplulukların günlük yaşamına ışık tutuyor. Bizans tarihi uzmanı olan ?srailli profesör yıllar sonra çocukluğunu geçirdiği Bulgaristan'a bir konferans vermek için geri dönüyor. Profesörü havaalanında ilk karşılayan kişi ise arsa ve gayrimenkul spekülasyonu yapan mafyatik bir avukattır. Bulgaristan'da çocukluk aşkıyla karşılaşan profesör ister istemez geçmişe bir yolculuk yapacaktır. 1950'lerde Bulgaristan'ın Plovdiv kentinde Ermeniler, Yahudiler, Türkler, Çingeneler ve Bulgarlar kendi kültürlerini koruyarak, çevreleriyle son derece uyumlu ilişkiler içinde yaşamaktadırlar. Örf ve adetler, diller birbirine karışmış, olağanüstü bir kültür zenginliği oluşmuştur. Öyle ki imam, haham ve papaz beraberce oturak alemi düzenleyebilmekte, bir tahta merdivene sahip çıkmak için birbirleriyle çocuklar gibi kavga edebilmektedirler. Totaliter rejim önce çingeneleri Plovdiv'den sürer, atalarının yattığı mezarlığın üstüne inşaat yapılmak istenince Türkler de bölgeyi terk ederler. Son olarak da Yahudilere İsrail'e gitme izni verilince çok kültürlü toplum yavaş yavaş yok olur. Ve bu yok oluş en çok çocukları etkiler. Son on yılda Balkanlardan gelen filmlerde sürekli savaş, kan ve gözyaşı görmeye alışmıştık. Çok fazla türkçe sözcük, özellikle de küfür içeren, son derece özgün, ilginç ve yer yer de komik \"bir Balkan masalı\" olan Kıyametten Sonra olağanüstü bir nostalji ve dostluk sergilerken değişik bir yöntemle Stalinizmi eleştiriyor. Farklı bir kurguya ve muhteşem bir finale sahip olan filmin asıl mesajı ise, bir ülkenin gerçek zenginliği olan farklı kültürleri kurutmaya çalışan bir rejimin kesinlikle yıkılmaya mahkum olduğu"} +{"text":"Honza, 1974 yılında Çekoslovakyada sosyalizm döneminde dünyaya geldi. Ebeveynleri Jana ve Petr, o dönemde Jananın boşanmış olan annesiyle aynı evde yaşıyordu. Bir kaç yıl sonra Pragdan taşınarak Petrın iş bulduğu başka bir kasabada küçük bir eve yerleştiler. Bu arada Hona doğar doğmaz babası bir aile günlüğü tutmaya başladı ve bu işi günümüze kadar 37 yıl boyunca aralıksız sürdürdü. Ünlü Çek belgeselci Helena TYestikovanın bir çekirdek aileyi 37 yıl boyunca takip eden filmi, yalnızca sıradan bir ailenin yaşamını yansıtmakla kalmıyor, son 40 yılda Çek toplumunun ne gibi evrelerden geçtiğini de belgeliyor. Biz kimiz, nereden geldik ve nereye gidiyoruz? ALINTI ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"On dokuz yaşındaki masum ve dindar Cahaya, bebekliğinden beri görmediği babasını bulmak üzere Cakartaya gider. Elinde yalnızca bir parça kağıda yazılmış bir adres vardır. Cahaya babasını bulduğunda, hafızasındaki sıcak, şefkatli adamdan geriye hiçbir şey kalmadığını görür. Bu onun için bir şoktur. Babası artık kırmızı mini etek giyen ve Cakartanın genelevler mahallesinde kendini başka erkeklere satan bir transtır. Kızını ilk görüşte büyük bir öfkeyle reddeden baba, Cahayanın ısrarlarıyla yavaş yavaş kızına açılır ve hayatının tokat gibi çarpan gerçeklerini bir bir anlatmaya başlar; kızını ve karısını neden bıraktığını da. Cakarta sokaklarında dolaşırken baba-kız birbirlerine yitirdikleri sevgiyi ve ebeveyn-çocuk ilişkisinin önemini yeniden öğreteceklerdir. Dünyanın en büyük Müslüman ülkesi Endonezya yapımı olan film, konusuyla olduğu kadar Cakartanın büyülü atmosferi ve gecelerini muhteşem bir sinematografiyle yansıtışıyla da ilgiyi hak ediyor."} +{"text":"1961 Yapımı Filmde, Yedek parça üreten bir fabrikada çalışan Marcel Perignon, eşi Paulette için birlikte gezebilecekleri bir motosiklet almayı düşünürken gazetede satılık ucuz bir araba ilanı görür ve arabayı almaya gider, Filme de adını veren çok güzel bir Amerikan arabasını neredeyse motosiklet fiyatına satın alır. Oysa arabayı, eşi ölen yaşlı bir bayan, kocasının ölümünden sonra metresi olduğunu öğrenmiş ve vasiyetnamede arabanın parasının metresine verilmesini istenmesi üzerine intikam almak için ucuza satmıştır. Metres arabayı alan Marcel'in peşine düşer, Eşi ve Kayınbirederi Pierot ile mutlu bir yaşantısı olan Marcel'in hayatı bundan sonra kabusa döner. Güzel arabasına her bindiğinde başına bir olay gelir, Filmde Usta Oyuncu Louis De Funes'te Uyanık Komiser ve Yağcı Ustabaşı olmak üzere iki rolde görünmekte."} +{"text":"Fun Size alaycı bir lise son sınıf öğrencisi olan ve koleje giderek ailesinden uzaklaşmaya çalışan Wren etrafında geçen bir gençlik komedisi. Fakat bu olmadan önce, Wrenin annesi Joy, Wrene Cadılay Bayramı gecesi küçük kardeşine bakması için ısrar eder; böylelikle Joy genç erkek arkadaşıyla büyük partiye gidebilecektir. Wrenin bir parti davetiyle ilgilenirken dikkati dağılır ve Albert kostümlü çocuklar denizinin içinde kaybolur. Annesinin Albertin kayıp olduğunun anlamadan onu ümitsizce arayan Wren en iyi arkadaşı olan şımarık April, tartışma takımının yardımcı kaptanı olan Peng ve onun en yakın arkadaşı Wrene aşık olan Rooseveltten yardım alır. Bu alışılmadık dörtlü Alberti bulmak için tüm gece sürecek olan ve yollarının her adımda acımasız kararkterlerle kesiştiği bir maceraya girişirler."} +{"text":"Truvalı Eddie İrlandalı gezginleri ve onların \"kasabalılarla\" olan ilişkilerini anlatan bir öyküdür. Eddie, küçük bir gezici dükkan işleten insanlara satın almak istemedikleri şeyleri laf kalabalığıyla satmaya çalışan küçük bir gezici dükkan işleten bir tüccardır. Dermot ise onun yakışıklı genç yardımcısıdır. Anlaşmaları gereği birkaç kuruşu ceplerine indirdikten sonra paranın çoğunu manevi baba niteliğindeki John Power'a verirler. Eddie, karısı tarafından terk edilmiştir ve yeni beraber olduğu kadın da her şeyi kontrol altında tutması için onu zorlamaktadır. Harris ise çocuğu yaşındaki güzel Kathleen'e aşık olmuştur. Bu iki zayıf adam ne kendilerini anlayabilmektedirler ne de mutludurlar fakat her ikisi de kendi yollarında başarılıdırlar. İkisi filmin duygusal noktasını oluşturmaktadırlar, filmin sıcaklığını ve kaderciliğini onlar vermektedirler. Yönetmen güzel bir senaryoyu akıllıca kullanarak, rengarenk bir film ortaya koymuş; karavanların üstünü kaplayan mavi alacakaranlık ve med-cezir alanının ekspresyonist görüntüleri gibi."} +{"text":"Bir tamircinin bir tamirciye övgüsü, bir romantiğin bir romantiğe saygı duruşu... Brent Greenin Eskiden Buralar Hep Yerçekimiydi adlı filmi, tuhaf evyapımı cazibesiyle parıldıyor. The New York TimesLeonard ve Mary bir araba kazası sırasında tanışırlar. Birbirlerine hemen aşık olur ve mutlu bir şekilde yaşamlarına devam ederler... Ta ki Mary ölümcül bir kansere yakalanana kadar. Leonard, umutsuzca onun için bir ev inşa etmeye girişir. Bu evin Mary'yi iyileştirebileceğini, onu kurtarabileceğini düşünür. Eksantrik Leonard Wood'un gerçek hayatından esinlenen bu film, eşi benzeri olmayan bir aşk hikayesi anlatıyor. Brent Green, bu ilk filminin tamamını, kendi evinin arka bahçesinde, tam ölçekte inşa ettiği kasabada çekmiş. Yönetmen ayrıca, animasyon ve 'stop motion'ı canlı aksiyon görüntüleriyle birleştirmiş. Dünyanın her yerindeki aşıklara, karahindibaların sessiz film makinelerinden çıkan ışıkla parıldadığı uhrevi bir ağıt."} +{"text":"Bu film hem bir suç filmi, hem de ahlaki ve fiziksel çöküşe, şefkate ve merhamete dair katıksız bir şiir. Moldovyalı kaçak göçmen Luminita'yı takip ederek başlıyoruz. Geçerli bir kimlik edinebilmek için bir bebek çalıp onu satması gerekmektedir. Yaşlı ve hasta bir adam olan Antonio ile karşılaştığında onu kullanmaya karar verir. Bu karşılaşma kısa zamanda bir hayatta kalma savaşına dönüşecektir. Öyle zorlayıcı olacaktır ki, her ikisinin de en derinlerinde birşeyler kırılacaktır. Caravaggio'nun aynı isimli tablosundan esinlenen film, ne kadar umutsuz ve şiddet dolu olursa olsun, insanların birbirlerine değdikleri anın kutsallığına yapılan bir tanıklık gibi. Bu tanıklığın gücü, Locarno'dan Londra'ya, birçoklarına yeni Italyan Dardennes biraderlerin müjdesini verdi bile."} +{"text":"İlk filmden tam 20 yıl sonra yeniden karşımıza çıkan kahramanlarımızın yeni filmi Salak ile Avanak Geri Dönüyor'un yönetmen koltuğunda yeniden Bobby Farrelly ve Peter Farrelly ikilisi oturuyor. Filmin başrol oyuncularından Jim Carrey yapımla ilgili: \"Lloyd ve Harry insanların zihnine kazındı. Onlara karşı duyulan sevgiyi hissetmek müthiş. Bu karakterler insanların evindeki mobilyalar gibi oldu. Bu yüzden insanlara ilk filmi ve karakterleri anlatmamız gerekmeyecek.\" diyor. Kahramanlarımız bu sefer Harry'nin kızını aramak için yollara düşer. O zamana kadar Harry, bir kız çocuğu olduğundan habersizdir. Bu onun için çok önemli bir hale gelir çünkü böbreğiyle ilgili yaşadığı sağlık sorununu çözmesi gerekmektedir. Lloyd ise Mary tarafından reddedildiği için altüst olmuştur. Yeni maceraları için harekete geçen ikili gözlem altında tutuldukları akıl hastanesinden kaçarlar. Kilometrelerce yol kat ettikten sonra yalnızca zeki insaların yer aldığı bir zirvenin ortasına düşen kahramanlarımız ortalığı karıştırmaya tüm hızlarıyla devam eder."} +{"text":"Jasna Belgradın güneyindeki fakir bir mahallede yaşayan genç bir kızdır. Cep telefonunun kamerasıyla çevresinde yaşananları kaydetmekten hoşlanan Jasna kendisini, okul arkadaşlarını, ailesini ve hayallerindeki genç Djoleyi çekmektedir. Ailesi ise paramparçadır: babası hasta, annesi ise her şeyi tek başına yapmaya çalışmaktadır. Bu nedenle Jasna evde durmak istemez ve okul arkadaşlarıyla partilerde daha fazla vakit geçirmeye başlar. Bu partilerden birinde, Djole ile konuşma fırsatı bulur ve daha sonra birlikte olurlar. Djole Jasnanın kendisi için her şeyi yapabileceğini fark edince, onu bir seks objesi olarak kullanmaya başlar. Jasna ise bu sırada uyuşturucu kullanmaya ve okula gitmemeye başlar. Hayatı kontrolden çıkmaktadır ve Jasnanın tek isteği Djolenin duygularına karşılık vermesidir."} +{"text":"Belgeselin yapımcıları, hem Orman için Seviş hareketini hem de onu belgeledikleri filmlerini günümüzün bir ürünü olarak tanımlıyorlar. Orman için Seviş çevre için para toplamak amacıyla amatör porno yapıp internette satan bir grubun adı. Kamera, Norveçteki ailesini terk edip Berlindeki gruba katılan zengin bir adamı izliyor. Berlin dünyanın özgürlük metropolü, grup da özgür ruhlu bireylerin merkezi olarak sunuluyor. Soylu bir amaç için serbest seks. Olayın özü bundan ibaret. Ancak pek çok kişi için yöntem amacı kirletiyor, zira topladıkları parayı bağışlayacak bir organizasyon bulamıyorlar. Şimdi Amazondan orman satın alıp oranın yerlilerine iade ediyorlar. Belgesel bu çevresel faaliyetlere değinirken, odağını daha çok grubun yaşam tarzına ve batı değerleriyle mücadelesine yöneltiyor."} +{"text":"---spoiler--- Kral Sejong kendinden büyük iki abisini kılıçtan geçirerek tahta çıkmayı başarmıştır. Açlığın ve geriliğin egemen olduğu halktan habersiz, kendini omuzlara çıkaran asillerin söylediği yalanlarla ülkeyi iyi bir şekilde yönettiğine inanmaktadır. Gel gör ki üç oğlundan en büyük olanı veliaht prens mertebesine uygun davranmamaktadır. İç sarayda içkili partiler düzenleyerek hayat kadınlarıyla gününü gün etmektedir. Yine içkinin kadehlerden taştığı kadın kahkahalarının bütün sarayı çınlattığı bir gecede, veliaht prens kral babası tarafından haleflikten azledilir. Boş kalan veliahtlık konumuna tek bildiği kitap okumak olan ve sarayda kulaktan kulağa \"sünepe\" olarak bilinen en küçük oğlunu getirir. Ancak bol miktarda mürekkep yutmuş bu prens kral olmayı istememektedir. Bu nedenle bir gece sarayın arka duvarından atlayarak kaçar. Şans budur ki; duvardan atlarken kendisine çok benzeyen sefil bir köle olan Deok Chil'in üstüne düşer. Bu fırsatı değerlendiren sünepe prens kıyafetlerini ona giydirir ve özgürlük nidaları atarak uzaklaşır. Ancak üstüne geçirdiği yırtık köle kıyafetinin ne anlama geldiğini bilmemektedir. Ve bunu öğrenmenin bedeli trajikomik bir biçimde ağır olacaktır. ---spoiler---"} +{"text":"Bay Tom Oakley 2. Dünya Savaşı sırasında ordudayken gerçekleşen karısı ile oğlunun ölümünü hala atlatamamıştır. Bu acı onu münzevi bir kişi yapmıştır. Şimdi de Londradan tahliye edilen çocuklar, gönülleri onlara ev bulsunlar diye sıkıştırmaktadır. Bay Tom da 10 yaşında olan ve oldukça sessiz bir çocuğu evine alır. Ancak yavaş yavaş çocuğun büyük problemleri olduğu ortaya çıkar. William geceleri altını ıslatmaktadır. Yazması ve okuması yoktur. Ama zekidir ve artistik yeteneğe sahiptir. Bay Tom kısa bir süre sonra küçük çocuğun korkunç bir yerden geldiğini fark eder ve ona çok daha iyisini sağlamaya karar verir. Her şey iyi giderken, Williamın annesi gelir ve onu Londraya geri dönmek için ikna eder. Bay Tom çocuktan iki hafta sonra haber alamamaya başlar..."} +{"text":"Aynı adlı kitaptan uyarlanan film, Jenna, Mary ve Bennet adlı karakterlerin hikayelerinden oluşan bir antolojidir. İlk hikayede Jenna, lisede yaşadığı bir travma sonrasında duyma hassaslığı yaşamaktadır. Bir haftadır ilaçlarını almayan Jenna, bir gece evden kaçar ve Los Angeles'a giden bir otobüse bilet alır. Yolda inen Jenna, internetten bir oda kiralar ve geceyi geçirmek için yaşlı bir çiftin evine gider. İkinci hikayede ise, oğlunu lösemiden kaybeden başarılı bir üniversite hocası Mary'nin karşısına medyum olduğunu söyleyen Simon çıkar ve ölen oğlundan haber getirdiğini söyler. Şarlatanları açığa çıkarmakta ün salmış olan Mary, Simon'la bir deney yapar. Üçüncü hikayede ise, Bennet ve bir arkadaşı kendilerine borçlu olan birinin çok değerli olduğu söylediği Kan Kitabı'nı bulmak için lanetli olduğu söylenen bir yere yolculuk yaparlar. Üç hikayenin de birbirleriyle ve zamanda tuhaf ve doğaüstü rastlantıları ile birleştiği bu 2020 ABD yapımı korku gizem filminin yönetmenlik koltuğunda Brannon Braga oturmaktadır."} +{"text":"VR/AR alanında yenilikçi yapıtları ve belgeselleriyle tanınan Alethea C. Avramis, VR'dan çok ötede, ailesine dair son derece kişisel bir hikayeyi filme aktarıyor. ABD'de 30 yıl boyunca Rum Ortodoks kilisesine mensup bir papaz olarak çalışan babasının aniden görevi bırakmaya karar verişi hem ailesini hem de ona büyük saygı gösteren cemaat mensuplarını sarsıyor. Avramis, babasının eski bir video kaydına ulaşınca bunca gözler önünde olan bir mesleğin aslında nasıl ağır bir yük içerdiğini, babasının geçmişiyle gözlerden ırak, duygu dünyasının sırlarını keşfediyor. Dünya prömiyerini Selanik Film Festivali'nde yapan Pazar Günleri, bir yandan mutlu aile babası bir adamın kızının gözünden varoluşçu bir portresini çiziyor, bir yandan da aile, kimlik, umut, mahremiyet ve inanca dair dokunaklı bir incelemeye girişiyor."} +{"text":"1001-ci Qastrol (1001. Turne) 1974 Azerbaycan yapımlı bir güldürü filmidir. Rşid Behbudov'un teşebbüsü ve katılımıyla Azerbaycan Devlet Şarkı Tiyatrosu'nun yaratılması hakkında eğlenceli olaylarla dolu bir sinema hikayesidir. Burada film için özel bir müzik programı düzenlenmiş, tiyatronun sahibi olan Mşdinin mzli lakaplı Drviş'in icraları Rşid Behbudov'un şarkılarıdır. Müğnni Eldar'ın güzel bir sesi vardır. Basit şöhret namına ardı ardına koşan yeteneksiz Qaranfs'in ise ona kıskançlığı tutar. Buna göre de kendi bestesi ile onu her adımında takip eder, sahneye çıktığında da ona engeller yaratmaya çalışır. Lakin diğer dedektif filmlerinde olduğu gibi, bu film de mutlu sonla biter. Filmdeki ana düşünce gerçek yeteneği mahvetmenin mümkün olmadığıdır. Aksine eğer güzel sesiniz yoksa sahnede ne yaparsanız yapın gölgede kalırsınız."} +{"text":"Başları beladan kurtulmayan, sürekli kavga eden ve kuralları çiğneyen dört kız, en sonunda kendilerini bir ıslahanede bulurlar. Burada kurallara uymayı öğrenecek ve cezalandırılacaklardır. Ama işlerin iç yüzü hiç de böyle değildir. Bu ıslahane kötücül bir kadın ve onun en az kendisi kadar kötü bilim adamı kardeşi tarafından idare edilmektedir. İki kardeş bir serum yaratır ve bu serumla çekici buldukları genç erkek modelleri beyinsiz birer köleye çevirirler. Daha sonra bu zombiye dönmüş modelleri çalıştırıp para kazanan ikili işlerini büyütmek ister. İzci Kız bisküvilerine serumu karıştırıp daha büyük bir kitleyi etkileri altına almak isterler. Bu aşamada devreye kural tanımayan dört kız girer. Islahanenin müdiresi eğer bu bisküvileri satarlarsa onları serbest bırakacağını söyler. Ama planlar umdukları gibi gitmez. Bu korkunç serumla zehirlenen erkek modeller, insan etiyle beslenen zombilere dönüşürler. Artık tüm kasaba tehdit altındadır ve ölüm sayıları artar. İnsanları kurtarmak ve yarattıkları problemi çözmek tamamiyle dört genç kızın üzerine kalır. Sorumluluk almayı bilmeyen kızlar zombi saldırısını durdurmayı çalışırken başlarına gelmeyen kalmaz."} +{"text":"Tom ve kızı Mira'nın uzun bir aradan sonra yeniden aralarındaki baba kız bağını kurabilmek ve bazı gönül kırgınlıklarını giderebilmek için gözlerden ve teknolojiden uzak bir hafta sonuna ihtiyaçları vardır. Tom her ne kadar bu hafta sonu yakınlaşmasında bulunmak istemese de eşinin ısrarları baskın çıkar ve kızı Mira'yı da alıp ormanın derinliklerinde kamp kurmaya gider. Onlar için çok önemli olan ve baba ile kızı arasındaki bağı güçlendirecek olan bu kamp macerası pek de beklendiği gibi devam etmez çünkü dünya çapında korkunç bir zombi saldırısı başlamıştır ama bundan ne Tom ne de Mari'nin henüz haberi yoktur. Tom sabah uyandığında kızı Mira'yı göremez ve onu aramak için dışarı çıktığında da onlarca zombinin saldırısı ile karşı karşıya kalır. Tam da o sırada kızı kampa geri dönmüştür ve ne yapacağını şaşıran Tom zombilere karşı kızını korumaya mecburdur!"} +{"text":"Fakir bir çiftçinin oğlu olan Endres, hayatında olanlardan daha fazlasını kazanmak istemektedir. Babası, okumayı ve yazmayı öğrenmek istediği ve ticaret için fazla becerisi olmadığı için onun işe yaramaz olduğunu düşünmektedir. Babası tarafından evden uzaklaştırıldığında kralın şatosuna gelir. Çok geçmeden kral, Endre'nin doğasını anlar ve ona en önemli görevi krala akşam yemeğinden sonra altın kasesini getirmek olan hizmetçilik görevini verir. Kasenin içinde hazırlanmış beyaz bir yılan eti bulunmaktadır. Ondan yiyenler hayvanların diline hakim olmaktadır. Ancak bunu yalnızca kral bilmektedir ve başka hiç kimsenin kasede ne olduğunu görmesine veya bilmesine izin verilmez. Çünkü bu sır sayesinde kral, halkı arasındaki düşmanların ve hainlerin maskesini düşürmeyi veya fırtınaları tahmin etmeyi başarır. Ancak bu şekilde her yerde bilinen bilgeliğe ve öngörüye sahip olmuştur."} +{"text":"Yaz Kış Demeden, coğrafyaya sinmiş tarihin izini hiç beklenmedik imgelerde arıyor, buluyor, kuruyor. Kılcal damarlar gibi toprağı saran paslı borular, terk edilmiş bir çocuk parkı, ıssız bir coğrafyanın sesleri. Ermenistan'ın eski sanayi bölgesinde yaşayan Ashot ve Karine'in geçmişe dair anlattıkları hikayeler kılavuzluk ediyor bu görüntü ve seslere. Kamerayı kendine çağıran her imge, içinde gizlediği bir şeylerin duygusunu yoğun bir şekilde hissettiriyor. Varlığını muzipçe hep sezdiren yönetmen, Türkiye'den Ermenistan'a yaptığı yolculukta kamerayı bedeninin bir parçası gibi kullanıyor ve bu mekanın şimdisinde kendi aile hikayesinin, travma mirasının, kayıpların ve aidiyet duygusunun izlerini arıyor. Hangi mekanlar, hangi insanlar, hangi objeler tarihin taşıyıcısı olabilir? Yönetmen bu soruya cevabını çağrışımsal bir akışla görüntü ve sesleri takip ederek veriyor, izleyicisiyle şiir-mektuplar aracılığıyla konuşuyor."} +{"text":"Uzak bir gelecekte geçen Dune, ailesi çöl gezegeni Arrakisin kontrolüne sahip olan Paul Atreidesin hikayesini anlatıyor. Galaksinin farklı noktalarındaki gezegenler, rakip feodal aileler tarafından yönetilmektedir. Çok değerli bir kaynağın tek üreticisi olan çöl gezegeni Arrakis'in kontrolü asil aileler arasında son derece talep görmektedir. \"Baharat\" adı verilen bu kaynak, yüksek bilinç ve uzun bir yaşam süresi sunarken, beraberinde çok ciddi yan etkileri de getirmektedir. Ayrıca yıldızlararası yollarda gezinmeye yardımcı olan kaynak da bu \"baharat\"tır. Bu kaynağı elde etmek isteyen feodal rakiplerden Harkonen ailesi tarafından Paul ve ailesine tuzak kurulur. Bu tuzağın sonucunda Paul'un ailesi darmadağın olarak firari hale gelir. Paul, ailesinin Arrakis kontrolünü yeniden kazanması için bir isyan başlatırken, tüm evrenin seyrini değiştirebilme ihtimalini yakalayacaktır."} +{"text":"Nahla, kendisini büyük bir bunalıma sürükleyen geleneksel hayatından kurtulmak isteyen genç bir kadındır. 25 yaşındaki Nahla, artık özgürlüğünü elde edip, istediği gibi bir hayata sahip olmak istemektedir. Tam da bu sırada, hayallerine kavuşabilmek için büyük bir fırsat elde eder. ABDde yaşayan Suriyeli bir göçmen olan Samir ile anlaşmalı evlilik yapma fikri, Nahla için büyük bir ümit olur. Ancak işler, pek de onun düşündüğü gibi gitmez. Nahla, Samir ile evlenip ABDye gitmeyi planlarken, Samir evlenmek için daha uysal biri olan Nahlanın kız kardeşi Myriamı seçer. Sıkıcı hayatına devam etmek zorunda kalan Nahla, bu sırada apartmana taşınan yeni komşusu Jiji ile yakınlaşmaya başlar. Nahla, gizemli bir kadın olan Jiji ile zaman geçirdikçe, onun bir genelevi olduğunu keşfeder. Hiç bilmediği bir dünya ile tanışan Nahla, bu süreçte kendisini yeniden keşfetmeye başlar."} +{"text":"Bir grafiker tasarımcı olan karısı Lisanın düşük yapması ve işsiz geçirdiği gerilimli ve maddi sıkıntılar yaşadığı aylar sonunda, nihayet işler Seanın lehine dönmeye başlamıştır. Sean önemli bir reklam şirketinde, kıdemli metin yazarı olarak çalışmaya kabul edilir. Yeni işinde rahat etmesi ve yaratıcılığını daha da parlak biçimde gösterebilmesi için şimdiye kadar sadece masada çalışmış olan Seana bir ofisle beraber, işlerinde ona yardımcı olması için genç ve güzel bir ast yazar da verilir. Ve Kısa süre içerisinde, iş yerinde önemli başarılara imza atan Sean ve alımlı ve güzel astı Jen arasında elektriklenmeler başlar. İkili, birbirlerine daha da yaklaştıkça özel hayatlarını da birbirlerine yavaş yavaş açarlar. Birbirleri ile fazla vakit geçirmeleri diğer insanların gözünden kaçmıyor olacak ki Jene, Seanın iş karısı lakıbını takarlar ve bu şaka ofiste oldukça yayılır. Ancak evli bir adam için, ortalıkta böyle şakalar dolaşması ne kadar doğrudur?"} +{"text":"Samantha Rand üniversitede bir profesördür. Bir gün asistanı Sanjay Ramdas gece Samantha'yı arar ve çok önemli bir el yazmanın eline geçtiğini ve hemen onun yanına gelmesini söyler. Profesör Samantha heyecanlı bir şekilde doğrudan Sanjay'ın yanına gider ancak evde kimse yoktur. Sanjay bir anda ortadan kaybolmuştur. Sanjay'ın kayboluşunun üzerinden üç yıl geçer ve Samantha, Sanjay'ı bulmaya kafasını takmıştır, ilanlar dağıtır, polislerle görüşür, ipuçları arar, kısacası her şeyi yapar ancak onu bulamaz. Bir gün Profesör Samantha'nın evine bir paket gelir ve gelen o paket Samantha'nın tüm hayatını değiştirecektir. O paketi Sanjay'ın gönderdiğini ve ondan yardım istediğini düşünür. Bunun üzerine Sanjay'ı bulmak için artık her şeyi yapacaktır ancak aslında Sanjay da düşündüğü gibi birisi çıkmayacaktır."} +{"text":"Close, zengin bir mirasçıyı korumakla görevlendirilen terörle mücadele uzmanı olan Samin hikayesini konu ediyor. Genç bir kadın olan Sam, başarılı bir terörle mücadele uzmanıdır. Ancak o, kendisine verilen yeni görevi bu zamana kadar yaptığı işlere göre oldukça kolay bulur. Zengin bir iş adamı vefat edince şirketin başına onun genç kızı Zoe geçer. Tüm gözler artık Zoenin üzerindedir. Bu yüzden Sam, genç varisi korumakla görevlendirilir. Sam, yeni görevini basit bir iş olarak görse de çok geçmeden Zoe saldırganların hedefi haline gelir. Samin şeytani bir planı açığa çıkarması ise işleri iyice kızıştırır. Sam, bir yandan genç varisini adam kaçırma konusunda uzman bir gruba karşı korumaya çalışırken bir yandan da ona, saldırganlara karşı kendisini korumayı öğretir. Hayatları tehlikede olan Sam ve Zoe, ya karşılarına çıkan saldırganların canını alacak ya da kendi hayatlarından olacaktır."} +{"text":"Toprak, Cüneyt, Semih ve Uğur aynı evde yaşarlar. Kız arkadaşları Pınar, Tuğçe ve Melek de karşı dairede. Gençler aynı apartmanda yaşayan şüpheci ev sahibeleri Süheyla'ya çaktırmadan bir araya gelmek için iki daire arasındaki duvarı yıkarak pencere açmak gibi pek çok imkansızlığın üstesinden öğrenci zekasıyla gelir. Okul bitirme ödevi için çekecekleri filmin bilim kurgu olması en büyük hayalleridir. Sponsor, bilim-kurgu filmine destek olmaktan vazgeçince hayalleri yıkılan gençler, zorunlu olarak yazdıkları senaryoda mükemmel bir soygun planı olduğunu fark ederler. Hemen \"öğrenci kafası\" devreye girer; bilim kurgu filmini çekmek için soygun yapma fikrini ortaya atarlar. İdealist bir genç olan Toprak, emniyet müdürü babasının otoritesi ile hayalleri arasında bir süre bocalar. Tabii ki hayalleri ağır basarak soygun yapmaya ikna olur. Kampüsteki banka soygununu yapmaya karar veren ekibin dahisi Uğur plandaki zorlukları kolayca çözer. Kadınlarla iletişim kurmakta zorlanan utangaç Uğur'un en büyük zaafı okulun şuh kızı Arzu'dur. Duygusal Melek ile çapkın sevgilisi Semih'in gelgitli aşkı da planı sekteye uğratmaz, tam aksine maskeyle yapılacak soygun için eksiksiz bir prova olur. Soygun için geri sayan gençleri hiç ama hiç tahmin etmedikleri bir sürpriz bekler."} +{"text":"June sıkı bir David Bowie hayranıydı ve 2016'da David Bowie'nin öldüğü gece çok kötü olur. Erkek arkadaşı Edward bunu anlamıyor gibi duruyor. Aslında, Edward biraz şaka biraz komiklik ile June'u güldürmeye çalışsa da yaptığı esprilere ve şakalara June katlanamıyor ve aralarında ufak bir tartışma yaşanıyor. Ama bu tartışma ilişkilerini sonsuza dek değiştirecek olaylara neden olacaktır. June, Edward'ın ciddi olamama ve ilişkilerinin aşağılayıcı diğer yönlerini saydırırken, Edward'ın adım attığı yerde bir solucan deliği açılıyor ve Edward bir anda kayboluyor. Takvim bir anda 2040 yılına geçer ama Edward halen ortada yoktur. Artık June yaşlanmış ve 60 yaşına gelmiştir. 2040 tarihinde insanlar 60 yaşına ulaştığında devlet, 60 yaş üstündekileri yaşlı konutlarına göndermektedir ve bu yüzden 60 yaşına basmadan önce June arkadaşı Samuel ile kaçma planı yaparlar. Tam da kaçış için konuştukları gece, Edward eve geri döner. Hem de deliğe adım attığı günkü gibi genç ve yakışıklı!"} +{"text":"Siccin 5, yıllar önce yapılan ayin sonrası hayatları kabusa dönen ailenin hikayesini anlatıyor. Hale, ailesiyle birlikte Nevşehir'deki tarihi bir evde yaşayan 12 yaşındaki genç bir kızdır. Değişik görünümü ve tuhaf davranışları sebebiyle insanlarla pek iletişim kuramayan Hale, yaşadığı eski ve ürkütücü evi de annesi, akli dengesi bozulmakta olan babaannesi ve halası Azra'yla paylaşmaktadır. Hale'nin babası daha o doğmadan ortadan kaybolmuş ve ondan bir daha hiç haber alınamamıştır. Ancak Hale'nin bir gece gördüğü korkunç kabus tüm dengeleri değiştirecektir. Hale rüyasında, hiç görmediği babasının onu eski ve tekinsiz bir eve çağırdığını görür. Babasının bahsettiği ev ise Hale'nin dedesinin Karain Köyü'ndeki eski evidir. Bu ev yıllar önce yasak bir ayinin gerçekleştirildiği yerdir. Bu kabustan sonra Hale ürkütücü bir şekilde değişmeye başlar. Genç kızın karakterindeki değişimler bütün ev halkı için korkutucu bir hal almaktadır. Acak genç kızın bu değişiminden en çok zarar görenler ise Azra ve Azra'nın erkek arkadaşı Selim olacaktır.."} +{"text":"Göktaşında, yağmur duasına çıkan Trakyalılar umduklarından bambaşka bir şeyle karşılaşırlar. Trakyada Günebakan köyünde yaşayanların en büyük derdi kuraklıktır. Kuralıktan kurtulmanın yollarını arayan köy halkı yağmur duasına çıkmaya karar verir. Dualar edilir edilmez tüm gözler semaya çevrilir. Herkesin gözü yağacak yağmurdadır. Fakat onlar beklediklerinden bambaşka bir şeyle karşılaşırlar. Gökten yağmur yerine göktaşı parçaları düşer. Herkes şok içerisindedir. Amerikalı, Alman ve Rus ajanlar inceleme yapmak için köye akın etmeye başlar ve incelemek için köylülerden aldıkları göktaşları için ciddi ücret öderler. Köyün muhtarı İsmet bu işten yararlanmaya kararlıdır ve çeşitli kurnazlıklarla halkın sattıklarından bağış toplar. Halk bir yandan ajanlara yüksek fiyatlarla göktaşlarını satmaya çalışırken bir yandan da muhtarın yaptığı kurnazlıklarla uğraşır. Bu sırada muhtarın şarkı olma hayalleri kuran oğlu Bahadır, köye haber yapmaya gelen muhabir Ceylana gönlünü kaptırmıştır. Günebakan köyü bu zamana kadar böyle bir curcuna yaşamamıştır."} +{"text":"Farklı ekonomik ve sosyal düzeylerden gelen ve az çok benzer sorunları olan genç, güzel ve saf kızlar fuhuş mafyasının eline düşerek sonu olmayan utanç dolu bir yaşama itilmektedirler. Ve insanlık dışı davranışlara maruz kalmaktadırlar. Kolej mezunu Lale içlerinde en güzelleridir. Üvey babasının tacizinden kaçan Lale, okul arkadaşı Neslinin evine sığınır. Onu manken sanır. Aynı mesleği yapmak ister. Nesli onu Reşit adında biri ile tanıştırır. İlaçla Laleyi bayıltan Reşit, genç kıza tecavüz eder, kameraya alır ve şantaj yaparak tehditle fuhuşa sürükler. Komiser Yılmaza gelen kayıp kız ihbarları artmıştır. Yılmaz bu çarpıklığa ve toplum yarasına karşı savaş açar. Yılmaz, bir baskında yakaladığı Lale ile daha yolun başında olduğu için ilgilenir. Ama hab er verdiği ailesi genç kızla ilgilenmez. Yılmazın yönettiği operasyonun hedefi bu kirli oyunun başındaki kişidir. Uyuşturucu mafyasının da başı olduğunu sandığı bu adamı suçüstü yakalamak için Laleden yardım ister. Lale Reşitten korkmaktadır. Ama gelişen olaylar onu bu korkuya karşın polisle işbirliğine zorlar. Lale, bunun acilen çözülmesi gerekli toplumsal bir yara olduğunun farkına varmıştır. Yapılan baskınlarda Lalenin muhbirliğinden şüphelenen Reşit, onu rehin alıp kaçar. Komiser Yılmaz ve ekibi sığındıkları eve baskın düzenler. Lale eline fırsat geçtiğinde tüm yapılanların öcünü almaya yeminlidir. Evde bu şansı yakalar ve Reşiti öldürür. Bu, her şeyin sonu değildir, ama Lale tutuklanma pahasına da olsa, kendince bu kirli oyunun bir parçasına neşter vurmuş olmanın huzuruyla doludur"} +{"text":"Norman annesi ile birlikte bir kasap dükkanını işletmektedir. Bir gün annesinin ölümü üzerine daha önce, şu anda pek de parlak olmayan oyunculuk kariyeri için evden ayrılan kız kardeşi Annabelle cenaze törenine gelir. Oldukça absürt bir şekilde kasap dükkanında yapılan cenaze töreni iki kardeşin hayatını değiştirir. Çünkü Annabelle, annelerinin eşyalarını toparladıkları sırada bir kartpostal bulur ve evlatlık olduklarını gösterir. Arası pek de iyi olmayan iki kardeş kartpostalın üzerinde yazan adrese doğru bir yolculuğa çıkar. Ancak orada onları büyük bir sürpriz beklemektedir. Çünkü Avustralya'nın Two Heads Ceek köyüne kadar yaptıkları uzun yolculuğun sonunda öz annelerinin öldüğü haberini alırlar. Peki gerçekten öyle midir? Çünkü Norman, cenazede yaşananlardan sonra burada geçirdikleri ilk gece kulak misafiri olduğu konuşmalardan sonra büyük bir şüpheye düşmüştür. Ve şüphelerinin peşini bırakmamak konusunda da oldukça kararlıdır."} +{"text":"500 yaşında çiçeği burnunda güzel bir vampir kadın, makyaj salonu işletip, normal insanlar gibi davranıp kendisini uzun süre boyunca insanlardan saklayabilmiştir. Ancak bir gün yolda giderken genç bir delikanlının yaydığı koku nedeni ile uzun zamandır bastırdığı vampir iç güdüleri yeniden uyanır. İşin daha da ilginci bu genç kirasına %300 zam yapan yeni ev sahibesinin oğludur. Kendisini bu gençten alamayan güzel vampir, bu yüzden de kendisini yeni ev sahibesinden de koruyamaz ve 500 yıldır sakladığı vampir olduğu gerçeğini hem oğul hem de anne kısa süre içerisinde öğrenirler. Fakat işler bununla da kalmaz ve bu iki kişi bu sefer de ondan kendilerini vampir yapmasını isterler!"} +{"text":"Gezi Direnişi ile geçen günlerde özgür basın olarak etkin haber ajansının yer aldığı gezi parkında, onlarda direnişçilerle birlikte gaz yediler, plastik mermi yediler ve tomaların gazabına marus kaldılar. Haberciler de onlar gibi sabahladılar ve işlerinin getirdiği tehlikelerden paylarını fazlasıyla aldılar. 18 Haziran günü Etkin Haber Ajansına yapılan bir baskın ile tüm görüntü arşivlerine el konuldu ve bu baskından anlaşılacak tek şey var o da devletin direniş olayları ile ilgili herşeyi ortadan kaldırmak ve bu olayla ilgisi olanları susturmaktı. Bu belgeselde Çapulcu Zamanlar adı altında gezi olaylarında yaşananları unutturmamak adına ve farklı bir bakış açısıyla yaklaşarak insanların belleğinden bu kötü olayı silmemek için bir belgesel hazırlanmış. Belgeselin hazırlanması için tüm soysal medya araçları, internet ortamları 470 saatlik tarama çalışmasının ardından ortaya çıkmış bir belgeseldir. Belgeselin hazırlanması için tam olarak 8 aylık bir süre harcanmış ve ortaya 53 Dakikalık bu belgesel çıkmıştır. Tüm bu yaşananlardan sonra gezi parkının yıkımı 1. İdare mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve Başbakanın gezi parkında direnenlere çapulcu demesi çok büyük tepkilere yol açmış. Direnişçiler de bunun üzerine kendilerine çapulcu demeye başlamışlardır. Kayıt altına alınan görüntülerin devlet baskısı ile medyaya farklı yansıtılması sağlanmış ve bir çok kanalın bu olaylar yaşanırken Belgesel, Çizgi Film veya Komik programlar yayınlaması büyük eleştirilere yol açmıştı. Gezi olaylarına katılan çapulcuların sayısı toplamda 2.5 milyon kişiyi bulmuş ve bu kadar büyük bir arbede yaşanmıştır. Olaylar bittikten sonra ortaya çıkan rakamlar ise dehşet vericiydi. Toplamda 8163 kişinin yaralandığı bu eylemde 8 sivil, 2 güvenlik görevlisi ve 8 polis hayatını kaybetmiştir"} +{"text":"Hollywood'un çok yönlü yıldızlarından James Franco imzalı yeni komedi-dram yapımı The Disaster Artist'ten ilk afiş geldi. konu aldığı The Room filmine gönderme yapan afişi paylaşan isim ise filmin oyuncularından Seth Rogen oldu. Kadrosunda Oscar adayı oyuncu Sharon Stone, vefakar aşık Peeta rolüyle tanınan Josh Hutcherson, canlandırdığı farklı tiplemelerle beğeni toplayan Seth Rogen, James Franco ve kardeşi Dave Franco, genç kızların sevgilisi Zac Efron, Jacki Weaver, Alison Brie, Ari Graynor ve Kate Upton'ın yer aldığı yapım gelmiş geçmiş en kötü filmlerden biri olarak kabul edilen 2003 yapımı The Room'un yapım aşamasını konu alıyor. James Franco filmin hiçbir sinema deneyimi olmayan eklektik sinema yönetmeni Tommy Wiseau'u canlandırırken, Josh Hutcherson ise filmin başrolündeki Denny karakterine hayat veren oyuncu Philip Haldiman olacak. Aynı Yıldızın Altında filminin senaristleri Scott Neustadter ve Michael H. Weber'in senaryosuna imza attıkları filmin yönetmenliğini de Franco üstleniyor."} +{"text":"On arkadaşın başında geçen ve gerçek bir hikayeden yola çıkılarak hayata geçirilen belgeselde, yeni yıla girerken felekten bir gece çalan kafadarların 24 saat sonra hayatlarında gerçekleşen önemli değişimler konu alınıyor. Bu on arkadaş asla unutamayacakları gerçek bir yılbaşı hikayesini anlatıyor. Hep beraber yeni yıl ayininin düzenlendiği kumsala doğru gitmek için bir limuzin kiralarlar. Oraya vardıklarındaysa bir anda her şey altüst olur. Kimisi yolun ortasında terk edilir, kiminin üstü başı soyulur, kimisi de kaçırılır. Hayatta kalma mücadelesi veren bu on kişinin verdiği ölüm kalım savaşı, kavgalar ve ihanet, barda anlatılan bir hikaye havasıyla izleyiciye sunulurken farklı bir yol izleniyor. Bir nevi Hangover'ın belgesele dökülmüş hali diyebileceğimiz proje, 2014 yılının en garip sürprizlerinden biri olarak nitelendiriliyor!"} +{"text":"LolliLove, genç, paralı ve de havalı bir çiftin, evsiz insanlara kağıdında moral verici birer slogan yazan lolipoplar dağıtarak evsizlerin hayatlarını değiştirmeye karar vermeleri üzerine. Bu absürd fikir, Jenna'nın \"hayatlarında bir şeylerin eksikliğini\" hissetmesiyle doğuyor. Kendisi kadar şanslı olmayanlara bir şekilde yardım eli uzatmanın harika bir fikir olduğuna hükmetmesiyle, James ile birlikte muhtaç durumdaki insanların bir listesini yapmaları bir oluyor -bu listede ordudaki gayler, dövmelerini sildirmek isteyenler ve daha kimler kimler var-. En sonunda evsiz insanlarda karar kılıp, onlara kağıdında özlü sözlerin ve James'in pek bir sanatsal çizimlerinin olacağı lolipoplar dağıtmaya karar veriyor ve projeye LolliLove ismini koyuyorlar. Tabii çok zorlu bir yolun henüz başındalar, bu öyle karar verir vermez yapılacak bir şey değil, lolipopların sırf kağıtları için bile 15 bin dolara ihtiyaç olacak, bu nedenle bir sponsor bulmaları gerekiyor.64 dakikalık bu kısacık ama çok komik, bitince tadı damağınızda kalacak film, işte böyle başlıyor."} +{"text":"İranda kadınların şarkı söylemesi 1979 devriminden beri yasak. Sansür ve tabulara karşı çıkan genç besteci Sara Najafi, kadın solistlerle resmi bir konser organizasyonu yapmak için kolları sıvıyor. Sara ve İranlı şarkıcılar Parvin Namazi ile Sayeh Sodeyfi projeye katkıda bulunmak üzere, bu mücadelede kendilerine Tahranda destek olmaları için Paristen üç kadın şarkıcıyı daha davet ediyor: Elise Caron, Jeanne Cherhal ve Emel Mathlouthi. Böylece, Fransa ile İran arasında tekrar bir müzik köprüsü kurmak amaçlanıyor. Acaba bu proje başarıya ulaşacak mı? Tahranda özgürce, kol kola, kızlı erkekli bir izleyici önünde, yasaklar olmaksızın şarkı söylenebilecek mi? İranda kadın sesi için yeni bir özgürlük kapısı açılacak mı? Üç yılda tamamlanan filmle ilgili olarak, yönetmen Ayat Najafi Bu projeyle bugünün Tahranını, Saranın geçmişiyle yüzleştirmek istediğini söylüyor."} +{"text":"İsrailli Bilim Adamları, Dünyanın En Tehlikeli Kimyasal Silahlarından Biri İçin Etkili Bir Panzehir Geliştirirler. İsrailde Bir Bilim Kongresi Düzenlenir Ve Dünyanın Dört Bir Yanından Araştırmacılar, Ölümcül Maddeye Karşı Üretilen İlacı İncelemek Ve Üzerinde Deneyler Yapmak İçin Ülkeye Davet Edilir. Konunun Amerikalı Uzmanlarını Taşıyan Bir Uçak, Albay Baron Yönetimindeki Bir Terörist Grup Tarafından Kaçırılır. Baronun Tek Bir Amacı Vardır O Da Dr. Allie Levin Tarafından Geliştirilen Yeni Anti-Silahı Ele Geçirmektir. Bu Hedefe Ulaşmak İçin Her Şeyi Yapmaya Hazır Olan Baron, Yetkililere, Uçaktaki Rehinelerin Hayatına Karşılık Dr. Levinin Kendisine Verilmesini Talep Eder. Bu Arada Da, Çıkan Kargaşadan Yararlanarak Bir Kaç Bilim Adamını Bertaraf Eder Ve Kendisi Ve Bir Kaç Adamı O Bilim Adamlarının Yerine Tel Avive Adım Atarlar. Diğer Yandan, Aynı Terörist Grubun Beş Üyesi De Washingtonın Farklı Yerlerine Yerleştirdikleri Bombalarla Tehdit Dozunu Arttırırlar. Beklenmedik Bir Kişi, Tel Avivin Amerikan Büyükelçiliğinde Görevli Dutton Hatfield, Dr. Levine Keşfinin Kötü Ellere Geçmesinin Engellenmesi İçin Yardım Eder."} +{"text":"Genç bir öğretmen olan Ayşin, ataması yapılan köyle ilgili internet araştırmasında; geçmişte cinlerle yaşananlara ait korkunç haberleri görür. Arkadaşlarının Ayşine düzenlediği veda partisinde, bu konuyla ilgili çıkan tartışma inatlaşmaya döner ve fincanla cin çağırma seansı ile içinden çıkılmaz, gerilim ve korku dolu anlar yaşanır. Köye ancak gece ulaşan Ayşin, tedirgin ve gizemli anlarla dolu kısa bir yolculuk sonrasında, Fatma Anaya misafir olur. Ayşin, Fatma Anadan köyün bir düğün hazırlığı içerisinde olduğunu öğrenir. İlk gece uykuya yattıktan sonra her uyandığında yine geceyi yaşayan Ayşin, ne olduğunu anlayamadığı ve gerçeklikten ayıramayacak kadar inandırıcı olan korkunç ve gerilimli karabasanlar, hayallerle dolu üç gece geçirir. Köyden kaçmaya çalışan Ayşin, düğün hazırlığının hayatının Azapı için yapıldığını anlayacaktır."} +{"text":"Yüz yıldan fazla yaşamış ama sonsuza kadar genç kalmış Oliveiradan sinefillere bir hediye. Geçtiğimiz yıl 106 yaşında kaybettiğimiz Manoel de Oliveira 1982 yılında yapmış olduğu Ziyaret ya da Anılar ve İtirafların ancak kendisi öldükten sonra gösterilebileceğini vasiyet etmişti. Sırf bu bilgi bile, Cannesın geçen seneki klasikler seçkisinde yer alacağının açıklanmasıyla birlikte filmin yılın en merakla beklenen sinema olaylarından birine dönüşmesine yetti. Bu otobiyografik ve son derece kişisel film, Manoel de Oliveiranın yaşadığı evden, ailesinden, diktatörlük hakkındaki düşüncelerinden bahsederken izleyiciyi yönetmenin çalışma alışkanlıklarına ve bahçıvanlık merakına da tanık ediyor. Yönetmen bu basit ev hali filmini kendine has mizah duygusunu elden bırakmadan adeta Markervari bir sinemasal nesneye dönüştürüyor. Geçmişten geleceğe gönderilmiş bir mektup gibi de okunabilecek bu özel film, o kadar güzel ki, izledikten sonra sadece kendinize saklamak isteyebilirsiniz."} +{"text":"Hayat sanatı, aktörü ve seks sembolünü taklit ediyormuş gibi! Andy Whitfield, hayatının en büyük kişisel mücadelisi kanser ile yüzleşirken, aynı zamanda unutulmaz dizi Spartaküs'ün başrolünde yıldızlaşıyordu.\"Be Here Now\" onun kendini iyileştirmek için çıktığı dramatik yolculuğunu takip eden uzun metrajlı bir belgesdir. Dövmelerinden de anlaşılacağı gibi, onun sempatik eşi ve iki çoçukları, Andy'nin iyileşme sürecini tek başına ve kanserin gölgesinde yaşamadan hayatı dolu dolu yaşayarak atlatmasına adamışlar. Her adım onların hüzünlerini, mizahlarını ve azimlerini ortaya çıkararak sınırlarını ve karakterlerinin gücünü test eder. Ve, her biri kendi dönüşümlerini yaşarken, film, cesaret, aşk ve zorlukla başa çıkmayı konu alan evrensel ve ilham verici bir hikayeye dönüşür."} +{"text":"Mali'nin Gao şehrindeki Göçmenler Evi, Sahra Çölü'nün güney ucunda bir sığınaktır. Kuzeyde Cezayir'e geçiş yapanları veya Avrupa'ya ulaşmaya yönelik başarısız bir girişimin ardından dönüş yolunda olanları memnuniyetle karşılamaktadır. Burkina Faso'dan iki genç kız, Esther ve Kady, yolculuklarına devam edecek gücü toplamak için geldiklerinde; kırklı yaşlarında, hafızası ve evine geri dönme umutları yıllar içinde kaybolan göçmen bir kadın olan Natacha ile bir dostluk kurarlar. Üçlü; neşe, umut ve hassasiyet anlarını paylaşarak aile hayatını andıran bir yakınlık kurar. Ancak kızlar, yolculukları onları başarısızlık ve travmanın yükü altında geri dönenlerle karşılaştırsa bile yurtdışında bir gelecek hayalinden kurtulamazlar. Ev, kırılgan duvarlardan yapılmış bir sur gibi, çölün çağrısına direnemez, uzaklardan gelen mırıltısı rüyalar ve kabusların hikayelerini fısıldar."} +{"text":"Alicia, yabancı şirketlere danışmanlık yapan hukukçu kocası Roberto ve 5 yaşındaki evlatlık kızları Gaby ile mutlu, huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşayan bir tarih öğretmenidir. Mesleğine inançla bağlıdır ve öğrencilerine, belleğin hem insanların hem de toplumların en güçlü dayanağı olduğunu anlatmaya çalışmaktadır. Ancak öğrencilerinin ders kitaplarındaki bilgilere olan güvensizliklerine bir türlü anlam verememektedir. Öğrenciler tarih kitaplarının gerçekleri değil askeri cuntanın yalanlarını anlattığını, Arjantinin tarihinin öğretmenlerinin sandığı gibi olmadığını söylemektedirler. Bu itirazları gerçekdışı bulan Alicia, yaşadığı Buenos Airesin sokaklarında neredeyse hiç yürümemektedir, hep otomobilinin içindedir. Kocasıyla birlikte katıldığı davetler dışında bir hayatı yok gibidir. Bir de ara sıra kendisi gibi kadın arkadaşlarıyla şehrin korunaklı lüks kafelerinde gevezelik etmektedir. Alicia, kocasının, erkeğinin ona kurduğu gerçeğin içinde mutlu, mesut yaşamaktadır."} +{"text":"İngiliz doğumlu olan Joan Stanley, Sovyet ve Komünist parti sempatizanıdır. İngiliz devlet memuru olarak görev yapan Joan, 1930larda KGB tarafından çalıştırılmaya başlar. Bu dönemde nükleer bomba ile ilgili sırları başarılı bir şekilde Sovyetlere taşır. Joan'ın aktardığı bilgiler sayesinde Sovyetler Birliği, batıya ayak uydurarak onlarla atom bombası konusunda yarışır hale gelir. Gerçek bir hikayeden esinlenilerek beyaz perdeye uyarlanan filmde, 50 yıldan fazla bir süredir casusluk yapan Joan Stanleynin hayatı anlatılıyor. Filmde, tarihteki en etkili casuslardan olan ve bunu uzun yıllar gizlemeyi başaran Joan Stanleynin, 18 yaşındayken Cambridgede fizik eğimine başladığı dönemden MI5 tarafından yakalanmasına kadar geçen süreç ve büyük aşkı Leo ile ilişkisi ele alınıyor."} +{"text":"Yakın bir gelecekte insanlık aleminin büyük kısmı \"Ophiocordyceps unilateralis\" adıyla tanımlanan bir çeşit zombi mantarından etkilenerek zombilere dönüşmüşlerdir. Bu mantar kan, tükürük ve mantar sporu yoluyla yayılmaktadır ve mantardan etkilenen kişiler, insan gördükleri anda tüm akli kontrollerini kaybederek saldıran \"aç\" yaratıklara dönüşmüşlerdir. Mantardan etkilenmemiş çok az sayıda insan, Birmingham'da ağır askeri tedbirler altında yaşamlarını sürdürmektedir. Burada hibrit çocuklar üzerinde mantarı tedavi edebilecek bir yöntem üzerinde çalışmalar sürdürülmektedir. Hibrit çocuklar, insan kokusuna çok yakından maruz kalmadıkları müddetçe saldırganlaşmadıkları için tedavi araştırmalarında kullanılmaktadır. Bu çocukların öğretmenlerinden biri olan Helen, Melanie adlı oldukça özel ve farklı bir kız çocuğuyla arasında bir bağ kurar. Yaşadıkları üs açlar tarafından saldırıya uğradığında Melanie, Helen ve projenin başındaki Dr. Caroline Caldwell, birkaç askerin yardımıyla kaçarlar ve hayatta kalabilmek için tehlikeli bir kaçışa başlarlar."} +{"text":"Rock muzigin Salman Rüşdi'si ile tanisin. Shahin Najafi, İranlı bir müzisyen ve şair. Gitarı ve şarkıları ile teokrasi, yoksulluk, sosyal adaletsizlik ve özgürlükleri baltalayan sansüre karşı mücadele ediyor. Henüz gençken, müziği, devletin markajına giriyor ve yargılanıyor. Verilen ağır cezalar onu İran'ı terk etmek zorunda bırakıyor, ama asla susturamıyor. Almanya'ya gelmesiyle birlikte sanatında rejim karşıtı eleştiri dozunun artması ve söylemlerinin sertleşmesi, hakkında çıkan ölüm fetvası ve başına konan ödülün 100 bin dolardan 500 bin dolara çıkması ile eş zamanlı. Politik gerilime dönüşen bu rap-rock belgeselinde; bir sanatçının, ne pahasına olursa olsun üretimine devem etme tutkusuna, yapayalnız kalsa bile vazgeçmemekteki inadına ve tüm bu süreçte umudunu bir an bile kaybetmeyişine tanık oluyoruz."} +{"text":"ilm hiçbir şey olan bir çocuğun kendini geliştirerek dünya yıldızı olmasını anlatıyor. Bu yolda karakterindeki değişimler, yaptığı seçimler ve psikolojisi büyük önem taşıyor. Saf iyi aile çocuğu olan karakterimiz zamanla bir dünya starı olurken bu iyi özelliklerini kaybediyor. Karakterimizin ismi Enes Batur'dur. Enes babası polis annesi bir hemşire olduğundan sürekli yalnız kalmaktadır. Ailesi tarafından neredeyse hiç ilgi görmez böylece içe kapanık bir çocuk olmaktadır. Babası ona 6 yaşındayken bilgisayar alır ve tüm dünyası o olur. Ortaokul yılları arasında normal çocuklara göre çok daha fazla sivilcesi vardır ve diğer çocuklar tarafından dışlanmaktadır. Bu durum ona küçüklüğünden beri hayal kurmasını sağlamıştır. Her zaman çevresi tarafından sevilen insan olmak istemiştir. Babası bu işin gelip geçici olduğunu söyler sürekli ve üniversite sınavına çalışması için onu zorlar. Çevresindeki herkes ona doğru olanın bu olduğunu söyler, üniversite sınavına çalışıp kazanıp bir yerlere gitmenin en hayırlı olduğu söylenir. Enes'in büyük bir seçim yapması gerekmektedir. Ya hayallerinin peşinde koşup YouTuber olacak, kimsenin gitmediği yoldan gidip farklı bir şeyler başarmak için çabalayacak ya da riske atmayıp üniversite sınavına çalışacaktır."} +{"text":"Greg, ortağı Augustin ve arkadaşları Medhi oldukça yaratıcı bir fikirle yola çıkmış olan iki girişimcidir. İkili, özel hayatlarında ortaya çıkmasını istemedikleri bir şey olması durumunda bahaneye ihtiyaç duyan zenginlere bahane sunmaktadırlar. Eşini aldatan, eşcinsel olduğunu gizleyen, aile yemeğinden kaçmak isteyen zenginler onlara başvurmakta, onlar da mükemmel senaryolarla şüphe edilmez bahaneler hazırlamaktadırlar. Greg'in işleri harika gitmektedir, hayatının aşkı Flo'yu bulmuştur ve her şey yolundadır. Ancak toz pembe hayatı, Flo'nun ailesiyle tanışınca değişir. Zira sevgilisinin babası, Greg'in müşterilerinden biridir ve Flo'nun annesini aldatmak için Greg'in yardımına başvurmuştur. Artık Greg ve baba, olayı hayatlarındaki kadınlardan gizlemek için birlikte çalışmak zorundadır. Ancak bu süreçte aksilikler peşlerini bırakmayacaktır."} +{"text":"Eski bir özel kuvvetler ajanı olan Pete Koslow, onurlu ve takdirler almış bir şekilde emekliye ayrılmıştır. Ancak Pete Koslow'un dünyası, karısını korumak için giriştiği bir mücadeleden sonra hapse girdiğinde tepetaklak olur. Koslow'a iki FBI ajanı için muhbirlik yapmak ve gizli yeteneklerini kullanarak New York'taki en güçlü suç patronu olan General'i devirmeyi kabul etmesi durumunda erken tahliye şansı verilir. Fakat Koslow'a özgürlüğünü kazandırması gereken gizli operasyon gizli bir NYPD polisinin ölümüne yol açtığında işler değişir ve Koslow kendisini FBI ve mafya arasındaki çapraz ateşin ortasında bulur. General, Koslow'un suçu üzerine alıp hapisanenin içinden bir uyuşturucu operasyonuna öncülük etmesi için onu hapishaneye geri göndermekte ısrarcıdır. FBI da Generalin operasyonu için hapishaneye geri dönmenin, Koslowun onlarla olan anlaşmasını sürdürmek adına yapabileceği tek şey olduğunu söyler. İmkansız seçeneklerle çevrili olan Koslow, kendisini ve ailesini kurtarmak için New York'un en güçlü üç örgütünün, FBI'ın, mayfanın ve New York Polis Departmanı'nın pençelerinden kurtulmak zorundadır..."} +{"text":"Teo kaçmakta olan bir adamdır. Geçmişinden, ailesinden, geceyi beraber geçirip sabahın ilk ışığında sıvışıp gittiği kadınların yataklarından, sorumluluklardan. İş gerçekten sevdiği tek şeydir. Bir reklam ajansında yaratıcı olarak çalışmaktadır ve dünyayla ilişkisini zorunlu bir şekilde tutan tabletler ve cep telefonlarından kopamamaktadır. Emma 16 yaşında gözlerini kaybetmiş ama hayatının karanlıkta kayıp gitmesine göz yumamamıştır. Hatta havada yakalayıp engeliyle mücadele etmiş ve her günün onun için bir mücadele olduğunun bilincine varmışdır. Osteopat uzmanı olup bağımsız ve kararlı bir şekilde beyaz bastonuyla şehrin sokaklarında dolaşır. Kısa süre önce kocasından ayrı yaşamaya başlar, parlak ve bakımlı olan Teo doğru zamanda gelmiş biri olarak gözükmekte ve ilgi görmeyi haketmektedir. Teo tarafında ise her şey bir oyun ve iddia gibi başlamıştır. Şimdiye kadar karşılaştığı diğer kadınlardan farklı olarak kendi dünyasından çekinip korkmaktadır. Hafif bir nefes onları şaşkına çevirir ama bu mutluluk uzun sürmeyecekdir. Her biri kendi hayatına dönecek ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı"} +{"text":"Italya'nın güneyinde bir Roman mahallesi A Ciambra'da yaşayan Pio Amato'nun peşindeyiz. 14 yaşında olmasına rağmen baca gibi sigara içen ve büyüklerle bira içme yarışı yapan Pio, büyük abisine kendisini kanıtlama peşinde. Pio'nun elinden kaçak elektrik bağlamaktan trenlerden bavul çalmaya birçok iş geliyor. Tüm bunları yaparken aynı zamanda kendi Roman ailesi ile yerli Italyanlar ve çevrede yaşayan Afrikalı göçmenler arasında iletişim de Pio'dan soruluyor. Jonas Carpignano, Afrikalı göçmenleri izlediği ilk uzun metrajı Mediterranea'dan sonra bu sefer kamerasını aynı bölgede yaşayan Romanlara çeviriyor. Yönetmen, Pio'nun macerasını muhteşem bir sinematografi ve yargılamayan bir bakış ile perdeye aktarırken, size de zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir seyir deneyimi sunuyor."} +{"text":"Asil bir ailenin kızı olan Rukiye ailece tanıştıkları, çok zengin ve yakışıklı bir adam olan Kemal Seden ile evlenmek için can atmaktadır. Karısını kaybetmiş olan bekar adam tüm kadınlarında da gözdesidir. Rukiye?nin hizmetine bakan ve Rukiye?nin annesinin sekreterliğini yapan genç ve güzel Nevin, Kemal Bey?in dikkatini çeker. Karısının ölümünden sonra hayata küsmüş olan ve hiç kimseye ilgi duymayan Kemal Bey, Nevin?le ilgilenmeye başlayınca; Rukiye?nin asilzade annesi kıskançlık yaparak Nevin?i işten kovar. Bu durum karşısında sessiz kalmayan Kemal Bey, genç kızı bırakmamaya karar verir ve kısa zamanda aralarında gelişen yakınlaşma büyük bir aşka dönüşür. Ancak evlenip, Kemal?in oturduğu köşke gelin giden Nevin?i, bura kıskanç bir kadın, ürkütücü sırlar ve kabus dolu bir hayat beklemektedir?"} +{"text":"20. yüzyılın başlarında Çinde kriz hakimdir. Ülke savaşan muhalif gruplara bölünmüş, vatandaşları açlıktan kıvranmakta ve son yapılan politik reformlar meseleleri iyileştirmeden öte daha da kötüleştirmektedir. Yedi yaşındaki imparator ve onun acımasız annesi imparatoriçe Dowager Longyu tarafından yönetilen ve iktidar olan Qing Hanedanlığı, 250 yıllık sorgulanamayan gücünün ardından tamamıyla dokunulmazlık kazanmıştır. Sıradan vatandaşların açıkça isyan etmeye başlaması ile birlikte Qing Hanedanlığı, isyanları bastırmak için Yeni Ordu adı altında güçlü ve modern bir ordu yaratmıştır. Fakat o dönemde silah almak pahalı bir iştir. Umutsuzca para arayışı içinde olan Qing liderleri ellerine geçen her şeyi yabancı ülkelere satıyorlardı. Bu süreçte Çinin geleceği de satılıyordu tabii ki. Huang Xing modern savaş sanatı eğitimi aldığı Japonyadan yeni dönmüştür. Ülkesinin parçalanmaya yüz tuttuğunu öğrenen Huang Xing, kılıcını kuşanıp, gücü elinde bulunduran Qing Hanedanlığı ve Yeni Orduya karşı gittikçe umutsuzca süregelen vahşi isyanlara önderlik etmekten başka şansı olmadığını hisseder."} +{"text":"Tayland-Burma sınırında, bir piknik esnasında başlayan bir aşk ilişkisinin hikayesi. Weerasethakul, bu erken dönem başyapıtında sonraki filmlerinin bir provasını yapıyor adeta. Tayland'a kaçak olarak giriş yapmış ve bilinmeyen bir deri hastalığına yakalanmış olan Min'i, sevgilisi Roong ile orta yaşlı Orn arasında kalan tuhaf bir arzu nesnesine dönüşürken izliyoruz. Roong ve Min, huzurlu bir öğleden sonra, ormana piknik yapmaya giderler. Bu esnada Orn da sevgilisi Tommy'yle ormanda iş pişirmektedir. Bu üç karakteri, alışageldikleri rahatlık alanlarının dışına çıkarken izliyoruz. Doğadaki her bir nesnenin insan bedeniyle aynı derecede önemli olduğu, zamanın bakışlarla yer değiştirip anlatının duyularla deneyimlenebilir bir sınıra sürüklendiği, çok gerçekçi ama bir o kadar da masalsı bir dünyaya adım atıyorlar. ! f, bu öncü filmi, tam da 10. yaş gününü kutlarken sunmaktan gurur duyar."} +{"text":"Amanda Michelinin yönettiği Double Dare belgeseli, farklı kuşaklardan iki kadını eksen alarak bu acımasız meslekte yaşam mücadelesi veren kadın dublörlerin dünyasında yolculuğa çıkıyor. Jeannie Epper ünlülerin dublörü olan babasının yolundan giderek bu mesleğe atılmış. Epper, 70lerin efsane TV dizisi Wonder Womanda Lynda Carterın dublörlüğünü yaparak ün yapmış. Erkek kardeşi ve kızı da dublör. Amerikan Dublörler Birliğinin Onur Ödülünü kazanmış. Epperın ev yaşantısı ve film setlerinden arşiv görüntülerine yer verilirken, iş arama ve ayakta kalma çabalarına tanık oluyoruz. Genç kuşaktan Zoe Bell ise Yeni Zelandadan Hollywooda gelen ve adını Xena: Warrior Princess serisi ile duyuran bir dublör. Steven Spielberg ve Quentin Tarantino söyleşileriyle zenginleşen bu bol ödüllü yapımda, Zoe Bellin Kill Bill filminde Uma Thurmanın dublörü olabilme sürecine dair sahneler oldukça dikkat çekici."} +{"text":"İsrailli Eyal ve Pariste yaşayan Filistinli Rana, dünya kupası finalleri için Berline giderken sırt çantalarının karışması sonucu birbirlerini tanıma fırsatı bulurlar. Eyal ve Rana yaygaracı futbol taraftarlarının arasında geçirdikleri üç gün boyunca birbirlerinin çekimine kapılırlar ve aralarında bir aşk alevlenir. Ne var ki Rana ansızın ve açıklama yapmaksızın Parise döner ve bu sırada ikinci İsrail-Lübnan savaşı patlak verir. Eyal her şeye rağmen Rananın peşinden gitmeye kararlıdır. Eyal Parise vardığında yurtlarından uzakta olmanın acımasız gerçekliği, savaş hakkında çatışan fikirler, bağlılıklar ve sorumluluklar ikilinin arasındaki bağları sınamaya başlar. Eyal ve Rana eğer İsrail-Filistin çatışmalarının derin yaralarını aşabilecek ve birbirlerini birey olarak kabul edebileceklerse bunu başarabilecekleri tek yer Avrupa topraklarıdır. Ortak tarihleri ve vatanları, her ne kadar aralarındaki uyuşmazlıkların kaynağı olsa da görünürde aralarındaki samimiyeti güçlendiren etkenlerden biridir."} +{"text":"Cassie Stewartın hayatı elinde bir silahla kendine geldiğinde gerçek bir kabusa dönüşür. Çünkü sevgilisi Bobby Roseun ve en yakın arkadaşı Diane Summersın yarı çıplak cesetleri yerde yatmaktadır. Tek görgü tanığı olan Cassie, mahkemede tüm gerçekleri ortaya çıkarması için, medya tarafından sıkıştırılmaktadır. Duruşmada, Cassienin Bobby ile olan ilişkisi ortaya çıkar ve genç kadın kıskançlık gerekçesiyle önce şüpheliler listesine girer, ardından da suçlu bulunur. Masumiyetini ispatlamak için kaçmalı ve saklanmalıdır. L. G. Mennick, Cassienin güvenilir ve çekici avukatı, hala vakitleri varken, ona gerçek katili bulmasında yardım eder. Ama görgü tanığı olmadan ve yetersiz kanıtlarla bu iş hayli zordur. Güçlü kanıtlar bulmak için çıktığı yol ise onu sadece karanlığa götürecektir."} +{"text":"Birlikteyken birbirinizi parçalıyorsunuz. Ayrıyken ise kendinizi! Birçok farklı karakterin buluştuğu bir otel... Aynı odada fakat farklı masalarda yemek yiyen insanlar Tutkunun birleştirdiği ve yine tutkunun ayırdığı büyük aşklar, yalanlar ve dedikodular Rita Hayworth, Burt Lancaster, Deborah Kerr ve David Niven gibi usta oyuncuları birleştiren film, bir deniz kenarı oteli olan Bournemoutha konuk olan müşterilerin hikayesini anlatır. Boş bir sezon geçiren otelin düzeni, güzeller güzeli yıldız Annin gelmesiyle çalkalanacak, dedikodu kazanları kaynamaya başlayacak ve küllenmiş aşklar küllerinden doğarken yeni aşklar da filizlenecektir. Sivri dilli ve hazırcevap John rolünde Lancasterın, tutkulu güzel rolünde Hayworthün ve içine kapanık, sessiz ve romantik Sibly rolünde Kerrin göz doldurduğu film, Delbert Mannın başarılı yönetmenliğiyle de dikkat çekmektedir. Binbaşı rolünde devleşen David Nivena En İyi Erkek Oyuncu, otelin sahibi Pat rolündeki Wendy Millera ise En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar kazandıran SeparateTables, pek çok dalda aldığı adaylıklarla da adından söz ettirmiştir. Alıntı:Gogol"} +{"text":"Ayşe ve Cemal birbirlerini çok severek evlenmiş, maddi açıdan iyi-kötü geçinen mutlu bir çifttir. Fakat bir türlü çocukları olmaz. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca, Ayşe'nin karşı çıkışlarına rağmen Cemal, yasa dışı bir şekilde çocuk sahibi olur. Ayşe, Can adını verdikleri bu bebeği hiçbir zaman tam olarak sahiplenemez. Diğer yandan bu tutum yüzünden Cemal ile de arası gitgide açılacaktır; Cemal'in bir sene boyunca çabalaması sonuç vermez, nihayetinde evi terk eder. Ayşe şimdi Can ile tek başına kalır. Bir yandan tam annelik yapamadığı ve başından da atamadığı Can vardır, diğer yanda tek düze giden hayatından gitgide sıkılmıştır. Bir gün karşısına yeniden birlikte olabileceği bir adam çıkınca, Ayşe kağıt üstünde hala evli göründüğü Cemal ile yüzleşmek için onun karşısına çıkar..."} +{"text":"Roger her şeye sahip bir adam gibi görünmektedir: Norveç'in en önemli kelle avcısı, güzel sanat galerisi sahibi Diana ile evli ve muhteşem bir villa sahibidir ama gereğinden daha \"geniş\" yaşamaktadır. Bu hayata yetebilmek için bir yandan sanat eserleri çalmaktadır. Bir sergi açılışında karısı onu Clas Greve'yle tanıştırır. Bu adam Roger'ın Pathfinder için aradığı yeni CEO olmak için mükemmel bir aday olmakla birlikte çok değerli bir sanat eserinin de sahibidir. Adamı ekonomik özgürlüğünü kazanmak için beklediği büyük fırsat olarak görür ve büyük soygun için hazırlanmaya başlar. Kısa süre içinde başını büyük bir belaya sokar ve bu kez tehdit finansal sorunlarından çok daha ciddidir. Kelle avı başlamıştır."} +{"text":"Murli Hindistanda bir çetenin lideridir. Bu adam radyoda program sunucusu olan güzeller güzeli Jhanviye delicesine aşıktır ve sürekli onun radyosunu dinler. Birgün Jhanvi sunduğu programda sorular soracağını bu soruları bileni yani en fazla puan alanı radyoya konuk edeceğini duyuyur. Bunun üzerine Murli adamlarına hemen radyoya bağlanmaları konusunda emir verir ve bir şekilde soruları cevaplayıp radyoya konuk olmayı hak eder. Murli, Jhanviye kendisinin tarih profesörü olduğunu söyler, bunun üzerine Jhanvi Ghandi hakkında bilgiler ister. Daha sonra Murli, Gandhi hakkında bilgi almak için kendisini kütüphaneye kapatır, çalışma sonucunda karşısında Gandhiyi görür ve şoke olur. Fakat Gandhi korkulacak bir adam değildir ve Murliye elinden ne geliyorsa yapacağını söyler."} +{"text":"Giovanni, hasta annesi ile birlikte zor hayat şartlarına karşın ayakta durmaya çalışan, içine kapanık bir çocuktur. Okulda, sınıf arkadaşları tarafından sürekli alay konusu olan Giovanni, okul çıkışı bir matbaada bulduğu part-time iş sayesinde evin günlük ihtiyaçlarını gidermektedir. Yine yoğun bir günün ardından evine gelen Giovanni, annesiyle ufak bir konuşma yaptıktan sonra, o gün gelmeyen sütçüden annesi için süt almaya gider. Sütçüye vardığında sütçünün olmadığı ve daha sonra tekrar gelmesi söylenir. Vakit geçirmek için ufak bir tepeye çıkan Giovanni, Samanyolunu ve çeşitli takımyıldızlarını izlemeye dalar. Aniden beliren bir ışık ile ayaklanan Giovanni, karşına çıkan dev lokomotifi görünce şaşırır. Derinden gelen bir ses, bu trenin Samanyolunu ve takımyıldızlarını dolaşan bir lokomotif olduğu söyler ve Giovanni, vagonlardan birine biner. Giovanni'ye bu macerasında, sınıf arkadaşı olan Campanella da eşlik edecektir. Kenji Miyazawa'nın aynı adlı eserinden uyarlanmıştır."} +{"text":"İranlı yönetmen Makhmalbaf'ın gerçekle kurgu arasında gezinen belgeseli Selam Sinema, bir sinema filminde rol alabilmek için seçmelere katılan adayların hikayesine odaklanarak insan olmakla oyuncu olmayı karşılaştırıyor. İran'ın öncü yönetmenlerinden, çeşitli uluslarası festivallerden topladığı kucak dolusu ödüllerle tanınan Muhsin Makhmalbaf'ın ödül kazanmış belgeseli Selam Sinema 1996 İstanbul Film Festivali'nde de gösterilmişti. Gerçekle kurgu arasında maharetle gezinen ilginç bir film olan Selam Sinema'nın konusu ise şöyle: Sinemanın 100. yıldönümüne bir övgü olarak bir belgesel çekmeyi planlayan Makhmalbaf, gazeteye 100 oyuncuyu işe alacağına dair bir ilan verir. Ancak seçmelere planlanandan fazla sayıda katılım olması, Makhmalbaf'ın fikrinden vazgeçmesine neden olur ve yönetmen planladığından çok daha farklı bir film yapmaya başlar. Yaklaşık 5000 kişinin kuyruk olduğu oyuncu seçmeleri çeşitli kavgalara ve taşkınlıklara sebep olacaktır. Kameranın önünde onlarca kadın ve erkeğin neden geldiklerini açıklağı filmde, neredeyse bütün oyuncu adaylarının kişisel hikayeleri dramatik bir dille ekranlara getiriliyor. Yönetmenin yani Makhmalbaf'ın adaylardan, aktörlerin yaptığı gibi 10 saniye içinde, gülerken ağlamaya başlamalarını istediği, aksi takdirde eleneceklerini bildirdiği filmde, oldukça ilginç sahnelerle hem insana hem de sinema sanatına dair farklı sözler söyleniyor. Belgeselin İran toplumundan verdiği yansıma azımsanacak gibi değil. Az sayıda profesyonel oyuncunun rol aldığı filmde gerçekleştirilen seçmelerin ne kadarının gerçek, ne kadarının senaryo gereği olduğu sorusu ise seyircinin pek öyle, kolay kolay yanıtlayamayacağı bir soru olarak kalıyor. Filmdeki oyunculara ve aslında ekran başındaki seyirciye oyuncu olmayı mı, insan olmayı mı istediğinin sorulduğu filmde Makhmelbaf'ın sinematografi ve anlatımdaki ustalığı bir kez daha gözler önüne seriliyor. alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Baksana Işık Ne Yaptı, Feistın müziği üzerinden, birlikte iş yapmanın sinerjisine, başkalarına güvenebilmenin verdiği güce ve büyüteç görevi görebilen sanata ışık tutuyor. Baksana Işık Ne Yaptı, Feistin Grammy adayı albumü The Reminderın yolculuğunu takip ediyor. Bu şiirsel film bizi perdenin arkasına götürüyor ve projede ortaya çıkan samimi ortaklıkları görmemizi sağlıyor. Feist, iş arkadaşlarından amplifikatörlerim diye söz ediyor: Çerçevenin içinde saklanmasını sağlayan fotoğrafçı, hokey sahalarında birlikte çalıştığı gölge kuklacıları, ipliklerle ışıyan bir duvar yapan bir sanatçı, havai fişekler yaratan video yönetmeni, albümün kaydını yönlenediren bir piyanist ve müziğin ve görsellerin dünyasından başka pek çok işbirlikçi. Film, Feistı ve yardımcı oyuncularını, izlenimci manzaralar eşliğinde, eko yapan stadyumlarda, kukla atölyelerinde, kırmızı halıda, döküntü bir Fransız malikanesinde, kusursuz konser performanslarında ve alışık olmadığımız kadar açık konuştukları söyleşilerde takip ediyor. Birlikte iş yapmanın sinerjisine, başkalarına güvenebilmenin verdiği güce ve büyüteç görevi görebilen sanata ışık tutan Baksana Işık Ne Yaptı, kendisi de tasvir ettiği yaratıcı mozaiğin bir parçası."} +{"text":"Amerika'nın Boston kentinde 1980'lerde geçen hikayede, Jonathan banka soymaktan hüküm giymiş, hapishaneden çıktıktan sonra girdiği geçici işlerde tutunamadığı için beş parasız kalmış, evsiz bir adamdır. Oğlu Nick ise çocukluk günlerinden babasını hayal meyal hatırlamaktadır. Bir gün babasından hapisten çıktığına dair bir mektup alır ama onunla yeniden görüşmeyi istemez. Ama kaderden kaçınılmaz ve bir gün sosyal hizmetlere bağlı evsizler barınağında görevli olarak çalışan Nick'in karşısına babası kalacak bir yer istemek için çıkar... Amerikalı yazar Nick Flynn'ın Another Bullshit Night in Suck City adlı hatıralar kitabından uyarlanan film, gerçek bir hayat hikayesine, Flynn babası ile olan ilişkisine dayanıyor. Kitap Türkçe'ye \"Lanet Kentte B... Bir Gece\" adıyla da çevrilmişti..."} +{"text":"Avustralya sinemasından histerik bir banliyö komedisi... 17 yaşındaki Placid Lake, ailesi tarafından hippi kültürüne göre yetiştirilmiştir. Okulda itilip kakıldığı yetmezmiş gibi, liseden mezun olur olmaz kendini nerede bulacağına dair en ufak bir fikri yoktur. Çocukluğunu banliyö yaşamının dikenli yollarında geçirdiği halde, sıradışı ailesi yüzünden çevresine uyum sağlamak konusunda en ufak bir gelişme gösteremeyen Placid, lise yaşantısı son bulunca güçlü bir kimlik krizine girer. Neye veya kime ait olduğunu bilemez halde dolaşırken, derdinin çaresini ebeveynlerinin yaşam tarzından uzaklaşmakta bulur. Saçlarını kestirdikten sonra, hırpani giysilerini bir tarafa kaldırır ve takım elbisenin dayanılmaz cazibesine teslim olur. Sıradaki hamlesi, bir sigorta şirketine iş başvurusunda bulunmaktır. Böylece ailesinin en büyük kabusu gerçek olmuştur. Biricik oğulları Placid, takım elbiseli bir burjuvaya dönüşmüştür. The Rage in Placid Lake, Avustralyadan çıkan ve ülke sınırları dışına açılmayı başaramayan sivri dilli bir komedi örneği."} +{"text":"2006 yapımı \"peliculas para no dormir: adivina quien soy\", çok küçükken babasını kaybeden ve o zamandan beri annesiyle yaşayan 10 yaşındaki Estrella'nın korku romanları ve filmleri üzerine yoğunlaşan günlerini konu ediniyor. Estrella, annesi bir hastanede hemşire olarak çalıştığı için çok geç saatlere kadar evde tek başına kalır ve normalde annesinin izin vermediği korku filmlerini rahatça izler. Bunun için de her şeyi hazırlamıştır: yanında alarmlı saatiyle dolaşır. hemen her şey bu saate endekslidir. Annesinin gelmesine birkaç dakika kala kanal değişir, Estrella belgesel ya da haber kanalı izliyor olur; her şey düzenlidir. Asosyal yaşamında, sabahtan akşama kadar elinden düşürmediği kitapları dışında, Estrella'nın tek arkadaşı romanlarından gerçek hayatına geçirdiğini sandığı roman karakterleri ve filmlerdeki şahıslardır. Öğretmeninin bile \"çok içine kapanık!\" diye annesine uyarılarda bulunduğu Estrella, bir gün yine romanlarından birini okurken bir vampir karakterle tanışır ve onu gerçek hayata taşır. Bundan böyle her gün annesine vampirden bahseder. Annesi de yine hayali karakterlerden biri diye çok önemsemez ve kızının kendi halinden memnun olduğunu görüp telaşa kapılmaz. Sonrasında ise olaylar istenmeyen yönlere varır..."} +{"text":"Aralık 1941de Almanların aniden başlattıkları taarruzda, Bastogne kasabası ve çevresini savunan Amerikan 101. Hava İndirme Tümeni her tarafından kuşatılır. Yakıt, mühimmat, tıbbi malzemeler ve gıda maddelerinin yetersizliğine rağmen, kendinden kat be kat büyük düşman kuvvetlerine karşı direnmeyi başarır. İşte film, bu savunmayı veren askerlerin düşman birliklerine, Almanların sürekli radyodan yaptıkları yayınların ve uçaklardan atılan broşürlerin moral bozucu etkilerine, Amerikan hatlarında gezen Amerikan kılığına girmiş Alman komadolarına, sis yüzünden azalmış görüş mesafesi ve bunun sonucu olarak aksayan hava ikmaline rağmen verdikleri direnişi anlatıyor. Özellikle savaşın psikolojik ve moral etkileri ön planda. Filmin en önemli özelliklerinden birisi de, filmde başrol oyuncuları dışındaki karakterlerin tamamının bizzat 101. Hava İndirme Tümeni askerleri tarafından canlandırılmış olması."} +{"text":"Babam hep şunu derdi; dövüş sanatlarına kendini adayanlar üç aşamadan geçer: kendini görme, dünyayı görme, tüm yaşayan canlıları görme. Dövüş sanatlarının giderek popülerleşmeye başladığı 1930'larda bir çok insan; Güney Çin'deki Guangdong ilinin merkezindeki Foshan'da bulunan ustalardan eğitim almak amacıyla çabalamaktadır. Bazı tecribeli ustalar ise diğer deneyimli ustalar ile karşılıklı müsabakalar yapmaktadır. Müsabaka boyunca konsantrasyonlarının bozulmaması için müsabaka yerinin kapıları kapatılmaktadır ve kimsenin de dışarı çıkmasına izin verilmemektedir. Ayrıca, müsabaka herhangi bir sonuca varmadan yiyecek ve dinlenme de yasaktır. Dövüş sanatlarında son derece yetenekli olan genç zengin Ip-man ise dikkat çekmeden bir yaşam sürmeyi tercih etmiştir. Lakin, bu şekildeki yaşamı beladan uzak durmasına yetmez. Bir gün tuzağa düşürülür ve ortamdan kurtulabilmek için her türlü yeteneğini sergilemek zorunda kalır. Usta Kung ve güzel kızı Kung Yi'in de aralarında bulunduğu diğer ustalar ise Ip-man'in yeteneklerinden oldukça etkilenir. Yüksek mevkideki bir kumandan kendi koruması olan Yi Xian Tian tarafından suikasta kurban gidince Foshan'daki bütün ustalar; her ne olursa olsun Tian'ı alt etmek için ant içer..."} +{"text":"Hindistan'ın en iyi yatılı okullarından birinde okuyan Rohan ve 3 arkadaşı, okuldan kaçıp sinemaya gittikleri için okuldan atılırlar ve evlerine dönmek zorunda kalırlar. Arkadaşlarından farklı bir şehirde yaşayan Rohan'ın annesi yıllar önce ölmüş, şimdi yanına döneceği babası ise Rohan'ı 8 yıldır görmemiştir. Rohan babasının yanına döndüğünde bugüne kadar hiç görmediği 6 yaşında bir üvey kardeşi olduğunu öğrenir. Ayrıca babasının sert, otoriter ve katı dünyasıyla da tanışır. Bir yazar olmak için ya��ayan ve sürekli yazan Rohan, üniversitede edebiyat okumak istemektedir. Ancak babası onunla aynı şekilde düşünmemektedir ve Rohan için farklı planları vardır. Rohan bu yeni dünyada yaşamaya çalışırken, amcası ve yeni arkadaşlarıyla birlikte şehrin sokaklarıyla birlikte, başlarda ısınamadığı kardeşi Arjun'un ve kendisinin iç dünyasını da keşfedecektir."} +{"text":"Tennesseeli Davy Crockett, Kızılderililer ile savaşan ordu adına çalışan bir iz sürücüdür. Elinden geldiğince iki düşman tarafı birbirleri ile karşılaşmamaları için uğraşan Crockett, bu savaşta bir taraf olmaktan vaz geçip evine doğru yola çıkar. Bir toprak satın alıp yerleşik bir hayat kurmayı düşünen Crockett, Koca Ayak Mason isimli kötü bir adamın kontrolündeki kasabadan bir arazi alır Bir kaç gün sonra toprağı ile uğraşmaya başlayan Davy Crockett, komşusu olan kızılderili Charlie Two Shirts ile tanışır. Koca Ayak Mason, Charlienin kızılderili olması dolayısı ile bir toprağa sahip olamayacağını söyleyip topraklarını alacağını söylemiştir. Davy Crockett, Charlienin yasal olarak sahip olduğu bu toprak mücadelesine katılır. Bu mücadele bir süre sonra Crockettı Parlementoya kadar taşıyacaktır"} +{"text":"Bir aşk ilişkisinin son gecesinde, bir adamın sevgilisi ona, Paris sokaklarında geceleri dolaşıp erkek arayan esrarengiz bir kadından söz eder. Bu kadının imajını saplantı haline getiren adam, birbiri ardınca tek gecelik maceralar yaşamaya başlar; aklı fantezi ile gerçeklik, geçmiş ile bugün arasında gidip gelirken, bir ömrün bahtsız aşk ilişkileri de başına üşüşür. Bir gece kilometrelerce ilerde, banliyödeki bir partide, sonunda bu esrarengiz kadına, düşlerinin erkek avlayan kadınına yetişir Tabuları yıkmaya soyunmuş bir film olan Kadınların Mekanizması Fransız yazar Louis Calaferte'nin aynı adlı, kötü şöhretli romanından uyarlanmıştır ve bazı edebiyat eleştirmenlerine göre, hiçbir yazar kadınları neyin harekete geçirdiğini böylesine doğru şekilde, bu kadar kayıtsızlıkla ve böylesine yoğun bir zalimlikle tahlil etmemiştir."} +{"text":"Marie Curie, Madam Curie olarak da bilinir. , (7 Kasım 1867 4 Temmuz 1934), Polonya asıllı Fransız kimyager. Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki kez Nobel Ödülü kazanmıştır. Uranyum la yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. Toryum un radyoaktif özelliğini buldu ve radyum elementini ayrıştırdı. 1903 Nobel Fizik ödülü, 1911 Nobel Kimya ödülü sahibi ve radyoloji biliminin kurucusudur. Çalışmalarıyla bir çığır açan Curie, Nobel Ödülü'nü alan ilk kadın, bu ödülü iki kere alan ilk biliminsanı olmuştur. Madam Curie Bilim Akademisine başvurduğunda akademi başkanı toplantı salonundaki herkesin gözleri önünde ''Bu salonda bir kadın var sanki, yoklama yapılmasını talep ediyorum.'' diyerek kadınlara olan bakışını dile getirmiştir. Daha sonra ise Madam Curie akademinin davetini geri çevirerek akademiye karşı olan tutumunu göstermiştir."} +{"text":"Çok soğuk bir kışın son günlerinde Bari. Küçük bir dolandırıcı grubu şehrin varoşlarında gece gündüz dolaşarak, Balkanlar'dan gönderilen ama gönderildiği yere hiçbir zaman ulaşmayan kıymetli bir paketi aramaktadır. Peki bu paketin içinde ne vardır? Dolandırıcılarımız için çok önemli birtakım şeyler ve izleyicinin bu kentin şaşırtıcı yeraltı dünyasına giden kapıları açabileceği bir maymuncuk BAŞ DÖNMESİ, liman kenti Bari'deki küçük gangsterlerin dünyası üzerine bir film, ama aynı zamanda bölgenin kendine özgü diline ve deyimlerine de saygı sunuyor. \"Bari sokaklarındaki insanlar, kulağa çok etkileyici gelen o katı, sert dilleriyle gurur duyarlar, ama benim gibi başka bir yerde doğmuş biri için bu lehçeyi anlamak zordur."} +{"text":"Vahşi Amerika, Arkansas, Fort Smithde yaşayan ve büyüdükleri zaman doğa fotoğrafçısı olmayı hayal eden Mark, Marty ve Marshall adlı üç kardeşin bir yaz süresince geçen müthiş maceralarını anlatıyor. Ünlü belgesel televizyon dizisi Vahşi Amerikanın sevilen sunucusu Marty Stouffer ve kardeşlerinin gerçekten başlarından geçen bu macera 1968 yılının yazında yaşanır. Marty, babasından borç aldığı parayla 16mmlik bir kamera satın alır. Ailelerinden izin alan iki büyük kardeş Marty ve Mark, bir kamyonete atlayarak, muhteşem bir Amerika yolculuğuna adım atarlar. Evden yeterince uzaklaştıktan sonra, en küçük kardeşleri Marshall, saklandığı yerden çıkar ve onlarla birlikte gelmek istediğini yalvararak söyler. Artık geri dönemeyecekleri için, mecburen üçü yola devam ederler. Asıl amaçları, bir efsane gibi, kışları içinde çok sayıda ayının birlikte kış uykusuna yattığı anlatılan mağarayı bulmak ve ayıları filme almaktır. Bu arada, yol boyunca çeşitli maceralar yaşar, bir timsaha yem olmaktan son anda kurtulur, koca bir geyikten zar zor kaçar ve hükümet arazisine yanlışlıkla girdikleri zaman saldırıya geçen F-4 Fantom uçaklarından zor bela kurtulurlar Soyulurlar, kendi aralarında içlerinden birinin bacağının kırılmasıyla sonuçlanan büyük bir kavga eder ve nihayet 20 ayıyla birlikte bir mağarada mahsur kalırlar. Fakat ne olursa olsun, ne büyük teklikeler atlatılırsa atlatılsın, bu macera, yıllardır hayali kurulan bir düşün gerçek olmasıdır."} +{"text":"Serini birinci filminde, babası Ali Rıza Şeker'i bulan Hüseyin için artık helledilmesi gereken tek bir şey kalmıştır ; o da Geyiklideki sevdalısı hemşire Müjgan'a kavuşmak ve Firuze ablasının hediye ettiği yüzüğü verip Müjgan'ın kalbini kazanmak. Can dostu Firuzan ablası, babası Ali Rıza Şeker ve terzi ramiz ile beraber Geyikli'ye yola çıkan hüseyin bu zamanda da hayatının eyvah eyvah zamanlarını Firuzan ile paylaşacak, onlar artık yolda beraberlerdir. Babası Ali Rıza Şeker ve Firuzan'la birlikte Müjgana koşan Hüseyin'i bu filmde de ilk filmdeki gibi bir çok süpriz beklemektedir. Hüseyinin tolunu gözleyen dedesi ve ninesinin, yıllar sonra çıkıp gelen baba Ali Rıza Şeker'in ve diğer kahramanların yeni hikayesini bize klarnet anlatacak."} +{"text":"Hee-soo son 20 yılın kitapları en çok satan bir kadınken eser hırsızlığı yaptığı gerekçesiyle suçlanır. Çaresizlik içerisinde geçen iki yılın ardından, yayıncı olan eski bir dostunun yardımıyla görkemli bir geridönüşün hayalini kurmaya başlar. Kızı Yun-hee'yi de yanına alarak küçük bir kasabanın ücra bir köşesine yerleşir. Kızı tanımlanamayan bir figürle konuşmaya başlar. Yeni bir esin kaynağı için can atarken çareyi kızının bu figürden duyduğu hikayeleri yazmakta bulur. Yazdığı romanın tekrar çok satmasıyla eski şöhretli günlerine geri dönmesiyle şöhretini kaybetmesi bir olur çünkü yeni kitabı 10 yıl önce yayınlanan bir romanla aynıdır. Masum olduğunu ispatlamak adına gerçeği ortaya çıkarmak için gizemli bir yolculuğa çıkar."} +{"text":"Derler ki bin yıllardan beri gökyüzünün ilahi güçleri, dünyanın çivisinin çıktığını düşündükleri zamanlarda bu gezegenin en rezil, alçak, sahtekar, kişilerine bir şans tanıyıp onları doğru yola davet ederler. Bunu da bu iş için özel seçilen melekler aracılığıyla yaparlar. İşte şimdi yıl 2004tür ve dünyanın en kötü kişileri arasında üst sıraları zorlayan bir Türk Büyüyü vardır. Televizyon kanalları, gazeteleri, dergileriyle fabrikalarıyla, bankaları, sanayi tesisleri, gizli ve kapaklı bin bir işiyle, devasa Yurdakul Holdingin patronu Sefa Yurdakul. Onu doğru yola davet etmek üzere zorlu bir eleme sonucu dünyaya gelecek bir kadın melek ve bir erkek melek seçilir. Ne yazık ki meleklerin bu zor görevlerine taş koymaya çalışan ciddi bir tehlike vardır: Şeytan!"} +{"text":"Genius Party filminin devamı olan bu fiilmde ilk filme istinanen beş ayrı hikaye anlatılmıştır. İlk hikayede, garip bir dünyada yaşayan bir erkekle bir kızın hikayesi anlatılır. Gencin tuhaf bir maskesi vardır. Bir süre sonra bu maskeden ve üzerini saran maddeden kendini kurtarmaya çalışır. İkinci hikayede, bir tohumun toprağa ekilmesinden itibaren geçen olaylar anlatılır. Toprağın içinde yaşayan binlerce farklı türdeki canlının tohumun gelişip büyümesindeki rolü müziksel bir yorumla gösterilir. Üçüncü hikayede, bir grup hazine avcısının macerası anlatılır. Hazine haritasını aldıktan sonra adaya ulaşmak için bir takım maceralara atılırlar. Gerekli insanlardan bilgileri almak içinde genelde gruptaki kızı köle olarak kullandırtırlar. Dördüncü hikayede, bakımsız bir evde tek başına yaşayan bir kız vardır. Kız tuhaf bir karışımı makineye döker ve makinenin içinde bulunan oyuncağın içine bu karışım dolar. Kızın evinde buna benzer onlarca oyuncak vardır. Bir gün kızın evine baskın düzenlenir. Gelen kişiler kızın oyuncak bebeklere doldurduğu karışımı yok etmek için gelmiştir. Kız ise son yaptığı bebeği alarak oradan kaçar. Ta ki ayağı takılıp düşene kadar... Son hikayede, annesi hamile olan bir bebeğin, uykusunda gördüğü eğlenceli ve bir o kadar korkutucu tuhaf macerası anlatılmaktadır."} +{"text":"Birleşmiş Milletler tarafından yapılmış bir açıklamaya göre dünyanın en tehlikeli yeri, Cite Soleil. Port au Prince'in 500.000 kişiyi barındıran bu gecekondu bölgesi, fakirliğin, umutsuzluğun ve şiddetin yuvası; tümüyle kanunsuz bir yer. Söz konusu hayaletlerimiz ise, Aristide'in iş ve silah verdiği çetelerin liderliğini yapan iki kardeş: 2Pac ve Bily. Onlara hayalet deniyor, çünkü herhangi bir alternatif barındırmayan dünyalarında seçim yapmak için didinip duruyorlar. İnsan hayatının bu dünyada çok ucuz olduğunun farkındalar. O kadar ucuz ki, bir bakıma aslında zaten ölüler. Aristide hükümetinin devrilmesinden bir süre önce çekimlerine başlanmış ve sonrasına kadar devam etmiş bu belgeselde bu hayaletlerin yalnızca hayatta kalma çabalarını ve neden oldukları ölümleri değil, rap yaparken, hip-hop'tan keyif alırken, aşık olurken, hayal kurarken ve ümit ederkenki hallerini de görüyoruz. Cite Soleil'in Hayaletleri gibi bir belgesel daha önce hiç çekilmedi ve büyük olasılıkla bir daha hiç çekilmeyecek. Belgesel yalnızca 'aşağıdan tarih' yazmakla kalmıyor, aynı zamanda bizi dünyanın en acımasız, en tehlikeli ve en insafsız gangsterleriyle yüz yüze getiriyor. Dahası onları birer insan olarak, yoldaş olarak tanımamızı sağlıyo"} +{"text":"Pier Duval adlı bir yayınevi sahibi, Manou isimli bir kadınla ilişkiye girer. Genç kadın, yıllardır tuttuğu günlüğünü yayımlamak istemektedir. Ona büyük bir aşkla tutulan Pier ise, işini ve dostlarını ihmal etmeye başlar. İşin garibi Manou'yu da çözememiştir. Manou \"gizemli kadın\"ı oynar ve ona hiç bir konuda açıklamada bulunmaz. Daha sonra anlaşılır ki, Manou babasının firmasında çalışan mühendis Bernard'la evlidir. Başarılı biri olan Bernard, büyük bir ihalenin arifesindedir. İş Fas'tadır ve Manou, kocasının yanında olmak için Fas'a gitmeye karar verir. Kadına olan ilgisi büyük bir tutkuya dönüşen Pier de, ne pahasına olursa olsun onların peşinden Fas'a gitmeye karar verir. Andrej Zulawski filmlerinden tanıdığımız Jacques Dutronc'un başrolde gözüktüğü \"Aşk Kurbanları\", Boileau Narcejac'ın bir romanından sinemaya uyarlanmış."} +{"text":"Manik, Tik ve Dildo İstanbul'un kenar mahallerinden Balatta yaşayan üç arkadaştır. Üçü de problemli çocukluk geçirmiş saplantılı ve haşarı tiplerdir. Mahallelerinin dışına pek taşmayan, sıradan ama kendi içlerinde hareketli bir hayatları vardır. Bazı durumlarda gayrimeşru işlere bulaşmaktan alıkoyamazlar kendilerini. Bu yüzden Manik her ortamda her durumdan kendisine potansiyel belalar çıkaran, Tik etliye sütlüye pek dokunmayan içine kapanık, Dildo ise kadınları cezbeden oldukça iyi bir fiziğe sahip ve bu özelliğini de her zaman kadınlara karşı koz olarak kullanan, egosu yüksek kenar mahalle tipleridir Ufak tefek üçkağıtlar, türlü dolaplarla oradan buradan elde ettikleri avantalar ve bazen de ufak çapta araba soygunları ile hayatlarını devam ettirmektedirler. Ama son yaptıkları soygun işinde başları iyice belaya girip hapisle tanışınca bu işlere tövbe etmek zorunda kalırlar... Ta ki eski bir sinemanın makine dairesinde yoksul ve perişan bir hayat yaşayan, Dildonun babası Efendinin amansız bir hastalığa yakalanıp da tedavisi için yüklü bir miktar para gerekinceye kadar"} +{"text":"Lisbeth Salander, Blomkvist ve bir grup hackerla birlikte derin devletin en derinine inebilecek mi? Kafasında bir kurşunla yüksek korumalı hastane yatağında kendisini doğrudan hapse yollayacak duruşmayı beklerken, Lisbeth Salander yine iş üstündedir. Her durumda kendine yeten, asla kimseye güvenmeyen Salanderın yanında sadece yaratıcılığı, bir grup hacker arkadaşı ve de - istese de istemese de - sinir bozucu derecede sadık ve çekici Kalle Blomkvist vardır. Birlikte derin devletin en derinlerine inecekler. Salander hayatımıza, nev-i şahsına münhasır detektif tiplemesine dayalı polisiye türünün bittiğini düşündüğümüz bir zamanda girdi. Otistik derecede anti sosyal, fotografik hafıza sahibi, muhteşem bilgisayar kullanan, dövmelerle kaplı ergen görünüşlü ufak tefek vücudundan beklenmeyecek ölçüde vahşi birisi. Aynı zamanda da, bir kez tanıdığınızda - Blomkvist gibi - vazgeçemeyeceğiniz birisi. Bu karakterin üstüne, hayranlık uyandıran İsveç-tarzı siyaseten doğruculuk ve alıştığımızın çok dışında bir ahlak anlayışı eklenince ortaya çıkan sonuç, İsveçin kış havası kadar uyarıcı ve taze."} +{"text":"İki kayıp ruh arasında filizlenen ve zamanla marazi bir ilişkiye dönüşen bir aşk hikayesi. Solondz, her zamanki gibi, kamerasını aşkı yüceltmek için değil, bazı gerçekleri ortaya çıkarmak için kullanıyor. Karanlık At, Solondz'dan bekleneceği üzere epey bir karanlık barındırıyor ama, yalnızca yönetmenin hayranlarına değil, daha geniş bir izleyici kitlesine de hitap edebilen 'iyimser' bir film olarak tanımlanıyor. Endişe etmeyin! Solondz'un kara mizah anlayışı ve ince zekası yerli yerinde. Fazla kilolu ve yalnız bir emlakçı olan Abe, kendisine hepatit-B bulaştırmış olan eski sevgilisini unutamayan, güzel ve depresif Miranda'ya aşık olur. Daha ilk buluşmalarında ona evlenme teklif eder. Karakterler her ne kadar umutsuz da görünse, Solondz, şimdiye kadarki en iyimser filminin satır aralarında, aslında hepimizin içinde iyilik olduğunu anlatıyor. Eğlenceli, trajikomik ve düşündürücü bu aşk hikayesi, hem başrol oyuncularının hem de Christopher Walken ve Mia Forrow gibi güçlü yan karakterlerlerin performanslarıyla dikkat çekiyor."} +{"text":"Malikanenin eski sahibi Kükreyen Dev lakaplı Emeric Belasco öldüğünde işlediği suçlar, işkenceler ve sapık davranışlar sonucu geride bıraktığı rahatsız ruhlar tarafından lanetlenen ev Lanetli evlerin Everesti namını kazanmış. Filmde fizikçi Lionel Barrett, ölümden sonra hayat konusunu kafasına takmış bir milyoner tarafından kiralanıyor ve bu çözümlenemeyen evi onamak için gönderiliyor. Olayın metafizikten çok fiziksel yönüne bakan Lionela iki de medyum eşlik ediyor. Bunlardan biri ispiritizmacı rahibe ve zihinsel medyum olan genç bayan Florence Tanner; diğeri ise ev üzerinde daha önce yapılan araştırma sırasında gerçekleşen garip kazalar ve ölümlerden tek sağ çıkan kişi olan, fiziksel medyum Ben Fischer. Lionelin onu her işinde yalnız bırakmayan karısı Ann de olaya katılınca dört kişilik ekip tamamlanmış oluyor. Eve girdiklerinde beklediğimiz gibi garip olaylar yavaş yavaş gerçekleşmeye başlıyor. Önce Florence, zihinsel medyum olduğu halde fiziksel medyum haline geliyor."} +{"text":"Maymun Kızlar kontrol, cinsellik ve yaratıklar hakkında modern bir western. Bu yılın en çok konuşulan filmlerinden Maymun Kızlar kontrol etme güdüsüne, cinselliğe ve tatsız şeylerden alınabilecek hazlara dair tuhaf bir hikaye. Emma yeni başladığı binicilik okulunda Cassandra ile tanışınca aralarında fiziksel ve ruhsal meydan okumalarla dolu bir ilişki başlar. Emma oyunun kurallarını anlayabilmek için uğraşırken, Cassandra oyunu çoktan bitirmiş gibidir. Sınırlar aşılmakta ve bahisler gittikçe yükselmektedir ama Emma için bunlara karşı koymak imkansız gibidir. Bu arada Emma'nın 7 yaşındaki kız kardeşi Sara da 17 yaşındaki bakıcısı ve kuzenine aşık olur. O da şaşırtıcı ve cinsellik yüklü deneylerini hayata geçirmekten çekinmez. Bu ilk yönetmenlik denemesi yeni bir Lukas Moodysson'un geldiği haberini veriyor - yoğun, karmaşık ve tüm bildiklerimizi alt üst eden bir film. Bir büyüme hikayesi daha önce hiç bu kadar heyecan verici olmamıştı."} +{"text":"Çetin bir hayat süren efsanevi güzellikteki siyahi oyuncu Dorothy Dandridge, seks sembolü haline gelen başka pek çok oyuncu gibi yaşamında güzelliğinin kurbanı oldu ve kendi mitosunun altında ezildi. Bu aldatmacanın kökenindeki Siyah Carmen, onun cazibesini ve ölümünden çok sonra bile akıllardan çıkmamış olmasının nedenini etkileyici bir biçimde ortaya koyar. Bizet'nin Carmen operasından uyarlanan Siyah Carmen, kendini beğenmişliği ve açgözlülüğüyle, kendisini yürekten seven iyi kalpli Joe'nun yıkımına yol açan doymak bilmez, ihtiraslı bir kadının öyküsü. Klasik müzik yapıtlarıyla ve birinci sınıf bir yardımcı oyuncu kadrosuyla dolu olan film, yapıtın ayrılmaz bir parçası olan çarpıcı müzikal gösterilerle donatılmıştır. Her ne kadar yönetmen, set ekibi ve yardımcı oyuncular kusursuz olsalar da; baştan sona filme damgasını vuran kişi Dandridge'tir. Onun canlandırdığı Carmen, beyaz perdeye yansıyan en ateşli, en çekici seks tanrıçalarından biridir; zarif yürüyüşü, kıvrımlı vücudu, pırıl pırıl parlayan gözleri ve tuzağına düşen erkeklere yönelik şehvet ve aşağılama karışımı davranışları insana onun bu dünyadan olmadığını düşündürür. Mükemmel bir filmi, klasiklik mertebesine yükselten, olağanüstü enerjiye sahip bir oyunculuktur bu."} +{"text":"Başlık tam olarak açıklayıcı olmasa da, bu disk aslında, Bruce Lee'nin arşivinden alınan ve 'kayıp' olarak anılan röportaj ile bazı ilgi çekici materyalleri içeriyor. The Big Boss ile bir gecede elde ettiği başarının sonrasında, 'Pierre Burton Show' a katıldığı 9 Aralık 1971'de kaydedilen bu röportaja, yıldızla birlikte dünyayının dört-bir köşesine gidiyoruz. reklamlar çıkarıldığında elimize, 60'ların Amerika'sında terbiye edilmiş, dikkatlice telaffuz edilen kelimeleriyle, bize Çin ideallerine dayanan filozofisini anlatan olgunluk çağındaki usta Bruce Lee'nin editöryal müdaheleye uğramamış 25 dakikalık röportajı geçiyor. İzleyiciyi cezbedeno zamanlar olduğu gibi, şimdi de garip olan bu karışım değil sadece, ancak Çinli bir hippi olarak tanımlanabilecek birinin, bir Amerikan sohbet programında felsefeden bahsetmesi aynı zamanda. Farklı kaynaklarda parça parça yayınlanan bu röportaji gören Bruce Lee fanları başta olmak üzere, bu benzersiz dakikaların nasıl geçtiğini anlamayacak ve daha fazlasını isteyeceksiniz."} +{"text":"Dağ köylerine yakın, 4 yıldır işlev görmeyen bir maden aktarım tesisinde çalışan, Almanya'da büyümüş sesiz ve sakin bir karakter olan Nasip, kısa bir zaman önce karısı Sultan'ın intihar ettiğini söyleyerek arkasından yas tutmaya başlar. Bu sene okula başlayacak olan 7 yaşında oğlu İsmail ile işletmeye ait binaların farklı eklentilerinde yaşamını sürdürmeye çalışan Nasip, bir rutin halinde her gece İsmail'in odasına kilitlemekte ve kendi ayağına da bir zincir vurmaktadır. Çevresi tarafından dürüstl��ğü ve çalışkanlığı ile tanın Nasip'in son zamanlarda iş ahlakında ve iç dünyasındaki değişimler bir takım dedikoduların çıkmasına neden olur. Oğlu İsmail'in de kaldığı İşletme yemekhanesini bazı geceler merdiven altı pavyona çeviren Nasip, burada ilçenin esnaflarına alkol ve oda servisi sunmakta, işletmenin depolarında bulunan mazotları kamyonlara el altından satmakta, transit güzergahta bulunan maden binalarında mültecileri saklayarak para biriktirmeye çalışmaktadır. Nasip'in karısının ölümünden sonraki değişimlerini fark eden petrol çalışanı Ahmet, Nasip ile tekrar yakınlık kurmaya çalışsa da bu konuda çok başarılı olamaz. Küçüklükten beri uyurgezerlik sorunu ile baş etmeye çalışan, geceleri ansızın kendisini başka mekanlarda ve durumlarda bulan Nasip'in asıl korkusu, oğlunu uykusunda boğmaktır. Her şeyin farkında olan İsmail, annesinin babası tarafından uykusunda boğularak öldürüldüğünü bilmekte kendisinin de aynı sonu yaşamasından korkmaktadır. Boğma dürtüsünü yok etmek için süs balıklarını nefessiz bırakan kümesteki tavukları boğarak öldüren Nasip, İsmail'e bir silah verir ve ona bu silahı ne zaman ve nasıl kullanması gerektiğini öğretir. Yaşadığı vicdan azabı ve oğlunu zarar verme düşüncesi ile intihar etmeyi kafasına koyan Nasip, birkaç başarısız denemenin ardından geride bırakacağı oğlu için güvenebileceği aileye bulmaya çalışır."} +{"text":"Mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşadıkları ormanda alışılagelmiş güzel bir güne başlayan Kırmızı Başlıklı Kız, ormanın üzerini kaplayan kara bulutlar ve aniden başlayan fırtınanın sebebi konusunda hiçbir fikri yoktur. Aklına ormanda yaşayan Nasrettin Hoca gelir ve \" bilse bilse Nasrettin Hoca\" bilir diyerek arkadaşları ile birlikte yola koyulurlar. Havadaki değişikliğin farkında olan Nasrettin Hoca, kapıya gelen Kırmızı Başlıklı Kıza ormanın dengesini koruyan Kel Oğlanın başına bir şey gelmiş olabileceğini söyler. Hep birlikte Kel Oğlanın evine doğru yola çıkarlar, Kel Oğlanı bulduklarında Sihirli Asanın ve Sihirli Taşın, Kurt tarafından çalındığını öğrenirler. Ormanın eski huzuruna kavuşması için bir an önce Sihirli Asa ve Taşı Kurttan geri almaları gerekmektedir."} +{"text":"Pars, 30'lu yaşlardadır. İnatçı, dürüst, adaletli ve centilmen bir sporcudur. Profesyonel kafes dövüşçüsüdür. Bu spora babasından etkilenerek başlamıştır. Her ne kadar Pars'ın babası istemese de başarılı bir dövüş sporcusu olmuştur. Profesyonel kafes dövüşçüsü olan Kafkas, bir maçta rakibinin ölümüne sebep olur. Bu nedenle sporu bırakarak, evlenmiş ve çocuklarıyla sakin bir hayat yaşamaktadır. Kafkas'ın yıllar önce ölümüne sebep olduğu rakibinin oğlu zengin ve nüfuzlu bir insan olmuşsa da babasının ölümünü unutamamıştır. Baba acısıyla intikam peşine düşen Patron, soğukkanlı ve zekice bir plan tasarlar. Bu plan doğrultusunda babasının ölümüne sebep olan Kafkas ve ailesini kaçırıp, gizli bir bölgeye hapseder. Amacı, Babasının ölümüne sebep olan Kafkas'a aynı acıyı yaşatmaktır. Hedefi Kafkas olan bu planın en büyük kurbanı Pars'tır. Dövüşte ve hayatta adil bir karaktere sahip olan ve profesyonellikten taviz vermeyen Pars, kendini adil olmayan, kuralsız ve ölümcül bir savaşın içinde bulur."} +{"text":"Ömer Dede, 60 yaşlarında sevecen bir ihtiyardır. Oğlunu görmek ve hastalığının tedavi için İstanbul'a gelir. Oğlu Selim ve torunu Ali onu karşılar. Ancak, gelini Aysun, Ömer Dede'yi sevmez ve bir an önce gitmesini ister. Selim bunu reddedince aralarında tartışırlar. Ömer Dede, bu tartışmayı duyunca bir mektup yazar ve evden çıkar. Üzüntünün verdiği stresle yolda bayılır. Yoldan geçen Hasan tarafından hastaneye kaldırılır. Selim ve Aysun, onun arkadaşına gittiğini sanmaktadır. Ancak, dedenin hastanede olduğunu öğrenirler. Selim ve Ali dedeyi ziyarete gelirler. Bir müddet sonra Selim, Aysun razı olmasa da dedeyi eve getirir. Ancak, depo gibi kullandıkları bir odayı dede için hazırlar. Aysun, hizmet eder gibi görünse de yaptığı işleri onun başına kakar. Ömer, gelininin tutumundan rahatsızdır. Bir an önce evden ayrılmak ister. Fakat, hareket edecek gücü yoktur. Dede ve torunu Ali arasında ise çok güçlü bir bağ vardır. Ali her zaman dedesiyle ilgilenmekte, babasının ve annesinin davranışlarından dolayı üzülmektedir. Bu tavrını annesi ve babasına da gösterir. Selim, bir gece eşiyle kavga eder. Sabah babasını daha iyi şartlarda bakımını sağlamaya karar verir. Ayrıca babası hakkındaki sırrını Aysun'a söyler. Aysun, rüyasında korkunç şeyler görür. O gece Ömer Dede de ölmüştür. Aysun, yaptıklarına pişmandır. Dedenin kullandığı eski eşyaları, üzerine örtülen yorganı çöpe atarlar. Ali çöpten yorganı alıp eve getirir “Onu sen hastalanınca kullanacağım” der. Selim ve Aysun çocuklarının bu hassasiyeti karşısında duygulanırlar. Pişmanlıklarını dile getirirler."} +{"text":"Dovile'nin hayatı babasının ölümüyle sarsılır. Ancak cenaze törenini bir an önce halletmesi gerektiği için yas tutacak zaman yoktur. Töreni babasının anısına layık, mükemmel bir şekilde gerçekleştirmeye çalışan Dovile her ayrıntıyla ilgilenirken kendini giderek tuhaf kişilerin arasında ve daha tuhaf durumların içinde bulur ve çocukluk anıları aklına üşüşmeye başlar. Filmin ana karakterine adını veren yönetmen Dovile Sarutyte, sevilen birinin ölümüne verilen tepkinin ne kadar öngörülemez olduğu fikrinden yola çıktığını söylüyor: \"En beklenmedik duygu bileşimlerinin ortaya çıkmasına hazır olunmalı. Cenazenin 'başarılı' olmasının sevinci, geçici de olsa yasını gölgede bırakabilir. İşte bu zıtlık, başlangıç noktası ölüm olsa da yaşamaya devam edenlerle ilgili bu hikayenin dramatik eksenini oluşturuyor.\""} +{"text":"İngiltere'de yaşayan Alex 12 yaşında küçük bir çocuktur. Arkadaşları olsa da okulun en havalı çocuğu olmaktan çok uzaktadır ve okuldaki kabadayılarla her gün uğraşmak zorundadır. Ancak bu sıradan hayatında çok büyük gördüğü günlük sorunları, muhteşem bir keşif yapmasıyla birlikte ufacık kalır. Alex şans eseri, tarihteki en büyülü objelerden biri olan efsanevi kılıç Excalibur'u bulur. Artık tarihteki en güçlü savaş aleti İngiltere'nin en güçten yoksun çocuğunun elleri arasındadır. Asıl macera, Alex'in kötü niyetli Ortaçağ büyücüsü Morgana'yı öğrenmesi ile başlayacaktır. Güçlü büyücü Merlin'in de dahil olduğu bu macerada Alex ve en yakın arkadaş grubu, Morgana'nın dünyayı dize getirme planına engel olmak zorundadır. Artık dünyanın ve bilinen tarihin kaderi 4 küçük çocuğun ellerindedir."} +{"text":"Drift, bir yere gitmekten çok rotasızlık ve hareketin kendisi ile ilgili. Sürüklenme, yaratılış ve dönüşüm üzerine bir meditasyon. Baskın ve doğrusal bir anlatım yerine; zaman ve yer kavramlarının etrafında özgürce dolanmayı seçen film, Theresa'yı takip ediyor. Filmde bir araştırmacı ve gezgini canlandıran Theresa George da zaten bir antropolog ve yönetmen Helena Wittman ile birlikte filmin diğer yaratıcısı. Kuzey denizinde geçirilen bir hafta sonundan sonra, arkadaşı Josephine Arjantin'deki ailesinin yanına dönerken, Theresa da bir yelkenli ile Atlantik okyanusunu geçecektir. Filmin başrolünde olan okyanus, Theresa'nın gündüzünü gecesine karıştırıp, karanın sunduğu güvenliği ayaklarının altından alırken, siz de onun soğuk ve ıslak esintisini yüzünüzde, derin huzurunu ise ruhunuzda hissedeceksiniz."} +{"text":"Hint yarımadasının Hindutan ya da Hindostan olarak bilindiği 1795 yılından kurgusal bir tarih masalını seyircilerine taşıyor. Ünlü Hintli haydutların hikayesini anlatan film, hayduy grubunun, gittikçe genişleyen ve Hindistan'ın büyük bölümüne egemen olan İngiliz Doğu Hindistan ortaklığına karşı giriştiği mücadeleyi ele alıyor. Khudabaksh Azaad isimli bir haydutun liderliğindeki grup, Hindistan'ı İngilizlerden kurtarmak ve özgürlüğünü garantilemek adına zorlu bir mücadeleye atılıyor. Britanyalı bir komutan olan John Clive ise bu haberi aldığında harekete geçmeye karar veriyor ve sinsi bir plan kuruyor. Böylece komutan, Awadh'ın küçük çaplı bir haydutu olan Firangi Mallah'ı grubun içine sızması ve tehditi engellemesi için haydutların peşine salıyor. Ancak Firangi, bu süreçte kendini keşfettiği gibi ne yapmak istediğini de fark etmeye başlıyor."} +{"text":"Sam, Irak savaşında kardeşi Ray'i kaybettikten sonra büyük bir depresyona girmiştir ve kardeşinin doğum gününde de intihar ederek hayatına son vermek istemiştir. Ölümden kıl payı kurtulan Sam'i, eski doktoru hastanede ziyarete gelir ve ona iyileşmesi için alternatif bir yol önerir. İlk başta Sam bu alternatif yönteme pek inanmadığı için bu teklifi kabul etmez ancak sonunda bir kere de olsa denemeye karar verir. Bunun üzerine Sam bu yeni alternatif terapiye başlar ve ilk bir kaç seansda her şey yolunda gider. Fakat seanslar ilerledikçe Sam yapılan bu testlere farklı fiziksel tepkiler vermeye başlar ve her şey bir anda değişir. Çünkü Sam hem fiziksel gerçekliğe hem de görünmeyenin ötesindeki gerçekliğe hükmetmeye başlar. Bunu algılamaya başladığında Sam bundan kaçmaya çalışır ancak kısa bir süre sonra korkunç gerçekler yüzleşmek zorunda kalır!"} +{"text":"Film üretiminin yeni biçimlerinden biri. Hindistan'da milyonlarca insan tarafından bir günde çekilmiş bir film. Google, Hindistan'da yaşayan milyonlarca insanı 10 Ekim 2015 günü telefonlarıyla ya da kameralarıyla kendi hayatlarını kaydetmeye ve sonuçları bir internet sitesine yüklemeye davet etti. Rastgele seçilmiş bu gün boyunca, gündoğumundan batımına kadar siteye 16.000 video kaydı yüklendi. Daha sonra, ! f 2014'te gösterilen Siddharth filmindeki sade ve yumuşak bakışıyla kalplerimizi çalan Richie Mehta bu görüntülerle baş başa aylar geçirdi. Sonuçta ortaya çıkan, genç, yaşlı, kadın, erkek, trans, kentli, köylü, milyonlarca Hintlinin kendi hikayelerini anlattığı bir film oldu. Bir Günde Hindistan'da yoğun kent trafiği de var, sessiz köyler de. Kriket oynayan adamlar da var, yıllık hasatları hakkında konuşan çiftçiler de. Çocuğuna bakarken bir an başını kaldırıp hayatta onun için en önemli olan şeyin ne olduğunu anlatmaya başlayan bir kadın da... İnsanlar özgürlükten, umuttan, ailelerinden, seçimlerinden, gelecekten ve hayallerinden söz ediyorlar. Görüntüler bir yandan da dansla, kahkahayla ve neşeyle dolu. Hayatı her şeyiyle kabul edip kutlayan bir film."} +{"text":"Blanche Moreau 92 yaşında ve bir hastanenin geriatri bölümünde kendisi gibi Alzheimer'lı hastalarla birlikte kalıyor. Sanki kendisiyle dünyanın geri kalanı arasında bir perde var. Zar zor yemek yiyor, hep çok yorgun. Sonra ünlü koreograf ve dansçı Thierry Thieu Niang geliyor hastaneye. Buradaki hastalarla dans atölyesi yapan Thierry, büyülü bir incelikle hastalarla birlikte hareket etmeye başlıyor; sanki kalp atışlarını ve küçük hareketlerini dinleyerek onları harekete çekiyor. Bedenleri kadar ruhları da kımıldamaya başlıyor. Ve Blanche aşık oluyor. Doksanlarında Bir Genç Kız aşk, kıskançlık, acı, yalnızlık ve neşe anlarıyla ilgili bir belgesel. Aynı zamanda hareketin şifasıyla, duyuların büyüsüyle ve bizi insan yapan duyguların en saf halleriyle ilgili bir belgesel."} +{"text":"Günümüzün en önemli sanatçılarından Marina Abramovic, bitmiş bir ilişkinin yaralarını sarmak için ve mistik güçleri olan mekanlardan, şifacılardan ve tinsel ritüellerden ilham almak için Brezilya'ya yolculuk ediyor. Sınırları zorlayan cesur sanatçı Marina Abramovic, kendisine şifa ve sanatına ilham bulmak için Brezilya'yı dolaşıyor ve birtakım kutsal ritüelleri deneyimlerken kendi yaratım sürecini de gözler önüne seriyor. Brezilya'nın kırsal bölgelerinde çeşitli Şamanlar ve şifacılarla yolu kesişiyor ve sanat ile tinsellik arasındaki sınırları keşfediyor. Bu yolculuk Marina'yı, anıları, acıları ve geçmiş tecrübeleri üzerine derin bir içsel yolculuğa çıkmaya da teşvik ediyor. Hem bir yol filmi hem de spiritüel bir macera filmi olan bu benzersiz belgesel, zamanımızın en önemli sanatçılarından birinin mahrem alanına girip onun yaratıcı süreçlerini ortaya seriyor. Ve evet, bu film tam bir görsel ziyafet."} +{"text":"Romance-car ekspres treni her gün Hakone'ye çift yönlü olarak turist taşımaktadır. 26 yaşındaki Hachiko Hojo bu trende yiyecek-içecek satış görevlisi olarak çalışmakta ve en üst çalışan olarak iş arkadaşı Michiyonun ufak tefek yanlışlarını nazikçe düzeltmektedir. Sorunsuz gibi görünen bir günde Hachiko, vagonunda, orta yaşlı bir yolcu olan Yoichi Sakurabanın hırsızlık girişimine tanık olur. Hachiko, Yoichi'yi Hakone İstasyonuna bırakır, ancak Yoichi yanlış bir şey yapmadığını ve yakında serbest bırakılacağını söyler. Yoichi, Hachikonun ayrı yaşadığı annesinden gelen ve Hachikonun parçalayıp attığı mektubun parçalarını birleştirirken bu durumu Hachiko görür. Hachiko o sırada Shinjukuya giden dönüş trenine binmek üzeredir. Hachiko'nun annesi Yoriko Hojonun başının dertte olabileceğinden endişelenen Yoichi, Hachiko'yu annesini aramaya ikna eder"} +{"text":"Çok sevilen İsrailli yazar Etgar Keret'in tarzına yakışır, hayatı, ilham aldıkları ve hikaye anlatmanın büyüsüne dair komik, yaratıcı ve büyülü bir belgesel. Yaratıcılıkta sınır tanımayan kısa hikayeleriyle tanıyıp sevdiğimiz (! f 2011'de de senaryo danışmanı olan) Israilli ünlü yazar Etgar Keret, gerçek ve fantastik unsurları bir araya getirmesiyle tanınıyor. Keret hakkında yapılan bu ilk belgesel, yazarın üslubuna sadık kalarak dünyayla ilgili anlattığı kendine has hikayelerin perde arkasını araştırıyor; yakın bir arkadaşının intiharının onu yazarlığa itmesinden, kendi hayatında yaşanan gerçek olayları nasıl kurguya dönüştürdüğüne, Keret'in dünyasında gezinmenin keyfini yaşatıyor. Belgesel; filmcilik, animasyon, gerçekler, uydurma, yalan ve sanata olan sevgiyi bir araya getirerek, Keret'i Tel Aviv'deki yakın çevresinden, New York kitap turuna kadar farklı anlarda yakalıyor. Yönetmen eşi Shira, çocukluk arkadaşları, Jonathan Safran Foer ve Ira Glass gibi meşhur çalışma arkadaşları, herkes en sevdiği Keret hikayesini paylaşıyor. Her şeyden çok ve tıpkı Keret'in kitapları gibi bu film de neden hikaye anlattığımıza dair ilham veriyor. Sinemadan hoplaya zıplaya çıkacaksınız!"} +{"text":"Kış tatilini ailesinden miras kalan bir bağ evinde yalnız başına yaşayan Catherine ile birlikte geçirmek için onu ziyarete giden Grace, nişanlısının onu en yak��n arkadaşıyla aldattığını öğrendikten sonra da biraz kafa dağıtmak ister. Anne ve babalarının ölümünden sonra uzun süre birbirini görmeyen iki kız kardeş, bir araya geldiklerinde artık eski ilişkilerinin kalmadığını öğrenir. Grace için ise durum daha da şaşırtıcıdır çünkü annesi, miras olarak yalnızca o evi değil, çok tehlikeli bir şeyi daha bırakmıştır. Paranoyak şizofreni. Medeniyetten uzakta, zamanın ve gerçekliğin adeta var olmadığı bu bağ evinde Grace, neyin gerçek neyin sanrı olduğunu bilemez hale gelir. Annelerinin hayatına kıymasına sebep olan paranoyak şizofreni hastalığının ablasında da var olduğunu fark eden Grace'in hem kendisini hem de ailesini koruyup iyileştirmek için ailesini ve kendisini adeta bir delilik yuvası haline gelen ve her köşede bir hatıra barındıran bu bağ evinden kurtarması gerekir."} +{"text":"Bilim adamı arkadaşlarının cenazesi için gençliklerinin yazlık evlerine dönen beş eski üniversite arkadaşını konu alan bir gerilim/korku filmidir. Ancak yeniden bir araya gelmelerinin göründüğü gibi olmadığını anladıklarında yas teröre dönüşür. Beş eski arkadaş, yabancılaşmış bir arkadaşlarının cenazesi için bir araya gelir, ancak Wisconsin ormanındaki gözde bir mekanda kalmaları kabusa döner. Eski üniversite arkadaşlarının intiharından sonra, beş arkadaş, gençliklerinde sıkça gördükleri Wisconsin yazlık evine gelir. Kabindeki ürkütücülük faktörü, gezinme alanında bir çarpma, borulardan fışkıran kan ve misafir yatak odasında bir hamamböceği istilası ile oldukça yüksektir. Pencerelerde ölü bir adam belirmeye başladığında, arkadaşları olmasa da kimi gömdüklerini merak etmeye başlarlar ve sabaha varmak için kendilerini nihai insan ikilemiyle, ölmek ya da öldürmekle karşı karşıya bulurlar."} +{"text":"Sonun Sonu, metal müziğin neredeyse kendisi olarak tanımlanabilecek Black Sabbath grubunun son turnesine tanıklık ediyor. 4 Şubat 2017de Black Sabbath kendi evleri olan Birminghamda Son adlı son turnelerinin 81. ve son konserini verir. Bu muhteşem konser, neredeyse elli yıla yayılan müzikal kariyerlerindeki son perdedir. Biletleri aylar once tükenen konser, toplamda bir buçuk milyon kişinin izlediği dünya turnesinin zirvesi olur. 1968de kurulduklarından beri Black Sabbath heavy metalin temelini oluşturan grup oldu ve bugün hala dünyanın her yerinde müzik gruplarına ilham olmaya devam ediyor. Filmde grubu, Iron Man, War Pigs ve daha pekçok hit parçalarını çalarken görüyor ve bu duygu yüklü son konserin arka planında olanları keşfediyoruz. Ayrıca Black Sabbathı stüdyoda, turnede çalmadıkları kendi favori parçalarını benzersiz bir şekilde yorumlarken dinliyoruz. Grubun iç dünyasına, birbirleriyle ilişkilerine, şakalarına ve anlattıkları hikayelere şahitlik ediyoruz."} +{"text":"Ali Kemal daha beş yaşındayken başka dünyadan gelen biri ona süper güçler verir. Ama verilen bu güçler sınırlıdır. Kendisine verilen bu sınırlı güçlerle insanlara yardım eder. Kimliğini gizlemek için kostüm giyer ve kendisini Genco olarak tanıtır. Ali Kemal arkadaşıyla birlikte vejetaryen bir kafe işletir. İşleri gittikçe kötüye gider. Ali Kemal'in sınırlı güçleri kendisini zaman zaman gülünç duruma düşürür. Bu durum Ali Kemal'i bunalıma sokar ve Ali Kemal bir süre evden çıkmaz. Daha önce kendisine yardım ettiği Salih bir gün kapısını çalar. Kız kardeşine yardım etmesini ister. Ali Kemal istese de, gücü yetmediğinden Salih'e yardımcı olamaz. Salih bu durumun üstüne gider ve birlikte Ali Kemal'in gücünü geliştirmek için çalışmaya başlarlar."} +{"text":"California, Mojave Çölü, 1998. Gökyüzünde garip bir parıltı beliriyor. 40'lı yaşlardaki kapıdan-perakende satış görevlisi olan Sam, müşterileri aramak için Kaliforniya çölünün birkaç yerleşim bölgesinde dolaşır ancak her şey terk edilmiş gibi görünmektedir. Dahası, karısı aramalarına cevap vermeyecektir. Sanki herkes ondan kaçıyor gibidir. Arabası bozulunca, Sam boş, düşmanca ortamın tutsağı olur. Tek başına ve günlerce insan yüzü görmeden, sürekli yerel radyo istasyonundaki bir talk-şovu dinler. Çağrı cihazından aldığı garip tehditlerle psikolojik olarak rahatsız edilmeye başlar. Yavaş yavaş, insanlar yeniden ortaya çıkmaya ve onu öldürmeye çalışmaya başlar. Sam bir hedef haline gelmiştir ve şimdi kendini savunması gerekmektedir. Zamanla paranoyak bir kimlik krizine yakalanır. Kendisi gerçekten aranan o katil midir yoksa öyle olması için mi kışkırtılıyordur?"} +{"text":"Savaş sonrası normalleşmiş gibi görünen ama alttan alta hala kaynayan Afganistanda geçen Toz, bir ailenin geçmişine ait sırların bir bir ortaya çıkması üzerine kurulu. Azra, Emir ve Ahmet, İstanbulda doğup büyüyen, Afgan asıllı üç kardeştir. Annelerinin ölümünden sonra Azra onun kendisine neden Afganistanda bir ev miras bıraktığını öğrenmek, evi görmek ve ailesini gerçekten tanımak için yola düşer. Kardeşi Emirin kaygılarına aldırmayıp, kendisine her şeyi anlatmaktan imtina eden dayısının yanına gider. Dayısı onun yalnız başına sokağa çıkmasından dahi rahatsızdır, karısına ve kızına kaba davranmaktadır. Azra rastlantı sonucu tanıştığı yakışıklı ve kibar bir kafe sahibiyle yakınlaşır ve bu adam aracılığıyla varlığından yeni haberdar olduğu akrabalarına ulaşmaya çalışır."} +{"text":"Cevahirin taklaları hız kesmeden devam ediyor. Yeni maceralarında Zekai kafayı çalıştırır ve kumarhanelerdeki rulet çarkını kontrol edebilen bir saat düzeneği tasarlar. Fakat Cevahir gene aceleci davranır ve düzenek henüz düzgün işlemezken, ekibi kumar masasına oturtur ve sonuç tabii ki hüsran; paralar başkasının cebine girer! Bunun üzerine Paçacı lakaplı Korsan kumarhane kralı ve duygusal katil Pırılı rehin alır. Ya Paçacının zararı karşılanacaktır ya da Pırıl bunu hayatıyla ödeyecektir! Ekibin tek çaresi kumarın yasal ve yaygın olduğu Yavruvatan Kıbrısa uçarak, düzenek ile parayı burada kazanmaktır! Koyu Bilal onları Kıbrısta karşılar; komisyon pazarlığı yaparak plana dahil olur. Kafadarlar parayı kazanıp, Pırılı katil Paçacının elinden kurtarabilecekler midir?"} +{"text":"Hayvan Mezarlığı, henüz taşındığı evde ailesi ile kutlama yaparken hayatını kaybeden küçük oğlunu geri getirmek için eski bir mezarlığa oğlunu gömen bir adamın hikayesini anlatıyor. Louis Creed, iki çocuğu ve eşi Rachel ile birlikte Boston'daki şehir yaşamlarından kurtulup, kırsal kesime taşınmaya karar verir. Yeni yaşamlarına uyum sağlamaya çalışan aile, kedilerinin bir kaza sonucu ölmesiyle büyük bir üzüntüye kapılır. Kedilerini, evlerinin yakınındaki gizemli bir mezarlığa gömen aile, bir süre sonra inanılmayacak bir durumla karşı karşıya kalır. Gömdükleri kedi hayata geri döner. Creed ailesi, artık gizemli mezarlığın sırrını öğrenmiştir. Bu sırada oğullarını kaybeden aile, gömülen her şeyi bedenen hayata döndüren bu mezarlığı, oğullarını geri getirmesi için kullanmaya karar verir. Oğlunu mezarlığa gömen Luis, onu gerçekten geri getirebilecek midir?"} +{"text":"Saraybosnada Sigara İçmek Yasak, ünlü Yugoslav rock grubunun tarihini ilk üç üyesi Sejo Sexon, Nele Karajlic ve Zenit Djozicin hikayeleri aracılığı ile anlatıyor. Hikayeleri Yugoslavyanın son otuz yılında yaşanan olayları simgeliyor. Film, Yeni Primitivizm dönemini, ünlü televizyon dizisi Top Lista Nadrealistayı ve Zabranjeno pusenje grubunun eski konserlerini tekrar gözden geçiriyor. Belgesel, Yeni Primitivizm hareketinin kurulduğu zamanın ruhunu anlamamıza yardımcı olan, önemli arşiv materyalleri ve eski öyküler sunuyor. 1983te Saraybosnada kurulan, ifade biçimi olarak radyo ve televizyon gösterilerinde müzik, komedi skeçleri ve esprili diyaloglar kullanan bir alt kültür hareketiydi. Konuları sıradan Bosnalı adamlar etrafında dönerken, Yugoslav halkının zayıf noktalarını kolayca ve net bir şekilde espri ve iğneleme ile teşhis edebiliyorlardı."} +{"text":"16 yaşında Fransa kraliçesi olan, 18 yaşında dul kalan Mary, yeniden evlenmesi için yapılan baskıya karşı gelir. Onun yerine ülkesi İskoçya'ya dönerek hakkı olan tahtı geri ister. Ama İskoçya ve İngiltere, zorlu 1. Elizabeth'in yönetimi altındadır. Her iki genç kraliçe de \"kız kardeşi\"ni korkuyla ve merakla gözlemler. İktidarda ve aşkta rakip olan ve erkeklerin dünyasında ise kadın hükümdar olan ikilinin bağımsızlığa karşı evlilik oyununu nasıl oynayacaklarına karar vermeleri gerekmektedir. Sembolik bir hükümdardan daha fazlası olmaya kararlı olan Mary, İngiltere tahtında hak iddia ederek Elizabeth'in hükümdarlığını tehdit eder. Her iki sarayın içindeki ihanetler, isyanlar ve komplolar iki tahtı da tehlikeye sokar ve tarihin akışını değiştirir."} +{"text":"Uzak Evren, zamanın durduğu, karakterlerin eski zamanları ve uzak yerleri anlattığı bir yaşlılar evinde geçen sevgi dolu bir rüya gibi. Uzak Evren, İstanbul'un merkezinde zamanın durduğu, karakterlerin eski zamanları ve uzak yerleri anlattığı, bir yaşlılar evinde geçen şefkat dolu bir rüya gibi. Mizrahi'nin dingin, kusursuz ve sabırlı kamerasının karşısısında çocukluğun acı yüklü hikayelerini dinleyebiliyor; hatta yaşlı Ermeni Selma, bir fısıltı gibi anlattığı hikayesinin ortasında uyuyakalıyor ve uyandığında Oluyor bana böyle' diyor. Artık gözleri görmeyen bir fotoğrafçı, kamerasının düğmeleriyle uğraşıyor ısrarla ve sonunda bize çeviriyor onu. Bir piyanist Mizrahi'ye kur yapıyor ve günler sonra evlenme teklif ediyor çekinerek. İki yaşlı adam, asansörde bir yukarı çıkıyor bir aşağı iniyor; ailelerini birbirlerine anlatıyor ve diğer şeylerden sohbet ediyor. Yaşlılar evinin dışında ise büyük bir inşaat devam ediyor; oradaki işçiler gelecek planlarını anlatıyor. Uzak Evren, içeriyle dışarının, geçmiş zamanla onu gerçek yapan anıların, teslimiyetle umudun arasındaki mesafede geziniyor. Filmin ritminin içinde bir yerlerde, yaşamla ölümün döngüsel dengesine rastlıyoruz ve bu şiirin tadını çıkarıyoruz."} +{"text":"Yıl: 1978 Yer: Ohio, Richfield kasabasındaki Revere Lisesi. 18 yaşındaki Jeffrey liseden mezun olmak üzeridir ama tüm eğitim hayatı boyunca garip ve tuhaf bir çocuk olarak görülmüştür. Ne çok fazla arkadaşa sahip olabilmiş, ne de insanlar tarafından normal biri olarak kabul edilmiştir. Aile yaşamı da sosyal ilişkileri kadar hasarlıdır. Paranoyak bir kişilik bozukluğu yaşayan annesi ve pasif-agresif babasının her gün bitmek bilmeyen kavgaları arasında küçük erkek kardeşi David ile var olmaya çalışmaktadırlar. Babasının kendisinde gördüğü ve korktuğu dürtüleri oğlunda da görüyor olmasının yarattığı endişe ile, Jeffreynin daha normal bir çocuğa dönüşmesini istemektedir. Çocukluğundan beri yolda bulduğu hayvan ölüleri üzerinde çalışmalar ve incelemeler yapmaya meraklı olan Jeffrey, babasının kaygıları sebebiyle sevdiği şeyi bırakmaya zorlanmış ve babasının isteği üzerine daha sosyalleşmeye çalışmakta ve biraz olsun arkadaşlık ilişkileri geliştirmeye başlamıştır."} +{"text":"Fasın kuzeyinde yer alan dağlarda yaşayan sahra altı Afrikalı göçmenlerin saklı yaşamlarının içyüzünü gözler önüne seriyor. Çoğunluğunun hayalini, Afrika kıtasında İspanyol kuşatmasındaki yoğun askeri bir bariyeri aşarak Melilaya ulaşıp, oradan da Avrupaya girmek süslüyor. Film bugüne kadar eşi görülmemiş bir şekilde belirsizlik içinde sıkışıp kalmış bu göçmenlerin günlük hayatını ile aynı zamanda hem Fas hem de İspanyol yetkililerince her gün maruz kaldıkları aşırı şiddet ve daimi kötü muameleyi belgeliyor. Film aynı zamanda daha iyi bir hayat arayışı için insanların nasıl ve niye her şeyi riske etmeye hazır olduklarını- ki buna hayatları dahil- vatanlarını, ailelerini ve arkadaşlarını terk etmek de dahil olmak üzere pek çok evrensel soruyu da araştırıyor"} +{"text":"Ölümle burun buruna gelmiş olan ve ölümcül bir hastalığın pençesindeki Parvis Karimpour kızı Nasrin ile barışmak arzusundadır. Parvis ve Afrikalı yolcu arkadaşları, şafakta bir tekne tarafından İspanya kıyılarında terk edilirler. Yıllarca önce İrandan kaçmayı başaran tek çocuğunun yaşamakta olduğuna inandığı Madride ulaşmayı başarır. Ekonomik krizin yıprattığı bir şehirde kalacak bir yer bulurken Parvis kendisi gibi mücadele etmekte olan iki göçmenle tanışır. Başarıyı yakalayamamış piyano sanatçısı İtalyan asıllı Fabrizio, temizlik işleriyle hayatını kazanmaktadır. Diğer yandan, şımarık genç bir Alman olan Almut, ise erkek arkadaşının peşinden Madride kadar gelmiştir. Hayatına bir yön verme arayışında olan genç kadın bir mücevharat dükkanı açmanın hayalini kurmaktadır. Nasrini aramak hepsinin ortak görevi haline gelir. Yeni bir ipucunun peşine düşen birbirinden çok farklı üçlü Almutun arabasıyla kuzeye doğru yola koyulur."} +{"text":"Önemli çağdaş düşünürlerin yer aldığı bu etkileyici film, çağcıl dünyamızın ilerleme kavramını, özellikle de ilerleme tuzakları fikrini irdeliyor. Basitçe söylemek gerekirse, bu tuzaklar ileriye doğru akıllıca hamleler gibi gözüken ancak dikkatsizlik sonucu yeni sorunlara yol açan yeniliklerdir. Ormansızlaşma ve politik yozlaşma gibi daha genel konulardan, aşırı nüfus ve sentetik biyoloji gibi daha tartışmalı başlıklara uzanan bu film, toplumun yaptığı ve yapmakta olduğu temel hatalarla ilgili önemli soruları, resmin bütününe bakan bir perspektifle gündeme getiriyor. Bu tuzaklardan nasıl kurtulabileceğimiz sorusu, potansiyel çözümlerle ilgili daha da derin kaygılara yol açıyor. Çinli bir şoför kulübünün, bir Wall Street mensubunun afişe ettiği kontrolsüzce doğayı talan eden açgözlü bir finansal elit zümrenin ve yakılmış bir Amazon bölgesini koruyan eko-polislerin kesişen hikayelerinden hareket eden film, önümüze açık kanıtlar koyuyor. Eskiden bir bölgenin kaynaklarını kullanıp hayatımıza devam edebiliyorduk. Fakat bugün küresel uygarlık aşırı tüketim yüzünden çökerse her şey biter. Yedek bir gezegenimiz yok. Kalkınmazedeler, bizi çetin bir sorunla baş başa bırakıyor: Maymunları daha akıllı yapmanın evrimsel bir çıkmaz olmadığını kanıtlamak."} +{"text":"\"İki düşman ülkenin sınırında çatışma ya da barış görüşmeleri olmaksızın aşk üzerine bir film olan UÇURTMA, her şeyden önce bir aşk öyküsü, bir arzu ve felaket öyküsü... On altı yaşındaki Lamia, düğün gününde, güney Lübnandaki köyünü kuzeninin yaşadığı ve İsrail tarafından ilhak edilmiş köyden ayıran dizi dizi dikenli telleri geçmek zorundadır. Köyler arasındaki sınırda devriyeler kol gezer. Her iki bölge tarafından denetlenen bir kontrol noktasında, evli çiftlerin ve ölüm döşeğindeki kişilerin kendi köylerine dönmesine izin verilir. Lamia erkek kardeşini, okulunu, uçurtmasını, annesini ve geçmişini ardında bırakarak kocasının ailesiyle yaşamaya gider. Ama gerdeğe girmeye yanaşmaz; onun yerine, kızı ilk gördüğü günden beri gözleyen bir askere yavaş yavaş aşık olur. Lamia dikenli telleri geçerken, çocukluktan yetişkinliğe de adım atmıştır. Bu da, hem iki ülke, hem de daha sonra meydana gelecek olaylar kadar zalimce olacaktır... \""} +{"text":"Wikileaks'in ilk kurulduğu dönemi ve kurucuları Julian Assange ile Daniel Domscheit-Berg arasındaki ilişkiyi anlatan yapım, bir dönem tüm dünyayı sarsan bu önemli olayı tekrar gündeme taşıyor... Yolun başında Assange'ın destekçisi ve çalışma arkadaşı olan Daniel Domscheit-Berg'in bakış açısıyla Wikileaks'in ilk günlerine dönüyoruz. Bir gecede sessizce açığa vurduğu kimi gizli belgelerle tüm dünyayı yerinden oynatan Wikileaks, kendisini yaratan mimarları da aynı ölçüde meşhur etmişti. Tarihin karanlık sayfaları açığa çıktıkça ve her seferinde daha sert yankılar buldukça Berg ve Assange arasındaki anlaşmazlıklar da çığ gibi büyümektedir. Assange ve Berg arasındaki fikir ayrılıkları iki yakın arkadaşın yollarını ayırmak ve ilişkilerinde onarılmaz yaralar açmak üzeredir. Daniel Domscheit-Berg'in kendi kaleme aldığı kitabından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda Dreamgirls'ün yönetmeni, aynı zamanda Twilight serisinin son iki filmini de çeken Bill Condon yer alıyor. Başrollerinde ise son dönemin dikkat çeken yeteneklerinden Benedict Cumberbatch ve Daniel Brühl bulunuyor."} +{"text":"The Chemical Brothers'ın Fujirock festivalindeki harika performansları. Müthiş kamera çekimleriyle klasik bir konser filmi olmaktan çok daha öte. Düşünme. Bırak gitsin. 20 kamera kullanılarak Japonya'daki Fujirock Festivali'nde çekilmiş olan Don't Think sayesinde Chemical Brothers'ı eşi benzeri görülmemiş bir biçimde deneyimleme şansına erişeceksiniz. Smith, festivalin kendine özgü konumundan faydalanarak kalabalığın içinden ayrılıp ormanlık alana giden izleyicileri de takip ediyor. Buna ek olarak tripsel görseller ekranı terkedip seyircinin bulunduğu alana düşmeye başladığında oluşan avangard ve büyülü anlar, Don't Think'i basit bir konser filmi olmaktan çıkarıyor ve oradaki seyircilerin deneyimine ortak olabildiğimiz, içine girilebilen, gelmiş geçmiş en şaşırtıcı psikedelik gösterilerden birinin görsel belgesine dönüştürüyor. Tanık olacağınız şeyin yoğunluğundan sermsemleyecek, ses ve görüntünün büyülü birlikteliğine kendinizi teslim edeceksiniz."} +{"text":"Prag. 3 kişinin kaderleri bir tramvay durağında kesişir. Amerikalı bir ailenin annesi ve 20lerinde iki Çek genci. Bir çarpışma bir insanın hayatını nasıl değiştirir? Saniyeler hayatımızı nasıl şekillendirir? Herşey bir tesadüf mü yoksa en ufak detayına kadar planlanmış mı? Hayatımıza kim müdahele edebilir, Kral kim? Bilsek de bilmesek de hepimiz birer piyon muyuz? Ödüller 9. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali Kurmaca Dalında En iyi Film Ödülü, Altın Kedi Festivaller 45. Antalya Altın Portakal Ulusal Kısa Film Yarışması 5. Akbank Kısa Film Festivali 9. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali 20. Ankara Uluslararası Film Festivali Kısa Film Yarışması 20. Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali 4. Sinemardin Film Festivali 3. Sinepark Film Festivali 15. Londra Türk Film Festivali, Londra 12. Mestre Film Festivali, Venedik Famu Fest Film Festivali, Prag Berlin Film Festivali 2009 Türk Standı, Berlin Aye Aye Film Festivali, Nancy"} +{"text":"Lübnanlı sanatçı ve şair Khalil Gibran, milyonlarca insanın kalbini kazanmasını sağlayan beceri ve bilgeliğini bu filmde de gözler önüne seriyor. Gibran, müthiş bir duyarlılıkla ve şairane bir biçimde, ilk aşkı olan Beyrutlu güzel bir kız Selma Karamyyi ve ona karşı gençliğin verdiği toylukla güçlenen tutkusunu anlatıyor. Onların aşkı başından itibaren imkansız bir aşktır, çünkü sosyal gelenekler ve aile içindeki gerginlikler Selmanın başka bir adamla evlenmesine sebep olur. Amerikalı sinemaseverler bu adaptasyon filmi 1960lı yılların sonunda izlemişlerdi. O zamandan beri filmin tüm kopyaları kayıp ya da imha edilmiş sanılıyordu, yakın zamanda Beyruttaki bir kilisede bulunana kadar. Kırık Kanatlar, hem tarihi hem de sanatsal açıdan çok önemli ve değerli bir film."} +{"text":"Frank Poupart, Parisin varoş bir semtinde pazarlamacılık yapan, şizofreni belirtileri gösteren sıradışı bir adam. Çekilmez ve karısının nefret ettiği biri. Attığı her adımı cehenneme doğru inen merdivenlere atıyor. Bir gün gittiği bir kapıda, yaşlı bir kadın ondan robdöşambr istiyor. Bekleyin, ben ücreti getireyim, diye içeri gidiyor ve kapıda 17 yaşındaki yeğeni Mona beliriyor. İçeri çağırıyor Franki Mona ve soyunarak adamın üzerine atlıyor. Frank ve seyirci, alçak yaşlı kadının Monayı mahalledeki erkeklere, belirli bir iş ya da ücret karşılığında sattığını öğreniyor. Frank, Monaya dokunmuyor, geri geleceğine ve onu kurtaracağına söz veriyor, ardından da alelacele evden kaçıyor. Monayla tanıştığı zaman tüm hayatı değişen Frank, kendini birtakım suç dizisinin içinde buluyor."} +{"text":"Hyeong-do metal ticaret şirketi maskesi altında işlerini yürüten bir kiralık katil örgütünün üst düzey bir katilidir. Bu soğukkanlı profesyonel katil için öldürmek günlük iş anlaşmalarından farklı değildir. Bir gün Hun-yi 'yi yok etmek için gönderilir. Hun-yi kaderiyle yüzleşmeden önce Hyeong-do'dan bir iyilik ister, bu iyilik parayı ailesine ulaştırmasıdır. Uzun bir tereddütten sonra Hyeong-do Hun-yi'nin evine gider ve bir kadınla karşılaşır. Eski bir şarkıcı olan Su-yeon, Hyeong-do'nun sevdiği kadındır. Hyeong-do kadınla tanıştıktan sonra bir şeyler hissetmeye başlar ve yaptığı işten pişmanlık duymaya başlar. Bu arada şirket Hyeong-do'nun Hun-yi'yi talimata uygun öldürmediğini öğrenir ve onu şirketten atmaya karar verirler. Su yeon'la yeni bir hayata başlamayı düşleyen Hyeong-do, kendini, çalıştığı şirketin avı olarak bulur."} +{"text":"White Frog filmde de anlatıldığı gibi, bir Vietnam yemeği, bir kurbağa günlerce hindistan cevizinin içine konur. Hindistan cevizi gibi yumuşak ve kokulu olur. Tıbki yabancı bir toplumda herkesin içinde herkesten faklı olmak gibi.. Film, biri olmanın gerçek anlamı için bir uyanışı anlatıyor. Nick, zengin bir aileden gelen biri olarak ekonomik kimliği, Asperger sendromlu bir hasta olarak sosyal kimliği, Asyalı Amerikalı olarak etnik kimliği etkisi altında hayatta kalmaya çabalıyor. Nick'in dünyası ve görünüşte mükkemmel Yang ailesi, Nick'in ağabeyi Chaz'in ani ölümüyle sarsılır. Cenaze sonrası, Nick kendini ağabeyinin arkadaşları tarafından Doug da dahil olmak üzere kabul edilmiş bulur ve onlarla zaman geçirirken ağabeyinin özel korkuları ve gizli rüyalarını keşfeder."} +{"text":"Kanserle yaşamak. Kendini tanımanın yıkıcı bir deneyimi. Artık tamamiyle size ait olmayan bir gelecek. Yaşam ve ölüm arasındaki tek yer... Keskin bakışlar ve uyum sağlamış duyularla; maneviyat, farkındalık, keskin duyarlılık ve paranoya arasında hareket eden kanser hastası. Belgeselin yönetmeni Ionna Karystiani; METAXAS Kanser Hastanesinde bulunan, kendileri de kanser hastası olan doktorlar ve çalışanlar üzerine odaklanmaktadır. Belgesel, bu özel hasta grubunu hastanede çalışmaya devam ettikleri süre içerisinde gözlemlemektedir. Kanser olduklarını öğrendikleri zaman yaşadıkları şoktan, zamanı dinlemeyi öğrenme deneyimlerine kadar yaşadıkları yolculuk izlenmektedir. Yol boyunca, bu hastalık ölüm tehdidi olmaktan çıkıp hayat öğretmeni olacak, hayatlarına yeni yıllar katacak fakat aynı zamanda yıllarına da hayat katacaktır."} +{"text":"Fas liman kenti Tetouanda sürekli olarak basık ve kasvetli bir hava hakimdir. Küçük işler yapan üç dolandırıcı, umutsuz bir gelecekten kurtulmak için, şehirdeki en büyük mücevher dükkanını soymaya karar verirler. Malik işsizdir ve La Passarella gece kulübünde çalışan fahişe Douniaya delice aşıktır. Aşık olduğu kadını o hayattan kurtarmak ve kendilerine yeni bir gelecek kurmak için bu soygun işini kabul etmiştir. Allal, aralarındaki en sert adamdır ve Malikin bir fahişeye aşık olmasını anlayamamaktadır. Paraya ihtiyacı vardır ve bu yüzden, kapkaççılıktan terfi edip yerel uyuşturucu ticaretine bulaşmıştır. En gençleri olan Soufiane, okuldan yavaş yavaş uzaklaşmakta ve yeni bir yön arayışındadır. Dünyasının altüst olmasıyla onun da mücevher dükkanını soymak için kendince sebepleri olur. Fakat, planları suya düştüğünde, bu üç arkadaş yollarını ayırıp, kendi kaderlerini yaşayacaklardır."} +{"text":"Kurmaca gerçekliği yeni baştan kurguluyor. Yaşadığımız çağı anlatan bu karanlık filmde, kavramsal sanatçı Jakob Boeskov bir kaşif kimliğine bürünüyor: Henrik Hofgren. Boeskov, kendini beğenmiş, alaycı bir çizgi roman illüstratörünü canlandırarak insan ruhuna dair karanlık, kurmacadan bile daha tuhaf bir öykü anlatıyor. Endüstri tasarımcısı bir arkadaşıyla birlikte \"ID Sniper Rifle\" adında uydurma bir silah geliştiriyorlar. Bu silah, sözde, süphelilerin derisinin altına GPS çipleri yerleştirerek polislerin onları kolayca bulmasını sağlıyor. Böyle bir silahla kimin ilgileneceğini merak ederek Katar'daki silah fuarına katılan Boeskov/Hofgren, geliştirdiği prototipin aşırı derecede ilgi gördüğünü fark ediyor. Tamamı cep telefonuyla çekilen bu tuhaf film, belgesel ile kurmacanın, toplumsal eleştiri de içeren etkileyici bir karışımı."} +{"text":"Bogwoman, Kuzey İrlanda'daki Derry şahrini, Katolik yoğun Bogside bölgesinde 60'lı yıllar boyunca yaşanan kanlı insan hakları mücadelesini, kadın kahramanı Maureen'in gözünden sunan bir film. Maureen, 1958 yılında bir eliyle bavulunun sapını, diğer eliyle küçük oğlunun elini sıkı sıkı tutarak, güvenli bir işi ve başını sokacak bir evi olduğunu düşündüğü müstakbel kocasıyla evlanmek üzere Bogside'a geliyor. Müstakbel kocasının işsiz güçsüz ve evsiz olduğunun anlaşılmasıyla kısa sürede mutlu aile yuvası hayalleri parçalanan Maureen, yoksullukla, doğum kontrolünü günah addeden Katolik inancı yüzünden ardarda doğan çocukların bakımıyla, köpek yarışı tutkunu, dediğim dedik, hasta olduğunu bile itiraf edemeyecek kadar gururlu kocasıyla ve her an her yerde kendini hissettiren polis baskısıyla başa çıkmaya çalışıyor. Çocuklarını güvenlik içinde ytiştirmekten başka derdi olmayan Maureen, iş çığırından çıkınca gerisin geri sınırı geçerek kaçmaya yelteniyorsa da sonunda içinde yaşadığı toplumun sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Bogwoman, son yıllarda Babam İçin, O da Bir Ana, Boksör gibi bir çok örneğini izlediğimiz, başlı başına bir sinema ekolüne dönüşmüş olan İrlanda sorunu odaklı filmlerden biri. Gelgelelim Bogwoman benzer sularda yüzen diğer filmlerin aksine, İrlanda sorununun nasıl günlük yaşamın dokusuna işlediğini, sıradan insanları nasıl etkilediğini göstermeyi yeğliyor. Bogwoman çocuklarına masal anlatmak yerine, neden Katoliklerin parlamentoda yeteri sayıda temsil edilmediklerini anlatmak durumunda kalan, kocasından dayak yediğini zannettiği kadın arkadaşını kan revan içinde bırakanın polis copları olduğunu öğrenen, kim ne der korkusuyla zar zor gittiği barı basan gaz maskeli polislerin terörüyle karşılaşan naif kadın kahramanı aracılığıyla en sıradan hareketlerin bile yaşanan siyasal çalkantıdan nasibini aldığını gösteriyor"} +{"text":"Karlarla kaplı savaştan bitap düşmüş bir ülke... Sekiz yaşında bir çocuk ve hasta annesi trenle seyahat ediyor; fakat yolda annenin durumu kötüleşiyor ve hiç bilmediği bir kasabada trenden inmek zorunda kalıyorlar. Anne hastaneye yatırılıyor ve oğluna, eğer ona bir şey olursa geri dönüp kuleli evi aramasını söylüyor. Çocuğun gözlerinden, daima orada olan ölüm tarafından felç edilmiş, başkalarının acılarına karşı hissizleştirilmiş bir toplumun haline şahit oluyoruz. Film, TarkovskininSolarisinin senaryosunu da kaleme almış olan Ukraynalı Yahudi yazar Friedrich Gorensteinın bir öyküsüne dayanıyor. \"Gorensteinın çıkış noktası acı, yaralanma ve öfke. Ve yıllarca peşimi bırakmayan inanılmaz bir insanlık ve insani sıcaklık özlemi. Tüm bu yıllar boyunca bu metne dayalı filmler yapmayı çok istedim. Bu hikayeyi filme çekmek isteyenler arasında Yuri Klepikov ve Gorensteinın yakın arkadaşı Andrey Tarkovski de vardı. Hikayenin ana karakteri Gorensteinın kendisinden esinlendiği, gerçek çile ve acılara katlanan küçük bir erkek çocuğu.\""} +{"text":"Bir cinayet masası dedektifi olmak isteyen trafik polisi Choong-dong, doğruluğu ve dürüst karakteriyle tanınması nedeniyle bir çete lideri olan Gwang-seop'u hedef alan davaya atanır. Kısa bir süre sonra, Gwang-seop'un çetesine gizli görevle sızar. Bu sırada, Joong-dae de çetedeki tek üniversite mezunu üye olmasından dolayı patronunu korumak için cinayet masasına sızmak için görevlendirilir. Onu ön plana çıkaran zekası, şefin sağ kolu olmasına ve gizli operasyonlar bölümündeki Se-rin'le yakınlaşmasına sebep olur. Daha sonra ise Se-rin'e aşık olur. Joong-dae bütün önemli davalara müdahil olmaya ve bir yandan Gwang-seop'un çetesine sızan kişiyi bulmaya çalışırken bir yandan da Başkomiser Park ve Şef Chun'un güvenlerini kazanmaya çalışır."} +{"text":"Macar, Alman ve Fransız ortak yapımı olan film Macaristan'da ırkçı teröristler tarafından katledilen bir aileyi konu alıyor. Amatör Çingene oyuncuların rol aldığı film Macaristan'da yaşanan ırkçı terör saldırılardan ilham alınarak çekilmiş. Bence Fliegauf'un yönetmenliğini üstlendiği \"Sadece Rüzgar\" bu yıl Uluslararası Berlin Film Festivali'nde yarışıyor. Bir Çingene ailenin ırkçı teröristler tarafından katledilmeleri ile son bulan yaşamlarını konu alan \"Sadece Rüzgar\"ın bütçesinin %45'inden fazlası Macar kaynaklarından geliyor. Macaristan Sosyal Entegrasyon Müşteşarlığı Başkanı Zoltan Balog, filmin Macaristan'ın sözkonusu sorunları görmezden gelmek yerine onlarla yüzleşmeye hazır olduğunu ifade ediyor. Filmin yapımcılarından Andras Muhi yönetmen Bence Fliegauf'un filmin hazırlık safhasında yaklaşık 6 ay boyunca ülkedeki Çingene yerleşimlerini gezerek bilgi edindiğini ifade ediyor. Balkanlarda günden güne daha bir büyük sorun haline gelen Çingenelere yönelik ırkçı terör eylemlerinin sinemaya aktarılması başta ırkçı terörün hedefi konumundaki Çingeneler olmak üzere çeşitli kesimler tarafından memnuniyetle karşılandı. Benzeri yapımların çoğalmasının sorunun kamuoyunun gündemine girmesine katkı sağlayabileceği ifade ediliyor."} +{"text":"Çoğu zaman anılar ve kişiler üzerinden tanımladığımız ev, sağlam, koruyucu ve kalıcı mıdır yoksa geçici ve soyut mu? Kaçılacak bir yer midir, sığınılacak bir yer mi? Yoksa gittiğimiz her yere bizimle gelen bir hissiyat mı? Bir yanda milyonlarca insanın güvenli bir ev bulabilmek için ölümcül yolculuklar yaptığı, bir yandan da uzayda yaşanabilecek yeni gezegenler keşfedildiği bir dönemde, bu sorular, Türkiye'den ABD'ye taşınan bir yönetmenin kişisel sorgulamasından daha fazlasının cevaplarını arıyor. Suriye'de kısa savaş yüzünden evlerinden edilip Florida'ya yerleştirilen Fatima ve Huda da bu arayışa katılarak, yabancı bir yerde yeni bir ev kurmanın, sevdiklerini geride bırakmanın ve hatıralarla bugünün iç içe geçmesinin ne demek olduğu üzerine, kendi sözlerini söylüyor."} +{"text":"Lanetlenmiş, eski bir çocuk kliniği olan Aziz Germaine Çocuk Kliniği'ni yeni satın alan, restorasyonunu yapmak ve Noel'i geçirmek için oraya giden bir ailenin başından geçenleri anlatıyor. Eskiden bir çocuk kliniği olarak kullanılan yer, zamanında bölgenin en değerli varlığıyken bir gün aniden kapatılmıştır. Burayı satın alan ailenin annesi Hannah, durumdan haberdardır ancak mekanın fiyat etiketinin etkilenmemesi ve büyük kar getirecek bir iş olmasından dolayı bunu kendine saklamayı, düşünmemeyi ve devam etmeyi seçmiştir. Ancak aile, eve yerleştikten hemen sonra tuhaf olaylar yaşanmaya başlamıştır. Eski klinikte, durmadan sağda solda beliren oyuncaklar vardır ve ailenin babasının başka bir evliliğinden olan kızı Alicia'da küçük bir kız görmüş ve duymuştur. Başlarda anne ve babaları çocuklara inanmasalarda zaman geçtikçe evde meydana gelen tuhaf olaylar sonrasında inanacak ve korkutucu bir hayatta kalma mücadelesi vereceklerdir."} +{"text":"Biri teorik fizik alanında diğeri ise bir nükleer santraldeki bir araştırmada görev alan tutkulu iki genç nükleer fizikçi arkadaş bu yeni araştırma alanlarında heyecanla çalışıp üretiyorlar. Genç fizikçilerden Gusevin hocası santraldaki deneyler sırasında yoğun radyasyona maruz kalınca, sorumluluk Guseve geçiyor. Kişisel yaşamında da çalıştığı alanda da arkadaşı Ilya ile yolları kesişen Gusev, yürüttüğü çalışmadan sonuç alabilecek mi? Film bu araştırma ve deney sürecini işlerken diğer taraftan da Sovyet toplumunda bilim nasıl bir anlam ve değer taşıdığını sergiliyor ve çok önemli sorular da ortaya atıyor: Geleceğe umutla bakmak için Sovyet toplumuna bilim yetecek mi? Nükleer enerji ağır bir savaştan, yıkımdan çıkmış bir ülke için ne ifade ediyordu? Sovyetler Birliğinin temsil ettiği sosyalizmin geleceği açısından ilerleme, gelişme, ne anlama geliyordu? Sovyetler Birliğinin bir atılımı örgütleyecek insan kaynağı var mıydı? Yaşamı sevmek, yüceltmek, nasıl bir irade ister?"} +{"text":"1976'da Karen ve Barry Mason zor zamanlar geçirmişlerdi ve Los Angeles Times'daki bir reklama yanıt verdiklerinde genç ailelerini desteklemenin bir yolunu arıyorlardı. Larry Flynt, Hustler Magazine için distribütör arıyordu. Kısa bir yan çizgi olması beklenen şey, yerel bir mağaza olan Circus of Books'u ele geçirirken LGBT topluluğuna tamamen dalmış olmalarına yol açtı. On yıl sonra ABD'deki en büyük gay porno distribütörü oldular. Film, LGBT kültürünün henüz kabul edilmediği bir zamanda ebeveyn olma dengesini korumaya çalışarak öncülük ettikleri çifte hayata odaklanıyor. Onların pek çok zorluğu arasında federal müstehcenlik soruşturması için hapis cezasıyla karşılaşmak ve mağazalarının AIDS krizinin zirvesinde sığınacak bir yer olmasını sağlamak vardı. Circus of Books, queer tarihinin anlatılmamış bir bölümüne nadir bir bakış sunuyor ve bir sanatçı, film yapımcısı ve müzisyen olan kızları Rachel Mason'un merceğiyle anlatılıyor."} +{"text":"Oliver, Kayıp Mektup Bürosunda çalışan rengarenk uyumsuz bir ekibin lideri. Bu, normal posta çalışanlarının bir sebepten ötürü teslim edemedikleri mektupların sahiplerini veya alıcılarını bulmaya çalıştıkları ve filmin başında Washington'dan transfer olmak isteyen genç kadın Shane ekibe katılmak istiyor. Doğrudan Operasyon Hattı'nda çalışmamış ancak bunun yerine diğer DLO'da da çalışmıştır. Ancak, o zamandan beri postacılar farklı kaynaklara sahip olduklarını ve geri kalanlarına ulaştıklarını düşündükleri için, bir dizi gizemi çözmeyi, sevdiklerini yeniden bir araya getirmeyi başarırlar. Oliver diğer karısı Rita ve Norman'dan boşanmıştır, iş arkadaşları, duygularını itiraf ederler ve nişanlanırlar. Film merkezine bu eğlenceli ekibi ve onların postada kaybolan bir gelinlik vasıtasıyla yıllardır birbirlerinden uzak yaşayan bir anne-kızı bir araya getirme çabalarını merkezine alıyor."} +{"text":"Tokyo Uluslararası Film Festivali dahil olmak üzere bir çok ödülü bulunan Kengo Kora, başrolü Naoto Mitsui'ya hayat veriyor. İçine kapanık, kimsenin onu fark etmediği mezuniyet fotoğrafında olmadığı bile fark edilmeyen bir hayat yaşayan Naoto, kendini taşın altında yaşayan böceklere benzetir ve film bu metafora dayanır. Öz ailesi dahil hiç kimseden değer görmeyen Naoto'yu, üniversite zamanında bir profesör ayağa kaldırır ve ona soru sorar. Daha önce hiç topluluk içinde konuşmayan Naoto ne yapacağını bilemez, o sırada Kanako Nishikawa'nın hayat verdiği Chiriro Sasaki, Naoto'ya adıyla seslenir ve ona kopya vererek sorusunu cevaplamasını sağlar. Kendisine ilk defa adıyla seslenilen Naoto, Chiriro'dan çok hoşlanır ve onu bir kahve içmeye davet eder. Kahve içerken konuşacak çok bir şeyi olmayan Naoto, ona beslediği gökkuşağı balıklarından bahseder ve ona bir tane vermeyi önerir. Eski sahnelerden sonra günümüze, 11 yıl sonraya geçen filmde, Naoto, Chiriro'yu unutamamıştır ve izini bulup onun yaşadığı bölgeye taşınır ve orada bir akvaryum dükkanı açar. Fakat bir sorun vardır, Chiriro evlenmiş, çocuk sahibi olmuştur ve o eski gülümsemesinden eser kalmamıştır. Büyük bir takıntıyla onların evini gözetleyen Naoto, bakalım sevdiği kadına kavuşabilecek midir?"} +{"text":"The Ain't Rights adlı 4 kişilik bir punk rock grubu, sorunlu geçen turnelerinin sonunda, son dakikada çıkan bir konser anlaşması sonrasında Oregon civarındaki izbe bir konser mekanında kendilerini bir odaya kapatılmış bulurlar. Bütün tanıkları yok etmeye iyice kararlı dazlak kafalı neo-Naziler, bu konser turunun değil aynı zamanda hayatlarının da sonu olabileceğini işaret etmektedir. İntikamı takip eden yeni filminde Jeremy Saulnier bizi yine insan ruhunun karanlık köşelerine taşıyor ve aynı zamanda hayatta kalma alt-türüne farklı bir bakış atıyor. Saulnier bu sefer kolektif bir şiddet eyleminden yola çıkarak karakterlerini yine aşırılıkların ve dehşet verici durumların sınırlarına doğru itiyor. Şimdiden kült bir korku klasiğine dönüşen Dehşet Odası senenin en tedirgin edici filmlerinden bir tanesi olmaya aday. Hatta sizi de karanlık dünyasına kapatıp, film sona erdikten sonra bile nefessiz bırakabilecek kadar!"} +{"text":"Başarılı bir gazeteci olan Tahiri, öğretmen Ferideyi ve Nizamı bir araya getiren şey, gizli bir tarikattan aldıkları özel bir davetiyedir. Üzerinde bir kartal amblemi olan bu zarflarda yazılı adresin dışında, sadece kendilerinin bildiğini sandıkları sırlarına dair ipuçları barındıran bir de fotoğraf vardır. Tahir, Feride ve Nizam, zarftaki adrese gittiklerinde bütün hayatlarının bu tarikat tarafından bilindiğini ve hayatları boyunca uzaktan bir takip, destek, yönlendirme ve kontrol altında yaşadıklarını öğrenirler. Yüzleştikleri bu gizli yapı onlardan hayatlarındaki bu gizli sırların ağırlığı altında yaşamalarındansa yapılan daveti kabul ederek yeni bir hayata başlamalarını ister. Daveti kabul eden Tahir, Feride ve Nizam gözlerini açtıklarında, kendilerini kapana kısılmış bir halde, çevresine geniş bir çember çizili olan bir otobüs durağında bulurlar. Tahir, Feride ve Nizam, gizemli çölün ortasındaki bu durakta; geçmişleri, bilinçaltları, korku ve pişmanlıklarıyla, her şeyden önemlisi çemberin dışına çıkabilmek için birbirlerini öldürmeleri gerektiği gerçeğiyle yüzleşirler."} +{"text":"Kar Dağı'nda yaşayan Tibet mastiflerinin yerine getirmeleri gereken tek bir görev vardır; o da yün yapımı ile geçinen koyunların yaşadığı küçük, huzurlu köyü korumak. Köyün baş düşmanı da Linnux isimli gangster kılıklı kurt ve onun çetesidir. Koruma nöbetleri sırasında olabilecek bir dikkat dağınıklığını engellemek için mastiflerin lideri Khampa, köyde müzik çalınmasını yasaklamıştır. Ancak Khampa'nın oğlu Bodi günün birinde bir yolcu uçağından düşmüş olan bir radyo bulur. Birkaç gitar solosu duymasıyla birlikte Bodi'nin kaderi belirlendir; bir rock yıldızı olacaktır. Bunun yolu da babasının verdiği emirlere karşı gelmek, köyü terk edip şehre gitmek ve çok kısa sürede bir beste yapması gereken efsanevi müzisyen Angus Scattergood'u bulmaktır..."} +{"text":"Harpoon ve The Baptist, 'tahsilat' yapan iki gençtir ancak bir sorunları vardır, para toplayamamaktadırlar. Patronları tarafından sürekli aşağılanan iki genç, daha önce hiç yapmadıkları bir işe bulaşır. Zırhlı bir banka aracı soygunu. Ancak, aracı aynı anda soymaya kalkışan birbirinden habersiz başka hırsızlar da vardır: Saygın bir Rus iş adamı zannedilen bir silah satıcısı, bir Arnavut uyuşturucu şebekesinin başı, borçlarını ödemek için akıllıca bir yöntem arayışındaki bir banka çalışanı ve en önemlisi, kendine gizlenmek için yarattığı bir manastırdan bütün ipleri yöneten dolandırıcı bir kadın. Yaptıkları işe göre oldukça masum ve naif olan ve hırsızlar tarafından ustaca kullanılan HARPOON ve THE BAPTIST, son bir karar verirler, artık bu sefer tahsilatı kendileri için yapacaklardır."} +{"text":"The Youth, 4 kısa filmden oluşuyor. Filmler ise genel olarak gençlerin baskı, maddi sorunlar, şiddet ve duyarsızlığa verdikleri tepkileri konu alıyor. 1. Film: The Rumor Başrolünü Super Junior üyelerinden Lee Donghae'nin üstlendiği ilk filmde, Lee Donghae okulun öğrenci konseyi başkanı Lee Jungwoo'yu canlandırıyor. Lee Jungwoo, okulun en güzel kızıyla birlikte olan ve hem zeki hem de yakışıklı kısacası her şeye sahip olan bir karakterdir. Ancak kız arkadaşının hamile olduğu söylentisinin ortalıkta dolaşmaya başlamasıyla öğrenci konseyi başkanı olarak konumu sarsılır zira öğrenci konseyi başkanlığı seçimlerinde en güçlü projelerinden biri güvenli seks üzerinedir. Bunların üstüne, kız arkadaşının kendisini aldattığını gösteren bir video ile şantaja uğramaya başladığında işler Lee Jungwoo için hepten sarpa sarar. 2. Film: On The Way To Boot Camp 2. filmin başrolünde 4 Minute'tan Nam Jihyun'u izliyoruz. Filmde Nam Jihyun'un oynadığı karakter, erkek arkadaşının askere çağrılmasıyla ayrılıkla karşı karşıya kalır ancak onu acemi eğitimini alacağı yere kendisi götürmeye karar verir. İkili yoldayken eski bir arkadaşları da onlara katılır ancak arabaları bozulur ve birden kendilerini soyguncularla bulurlar. Bu 2. film diğer filmlere kıyasla biraz daha hafif bir havaya sahip ve üçlünün zor durumlar karşısında buldukları bazı çözümler seyirciyi gözünden yaşlar gelene kadar güldürüyor. 3. Film: No Man Can Be Trusted F. T. Island'dan Song Seunghyun'u üçüncü filmin başrolünde görüyoruz. Filmin başında Song Seunghyun, başarılı bir banka soygunu yapan bir üçlünün bir parçası olarak görünüyor. Ancak ilerleyen bölümlerde üçlünün birbirini hiç görmediği, sadece internet üzerinden yaptıkları bir planla bu işi gerçekleştirdikleri anlaşılıyor. Toplam ne kadar para çalındığı ve en büyük payın kime düştüğüne dair sorular sorulmaya başlayınca birbirini tanımayan bu hırsızlar arasındaki şüpheler gittikçe büyüyor. 3. film, The Youth'un büyük projelerle kıyaslanabilecek düzeydeki kısa filmi olarak dikkat çekiyor. 4. Film: Play Girlz The Youth'un son filmi Play Girlz kız öğrencilerin dünyasında dönen olayları konu alıyor ve Kore film endüstrisinde genellikte tabu olarak görülmeyen bazı konulara değiniyor."} +{"text":"1962 yazı Hayatı boyunca tum ideali Finlandiyadan çıkan ilk Dunya tuy sıklet boks şampiyonu olmak olan 25 yaşındaki utangaç ve çelimsiz boksör Olli Maki ile tanışıyoruz. Şimdi şampiyonluğa çok yaklaşmış olan Olli Makinin tek yapması gereken şey sıkı bir diyet programına girmek ve kendini yoğun antrenmanlarına vermektir. Fakat önunde tek bir sorun vardır. O da Raija Bu mutevazı ve baş döndurucu guzellikteki genç kadın Olli Makiyi kendisine hayran bırakınca genç boksörun tum dikkati dağılır ve önceliklerin sırası birden bire tepetaklak olur. Şampiyonluk gunu nakavt olsa da o gun onun hayatının en mutlu gunu olarak kalacaktır. Tıpkı Muhammed Alinin söylediği gibi iyi bir boksör kelebek gibi uçup arı gibi sokmalıdır. İşte Olli Maki bu sözlerin gerçek anlamını ete kemiğe burunduren bir boksör"} +{"text":"Aynı şehirde yaşayan 3 farklı kuşağın hikayesi. Alper en yakın arkadaşı Soner ve yıllardır birlikte olduğu sevgilisi Hazan ile aynı üniversitede okumaktadır. Son zamanlarda Alper ile Hazanın ilişkileri yolunda gitmez. Soner ise arkadaşını ilişkisini kurtarması yönünde destekler Aynı şehrin başka bir semtinde yirmili yaşlarını yaşayan Hakan, Barkın ve Serhat bir tatil beldesinde tatil yapmayı planlarlar, bunun için gerekirse ailelerinden para çalacaklardır. Hakan babasının arabasını, Barkın ise annesinin cüzdanını çalınca tatil planları hayal olmaktan çıkar Bu şehirde yaşayan diğer kuşak ise, 12 yaşındaki Mutafa ve arkadaşı Emredir. Mustafa ve Emrenin hayali özel bir radyoda yayın yapmaktır. Emre babası ile şehre gidip özel radyoların biriyle görüşürler, sadece Emre yayın yapabilecektir. Mustafanın üzüntüsünü gören babası bunun üzerine Mustafanın yakın çevreye yayın yapabileceği bir verici imal eder. Beklenmedik bir zamanda, bir noktada bu üç farklı hayat birbirine düğümlenir."} +{"text":"1917 yılında Orta Anadolu'da, Kızılırmak kenarında bir köyde gerçekleşen bir olay, iki yakın aile arasında ve sonrasında tüm köyde senelerce süren gizemli durumlara yol açar. Cinler ile köy halkını birbirlerinden kız alıp verecek, birbirlerinin cenazesine katılacak kadar yakınlaştırır. Bir çok ulema, hüddam aracılığı ile cin kabileleri ve köyün önde gelenleri arasında ruhani anlaşmalar yapılır. Bugün halen köyün dağlık alanlarında ve Kızılırmak kenarlarında görülmeye devam eden tuhaf olaylar nelerdir? Bütün bunların sırrı nedir?Azem 3: Cin Tohumu'nun seneryaso Türkiye'nin birçok yerinden gönderilen 5.000'e yakın fotoğraf, kayıt, belge gibi cin hikayelerinin içinden seçilerek yazıldı. Film, bu sefer Kızılırmakta yine olayların yaşandığı köyde ve evde geçiyor."} +{"text":"Zor Saatler, sahil güvenlik tarihinde en büyük gemi kurtarma operasyonunu konu alan heyecan ve macera dolu gerçek bir hikayeden uyarlama. 18 Şubat 1952de İngilterenin doğu kıyılarını yerle bir eden, yoluna çıkan bütün gemileri parçalayan fırtına, Bostona bağlı SS Pendleton T-2 petrol tankerini ikiye ayırır. 30 kişilik mürettebatı bulunan gemi hızla sulara gömülmeye başlar. Korku ve panik halindeki ekibi geminin mürettebat yetkisi olan mühendis Ray Sybert kontrol altına almaya karar verir. Ülkenin Doğu kıyısına vuran şiddetli fırtınaya mürettebatı ile karşı durur. Bu sırada bu büyük yıkımın haberi Chatham, Massachusettsta bulunan Amerikan Sahil Güvenlik ofisine ulaşır. Sahil Güvenlik yetkilisi Daniel Cluff, batmakta olan gemiyi kurtarmaları için bir ekibi görevlendirir. Zorlu koşullara rağmen kaptan Bernie Webber ve komutasındaki 4 sahil yetkilisi yetersiz donanımı olan tahtadan yapılmış bir cankurtaran botuyla fırtınanın etkisiyle oluşan dev dalgalar rağmen yola çıkarlar. Bu sıradan bir hayat kurtarma operasyonu değildir, onları hayatlarının en büyük sınavı beklemektedir."} +{"text":"1950lerin sonlarında, sakin bir hayat yaşayan Ip Man, oğlunu okuldan almaya gittiği sırada, Cheung Tin-chi isminde, kendi gibi Wing Chun ile ilgilenen bir adamla tanışır. Tesadüfi karşılamaları sonrasında iki baba arasında bir bağ oluşmaya başlar. Bu esnada Sang isimli bir çete lideri mahalledeki mülkleri ele geçirmeye başlar. Ip Man kendi öğrencileri ile mahalleyi koruma görevini üstlenir. Bunun sonucunda da Ip Man ve çete arasındaki sorun ateşlenir ve Ip Man çetenin patronunun yabancı uyruklu Frank olduğunu öğrenir. Çete, işleri daha da kızıştırarak içerisinde hem Ip Manın hem de Tin-chinin çocuğunun olduğu bir grup öğrenciyi kaçırır. Ancak çetenin şeytani planları medya tarafından afişe edilir ve planları suya düşer."} +{"text":"Yagami Light, üniversite giriş sınavlarına hazırlanan bir lise son sınıf öğrencisidir. Light, Japonya'nın belki de en yetenekli ve zeki öğrencisi olmasına rağmen, yaşadığı dünya ona tat vermemektedir. Her gün gittikçe artan suç oranı ve adalet sisteminin çökmüşlüğü, onun için bu dünyayı daha da anlamsız ve çürümüş kılmaktadır. Bu yüzden de, hiç bir şeyde anlam görmemektedir. Light, bu buhranlarını kendi içinde yaşarken, ders sırasında bir defterin gökten düştüğünü görür. Okul çıkışı elinde olmadan defterin düştüğü yere yönelir. Defterin üstünde \"Death Note\" yazmaktadır. Defteri yerden alıp incelediğinde hiç de inanacağı şeylerle karşılaşmaz. \"Bu deftere ismi yazılan insan ölecektir.\" Nedenini kendi bile bilmeden, defteri alıp evine döner. Evde haberleri izlerken, bir adamın bir anaokulundaki öğrencileri ve öğretmenleri rehin aldığını izler. Defterin gerçekliğini test etmek için rehin alan adamın adını deftere yazar. Ve 40 saniye sonra adam ölür. Defterin gerçekliği karşısında şaşkına dönen Light, kendi ideal dünyasını yaratmak için diğer suçlulara yönelecektir. Ama ya dünya onun varlığını öğrenip peşine dünyanın en iyi dedektifi L'i takarsa?"} +{"text":"Ufak bir krallığın halkı, yüzlerce yıldır vahşi bir ejderhayı yatıştırmak için genç kızlarını bir ritüel ile feda etmektedirler. Bu yıllardan birinde sevgilisi ejderha tarafından alınıp götürülen şövalye, ejderhanın yaşadığı adayı bulup biricik aşkının ölümünün intikamını alır. Şimdilerdeyse ejderhayı öldüren Ejderha Avcısı'nın torunu olan Igor, Dük'ün en küçük kızı olan Mira ile evlenecektir. Ve dedesinin onuruna eskiden ejderhayı yatıştırmak için kullanılan ritüeli Mira ile yapacağı düğün töreninde yapmak ister. Ancak törende Ejderha Şarkısı'nın söylenmesiyle uzun süredir ölü olduğu düşünülen ejderha ortaya çıkar ve Mira'yı alıp denizin ortasındaki büyülü bir adaya götürür. Eski hayatı, ailesi ve dostlarından ayrı düşen Mira'nın artık sahip olduğu tek şey mağaradan bir hapishane ve mağarada bulunan Arman adındaki gizemli genç adamdır. Ama bu adam kim ve adada ne işi var? Mira bir sürü bilinmeyenle dolu bu yeni hayatında çok geç de olsa gerçekleri öğrenecektir."} +{"text":"Genç Mija, Güney Kore dağlarındaki evinde, devasa bir hayvan olan ama en önemlisi çok iyi bir dost olan Okjaya tam on yıl boyunca bakıcılık yaptı. Çok uluslu bir aile şirketi olan Mirando Holdingin Okjayı alıp New Yorka götürmesi ise huzurlu hayatlarında bir anda her şeyi alt üst etti. Çünkü görüntüsünü takıntı haline getiren, kendisinden başka kimseyi umursamayan Mirando Holding CEOsu Lucy Mirandonun, Mijanın en yakın arkadaşıyla ilgili kötü planları var. Mija, nasıl yapacağını bilmeden, sadece Okjayı geri almak amacıyla New Yorka doğru yola çıkıyor. Ancak daha önce hiç büyük şehir görmemiş Mija için zaten zor olan bu yolculuk, Okjanın geleceğini kontrol etmek için can atan her bir kapitalist, gösterici ya da tüketici grubuyla karşılaştığında daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Oysa Mijanın tek isteği arkadaşını evine götürmek"} +{"text":"Senenin en önemli Amerikan filmlerinden birisi. Danie Kasman New Yorkun Queens bölgesinin Jackson Heights mahallesi, dünyanın etnik ve kültürel anlamda en zengin yerlerinden biridir. Neredeyse dünyanın her yerinden göçmenlerin yaşadığı bu küçük Babili usta belgeselci Frederick Wisemanın gözünden keşfediyoruz. Sakinlerinden kiminin yeşil kart sahibi olduğu, kimininse hiçbir belgesinin olmadığı bu kozmpolit yer, dünyanın dönüşmeye başladığı şeyin minyatür bir kopyası gibidir. Wiseman her zamanki gözlemci kamerasıyla bize 167 dilin konuşulduğu Jackson Heightsın bütün sinir uçlarını usul usul göstermeye koyulur: asimilasyon, uyum, göç, kültürel ve dinsel farklılıklar... Yönetmen, kariyerinin bu kırkıncı belgeselinde buradaki toplumun gündelik yaşamını, dinle ilişkilerini, politik, kültürel ve sosyal yaşamdaki çelişkileri sakince ortaya koyarken dünyayı en sade haliyle deneyimlememizi sağlıyor. Her zamanki gibi Wisemanın ellerinde gündelik yaşam bir şiire dönüşüyor."} +{"text":"Eskilerin deyimiyle Ab-ı Hayatın, yani Ölümsüzlük Suyu'nun peşinde olan gezgin Evliya Çelebi'nin tek arzusu dünyanın her yerini gezebilecek kadar uzun yaşamaktır. Fakat 1600'lü yıllarda Nil Nehri kıyısında ölümsüzlük suyuna ulaşan Evliya Çelebi'yi kötü sürprizler beklemektedir. Kötü kraliçe, Evliya Çelebi'yi cezalandırır ve Çelebi uzun bir uykuya dalar. Uyandığındaysa kendisini günümüz İstanbul'unda buluverir! üstelik 400 yıl önce suyu beraber içtiği dostu kaz da yanındadır. Fakat kötü kraliçe, asırlar ötesinden gelip Evliya Çelebinin yakasını İstanbulda rajat bırakmayacaktır! Film, 1600'lü yıllarda yaşamış, tarihimizin en önemli figürlerinden biri olan ve yaşadığı süre boyunca edindiği gözlemleri Seyahatname ismini verdiği önemli kaynakta bir araya getiren Evliya Çelebi'yi konu ediniyor. Animasyon türündeki filmin yönetmenliğini, gişe rekorları kıran Fetih 1453 filminin görsel efektlerinde imzası bulunan Serkan Zelzele yürütürken, seslendirme kadrosunda Haluk Bilginer'in yanı sıra Cengiz Küçükayvaz, Nurseli İdiz, Murat Cemcir ve Ahmet Kural gibi aşinası olduğumuz sesler yer alıyor."} +{"text":"Hepimiz bir şeylere inanıyoruz. İnandığımız şeylere hayatımızı adıyoruz. Aşk, büyü, vs., aşka ve doğaötesine duydukları inancı sorgulayan iki kadının hikayesi. Eren ve Reyhan 16 - 17 yaşında iki genç kızken Büyükada'da bir aşk yaşamışlardır. Eren zengin bir milletvekilinin kızı, Reyhan onun yazlık evindeki bekçinin kızıdır. ilişkileri ortaya çıkınca eren'in ailesi onları zorla ayırır, Reyhan'ı ve babasını uzağa sürer. Yirmi yıl sonra Eren Büyükada'ya döner. Film de burada başlar. Gerçek aşk mı yoksa batıl inançlı bir büyünün etkisi mi? İki kadın 20 yıl aradan sonra tekrar buluşuyor ve gençlik yıllarındaki tutkulu ve acı dolu ilişkilerini hatırlıyor. İki kadın 20 yıl aradan sonra tekrar buluşur ve Büyükada'da eski bir aşkın, eski bir büyünün peşinde, tek günlük bir yolculuğa çıkarlar. Son olarak Sofra Sırları filmini yöneten Ümit Ünalın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin başrollerini Ece Dizdar ile Selen Uçer üstleniyor."} +{"text":"Vamizi, Quirimbas Adatakımının en büyük adası. Mozambik anakarasından nispeten uzak oluşu sayesinde doğal güzelliğini ve yaban hayatını koruyabilmiş. Muhteşem mercan resiflerine ev sahipliği yapan ada balinalar, yunuslar, kaplumbağalar ve köpekbalıkları için eşsiz bir üreme alanı sağlıyor. Bu resif ayrıca Doğu Afrikada resifler arasında kitlesel yumurtlamanın görüldüğü tek yer; bu da bu resiflerin sağlıklı olduğunun ve hem yakındaki hem uzaktaki diğer mercanların çoğalmasına ve büyümesine yardım ettiklerini ve içinde bulundukları ekosistemi dengede tuttuklarını gösteriyor. Fakat bu hassas dünya tehdit altında. Ünlü National Geographic fotoğrafçısı Mattias Klumun nefes kesen görüntüleri eşliğinde, dünyanın dört bir yanından gelen bilim insanlarından oluşan bir ekibin tehlikeyi başlamadan önleme gayretini izliyoruz."} +{"text":"On yıllardır Amerikalılara okullarının diğer ülkelere göre yetersiz olduğu söylenegelir. Okul sisteminin arızalı olduğunun sürekli söylenmesi üzerine, dünyayla daha iyi rekabet edebilecek bir sistem geliştirmek amacıyla her yıl çeşitli düzeltmeler yapılmaya başlanmıştır. Ama, ya bu düzeltmeler okulların daha kötüleşmesine yol açıyorsa? Ölçüsüzde Vicki Abeles günümüz eğitim hikayesinin varsayımlarını sınamaya soyunuyor. Öğrencilerin neden ölçülere uymadığını sormak yerine, bu film eğitimin geniş kapsamlı amacını tekrar değerlendirmeyi amaçlıyor. Eğitim sistemimiz sınav sonuçlarına değil de kişisel gelişime değer verseydi, ne olurdu? Sorgulamayı taklitçilikten daha çok önemseseydi, ne olurdu? Tutkuyu sıralamadan daha öne koysaydı, ne olurdu? Okulun amacının malumat ve formül belletmek değil, her bir öğrencinin dönüşümünü sağlamak olduğuna karar verseydik eğer, ne olurdu? Ya bu paradigma değişikliği tabandan başlayarak yayılıyor olsaydı? Öğrencilerin, ailelerin ve eğitimcilerin önderliğinde... Bizlerin çabasıyla... Ölçüsüzde ABDnin dört bucağındaki devlet okullarında derinden derine bir devrimin gerçekleşmekte olduğuna tanıklık ediyoruz. Eski moda sınava dayalı eğitim kültüründen uzaklaşan okullar, sınıflar için yepyeni bir vizyona öncülük ediyor. Bunlar, eleştirel düşünceyi, iletişimi, işbirliğini ve yaratıcılığı iyi bir eğitimin temel taşları olarak kabul eden okullar. Bu sayede kökeni ne olursa olsun her çocuğun okul başarısında inanılmaz iyileşme elde etmesini sağlıyorlar. Ölçüsüz, toplumların değişime hazır olduklarına karar verdiklerinde eğitimde nasıl imkanlar ve yenilikler gerçekleştirebileceklerini olumlu örneklerle perdeye yansıtıyor."} +{"text":"Noel yaklaştıkça, tatil ruhu eksik bir kariyer odaklı Chicago uygulaması geliştiricisi Amelia Hughes, Noel'in anlamını yeniden keşfetmek için onun küçük memleketi Noel Deresi döner. Orada, çocukluğunun en iyi arkadaşı olan Mike ve onun bir çocukken tatil sezonu boyunca ailesinin ailesini parçaladığı Amelia'nın babası olan ebedi Harry ile yeniden bir araya geliyor. Yerel tatil festivallerine katılırken - ve Mike için düşmeye başlarken - Amelia kendini Noel ruhunu hisseder ve Harry'nin Noel Arifesi geleneğini küçük, özel uçağında muhtaç çocuklara oyuncak teslim etme geleneğini dört gözle bekler. Bu arada, Harry eski kız arkadaşı Pamela ile olan ilişkilerini onarmaya başlar. Fakat Harry'nin oyuncağı oyuncak teslimatı için hazırlamaya yardım ettiği için, Şok Amelia, ebeveynlerinin beklenmedik bir şekilde tatil için kasabada ortaya çıktıklarını öğrenir ve babası ve Harry uzun süredir devam eden kan davası devam ederken ezilir."} +{"text":"Rambonun 5. filminde, eski bir asker olan John Rambo'yu Arizona'daki bir çiftlikte yaşarken yoğun bir şekilde Travma Sonrası Stres Bozukluğu ile baş etmeye çalışırken buluyoruz. Bulabildiği her yerde gündelik iş bulmaya çalışan ve hayatını idame ettirmeye çalışan Rambo, beladan uzak durmaya çabalamaktadır. Ancak günün birinde arkadaşı ve emlak müdürü Maria'dan aldığı haber bu durumu değiştirir. Maria'nın torunu bir parti için Meksika sınırını geçtikten sonra kaybolmuştur. Bu yüzden John, gençleri bulmak için sınırın güneyini dolaşır. Bu görev, Rambo'nun bir insan kaçakçılığı çetesini ortaya çıkarmasıyla birlikte oldukça tehlikeli bir hal alır. Rambo adaleti sağlamak için üvey kız kardeşi de kaçırılan bir gazeteci ile birlikte çalışmaya başlar. Rambo kaçırılan kızları kurtarmak ve acımasız bir suç liderini dize getirmek için bütün yeteneklerini kullanmak zorundadır."} +{"text":"Noa ve Michael'ın annesi tek başına iki çocuğu geçindirmek zorundadır ve bu yüzden de çok fazla çalışmaktadır. Bu sırada bu iki kardeş her ne kadar kendilerine bakmaya çalışsalar da mutlaka bir bakıcının gözetimine ihtiyaç duymaktalardır. Sonunda 24 tane farklı dadı ile görüşmelerine rağmen ne Noa ne de Michael hiç birini beğenmemişlerdir. Fakat tam da bu sırada kapı çalınır ve bir dadı dünyanın en kaliteli dadı ajansından iş için gönderildiğini ve seve seve çocuklara bakacağını söyler. Bu çocukların annesi Ann için tam da aradığı şeydir çünkü artık Ann'de nefes almak istemektedir. Ancak Noa bu ansızın gelen dadıdan hiç de memnun değildir ve bu yeni dadının yani Leonor'un bir şeyler sakladığından emindir. Fakat Noa yeni dadıyı takibe aldıkça aklı hayaline gelmeyecek gerçeklerle karşılaşacaktır!"} +{"text":"Tarih 1857 yılını göstermektedir ve İngilizler, Hindistan'ı sömürgeleri altında ezmektedir. Halk mutsuzdur, sürekli vergi adı altında İngilizler tarafından acımasızca alınan vergiler yüzünden halk artık yiyecek yemek bulamamaktadır. Fakat tüm bu adaletsizliği yok edecek ve İngilizlere hadlerini bildirecek kişi Hindistan'da doğmuştur ve bu kişi sanıldığının aksine bir erkek değil bir kadındır. Tarihi kökünden değiştirecek ve Hindistan'ın kalbinde özgürlük ateşini yakacak olan kişinin adı Rani Lakshmibai'dir ve Rani Lakshmibai her ne pahasına olursa olsun köle olarak ölmemeye kararlıdır. Rani Lakshmibai'nin tek bir hayali vardır, bu hayal özgür ülkesinin üzerine doğacak güneşi görmektir. Fakat Rani Lakshmibai'nin 6.000 askeri, İngilizlerin ise 40.000 askeri bulunmaktadır ve Rani Lakshmibai'nin özgürlük yolunda ilerlerken önüne çıkan tek engeli sadece düşmanın sayıca üstün olması değil, güvendiği kişilerin içerisinde de hainlerin olmasıdır!"} +{"text":"Tekne kaptanlığı yaparak hayatını idame ettiren ve ailesini geçindiren David, marinanın banel şartlarından kurtulup, eşi Sarah ve çocukları Lindsey ile Mary'yi daha iyi şartlarda yaşatmak için koşullarını zorlayarak küçük kızıyla aynı isimde olan Mary adlı eski bir tekne satın alır. Bu ilk gördüğü andan itibaren onu kendine çeken ve aurasıyla etkisi altına alan eski teknenin ise çok eskilerden beri haber kayıtlarına düşmüş karanlık bir mazisi vardır. David, tekneyi aile turları için bir tatil teknesi olarak kullanmayı planlamaktadır. Dave, ailesi ve aile dostları Mike, kızları Lindsey'nin erkek arkadaşı Tommy ile birlikte aile içi bir deneme için denize açılıp kendilerine bir rota belirlerler. Ancak yolculuk sırasında olağandışı şeyler yaşanmaya başlayacak ve açık denizde işler çığırından çıkacaktır ve tüm bunlar yaşanırken aile de geminin eski sırlarına erişmeye başlayacaktır."} +{"text":"Geçmiş Olsun, insanlığın neredeyse tamamının yok olduğu bir dünyada sevdiği kadını bulmaya çalışan genç bir adamın hikayesini konu ediyor. Saffet, sevdiği kadın Tuğbaya kavuşmak için her şeyi yapmaya hazır olan bir genç bir adamdır. Genç kadının kalbini kazanmak için elinden gelenin fazlasını yapan Saffet, sonunda Tuğbanın kalbine girmeyi başarır. Tam her şey yoluna girip, evlilik hazırlıkları yapılırken, kayınçosu Tarıkın yaptığı ahmaklık sonucu Tarık ve Saffet komaya girer. Ancak onun Tuğbaya duyduğu aşk komayı atlatmasını sağlar. Aradan geçen 3 yılın ardından uyanan Saffet, artık Tuğbaya kavuşmasının önünde hiçbir engelin olmadığını düşünürken, dünyada insanlığın yok olduğunu öğrenir. Saffetin komada olduğu sırada dünyaya giren bir virüs, insanların neredeyse tamamının yok olmasına neden olmuştur. Dünya üzerinde kalan sayılı insanlardan birinin de Tuğba olduğunu öğrenen Saffet, sevdiği kadına ulaşabilmek için kayınçosu ile birlikte zorlu bir yolculuğa çıkar."} +{"text":"Alaycı tabiatlı ve hızlı yaşayan Danny, Londralı bir müzik yapımcısıdır. Bir haftasonu için uzak ve sakin bir Cornish köyüne giden başarılı Danny, orada patronu tarafından bir iş yapmak zorunda kalır. Patronunun kendisine şaka yaptığını bilmeyen Danny'nin görevi, Jim'in başında geldiği yerel köy balıkçılarıyla kontrat imzalamaktır. Ancak bu şarkı söylemeyi seven balıkçıları \"bağlamak\" o kadar da kolay olmayacaktır. Adeta sudan çıkmış balığa dönen Danny, potansiyel müzik grubunun üyelerinin yanı sıra şöhret ve paradan çok toplumsal bağlar ve dostluğa değer veren aile üyelerinin saygısını ve desteğini kazanmak için mücadele eder. Geleneksel yaşam tarzına derinlemesine çekilen Danny, sonunda kendi bütünlüğünü yeniden değerlendirmeye ve nihayetinde başarının gerçekten ne anlama geldiğini sorgulamaya başlayacaktır. Bu süreç hem şehir hayatının içinde kaybolmuş olan Danny hem de kendi küçük çevrelerinden çıkmaya çekinen sakin kasaba insanları için hayat değiştiren bir deneyim haline gelecektir..."} +{"text":"Sue her zaman çizgi romanları sevmiş oradaki karakterlere hayranlık duymuştur. Ancak Sue'nun bir bilim insanı olan annesi, laboratuarda bütün hastalıklar ve yaralanmaların üstesinden gelebilecek bir serum üzerinde çalışmaktadır ve NT26D adı verilen bu serum laboratuarda gerçekleşen ve Sue'nun da orada bulunduğu bir patlama sırasında Sue'ya temas eder. Böylece Sue, bir süper güce, kendini görünmez yapabilme yeteneğine, sahip olur. Sue bu gücüne inanamaz ve hayranı olduğu karakterlerin gücüne sahip olunca hem şaşırır hem de inanılmaz mutlu olur. Fatak Sue'nun mutluluğu uzun sürmez çünkü annesi Sue'nun gözleri önünde kaçırılır. Bunun üzerine Sue okuldan arkadaşları Tobi ve Kaya ile annesini bulmak için çok tehlikeli bir maceraya atılır. Atıldıkları bu macera onları birçok tehlikenin içerisine atıp atıp çıkardığı gibi, aralarındaki dostluk bağını da güçlendirecektir."} +{"text":"Belli bir gerilim taşıyan, karamsar bir aşk öyküsünün anlatıldığı film; Bir zamanların inşaat ustası martin roumagnac, artık bir müteahhit olmuştur. Yaşadığı küçük taşra kasabası clairval'de tohum satıcısısı Blanche Ferrand ile tanışır ve aralarında bir aşk doğar. Ancak, bu aşk; Roumagnac'a felaket getirir. Filmin öyküsü pek özgünlük taşımıyor, ama Georges Lacombe'un anlatımı kusursuz ve akıcı, ancak; Martin Roumagnac asıl çekiciliğini iki başrol oyuncusundan alıyor. Jean Gabin, 7 yıl aradan sonra bu film için Fransa'ya dönmüştü; Marlene Dietrich'in ikinci dünya savaşı ertesinde, Avrupa'da ilk çevirdiği film de buydu. Film, savaş ve savaş ertesi yıllara özgü derin bir karamsarlık taşıyor. Kadın, aynı yıllarda ortaya çıkan kara film türünde olduğu gibi, felaketlerin başlıca sebebi."} +{"text":"Turist rehberi olarak çalışan iki kafadarın, karşılarına çıkan iki arkadaşa aşık olmaları ve evlenmek için yaptıkları mücadele. Yunus, Kimsesiz bir şekilde büyük kentte büyümüş kendi çapında Arkadaşı Ali ile birlikte turist rehberliği yapıp kazandığıyla ev ve ev eşyası alan iyi bir gençtir. Arkadaşı Ali ne kadar hovarda olsada Yunusun kalbi yıllarca hasretini çektiği aşkı aramakla çarpar. Bir yuva kuracaktır kendine Arkadaşı Ali Oğlum bu devirde evlenilirmi be bekarlık sultanlıkdır desede. Yunus varını yokunu dayayıp döşediği eve yatırıp kapısına kurdela takıp nikahlı gelecek olan gelinliği duvağıyla bu kurdelayı kesecek ilk kadınını bekler. Günün birinde çıkar gelir o sevda. İlk görüşte kalbini kaptıran yunus ilerde olacakların farkında olmadan tatlı ufacık dünyasında sayılı günlerin sevincini yaşar durur. Tam video döneminde çekilmiş bir yapım. Mutlu başlayan hikayenin Sonu dram ve hüzün."} +{"text":"17. Yüzyılda özellikle kadınlar biraz da sıra dışı davranmakla ya da korkulacak bazı tavırlar sergilediklerinde onlara cadı kisvesi vurulur ve cezaları genelde diri diri yakılmak olurdu. Yine aynı zaman da yine adaletsiz bir mahkeme de Persephone adındaki genç ve güzel bir kadın cadılık suçundan yargılanmaktadır ve tam da yanarak öldürme cezası almasına an kala içeriye bir tane Başrahibe girer ve yargıçtan bu kızı yakmak yerine onun ruhunu kendi kilisesinde kurtarmayı teklif eder ve genç Persephoneyi kendi kilisesine daha doğrusu tarikatına götürür. Persephone burada bir şekilde de olsa yanarak ölmekten kurtulduğu için mutludur ve bu yeni evini ve yeni rahibe adayı arkadaşlarıyla yaşamak için çaba harcamaktadır. Ancak kısa zaman da Persephone en ufak hatasının bile günah sayılan ve ağır cezalar ile cezalandırıldığı bir yerde olduğunu anlar. Fakat buna rağmen Persephone buraya katlanmaya razıdır ta ki ceza aldığı günlerden birinde hapis edildiği odada sadece kendisinin olmadığını fark edene kadar!"} +{"text":"Jarvis kaba tavırlı bir radyo sunucusudur. Geceleri yayınlanan The Grim Reality yani Acı Gerçek adlı radyo programının sunuculuğunu yapmaktadır. Film başladığında Jarvis acımasız dili ve tavırları yüzünden henüz bir darp edilmiş ve ölümden dönmüştür. Filmin geçtiği gece bu olaydan sonra yaşanmaktadır. Yayından hemen önce kızı ile konuşup onun uyuşturucu kullanan erkek arkadaşı ile tartıştıktan sonra kızı ile vedalaşıp yayına geçer. Yayın odasına iş arkadaşı Anthony ile konuştuktan sonra geçen Jarvis için sıradan bir yayın günü daha başlamıştır. İnsanları azarlayıp onların acı gerçeklerini yüzlerine vurduğu herhangi bir gün olacaktır. Fakat bu gece hiçbir şey normal olamayacaktır. Programa başlayan Jarvis bir sorun olduğunu hisseder, camın arkasındaki iş arkadaşı Anthony onu duymamaktadır. Jarvis'in, Anthony'nin kendisini duymamasının asıl sorun olmadığını fark etmesi geç olmayacaktır. Yayın odasına giren iki maskeli insan ona yayına her zamanki gibi devam etmesini, istediklerini sorgulamadan yerine getirmesini ve eğer yayını kesmeye kalkarlarsa bunun bedelini ödeteceklerini söylerler. Hepimizin olduğu gibi Jarvis'in de kimsenin bilmemesi gereken sırları vardır ve bu maskeli insanlar bunları açığa çıkarmak için oradadır, Fakat Jarvis'in sırları bizimkilerin aksine açığa çıkacaktır."} +{"text":"Sinbad, 1001 Gece Masalları'nda Şehrazat'ın hükümdarına anlattığı bir hikayenin kahramanıdır. Hikayeye göre Bağdat'da iki Sinbad yaşamaktadır. Biri hamal, diğeri denizci olan Sinbad'ların yolu kesişir ve denizci Sinbad, adaşına yaşadığı yedi macerayı anlatır. Türkiye'de çevrilen tek Sinbad filmi. 1971 yılında çevrilen Şehzade Sinbad Kaf Dağında isimli film yabancı prodüksiyonlarla karşılaştırılınca oldukca kısır kalan bir film. Denizci Sinbad, müstakbel eşinin bacağını sokan yılanın zehirini emmek için gitmesi dışında deniz görmüyor ya da denizle bir alakası olduğu belirtilmiyor. Diğer Sinbad filmlerinde karşımıza çıkan canavarların yerine bir canavar gibi kötü olan Erol Taş karşımıza çıkıyor. Filmde kullanılan tek fantastik unsur Kaf Dağı Sultanı'nın arada bir görünmesi ve Prens Gökçebay'la Sinbad'a tavsiyelerde bulunması. Filmin fantastik olmayan ilginçliklerinden birisi de Şener Şen'in ufak bir rolde oynaması ."} +{"text":"İsa'dan önce 3. Yüzyılda, Çin hepsi birbiriyle savaş halinde olan yedi eyaletten oluşmaktadır. Daha önceki dönemlerde yüzlerce küçük krallığın var olduğu bu topraklar yine büyük olaylara gebedir. Bu tarihte, Qin hanedanın kralı Ying Zheng, diğer altı krallığı ele geçirmek ve Çin'de birliği sağlamak için müthiş bir kararlılıkla, büyük çaplı ve acımasız bir harekata girişir. Ying'in stratejisi yenilmez olduğu görüntüsünü vererek düşmanlarını ürkütmektir. Yan krallığını ele geçirmek için farklı bir yol deneyen Ying, metresi ve sırdaşı Zhao'yu, Yan ülkesinden bir kiralık katil bulup, kendisine bir suikast düzenletmek ve böylece Yan'la savaşmak için bahane yaratmak üzere Yan krallığına yollar. Zhao, artık bu işlere bulaşmamaya yemin etmiş olan kiralık katil Jing Ke'yi, bu suikastı planlamaya ikna eder. Fakat, Ying'in, komşu Zhao krallığını almak için yaptığı korkunç katliamı ve yaşlı çocuk demeden öldürdüğü binlerce insanı haber alan güzel Zhao, bu zalim kraldan nefret eder, katil Jing'e aşık olur ve Ying'in öldürülmesi için Yan'la işbirliği yapar. Ying'e karşı girişilen suikast başarısız olur fakat hiç bir yardımcısının yardımına gitmediği kral Ying, korkunç bir utanç içinde kalır. Kaynak: dumani"} +{"text":"Anne ve babalarını çocukken acımasız bir hortuma kurban veren April ve Sean Saunders bunu ilk elden deneyimlemiş kişilerdir. Yaşadıkları bu trajedi yıllarca birbirlerinden kopmalarına ve başka yollara gitmelerine neden olmuştur. Sean, Seattleda güvenli ve sessiz bir hayat yaşamayı tercih ederken, April fırtınaların peşinde koşturan bir bilim kadını olmuştur. April hayatını, anne ve babasını öldüren fırtınalar konusunda insanları eğitmeye adamıştır. Sonunda yıllarca ayrı kalan kardeşler barışmaya ve aileyi tekrar birleştirme kararı alırlar. Ailedeki başka bir problem de, annesi April işiyle fazlaca meşgul olduğundan, ondan beklediği ilgiyi göremeyen Danadır. Seattlea kardeşinin yanına gitme kararı alan April onu da yanında gelmesi için ikna eder. Bu arada, Aprilın bilgisi dışında fırtınaların hiç oluşmadığı Seattleda değişik ve garip bir fırtına sistemi gelişmektedir. April bu durumda, fırtına konusunda insanları uyarmak ile ailesiyle olan ilişkilerini düzeltmek arasında ikilemde kalacaktır. Zamana karşı yarışırken geçmişin şeytanlarıyla savaşan ve başarısız olduğu ilişkilerini onarmaya çalışan April, hem yakınlarını hem de fırtınanın geldiğinden habersiz olan kamuoyunu yaklaşmakta olan fırtına hücresinden korumak zorundadır."} +{"text":"Suzy's a British soldier, born and bred, but fitting back into civilian life after fighting in Iraq isn't easy. Haunted by the responsibility she feels for the death of an Iraqi child, she becomes obsessed with the safety of her own daughter, feeling the need to protect her against a threat that doesn't seem to exist. As Suzy's paranoia builds, her behaviour becomes more and more erratic, until finally, she puts her own child in serious danger. After Suzy and a fellow soldier, PAUL, took part in a hearts and minds mission that resulted in the death of a child, she's unable to escape the immense weight of the guilt on her shoulders. Once at home, Suzy is haunted by the memory of the Iraqi girl and becomes obsessively protective of her own child, perceiving threats where there seem to be none."} +{"text":"Neden Monica babaevine her dönüşünde çocukluğunda yaşamış olduğu acıları yeniden yaşamaya başlıyor?Neden bir müddettir yanında çalıştığı ve duygusal bir ilişki içinde olduğu şirketlere eğitim veren grubun başkanı Vittorio Corradi ile arasındaki uçurum büyümektedir? Neden üvey kız kardeşi Simona, onu mesleki başarısı ve hayat standardı nedeniyle sürekli eleştirmekte ve neden bu konuda Monica üzerindeki suçluluk duygusunu atamamaktadır? Monica, şirket müdürlerine verilen formasyon derslerinin personelde indirime gitme ve yeniden yapılanma çalışmalarına bir kılıf olduğu düşünmektedir. Fotoğrafçılık seminerinde tanıştığı Lorenzo ile kısa süreli yaşadığı ilişki, endişelerini yok etmez. Sanki içinde sismik dalgalar hareket etmeye başlamış ve onun şimdiye kadar kendi içinde kurmuş olduğu tüm dengeleri alt üst ederek, kendi kendini sorgulamaya başlamıştır:iş, ilişkiler, tutkular."} +{"text":"\"Ben eşcinselliğin biyolojik bir bozukluk, bir hastalık olduğuna inanıyorum. Tedavi edilmesi gereken bir şey bence!\" beyanatında bulunan Aileden Sorumlu Eski Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, bu ülkede yeni bir durumun habercisi değildi. Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği eşcinselliği 'psikoseksüel bozukluk' olarak kabul eder ve kişinin askerlikten muaf olmasına neden olur. Muayene askeri doktorlar tarafından yapılmalıdır. Eğer muayene sonuçları yetersiz görülürse, doktorların başka yöntemlere başvurması gerekir. Kişi ya anal muayeneye sevk edilir, ya da kendisini eşcinsel bir ilişkide gösteren fotoğraflarını yetkililere teslim etmesi gerekir. Çürük bu süreçten geçmiş ya da geçecek dört farklı insanın kurumsal şiddet, korku ve kabul görme aruzusu arasındaki yolculuklarına tanık olmamızı sağlıyor."} +{"text":"Ozan, Ege'de küçük bir sahil kasabasında yaşayan 10 yaşında bir çocuktur. Girit göçmeni dedesi Mehmet Bey nedeniyle arkadaşları onunla \"gavur\" diye alay etmektedir. Yalnız kalmaktan korkan Ozan, başta dedesi olmak üzere ailesine kızar \"Biz Türküz.\" diyerek onlara kafa tutar. Ozan'ın dedesi Mehmet Bey, kasaba eşrafından, saygın bir adamdır. Kasaba halkına kol kanat gerer, sorunlarıyla ilgilenip, onlara yardım eder. Hoşgörürsüyle bilinen Mehmet Bey torununun bu durumundan dolayı üzülmekte ve endişe duymaktadır. Mehmet Bey daha yedi yaşındayken, ailesi zorla topraklarından kopartılmış, mübadeleyle Girit'ten göçmüşlerdir. Mehmet Bey'in en büyük arzusu ölmeden evvel doğduğu toprakları görebilmektir. Bu özlemle sık sık içinde mektuplar olan şişeleri Ege'nin mavi sularına bırakmaktadır. DEDEMİN İNSANLARI, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikayesini izlerken, mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok sayıdaki azınlığa, ihtilallere, bir defa daha ama bu kez farklı bir yerden bakacaksınız."} +{"text":"The Longest Most Meaningless Movie in the World, İngiltere'de yapılmış 48 saat süren underground bir projedir. Bu proje için yeni hiçbir çekim yapılmamıştır, bunun yerine diğer filmlerin çıkarılmış sahneleri, reklamlar, çekilmiş ama tab edilmemiş filmlerden görüntüler, genellikle filmlerin başına koyulan geri sayım görüntüsü ve buna benzer filmlerin diğer istenmeyen parçaları kullanılarak bitmeyecek gibi görünen bir film üretilmiştir. Filmin bir bölümünde yarım saat boyunca aynı reklam tekrar tekrar görülmektedir. 35mm ile çekilmiş sessiz filmlerden de bazı görüntüler bu projede kullanılmıştır, ama bu görüntüler ya alt üst olarak ya da tersten oynatılarak kullanılmıştır. Bu film Swiss Film Centre'ın desteğiyle Anthony Scott tarafından yapılmışıtr. Filmin ilk gösterimi 1968 yazında Drury Lane, Londra'daki \"The New Arts Lab\"de gerçekleştirilmiştir. Film, daha sonra 1969'da Cybervironment Plus isimli Simon Chapman tarafından düzenlenen deneysel sanat festivalinde ve 1970 yılı ekim ayında La Cinematheque Française'de gösterilmiştir. Yapıldığı dönemde en uzun film olan The Longest Most Meaningless Movie in the World, günümüzde Cinemotion, Matrjoschka ve The Cure for Insomnia filmlerinden sonra en uzun dördüncü film olma özelliğini taşımaktadır."} +{"text":"Bir fabrikada gece vardiyasında çalışan işçiler, sırayla esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolmaktadır. Bu sebeple fabrikaya sürekli bir işçi alımı yapılmaktadır. Fabrikanın müdürü, burada çalışan işçileri elinden geldiğince zor koşullarda çalıştırmakla kalmayıp, bayan işçileri de taciz etmektedir. Bayanlar ise, gece vardiyasına yazılmaktan korktukları için bu duruma sessiz kalmaktadırlar. İşe yeni başlayanlardan birinin bu bayanlardan birine yardımcı olması ve müdüre karşı tavrını koyabilmesi, yöneticilerini ve bazı çalışanları rahatsız etmeye başladığında, müdür bir temizleme ekibi oluşturarak, işçilerin nedeni bilinmeden kaybolduğu depoyu kullanıma hazır hale getirmek için bir gece vardiyası programı hazırlar. Program gereği o gece biraraya gelen kahramanımız ve diğer işçiler, depoyu temizlemekten çok hayatta kalma savaşı vereceklerinden habersiz toplanırken, fabrika müdürü ise bu temizliğe dahil olacağını bilmeden kontrol için fabrikaya doğru yola çıkmıştır."} +{"text":"2005 - Sundance Film Festivali \"Grand Jury Prize\" Adaylığı. 2004 - San Sebastian International Film Festivali \"Horizons Award - Special Mention\" Ödülü. Erkek çocuklarını kaçırıp tecavüz ettikten sonra işkenceyle öldüren bir sapık, Meksika/Babahoyoya dehşet saçmaktadır. Medya ise bu olaylardan rating sağlama peşindedir. Kamuoyunu meşgul eden Babahoyo Canavarının peşindeki ünlü muhabir Manolo Bonilla, iki kişilik ekibiyle birlikte son kurbanın cenazesine katılır. Amacı çocuğun ailesini ekrana çıkarıp, zaten yükseklerde olan ratingini daha da arttırmaktır. Çocuğun diğer kardeşi ile bir söyleşi koparmak isterken çocuğu ürkütür. Cenazeden kaçan çocuğa yolda bir kamyonet çarpar ve çocuk orada ölür. Bir çocuğunu sapık katile, diğerini de trafik kazasına kurban veren baba, arkasına aldığı orada bulunan halkla birlikte arabanın şoförü Vinicioyu linç etmek ister. Tabi Manolo Bonillanın kamerası hemen çekime başlar. Linç girişimini engelleyen polis hem Vinicioyu, hem de acılı babayı hapse atar. Haber kokusunu çoktan almış olan Manolo, cezaevine giderek taraflarla konuşmak ister. Ama umduğunu bulamaz. Tam bu olaydan haber çıkmayacağını düşünüp geri dönmek üzereyken Vinicio, meşhur Babahoyo Canavarını gördüğünü, kendisini hapisten kurtarıp hamile karısı ve çocuğuna kavuşturması için bir haber yapması karşılığında bildiği her şeyi anlatacağını söyleyerek Manoloyu ikna eder."} +{"text":"1971 Buenos Aires- Arjantin doğumlu Pablo Trapero, El Bonaerense adlı filminde bilmediği bir dünyada kaybolup çıkış yolunu arayan yalnız bir adamın öyküsünü anlatıyor. Filmin 2002 Chicago Film Festivali'nde PIPRESCI ödülünü kazandı. Takma adı Zapa olan Enrique Mendoza, bütün ömrünü küçük bir taşra kasabasında geçirmiş 32 yaşında bir çilingirdir. Hilekar Polaconun yanında çalışır ve her zaman kanuna uyduğu da söylenemez. Sonunda tutuklanınca, emekli bir polis amiri olan amcası devreye girer. Birilerini araya sokar ve kasabayı terk etmesi kaydıyla, şerefi beş paralık olmuş yeğenini hapisten çıkarmayı başarır. Birilerini daha araya sokan amca, ona Bonaerensede, yani adı kötüye çıkmış Buenos Aires emniyetinde iş bile bulur. Dünyadan haberi olmayan Zapa, Buenos Airese gelir ve ona söylendiği gibi, Müfettiş Molinariyi görmeye gider; Molinari, bu iş için yaş haddini geçmiş olmasına rağmen, onu polis eğitim programına kabul eder. Aylar süren sıkı bir eğitimin ardından, Zapa sonunda mezun olur. Rüşvet mekanizmasının nasıl işlediğini öğrenir ve yavaş yavaş o da sistemin bir parçası olur. Artık geriye dönüş yoktur..."} +{"text":"Thom işsiz ve beş parasız kaldıktan sonra kirasını bile ödemeyecek duruma gelir ve kısa süreli çözüm olarak illegal yollardan taksicilik yapmaya başlar. Başarılı ve hali vakti yerinde bir iş kadını olan Claire ile tanışması da bu sayede gelişir. Sorunlu bir evlilik dönemini atlatmaya çalışan Claire, babasının hastaneye kaldırıldığı haberini aldıktan sonra kendisini Thom'un taksisinde bulur. Hastaneye yetişmeye çalışan Claire taksiye binip Thom'a sadece sürmesini söyler ve içi geçer. Uyandığında bambaşka bir rotada ilerlerlediklerini fark eden kadın çılgına döner ve aralarında bir tartışma başlar. Ne var ki zamanla bu gergin atmosfer, iki yetişkinin birbirini tanımaya ve anlamaya çalıştıkları sade bir yol hikayesine dönüşür."} +{"text":"Acemi detektif Jeong-Min'in yeni mesleği zorluklarla doludur, patronu ondan hoşlanmaz, bir kamu hizmetin sınavına girmek için gizlice hazırlanmak zorundadır, ve polisin yakalayamadığı bir seri katil yüzünden bölge halkı diken üstündedir. Derken bölge halkı polis merkezi önünde bir protesto gösterisi yapar, Jeong-Min dehşet içindedir, çünkü kadınlar derneğinin genel işler yöneticisi olan annesi protestocuların lideridir. Bölge halkı, özellikle seri katil nedeniyle değeri düşen evleri yüzünden öfkelidir. Jeong-Min ne pahasına olursa olsun katili yakalamaya karar verir. Bu arada, bir süredir görünmeyen işsiz bir adam Yeong-Seok aniden ortaya çıkar ve suç mahallerine hep polisten önce ulaşır. Jeong-Min, bir parça amatör bir Sherlock Holmes olan Yeong-Seok'tan hiç hoşlanmaz ve kısa sürede ikisi arasında seri katili ilk önce yakalama rekabeti başlar."} +{"text":"Her Yeni Sabah İçin Sana Teşekkür Ederim adlı film, 1968 yılında Çekoslovakya'nın Ruslar tarafından işgalini izleyen 20 yıllık dönemin bir mozaiğidir. Olga'nın, ailesinin ve yaşıtlarının alaycı ve bilgece bir mizahla görüntülenen hikayesidir. Olga'nın Ukrayna'lı çabuk öfkelenen bir şair olan ilişkisinin derinden etkilediği mutlu genç kızlık yılları, 1970'li yıllardaki normale dönüş sürecinden çok fazla etkilenerek yerini bir karışıklığa bırakmaktadır. Olga'nın genç kızlık yanılsamaları ve ilk aşklarından oluşan dünyası, dostluk, insan karakteri ve sevginin gerçeklerin baskısı altında bozulmaya uğradığı bir yetişkinler dünyasına dönüşür. Ukrayna'lı akrabaları doğum ve ölüm haberleriyle birlikte Prag'a gelmeyi sürdürmektedirler. İsimsiz bir ihbar üzerine Olga üniversiteye kabul edilmez ve babası saçma suçlamalara karşı sonu gelmez bir mücadeleye girişir. Olga bu savaşı kazanır, fakat daha başka çatışmalara girer. Bunlar sonunda ona olgunluk ve iç huzuru kazandıracaktır. Bu film Çek sinema sanatında birçok insanın kaderini değiştiren ve değerleri altüst eden bir dönemin hikayesini anlatma yolundaki ilk girişimdir. Bu acı komedide, gerçekten komik olan durumlar gözyaşlarına yol açmaktadır. Filmin tek bir mesajı yoktur, fakat kahramanları teslim olmamanın ve gülmeyi unutmamanın olumlu ve geçerliği olan özellikler olduğunu bilmektedirler."} +{"text":"17 yaşındaki Hee-joon ölmüştür ve cenaze törenine katılmak üzere bir grup insan toplanmıştır. Bu kişiler aynı ailenin üyeleridir; anne, baba ve kızları. Aynı zamanda Hee-joon'un ölmeden önce yazdığı romanın baş karakterleridir ve birbirlerinin hee-joon ile olan ilişkilerinden habersizdirler. Ailenin babası, Jun-gi, üniversitenin basketbol takımında koçluk yapan orta yaşlı bir adamdır ve öğrencileriyle olan ilişkileri hakkında karanlık bir sırrı vardır. Anne ise, bir edebiyat öğretmenidir ve kendi romanını yazıp Agatha Christie gibi ünlü bir yazar olmayı hayal etmektedir. Öğrencilerine vasiyetnameleri yazdıracak kadar da garip biridir. Lise öğrencisi olan kızları Ami, aynı zamanda cenaze levazımatçısında çalışmaktadır ve Hee-joon'un bileklerindeki yara izlerini gördükten sonra onun en iyi arkadaşı olur. Hee-joon bu ailenin üyeleriyle vakit geçirdikçe \"Cenazenin Üyeleri\" isimli romanını tamamlar ve ölmeden önce her birine bu romandan bir kopya hediye eder."} +{"text":"Sanem İstanbul'un arka sokaklarından birinde kendinden başka 3 travesti ile aynı evi paylaşır ve seks işçiliği yaparak yaşamını sürdürür. Mutsuzluğunu birgün bir kahramanın gelip onu bu hayattan kurtaracağı hayalleri ile bastırmaya çalışırken mahalleye yeni taşınan Gökhan'ı farkeder. Dış dünya ile iletişimi zayıf Gökhan, yeni taşındığı bu semtin gerçeklerine doğru çekilirken Sanem'in çocukça oyunlarından etkilenir. Aralarında sözcüklerin olmadığı bir ilişki başlar. Sanemin istemeden karıştığı bir olay neticesinde yaşadığı ev dağılır ve Sanem kaçarak Gökhan'a sığınır. Hayatında ilk kez birinin kendine teslim olma isteği karşısında afallayan Gökhan bir karar vermek durumunda kalır. İkisi zorlu bir kaçış sürecine girerken Gökhan için Sanem'i ve onun kimliğini sorgulama sürecide başlar."} +{"text":"Yıl 1981. İspanya neredeyse 40 yıl süren, askeri diktatörlük yönetiminde kaldıktan sonra, ülkede demokrasiye geçiş sürecinin üzerinden henüz 3 yıl geçmiştir.23 Şubat günü, yönetimi ele geçmeye kararlı silahlı askerlerden oluşan 200 kişilik bir grup, Meclis binasını basıp, içeride bulunan 350 milletvekilini rehin alır. Bir el uyarı atışı yapılınca, kargaşa başlar. Binanın dışında, ülkedeki tek ulusal TV kanalı bu tatsız haberi yayınca, insanları korku sarar. Askeri diktatörlüğün tekrar başlamasından ödü kopan halk, koşarak evlerine kaçar ve nefeslerini tutarak, TV ve radyodan gelecek haberleri beklemeye koyulurlar.23-F İspanya Demokrasisinde yaşanan en uzun gecenin hikayesini konu alıyor. Yasalara uygun hareket eden yeni hükümetin temellerinin sarsılmasına neden olan on yedi buçuk saat. Ülkelerin sistem açıklarını ve korunmasızlığını anlamamızı sağlayan, siyasetin ve daha da önemlisi insanların bir ulusun kaderini değiştirme konusunda ne kadar önemli bir rol oynadığını gözler önüne seren ve konusu üzerine enine boyuna araştırma yapılmış, çarpıcı bir politik gerilim filmi."} +{"text":"Sevdikleriniz için ne kadar ileri gidebilrsiniz?Ürpertici ve tedirgin edici bir psikolojik gerilim. İskandinav tarzı. Yani biraz mesafeli ama yoğun, sade ama derin ve çok gerçek. Anna, kocasının şiddetinden kaçmak için 8 yaşındaki oğluyla birlikte gizli bir yerde, geniş bir eve taşınıyor. Oğlu uyurken sesini duyabilmek için bir bebek monitörü alıyor. Ancak, bir süre sonra monitör başka bir problemli çocuğun sesini de almaya başlıyor. Yoksa problemli olan kendisi mi? Kendini güvende hissetmediği için hayal mi görüyor? O gerçekle hayali birbirinden ayırmakta zorlandıkça, biz de zorlanıyoruz. Kadına karşı şiddet ve bunun toplum üzerindeki etkileri İskandinav sinemasında ve edebiyatında sıkça işlenen konular. Bu film, kadının en içsel korkularını rahatsız edici ve sinir bozucu bir gerilime dönüştürerek, sorunun kökenine iniyor."} +{"text":"Çetin'in en büyük aşkı, bundan haberi olmayan Esra'dır. Ona aşkını ilan etmek için bir gün Esra'ya yüzük alır. Fakat Esra, basketbolcu Kaan Makasel'le evleneceğini söyler. Çetin bunalıma girer ve Esra'yı yaptığı hatadan döndürmeye karar verir. Onu en yakın arkadaşı Tahsin durdurur ve durumu atlatsın diye kick boksa gitmeyi önerir. Hocaların hocası Saffet hoca, herkese yaptığı gibi Çetin'e de güzel bir hoş geldin dersi hazırlamıştır. Çetin sınıftakilerden biriyle dövüşerek sınıfa resmen katılmış olacaktır. Yeni olduğu için gözü korkan Çetin, Defne'yi seçer. Yazık ki, Defne, Saffet Hoca'nın kızıdır ve Türkiye şampiyonudur. Çetin Defne'den çok fena dayak yer. Kırıklar, çıkıklar, ezilmeler derken, Çetin hastanelik olur. Defne kendini affettirmek için Çetin'e bakmaya karar verir. Çetin kesinlikle istemese de yaraları o günden sonra iyileşmeye başlar... Ve eğlenceli ve romantik bir aşk da..."} +{"text":"Yirmi beş yıllık başarılı bir müzik kariyerine sahip olan ve bulunduğu orkestranın en eski üyesi olan çello sanatçısı Peter, Parkinson hastalığına yakalandığını öğrenir. Bu nedenle emekli olma kararını vermek zorunda kalan başarılı sanatçı bir duyuru yaparak durumunu açıklar. Bu durumun yankıları ise bir hayli ilginç olacaktır. Sanatçının kararı dengeleri sarsar ve bu durum da grubun geleceğini değiştirmek üzeredir. Saklı olan ve günyüzüne çıkmaya hazırlanan duygular, ego savaşları ve gizli tutkular yıllar süren bu arkadaşlığı ve işbirliğini yok etmek üzeredir. Birlikte çıktıkları son konser, tüm bu duyguların patlama anına ulaştığı ve müziğin ritmiyle birlikte ilginç bir ahenk oluşturduğu sıradışı bir deneyime dönüşür."} +{"text":"ABD'nin büyük yönetmenlerinden birinin elinden çıkma bu türünün tek örneği başyapıtta, Victor Moore ve Beulah Bondi, evlerinin ellerinden alınması sonucunda orta yaştaki çocuklarının yanına sığınmak zorunda kalan yaşlı çift Bark ve Lucy Cooper'ı canlandırıyor. Çocukların ilk işi, onları ağırlama zahmetini paylaşmak için çifti ayırmak olur. Özgüvenleri ve özsaygıları gittikçe azalan ihtiyarlar, sonunda, birisinin New York'ta diğerinin Kaliforniya'da bir bakım evine yerleştirilmesi için yapılan ayarlamalara boyun eğerler. Leo McCarey'nin bu filmdeki rejisi ne kadar övülse azdır. Oyuncuların tümü samimi ve doğal, McCarey de karakterlerinden cömertliğini esirgemiyor. McCarey, filmin merkezindeki çiftten diğer karakterlere geçeceği yerleri iyi biliyor ve bunu da onların gösterdikleri şefkatin küçümseyici ya da ilgisizliklerinin kötü olup olmadığı hakkında bir yorum yapmadan ve bizi gözyaşlarına ya da öfkeye boğmadan beceriyor. McCarey'nin öyküyü ele alışında zorlama hiçbir şey yok, bu yüzden filmin dokunaklılığından kaçmak da olanaksız. Filmin olağandışı olgunluğunu gözler önüne sermek için iki örnek yeterli. Lucy'nin evdeki mevcudiyetinin istemeyerek de olsa, gelininin briç partisiyle çakıştığı acıklı sekansta, Lucy'ye Bark'tan bir telefon gelir. Lucy'nin telefonda yüksek sesle konuşması nedeniyle oyunu bırakıp telefon konuşmasını dinlemeye başlayan misafirlerin vurgulanmaksızın yalnızca gösterilen tepkilerinde sıkıntı, gerginlik ve acıma okunur. Çiftin Manhattan'da kısa süreliğine buluşup aşklarının sonbaharında bir kaçamak yaşadıkları filmin son sahnesiyse müthiş. McCarey diğer insanların onlara duyduğu sempatinin farkına varmamızı sağlar ama asla gereksiz karşı açı çekimi kullanarak bunun altını çizmez. Aynı kompozisyonların içinde, Lucy'yle Bark da sürekli birlikte görünür. Onların özel dünyasına tutku dolu bir bağlılıkla yaklaşan Make Way for Tomorrow, gerçekten çok dokunaklı bir film."} +{"text":"Ji-Yeon paralı geçiş turnikesinde biletçi bir kızdır ve gece yarısında gizemli siyah bir araba gelir korkar ve arabanın içinden elinde kan lekeli bedava bilet olan bir el uzanır. Korkusunu derinleştiren şey ise arkadaşının anlattığı bu çalıştığı yerin geçmişidir. Arkadaşı, 12 yıl önce bu yol üzerinde bir hapishane nakil aracı trafik kazası yaptığını ve arabadaki tüm suçluların öldüğünü fakat bazı cesetlerin bulunamadığını anlatmıştır. Ayrıca son 4 yıldır trafik kazasının olduğu gün yani Şubatın 29'unda bu gişede bir cinayet işlenir. Son zamanlarda genellikle Ji-Yeon'nun da içinde olduğu garip olaylar tekrarlamaya başlar. Jong-Sook 29 Şubatta öldürüldüğü zaman Ji-Yeon iki detektif ile beraber olayların iç yüzünü araştırmaya başlarlar."} +{"text":"Temmuz 1962de, tarih mezunu Edward Mayhew ve bir yaylı çalgılar dörtlüsünün kemancısı olan Florence Ponting evlenir ve balayılarını İngiltere, Dorset kıyısındaki Chesil Plajında küçük bir otelde geçirirler. İkisinin de apayrı kökenleri olmasına rağmen birbirlerini çok sevmekte ve iyi anlaşmaktadırlar. Ancak ilk cinsel ilişkilerine girerken ciddi sıkıntılar yaşarlar; Edward aşırı heyecanlıdır, Florenceın ise cinsel ilişkiye olumsuz bakmasına yol açmasına sebep olan çocukluk travmaları vardır. Edwardın aşırı heyecanı Florenceın çocukluk travmalarının tetiklenmesine neden olur. Birbirlerini anlamakta zorlanmaları ve suçlayıcı davranmaları aralarında ciddi çatışmalar yaşanmasına yol açacak ve ikisinin de hayatını bambaşka bir noktaya sürükleyecektir. Film, İngiliz yazar Ian McEwan'ın 2007 yılında basılan romanından uyarlanmıştır."} +{"text":"1900'lü yılların başında Paris'te geçen hikayede büyük bir bahçede yaşayan canavarın çok güzel ve genç şarkıcı bir kıza duyduğu aşk masalı anlatılıyor. Yeni icatlar üretmeye takmış olan kargo elemanı Raoul ile sinema düşkünü Emile ve haşarı maymun birlikte bir deney yapmaya karar verirler. Fakat üzerinde çalıştıkları iksir bir hata sonucu her yana yayılır ve bir pireyi deve dönüştürür. 3 kafadar güzel şarkıcı Lucillein den yardım alarak Paris sokaklarında başı boş gezen devi bulmaya ve güvene almaya çalışırlar; zira kötü kalpli Maynott şöhreti yakalamak için devin peşine düşmüştür. 3D olarak çekilen animasyonun senaristliğini ve yönetmenliğini Bibo Bergeron üstlenirken filmin İngilizce dublaj kadrosunda Adam Goldberg, Jay Harrington, Catherine O'Hara, Danny Huston ve Vanessa Paradis gibi isimler yer alıyor..."} +{"text":"Chun, son gizli görevini toyluğu ve tezcanlılığı yüzünden batırmıştır. Üstüne, kendini Kore nin Bondu sanan burnu kalkık bir dedektif tarafından aşağılanmıştır Aslında Chunun siciline olumsuz yönde işlemesi gereken bu olay; Chunun hayatında yakaladığı en büyük fırsat haline gelir. Çünkü okul üniforması ile sinirli bir şekilde yürürken; yeni görevi için üstlerine ilham vermiştir! Seulde birkaç hafta içinde ortalık ısınacaktır. Tokatçılar olarak tabir edilen mafyanın başı Bae mahkeme önüne çıkacak ve cinayetle yargılanacaktır. Baenin hüküm giymesi için; eski bir suçlu olan Chanın tanıklık etmesi gerekmektedir. Fakat Cha, lisede okuyan kızının hayatından endişe ettiği için; tanıklık etmeye yanaşmamaktadır. Emniyet güçleri ise Chanın liseye giden, onyedi yaşındaki kızı Seung-heenin can güvenliğini sağlayarak; babasını Chayı tanıklığa ikna etmeye çalışacaklardır. Bu korumayı da: Liseye gittiği yıllarda kızlar çetesinin lideri olan, öğretmenlerle ve derslerle arası hiç iyi olmayan, başarısızlıkların kadını Chun ile sağlayacaklardır"} +{"text":"Özgün Broadway versiyonunu da yöneten Vincente Minelli'nin ilk filmi olan bu müzikal, izleyiciler için çeşitli zevkler barındırıyor, ama 1943'te kabul edilebilir ve hatta eğlenceli bulunan pek çok ırkçı kalıp hoşunuza gitmeyebilir. Little Joe adlı bir adamın iyi ve kötüyle mücadelesini anlatan film, Stepin Fetchit'i yıldız yapan türden ırkçı fikirlerle oynuyor. Yine de filmi beğenmek için yeterince neden var, özellikle de o günün en büyük müzikal yıldızlarından bazılarının performansları: Lena Horne, Ethel Waters, Louis Armstrong, Duke Ellington ve diğerleri. Filmin müzikleri de müthiş - Ellington, Harold Arlen, Vernon Duke ve E. Y. Harburg imzasını taşıyan şarkıların arasında \"Taking a Chance on Love\" da var."} +{"text":"Liseyi birincilikle bitiren Ronald spordan anlamayan şaşkın ve sakar bir gençtir. Aşık olduğu kızın yakınında olabilmek ve ilgisini çekmek için onunla aynı üniversiteye gider. Okuldaki herkes, Ronal'ın aksine, spora ilgi duyan popüler gençlerdir. Okuyup bir yandan da hayatını kazanmak zorunda lan Ronald okul büfesi ve bir kafede çalışır. Ama aksilikler bir türlü peşini bırakmaz. Sevdiği kzın ilgisini çekmenin tek yolunun sporla ilgilenmek olduğunu anlayan Ronald, dekanın da yardımıyla okul kürek takımına girer. Burada da bir sürü komik durumun içine düşen genç acaba sevdiği kıza ulaşabilecek midir ? Tarzıyla Woody Allen ve Rodney Dangerfield gibi birçok kişiyi etkileyen sessiz komedi filmlerinin yıldızı Buster Keaton, \"Üniversite\"de kendi deyimiyle \"tam bir aptal\"ı oynar. Çünkü sinemanın hiç gülmeyen soğuk adamına göre komedi filmi, oyuncu için eninde sonunda \"aptal numarası\" yapmak anlamına gelir ve oyuncu bunu ne kadar ciddi yaparsa o adar komik olur."} +{"text":"Bu öyle sıradan bir görev değil. Global çapta olay yaratacak terörist bir bomba saldırısına neden olmakla itham edilince IMF kapatılma noktasına gelir. Ethan Hunt ve arkadaşları, \"Ghost Protocol\" adı verdikleri yeni bir operasyon ile kimlik değiştirerek bu sefer kendi birimlerini temize çıkartmak için mücadele verecekler. Kimseden yardım almadan, kimseyle iletişimde olmadan. Bu en tehlikeli, en zor görev... Serinin 4. filmi Ghost Protocol'de, Ethan Hunt'ın maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin diğer bölümlerine göre daha farklı türlerle ün kazanmış birçok önemli oyuncuyu kadrosunda barındıran film, Tom Cruise'in yanı sıra Simon Pegg, Jeremy Renner, Paula Patton, Josh Holloway gibi isimlerle dikkat çekiyor. The Simpsons, Ratatouille, Up, İnanılmaz Aile gibi animasyonlarda imzası olan Oscar ödüllü sinemacı Brad Bird'ün yönetmen koltuğunu oturduğu film senaryosu ise October Road, Alias, Life on Mars gibi başarılı televizyon işlerine hem yazar hem yapımcı olarak imza atmış olan Josh Appelbaum ve Andre Nemec ikilisine emanet..."} +{"text":"Dört genç öğrenci, eski ve çok uzun yıllardır kimsenin yaşamadığı bir malikaneye taşınırlar. Tom, akıllı ve kurnaz bir uyuşturucu satıcısıdır, Adele ise onun gösterişli ve seks düşkünü kız arkadaşıdır, Jenny, doğa üstü güçleri olan iyi huylu bir kızdır Nick ise nazik ve duygulu bir güzel sanatlar öğrencisidir. Dört öğrenci, içeride beşinci ev arkadaşlarıyla karılaşırlar. Tina, güzel, gizemli ve ekzotik bir kızdır. Nick eski bir saati onardıktan sonra garip şeyler olmaya başlar. Cep telefonları çalışmaz olur. Gizemli sesler duymaya başlarlar ve Jenny evin içinde, duvarlara vuran meşalelerin gölgeleri ve Edward döneminden kalma giysileriyle yere bir adamı çivileyen öfkeli bir haydut gibi garip şeyler görmeye başlar. Bu kabus asla durmadığı için, Jenny, Nick ve Tina evden ayrılmaya karar verirler ama, adımlarını kapının önüne attıkları anda kendilerini yine içeride bulurlar. Gençlerin karanlık geçmişleri birer birer ortaya çıkarken ruhlar onları birbirine düşünür. Gerçek dünya ile öbür dünya arasındaki sınırlar iyice belirsizleşmiştir artık, o evden kaçmanın ve sonsuza dek ruhların esiri olmaktan kurtulmanın bir yolunu bulmak zorundadırlar."} +{"text":"Film uyuşuk bir kasabada yaşayan, dedektif olmak isteyen, ama miskin ve dalgacı karakteriyle öne çıkan 22 yaşındaki Elfie Hopkinsin hikayesini anlatır. Nüfusunun büyük çoğunluğu avcılıkla uğraşan kasabada Elfie hayvan sever bir müpteladır. Annesinin ölümünden fazlasıyla etkilenen Elfie, kendisini bir daha toparlayamayan babasından ve alkolik üvey annesinden bir fayda göremeyince The Maltese Falcon ve Chinatown gibi filmlerdeki eski zamanların dedektifleriyle avunmaya çalışır. Günlerini en yakın arkadaşı Dylan ile beraber kasabadakilerin özel hayatlarını kurcalayarak geçirir ve genelde hayali suçlamalarıyla herkesin kalbini kırar. Elfienin sıradan hayatı büyük şehir kökenli Gammonların kasabaya taşınmasıyla iyice hareketlenir. Gammonlar kasabalılara büyüleyici maceralar anlatır ve dünyanın farklı yerlerindeki egzotik av tatili fırsatlarıyla hepsinin başını döndürür. Kasabalıların birer birer dünyanın dört bir tarafına gitmeye başlamaları uzun sürmez. Elfie, hiç ısınamadığı Gammonlar hakkında sıkı bir araştırma yapmaya girişir ve aslında kasabalıların hiçbir yere gitmediklerini keşfeder. Elfieye göre Gammon ailesi yamyamdır."} +{"text":"Kötülerin kötüsü ve görenlerin korkulu rüyası korkunç Cin, bu sefer daha da kötü ve daha korkunç güçlerle donanmış olarak karşımıza çıkıyor. Güzeller güzeli Diana her görenin hayran kaldığı güzelliği ve masum haliyle çok etkileyici genç bir kızdır. Farkında olmadan kötülüklerin kralı Cin'in yattığı mezarı açar ve onun serbest kalmasına neden olur. Serbest kalan Cin, Diana'nın fakültesindeki her önüne çıkanı acımasızca öldürmeye başlar. Serbest kalırken Diana tarafından bilmeden talep edilen üç dileğini yerine getirmek için onu bulmak zorunda olan ve bu dilekleri yerine getirdikten sonra, cehennemin dibinde yatan kötülükler ordusunu serbest bırakacak Cinden kaçan Diana arasında amansız bir kovalamaca başlar. Diana, bu Cini durdurmanın yollarını aramaktadır..."} +{"text":"Araları kötü olan, ayrılmanın eşiğindeki bir karı koca ve kör kızları İtalyadaki bir şatoya gelirler. Şato adama miras kalmıştır ve aile şatoyu ve içindeki eşyaları elden çıkarmadan önce, gerekli ayarlamaları yapmak için birkaç günlüğüne şatoya yerleşir. Kör kız şatonun zindanlarında dolaştığı bir gün yanlışlıkla hücrelerden birinin kilitli kapısını açar. Kapının ardında, şatonunun önceki sahibi tarafından zincirlenmiş ve günlerdir hiçbirşey yemediği için iyice zıvanadan çıkmış bir ucube bulunmaktadır. Ucube kendi elini kemirerek bağlı olduğu zirncirlerinden boşalır ve açık kapıdan sıvışır. Tüm hayatı bu bodrumda geçmiş olan, kimliği ancak filmin sonunda ortaya çıkacak olan bu ucube, şatodan kaçmaz; bunun yerine şatodakileri ve çevredekileri öldürmeye başlar. Polis cinayetlerden dolayı Combsu suçlar. Katilin şatonun içinde bir yerlerde olduğunu düşünen Combs ise ailesini çok geç olmadan kurtarabilmek için polisten kurtulmalıdır. Freakin makyajı oldukça başarılı ve film de iğrençlik ve gerilim arasında çok düzgün bir çizgide ilerliyor."} +{"text":"Binyılın sonuna yaklaşılırken bir gece boyunca büyük bir şehirde gerçekleşen farklı karşılaşmalar on bir bölümde anlatılır Genç bir adam birlikte yaşadığı genç kadından ayrılmak ister, çünkü artık birbirlerine söyleyecek hiçbir şeyleri kalmadığına inanmaktadır. Genç kadın yaşlı annesini ziyarete gider. Kadının birlikte yaşadığı yaşlı lezbiyen, evsiz barksız erkek kardeşiyle karşılaşır. Yıllar önce karısını baştan çıkardığı için özür diler, ama kardeşi onun kim olduğunu bilmezden gelir. Genç bir çocuk, evsiz adama saldırır. Önce ona vahşi gecelerinden söz eder, sonra da ihtiyar adamı yere düşürüp yüzüğünü çalar. Çocuk evinde banyo yapar ve babasından onunla birlikte küvete girmesini ister. Babasının genç bir sevgilisi vardır. İlişkiyi sona erdirmek istemektedir Birbirinin içine geçen ikişer karakterli on bir sahnede, her zaman bir karakter bir sonraki öyküye taşınarak çember tamamlanır. Pons Okşamalar'ın sahne versiyonunun \"20. yüzyılın sonunda yalnızlık; aşk, iletişim ve okşama arayışı; ve Batılı toplumlarda, özellikle de büyük şehirlerde bunun ne kadar zor olduğu\" hakkındaki düşüncelerine esin kaynağı olduğunu söylemiştir."} +{"text":"Wenders'in \"yol üçlemesi\" olarak da anılan bir dizi filmin ikincisidir ve diğer iki filmin aksine renkli çekilmiştir. Senaryosunu avangart romancı ve oyun yazarı Peter Handke'nin yazdığı film, Goethe'nin 1795'te yayımlanan ve ikinci romanı olan Wilhelm Meisterin Çıraklık Yılları'nın modern çağa taşınmış serbest bir uyarlamasıdır. \"Filmde, yazar olmak için yaşadığı kasabayı, baskıcı annesini ve sıkıcı yaşantısını geride bırakan yalnız bir adamın Almanya'yı katederken yolda tanıştığı bir grup tuhaf insanla olan ilişkileri anlatılır. Adamın düşünceleri sıklıkla dış ses olarak verilir.\" Mignon rolü 1959 doğumlu Nastassja Kinski'nin sinemadaki ilk gerçek rolüdür ve adı jenerikte Nastassja Nakszynski olarak geçer. Deutscher Filmpreis veya Bundesfilmpreis olarak da bilinen Alman Film Ödülleri'nin neredeyse tamamı bu filme verilmiştir. Üçlemenin diğer filmleri: Alice in den Staedten (Alice Kentlerde 1974) ve Im Lauf der Zeit (Zamanın Akışında 1976)"} +{"text":"Cemal, işlediği bir suçtan gözetim cezası almıştır. Sevimli bir sahil kasabası olan Hoşköyde balıkçılık yapmaktadır. Kurallar gereği de hergün karakola gidip imza vermektedir. Bir gün Cemal şehre iner, gece gittiği pavyonda konsomatris olarak çalışan İnci ile tanışır. İnci Cemali yıllar önce yitirdiği bir gence benzetmiş ve ona karşı bir yakınlık duymuştur. Ve talihsiz genç kadın bıkmış olduğu bu berbat yaşamdan kurtulmak istemektedir. Giderek te Cemale aşık olduğunu anlar. Kasabaya geri dönen Cemali annesi evlendirmek istemektedir. Hoşköye gelen İnciyi herkes gelin adayı sanır. Oysa ki gerçek başkadır ve Cemale karşı gizli duygular besleyen Meral, İnciyi kıskanır. Rastlantı eseri indiği şehirde İncinin pavyon afişlerini görür ve birkaçını getirip köy meydanına asar. Köylünün ilgisi tersine dönmüştür ve İnci geri dönmeye karar verir. Afişleri Meralin astığını öğrenen Cemalin tepkisi ise farklıdır. İnci ile evlenir. Köy halkı bu kez de Merali dışlar. Cemalin denize açıldığı birgün İncinin eski patronu köye gelir ve genç kadını zorla geri getirmek isterse de başaramaz. Herşey normale dönmüşken Cemalin kanlıları onun izini bulmuşlardır. Öldürme planlarını öğrenen İnci, korku ve endişe içinde Cemalin yanına koşar. Amacı onu uyarmak ve kaçıp kurtulmasını sağlamaktır. Ama tüm bu düşüncelerini gerçekleştirmek pek de kolay değildir. Ve iki geçmişleri yaralı sevgili, hiç beklemedikleri bir sonun başlangıcına doğru hızla yol almaktadır..."} +{"text":"New York nükleer bir saldırıyla yerle bir olmak üzeredir. Hengameden bir şekilde kaçmayı başaran 9 kişi, yaşadıkları gökdelen apartmanın bodrum katına sığınırlar. Fakat bu sığınakta yiyecek ve içecek sınırlı, hayatta kalma şansı kısa bir süreyle sınırlıdır. Zaman geçtikçe ve yardım umutları tükendikçe her biri medeni insan kimliğini bir yana bırakacaktır. Erkekler daha da sertleşip, vahşileştikçe, kadınların da psikoloji alt-üst olacak, hiç kimsede ne kendisini ne başkasını idare edecek hal kalmayacaktır... Yönetmenliğini \"Sınır \" filmiyle tanıdığımız Fransız sinemacı Xavier Gens'in üstlendiği filmin senaryosu ise kısa filmci Karl Mueller ve Eron Sheean'a emanet. Bilim-kurgu ile gerilimi harmanlayan film, gösterime girmeden önce yüksek merak da uyandırmış halde..."} +{"text":"X-Men: Birinci Sınıf, X-Men serilerinin kökenine iniyor ve dünyada çapındaki olayların ardındaki gizemli hikayeyi açığa çıkarıyor. Mutantlar dünyaya ayak basmadan ve Charles Xavier ile Erik Lehnsherr, Profesör X ve Magneto isimlerini almadan önce, güçlerini henüz keşfeden iki gençtiler. En kötü karakterler olmalarının yanısıra, biribirlerinin en iyi arkadaşıydılar da; diğer Mutantlarla işbirliği yapar, nükleer Mahşeri önlemeye çalışırlardı. Süre zarfında aralarında ölümüne bir düşmanlık yeşerdi ve Magnetonun Birliği ile Profesör Xin X-Meni arasında daimi bir savaşa dönüştü. İnsanların akıllarını okuyup, kontrol edebilen, telepatik güçlere sahip Oxford mezunu genç Charles, uzun zaman boyunca kendisi gibi başkalarının da olup olmadığını merak etmiştir. Diğer mutantların varlığını keşfedince, hepsini bir araya toplar ve dünyanın görüp görebileceği en büyük tehlike olan Tom Cohen'i birlikte durdurmaya çalışırlar."} +{"text":"Bir bankada sıradan bir memur olarak çalışan Arvid, aniden silahla içeri girip bankayı soymaya kalkan bir hırsızı bayıltıp soygunu önler ve kahraman olur. Ancak iki gün sonra hırsızın karısı, evine gelip onu azarlar. Çünkü kocası aslında çok iyi biridir ve tüp bebek yapmak için, sadece ihtiyaçları olan parayı bankadan çalmak istemiştir. Kadının durumuna çok üzülen Arvin, azılı bir suçlu olan ağabeyi ile beraber, bir para nakil aracını soyar. Başarılı geçen bu soygun, onların ilk işleri olur. Artık soygunlardan ellerine geçen paraları, aynı Robin Hood hikayesindeki gibi ihtiyaç duyan kişilere dağıtmaya başlarlar. Derken işler tersine döner ve bir soygun sırasında ölümle burun buruna gelirler..."} +{"text":"İş ortağı olan Can ve Levent, önemli bir müşterilerini ziyaret etmek için şehir dışına doğru bir yolculuğa çıkarlar. Ağır kış koşullarının etkilediği yollarda ilerlerken maceracı ruhu kabaran Can, Levent'in uyuyakalmasını fırsat bilerek otobandan çıkar ve dağ yoluna yönelir. Böylece kendi yaşamlarını da etkileyecek farklı bir yönelimin de başlangıcını yapmış olur. Karın etkisini tüm yoğunluğuyla hissettirdiği dağ yolunda, arabaları kara saplanınca çetin kış koşullarının hüküm sürdüğü, zaman kavramının anlamını yitirdiği, hiç bilmedikleri bambaşka bir dünya ile tanışırlar. Bu, aynı zamanda, kendi özleriyle de tanışmanın bir vesilesi olacaktır. Düzce'nin Kardüz Yaylası'nda çekilen Kardan Adamlar, yönetmen Aytan Gönülşen'in ilk uzun metrajlı filmi olma özelliği de taşıyor."} +{"text":"Aksiyon, aşk ve entrika, sinema seyircilerinin dikkatini çeken bir bileşim oluşuturur. Koreli yönetmen Myung-se Lee de filmi Duelistte bu formülden yararlanmış. On yedinci yüzyılda, Josean Hanedanı devrinde geçen filmin kahramanı, polis arkadaşlarıyla birlikte, korumakla görevli oldukları alanda kalp para basan bir çetenin faaliyette olduğunu keşfeden hanım dedektif Namsoon. Üstelik suçlular sadece para basmakla kalmıyorlar, bu sayede ekonomiye darbe vurup, bir bakanın katkısıyla hükümeti devirme niyetindeler. Namsoon, o sırada herkesin Mahzun Gözler diye tanıdığı bir genç adamla tanışıyor. Adını tam anlamıyla hak eden, saçlarının altından pek konuşmadan öylesine bakan biri. Onun etkisi altında kalıyor ama, kalbini kaptırdığı adamın nasıl biri olduğunu bilmiyor. Delikanlının usta bir kılıççı olması ise, koreografileri baleden farksız dövüş sahneleri izlememize yolaçıyor. Dar bir sokakta sadece kılıçların parıldadığı gece düellosu da cabası."} +{"text":"Psikolog Dr. John Holden paranormal aktivitelerle ilgili bir konferansa katılmak için Londraya gider. Aslında oraya gitme nedeni savunulan tezi çürütmektir ama vardığında iş arkadaşı Profesör Henry Harringtonın tuhaf bir kazada öldüğünü öğrenir. Harringtonın yeğeni Joanna, paranormal olasılıkları hemen göz ardı etmemiştir. Bu nedenle araştırmalarının öznesi Dr. Julian Karswellin amcasını lanetlediğine inanmaktadır. British Museumdan istediği kitabı alamayan Holden Karswellin ziyaret teklifini kabul eder ve kitabın onda bulunan kopyasını ödünç alır. Orada Karswellin bir zamanlar sihirbaz olduğunu öğrenir. Joannayla beraber Londraya döndükten kısa bir süre sonra, Karswellin kendi belgeleri arasına da benzer bir lanet yerleştirdiğini fark eder. Holden yavaş yavaş bu tehlikenin gerçek olduğunu ve ölümden kurtulmak için bir yol bulması gerektiğini anlar..."} +{"text":"Lucas Cano, Meksika Başkanın eski korumasıdır. Yaşam tarzından sıkılmış, huzur bulmak amacıyla Meksika'nın ücra bir köşesinde küçük bir kasabada inzivaya çekilmiştir. Fakat işler peşini bırakmaz o da bunu pek istemez. Öncelikle bazı göçmenleri uyuşturucu satıcılığı yapması için kaçak olarak zorla Amerika'ya getiren uyuşturucu satıcılarıyla yüzleşmesi gerekir. Sonra, Pala Vietnam'da tanıştığı ve şu an CIA için çalışan arkadaşının onu bazı eski suçlarından dolayı tutuklayıp geri götürmeye geldiğini öğrenir. Pala'nın sağlığı hızla kötüye gitmektedir. Sigara ve alkol yüzünden sıkça iç kanama geçirir ama o içmeyi bırakmaz. Panchito sokak dövüşünde Pala ile tanıştığında küçük bir çocuktur. Bu küçük çocuk ebeveynleri ile yaşamak istemez ve Pala ile takılmaya ve onun yaşam tarzını değiştirmesine yardım etmeye karar verir. Pala, büyük bir gücün ona dikkat ettiğinden bihaberdir. Panchito onun ruhunu ve bedenini korumak için tanrı tarafından gönderilmiş bir melektir. Esperanza Pala ile bir uyuşturucu satıcısının ve kaçak göçmenlerin ona tecavüz etmeye çalışdığı sırada tanışmıştır. Esperanza aralarındaki elektriği hemen hissetmiştir ama bunun ne olduğunu söyleyememiştir. Machete de aynı hissi yaşamıştır ve kızın kim olduğunu ve nereden geldiğini araştırmaya başlar. Esperanza, yerel bir rahibe annesine onun ve Pala'nın arasında bir şeyler olduğunu söylemeye ikna etmiştir, ve rahip bunu annesine açıklar ama artık çok geçtir. Pala Ruidoso tarafından vurulmuştur ve ölmektedir."} +{"text":"Svankmajerin üçüncü uzun metrajlı filmi, canlı oyunculuk ve klasik canlandırma tekniklerini bilgisayar canlandırmasına başvurmaksızın birleştiriyor. Öykü günümüz Pragında geçer. Pazar: Bay Pivoineın postacı Bayan Malkovanın elinden aldığı isimsiz mektupta yalnızca bu sözcük yazmaktadır. Bu andan itibaren Zevk Komplocuları kendi fantezilerini tatmin etmek için gerekli koşulları hummalı bir şekilde yaratmaya başlarlar. Bay Pivoine bir çift yarasa kanadı yapar ve bunları ev sahibesi Loubalovaya benzeyen gerçek boyutlardaki bir bebeğe giydirir. Bn. Loubalova da, Bay Pivoinee benzeyen bir bez bebek yapmakla meşguldür Postacı kadın durmaksızın ekmek parçalarından minik toplar yapmaktadır Gizli atölyesinde Bay Beltinski kürk, zımpara kağıdı, kuş tüyü, lastik eldiven gibi şeyleri oklavaların, kapakların üzerine yapıştırmaktadır Karısı güzel televizyon spikeri Bayan Beltinska iki tane canlı sazan balığı alıp küvete koyar Bn. Belinskanın televizyondaki görüntüsüne aşık olan Bay Kula televizyon ekranının psiko-erotik bir merkez olduğu bir aygıt yapar. Pazar gelir ve Zevk Komplocuları fantezilerini salıverirler. Bundan sağ salim kurtulabilecekler midir?"} +{"text":"Tokyo'nun Shinjuku bölgesinde, yerin yerinden oynadığı bir kıyamet atmosferinde, dünyanın kaderini belirleyen bir düello yapılır ve kötülük galip gelir. İblis aleminden Rebi Ra, insanlığın şampiyonu Genichiro'yu alt eder. Kahramanın mistik kılıcı düşüp yeraltında kaybolur ve karanlık bir çağ başlar. Shinjuku artık dünyanın lanetli bir bölgesidir ve cehennem adeta burada yeryüzüne çıkmıştır. On yıl sonra Rebi Ra'nın iblisleri Federasyon Başkanı'nı kaçırmayı başarırlar. Olayı TV'den canlı yayında izleyen genç Kyoya, yıllar önce düşen kahraman Genichiro'nun oğlundan başkası değildir. Dünyanın geri kalanına kötülüğünü yaymadan önce Rebi Ra'yı durdurmak gerektiği konusunda onu uyarmak ve babasıyla ilgili gerçeği anlatmak için Efendi Rai, Kyoya'yı ziyarete gelir. Olaylar bir şekilde, genç adamın ve başkanın kızı Sayaka'nın, kendilerini iblis istilası altındaki Shinjuku'da bulmasıyla ilginç bir hal alacaktır."} +{"text":"Hayalperest yönetmen Joe Dane, insan aklının derinlerinde saklı kalan korku ve sırları açığa çıkaran bir gerilim filmiyle geliyor. Hayat daha fazla kötüye gidemezdi; ya da bekar anneleri Susan, onları New York'tan sakin bir şehir olan Bensonville'e getirdiğinde 17 yaşındaki Dane ve 10 yaşındaki kardeşi Lucas böyle düşünüyordu. Dane için yeni şehirlerindeki tek heyecan verici şey güzel komşu kızı, Julie'ydi. Anneleri Susan'ın işte daha fazla vakit geçirmesi sonucu Dane ve Lucas, yeni evlerinin esrarengiz derinliklerini keşfetmek için yalnız kalmışlardır. Dane, dikkatini Julie'ye verdiğinden, kardeşiyle daha az zaman geçirmekte ve ona karşı tahammülü azalmaktadır. Ama her şey, bodrumda kilitli bir kapı altında uğursuz, dipsiz bir kuyu bulmaları sonucunda değişir. İki kardeş, yaptıkları deneyler sonucu, kuyunun sonunun olmadığını anlarlar. İçine çivi atarlar, fakat yere çarptığını duyamazlar. Bir fener ve kamera sarkıtırlar, fakat onlar da karanlık tarafından yutulur. Evlerinin geçmişiyle ilgili cevap bulma umuduyla Dane ve Lucas, Julie'ye keşfettikleri şeyi gösterirler. Kuyu açığa çıktığında, kötülük serbest kalmıştır. Garip bir gölgenin, etraflarında sinsi sinsi dolaşıp, bütün geçmiş kabuslarını ortaya çıkarmasıyla, üçlü, en kötü korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacaklar ve deliğe bir son vermeleri gerekecek."} +{"text":"16 Nisan 1923 Ermenistan sinemasının doğum tarihi olarak verilir. Bu sinemanın iki önemli kurucularından biri deZarefilminin yönetmeni Hamo Beknazarian. Kürtlerin bugün Laçin bölgesi olarak adlandırılan, Sovyetler Birliği döneminde Kızıl Kürdistan olarak da bilinen bu bölgede 13. yüzyıldan itibaren yaşamaya başladığı ama özellikle 18. yüzyılda dini sebeplerin etkisiyle çok sayıda Yezidi Kürt'ün Anadoluıdan ayrılmak zorunda kalarak bölgeye yerleştiği bilinir. Kürt yönetmen Hiner Saleemıin 2003 tarihli filmiVodka Limonile beyazperdeye taşıdığı Yezidi köyüne benzeyen bir köyde geçen ve Ermeni sinemasının gözbebeği olarak görülenZare,1915 tarihli bir Kürt hikayesini işliyor. Bir Yezidi Kürt köyünde geçen trajik aşk öyküsünü konu alan film, Kürt sinema tarihinde, kendilerini beyazperdeye taşıyan ilk film olarak kabul edilmekte. Filmde Çarlık Rusyası hızla çökmekte, 1917 devriminin ön sancıları yaşanmaktadır. Aynı köyde yaşayan Kürt kızı Zare ile çobanlık yaparak geçinen sevgilisi Seydoınun birbirlerine olan aşkına engel Zareıyi kendine kuma olarak getirmek isteyen köyün ağası Temurıdur. Muhteşem görüntüleri ile Hayastanıdan Kürdistanıa eşsiz ve sessiz bir armağandırZare. 85. yaşına İstanbulıda Kürt sanatçı Tara Jaffıın arp ile çalacağı canlı müzik eşliğinde yapılacak gösterimle giriyor."} +{"text":"Gündüzleri sıradan bir ofiste çalışan Griff toplumla biraz uyumsuz, yalnız bir karakterdir. Ofis çalışanları onunla dalga geçer, tek arkadaşı ise onu koruyan abisidir. Ancak, Griff geceleri bambaşka bir kimliğe bürünür. O kendini, masum ve savunmasız insanları karanlık sokakların kötülüklerinden korumaya adamış bir Ultra Mega Süper Kahraman'dır. Griff'in giderek tuhaflaşan davranışları karşısında endişelenen abisi onu gerçek dünya'ya geri çekmeye çalışır. Bu amaçla da onu, aynı derecede tuhaf ama sempatik Melody ile tanıştırır. İlk defa kendisi kadar garip biriyle karşılaşan Melody Griff'e aşık olur. Griff sıradan dünyanın gerçekleriyle boğuşurken, onu kurtarma görevi de Melody'ye düşer. Bunu hem Griff, hem kendisi hem de aralarındaki aşk için yapması gerekir"} +{"text":"Bu incelikli olduğu kadar dehşet verici yamyam filmi, kim olduğumuzu, nasıl olduğumuzu ve niye öyle olduğumuzu soruyor. Film, orta yaşlı bir adamın bir alışveriş merkezinde acı içinde kıvranarak ölmesiyle başlıyor. Yapılan otopside karnından bir insan parmağı çıkacak. Zaten bu aralar şehirde beden parçaları eksik bir sürü ceset bulunuyor. Ölen adam üç çocuk babası ve bugüne kadar ailesinin yemek ihtiyacını hep o gidermiş. Peki şimdi kim avlanacak? Görev, en büyük oğlu Alfredoya düşüyor, ama o hiç de bu göreve hazırmış gibi görünmüyor. Anne panik içinde; gerçekleşmesi gereken bir ayin var. Ama yine de fahişelerin yenmesini istemiyor artık; zaten ölü kocası onlara müptela olmuştu. Korkunun, kanın ve gerilimin ardında, daha metaforik bir düzeyde, hep neden? sorusu var. Yoksulluk, yolsuzluk ve korku dolu şehir ve aile hayatları kim olduğumuza dair ipuçları verse de, Kan Kokusuher izleyiciyi yaşamın ne olduğuna ve nasıl yaşanabileceğine dair farklı görüşlerle başbaşa bırakıyor."} +{"text":"Çocukluk yıllarında yarış otomobili kullanma hayali taşıyan Man-su, Ahlak Bilgisi Öğretmeni olan babası tarafında fazla kuralcı bir insan olarak yetiştirilmiş ve ileride kurallara her şartta bağlı olan oğlunun bir kural düzenleyici olarak politikaya atılmasını ister. Kırmızıda geçmeyen, rüşvet almayan, hızlı araç kullanmayan kurallara sıkı sıkıya bağlı olan Man-su için müteşekkir olması gereket hayat, eşinden boşanmasına ve işinden ayrılmasına sebep olur. İşinden ayrılması sebebiyle verilen veda yemeğindeki herkesin mutlu tavrı ve yemek sonunda hesabı Man-suya ödetme pişkinlikleri Man-sunun iyi birisi olma terbiyesinde kırılma noktası olur. Yemek sonrası sokakta yaptığı ilk vukuatta kendisini karakolda bulan Man-su, burada sıcak bir yemek ve kalacak yer için kendisini zorla nezarete attırmak isteyen Yang Chul-gon ile karşılaşır. Kurallara uymanın cezasını çekmek istemeyen iki kafadar, kuralsızların kurallaranı bozmak için şehrin sokalarında hüküm süreceklerdir"} +{"text":"Ülkemizde C. R. A. Z. Y. / Çılgın ve The Young Victoria / Genç Victoria gibi filmleriyle tanınan Kanadalı başarılı yönetmen Jean-Marc Valleenin 90ların sonunda çektiği gerilim Loser Love, bir tür yatağımdaki düşman filmi. Çocukluğundan beri babası başta olmak üzere erkekler tarafından cinsel istismara maruz kalan Lily, yetişkin bir kadın olarak ilişkilerinde ardı ardına hayal kırıklığına uğramaktadır. Yine bir ayrılık ertesi tanıştığı çekici genç adam Tim, artık kötü şansının döndüğüne inanmasına neden olur. Ne var ki Tim yakışıklı suratının altında bambaşka birini saklamaktadır. Çok geçmeden tıpkı diğerleri gibi Lilyyi çirkince kullanmaya başlayan Tim, çok ileri gidince genç kadının intikam hırsıyla dolup taşmasına yol açar. En yakın arkadaşının yardımıya Timden intikam almaya karar veren Lily, babasıyla da son bir hesaplaşma yaşamak zorundadır. Kanadadan çıkan Loser Love, yönetmenin ilk dönem sinemasına göz atmak için harika bir fırsat."} +{"text":"Will Smith'in başrol oynadığı Hitch benzeri yrni ve şahane bir film. fakat bu sefer : Lance Valenteen, daha önce sevgilisi tarafından terkedilmiş erkeklere yardım ediyor ve bunun içinde bu kadınları kendisine aşık ediyor yani kadınların erkeklerden istediği her şeyi yapıyor ve kendine aşık ediyor sonra da bu davranışlarının aslında gerçek kişiliği olmadığını söylüyor ve onları bırakıp gidiyor. son anda da kadınlar terk ettikleri eski sevgililerini görünce aslında onların kusurlarının o kadar da önemli olmadığını anlıyorlar ve tekrar bir araya geliyorlar. kahramanımız maalesef gerçek aşka inanmamaktadır ve arkadaşlarıda bir gün ona bir oyun oynarlar. Lance onlara hayalindaki kadını tam olarak nasıl istiyorsa anlatır ve onu bulamıyacağından emindir. Fakat arkadaşlarının onunla paylaşmadığı bir şey var ki oda Mrs Fix It'in varlığıdır"} +{"text":"Amerikalı yeraltı garage rock ikilisi The White Stripes, 2007 yılında Kanada turnesine çıktı. Turne o kadar kapsamlıydı ki Toronto gibi büyük kentlerden Prince Edward Adası gibi uç bölgelere akla gelen gelmeyen her eyalet ve bölgede konser verdiler. \"Okyanustan donmuş topraklara\" bu eşsiz Kuzey maceralarını videoya kaydettiler; üstelik yalnızca konser salonlarıyla kısıtlı kalmadılar: Jack ve Meg, \"gizli gösteriler\" düzenledi. Nerelerde mi? Saskatoon'da bir bovling salonunda, Edmonton'da bir gençlik merkezinde, Winnpieg'de bir otobüste, Toronto'da bir Hıristiyan gençlik merkezinde. Bu tempolu ve hızlı belgeselde The White Stripes'ın kuzeydeki \"gizli gösterileri\"nin yanı sıra sahne arkasında çekilmiş görüntüleri ve ikilinin arasındaki yakın ilişkiye dair ilginç ipuçları da var."} +{"text":"Milo, özgürce yaşayan bir tetikçidir. Bir iş üzerinde çalışıyorken kafasının içine giren bir şey kontratındaki taahhüdü yerine getirmesine engel olunca Milo, işverenlerinin gazabından kurtulmak için kenti terk etmek zorunda kalır. Lastik eldivenlere takıntısı olan acımasız bir meslektaşı tarafından takip edilen Milonun yolu, Gallerdeki bir köye düşer ve kahramanımız burada köyün halkı tarafından fırıncı sanılır. Milonun düşmanlarından gizlenmesini mümkün kılan yanlış anlaşılmayı sürdürmesi için gerçekten fırıncılık yapması gerekmektedir ve Milo fırının başına geçmesiyle beraber yeni işinin başına gelen en güzel şey olduğunu fark eder. Fırının başındayken tüm kaygılarından arınmaktadır. Fırıncılık, Milo için bir terapiden farksızdır. Köyün güzel veterineriyle aralarında kıvılcımlanan aşk, Miloyu fırıncı olarak yeni bir yaşam kurma hayallerine iter. Fakat köylüler Milonun gerçek kimliğini öğrenip Milodan tetikçilik işleri havale etmeye başlayınca işler karışır. Milonun hayatında ciddi bir seçim yapması gerekmektedir."} +{"text":"Asırlar önce bu topraklarda yaşayan ve Antik Yunan tiyatrosunun temsilcisi olarak kabul edilen Dionysos'un yaşadığı köy günümüze şirin bir yerleşim yeri olarak gelmiştir. Kendine özgü bir düzeni bulunan bu 10. Köy'ün halkı, kendi gündelikleri içerisinde yıllardır uyumlu, neşeli ve sakin bir şekilde yaşamaktadır. 10. Köy halkının en ilginç özelliği ise akıllarından ne geçiyorsa dile döküyor olmalarıdır. Zira köy halkı yalanın varlığını, dolayısıyla da yalan söylemeyi bilmiyordur; bu da Dionysos'un uzun zaman önce burada yalanı yasaklaması sayesinde olmuştur. Bir diğer bilmedikleri gerçek ise Dionysos'un yüzyıllardır köy halkından habersiz onlarla birlikte yaşıyor olmasıdır. Bir gün bir öğretmen ve gezici bir tiyatro ekibinin yolu köye düşer ve burada yaşayan insanların bu sıra dışı özelliklerini keşfederler. Köye gelen öğretmen görevine başlayarak köyün ilginç yaşamına dahil olmaya çalışırken, Tiyatro kumpanyası ise Dionysos'un antik çağlarda burada yaşadığını öğrenince onun adına bir oyun sahnelemek ister. Art arda gelişen komik ve düşündürücü olaylara, aşk da tuz biber ekecektir..."} +{"text":"1966 baharında Montreal. Quebecli bir anne ve İtalyan asıllı bir babanın çocuğu olan 16 yaşındaki Jean Corbo, iki kimlik arasında sıkışıp kalmıştır. Julie ve François adlı iki genç solcu aktivistle arkadaş olan Corbo, eyalette sosyalist bir devrimi tetiklemek için şiddet kullanmaya kararlı bir devrimci örgüte katılır. Grubun ismi Front de Liberation du Quebecdir. Jean o bahar ailesinden habersiz FLQnun eylemlerinde yer alır ve aynı zamanda özel okula gitmeye devam eder. Hareketteki rolü başta önemsizken, FLQ gazetesi The Axı okulunda dağıtması istenir. Jean bu görevi oldukça ciddiye alır ve FLQ liderlerinin radikal ideolojisine daha da bağlandığını fark eder. Kısa süre sonra yoldaşları François ve Julieyle beraber gece eylemlerine çıkmaya başlar ve grevdeki fabrikaların duvarlarını graffitilerle donatarak devrimci hareketin tüm dünyada duyulmasını sağlarlar. FLQ üyelerine silah ve patlayıcı eğitiminin verildiği bir eğitim kampına katıldıktan sonra Jean, Julie ve Françoisya çok daha ciddi bir görev verilir. Bu görev, grevdeki bir Montreal fabrikasının yakınına bir bomba yerleştirmektir. Harekette daha büyük bir rol üstlenmek isteyen Jean görevi tereddütsüz kabul eder. Ama önce François, ardından Julie örgütten ayrılır. 14 Temmuz 1966da Jean, Montrealin Saint-Henri mahallesinde, saldırının hedefi Dominion Tekstil Fabrikasına birkaç blok ötede arabadan indirilir. Genç adamın elinde birkaç kilo dinamit vardır. Jean yapayalnız kaderine doğru yürümektedir."} +{"text":"2007 yılında, eşcinsel hakları savunucusu, hayatını o ana kadar kuir kimliğiyle sürdürmüş Michael Glatze arkadaşlarını ve yakınlarını şoke eden bir kararla eşcinsellikten vazgeçtiğini açıklar. Bununla da kalmaz, Hıristiyan bir rahip olarak yaşamını devam ettirmeye karar verir. Ona böyle bir kararı aldıran nedir? Justin Kelly, bu ilk yönetmenlik denemesinde, Michaeldaki bu dönüşümün bütün kırılganlığı ve karmaşasının farkındalığıyla, ona sempatiyle yaklaşmamızı sağlayan sorular soruyor. Michaelın uzun süredir birlikte olduğu partneriyle, idealist, bohem, kuir aktivizmine dahil olduğu yıllardan başlayıp, ölümle karşılaştığı sarsıcı kazaya kadarki süreci ele alan film, Michaelın cinsellik ve inanç arasındaki kararsızlığıyla baş başa bırakıyor bizi. Özünde bir insanın yaratma ve yok etmeyle ilişkisine dair olan Ben, Michael senenin en çok konuşulacaklarından olmaya aday. Gus Van Santin yapımcı olarak yer aldığı film meşhur gazeteci Benoit Denizet-Lewisin Benim Eski Gay Arkadaşım adlı makalesinden uyarlanmış."} +{"text":"Brandy Burre, The Wire dizisinde oynarken hamile kalınca oyunculuğa ara veriyor. İki çocuğu için tam zamanlı anne olmayı seçiyor. Şimdi geri dönmeye hazır ama yapabilecek mi, sektör onu almaya hazır mı? Ayrıldığında henüz 30 yaşında bile değilken, şimdi aradan geçen zamanın yüzünde bıraktığı izler artık sinema dünyasında pek çekici görülmüyor. Ancak problemleri bu kadarla kalmıyor. Bütün bu yıllar içinde yatırım yaptığı aile hayatı da kaçınılmaz olarak çökmek üzere. Kendi deyimiyle, bir yangının içinde duruyor ve geri kaçmak ne kadar konforlu gözükse de, yangının içinden geçmek zorunda çünkü ne zamandır evliliğinin doğru olmadığını biliyor. Ancak bunu bilmek, o süreci daha kolay hale getirmiyor. Bir kadının yaşam yolculuğundaki en zor dönemlerden birini teşhir eden dürüst ve cesur bir yapım. Zor bir kadın, her zaman hoşa giden bir tip değil; ama tüm bunlarla çok gerçek ve tanıdık."} +{"text":"Göbekli, saten kaftanlar içindeki Marv Yasaklı Odayı açar ve bizi banyo yapmanın tarihi ve önemi hakkında bilgilendirmeye başlar. Kanadalı sinemacı Guy Maddin, bu kez Evan Johnsonla birlikte yönettiği filminde sessiz filmlere, klasik sinemaya saygı duruşunda bulunuyor. Enerji patlamarıyla dolu film bizi nelerle karşılaştıracağını asla tahmin edemeyeceğimiz, büyüleyici, eşi benzeri olmayan gerçeküstücü bir yolculuğa davet ediyor. Oyunculuğu ve kendine has mizah anlayışıyla parıldayan bu son başyapıtında Maddin bizi önce bulutların ve gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliğine yükseltiyor; sonra suların altına, dünyanın etrafında dolaşıp düşlerin krallığına, oradan da bütün masallarda olduğu gibi kötülüğün, cinayetin, unutkanlığın, aldatmanın ve tutsaklığın diyarına götürüyor. Yıllar sonra büyüleyici bir oyuncu kadrosuyla tam anlamıyla epik bir filmle geri dönen Guy Maddine dümende Matthieu Amalric, Charlotte Rampling ve kült oyuncusu Udo Kier eşlik ediyor."} +{"text":"30'lu yaşlardaki Aidan Bloom, para kazanabilmek için çabalayan bir aktör ve iki çocuklu bir aile babası olsa da halen daha gerçek kimliğini bulabilmenin peşindedir. Üst üste oyunculuk seçmelerine katılır ancak bir türlü aradığı rolü bulamaz. Öte yandan aile hayatında da sorumluluklarını yerine getirdiği pek söylenemez. Aidan'ın tek ihtiyacı yaşamak için gerçek bir amaca sahip olabilmekken çocuklarının eğitimini dahi eşi Sarah'nın babası üstlenmektedir. Ancak yaşlı ve hasta adam eğitim masraflarını ödeyemeyecek duruma gelince çift için ciddi bir maddi sıkıntı dönemi başlar. Aidan son çare olarak çocuklarını evde eğitmeye karar verir. Bu eğitimi çocuklarının gerçek hayatı tanıması ve öğrenmesi için bir yol olarak görse de zaman içerisinde keşfettiği ve tanıdığı şey bizzat kendisi olur."} +{"text":"Kahramanımız Zafer'in belediye başkanı olduğu kasabada, göç almış yürümüştür. Kasabanın nüfusu neredeyse yarı yarıya inince, Zafer beldesini kurtarmak için pek çok yola başvurur. Ancak Fakat başvurduğu her çözüm yöntemi eski rakibi Cengiz'in oyunlarına kurban gider. Zafer, danışmanı Özkan'ın ısrarını kıramaz ve kasabanın tanıtılması için festival düzenlemeyi kabul eder. Diğer cephedeyse Cengiz ve yardımcı Raci bu girişimin de önünü kesmek için planlarını hızlandırırlar. Fakat tam da bugünlerde iki rakibin çocukları arasında babalarının haberi olmayan büyük bir aşk yaşanmaktadır. Ozan ile Meltem'in sevgisi babalarının husumetini yenebilecek midir? Filmin başrolünde Ferhan Şensoy yer alırken kendisine kadroda Yusuf Atala, Dost Elver, Ali Yaylı, Serkan Kuru, Türkan Kılıç, Meltem Parlak, Cansel Kula, Ferdi Atuner, Ali Uyandıran ve Nizamettin Şimşek gibi isimler eşlik ediyor. Filmin yönetmeni ise ilk uzun metrajlı işine imza atan Yüksel Torun."} +{"text":"Sahne sanatçısı olan Maria, kariyerindeki başarıyı olgun bir lezbiyenin genç partner olarak oynadığı rolle yakalamıştır. Yıllar sonra aynı oyunda bu kez ortayaşlı olan aşığı oynayacaktır. Ve oyunda kendi gençliğini gördüğü rol arkadaşı Jo-Ann ile tanışır. Yaşını almış ve olgunlaşmış bir yıldızla, genç ve kibirli bir oyuncunun arasında bir gerginlik oluşur. Maria bir yandan da onun yerine telefon ve mesajlara cevap veren asistanı Valerie'den gün boyu destek almaktadır. Birlikte İsviçre Alplerinde sessiz sakin zaman geçirirlerken, Maria ünlü olmakla mahremiyeti, kariyeriyle özel hayatı arasındaki bağlantıyı ve açmazları sorgulamaya başlar. Öte yandan da ilerleyen yaşının mesleğiyle ilgili sıkıntılarını algılamaya ve onlarla başa çıkmaya çalışır. Ve bir gün, fırtına öncesi bulutu Sils Maria vadiyi sarar. Yönetmenliğini ve senaristliğini Olivier Assayasın üstlendiği filmin başrolünde deneyimli oyuncu Juliette Binoche yer alırken, kendisine genç oyuncular Chloe Grace Moretz ve Kristen Stewart eşlik ediyor."} +{"text":"Ölümcül bir zombi virüsü insanlığı tehdit etmektedir ve bu virüse karşı tek bir çare vardır. \"Return Protein\" verilerek geliştirilen bir madde kanında virüsü taşıyanların hiç ısırılmamış gibi hayatta kalmasını sağlar. Ama bu proteinin stokları tükenmeye başlayınca halk ayaklanır ve isyan çıkar. Daha kötüsü kanında virüsü taşıyanlar tedaviye devam edemedikleri için zombiye dönüşmeye başlarlar. Protestocular şimdi birer birer katil dönüşmüşlerdir Alex ve Kate ise tüm bu kaosun ortasında kalan kişilerdendir. Kate zombi virüsüne karşı geliştirilen çalışmaların başını çeken ekipte yer alırken, Alex karanlık sırrını herkesten saklayan bir müzisyendir. Kanındaki protein miktarı düştükçe Alex gerçeği saklayamaz hale gelir ve Katein canını kurtarmak için çok az zamanı kalmıştır."} +{"text":"Buka Barane, Kürtçede Yağmurun Gelini anlamına geliyor. Gökkuşağının Kürtçedeki karşılığı bu. Belgesel, 1989 yılında Hakkarinin Yüksekova ilçesinin Befircan ya da Türkçe adıyla Karlı köyünde ilkokul öğrencilerinin okul bahçesinde çektirdikleri bir fotoğraf ile başlıyor. Hakkari bilindiği gibi hem İran hem de Irak ile sınırı olan ve Kürtlerin nüfusun çok büyük bir bölümünü oluşturduğu bir il. Fotoğrafın bir köşesinde bu yörede her yağmurdan sonra çıkan gökkuşağını görmek mümkün. Fotoğrafın çekiminden 23 yıl sonra bu fotoğraftakilerden biri o fotoğraftakilerden bir başkasının düğünü için köye dönüyor. O fotoğraftaki sınıf arkadaşlarının çoğu bu düğünde olacak. Irfan köye doğru yolculuğa çıkarken biz de bu fotoğrafta yer alan 10 kişi ile 1989dan bu yana bir yolculuğa çıkıyoruz. Köyün yaşadıklarıyla paralel olarak bölgede yaşanan olağanüstü hal ve koruculuk süreçlerini izliyoruz. Köy 90larda artık PKK militanlarının da askerlerin de uğrak yeri haline geliyor. Gözaltılar, baskılar ve dayak başlıyor. Aynı zamanda dağa çıkmalar. Gençlerin Yüksekova ve Hakkari dışındaki lise ve üniversite yıllarını dinliyoruz. Bu belgesel, savaşın ve savaşla gelen baskı ortamının gündelik olarak yaşandığı bir köy ilkokulunda okuyan çocukların 90lı yıllarda ve bugün neler yaşadığına ve barışa olan özlemlerine odaklanıyor."} +{"text":"Selim, kendi kendisini küçük dünyasına hapsetmiş bir yazardır. Özgüven yetersizliğinden, pek kimseyle doğru düzgün ilişki kuramayan Selim yalnızlığına çare olarak umreden yeni dönmüş annesi Mehpare ile birlikte yaşamaya karar verir. Bir gün spor salonuna gittiğinde sakarlığı sayesinde Ayşıl adında bir kadın ile tanışır. Ayşıl hem zengin hem de herkesin jayran olacağı kadar güzel bir kadındır. Beklenmedik biçimde Ayşıl Selime aşık olur! Her şeyden bunalmış olan bu kadın mutluluğa giden yolun Selimin annesi ve onun arkadaş grubundan geçtiğine inanır.. Aşk dolu bu macerada hem Selim'in hem de Ayşıl'ın başına bir seri komik olaylar gelecektir... Başrolde yer alan Engin Günaydın aynı zamanda filmin senaryosuna imza atan isim. Kadroda kendisine Leyla Tuğutlu, Füsun Demirel, Ersin Korkut, Onur Buldu ve Hamdi Kahraman eşlik ederken filmin yönetmeni ise Çağrı Bayrak."} +{"text":"Çoğumuz kimliklerimizi kanıksamışızdır; kim olduğumuz, nereden geldiğimiz, ne olduğumuz çok sık sorgulanmaz. Oysa ki sürekli nüfus cüzdanlarını göstermek zorunda kalan Filistinlilerin artık var olmayan bir ülkenin yerli halkı oldukları sürekli ya inkar ediliyor ya da buna karşı çıkılıyor. Dünya Bizim Değil, Lübnanın güneyindeki Aynül Hilva mülteci kampında üç nesildir sürgünde yaşayanların hem samimi hem de mizah dolu bir portresini çizerken, bir dolu özel görüntü kaydı ve aile albümlerini kullanarak birkaç nesil boyu bir ailenin yirmi yılını izliyor. Fakat filmin niyeti bir aile ağacı çizmek değil, unutulanları kaydetmek ve toplumsal hafızaya nakşetmek. \"Filistinliler unuturlarsa yok olurlar. Tarih boyunca ve bugün mücadelemiz, görünür kalmak. Filmimi çekmek benim için toplumsal hafızamızı güçlendirmenin, sağlamlaştırmanın bir yolu.\" - Mahdi Fleifel"} +{"text":"'Planes: Fire & Rescue, tarihi Piston Peak Milli Parkını kızgın bir yangından korumak isteyen seçkin ve tuhaf yangın uçakları ekibini anlatıyor. Dünyaca ünlü hava yarışçısı Dusty, motorunun bozulduğunu ve bir daha asla yarışamayacağını öğrenir, bu nedenle gaza basmalı ve vahşi yangınlara müdahale dünyasına katılmalıdır. Dusty, usta bir yangın ve kurtarma helikopteri Blade Ranger ve cesaretli savunma ekibine katılır, bu ekip de neşeli super scooper Lil Dipper, ağır yük helikopteri Windlifter, eski askeri taşıma uçağı Cabbie ve The Smokejumpers olarak bilinen bir dizi cesur arazi araçları vardır. Hep birlikte bu korkusuz ekip, yoğun yangınlara karşı savaşır ve Dusty gerçek bir kahraman olmanın ne demek olduğunu öğrenir."} +{"text":"Sorumsuz annesi yüzünden yaşadıklarından bunalıp çareyi evden kaçmakta bulan Joe'nin karşısına, ona ilk görüşte aşık olan punkçı Engel çıkar. Engel ve punkçı arkadaşları sokaklarda yaşamakta ve insanlardan para dilenerek hayatlarını sürdürmektedirler. Ama Engel'in arkadaşlarıyla takılıp, günlük yaşamaktan başka planları vardır. O, dağlarda bağımsız, kendi kendilerine yetebilen bir komün kurmak istemektedir. Hayallerini Joe'ya da anlatır. Joe çok hoşuna giden bu planın bir parçası olmayı hiç düşünmeden kabul eder. Ancak Joe'nun hiç beklenmedik bir anda hamile kalması tüm planlarını altüst eder. Artık onları hayallerinden çok farklı bir hayat beklemektedir... Uyuşturucu, fuhuş ve daha bir sürü yasa dışı işlerle dolu çok farklı bir hayat... Dağlara giden yol gittikçe uzamaktadır..."} +{"text":"\"Muhammed Alinin Davası\"\" dünyaca ünlü boksörün çalkantılı hayatının can alıcı hikayesi. Dünyanın en tanınan yüzlerinden biri olan Cassius Clayin müslüman Muhammed Aliye dönüşmesinin hikayesi... Alinin Louisvillede başlayan hikayesi, yaşama dair bütün zıtlıkları içinde barındırır. Öyle ki, yaşamının bir kısmında şair olarak anılacak, Başkanlık Özgürlük Madalyası boynunda parıldayacak, Dünya Barış Elçisi seçilecek, diğer bir kısmında ise sürgün edilip dışlanacaktır. \"\"Muhammed Alinin Davası\"\" can alıcı kesitlerle dolu bir boks filmi değil. Aksine onun hayatının en zor rauntlarına odaklanan bir film. Hakkında tartışmalara neden olan başka bir dini seçmesinden, Vietnamda askerlik yapmayı reddettiği için aldığı beş yıllık hapis cezasına ve savaştığı Parkinson hastalığına kadar hayatının dönüm noktalarına uzanan çarpıcı bir belgesel...\"\"\" Kaynak: MALATYA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Her şey küçük kasabasından dünyaya açılan genç güzel, alımlı ve bir o kadar da dindar olan Marla Mabrey kızımız zengin para babalarından birinin kendisine 2 haftalığına Los Angeles şehrinde iş teklifinde bulunur. Marla bakiredir. Daha önce hiç bir erkekle birlikte olmayı bırakın yakınlaşmamış bir kızdır. Neyse hikayeye filme dönelim. Kasabasından Los Angelesa uçakla giden Marla ya kendisine iş teklifinde bulunan iş adamın özel olarak yolladığı Frank Forbes isimli bir şoför tahsil edilir. Marla Mabrey ile Frank Forbes ikili arasında ilk görüşte birbirlerinden delilercesine elektrik alırlar. Bu şehvet ve aşka karşı koymaya çalışan Marla Mabreyin kontratında yer alan özel bir madde, 2 haftalık iş boyunca herhangi bir kişi ile cinsel yakınlaşmayı bırakın duygusal yakınlaşma dahi olmayacak kural ikili arasında ki ihtiras, tutku, aşk ve şehveti kontrol altına alabilecekler mi yok koy rahman mı gitsin diyecekler yok saman altından su mu yürütecekler hep birlikte izleyip göreceğiz."} +{"text":"Meryem; aslında çok genel anlamıyla, Anadolu'daki kadını anlatan bir figür. Elbette Anadolu'daki kadın dediğimizde tek tipte bir kadından söz edilemez. Ama genel karakteristiği itibarıyla evine sahip çıkışı, gerektiği zaman gece gündüz çalışması, yuvasına duyduğu sonsuz saygı ve gerektiğinde de sonsuz bir hoşgörüyle bekleme sabrı. Yani bunlar bizim kadınımızın, annelerimizin, bacılarımızın, akrabalarımızın genel anlamda Anadolu'daki kadının karakteristiğidir diyebiliriz ya da benim bildiğim, tanıdığım Anadolu kadınının karakteristiğidir. 17-18 yaşlarında, güzelliği ile tüm kasabanın ilgisini çeken Meryem'e, aynı kasabada yaşayan ve oğulları İstanbul'da çalışan bir aile talip olmuş ve 10 gün içerisinde nişan, kına gecesi ve düğün yapılmıştır. Meryem'in kocası Mustafa, düğünden ancak birkaç gün önce gelmiş ve 6 gün evli kaldıktan sonra \"Bir düzen kurar, seni de İstanbul'a alırım\" diyerek yaşadığı şehir olan İstanbul'a dönmüştür. Filmin esas cümlesi olan \"Bekleyen Masumdur\" bundan sonra devreye girer ve Meryem'i nelerin beklediğini görürüz\""} +{"text":"Yaşlı Jakub Luukas doğup büyüdüğü ve şimdi terk edilmiş olan adada yaşayan eski bir misyonerdir. Bu ada artık savaş uçaklarının geceleri bombalama talimleri yaptıkları bir atış hedefine dönüşmüştür. I. Dünya Savaşından önceki yıllarda, Jakub Afrika kıtasında Tanrının kelamını yaymış ve tüm bunlardan geriye, adı Misyoner olan yaşlı bir at, kilisenin kalıntıları ve üç arı kovanı kalmış. Jakub şimdi zamanını, Afrikalıları yoksulluktan kurtarmak amacıyla, Virgiliusun Georgicasını Swahili diline çevirerek geçiriyor. Dilsiz bir çocuğun çıkagelişi her ikisinin de yaşamını değiştiriyor. Pek çok yönden farklı olmalarına karşın, ikisi arasında bir anlaşma ortamı gelişiyor. İkisi de sık sık geçmiş ile bugün arasında gidip geliyorlar ve anıları kimi kez onları altüst ediyor."} +{"text":"Sang-Hyun, bir fabrika işçisidir. Karısını kanser hastalığından dolayı kaybetmiş ve kızı Soo-Jin ile yaşamaktadır. Yağmurlu bir gece, Sang-Hyun eve gelir ve kızı evde yoktur. Kızını telefondan arar ama ona ulaşamaz ve kızının bir arkadaşında kaldığını düşünür. Polisten bir telefon alana kadar düzenli bir hayat sürdürmekteydi. Kızını teşhis etmek için morga çağrılır. Kızı Soo-Jin tecavüze uğramış ve öldürülmüş. O günden itibaren, Sang-Hyun kızının katillerinin adalete teslim olduğunu duymak umuduyla her gün karakola gider. Dedektif Eok-gwan Sang-Hyun'a sadece evine gitmesini ve beklemesi burada yapabilceği hiçbir şey olmadını anlatır. Sang-Hyun'a kimden geldiği bilinmeyen bir mesaj gelir ve mesajda kızının katillerinin adresi yazmaktadır. Sang-Hyun polise haber vermeden adrese gider ve kızını öldüren çocuklara gereken adaleti kendince vermeye çalışır. Bunu yaparken de aranan bir kanun kaçağı haline gelir."} +{"text":"\"Uzay Kuvvetleri 2911\" Türkiye'nin ilk 3D animasyon filmidir. 2911 yılında bir görev için yola çıkan \"TCG Savarona\" adlı Türk uzay gemisi ve mürettebatının yaşadığı büyük serüveni konu almıştır. Konusu kısaca şöyledir: Uzayın dokuzuncu sektör adıyla bilinen tehlikeli ve henüz keşfedilmemiş kısmında bulunan bir nebulanın içinden gaz ve partikül örnekleri toplamak üzere Murat kaptan komutasındaki bilim adamlarından oluşan dört kişilik küçük bir mürettebat Albatros uzay istasyonundan Savarona uzay gemisiyle ayrılarak yola çıkarlar. Bu basit gibi görünen yolculukları onların yaşamla ölüm arasında kalacakları bir savaşın tam ortasına götürecektir. Bu savaşı kazanamazlarsa tüm güneş sistemi ve insan soyu da yok olacaktır. İşte bu savaşın kaderini Murat kaptan ve mürettebatının amansız mücadelesi belirleyecektir."} +{"text":"Senaryosunu ve yönetmenliğini Ned Benson'un üstlendiği Aşkın Halleri, gösterildiği tüm festivallerden yüksek not alan romantik bir dram filmi. Film The Disappearance Of Eleanor Rigby: Him ve The Disappearance Of Eleanor Rigby: Her adlı iki farklı bölümde gösterilmişti. Bu iki film aynı konuyu iki farklı karakterin gözünden izleyiciye sunuyordu. İlk olarak 2013 Toronto Film Festivali'nde izleyicisi ile buluşan filmler, festivalin ardından yeni bir kurguyla tek filmde toplandı. İki film yeniden kurgulanarak Aşkın Halleri ortaya çıktı ve bu film ilk olarak Cannes Film Festivali'nde gösterimini gerçekleştirdi. Filmin adı ise, ünlü İngiliz müzik grubu The Beatles'in 1966 yılında çıkardığı Revolver albümünde yer alan \"Eleanor Rigby\" adlı şarkıdan geliyor. Jessica Chastain ile James McAvoy'un başrollerini paylaştığı filmde, William Hurt ve Isabelle Huppert gibi oyuncular yer alıyor. Mutlu bir evlilikleri olan Conor ve Eleanor, bir süre sonra kendilerini birbirlerini anlamaya çalışan yabancılar olarak bulurlar. Birbirine uzaklaşan çift, hayatı yeniden beraber keşfetmeye başlar..."} +{"text":"Herkesi mücadele et ve kimseye güvenme. Bu iç mutluluk hayatının ardından şiddetyi vahşi bir hareket tarafından paramparça edilen dövüş sanatları ustası Casey Bowman tarafından uygulanan hayatta kalma şifresi. Intikam yemini etmiş, korkusuz Amerikan, gizli bir bilge ve kurnaz Senseimizin yardımıyla Rangoon'a Bangkok Osaka katilini izler. Onun tek ipucu ise: boyunları dikenli tel ile izlenmiş insanlar. Hayatta kalmak için hem de intikamını almak için mücadele eden, Casey onun jilet gibi tepkiler netleştirmesi gerekecek ve hatta kendi ölümünün sahtesini bile derin bir meditasyon kullanarak, bir sonraki seviyeye yaptığı savaş becerileri alacak. Onun hedefi ise onun uzaktan ormanda fabrika da pişmiş ölümcül meth sokaklara getiren uyuşturucu kralı Goro. Onun nihai çatışmaya hazırlamak için, Casey nihayet isim Ninja layık görünmez bir savaşçı haline gelmelidir. O gerçekten hiç kimseye güvenemez. Ama onun köşelice avını beklenmedik bir biçimde gelişir. Casey'nin açtığı savaş başlangıçtır."} +{"text":"Tek başlarına ve gruplar halinde İsrail sınır kontrol noktalarını geçmenin yollarını arayanlar hakkında bir belgesel. İsrail ile Filistin'i ayıran duvarda, sanatçı ve yönetmen Khaled Jarrar, elindeki küçük kamerasıyla, kaçakçıların yardımıyla devriye gezen sınır korumalarına her an yakalanma tehdidi altında, İsrail tarafına tehlikelerle dolu bir geçiş yapmaya çalışan insanları gözlemliyor. Gözleme dayalı yalın bir tarz ile Jarrar, kendi yorumunu katmadan, hayatları bir duvarla sonsuza dek bölünmüş bu pes etmeyen insanların saygı uyandıran uğraşlarını ve kararlılıklarını filme aktarıyor. Film birbirini takip eden her girişimde seyirciyi daha çok içine alarak karşı konulamaz bir yakınlık ve kaçınılmazlık hissi yaratıyor.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Yakın zaman içerisinde doğum gününü kutlayacak olan Ayhan'a arkadaşları güzel bir sürpriz planlarlar ve kutlama için ıssız bir koyda rakı masası hazırlanır. 30 yaşına basacak olan Ayhan hayatla ilgili kaygılar taşımakta ve yaşamını sorgulamaktadır. Arkadaşları Deniz, Cenk ve Barış da ondan farklı bir durumda değildir. Her birinin gerek ailevi gerekse kişisel, çözümleyemedikleri bazı sorunları vardır. Kimi baba olmaya hazır değildir, kimiyse ailesini geçindirmek ya da sevdiği kadından ayrılmak zorundadır. Ayhan'ın doğumgünü akşamı herkes biraraya gelir ve gece eğlenceli başlar. Ancak alkolün ve birarada olmanın etkisiyle herkes o güne dek anlatamadığı şeyleri dışa vurmaya başlar. Geçmişin üzücü hatıralarının ya da bugünün dertlerinin paylaşıldığı bu sohbet, gelecek planlarıyla sona erer. O günden sonra hayatlarını yoluna koyma ve her sene bu etkinliği yineleme sözü vererek ayrılırlar. Hayatları o gece rakı masasında planladıkları gibi ilerleyecek midir?"} +{"text":"Öfkenin iliklere işlediği, dengenin her daim hassas olduğu bir toplumda, aşkların, nefretin ve intikam duygusunun hüküm sürdüğü birbirinden bağımsız bireylerin öykülerini taşıyor perdeye Asabiyim Ben... Satın alınan şereflerin gölgesinde, insanlar kanunlar karşısında çaresiz ve öfkeli olduğu bir dünyaya ait altı farklı hayat hikayesi dikiyor karşımıza. Yolsuzluğun ve yozlaşmışlığın hüküm sürdüğü bir ülkede, kana bulanan muhteşem düğünler, ölüme yürüyen danslar, telleri iyiden iyiye gevşeyen sinirler ve buyoldan çıkmışlığı tasvir eden \"eğlenceli\" öyküler! Arjantin yapımı \"Hermanos y Detectives\" dizisiyle tanınan Damian Szifron, tam 8 yıl aradan sonra Relatos Salvajes ile bu kez sinema dünyasına dönüş yapıyor. Film, Buenos Aires ve çevresinde yaşanan altı farklı hayat hikayesini beyazperdeye taşınıyor."} +{"text":"Emek ve çalışmak üzerine sıradışı ve eğlenceli bir düşünce egzersizi. Mekanik ritüellerin hala devam ettiği atölyeler ve fabrikalar bizim için bugün ne ifade ediyor? Eller, yüzler, emek ve paydos vakti etrafındaki tuhaf diyaloğa kulak kesilmek ancak Denis Cotenin aklına gelebilirdi. İnsanların çalışmak zorunda olma olgusuyla, çalışma ortamlarıyla kurduğu ilişkiye; tekrar edilen hareketlerin ortasındaki komik ve çoğu zaman akıl kurcalayıcı bağlantılara her şeyin elektronikleştiği bir çağda yeniden göz atmayı öneriyor Cote, neşeyi de yanımızdan eksik etmeden. Nesneleri anlamlarından uzaklaştırmadan, şeylerin ve ifade ettiklerinin kalbine doğru bir yolculuk bu aslında, bir düşünme ve kendimizi tanıma egzersizi aynı zamanda. ! f seyircisinin Curling (! f 2012), Bestiaire ve Vic+Flo Bir Ayı Gördüden (! f 2013) yakından tanıdığı Cote, gene basit sorularla yola çıkıyor ama bize hatırlattığı şeyler dünyanın varoluşu kadar eski ve gerekli.Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"Uğur Yücelin Berlinde dünya prömiyerini yapan son filmi Soğuk, karlar altında, karanlık bir atmosferde, tüm çıkışsızlığıyla Türkiyenin sınır şehri Karsta geçiyor. Kafkas kültürünün sert ve acımasız ruhu yörenin soğuk iklimiyle uyum içindedir. Kışları çıkışsız bir şehre dönüşmektedir Kars. Üç Rus kız kardeş bu şehirde bir pavyonda çalışır. Hayatında karısından başka bir kadın bilmeyen bir trenyolu işçisi, kardeşlerden en küçüğüne aşık olur. Her şeyi terk edecek kadar tutkuyla bağlanır kıza. Erkek kardeşi ise şehrin belalılarından biridir. Evlenip yuva kurmasına rağmen gece hayatını terk etmemekte, bekar hayatını sürdürmektedir. O da üç kız kardeşin etrafında dolaşır. Kız kardeşkerden en küçüğü İrinanın sadece birkaç günü kalmıştır ülkesine dönmek için. Bundan sonrası ne kızların ne de yol işçisi aşığın dilediği gibi gider; işler iyice içinden çıkılmaz bir hal alır. Yücel, Soğukta aile içindeki geleneksel kodları, kadınların maruz kaldığı her türlü şiddeti ve erkeklerin toplumdaki dokunulmazlığını sarsıcı bir etki yaratacak şekilde, tüm duyguları en gerçekçi halleriyle işleyerek resmediyor."} +{"text":"Los Angeles'ta yaşayan ve sıradan bir haber spikeri olan Megan, nişanlısının kendisini terk etmesi ve beklediği terfi haberinin gelmemesi sonrasında tam anlamıyla yıkımı uğrar. Arkadaşları kafasını dağıtabilmesi için çılgın bir parti organize ederler ve gece başlar. Yaşadığı olumsuzlukların etkisiyle alkolün dozunu artıran Megan bir noktadan sonra bambaşka birine dönüşür ve mekanın barmeni Gordon'la flört etmeye başlar. Ertesi sabah uyandığında ise Gordon'ın evindedir. Megan yaşadığı bu tek gecelik ilişkinin ardından kendini, telefonu, parası ve kimliği olmadan dağılmış bir halde bulur. İşin daha da trajik bir boyutu vardır: Beklediği terfi gerçekleşecek gibidir ancak hayatındaki en önemli iş görüşmesine yetişebilmek için yalnızca sekiz saati kalmıştır!"} +{"text":"Ay Üssü gemisi maden aramaktadır ve beklenmedik bir şekilde meteor yağmuru altında kalarak ağır zarar görür. Albay Gerard Brauchman mürettebattan Ava Cameronı karbondioksit dolu bir kanadı onarmakla görevlendirilir. Dr. Lance Krauss bu gazın paranoyaya ve halüsinasyonlara neden olacağı konusunda uyarır. Ava analiz edilmesi için bir meteor örneği getirir ve Dr. Krauss meteora bağlı sporlar bulur. Ava bir örnek nedeniyle yanlışlıkla parmağını keser ama bunu doktordan saklar. Ava kısa bir süre sonra hamile kalır ve uzaylı bir bebek doğurur. Ancak ne Albay ne de Doktor ona inanır. Avanın hayal gördüğünü düşünürler. Doğan çocuk mürettebattan Bruce Johnsu ısırınca gemidekiler Bruceun uzaylı tarafından klonlandığını fark ederler. Ancak bu klon çok tehlikelidir."} +{"text":"1986 yılında Georgi Daneliya tarafından yönetilmiş olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yapımı Kin-Dza-Dza'nın üç boyutlu animasyon olarak yeniden çekilmiş hali. Filmde kullanılan sözcükler Ktse: Kibrit. Chatl: Plyuk gezegeninin para birimi. Tsak: Buruna takılan küçük bir zil, Patsak olduğunuzu belirlemeye yarıyor. Tenture ve Antitenture: Evrenin iki farklı bölümü, bazı gezegenler ve galaksiler Tenturede iken dünyanın da içinde olduğu diğerleri Antitenturede bulunuyor. Pepelats: Gezegenlerarası seyahat için kullanılan uzay gemisi. Gravitsapa: Pepelatsların gezegenlararası seyahat yapması için gerekli olan malzeme. Kappa: Düğme. Loots: Pepelatsların ana maddesi su olan yakıtı. Epsilop: Polis. Etsikh: Mahkumların içine konulduğu kutu. Kyoo: Bok. Koo: Kalan diğer bütün kelimeler için kullanılan ortak kelime."} +{"text":"Genç Alman yönetmen David Sieveking, birkaç yıl önce çektiği, David Lynchi ve transandantal meditasyonu konu alan belgeseli David Wants to Fly ile ses getirmişti. Yeni filmi Unutma Beni ise kendi kişisel tarihine, ailesinin geçmişine bakıyor. Alzheimerhastası annesi Gretelin bakımını üstlenmek için birkaç haftalığına çocukluğunun geçtiği eve dönen ve bu süreci kamerasıyla belgeleyen Sieveking, aslında anne ve babasının kendi hayal ettiğinden çok farklı bir çift olduğunu öğreniyor. Anne ve babasının özel hayatına dair öğrendikleriyle kendi geçmişine de ışık tutuyor. Unutma Beni Alzheimer hastalığına, yaşlılığa ve ölüme dair iyimser bir bakışı koruyor. Sievekingin filmi Almanyada çok olumlu eleştiriler almış, pek çok uluslararası festivale davet edilmiş ve ödüller kazanmıştı."} +{"text":"Aleksey Borisoviç, kızını ziyaret etmeye karar vererek bir telgraf yollar ve Moskovaya gelir. Ancak rehber olan kızı, turist gezdirmek üzere Orta Asyada gezide olduğu için, kızını bekleme karar veriyor ve evde damatla birlikte kalmaya başlar. Damadı ise işinden ücretsiz izin almış, tezini bitirmek için eve kapanmıştır. Bu durum, her ikisi açısından da beklenmedik durumlara yol açmaya başlar: Bambaşka koşullarda yetişip yaşamış iki ayrı kuşaktan Sovyet insanı bir yandan bir mekanı paylaşırken bir yandan da, ayırdında olmadıkları bir tarih ve güncelliğin ayırdına varırlar ve zamanı da paylaşmaya başlarlar. Özellikle İkinci Savaş / Anayurt Savunması sonrası Sovyet sinemasında güçlü bir şekilde hissedilen mizahi unsurla yine karşılaştığımız bu filme Hutsiyevin lirizmi ve bir hüzün de eşlik ediyor."} +{"text":"Zor durumdaki insanların düzgün yönetilmediğinden dolayı ilginç sarf malzemelerine saldırıp stoklaması; örneğin tuvalet kağıdı, beceriksiz dünya liderlerinin binlerce insanın ölümüne yol açması, kitle iletişim araçlarının geldiğimiz noktadaki önemi ve lanet bir virüse sahip insan etine aç zombi topluluklarının işlendiği bu harika film bu konulardan bazılarına kısmen eleştirel, kısmen ironik, kısmen alaycı ve kısmen de korkutucu bir şekilde yaklaşarak komedi ve korkuyu bir araya getiriyor. Yaşadığımız bu çılgınca zamanları gözler önüne seriyor ve bu yılın en komik ve belki de en tartışmalı filmi ortaya çıkıyor. Korona virüsü daha ne kadar insanlığın başına bela olacak bilinmiyor ancak bu filmin getirdiği çılgın bakış açıları uzun süre tartışılacak gibi!"} +{"text":"Film, Çoban Ali'nin hastalanan sevgilisi Ceylan'ı kurtarmak için yaptıklarını konu edinir. İstanbul'da bir gazinosu olan Sevda, gazinonun şarkıcısı Önder ile birliktedir. Fakat bir süre sonra Önder, Sevda'ya beklediği ilgiyi göstermez. Bunun üzerine Sevda, Önder'i ve gazinoyu bırakarak kimsenin bilmediği bir yere gider. Burada Çoban Ali'yle karşılaşır. Bir ağacın altında türkü söyleyen Çoban Ali'nin saf aşkından etkilenen Sevda, burada kalmaya karar verir. Sevda, bir akşam Çoban Ali'nin kaldığı ağıla çıplak bir şekilde gider, bu sırada Ceylan, gördüklerini yanlış anlar ve kederinden hastalanır. Çoban Ali, Ceylan'ın tedavi masraflarını karşılayabilmek için Sevda'nın gazinosunda çalışmayı kabul eder. Çoban Ali, Sevda'nın tüm oyunlarına rağmen Ceylan'dan kopmayacaktır."} +{"text":"500 yıllık sömürgecilik ve 50 yıllık diktatörlükle şekillenen tarih ve kültürler Portekiz'in başkenti Lizbon'un kenar mahallelerinden Afrika'nın sesleri yükseliyor. Derme çatma evleri, ırkçılığın gölgesini, aidiyet meselesi ve göçmenlik bürokrasisini aşan ritimler, kulüpler, festivaller ve sanat merkezlerinde yankılanıyor. Geleneksel enstrümanlarla ana yurtlarını yad eden eski kuşak müzisyenlerden bilgisayar ortamında üretim yapan genç DJ'lere, bu zorlu şehirde var olma ve kendini bulma çabası hiç bitmiyor. Kökleri Angola, Gine Bissau, Kape Verde, Mozambik, So Tom ve Prncipe'ye uzanan melodilere danslar, hikayeler ve lezzetler eşlik ediyor. Londra'da yaşayan DJ ve radyocu Rita Maia'nın doğduğu şehrin müziğine bir aşk mektubu olarak nitelediği, ödüllü görüntü yönetmeni Vasco Viana'nın çekimleriyle hayat bulan Batida de Lisboa (2019), gündelik yaşam sıkıntıları ve kimlik mücadelesinde müziğin yeri ve anlamına dair renkli, hareketli ve umutlu bir yapım."} +{"text":"İlkokul çağlarında arkadaş olmuş ve o zamandan beri de hep beraber olan ayrılmaz üçlü Ryan, Caitlin ve Nate, beraber büyümüş üç arkadaştır. Tanışmalarına vesile olan değerli hocaları Bill adındaki bir adam, bir üniversite profesörü olmasına rağmen, üstün yetenekli gördüğü çocuklara bilim ile ilgili dersler vermektedir. Üç küçük çocuğun burada başlayan hikayesi, büyüdüklerinde de devam eder. Yan yana bir ömür geçiren bu üç yakın arkadaş, yetişkin olduklarında Miskatonic Üniversitesi'nde biliminsanları olmuşlardır. Hayatlarının bu döneminde bile hala yanyana çalışan bu üçlü, artık çok önemli bir icadın peşindedirler; zaman yolculuğu ve bunu sağlayacak bir zaman makinesi. Tam bu konuda başarılı olduklarını düşündükleri anda, üçlü çok korkunç bir gerçeği farkına varmak zorunda kalır; başka bir evrenden gelen gizemli ve görülmeyen belli güçler tarafından manipüle edilmektedirler ve bunu engellemek için izlemeleri gereken bazı yollar vardır."} +{"text":"Damla, Balaban, Öner, Gülben, Yaman ve Eylem 20'li yaşlarının ikinci yarısına gelmiş, kariyerlerine internet videoları çekerek başlamış ve zamanında çok iyi paralar kazanmış influencer'lardır. Giderek kendilerini yenileyemedikleri ve arkalarından gelen yeni nesille rekabet edemez hale düştükleri için sıradanlığa düşmüş, kazançları azalmaya başlamış bir halde çıkış yolu aramaktadırlar. Geçmişte yaşadıkları bir olay nedeniyle uzun süredir bir araya gelmeyen grup, bir yapım şirketinden aldıkları ilginç bir film görüşmesi çağrısı üzerine bir araya gelirler. Damla ve diğerleri yapım şirketinin ofisinde, kendilerini karşılayan asistan kızdan filmle ilgili bilgileri alırlar. Hiç görmedikleri bir yönetmen ve senaryo olmamasına karşın film teklifini kabul eden grup, çekim mekanı olan görkemli dağ evine giderler."} +{"text":"Deanna ve eşi Vince'in hayatlarından kesiti anlatıyor. \"Hayat berbat değildir\" adlı bir seyahat vlogları olan bu çift, eğlenceli içerikler üreterek internette bunları insanlara sunuyorlardır. Evlerinde bir tadilat yapmak istediklerinde, duvardan bir kutu içinde haç çıkar ve bu haçı bulmalarından sonra paranormal olaylar başlar, evde zaten vlog için kameralar olduğundan, yaşanan her şey kayıt altındadır. Deanna, geceleri garip olaylar yaşamaya devam edince, bu işi araştırmaya karar verirler ve evin eski sahiplerini aramaya başlarlar. Bu araştırma sonucunda kan dondurucu gerçeklerle karşılaşan çift, yaşananların sebebini yavaş yavaş anlamaya başlar ancak bu durumdan nasıl kurtulacakları hakkında bir fikirleri yoktur. Acaba eski ev sahipleri hakkında öğrendikleri şey nedir? Ve tüm bu olanların sebebi bir lanet midir, eğer öyleyse bundan nasıl kurtulacaklardır? Deanne ve Vince bu sırrı çözüp, normal hayatlarına dönebilecekler midir?"} +{"text":"Çocuk sahibi olmak isteyen Amy, evlatlık kurumu sayesinde bir bebek sahiplenir. Tara isimli bu bebeği kendi kızı gibi severek, onu 16 yaşına kadar en iyi şekilde büyütür. Tara'nın 16. doğum günü partisinde yaşadığı bir kaza, onun öz annesini bulma isteğini körükleyince, Tara bunun için annesinden habersiz bazı girişimlerde bulunur. Nihayet yıllar sonra kızı ve öz annesi buluştuğunda, birbiri ardına tuhaf bir takım olaylar meydana gelmeye başlar. Amy, yıllar önce kurum yetkilisi tarafından tehlikeli olduğu hakkında uyarıldığı biyolojik anne Grace ile yüzleşmek zorunda kalır. Kızının hayatını kurtarabilmek için, Grace'in sahip olduğu büyük ve dehşetli sırrı ortaya çıkarmak zorundadır. Bir çok insanı ölüme götüren bu sır nedir?"} +{"text":"Film, bir ağadan intikam almak için dağa çıkan bir gencin hikayesini anlatmaktadır. Karaların Mehmet, annesi ve kız kardeşi Melek ile birlikte yaşamaktadır. Diğer köylüler gibi onlar da Halim Ağa için çalışmaktadırlar. Mehmet ile Halim'in kızı Kına birbirlerini sevmektedirler. Bir gün Mehmet'in gömleği yırtılınca Kına gömleği diker. Bunun üzerine köylüler bunun türküsünü yakarlar. Türküyü duyan Halim Ağa ve oğulları namuslarına el uzattığını düşündükleri için Mehmet'e eziyet ederler. Durumu gören zaptiye olaya müdahale edince Halim Ağa, Mehmet'in hırsızlık yaptığını söyler. Zaptiyeler de Mehmet'i tutuklarlar. Hırsını alamayan Halim Ağa'nın oğlu Ali, Mehmet'in evini yakıp Melek'e tecavüz etmeye çalışır. Melek, Ali'den kurtulmak için intihar eder. Mehmet zaptiyelerle giderken eşkıya Kara Hacı onu kurtarır. Köyüne geri dönen Mehmet, Melek'in öldüğünü görür. Bunun üzerine Mehmet, Halim Ağa'dan intikam almak için dağa çıkıp Kara Hacı'nın çetesine katılır."} +{"text":"Jay, Pat, Nicki ve Clara kendi yaşadıkları bölgeden uzakta daha önce hiç gitmedikleri bir bölgede motel tarzında bir yer tutarlar ve dört kafadar arkadaş oraya doğru yola koyulurlar. Ancak yolda polis ile karşılaşırlar ve polis onlara nereye gittiklerini sorduğunda o bölgede olan ve lüks bir resort otel ismi verirler. Ama polis onları bu bölgede öyle bir yer olmadığına ve istiyorlarsa hava kararmadan başka uygun bir motel olduğuna ve geceyi orada geçirebileceklerini söyler. Polisin orada bir resort otel olmadığı konusunda ısrar etmesine rağmen gençler polise değil de cps'e inanırlar ve yola devam ederler. Hava kararmaya başlamakta ve bir türlü sözde otele giden yol bulunamamaktadır. Gençler 20 dakika boyunca cps olmadan ve karanlıkta yol alırlar ve sonunda hepsi tam da kaybolduklarını kabul ettikleri an da yolda oldukça tuhaf bir tabela ile karşılaşırlar. Ama gençleri korkutan şey aynı yerden sadece dakikalar önce geçtiklerinde aynı tabelanın orada olmamasıdır!"} +{"text":"Sinema emekçileri 1977'de yeni sansür tüzüğünü protesto etmek, özgür sanatı savunmak ve sosyal haklarını almak için uzun bir yürüyüş yapma kararı aldılar. Böylece sinemanın 60 yılı aşan suskunluğuna da bir son verilecekti. Oyunculardan, set işçileri ve yönetmenlere kadar 400'ü aşkın sinemacı 5 Kasım günü Ankara'ya kadar 3 gün sürecek bir yürüyüş başlattı. Halkın şaşkın bakışları ve desteği altında yürüdüler. Bu belgesel 100 yılı aşan sinemamızın unutulan fakat en onurlu dönemlerinden biri olan sinema emekçilerinin yürüyüşünün hikayesidir. Bir sansür belgeseli olan \"Yollara Düştük\", finalist olarak seçildiği film festivallerinden iki kere sansür nedeniyle, bir kez de eser işletim belgesi olmadığı gerekçesiyle geri çekilmek zorunda kaldı."} +{"text":"Film, güneybatı Afrika'dan Khoi halkı dilinde bulutların toplandığı yer anlamına gelen Table Mountain çevresinden birkaç farklı hikayeyi bir arada sunuyor. İzleyici, bir yanda yerel kültürü modern dans teknikleriyle birleştirmeye çalışan hip-hop ve break dansçıları, diğer yanda doğayı koruma çabasındaki kent sakinlerini takip ediyor. Cape Town'a özgü bitki örtüsü ve sulak alanlara odaklanan yapımda, biyologlar, hip-hopçular ve aktivistler dağın etrafında birlik ve bağlılık sembolleri üretmenin yollarını ararken, kentin çok katmanlı, acı dolu ve özgürleştirici tarihi gözler önüne seriliyor. İsveçli araştırmacı ve yönetmenler Jacob von Heland ve Henrik Ernstson, hızla büyüyen kentteki sömürgeci ve apartheid geçmişi görünür kılıyor ve yerlilerin kaynak yönetimi konusunda zorluklarla nasıl mücadele ettiğini anlatıyor."} +{"text":"Küçük bir kentte yaşayan Oya babasının ölümü üzerine iş bulmak umuduyla İstanbula gelir. Raslantı eseri tanıştığı pavyon sahibi Vural sesinin güzelliğini farkettiği Oyaya şarkıcı olarak iş verir. Vural Oyanın gençliği ve güzelliğinden etkilenip ona aşık olur. Oya Vuralı reddeder. Duygu ve tutkularına gem vuramayan Vural ise birgün Oyaya saldırır. Oya kaçarken zengin ve ünlü bir avukat olan Doğan arabası ile çarpıştığı genç kızı hastaneye götürür. Oya ertesi gün hastaneden çıkar. İşinden de ayrılır ama anlaşması gereği Vural tazminat ister. Oysa Oyanın hiç parası yoktur. Doğanla birbirlerine aşık olmuşlardır. Doğanın annesi ise bu ilişkiden rahatsızdır ve evlenmelerine engel olmak için herşeyi dener. Sonunda aşk galip gelir ve ikisi evlenirler. Doğanın Oyanın daha önce pavyonda şarkıcılık yaptığından haberi yoktur. Oyanın peşini bırakmayan Vural ise Oyadan, gerçeği anlatmaması karşılığında şantajla tehdit ederek para ister. Doğan iş için Ankaraya gittiğinde de evlerine giderek kendisini Oyanın akrabası olarak tanıtır. Kayınvalidesinin gerçeği öğrenmesinden korkan Oya, Vuralla onun istediği parayı vermek üzere randevulaşır. Doğanın annesi gelişmelerden şüphelenerek onları izler ve buluştuklarını görür. Vural ile konuşur. Vural sevgili olduklarını söyler. Oya ise hamiledir ve kayınvalidesinin suçlamaları sonucu Doğanın üzülmemesi için evi terkeder. Bir süre sonra bir kız çocuğu doğurur. Adını Sevgi koyar. Anneliğin verdiği mutlulukla yaşama yeniden bağlanır ve kızına bakabilmek için barlarda çalışmaya başlar. Yıllar geçer, Sevgi bir genç kız olur. Annesine barlarda çalıştığı için kızgındır. Bir gün Oya ile karşılaşan Vural evine gittiğinde kızı Sevgi ile tanışır ve bu genç kıza kur yapar. Sevgi annesinin engellemelerine karşın evi terkederek Vuralın pavyonunda çalışmaya başlar. Oya kızının mahvolmaması için Vuralı öldürür. Mahkemede hakim Doğandır ve Oyayı tanır. Oya Sevginin kızları olduğunu anlatır ve rahatsızlanıp hastaneye kaldırılır. Ölmeden önce Doğana herşeyi söyler. Sevgi ise yaptıklarından pişmandır"} +{"text":"ABDnin Kaliforniya eyaletinde eşcinsel evliliklerini yasaklayan 8 nolu yasa tasarısıyla ilgili tartışmalar sürerken Peki, çocuklara ne olacak? yakarışları arasında çocukların sesleri duyuluyor muydu? Tanınmış fotoğrafçı Catherine Opie ve ödüllü film yapımcısı Lisa Udelsonın birlikte çektiğiAynı Farkın ortaya koyduğu soru işte bu. Film, modern Amerikalı ailenin nasıl bir yapısı olduğunu diğer ailelerin yanı sıra LGBTK toplulukları açısından da ele alıyor. İroni yaratmak ve ailenin tarihsel temsillerine dikkat çekmek için eski görüntülere yer verilen film, izleyicisine neyi nasıl bildiğimizi gösterirken fikirlerimizin nasıl değişebileceğine de değiniyor. Filmin esas yıldızlarıysa ebeveynleri eşcinsel olan çocuklar. Bu çocukları aileleri ve hayatları hakkında mizahi, içgörülü, zeki ve tutkulu bir şekilde konuşurken izliyoruz. Geleceğe umutla bakan bu belgesel, izleyicisine ailenin bugünkü durumuna kuşkuyla bakan, düşünceleri harekete geçiren ve nihayetinde insani bir yorum sunuyor."} +{"text":"Hong Doo-shik hakkında bazı özel şeyler var!! O, 31 yaşında her şeyi bilen ve her şeyin nasıl yapılacağını bilen iyi görünüşlü biridir. O bir Çin restaorantında teslimatçı adamdır. Mahalle bakkalında bir çalışandır. Ve hatta o bir şarkıcıdır! Yoon Hye-jin dürüst, mükemmeliyetçi bir dişçidir. İstifa mektubu heyet tarafından kabul edildiği zaman işten çıkarıldı Kırsal bir kasabaya taşınır ve kendi kliniğini açar. Fakat, birbirleri hakkındaki bazı şeyler onları yaklaştırıyor. Hepsinden önce, Mr. Handy iyi bi dövüşçü. O, Matriks karakterlerinden biri gibi dövüşebiliyor. İkincisi, onun sıcak bir kalbi var. Hong Doo-shik, Yoon Hye-jin'inkinden farklı bir dünyada yaşıyor gibi görünüyor... Hye-jin yardım edemiyor ama onu düşünmeye devam ediyordu. Hye-jin çok gürültülü rahatsız edici seslidir! Ama bazen... ilginç bir şekilde, kuş cıvıldaması gibi... Doo-shik yardım edemiyor ama onu düşünmeye devam ediyor."} +{"text":"Bir iş adamları derneği olan YAKAD amacından sapmıştır. Çıkarları yüzünden yönetim kurulu üyesi ünlü iş adamı Recep Solmazın öldürülmesine karar verilmiş bunun için de bir kiralık katil tutulmuştur. Çifti takip eden kiralık katil, iş adamının karısı Nazan ile bir uçak yolculuğunda göz göze gelince kendini ele verir. Nazan, katili daha önceden tanımaktadır. Nazan öldürüleceğini anlar. Paniğe kapılan Nazan uçakta bir not yazar ve bunu gazeteci Erol Doğanın cebine gizlice atar. Erol, yarı Amerikalı yarı Türk bir gazetecidir. Kanal Dde yayınlanacak bir programa katılmak üzere İstanbula gitmektedir. Notu saatler sonra cebinde bulan Erol araştırmasına başlar. Tesadüfen konuştuğu programın yapımcısı, programa Recep Solmazın da konuk olacağını ağzından kaçırır. Bundan sonra işler daha da karışır ve hızlanır. Erol, doktor arkadaşı Seda ve gazeteci dostu Emrahın da yardımıyla bu notu çözmek üzere harekete geçer."} +{"text":"Erol, kız kardeşi Yaseminle mutlu bir hayat süren başarılı bir polistir. Uzakdoğu mafyasının en belalı adamı olan Wang, Hong Kongtan uçakla Türkiyeye gelir. Wang bütün Uzakdoğu sporlarını çok iyi bilen sıkı bir dövüşçüdür ve rakiplerini alt ederken kesinlikle kollarını kullanmamaktadır. Onun Türkiyeye giriş yapacağı istihbaratını alan Emniyet Müdürlüğü, Wangı bulup tutuklaması için Erolu görevlendirir. Çünkü Wang, kaçakçılık, soygun, cinayet gibi kirli işlere boğazına kadar batmış azılı bir mafya gangsteridir. Hong Kong emniyet teşkilatı da boş durmamış, Wangın peşinden tıpkı onun gibi iyi bir dövüşçü olan ajanı Wang Tiyi İstanbula g��ndermiştir. Havaalanında herkesi atlatıp İstanbulda izini kaybettiren Wang, gelir gelmez bir dizi cinayete karışır. Helen adındaki Çinli kıza da şantaj yapmaya ve onu öldürmekle tehdite başlar. Korku içindeki Helen Eroldan kendisini korumasını ister. Wang Tinin yanı sıra, Helenin aracılığıyla da Wangın izini bulan Erolla bu ölüm makinesi karateci katil arasında, Uzakdoğu dövüş tekniklerinin en mükemmel örneklerinin sergilendiği öldüresiye bir kavga başlar. Bu acımasız kavganın içinde kimin son ve kesin bitirici darbeyi vuracağı ise, ikisinden biri ayakta kalana dek asla belli değildir..."} +{"text":"Uzayda yaşam var mı? Bunun cevabını aramak için USS Cygnus isimli uzay gemisi ile yola çıkan Dr. Reinhardt ve ekibinden 20 sene boyunca haber alınamaz ve öldüklerine kanaat getirilir. 20 sene sonra aynı amaç için yola çıkan USS Palomino isimli uzay gemisi ve 5 kişilik ekibi dünyadan çok uzaklarda Cygnusa rastlar. Gemi o zamana kadar gördükleri en büyük kara deliğin yakınında terkedilmiş gibi durmaktadır. Cygnusa yanaşan Palomino gemide herhangi bir yaşam belirtisi göremez ve gönderdiği mesajlara cevap alamaz. Bu sırada kara deliğin çekim etkisine girer ve kara delik tarafından yutulmak üzere iken son bir hamle ile kurtulur. O anda Cygnusun bütün ışıkları yanar ve gemiye iniş yapmaları için izin verilir. Kara delik ile yaşadıkları kısa süreli macera sırasında zarar gören gemilerini onarmak zorunda oldukları için Palominodan kat kat büyük olan Cygnusa inerler. Gemide ekipten geriye sadece Dr. Reinhardt kalmıştır, ama aslında gemide yalnız değildir. Kendine robotlardan oluşan dev bir ordu yaratmıştır. Bu robot ordusunun başkomutanı ise Maximilian isimli korkunç görünüşlü kıpkırmızı bir robottur. Reinhardt 20 senedir kara deliğe girme hesapları yapmaktadır. Ekipten Dr. Durant, hayranı olduğu Reinhardtın dehasından etkilenir ve onunla birlikte bu eşsiz yolculuğa çıkmak ister. Fakat ekibin kalan kısmı Reinhardtın bir şeyler gizlediğinden emindir. Cygnusda rastladıkları, VINCENTın 20 sene önceki versiyonu olan BOB sayesinde gemide asıl olan biteni öğrenirler ve bir an önce gemilerini tamir edip sağ salim Cygnusdan ayrılma derdine düşerler. Ama Maximilian kimsenin gemiden ayrılmasına izin vermeyecek gibidir."} +{"text":"Bu, kendisine vahşet uygulanmış erkeklerden intikam almak için ölümden geri dönen, hakir görülmüş Tanrıça Hera'nın hikayesidir. Şehirde, her kurbanının bağırsakları çıkarılmış genç erkekler olduğu bir dizi garip cinayetler işlenir. Orta yaşlarında bir bayan olan Haerim, sürekli aynı rüyayı görmektedir. Kendisine hipnoz yapan bir doktordan yardım istemektedir. Doktor, hipnoz vasıtasıyla, Haerim'in genç bir kızken tecavüze uğradığını ve bundan sorumlu olan kişilerden rüyalarında intikam almaya çalıştığını keşfeder. Bu arada, bir grup dedektif, kurbanların vücutlarına kazınmış numara ve harflerden oluşan gizli bir şifreyi çözmeye çalışarak, cinayetleri araştırmaktadırlar. Katilin kim veya ne olduğunu bulmak için zamana karşı bir yarış başlar. Yoksa Haerim, acaba, acımasız intikamcı Tanrıça Hera tarafından ele mi geçirilmişti?"} +{"text":"Beklenenden daha fazlasına dönüşen tek gecelik bir ilişki hayatlarına anlam vermeye çalışan iki genç adamın alışılmadık aşk hikayesi. Russel, bir Cuma gecesi 'straight' arkadaşlarının evindeki partiden sonra tek başına bir gey bara gider. Bar kapanmak üzeredir. Glen'le karşılıklı bakışmaları önce bir takip oyununa sonra da Russel'in evinde sonlanan bir gecelik ilişkiye dönüşür. Ertesi sabah ayrılmalarına rağmen ikisi gün boyu birbirlerini düşünmeye devam eder ve böylece onlar için, barlara ve yatak odalarına taşınacak bir hafta sonu başlar. Olabildiğine farklı iki erkeğin kısa bir zaman dilimine sığan birliktelikleri ve birbirlerinin bedenlerine alışma süreçleri, bolca doğaçlama anlarla, asla stilistik olma tuzağına düşmeden, oldukça gerçekçi bir biçimde anlatılıyor. Andrew Haigh, kendinde eksik olan parçaların ötekinde bulunması üzerine, doğaçlamanın ve gündelik detayların ön planda olduğu bir filmle karşımızda. Senenin en önemli filmlerinden biri."} +{"text":"Ergenlik sıkıntılarına sıradışı bir bakış atan film, bireyselliklerini kanıtlamak ve başkaldırmak amacıyla hamile kalan 17 kızın hikayesini anlatıyor. Hikayesini 2008'de Massachusetts'de yaşanan bir olaydan alan film, söylenenlere göre, bedenlerini kullanma hakkına sahip çıkmak amacıyla hamile kalmaya karar veren bir grup kızın yaşadıklarını anlatıyor. Her birinin, popüler olmak, bir gruba ait olmanın verdiği güvenceyi tatmak, ergenlik bunalımında baş kaldırmak gibi değişik nedenleri var. Verdikleri karar aslında feminist bir tavrı da barındırıyor. Hayalleri, yetişkinlerin dünyasına karşı durabilmek ve sürekli yanlarında bulunacak ve onları sevebilecek çocuklarını, tüm arkadaşlarıyla birlikte yaşadıkları ortak bir evde yetiştirmek. Kızların ailelerinin ve öğretmenlerinin tepkisi olaylara trajikomik bir parodi havası katıyor."} +{"text":"Quesnoy ve Groseille aileleri Fransa'nın kuzeyinde, aynı küçük şehirde yaşıyor olsalar da, aralarında dünya kadar fark vardır. Tipik bir katolik burjuva ailesi olan Quesnoylar'ın evi bahçe içinde küçük bir malikanedir. Çocuklar özel okula gider, anne okul aile birliğinde, sosyal etkinliklerde başı çeker ve sık sık papaza danışmayı ihmal etmez, baba ise Elektrik İşletmelerinde müdürdür. Groseille ailesine gelince, onlar faturasını ödeyemedikleri için elektrikleri bile kesilen, küçük hırsızlıklar, kaba saba ilişkiler içerisinde yaşayıp giden bir ailedir. Kasabanın jinekoloğunun çapkınlıkları yüzünden oluşan bir kargaşada, şans eseri aynı gece dünyaya gelen Quesnoy ve Groseille ailelerinin bebekleri birbirine karışır. Böylece yıllarca sürece karmaşa ve yaşanmamış hayatlar, yönetmen Etienne Chatiliez'e eşsiz bir sosyal taşlama için büyük bir fırsat verir. Komik olduğu kadar kışkırtıcı ve sayısız Cesar ödülüne de sahip bir film!"} +{"text":"Winnie The Pooh ve arkadaşlarıyla yepyeni bir maceraya hazır olun! Yılın en güzel zamanı olan bahar aylarının ve gerçek dostluğun büyüsüne siz de katılın. Çok güzel bir bahar günü! Arılar etrafta vızıldıyor, çiçekler açıyor, Roo, Pooh ve Tigger eğlenceye ve oyuna hazırlar. Fakat Tavşan, bahar temizliği bitene kadar hepsinin içeride işlere yarım etmesi konusunda ısrarlı. Tavşan'ın fikrini değiştirebilecek bir şey olabilir mi? Roo'nun sevgisi ve bilgeliğinin yardımıyla, Tavşan, özel zamanların, sevdiklerinle paylaşıldığında çok daha anlamlı olduğunu keşfedecektir. En sevdiğiniz kahramanlarıyla, beş yeni şarkısı ve kalplerinizi ısıtacak hikayesiyle Winnie the Pooh: Roo ile Bahar Zamanı, tekrar tekrar izlemek isteyeceğiniz harika bir film!"} +{"text":"B sinemasının kralı Roger Cormanın nıspeten az bilinen filmlerinden olsa da çok iyi bir yapım. Bu film hiç kimse tarafından telaffuz edilmese de sonrasında yapılan pek çok filmi gizli bir biçimde etkilemiştir. Güzel bir kadın olan Eve, hoyrat bir adam olan kocası Harold ile birlikte Porto Rikoda tatil yapmaktadırlar. İkiliye Haroldun avukatı, hassas ve duygusal bir adam olan Martin de katılır. Üçlü, birlikte bir tekne kiralayarak adanın yakınlarında dalmak üzere açılırlar. Okyanusun dibinde yarım saat kadar turlayan Eve, Harold ve Martin yüzeye çıktıklarında atmosferde hiç hava olmadığını görürler. Nedenini asla anlayamayacakları bir biçimde dünyanın tüm havası aniden çekilmiş gibidir. Yedek tüplerini takan ve adaya geri dönen üçlü, adadaki herkesin boğularak öldüğünü görürler. Hava tekrar geri gelmiştir; bu yüzden adayı turlayıp hayatta kalan biri olup olmadığını araştırırlar. Ancak geriye sadece üçü kalmış gibidir. Belki de yalnızca adada değil, tüm dünyada geriye kalan tek insanlar onlardır. Yardım çağrılarına cevap alamazlar. Günler geçtikçe adadan ayrılmanın planını yapmaya başlarlar ancak diğer yandan Harold ve Martin arasındaki gerilim de giderek artmaktadır. Ne de olsa dünyadaki belki de son kadın Evelyndir ve içlerinden biri bu Adem-Havva huzuru içerisinde fazladır. Aynı şekilde teknede, bir kadın ve iki adam etrafında gelişen Roman Polanskinin Sudaki Bıçakı, ya da Masters of Horror serisinin Dream Cruiseu, iki adam bir kadınlı, cinsel bir tür ilkel gerilimi referans olarak alan diğer filmler olarak ilk anda aklımıza gelenler."} +{"text":"Hikaye birkaç gencin yardım ararken bir ormanda kaybolması ile başlar. Jeremiah annesi tarafından büyütülmüştür. Annesi, yabancılara karşı paranoyaklık derecesine varan korkular besleyen, uzak bir ormanda bir kulübede yaşayan bir kadındır. Kadının tüm korkuları bir gün gerçeğe döner. Bir davetsiz misafir eve girip ona, Jeremiah'ın gözleri önünde tecavüz eder ve onu öldürür. O günden sonra Jeremiah, derin bir depresyona girerek eve kapanır. Asla dışarı çıkmaz ve dış dünyayla olan bağlarını neredeyse tamamen koparır. Lehman'ın başını çektiği bir grup yürüyüş ve kamp düzenlerler. Ormanda gezinirlerken bir kulübeye rastlarlar. İçeride ne olduğunu merak edip bakmaya karar verirler. Burada, yabancılara karşı hiç de nazik olmadığını sonradan anlayacakları Jeremiah ile karşılaşırlar."} +{"text":"Beyazperdede kanun dışı çiftler, Kanlı Topraklar, Bonnie ve Clyde, Katil Doğanlar gibi filmlerden alışık olduğumuz bir imge. Hemen Şimdiyi farklı kılan ise, bu sefer kişisel özgürlüğünün arayışı içinde olan kadının deneyimleri üzerine odaklanması. 60ların Fransız Yeni Dalgası estetiğini andıran bir sinematografiye sahip olan filmde kamera, 19 yaşındaki isimsiz kadın kahramanı takip ediyor. Babasının burjuva geleneklerine tahammül edemeyen dik kafalı bir öğrenci olan kahramanımız, genç ve yakışıklı bir Faslı olan Embareki görür görmez aşık olur ve bir banka soygununa karışan Embarekin, kendi evine sığınmasına izin verir. Bundan sonra ikili, artık suç ortağı sayılırlar. Adamın kaçışı, kadının da kaçışıdır ve İspanyadan Fasa, oradan da Yunanistana uzanacak uzun bir yolculuk başlamıştır."} +{"text":"Wenders'in \"yol üçlemesi\" olarak da anılan bir dizi filminin sonuncusudur ve olağanüstüdür. \"Aynı zamanda bir tamirhane olarak da kullandığı kamyondan bozma karavanıyla Batı Almanya'nın doğusundaki küçük kasabaların köhne sinema salonlarını tek tek gezerek projeksiyon cihazlarının tamir ve bakımını yapan Bruno, yolda karısından ayrıldığı için bunalıma düşmüş, intihara meyilli Robert'i de yanına alır. Uzun ve tozlu yollar boyunca çok az konuşan yalnız ve içe dönük ikili kendilerini, kadınları ve hayatı sorgularlar, tanımlamaya çalışırlar. Filmde işlenen diğer bir tema da 2. Dünya Savaşı sonrası Alman sinema endüstrisinde görülen yozlaşmadır.\" Yaklaşık üç saat süren siyah beyaz film 76'da Cannes'da oy birliği ile FIPRESCI ödülünü aldı. Üçlemenin diğer filmleri: Alice in den Staedten (Alice Kentlerde 1974) ve Falsche Bewegung (Yanlış Hareket 1975)"} +{"text":"Glasgowla Midlands arasında mekik dokuyan iki kollu bir öykü, 20. dakikanın sonuna gelmeden birbirine öyle bir bağlanıyor ki, seyirci hıçkırarak ağlamayla, yüksek sesle kahkaha atma arasında tereddütte kalıyor. Shane Meadowsun disfonksiyonel aile hikayesi anlatmaktan ve bu aileyi küçük bir kasabaya hapsetmekten vazgeçmeyeceğinin altını çizen bu üçüncü uzun metrajlı filminde komedi ile dram, ölçülü bir beraberlikle ışık saçıyor. Uzatmalınişanlılar Dek ve Shirleynin kör topal ilerleyen ve daha çok alışkanlığa sırtınıyaslamışilişkisi, ikiliyi bir televizyon programında görüp, birdenbire yeniden peydahlanan Shirleynin eski belalısı Jimmynin geri dönüşüyle derin bir yara alıyor. Küçük çaplı hırsızlıklardan ve suça eğiliminden vazgeçmemiş Jimmy, değiştiğinin sözünü de verince, Shirley ve kızı için yeni bir düzenin çanları çalmaya başlıyor. Boynu bükük Dek ise sevgilisi ve kızı gibi sevdiği Marlenei geri kazanmanın derdinde Shane Meadows, geniş kitlelerce daha kolay içine girilebilir bir hikaye anlattığı ve Robert Carlyle, Rhys Ifans ve Shirley Henderson gibi İngiliz sinemasının sevilen yüzlerine yer verdiği bu filminde bağımsız sinemanın can damarını oluşturan kodları ne kadar iyi bildiğini ve istediğinde ne kadar hesaplı bir iş ortaya koyabileceğini kanıtlıyor. Seyircisi ise araya giren videoklibimsi sahneler, garip arabalar ve ne yapacağını bilemeyen sarsak karakterlerle yeni bir Shane Meadows filmi izlediklerinin ayırdına varıyor."} +{"text":"Ölmek: Her biri kahramanın ölümüyle sonuçlanan yedi ayrı öyküden oluşan bir seri. Yaratıcılığını yitirmenin çaresizliği içindeki bir film yönetmeni; uyuşturucu bağımlılığından bir türlü kurtulamayan bir müptela durumuyla yakından ilgilenen kız kardeşiyle tartışır; gözlerinin önünde küçük kızının boğazına bir tavuk kemiği saplanan anne dehşet içindedir; hastanede ölümcül bir öksürük krizi tutan hasta bir türlü yardım çağırma düğmesine ulaşamamaktadır; isterik bir kadın gereğinden çok hap yutmuş ve çok fazla içki içmiştir; genç bir motosikletliye iki polis çarpmıştır; son olarak da, orta yaşlı, çok dindar bir işadamı kiralık katiller tarafından öldürülür Ölmemek: yedi öykünün tümü birbirlerine zekice bağlanır ve bütün kahramanlar birbirleriyle ilişkilendirilir. Kimse ölmez. Kader onlara ikinci bir şans mı vermektedir; yoksa filmine iyi bir konu arayan bir yönetmenin zihninde kurguladığı oyunları mı izleriz?.. Ölüm ile yaşam arasındaki çizgi ne kadar incedir? Pons, mizah, şefkat ve trajik bir dürüstlükle, yaşamın kırılganlığını yansıtarak, yaşamın ucundaki bir dizi karakterin canlı portresini çizerken öykülemenin olanaklarını da izleyicilere keşfettirir."} +{"text":"Tom ve abisi Lucas, ciğerlerini yavaş yavaş eriten ve genetik bir hastalık olan kistik fibrosis ile mücadele etmektedirler. En iyi ihtimalle, yirmilerine geldiklerinde ciğer nakli ile bir on yıl daha kazanabilirler. Akıllı, uslu ve sakin Lucas'ın tersine, Tom kendisine biçilen kısa ömre isyancıdır, asidir ve serserilerle takılır. Bir gün hastanedeyken Xavier ile tanışır. O da aynı hastalıktan muzdariptir ama buna rağmen profesyonel bir sporcu gibi takılmakta, muhtelif maceralarla gününü gün etmektedir. İyimserliği ve enerjisi bulaşıcıdır. Tom ise hastanenin koridorlarında dolanmaya başlar; bu esnada rastladığı ve bir enfeksiyon nedeniyle aylardır karantinada tutulan Eline'in tuhaf cazibesine kapılır. İkisinin birbirine dokunması yasaktır, tek iletişim yöntemleri telefonla konuşmaktır. Buna rağmen aralarında bir aşk doğar."} +{"text":"Berlin, günümüz. Kentli çift Hanna ile Simon 20 yıldır birlikte yaşıyorlar. Çekici, modern, olgun, çocuksuz, kültürlü ve ayakları yere basan bir çiftler. Hanna sunuculuk yapıyor, Simon ise sanat teknisyeni. Sonra bir gün Hanna Adam'la tanışıyor vee Adam da Simon'la tanışıyor. Aşk, iş, seks ve günlük yaşamları saldırgan bir uyumla birbirine karışmış. Beklenmedik bir şekilde, herkes birbirine aşık oluyor ve herkes, diğerinin ilişkisinden habersiz kalıyor. Ama bu gizem bir süre sonra kafaları karıştırmaya ve üç aşığın kırılgan ilişkilerini parçalamaya başlıyor. Üç, bir yandan, hayatta herşeyin yerli yerine oturduğunu sandığımız bir yaşta hissedilen aşk ve arzu üzerine bir film. Bir yandan da, yeni olasılıklarla eski özlemleri uzlaştırmaya çalışan bir neslin duygusal yaşamına dair bir inceleme. Tom Tykwer her zamanki gibi incelikle ve zekice yaklaşıyor konusuna; tek hamlede hem sinemanın biçimiyle oynuyor, hem ahlakın sınırlarını zorluyor, hem de arzunun derinliklerinde dolaşabiliyor."} +{"text":"2002'de gösterilen Ekmek ve Süt filminin yönetmeninden, anlamsız taşra hayatının karanlık ve acı yanına ışık tutup cennet, dünya, yaşam ve ölüm kavramlarıyla oynayan şaşırtıcı bir trajikomedi. Pero, Slovenya'da küçük bir köyde profesyonel bir cenaze vaizidir. Dil yeteneği, her cenazeyi biraz daha özel kılmaya yeterlidir. Evde ise, babasının bitmek bilmeyen intihar teşebbüslerine engel olmakla meşguldür. Bu arada, köyün güzel kızı Renata'nın kalbini kazanmak için elinden geleni yapar. Başına gelen hoş veya nahoş tüm olaylarda, Pero'nun yanında sadık arkadaşı ve hayranı Shooki vardır. Hayattan zevk almayı becerse de, Shooki sık sık ölümünü düşünür ve kendi cenazesini planlar. Hayat dediğimiz bu absürd karmaşada, Pero ve arkadaşlarının biraz sıcaklık ve aşk arayışları sonuç verecek midir acaba?"} +{"text":"Milyarder iş adamı, kahraman ve mucit Tony Stark, bu sefer gücü ondan çok daha fazla, hatta sınırsız bir düşmanla karşı karşıya kalıyor. Üstelik bu düşman, onu çok sinirlendirecek bir hamle yaparak özel hayatını yok ediyor. Stark şimdi bu olayların kaynağını araştıracağı zorlu bir mücadeleye girmeli. Fakat en yakınlarını korumak için zekasının ve cesaretinin yanı sıra içgüdülerine de ihtiyacı var. Stark'ın bu savaşında kafasında dönüp duran soru ise belki de tüm olayların en can alıcı yanı: Adam mıdır kıyafeti kıyafet yapan yoksa kıyafet midir adamı adam yapan? Yarattığı alaycı karakterlerle hayran kitlesini geliştiren Robert Downey Jr.'ı dördüncü kez Tony Stark olarak izleyeceğimiz filmin yönetmenliğini ise Shane Black üstleniyor. Çekimleri Kuzey Carolina eyaletinin Wilmington kentinde gerçekleştirilen filmin senaryosu ise Drew Pearce'e ait. Downey Jr.'a Gwyneth Paltrow, Don Cheadle, Jon Favreau, Ben Kingsley, Guy Pearce, Rebecca Hall, James Badge Dale ve Ashley Hamilton isimleri eşlik ediyor."} +{"text":"Jin imparatorluğu (M. Ö. 679- M. Ö. 403 ) döneminde acımasız komutan Tu An-Ku bir planla imparatoru başbakan Zhao'ya düşman eder ve Zhao'nun tüm ailesini katletmesi için imparatoru ikna eder. Zhao ailesinden ve hizmetkarlarından toplam 300 kişi katledilir. Geriye bir tek Zhao'nun gelini, imparatorun kız kardeşi Prenses Zhuang kalır. Saraya dönmesi emredilen Prenses hamiledir ve bebeğin doğar doğmaz katledileceğini bilmektedir. Bu yüzden Zhao'nun dostu doktor Cheng Ying'den yardım ister. Bebek doğar doğmaz Cheng Ying bebeği saraydan kaçırır. Bunu duyan Tu ülkedeki aynı gün doğan tüm öksüz bebeklerin öldürülmesi emrini verir. Cheng Ying aynı günlerde doğan kendi oğlunu feda ederek, hem Prensesin bebeğini hem de ülkedeki diğer bebeklerin hayatını kurtarır. Hayatta kalan Zhao'nun öksüz bebeği büyüyüp gerçekleri öğrendiğinde ailesininin intikamını almak ister."} +{"text":"Josh Covacs, New York'ta yaşayan ve şehrin en güvenli ve en lüks konutlarından birinin yöneticisidir. 10 yılı aşkındır sürdürdüğü bu görevde uçan kuş bile ondan sorulur. Fakat bu binanın en üst katında büyük bir vurguncu olan borsacı Arthur Shaw yaşamaktadır. Yatırımcılarından 2 milyar dolar çaldıktan sonra yakayı ele veren Shaw bu süper lüks kulede ev hapsindedir ve Arthur'un en büyük mağdurları da parasını ona kaptıran kule çalışanlarıdır! Josh ve ekibi Arthur'dan hem paralarını hem intikamlarını almak için bir plan yaparlar. Büyük bir dolandırıcı olan Slide ı ekibe dahil edip, Arthurun dairesinde saklandığına emin oldukları 'şeyi' çalma hedefindedirler. Soyguncular acemidir, fakat yıllardır korudukları binayı herkesten daha iyi tanımışlardır..."} +{"text":"Gerçeğe Çağrı / Total Recall, Philip K. Dickin We Can Remember It For You Wholesale adlı ünlü kısa hikayesinden ilham alınarak yeniden çekilen, gerçeklik ve hafıza hakkında bir aksiyon, gerilim filmi. Hayallerinizi gerçek hatıralara dönüştürecek Recall şirketine hoşgeldiniz. Bir fabrika işçisi olan Douglas Quaid, çok sevdiği güzel bir karısı olmasına rağmen, sinir bozucu hayatında sahip olabileceği en güzel anıların, süper ajan olduğu bir hayattan gerçek anılara sahip olmak olduğunu düşünmektedir. Ancak, korkunç bir prosedür hatası yüzünden Quaid, aranan bir adam olur ve kendisini, lider Cohaagen, tarafından kontrol edilen, polis güçlerinden kaçarken bulur. Quaid bir isyancı ile birlik olarak, yer altındaki direnişin liderine ulaşmak ve Cohaagenı durdurmak ister. Gerçekle hayal arasındaki çizgi iyice bulanıklaşırken, Quaidin dünyasının kaderi de, kendi gerçek kimliğini, gerçek aşkını ve gerçek kaderini bulmasına bağlıdır. Arnold Schwarzenegger'in oynamış olduğu Gerçeğe Çağrı filminin yeniden çekimidir."} +{"text":"Hırslı banka memuru Frederik Feinermann gayet düzenli bir hayat yaşamaktadır. Fakat tesadüfen başına gelen bir olay düzenini tamamen alt üst eder. Kredisini iptal ettiği bir müşterisi gözleri önünde kendini vurur. Bu olaydan sonra Frederik yavaş yavaş aklını oynatmaya ve uzun zamandır baskı altında tuttuğu karanlık tarafını çıkartmaya başlar; eski çetesiyle takılır, tutkun olduğu rocknroll sahnesine geri döner. Ona ümit veren tek şey beraber yeni bir hayat kurmayı hayal ettiği eski gençlik aşkı Nadinedir. Fakat onu tekrar kazanmak isterken büyük bir hata yapar. Yeteneğini bu ilk filmiyle kanıtlayan yönetmen, şiddeti ve mizahı yerinde olan bu psikolojik dramla Max Ophuls Film Festivalinden ödüllerle döndü."} +{"text":"Geçen yüzyıl boyunca, ABD tarihte eşi görülmemiş şekilde dünyayı askeri üsler ağıyla çevirdi. Bugün, 40 ülkede 700den fazla üs mevcut. Bunlar dünyadaki en kuvvetli güçlerden biri, buna rağmen en az tartışılanlardından da. Neden Almanya, İtalya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler hala yüzlerce ABD askeri üslerine ve binlerce Amerikan askerine ev sahipliği yapıyor? Bu üsler yerel halkları nasıl etkiliyor ve başkan Obamanın bu tartışmalı konudaki tutumu ne? Bu belgesel bu sorular ve diğerlerini seçkin uzmanlar, entelektüeller ve içeriden kimselerin Noam Chomsky, Gore Vidal, Chalmers Johnson ve diğerleri sözleri, ve İtalya, Japonya, Hint Okyanusu ve diğer yerlerdeki ABD üslerinden doğrudan etkilenenlerin şaşırtıcı ve bazen ilham verici hikayeleri aracılığıyla cevaplıyor."} +{"text":"Polytechnique'le dikkatleri üzerine çeken yönetmen Denis Villeneuve, bu sefer yazar Wajdi Mouawad'ın bol ödüllü tiyatro oyunundan sinemaya taşıdığı trajik bir hikaye ile karşımızda. Aile dostları olan bir avukatın çağrısı üzerine annelerinin ölümünün ardından kendilerine yazılmış bir mektupla karşılaşan ikiz kardeşler Jeanne ve Simon, ölen annelerinin son arzusunu yerine getirmek amacıyla Lübnan'a doğru yola çıkarlar. Simon ilk başta isteksiz davransa da bir süre sonra o da kardeşi Jeanne'e katılır... Aradan geçen yıllar, ailenin tarihini karmaşık bir hale getirmişse de, çocuklar bu serüvenin izlerini sürmeye kararlıdırlar. Fakat gün geçtikçe daha fazla deştikleri geçmiş, kardeşleri yürek burkan gerçeklerle yüz yüze getirecektir. Orta Doğu'daki iç savaşın en karanlık dönemine ışık tutan İçimdeki Yangın, En İyi Yabancı Film Oscarı'na da aday gösterilmişti."} +{"text":"Ha-mi ve Chae-yeong birlikte yaşayan kuzenlerdir. Ha-mi bir üniversite öğrencisi, Chae-yeong ise kan gurubunu baz alarak çalışan bir çöpçatan servisi işletmektedir. Ne Ha-mi nin ne de Chae-yeong un hayatında bir erkek yoktur Ha-mi nin karşı cinsten beklentileri çok basit şeylerdir. Sevgi, şevkat, sahiplenilmek, ilgi gibi Fakat kan gurubundan karakter tahlili yapmanın doğruluğuna tüm benliği ile inanan Chae-yeong un beklentileri, kuzeni Ha-mi kadar kadar basit değildir. Chae-yeong un sevgilisi olacak erkeğin öncelikle adam gibi bir kan gurubu olmalıdır. Mesela, B Gurubu ndan olan erkeklerin Chae-yeong ile neredeyse hiç şansları yoktur. Çünkü Chae-yeong, B Gurubu ndan olan erkeklerin bencil, saygısız, ukala, maddiyatçı, güvenilmez. Kısacası asla doğru adam olmadığını düşünmektedir. Fakat Chae-yeong un kabusu, sanki bir yanlışlık olmuş gibi yan odada bitiverir. Ha-mi, büyük bir tesadüfün eseri olarak Young-bin adında zeki, yakışıklı, zevk sahibi bir adamla tanışır. Fakat adam B Gurubu dur ve Chae-yeong un B Gurubu Erkekleri için sıraladığı tüm olumsuzlukları üzerinde barındırmaktadır. Sadece kuzeni Ha-mi bunları göremeyecek kadar kör ya da aşıktır."} +{"text":"Sekiz yıl sonra... Terörist lider Bane, Gotham şehrinin güvenliğini tehlikeye atarken, Batman efsanesini yok etmek için Kedikadın Selina Kyle'dan da yardım almıştır. Christopher Nolan yorumlu Batman efsanesinin sonu gelirken, başrol Bruce Wayne/Batman olarak yine Christian Bale'i, ezeli düşman Bane olarak Tom Hardy'yi, Selina Kyle rol��nde Anne Hathaway'i ve John Blake olarak da Joseph Gordon-Levitt'i seyrediyoruz. Marion Cotillard, Morgan Freeman, Gary Oldman gibi isimler de kadronun ağır topları arasında... Filmin senaryosunu Christopher Nolan ve Jonathan Nolan beraber kaleme alırken, filmin yapım ekibinde üçlemenin ilk iki filminde beraber çalıştığı isimler var. 3D'ye her zaman ihtiyatlı yaklaşan yönetmen Nolan'ın Başlangıç/Inception'da olduğu gibi yine IMAX formatına özel son teknoloji IMAX kameralarla çekilen Kara Şövalye Yükseliyor filminin müzikleri de Oscarlı müzisyen Hans Zimmer'a ait..."} +{"text":"Hitler'in ev yaşamını anlatan ve 30 yıldır gösterimi yasak olan 1973 tarihli 'Swastika' adlı film ABD ve Almanya'da tekrar vizyona giriyor. Filmde Hitler'in sevgilisi Eva Braun tarafından 16 mm kamera ile çekilmiş ve daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış renkli görüntülerin de yer alıyor. Philippe Mora'nın yönettiği ve restore edilen film Swastika Hitler'in insani yüzünü yorumsuz olarak yansıtmaya çalışıyor. Hitler filmde çocuklarla oynarken, misafirlerini ağırlarken ve kahvaltı yaparken görülüyor. 1973 yılında Cannes Film Festivali'nde ilk gösterimini yapan film, o günden beri Almanya'da yasaklı. Yönetmen Mora'nın \"Cannes tarihinin en tartışma yaratan filmi. İnsanların bağırıp kavga ettiği ve birbirlerine sandalyeler fırlattığı tek film\" olarak bahsettiği bu yasaklı yapım, Cannes macerasından sonra Fransa, İngiltere ve ABD'de dağıtımcı bulmayı başarmıştı. Fakat daha sonra gizemli bir şekilde ortadan kalkan film, aradan geçen 30 yılda sadece bazı özel film kulüplerinde ve üniversitelerde gösterildi. Yaklaşık 6 milyon insanın ölümünden bizzat sorumlu olan Nazi lideri Hitler, Nazi döneminde Yahudileri toplama kamplarına hapsederek, çoğunu gaz odalarında öldürüp, fırınlarda yakma emrini vermişti."} +{"text":"Sevgisiz evliliğinin monotonluğundan kaçmaya çalışan Raymond Tale, güzel ve sıkıntılı Carla ile gizli bir ilişki yaşar. Carla, Ray'a kocasının son suçunun gelirini gösterdiği zaman Ray'ın moral limiti test edilmiş olur. Bu onlar için bir şanstır: Parayı alıp kaçmak... Keşke o kadar kolay olabilseydi. Tohum ekilmiştir ve aşkını kaybetmekten korkan Ray, bir plan hazırlar. Profesyonel kundakçı olan Billy'i kiralamak ölümcül bir hataya dönüşür ve plan yanlış gider. Alarm çanları çalar ve şüpheler artar fakat bir mucize eseri sonucunda ortalık sakinleşir. Sonuçta kimse bilmemektedir. Sonra ilk şantaj mektubu ortaya çıkar. Carla'nın kocası ve gizemli yazar, bu sırrı açığa çıkartmakla tehdit ettikçe, çiftin sinirleri daha da gerilir. Şantajcının zaman sınırı yaklaştıkça, Carla ve Raymond aşk için ne kadar ileri gidebileceklerini öğreneceklerdir."} +{"text":"1959 yılında ormanlık bir alanda yıldızları seyreden iki sevgili, uzaydan gelen yaratıklar ile baltalı bir katile kurban gider. Bu olayın 25 yıl sonrasında üniversitedeki bir kulübe üye olmak için verilen görevi yerine getirmek isteyen iki kafadar, geri dönüşü olmayan bir hata ile yaratıkların serbest kalmasına yol açınca eski olaya garip şekilde dahil olan bir dedektif, yarım kalan işi tamamlamak için son kez sahalara döner Buraya kadar her şey normal görünse de işin aslı pek de öyle değildir: Soyadları korku külliyatının önemli yönetmenleriyle aynı olan tuhaf karakterler, intiharın eşiğinde Dirty Harry-Deckard kırması bir dedektif, sülük benzeri yaratıklar; türden türe atlayan görsel tercihler, patlayan beyinler, bolca kan ve bunları birbirine bağlayan absürt mizah anlayışı"} +{"text":"New York şehrinde, 23. caddede park etmiş ve hareket halindeki at arabaları görünür. Bir kaç kişi yoluna karşısına geçer. Yolun tam ortasında bulunan raylardan bir tren geçer. Genç bir bayan, kendisine eşlik eden genç adamla birlikte kaldırımda yavaşça yürümektedir. Genç bayanın eteği, mazgalın üzerinden geçerken ani bir rüzgarla havalanır. Eteğini toparlayan genç bayan yürümeye devam eder. Filmin süresi sadece 1 dakika 17 saniye. Filmin yapımcısı ve dağıtımcısı ünlü mucit ve işadamı Thomas Edison'un şirketi; Edison Manufacturing Company. Ulusal Film Koruma Vakfı tarafından derlenen film, Kongre Kütüphanesi tarafından korunmaktadır. Film, 2004 yılında \"More Treasures from American Film Archives\" adıyla yayınlanan arşivsel nitelikteki dvd setinde yer almıştır. Yoldan yürürken kamerayı görüp yol değiştiren ve bir kenardan kameraya bakan insanlar, çekimlerin yolda yürüyen insanlardan habersizce yapıldığını gösteriyor. Sadece genç kadını ve genç adamı oynayan oyuncuların profesyonel olduğu söylenebilir. Filmin en önemli özelliği; Marilyn Monroe'yu ölümsüzleştiren 1955 yapımı \"The Seven Year Itch\" filminin en hatırlanan sahnesi olan ve defalarca taklit edilmiş mazgal üzerinden geçen kadının eteğinin havalanması sahnesinin kullanıldığı ilk film olması. Sinema tarihiyle ilgilenenlerin arşivlerine katması gereken bir eser."} +{"text":"1884ten 1894e kabaca bir kronolojiyi takiben Norveçli sanatçı Edvard Munchun ekspresyonizme önayak oluşunu; kuzey Avrupanın en çok çamur atılan ve en tartışmalı sanatçısı oluşunu anlatan film, ayrıca Edvard 5 yaşındayken annesinin veremden ölümünü ve 13 yaşına geldiğinde de (kendisinden 1 yaş büyük olan) kız kardeşinin akciğer yetmezliğinden ölümünü geri dönüş sahneleriyle anlatıyor. Film, Munchun Bayan Heiberg ile yaşadığı kısa ilişkisinden, Christianiada anarşist Hans Jeagerın topluluğuna iştirakinden ve daha sonra da Berlinde Strindberge katılmasından kalıcı etkileri keşfetmemizi sağlıyor. Bunların yanında Munchun melankolisi; tuval, karton, kağıt, taş ve ahşap üzerinde çalışma arzusu onun en derin hisleridir. 1974 yılında, Peter Watkins tarafından Norveç Televizyonu için çekilen bu uzun ama büyüleyici biyografi, Çığlıkı çizen adamın profilini çıkarırken drama teknikleriyle belgesel tekniklerini harmanlıyor. Munchun konuşmadığı sahnelerde, İngilizce bir belgesel seslendirmesiyle akademik tonda Avrupa sanat dünyasındaki eğilimler, dünyadaki önemli olaylar bir bağlam içinde inceleniyor. Aynı zamanda dramatik sahneler profesyonel olmayan oyuncular tarafından Norveççe altyazılı olarak ve sık sık tıpkı tablolardaki figürler gibi izleyiciye sabit bir bakış atılarak oynanmıştır. Watkins, değişken ve serbest çağrışımlarla Munchun genç bir ressam olarak yaptığı ailesine dair tüyler ürpertici çalışmalarını, evli bir kadınla yaşadığı kısa ilişkiyi ve annesiyle kız kardeşini tüberkülozdan kaybedişini, onun yaşadığı zamanla geçmişi arasında zikzaklar yaparak sunuyor. Bazen can sıkıcı olsa da film ayrıca, Munchun çalışma sürecini, iki boyutlu çalışan sanatçılar hakkındaki filmlerin çoğunda eksik olan ince bir dokunuşla takdire şayan bir biçimde belgelendirerek sunuyor"} +{"text":"Ağzından sigarasını düşürmeyen ve alaycı özel dedektif Philip Marlowe arkadaşı Terry'yi Meksika sınırına bırakır. Eve dönüşünde iki polis onu Terry'nin eşini öldürmesine yardım ettiği şüphesiyle tutuklar. Serbest bırakıldığında arkadaşının Meksika'da intihar ettiğini öğrenir. Ardından Terry ile aynı bölgede oturan güzel bir kadın alkolik ve biraz da psikolojik sorunları olan kocasını bulması için Marlowe'u tutar. Bunlar yetmezmiş gibi Marty Augustine adında bir gangster Terry'nin intihar etmeden önce kendisine ait 350.000 dolarını, adamımız Marlowe'a verdiğini iddia eder ve parasını hemen ister. Gangsteri evinden çıktıktan sonra takip eden Marlowe bir sonraki durağının kendisini tutan güzel kadın olduğunu görür. Marlowe alaycı ve birazda ukala kişiliğiyle bütün bu olayların arkasındaki sırları ortaya çıkarmaya çalışacaktır."} +{"text":"Kasuga Kyosuke 19 yaşındadır ve Ayukawa Madoka ile birliktedir. Günün birinde arabalara dikkat etmesini söyleyen garip bir telefon alır. Bu uyarıya fazla aldırmayan Kyosuke, karşıdan karşıya geçerken kaza geçirir ve ESP güçleri nedeniyle kendisini 3 yıl gelecekte bulur. Kyosuke, gelecekte profesyonel bir fotoğrafçı olduğunu öğrenir. Ancak, 22 yaşındaki Kyosuke Bosna'da kaybolmuştur ve öldüğüne inanılmaktadır. Madoka ise gelecekte Kyosuke'nin yokluğu nedeni ile sessizliğe boğulmuş ünlü bir bestecidir. Kyosuke, olayların bu derece karmaşık bir hal aldığınu düşünürken durum Amerika'dan yeni dönmüş olan Hiyama Hikaru ile karşılaşınca daha da ilginç bir hal alır. Ünlü bir dansçı olan Hikaru'nun Kyosuke'ye olan hisleri görünüşe göre hiç değişmemiştir. Bu tesadüfi karşılaşmanın ardından Kyosuke, kendisini bir kez daha Madoka ve Hikaru ile birlikte bulur. Ancak, durum kritiktir. Kyosuke'nin bir an önce 22 yaşındaki Kyosuke'yi bulması ve 3 yıl öncesine dönerek zamanda meydana gelen bu kırılmayı onarması gerekmektedir. Kyosuke'nin geleceğe yapmış olduğu yolculuk, üçlüyü geçmişteki güzel anılarına da taşıyacaktır."} +{"text":"Genç adam bir anda her şeyi geride bırakmaya ve dünyaya açılmak ve bir yerlerde kendisini beklediğini düşündüğü kolay ve güzel bir yaşamı bulmak için yürüyerek Polonyayı geçmeye karar verir. Ama son adımını atmasına engel olan bir şey vardır. Karar anını ertelemek için elinden gelen her şeyi yapar. Bir gece yoluna devam ederken bir kızla karşılaşır ve hiç beklenmedik bir anda ona kendisi hakkındaki gerçeği anlatır. Karşılaşmalarının bir rastlantı olduğunu ikisi de bilir, bu sonu olmayan gelip geçici bir serüvendir. Bu nedenle en başından ayrılıktan başka bir şey beklememeleri gerekmektedir. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarlar, birbirlerinden çok hoşlandıkları bellidir, ama aşk hakkında söyleyebildikleri tek şey şudur: Ne yazık, aşka ayıracak zamanımız olmayacak!"} +{"text":"'Sozopolis', Yunancada 'kurtuluş şehri' anlamına gelir. Doğrudan belirtilmese de, kurtuluş bu hikayede ana motiftir. Yaşı ilerlemekte olan bir adam, aklında hatıraları, yanında on şişe votkayla Sozopol'a geri döner. Hayatı boyunca kaçtığı soruları artık yanıtlamak zorundadır. Chavo, hayatında neyi yanlış yaptığını, herkesin hayatında ne yanlış yaptığını ve en sonunda da neden çöl gibi bir dünyada yaşamakta olduğumuzu anlamak için cehennemin on çemberine içine dalarmış gibi anılarının ve on şişe votkanın içine dalmak zorundadır. Bu macerada ona bu dünyadan olmayan, daha çok Virgil'e benzeyen 'Freak' isimli bir yaratık eşlik eder. Freak, Chavo ve hayatının aşkı Neva hakkında her şeyi bilmektedir. Chavo'nun arkadaşlarına ve Montreal'de yaşayan Neva'ya esrarengiz e-postalar gönderir. Onları Sozopol'a, tehlikede olan arkadaşlarına yardım etmeye gelmeleri için ikna etmeye çalışmaktadır."} +{"text":"Çehovun en sevilen, en hüzünlü öykülerinden birini işleyen bu tatil aşkı filminde Moskova bankerlerinden Dmitri Gurov, 1900lerin başında Yaltada, genç ve güzel bir kadın olan Annayı köpeğini dolaştırırken görüyor. Ortaya çıkıyor ki ikisinin de evlilikleri sorunlu, ama hassas bir kontrol altında tuttukları dünyalarını alt üst edebilecek bir maceraya atılmak konusunda ikisi de isteksiz. Yaz tatili sona erince ikisi de evlerine dönüyor, ama sonra Dmitrinin karşısına, Annanın yaşadığı şehre gitme fırsatı çıkıyor. Yaşadıkları şey geçici bir heves miydi, yoksa dolu dolu bir yaşam sürmek için bir fırsat mı? Khefitz hem zengin bir dönem portresi, hem de ertelenmiş tutkuya dair parlak bir inceleme ortaya koyuyor, bahtsız çiftini karmaşık ve canlı karakterler haline getirmekle kalmıyor, söz konusu dönemi temsil etmelerini de sağlıyor."} +{"text":"Kira Muratova, etkileyici ilk filminde taşradaki bir Sovyet kasabasında yerel konut ofisi müdürü Valentinayı oynuyor. Araştırma gezileri sırasında zaman zaman kasabaya yolu düşen serbest ruhlu Maximle Valentinanın bir süredir devam eden bir ilişkisi var. Valentina, köylü kızı Nadyayı hizmetçi olarak işe alıyor, ama onun da bir gezi sırasında Maximle ilişkiye girmiş olduğunu bilmiyor. Bu karakterlerin yaşamları, anıları ve arzuları Muratovanın incelikli ve karmaşık montajıyla bir araya örülüyor, geriye dönüşlerle iki kadının da Maximi nasıl idealize ettiği gösteriliyor Maximi, o dönemde Rus Bob Dylanı olarak görülen ve ilahi benzeri yeraltı şarkıları söyleyen Vladimir Vysotsky canlandırıyor. Glasnost dönemine dek yasaklanan ve rafa kaldırılan film, günlük Sovyet yaşamına yönelttiği korkusuz bakış ve serbest ahlak yaklaşımıyla sansür yetkililerini çok rahatsız etmişti. Muratova bu filmde korkunç konutları, kamu tesislerinin yokluğunu, şanslarını şehirde denemek için kırsalı terk etmiş genç işçilerin büyüyen umarsızlığını kararlı bir biçimde yansıtıyor."} +{"text":"Ran annesinin öldüğüne dair bir kabus görür. Kendisini, annesini ve babasını ilgilendiren 10 yıl önceki kazada gerçekten ne olduğunu hatırlamaya başlar. Bu arada insanlar belirli bir suçlu tarafından yaralanmaya başlamıştır. Conan tüm bu insanların bir şekilde Mouri ile bağlantısı olduğunu keşfeder. Hepsinin isminde iskambil kartlarına denk gelen numaralar vardır ve papazdan asa kadar sırayla hedef alınmaktadırlar. Çok zaman geçmeden polis, hapisten yeni çıkan ve Mouri'den intikam almak isteyen tehlikeli kart oyuncusunun tüm bu olanların arkasında olduğunu anlar. Fakat yaralamalar cinayete dönüştükçe olay bir sonraki kurbanın kim olduğunu tahmin etme yarışına dönüşür. Conan 10 yıl önceki kazayı öğrenirken gerçeğin tamamen farklı bir şey olduğunu anlamaya başlayacaktır."} +{"text":"Amerikada bir banliyöde gulyabani, iblisler ve eli baltalı katillerin cirit attığı bir Halloween gecesi temasını ele alan 10 öyküden oluşan bir film. Filmde yer alan kısa öyküler : - TRICK Yönetmen Adam Gierasch - BAD SEED Yönetmen Neil Marshall - GRIMM GRINNING GHOST Yönetmen Axelle Carolyn - THE WEAK AND THE WICKED Yönetmen Paul Solet - FRIDAY THE 31st Yönetmen Mike Mendez - THE RANSOM OF RUSTY REX Yönetmen Ryan Schifrin - THIS MEANS WAR Yönetmenler Andrew Kasch ve John Skipp - THE NIGHT BILLY RAISED HELL Yönetmen Darren Lynn Bousman - SWEET TOOTH Yönetmen Dave Parker - DING DONG Yönetmen Lucky McKee"} +{"text":"Dünyanın kadim zamanlarında sadece Doğa Ana vardı. Doğa Ana daha sonra insanları, onların korkusuz ve güçlü olmaları için iblisleri ve insanları iblislerden korumaları içinse gardiyanları yarattı. 2089 yılında Neo-shinjukuda eski zamanlarda iblislerin lideri olan Takamiyanın tekrar ortaya çıkmasıyla, iblislerde insanoğlu için yeniden bir tehdit oluşturmaya başladı. Dünyayı kontrolü altına almak isteyen Takamiya bu kez insanları iblise dönüştüren uyuşturucu ilaçlardan faydalanmaktaydı. Nişanlısıda bu canavarlardan birine dönüşen Shizuka adlı bir kadının yolu Tenku ile kesişir. Tenku çaresiz olan Shizukayı, patronu Shijo Tsunamiye götürür. Kadim zamanlardan kalma bir gardiyan olan Tsunami, sadece Takamiya ve iblisleriyle değil, aynı zamanda Onun adına çalışan diğer iki gardiyanla da mücadele etmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Mahmut ve Emrah, İstanbul'daki öğrencilik hayatı yaşayan iki yakın arkadaştır. Mahmut bir gün sevgilisi Kezban'ı kaçırmaya karar verir çünkü Kezban'ın abisi Kürşat ilişkilerine onay vermemektedir. Emrah ailesinin Mersin'deki yazlığını ayarlar ve sevgilisi Yaprak'ı da yanına alır. Hep beraber Şahin marka modifiyeli arabalarıyla Mersin'e kaçarlar. Yazlıkta eğlenceli zaman geçiren gençlerin eğlencesi uzun sürmez. Mahmut ve Emrah bir sabah sitenin sahilinde uyanırlar. Kızlar kaçırılmıştır. İki arkadaş kızların izini sürmeye başlar ve Adana'ya ulaşırlar. Adanalı Serkan'ın da ekibe dahil olmasıyla kızları kurtarmak için bir plan yapılır: Adana'nın farklı yerlerinden toplayacakları \"özel\" insanlardan oluşan bir ekip kurarak kızları tekrar kaçırmak! \"Usta\" bir şoför, \"yetenekli\" bir hacker, \"çevik\" bir karateci ve \"silahlı\" bir adam bulunur. \"Kusursuz\" bir plan, \"uzman\" bir ekip ve son dakika sürprizleri ile aksiyon ve komedi dolu bir maceraya atılırlar."} +{"text":"Geçimini hurdacılıkla sağlayan ve fakir bir ailenin kızı olan Hediye, ilçe kaymakamının ona sunduğu imkanlarla okuyup başarılı bir öğretmen olur. Hediye İçine kapanık ve travmaları olan bir kadındır. Öğrencilerinden 9 yaşlarındaki Kader'in rahatsızlanması sonucu onu hastaneye kaldırmak zorunda kalır ve Kader'in kanser olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Yapılan tetkiklerden sonra Kader'in iyileşebilmesi için tek çare ilik naklidir ve uygun donörün Hediye olduğu ortaya çıkar. Hediye gönüllü olarak donör olmayı kabul eder ama hayat bu ya; Hediye'nin hayatı aldığı bu kararla ikinci kez alt üst olur. Çünkü Kader, Hediye daha çocukken ona tecavüz eden Can'ın kızıdır. Hediye hayatının ikilemini yaşarken bir karar vermek zorun kalır. Ya kurban edildiği geçmişini bir kenara bırakacak ya da masum bir çocuğu kendi geçmişine kurban verecektir."} +{"text":"9 Kasım 1989: Berlinde Bornholmer Strasse sınır kapısındaki askerler televizyonda naklen yayınlanan bir basın duyurusunda söylenenlere inanamazlar. Bildiride iktidar partisi SEDnin Merkez Komitesi üyelerinden Günter Schabowski, tüm Demokratik Almanya Cumhuriyeti vatandaşlarının Batı ülkelerine özel seyahat yapma başvurusunda bulunabileceklerini söylemektedir. İnsanlar ilk anın coşkusu içinde seyahat edebilmek için pasaport ve vize gerektiğini akıllarına getirmeden sınır kapılarına akın ederler. Sınır kapısında görevli Yarbay Schaefer ve emrindeki askerler, o gece başlarına geleceklerin henüz farkında değildirler. Gecenin sonunda, sınır artık tamamen açılır ve bu Demokratik Almanya Cumhuriyeti için sonun başlangıcıdır. Bornholmer Strasse aslında kahraman falan olmak istemeyen, çaresizliğin sınırlarında dolaşan kahramanlar üzerine ironik, ama aynı zamanda da izleyiciyi duygulandıran bir komedi."} +{"text":"Brezilya'nın güneyinde genç bir adam, bir fabrika işçisinin günlüğünü bulunca zorluk ve güzelliğin içiçe yaşandığı bir hayatın penceresi açılır. Brezilya'nın güneyindeki Minas Gerais eyaletinde bir genç, kaza geçirmiş olan bir fabrika işçisinin günlüğünü bulur. Cristiano'nın hikayesine bu günlükle başlarız. Cristiano, western filmlerinde izlediğimiz evsiz barksız kovboyları biraz andırıyor; Brezilya'nın bir kasabasından ötekine, birkaç kuruş kazanabileceği işlerin peşinden sürüklenir. Kasabadan kasabaya, bulduğu işe uyum sağlayarak günlerini geçirir. Onun için hayat çoğunlukla zor ve yorucu, fakat film, gerçekleri asla es geçmeden- aralarda yaşanan küçük, ışıltılı ve insanlık dolu anlarla ilgili: Akşam arkadaşlarla paylaşılan şarkılar, beklenmedik karşılaşmaların samimiyeti, yoğun bir aşk. Film, sıradan gibi görünen bir adamın hayatını ve sevdiklerini anlatırken, satır aralarında modernleşme ve eşitsizliğe dair anlamlı bir sosyo-politik yorum, epik bir bakış açısı getiriyor. Empatisiyle izleyiciye derinden dokunan, ama asla melodrama düşmeyen film; her detayıyla kendine özgü bir hikaye anlatırken temalarıyla zaman ve mekanın ötesinde bir evrenselliğe uzanıyor."} +{"text":"Film, büyük bir kaosun ortasında gençlik aşkı ile yeniden bir araya gelmeye çalışan genç bir adamın hikayesini konu ediyor. İnsanlık tehlike altındadır. Kaos, yıkım ve ölümün hüküm sürdüğü dünyada insanların tek amacı hayatta kalmayı başarmaktır. Genç bir adam olan Alex, tam da bu kargaşa içerisinde geçmişinden gelen bir hayaletle karşılaşır. Alex, henüz 12 yaşındayken babasının baskısı ile ayrılmak zorunda kaldığı ve o günden beri kalbinden söküp atamadığı gençlik aşkı Anna ile karşı karşıyadır. Hayatının aşkını bir kez daha kaybetmek istemeyen Alex, hayatını kaybetmek pahasına zorlu bir mücadeleye girişir. Genç adam, geçmişteki pişmanlıklarını telafi edip Anna ile yeniden bir araya gelebilecek midir?"} +{"text":"Celal ve Buğra aynı evi paylaşan iki yakın arkadaştır. Bir sabah yeni taşındıkları evde hiç beklemedikleri şekilde Komiser Baran ve ekibi tarafından uykularının en derin noktasından alınıp şüphelisi oldukları bir soruşturmanın ortasına yerleştirilirler. Yapılan ihbar ve savcının emriyle geldiği evde olayı aydınlatmak için Komiser Baran ve ekibi dikkatlerini garip ve tekinsiz buldukları bu ikiliye yöneltmiştir. Mahkeme emrini evin kedisinin izin verdiği ölçüde uygulayan emniyet güçleri delil olabilecek herhangi bir şey bulabilmek için evi didik didik ararken Baran da sorularıyla bu ikiliyi ölçmeye çalışır. Celal her ne kadar çenesi düşük ve sorularla Baranı bunaltırken, Buğra az konuşan ve ağırkanlı tavırları nedeniyle şüphe uyandırıcıdır. Baran bu ikilinin tekinsiz görünüşlerinin altında yatanı öğrenmeye çalışır. Baran evin dekorasyonunu dikkatle inceler. İlk kez böyle bir hücre baskınıyla karşılaşan komiser yarı modern, yarı dönem döşenmiş bu hücre karşısında şaşkındır. Olaya görevi gereği dahil olan apartman yöneticisi Arslan Bey ise yeni taşınan komşularını hiç tanımadığı gerçeğiyle yüzleşirken kapı komşularının iddialar karşısındaki soğukkanlı duruşlarına da anlam veremez. Arama süresince şüphelere yenileri eklenirken Komiser Baran ve ikili arasındaki diyalog da boyut değiştirir."} +{"text":"Şugar Çark, Madridde geçen dört kurmaca bölümden oluşan konum tabanlı bir mobil internet dizisi. Madridde 1980li yıllarda ortaya çıkan karşıkültürel hareketi La Movida Madrilenanın hüküm sürdüğü günlerde, Harikalar diye de bilinen Malasana Mahallesinden esinlenerek adı konmuş Şugar Çark; sığınmacıları, göçmenleri, işlevsel çeşitliliği, transfeministayı, transfeminizmi, açık aileyi, tersyüz eden annelikleri, sürdürülebilir yaşamı bir anaakım dışı yeni kuir nesli irdelemek üzere tüm şugarlıkları Malasanadan çıkarıp önümüze diziyor. Şugar Çark, gps yardımıyla yürütülen şehir çarklarıyla Madridin çeperine taşan homofobik ve transfobik alanların izini sürüyor. İz sürme sırasında Şugar Çarkın fantezi filmvari bölümleri, günümüz halkının amansız bir başkaldırı, iç gıdıklayıcı bir şehvet ve coşkulu bir tutkuyla sergilediği direnişin hikayelerini anlatıyor."} +{"text":"Ünlü Yazar Hakkında Yapılan Bu İlk Film, Angelou'nun Dansçılığı Ve Şarkıcılığı Gibi Az Bilinen Yönlerinden Politik Aktivizmi Ve Yazarlığına Uzanan Ve Dolu Dolu Geçmiş Bir Hayata İçeriden Bakan Büyüleyici Bir Portre. İlham Almamak Mümkün Değil. Maya Angelou ve Yine de Ayağa Kalkarım, eşi benzeri olmayan Maya Angelou hakkında yapılmış ilk film. Dolu dolu yaşanmış 86 yılın hakkını veren film, Angelou'nun hayatının az bilinen yönlerini de aktarıyor. Onu sadece bir yazar olarak tanıyanlar, Angelou'nun şarkıcılık yaptığı, filmlerde rol aldığı dönemlerden görüntüleri görünce şaşıracaklar. Angelou, şarkıcı, dansçı, aktivist, şair ve yazar olarak farklı nesillerden pek çok insana ilham verdi. Filmde, daha önce ortaya çıkmamış fotoğraflar ve videolar Angelou'nun sözleriyle iç içe geçiyor. Büyük Buhran döneminde Güney'de geçen çocukluğu, Malcom X'le Gana'da yaptığı çalışmalar, Bill Clinton ABD Başkanı seçildiğinde okuduğu şiir, Amerika tarihinin kimi önemli dönemeçleriyle Angelou'nun hayatının belli anlarının nasıl kesiştiğini ortaya seriyor. 2016'da Sundance Film Festivali'nde prömiyeri yapılan film, gerçek bir ikonu beyazperdeye başarıyla taşıyor."} +{"text":"Tuhaf konuları deşmesiyle bilinen Louis Theroux merkezi Los Angeles'ta olan, ünlü üyeleri ve gizliliğiyle nam salan Scientology tarikatının içyüzünü araştırırken, ancak Hollywood'da olur diyeceğiniz türden inanılmaz bir hikaye çıkıyor ortaya. Tuhaf konuların ustası araştırmacı belgeselci Louis Theroux, yeni belgeseli için Scientology tarikatı hakkında bilgi toplamak üzere Los Angeles'a gidiyor. Bu tür inanışlarla ve açıklanamaz görünen her tür insan davranışıyla uzun yıllardır ilgili olan Theroux, tarikatın merkez binasından çekim izni alamayınca başka bir yöntemde karar kılıyor. Yanına bazı eski Scientology üyelerini de alıyor ve ilanla oyuncu arıyor. Oyuncular, eski üyelerin yaşandığını iddia ettikleri bazı sahneleri yeniden canlandırıyorlar. Doğaçlama usulü çekilen sahneler Scientology'nin eski önde geleni Marty Rathbun tarafından gerçekçiliği açısından denetleniyor. Bu arada işler tuhaflaşıyor, Scientology tarikatının da Theroux hakkında film çekmeye başladığı ortaya çıkıyor! Theroux'nun ilham veren ustalığı şurada yatıyor: iktidarın insanlar üzerindeki kullanımı ve inanç hakkında size zihin egzersizleri yaptıran film, aynı zamanda bolca güldürebiliyor, izleyiciyi sürüklemeyi başarırken empatiyi de hiç elden bırakmıy"} +{"text":"Kimin Ülkesi? genç bir Mısırlı yönetmenin kendi ülkesinin yitişine dair anlattığı kişisel ve kalbi kırık bir hikaye. Tahrir Meydanı'nın hemen ardından başlayan hikaye, ilerledikçe katmanlaşıyor. Hemen devrimin ardından gelen acı yüklü zamanları, rejimin polisi olarak çalışmış birinin rehberliğinde takip ediyoruz. İktidarların el değiştirmesiyle statüsü ve anlatımı devamlı değişen bu adamın rehberliğinde Mübarek'in düşüşüne, Mursi ve Müslüman Kardeşler'in yükselişine, Abdülfettah el-Sisi'nin iktidarına tanık oluyoruz. Kimin Ülkesi? izleyiciyi her daim kuşkuda bırakıyor; her ne kadar anlattıkları kaba ve acı veren bir gerçekliği açık ediyor olsa da; öznemizin siyaseti de niyeti de samimi değil. Bu his, belgeselin en güçlü yanlarından biri: Tıpkı yönetmen ve yaşam alanlarını kaybetmiş milyonlar gibi, gerçeğin ve geleceğin ne olabileceğine dair sıkıntılı bir arayış peşimizi bırakmıyor."} +{"text":"Film kocası ile cinsel açıdan mutsuz olan Barbara Scott ve oğlu arasındaki ensest ilişkiyi anlatır. Barbara, kocası tarafından terkedildikten sonra oğluyla yalnız yaşamaya başlar. Bu arada yakın arkadaşı Gina ona bir iş ve yeni erkek arkadaşlar bulmak istemektedir. Çekingen bir kadın olan Barbara bu baskılara dayanamayıp bir kaç deneme yapar ama başarısız olur. Bu arada gittiği bir partide gördüğü grup seks hadisesini aklından çıkaramaz. Uzun süredir seksten uzak kalan Barbara, oğlu Paul ile evde yalnız kaldığı bir gece kendini kaybeder ve oğluyla ensest ilişkiye girer. Barbara ve Paul için bundan sonra ki hayatları çok daha karmaşık ve içinden çıkılamaz bir hal alacaktır. 1972 yapımı Deep Throat 'tan sonra en ses getiren porno filmlerden biri Taboo. Adında anlaşılacağı üzere toplum tarafından reddedilen ve yasaklı bir aşk yaşayan anne-oğul hikayesi. Yayımlandığında çok sert tepkiler görmesine karşın pek çok devam filmi çekildi."} +{"text":"Dünya'da yaşanan bir kıyamet sonrasında, yeryüzünün yörüngesinde bulunan DEVA adındaki bir uzay istayonunda, matrix vari bilgisayar sisteminde büyüyen 20 yaşındaki Angela'nın hikayesini ele alır. Harabeye dönmüş Dünyadan bir siber suçlu, DEVA'nın sistemini kırdıktan sonra, Angela bu siber suçluyu bulup, durdurmak için Dünyaya gönderilmekle görevlendirilir. Bunu yapabilmek için bir klon beden ve mecha verilerek Dünya ajanı olan Dingo ile buluşması için transfer edilir. Sudan çıkmış balık misali kendisini yabancı topraklarda bulan Angela, ayrıca daha önce hiç tecrübe etmediği gerçek bir bedene hapsolmuştur. Dijitaline nazaran bu beden, yemeğe ve dinlenmeye ihtiyacı vardır. Dingo ve Angela, harabeye dönmüş Dünya'da, gizemli siber suçlunun kimliğini ve amacını birlikte keşfetmeye çalışırlar."} +{"text":"Bir banliyö, yavaş yavaş gelişerek, sonunda kaçınılmaz olana, bir sinema kompleksindeki katliama varan olaylara tanık olur. Gün doğumundan gece yarısına bir günlük bir zaman diliminde -aralarında saldırganın da yer aldığı- birbirinden habersiz 6 kişiyi Amerikanın yeni kabusunu yaşarken izliyoruz. Sutton, hayatını kaybedenleri ve o hayatlara son veren kişiyi ele alışındaki izlenimci ve insani tamamen içine çeken yaklaşımıyla harap olmuş kolektif ruh halimizin akıldan çıkmayan bir portresini sunuyor. Gus van Santın filmi Filden ilham alan ve baştan sona bir dehşet hissinin hakim olduğu film, ustalıkla kurulmuş anlatımı bilgece bir yaklaşımla herhangi bir çözüm önermekten kaçınıyor. Ama bütün işaretler orada gözümüzün önünde duruyor."} +{"text":"Bükreşin kenar mahallelerinde geçen Bir Mahalle Hikayesi, birçok yönüyle hem tabuları yıkan hem de sınırları aşan, alışılmadık bir aşk hikayesi anlatıyor. Kırklı yaşlarındaki utangaç antropolog Adi, manele müziğini incelemek üzere taşındığı kötü ünlü Ferentari semtinde eski suçlu Alberto ile tanışır. Akıllarında yokken gizli bir ilişki yaşamaya başlayan ikili, fakirliğin kıskacına düşünce birbirlerinden çok farklı güç ve baskınlık mekanizmalarını işletmeye başlar. Biri ümitsiz biri hürriyetsiz kalmış iki çok farklı sınıftan adam için yaşam koşullarının hem ekonomik hem de toplumsal açıdan zorlayıcı olduğu Roman gettosu Ferentaride huzura kaçış yolları hep kapalıdır. Bir Mahalle Hikayesi, Radu Judenin Yaralı Kalpler filminde rol alan Sırbistan doğumlu Bosnalı yönetmen Ivana Mladenovicin ilk uzun metrajlı kurmaca filmi."} +{"text":"Film ailesini kurtarmak için zorlu bir mücadele vermek zorunda kalan küçük bir kızın hikayesini konu ediyor. Mia, küçük sevimli bir kızdır. Yaklaşık bir yıl önce ailesi gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuş ve o günden beri kimse onlardan bir haber alamamıştır. Ailesinin yokluğuna üzülen küçük kız, ailesinin ortaya çıkacağına olan umudunu yitirmez. Ailesine kavuşacağına inanan ve o günün gelmesini dört gözle bekler. Mia, bir gün dedesi ile birlikte Centopia Efsaneleri adlı bir kitabı bakarken, kitabın içinden küçük bir kağıt düşer. Kağıdı incelemeye başlayan küçük kız, kağıtta üç sihirli bir taşın varlığından bahsedildiğini görür. Yazılanlara göre bu sihirli taşa sahip olan kişi sonsuz bir güce kavuşacaktır. Mia, okudukları karşısında şok olur çünkü kağıtta bahsedilen taşlardan bir tanesi, babasının kendisine armağan ettiği taştır. Diğer iki taşın da anne ve babasında olduğunu düşünen Mia, onların gizemli kayboluşunun nedeninin bu taşlar olabileceğini fark eder. Küçük kız vakit kaybetmeden ailesini kurtarmak için Centopia'ya gider. Burada bilemediği bambaşka bir dünya ile karşılaşan Mia, ailesini kurtarmak için Toxor adında kötü niyetli bir kurbağa ile savaşmak zorunda kalır."} +{"text":"'Korku insanın ruhunu kemirir' diyor Ira Sachs, otobiyografik olduğunu söylediği ve samimiyetiyle öne çıkan filminden söz ederken. Jacques Nolot'nun Unutmadan Önce (2007, ! f2012) adlı filminden esinlenen Işık Açık Kalsın, iki erkeğin ilişkisine odaklanıyor. Yıl 1997 ve New York yoğun bir değişim geçirmekte. Belgesel yönetmeni Erik ile yayıncılık sektöründe çalışan gizli gey avukat Paul tanışırlar. Cinsel gerilimi yüksek bir karşılaşma olarak yaşanan bu tanışma hızla bir ilişkiye dönüşür ve ikili kısa sürede hayatlarını birleştirmeye karar verir. Öte yandan, ikisi de ayrı ayrı kendi takıntı ve bağımlılıklarıyla uğraşmaya devam etmektedir. Işık Açık Kalsın, günümüzde ilişkilerin nasıl yaşandığına dürüst bir bakış atan, cinsellik, dostluk ve aşk üzerine bir film."} +{"text":"Gençlerin vaktini dış dünya yerine daha çok ekranlar karşısında geçirdiği bir çağda, Yeniden Oyna sanal ve gerçek hayat arasında değişmekte olan dengeyi gözler önüne seriyor. Sürükleyici ve mizahi belgesel, günlerinin beş ila on beş saatini ekranlar önünde geçiren sıradan Amerikan çocuğu altı genci, izliyor. Yeniden Oyna bu gençlerin fişlerini prizden çekiyor ve onları hayatlarının elektriğin, cep telefonu kapsama alanının, sanal gerçekliğin yer almadığı - ilk vahşi doğa maceralarına götürüyor. Gazeteci Richard Louv, sosyolog Juliet Schor, çevreci yazar Bill McKibben, eğitimci Diane Levin ve Nancy Calsson-Paige, nörolog Gary Small, doğal yaşam savunucusu Charles Jordan ve genetik uzmanı David Suzukinin de aralarında bulunduğu uzmanlar ordusunun ve gençlerin dile getirdikleri aracılığıyla, Yeniden Oyna doğadan kopuk bir gençlik döneminin sonuçlarını araştırıyor ve sürdürülebilir bir gelecek için harekete geçilmesi gerektiğinin altını çiziyor."} +{"text":"Julian, şiddete meyilli bir gençtir ve Solis isimli bir lider tarafından yönetilen bir neo-nazi çetesinin üyesidir. Julian'ın tek amacı aile desteğinden ve sevgisinden mahrum kaldığı bu hayatta bir şekilde bir kurtuluş yolu bulabilmektir. Değer verdiği tek kişi ise en yakın arkadaşı Luis'tir. Julian civardaki bir spor salonunda Carlomonte isimli bir eğitmenden boks dersleri almaya başlar. İçindeki öfkeyi bu şekillerde dışarı vurmaya çalışan genç adamın dönüşümü Alyssa isimli bir genç kızla tanışmasıyla olur. Geçmişi acılarla dolu Alyssa ve Julian birbirlerine aşık olurlar. Genç adam yeni bir hayat kurmak için aktif olarak çalıştığı grubunu bırakmaya karar verir, fakat Luis bu kararına karşı çıkar. İki aşık için işler zannettiklerinden daha zor olacaktır."} +{"text":"Birbirine sevdalı iki üniversite öğrencisi kendilerini birden patlayan bir fırtınanın ortasında bulur. Sınav sorularına hile karışmıştır, büyük kitle gösterileri başlar, iki sevgili de siyasal eylemlere karışınca hapishaneye düşer. Bu olaylar birbirine tamamen zıt olan ailelerini karşı karşıya getirir. Ailelerden biri siyasal iktidar doruğuna yakındır, öbürü ise kırsal bölgenin eski mistik gelenekleri sürdürenlerin temsilcisi olarak belirir. Bu film, Batı Afrika sinema tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Özellikle ataların ruhlarıyla olan ilişkisini gösteren bir köy sahnesi, filmi gerçekçi toplumsal sinemacılıktan Afrika geleneksel kültürüne yönelen yeni bir sinema sanatına geçişin işaretini yapar. Ama filmin bugün bize hala çekici gelmesinin nedeni şüphesiz ki kusursuz sinematografisi ve kentle tabiat, yenilikle geleneksellik arasındaki kutuplaşmaları perdeye getirirken ulaştığı görkemli görselliktir."} +{"text":"Birbiriyle düşman taraflar arasında şekillenen bir aşk ve onur hikayesini anlatan Emperor gerçek olaylara dayanmakta ve savaş sonrası Japonyanın gölgelerinde barışı sağlamak için atılan cesur ve gizli adımları konu alıyor. Matthew Fox, Tommy Lee Jones ve Eriko Hatsune ile İmparator Hirohitonun 2. Dünya Savaşı kuşatmasından günler sonra gerçekleşen Amerikanın Japon işgalini hayata geçiriyor. Komutan Douglas MacArthur beklenmedik bir şekilde yabancı bir ülkede fiili hükümdar olunca, herkesin aklını kurcalayan soruya çözüm bulması için Japon kültürü uzmanı Komutan Bonner Fellersı atar. Soru şudur: Halkı tarafından çok sevilen ancak savaş suçlusu olan Japon İmparatoru cezalandırılmalı mıdır? Görevinin getirdiği siyasi entrikalar ile kendisini Japonyaya çeken gizemli bir öğretmeni arayışı arasında kalan Fellerın emin olduğu tek şey oynanacak oyunların iki ülkenin tarihini sonsuza dek değiştireceğidir."} +{"text":"\"Passion: 1. Sürekli cezalandırcı acı, işkence, vb. bugün yalnız İsa'nın Son Yemekle ölümü arasındaki acılarını, çarmıhta çektiklerini anlatmak için kullanılıyor. 2. İncil'in İsa'nın çektiklerini anlatan bölümü. 3. Dış güçler tarafından etkilenme durumu ya da kapasitesi. 4. Duygu, coşku, korku, aşk, nefret gibi insanda doğal olarak bulunan duygulardan her biri. 5. Kuvvetli ya da can yakıcı duygu, coşkusal dalgalanma. 6 a. Tutku, ihtiras, öfke, hiddet. b. Karşı cinse duyulan ateşli bir duygu, tutku.\" Bir kadın, biri genç, biri yaşlı iki adam. Dökülen bir kamyonet, hiç müşterisi olmayan bir atölye, yarı aydınlık bir ev, yağmur, yerde su birikintileri ve çamur. Bir de, bütün bu karanlık-kurşuni ortama uymayan, önüne geçilmez bir tutku. Bu çorak toprakta örtbas edilme çabasına karşı alttan alta yanan, kıstırılmış bir tutku. Sonra da bu yakıcı tutkunun bir sonucu olarak adaletin koridorlarında aynı kapalı, boğucu havanın sürüp gitmesi. Hiçbir edimin cezasız kalmaması için didinen, ruhsuz, duygusuz, acımasız bir yüz: savcı. Karşısında da yasal boşlukları çok iyi kullanan, çıkarlarına düşkün bir avukat. Bütün bunların ortasında neredn çıktığı, ne işe yaradığı aydınlık bir adacık: Tanrının bağışlayıcılığının sonsuz olduğu, sevginin her şeyin üstesinden geleceği üstüne söylev çeken bir rahip. Bir iki ışık kaynağının yarı aydınlattığı, alan derinliği olan, enfes siyah-beyaz fotoğraflar, filmin boğucu havasını yaratan ögelerden biri. Öteki de eylemin bir türlü gelişmediği, geçen sürenin elle tutulacak kadar somutlaştığı çok uzun çekimler. Oyuncuların, özellikle Ildiko Bansagi'nin oyunuı da filmin bastırılmış kapalı havasına çok iyi uyuyor."} +{"text":"---spoiler--- Kaptan Robert Falcon Scottın Güney Kutbu seferindeki ekibe bir kameramanı dahil etmesi o zaman için verilen harika bir kararmış. Kaptanın ileri görüşüyle Pontingin süper yeteneği sayesinde bir asırlık bu trajik araştırmanın National Film Archive tarafından kurtarılan olağanüstü belgeselini izleme şansına erişiyoruz. Ponting Terra Nova üzerinde gidilen Antartika serüvenini, kamp hayatını, bölgenin foklar, katil balinalar ve penguenlerden oluşan vahşi yaşamını, tabiatı ve buz biçimlerini kamerasına almış. Yine de en değerli sahneler, kutba yapacakları sefere mutlu mesut hazırlanan erkeklerin buz tutmuş arazideki üç aylık serüvenleri boyunca çadırlarında nasıl yemek yapıp uyuduklarına ait görüntüler. Kutba doğru uzun sefer başladığında Ponting gruptan ayrılıp filmini de yanına almış. Scott ve grubunun iki yıl sonra gelen ölüm haberi filmi bir röportaj olmaktan çıkarıp bir efsanenin belgeseli haline dönüştürmüş. ---spoiler---"} +{"text":"Fütüristik bir distopya geçen hikayede toplum beş farklı fraksiyona bölünmüştür. Her bir bölüm farklı bir erdemi temsil etmektedir ve 16 yaşına giren her genç hangi bölümde yer almak istediğine kendisi karar vermektedir. Seçim bir kez yapılır ve artık ömür boyu orada kalmak zorundadırlar. Beatrice Prior ise herkesi şaşırtan bir seçim yapar. Ardından Tris ve kendi bölümündeki arkadaşları yaptıkları seçimin getirisi olarak bir rekabet içerisine girerler. Çok güçlü dayanıklılık isteyen fiziksel ve psikolojik testlere tutulurlar. Bu testlerin hepsi onları bir ölçüde değiştirecektir. Ama Trisin herkesten sakladığı ve ortaya çıktığı anda ölümcül olabilecek bir sırrı vardır. Toplumun gidişatına göre bu sır ya sevdiklerinin hayatını kurtaracak ya da onun sonu olacaktır"} +{"text":"Yıl 1935? Boston sosyetesinin üyelerinden olan Arthur Barret ile genç ve güzel karısı Eleanor un mutlu bir evlilikleri vardı. Tek sorunları çocuk sahibi olamamalarıdır ve bu da Arthur dan kaynaklanmaktadır. Günün birinde kiralık bir baba bulmaya karar veren çift, yakın dostları Hannial Thurman nın da yardımlarıyla Roger Martin adlı genç adamla tanışırlar. Fakat, Eleanor henüz kararını veremediğini söyleyerek ilk buluşmada genç adamı geri yollar. Eleanor ikinci buluşmaya delicesine aşık ve kararlı bir sevgili olarak gelen Roger dan hamile kalır. Bu haber onlar için büyük bir mutluluk kaynağı olur. Bu sırada İngiltere den gelmiş bir papaz olan Michael McKinnon ile tanışırlar. Bu esrarengiz papazdan çok etkilenen Arthur ve Eleanor onu yemeğe davet ederler. Aralarında hızla gelişen dostluk sonucunda papaz genç çiftin sırlarını öğrenmeyi başarır. Aynı dönemde Eleanor un hamile kaldığı Roger Martin tekrar ortaya çıkarak aileyi tehdit etmeye başlar. Ancak çok geçmeden Roger ın cesedinin bulunması herşeyi altüst eder. Eleanor, cinayetten ötürü kocasını suçlamaya başlar ve boşanmak ister. Genç kadın o günlerde aradığı desteği papaz Michael McKinnon da bulmaya başlamıştır. İkisi arasındaki giderek gelişen arkadaşlık Arthur un şüphelenmesine neden olur ve olaylar hiç tahmin etmedikleri bir çizgide gelişmeye başlar."} +{"text":"Facebook liketan taşlı savaşlara uzanan TahrirÖzgürlük Meydanı umut, korku, hüsran, öfke, gurur ve coşku dolu bir geçmişi gözler önüne sererek, modern Mısır tarihinin en heyecan dolu iki haftasını kahramanlarının deneyimleri üzerinden anlatan gerçek zamanlı bir hikaye. Noha, Ahmed ve Elsayed, 25 Ocak 2011den beri, binlerce Mısır vatandaşıyla birlikte, politik özgürlük elde etmeyi amaçlayan büyük bir sokak protestosu hareketinin içindedirler. Kent gerillasının eylemleri ve devletin şiddet dolu tepkileriyle geçen ilk haftanın sonunda bu hareket, Mübarek rejimini devirmeye yönelik bir devrime dönüşür. Uykusuz geçen gün ve gecelerden, mağlup firavunun teslim olmasına uzanan film, genç ve sıradan insanlar olan kahramanlarının özgürlük uğruna verdiği yıkıcı mücadeleyi gözler önüne seriyor."} +{"text":"Yüce Sezar, her zamanki gibi Galyalılar ve onların sihirli iksirinin sırrının peşindedir. Kurmaylarını toplayıp bir plan yapmaya başlar. Ancak bu sefer önemli bir problemleri vardır: Acaba her seferinde onları bozguna uğratan bu Galyalılar gerçekten Herkül gibi yarı-tanrısal güçlere mi sahiptirler? Bu cevabı zor soru karşısında hiddetlenen Sezar, Galyalıların da ölümlü birer insan olduğunu kanıtlayacak bir yarışma düzenlemeye karar verir. Sadece tanrıların yerine getirebileceği zorlukta görevler hazırlayıp Galyalılar teste tabi tutulacaktır. Galyalılar zorlu görevleri başarıyla tamamlarlarsa kendisi yenilgiyi kabul edecek, ancak tamamlayamazlarsa Sezar``ın büyük gücünü ve öfkesini onlara hissettirecektir. Sezar ve danışmanları, bir zamanlar Herkül``ün başardıklarına benzer birbirinden tehlikeli ve zor yeni 12 görev tasarlarlar. Galya köyünden bu zorlu yarışmada onları temsil etmek için iki kişi seçilir: En zekileri Asteriks ve en güçlüleri Hopdediks."} +{"text":"Uluslararası Güvenlik Şirketinden ajan Jon Man, başka bir ülkede suçlu bir bilim adamına eşlik etmek üzere tehlikeli bir görev içerisindedir. Yolda, ekibinin üyesi bir hain olarak çıkar. Dünyaya salgın hastalık yaymaya çalışan Sean bilim adamı kaçırma sırasında Jonu başından vurur. Jon hastanede uyandığında, doktor mermiyi çıkaramadıkları için merminin 2 hafta içerisinde felce neden olacağını söyler. Jon, Malezyada bir kumarbaz olan babası ve kardeşinin olduğunu itiraf eden annesi onları görmek istediğini söyleyerek Jonu Pekine gönderir. Jon Malezyada kardeşi Yeung bulmak için bir uçak bileti alır. Uçakta Dr. Kan ile tanışır ve Jonu tedavi etmek için aralarında bir bağ oluşur. Ancak, onlar geldiğinde, Yeung doktoru kaçırmaya çalışır ve ne zaman Jon müdahale etse, o da rehin alınan oluyor. Yakında onlar iki kardeş olduğunu anlar. Dünya üzerine salgın bir hastalık yaymaya çalışan acımasız bir grup teröriste karşı bu iki kardeş, birlik olup onları durdurmayı kararlaştırırlar."} +{"text":"Kazakistanın en başarılı yönetmenlerinden Omirbayev, DostoyevskininSuç ve Cezasının hala etkileyici sinema uyarlamalarının yapılabileceğini kanıtlıyor. Bir felsefe öğrencisi, parasızlık ve yalnızlıktan muzdariptir. Bir dükkan sahibini öldürerek vicdanın ne kadar etkili olduğunu öğrenmek ister. Ancak tam o günlerde bir kıza aşık olunca, yaptıklarının sorumluluğunu almak zorunda kalacaktır. Bressonun izinde yürüyen ama çağdaş Almatıda geçenÖğrenci, neredeyse elle tutulabilir yoğunluktaki umutsuzluk duygusuyla, komünizm sonrası korsan-kapitalist Kazakistan toplumunun acımasız bir politik incelemesi. \"Filmimi bu romana tesadüfen dayandırmadım. Bu romanın, günümüzde de geçerli bir toplumsal mesajı var. 1860lar, Rus toplumunda çatışmayı besleyen kapitalizmin doğduğu yıllardı. Genç beyinlerin tepkisi oldukça sert oldu ve Dostoyevski o devrin ruhunu yakalamaya çalıştı. Aynı süreç, şu an Kazakistanda yaşanıyor: Gelir uçurumu çok derin ve bu durum Kazakistan gençlerini çok rahatsız ediyor.\""} +{"text":"Küçük yaşta annesini kaybeden ve babası tarafından yetiştirilen Barfi, sağır ve dilsiz olarak doğmuş; ancak buna rağmen hayat dolu ve son derece pozitif biri olarak büyümüştür. Aynı zamanda son derece haylaz bir genç olan Barfi'nin başı sık sık derde girmektedir. Yaşadığı şehre taşınan Shruti Ghosh isimli genç kadınla tanıştığında ise hayatında daha önce hiç karşılaşmadığı duygularla tanışmaya başlar. Barfi, üç ay içerisinde başka biriyle evlenecek olan Shruti'ye ilk görüşte vurulur, Shruti de zamanla ona karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Ancak ortada büyük bir sorun vardır. Shruti, ailesi ve çevresi tarafından büyük tepkilere maruz kalır. Ailesi, kızlarının 'normal' biriyle evlenmesini ve 'normal' bir hayat sürmesini istemektedir ve bu birlikteliğin gerçekleşmesine izin vermeyecektir. Yıllar sonra yolları tekrar kesiştiğinde Barfi'nin kalbinde başka biri vardır; Shruti içinse seçim yapma zamanıdır..."} +{"text":"\"Ölü İnsanlar görüyorum.\" parodide kullanılan yaygın bir cümledir, fakat baş laydinin büyülendiği doğru olsaydı, dayanılamayacak kadar korkunç bir özellik olurdu. Yeo Ri daha çocukken, hayaletleri görebilmek gibi doğaüstü bir yeteneğe sahipti ve onlar göründüğünde, genellikle o kalabalık bir yerdeyse, etrafındaki insalara garip şeyler olurdu. Yeo Ri kendini dış dünyadan soyutlamayı seçti, fakat gösterilerinde ona iş teklif eden Jo Goo adında bir sokak sihirbazı ile tanıştı. Bir yıl geçer ve Yeo Ri, gizli bir bölmede hayaleti oynadığı, sihirbazın korku temalı oyununda rol almayı bırakır. Her gün Jo Goo'nun başarılı oyunuyla gösteri kapatılır ve Yeo Ri içmeye davet edilir, fakat o her zaman teklifleri geri çevirir. İnsanlarla yakınlaşırsa ne olacağının farkındadır. Sonunda Yeo Ri aralarında bir şeyleri değiştirmek için trajik ve yalnız hayatını Jo Goo'ya anlatır. Jo Goo ona yardım etmenin bir yolunu bulabilecek mi? Yoksa O da diğerleri gibi hayaletler yüzünden kaçacak mı? \"Chilling Romance\", daha önce 2 Faces of My Girlfriend (2007) ve Love Phobia (2006) de yönetmiş olan Hwang In-ho tarafından yönetilmiştir."} +{"text":"Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilerek kaleme alınan yazılan Elveda Katya; yetimhanede büyüyen Katyanın, Yunus isimli Trabzonlu bir denizci olduğunu öğrendiği babasıyla tanışmak için Trabzona gidişinin hikayesidir. Yunus Kaptan; Nadyanın yıllar önce kendisinden hamile kaldığını bilmemektedir ve Katyayı kabul etmez. Babası, ailesi ve çevre tarafından hiç de hoş karşılanmayan Katya; bilmediği bir dilin konuşulduğu bu yabancı topraklarda tek başına ve her türlü tehlikeye açık bir şekilde zaman geçirir. Yunusun; tüm Ruslara fahişe gözüyle bakmaya alışmış çevresinde, Katyayla adı çıkar. Film toplumun önyargılarını, vicdanı, bir kız çocuğunun \"baba arayışını\" anlatıyor. Yunusun karısı ve kızları bu duruma büyük tepki gösterirken; Yunusun yalancılıkla, para peşinde olmakla suçladığı Katyaya aile içinden kucak açan tek kişi Yunusun oğlu Veli olur."} +{"text":"Iwo universitede antropologtur ogrencisi Tim'e asiktir ve -bir sekilde baslayan- iliskileri vardir, Iwo yaz tatilini Alaska'da gecirmekte ve kultur gezilerine rehberlik etmektedir. Tim Iwo ile Alaskaya gitmek icin elinden gelini yapar ve bunu da basarir. Otelde gecirdikleri geceden sonra Iwo ilk tura cikar ve 10 gun yoktur. Tim barda otururken Isabelle'ile tanisir ve bir iliski yasamaya baslarlar Tim bugune kadar kimseye asik olmamistir ama Isaballe'e besledigi duygular tarifsizdir. Iwo geri dondugunde Isaballe gitmis ve Tim'i tarifsiz duygulari ile tek basina orada birakmistir. Iwo ile Tim bir sonraki tura birlikte cikarlar ama iliskileri artik ayni iliski degildir. Iwo Tim'i tekrar kazanmaya calistikca Tim'i kendinden uzaklastrmaktadir. Bu gezisi bir cok olaya gebedir ve artik hicbir sey eskisi gibi olmayacaktir."} +{"text":"Entrance filminin kahramanı, ev arkadaşı ve köpeğiyle birlikte Los Angeles kentinin banliyölerinde yaşayan bir garson kız. Sıradan bir yaşamı olan kızımız, tüm gününü birçoğumuz gibi sıkıcı ve monoton biçimde iş yerinde, hep aynı işleri yaparak geçirmektedir. Evine geç döndüğü akşam saatlerinde ise tek küçük keyfi köpeğini birkaç blok gezdirmekten ibarettir. Büyük bir kentte yaşamasına rağmen, yine birçoğumuz gibi sosyal hayatı neredeyse hiç yoktur, varmış gibi görünen de sahtedir. Bir sabah uyandığında köpeğinin kaybolduğunu fark eder. Bir süre köpeği arasa da bulamayacaktır. Hayatının tek anlamı da kaybolup gitmiş gibidir ve her gün yaşadağı rutin artık onu zorlamaktadır. Kentten ve evden taşınmayı düşünse de buna fırsat bulamayacaktır. Çünkü her ne kadar yapayalnız hissetse de kızın peşinde onu uzaktan izleyen birisi vardır ve kentten gitmesine izin vermemekte kararlıdır."} +{"text":"Asıl işi montaj kaynakçılığı olan orta yaşlı Gutierrez'in tüm tutkusu, geceleri değişik yerlerde Elvis şarkıları söylemektir. Aslında gerçek hayatta da kendini Elvis Presley gibi görür ve kendine böyle hitap edilmesini ister. Eşi Alejandro, sırf bu takıntısı sebebiyle küçük kızı Lisa Marie ile birlikte onu terkedip annesinin yanına gitmiştir. Buna rağmen Gutierrez karısını ve kızını ihmal etmemiş ve onların maddi ihtiyaçlarıyla sürekli ilgilenmiştir. Priscilla diye seslendiği karısı bir araba kazası geçirip ağır yaralanınca Gutierrez'in hem morali, hem de gelecekle ilgili bütün planları bozulur. Artık Elvis olarak yaşamak değil, bir Elvis olarak ölmek istemektedir. Bunun için tüm ev eşyalarını satar ve elinde kalan son para ile bilet alıp Memphis'e uçar."} +{"text":"Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenen Batı Frekansı, tıpkı Barbara gibi, bir Doğudan Batıya kaçış hikayesi... 17 yaşındaki ikiz kardeşler Isabel ve Doreen gelecek vadeden iki sporcudur. Genç kızlar ülkeleri Doğu Almanyayı kürek yarışlarında başarıyla temsil etmeyi amaçlamıştır. Hazırlık için Macaristandaki bir yaz kampına giderler ama yolda tanıştıkları Batı Alman üç genç akıllarını çeler. Doreenin çocuklardan birisine aşık olup onunla beraber Batıya kaçmaya karar vermesiyse, o güne değin hiç ayrılmamış kardeşlerin arasındaki bağı sarsar. Batı Frekansı gençlik filmlerinden tanıdık yaz aşklarını, ayrıca dostluğu ve kardeşliği işlerken, geçtiği dönemin ruhunu yansıtmak için Depeche Mode, The Cure, Camouflage gibi grupların şarkılarına da bolca yer veriyor"} +{"text":"On yıl önce hüsran, zulüm ve çirkinlikle kaynayan ıslahevlerini gördüm. Çocukların çoğunluğu çingeneydi, sözde \"normal\" bir toplum olan Çek Cumhuriyeti'nde marjinal yaşam sürüp ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören çingeneler. Bu öykünün esinlendiği gerçek Marian'ı oralarda tanıdım. Tehlikeli olarak kabul ediliyordu çünkü bir danışmanı bıçakla ciddi bir biçimde yaralamıştı. Hem soylu hem de korkunç olmasıyla etkiledi beni. Bir \"suçlu\"ya dönüşen mutsuz bir çocuk. Çok sonraları batı Kanada'ya yaptığım bir yolculukta dilleri ve atalarından kalan değerleri batı eğitimiyle kirletilen muhteşem Amerikan yerli kabilelerinin kaderini öğrendim ve aklıma hemen Marian geldi. Prag'a döndüğümde hapisten kaçtıktan kısa bir süre sonra intihar ettiğini öğrendim. İşte o zaman onun öyküsünü anlatmaya karar verdim: adaletsizliğin ve trajedinin içine doğan, şefkati tanımadan büyüyen, vahşi ve kaderinden kaçamayan bir çocuğun öyküsü. Şok etmeye kalkışmadım ama insanların durup düşünmelerini istedim. Oyuncu seçiminde genç çingeneleri seçtim, onlar da terkedilmiş ve ıslahevlerine konmuştu. Kendilerini \"oynadılar\". Gerçekten yola çıktığı zamanda açık sözlü, bilinen gerçekliğin ötesine geçmek amacını taşıyor, \"gerçeğin ötesine\"."} +{"text":"1969'da tüm ülkeyi saran sel felaketinden sonra, Zhao Di, babasının aile çiftliğinin yönetimini eski gangster Ah Long'un da yardımıyla üstüne alır. Singapur'un ekonomisinin gelişmesiyle beraber, Singapurluların hayata bakışı da değişmek zorundadır. Osman, genç oğlu Ahmad'ı rock grubuyla prova yaparken yakalar. Muhafazakar bir adam olan Osman, rock müziğin Ahmad üzerinde kötü bir etkisi olacağına inanir. Baba ve oğul görüş ayrılıklarından dolayı tartışırlar ve Ahmad sonunda evden kaçar. Bu sırada, Ah Hee ve Rani evlenmeye karar verir. Ancak geleneksel yapıdaki ebeveynleri bu evliliği onaylamamaktadır. Hükümetin, 1977 yılında, yeniden inşa etmek istediği arazileri kamulaştırmaya başlaması sonucu köylüler kamponglarını boşaltmak zorunda kalır. Zhao Di gibi lisanslı arazi sahiplerinin ise zararları tazmin edilmektedir. Zhao Di'nin açgözlü kardeşi Ah Kun, Zhao Di'nin adını ailesinin gözünde lekelemek için Ah Long ile ilişkisi olduğunu iddia eder. Ah Kun'un suçlamalari devam ederken, Zhao Di'nin sağlığı kötüleşir. Zhao Di zar zor elde ettiği tazminatını elinde tutabilecek midir? Zhao Di'nin sağlığı daha kötüye giderse ailesine ne olacaktır? Zaman insanları değiştirirken, kampong ruhu ayakta kalacak mıdır?"} +{"text":"Kimi çevrelerce tutulup azınlıklara ve Müslüman olmayanlara yönelik suikastler düzenleyen bir çetenin üyesi olan Korhan ve Murat son görevlerinde de oldukça ses getirecek benzer bir suç girişiminin hazırlığındadırlar. Bir kilisede görev yapan papaza yapılacak suikastı planlayan iki genç bir an önce planı başarıyla sona erdirmeye çalışırken, cinayeti işleyecek olan Kofik'in bu görevi yapabileceğinden endişelidirler. Ancak asıl endişelenmelerini gerektirecek durum başka bir yerden patlak verir. Bağlı bulundukları suç örgütünün üyelerinden biri olan Şeyhmus örgüte ihanet etmiştir. Örgüt liderinin şahsi harddiskini ele geçirerek, başta Paşa lakaplı lider olmak üzere tüm üyeleri dehşete düşürür. Artık Korhan ve Murat'ın bir sonraki görevi, ortalığı birbirine katabilecek ve yeni soruşturmalara yol açabilecek bu harddiski geri almaktır. Fakat bu görev sandıkları kadar kolay gerçekleşmeyecek, diskin içinde Hrant Dink'in öldürüldüğü güne dair veriler ikisinin de hayatını altüst edecektir..."} +{"text":"İlk Death Wish Öldürme Arzusu'nun üzerinden 8 yıl geçtikten sonra seriye dair yeni bir film çekmek için harekete geçen Michael Winner, ilk iş önceki filmin yapımcısı Dino De Laurentiis'ten Kersey karakterini kullanabilmek için izin aldı. Charles Bronson'la devam filmi için de anlaştıktan sonra hızlı bir çekim süresi sonunda film gösterime girdi. Fakat bu kez ilk filmin yarattığı etki yaratılamamıştı... Michael Winner, ilk filmde gösterdiği başarıyı bu filmde tekrarlamak yerine taklit etmeyi seçmişti. Hikaye neredeyse bire bir ilk filmle aynıydı. Tek fark olarak Paul Kersey, artık önüne gelen saldırganı öldürmüyor sadece kızına tecavüz edip öldüren 5 katili öldürmek için yola çıkıyordu. Death Wish 2 - Öldürme Arzusu 2, emniyet kuvvetlerine getirdiği eleştirinin yanına basını da eklemiş fakat eleştirileri cılız kalmıştı... -"} +{"text":"Travmadan sonsuzluğa... Sinemaya olan tutkusuyla da bilinen ünlü Fransız modacının bu ilk filmi, bir çocukluk travmasının çetin ve sinemasal olarak çok yönlü hikayesini anlatıyor. 11 yaşındaki küçük Fransız kız, babasının tacizinden kaçmak için evi terk ediyor ve kendisini ailesini kaybeden orta yaşlı bir İskoç adamın yol arkadaşı olarak buluyor. Birbirlerinin acısını sessiz bir kabullenişle kucaklayan bu ikilinin arasında nev-i şahsına münhasır bir bağ oluşuyor. Birlikte dünyanın güzelliklerine ve anlaşılmaz yanlarına tanıklık ediyorlar. Her şey basitçe gözlemleniyor ve hissediliyor. Kimse, cinsel tacizci baba bile, ne canavarlaştırılıyor ne de yargılanıyor. Sinematografinin pürüzsüz çekimlerden titrek kameraya, parlak renklerden siyah-beyaza varan çeşitliliği, sanki duygularımızın yönünü çevirmek için kullanılıyor.Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"İlkay ve Cengiz tatil için Abanta gideceklerdir. Son hazırlıklarını yapmaktadırlar fakat Cengiz olan bitenle ilgisiz ve sadece tv izlemektedir. Bu arada birbirine paralel sahneler arka arkaya gelmektedir. Filmin ilerleyen dakikalarında karşımıza çıkacak psikopat otostopçu da kendi evinde tv izlemektedir. Otostopçu da çantasını hazırlar ve dışarıya çıkar. Bu arada çiftimiz de tatil için yola koyulmuşlardır. Yolda büyük bir sessizlik içerisinde ilerleyen çiftin birbirleriyle olan sohbeti sırasında ikili arasında bir soğukluğun olduğunu anlıyoruz. İlkay zengin bir ailenin kızıdır. Cengiz ise İlkayla olan evliliği sayesinde kayınpederinin marketler zincirinin müdürlüğünü yapmaktadır. Evliliği boyunca bunun yarattığı ezikliği hisseden Cengiz içten içe İlkaya karşı bir nefret beslemektedir. İkili zevksiz ve sıkıcı geçen yolculuğu biraz neşeli kılmak için hiç düşünmeden yolda gördükleri bir otostopçuyu araçlarına alırlar. İlk başlarda gayet neşeli geçen yolculuk ilerleyen dakikalarda dehşet dolu dakikalara sahne olacaktır. Bu olay İlkay ve Cengizi birbirine daha da yaklaştıracak mıdır, yoksa ikili arasındaki uçurum daha da büyüyecek midir?"} +{"text":"Megakent İstanbul diğer gecelerden pek de farkı olmayan, suçun kol gezdiği sıradan bir gecedir. Batuhan eski bir kimya öğrencisidir ve yaşadığı semtin patronu olan Levent'e borcu büyüktür. Ödeyemediğinde başının belaya gireceğini bilir. İstanbul'a aşık olduğu Kemal için gelen Leyla, adam ondan ayrılmak isteyince haplara sığınır. Son anlarında tesadüfen bir numara çevirir ve karşısına Batuhan çıkar. Borçtaki Batuhan fırsattan istifade Leyla'yı soymaya karar verir. Tüm bu olayların ortak kesişme noktası ise taksici Ademdir... Diğer yandan Tolga ve Kemal kadın kılığına girerek Leventi soymak ister ama planlar rayından çıkar. Levent için çalışan kiralık katil Aziz, bu işleri bırakmaya karar verdiği dönemde Leventin son bir iş teklifini de kabul eder ve Azrail'i olmak için kapısını Batuhan'ın çalar. Yönetmenliğini Ulaş Yiğit Ülker'in senaristliğini ise Ufuk Gökkaya'nın üstlendiği filmin başrollerini güzel yıldız Wilma Elles ve Hakan Eratik paylaşıyor."} +{"text":"Fernando, Honorio ve Afonso \"Fonsinho\", her akşam Hamonia'nın barında içki servisi yapan Jorge ile kadınlardan konuşurlar. Fernando bir reklam ajansında çalışır ve eşi Vitoria'dan ayrılmıştır, fakat hala içinde eşinin geri döneceği umudu vardır. Honorio grubun en yaşlısıdır ve Leila ile evlidir. Ancak Honorio ile eşi birbirlerinden giderek uzaklaşıyordur. Fonsinho, fahişe ve evli kadınlara bağımlı yeteneksiz bir yazar adayıdır. Fernando, 17 yaşındaki komşu kızı Gabi ile tanışır, kıza aşık olur ancak reşit olmayan bir kızla cinsel ilişkiye girmekten korkar. Honorio, eşinin kendisini aldattığına inanıyordur, bu yüzden Leila her akşam kız arkadaşlarıyla buluşmaya gittiğinde onu takip etmesi için dedektif tutmayı düşünür. Fonsinho telekız Alana'ya aşık olur. Sonunda en iyi çözümün kadınlarla didişmek değil, onlara aşık olmak olduğunu anlarlar.-kutlay-"} +{"text":"Büyük şehirden Küçük bir kasabaya taşındığı için mutsuz olan Zach Cooper, taşındıkları evin tam yanındaki evde yaşayan güzel kız Hannah ile karşılaşıp, Champ ile de kısa sürede arkadaş olunca yeni bir hayat için umutlanır. Ancak Zach, Hannahnın gizemli babasının Goosebumps kitaplarının yazarı, R. L. Stine olduğunu öğrendiğinde, olayların normal gitmeyeceğini anlar. Zach, yan evdeki komşularını daha iyi tanıdıkça Stinenın korkunç bir sırrı olduğunu da öğrenir; Stineın kitaplarını ünlü yapan yaratıklar gerçektir ve Stine onları kitaplarında kilitli tutarak okurlarını korumaktadır. Stineın yaratıkları kazara serbest kaldıklarında, Zachin hayatı eskisi olmayacaktır. Macera dolu çılgın bir gecede, Zach, Hannah, Champ ve Stineın takım olarak bu hayal ürünü yaratıkları ait oldukları kitaplara geri göndermeleri ve kasabayı kurtarmaları gerekecektir."} +{"text":"Aleksey Ivanovun çok satan kitabından uyarlanan film pervasız Rus ruhunun diğer bir deyişle sürekli boşuna çabalayan bir zavallının ironik hikayesi... Huysuz ama tatlı bir biyolog olan Viktor Sluzhkin para sıkıntısı çeker ve harita okumakta dahi zorlanmasına rağmen bir ortaokulda coğrafya öğretmenliği yapmaya başlar. Başta öğrencileriyle iyi anlaşamasa da, kısa zamanda onlarla arkadaş olur. Müdür yardımcısıyla münakaşa eder, arkadaşlarıyla şarap içer, karısıyla iyi geçinmeye çalışır ve küçük kızını anaokuluna götürür. Basit bir hayatı vardır. Ancak Aleksey Ivanov, Viktorun sıradan hayatını öyle pervasız, sevecen ve keskin bir zekayla anlatıyor ki The Geographer Drank His Globe Away, her iyi kitapta olduğu gibi, herkesin hikayesi oluyor.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"2013 Cannes Fipresci ÖdülüBelirli Bir Bakış İran rejiminin yirmi bir yazar ve gazeteciye suikast planladığı 1995 yılında yaşanan gerçek olaylardan yola çıkarak çekilen bu filmde yönetmen Muhammed Rasulof, İranda uygulanan sansürün, zulmün ve otoriter rejimin net bir resmini çiziyor. Filmde, İranda bir aydın ve siyasi tutuklu olarak yattığı hapishanede anılarını gizlice kağıda aktaran yazar Kasrayı izliyoruz. Kasra yazdıklarını yayınlayıp hemen ardından ülkeyi terk etmek üzere ne gerekiyorsa hazırlamıştır. Gelgelelim emniyetten birileri bu planı fark eder. Kasranın yazılarını yok etmek için yapmayacakları şey yoktur. Bu arada, Hüsrev ile Murtezaya bir suikast görevi verilir, fakat son anda, ikilinin planlarını değiştirmesi gerekir Altı yıl hapis cezasına çarptırılan Muhammed Rasulofun da tıpkı Cafer Panahi gibi film çekmesi yasaklandı. Yönetmene ayrıca, Ekim 2013te yurtdışına çıkma yasağı getirildi. Can güvenlikleri açısından, film ekibinin isimleri gizli tutuluyor. Kaynak:İSTANBUL FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscara da aday gösterilen Eksik Resim hemhayranlık uyandıran, hem unutulması güç hem de sarsıcı bir film. Kısmen anı, kısmen suçlama; bir anlamda da tarih dersi. Filmde, arşiv görüntüleri ve kilden yapılmış küçük figürler izleyiciyi, 1970li yıllarda Kamboçyanın üstüne bir karabasan gibi çöken Kızıl Kmer rejimine götürüyor. Kızıl Kmerler beş yaşındaki Rithy Panhı ailesiyle beraber evlerinden çıkartmış. Aileden geriye, kala kala Rithy Panh kalmış. Ben yıllar boyu bir resim aradım. Kızıl Kmerlerin Kamboçyayı yönettiği 1975-1979 döneminde çekilmiş bir resim olmalıydı bu... Çaresizlik içinde arşivleri araştırdım, eski gazetelere baktım, en ücra köylerde bile aradım durdum. Bugün artık biliyorum: Öyle bir resim yok. Aslına bakarsanız, ben ille de onu aramıyordum. Öyle bir resim benim aklımdan geçeni tam olarak yansıtmazdı. Böyle düşünerek, resmi ben kendim yarattım. Bugün size ne o resmi sunuyorum, ne de o benzersiz resmin arayışını. Ben size, arayışın resmini sunuyorum... Sinemaya borçlu olduğum bir arayışın... Rithy Panh Kaynak:İKSV film"} +{"text":"Bu yıl Berlinalede Forum bölümünde gösterilen Tuhaf Bir Kedicik festivalin en hoş sürprizlerinden birisi olarak anılmıştı. Hatta IndieWire sitesinin yazarları Tuhaf Bir Kediciki Berlin Film Festivalinin en iyi 10 filminden birisi olarak seçmişti. Zürcherin filmi Nisan ayında Kopenhagdaki CPH:PIX festivalinde de Yeni Yetenek Büyük Ödülünü kazandı. Bir öğrenci filminin böylesi bir başarıya ulaşacağını kimse tahmin etmemiş olmalı... İki kardeş ailelerinin evine ziyarete giderler. Akrabalarla birlikte yenecek bir yemekte yaşananlar son derece gündelik küçük detaylarla doludur; bir kedi ve köpek, bozuk bir çamaşır makinesi, portakal kabuklarıyla yapılan bir deney, kopmuş bir düğme... Birileri giderken birileri gelir, bir hareketin ardından bir başkası, edilen bir sözün peşinden bir diğeri... Zürcherin filminin en büyük başarısı, gündelik hayatın saçmalıklarıyla yarattığı sürükleyici koreografide yatıyor."} +{"text":"Henrik Horneus, vaaz verdiği kilisede insanlar tarafından oldukça sevilen bir rahiptir. Mesleğindeki bu başarısı belki de kendi babasının da bir rahip olarak Tanrı yolunda görev yapmasından ileri gelmektedir. İsveç Kilisesi'ne bağlı olan Henrik, diğer din kardeşleri gibi cehennem inancına sahip değildir. Henrik için bazı karmaşık olayların başlangıcı, sıradan bir akşamüstü Hammerdal adli tıp uzmanından gelen bir telefon olacaktır. Ayrı yaşadığı babasının ölüm haberini alması üzerine olayın perde arkasını araştırmak için vakit kaybetmeden yola koyulur. Apar topar çıktığı bu yolculukta birtakım karanlık sırlar ve geçmişe dönük hatıralarda yer eden bazı anılar gün yüzüne çıkacaktır. Fredrik Hiller'in yazıp yönettiği 2009 yapımı bu korku-gerilim filmine adını veren \"Mezmur 21\" Hristiyanlık inancında ve kitabında yeri olan, Tanrı'ya övgü, ağıt, şükran, tapınma, yalvarma, dua etme amaçlı yazılmış 150 ilahiden bir tanesidir."} +{"text":"Ali Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi halinde dürüst bir insandır. Prensipleri kendi prensipleriyle bağdaşmayan insanlarla çalışmak istemediği için şirketteki memuriyetinden istifa eder; Üsküdar'daki evine çekilir. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Necla, Leyla ve Ayşe adında dört kızı vardır. Ali Rıza Bey, işten çıktığı sırada oğlu Şevket yüksek maaşla bir bankaya memur olur; evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır. Babasının doğruluk ve namus uğruna işten istifa etmesini uygun bulur. Buna karşılık Ali Rıza Beyin hanımı Hayriye Hanım durumdan hiç memnun kalmaz. Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında hafif meşrep bir kadınla evlenir. Eğlenceye düşkün olan bu kadın, birbirinden genç, güzel ve hareketli, asri olmaya meraklı olan Necla ve Leyla'nın da karakterini bozar. Bir eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Evin büyük kızı Fikret, yengesi ve kardeşleriyle anlaşamadığı ve bu durumdan hiç memnun olmadığı için en az babası kadar üzgün ve kırgındır. Hayriye Hanım, sırf kızlarına koca bulmak ümidiyle evde her değişikliğe razı olur. Şevket de olanlardan memnun kalmamasına rağmen belki de karısının tesiriyle kendisini bu hevese kaptırmıştır..."} +{"text":"Nazım Hikmet'in anısına ithaf edilen savaş karşıtı kısa animasyon. Aldığı ödüller +Türsak-Kültür Bakanlığı Geleceğin Sineması Kısa Film SenaryosuÖdülü.2010 +Canlandıranlar Yetenek Kampı En iyi Animasyon Kısa Film Senaryosu Ödülü.2011 +3. Uluslararası Lİons Kısa Film Festivali En İyi Kısa film 1. lik ödülü 2012 +8. Kar Uluslararası Kısa Film Festivali En İyi Animasyon ödülü 2012 +Doğa filmleri festivali En İyi Animasyon Film ödülü 2012 +İstanbul Kısa Filmciler Derneği 10. Kısa Film Festivali En iyi Animasyon Film 2012 +2. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivali 2012 Yılmaz Güney Onur Ödülü 2012 +Kız Çocuğuyla -Hak İş Kısa Film Yarışmasında-En İyi Senaryo Ödülü 2012 +Lions Çukurova Alzheimer Kısa Film Yarışması En İyi Animasyon ödülü 2012 +5. Kristal Klaket Kısa Film Yarışması En İyi Animasyon 3. cülük ödülü 2012 +Ankara Uluslararası Film Festivali 2012 Seçiciler Kurulu Özel Ödülü 2012 + IV. ROTARY KISA FİLM FESTİVALİ Rtn. KEMAL SULAOĞLU ÖZEL ÖDÜLÜ KIZ ÇOCUĞU 2012 + Kral Midas Kısa Fİlm Festivali En iyi Animasyon 3. cülük ödülü + Beyaz Güvenircin Kısa Film Festivali Animasyon Mansiyon Ödülü + 7th. A Film For Peace Festival Special Award for the Best Film on Disarmament Kız Çocuğu +9th. Yıldız Kısa Film Festivali En İyi Canlandırma 2. lik Ödülü 2013 +ATASEHIR ÇEVRE KISA FİLM FESTİVALİ PROFESYONEL KATAGORİ 2. LİK ÖDÜLÜ 2013 + 1. Yeşil Barış Hareketi Kısa Film Yarışması Juri Özel Ödülü Kıbrıs 2013"} +{"text":"Ağrılı Tekin Girgin, 8 yıldır Amerikada. Hacettepe Güzel Sanatlar Fakültesindeki Grafik Tasarımı eğitimini tamamlamadan Amerikaya gitmiş. Erie Comenity Collegede Visual Commenication okurken bir yandan ticaret, taksicilik ve tasarım gibi işler yapmış. Brooks Institute adlı film okulunda burs kazanınca 2010 yılında Hollywooda taşınmış. Aynı yıl Revolve Media and Production şirketini kurup, yapımcılığa ve yönetmenliğe başlamış. Andi Starrdan Skee Loya Black Keysten Switchfoota birçok şarkıcı ve solistin kliplerinin yönetmenliğini yapmış. Andi Starrın Delilahs Response klibiyle Oxnard Student Digital Film Festivalinden En iyi Yönetmen ödülünü kazanmış. Reklam filmleri çekmiş, Killer Holiday ve Without Man gibi filmlerde sanat yönetmenliği yaptımış. Ardından kısa film çekmeye başlamış. Yazıp, yönettiği Your Place or Mime adlı kısa filmle Santa Barbara Film Festivalinde En İyi Senaryo ve En İyi Yönetmen ödülü kazanmış. Ödülünü, ünlü yönetmen Martin Scorsesenin elinden almış. Şimdiye kadar çektiği beş kısa metrajlı filmin üçünden ödül kazanan Tekin Girginin şimdiki hedefi bunlardan Heres Johnnynin uzun metrajlı filmini çekmek. Film mafya ailesine mensup Johnny Bistro'nun netameli işleri bırakıp stand-up komedyenliğine soyununca, Caroboni ailesinin onu hayatı ve hayalleri arasında bir seçim yapmaya zorlamsını anlatıyor. MDBde hakkında geniş bilgi bulunan Girginin üstlendiği bir başka misyon da Hollywoodda film işiyle ilgilenen Türkleri aynı çatı altında toplamak. Bu amaçla Turkish American Assocation of Motion Picture adlı bir dernek kuran Girgin, bir hayli de yol almış. Girgin, bu sayede tanıştığı 20 yıldır Hollywoodda çalışan Altay Ahmet Şahin, reklam, dizi ve filmlerde oyunculuk yapan Alex Demir ve birçok ünlü filmin müziğine imza atan Pınar Toprakla bizi buluşturdu."} +{"text":"Cennet, Fransız dokunuşu denilen Daft Punk ve Cassius gibi efsanelerin doğuşuna tanıklık etmiş elektronik müzik akımının kurucularından Fransız DJ Paul'un 18 yıllık yükseliş ve düşüş hikayesini ekrana getiriyor. Mia Hansen-Love'ın kendi kardeşinin gerçek hikayesinden yola çıkan film, müzikal bir yolculuğa kişisel bir boyut katarken, Fransız elektronik müziğinin bol danslı ve partili arkaplanını da sergilemeyi ihmal etmiyor. ! f seyircisinin Elveda İlk Aşk'tan hatırladığı Hansen-Love, önceki filmlerinde olduğu gibi sanatsal yaratım, zamanın geçişi, ünlü olmanın güzelliklerini ve düş kırıklıklarını kendine has yaklaşımıyla, nostaljinin bilindik tuzaklarına düşmeden yakalıyor. Greta Gerwig, Paul Etienne ve Brady Corbet'in de performanslarıyla dikkat çeken Cennet, hata yapmanın ve düşerken başkalarında yakalanabilen umudun parıltılarıyla dolu."} +{"text":"60lar ve 70lerde Yeşilçam Türkiyesi dünyanın en büyük film yapımcılarından biriydi. Telif yasalarının henüz işlerliği olmayan bu dönemde, film yapımcıları ve yazarları Batıda çekilen ünlü filmleri yerel seyircinin hoşuna gidecek hikayelerle harmanlayarak, tamamen özgün bir kopya kültürü oluşturdu. Koşullar kıttı: aletler derme çatma, film laboratuvarları yok, oyuncular bile bazen kendi kıyafetlerini kendileri getiriyordu. Bu kopya kültürü sayesinde Superman, Zorro, Tarzan gibi sayısız bilindik filmler Yeşilçamda bambaşka bir hayat bulabiliyordu. 1980 darbesi ve Türkiyenin sonrasında girdiği neoliberal dönem Yeşilçamda sonun başlangıcı oldu ve kısa zamanda Hollywood filmlerinin egemenliği başladı. Yönetmen Cem Kaya, Almanyada Yeşilçam filmlerini videodan izleyerek büyüdü. Yapımı yedi sene süren film, dönemin yönetmen, oyuncu ve set çalışanlarıyla yapılan röportajların yanı sıra, filmlerden zekice alıntılanmış, komik ve çarpıcı kliplerle kapsamlı bir yolculuk yaşatıyor. Türkiyenin yakın dönem tarihine farklı bir pencereden yaklaşan, aynı zamanda eğlencesi de bol olan film, ihmal edilmiş ve korunamamış Yeşilçam arşivlerinden alıntılanmış zengin bir malzemeyi ilk kez izleyiciye sunuyor."} +{"text":"Uzun süredir çalışmayan Arminin acilen işe ihtiyacı vardır. Karısı Jasmina hamiledir, oğlu Edin ise okulda davranış problemleri göstermektedir. Okul bekçiliği pozisyonu için gideceği randevunun sabahında arabası çalışmayınca yürümeye karar verir. Gözlerinin önünde bir araba bisikletli bir adama çarpıp kaçınca Armin ambulansı ve polisi arar. Nihayet okula vardığında kapıda İzete çarpar, işi alan odur ve görüşmeler bitmiştir. Jasminaya başarısızlığını itiraf edecektir ki, başka bir iş teklifi alır. Kayınbiraderi onu kenar mahallelerin birinde bir mezbahaya götürür ama çok geçmeden kasaplığı midesinin kaldırmayacağı belli olur. Rastlantı eseri, bekçilik vasıfları sayesinde güvenlik görevlisi olarak işe girer. Talih nihayet yüzüne güldüğü için çok heyecanlıdır. İşteki ilk gününde, mezbaha çalışanlarının hırsızlık yaptığını fark eder. Yine doğru olanı yapıp gerçeği söylemeye karar verir ancak cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülmüştür."} +{"text":"Bulmaca Kulesi: Dev Kusun Gizemi, Dev Kuşa ulaşmak için zorlu bir maceraya atılan Aslı, Can ve Mert'in hikayesini konu ediyor. Bir kaza geçiremm Aslı, Can ve Mert, kendilerini başka bir boyutta bulur. Bulmaca Kulesi denen yere ışınlanan gençler, burada karşılarına çıkan gizemleri çözmeye çalışır. Bu macera sırasında Aslı, Can ve Mert'İn yolu kulenin koruyucusu ve mimarı olan Lugaz Efendinin sevimli robotu Lugit ile kesişir. Lugitle birlikte Kulenin düşmanı Hüdaverdinin tuzaklarını bozan gençler, artık kuleden ayrılmaya karar verir. Hüdaverdinin hükmettiği tehlikeli bir bölgeye ulaşan Aslı, Can ve Mert, bu sırada Dev Kuş'un yuvasında buluşmak üzere Lugit ile ayrılır. Dev Kuş'a ve Lugit'e ulaşmak için yola koyulan gençler, kendilerini bulmacalarla dolu bir maceranın içinde bulur."} +{"text":"Alan, Red ve Smitty yakın arkadaş olan üç genç delikanlıdır. Tamamen normal bir arkadaşlıkları olan üçlü, günlerini gezip tozarak, bisiklete binerek ve yaz aylarının keyini çıkararak geçirmektedirler. Ancak Jersey kıyılarında okul tatilinin keyfini çıkarıp başlarını ufak çaplı belalara soktukları çocukluk zamanları kısa zamanda sona erecektir. Üç arkadaş yazlıklara girip de değerli eşyalar çalmaya çıktıkları sıradan günün birinde büyük bir keşif yaparlar. Alan ve küçük kardeşi Peter bir kese dolusu altın bulduklarında, bunu diğerlerinden saklamaya çalışırlar. Ancak bu önemli keşif arkadaşların aralarındaki dinamikleri sarsacaktır. Değerli hazinenin keşfinden sonra Alan, Red ve Smitty, birbirlerine yönelik artan şüphe ve şiddetle boğuşmaya başlarlar. Kuşkucu ve alarma geçirecek derecede tahmin edilemez olan Red, altın kesesini almak için her şeyi yapacaktır..."} +{"text":"Gençlik yıllarında suça bulaşan ve hapse giren Oray, dışarıda kurduğu yeni hayatta eski alışkanlıklarından uzak durmaya çalışmaktadır. Öfkesini kontrol altına almak ve daha iyi bir insan olmak için İslama tutunur. İnancı ve karısı Burcuya aşkı onun için en önemli şeylerdir. Fakat bir kavga sırasında öfkesine hkim olamaz ve karısına boş ol der. Danıştığı imama göre karısından bir süre uzak kalması gerekmektedir. Bu zorunlu ayrılık Orayın hayatta durduğu yeri ve inancını sorgulamasına yol açar. Uluslararası prömiyerini İstanbul Film Festivalinde yapacak olan Orayda yönetmen Mehmet Akif Büyükatalay uyum sorunları yaşayan genç bir erkeğin hayata tutunma çabasını gerçekçi bir sinema diliyle anlatıyor ve yılın en parlak keşiflerinden birisi olarak akıllara kazınıyor."} +{"text":"Zühtü cimriliği ile ünlü bir taşra tüccarıdır. İstanbuldaki işleriyle oğlu Kamil ilgilenmektedir. Küçük oğlu Mahmutu abisinin yanına göndermek istemektedir. Mahmut rahmetli iş ortağının kızı Elmas ile beşik kertmesidir. Ama Mahmutun Elmas da gönlü yoktur. Zühtü Mahmutu zorla Elmasa, İstanbula gönderir. Uçakta tanıştığı Ayten ve Nurten Mahmutun Zühtü Zübükzadenin oğlu olduğunu öğrenirler. Sanatçı olduklarını söyleyip çalıştıkları gazinoya davet ederler. Mahmut ve Kamil Elması bulurlar. Mahmut beşik kertmesini beğenmez. Elmassa Kamili sözlüsü sanır. Kamil de Elmastan hoşlanır. Mahmut onları yalnız bırakıp gazinoya gider. Aytenin amacı Nurteni Mahmuta beğendirmektir. Mahmut Nurtene aşık olur. Para bulmak için babasının yardımcısı Kamberi gazinoda içirir ve resimlerini çekip şantaj yapar. Kamber çaresiz şirketten para alıp Mahmuta verir. Zühtü ortada dönenlerden Bir şey anlamaz. Gazinodan gelen faturaları görünce Kamberi sıkıştırıp her şeyi öğrenir. Hışımla gazinoya giden Zühtüyü gören Mahmut saklanır. Ayten bütün kadınlık numaralarını gösterip cilveleriyle Zühtünün başını döndürür. Bol içkili bir geceden sonra birlikte yaşamaya başlarlar. Mahmut ve Kamil memleketteki annelerine haber salarlar. Anne olanlara çok öfkelenir ve o da ilk uçağa atlayıp İstanbula gelir. Bundan sonrası tam bir curcunadır. Kim, kimi, kiminle, nerede, niçin, nasıl derken acaba taşlar yerine oturacak, her şey yoluna girecek, herkes sevdiğine kavuşacak mıdır? Final tüm sürprizlere açık bir kördüğüm, bir arapsaçı bilmecedir..."} +{"text":"New York'lu mimar Natalie çocukluğunda romantik komedi filmlerini sevse de artık acı gerçekle yüzleşmiştir; romantik komediler sahte ve gerçeklikten uzaktır. Artık yetişkinliğe erişmiş olan Natalie'nin tek hedefi şehrin bir sonraki gökdelenlerine imzasını atabilmektir. İşinde yükselmek isteyen genç kadın ne kadar çabalasa da şehri güzelleştirecek binalar tasarlamak yerine ofisin getir götür işleriyle meşgul edilmektedir. Ancak bu da yetmezmiş gibi günün birinde bir soyguncuyla karşı karşıya gelir ve bilincini kaybeder. Uyandığında ise hayatı en büyük kabusuna dönüşmüştür; bir romantik komedi filmine... Romantik komedi filmlerinin klişelerini birbiri ardına yaşayan genç kadın, kendini bir anda anlamlandıramadığı bir dünyada bulur. Bir film sahnesine dönüşen bu hayatında filmin sonu mutlu olacak mıdır?"} +{"text":"Bilim insanı, mucit ve Our New Age çizgi romanının yaratıcısı Athelstan Spilhaus, 1960'ların ortalarında, 250 bin kişilik bir planlı topluluk projesi geliştirir. Kuzey Minnesota kırsalında sıfırdan kurulması tasarlanan Minnesota Experimental City ile çevre ve hava kirliliği gibi kentsel sorunların kesin çözümü amaçlanır. MXC, 21. yüzyılda daha yaşanabilir şehirlere model teşkil etmek üzere iletişim, ulaşım, kirlilik denetimi ve enerji kaynakları açısından ileri teknolojiyle donatılacaktır. Jeodezik bir kubbenin de bulunduğu bu modüler yerleşim merkezi sürekli kendini yenileyecek; okulsuzluk felsefesiyle burada yaşayan herkes hem öğrenci hem öğretmen sayılacaktır. Ne var ki, 10 milyar dolarlık devasa proje hayata geçirilmesine ramak kala iptal edilir ve her yönüyle Spilhaus'un ileri görüşlülüğünü yansıtan fütürist bir girişim olarak tarihe geçer."} +{"text":"Rahip Thomas Riley ve Rahip John Thornton, Vatikan tarafından bir olayı araştırmak için İrlandaya gönderilir. Rahibeler tarafından işletilen ve günah işleyen kızların kefaret ödemek için çalıştıkları Magdalen Çamaşırhanelerinde bulunan Meryem Ana heykellerinden birinin kan ağladığına dair gelen haber üzerine bölgeye gelen rahipler, iddia edilenlerin gerçekliğini araştırmaya başlar. Anlatılan mucizeyi yakalama umudunu taşıyan Rahip Thornton, soruşturmayı kamera ile kaydetmeye başlar. Rahip Thornton, araştırma sırasında birçok tuhaf olaya şahit olsa da, anlattıkları bu konularda deneyimli bir rahip olan Thomas Rileyi ikna etmeye yeterli olmaz. Ancak manastırın bodrumunda 16 yaşında hamile bir kız olan Kathleeni zincirlenmiş bir halde bulduklarında, soruşturma farklı boyutlara taşınmaya başlar. Rahipler, araştırmayı ilerlettikçe beklediklerinin de ötesinde korkunç gerçeklerle karşı karşıya kalır."} +{"text":"Mahalle sakinlerinin hatırlayabildiği kadarıyla Chicago'nun Cabrini Green semtindeki konut projeleri, ismini aynanın karşısında beş kez tekrar ederek kolayca çağrılabilen, tek eli kanca olan doğa üstü bir katil hakkında ağızdan ağza dolaşan bir hayalet hikayesiyle yıldırılmıştır. Günümüzde, Cabrini kulelerin sonuncusunun yıkılmasından on yıl sonra, görsel sanatçı Anthony McCoy ve kız arkadaşı, galeri müdürü Brianna Cartwright, artık tanınmayacak bir şekilde nezih hale gelen ve mobil Y kuşağının yaşadığı, yerleşimi dikey olan Cabrini'de lüks bir çatı katına taşınırlar. Anthony, ressamlık kariyeri sona ermeye yakınlaşırken eski bir Cabrini Green sakiniyle tesadüfen karşılaşmasıyla birlikte Şeker Adam'ın arkasında yatan gerçek hikayenin trajik, korkunç doğasını öğrenir. Chicago sanat dünyasındaki mevkiini korumak isteyen Anthony, bu detayları stüdyosunda resimlerine faydalı olmaları amacıyla araştırmaya başlar. Farkında olmadan kendi akıl sağlığını bozan karmaşık bir geçmişe kapı açar ve kendisini kaderiyle çatışma içine atan dehşet verici, viral bir şiddet dalgasını serbest bırakır."} +{"text":"Film, kendisine atılan bir iftira yüzünden yirmi yıl hapishanede kalan Ademin intikamını konu edinir. Yoksul bir adam olan Adem, karısı ve kızıyla birlikte mutlu bir hayat sürmektedir. Sühanın yanında işe giren Adem, bir süre sonra yaptığı işin sadece mal taşımakla sınırlı kalmadığını, kaçakçılık olduğunu fark eder. Fakat çalışmak zorunda oluşu elini kolunu bağlamıştır. Kaçakçılık yapan çetenin içine sızmış olan bir gizli polisin öldürülmesiyle her şey değişir. Cinayeti işleyen Süha, yalancı şahitlerle suçu Ademin üzerine atar. Adem, yirmi yıl cezaevinde kalır. Bu sırada karısı hayatını kaybeder, kızı kaybolur. Çıkan genel af ile özgürlüğüne kavuşan Adem, hayatını karartanlardan intikam almak için harekete geçecektir."} +{"text":"Kosta Rikanın Osa Yarımadası dünyada turizm nedeniyle tehdit altında olan biyolojik yoğunluğu en yüksek yerlerden birisi ve burayı sadece yerel topluluklar kurtarabilir. Film Osa Yarımadasında yağmur ormanlarının yanıbaşına yapılması planlanan uluslararası havalimanının olası sonuçlarını ve turizmin Kosta Rikanın el değmemiş bölgelerindeki etkisini araştırıyor. Aynı zamanda kırsal topluluklar tarafından gerçekleştirilecek yeni bir turizm modelinin Osanın kırsal topluluklarının karşı karşıya olduğu ekonomik sorunlara ve seçeneklerin yetersizliğine çözüm olabileceğine vurgu yapıyor. Film yaşamak için altın madenciliği yapan bir anneyi ve kendi yağmur ormanı arazisinde yaban hayat yürüyüşleri organize eden eski bir avcıyı izliyor. Film büyük turizmin olumsuz etkileri hakkında farkındalık artırırken sorumlu seyahatin altını çiziyor ve kültürler arası etkileşimin önemini vurguluyor."} +{"text":"Ruben Brandtın yazarı, yönetmeni ve tasarımcısı Milorad Krsti canlandırmayı şöyle tanımlıyor: Bana göre bir canlandırma filmi beş ayak üzerinde durur: Hikaye, grafik dünyası, canlandırma, müzik ve ses. Bu ayakların tümü benim için aynı önemi taşır. Bir filmi görsel-işitsel bir senfoniymiş gibi yaratırım. Babasının ölümünün lanetini üzerinde taşıyan ve dünyanın en önemli tablolarından bazılarını içeren şiddetli halüsinasyonları yüzünden adeta işkence gören psikiyatrist Ruben Brandt, kendini yardıma muhtaç hisseder. Neyse ki, kıvrak bir kleptoman olan Mimi, ünlülerin tıknaz koruması Bye-Bye Joe ve bilgisayar dhisi Fernando gibi suçlulardan oluşan hasta kadrosu ona yardım etme konusunda heveslidir. Bu renkli ekip çok geçmeden dünyanın dört bir yanındaki Louvre, Tate, Uffizi, Hermitage, MoMA gibi ünlü müzeleri soyarak dünyanın en ünlü tablolarının 13ünü çalar. Koleksiyoncu hızla en çok aranan suçlu haline gelir. Gangsterler ve kafa avcıları onu dünyanın dört bir köşesinde kovalarken yakalanması için konan ödül giderek artar ve yüz milyon dolara yaklaşır."} +{"text":"Kore Bankasında para politikası müdürü olan Han Shi-Hyun, ulusal büyük bir ekonomik krizi öngörür ve bunu yöneticiye rapor eder. Yönetici, 10 gün sonrasına dek bir acil zirve düzenlemez ve halkı durumdan haberdar etmez. Shi-Hyun, baş gösteren felakete karşı insanları uyarmak adına krizin duyurulmasında ısrar eder ancak bu isteği görmezden gelinir. Zirve, kapalı kapılar ardında gerçekleşir. Finans danışmanı Jung-Hak, Kore'nin yaşadığı ani dış fon kanamasını fark eder ve uluslararası finans firmalarının ülkeden yatırımlarını geri çekme emri aldığını ki bunun da kredi notunun düşmesine sebep olduğunu öğrenir. İstifasını elinde tutuyordur ve yaklaştığına emin olduğu krizde olasılıklara oynama kararı alır. Aynısını yapmaya istekli olan yatırımcıları gizlice etrafında toplamaya başlar. Küçük bir sofra takımı fabrikası işleten aile babası Gab-Soo, büyük bir aradadır ve büyük bir mağazayla sözleşme imzalar. Bir senet notuna göre fazla olan fiyat anlaşma şartları onu sadece kısa süreliğine endişelendirir ve yaklaşmakta olan krizden habersiz bir şekilde sözleşmeyi imzalar."} +{"text":"Qingyi oğlu Dawa ile birlikte yeni yıl akşamında kocasının fabrikadaki işinden geri dönüşünü beklemektedir ancak kocası Shizi eve bir türlü gelmez. Bunun üzerine daha fazla dayanamayan Qingyi fabrikaya gider ve kocasını aramaya başlar. Fakat Qingyi kocasın cesedinden başka bir şey bulamaz. Çünkü fabrika bölgesinde bir toprak kayması olmuştur ve kocası dahil bir çok kişi can vermiştir. Artık Qingyi'nin yapacak başka bir şeyi kalmamıştır ve evine geri döner. Qingyi'nin hayatı artık küçük oğlu Dawa olmuştur ve onu büyütmekten başka bir şey düşünmemektedir. Fakat oğlu son zamanlarda tuhaf bir şekilde evin etrafında başkalarını gördüğü söyleyip Qingyi'yi korkutmaya başlar. İşte tam da bu sırada Qingyi'nin aklına fabrikaya gittiğinde bir işçinin söylediği ''Bu kadar insanın ölümünden kocanız sorumlu'' sözleri gelir!"} +{"text":"Sükut Evi, hayattan bunalan bir adamın kendisini yola vurması ile değişen hayatını konu ediyor. Modern hayattan bunalan 30lı yaşlardaki genç bir adam, çareyi yola koyulmakta bulur. Anadoluya doğru yola çıkan delikanlının amacı, rivayete göre ruhların tamir edildiği bir mekanı bulmaktır. Günler süren arayışına rağmen bahsedilen mekan ile ilgili herhangi bir iz bulamaz. Bu süreçte yolu bir dergaha düşen delikanlının aradığı huzur burada da değildir. Sevgilisi geri dönmesi için baskı yapsa da o yoluna devam eder. Delikanlı, yol boyunca başına gelen türlü talihsiz olaylar sonucu kendisini zor bela bir köye atar. Fakat bir süre sonra köy delikanlının içinden çıkamayacağı bir girdap haline gelir"} +{"text":"Yakalandığı kanser hastalığından vefat eden bir kalp dokturu, düzenlenen cenaze töreninin ardından mezara defnedilir. Fakat defnedilmesinin ertesi günü, doktorun mezarı açık bulunur. Olay yerine gelen polisler, yaptıkları inceleme sonrasında doktorun bedeninden kalbinin çıkarıldığını tespit eder. Bu garip olayın çözülmesi için davanın başına hırslı ve genç bir komiser olan Ceren atanır. Ceren, dava ile ilgili soruşturma yürüttüğü sırada, başka bir cinayet dosyasını daha araştırmakla görevlendirilir. Yeni dava dosyasında ise Yelda ve Oğuz adındaki iki kalp doktorunun cinayeti yer almaktadır. Yelda ve Oğuzun mezarı da tıpkı diğer kalp doktorunda olduğu gibi açılmıştır ve ikisinin de kalbi cinayeti işleyen kişi ya da kişiler tarafından çıkarılmıştır. Gittikçe daha gizemli bir hal alan cinayetlerle ilgili araştırma yapan Ceren, zaman geçtikçe benzer cinayet vakaları ile karşı karşıya kalır. Ceren, cinayetleri işleyen ve mezarları açıp cansız bedenlerden kalpleri alan suçluyu bulabilecek midir?"} +{"text":"My Father, The Spy belgeseli, 1978 yılında Sovyetlerde sıradan bir üniversite öğrencisi olan Ieva Lesinskanın New Yorktaki Birleşmiş Milletler merkezinde Sovyet ajanı olarak çalışan babasını ziyaret etmesiyle alt üst olan hayat hikayesini takip ediyor. Bir yandan babasının karanlık tarafıyla tanışmanın şaşkınlığını yaşayan, bir yandan da eski hayatını geride bırakmak zorunda kalmanın ağırlığını taşıyan Ieva kendini bulmak ve i��ine düştüğü oyunu anlamak amacıyla geçmişe doğru bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta Ieva aile sırlarıyla yüzleşirken, seyirci de Soğuk Savaş döneminin perde arkasına tanık oluyor. Başka bir deyişle My Father, The Spy, tek bir ailenin hikayesinden yola çıkarak Soğuk Savaş döneminin gerçeklerine dair genel bir anlatı sunuyor."} +{"text":"Filmin başrolünde gördüğümüz kedi, ömrü boyunca bir pencere önünde dışarıyı seyretmekle yetinmiş, sahibine bir hükmü geçmediği için de hayatını bu şekilde sürdürmüştür. Ne ki bir gün evde beliren bir hamamböceği, kedinin rutinlerle devam eden hayatında yeni bir kapı aralar. Hamamböceğini yakalayıp öldürmek için bir mücadeleye giren kedi, ne kadar uğraşsa da başarılı olamaz; bu başarısızlığı da yaşlı sahibinin, gittikçe üstüne gelen rutin yaşantısıyla daha da kapalı bir atmosfer çizer. Ancak bir gün kedi, beklemediği anda hamamböceğini sırtüstü uzanmış, ölüme teslim olmak üzereyken bulur. Çok geçmeden ölen böceği merdiven basamaklarına bırakır kedi. Ve sabah her gün olduğu gibi merdivenlere yönelen sahibinin, merdivenlerdeki böcekle birlikte bu sefer rutin sınırlarının dışına çıkması, kedinin hayatında da yepyeni bir sayfa aralayacaktır, \"özgürlüğe\" ilk adım olacaktır."} +{"text":"Stand Up dünyasının tanınan isimleri Mesut Süre, Anlatanadam ve Fazlı Polat, Meksika Açmazı'nda herkesin başına gelebilecek, herkesi fikir ayrılığına düşürebilecek konuları mizahi bir dille tartışmaya açıyorlar. Yanında çalışan kişisel asistanınla yılbaşını Los Angeles'ta tüm ünlülerin katıldığı bir davette geçirsen ve tüm Hollywood ünlüleri sadece asistanınla ilgilense kıskanır mısın? 31 Aralık gecesi sevdiceğine eski sevgilisinden 15 yıl öncesinden bir aşk mektubu gelse, kimse görmeden mektubu açar mısın? Sevdiceğin çok kısa ömrü kalmış eski sevgilisinin son bir beş dakika görüşme isteğini kabul etse bozulur musun? Bittikten sonra izleyenler arasında tartışılmaya devam eden program Meksika Açmazı, yılbaşı özel programında izleyenleri kendi aralarında birbirine düşürecek, kenarlara ittirecek ve çok güldürecek..."} +{"text":"Mitsuko ve Emi, Tokyonun banliyösünde iki katlı sıradan bir evde yaşayan iki kız kardeştir. Monoton ilgisizlik, Japonyanın mevcut ekonomik gerilemesini gösteren, canlılığın kaybını simgelemektedir. Emi, küçük bir şirkette idari eleman olarak çalışmaktadır. Küçük kardeş Mitsuko ise, geceleri barda çalışıp, gündüzleri fotoğraf kursuna gitmektedir. Hayatları normal gibi görünse de aile yaşantıları normal değildir. Babalarının evi terk etmesi, annelerinde şok etkisi yaratmış ve intihar etmesine sebep olmuştur. Özellikle Mitsuko, bu olaydan fazlasıyla etkilenmiş ve hala babasını affetmemiştir. Babası kötü günler geçirmektedir ve evi satmak zorunda olduğundan, kızlarını zorla evden çıkarmaya çalışır. Eminin evli iş arkadaşı Matsubarayla ilişkisinden dolayı Mitsuko, ablasına karşı olan dargınlığıyla mücadele etmektedir. Küçük kız kardeş, elinde olmadan, Matsubarayı hor gördüğü babasına, ablasını da öteki kadına benzetmektedir."} +{"text":"Skunk, 11 yaşındadır, şeker hastasıdır ve oldukça da akıllı bir kızdır. Yaz tatili henüz başlamıştır, basit beklentilerle dolu günler onu beklemektedir. Sonra, yolun karşısında oturan çirkin adam Oswald, yan komşuları tatlı ama delibozuk oğlan Rick'i pataklar. Skunk'ın masumiyeti kendisinin kontrol edemediği bir hız ve biçimde tükenip gitmeye başlar. Evi, mahallesi, okulu, hepsi birden güvenilmez yerlere dönüşür, çocukluktaki mutlu güvenlilik yerini korku dolu kuşkulara bırakır. Geleceğini karmaşık, kırgın bir yaşam kaplamaktadır. Skunk teselliyi, bulabileceğine inandığı, elinde kalan en son yerde arar, tatlı ve yaralı Rick'le arasındaki dile getirilmemiş arkadaşlıkta. Aniden ve neşe içinde bir kaosun içine düşer, bir seçim yapacaktır; ya ona asla vaat edilmemiş bu yerde kalacaktır ya da yaşamak veya ölmek için burayı temelli terk edecektir. Koşulsuz Sevgi, birçok haliyle, idealleştirilmiş, karşılıksız, istenmeyen ve son olarak da koşulsuz haliyle aşkın, güçlü, büyüleyici ve yürek parçalayıcı bir keşfidir ALINTI:ALTIN KOZA FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"2010 Haziran ayında Istanbul'da ilk defa gerçekleştirilen ve 3 günde toplam 120 bin rock ve metal hayranını bir araya getiren Sonisphere Festivali bir ilk gerçekleştirerek metal müzik tarihinin en büyük 4 efsanesini bir sahnede performans vermesini sağlamıştı. 'BIG Four' olarak bilinen METALLICA, MEGADETH, SLAYER ve ANTHRAX bu sefer metal müzik hayranları için bu muhteşem üründe sergileniyor. Sonisphere Festivali'nin Bulgaristan Soyfa ayağında kaydedilen bu süper konser DVD, Blu-Ray ve çok özel bir 'deluxe box' olarak yayınlandı. 22 Haziran 2010'da gerçekleşen bu konser aynı zamanda dünyada 550 sinema salonuna uydu bağlantısı ile yayınlanıp muhteşem bir HD sinema şöleni gerçekleşmişti. The Big Four Live from Sofia bu 4 mega efsanenin festival'de sahnelediği canlı performanslarının tamamını 2 diskli DVD'de getiriyor ve ayrıca sahne arkası görüntüler ve özel röportaj çekimleri ile beraber sunuluyor."} +{"text":"Tek pervaneli, 680 beygir gücündeki kasaba uçağı Dusty'nin tek hayali başarılı bir akrobasi uçağı olmaktır. Fakat hava yarışçısı bu uçakların tasarımı ve yapısı ondan çok daha farklıdır. Üstelik Dusty'nin bir de yükseklik korkusu vardır! Donanma pilotu Skipperın kapısını çalan cesaretli Dusty bu usta uçaktan yardım ister. Skipper, son şampiyon Ripslinger ile aşık atacak düzeye gelmesi için Dusty'yi çalıştırır. Sınırlı donanımına rağmen Dusty o kadar cesurdur ki daha önce hayalini bile kuramadığı yüksekliklerde uçmayı hedefler ve onu hayranlıkla takip edenlere de uçma cesareti verir... Çok sevilen Arabalar animasyonunun gökyüzündeki Uçaklara uyarlanmış hali olan yapım yeni bir Disney efsanesi olma yolunda. Digital 3D teknolojisiyle vizyona girecek filmin Türkçe dublaj kadrosunda ise yine aşinası olduğumuz isimler yer alıyor. Filmin yönetmenliğini ise Klay Hall üstlenmiş."} +{"text":"Bir grup kaşifin bir dinozor kolonisiyle karşılaştığı Kongo ormanında yapılan bir araştırmanın buluntu film tekniğiyle çekilmiş görüntüleri izleyiciyle buluşuyor. Afrika ormanlarının en derin en vahşi yerinde geçen The Dinosaur Project batılı kaşiflerden oluşan bir ekibin kökenleri yerli halk arasında bir mite dönüşmüş olan bir su yaratığı keşfetme umuduyla çıktığı araştırma gezisini anlatmaktadır. Keşif ekibinin lideri olan Indiana Jones benzeri bir adam bu gezinin planlarını çoktan hazırlamıştır ama helikopteri bir kuş sürüsü tarafından düşürülünce bu planlar bozulur. Planlarının bozulmasının ardından, geziye gizlice dahil olan oğlu Lukela da ilgilenmek zorundadır. Luke filmin esas anlatıcısıdır. Elindeki birden fazla el kamerasıyla projenin her dakikasını kaydetmektedir. Ekip kısa süre içinde ormanda bir şeylerin yanlış gittiğini fark eder ve insanoğlunun binlerce yıl once nesillerinin tükendiğini düşündüğü sıra dışı yaratıklarla karşılaşır."} +{"text":"Öztüfekçi'nin senaryosunu yazdığı ve yönettiği film, İtalya'nın Pescara şehrinde düzenlenen Avrupa Filmleri Festivali'nde En İyi Yönetmen Ödülü'ne değer görüldü. Filmde Tarık Köksal, Görkem Arslan, Sinem Öztürk ve Aykut Oray rol alıyor. Film daha önce de, Boston Türk Festivali'nde En İyi Kısa Film; 2008 Kodak Uluslararası Film Okulları Yarışması'nda En İyi Görüntü; 2008 Adana Altın Koza Film Festivali'nde Ulusal Öğrenci Filmleri Kurmaca Jüri Özel Ödülü gibi ödüllere değer görülmüştü. 1985 doğumlu yönetmen Öztüfekçi, İstanbul Amerikan Robert Lisesi mezunu ve halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde son sınıf öğrencisi. İbrahim karısı ve iki çocuğuyla yaşayan bir işçidir. Her günü aynı geçer, evden çıkar, işe gider, kahveye ve birahaneye uğrar. İbrahim gündüz vardiyasında çalıştığı zaman gece uyanır, gece vardiyasında çalıştığı zaman ise gündüz vakti uyumak zorundadır... Diğer 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Kısa Film Yarışması8. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali Gösterim19. Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali Ulusal Yarışma4. Uluslararası Akbank Kısa Film Festivali Ulusal Yarışma2. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali Ulusal Kısa Film YarışmasıAvrupa Filmleri Festivali, En İyi Yönetmen Ödülü"} +{"text":"Gerçek bir cinayet davasına dayanan film, haksız yere cezalandırıldığından şüphelenilen, ölüm cezasına çarptırılmış bir mahkum ve onun masum olduğuna inanan yargıcın hikayesini anlatıyor. Fabrikada işçi olarak çalışan Iwao Hakamada, 1966 yılında patronu, karısı ve iki çocuğunu öldürmekten tutuklanmıştır. İşlediği cinayeti sürekli inkar eden Iwao, en sonunda baskı altında suçunu itiraf eder ve idama mahkum edilir. Davayı yürüten üç yargıçtan en genç olanı Norimichi Kumamoto, Iwaonun masum olduğuna inanmaktadır ancak itirazı reddedilir. Ve daha da kötüsü yargı kararını yazma görevi ona verilir. Bir yıl sonra, Kumamoto protesto olarak Barodan ayrılır ve 40 yıl sonra, sessizliğini bozarak, yargı kararının aleyhinde ifade verir. Aynı yıl dünyaya gelen ve dünyanın zıt taraflarında inanılmaz zorluklar atlatan iki adamın hikayesi. Hakamadanın bugüne kadar ölüm hücresinde infazını en uzun süre bekleyen mahkum olduğu kabul ediliyor."} +{"text":"Bua hayatı harika olan, başarılı bir iş kadınıdır. Ona tedavi edilemez kanser teşhisi konulduğunda, kaderini saklamak ve onların acılarını hafifletmek için kızı ve kocasına sırtını döner. Kendisine yarattığı izolasyonun içinde, hayatına girmesine izin verdiği tek kişi iddiasız ve yüreklendirici bir serbest fotoğrafçı olan June'dur. Hayat yolculuğunun sonunda Bua'ya tutkulu aşkın derin anlamını keşfetmek için son bir şans verilmiştir. ''Harika'' erkek arkadaşı onun şehvetli video kliplerini bütün iş bağlantılarına e-posta atınca, Da -duygusuz köşe yazarı- itibarını mehveder. Bu utançtan kaçmak için kendini işine verir ve Bangkok'taki lezbiyenlerin aşk hayatıyla ilgili modaya uygun bir inceleme yazısı yazmayı kabul eder. Büyüleyici bir tomboy olan Be'yi araştırmasının konusu olması için ikna eder. Bu araştırma sırasında ilişkileri seksüel bir hal alır ve Da kendine hislerinin gerçek aşkı bulma yolunda mı olduğu sorusunu sormaya başlar."} +{"text":"Bir grup insan, Hastalıktan korunmak için, bir adada kendi kendilerine sürgüne çekilmişlerdir. Aradan otuz yedi yıl geçmiştir ve bu kararın sonuçlarına şahit oluruz. Uygarlığın kalıntıları arasında altı kişi, deliliğin kıyısında yokoluşa doğru sürüklenirken, amaçsızca gezinirler ve onlara bir zamanlar bahşedilmiş rolleri oynamaya devam ederler. 2008 yılında, ilk Keş! f yarışmasında ödül kazanan Pembenin yönetmeni The Boy lakaplı Alex Voulgasdan tuhaf ve bir o kadar da hipnotize edici bir film Higuita. Psikanalatik referanslarla dolu anlatısı hiçbir kurala bağlı olmadan ilerliyor ve seyirciyi hem görsel hem de işitsel bir ziyafete davet ediyor. Gerşeküstü ve deneysel sinemadan beslenen bu küçük ama oldukça gösterişli film, kaotik ve karanlık bir dünya tasavvur ederken, sanki Edvard Munchun Çığlıkı kulaklarınıza fısıldanıyormuş gibi bir izlenim bırakıyor."} +{"text":"1970'lerde geçen gerçek bir hikayeden uyarlanan filmde usta dolandırıcı Irving Rosenfeld ve ortağı Sydney Prosser genç ve yetenekli bir FBI ajanı olan Richie DiMaso tarafından yakalanır. Hüküm giymemelerinin ise tek bir yolu vardır: FBI için çalışmak... FBI'ın üst kademeli yöneticilerinden gelen bu teklifi kabul ederler; görevleri ise kendileri gibi usta bir şekilde dolandırıcılık yapan kimi insanları teşhis etmektir. Ajan DiMaso ve çalışma arkadaşları tarafından hazırlanan plana göre, bir kumar cenneti olan Arap Şeyhinin yönettiği Atlantic City'de ünlü kumarcıların katıldığı geniş çaplı bir oyun organize edeceklerdir. Başlarda son derece masumane ve zekice görünen bu plan, zamanla değişime uğramaya başlar. Filmin yönetmenliğini Silver Linings Playbook filmiyle senenin en ses getiren yapımlarından birine imza atan ve bu filmle iki dalda Oscar'a da aday gösterilen David O. Russell yürütüyor. Yıldız oyuncularıyla dikkat çeken filmin oyuncu kadrosunda Jennifer Lawrence, Bradley Cooper, Christian Bale, Amy Adams ve Jeremy Renner bulunuyor."} +{"text":"Joan Littlewood's Theatre Workshope ait ünlü bir sahne oyunundan uyarlanan bu film, Birinci Dünya Savaşının türlü çılgınlıklarını aktarıyor. Film, hayali bir aile olan Smithler hakkındaki vinyetler ile en etkili unsurlarını sergiliyor: genellikle yurtsever tonlardaki savaş şarkıları ve Birinci Dünya Savaşının başlıca figürlerine ait gerçek sözler. Sonraki yıllarda Gandhi ve Chaplinin hayatları üzerine film yapan Richard Attenborough, bu ilk yönetmenlik denemesinde İngiliz oyuncular arasından Olivier, Gielgud ve Richardsonın da bulunduğu sarsıcı bir oyuncu kadrosu oluşturmuş. John Mills gelmiş geçmiş en dik kafalı generallerden biri rolünde, binlerce şehit sayesinde kazanılmış toprakların neşe içinde ölçümünü yapıyor. Bu filmde ironik ve sinsi biçimlerde kullanılmış olan, aslında cephede dökülen kanların üstünü örten bu şen vatansever şarkılar da tarihi olarak hayranlık uyandırıcı cinsten."} +{"text":"Grenli dokusuyla insanın duyularına işleyen ve siyah beyaz sinematografisiyle büyüleyen Yoldan Geçen, kurmacayla gerçeklik arasındaki çizgiyi bulandırıyor. Film boyunca tek başına yaşayan 65 yaşındaki Expedito'yu takip ediyoruz. Her gün annesinin mezarına çiçekler götürüp eczaneden ilaçlarını aldıktan sonra evine dönüyor ve sokağın karşısında sağırlaştırıcı bir gürültüyle devam eden inşaatı izliyor. Daha sonra dışarı çıkıp güzel kadınların peşine takılıyor. Rio de Janeiro'nun yabancılaştırıcı karmaşası sinir sistemine işlemiş, her şey bakmanın ve bakılmanın sakin kararlılığına çekilmiştir. Eryk Rocha ve yapımcı Walter Salles, kaotik bir şehirde yalnız başına kalmış yaşlı bir adamın şiirsel, şaşırtıcı ve hareketli öyküsünü anlatırken, başkasının deneyimine tanıklık etmenin görsel ve işitsel izdüşümünü yaratıyor."} +{"text":"İzlediğiniz en tuhaf yapılış belgeseli olacağından emin olabilirsiniz.\"Pornografinin özünde tenin, ruhsal acıyı bir uyuşturucu gibi hissizleştiren görüntüsü vardır. Ancak, bu uyuşturucu yalnızca adam bu görüntüye bakmaya devam ettiği sürece etkili olacaktır.\" David Mura'nın sözleri tam da Cinsel Ahenk Yok'un yapmaya çalıştığı şeye parmak basıyor. Fransız pornosunun kralı Herve P. Gustave'la, ya da kısaca 'HPG' ile tanışın. Kendisi çok sayıda film üretti ve bu filmlerin her biri, biraz farklı bir açıda duran ikinci bir kamera tarafından da kaydedildi. Güncel sanatçı Raphael Siboni bu kameradan elde edilen binlerce saatlik ham görüntüyü alıyor ve bambaşka bir şeye dönüştürüyor. Siboni, dahiyane bir müdahaleyle izleyenin konumunu değiştirip, bakma-bakılma ilişkisindeki hiyerarşiyi alt üst ediyor ve pornografi deneyimini yapıbozumuna uğratıyor"} +{"text":"Rivayet edilir ki, William Friedkin, sansüre maruz kalmamak için ve daha filmin çekim sürecinde ortaya çıkan tepkiler üzerine, 1980 yapımı filmi Devriyenin S&M barlarda geçen sahnelerini kesip, bir daha hiç görülmemek üzere ortadan kaldırmış. Bu tartışmalı filmin efsanesinden yola çıkan James Franco ve Travis Matthews, bir araya gelip bu kayıp 40 dakikayı yeniden hayal etmeye ve kurgulamaya koyuluyor. Orjinal filmde Al Pacinonun oynadığı rolü tereddütle kabul eden Val Lauren, etrafındaki set ortamının aşırılığının ve aynı orandaki samimeyetinin farkına varıp, kuir yaşam hakkındaki fikirlerini gözden geçirmeye başlıyor. İç. Leather Bar. kuir varoluş biçimiyle ilgilendiği kadar, bunun sinemadaki temsili üzerine de kafa yoran bir meta-film. Aynı zamanda da cinsel ve yaratıcı özgürlüğün sınırlarını sorgulayan, sıradışı bir seyir deneyimi. -if 2013 kataloğundan alıntı-"} +{"text":"İlk filmiKöprüdekilerile İstanbul, Adana ve Ankara Film Festivallerinde en iyi film ödüllerini alan Aslı Özgenin yeni filmiHayatboyu, dünya prömiyerini 63. Berlin Film Festivalinde yaptı. Film, sorunlarının çözümü ayrılık olabilecekken birbirlerinden kopamamanın duygusal sıkışıklığını yaşayan evli bir çiftin hikayesini anlatıyor. Filmin izlediği Ela saygın bir sanatçı, Can ise başarılı bir mimar. İstanbulun en seçkin semtlerinden birinde, mimari tasarımını Canın yaptığı, bir evi paylaşmaktalar. İlişkilerindeki tutku çoklukla sönmüş olsa da karşılıklı saygı ve ilgi, beraberliklerinin sürmesini sağlıyor. Ta ki Ela bir gün Canın bir telefon konuşmasına kulak misafiri oluncaya dek... \"İnsanlar mutsuzluklarına rağmen yaşamlarının mevcut halinin o kadar da kötü olmadığına kendilerini inandırabiliyorlar. İnsan gerçekleri görmezden gelip hiçbir sorun yokmuş, her şey yolundaymış gibi davranmayı seçebiliyor. Değişime, yeniye, bilinmeyene doğru gitmeye cesaret edemiyor. Ela ve Can da evliliğin konformizmine sığınarak sadece çevrelerine karşı değil, birbirlerine, hatta belki kendi kendilerine karşı bile oyun oynuyorlar.\""} +{"text":"Otomotiv tasarımcısı olan Shawn, yeni evlendiği eşi Jasmine ile sessiz sakin bir hayat sürmektedir. Ta ki nereden geldiği belli olmayan şifreli bir mesaj ellerine ulaşana kadar. Mesajda Shawn'ın ailesini kuşaklardır etkileyen bir lanetin hala üzerinde olduğunu ve unun Jasmine'le olan hayatını da tehlikeye atacağı yazmaktadır. Shawn, annesiyle babasını çocuk yaşta kaybettiği için yazılanlara itibar etmez. Ancak tuhaf olaylar gelişmeye başlar. Başına gelenlere bir açıklama bulamayan Shawn, hayatından endişe ederek Gabriel ve Peder Westhoff'a danışmaya karar verir. İkilinin bir şekilde aklına takılan sorulara cevap verebileceğini ummaktadır. Onların ve akıl hastası olan Ali'nin de yardımıyla Shawn, yaşadıklarının düşündüğünün çok da ötesinde olduğunu fark edecektir. Çok eski zamanlardan beri varlığını sürdüren ve ailesini lanetleyen kötücül ruhtan ailesini koruyabilmesi için Shawn'un tek başına ve bütün gücüyle savaşması gerekecektir."} +{"text":"Chad Buckley yalnız yaşayan ve tam bir korku tutkunudur. Gününün büyük bir kısmını farklı türlerde filmlerin satışının yapıldığı mağazanın müşterisi olan Sam ile yaşadığı tartışmalarla geçirir. Korku türünün büyük hayranı olması Chad'in bu konuda teknik konular dahil çok fazla bilgi sahibi olmasını sağlar ve bir gün ortaya çıkan yeni bir üyeye korku türü hakkında küçük çaplı eğitim vermeye başlar. Bu ders üzerine korku filmlerinin farklı unsurlarını işleyen filmde her bir korku öğesi farklı şekillerde izleyiciye sunulur. Chad'den aldığı küçük eğitim sırasında onun bir şeyler gizlediğinden ya da Chad'de doğru olmayan bir şeyler olduğundan şüphelenen müşterinin, hikayenin ilerleyen kısımlarında aslında kendisinin bir sırrı olduğu ortaya çıkar. Korku filmi severlerin farklı hikayelerle korku öğelerini öğrenmesini sağlayan ve aynı zamanda kendi içerisinde bir gizem, gerilim ve yer yer komedi barındıran filmin sekiz farklı hikayesini sekiz ayrı yönetmen üstleniyor."} +{"text":"Amerika'da üniversite kampüslerinin dışında genç üniversitelere yönelik i��lenen seri cinayetleri konu alıyor. Amerika'da üniversite öğrencisi olan Jake, psikolojik olarak bunalımlı ve zor dönemlerden geçmektedir. Kız arkadaşı Keren ile yaşadıkları özel hayatlarında da sorunlar olmaya başlarken, Jake'in arkadaşları, ruh halinde çöküklük hissetmektedir. Bu durumu kabullenmeyen ve doktorunun kendisine yazdığı özel ilaçları da kullanmayı bir süre sonra reddeden Jake, kız arkadaşı ve diğer arkadaşları tarafından gittikçe daha dağınık ve mutsuz olarak tanımlanmaya başlar. Bir süre sonra Jake, telefonuna bilinmeyen bir numaradan tehdit içerikli tuhaf mesajlar almaya başlayınca, kız arkadaşının eski sevgili olan Rob'dan şüphelenir. Bir gün futbol antremanı için evden çıkmadan önce sevgilisinin telefonunda Rob'dan gelen bir mesaj görünce iyice sinirlenen Jake, Rob'un akşam düzenleyeceği partiye giderek onunla yüzleşmeye karar vermiştir. Olayın derinliğinin ve karmaşıklığının hiç de farkında olmayan Jake, gece vakti Rob'un partisine giderek onunla tartıştıktan sonra evden ayrılır. Ancak başı daha sonra çok daha büyük bir derde girer. Kadrosunda genç isimlerin bulunduğu filmde işlenen konu aynı zamanda gerçek olaylardan da esinlenilmiştir."} +{"text":"Bir kayıp ihbarı ile başlayıp, gençlerin planladığı partinin beklenmedik olaylarla karşılaşmasını anlatıyor. Filmde, genç bir arkadaş grubu, Caleb isimli gencin ailesine ait eski bir evde parti vermeye ve arkadaşlarını davet etmeye karar veriyor. Eğlenceli görünen ve öyle de başlayan bu parti de, uyuşturucu, alkol, müzik ve tabii ki bunların yanında eğlence maksimum düzeydeyken, arkadaş grubu bir bir dağılmaya ve kaybolmaya başlıyor. Geride kalan herkes alkolün veya uyuşturucunun etkisinde olduğu için, gidenlerin geri gelmediğini fark etmeleri uzun sürüyor. İçlerinden birinin abisinin partiye gelip, kız kardeşini sormasıyla birlikte eve giren Caleb'in yeni arkadaşı, partinin başından beri gerçekleşen korkunç durumla karşı karşıya kalıyor ve partinin seyri bir anda değişiyor."} +{"text":"Her yeri sarmış kötülüğe karşı sığınılabilecek son yer neresidir? Sinema yazarı Kara Abdolmalekiye göre Bugün filminin bu soruya yanıtı basit ve çarpıcı: Sessizlik. Artık yaşlanan taksi şoförü Yunus tam günü kapatmak üzereyken, aracına telaşlı bir kadını alır. Kadını hastaneye götüren Yunus burada nelerle karşılaşacaktır? Karşılıksız iyilik yapmak, insan doğasının karmaşıklığı ve kırılgan bir gerçekçiliği bünyesinde buluşturan Bugün, Hollywood Reportera göre bağırmayan, fısıldayan bir film. Usta yönetmen Mirkariminin bu son filmi, İranın Oscar adayı oldu ve ülkesinde de büyük bir gişe başarısı yakaladı. Başkalarına sessiz sedasız yardımcı olan ve isimsiz kalmaya devam edenler hakkında bir film yapmak istedim; bu isimsizlik, izleyici için de geçerli olacak. Saint-Exupery savaştan korkardı, ama ben en çok toplumun ahlaksızlığından korkuyorum. Gece Uçuşunun pilotu megakent Tahranda bir taksi şoförü olsaydı, bu çileden çıkmış toplumun oklarına, sapanlarına karşı sessiz kalır mıydı acaba? Reza Mirkarimi"} +{"text":"Otuz yıl sonra ilk defa gün yüzüne çıkan unutulmuş bir başyapıt. 1985 yılı. Türkiyedeki askeri darbeden beş yıl kadar sonra bir kadın, İstanbul sokaklarında dolaşıyor. Tekinsizlik insanları ve tüm şehri sarmış durumda, eksik olan bir şeyler var. Arkadaşlıklar, havadan sudan sohbetler, bıkkınlık, arayış, yitiş ve ardından bir umut adaya gidiş. Tüm bunlardan geriye kalan ne? Merlyn Solakhanın ilk filmi olan, başrollerini Mustafa Irgat ile Zümrüt Pekinin paylaştığı TEKERLEME, 1986 yılında Berlin Film Festivalinde gösterilmiş, ardından da unutulmuş bir yapıt. Belli ki o dönem rağbet gören politik gerçekçi filmler karşısında bir kaba konulamamış, etiketlenip rafa kaldırılamamış. Oysa filme bugünden bakmak bize bambaşka anlamlar sunuyor. Türkiyede otuz yıl sonra ilk defa gösterilecek olan film, tekerlemenin teklemeye dönüşümünü Türkiye sinemasında daha önce hiç karşımıza çıkmayan özgün bir estetikle sunuyor."} +{"text":"Değerli bir arazi üzerinde bulunan, babadan kalma dersaneyi işleten Kısmet maddi anlamda zor günler yaşar. Binbir zorlukla işlettiği dersane üzerine müteahhit kardeşi İsmet ile sürekli restleşmektedirler. İsmet dersanenin arsasını satın almaya çalışmaktadır ancak Kısmet her şeye rağmen işini sürdürmeye kararlıdır. Kısmet tüm çabalarına rağmen iflasın eşiğine gelir ve İsmet ile iddiaya girmek zorunda kalır. Buna göre eğer iddiayı kazanırsa İsmet dersanenin borçlarını ödeyecek ve ayrıca öğrencilerden birinin hastane masraflarını da karşılayacaktır. İsmet kazanırsa araziyi satın alacaktır. Kimin sınıfı daha çok sınav kazanırsa iddiayı o kazanmış olacaktır. Kısmet üç yıldır sınavı kazanamayan öğrencilerden kurulu bir sınıfın öğretmeniyken İsmet para karşılığı üniversite öğrencileriyle anlaşıp onlardan oluşan bir sınıf kuracaktır..."} +{"text":"18. İstanbul Film Festivali'nde canlandırma filmleri bölümünde yer alan Tabloları Canlandıralım adlı animasyon serisiyle büyük beğeni toplayan Koopman, başta 43. Cannes Film Festivali'nden Jüri Özel Ödülü olmak üzere pek çok ülkeden ödülle dönmüştür. Famous Paintings yaklaşımı sanatta zaman ve mekan kavramları içinde genişleyip resim, sinema ve öykü nlatımı estetiklerini bir raya getirir. Resimler farklı bir anlatı yapısı taşır ve izleyicinin aşina olmayabileceği çok farklı bir hayattan alınır. Her birinde farklı animasyon teknikleri kullanan sanatçının ele aldığı ünlü ressam ve çalışmaları ise şöyle: Pieter Bruegel, Vincent van Gogh, Salvador Dali, Claude Monet, Piet Mondrian, Johannes Vermeer. Hugo van der Goes, Archimboldo, Paul Cezanne, Rene Magritte, James Ensor, Francisco Goya, Hieronymus Bosch, Rembrandt"} +{"text":"Yeni kuşak Arap sanatçı ve müzisyenlerin underground dünyasında tura çıkaran film, baskılara rağmen kendilerini ifade etmenin yollarını bulan gençlerin ilham verici ve şahane müzikli! hikayelerini anlatıyor. Ortadoğunun çeşitli ülkelerinde yükselen yeni bir kuşak var: şair, rapçi, sanatçı olan bu gençlerin miadı dolmuş gördükleri siyasi sistemler ve kültürel normlara karşı söyleyecek çok sözü var. Üstelik bunu sanatla yapıyorlar. 2009 ile 2013 arasında çekilen Yallah! Underground, büyük bir değişimden geçen bölgenin ilginç ve yetenekli yeni seslerini takip ediyor. Gençler işleri, hayalleri ve korkularını anlatıyorlar. Müzik yapıyorlar. Baskı, sansür ve hatta hapis cezasıyla mücadelelerine tanık oluyoruz. Özgün müzikleriyle bir yandan dans da ettiren film, anaakım medyanın Arap dünyasıyla ilgili çizdiği siyah-beyaz portrenin ötesine geçiyor ve çok sesli, çok renkli genç insanların baskılara boyun eğmeyen yaratıcılığını anlatıyor."} +{"text":"llk filmden birkaç yıl sonra geçen hikayede, polis memurları, Fred Savage'ı ölümüne yol açan bir yolculuğa çıkardıktan sonra Spurbury Polis Departmanından kovulmuşlardır. Mac, bir gün eski patronu Kaptan O'Hagen'dan, ekibi toplamak ve Kanada'da bir balık avına çıkmak için bir telefon alır. Ekip, Kanada'ya vardığında Vermont Valisi Jessman'la bir toplantı yapma niyetinde olduğunu anlar. Jessman'ın söylediğine göre yakın zamanda yapılan bir arazi araştırması sırasında, Kanadadaki bir arazinin aslında ABDnin toprağı olduğu ortaya çıkar ve valinin bu bölgeyi Kanada Kraliyet Polisi'nden devralmak için bir polis departmanı kurması gerektiği söylenir. Vali bu eski polis grubuna bu görevi teklif eder ve eğer başarılı olurlarsa yine eskisi gibi gerçek polisler olacaklarına söz verir. Ama böyle bir ekibin başarılı olması resmen bir mucize gerektirir."} +{"text":"Ödüllü ilk belgeselleri Suddenly, Last Winter (2008) sonrasında, Gustav Hofer ve Luca Ragazzinin yönetmenlik dışında kamera önünde oyuncu olarak da yer aldıkları bir nevi yol belgeseli Italy: Love It, or Leave It. Aslında ikisi de İtalyan olan Gustav ve Lucanın bu filmde, artık İtalyada yaşamaya devam edip etmeme konusundaki kararsızlıklarının sebeplerine şahit oluyoruz. Berlin, Barcelona ve Londraya taşınmış birçok arkadaşları olan çift, bu karar aşamasında İtalyayı her yönüyle değerlendirmek üzere eski bir Fiat 500 ile ülkelerini turlamaya karar verirler. Bu hayati karar öncesinde yollarda tanıştıkları birbirinden farklı görüşlere ve yaşam koşullarına sahip İtalyanlara da söz verirler. Politik, sosyal, ekonomik ve kültürel açılardan İtalyada yaşamaya dair cesur sorgulamalara girişen belgesel; Milano, Helsinki, Rio, Göteborg gibi birçok film festivalinde gösterildi ve de ödüller aldı."} +{"text":"Güç delisi general Zhong 13 yıl önce Bana gezegeninin kontrolünü ele geçirmiştir. O günden beri gezegenin yönetimini elinde tutan kötü kalpli general bütün gezegeni lime lime etmekte ve gezegenin sakinlerini ağır bir boyunduruk altında yaşatmaktadır. Gezegende 3 arkadaş olan hareketli maymun Spark, hevesli tilki Vix ve teknoloji meraklısı domuz Chunk da yaşamaktadır. Üçlü bir şekilde generalin planının dünyayı ele geçirmek olduğunu öğrenir. General, kara delikler yaratma gücüne sahip olan Kraken'in peşindedir ve eğer onu ele geçirirse sonsuz güç onun olacaktır. Onu durdurmak için harekete geçen ekip bu yolculukları sırasında uzayın pek çok gizli noktasını keşfedecek ve kendi köklerinin nereden geldiğini de bulacaktır..."} +{"text":"Büyüklerin Oy versek de hiçbir şey değişmeyecek gibi kaygısız düşünceleri sonunda iktidara gelen Good For You partisi, akşamüstü saat 5ten itibaren sağlıklı bir yaşam için, kim olursa olsun çikolata ve çikolata içerikli objelerin üretimini, satışını, bulundurulmasını ve tüketimini kesinlikle yasaklayan bir yasa çıkartır. Yasayı desteklemek için sağlıklı yiyecekleri tanıtan sinir bozucu reklamların izlendiği televizyonlar ise garip bir alet nedeniyle kapatılamamakta, sesleri kısılamamakta ve zorla da olsa bu reklamlar her yerde yayınlanmaktadır. Bu şehirde yaşayan Huntley ve Smudger adlı iki genç sık sık uğradıkları bir Bubby Şeker Dükkanını ziyaret ederler. Ne yazık ki şeker dükkanı bile artık partinin yeni üretimi olan sağlıklı bisküvileri satmaktadır. Burada çalışan arkadaşları Louise, ikiliye ilginç bir söylentiden bahseder. Söylentiye göre hala gerçek bir çikolataya sahip olmanın bir yolu vardır. Şehrin kıyı yakalarında, terk edilmiş bir kömür madeninde gizlice çikolata üretilip alışverişi yapılmaktadır. Söz konusu yere giden Huntley ile Smudger ilginç bir bilgi elde ederler. Ve bundan sonra, çevrelerindeki çeşitli arkadaşlarının da yardımıyla, yasaya karşı gelerek kendi kaçak çikolatalarını üretmeye karar verirler."} +{"text":"Belçikalı çizer Hergenin dünyaca ünlü çizgi roman karakteri Tentenden beyaz perdeye uyarlanan sinema serisinin ikinci filmi olan yapıt, ilk filmde olduğu gibi çizgi roman serisindeki olaylardan bağımsız bir şekilde ilerliyor. Dünyadaki açlığı sonlandırmaya çalışan Profesör Calculus, bir kitap yazarak dünyanın ilgisini çekmeyi başarmıştır. Televizyon programına katıldığı bir gün onlarca mektup alır. Bunlardan biri İspanyol Profesör Zalameadan gelen bir mavi portakal fotoğrafıdır, mektupta başka hiçbir açıklama yer almamaktadır. Şaşkına uğrayan profesör, bu ürünün çöl güneşinde bile yetişebilecek derecede dayanıklı olduğunu öğrenir. Şimdi Calculus İspanyaya giderek bu gizemli portakalı keşfetmeye çalışacaktır. Ancak bu gidiş iki bilim adamının başına türlü belalar açacak, onları kurtarma görevi ise Tenten ve Kaptan Haddocka düşecektir."} +{"text":"25 yıl boyunca Brenda Myers-Powell kendisini Breezy olarak isimlendirdi ve kendi hayatını kendisi yönetti, ya da buna kendisini inandırdı. Bu dünya onu genç ve uyuşturucu bağımlısı bir fahişeye çevirdi. Johnun tekiyle yaşadığı şiddetli olaylar sonrası, Brenda bir hastanede uyanır ve hayatını değiştirmeye karar verir. Bugün o artık 14 yaşında gencecik kızlardan başlamak üzere yüzlerce hayatını değiştirmek isteyen kadına umut ve güç kaynağı olur. Dreamcatcher, her yıl binlerce kız ve kadının fahişelikten başka çareleri olmadığını düşünmelerine sebep olan ihmal, şiddet ve suiistimal çemberini araştırıyor. Çok çekici, karizmatik ve etkileyici bir kız olan Brendayı takip ederek bu genç kadınların hayatlarına giriyor ve çok gerçekçi görüntülerle onların açısından onların gerçeklerine tanık oluyoruz. Dünya bu kadın ve erkeklere tepeden bakarken, çok şükür ki Brenda öyle yapmıyor, azimli bir şekilde görünüşteki çaresizliği bir kişinin binlercesinin hayatında nasıl bir değişiklik yapabileceğiyle mukayese ederek, azimli bir şekilde gözler önüne seriyor."} +{"text":"Muhteşem bir okul hayatının ardından kendi ayakları üzerinde durmak isteyen iki dostun başından geçen bu hikaye, inanılmaz bir soygun planıdır. Ali ve Okan'ın berbat geçen iş hayatlarının sonunda geldikleri açmaz, bir gün en yakın arkadaşları Orhan'ın eve elinde emniyet teşkilatının açmış olduğu sınav haberi getirmesiyle son bulur. Ancak köprüden önceki bu çıkış da kaçmıştır. İki kafadar dahinin sınavı geçememesi gariptir ama bu durumlara alışmış olan ikili hayatlarına kaldıkları yerden devam eder. Ancak tek bir farkla... Orhan'ın bir gece yarısı önlerine koyduğu teklifle şaşkına dönerler. Karşılarında kimsenin ulaşamayacağı bilgilerle dolu bir çanta ve ustalıkla hazırlanmış bir soygun planı vardır. Bulundukları hayattan ve parasızlıktan o kadar bıkmışlardır ki bir anlık şeytanın dürtmesiyle büyük bir maceranın içine girerler. Ama hiç bir şey göründüğü gibi değildir."} +{"text":"Salim, 30 yaşlarında bir cinayet masası dedektifidir. İçine kapanıktır. Ayrılmış olduğu karısından, çok da ilgilenmediği 3 yaşlarında bir kızı vardır. Salim, yeni bir cinayet davası üzerine çalışırken, bir süredir devam etmekte olduğu göz tedavisinin sonuç vermediğini ve zamanla tamamen kör olacağını öğrenir. Bu gerçekle baş etmeye çalışırken ilgilendiği davada öldürülen kişinin karısı Handan Hanım'ın da kör bir piyanist olması, Salim'in durumunu daha da ilginç kılar. Dava süreci ilerledikçe Handan Hanım'a fena halde gönlünü kaptıran Salim, ondan yüz bulamayınca ilgisini cinayetin bir numaralı katil zanlısının kör karısı Leyla'ya yöneltir. Ama şüphesiz en tuhafı, Salim'in canından çok sevdiği annesinin yaşlı ve kör bir fahişe olmasıdır. Olaylar geliştikçe Salim daha da körleşir. Ya da Salim körleştikçe olaylar gelişir."} +{"text":"Fransız çizer Guillame Renard'ın merakla beklenen kendi işlerinden uyarladığı Mutafukaz'ın karanlık ama bir o kadar da renkli dünyasına buyrun! Meşhur Japon anime stüdyosu Studio4C ile Ankama'nın kendine has işbirliğiyle ortaya çıkan bu masalsı dünya, Luc Besson'ın erken dönem filmlerini akla getiriyor. Angelino, San Franscisco-New York arası bir şehir olan Dark Meat City'nin acımasız sokaklarında hayatta kalmaya çalışan, etrafına göre daha küçük olmasıyla dikkat çeken, siyah bir çocuktur. Gündüzleri sokaklarda pizza dağıtırken, geceleri bir hamamböceği ordusunun eşliğinde arkadaşı Vinz'le birlikte bir otel odasında takılır. Beklenmedik bir scooter kazası sonrası, başedilmesi güç başağrıları ve halisünasyonlarla karanlık bir dünyaya çekilen Angelino, bir anda kendisini sırrını çözemediği bir kovalamacanın içinde bulur. Mutafukaz, anime ve animasyon tekniklerini başarıyla harmanlayan nefis bir distopya!"} +{"text":"Film, yaptığı icat sayesinde evlerine musallat olan ruhlardan kurtulmaya çalışan Ethan ve kardeşlerinin hikayesini anlatıyor. Ölenleri geri getirebilecek bir makine harika bir fikir gibi gözüküyor; ta ki yanlış ruhlar ortaya çıkana kadar... Genç bir deha olan Ethan ebeveynlerini bir trafik kazasında kaybetmiştir. Ethan, yaşadığı kaybın ardından kardeşlerine bakabilmek için eğitimini ve kız arkadaşını ardında bırakır. Günlerini iyi çocuğu büyütme sorumluluğu ile geçiren Ethan bir yandan da garajda dünyayı değiştirebileceğini düşündüğü icadı üzerinde çalışır. Eğer her şey yolunda giderse Ethan icadı sayesinde ailesi ile tekrar bir araya gelebilecektir. Son düzenlemeleri yaptıktan sonra kardeşleri ile birlikte ebeveynleri ile iletişim kurmaya çalışırlar. Tam da bu sırada beklenmedik korkunç bir durumla karşı karşıya kalırlar. Ethanın icat ettiği makine yanlış ruhların ortaya çıkıp evlerine musallat olmasına neden olur"} +{"text":"Taş maden işletmesinin sahibi Mikhail Shurov, hayatı ciddiye almayan, duygusuz, alaycı, genç bir iş adamıdır. Önceliği her zaman çalışmak ve daha çok para kazanmak olan bu adamın, geçmişi düşünmek ya da geleceği önemsemek gibi bir tasası yoktur. Bir gün, maden ocaklarından birinde, gönüllü arkeologlardan oluşan bir ekip, İkinci Dünya Savaşı dönemine ait ölü askerlerin kalıntıları ile dolu bir Sovyet sığınağını keşfeder. Mikhail'in bu problemi çabucak çözmesi gerekir. Çünkü para kaybetmek istemez ve işleri durdurmayı reddeder. Ardından, iş adamını ikna etmek için arkeolog ekibinin lideri, güzel ve kararlı bir kadın olan Lisa ile tanışır ve Lisa ona Neva Köprüsü'nde savaşan ve ölen askerlerin kahramanlık hikayesini anlatır. Sığınağın içinde, Mikhail'e Komiser Alexey Shurov'un kalıntılarını gösterir; Mikhail bir şekilde bu komiserle ilgisi olduğuna ikna olur her nasılsa aynı soyadı paylaşmaktadırlar. O anda feci bir kaza olur ve sığınak çöker. Bir ambulans gelir, Lisa'yı alıp uzaklaştırır. Mikhail kendini gizemli bir şekilde Nisan 1942'deki askeri operasyonun merkez üssünde bulur. Mikhail, şoka girmiştir, kendisine ne olduğunu anlamaya, buradan nasıl çıkacağını çözmeye çalışır. Çeşitli yollar dener ama hepsi boşunadır. Tüm umutlarını yitirmişken birden, Komiser Shurov'un sığınağında, mermilerden kaçarken bulur kendini. O anda Komiser Shurov'un da dahil olduğu, Neva Köprüsü'nün son savunucularının intihar ettiklerini görür. Askerler yakalanacaklarını anlamış, teslim olmak yerine ölümü tercih etmişlerdir. Son kurşun sesiyle, Mikhail irkilir ve ait olduğu zamana geri döner. Garip \"yolculuk\" sona erer. Arkeologlar artık kazı için bir engel değildir, hatta çalışmalar hızlanmıştır. Mikhail bu olanlardan önce olduğu gibi normal bir şekilde- yaşamını sürdürmek ister ama savaşın canlı görüntüleri onun yakasını bir türlü bırakmaz. Öte yandan Lisa onun yüzünden komadadır ve suçluluk duygusu sürekli beynini kemirmektedir. Ve Lisa'nın Komiser Shurov'la arasında olası aile bağları hakkında söyledikleri bir türlü aklından çıkmamaktadır. Mikhail'in kendisini rahatsız eden gizemleri çözme çabası, beklenmedik bir şekilde onu Neva Köprüsü'ndeki savaşın tam ortasına taşır. Kendisini zaman tuzağından kurtarmak ve aile tarihine ışık tutmak için verilen bu kutsal görevi tamamlaması gerekmektedir. Aksi halde sadece geçmişi değil Lisa ile olan geleceği de tehlikeye girecektir."} +{"text":"Mirasçılar, hayatın zorlukları ile mücadele etmeye çalışan iki kadının hikayesini konu ediyor. Chela ve Chiquita uzun yıllar birlikte olan bir çifttir. Yıllar geçtikçe artık yaşantılarında belirli bir rol dağılımı olmuştur. Dışa dönük bir yapıya sahip olan Chiquita, hayatlarını yönetmekten sorumludur. Chela ise evden dışarı çıkmayı pek hevesli olmayan, tüm zamanını resim yaparak geçiren biridir. Maddi zorluk yaşayan çift, her birinin birçok anısı olan eşyalarını satmaya başlar. Fakat işler daha da kötüye gidip borçlar ödenemediğinde Chiquita hapishaneye girmek zorunda kalır. Chela, artık yapayalnızdır ve hayatını kendi geçindirmek zorundadır. Para kazanmak için şoförlük yapmaya başlar. Bu sırada tanıştığı Angy, onun kendisini yeniden tanımasına neden olur."} +{"text":"Efsane gerçeküstücü yönetmen Jan Svankmajer aklınızı başınızda alacak gerçeküstücü bir yolculuk. 83 yaşındaki efsanevi Çek yönetmen Jan Svankmajer uzun bir aradan sonra bir başka gerçeküstücü güzellikle karşımızda! Bu sefer küçük bir kasabadaki yerel bir bardayız. Pazartesi günü olmasından dolayı sandalyeler ters döndürülmüş ve bar kapalıdır. Köşede Capek Kardeşlerin Böcek Oyunununu prova etmek üzere bir araya gelmiş 6 amatör aktör dışında bar bomboştur. Prova ilerledikçe oyundaki karakterler zamandan bağımsız bir şekilde ölüp yeniden canlandırlar. Onları canlandıran aktörler de yavaş yavaş bu değişimlerin parçası olmaya başlarlar. Gerçeküstü sinemanın en önemli ustalarından olan Jan Svankmajer görünürde oldukça edebi görünün bir oyunu kendine has, muazzam düşgücüyle örülü bir evrene adapte eder. Bu dünyada düşler, animasyon, hiciv, tiyatro ve tabii ki insanlar ve böcekler birbirlerine dönüşmektedir."} +{"text":"Rehan ve Shaina yeni evli iki çiftdirler. Ve Rehan bir Finans şirketinden iş teklifi alır. Bu çift Romanya'da tanışıp birbirlerine aşık olmuşlardır. İş teklifi alan Rehan'a isteksiz olmasına rağmen işi kabul etmesi için Shaina ısrarcı olur. Lakin Rehan'ın sakladığı bir sır vardır. Sonrasında Shaina doğaüstü olaylar yaşamaya başlar ve Rehan ona inanmayı reddeder. Rehaan bir iş gezisindeyken Shaina'dan bir arama gelir. Çok korkmuştur. Shaina olan paranormal olayları çözebilmek için kırsal kesime gitmiştir ve kırsal kesimde olan bir telefon kulübesinden yardım ister. Shaina ve Rehan bir din adamında yardım isterler lakin din adamı onlara yardım edemez. Aditya onun yardımına gelir ve Shaina'ya bu kötü ruhtan kurtulması için yardımcı olmaya çalışır."} +{"text":"Almanyada doğup büyümüş olan Simgenin dedesi, oğlu Gaziantepli birisi ile evlenmediği için tüm bağlarını koparmıştır. Anne ve babasını bir kaza sonucu kaybedden Simge ise Almanyada bir başınadır. Yıllarca tek yaşayan genç kadının hayatı, hasta olan dedesinin tüm malını Gaziantepli biri ile evlenme şartı ile Simgeye bırakmaya karar verdiği duyunca değişiverir. İçinde büyük bir korkuyla hiç bilmediği bir şehre gelen Simgeyi dedesinin hizmetlisi Ümmühanın oğlu Hayri ve ailesi misafir eder. Zamanla şehri sevmeye başlayan Simgeye ilk görüşte aşık olan Hayri, Simgenin başına gelen türlü aksiliklerden onu kurtarınca, Simge de kahramanına aşık olur. Fakat Hayrinin annesi Ümmühan'ın Gaziantep kültürünü bilmeyen bir gelin istememesi, Simge'nin bu yeni kültürü bir an önce öğrenmesini gerektirecektir..."} +{"text":"Kostak Emine yıllar boyunca eğreti gelin olarak yaşadığı için yaşadığı çevre tarafından dışlanır ve yalnızlığa itilir. Üstelik artık eğreti gelin bile değildir. Kendi çevresinde yaşadığı zorluklar yüzünden kız kardeşi Dilan'nın yanına sığınır. Kostak Emine'nin her şeye rağmen yaşama dair dayanak noktaları vardır. Biri, eğreti gelin olarak gittiği delikanlılardan biri olan Hakan; diğeri de Hakan'dan olan olan kızı Ladik'tir. Fakat Ladik'i büyütebilmek için ne zamanı ne de fırsatı olmuştur. Ladik teyzesi Dilan'ın yanında büyümüş; genç kız olmuştur. Ve Kostak Emine kızı tarafından da dışlanır. Zira Ladik annesinin yaşamı dolayısıyla annesi gibi hep dışlanmıştır ve tüm bunlar yüzünden Ladik, güvensiz bir bireye dönüşmüştür. Teyzesinin zoruyla evlendirilen Ladik, kocasını terk ederek Denizli'den Ankara'ya uzun bir yolculuğa çıkar."} +{"text":"Çekoslovakyadaki komünist iktidara karşı silahlı direniş teşebbüsünde bulunan üç romantik kahramanın hikayesi. Kahramanlar, 93. maddeye göre terör eylemine katılmakla yargılansalar da, ne kimseyi öldürmüş ne de yaralamışlardır. 1 Mayıs kutlamalarından bir gece önce komünist para babalarına ait tribünü havaya uçurmayı planlayan Stano, içkiyi fazla kaçırınca elinde bir çanta dolusu patlayıcıyla tribünün etrafında dolanırken polis tarafından yakalanır ve 5 yıl hapis yatar. Başkan Gustav Husakı öldürmek isteyen Fero CIA ile bağlantı kurmayı bir türlü beceremez. Silah ve patlayıcıları sakladığı yer polis tarafından bulununca 14 yıla mahkum olur. Vladimir ise Komünist Partinin ilan panolarını 53 kez havaya uçurmuştur. 4 seneden fazla hapis yatar. Elbette teröristlerin de aşkları ve aileleri var; işte bu film onların özel hayatlarına ışık tutuyor."} +{"text":"Başka Bir Dünya, artık olmayan bir dünyaya ait samimi bir hikaye. Ünlü tiyatro ve sinema oyuncusu Danuta Szaflarska, ona şekil veren kültürü ve öyküleri bize aktaran rehberimiz ve anlatıcımız. Filmin, Arthur Reinhartın genellikle siyah-beyaz görüntülerinden oluşan, alçakgönüllü görsel katmanı Szaflarskanın kendi arşivinden ve aynı zamanda oynadığı filmlerden görüntüler serpiştirilerek bütünlemiş. Bu görüntüler oyuncu tarafından anlatılan bağlantısız, geçmişe ait ve komik hikayeyle birbirine bağlanmış. Bir buçuk saatlik film mesafeli ve içine kapanık başlıyor ama daha sonra çok kişisel aktarımlarla açılıyor. Danura Szaflarska içten ve teklifsiz kişisel itiraflarıyla tanınıyor. Ancak, filmde izleyicileri kahkahanın yaşam kurtaran rolünü, bir oyuncunun iş ahlakını, işgal altındaki Polonyadaki yaşamı, ikinci dünya savaşı sırasındaki travmatik deneyimlerini, özgürlüğü ve cesareti anlattığı konuşmasını dinlemeye davet ediyor. Kapanış cümlesi olan Oynamamalısınız, olmalısınız, sadece bir oyuncu olarak değil, bir insan olarak da kat ettiği yolu çok iyi özetliyor. KAYNAK:Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali"} +{"text":"Todd Hewitt, insanlık için yeni bir umut olan \"Yeni Dünya\"nın uzak bir gezegeninde yaşamaktadır. İnsanlık için yeni bir umut olması beklenen \"Yeni Dünya\", \"Noise\" adı verilen bir virüs sebebiyle cehenneme döner. Bu virüs ile herkes birbirinin düşüncelerinden parçaları görebilmektedir. Bu virüs pek çok kişiyi getirdiği sonsuz gürültü sebebiyle deliliğe sürüklemiştir. Ancak günün birinde Todd çok önemli bir keşif yapar; Viola isimli bir genç kızla karşılaşır. Viola'nın yanında virüs etkisiz hale gelmektedir. Bu birbirleri ile pek de alakası olmayan ikili, keşfedilmemiş bir gezegende tehlikeli bir maceraya girerler. Tüm düşüncelerin duyulduğu, tüm hareketlerin görüldüğü bu çevrede kaçmaya ve saklanmaya çalışan Todd ve Viola, geride bıraktıkları hayatları ve yeni dünyaları hakkında birçok gerçeği öğreneceklerdir.."} +{"text":"Bir süre önce siyasi bir suç nedeniyle tutuklanmış olan Ahmet, bir türlü o acılı günlerin etkisinden kurtulamamıştır. Birlikte olduğu sevgilisi Neşe'nin dışında herkese, her şeye kuşkuyla bakmakta, garip korkular içinde yaşamaktadır. Tüm korkularının karısı Ayşe'yle de paylaşması olanaksızdır. Çünkü, ilişkilerinin temelinde büyük bir uyumsuzluk yatmaktadır. Üstelik sürekli karısı tarafından suçlanır. Bir gece yarısı evlerine bir bekçi gelir. Ahmet gittiği karakolda cezasının kesinleştiği tebliğ edilir. Yedi gün içinde teslim olması gerekmektedir. Daha üç yıl ceza evinde yatacaktır. Ahmet, bu olay üzerine iyice bunalıma girer. Korkunç bir yalnızlığın içinde çırpınan Ahmet, çocukluk arkadaşı Hüseyin'den yardım bekler. Ne var ki Hüseyin gizli bir görevlidir. Ahmet'e yardım elini uzatır gibi görünmesine karşılık, amacı arkadaşını çıkmaza sokmaktadır. Ahmet'in şimdi seçeneği ne olacaktır? Cezaevine girip mahkumiyetini mi tamamlayacaktır, yoksa arkadaşı Hüseyin'in elinde bir oyuncak mı olacaktır..."} +{"text":"Quentin'in en büyük hayali; gerçekleşeceğine ihtimal vermese de, fazla ortak noktasının bulunmadığı gizemli bir kızı elde etmek ve onunla birlikte hayallerindeki mutlu hayatı yaşamaktır. Quentine göre, Margo adındaki bu gizemli kız hem oldukça havalı hem de gözü yükseklerde olan, yanına yanaşılması zor bir insandır. Genç adamın etrafındaki pek çok insan da dahil olmak üzre hemen hemen herkes tarafından hayranlıkla bakılan, gizemleri seven tez canlı bir maceracıdır. Aslında bütün bu macera, Quentin henüz dokuz yaşındayken, Margonun yanlarındaki eve taşınmasıyla başlamıştır. Genç adam daha görür görmez bu kıza tutulmuş olsa da yıllar geçtikçe birbirlerinden farklı çevreler edinmişlerdir. Hayatını mota mot planlı bir biçimde yaşayan Quentin, tam dokuz yıl sonra rutininden vazgeçerek yeniden Margo ile konuşmaya başlar. bu sefer aralarında ilginç bir diyalog oluşacaktır."} +{"text":"Ja-hyonun, lisedeki son senesinde Hadang kasabasindaki liseye geri transfer edilmesi ve çok hos bir ögretmen olan Jeong-hyenin bu liseye tayin edilmesi ayni döneme rastlar. Sinifin en sorunlu, en güzel ve en girisken kizi olan Ha-ra, Ja-hyoya göz koyarken; sinifin en sessiz sedeasiz gençlerinden olan Su-in de ilk görüste güzel ögretmen Jeong-hyeye fena halde abayi yakar Bakir bir genç olan Ja-hyo, güzel Ha-ranin cüretkar ilgisinden pek hosnut degildir. Elbette, Ha-rayla birlikte hiç tanimadigi derin sulara dalmanin karsi konulamaz bir çekiciligi vardir. Fakat Ja-hyonun öncelikli hedefi üniversiteye girmek oldugu için; hem Ha-ranin bir sekilde üstüne kalmasindan, hem de kendisinin de Ha-ra ile birlikte Hadanga çakili kalmasindan korkmaktadir. Ha-raya asik olmayisi ve tanimadigi sularda gezinirken, dizginlerin Ha-ranin ele geçmesi de; Ja-hyonun, Ha-radan köse bucak kaçmasina neden olan diger etkenlerdir Su-in içinse durum çok farklidir. Içine kapanik bir genç olmasinin yani sira, on iki yasinda gözlerinin önünde meydana gelen aci bir olaydan ötürü, her heyecanlandiginda düsüp bayilmaktadir. Bu sartlar altinda alimli ögretmeni Jeong-hyeye açilmasi; neredeyse birlikte bir iliskiye adim atmalari kadar uzak bir ihtimaldir. Babasinin, ögretmen oldugu için Jeong-hyeye bir ayricalik yaparak evlerini kiralamasi ise Su-in için isleri daha da zorlastirmistir. Okulda, evde, yolda, rüyalarinda, her yerde Jeong-hyeyi görmekte fakat elini bile tutamamaktadir Ja-hyo ve Su-in, ayni üniversiteyi kazanarak Hadangdan ayrilacak; fakat Ha-ra ile Jeong-hyenin açtigi yaralardan, biraktiklari soru isaretlerinden kurtularak hayatlarinda yeni, temiz bir sayfa açmalari hiç kolay olmayacaktir"} +{"text":"Ebru ile minyatür birlikte dans ediyor ve Hz. Mevlana'nın hayatını sinema perdesinde anlatıyor. Yönetmenliğini İranlı Reza Hemmatirad'ın yaptığı filmin sanat yönetmenliğini yine İranlı fotoğrafçı Saeed Nasiri gerçekleştirdi. Film teknik itibarıyla tam olarak animasyon kategorisinde adlandırılamasa da yine eski animasyon yöntemlerine başvuruluyor. Filmde sabit zeminler minyatür olarak görünürken karakterleri ebru temsil ediyor. Müziklerini İranlı bir sanatçının yaptığı filmde, karakterleri ise ünlü Türk oyuncuları seslendiriyor. Hz. Mevlana'yı Oktay Kaynarca, Şems'i Atilla Olgaç seslendirirken, Bahaeddin'i seslendiren Uğur Polat ise aynı zamanda filmin genel anlatıcısı. Bu filmin içinde yer aldığı ve Hz. Mevlana yılı için üretilen proje Kültür Bakanlığı'nın desteği ile gerçekleştirilmiş. \"7 Şehir\" isimli proje kapsamında resim, hat, ebru, takı, kıyafet ve fotoğrafın dahil olduğu yedi sanat dalında çalışmalar bulunuyor. Hz. Mevlana'nın anlatıldığı yedi sanat dalında takılar Sevan Bıçakçı, ebru, fotoğraflar ve kıyafetler Reza Hemmatirad, fotoğraflar ise Saeed Nasiri tarafından hazırlandı. Fotoğrafların ana konseptini yedi vadinin oluşturduğu animasyonun süresi ise 15 dakika.."} +{"text":"Eskişehir Devlet Hastanesi'nde uzman doktor olarak çalışan Pınar, bir gece yarısı başhekimlikten aldığı bir görevle, daha önce görmediği bir yere gönderilir. Daha önce hiç dikkat bir bölge olan bu yer bir hapishanedir. Bu büyük hapishanede, muhalefet yapmakta olan örgütlerin önemli siyasi tutukluları bulunmaktadır ve bu tutuklular hapishane yönetimini ve adalet sistemini protesto etmek için açlık grevine başlayalı bir ay olmuştur. Hapishane yöneticileri ve bakanlık üyeleri ise tutukluları sevk edip hapishaneyi kapatarak olayı örtbas etmenin peşindedir ve Doktor Pınar'ın hapishaneye çağırıldığı gün tutuklular sevk araçlarına doluşturulmuştur bile. Pınar'dan beklenen şey ise olayı örtbas etmeleri için kullanacakları bir doktor imzasıdır. Fuat Kav'ın kitabından esinlenilerek beyazperdeye aktarılan filmin yönetmen koltuğunda Ömer Leventoğlu bulunmakta."} +{"text":"Zarok çok uzun yıllar önce Edirnede henüz beşikteki bir kız çocuğunu kaçırıp, bir ailenin ömür boyu büyük acılar yaşanmasına neden olur. Aradan uzun yıllar geçer ve Zarok eline geçen bir fırsatı değerlendirir. Vicdan azabını hafifletmek için bu sefer, daha önce kaçırdığı kızı tekrar kaçırarak gerçek ailesine götürecektir! Fakat bu süreçte her iki karakteri de, aşk dolu bir macera beklemektedir... Yönetmen ve senaristliğini üstlendiği üç filmin ardından bir kez daha kamera arkasına geçen Özcan Deniz, bu filminde de romantizmi, aşkı ve dramı harmanlıyor. Rapunzelden Sindrellaya Beyaz Atlı Prensten Robin Hooda kadar tanıdık olduğumuz pek masalı birleştiren filmin başrollerini ise genç oyuncular Ayça Ayşin Turan ve Şükrü Özyıldız paylaşıyor. Önceki üç filmden farklı olarak Özcan Deniz bu sefer oyuncu kadrosunda yer almıyor. Filmin yapımcılığını ise Avşar Film ve DNZ Film ortak üstleniyor."} +{"text":"Kraliçe Kuzey Kutbu'nun tüm dondurucu soğuğunu insanoğlu üzerine üfleyerek, bütün sanatçıları ve onların arkasından gelenleri karanlığa gömmek ister. Kraliçenin sihirli aynasına göre, kendisine en son büyük tehdit ise Vegard ismindeki bir cam ustasından gelecektir. Çünkü Vegard'ın büyük bir ustalıkla işlediği aynalar insanların sadece görüntüsünü değil, ruhlarına dış dünyaya yansıtır. Masal bu ya günlerden bir gün soğuk kutup rüzgarları Vegard ustayı ve eşi Unayı alır götürür; ama çocukları Kai ve Gerda son anda kurtulur. Ama Kai Kraliçe'nin tutsağı olmaktan kurtulamaz çünkü kötü kalpli kraliçe onun babasının yeteneğini taşıdığına inanmaktadır. Bu tehlikeli süreçte, Kai'yi, bulmak için yollara düşen kız kardeşi Gerda'yı, Kar Kraliçesi'nin kötü büyüsü ile lanetlenmiş ülkenin zorlu ve macera dolu yolları beklemektedir."} +{"text":"Britney Spears Amerikalı bir şarkıcı, söz yazarı, dansçı ve oyuncudur. Bu belgeselde Spearsin çöküşünden yeniden sahne ışıklarına geri dönmesini içeren 60 gün anlatılıyor. Spears belgeselde geçmişine yönelik açıklamalar da yapıyor. Örneğin, Aslında zeki bir insanım Ama o sıralarda ne düşündüğümü bilmiyorum?! diyor. Belgeselde 2008 MTV Video Müzik Ödüllerindeki, Womanizer ve Circus şarkılarının klip çekimlerinin ve stüdyo kayıtları sırasındaki görüntüleri de yer alıyor. Belgesele Madonna da yorumlarıyla katkıda bulunuyor. Spears geçmişteki ilişkilerini anlatırken, Justin Timberlake ile ayrılıklarından ve sahne ışıkları altındaki genç bir kız için ayrılık sürecinin ne kadar zor olduğundan bahsediyor. Kocası ve iki oğlunun babası olan Kevin Federlinedan ayrılmasının da zor olduğunu belirtiyor."} +{"text":"Torosların eteklerinde kendi halinde köylerinde yaşayan bir grup genç amatör bir sevda ile sinema filmi çekmek için kolları sıvar. Fakat takvimler ülkede 1970'li yılların çatışmalı ve gergin günlerini göstermektedir. Gençler askiyon türündeki filme başlarlar ama başlarına gelen bir takım ilginç olaylardan dolayı film tamamlanamaz. Bir süre sonra 12 Eylül 1980 askeri darbesinde gerçekleşir. Şüpheli bulunan şahısların evine baskın düzenleyen birlikler gençlerden birinin evinde yarım kalmış filme ait fotoğrafları, senaryoyu ve de 16 mm film makaralarını bulunur. Filme gönül vermiş genç ekip başta olmak üzere filmde amatör biçimde yer alan bütün köy haklı silahlı suç örgütü kurmaktan ve gerilla eğitimi almaktan göz altına alınır. Ve günlerce karakolda tutularak sorgulanır. Karakol komutanı köylülerin ifadelerinden yola çıkarak bu örgütün arkasında Stalin'in, Franko'nun ya da Churchill'in mi olduğunu bulmaya çalışır!"} +{"text":"Letonya'dan, işinden kovulduktan sonra patronundan intikam alan bir işçi hakkında rahatsız edici bir korku filmi. Genç bir tersane işçisi işinden kovulmuştur. Turuncu ceketli bu adam hemen patronunu ve karısını takip etmeye başlar. Patronu ve karısıyla olan sınıfsal karşılaşmanın ardından, yaşadıkları malikaneye sızar ve sessizce evi ele geçirir. Bu isimsiz adam yeni kimliğiyle, onlara ait olan bu yaşamı hiç çaktırmadan sahiplenmeye başlar. Ama çok vakit geçmeden evin içindeki tuhaf sesler ve görüntüler onu paranoyanın kollarına teslim edecektir: tıpkı bir zamanlar kendisi gibi turuncu ceketli başka bir adam onu takip etmeye başlamıştır. Letonya'nın ilk korku filmi olarak addedilen Turuncu Ceketli Adam, Aik Karapetian'ın ikinci filmi. Karapetian'ın ellerinde gündelik gerçeklik ve sınıfsal farklılık tuhaf, tekinsiz bambaşka bir dünyaya dönüşüyor. Turuncu Ceketli Adam bu yüzden kışkırtıcı, acımasız ve unutulmaz bir masal!"} +{"text":"Dünyanın en yaşlı caz orkestrası Shanghaida Peace Otelde otuz yıl aşkın süredir, her gece çalıyor Çoğu grup üyesi şimdi 80 yaşının üzerinde. Şanghayda Zaman Aktıkça bu olgun beyefendilere, en büyük maceralarında eşlik ediyor. Türünün en önemli festivali olan North Sea Caz Festivalinde çalmak için Rotterdama sehayat ediyorlar. Film, final haftası boyunca, performanslarından önce, film eşi benzeri olmayan bir değişimin dünyasına dalıyor. Caz; doğaçlama, bireysellik, özgürlük ve yaratıcılık için var. Swing ve big band melodileri eşliğinde, bu altı sıra dışı müzisyenin etkileyici hayat hikayelerini kayda alıyor. Japon işgalinden, bugünün turbo planlı ekonomisinin Kültür Devrimine Bu siyah elbiseli adamlar, mizah, bilgelik ve zengin anekdotlarla, bugün dünyanın en modern kentlerinden birinde sürdükleri günlük hayatlarında bir geziye çıkarıyor ve zamanın fırtınalarına karşı, müziğin onlara nasıl güç verdiğini gösteriyorlar."} +{"text":"Sung-Hoon, annesi tarafından yetiştirilmiş ve gerçek babasını hiç tanımamıştır.. Çocukluğu annesinin gangster arkadaşları ile çevrili, perişan bir halde geçmiştir. Sonunda kendisi de bir çete üyesi olur. Ardından bir Budist tapınağında diğer çete üyeleri ile kavga ettiği için hapsedilir. Bu arada, Joon-Seok neredeyse 17 yıldır cezaevindedir ve yakın zamanda serbest bırakılacaktır. Bir kadın hapishaneye gelir ve Joon-Seok ile konuşmak ister. Kadın lise günlerinde Joon-Seok'un arkadaş çevresindendir. Oğlu Sung-Hoon'un aynı cezaevinde tutuklu olduğunu ve diğer çete üyelerinden oğlunu koruması için Joon-Seok'dan yardım ister. Joon-Seok, cezaevinde Sung-Hoon'u koruması altına alır. Joon-Seok cezaevinden tahliye olduğunda, adamlarının Eun-Ki tarafından temizlendiği öğrenir. Joon-Seok'un babası çetenin kurucusudur, bu yüzden, Joon-Seok çetenin kontrolünü geri almak için bir plan yapar. Bu sıralarda Sung-Hoon cezaevinden tahliye olur ve Eun-Ki'ye karşı Joon-Seok için çalışmaya başlar. Joon-Seok ve Sung-Hoon, yıllar önce Sung-Hoon'un babasının öldürülme emrini Joon-Seok'un verdiğinden habersizdirler."} +{"text":"Bilimsel bir deneyin parçası olarak insanlar tarafından yetiştirilen ve insanoğlundan çok daha hayranlık uyandırıcı bşr yaratığa dönüşen Şempanze Nimin hikayesine buyurun \"Taş bebek değil. Oyuncak değil. İnsan değil. Şempanze.\" Ama insanlarla yaşayan, içki içmeyi, hızlı arabalarda seyahat etmeyi seven ve işaret diliyle iletişim kurabilen acayip bir şempanze. 1970'lerde 'Nim Projesi' adında sıradışı bir deney yapıldı. Bilim dünyasını sarstı, kimilerini eğlendirdi, kimilerini kızdırdı. Amaç insanla hayvan arasındaki çizgiyi araştırmaktı. Böylece Nim, iki haftalıkken annesinin memesinden alındı ve sıradan rahat bir ailenin yanına yerleştirildi. Sonuçlar sarsıcı ve belli ki eğlenceliydi. Eğitmenlerden biri o dönem için, \"hayatımın en güzel zamanıydı,\" diyor. Teldeki Adam'ın (Man on Wire, 2008) yaratıcısı muhteşem James Marsh yine inanılmaz ama unutulmuş gerçek bir hikaye bulmuş ve onu kendi tarzıyla hem hayranlık verici hem de rahatsız edici bir seyirliğe dönüştürmüş."} +{"text":"Sinir sorunları olan Bay Olivares, kapalı tutulduğu akıl sağlığıyla ilgili bir kurumdan davranışlarının düzelmesi nedeniyle salınır. Doktoru ona, bir tatile çıkmasını önerir. Ancak Bay Olivares'in ne olursa olsun sakin kalması, sinirlenmemesi, rahatlaması ve ajite olmaması lazımdır... Bu öneri üzerine tatile çıkan Bay Olivares, insanların bolca bulunduğu bir plaja gelir ve kulaklığıyla kaset-çalarından müzik dinleyerek çamur banyosu yapmaya başlar. Müzik onu rahatlatmaktadır ve bu yüzden etrafında olan hiçbir şeyin onun için önemi yoktur. Bu arada denizden zombi-deniz yaratığı karışımı adamlar çıkmış ve plajdakilerin -hem de akıllara ziyan bir şekilde- canlarına okumaktadırlar. Ancak bu zombi yaratıkların bilmediği bir şey vardır: Bay Olivares sinirlenince gözü hiçbir şey görmemektedir ve plajda katliam devam ederken kaset-çalarının pili bittiği için çok sinirlenmiştir!"} +{"text":"Serinin ilk bölümünde; Miyatomo köyünden Takezo, gençliğinin en deli-dolu döneminde arkadaşı Matahachi ile birlikte büyük bir samuray olabilmek için evinden ayrılmıştı. Takezo, Musashi ünvanını aldı ve kılıç kullanmada büyük bir usta oldu. Kendisinin yol göstericisi olan Rahip Takuan tarafından. bilgi ve görgüsünü arttırmak, saygıdeğer bir samuray olmak, ustalığını daha da ileri düzeye taşımak ve kişiliğini tamamlamak için bir yolculuğa gönderilmişti Bu bölümde ise, Yoshioka kılıç okulu ile bu okulun entrikaları ile uğraştığı, çırağı jotaro ve en önemli rakiplerinden biri olan kojiro sasaki ile tanışması anlatılır. Ölümsüz aşkı otsu ile bir yuva kurmak ister ama kadın mı kılıç mı seçimini bir kez daha yapar ve yine kılıcını seçer"} +{"text":"Tez canlı biri olan yarı Japon yarı Brezilyalı Mario, gerçek aşkı Çinli kuaför Kei'yi kurtarma savaşı verir. Mario genç kadının sınırdışı edilmesini önlemek için helikopter ve makineli tüfekle desteklediği cüretkar bir kurtarma operasyonu düzenledikten sonra, ikisi birlikte Tokyo'da farklı kültürlerin ve suç dünyasının birlikte barındığı Shinjuku'nun arka sokaklarında saklanırlar. Alt tabakadan Brezilyalı göçmen topluluğunun koruması altında özgürlük planları yaparlar, ama hem pasaport, hem de bir gemide yurtdışına kaçak yolculuk yapmalarını sağlayacak rüşvet için paraya ihtiyaçları vardır. Japon Yakuza'sı ve Çin Mafyası arasındaki bir değiştokuşu bastıklarında, para değil de bir bavul dolusu kokain ele geçirirler. Bunun sonucunda ise, hem çevreden soyutlanmış, bir aile ortamını andıran mahallelerini kana bulayan büyük bir çete savaşı patlak verir, hem de kaçma hayalleri korkunç bir kabusa dönüşür Kayıp Ruhlar Kenti, samba ritmli bir karaoke aşk şarkısı eşliğinde dünyayı dolaşan çılgın bir aşk ve şiddet öyküsü."} +{"text":"45 yaşındaki Pino Zimba hayat dolu bir meyve ve sebze satıcısıdır. Ayın sonunu getirebilmek için, gelirini Arnavutluk'tan gelen kaçak sigaralarla desteklemek zorundadır. Sorunları sadece ekonomik değildir. Eski bir uyuşturucu bağımlısı olan, kendinden çok daha genç erkek kardeşi Donato da Zimba için bir endişe kaynağıdır. İkisi de, Zimba'nın kendini sorumlu tuttuğu bir kazada babalarının ölmüş olmasının yarattığı bir travma yaşamaktadırlar. Donato ünlü bir panderetta'cıdır. Panderetta, Güneydoğu İtalya'ya özgü, dansçıları bir tür transa sokan pizzicata dansında kullanılan büyük bir tamburindir. Donato, Zimba'nın liderliğini yaptığı bir folk grubunu, tam da grup bir plak şirketiyle anlaşma imzalamak üzereyken bırakmaya karar verince, iki kardeş arasında işler karışır. Zimba, Donato'yu eroin bağımlılığından ve vicdansız bir suçlu olan Giovanni'den uzak tutmak için tek yolun müzik olduğunu bilmektedir. Donato panderetta yerine küçük suçlarla dolu bir dünyayı tercih eder"} +{"text":"Bahtsız genç bir çift, Renee ve Pierre, intihar andı içerek, ölümcül randevularını Paris'te, Saint-Martin kanalı yakınındaki harap bir pansiyon olan Hotel du Nord'da verirler. Pierre, Renee'ye ateş ettikten sonra kendini öldürme cesareti bulamaz ve kaçar. Otelin müşterisi olan Mösyö Edmond ile hayat dolu bir fahişe kızı kurtarır ve Pierre'in yetkililerden kaçmasına yardım ederler - ancak genç adam, polisten kurtulsa da kendinden kaçamaz. Renee'nin yaraları iyileşip hastaneden çıkınca, otelde garson olarak işe alınır. Mösyö Edmond ona aşık olur ama Renee'nin aklı fikri hala Pierre'dedir ve onu bağışlamaya hazırdır. Ne var ki azap içindeki kahramanımız için kaderin dağarcığında başka şeyler saklıdır Kendi aralarında bağlantılı iki kötü yazgılı aşk öyküsünü anlatırken duygusal, metafiziksel ve gerçek tecridi vurgulayan bu şiirsel acı-tatlı dram, hem 1930'lar sonu Fransız filmlerine özgü soluk bir çekiciliğe ve güzelliğe, hem de Carne'den pek beklenmeyen görece hafif bir tarza sahiptir."} +{"text":"Ayakkabı boyacılığından devrim ordusu teğmenliğine yükselen El Vasco, General Mongo'dan aldığı emirle şirin kasabaları San Bernardino'ya gelecek İsveçli silah satıcısı Yoldaf Peterson'u karşılamak için hazırlanır. Ufak bir çatışma ve işkence terapisinin ardından Vasco, kasabaya gelen ve Penguen lakabını taktığı sarışın'ın bekledikleri kişi olduğunu anlar. Yoldaf'ın silahları teslim etmesi için generalden söz verdiği parayı tahsil etmesi gerekmektedir. Ancak paraların kapalı bulunduğu kasanın şifresini bilen tek kişi sürgünde ki profesör Xantos'tur. Profesör'ü Texas'tan San Bernardino'ya geri getirmek için yola çıkan ikili yolculuk boyunca Xantos taraftarları, federaller ve Yoldaf'ın eski rakiplerinden kelle avcısı John ve şahini Marshall ile mücadele etmek zorundadır. Profesör Xantos humanist düşünceleriyle ikiliyi etkilemekte gecikmez ve ekip geri döndüğünde devrimi öncelikle General Mongo'ya karşı başlatmaya karar verirler. Açıkçası her ikisininde aklında farklı hayaller vardır. alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Dünyanın her yerinde her gün, nükleer santrallerde üretilen yüksek düzeydeki radyoaktif atıklar doğal afetlere, insanlar tarafından yaratılan felaketlere ve toplumsal değişikliklere açık olan geçici depolara koyulmaktadır. Finlandiyada dev bir kaya sisteminin içinde yeraltı koridorlarından oluşan dünyanın ilk kalıcı deposu yapılmakta ve burada atıkların en az 100,000 yıl zararsız olarak saklanması beklenmektedir. Depo atıkla doldurulduktan sonra tesisler bir daha hiç açılmamak üzere mühürlenecektir. Veya biz böyle olmasını umuyoruz, ama bunu garanti edebilir miyiz? Arkamızda bıraktığımız ölümcül atık konusunda gelecek kuşakları nasıl uyaracağız? Onları bizim zamanımızın piramitleri, gizemli gömü alanları ya da gizli defineler sanmalarına nasıl engel olacağız? Bu çarpıcı, düşündürücü ve korkutucu uzun belgesel, izleyiciyi yeraltında ve gelecekte daha önce hiç görülmemiş bir yolculuğa çıkarıyor."} +{"text":"Geçmiş ile şimdi hayali bir dünyada iç içe geçtiğinde, gerçekten ihtiyaç duyulan tek şey zamansız olandır. GintamaJaponyada televizyon dizisi haline de getirilip 4 yıl boyunca yayınlanan bir Japon mangası. Ancak dizinin fanları Japonya ile sınırlı olmaktan çok uzak, dünyaya yayılmış durumda. Bu film ileGintamailk kez uzun metraj olarak izleyicilerin karşısına çıkıyor. Amanto adındaki uzaylı türe karşı verilen 20 yıllık bir savaşın ardından insanlar yenilmiş ve Amantonun kontrolü altına alınmıştır. Toplum içinde kılıç taşımanın yasaklanmasıyla Samuraylar eski görkemli günlerinden uzaklaşmış, savaşçı ruhlarını kaybetmişlerdir. Eski, geleneksel toplum ile yabancı uzay gemilerinin, gökdelenlerin ve internetin bulunduğu ileri teknoloji dünyasının şaşırtıcı birlikteliğinden, tarihe karıştığı düşünülen Samuray savaşçı ruhunu taşıyan, Gintoki Sakata adında bir kahraman doğar. Hikaye büyük ölçüde Gintokinin Edo kasabasında yaşayacağı maceralar üzerine kurulu. Gintamageçmiş ile gelecek arasındaki zaman farkını etkileyici bir şekilde kapatırken, kısmen bilim kurgu kısmen dönem filmi şeklinde gelişen anlatısıyla mevcut fanlarını memnun etmekle kalmayıp, izleyen herkesi fazlasıyla etkileyecek bir hikaye sunuyor."} +{"text":"Bir köy düğünü sırasında meydana gelen tüp patlaması sonucu, davetliler büyük bir can kaybına uğrar. Çok sayıda çocuk ve kadın ölür. Özellikle de kadınsız kalan köyün erkeklerini etkiler. Kadınsız kalan köyün erkekleri böylesine bir dramı yaşadıkları sıra, köye bir Alman sinema ekibi gelir. Amaçları, tüp gaz felaketi üzerine bir film çekmektedir. Ekipteki bir Alman kadını, daha önce bir gazetede fotoğraflarının gördüğü köy delikanlısıyla ilgilenmektedir. Düğüne katılmadığı için köyün sağ kalan tek kadını ise olaydan sonra aklını oynatmıştır. Deli kadın da Alman kadının ilgilendiği erkeğe karşı birşeyler hissederse de bilinçsizdir... Ama sezgileriyle, Almanların köylüleri bir oyuna getireceğinin farkına varan da bu deli kadındır.. Kaşık Düşmanı, Paris Film Festivali'nde Birincilik Ödülü aldı."} +{"text":"Rastlantılar sonucu kaderin biraraya getirdiği iki kişi Biri, genç ve güzel bir kolej asistanı ve danışmanı olan evli profesörle yasak bir ilişki yaşayan Hannadır Profesörün karısı aralarındaki ilişkiyi öğrenmiş ve karşısına çıkmıştır Yüzüstü bırakılan Hanna son trene atlayıp baba evine doğru yola çıkar Diğeri, her gün aynı hat üzerinde yaptığı seferlerle hayatı sıkıcı hale gelmiş tren makinisti Man Soodur Hayatındaki tek ilginç şey, okumaktan hoşlandığı aylık bir derginin çıkan her sayısını trenine kadar gelerek ona veren gizemli bir genç kızdır Ancak bir gün Man Soonun treni bir kazaya karışır, ve sonucunda kendisini toparlaması için birkaç günlük bir özel izin verilir O da son trene atlayarak yaşadığı kötü olaydan uzaklaşmak ister İkisi de son durakta inerler, ancak şiddetli kar yağışı yüzünden kendilerini hedeflerine ulaştıracak bir araç bulamayınca geceyi bir otel odasında geçirmek zorunda kalırlar Bir kolej asistanıyla bir tren makinistinin görünüşte hiçbir ortak noktası yok gibidir Ama hem Man Soo, hem de Hanna, acılarını paylaşıp teselliyi birbirlerinde arayabilecekleri yegane iki yabancıdır"} +{"text":"Simon Pegg ve Nick Frost komedi macerası \"Paul\" için bir araya geldiler. Bilim kurgu düşkünü iki kafadar, Amerikan UFO araştırma merkezine yolculukları sırasında ki kaza sonucu bir uzaylı ile karşılaşırlar. Uzaylı ile yaptıkları çılgın yolculuk evrenle ilgili düşüncelerini sonzuza dek değiştirecektir. Uzaylı Paul son 60 yılını çok gizli askeri bir üste geçirmiştir. Zeki uzay gezgini Paul belli etmeden üsten kaçmayı başarır ve karşısına çıkan ilk arabayla şehir dışına kaçar. Federal ajanlardan ve yanlışlıkla kaçırdıkları kızın babası tarafından takip edilirken bir yandan da Paul'u annesinin uzay gemisine götürmek için gizlice bir plan yaparlar. Bakalım iki kafadarın yardım çabası küçük yeşil adam sayesinde onları serserilikten kurtarıp galaksiler arası kahramanlar yapabilecek mi?"} +{"text":"Utangaç ve ezilen Ben için bir başka korkunç yaz tatili gelip çatmıştır. 17 yıldır anormal şekilde tutucu ve geleneksel ev ortamında aşırı alıngan ve zorbalık eden annesiyle ve kilise çanını ona çaldıran sessiz, sakin yapılı papaz babasıyla yaşamaktadır. Diğer çocuklar eğlenirken, Ben bu değerli az sayıdaki haftayı incil derslerine giderek, annesiyle direksiyon kursu alarak ve yerel huzurevinde çalışarak geçirmektedir. Ancak, hafif kaçık bir emekli aktris olan Evienin yanında çalışmaya başladığında Benin dünyası altüst olur. Hem kaba saba konuşan, hem saygın hem de çocuksu olan Evie, kesinlikle Benin Selam İsa adlı tutucu cemaat dergisinde iş ilanlarına bakarken beklediği türde biri değildir. Evie Benin hayatına afet gibi bir güçle girer, onu kamp yapmaktan bahçede Shakespeare oynamaya ve sonunda kendi yaşında bir kızla tanışacağı Edinburgh festivaline gitmeye kadar bir dizi maceraya sürükler. Evienin tuhaf ve çoğunlukla tamamen manyakça olan davranışları Benin inançlarını değiştirir ve onu ne olmak istediği düşüncesiyle yüzleşmeye zorlar. Bundan sonra, yeni kavuştuğu özgürlüğü ondan alınmak üzereyken, aniden seçim yapmak zorunda kalır; rahatı mı seçmeli, yoksa kaçıp kendi hayatını mı yaşamalı?"} +{"text":"Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ulaşılması güç satış rakamlarına erişen Tanrıların Arabaları, ünlü araştırmacı Daeniken'in gerçekten olay yaratan yapıtlar dizisinin ilki... Daha sonra yayınlanan 'Tohum ve Evren', 'Yıldızlara Dönüş', 'Tanrıların Ayak İzleri' ve 'Tanrısal Stratejisi' adlı yapıtlarında da sürdüreceği iddiasını, ilk kez bu kitapla ve kitabından yola çıkarak çekilen belgesel film de ortaya koyuyor Daeniken. İsviçreli von Daeniken Mısır piramitlerinden Güney Amerika'ya kadar uzanan bir coğrafyada dolaşmış ve 'bilinmeyen bir tarihe' ait ipuçları aramıştı. `Uzak geçmişte dünyamızı uzaylıların ziyaret ettiği` tezini popüler kültüre taşıyan ilk kitap olarak `Tanrıların Arabaları` dünyanın hemen her yerinde büyük ilgiyle karşılandı. Pek çok dile çevrildi. Kitabın dayandığı ana tez, dünyadaki eski uygarlıkların sahip olduğu teknoloji ve dinlerin aslında o sırada dünyayı ziyaret eden uzaylılar tarafından insanlara verildiği ve bu uzaylı ziyaretçilerin o zamanki insanlar tarafından `Tanrılar` olarak kabul edildiği şeklinde. 'On bin yıl öncesinin insanı için uzay yolculuğu bir sorun değil, bir gerçekti. Bunun ispatı karanlık geçmişte tanrıların bıraktıkları ve bugün anlamını çözmeye çalıştığımız sayısız izdir...'"} +{"text":"Hikaye, kaykay kültürüne çok yabancı olan Ortabatı'da geçiyor. Derrick Cabrera, her kaykaycı gibi sponsor sahibi bir profesyonel kaykaycı olacağı günün hayalini kurmaktadır. Başarılı bir gecelek bekleyen yetenekli bir kaykaycı olmasına rağmen etrafındaki her şey onun alehine işlemektedir. Ailesi ve arkadaşları onun ne kadar tutkulu olduğunu anlayamamakta, gözlerinde bir gelecek görememektedir. Ekibi ve diğer kaykaycı arkadaşları onun gerçekten olduğu gibi kabul edildiği tek yerdir. Ama o kaykayda daha iyi ve daha iyi oldukça, bir an etrafına baktığında onların en kötü düşmanına dönüştüğünü farkeder. Kaykay sporunda daha önce yapılmamış veya tasarlanmamış herbir hareket bir anda şöhreti yakalamanıza sebep olabilir. O herbir yeni hareketle yüzleşmeye başladığında, kıskanç bir arkadaşı veya polisler buna engel olurlar. En sonunda Derrick özel mülkte kaymak sebebiyle polisler tarafından tutuklanır..."} +{"text":"Emine, adı fahişeye çıkmış genç ve güzel bir kızdır. Zavallı kız, vilayet tarafından Anadolunun küçük bir köyüne sürgün edilir. Vali, kıza kalacak bir ev bulsa da, evin sahibi kızın güzelliğine dayanamayıp kıza tecavüz etmeye kalkınca kız evden dövülerek kovulur. Hastanede iyileştikten sonra kalacak yeri olmayan kıza tek yardım eden kumandan olur ve kızı kirayı kendisinin ödeyeceği bir eve yerleştirir. Emine, geçinebilmek için iş arasa da kimse ona yardım eli uzatmaz. Tek yardım eden hastabakıcı Server olur. Bu yüzden de kısa zamanda başka bir yere sürgün edilir. Kumandan da kasaba dışına çıkınca yalnız kalan Emine çektiği zulme daha fazla dayanamaz. Ömer Kavurun Refik Halit Karayın aynı adlı öyküsünden uyarladığı yapımın müzikleri de Arif Erkine ait."} +{"text":"Çocuklara yeni bir arkadaş: Sayı kralı Buddy. O bildiğiniz köpeklerden değil. Sahibinin terliklerini getirmiyor, frizbi oynamıyor. En büyük hayali iyi bir K9 olmaktı ama Holywood'dan teklif gelince sinemaya geçti. Şimdi tek rakibi Michael Jordan. Babasının ölümünden sonra tamamen içine kapalı bir çocuk olan Josh, hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan yetenekli köpek Buddy ile sıkı bir dostluk kurar. Zamanla dört ayaklı dostunun müthiş bir basketbol oyuncusu olduğunu öğrenen Josh, yeniden hayatla barışır. Bu durumdan oldukça hoşnut olan Josh'un annesi Buddy'nin evdeki varlığını kısa sürede kabullenir. Önceleri kuytu bir mahalle potasında karşılıklı yaptıkları antremanlar, sonradan okulun basketbol takımında büyük başarılara dönüşür. Josh ve Buddy tüm okulun ve kasabanın sevgilisi olurlar..."} +{"text":"Ichikawa Takuji nin \"Renai shashin: mouhitotsu no monogatari\" adlı romanından uyarlanan Cennet Ormanı, size etkili bir dram sunuyor. Makato yıllardan beri görmediği Shizuru'dan bir gün mektup alır ve onu görmek için New York'a kısa bir yolculuk yapar. Makato İngilizce bölümünde, Shizuru ise Fransızca bölümünde okuyan ve biraz da çekingen olan iki üniversite öğrencisidir. Makato bir gün akıcı bir şekilde ilerleyen trafiğe rağmen yaya kaldırımından karşıya geçmeye çalışan Shizuru'yu görür. Shizuru ufak tefek; ama sevimli bir kız olarak gelir gözüne ve ona cesaretini toplayarak karşıya geçemeyeceğini ve de ilerdeki ışıklardan geçmesi gerekdiğini söyler; ama Shizuru çocukça tavırlara sahip bir kızdır ve ona inat orada durarak geçmeye çalışır. Aslında baktıklarında ikisinin de ortak yönleri oldukça fazladır; Shizuru annesinin genlerinden gelen bir hastalık yüzünden büyüyemiyordur, hayatını insanlar dan uzak bir şekilde yaşıyordur. Makato ise küçüklüğünden beri alerji hastasıdır ve vücudundaki yaradan dolayı ilaç kullanmaktadır, bu ilacın kokusu yüzünden insanlardan kaçar ve o da Shizuru gibi yalnız yaşamını sürdürür. Etrafında arkadaşı olmadığı için amatör olarak fotoğraf çekerek kendisini mutlu eden Makato bir gün gizli bir \"Cennet\" keşfeder ve oraya girerek farklı bir rüyanın başlamasını sağlar..."} +{"text":"Üç azılı mahkum, tünel kazmak suretiyle firar eder. Bir araba aşırıp peşlerindeki polisleri atlatarak Rio'nun kuzeyindeki ormanlara doğru kaçarlar. Bu arada, tesadüfen sahil evlerine tatile gelmiş genç lezbiyen çift, arkadaşları sevimli Jesse ve arkadaşı Daniella'nın planları biraz yüzüp rahatlamaktır. Tabi kendilerini bekleyen tehlikeden habersizdirler. Üç azılı ve azgın mahkum kendilerine doğru ilerlemektedir. Haftasonu tatili için hazırlanırken aniden piskopat mahkumların kölesi olan bu genç ve güzel kadınlar, ölümle yaşam arasında bir tercih yapmak zorunda kalacaklardır. Tecavüz ve şiddet dolu bir gece onları beklemektedir. Ancak kadınlar yaşadıkları tüm zulmü atlatır ve bir plan yaparlar. Acaba bu korkunç geceden sağ çıkabilecekler midir ? Kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"bad seed: the truth about our food dünyanın gıda kaynaklarını kirletme ve onların yerine genetiği ile oynanmış besin maddelerini onların yerine geçirme çalışmaları ile ilgili bir belgesel. söylenen dünyanın gıda kaynaklarının mevcut nüfusa yetmediği, ve az gelişmiş ülkelerdeki açlığın sebebinin bu olduğu yönündedir. oysa ki hakikat kapitalizmin ihtiyacı olan sanayi faaliyetleri için alana gereksinim duyulmasından dünyanın yeşil alanlarının, ekilebilir topraklarının hızla sanayi bölgelerine çevrilmesinden dolayı olduğudur. gdo lu besinlerin sağlıksızlığı ve canlıların hayatlarını tehlikeye atması bir yana, söylenen üzere bunun mevcut açlığa çare olmak gibi bir amacı da yoktur. olup biten sadece hızını alamayan kapitalizmin yaşamın devamı için gerekli olan gıdaları patent altına almaya ve fabrikasyon biçimde daha ucuza mal ederek, daha az bozulma sağlayarak pazarlama kaygısıdır. belgeselde biliminsanları, aktivistler ve araştırmacıların görüşlerine başvurulmuş."} +{"text":"Tae-sik'in hayatının anlamı sadece küçük bir kız olan So-mi'dir. So-mi'nin annesi bir uyuştucu örgütündedir. Tae-sik bir yolunu bulunca hem Hyo-jeong'u hem de So-mi'yi bu örgütün elinden kaçırmak ister. Ama planlamadığı birşey vardır; oda bu örgütün liderleri olan iki kardeş Man-sik ve Jong-sik. İki kardeş eğer Tae-sik onların istediği şeyi yaparsa Hyo-jeong ve So-mi'yi serbest bırakacaklarını söyler. Tae-sik, So-mi'yi bu kötü dünyadan kurtaracaktır. Bu dünyada bir lider daha vardır Mr. Oh ve Tae-sik bunu ortadan kaldırmalıdır. Ama tutuklanır. Aynı sırada, Hyo-jeong'un bağısakları çıkarılır. Tae-sik bunu öğrenir ve So-mi'nin hayatının tehlikede olduğunu düşünerek karakolda polislerle dövüşür ve kaçar. Şu anda bir kaçaktır. Man-sik ve Jong-sik'in peşlerine düşmüştür. Onları takip ederken organ mafyasının elinde olan ameliyat edilmeyi bekleyen çocukları bulur ve So-mi'nin ölmüş olabileceğini düşünür. Kendi hayatını riske atarak savaş ilan eder."} +{"text":"Avignon Film Festivalinde Brandon Colea ödül getiren bu farklı komedi filmi, tutkulu bir ilişkinin peşinde koşan fakat kadınlar karşısında utangaçlığı tuttuğu için bunda hiç başarılı olamayan genç bir adamın romantik öyküsünü anlatıyor. Johnnynin en yakın arkadaşı, insanları korkutmak için cebinde kertenkeleler taşıyan ilginç bir genç olan Seandır. İkisi, anlamsız bir varoluş içindeyken devreye, Seanın güzel komşusu Rachel girer. Lise öğretmeni olan Rachelın arabası devamlı bozulmaktadır. Genç kadın arabasını en yakındaki tamirciye, O. K. Garagea götürür. Bu iş bir kaç kez tekrarlanınca Rachel, tamirhane sahibinin onu kandırmakta olduğundan şüphelenmeye başlar. Hem tonla para harcamış hem de arabasından olmuştur. Komşusu Seandan, tamirciden arabasını kurtarması için yardım ister. Bu işlerden hiç anlamayan Sean da, olayı Johnnyye anlatır. Bu tür sahtekarlıklara aşina olan Johnny, Seana, arkadaşının büyük bir ihtimalle kandırıldığını söyler. Rachel ve Johnny karşılaşınca, bu üçlü arasında sıradışı bir arkadaşlığın temelleri atılmaya başlar."} +{"text":"'Ahead of Time', Ruth Gruber'in olağanüstü hayatıyla ilgili bir belgeseldir. 97 yaşında ve Brooklyn doğumlu olan Ruth hala aynı keskin zekaya ve cesarete sahiptir ve bu özellikleri onu 20 yaşında doktorasını vererek dünyanını en genç doktor ünvanını kazanan kişisi yapmıştır. 24 yaşındayken New York Herald Tribune 'de muhabir ve fotoğrafçı, yine aynı yıl Soviet Arctic'e girmek için gazeteci oldu. 2. Dünya Savaşı sürecinde Roosevelt Yönetimi'nde güvenilir bir üyeydi. Ve ona tehlikeli ve gizli bir görev verildi. Feminizm öncesi bir feminist, Ruth, asla sadece bir gözlemci olmadı; tarihin oluşumunda da katkısı oldu. Film, Ruth'un İsrail'e dönüşünü ve 1940'lardaki çalkantılı Orta Doğu'da yaşadıklarını, röportajlar ve arşivsel verilerle anlatıyor."} +{"text":"Fiona Wagner gazetecilik üzerine master öğrenimine devam etmekte ve 3 yıl önce Crescent otelde intihar eden annesi Samantha ile ilgili acı çekmektedir. Fiona'nın Babası Dedektif Tom Wagner genç kızı tarafından acımasızca öldürülen Avukat Elliot Vincent'ın davasını soruşturmaktadır. Elliot Vincent'ın kızı babasını öldürmek ile annesi, küçük kardeşi ve kendisinin sadiste öldürülmesi arasında evlerinde son bulacak bir seçim yapmaya zorlanmıştır. Piyanist Simon Campbell parmakları ile kafasını kaybetmek arasında bir seçim yapmaya zorlandığında Dedektif Tom Wagner akıl hastası bir seri katil in insanlara saldırmakta olduğunun farkına varır. Tüm bunlar yaşanırken Dedektifimizin kızı Fiona, ISO_17 kodu ile arşivlenen suç kayıtları ile olanlar arasında bağlantı kurmaktadır. Fiona annesinin intihar notunda tercih yapmak ile ilgili bir şeylerden bahsettiğini hatırlar ve bu sadist katili daha fazla araştırmaya karar verir."} +{"text":"Zengin babası Gülü varlıklı biriyle evlendirmek ister. Gül şoförleri Turguta aşıktır. Babasına rağmen onunla kaçıp evlenir. Bir kızları olur. Mutludurlar. Turgut taksicilik yapar. Randevucu Melahatın evindeki hırsızlığı polise yakalatan Turguta, Melahat ve dostu Reşat düşman olur. İntikam için Turgut kaza geçirdi diye Gülü çağırıp ilaçlı su içirerek bir erkekle başbaşa bırakırlar. Turguta da Karın randevuevinde şeklinde haber verirler. Tuzağa düşen Turgut, Gülü görüp kızıyla birlikte evden kovar. Gülü babası da kabul etmez. Yerleştiği otelin sahibi ona gazinonun vestiyerinde iş verir. Sesi güzel olan Gül sahneye de çıkar. Yıllar geçer. Annesinin işinden habersiz büyüyen Aysel, avukat sevgilisi Yılmaz ile evlenecektir. Öte yandan Turgut bir gün arabası ile Melahate çarpar. Yaptıklarından pişman olan Melahat Turguta tüm gerçeği anlatır. Turgut eşini ve kızını arar. Patronu Ziya Güle arandığını haber verir. Gül, Turgut olduğunu anlar ve Aysele herşeyi anlatır. Aysel endişelenir. Ama Yılmaz için bunun önemi yoktur. Aysel hasta annesine ilaç almak için patronu Ziyadan alacaklarını ister. Reşat da oradadır ve Aysele göz koyar. Parayı vereceğini söyleyen Ziya odada Ayseli Reşatla bırakır. Reşat kıza saldırır. Tam o anda merak içinde bara gelip odaya giren Gül Reşatı öldürür. İdamla yargılandığı mahkemede susan Gül, kızının üzülmesine dayanamayıp herşeyi itiraf edince beraat eder. Yılmaz ile Aysel evlenirken, Gül de kavuştuğu Turgutla mutluluğu yeniden yakalamanın sevincini yaşamaktadır"} +{"text":"Bir araba kazası, genç ve güzel doktor Ümranın otomobiliyle çarptığı Cemille tanışmasına neden olur. Kısa sürede genç kıza aşık olan Cemil, Ümranla evlenmek ister. Ümran kararsızdır. Zengin işadamı Sabrinin yanında çalışan Tayfun ise patronun kızı Çiğdemle nişanlı ama mutsuzdur. Sonunda Çiğdemden ayrılan Tayfun işinden de istifa eder. Yakın arkadaşı Cemilin yanına gider. Cemil bir işi için Ankaraya gitmeden önce Tayfuna birine aşık olduğunu anlatır. Bu arada Sabri ve kızı Çiğdem Tayfunun izini bulur. Ümransa bir gün Tayfunla karşılaştığında çok şaşırır. Çünkü Tayfun Ümranın eski sevgilisidir. Cemille evlenmek istemeyen Ümran yeniden kavuştuğu Tayfunla evlilik planları yapar. Tayfun Cemilin sevdiği kızın Ümran olduğunu anlamıştır. Cemilin Ümrandan vazgeçmeye hiç niyeti yoktur. Çiğdem ve babası Tayfunun yanına gider. Cemil onlara her şeyi anlatır. Ümran da Çiğdemle Tayfun ilişkisini öğrenir. Ümran, Tayfunu öldürmeye yeminli Cemille bu cinayetten vazgeçmesi koşuluyla evlenir. Tam bu esnada Çiğdem kaza geçirir ve bir süre kötürüm kalır. Sabri Tayfuna kızıyla evlenmesi için yalvarır. Üzgün ve küskün Tayfun teklifi kabul eder ve işine geri döner. Cemilin işleri kötüye gitmektedir. Ümran Tayfunla görüşür ve onu Cemille uğraşmaması için ikna eder. Oysa bu randevuya Çiğdem tanık olmuş ve Cemile haber uçurmuştur bile. Tayfun Çiğdemin kötürüm olmadığını öğrendiği gün Ümranla kaçar. Cemil onları bulursa da sonuçta bağışlar. Ama unuttukları bir şey vardır. Sabri, kızı ve adamları peşlerinden gelmiştir ve tek amaçları vardır; Ümranı, Tayfunu ve Cemili öldürmek..."} +{"text":"Film Armatör Hüseyin Faikin öldürülmesi ile başlıyor. Arkadaşı Leman ile bir gece gezmesinden dönen karısı Melahat, bindikeri taksi şoförü tarafından kaçırılmak istenir. Polislerce kurtarılıp Çiftehavuzlardaki evine getirilir. Evde kocasını kaşkol ile boğulmuş olarak bulurlar. Cinayet mahalline gelen Gazeteci Nevzat namı diğer Cingöz Recai ile Polis Müdürü Mehmet Rıza cinayeti çözmek için seferber olurlar. Cingöz, nişanlısı Jaleyi eve hizmetçi olarak yerleştirir. Öldürülen Hüseyin Faik, yurt dışı bağlantılı bir eroin şebekesinin Türkiye temsilcisi sabıkalı bir kaçakçıdır. Ölümü ile birlikte üzerinde bulunan Dörtyüzbin Dolar para da kaybolmuştur. Cingöz Recai ile çete elemanlarından İranlı Persia da paranın peşindedir. Cinayet sonrası Melahatı ziyaret eden Persia, parayı ister. Melahat, kocasının şarkıcı Aynur Işık ile ilgisi olduğunu, paranın onda olabileceğini söyler. Bir süre sonra Aynur da öldürülür. Hem katil, hem Cingöz Recai, hem de Persia paranın peşindedir. Polis Müdürü Mehmet Rıza ve Başkomser Hamdi Bey de onların peşindedir."} +{"text":"Sinema bölümü öğrencisi Lin Jian Tung, ve Suen Na birbirlerini sevmelerine rağmen Suen nanın ünlü olma hayalleri yüzünden ayrılırlar.. Kariyerine aşkından daha fazla değer biçen Suen na, Lin Jian Tung'u arkasında bırakarak hayallerine kavuşur.. Geçen yılar boyunca çok acı çeken ve kendini birgün sevdiğinin geleceğine inandırarak çaresizce bekleyen Lin jian'da bir gün beklemekten vazgeçer ve aktör olur.. Sonunda sevdiği kadının yanındadır ve birlikte başrol oynayacaklardır ama Suen na onu ve geçmişte yaşananları hatırlamak istemez.. Geçen zaman boyunca birlikte birçok film çektiği yönetmenide Suen na'ya aşık olmuştur. Film içinde çekilen filmde seven bir adamın eskiden sevdiği masum kadını tekrar ortaya çıkarma çabaları ve bir yönetmenin asla sahip olamadığı aşkını kaybetme korkusunu müzikli bir anlatımla izliyoruz.."} +{"text":"Sungjoon, Bukchon bölgesinde yaşayan yakın bir arkadaşı ile buluşmak üzere Seula doğru yola koyulur. Arkadaşının telefonlarına cevap vermemesi üzerine Bukchonda vakit geçirmeye başlayan Sungjoon, eskiden tanıdığı bir kadın oyuncuyla karşılaşır. İkili bir süre sohbet ettikten sonra ayrılır. Bunun üzerine Insadonga yürür ve tek başına pirinç şarabını yudumlarken, aynı mekanda bulunan sinema öğrencileri, eskiden bir film yönetmeni olan Sungjoonu masalarına davet ederler. Kısa sürede sarhoş olan Sungjoon, eski sevgilisine gitmek üzere yola koyulur. Sungjoonun Seulda ne kadar vakit geçirdiği ve ne yaptığı belirsizdir. Belki arkadaşıyla Seulda birkaç gün geçirmiştir, belki de bu oradaki ilk günüdür. Hayat bize sadece bugünün imkanlarını sunar, bu nedenle Sungjoonın kendi bugünüyle yüzleşmekten başka seçeneği kalmamıştır."} +{"text":"La-bas fransızca bir kelime olup, orada aşağıda anlamına gelir, Afrikalılar bu kelimeyi şanslarını denemek, sevgililerini arkadaşlarını ziyaret etmek için gittikleri Avrupa kıtasından bahsederken kullanırlar. Yönle alakalı olmayıp sadece uzak mesafeleri ifade eder. Castel Volturno, Napoliye otuz km. mesafededir. 18 eylül 2008 günü bir kamorra grubu afrikalı göçmenlerin bulunduğu bir terzi dükkanına saldırır. Aniden kurşun yağdırmaya başlarlar, altı afrikalıyı ölür, biri de ağır yaralanır. Aynı akşam genç göçmen Yssouf amcası Moses ile de yolunu ayırmaya karar vermiştir. Amcası kendisine İtalyaya gelirse parlak bir gelecek vaatetmiştir ama onu kokain satıcısı yapmıştır. La-Bas kurgu ile gerçeğin içiçe geçtiği bir filmdir. Günümüzde bir delikanlının hayatta kalabilmesinin duyarlı hikayesi..."} +{"text":"Yann bir restoranda şef olarak iş ararken, Nadia ile karşılaşır. Nadia, 19 yaşındayken anne olmuş, 12 yaşlarında oğlu olan Lübnanlı bir göçmendir. Yann ve Nadia birbirlerine aşık olurlar. Yann, Nadia ve oğlu Slimane bir gün Paris yakınlarında bir kasabada, ormanlık bir alanda piknik yaparken eski bir binaya rastlarlar. Satılık olan bu bina tam da onların restoran açmak için aradığı yerdir. Burayı satın almak için bir sürü kredi çeken Nadia ve Yann, restoran açmak için izin alamayınca kendilerini, ellerinde işe yaramaz bir evle borç batağının içinde bulurlar. Nadia çalışmak için ülkeden ayrılmak isterken Yannın tek hayalini kurduğu şey, o evi ne yapıp edip çalışabilir bir restoran haline getirmektir."} +{"text":"Na-mi, kırsal kesimden taşınmış okuldaki yeni kızdır. Ne zaman endişelense aksanını kontrol edememektedir ve bu yüzden okul kabadayıları tarafından dalga konusu olur. Tam o anda, yardımına bir grup kız çıkagelir. Onlar, Jindeok Kız Lisesinin en dürüst kızı Chun-hwa, büyük göz takıntılı gösterişsiz Jang-mi, küfürler kraliçesi Jin-hee, müthiş gücüyle edebiyat sever Geum-ok, hayali güzellik yarışmasını kazanmak olan Bok-hee ve soğuk, kibirli Suji'dir. Na-mi, böylelikle, sonsuza dek birlikte olacaklarına söz veren SUNNY grubuna katılır. Ama ani bir kaza onları birbirinden ayırır. 25 yıl sonra, Na-mi evlenmiş, iyi bir kocası ve güzel bir kızı olmasına rağmen hayatında hala eksik olan bir şeyler hissetmektedir. Bir gün, Chun-hwa ile karşılaşmanın sevinciyle SUNNY üyelerini bulmaya karar verir. Ailesine adamış olduğu günlük yaşantısından çıkıp, hayatının en mutlu anlarını geçirdiği eski arkadaşlarını aramaya başlar."} +{"text":"Abdullah ile Çolak Ziya, Konyanın Bozkır ilçesinde yaşayan iki arkadaştır. Geçimlerini silah satarak kazanan Abdullah ve Çolak Ziya, her ne kadar birbirlerinden farklı karakterlere sahip olsalar da, yıllardır birlikte hayat mücadelesi vermişlerdir. Abdullah, sözlüsü Emine ile evlenmek için çabalarken, Çolak Ziya ise günü kurtarmaya çalışarak yaşar. Hayatta her şeyden önce mertlik, namus ve şerefe önem veren Abdullah ve Çolak Ziya, bir gün asker arkadaşları Testici Bekirin evine ziyarete gittiklerinde, kendilerini tahmin edemeyecekleri bir durumun içerisinde bulurlar. Testici Bekir evde yoktur ve onlarla arkadaşlarının eşi Süheyla ilgilenmektedir. Bu durumu fırsat bilen Çolak Ziya, genç kadını yalnız bulduğu bir esnada, ona tacizde bulunur. Abdullahın gelmesi ile kaçmaya başlayan Çolak Ziya, Bozkırın ıssız tepesine geldiğinde, Abdullahın tek kurşunu ile ölür. Büyük bir pişmanlık ve öfke içerisinde olan Abdullah, adalete teslim olmaya karar verir. Ancak hapishanede yaşadığı zorluklar, Abdullahın hayatını alt üst eder. Abdullah, sözlüsü Emineye kavuşma umuduyla, suçunu inkar etmeye karar verir. Bozkır kabadayısı olan Erol Karanın da suçu üstlenmesi ile serbest kalan Abdullah için, asıl hesaplaşma şimdi başlayacaktır."} +{"text":"See You Yesterday, geçmişte yaşanan bir olayı engellemek için zamanda yolculuk yapmaya çalışan iki arkadaşın hikayesini konu ediyor. Ortaokuldan beri yakın arkadaş olan C. J ve Sebastian, boş buldukları her anı evde buluş yaparak geçirir. İki arkadaş, zamanda yolculuk yapmalarını sağlayacak bir cihaz üzerinde çalışmaktadır. Bu sırada C. Jnin ağabeyi Calvin, bir polis tarafından öldürülür. Ağabeyinin ölümü ile büyük bir yıkıma uğrayan genç kız, geçmişe dönüp yaşanan trajediyi önleyebilmek için henüz tamamlanmamış olan cihazlarını kullanmaya karar verir. Ürettikleri cihaz üzerindeki son çalışmalarını yapan iki dahi, artık geçmişe gitmek için hazırdır. Büyük bir heyecanla cihazı kullanan C. J ve Sebastian, sonunda amaçlarına ulaşır. Ancak onlar geçmişe dönmeyi başarsalar da C. Jin ağabeyini kurtarmak için geç kalırlar. Tekrar tekrar geçmişe gidip, doğru zamanı yakalamaya çalışan iki arkadaş, doğru zamanda doğru yerde olmayı başarıp Calvini kurtarabilecek midir?"} +{"text":"Kıyamet Günü, olağandışı doğa olaylarıyla kapıyı çalarken Rose ve Ursula bir kasaba yolunda otostop çekmektedir. Yamyam birer anne ve oğul olan Liz ve Darby bu iki güzel kızı arabalarına alıp etleriyle güzel bir ziyafet çekmek üzere eve doğru yola koyulurlar. Her zamanki gibi bedenlerini parçalayacakları esnada bir sürprizle karşılaşırlar. Çünkü bu iki güzel kız vampirdir ve ava çıkarken avlanırlar. Ancak Rose ve Ursula için hiçbir şey burada bitmiş değildir çünkü günlerdir devam eden ve artık tahmin edilenden daha büyük bir tehdit olduğu anlaşılan meteor yağmurunun aslında bir uzaylı istilası olduğu ortaya çıkar. Kurbanlarını birer zombiye çeviren bu uzaylılara karşı hayatta kalmaya çalışan vampir aşıklar Rose ve Ursula, onları bekleyen zorlu gelecekte hayatlarını sürdürmek ve açlıktan ölmemek için detaylı bir plan yapmak durumundadırlar."} +{"text":"Hasbi 35 yaşlarında obsesif bir karakterdir. Ailesiyle yaşamaktadır. Ömrü boyunca mahallesini hiç terk etmemiştir. Sürekli kitap okumaktadır. Bu yüzden Antik Yunanca ve Osmanlıca konularında uzmanlaşmıştır. Sert ve patavatsız bir babayla, onu dizinin dibinde büyüten annenin arasında sıkışıp kalmış bir yapıya sahip olan Hasbi, komşu kızı Müjgana platonik aşıktır. Müjgan onu o gözle görmemektedir. Müjgan ise Hasbiden sonra zengin ve şımarık bir tip olan Tanberkle çıkmış. Ancak onun bozuk karakterini hemen çözüp terk etmiştir. Bunu bilmeyen Hasbi onları ayırmak için bir plan yapar. Grafiker arkadaşını zorla ikna edip Tanberkin uygunsuz fotomontajlı fotoğraflarını Tanberkin babasına gönderir. Tanberkin babası fotoğraflara bakıp Tanberki fırçalar ve o esnada Tanberki fırçalamaya gelen Müjganı da artık unutmasını ister. Olayı uzaktan gözetleyen Hasbiyi Tanberkin babası olan Metinin adamları yakalar. Hasbi oradan kaçar. Ancak başına belayı almıştır. Biraz korkudan biraz da psikoloğunun tavsiyesiyle uzaklara çok uzaklara gitmeye karar verir. Mahallesini o yaşa kadar hiç terk etmemiş olan Hasbinin uzak anlayışı 8 km ilerdeki Sideden ibarettir."} +{"text":"Day, köpeği Lucky ile birlikte film çekimlerinde sanat yönetmeni olarak çalışmaktadır ve bu arada kız arkadaşı Koy ile olan sorunları ile uğraşmaktadır. Fakat Day'in hayatı bir reklam filminin çekimlerinden sonra çekim için kullanılan havuzun içinde su yatağının üzerinde uyuya kalması ile değişecektir. Çünkü Day uyandığı zaman havuzun suyu tamamen çekilmiştir ve sette de onu duyacak kimse kalmamıştır. Day başta bu duruma gülse de işler giderek ciddileşmektedir ve hiç kimse onun yardımına gelmemektedir. Day 6 metrelik havuzda kendi başına mahsur kaldığını ve bundan daha kötüsünün de olamayacağını sandığı sırada bir süredir bölgede süren seller nedeni ile çekim bölgesine çok yakın olan timsah çiftliğinden kaçan bir dişi timsahın yolunu kanalizasyon sayesinde havuzda bulması ve bir de Koy'un kız arkadaşının da istemeden de olsa havuzda yanına katılması sonucu Day için asıl savaş başlar. Çünkü boş bir havuz, yarı baygın sevgili, kimsenin yardıma gelmeyişi ve baş etmesi gereken bir de aç bir timsah ile baş başa kalmıştır!"} +{"text":"La Llorona. Ağlayan Kadın. Cennet ve Cehennem arasında mahsur kalmış, kendisinin yol açtığı korkunç bir kadere mahkm, dehşet verici bir hayalet. Adını zikretmek bile nesillerdir tüm dünyada korku uyandırıyor. Hayattayken, bir kıskançlık krizi sonucu çocuklarını suda boğmuş ve ardından, acı içinde ağlarken, kendini nehrin azgın sularına atmış. Artık gözyaşları ebedi. Ölümcüller ve geceleyin ölüm çağrısını duyanlar lanetleniyor. La Llorona karanlıkta geziyor ve kendininkilerin yerine koymak için çocukları avlıyor. Aradan geçen yüzyıllarda bu arzusu daha çok arttı... Yöntemleri de daha korkunç bir hal aldı. 1970lerin Los Angelesında, La Llorona gecelerin ve çocukların peşinde. Çocuklarını tehlikeye attığından şüphelenilen sorunlu bir anneye dair tüyler ürpertici bu uyarıyı görmezden gelen bir sosyal hizmet görevlisi ve küçük yaştaki çocukları çok geçmeden kendilerini bu korkutucu doğaüstü dünyada buluyor. Korkunun ve inancın birbiriyle çakıştığı noktada, La Lloronanın ölümcül öfkesinden kurtulmak için tek umutları kuruntulu bir rahip ve şeytanları uzak tutmak için uğraştığı mistisizm olabilir."} +{"text":"Oldukça gizemli ve heyecan dolu bir arayışı anlatıyor. Batının ufak kasabalarından birinde meydana gelmeye başlayan ortadan kaybolma, kaçırılma vakaları meydana gelmeye başlıyor ve yerliler The Empty Man isimli efsanenin bundan sorumlu olduğunu düşünmeye başlıyor. Emekli bir polis memuru olaya anlam kazandırmaya ve bir açıklama getirmeye çalışırken, gizemli, korkunç ve yakınında bulunan herkesin çok büyük tehlikeye girdiği efsanevi bir varlıkla iletişime geçmeye çalışan gizli bir grupla karşılaşıyor. Bir açıklama bulmak üzere izleri ve ipuçlarını takip eden emekli polis memuru, bu arayış sırasında gittikçe olayların daha karanlık bir tarafı olduğunu farketmeye başlıyor. Karanlık ve korkutucu arayışta polis memuru ilerledikçe, tansiyon da artmaya devam ediyor."} +{"text":"Sütün sağlıklı olduğu, doğal olduğu ve zengin besleyici değerler içerdiği düşünülüyor. Onu pazarda bu denli çekici kılan gerçekte hangisi? Ve gerçekten o kadar sağlıklı mı? Filmde süt sistemini eleştirel bir gözle inceliyoruz. Çiftçiler, mandıra sahipleri, politikacılar, lobiciler, sivil toplum kuruluşları ve bilim insanlarının görüşleri alınıyor; her birinin tüm dünyayı etkileyen bu endüstrinin değeri ve etkileri hakkında kendine has görüşleri var. Avrupada, Asyada ve Afrikada süt büyüme odaklı küresel gıda üretiminin ve etkilerinin mecazi bir modeli. Film sistemin arkasındaki şaşırtıcı gerçekleri gözler önüne seriyor. Kim hangi bedeller karşısında ne kadar kr elde ediyor? Sistemin bir geleceği var mı ve alternatifler mevcut mu? Süt sistemi Çinden Afrikaya ve Avrupaya kıtalar arası bir yolculukta önyargıları ve çözümleri gün ışığına çıkarıyor."} +{"text":"Bücür, annesini bulmaya çalışan genç bir delikanlının bu süreçte atıldığı maceraları konu ediyor. Zamanını bilgisayarın başında geçiren, ultra zeki bir çocuk olan Umut tam bir bilgisayar dehasıdır. Annesini hiç görmeyen ve onun kim olduğunu merak eden Umut, onuncu yaşına basmadan önce annesini bulmaya karar verir. Annesini bulmak için internet ve teknolojiden yardım alan Umut üstün becerileri sayesinde annesini izine rastlar. Annesi ile ilgili öğrendiklerinden sonra İstanbulun yolunu tutan Umut burada bir tesadüf eseri Özgeye rastlar. Annesini bulmak için sadece 3 günü olan Umut, Özge ile birlikte kendilerini türlü belaların içinde bulur. Genç delikanlı bir yandan annesini bulmaya çalışırken bir yandan da Özge ile peşlerine düşen adamlardan kurtulmaya çalışır."} +{"text":"Çizgi roman tadında macera filmi Filibus, bir miktar bilimkurgu, bir miktar da dedektif filmlerinden unsurlar kullanarak karşımıza çıkan şaşırtıcı bir film. Her ne kadar afişlerinde ve reklamlarında kimliği bilinmeyen gizemli bir hırsızdan söz edilse de, film başlar başlamaz bu hırsızın aslında Barones Troixmond olduğu bilgisi izleyicilerle paylaşılıyor. Zepline benzeyen bir araçla, zenginlerin villalarına havadan zembille inerek hırsızlık yapan Filibus, onu yakalamaya ve kimliğini ifşa etmeye kararlı olan Dedektif Hardyye meydan okuyor. Filibus ve Hardynin birbirlerini pusuya düşürmeye çalışmalarını seyrederken, bir yandan da filmde kullanılan, spy-camera gibi teknolojik yeniliklere, diğer yandan da hırsız ile polisin birbirlerine karşı kullandıkları psikolojik savaş taktiklerine şaşırmamak mümkün değil. İtalya Birinci Dünya Savaşına girmeden az önce çekilen bu film, aslında o dönem çok revaçta olan Protea ve Fantomas gibi Fransız dizi filmlerini anımsatıyor."} +{"text":"Magda o dönem işsiz olan bir öğretmendir ve göğüs kanserine yakalanır, ilk sefer kanser iyileşebilir durumdadır fakat daha sonra tekrar eder ve artık iyileşemez durumdadır. İspanyanın ekonomik kriz yaşadığı en kötü yıldır, İspanyol futbol ligi Avrupada iki kez şampiyon olmuştur. Magda çaresiz durumuyla yüzleşmek için çevresindekilerin de yardımıyla mizaha başvurur; 10 yaşındaki oğlu bir futbol fanatiğidir, jinekoloğu şarkı söylemeyi seven biridir, karısını ve kızını yakın zamanda kaybeden bir adamla tanışır. Magda hayatın sadece burada ve şimdi olduğuna inanmaktadır, onu diğer dünyada neyin beklediğiyle ilgilenmez, hayattan ne kadar zevk alınabilirse almaya bakar ve etrafındakilere de bu duyguyu bulaştırır. Yaşayacak 4 ayı kaldığında hamile kaldığını öğrenen Magda kendi kaderini zorlayacaktır."} +{"text":"Rimo ve Zimo, aralarında ufak bir çöl bulunan ve birbirlerinden çok da uzak olmayan iki kasabadır. Her iki kasabanın sakinleri, karşılıklı nefret ve korku duygularıyla uzun süredir birbirlerinden uzak durmaktadır. Bir gün, Rimolu iki sevimli yaramaz Bızdık ve Minnik, macera yaşamak üzere çöle gitmeye karar verirler. Bu sırada, Zimo Ailesi de, küçük kızları ve henüz yumurta halindeki Zimo yavrularıyla çölde piknik yapmaktadır. Ailenin piknik eğlencesi, beklenmedik bir şekilde yarıda kesilir; kargaşa sırasında aile yumurtayı kaybeder. Bızdık ve Minnik, Yavru Zimo'yu bulurlar ve yardım için Rimo'nun bilgesi Çaça Nene'ye başvururlar. Zimo Ailesi de, Zimo Amca'dan yardım ister. Bu iki grubun başına gelen olaylar, iki kasabanın tarihini değiştirecek bir maceraya yol açar."} +{"text":"Herkesin olduğu gibi Missouri Valiliği'ne aday Blake'in bir geçmişi vardı ve Valilik için adaylığını açıkladığı günden beri de yoğun bir ilgi haline gelmişti. Rakibi Homer ile iyi ilişki içinde olan Blake aynı zamanda sallantıda olan evliliğini de yürütmeye çalışmaktadır. Karısı Dinah, seçim kampanyasını mali işler müdürüdür. Yabancı bir muhabir olan Cela ona geçmişi hakkında sorular sormaya başlayınca epey zorlanmaya başlar. Çünkü Cela, Raymond Romero adını sık sık telaffuz etmektedir. Daha sonra teknesinde, odasına Romero adına bir zarf ve kibrit bırakıldığını görür ama hizmetçiyi yakalayamaz. Zarfta, kendisinin bir başka erkekle uygunsuz bir fotoğrafını gören Blake, kibritte yazılı adrese gider ve orasının yüzer bir kumarhane ve gay kulübü olduğunu görür. Kulüpte kendisinin baş destekçisi Mennaker'i görür. Elindeki diğer benzer filmlere karşılık seçilince kendisine yardım etmesi sözü isteyen Mennaker'e kızan Blake, orayı hemen terk eden Cela'nın kendisini orada gördüğünü fark etmez. Rakibi Homer ile aralarında başlayan ve her türlü pis oyunlarının oynandığı yarış, Blake hakkında araştırmasını derinleştiren Cela yüzünden işler başka şekle dönüşür çünkü Blake'in çok çekindiği Raymond Romero, aslında kendisidir. Ama Vietnam savaşı sırasında Raymond askere çağrılınca kardeşi onun yerine askere gitmiş ve o da kardeşinin adını yani Blake adını alarak politik yaşantısına devam etmiştir. Mennaker ise boş durmaz ve öldü sanılan kardeşi getirip onunla yüzleştirir. Artık oyunun son perdesi başlamıştır."} +{"text":"Yıllar önce babalarını bir husumete kurban veren iki kardeş, annelerinin de amansız bir hastalıktan dolayı zamansız ölümünden sonra, ıssız bir dağ başındaki mandıralarında tek başlarına kalırlar. Dünyanın kötülüklerinden habersiz olan kardeşler, sosyal hizmetlerin kendilerini evlatlık vermesi ihtimaline karşı annelerinin ölümünü yetkililerden gizlerler ve ıssızlığın ortasındaki bu yerde yaşamaya başlarlar. Küçük kardeş, yıllar önce babası ile belediye başkanı arasında yaşanan olayın şokundan dolayı konuşma yetisini kabetmiştir. Büyük kardeş ise bir yandan konuşamayan kardeşi ve mandıranın işleri ile ilgilenirken, diğer yandan da genç kızlıktan kadınlığa doğru yol almaktadır. Bu sancılı ve hassas geçiş döneminde kendisine yol gösterecek kimsesi yoktur. Daha da kötüsü ise, yıllardır insanlardan uzakta yaşadıkları için, insanların ne kadar vahşi olabileceklerinden ve günden güne aç kurtlar için ağızları sulandıracak bir av olduğunun farkında değildir."} +{"text":"Dünyanın her yerinden sosyal girişimcileri konu alan bir belgesel. Değişim yaratan, çözüm üreten, geniş sosyal etkiler oluşturan ama en önemlisi başka insanlara da aynısını yapmak için ilham veren insanlar. Dünya çapındaki büyük sorunlara basit çözümler üreten yetenekli insanları araştıran bir film. Kimin Umrunda?nın amacı dünyanın her yerindeki, özellikle genç insanlara sosyal girişimcilik hakkında daha fazla şey öğrenmek, daha çok heyecanlanmak ve buna bağlı olmak konusunda ilham vermek. Eğitim, finans, insan hakları, sağlık, çevresel konular ya da tümünü içeren başka bir alan, hangisinde çalıştığınız önemli değil; özel, kamusal ya da sosyal sektörden bir iş olup olmadığı önemli değil. Eğer sorunları fırsat olarak görüyorsanız, değişim yaratmak için ihtiyacınız olan şeye sahipsiniz, bir sosyal girişimci."} +{"text":"George Mallory ile Andrew \"Sandy\" Irvine 1924 yılında, Everest'e gerçekleştirilen üçüncü ekspedisyonda son olarak, destek ekibinden Noel Odell tarafından dağın Kuzey yüzünde yaklaşık 8000 metre yükseklikte görüldüler... İkiliden George Mallory'nin cansız bedeni zirvenin yaklaşık 700 metre altında meşhur Amerikalı dağcı Conrad Anker tarafından 1999 yılında bulunana kadar Mallory ve Irvine hakkında birçok şey yazıldı, çizildi. Ancak Anker'in bu keşfi olayı daha büyük bir gizem bulutuna sokuvermişti. Edmund Hillary ve Tenzing Norgay'dan yirmi dokuz yıl önce Mallory ve Irvine'in Everest'in zirvesine çıkmış olabilecekleri savı büyük heyecan uyandıran dağcılık hikayelerinden biridir. Tabii zirveye çıkmış olabileceklerine dair somut kanıtlar halen mevcut değil ve çıkabilmiş olma ihtimalleri de o rotanın teknik zorlukları göz önüne alındığında pek düşük. Yine de efsanevi İngiliz dağcı Sir Chris Bonington'a katılmamak elde değil: \"Everest'in zirvesine hakikaten ulaşmış olmalarını düşünmeyi çok isterim.\" 1924 Everest ekspedisyon filmi \"The epic of Everest\" Tibet'teki yaşam ve bölgede yer alan manastırlara ait ilk görüntüleri içermesi, aynı zamanda dağcılık tarihinin en dramatik anlarından birine şahitlik etmesi bakımından çok değerli bir filmdir. Fakat, film ilk gösterildiği zaman ticari başarı elde edememiş, dahası filmin galasında Noel'in Tibet'ten getirdiği rahiplerin \"danseden lamalar\" performansı dini Tibet'lilerin hassasiyetlerini rencide ettiği gerekçesiyle Tibet - Britanya ilişkilerinin bozulmasına sebep olmuştu. \"The Epic of Everest\" İngiliz Film Enstitüsü BFI tarafından yenileştirilerek 57. BFI Londra Film Festivalinde gösterime sunulacağı duyuruldu. Filmin dünya prömiyeri 18 Ekim 2013."} +{"text":"New Yorklu meşhur kardeş yönetmenlerden kahramanlarının gerçek yaşantısından yola çıkan, uyuşturucu bağımlılarına tavizsiz bir bakış. Harley, Ilyaya delice aşıktır. Onun da, pek ifade edemese de, kendisini aynı şekilde sevdiğinden emindir. İkisi de uyuşturucu bağımlısıdır ve New Yorkta Heavy Metalcilerin arasında takılırlar. Vakitlerini birbirleriyle didişerek, tartışarak ve bir yandan etrafı talan ederken bir yandan da ihtiyaçlarını karşılayacak parayı bulmaya çalışarak geçirirler. Holmesun kendi hayat hikayesinden yola çıkan senaryo, Safdie Kardeşler ve Ronald Bronstein tarafından yazılmış. Sean Price Williamsın grenli görüntüleri bizi New Yorka başka bir açıdan bakmaya, çocukların bulanık ve belirsiz bakış açısını edinmeye çağırıyor. Safdie Kardeşlerin belki de en zorlayıcı ama en yoğun filmi olan Yalnız Cennet Bilir çoğunlukla profesyonel olmayan oyuncuların canlandırdığı karakterler aracılığıyla bizi rollerin karmaşıklığıyla baş başa bırakıyor. Film çılgın aşkın, bir Cassavetes filmi gerçekliğinin ve Garrel melankolisinin sarmaladığı tuhaf bir dünyaya açılıyor."} +{"text":"Geceleyin, Milanodaki binaların pencereleri arkalarında özel hayatlar ve odalar saklamaktadır. Bazen, aynen bu gece olduğu gibi, ofisleride, bir adamı da, 3 sene önce ölen karısından sonra işinden yorgun düşen müfettiş Monacoyu da saklar. Müfettişin masasına belgeler, cinayet fotoğrafları, soğumuş suç delilleri vardır. Monaconun dayanabilmek için kendine koymuş olduğu kurallar, suç kokularıyla, insanlarla ilişkiyi öngörmemektedir. Sadece kontrol edilmesi gereken belgelerdir. Bu gece, Emniyetin bu odasına, Bay Ullrich cinayetinden başka, üzerinde bir silahla yakalanan müfettişin kızı Linda da girer. Bürokrasi tarafından korunan yıkılmaz komser kimliği, babalık kimliğiyle tehlikeye düşmek üzeredir. Monaco, özel hayatını çok fazla ihmal ettiğini ve ayrıca artık bir zamanlardaki gibi pek çok polisin hocası olan - hatta öğrencisi ve dostu Levinin bile - o polis olmadığının çok acı bir şekilde farkına varır. Kaynak:İSTANBUL İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ"} +{"text":"2007 yılından bu yana Tanzanya, Kongo ve Kenyada albinolar oldukça karlı ve o derece de iğrenç bir ticaretin hedefinde. Dünyanın bu bölgesinde, albinoların bedenlerinden alınan parçaların şans ve sağlık getirdiğine inanıldığından, büyücü şifacılar albino organları için binlerce dolar ödemeye hazır bekliyor. Beyaz Gölgede, köyden kente kaçan Alias adındaki küçük bir albinonun öyküsünü izliyoruz. Alias çok geçmeden şunu anlayacaktır: Mesele hayatta kalmaksa, kentin köyden aşağı kalır yanı yok. Tanzanyanın başkenti Darüsselamda ders vermeye hazırlanıyordum. O günlerde, Doğu Afrikada albino avına çıkıldığını duydum; bunun filmi çekilmeli dedim. Düşünün: Alnında fiyat etiketiyle dolaşan bir insanın gerçek hikayesi. Birinin bu çocuğa bir an evvel durumu anlatması, yaşadığı özel durumun büyük olasılıkla hayatına mal olacağını öğretmesi lazım. Yeri geliyor, insan yabanilik nedir, onu da anlıyor. Hayatta kalmak için, yalnızlıkların en büyüğünü kendine yar ediyorsun. Noaz Deshe Kaynak: frau troffea"} +{"text":"Nazlı ile Emir.. İki varlıklı ailenin aynı okulda okuyan çocukları.. Okul basketbol takımının gözdesi Emir, Nazlının gönlünü çelmiştir ve iki sevgili tüm zamanlarını birlikte geçirirler. Biran bile ayrılmak istemeyen iki genç aşık, tek ç��zümü evlilikte bulur ve ailelerine açılırlar. Emir, Nazlının evine anne ve babasıyla tanışmaya gider. Nazlının babası Selim Bey, Emirin can düşmanı Rızanın oğlu olduğunu öğrenir öğrenmez ortalık karışır. Selim kızını okuldan alır ve görüşmelerini engeller. Ama gönül ferman dinlemez ve aşıklar bir gece buluşup kaçarlar. Emirin babası Rıza, eskiyi unutup barışmaktan yanadır ama, Selim inadını sürdürür ve polise haber verir. Bir tanıdıklarının rastlantı olarak görüp ihbar etmesiyle yakalanan iki kaçaktan Emir, küçük yaşta bir kızı alıkoymak suçundan tutuklanır. Ailesine teslim edilen Nazlı, üzüntüden hastalanıp bir kliniğe yatırılır. Selim, kızını teyzesinin oğlu Doğanla evlendirmek ister. Nazlı karşı çıkar ve hapisten salıverilen Emirle hastaneden kaçar. Doğan, Nazlı ile Emiri görür. İkisine engel olmak isterken yaralanır. Nazlı ile Emir bir otele saklanırlar. Ama hallerinden şüphelenen otel sahibi ikisini ihbar eder. Kaçmaktan yorulan, ama birbirlerinden sonsuza dek ayrılamayacakların anlayan iki sevdalı yürek için, önlerinde çılgınca ve dramatik bir seçenek kalmıştır. Ve Nazlı ile Emir, intihar eder."} +{"text":"Boran, 'hücre tipi' cezaevleri üzerine yarı belgesel-yarı kurmaca çalışması Sessiz Ölüm'ün geçtiğimiz aylarda vizyona girmesiyle gündeme gelen Hüseyin Karabey'in 1999'da yaptığı bir kısa film. Tıpkı Sessiz Ölüm gibi Boran da Karabey'in belgesel ve kurmaca görüntüleri birarada kurguladığı ve böylece istediği dramatik etkiyi başarıyla yaratabilmesine olanak sağlayan tekniğiyle öne çıkıyor. Yakın döneme kadar ülkenin gündeminde olan 'Cumartesi Anneleri'ni temel alan film, tek tek karakterler ve olaylardan yola çıkarak genel anlamda 'kayıp' olgusuyla ilgileniyor. Filmin henüz başında Karabey'in Boran'ı ithaf ettiği kitle, yönetmenin derdinin yalnızca Türkiye ile ya da filmde gösterilen kayıp annelerinin yaşadıklarıyla sınırlı olmadığını, daha evrensel ölçekli olduğunu kanıtlıyor: \"Plazo de Maya annelerine... / Cumartesi annelerine.../ Anneme...\" Film, insanın 'kayıp' fikri karşısında içine düştüğü çaresizliği ve sıkışmışlık duygusunu anlatabilmek için yerinde tercihler yapıyor: İç mekanlarda ailelerin umutsuz bekleyişlerine boş boş çalan tehdit telefonlarının derinleştirdiği bir sessizlik eşlik ediyor. Dış mekanda ise en ufak bir ipucunun peşinde oğullarını toprağın altında aramaya hazır annelerin ve onlara destek olan insanların çabalarının oyalamalarla, göz altılarla, temelsiz suçlamalarla nasıl engellendiği vurgulanıyor. Müzikleri Grup Yorum tarafından gerçekleştirilen film 5. Altın Portakal Kısa Film Festivali'nde Kültür Bakanlığı Özel Ödülü'nü almanın yanı sıra yurtdışında çeşitli festivallerden de ödülle döndü."} +{"text":"Eulenstein Kalesi'nde huzurlu bir yaşan süren küçük gece hayaleti, gündüzleri tavan arasındaki bir sandıkta uyuyarak geçirir; gece çöktüğünde uyanır. Aslında en büyük dileği, gecelerine şahit olabildiği bu dünyayı gün ışığında da görebilmektir. Ne var ki hem kendisi hem de tek arkadaşı olan baykuş bunu nasıl yapabileceğini bilemez. Bir gece Karl ve sınıf arkadaşları bu kaleye gezintiye çıktıklarında, küçük hayalet ve Karl karşılaşmış olur. Karl arkadaşlarının yanına dönüp bir hayalet gördüğünü söylese de hiçbiri inanmasa da bu karşılaşmanın sürpriz bir sonucu olacaktır. Küçük hayalet ertesi gün uyandığında artık gece değildir, öğle vaktidir! Büyük bir heyecanla güneşli havaya çıkar, ancak bir anda siyah bir hayalete dönüşür. Dışarıdaki kalabalığa korku saldığındaysa Karl ve arkadaşlarının onu kurtarması gerekecektir."} +{"text":"İzmirde yaşayan Metin, ailesiyle sakin bir hayat süren başarılı bir öğretmendir. Her gün olduğu gibi işten eve döndüğünde tüyler ürpertici bir manzarayla karşılaştığında hayatı altüst olur. Evlerine hırsız girmiş, karısına tecavüz edilmiş, kızı ise ağır bir şekilde yaralanmıştır. Bu manzarayla karşılaştığında hırsızlardan birini yakalayabilip öldürür. Cinayet suçlamasıyla girdiği hapiste cezasını çeker ve çıktığında paramparça olan ailesini yeniden bir araya getirmek için çabalamaya başlar. Kızı Ece yetiştirme yurduna gönderilmiş, eşi Bahar ise psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Hapishanedeki arkadaşı Orhan Baba'dan gelen yardımla iş bulur, ev tutar ve hayatı normale dönmeye başlar. Ancak kısa bir süre sonra evlerine giren diğer iki hırsızın delil yetersizliğinden serbest bırakıldığını öğrenmesiyle hayatı tekrar kabusa dönüşür. Şimdi yapması gereken şey hayatını mahveden bu adamları bulup yaptıklarını itiraf ettirerek tekrar hapishaneye gönderilmelerini sağlamaktır."} +{"text":"Brezilyadaki darbe hükümetinin son yıllarında geçen Dövme, avangard bir kabare performansçısı ile 18 yaşındaki genç bir askerin arasındaki aşkı anlatıyor diyelim, ama bu filmde hikaye biraz da adetten yazılmış bir şey. Filmin esas konusu, 1970lerin sonunun Brezilyasında faaliyet göstermiş gerçek bir performans-kabare grubunun kurmacalaştırılmış hali olan Yaldızlı Sahne. Grubun performansları bir hayli renkli: Doğaçlama şiir okuyan Marksist şairler, herkeste bulunduğu için gerçek eşitliğin sembolü olan poponun kutlandığı çıplak danslar, aşk şarkıları ve düzen eleştirisi Grup geniş bir aile gibi, beraber yatıp kalkıyor, üretiyor, sevişiyor ve eğleniyor. Yönetmen Hilton Lacerdanın gözünden bu tarihi an, fikirler kadar bedenin de kutlandığı, ufak kavgaların aşkın ve tensel hazzın önüne geçemediği, suratlardan kahkahaların ve naniklerin eksik olmadığı kayıp bir cennete dönüşüyor."} +{"text":"\"Film, dönemin ruhunu yansıtacak şekilde özgür bir hayat süren Valentinanın, entelektüel ve sanatçıların bir arada oldukları bir partide boy göstermesi ile açılır. Valentina, o gece eve dönerken Baba Yaganın arabası tarafından ezilme tehlikesi atlatır... Baba Yaga ile tanıştıktan sonra çok ilginç rüyalar alemine dalan Valentina, rüyasında anlam veremediği bazı sembolik şeyler görmeye başlar...\" Guido Crepaxın \"Valentina\" adlı çizgi romanından uyarlanan film, döneminin sansür kurullarından da geçmiş elbette. Bugün elimize uncut olarak ulaşabilen film, görücüye çıkmadan evvel sansür kurulundan, her iki başrol oyuncusunu önden ve boydan gösteren çıplak sahnelerinin kırpılması ile çıkabilmiş. Ama daha da ilginci, film daha gösterilmeden evvel, yönetmenindan habersiz yapımcılar tarafından uzunluğu bahane edilerek katledilmiş olması. Bugün elimizde olan kopya ise, yönetmenin kırpılmış sahneleri, eldeki atıklardan tamamlayarak aslına en yakın formata getirmiş olduğu."} +{"text":"Belgeselin odağındaki kişi, Pasifik Savaşı sırasında Yeni Ginedeki 36. birlikte askerlik yapmış olan Kenzo Okuzaki. Savaş sonrası on yıl boyunca kendi yaşam derdine düşen ama istemeden adam öldürüp hapiste cezasını çeken Kenzo, bu süre zarfında cehennemi gördüğünü düşündüğü savaştan sağ dönmüş olmasının başka bir nedeni olduğunu düşünmüş. İnsanlara an basit deyişle birilerinin kuklası olduklarını ve imparator Hirohitonun suçlu olduğunu anlatmak. Bu nedenlerle İmparatoru mümkün olan her yerde protesto etmeye ve hayatını savaşın bitiminde Yeni Ginedeki Japon ordusunda meydana gelen ama örtbas edilen bir olayı açığa çıkarmaya başlamış. 62 yaşındaki Kenzo, belgesel boyunca 36. Birlikteki diğer askerlerin ve komutanların evlerine giderek, savaş sırasında o topraklarda ne olduğunu itiraf etmeleri için, gerektiği yerde şiddet de kullanarak büyük bir direnç gösteriyor."} +{"text":"Temel, Trabzonun en zenginailesiYücesoyların kızı Zuhale tek taraflı ve tutkulu bir aşk beslemektedir. Babası İmam Necati tarafından sürekli bir baltaya sap olamamakla eleştirilen Temel, arkadaşlarının da gazıyla Zuhali, babası Hıdırdan istemeye kalkar. Hıdır Yücesoy, yol yordam bilmez gariban Temele çok sinirlenir ve acı gerçeği suratına çarpar; Sen fakir bir adamsın, senin neyine zengin kız? Romantik ve naif kahramanımız Temel, herkesin bildiği bu gerçeği yeni öğrenmiş gibi yıkılmış ama acayip de hırslanmıştır. Paramı lan bütün derdiniz? diyerek bir an evvel büyük birparabulmaya karar verir. Tam o sırada kankası Turgayın, Sümela Manastırının çatısına çıkarak intihar etmeye kalkıştığı haberini alır. Arkadaşını intihardan vazgeçirmek üzere Sümela Manastırının çatısına çıkan Temel, durumunun Turgaydan da vahim olduğunu düşünüp, kendisi intihar etmeye kalkar. Intihardan vazgeçirilen Temel ve Turgay karakola getirilir. Emniyet amirinin uyarıları sırasında Temelin kafasında şimşekler çakar; Sümela Manastırında hazine vardır. Zuhale ulaşmak için gerekli olan paranın kaynağını bulmuştur. Temelin artık tek bir amacı vardır; Da Vinci Şifresinde olduğu gibi Sümelanın şifresini çözüp, Kutsal Hazineyi bulacak ve Zuhali alacaktır."} +{"text":"Bir başka zamanda, bir başka topraklarda: nesiller sonrası radyasyon savaşlarından sonra devletlerin ülkelerin yıkılmasından ve iletişimlerin kopmasından sonra zorbalıgın hüküm sürdügü karanlık bir dönem başlar. her gurup kendi yaşam koşulları ve kuralları nı üretirken kötü bir kötü bir zorba olan PROSSOR da kanunlar ve yükümlülükleri zorla kabul ettiren bir sistem kurar ve daha esnek rahat bir toplum oluşturmak isteyen ve dıştopraklardan gelen yabancı istilacı ları öldürmek isteyen OMEGA adında bir ordu kurulur. Omeganın kontrolü dışındaki topraklara barbarların yaşadıgı ziyan olmuş topraklar denmektedir. ayrıca daglık kesimlerde Aydınlar denilen bir güç Omegaya karşı hazırlanmaktadır. Bütün bunların üstüne Dünyanın son savaşcısı olan kahramanımız motorsikletine atlar ve çıkagelir."} +{"text":"İşte Henry, Mor El Çetesinin Yüksek Lordu Felaket Henry Yetişkinlerle girdiği sonsuz savaşın kahramanı Yalnız bu kez üstesinden gelmesi gereken gerçekten büyük bir problem var! Henry bu kez de ev ödevini yapmamasının kendisini büyük bir belayua sokacağını ve ardı arkası gelmeyen olaylar zincirinin başlangıcı olduğunu bilemezdi. Yan komşularının düşman kızı Hırçın Susan ve rahatsız edici derecede iyi erkek kardeşi Solucan Peter ile uğraşmak, ahlaksız okul müfettişleri ve gerçek bir kötü olan Müdüre karşı durmak ve tüm bunların yanında yetenek yarışmasını kazanmak zorundadır. Tüm bunları bu kez nefret etmek konusunda tam bir profesyonel olduğu okulunu kurtarmak için yapacaktır. Yeni bir okuldan nefret etmeye uğraşmak onun için çok yorucudur. Hayatın hiç de adil olmadığını düşündüğünüz zamanlar oluyor mu? Henry her dakika böyle hissediyor. Eğer bu soruya Evet cevabını veriyorsanız belki de Henry gibi birisiniz Yalnızca şu farkla Henry 10 yaşında mükemmel bir kardeşi Peter ve çocuklarını çok seven Anne ve Babası ile yaşayan ve bir türlü 10 yaşında bir çocuk gibi davranmaktan vazgeçmeyen bir çocuk Bir de şu tarafından bakın; Kardeşi Peterın kedisinin adı Fluffy, Henrynin hamsterının adı Diş. Peter çiçek dizayn etmeyi ve ödevlerini yapmayı seviyor, Henry ise yapışkan hamurla oynayıp en sevdiği rock grubunun yüksek sesle dinlemekten hoşlanıyor. Mesela neden ketçap sebze olarak nitelendirilmez? Ne de olsa domatesten yapılmıyor mu? Neden çocuklar yılbaşı gecesi sabaha kadar oturamazlar? Noel Baba nasıl ayakta kalabiliyor? Hayat bazen hiç adil değilKesinlikle değil!!"} +{"text":"Polis, yurtdışından istanbula gelen bir casus şebekesini izlemekle görevlendirilmiştir. Casusların amacı, Boğaz sularıyla ilgili çok önemli bir planı ele geçirmektir. Hayatı çeşitli maceralarla geçen genç polisin bu son görevi olacaktır. Olaylarla dolu hayatı nedeniyle yorgun düşmüştür. Ayrıca, artık silah kullanmaktan bıkmıştır. Görevli polis, şebekenin izini sürerken, yine ilginç olaylara tanık olur. Pavyonda çalışan güzel bir kızla tanışır. Kız, polise aşıktır, peşini bırakmaz. Genç adam, bir dolu maceradan sonra casusları yakalayıp, görevini başarıyla yerine getirir. Peşindeki kıza da, Bu ilişkiyi burada keselim, beni bırak ve sen pavyona dönder. Ömrü boyunca taşıdığı silahını da belinden çıkarıp atar. Kyn: Agah Özgüç, Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney, Agora Kitaplığı, 2003"} +{"text":"Korkunç Beyaz Başlı Köpek Balığı Julius tarafından şakacı bir şekilde kovalanan sevimli Bambu Köpek Balığı Pupi kendini her zamankinden daha fazla denizden uzak hisseder. Mercan kayalıklarının orada Bamboo Köpek Balığı yumurtaları bulmasıyla heyecanlanır. Fakat yalnız değildir: İki dalgıç yumurtaları toplamaya gelmiştir. Tüm çabalarına rağmen, Pupi yumurtaları kaçak avcılardan koruyamamıştır. Julius, dostunu keyiflendirmeye çalışmaktadır. Pupı altın paralarla dolu bir batık gemi olan evine götürür. Evinde onun için çalışan üç palamut ona taze balık olarak menüde: Kılıç balığını, Turna balığını, uskumruyu ve vatozu sunmaktadır. Ama Pupi aç değildir ve Julius dostunu neşelendirememektedir. Pupi, Julius ve yemekleri su altındaki yaşamları farkına bile varılmadan siyah zehirli endüstriyel çöp atıklarıyla gaspedilmektedir. Bunlar yavaşça mercan kayalıklarını geçerek yakınlardaki bir fabrikadan gelen atıklardır. Dostane ahtapot Octo, Pupi için üzülür ve onu aygıtlarının ve icatlarının bulunduğu batık gemiye götürür"} +{"text":"Berlin. Kaynayan bir metropol. Yaşamınızın gerçek aşkını ancak yolda onunla çarpışarak bulabilirsiniz. En azından Jan Nebel'in başına gelen bu. Bir çatışmadan kaçan Vera'yla karşılaştığında, çalıştığı et fabrikasındaki gece vardiyasına gitmektedir. Jan iki polisi yere yıkmıştır bile. Tüm yapmak istediği bu çekici yabancıya yardım etmektir. O gece Jan için kötü sonuçlar doğuracaktır; işini kaybeder ve yüklü bir tazminat ödemek zorunda kalır. Dahası Vera da ortadan kaybolur. Jan, kendisi gibi et fabrikasından kovulan Buddy ile karşılaşır. Çabucak birbirlerine ısınırlar ve Buddy kendilerine yeni bir iş bulacağına söz verir. Genç bir Yunan kadın olan Kristina ile karşılaşırlar, o da erkek kardeşini aramaktadır. Jan ve Buddy'nin evinde kalmaya başlar. Jan sonunda Vera'yı tekrar yakaladığında, onun kendisi için yaratıldığına inanmıştır artık. Vera'nın neşeli, enerjik kişiliği Jan'ın yaşamını başka bir yönde sürdürmesine neden olur. Karşılaştıklarında dertler sönüp gitmiş gibi görünmektedir. Jan ve Vera örnek bir çift olabilirler. Ama mutluluk kırılgandır... kaynak: poormf"} +{"text":"Laura, üniversite eğitimine yeni başlamış, yabancı diller öğrenimi gören ve oldukça azimli, 19 yaşında bir öğrencidir. Erkek arkadaşıyla yaşayan Laura, yarı zamanlı bir işte çalışmasına karşın masraflarını karşılayamamaktadır. Bir gece bu konuda erkek arkadaşıyla tartıştıktan sonra, internette yetişkinlere özel iş ilanlarına denk gelir. İlan Joe adında, 57 yaşında bir adamın özel ilgi aradığından bahsettiği bir ilandır. Laura için bu ilana cevap vermesi, üniversite hayatının beklediğinden çok farklı geçmesine neden olacak bir sürecin başlangıcı olur. Bundan itibaren para kazanmak için seks işçiliği yapmaya başlar. Laura D. mahlasını kullanan gerçek bir kadın tarafından yazılmış bir otobiyografiden uyarlanan film, Avrupada üniversite masraflarını karşılamak için seks işçiliği yapmak zorunda kalan binlerce genç kadından yalnızca birinin hikayesini anlatmaktadır."} +{"text":"Devlerin yaşadığı zamanlara macera dolu unutulmaz bir yolculuk bu belgeselde ekranlara geliyor. Kurtlar kadar büyük akreplerin, kartal boyunda yusufçukların ve iki metrelik kırkayakların yaklaşık 30 metre yüksekliğindeki eğreltiotu ormanlarında hüküm sürdüğü zamanları merak ediyor musunuz? Günlerin yalnızca altı saat sürdüğü yeni doğmuş bir gezegenin kavurucu sıcaklığında, erimiş kayalarla kaplı kaynayan bir küre düşünün. Daha sonra da, üç kilometre kalınlığındaki buz katmanlarının altına gömülmüş olan çorak bir gezegenin dondurucu iklimine meydan okuyun. Tüm bunlar bilim kurgunun ürettiği tuhaf sahneler değil, aksine gezegenimizin gerçek tarihine geri dönüp baktığımızda karşılaşacağımız gerçek olaylar. İlk gösterimi, 27 Şubat Pazar günü saat 21:00'de National Geographic Channel'da yapılacak olan \"Dünya: Bir Gezegenin Öyküsü\" , toz taneciklerinin bir araya gelerek gezegenimizi oluşturduğu zamanlardan başlayarak, yüz milyonlarca yıl devam eden çalkantılı kavurucu sıcaklıkları, acımasız buzul çağını, Dünya'da meydana gelen en büyük kitlesel yok oluşu ve insanoğlunun yükselmeye başladığı dönemi kısaca Dünya'nın 4,5 milyar yıllık hikayesini anlatıyor. Muhteşem bilgisayar destekli görüntüler ve sürükleyici anlatımı ile gezegenimizin jeolojik tarihinin en ilgi çekici ve en hareketli anlarını daha önce görülmemiş bir şekilde izleyeceksiniz."} +{"text":"Kendilerine sakin ve huzurlu bir hayat kurmuş olan Antonio ve İngiliz karısı Julie birikimleriyle bir yatırım yapmayı düşünmektedirler. Genç çift, bir tanıdıkları aracılığıyla tamamen yasal yollarla, gerçek değerinin oldukça altına bir arsa satın alırlar. Ancak bu basit alışveriş Antonio ve Julie'yi birdenbire karmakarışık bir suç zincirinin içine iter. Hiçbir şeyden haberdar olmayan Antonio kendini politik bir cinayetin azmettiricisi olarak bulur. Antonio'nun masumiyetini kanıtlaması için, devletin her kademesinden politikacıların ve onların uluslararası suç ortaklarının oluşturduğu suç zincirine karşı bir savaş vermesi gerekir. Antonio ve eşini yakalayıp olanları örtbast etmeye çalışan suç zinciri içinde de bir hesaplaşma yaşanır ve örgütün en altından, en tepelerine uzanan bir infaz süreci başlar. Genç çift, bir yandan İngiliz yetkililerinden yardım umarken, diğer yandan da mecburi bir kovalamacanın içine girerler. Ancak adalet savaşı vermeye çalışan Antonio ve Julie'nin yolsuzluklar dünyasında kendilerini savunmak için ellerinden gelen pek bir şey yoktur. \"Dolunay\", siyaset-mafya-polis üçgeninin hüküm sürdüğü Meksika'da geçen bir adalet savaşının öyküsünü konu alıyor."} +{"text":"Can, dramatik ve travmatik bir geçmişe sahip gizem dolu bir kişidir. Küçük yaşta yaşadığı olaylardan kurtulmak için doğup büyüdüğü köyü terk edip kendine yeni bir hayat kurmayı tercih etmiş, olanlarla yüzleşmek yerine geçmişinden kaçmıştır. Çok küçük yaşta annesini ve babasını kaybettiği için hayatta kalan tek akrabası babaannesidir. Hayatının büyük bir bölümünü memleketinden uzakta devlete ait bir okulda yatılı okuyarak geçirmiştir. Can'ın peşini bırakmayan geçmişi yüzünden evliliği ve gündelik hayatı da tam bir kabusa dönüşmüştür. Can eşi Ece ile birlikte geçmiş ile yüzleşmek için köyüne doğru yola koyulur. Köy gereğinden fazla tenha, sessiz ve terk edilmiş vaziyettedir. İçlerinde Can'ın babaannesinin de olduğu birkaç kişinin dışında köyde kimsecikler yoktur. Bu insanlar hiç de misafirperver değildir. Garip ve ürkütücü bir halleri vardır. Bu köyde olup biteni anlamak için birkaç gün kalmaya karar verirler. Can bu köy gezintisi sırasında gizemli geçmişiyle yüzleşir, bir yandan da köyü bu hale getiren lanetle... Ece'nin birtakım varlıklar tarafından kaçırılması bardağı taşıran son damla olur. Can, eşini onlardan geri almak için ölesiye bir mücadeleye koyulur."} +{"text":"Atlas, günler boyunca eşi Özer'e ulaşamayınca polisten gelen haberle kocasının kaybolduğunu öğrenir. Atlas Özer'in eşyaları arasında bulduğu telefonu incelerken kayıtlı kalan koordinatları görür. Özer'e ne olduğunu anlamak isteyen Atlas koordinatların izinde bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuğun sonunda kocası Özer'in gizli bir hayatı olduğunu öğrenir ve kocasının sandığı kişi olmadığı gerçeğiyle yüzleşir. Özer aslında bir bilim insanıdır. Avrupa'nın en iyi üniversitelerinde eğitim alan karanlık madde ve paralel evrenler hakkında bilim dünyasını şaşırtan çalışmalar yapan Özer, sonunda aradığı geçişi bulur ve farklı bir evrene geçiş yapmayı başarır. Atlas evin içerisinde bulduğu izleri takip ederek bu geçişe ulaşır. Kocasını bulmak için bilinmezliğe giriş yapar."} +{"text":"Türkiye'nin Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan Karadenizliler, gelenekleriyle, kendine has yaşam tarzlarıyla ve hayata dair buldukları pratik çözümlerle bazen düşündürürler, bazen de güldürürler. İmkansızı gerçekleştirmek, kendini aşan bir sıra dışı zekayı gerektirir. Kıvrak zeka ve inatçılık, yaratıcılıkla birleşince ister istemez yöre insanını sıra dışı işler yapar hale getiriyor. Kent yaşamından sıkılan Metin Akıncı (56), çocukluğunun geçtiği köye gitme ve orada yerleşme arzusunu frenleyemez. Metin, bir gün iki yetişkin çocuğunu ve eşini kentte bırakıp, Çamlıhemşin'in bin metre yükseklikteki köye yerleşmeye karar verir. Dedesinin ve babasının yaşadığı köyde evler artık eskimiş ve ıssızdır. Tam bir doğa tutkunu olan Metin, ağaçların kesilmesine ve doğanın tahrip edilmesine karşıdır. Evine en yakın araba yolu saatlerce uzaktadır. Ancak evine araba yolunun yapılmasını istemez. Tehlikeyi göze alarak, araba yolu ile evinin arasına teleferik çekerek, ulaşım yolunu seçer. Rize'nin Gündoğdu ilçesinde yaşayan Bilal Atasoy (86), yaşadığı yörede sel felaketlerine karşı önlem almak için ahşaptan yaptığı evi kayalıklara monte eder. Önce bir oda ile başladığı evine, her defasında bir oda daha ekler. Havada asılı yaşamını sürdüren Bilal Atasoy, hayata bağlı ve mutlu. Karadenizliler bireysel anlamda sıra dışı işler ve yaşamları seçerken, toplu olarak da sıra dışı eğlencelere ve yaşam tarzına sahiptir. Sisdağı şenliklerinde, her yıl binlerce insan binlerce kilometrelik yolu aşarak gelir. Yılda bir gün, birbirleriyle kenetlenir ve birbirlerinden enerji alarak saatlerce horon oynarlar. Bir kısmı oyun sırasında kendinden geçer. Karadeniz'in engebeli coğrafyası insanlar arası iletişimine farklı bir boyut katar. Yüzyıllardan bu yana Giresun'un Kuşköyü'nde insanlar birbirleriyle ıslıkla anlaşırlar. Rize'nin Tunca Beldesi'nde ise yüzyıllardan bu yana tahta arabalara binmek bir gelenek. Ancak bu gelenek, Formula1'e rakip bir yarışa çevrilir. Formulaz adını verdikleri yarışta, kendi el emeği yaptıkları tahta arabalarla kıyasıya yarış yaparlar. Karadenizliler, zorlu bir coğrafyada ve zorlu tabiat şartlarına rağmen, kendine özgü yaratıcılıkları ve pratik çözümleriyle yaşamlarına farklı bir anlam kazandırıyorlar."} +{"text":"1916'da bir sanat filmi olarak yayınlanan, yönetmeni Boris Svetlov olan bir filmdir. I. Musabeyov'un hikayesi ile aynı isimdedir. Bu film, Azerbaycan film tarihinin ilk sanat filmi olarak kabul edilmektedir. Bakü'de 20. yüzyılın başlarında, Bakü milyonerlerini ve iş hayatlarını ele alıyor. Bu sırada filmde işçiler petrol yataklarında zor bir iş hayatı yaşayarak paralarını kazanmaya çalışmaktadır. Filmdeki olaylar, Jalil'in kaderinin arka planından bahsediyor. . Zavallı Jalil, tesadüfen zengin olur ve zengin bir petrolcü oldu. Lutfali bey ile arkadaş oldu ve Lutfali bey milyoner ve zengin bir petrolcüdür. Bu kişiyle arkadaşlık Jalil'i sadece iflas ettirmekle kalmadı, aynı zamanda onun parasının tamamen kaldırılmasına yol açtı. Milyonere ait burjuva hayatına ulaşan yoksul adamın hazırlıksız davranışı trajik bir şekilde son buluyor."} +{"text":"Uzak gelecekte insanlık gezegenler arası seyahat edebilmektedir. Dünya'nın azalan kaynakları nedeniyle seyahat ettikleri bu gezegenlerden bazılarında koloniler kuramaya ve oradaki yeraltı kaynaklarını çıkartıp kullanmaya başlarlar. Bu gezegenlerden birinde, Adam Strange adında bir eski asker vardır. Bu uzak gezegende kendini içkiye vermiş, yalnızlığın ortasında gezegenine kavuşmayı bekler halde yaşamaktadır. Gezegenindeki savaş sırasında tam ölecekken bu maden gezegenine gizemli şekilde ışınlanır ve evine dönmenin planlarını kurar. Fakat aradan yıllar geçer ve Adam Strange içindeki bu umudunu terk eder. Günlerden birinde işçiler madende kazı yaparken, madencilerden bazıları kazı esnasında sıra dışı bir şey keşfederler. Keşfettikleri bu şey devasa bir yaratıktır. Yıllar boyunca uykuda olan bu şey kolonidekileri öldürmeden önce Adam Strange'in eski günlerdeki gibi asker kişiliğine dönmesi ve koloniyi bu sorundan kurtarması gerekmektedir. Kendi gezegeninde kendi insanları kurtaramamanın acısını içinde yaşayan Adam Strange, geldiği bu gezegendekileri kurtarmak için içindeki o eski cesareti ve kararlılığı bulabilecek midir? Kolonidekilerin bu tuhaf yaratığa karşı kaderi Adam Strange'in elindedir."} +{"text":"Cadılar Bayramı gecesinde, kapatmakta olan bara bir kadın gelir. Sakin ve kendi haline tavırlarıyla bir içki ister ve masalardan birine oturur. Vampir kostümü içindeki dükkan sahibinin kendisine gösterdiği ilgiye karşılık vermeden masada oturur. Bu dakikalardan sonra mekana biri baygın iki adam girmek için izin isterler. O sırada etrafta olmayan mekan sahibi yerine kapıyı kadın açar ve onlara yardım etmek için içeri alır. İkili, içeri gerdikten sonra bunun bir soygun olduğu anlaşılır ve kadını bayıltırlar. İkilinin küçük kardeşi üst kattaki mekan sahibini de tehdit ettiği sırada bir kargaşa çıkar ve mekan sahibi bıçaklanarak ölür. Planlanan soygun girişimini berbat eden ikili, ceset ve kanıt yok etme konusunda uzman olan birini çağırırlar. Bir rehine kadın, bir ceset ve üç adam ufak dükkanda durumu nasıl düzelteceklerini tartışmaya başlar. Planı kararlaştırdıkları sırada, adının J olduğunu söyleyen kadın sakin şekilde öldürdükleri kişinin bir savcı olduğunu söyler. Hırsızların artık işi hiç de kolay olmayacaktır. Tüm bu karmaşa arasında soyguncular arasında geçen çeşitli pazarlıklar ve anlaşmalar dönmeye başlar. Herkes kendini bu çıkmazdan kurtarmanın peşindedir. Tüm bunların arasında ise rehine kadın J, olayların başlangıcından beri sessiz ve sakin tavırlarıyla olan biteni izlemektedir. Gecenin sonu kimsenin planladığı gibi bitmeyecektir."} +{"text":"NerveGear'ı ilk taktığı gün, Asuna Yuuki ortaokul üçüncü sınıf öğrencisiydi ve daha önce hiç online oyun oynamamıştı. 6 Kasım 2022'de dünyanın ilk VRMMORPG'si Sword Art Online resmi olarak piyasaya sürülmüştü. Ancak halen oturum açmış olmanın heyecanını taşıyan oyuncular, Game Master oturumu kapatmalarını engellediğinde kendilerini aniden oyunun içinde sıkışıp kalmış bulurlar. Daha sonra Game Master onlara şu uyarıyı yapar: \"Bu bir oyun olabilir ama oynadığınız türden değil.\" Oyunda ölenler gerçek dünyada da ölüyor. Bunu duyan oyuncular paniğe kapılırlar ve kargaşa başlar. Bu oyunculardan biri de Asuna'dır. Henüz bu dünyanın kurallarını bilmemesine rağmen havada süzülen demirden kale Aincrad'ı fethetmek için yola çıkar. Aincrad'ın zirvesi görülemeyecek kadar yüksektir. Ölümün hep çok yakında olduğu bu dünyada günler geçerken kaderini belirleyecek bir karşılaşma yaşar."} +{"text":"Ödüllü yönetmen Kyle Couch'dan başka bir terör ve kalp kırıklığı hikayesi daha. Korkuyu ve insanı başka dünyalara götürecek olan kafa karışıklığını farklı bir dille anlatan filmde; David, Kriz adı verilen bir kıyamet sonrasında ne yapacağını bilmez bir şekilde kendini ıssız ve gözlerden uzak bir ormanın ve vahşi bir hayatın derinliklerinde sadece küçük bir çadırın içinde yaşamaya mahkum eder. Bu mahkumluk aslında David için kendini dünyanın yeni halinden yani geceleri dışarıda gezen ve kıyamete neden olan yaratıklardan korumanın yoludur. Fakat çok geçmeden David yeni bir hayatta kalan olan Mary ile tanışır ve artık David için bir süredir alıştığı hayat değişmeye başlar. Bu yeni gelen davetsiz misafir kısa süre içinde David'in hayatta kalma taktiklerinin aslında kıyamete neden olduğunu savunmaya başlar. David ise ne yapacağını ve kime inanacağını bilemez hale gelir!"} +{"text":"Bir grup tarih meraklısı arkadaş, yaz tatillerini değerlendirmek için araştırma yapmak üzere tarihi ile ünlü eski bir liseye giderler ve gizemli olaylar birbiri arkasını takip eder. Geçmişte burada yaşanmış korkunç olayları öğrenen ve kalıntılarını gören gençler içinse artık her şey çok daha zordur. Çok geçmeden söylentileri ve eski kitapta okudukları olayları kendileri de yaşamaya başlar ve artık akıl sağlıklarını korumak da oldukça güçtür. Bu beş genci bir araya getiren tarih sevgileri ve biraz da maceracı ruhları onların daha önceden Japon Kraliyet Ordusu tarafından ele geçirilmiş bu okuldan kurtulmalarını sağlayabilecek mi? Okul hakkındaki söylentiler aslında korkunç birer gerçek mi? Peki, siz gerçeğe ne kadar yakınsınız?"} +{"text":"Dede yıllardır hasretiyle yandığı kutsal topraklara hac görevi için gitmeye hazırlanmaktadır. Tek derdi ise bu yolculuğa çıkarken özürlü kardeşi Sefer'i kime emanet edeceğidir. Yaşlı adamın hacca gitmesini torunları Hatice ve Ömer de çok istemektedir, bunun için Sefer'i köydeki evlerinde misafir etmeyi bile göze alırlar. Fakat çocuklar Sefer'le oyun oynarken talihsiz bir kaza geçirirler ve Hatice yaralanır. Hatice'nin düşmesinden kendisini sorumlu tutan Sefer ise ölüm orucuna girerek kendisini cezalandırmaya başlar. Kaza sonucu hastaneye kaldırılan Hatice'ye yapılan tetkikler sonucunda küçük kızın daha önceden fark edilmeyen ölümcül bir hastalığa yakalandığı öğrenilir. Küçük kızın kurtulması için yüklü miktarda para gerekmektedir. Ailesi Hatice'nin tedavisine para bulmak için harekete geçer. Bu sırada Ali Dede için de hacca gitme zamanı iyice yaklaşmıştır fakat bu kez Sefer'i bırakacağı kimsesi kalmamıştır. Hatice'nin tedavisi için ise süre git gide daralmaktadır. Yaşlı adam torunu ile çıkacağı kutsal yolculuk arasında ikileme düşer."} +{"text":"Maddi zorlukların üstesinden gelemeyen ve eşi tarafından yaşadıkları hayatın tek suçlusu olarak görülen Cengiz, eşinin dolduruşuna gelerek eniştesi ile Levent'e yar olmayan definenin peşine düşerek başlarına daha büyük işler açar. Mustafa'yı bulup zor kullanarak definenin yerini öğrense de defineyi çıkarırken yaptığı plan pekte umduğu gibi gitmez, her ne kadar kendince kuralına uygun bir şekilde yapmaya çalışsa da cinlere bahşettiği iki bedene rağmen kızına da musallat olmalarına engel olamaz. Rahat bir hayata kavuşmanın hayalini kuran Sema ve Cengiz artık daha büyük bir problem ile karşı karşıyadır. Kızlarına musallat olan iblis soyundan gelen bu cinden kurtulabilmek için yıllardır hayalini kurdukları bu hayattan vazgeçseler de artık her şey için çok geçtir."} +{"text":"Bir dağ kasabası olan Snow Hollow'da, cani bir cinayet işlenir. Tatil için gelen çift bir gece saldırıya uğrar ve kadın feci şekilde öldürülür. Kasabanın şerif yardımcısı memur John Marshall ve diğer memurlar, bu garip cinayetin nasıl işlendiği konusunda bir fikir ayrılığına düşer. Çünkü olay yerindeki kanıtlar ve izler büyük bir köpeğin izlerini taşımaktadır. Ne yazık ki bu olay son değildir ve başka saldırılar daha olmaya başlar. Hepsi gece vakti, dolunay çıktığında gerçekleşmektedir. Görgü tanıkları bir kurt adam olduğu yönünde ifadeler verse de Memur Marshall, kurt adam diye bir şeyin olmadığı konusunda kasaba halkını ikna etmekle uğraşmaktadır. Uykusuzluk, ergen bir kız sahibi ve hasta bir Şerif baba sahibi olmak John'u yeterince yıpratmaktadır. Bunun üzerine yıllardan beri gelen alkol problemi ve çözümsüz cinayetler ve kurt adam efsanesi eklenince, işler giderek karmaşıklaşır."} +{"text":"Filmde, Birinci Dünya Savaşının başladığı yıllarda Anadoluda bir köye öğretmen olarak atanan Oyanın hikayesi anlatır. Oya, öğretmen okulundan yeni mezun olur. Ataması Söğütlü Köyüne yapılmıştır. Köyde, okul olmadığı gibi okuma yazma bilen kimse de yoktur. Civardaki jandarma karakolunun onbaşısı, okuma yazma bilen tek insandır. Oyaya okul yapımında muhtarın kızı Fatma ve Yanık Bekirden başka kimse yardım etmez. Her istediğini yapmaya alışmış olan Onbaşı, Oyaya sahip olmak ister, başaramayınca da iftira atar. Mesele, Binbaşı Pala Suatın el koymasıyla çözülür. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı patlak verir. Köyü, düşman işgal eder. Oya, İstanbulda Binbaşı Pala Suatın yanına sığınır. Binbaşı Pala Suat ile birlikte gizlice Mustafa Kemalin önderliğindeki Kurtuluş Mücadelesine katılacaklardır."} +{"text":"Karısını kaybetmiş ve yalnızlık çeken dul bir adam olan Gil'in, diğer insanlara oldukça garip ve ürkütücü gelen bir hobisi vardır; terk edilmiş mekanlara ve özellikle de apartmanlara gidip, buraları araştırmak ve keşfetmek. Karısıyla beraber yaptıkları bir hobi olan bu aktiviteye Gil, karısını, biricik kızlarını doğururken trajik bir şekilde kaybetmesi sonucu tek başına devam etmek zorunda kalmıştır. Bulduğu şeyleri kameraya da çekerek daha sonra bilgisayarında inceleyen Gil, bir gün bu bilgisayarında ne olduğuna anlam veremediği ve daha önce kendisinin çekmediğine emin olduğu gizemli bir videoya denk gelir. Videoda, terk edilmiş bir mekan konu alınmıştır fakat Gil buraya gittiğini hiç hatırlamıyordur. İzlediği şeylere önce anlam veremese de, daha sonra video onu ne olduğu belirsiz bir varlık tarafından işgal edilmiş ve diğer sakinleri tarafından terk edilmiş bir kasabaya yönlendirecektir."} +{"text":"İzlanda'da küçük bir çiftçilik topluluğunda geçen bu filmde, The County filmi Inga'nın hikayesini anlatır. Inga, orta yaşlı ve elini kaybettiği için yalnız olan bir mandıra çiftçisidir ve oldukça güçlü büyük şirketlere karşı baş kaldıran bir asidir. Inga, diğer çiftçileri de kendisiyle beraber Şirket'in yozlaştırmasına karşı baş kaldırmaları için ikna etmeye çalışır fakat oldukça güçlü bir direnişle karşı karşıya kalır. Inga, bütün bu olayların sonucunda, topluluğun sırtının dayandığı ve sadık olduğu girişimle yüzleşmek zorunda kalır. Inga'nın artık yapması gereken tek şey, zekasını ve yeteneklerini kullanarak, içinde bulunduğu durumdan kendisini kurtarmak ve de hayatını sonunda kendi şartlarına ve isteklerine göre yaşamaktır. Topluluğunda oluşan yozlaşmayı ve adaletsizliği ortadan kaldırmaya çalışmak, çok istediği bir şey haline gelen Inga, ne olursa olsun buna karşı savaşmaya devam edecek gibi görünüyordur ve bunun sonucunda da yeni bir hayat inşa edip edemeyeceği, yine kendisine bağlıdır."} +{"text":"15. yüzyılın ortalarında Fatih Sultan Mehmet'in Eflak Voyvodalığına bizzat tayin ettiği Vlad Tepeş, görevinin ilk yıllarında Osmanlı'ya sadık kalsa da, sonraları bölge halklarına karşı korkunç zalimlikler yapmaya başlar. Fatih Sultan Mehmet, hangi dinden, hangi milletten olursa olsun, insanlara yapılan bu zulme sessiz kalmayacaktır. Önce elçisiyle bir uyarı yollar. Vlad, elçinin sarığını kafasına çiviletip İstanbul'a gönderince Osmanlı Hakanı için sabır taşar, artık Vlad'ın bu zalimliklerine bir son verme vakti gelmiştir. Fatih, bu zulmün tez elden bitirilmesi için Baba Sultan'a emir verir. Baba Sultan, Deliler Birliği'nin içindeki korkusuz yiğitlerden yedisini, gözü kulağı olan Kuman'la birlikte Vlad'ın hüküm sürdüğü Targoviçte'ye gönderir. Bu yedi kahraman; Gökkurt, Aşkar, Mübariz, Çebi, Suskun, Kongar ve Adsız'dır. Deliler, Vlad'ın çetelerinden gizlenerek Vlad'a ulaşmak yerine doğrudan çetecilerin üzerine giderek, binlerce mazlumun intikamını teker teker almaya kararlıdır. Yolun sonunda ise, tarihe Kazıklı Voyvoda olarak geçen Vlad Tepeş ve ordusu vardır."} +{"text":"Genç Agatha Christie bir türlü istediği gibi yazamamaktadır. Ne yazarsa yazsın romanındaki karakterin hangisinin katil olduğu daha ilk sayfalarda belli olmaktadır. Bunun üzerine genç Agatha Christie daha önce hiç bir yazarın cesaret edemediği bir şeyi yapmaya karar verir ve gerçek bir cinayeti çözmek için iyi bir plan hazırlar. Bu plan bir süre önce işlenmiş ve halkın büyük ilgisini çekmiş ve katili henüz yakalanmamış bir kadının cinayetini çözebilmek için kadının akrabalarını yeniden bir araya getirmek ve onları cinayeti çözene kadar bazı yalanlarla oyalamaktır. Ancak genç Agatha Christie için bu ilk ciddi deneyimidir ve katili bulma aşamalarında Agatha bir çok beklenmedik olayla karşılaşacaktır!"} +{"text":"İnternet günümüzün önemli bir parçasıdır. Öğretmenimiz, arkadaşımız, rehberimiz ve eğlencemiz haline gelmiştir. Bir bilgiye ulaşım tarihte hiç olmadığı kadar kolay hale gelmişken, bunun zararları olmayacağını düşünmek naiflik değil midir? Bu sessiz tehdit, günün birinde kimliği belirsiz bir adamın 2 kişiyi kaçırmasıyla kendini gösterir. Kimliğini açıklamayan adam, sosyal medyada canlı yayın yapmaya başlar ve gün bitmeden önce kaçırdığı kişilerden birini öldüreceğini açıklar. Amacı; bu büyük duruşmayı canlı yayınlamaktır. İsimsiz saldırganın kaçırdığı kişiler, geçmişte üstü örtülmüş bir suçun parçalarını oluşturmaktadır. Yetkililer neler olduğunu fark etmeye başlarken, saldırgan ve dünyanın her yerinden onun yayınını izleyen internet kullanıcıları hem yargıç hem de jüri rolünü üstlenecektir. Artık kurbanların kaderi, geniş bir yelpazeye yayılan insanların elindedir..."} +{"text":"Gaip, ıssız bir bölgede tatil yapan bir grup insanın başına gelenleri konu ediyor. Aralarında bir grup arkadaş, iki kız kardeş ve evli bir çiftin bulunduğu grup insan, iyice dinlenebilecekleri sessiz sakin bir alanda tatil yapmak için ıssız bir orman bölgesinin içinde yer alan bir otele yerleşir. Ancak aralarından Taner adında bir gencin, ıssız olan bu bölgeye gelmesinin farklı bir amacı vardır. Define aramaya meraklı bir genç olan Taner, ormanlık alanda sonunda amacına ulaşacağına, aradığı defineyi bulacağına inanır. Bölgeye farklı amaçla gelen sadece Taner de değildir. İki kız kardeş, yıllar önce bölgede şehit düşen dedelerinin bulup onu huzura kavuşturmayı planlamaktadır. Bir yandan ganimet bir yandan da şehit düşen dedelerini arayan gençler, düşündüklerinin aksine hiç beklemedikleri durumlarla karşı karşıya kalır."} +{"text":"Bir biyomedikal şirketi hapishanede ki felçli bireylere hem tekrar yürümeyi hem de cezalarının kısaltılmasını vaat ediyor. Ancak hiçbir gönüllünün şirketin planlarından veya çalışmalarından haberi yok. Her şey askeri düzeyde güvenlik altında tutulup, gizleniyor. Matt şiddet suçundan yirmi dört ay hapse mahkm edilmiştir. Aynı zamanda hapishanede çıkan bir kavgada ikinci kattan düşmesiyle belini kırıp, tekerlekli sandalyeye mahkm olmuştur. Hem cezasının indirilmesi, hem de tekrar yürüyebileceğini duyunca düşünmeden her belgeyi imzalamıştır. Böylece haberi olmadan deney başlatılır. Şirket bu tarz deneyleri yapmakta ahlaki problemler görmeyen bilim insanlarını işe almaktadır. Dr. Allison Turner tam aradıkları tarzda bir bilim insanıdır. Yaptığı araştırmalar yüzünden bilim kurulu yetkilerini elinden almıştır. Şirket için biçilmiş kaftandır. Dr. Synder ise Turnera akıl hocalığı yapacaktır. Dr. Synder uzun süredir firmada çalışmaktadır ve gizlilikten dolayı yayınladığı hiçbir makale, adı gibi duyulmamıştır. Film ahlakın bilim üzerinde ki etkisini ve ne kadarını yapmaya razı olduğumuzu tartışmaktadır."} +{"text":"Ailesinin göz bebeği olan Aslıhan isimli genç kız, ailesinin kendisinden bir an önce evlenmesini beklemektedir. Bunun içinde uygun bir damat adayı lazımdır. Aslıhan tam damat adayını buldum derken ve ailesiyle tanıştıracağı vakit işler yolunda gitmeyerek yalnız hayatına geri dönüş yapar. Fakat ailesinin kendisinde yarattığı baskıdan kendisini kurtarabilmek için acilen geçici bir damat bulması gerekmektedir. Tam da bu esnada karşısına çıkan bir adamla yolları kesişir. Aslıhanın aklına bu adamla ilgili bir plan gelir. Ailesine damat olarak tanıştıracaktır. Yalancı damatın hayatı ise alengerli işlerden ötürü başı fena halde derttedir. Aslıhan kendisine sunduğu teklifle sığınacak bir liman bulduğunu farz eder. İkili böylece yeni bir hayata adım atarlar. Lakin başlarına gelenlerden ötürü ikili zaman içerisinde yakınlaşır. Böyle yalanla başlayan ilişki gerçek aşka dönüşür. Her genç kızın rüyasıdır güzel bir düğün. Ama hayatın bambaşka bir planı vardı."} +{"text":"Amberley Snyder, çocukluğundan beri atlara tutkusu olan genç bir kızdır. Bu tutkusunu profesyonelleştiren Amberley, rodeo kariyerinde hızla ilerler. Şimdi önünde kazanması gereken önemli bir yarış vardır. Varil yarışlarına hazırlanan genç kızın hayatı, geçirdiği trafik kazasının ardından altüst olur. Kaza sonucu bacaklarını kaybeden genç kız, büyük bir yıkıma uğrar. Bacaklarını kaybetmesi demek, rodeo kariyerinden, hayallerinden vazgeçmesi demektir. Ancak Amberleynin pes etmeye niyeti yoktur. Eski gücünü kazanmak için elinden geleni yapan Amberley, başta zorlansa da hayallerinin peşinden gitmeye devam eder. Onun bu süreçteki en büyük destekçisi ise annesi olur. Yavaş yavaş verdiği çabanın karşılığını almaya başlayan Amberley, bir süre sonra kendisini hep olmak istediği yerde, atının üzerinde bulur. Sırada, eski formuna kavuşup, varil yarışını kazanmak vardır."} +{"text":"Kocasına ve çocuklarına kendini adamış bir kadın olan Morticia, ailesini bir arada tutan soluk tutkaldır. Güler yüzlü, kötücül ve tutkulu bir şekilde karısına aşık olan aile babası Gomez, her zaman girişimci ruhunu korumaktadır. Ailenin çocukları da oldukça şahsına münhasır bireylerdir. Uzun örgüleri ve iğneleyici mizahı ile zeki genç kız Wednesday ve bulabileceği en büyük tehdit ve tehlikelerin peşinden koşan 10 yaşındaki Pugsley. Ancak evin bireyleri bunlarla sınırlı değildir. Ailenin çılgın macası Fester iyi huylu, neşeli ve her şekilde kargaşaya yol açabilirken, Büyükanne ise yarasalar ve kafatasları gibi şekiller vererek pişirdiği şekerli kurabiyeleri seven torunlarına tapar. Aile yaklaşan kutlamaları için hazırlıkların ortasındayken, Margaux Needler ortaya çıkar. Margaux Needler sevilen bir reality-show programının kraliçesidir ve banliyö tipi pastel mükemmelliğe kendini adamıştır. Bu iki farklı cephenin karşılaşması nasıl sonuçlanacaktır?"} +{"text":"Umut küçüklüğünden bu yana hırsızlık yapan bir gençtir. Sürekli hayatının fırsatını ve ailesini arar. İkisini de bulamaz. Gülüm ise hayatında hiçbir sıkıntısı olmayan, okulunu zamanında bitiren ve hayallerine sadece bir adım uzaklıkta olan bir genç kızdır. Fakat hayallerine giden o adımı atmadan önce takılır, düşer. Gülüm'de karaciğer yetmezliği olduğu anlaşılır. Hemen nakil olmazsa ölecektir. Umut ile Gülüm'ün kaderi bu noktada birleşir. Umut hayatı boyunca beklediği fırsatı bulmuştur. Fakat bu fırsat Umut'u çok zor durumların içerisine sürükler, bütün sevdiklerinin hayatını riske edecek bir pozisyonun içerisinde bulur kendisini. Umut'un bu girdaptan çıkması için bedeli çok ağır kararlar vermek zorundadır. Peki aşk her şeye bedel mi? Aşk bu mu?"} +{"text":"Vahşi Batı, gücün para olduğu ve adaletin sadece güçlülerin tarafında olduğu vahşi topraklar. Bu vahşi topraklarda hamile olan karısı ile birlikte huzur içinde yaşamaya çalışan genç bir adam olan Jing Phang adaletsiz bir şekilde göz altına alınır ve suçsuzluğunu kanıtlaması için Mareşal'i beklemesi söylenir. Ancak Jing Phang'ın içinde anlayamadığı bir sıkıntı vardır ve hücrede daha fazla dayanamaz ve hücresinden şerifi öldürerek kaçar. Jing Phang eve döndüğü zaman karısının tecavüze uğradığını ve öldürüldüğünü görür ve deliye döner. Bunun üzerine Jing Phang karısına bunu yapan bu caniyi bulabilmek için resmen bir adam avına çıkar ve önüne gelen herkesi hiç acımadan katleder. Fakat karısının canını zamansız alan bu korkunç caninin adı James Walker'dır ve James kasabadaki güçlü bir adamın tek oğludur. James'in babası olanları öğrendiğinde hemen oğlunu korumak için Jing'in izini sürüp öldürmek için adamlarını toplar ve yola koyulur ama çok geçmeden işinin o kadar da kolay olmayacağını adamları teker teker öldürülmeye başlayınca anlayacaktır!."} +{"text":"Soygun yapa yapa Florida'ya gitmenin hayalini kuran Bonnie & Clyde özentisi, Mickey ve Jules 'un benzin istasyonunu soymasıyla başlıyor. Issız yollardan kaçarken, dikkatsizlikleri sonucu araçlarının yakıtı biter. Kasıtlı olarak seçtikleri tenha ve ıssız yollara rağmen, aracın durduğu yere fazla uzak olmayan bir ev gözlerine çarpar. Sevgi ve tutku dolu çiftimiz evde kimsenin olmadığını görüp, eve zorla girmeye karar verir. Başarısız bir şekilde garajdaki arabanın anahtarlarını arayıp bulamadıktan sonra, benzini o arabadan çekip kendi araçlarına koymaya karar verirler. Benzini koymak için bir kap ararken, Mickey ve Jules bodrum katına girdiklerinde, duvar boyunca bir boruya zincirlenmiş küçük bir kız olan Ballıçörek ile karşılaşırlar. Onu geride bırakmaya gönlü razı gelmeyen sevgi dolu ikili, Ballıçöreği kurtarmanın bir yolunu arar. Ne yazık ki, bu esnada ev sahipleri Gloria ve George eve çoktan gelmiştir!"} +{"text":"This is Exile Suriye iç savaşının vahşetinden komşu ülke Lübnana kaçmaya zorlanan çocuk mültecilerin olağandışı samimi portresini çiziyor. Belgesel çocukların hayat hikayelerini kendi sözleri ile anlatarak kayıplarla, zorluklarla ve altüst olmuş umutların acısı ile nasıl başa çıktıkları gerçeğini hüzünlü bir şekilde aktarıyor. Bu filmdeki ifadeleri yarısı çocuklar olmak üzere 4 milyonun üzerinde insanı kaçmaya zorlayan Suriyede devam eden iç savaşın insani maliyeti üzerine özenle işlenmiş bir küçük evren. Görünürde hala savaşın biteceği konusunda bir umut yok. Belgesel evinizden ve normal hayatınızdan sürgün edilmenin ne demek olduğunun özü ile etkileşim kuran zamansız bir yaratım olarak önümüzde duruyor. Gerçekten şiirsel bir görüntü tarzıyla filmin çekildiği yerlerde gezme imkanı izleyicinin zihnine sunuluyor. Yetişkin birer insan olana kadar bir daha doğup büyüdükleri yerleri göremeyecek oldukları rahatsız edici gerçek daha kolay anlaşılıyor."} +{"text":"Telekinezi güçleri olan Ellie adlı bir kızın yaptığı hatadan dolayı hücreye kapatılır. Üzerinde psikolojik bir tedavi uygulamaya çalışan bir grup görevli kişi kıza yardım etmeye çalışır ancak bu girişimleri hiç başarılı olmaz. Ancak aralarında bulunan Olivia adlı kadın üniversiteden tanıdığı Dr. Fonda onun son çaresidir. Kesin olarak işe yarayıp yaramayacağını bilmese de Ellie'nin gerçekleri itiraf etmesini ister. Bu da Dr. Fonda'dan geçtiğini düşünüyordur. Böylelikle Dr. Fonda işi kabul eder. Sadece iki günü vardır. Eğer Ellie, Dr. Fonda ile bağ kuramazsa başına gelecekleri tahmin ediyor ama diğerlerine nasıl vermediyse Dr. Fonda'ya da aynı şekilde cevap verecektir. Acaba bu uğurda yapılan mücadelenin galibi Dr. Fonda mı? Yoksa Ellie'mi olacak?"} +{"text":"Bırakın çığlık atayım. Sonitanın elinde, var olduğunu kanıtlayan herhangi bir belge yok. Afganistandan Tahrana mülteci olarak girmiş, sekiz senedir annesini görmemiş, peşinde yönetmen Rokhsareh Ghaemmaghami ile İranda Afgan bir kadın olarak yoksulluk içinde yaşıyor. Pop müzik duygularını yansıtamayacak kadar yumuşak kaldığından rap yapmaya başlamış, stüdyoları dolaşıyor ve kanunen yasak olmasına rağmen kayıt yapacak birilerini arıyor. Abisi bir kızla evlenmeye karar vermiş, bunun için 9 bin dolar ödemesi gerek. Aile parayı bulmak için Sonitayı bir adamla evlendirmeyi planlıyor. Sonita arkadaşlarından aşina olduğu bir hikayenin kahramanı olmak üzere çünkü ailesinde ne onun isteklerine kulak verecek erkekler var, ne de geçmişte aynı şey kendi başlarına geldiğinde karşı koyabilmiş kadınlar. Derken Sonita çok acayip bir şey yapıyor ve Rokhsareh Ghaemmaghamiye dönüp kendisini satın almasını istiyor. Geri kalanı, yönetmenin sadece takip eden göz olmakla meseleye müdahil olmak arasında vermek zorunda kaldığı karar ve Sonitanın tek tutkum dediği rap ile yapabileceklerinin hikayesi."} +{"text":"28 Aralık 2011'de, Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde otuz dört köylü, Türk Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetler tarafından bombalanarak öldürüldü. Türk basını, devlet ne diyecek diye on küsur saat bekledi. Bu sırada köylüler yakınlarının parçalanmış cesetlerini taşıyorlardı. Üç gün sonra, sokak ve salon eğlenceleriyle yılbaşı kutlandı - hiçbir şey olmamış gibi. Gelmiş geçmiş en vicdansızca yılbaşı kutlaması herhalde buydu. Devlet, olayı soruşturup sorumluları yargılamadı; olay hakkında tatmin edici bir açıklama bile yapmadı. Mazlumder ile İnsan Hakları Derneği, olayın hemen ertesinde \"Roboski Platformu\" adı altında kampanya başlattı. \"34 yaln��z bir sayı değildir\" görüşünden yola çıkan kampanya sırasında, ölenlerin kısacık -çoğu henüz yirmi yaşında bile değildi- hayat hikayeleri yazıldı, dağıtıldı. İki derneğin desteğiyle çekilen bu filmde, \"o gece\"nin kısa bir öyküsü ile birlikte, esas olarak, otuz dört insanın hikayesi yeralıyor."} +{"text":"Adı The Runaround olarak da bilinen All Nighterda Los Angelesta müzisyenlik yaparak geçimini sağlamaya çalışan Martin, sevgilisi Ginnienin korkunç babası olan bay Gallo ile tanışacağı için oldukça gergindir. Gallo kızına hiç bir zaman yeterli zaman ayıramayan sert fikirli uluslararası çalışan başarılı bir iş adamıdır. Birlikte akşam yemeğine gittiklerinde sonuç olarak Gallo, Martinden pek de etkilenmemiştir, üstüne bir de Martinin gergin olması sebebiyle yaptığı sakarlıkları da eklenince yemek tam bir fiyaskoya dönüşmüştür. Altı ay sonra Ginnie tarafından terkedilip kalbi paramparça edilen Martinin kapısı Gallo tarafından çalınır. Telefonu kapalı olan ve hiç bir mesaja geri dönüş yapmayan kızının nerede olduğunu bulmak için kapıya dayanmıştır. Yapmayı en son düşündüğü şeyi yaparak Martini de alıp genç kızın nerede olduğunu bulmak için uzun bir yolculuğa çıkacaktır. Ginnienin yaşamına dair bulmacanın parçalarını ufak ufak çözmeye başladıklarında kızın tuhaf ve çılgın arkadaşlarıyla karşılaşmaya başlarlar ve iyice umutsuzluğa kapılmaya başlarlar."} +{"text":"Binaların ruhunu konu alan Kültür Katedralleri altı ikonik ve birbirinden çok farklı binanın kendi ağzından konuşarak insan hayatını insan yapısı binaların gözünden hiçbir şeyi kaçırmayan bakış açısıyla incelediği bir yapım. Bu projeye altı önemli yönetmen kendi görsel tarzları ve sanatsal yaklaşımları ile katılıyor. Bize binaların insan düşüncesinin ve eyleminin birer maddi dışavurumu olduğunu gösteriyorlar: Berlin Filarmoni, bir modernite ikonu; Rusya Milli Kütüphanesi, düşüncelerin krallığı; Halden Prison, dünyanın en insancıl cezaevi; the Salk Enstitüsü, çığır açan bir bilim kurumu; Oslo Opera Binası sanat ve yaşamın fütürist bir bileşimi; Centre Pompidou, modern bir kültür makinası. Kültür Katedralleri, bu simge binaların her birinin kültürümüzü nasıl yansıttığını ve toplumsal belleği nasıl koruma altına aldığını irdeliyor."} +{"text":"1971 yılında bir grup film yapımcısına Londrada bulunan akıl rahatsızlığı çeken bireylerin barındığı benzersiz bir evde haftalarca çekim yapma imkanı verilir. Archway Community büyük ölçüde radikal psikiyatrist R. D. Laingin teorilerine dayalı olarak yürütülen, kaybettiğimiz hekimin alışılmış doktor-hekim ilişkisi yapısının toplu yaşantı içinde kırılabileceği, böylelikle de insanların verimsiz bir döngü içinde akıl hastaneleri ile genellikle zaten sorunlu olan evleri arasında mekik dokumalarının önlenebileceği inancını uygulamaya geçirmiş olan bir kurumdur. Film bu ortamda bir katılımcı olarak sadece ev arkadaşlarının birbirleri ile etkileşimlerini gözlemlerken, sıkça delilik her ne kadar ıstıraplı da olsa bazen yaratıcı ve sosyal açıdan olumlu sonuçlar da verebileceği tezine örnek oluşturabilecek şaşırtıcı saptamalarda bulunur. Topluma ilişkin muazzam insancıl ve güçlü bir belge."} +{"text":"1956 yılında lise öğrencisi Theo ve Kurt sinema izlemek için ziyaret ettikleri Batı Berlin'de haberlerde Budapeşte'de gerçekleşen Macar ayaklanmasının dramatik görüntülerini izler. Doğu Almanya'daki Stalinstadt'a döndükleri zaman arkadaşları ile birlikte ayaklanmanın kurbanları için bir dakikalık saygı duruşu yapmaya karar verirler. Bu davranış beklediklerinden daha büyük sonuçlara neden olur. Okul müdürü başlangıçta olayı gençlik hevesi olarak geçiştirmeye çalışsa da öğrenciler zor durumdaki Doğu Almanya politikasının gündemi haline gelirler. Eğitim Bakanı olayı kınar ve bir hafta içinde devrim karşıtı bu hareketin lideri açıklanmazsa tüm çocukların cezalandırılacağını açıklar. Öğrenciler ise birbirlerine destek olmayı seçerler. Bu seçim onların hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek kararlar almalarına neden olur."} +{"text":"Genç bir adamın radikalleşme sürecini mahkeme kayıtlarından ve yaptığı yolculuğun geçtiği manzaralarından takip ediyoruz. Paris'te 2015 yılındaki terör saldırılarının ertesinde yapılmış Nam-ı Diğer Cihatçı, Paris'in banliyölerinden çıkıp El Nusra'ya katılmak için Mısır üzerinden Suriye'ye giden genç bir adamın yolculuğunu anlatıyor. Filmin alametifarikalarından birisi; gerçek ismine yer verilmeyen bu kişinin, radikalizme kayışını mahkeme kayıtlarından ve bu yolculuğu yaparken geçtiği yerlerin manzara kesitlerinden kurgulaması. Adeta, bir yanıyla biyografi yazımının sadece yapılanlar üzerinden değil, öznenin gördüğü ve deneyimledikleri üzerinden de sorgulanması gerektiğini ortaya atıyor. Fransız sanatçı Eric Baudelaire'in filmi bu anlamda yaşanılan deneyimin bir \"remake\"i. Baudelaire'in etkilendiği ve diyaloğa girdiği Japon yönetmen Masao Adachi'nin 1969 tarihli A. K. A Serial Killer adlı başyapıtında öne sürdüğü gibi: \"Bu yabancılaşma ve geri dönüş yolculuğunun arka planında içinden geçtiğimiz manzara nasıl olur da sosyal ve politik olanı yansıtabilir\"\" sorusu çok önemli oluyor. Birçok festivalin yanında Whitney Bienali ve Tate Modern gibi birçok prestijli kurumda gösterilen Nam-ı Diğer Cihatçı, sanatla sinemanın kesişme noktasında önemli ve kışkırtıcı bir çalışma"} +{"text":"Mehmet Efendi, genç yaşta hayatını kaybeder ve ardında bir oğlan çocuğu ile genç ve güzel bir eş bırakır. Geride kalan eşi Melahat Hanım bundan sonra her şeyini oğlu Ömere adar. Bir yandan ev işleriyle uğraşırken, diğer taraftan köy sakinlerinin dikiş işlerini yaparak ailenin geçimini sağlamaya çalışır. Oğlu Ömer ise küçük yaşta babasını kaybetmenin vermiş olduğu acıyı yüklenir, bu acı onu kendi yaşıtlarından daha da olgun hale getirir. Bu sırada Sarıhacılar köyünde yaşanan gizemli olaylar okul sıralarında çok konuşulmaktadır. Birçok kişi bu olaylardan korkar fakat Ömer arkadaşlarına göre daha cesurdur ve bu gizemi herkesten çok merak eder. Ömerin içindeki bu merak, Leyla öğretmenin kendilerinden hikaye istemesiyle güçlenir. İlk olarak Kuyulu köyünün delisi olarak bilinen Kambur Alinin gizemli hayatını öğrenmekle işe koyulur. Sadece bir hikaye olarak bu işe girişen küçük Ömeri yaşından büyük korkular bekliyordur"} +{"text":"12 yaşındaki Luis oldukça yalnız bir çocuktur. Birlikte zaman geçireceği hiç arkadaşı yoktur ve UFO bilimcisi babası Arnold Sunday de ona zaman ayırmamaktadır. Arnold, saplantılı bir şekilde uzayda yaşamın olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır ve tüm gecelerini teleskopunun başında, tüm günlerini ise uyuyarak geçirmektedir. Okulda da yalnız olan Luis'in durumu okul müdürünün dikkatini çeker. Müdür Luis'in ihmal edildiğinin farkındadır ve onun yatılı okula gönderilmesi gerektiğini düşünür. Fakat bir gün Luisin hayatı şaşırtıcı bir şekilde değişir. 3 şapşal uzaylı Mag, Nag ve Wabo dünyadaki alışveriş kanalı NubbiDubbi'de satılan masaj matını ararken Luiz'in kapısına çakılırlar. Luis, durum karşısında oldukça heyecanlanır ve hemen onlarla arkadaş olur. Fakat bu arkadaşlığı babasından saklar. Çünkü babası uzaylıların tehlikeli olduğunu ve ilk görüşte şokla dondurulması gerektiğini düşünmektedir. Bir süre sonra yatılı okul müdürü Bayan Diekendaker gelir ve Luis'i götürmek ister. Ancak Luis ve uzaylı arkadaşları bu sırada ana gemi ile iletişime geçip uzaylıların kurtarılması için plan yapmaktadır. Gezegeninden ayrılıp uzaylı arkadaşlarıyla galaksiyi keşfetme fikri Luis'i fazlasıyla cezbetmektedir."} +{"text":"1999'da, genç kız kardeşler Celeste ve Eleanor büyük bir trajediden kurtulmuşlardır. Kız kardeşler, ailerinin anma töreni sırasında, başlarına gelen felaketten esinlenerek güzel ve etkileyici bir müziğe imza atarlar. Bu durum özellikle Celeste'nin bir anda şöhrete ulaşmasını sağlar. Genç Celeste şarkı sözü yazarı kız kardeşi ve başarılı mejanerinin de yardımıyla yeni bir pop yıldızı haline gelir. Celeste'nin jet hızıyla şöhret oluşu, beraberinde masumiyetini kaybetmesini de getirir. Celeste'nin şöhretle mücadelesi sırasında Amerika'ya yapılan bir terör saldırısı, Celeste'yi yeni bir statüye taşır; Amerikan simgesi, laik tanrı, küresel süperstar. 2017'ye gelindiğinde ise Celeste artık 31 yaşındadır ve genç bir kızı vardır. Skandallarla dolu olan kariyerini de doğru rotada tutabilmek için mücadele veren genç anne, son skandalının ardından kariyerini toparlamaya çalışmakta ve bilim kurgu temalı 6. albümünü tanıtmak için tura hazırlanmaktadır. Bu süreçte küfürbaz pop yıldızının kişisel ve ailesinin sorunlarının üstesinden gelmesi gerekecektir..."} +{"text":"2022'de sanal gerçeklik dünyası, Akihiko Kayaba adında bir dahi programcının NerveGear denilen yeni buluşuyla çalkalandı. İlk tam dalma sistemi ve onunla birlikte VRMMORPG'lere sonsuz olanaklar geldi. 2026'da, halefi olan NerveGear ile rekabet etmesi için Augma, Amusphere adlı yeni bir makine geliştirdi. Yeni nesil giyilebilir cihaz Augma, önceki modelleri gibi tam dalış işlevine sahip değil. Bunun yerine oyuncuları oyuna sokmak için Artırılmış Gerçeklik kullanıyor. Güvenli, kullanıcı dostu bir ürün ve kullanıcıların bilinçli oldukları halde oynamalarını sağlaması sayesinde çok kısa bir sürede piyasada başarıya ulaşır. Augma için özel olarak geliştirilen bir ARMMORPG olan \"Ordinal Scale\" sistemdeki en popüler oyundur. Asuna ve çete bir süredir bu oyunu oynamaktadırlar ve bir gün Kirito da onlara katılmaya karar verir. Ordinal Scalenin sadece eğlence aracı bir oyun olmadığını öğrenmek üzerelerdir"} +{"text":"Biri heykeltraş, diğeri dansçı; yaşadıkları alanı turuncu bir şeritle ortadan ikiye böler ve her şey ondan sonra gelişir. Julia Murat'ın aşk ve sanata dair ateşli, hassas ve içten filmi. Genç bir çift, boşaltılmış endüstriyel bir binaya yerleşir. Mekanı turuncu bir şeritle ortadan ikiye bölerler; sağ tarafta adamın heykel atölyesi, solda kadının dans stüdyosu. Aşk Sarkacı, bu ortamda gelişiyor. Sanat, performans ve duygusal yakınlık yavaş yavaş birbirine karışıyor ve karakterlerin kendi sanat projelerini, geçmişlerini ve ilişkilerini birbirinden ayıran çizgiler giderek flulaşıyor. Bu bir film, evet, ama içinde heykel ve dans da var. Senaryo, yönetmen Julia Murat ve eşi Matias Mariani tarafından altı yılda geliştirildiği için aşkın dayanılmaz gerginlik ve kırılganlığını, inanılmaz gerçekçi bir hassasiyetle yakalıyor. Aşk Sarkacı, aşka dair bu yıl seyredeceğiniz en yaratıcı, dokunaklı ve ateşli filmlerden biri olmaya aday."} +{"text":"İlk olarak Yönetmenlerin On Beş Günü'nde ve Fipresci'de ödül kazanmış Pedro Pinho'nun 3 saatlik Hiçlik Fabrikası, geçtiğimiz senenin en çok dikkat çeken ilk filmlerinden! Biçimsel olarak çığır açıcı, gezindiği suların da günümüz politik tartışmalarıyla çok kolay eklemlendirilebileceği film, bir grup işçinin çalıştıkları asansör fabrikasındaki hırsızlık olayını fabrika yönetiminin organize ettiğini anlamasıyla başlar. Bu olay yaklaşmakta olan büyük işten çıkarmaların habercisidir. İşçilerle pazarlıklar başladığında birçoğu işbirliği yapmayı reddedip fabrikayı işgal eder. Bunun üzerine fabrika yönetimi ortadan kaybolduğunda yarısı boşalmış bir fabrikayla başbaşa kalırlar. Pinho, sosyal gerçekliği müzikalle, uzun politik tartışmaları kendine has yeniden canlandırmalarla bir araya getirerek hem çok eğlenceli hem de kafa açıcı bir deneyime dönüştürüyor filmi."} +{"text":"Ejder yeni bir hayat kurmak için işçi olarak gittiği Almanya'da mezarcılık üzerine uzmanlaşmıştır. Hayatını bu meslek üzerinden kazanmaktadır. Ancak Ejder'in Almanya'daki düzeni babasının vefatıyla sarsılır. Memleketi olan Dalaman Şerefler Köyü'ne dönen Ejder, köyündeki yerli ve yabancıların oluşturduğu milyon dolarlık yaşam alanlarıyla karşılaşınca mezarcılık konusundaki birikimlerini para kazanmak için kullanmaya karar verir. Ejder, \"Aslan yattığı yerden bellidir\" felsefesiyle vefat eden zenginlere köy mezarlığı yerine ölümsüzlüğü simgeleyen zeytin ağaçları altında bir istirahat yeri sunma yoluna baş koyar. \"Yatay mezarcılık, öldükten sonra bile yanınızda olacak\" sloganı ile kişiye özel mezarlar tasarlamaya başlayan Ejder'in işleri yolunda gitmeye başlarken, kasabaya sonradan yerleşen Bektaş'ın travmatik hikayesi Ejder'i derinden etkileyecektir..."} +{"text":"Kolombiyalı gazeteci Virginia Vallejo, 1981 yılında, uyuşturucu kaçakçılığıyla para kazanıp iktidarı ele geçiren ve dostlarını ülkenin yeni nesil zengin insanlarına dönüştüren Pablo Escobar ile bir ilişkiye başlar. Escobar 80'li yıllarda Kolombiya'nın zordaki insanlarının hayatını iyileştirme çabaları ile ün kazansa da, Virginia ilişkileri ilerledikçe Escobar'ın Kolombiya'daki suç imparatorluğunu kontrol edip uyuşturucuyu tüm ABD'ye yayma gücünü anlamaya başlar. Başkan Belisario Betancur'un ABD ile işbirliği yaparak Escobar'ı durdurmaya çalışması ve onu Kolombiya dışında yargılamak için iade etme kararı ile, Escobar'ın ülkedeki bütün politikacı ya da sivil düşmanlarını ortadan kaldırmak için başlattığı, her şeye hükmetme isteğini açığa çıkaran bir savaş başlar. Kariyeri ve itibarı Escobar tarafından yok edilen Virginia, ya Escobar ya da düşmanları tarafından öldürülecek ya da öldürülmeden önce Narkotik ajanı Shepard'ın Escobar'ı durdurmasına yardım etmeyi göze alacaktır..."} +{"text":"Aç kalmış bir adamın karnını doyurabilmek için güvercin kılığına girmesinin anlatıldığı kısa film, Parisi ziyarete gelen Amerikalı bir ailenin hicvedilmesinin görüntüleriyle açılır. Gotik ve karanlık bir şehir olarak tasvir edilen Paris, sokak köpeklerinin gözlerindeki umutsuzluğa varan ayrıntılar, insanların mutsuzluğu ve sürprizli sonu ile yoksulluk ve yoksunluk halleri üzerine çok başarılı bir kısa filmdir. Bir hayvan sever olduğunu düşündüğümüz güvercin obsesif yaşlı ve garip kadın, Pariste aç yaşayan insanlar tarafından aldatılmaktadır. İşin tuhaf tarafı bu kadının da bir hayvan sever olmayışıdır. Filmin öne çıkan önemli ayrıntıları arasında müzikler, protagonistin karnını doyurduğu ilk gün yaptığı güvercin dansı ve rüya sahnesi var. The Old Ladynin güvercinleri şişmanlıktan uçamaz hale getirene kadar beslemesinin nedeninin aslında obez çakma kedisini doyurmak olduğunu anladığımızda, kedinin küpeleri, dudakları ve korkunç iki ön dişi seyircinin kanını donduran bir sonla karşı karşıya olduğunu duyuruyor. Sylvain Chometnin takipçisi olmaya karar verdiyseniz eğer, işe bu kısa filmden başlamanızı öneririm."} +{"text":"Çoğu insan için tecavüz, affedilemez ve oldukça büyük bir suçtur ve böyle düşünmekte de çok haklılar. Onların dışında kalan bazı insanlar ise tecavüzün adalet ve intikam almak için kullanılabileceğini düşünür The Rapeman, Keiko Aisaki isimli bir bayan yazar tarafından yazılıp, Shintaro Miyawaki tarafından resmedilmiş, 1985 ve 1992 yılları arasında yayınlanmış ve kara mizahla harmanlanmış bir Japon erotik mangası. Ana karakter, The Rapeman, gündüzleri bir lisede öğretmenlik yapmaktadır ve geceleri Rapeman Servisi adına adalet için suçlulardan intikam almaktadır. Tecavüz ederekMüşterileri Rapemane intikam almak istedikleri kişiler için başvururlar. Görevine giderken penis başı şeklinde siyah deriden bir maske giyer; fakat pantolon ya da iç çamaşırı giymez. Tecavüzün ortasında eğer kadın uyum göstermiyorsa ya da haz duyuyorsa, kurbanın daha da acı çekmesi için bazı özel teknikler kullanır. Her ne kadar yaptığı bazı işlerden pişmanlık duysa da her zaman işini yapar"} +{"text":"Star Wars serisini bilenler, asilerin meşhur \"Ölüm Yıldızı Saldırısı\"nı da bilirler. Amiral Akbar komutasındaki asi birliklerinin efsanevi zaferi bugün bile galaksinin uzak köşelerinde konuşulur. Ancak o görkemli günlere dair anlatılmamış hikayeler de var. Örneğin, pek de meşhur olmayan X-Wing pilotu Stacey'nin hikayesi gibi. Stacey, adeta hurdaya dönmüş, pembe renkli X-Wing'i ve R2D2'nun aksine dıtlamaktan çok daha fazlasını yapabilen yardımcı pilotu yüzünden \"Pembe 5\" diye anılan, uçarı bir pilottur. Kural tanımaz, sınır nedir bilmez. Kaskında da yazdığı gibi, daima \"Chiks Rule\" bildiği tek kuraldır. Bir fan projesi olan \"Pink Five\" üç film olarak hazırlandı. Seri boyunca, Yıldız Savaşları evreni hiç gösterilmeyen bir yüzüyle size sunuluyor. Oldukça komik ve bütçesine nazaran kaliteli bir seyirlik."} +{"text":"Yeni bir bilgisayar oyunu yapan profesör Tanaka, bu oyunda yer alan dövüşçüleri mükemmel bir şekilde programlandırmış ve bu sanatın bütün inceliklerini onlara vermiştir. Sanal Dövüşçüler adı verilen bu oyunu bitiren profesör Tanaka, onu ünlü bir dövüş hocası olan oğlu Jack Tanaka ın evine, babasıyla birlikte oturan torunu Brad için doğum günü hediyesi olarak getirir. Ancak oyunun çok gerçekçi olması Jacki rahatsız eder. Bu sırada Brad oyuna başlar ve içine girerek orada hapis olur. Tehlikeli ve sanal bir dünyada, acımasız dövüşçülerle karşı, karşıya kalan genci kurtarmak için yapılacak tek bir şey vardır. Jackin de oyuna girmesi... Dövüş sanatlarının günümüzdeki en büyük ustalarını bir araya getiren aksiyon dolu bir film..."} +{"text":"1899, İngiltere. Karısının ölümüyle yıkılan genç Yüzbaşı Henry Joyce, kendini öldürmeye karar verir. Ancak bunu yapacak cesareti olmadığı için, Bourne adında soğuk ve ulaşılamaz bir adam tarafından yönetilen çok gizli bir \"İntihar Kulübü\"nün varlığını öğrendiğinde, üyelerine ölümü garanti eden anlaşmayı hemen imzalar. Bu dar çevreye kabul edilen Henry, organizasyonun amansızlığının farkına varır: Geceleri düzenlenen toplantılarda, her üyeye kaderlerini belirleyen bir kart verilmektedir. Maça ası ölüm habercisiyken, sinek ası öldürücü darbeyi kimin indireceğini göstermektedir; çünkü talihsiz arkadaşlarının yaşamlarına son vermek de, intihar edecek olanlara düşmektedir. Bu ayinin gaddarlığına karşın Henry kaderini kabul eder, ta ki gruptaki tek kadın olan Sarah Wolverton ilgisini çekene ve onu ölümcül hedefine giden yolda tökezletene dek. Ancak kulübe üye olan herkes ölümle anlaşma imzalamıştır, ve Sarah'nın da sözünden dönmeye niyeti yoktur Robert Louis Stevenson'ın 1878 tarihli kısa öyküsü The Suicide Club'dan serbest bir şekilde uyarlanmış olan bu kostümlü gerilim filmi, yapımcısı Roger Corman'ın çok sevdiği Gotik film geleneğini takip ediyor."} +{"text":"Genç bir delikanlı bir gün nehrin çevresinde dolanırken garip bir taş bulur. Eve gidip taşı suyun altına tuttuğunda, taş sandığı şeyin, uzun süre önce neslinin tamamen tükendiğine inanılan, Gappa bir canlı olduğunu keşfeder. Bu sevimli yaratıkçığı ailesiyle tanıştıran genç delikanlı çok geçmeden bu yaratıkçığın aile hayatına pek de uyum sağlamadığını fark edecektir. Gappa, türünün son örneğidir ve düne kadar insanlar onun bir efsaneden ibaret olduğunu düşünmektedirler. Gappa'nın varlığını fark eden basın, hayatı Gappa ve yeni ailesine zehir etmişlerdir. Delikanlı Gappa'ya türdeşlerini bulması için yardım etmeye karar verir. Hem görevi tamamlamaları için önlerinde koca bir yaz tatili vardır. Aileler için de ufak bir uyarı: Filmin özellikle ilk sahnelerinde küçük çocuklar için pek de uygun olmayacak şiddet sahneleri mevcut."} +{"text":"Nazilerden kurtuluştan hemen sonraki kış mevsiminde Paris. Direniş kahramanı Jean Diego Fransız yeraltı örgütünün sabık üyelerinden olan arkadaşı Raymond Lecuyer'le yeniden buluşur. Kendine Kader adını veren, her yerde hazır ve nazır bir sokak müzisyeni, Jean'ın \"dünyanın en güzel kadını\"na rastlayacağını öngörür ve bazı rahatsız edici kehanetlerde bulunur. Jean aynı akşam Malou'yla karşılaşır. Gece ile şafak arasındaki kısa süre içinde, çiftin kaçamak aşkları, Malou'nun karaborsacı zengin kocası ve faşist işbirlikçisi kardeşi Guy'la olan ilişkileri sergilenir. Çok geçmeden Jean, Malou'nun kardeşinin, Raymond'u Gestapo'ya ihbar eden kişi olduğunu keşfeder. Şafak sökerken Guy intihar eder ve Malou ölür Hem uzun süreli ve başarılı Carne-Prevert ortaklığını, hem de ikisinin çok önemli bir parçasını oluşturduğu karanlık Şiirsel Gerçekçi geleneğini noktalayan bu melankolik, hayli iddialı mesel, delişmen 1940'lar atmosferi, Alexander Trauner'in pahalı stüdyo dekorları ve Joseph Kosma'ya ait, İngilizce adıyla \"Autumn Leaves\" olarak da bilinen şarkısı \"Les feuilles mortes\"la ilgi çekmektedir."} +{"text":"Adriyatik Denizi'ndeki bir ada üzerinde kurulmuş bir kent ataletinden sıyrılır. Bir zamanlar komünist olan bir adamın gece geç saatlerde gerçekleştirilen cenaze töreninde, Josip Broz Tito olduğu kuşku götürmeyen bir hayalet mucizevi bir biçimde ölünün üzerinde yükselir. Orada bulunan herkes hayaleti görmüştür. Haber hızla yayılır ve ada yaşlı gazilerin, gizli ajanların, keşlerin ve milliyetçilerin akınına uğrar. Olayı araştırmaya gönderilen genç polis memuru Stipan bu tuhaf gelişmeyi rapor eder. Hem Belediye Başkanı, hem de adanın tek otelinin ve barının sahibi olan paragöz Luka, ada turizmini \"politik ve manevi temeller\" üzerinde canlandırmak için fırsatı kaçırmaz. Öte yandan Tito'nun, II. Dünya Savaşı'nda partizan olarak savaşmış ve emekliye ayrılmış yaşlı başlı 'müritleri', Marinko Cicin önderliğinde bir araya gelerek katı parti disiplini içinde eski güzel günleri yeniden canlandırırlar. Hayaletlere inanmamaktadırlar ve onlara göre bu hortlak aslında Mareşal Tito'nun ta kendisidir; onları Komünizm'i diriltecek yeni bir devrime götürmek için geri gelmiştir"} +{"text":"Film, kısa bir süre sonra El Cid (1961) gibi daha büyük projelere el atacak olan Anthony Mannin, 1950lerde bunalımlı kovboy tiplemeleriyle kendinden şüphe eden Hitchcock kahramanlarını birbirlerine paralel olarak canlandıran James Stewartla çektiği bir dizi sıradışı westernin sonuncusu. 1971 yapımı Get Carterı andıran öykü neredeyse kara filmlerde görülebilecek türden. Kardeşinin ölümünün ardındaki gerçekleri araştıran Will Lockhart, kör olmak üzere olan, çok sevdiği oğlu sadistçe eğilimler gösteren zengin bir çiftlik sahibinin Kral Learvari aile ilişkilerine bulaşır. Nicolun, adamlarına Stewartı yakalatıp bir yaranın diyeti olarak kahramanın eline kısa mesafeden ateş ettiği sahne, o dönemin izleyicilerini şoke etmiştir. Kahya Vic Hansbro, mertlikte esas kahramana neredeyse denktir (Mannin 1952 tarihli westerni Bend of the River-Fedailer Kervanında olduğu gibi) ama çiftliklerini yönettiği, ne var ki isyancı Apaçilere tüfek satmak gibi kirli bir işe bulaştığı için asla varisi olamayacağı ailenin kendisine içerlemesiyle onun düşmanı olur. İntikam Kanunu, unutulmaz müziği ve Mannin alameti farikası haline gelen \"umutsuz ve saplantılı adamların birbirleriyle ilişki biçimleri ve onların uçlardaki psikolojik durumlarını öne çıkaran tehlikeli atmosferle gerilimli ve trajik bir masal."} +{"text":"Ali Özgentürk'ün 1987'de çektiği dördüncü filmidir. Yönetmenin \"lanetli filmim\" diye nitelediği yapıt, gerçekten de onu doğrulayan bir serüvenin içinden çıkıp gelir... Nazım Hikmet üzerine bir film çekmek isteyen ve bunu gerçekleştirmek için çabalar harcayan bir yönetmenin, aynı zamanda aşk ilişkilerinde de açmazlar yaşaması üzerine kurulu olan film, gösterime girdikten bir süre sonra önce Anadolu'da, daha sonra da İstanbul'da yasaklanmış ve kopyaları polis tarafından toplanmıştır. Özgentürk'ün de yargılandığı bir dizi mahkemenin ardından \"aklanan\" yapıt, bundan sonra da Japonların ellerinde bulunan negatifi \"kaybettiklerini\" açıklamalarıyla gündeme oturmuştur. \"Türk sinema tarihinden silinen film\" diye anılan \"Su da Yanar\", Ali Özgentürk'ün tam çabalarına karşın halen olumlu bir gelişmeyle yüzyüze gelememiştir... Yönetmenin, Tokyo Film Festivali'nden kazandığı 250 bin dolarla gerçekleştirdiği filmde, başrolleri Tarık Akan, Nathalie Duverne ve Şahika Tekand paylaşıyorlar."} +{"text":"Bart Tare, küçüklüğünden bu yana silahlara tutkundur. O kadar meraklıdır ki 14 yaşında bir dükkandan silah çalar. Bu yüzden birkaç yılını ıslahevinde geçirmek zorunda kalır. Oradaki cezasını bitirir bitirmez orduya yazılır ve verdiği hizmetlerden sonra büyüdüğü kasabaya geri döner. Eski dostu Clayde kasabanın şerifi olmuştur. Bir arkadaşlarını daha yanlarına alan ikili kasabanın sirkine gider. Atıcılık bölümüne geldiklerinde Annie Laurie Starr adlı genç kadının yaptığı atışlar dikkatlerini çeker. Bart, Annie'ye meydan okumaya karar verir ve ikilinin atıcılık yarışını kazanır. Annie ve Bart arasında bir yakınlaşma başlar. Bu sırada Bart'ın yeteneğini fark eden sirkin patronu Packett, onu hemen işe almaya karar verir. Ancak Annie ve Bart arasında filizlenen aşk onun hiç de hoşuna gitmeyecektir..."} +{"text":"Ji-suk yazar olmayı düşleyen bir Kore Dili ve Edebiyatı öğrencisidir. Yarım günlük bir gazete dağıtımı işine başlar. Bir gün uzun saçlarını kestirmek için bir kuaför salonuna girdiğinde gözalıcı bir kadın ona adıyla seslenir. O, lisedeki sınıf arkadaşı Hee-jinden başkası değildir. Bir saç stilisti olmayı arzulayan Hee-jin o genç yaşına rağmen salonda usta bir stilisti olmuştur bile. Ji-suk bu ağırbaşlı güzelden etkilenirken, Hee-jin de Ji-sukun lekesiz saflığına kapılır. Rastlantıyla yolları birkaç kez daha kesişen ikili, birbirlerine daha da yakınlaşır. Sonunda, Hee-jin bir aylık aşk teklif eder. İkimizden biri bu bir ay dolmadan ayrılalım diyemez! Bir ayın sonunda asil bir şekilde yollarımızı ayırırız. Ne dersin? Eğlenceli olmaz mı? Ji-suk bir an boş bulunmuştur. Bunu gören Hee-jin, ona tatlı bir şekilde gülümser Ji-suk her şeyi ciddi bir şekilde düşünen biridir, Hee-jin ise şen şakrak biridir. Ortak yönleri sıfırdır, ancak birlikteyken onlara yabancı olan bir dünyayı öğrenmektedirler. Aşkları umduklarından çok daha güzeldir. Ama bir gün, Ji-sukun ilk aşkı Sung-hae ortaya çıkıverir. Sinemada yüksek lisans yapan Sung-hae bir gurubun solisti ve çok canayakın biridir. Sung-hae yüzünden kıskançlığa kapılan Hee-jin Ji-sukla kavga etmeye başlar. Ve bunlar yetmezmiş gibi, daha da kötüsü Hee-jin çok büyük bir kararla karşı karşıya kalmıştır"} +{"text":"Christine, yanına en yakın arkadaşını ve bir çifti alarak, ailesinin satmayı düşündüğü, Gürcistan'ın kuzeyindeki sık ormanın derinliklerinde bulunan av evine veda amaçlı bir tatile çıkar. Fakat bu ev aynı zamanda Christine 'nin en büyük çocukluk korkularının yattığı yerdir. Askeri hapisaneden kaçan eski nişancı Farragut ve onun üç suç ortağının, av evini saklanma amaçlı kullandıkları ortaya çıkınca, Christine için olaylar kötüleşmeye başlar. Önce Christine ve arkadaşlarını rehin alan kaçaklar, Christine ve arkadaşları kaçmayı başarınca onları ormanda avlamaya başlarlar. Christine kaçarken saptığı her yolda en kötü korkularıyla karşılaşır. Bu arada rastladığı bir şifacı, onun bu olayı yaşamasının nedeninin içinde yatan korkular olduğunu söyler. Christine korkularını yendiğinde, hayatını ve akıl sağlığını kurtarabilecektir... Filmin ruhani mesajı, Secret kitabında da anlatılan, 'Çekim Yasası'na dayanıyor."} +{"text":"Caligula film tarihi boyunca belki de en çok tartışılan film sayılabilir. Sadece tek bir film, İmparatorluk Roması\\nın ardındaki sapıklığı göstermeye cesaret etmiştir ve bu film, deli Roma imparatorunun destansı öyküsünü anlatan \\Caligula\\dır. Zalim, tuhaf saltanatının tüm ayrıntıları bu filmde açığa vurulmuştur: Kızkardeşine duyduğu olmayacak cinsel ihtirası, Roma\\nın en meşhur fahişesiyle yaptığı evlilik, kendisine karşı çıkanlardan kurtulmak için keşfettiği şeytani yollar ve dahası. Sinemanın devleri Malcolm McDowell, Peter O\\Toole, John Gielgud ve Shakespeare oyuncusu Helen Mirren ile alkışlanacak uluslararası bir oyuncu kadrosu ve Penthouse Gözdeleri\\nden oluşan güzel bir kadınlar topluluğunun oluşturduğu yetenekli bir grup, bu biricik tarihi dramayı bir sinema şaheserine dönüştürüyor. Midesi kolay bulananlar ve dar görüşlü ahlakçılara uygun olmamakla birlikte, \\Caligula\\, bir zamanlar adı Roma olan o ihtişamın ardındaki anormalliği ve çöküşü gözler önüne sererek, sizi hop oturtup, hop kaldıracak."} +{"text":"Bu New York tarihinin en şaşırtıcı ve dikkat çekici aşk hikayelerinden biri, hem de tamamen gerçek. 1993 yılında, hayatını değiştirmek isteyen Belçikalı genç bir adam, Central Parkta beklenmedik bir şeyle karşılaşır: Bir şahinle! Bu herhangi bir şahin değildir, o vahşi bir Redtaildir. Neredeyse yüz yıldır bu şehirde görülmemiş vahşi bir yırtıcı. Bu olağanüstü yaratığı takip etmek zorunda kalır ve bir video kamera satın alır, şahini izlemek için yola koyulur. Bu takip neredeyse 20 yıldır sürecektir ve tüm New Yorkluların Pale Male adıyla bildiği bu şahin, umudun ve tüm sıradışılığa rağmen ayakta kalma mücadelesinin bir sembolü haline gelecektir. Şahin 5th Avenuedaki bir binanın üzerindeki yuvası, kuş gözlemcilerinin ve turistlerin ilgi odağı olmuştur. Ancak bir Kasım günü, onun yuvasını kaldırmak isterler. Ve bütün sanatçılar, hayvan severler, 7den 70e herkes bunu durdurmak için seferber olur."} +{"text":"Amerika'nın en komik adamı olarak tanınan Chris Rock, hayatta ve aşkta ikinci bir şansı yakalamış bir adamın hikayesi olan bu romantik komedide yine birinci sınıf bir performans sergiliyor. Siyahi komedyen Lance Barton sahnede ölmenin ne demek olduğunu çok iyi bilmektedir. Hayatının beklenmedik dönüşüyle - direkt olarak cennete - Lance bu işte bir hata olduğundan emindir. Ve aslında haklıdır da! Bir melek Lance'e erken çağrıldığını ve yaşlı, beyaz bir milyarder olarak dünyaya geri dönebileceğini bildirir. Bu beklenmedik reenkarnasyon sonucunda yaşadıklarıyla Lance, asla tahmin edemeyeceği bir insan olabileceğini keşfeder. Regina King'in de rol aldığı ve sevilen film Heaven Can Wait'ten uyarlanan Down to Earth, 'parlak ve güçlü bir komedi."} +{"text":"Hem 60ların cinsel devriminin bir başyapıtı, hem de Warholun film fabrikasından çıkmış tuhaf New York bağımsız film yapımcılığının nefis bir örneği olan ET, komik, sürükleyici ve beklenmedik şekilde ağlamaklı bir çalışma. Uyuyan, çıplak bir erkeğin uzun uzadıya görüntülenmesiyle başlayan film, bezgin lezbiyen karısının kız arkadaşını kürtaj ettirmek için gereken parayı toplamak amacıyla 200 dolara kendini satan genç eşcinsel fahişe Joenun yaşamından bir günü anlatır. Joe hayatını kuruntulu ve ruhen hasarlı müşterilerle keyifsiz karşılaşmalar, travesti ve toy erkek fahişelerle randevular arasında avare dolaşarak geçirirken, çoğu kez de bir cinsel ilgi veya takıntı nesnesi olur. Film, ister yarım akıllı eski kız arkadaşı ona oral seks yaptığında kayıtsızca dururken olsun, ister bebeğini şefkatle okşarken, ister çıplak poz verir ya da umumi tuvalette cinsel lütuf dağıtırken, Joenun günlük yaşamını sempati duyarak yansıtır"} +{"text":"Tabu, tüm sessiz film yönetmenleri arasında belki de en büyüğü olan F. W. Murnau'nun son filmidir. Murnau'nun büyüklüğü stüdyo hilelerindeki başarısının yanı sıra Tabudaki gibi belgesel doğalcılığından kaynaklanıyordu. Bu çok yönlülük Almanya'da ve ABD'de çektiği filmler arasında köprü kurar. Doğal mekanlarda çekilen ve kesinlikle ne Almanca ne de İngilizce konuşulan Tabu, bu iki yeteneğin farklı yüzlerini sergiler. \"Cennet\" ve \"Kayıp Cennet\" şeklinde adlandırılan iki \"bölüm\"den oluşan basit senaryo, erotik bir aşk hikayesini konu alır. Genç bir kadın, köyün yaşlısı tarafından yeni ölen kutsal bakirenin yerine geçmek üzere seçilince cinsel tabu haline gelir. \"Uygarlığın\" ada sakinlerinin masum hazcılığı üzerindeki yozlaştırıcı gücü de yan tema olarak işlenir."} +{"text":"Stuart Shorter -evsiz ve şiddetle dolu bir geçmişi olan alkolik - yardımsever bir yazar olan Alexander Masters'la tanışır ve şanssız arkadaşlıklarına başlamış olurlar. Alexander Stuart'ın karmaşık yaşamı ve travmatik çocukluğu hakkında daha fazla bilgi edindikçe Stuart'ın hikayesini kitap haline getirmek istediğini söyler. Stuart hikayeyi geriden başa doğru yazmalarını tavsiye eder. Böylece bu \"Çok daha ilgi çekici olacaktı - Tom Clancy'nin cinayet gizemi gibi \". Onların ilgi çekici birliktelikleri ilerledikçe, Stuart azar azar hikayesini sondan başa doğru anlattıkça onun güçlü kişiliği sayesinde hikaye daha çok traji-komik bir hale gelir. Postahane soymak, intihara yeltenmek, pek çok hayır kurumuna girmek... Artık Stuart'ın hayatının karmaşıklığının ve kötü bir şekilde kontrolden çıkışının nasıl gerçekleştiğini Alexander anlamaya başlıyordu."} +{"text":"Einsteinın formüllerini inceleyen Prof Vak Von Vong bir zaman makinesi icat eder ve ilk denemesini İstanbulda yapar. Profesörü ve bir bilim adamını eski Bizansa geri getiren makine, aynı zamanda Bizans hazinesinin yerini saptamaya da yarar. Zaman makinesi New Yorkta yaşayan Babaların Babasının ve danışmanının ilgisini çeker. Baba hem eroin trafiğini denetlemeye hem de bazı ailevi sorunları halletmeye çalışmaktadır: kızı Agata sevgilisiyle bir olup ona ihanet etmekte, kendisi için seçilen nişanlı Macaroniyi istememektedir. Baba üstelik eşiyle sürekli tartışmaktadır. Baba ve çetesi İstanbula gelince işler kızışır: zaman makinesi çalınır, Profesör hafızasını yitirir, Süpermenler birbirlerini atlatmaya çalışırlar. Sonuçta kavgalar, kovalamacalar ve komiklikler arasında Süpermenler, Profesör ve Muratın özel hafiye sevgilisi zaman makinesine binip yeni bir maceraya doğru yol alırlar."} +{"text":"Yönetici adayı Nick Hendricks fazlasıyla hak ettiği terfiyi alabilmek için günde 12 saat çalışmakta ve dengesiz amiri Dave Harken ne isterse yapmaktadır. Yine de bu terfinin asla gerçekleşmeyeceğini bilmektedir. Bir başka yerde, diş hekimi asistanı Dale Arbus diş hekimi Dr. Julia Harrisin son zamanlarda iyice artan asılmaları karşısında özsaygısını yitirmemek için çabalamaktadır. Ve muhasebeci Kurt Buckman şirketinin sahtekar yeni sahibi Bobby Pellitin onun kariyerini mahvetmeye kararlı olduğunu, ayrıca her şeyden habersiz bir insan topluluğunu toksik atığa maruz bırakmayı planladığını öğrenir. Eğer patronunuz psikopatsa, ya da erkek avcısıysa ya da tam anlamıyla ahlaksızsa ne yapabilirsiniz? İşten ayrılmak bir seçenek değildir. Bu canavarların durdurulması şarttır. Bu yüzden, fazladan bir kaç kadehin verdiği güçle, ve biraz da, sokaktaki karizması çok da sağlam olmayan tez canlı eski bir mahkumun kuşku verici tavsiyesiyle, üç kahramanımız dünyayı patronlarından sonsuza dek kurtulabilmek için dolambaçlı ama hataya yer bırakmayan bir plan yaparlar. Fakat en iyi düşünülmüş planlar bile sadece onların ardındaki beyinler kadar iyidir."} +{"text":"Son sınıf öğrencisi Charlie Brewster her şeye sahiptir. Popüler bir arkadaş kitlesi vardır ve lisenin en seksi kızıyla birliktedir. Hatta o kadar havalıdır ki en yakın arkadaşı Edi bile küçük görmektedir. Charlienin esrarengiz yabancı Jerry ile komşu olmasıyla birlikte bela kapasını çalar. Jerry, ilk etapta harika biri gibidir ama onda bir tuhaflık vardır ve Charlienin annesi dahil kimse bu tuhaflığı fark etmez. Oldukça alışılmadık şeylere şahit olan Charlie çok doğru bir sonuca varır: Jerry, mahallede avlanan bir vampirdir. Doğruyu söylediğine kimseyi inandıramayan Charlie, Craig Gillespienin yönetmenliğini yaptığı bu komedi-korku klasiğinin yeni versiyonunda, canavardan kurtulmanın bir yolunu bulmak zorundadır. Charlie Brewster halinden çok memnun olan bir lise son sınıf öğrencisidir ta ki Jerry onlara komşu olana ve Charlie, onun mahallede avlanan bir vampir olduğunu anlayana kadar."} +{"text":"Da Silva'lar birbirlerine sıkı sıkıya bağlı hallerinden hoşnut bir Musevi ailedir. 1840'ların başında Londra'da Musevi topluluğunda seçkin bir yerleri vardır. Rosina da Silva ise evin tıpkı teyzesi Sofka gibi bir gün sahneye çıkmayı hayal eden akıllı ve özgür ruhlu, biraz başına buyruk ve çapkın babasının ise biricik hayat ışığıdır. Bir gün ailenin direği babası öldürülünce tüm aile gibi o da karanlığa ve yalnızlığa gömülür. Kendisi için düşünülen evliliği yapmayı reddeden Rosina ailesine yardım amacı ile çalışmaya karar verir. Fakat değişik görünüşü ve Musevi olması her yerde önünü tıkayan bir engel olmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Rol yapma kabiliyeti sayesinde kendisine apayrı bir kimlik uydurur ve Protestan Mary Blackhurch adı ile Cavendish ailesinin yanında iş bulur. Bu aile yanında yaşayacakları ise bu genç kadının hayatını tamamen değiştirecektir."} +{"text":"Chaplin bu filmde ilk defa onu Şarlo olarak ünlü yapacak kıyafetlerle karşımıza çıkar. Film, çocuk oto yarışları sırasında kamerayla çekim yapmaya çalışan bir grubun Charlie'nin sürekli olarak kadraja girmesinden dolayı zor durumda kalması ve onu kovalaması üzerine kurulu anlık komik görüntülerden oluştuğundan, filmin belirgin bir konusu yoktur. Charlie kameranın büyüsüne kapılmış bir halde sürekli kadraja girer ve çekimi engeller yahut bozar. Başta onu nazikçe uyaran yönetmen bir süre sonra tüm sabrını kaybedip Charlie'yi tekmelerle kovmaya başlasa da onun kadraja girmesini engelleyemeyecektir. Film gerçekten de bir çocuk oto yarışı sırasında doğaçlama olarak çekilmiştir. Chaplin, kameraman ve yönetmen dışındaki herkes, o gün o yarışmayı seyretmeye gelmiş izleyicilerdir."} +{"text":"Desmond Caine, gündüzleri normal bir hayat sürdüren, işine gidip gelen, güzel bir sevgilisi olan genç bir adamdır. Ne var ki aynı adam, gecelerini sokaklarda dolaşarak geçirir. Uykusuzluk hastalığı olan insomniadan muzdarip olan Desmond, karanlık çöktükten sonra, uykuyu bekleyerek yatağında dönüp duracağına sokağa çıkar ve şehrin kaldırımlarını arşınlayarak dolaşır. Ve her gecenin sonunda da aynı küçük kafeye uğrar. Bu kafe, aynı zamanda, biraz kayıp görünen güzel bir kadın olan W. D, hafif kaçık evsiz Skay ve hiç kimseyle konuşmayan bir polisin uğrak yeridir. Yine bir gece sokaklarda dolaşırken bir cinayete şahit olur. Polise bildirdiğinde, polis olay yerinde, burada bir cinayet işlendiğine dair hiç bir ipucu bulamaz ve ondan şüphelenmeye başlar. Desmondun kız arkadaşının sevgilisinin uykusuzluğundan ve gece dolaşmalarından hiç haberi yokken, asistanı) patronunun bütün maceralarını bilir. Bu arada beklenmedik bir gelişme olur ve polis, kurbanın, Desmondun sevgilisiyle ilişkisi olduğunu ortaya çıkartır."} +{"text":"Film, yanlış tanı sonucunda ��lümcül bir beyin anevrizmasına yakalanan ve bu sepele hayatının son demlerini dolu dolu yaşama kararı alan, Henry adında, pısırık ve kaybeden bir adamın öyküsünü anlatıyor. Henry Altman, hayatından bezmiş bir şekilde Brooklyn'de hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Sinirli bir insan olarak başına gelenler adeta bir sabır sınavı gibidir. Ancak karıştığı bir trafik kazası ve sonrasında hastanede bitmek bilmeyen bekleyişi, Henry'i çileden çıkaracaktır. Kendisine tehlikeli bir beyin anevrizması teşhisi konur. Dr. Gill 'e ne kadar ömrü kaldığını sorar ama o kadar kontrolden çıkmıştır ki tavrı gittikçe kötüleşir. Dr. Gill, o an sırf bir zaman dilimi vermek için etrafına çaresizce bakarken bir magazin dergisindeki başlık dudaklarından dökülüverir: 90 dakika! Bu cevabı alınca kendini tamamen kaybeden Henry, fırtına gibi Brooklyn sokaklarına çıkar. 90 dakikalık ömrünü büyük bir karmaşaya kurban etmenin eşiğinde dans eden Henry, bu süreçte kendine yaraşır bir \"son\" aramaya koyulur."} +{"text":"Müzede tur rehberi olan Mary Beth, bir grup çocuğu müzede gezdirirken onları gizli bir odaya götürür ve burada yaşadıkları Meksika'daki San Angel kasabasının hikayesini anlatır. \"Ölüler Festivali\" hikayesi, dünyadaki tüm hikayelerin yazılı olduğu \"Hayat Kitabı\" adlı kitapta yer almaktadır. Bu grupta bulunan Manolo ve Joaquin ise aynı kıza aşık olan iki çocuktur. Manolo ailesinin kendisinden bekledikleri ve kendi hayalleri arasında sıkışıp kalmıştır. Kasabanın kahramanı olan Joaquin'in ise gözü Maria'dan başkasını görmez. Sürekli rekabet halinde olan, Hatıralarda Yaşayanlar Ülkesi'nin tanrıçası La Muerte ile Unutulanlar Ülkesi'nin kralı olan kocası Xibalba iki çocuk üzerinden bahse girerler. La Muerte, Manolo'nun bir gün Maria'nın aşkını kazanacağını iddia ederken kocası Xibalba tam tersini savunur. La Muerte kazanırsa kocası insanların hayatına müdahale etmekten vazgeçecek, eğer Xibalba kazanırsa karısının yerini alarak Hatıralarda Yaşayanlar Ülkesine hükmedecek ve La Muerte Unutulanlar Ülkesine sürülecektir."} +{"text":"Rocky Dağları Ulusal Parkında kamış balıkçılığı rehberi olan Jeff Ehlert, Colorado Nehri havzası boyunca çok kullanılan bir deyişe atıfta bulunarak, Viski, içmek içindir. Su, savaşmak içindir, diyor. Dünyada üstüne en fazla baraj kurulmuş, kazılmış ve yatağı değiştirilmiş nehir olan Colorado Nehri; Amerika Birleşik Devletlerinin batısı ve Meksika çevresinde yaşayan otuz milyon insanın geçim kaynağı olmaya çalışıyor. Ancak Colorado Nehri Anlaşması olarak bilinen sulh anlaşması artık yapabileceklerinin sınırına gelmiş durumda. Zaten çorak olan topraklarda yükselen sıcaklıklar ve azalan yağmura rağmen, artan bir nüfusun ihtiyaçlarını nasıl karşılayabiliriz? Şehirlerin, tarımın, uğraşım alanlarının, yaban hayatının ve yerel toplumların suya olan taleplerini nasıl dengeleriz? Havza filminde; Ehlert, Colorado Nehri havzasında yaşayan ve çalışan altı kişiyle söyleşiyor. Bu insanların paylaştığı hikayeler, yeni ve kaçınılmaz bir su etiğini anlatıyor ve herkese yetecek birlikte var oluşun yolunu gösteriyor"} +{"text":"Nat ve Josh bir partide tanıştıklarından bu yana, ziyadesiyle zıt kişiliklere sahip olmalarına rağmen son derece mutlu bir beraberlik yaşayan bir çifttir. Oldukça başarılı bir kariyere sahip olan Nat, bu başarısını daimi kılmak için azimle çalışmakta; bir yazar olan Josh ise başarıya ulaşabilmek için sürekli mücadele etmektedir. Karakter farklılıklarına rağmen ilişkilerini yürüten çift sonunda evlenme kararı alır. Ancak bu karar başta aileleri olmak üzere, arkadaşlarını ve yakın çevrelerini olumsuz düşüncelere sevk eder. Hayatlarındaki herkes Nat ve Josh'un bu evliliği bir yıldan fazla sürdüremeyeği konusunda emindir. Nat ve Josh, eski sevgililerinin cazibesine ya da çekici müşterilerinin karizmasına karşı savaşıp evliliklerinin birinci yıldönümüne ulaşmak zorundadır."} +{"text":"Bir grup çocuğun gözünden insanları, hayatı, aşkı, mücadeleyi tanıyın. Ve temellerinde hayatın nerede yaşarsak yaşayalım, ne kadar ortak olduğunu görün. Çocuk Masalları çocuklara anlatılacak bir masal değil. Hatta tam anlamıyla çocuklar hakkında bile değil. Çocukların gözünden yetişkin dünyasına bir bakış. Çocukların gözü ise bir kamera gibi, yorumsuz. Kabir ödevini yapmadığı için okuldan kaçıyor. İki günlük özgürlüğünde onu Hindistan'ın büyük bir şehrinde takip ediyoruz. Bir yerlere girip çıkıyoruz, trafikte sıkışıyoruz, insanlarla tanışıyoruz; şehir, insanlar ve kültür hakkında benzersiz bir deneyim ediniyoruz. Sonra başka bir çocuğa, ülkenin kırsalındaki rüzgarlı ovalara geçiyoruz. Evlere, ailelere, bir sürü bebeğin ve çocuğun süslediği manzaraya, iş başındaki annelere, olmayan babalara bakıyoruz. Ve tabii ilk aşka ve ilk kayba! f izleyicilerinin yakından tanıdığı Siegfried bu kez taptaze 'çocuk bakışı' anlayışıyla, bize naif hikayeciklerle donatılmış saf bir belgesel sunuyor."} +{"text":"Ruben yıllardır Paraguay'dan Buenos Aires'e ahşap taşımacılığını yapan bir kamyon şoförüdür. Bir gün Jacinta adında bir kadın, kucağında 8 aylık bebeği ile Buenos Aires'e gitmek için Ruben'den yardım ister ve birbirinden oldukça farklı hikayelere sahip bu iki insanın yol öyküsü de başlar. Karşılıklı ama sözsüz bir anlaşmayla birbirlerine hayatları hakkında soru sormadan, fazla konuşmadan yolculukları sürdürürler ama aslında söze dökülmeden konuştukları çok şey olacaktır... Dünya prömiyeri 2011 Cannes Film Festivali'nde yapılan ve burada Altın Kamera Ödülü sonrasında film, Toronto, Sao Paulo, Selanik Film Festivali gibi pek çok organizasyonu gezdi. Pablo Giorgelli'nin yönetmenliğini üstlendiği bu yol filminin senaryosunda yönetmenle birlikte Salvador Roselli'nin imzası var. alıntılayan: bayrate"} +{"text":"The Hobbit üçlemesinin son bölümü olan üçüncü filmde, Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan ve Cüceler Bölüğünün maceraları sona eriyor. Ejderha Smaug ile karşı karşıya geldikten ve günahkar Hobbit Gollum'dan meşhur güç yüzüğünü aldıktan sonra sağ salim eve ulaşıncaya kadar Bilbo'yu halen daha onlarca yeni serüven bekliyor. Yurtlarına tekrar kavuşan Erebor Cüceleri, Ejderha Smaug'u Göl Kasabası'nın masum yerlileri üzerine saldıkları gerçeğiyle yüzleşmek zorundadırlar. Thorin Meşekalkan ise Arkentaşı'nı ararken önemli değerlerden ödün vermiştir. Thorin'e yardımcı olamayan Bilbo tehlikeli bir seçim yapmanın eşiğine gelir. Bu esnada Lord Sauron planladığı gizli Yalnız Dağ saldırısı için dört Ork bölüğü göndermiştir. Şimdi Cüce, Elf ve İnsanların önünde iki seçenek vardır: Ya birleşip birlikte savaşacaklar ya da hep beraber yok olacaklardır. Beş ordu toplanıp savaşa girmeye hazırlanırken Bilbo hem kendi hayatı hem de arkadaşları nı kurtarmak için savaşmak durumunda kalacaktır."} +{"text":"Circuit Party, Florida merkezli, havuz yada disko mekanda hiç bir sınırlama olmadan yapılan partilere verilen isim. Uygulamada bu tanım, özellikle 18-25 grubunu kendine çeken, yüksek ve ritmli müzik çalan, uyuşturucu serbest olarak kullanılan, açık cinsel öğeler içeren, ünlü kabare ve gösterilerledesteklenen sabaha kadar süren eğlence olarak ortaya çıkmaktadır. Yılın çeşitli zamanlarında büyük tanıtıumlarla duyurularak hazırlanır. Getirisi, hayatınız boyunca katıldığını en muhteşem, etkileyici ve neşeli bir gece olacaktır. götürüsü, alkol komasından, hırsızlığa, tacizden, zührevi hastalıklara kadar uzanan pek çok olay ihtimal dahilindedir. Bu denli yoğun olunca ister istemez sinemanın da konusu olmaya başladı. ilk önceleri gay porn için iyi bir malzeme iken, şimdilerde genç ruhlarda oluşturduğu etkileri inceleyen filmleri peşi sıra geliyor. Önce gözlerini açar hayatı algılarsın. Nerede olduğun ve niçin orada olduğun hakkında hiç bir fikrin yoktur. Sonra fayansların sertliğini hisseder bu tuvaletten çıkmaya çalışırsın. Zorlukla aynaya ulaştığında herşey yavaş yavaş hatırlanır. Müziğin ritmi çekmektedir. \"Hey yakışıklı\" demek ve doğrulup o mükemmel fiziğine bakıp partiye dönmek için toparlanmak gerekir."} +{"text":"Büyük çaplı bir soygun gerçekleştiren Mario yedi yıllık hapis cezasının ardından iyi hal nedeniyle tahliye olur. Ancak birlikte yaptıkları bu soygun sonrasında hapisten yırtan arkadaşları Marionun peşine düşüp çaldıkları mücevherlerden paylarını istemeye ve kendisini tehdit etmeye başlarlar. Hapiste tek başına yattığı için bunun bir bedeli olduğunu ve kararı kendisinin vereceğini söyleyen Mario, onlardan bir süre beklemelerini ister Ayrıca sakladığı mücevherlerin yerini sadece kendisinin bildiğini ima ederek hayatını da garantiye alır. Ne var ki kendisini korkutmaya yönelik yapılan tehditler ve sabotajlar giderek artmaya başlayınca Mario yeni bir plan yapmaya karar verir. Bir kilisede papazlık yapan kardeşi Patrickin yanına giden kahramanımız, onun önerisiyle papaz kılığına girerek küçük bir köyde görev yapmak ve dolayısıyla ortadan bir süre uzaklaşmak üzere yola koyulur."} +{"text":"Marina Abramovic: Sanatçı Aramızda Abramovicin son gösterisine hazırlanma sürecini ve bu retrospektif gösteri esnasında yaşananları sunuyor bize. Sanatçının son gösterisi New Yorktaki MoMAda 3 ay boyunca haftanın 6 günü gün boyu bir sandalyede sabit bir şekilde oturmak. Bir masa ve iki sandalye Masanın bir ucunda Abramovic, diğer ucunda da sanatçının karşısında yaklaşık 15 dakika oturma şansı yakalayan bir hayranı. Evet! Sanatçı o esnada hiçbir zaruri ihtiyacını karşılamıyor ve yine evet, sabit bir şekilde duruyor. Nadiren hayranlarına gösterdiği tepkiler ve yine nadiren ağlaması dışında Sanatçının The Artist is Present adlı gösterisinin yalnızca dahil olduğu kısmıydı bu. Bir de özel olarak seçtiği genç performans sanatçıları öte yanda Abramovicin diğer eski gösterilerini sergiliyorlar Filmin ilk bölümlerinde Abramovicin eski gösterilerinden kareler görüyor ve sanatçının günlük hayatına tanık oluyoruz. Hudson Vadisinde kusursuz bir villada yaşayan Abramovic; sağlıklı besleniyor, sürekli spor yapıyor ve her şeye sevgiyle ve pozitif bakan bir kadın. Hasta olduğunda kırmızı pijamalar giyip kırmızı besinler tüketiyor, kendini öyle iyileştiriyor. Tabii böyle gösterilere imza atmış bir kadının sıradan bir hayat sürmesini beklemek yanlış olurdu. Daha sonra Abramovicin hakkında konuşan kişileri izliyoruz. Bunlardan biri ve en önemlisi de Ulay. Bilmeyenler için, Abramovic kariyerinin ilk yıllarında bu gösterileri yalnız başına yapmıyordu. 12 yıllık sevgilisi Ulay ile beraber Ulay and Abramovic isimli gösterilere imza atıyordu. Eskiden masanın bir ucunda Ulay diğer ucunda ise Abramovic oturuyordu. Eskiden Abramovic tek başına çığlık atmıyordu; o Ulaya, Ulay da ona bağırıyordu. Ta ki bir gün Ulayın sürekli aç kaldığı için kemikleri birbirine geçene kadar. Evet, tam anlamıyla böyle başlıyor çiftin arasındaki anlaşmazlık. Devamı için filmi izlemenizi öneririm, buraya yazarsam hiçbir anlamı kalmayacaktır. Ama Ulay ve Marinanın arasındaki şey, gerçek bir aşk hikayesi. Bunu izleyenler anlayacaktır. 5 yıl bir minibüste yaşamak ya da Çin Seddinin bir ucunda Marina diğer ucunda Ulay Üç ay boyunca ortada buluşmak için birbirlerine doğru yürüyorlar. Garip bir romantizm"} +{"text":"Kim demiş hikaye anlatıcılığı sona eriyor diye! Dünyanın en eğlenceli ama güvenilmez hikaye anlatıcılarıyla tanışmaya ne dersiniz? Sarah Polley, hem yönetmen hem de adeta bir dedektif gibi kendi ailesini sorguya çekiyor. Geçmiş bilgi kırıntıları arasında kayboluyor, onları birbiriyle çarpıştırıyor. Bir süre sonra itirafların, gerçeklerin, aile hikayelerinin değişik bakış açılarından anlatılınca ne kadar farklılaştığını ortaya koyuyor. Bütün duyduklarımız başka yönlere doğru çatallanmaya başlıyor. Hayır, bu artık sıkılmaya başladığımız türden bir postmodern anlatı denemesi değil; aksine hakikatin ve belleğin kaypaklık anlarının yakalandığı oldukça yaratıcı ve inanılmaz etkileyici bir belgesel. Polley, özünde oldukça kişisel bir meseleden yola çıkıyor ama bunu kendi hikayelerimizin bizi birey ve aile olma yönünde nasıl şekillendirdiğini araştıran büyüleyici bir yolculuğa dönüştürüyor."} +{"text":"Beyaz İntikam, Qin Hanedanı düşüş sırasında üstünlük için çatışan iki kardeşin hikayesini anlatır. M. Ö. 221 ile 206 Beylik Çin'i yönetti. \"Isyancı Güller \" gibi, ulusta kaos içine düştü. Liu Bang ve Xiang Yu, isyancı ordu liderleri oldu, hem de savaşta kardeş yeminli idiler. Xiang Yu ve Liu Bang ve Chu kralı Huai hizmetkar ve yakın arkadaşlardı. Kral Huai söyleyerek bir komplo kurdular. Guanzhong Qin krallığının yıkılmasını istiyor ve rekabetten yararlanmak için planlar yapıyordu. Xiang Yu ve Liu Bang arasında. Xiang Yu, kendine aşırı güveniyordu. O, Qin ordusunun ana kuvvetine karşı savaşırken Yu Ji 'yi sevdiği kadını Liu Bang'a emanet etti. Liu Bang, Yu Ji'ye aşkını itiraf etti ve Qin ordusunun ilk Guanzhong işgal etme şansını elinden aldı. Xiang Yu ordusuna karşı mücadele dışında. Xiang Yu ihanete uğramıştı ve öfkelenmişti. Xiang planlanan bir ziyafette Liu'yu öldürmek için, döneminde mentör olan Zhang Liang usta, Liu Bang usta, Fan Zeng usta ve Xiang Yu usta ile doğrudan bir çatışmaya girişir. Ama kim ayakta kalacaktır. Bu destansı savaşta kazanan ve hayatta kendi yolunu çizen kim olacaktır?"} +{"text":"Stalingrad, yönetmenliğini Fyodor Bondarchuk'un üstlendiği 2013 Rusya yapımı savaş filmidir. Film, tamamı üç boyutlu olan ve IMAX tekniği kullanılarak çekilmiş ilk Rus filmi olma özelliğini taşır. Aynı zamanda 86. Akademi Ödülleri'nde Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü dalında Rusya adına yarışacak film olarak belirlenmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında Kumandan Gromov komutasındaki bir grup Sovyet askeri, yeni bir görevle Volga Nehri yakınlarında farklı bir bölgeye gönderilirler. Rastladıkları Alman askerleri karşısında tutunamayan Sovyet askerlerinden geriye kalanlar, geri çekilerek sivillerin sığınak olarak kullanmakta olduğu bir binaya girerler. Daha sonra binayı ele geçirmeye çalışan Alman askerleriyle çatışma başlayacak, Alman askerlerine komuta eden Nazi subayı Hauptmann Kann, sivillerin arasına bulunan Masha isimli genç bir Sovyet kızına aşık olacaktır. Senaryo yazarı Ilya Tilkin filmin hikayesini yazarken müze arşivlerini ve savaşa katılanlardan elde edilen günlüklerinden yararlanmıştır. Bazı savaş sahnelerinin dahe gerçekçi olması içinse Vasili Grossman'ın \"Yaşam ve Yazgı\" kitabından esinlenmişler."} +{"text":"Marc edebiyat eleştirmenliği yaparak hayatını kazanan yakışıklı, genç ama karısının gözünde 'işe yaramaz' bir adamdır. İşinde daha başarılı bir yazar için terk edildikten sonra Marc, bir süre bunalıma girer ve kadın-erkek ilişkileri ve de aşkın kısa soluklu olması üzerine bir kitap yazar. Bu arada bir düğünde kuzeninin eşi olan Alice ile tanışır. Ama Alice çekici olduğu kadar ulaşılmazdır ve Marc ile arasına sürekli duvar örer. Marc ısrarından vazgeçmez ve bir şekilde Alice'i baştan çıkartır fakat bu sırada Alice \"aşkın en fazla 3 yıl süreceği\" iddiasındaki kitapla karşılaşır. Yazar Frederic Beigbederin, aynı adlı çok satan kitabından yine yazar tarafından senaryolaştırılıp beyazperdeye aktarılan filmin baş rollerini Gaspard Proust ve Louise Bourgoin paylaşıyor."} +{"text":"Belgesel sinemayla kurgusal sinemanın buluştuğu, aynı bünye içinde varlıklarını sürdürdükleri FILMLER, beyazperdede pek sık karşımıza çıkan bir durum değildir. Kimi zaman belgesel bazı unsurların FILMLERin ruhuna yedirildiğine tanık olmuştuk ama Hollandalı belgeselci Andre van der Hout'un ilk uzun metrajlı sinema filmi İsa'nın Kolu, bu formülü öykünün kendisi haline getiriyor ve şaşırtıcı bir \"uyum\"u da peşi sıra sürüklüyor yamacımıza. Filmin belgesel bölümleri, 1930'lar Rotterdam'ında yaşayan ve arkadaşlarının maaşlarını çalarak Amerika'ya iltica etmeye çalışan madenci Hendrik Yzermans'ın üzerine kurulu. \"Karanlıktan aydınlığa\" çıkabilmek, onca yoksulluğun ağırlığı altında daha fazla ezilmemek için \"tek çare\" olarak gördüğü Amerika rüyasını gerçekleştirebilmek uğruna her şeyi yapmaya hazır madencinin hikayesi, filmde siyah-beyaz görüntüler eşliğinde kimlik buluyor. 1930'lardaki öyküyle günümüzde geçen öyküyü koşut kurguyla benzersiz bir bütünlüğe kavuşturan yönetmen Andre van der Hout, müzikal sinemadan ödünç aldığı kimi unsurlarla da zenginleştirmeyi başarıyor filmini. Bu durumun tetikçilerinden biri, başroldeki Ferry Heijne oluyor doğal olarak. Çünkü filmin müziklerini de yapan De Kift adlı Hollandalı grubun elemanlarından biri Heijne ve öykünün ritmine uygun şarkılarla \"kışkırtıyor\" tempoyu. Bir kimlik arayışının ipuçlarıyla yüklü olan İsa'nın Kolu, bu arayışın dinamiklerini son derece doğru hamlelerle açımlayıp önümüze seren bir film. Rotterdam kentinin de her iki dönemiyle başrollerden birini üstlendiği ve zaman zaman \"karabasan\" kimliğine büründüğü yapım, sinema sanatının her an \"araştıran\" yüzünü yansıtan bir çağdaş sinema örneği. Sonuç olarak, az sayıda film üreten Hollanda sinemasının \"aklın hizmetine verilmiş\" yansımalarından biri olduğunu söyleyebiliriz bu ilgiye değer \"melez\" filmin. Murat Özer"} +{"text":"Grand Prix, hayali bir F1 sezonunda geçiyor. Filmde Graham Hill, Chris Amon, Lorenzo Bandini, Jack Brabham, Dan Gurney, Phil Hill ve Dennis Hulme gibi 1960ların aktif sürücülerini izleyebilmek mümkün. Ayrıca bugün de F1de yarışılan ancak o zamanlar daha farklı bir plana sahip ünlü pistler de mevcut: nispeten değişik bir Monako, daha uzun bir Spa-Francorchamps veya oval bölüme sahip bir Monza gibi... Yalnız bu saydığımız iki özelliği bile Grand Prixye başka hiçbir filmin sahip olamadığı bir anlam yüklemeye yetiyor: Bu film aynı zamanda tarihi bir dökümantasyon! İlk yüksek bütçeli motorsporları filmi sanıyorum ki 8 milyon dolarlık bütçesiyle Grand Prixdir. Genç yönetmen John Frankenheimer, bir yarış filmi çekmeye karar verdiğinde önceden ne yapacağı hakkında pek bir fikri yoktu. Ta ki 1964 yılında Le Mans 24 Saat yarışına ve Fransa GPsine gidip, ardından Robert Daleynin The Cruel Sport isimli kitabını okuyana dek. Kitap yazarıyla temasa geçen Frankenheimer, bir film senaryosu oluşturmak için çalışmalara başladı. Yönetmen, 1965te Monako Prensliğine gidip bir sonraki sene çekim yapabilmek için gerekli izni aldı ve o sırada yanında bulunan ekibiyle yarış çekimleri yaparak kısa bir demo hazırladı. Netekim bu kısa film özellikle Enzo Ferrariyi etkilemek için gerekecek, başlangıçta böyle bir film içinde takımının isminin geçmesini istemeyen Ferrari, bırakın isminin geçmesini, fabrikasının kapılarını sonuna kadar açacak, hatta bir aracını yönetmenin hizmetine bile verecekti! Grand Prix filminden bahsedip de Frankenheimer'ın olağanüstü görüntü tekniklerinden bahsetmemek olmaz. Günümüzde bilgisayar yardımıyla zorlanmadan yapılabilecek \"ekranı bölme\" numarasını 1966'nın teknolojisiyle yapabileceği en güzel şekilde yapmış ve bunu en etkileyici biçimde sunarak bugün bile gözalıcı sonuçlara ulaşmış durumda. Steve McQueen'in, benzer bir tekniğin kullanıldığı 1968 yapımı The Thomas Crown Affair filmini izleyenler ne demek istediğimi anlayacaklardır. Bunun dışında yarışları herhalde o zaman için mümkün olan en çarpıcı tekniklerle kaydetmesi de cabası. Bugün sıkça kullanılan ancak 40 yıl önce pek bilinmeyen araç üstü kameralardan tutun, helikopter çekimlerine kadar ne ararsanız var Grand Prix'de! Film için 17 haftalık büyük bir maratonunun sonunda toplam 300 saatlik çekim yapılmış ve bu devasa negatif film yığını, 2,5 saatlik dev bir yapıma dönüştürülmüş. Bu büyük çabaların sonucu da 1967'de Amerikan Oscar ödüllerinde En İyi Ses, Ses Efekti ve Film Düzenleme alanlarında 3 ödül olarak geri dönmüş. Öyle sanıyoruz ki Frankenheimer'ın kullanmadığı negatiflerden bir düzine daha ödüllü film çıkardı!"} +{"text":"Marisa ülkesinin düşüşünde suçlu olarak gördüğü herkesten; polislerden, Yahudilerden ve yabancılardan nefret eden 20 yaşında Alman bir kızdır. O, Aldof Hitler dövmesine sahip olan, provoke eden, içen ve savaşan bir kızdır. Nefretin ve şiddetin günlük kural olarak işlediği Neo-Nazi çetesi, onun kendisi tek iyi hissettiği yerdir. 14 yaşındaki Svenja gruba katıldığında Marisa ona rol model oldu: Grubun ideolojileri için savaşan bu kızın saf fikirlerini kendi fikirleri gibi almaya başladı. Genç Afgan mülteci ile tesadüf eseri tanışmasından sonra Marisa'nın inancında yavaş yavaş değişimler meydana geldi. Onunla yüzleşince Marisa, çetesinin siyahlarla beyazlarla ilgili olan ilkelerinin çözüm için tek yol olmadığını öğrenir. Peki Marisa bu gruptan çıkabilecek midir?"} +{"text":"Velcro Ripperın Kahireden Calgaryye, Wall Streetten Madride dünyanın dört bir tarafında devam eden aktivist eylemleri belgelediği Occupy Love, yönetmenin Ateşli Aşk Üçlemesi olarak adlandırdığı serisinin sonuncu filmi. Daha önce Scared Sacred (2004) ve Fierce Light (2008) belgesellerini yapan Ripper, gezegenimizin karşı karşıya olduğu sorunların derinlerine inerken dünyada yükselen değişim arzusunu belgeliyor. Ekonomik krizle ekolojik çöküşün ne kadar bağlantılı olduğunu, ekonomilerin sistemi devam ettirebilmek için nasıl doğayı sömürdüğünü ortaya koyuyor. Ripper uyarıyor: Bugün tüm gezegen sıfır noktasına yaklaşmış durumda. Tek çözüm ise farklı bir devrim. Aslında dünya, bulaşıcı gibi görünen küçük adımlarla devrime doğru ilerliyor. İnsanlığın adalete olan açlığı belirli bir kötülüğe karşı savaşmak üzerine değil, daha iyi bir dünya istemeye yönelik bir talep olarak karşımıza çıkıyor. -if 2013 kataloğundan alıntı-"} +{"text":"1976:Ruth Gilmartin, Cambridgeshire'e annesi Sally'i ziyarete gider ve orada annesinin gerçekte rus Eva Delectorskaya olduğunu ve 1939'da ingilizler tarafından casus olarak eğitildiğini öğrenir. Hollanda'da ölümden son anda kurtulan Eva, başkanın danışmanı olan evli Mason Harding'i baştan çıkartıp Amerika'nın savaşa katılıp katılmayacağını öğrenmek için Amerika'ya yollanır ve bu görevini başarıyla sonlandırır. İkinci görevi Amerikan ajanlarına Almanların Amerika'yı işgal edeceğini gösteren bir harita vermektir fakat Eva bu haritada bazı hatalar tespit eder ve bu konuda casus patronu ve aşığı olan Lucas Romer ile diğer meslektaşlarını bilgilendirir. Harita başkanı yanıltmıştır, Eva öldürülmeye çalışılmıştır ama kurtulmuştur ve meslektaşları teker teker öldükçe ihanete uğradığını anlar.1970'de bile olaylardan seneler sonra hayatının tehlikede olduğuna inanır ve kendisine korunmak için bir av tüfeği alır. Ruth'un gazeteci kılığında Romer ile temas kurmasını sağlar ve buda 'Sally''e onu takip edip Romer'in ev adresini bulmasını sağlar. Sonunda seneler sonra hainin kimliği ortaya çıkacaktır."} +{"text":"Weston ailesi tam bir karmaşa ve kaos içerisindedir. Beverly ve Violet Weston'ın üç kızı ve bir torunu vardır ve günleri bir hayli şamatalı geçmektedir. Tüm aile biraraya gelir ve Ağustos ayında Oklahoma'da büyük bir evde geçirecekleri bir tatile çıkar. Ancak bu kalabalık bir araya geldiğinde cennet gibi bir tatili hayal etmek imkansızdır. İlaç bağımlısı Violet'ın çocuklarıyla, özellikle de Barbara ile pek de iyi bir ilişkisi yoktur ve sürekli tartışmaktadırlar. Ailenin en büyük kızları ise, kendisini aldatan kocasıyla ve ergenliğe giren kızının sorunlarıyla uğraşmaktadır. Her bir aile ferdinin kendini aşacak sorunları vardır ve gidişat tüm ailenin dengesini sarsar. Weston ailesi, geleceklerini tamamen değiştiricek bir yere doğru sürüklenmeye başlar..."} +{"text":"Genç Lucy bir arkadaşının önerisiyle bebek bakıcısı olarak çalışmaya karar verir. Özellikle kazanacağı parayı öğrendiğinde bu işe atılacağından iyice emin olur. Bir nedenden arkadaşı Helen'ın çalıştığı Gordan ailesinin evine gider ve ailenin küçük oğlu Jeremy ile burada tanışır. Jeremy gizemli bir hastalığa yakalanmış ve bu nedenle de özel bir tedavi görmekte olan k��çük bir çocuktur. Küçük çocuk bu esrarengiz hastalığı nedeniyle odasından dışarı çıkamamaktadır. Lucy öğrendiği tüm bu gerçeklere rağmen hiçbir şüphe duymadan ve tereddüt etmeden bir süreliğine, en azından Helen dönene kadar Jeremy'e bakmayı kabul eder. Ne var ki gerçekleri keşfetmesi çok uzun zaman almaz. Jeremy'nin hastalığı korkunç bir sırrı taşımaktadır..."} +{"text":"Yann Arthus-Bertrandın yeni belgeseli Dünyanın Susuzluğu dünya çevresinde yeni bir yolculuk sunuyor bizlere. Ünlü fotoğrafçı bu kez insanların hayatta kalmasına engel en büyük tehditlerden birine suya bakıyor. Günümüzde suya karşı gittikçe artan talebi, dünya nüfusundaki artışı ve gittikçe değişken hale gelen iklimin etkisini göz önüne aldığımızda su gezegenimizin en değerli doğal kaynaklarından biri haline geliyor. Çekimleri 20 farklı ülkede yapılan Dünyanın Susuzluğu Yann Arthus-Bertrandın ününe sadık bir biçimde, Güney Sudan ve Kuzey Kongo gibi ulaşılması oldukça güç ve nadiren filme çekilen bölgelerde havadan çekilmiş muhteşem görüntülerle taze suyun gizemli ve büyüleyici dünyasını gözler önüne seriyor. Ayrıca gezegenimizdeki göller, nehirler ve bataklıklar gibi suyun güzelliğinin ortaya çıktığı en güzel manzaraları da keşfetmemizi sağlıyor."} +{"text":"Ünlü minimalist besteci Michael Nyman, 2002 yılından beri Dziga Vertov'un sessiz dönem filmlerine müzikler besteliyor. Bu birikimini, Vertov'un ünlü Film Kameralı Adam'ını (1929) yeniden çekerek bir adım öteye götürmeye karar vermiş. Vertov'un \"hayatı olduğu gibi göstermek\" fikrinden yola çıkan bu deneysel belgesel, Nyman'ın dünyanın birçok yerinde çektiği görüntülerin, kare kare Vertov'un filmiyle görsel ve ritmik eşleştirilmesi üzerine kurulu. Bunu yaparken sıradan, banal gezi görüntüleri kullanması ve eşlik eden müziğin andante ve allegro olması, bizi hem filmin orjinalini hem de görüntüyle olan ilişkimizi yeniden sorgulamaya yöneltiyor. Hala sinemanın en temel iki kavramı olan ses ile görüntü arasında yaratıcı bağlantılar kurulabileceğine inananlar için alışılmadık bir şehir senfonisi!"} +{"text":"Kosta Rika yakınlarındaki Pasifik kıyılarında kurulu olan Isla Nublar adası, bundan tam 22 yıl önce Jurassic Park hikayesinin başlangıcına ev sahipliği yapmıştı. John Hammond'ın tasarladığı sıradışı park projesi, yıllar sonra hayata geçirilir ve böylece dinozor temalı, tam teşekküllü bir park ortaya çıkar. Ne var ki Jurassic World adındaki bu parkın sahibi Simon Masrani ve yardımcıları için, yıllar içerisinde azalan ziyaretçi sayısı çok büyük bir soruna dönüşür. Bu nedenle ziyaretçilerin ilgisini artırmak amacıyla riskli bir planı uygulamaya koyarlar. Simon Masrani'nin sahibi olduğu şirket, parktaki dinozorların genlerinden yeni bir dinozor türü yaratmaya karar verir. Ancak bu plan, ada sakinlerinin hayatını tehlikeye atacak ciddi bir tehditle sonuçlanır."} +{"text":"Zonguldak'ta yaşayan iki genç şair; Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, II. Dünya Savaşı'nın çetin koşullarına, yaşadıkları küçük madenci kentinden tanıklık etmektedirler. 1941 yılının Türkiye'sini, II. Dünya Savaşı dönemi ve mükellefiyet günlerini yansıtan filmde ayrıca iki genç şairin hayatla ve aşkla olan mücadeleleri de ele alınıyor. Ayakları üzerine yeni yeni kalkan genç Cumhuriyet dünyadaki ciddi değişimlerle boğuşurken, sanata, edebiyata ve en çok da şiire gönül vermiş olan bu iki genç, aynı kıza sevdalanır. Bu aşk onların kalemlerini ve hayata dair olan inançlarını daha da güçlendirir ama hem kendi gelecekleri, hem de ülkenin ve dünyanın gidişatı iyi değildir. Çekimler Zonguldak ve İstanbul'da gerçekleştirilen yapım aynı zamanda Zonguldaklı madencilerin de öyküsüne değiniyor."} +{"text":"Gökteki Yıldızlar aynı aileden gelen farklı dönemlerde yaşamış üç kadının hayat hikayesini anlatıyor. Üç hikayenin de geçtiği yer aynı: Yıllardır bu aileye ait olan eski bir kır evi. Yaşları 30 ile 40 arasında değişen üç kadın da hayatının dönüm noktasındadır. Saima, Tuulikki ve Salla 1920 de inşa edilen ve ailenin yazlık olarak kullandığı bu eve sonbaharı geçirmek üzere gelirler. Saima nın hikayesi 1942 de, Tuulikki nin hikayesi 1978 de ve Salla nınki günümüzde geçmektedir. Filmde hikayelerine yer verilen kadınların hayatları renkli bir duvar kağıdının üzerindeki desenler gibi üst üste biniyor ve zaman geçtikçe farklı yüzyıllara dağılan kaderleri bütün bir resmi oluşturuyor. G"} +{"text":"Tad, aynen kahramanı Max Mordon gibi ünlü bir arkeolog ve hazine avcısıdır. Rüyalarında tabii! Gerçekte ise Tad Şikago'da çalışan bir inşaat işçisidir. Çocukluğundan beri en büyük hayali hazine peşinde koşan bir kahraman olmaktır. Nihayet bir gün şans ona güler ve bir dizi yanlış anlaşılmalar sonucunda, Tad kendini Peru'daki Kayıp Şehir'i bulmak için yola çıkacak olan bir profesörün yerine geçmiş olarak bulur. Profesörün güzeller güzeli kızı Sara da bu macerada ona eşlik edecektir. Sonunda hayalleri gerçek olan Tad'e bu görevde çok özel bir grup kahraman yardım eder: Tropik kuş Belzoni ve çılgın köpek Jeff. Acaba mumyalar, ateş topları, vahşi hayvanlar ve kötü adamlarla dolu bu tehlikeli macerada Tad ve arkadaşları Kayıp Şehir'i kurtarabilecekler midir?"} +{"text":"Paris. Başkanlık seçimlerinin bir gün öncesi. Paris'in Austerlitz Garı'ndaki bir güvenlik kamerasının bakış açısından çekilen açılış sahnesi birçok şeyi açığa çıkarmaktadır: Kalabalık tren istasyonuna bir bomba atılır, yaklaşık yirmi kişi ölür. İslami köktendinciler olduklarından şüphelenilen suçluları yakalamak için şehir çapında bir insan avı başlatılır. Fakat bilinmeyen bir hacker tarafından saldırı görüntüsü geri sarılınca çok geçmeden bombalamanın gözle görünenden çok farklı ayrıntıları olduğu ortaya çıkar. Hacker, şehirdeki video gözetleme kameralarının yardımıyla zanlıları gözetlemeye ve yönlendirip idare etmeye başlar, bu süreç içinde de gerçeğin birçok yüzü olabileceğinin farkına varır. Çiçeği burnunda yönetmen Cedric Jimenez tarafından yazılıp yönetilen bu gerilim filmi, neredeyse tamamen gözetleme kameraları ve web kameralarının bakış açısından çekilmiş. ALINTI ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"Charlotte, İkinci Dünya Savaşı arifesinde Berlin'de reşit olan genç bir Alman-Yahudi ressam olan Charlotte Salomon'un gerçek hikayesini anlatan bir animasyon dramadır. Son derece yaratıcı ve derin yetenekli, bir sanatçı olmayı hayal ediyor. İlk aşkı yeteneğini alkışlıyor, bu da kararlılığını güçlendiriyor. Ancak etrafındaki dünya hızla ve tehlikeli bir şekilde değişiyor, seçeneklerini sınırlıyor ve hayalini rayından çıkarıyor. Yahudi karşıtı politikalar şiddetli çetelere ilham verince, Güney Fransa'nın güvenliği için Berlin'den ayrılır. Orada yeniden resim yapmaya başlar ve yeni bir aşk bulur. Ancak işi, bu kez daha da karanlık bir sırrı ortaya çıkaran bir aile trajedisi ile kesintiye uğrar. Onu ancak olağanüstü bir eylemin kurtaracağına inanarak, hayat hikayesini resmetmek gibi anıtsal bir maceraya atılır."} +{"text":"Önder gazetedeki arkadaşı Aylin'le 9 yıllık evlidir. Can adında bir çocukları vardır. Önder'in neşeli, hiçbir şeyi kafaya takmayan, kafasına göre davranan hallerine aşık olan Aylin, evlendikten sonra onu evlilik ve aile sorumluluğu almamakla suçlamaya başlamıştır. Evi kira olan, arabası sürekli arıza yapan Önder, Aylin'in istediği ekonomik stabiliteyi bir türlü yaratamamaktadır. Önder'in 10. evlilik yıldönümleri için hazırladığı sürpriz partide Aylin ayrılmak istediğini söyler ve Önder yıkılır, Aylin'e kendini affettiremez. Her zaman en büyük destekçisi olan Özgür ilişkilerini kullanarak onu önemli TV şovlarına çıkarır ve Önder bir anda tanınmaya başlar. Önder'ın o hiç satmayan kitabı yeni baskılar yapar. TV programlarından davet alır. Kitapları sattıkça parlak teklifler alır ve kaderi dönmeye başlar."} +{"text":"Ali, saf iyi niyetli bir gençtir. Aynı köyde yaşadığı Fatma'ya aşıktır. Fatma'nın babası Fevzi ise kızı için yüklü bir başlık parası istemektedir. Almanya'dan geldiğini söyleyen Alaeddin de Fatma ile evlenmek ister. Fevzi kızını isteyen iki delikanlıya karşı bir açık artırma sistemi kurar ve kızı Fatma'yı 450 Bin TL başlık parası ile Alaeddin'e verir. Ali, bir akşam Fatma'yı, Alaeddin'inin arabası ile yayla evine kaçırır. Bundan sonra Fatma, Ali'den imam nikahının kıyılmasını ister. Ali köyden imamı da kaçırır. İmam iki tane şahit lazım der. Ali bu sefer köyün davulcu ve zurnacısını kaçırır. Fatma bu sefer annesinin de yanında olmasını ister. Ali hem kendi annesini hem de Fatma'nın annesini kaçırır. Anneler geldiğinde resmi nikah isterler. Ali bu sefer nikah memurunu kaçırır. Nikah memuru geldiğinde anneler halay çekmek ister ama kalabalık yoktur derler. Ali köylünün çoğunu kaçırır. Artık herkes halay çekip eğlenirken Fevzi ve Alaeddin düğünü basar. Jandarma gelip Alaeddin'i dolandırıcılıktan yakalar. Fevzi ise kızını Ali'ye vermeye razı olur."} +{"text":"Bir film yönetmeni, film setinde çalışan bir kostüm asistanına tecavüz etmekle suçlanır. Yönetmen mahkeme tarafından cezaya çarptırılır ve onu kurtarabilecek tek bir avukat vardır. O da Avukat Tarun'dur. Böyle bir davayı almasıyla birçok insan Tarun'dan nefret edecektir ama Tarun aslında her davanın görünmeyen bir yüzü olduğuna inanır ve hep bu tür davaları alır ki haklı olduğunu kanıtlamak için. Ancak karşısında ise eski öğrencisi Hiral vardır ve Hiral de kadınların koruyucusu gibidir. Hiral, tecavüz suçunun Hindistan'da çok işlendiğini ve tecavüze uğrayan kadınların onurlarını ve gururlarını kaybetmekerinden korktukları için suskun kaldıklarını düşünüyordur. Sırf o kadınlara cesaret vermek ve bir örnek olması adına bu suçun cezasız kalmayacağından emin olmak için elinden geleni yapacaktır."} +{"text":"Bir üniversite hastanesinde sıradan bir gündür. Tıp öğrencileri hastaları kontrol ederlerken içlerinden biri, tuhaf semptomlar göstererek krize girer. Öğrenciler bir kuduz atağı olduğunu düşünürler fakat durum düşündüklerinden farklıdır. Krizden sonra ayağa kalkan hasta, etrafındakilere saldırmaya başlar. Bir zombiye dönüşen hasta, hastanede paniğe yol açar. Hastalık giderek yayılır ve zombi salgını ortaya çıkar. Durumu önlemek isteyen yetkililer, üniversite kampüsünü karantinaya alırlar ve giriş çıkışları kapatırlar. İçeride kalan insanlar, tek başlarına bırakılır. İçerideki kaos ve kan giderek artarken, hayatta kalmayı başaran bir grup öğrenci bir araya gelirler. Kampüsten nasıl kurtulacaklarını veya nasıl hayatta kalacaklarını bilmeden kampüste dolanırlar. Hiçbir çıkışın olmadığını gördüklerine ise hayatta kalmak için birlik olmaktan başka çareleri olmadığını anlarlar. Ellerine bulabildikleri silahları ve keskin aletleri alarak kendilerini korumaya ve zombilerle savaşmaya başlayan grup, bu korku dolu gecede birbirlerini daha yakından tanıyacak ve tanımadıkları kişilerle hayatta kalmak için birlikte hareket etmek zorunda kalacaklardır. Bir grup üniversiteli genç, kilitli kaldıkları kampüste hayatta kalabilecekler midir?"} +{"text":"Tom bağımsız bir filmde kasap rolünü almak için çalışan genç, garip bir aktördür ve sevgilisi Esmerelda, onun hırsızlık hastalığı gibi garip davranışlarının farkında olsa da onu sevdiği için ilişkisine devam etmektedir. Esmerelda ve Tom, arkadaşlarının Gladys ve Burt'ün davetiyle evlerine akşam yemeğine giderler. Fazla alkol ve esrar içtikten sonra Tom kendini kaybedip ortadan kaybolur. Daha sonra Esmerelda onu bulmak umuduyla eve gittiğinde katiliyle yüz yüze gelecektir. Kapmak istediği kasap rolüne kendini fazla kaptıran ruh sağlığı bozuk Tom sevgilisini paramparça eder ve arkadaşlarına Esmerelda'nın annesinin evine gittiğini söyler. Tom yemekteki garip davranışları için arkadaşlarından özür dilemek için onları akşam yemeğine davet eder fakat yemekte hiç bilmek istemeyecekleri birisi vardır."} +{"text":"Felsefe profesörü olan İlhan, annesinin kardeşine olan düşkünlüğü nedeniyle ailesinden beklediği sevgiyi alamayan bir kadındır. Kendi ailesine sahip olmak isteyen İlhan, vücudunun menopoz sinyalleri verdiğini öğrenmesiyle büyük bir yıkıma uğrar. Bir an önce çocuk sahibi olmaya karar verir ancak sevgilisinden ayrılmıştır. Bunun üzerine yüksek lisans öğrencisi olan Mustafa ile bir anlaşmak yapar. Para karşılığı yapılan anlaşma sonrasında hamile kalan İlhan, sıkıntılı bir hamilelik geçirir. Bu zor dönemi Malatya'da Mustafa'nın ailesinin yanında geçirmek zorunda kalan İlhan, burada sağır ve dilsiz küçük bir kızla tanışır. Ninesini yeni kaybeden Zel ile İlhan arasında farklı bir bağ oluşur. Kullandığı parfümü ile Zel'e ninesinin nergis kokusunu anımsatan İlhan, küçük kız sayesinde sevginin ne demek olduğunu öğrenir."} +{"text":"Sevimli bir küçük köpek Marona bir trafik kazası geçirir. Marona caddede yaralı bir şekilde yatarken tüm maceralı hayatı gözünün önünden geçer. Pek çok sahibi olmuştur Maronanın; küçük bir kız, bir sirk sanatçısı, bir inşaat işçisi, yaşlı bir kadın... Marona hepsiyle çok farklı maceralar yaşamıştır. Ancak bütün bu insanlardan hak ettiği sevgiyi görüp göremediği tartışılır. Bir köpeğin gözünden insanlık eleştirisi ve koşulsuz sevgi üzerine yaratıcı fikirlerle dolu bir animasyon filmi olan Maronanın Fantastik Yolculuğu aynı zamanda farklı sosyal çevrelere sahip insanların yaşamlarına da göz atıyor. Kendine özgü görsel dünyasının oluşturulmasında Romen yönetmen Anca Damian Belçikalı sanatçı Brecht Evensden destek almış. Mekan kavramını soyut dokunuşlarla bozan yönetmen bazı sahneleri iç içe geçiriyor ve bizi bir köpeğin kafasının içinde rengarenk ve duygusal bir yolculuğa çıkarıyor."} +{"text":"1996 yılında ana vokalist Chris Martin ve ana gitarist Jonny Buckland tarafından kurulan grup 20 yıllık serüveni belgeselleşiyor. Pectoralz adıyla UCL da kurulan ekip Starfish ve sonrasında 1998 yılında da Coldplay olarak yoluna devam ediyor. İlk üç EP ve singlelarıyla ivmeyi arttıran müzik grubu Yellow adlı single ile Merkür Ödülü aday olarak çıkışını Parachutes albümüyle yaptı. Dinleyici kitlesi de sürekli artan grup, Viva la Vida or Death and All His Friends (2008) albümüyle Grammy Ödülleri kazandı. Son albümünü 2015te çıkaran Coldplayin kariyerinden canlı performanslar, daha önce görülmemiş görüntüler, röportajlar ve daha birçok şey bu belgeselde olacak. Belgeselin yönetmenliğini ise Mat Whitecross üstleniyor."} +{"text":"Lionheart, sıradışı amcası ile birlikte aile şirketini yürütmeye çalışan genç bir kadının hikayesini konu ediyor. Eğer kadınsanız erkek egemen bir sektörde bir şirketi yönetmek zor olabilir. Adaezein de başına gelen durum da tam olarak bu. Adaezein babası Ernest sağlık sorunları yaşamaya başlayınca iş dünyasından geri çekilmek zorun kalır. Şirket işlerini yürütme görevi de genç kadına düşer. Adaeze, bu işin üstesinden gelmek ve erkek egemen dünyada kendisini kanıtlamaya kararlıdır. Ernest, şirket yönetiminde kızına yardımcı olması için eksantrik kardeşi Godswilli görevlendirir. Artık birer iş ortağı olan amca yeğen başlarda pek anlaşamasa da bir süre sonra birlikte çalışmaya adapte olurlar. Adaeze ve Godswill şirketi yönetmeye başladıktan bir süre sonra şirketinin ciddi bir mali sıkıntı içerisinde olduğunu öğrenirler. Kendilerine has yöntemlerle şirketi kurtarmak için gece gündüz çalışan ikili yaşadıkları şirketi kurtarmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Ciddi anlamda hayattan zevk almakta zorlanan, sıkıntılar peşini bırakmayan genç bir adam, hayatı keşfetmek amacıyla Afrika'ya bir yolculuk gerçekleştirir. Bu gence göre asıl hayat Afrika'da yaşanmaktadır. Her şeyi mükemmel olmasından yakınan bu genç adam, upuzun bir yolculuğa çıkarak kendisiyle ilgili de gerçekleri öğrenmeye kararlıdır. Az da olsa hayatın zorluklarını tatmak isteyen genç adam, bu yolculukta tek olmak istemektedir. 500 bin dolar gibi düşük bir bütçeyle beyaz perdedeki yerini alan Father Africa isimli 2017 filmi, yılın dikkat çeken yapımlarından birisi olmayı başaramadı. Yönetmen koltuğunda yer alan Chase Crittenden'nin ilk filmini yönetmiş olması, filmin işleyişinde açıkça belli oluyor. Düşük bütçesine ve reklam olanağının az olmasına rağmen kaliteli bir seyir zevki yaşatan Father Africa isimli 2017 yılı filminin oyuncu kadrosunda Paul Johansson, Benjamin A. Onyango ve Thomas Waywell gibi pek de aşina olmadığımız isimler yer alıyor."} +{"text":"9 Kasım 1989 yılında çıkan şiddetli bir fırtınayı evin camından izleyen 12 yaşındaki bir çocuk olan Nico, komşusunun evinde bir tuhaflıklar olduğunu fark eder. Evden vahşi sesler duymasının üzerine yardım etmek için eve giden Nico, komşuşu Prietonun karısının ölü olduğunu görür. Kendisini gören Prietodan kaçıp eve geri dönmeye çalışan küçük çocuk bu sırada trafik kazası geçirerek hayatını kaybeder. Aradan geçen 25 yılın ardından Vera, eşi David ve kızları ile birlikte, Niconun yaşadığı eve taşınır. Genç kadın eve yerleşmeye çalışırken Niconun gitar çalerken çektiği kasetleri bulur. Bir süre sonra Vera, bir televizyon ve kamera aracılığıyla Nico ile iletişime geçer ve bu sayede küçük çocuğun hayatını kurtarır. Ancak Vera'nın geçmişe yaptığı bu müdahele, onun ve ailesinin hayatının değişmesine neden olur."} +{"text":"Ünlü yönetmen Halit Refiğ daha önce Kemal Tahir'in Kurtuluş Savaşı dönemini anlatan romanı Yorgun Savaşçı'yı TRT için dizi olarak çekmiş ancak 12 Eylül rejimi bu diziyi önce yasaklamış daha sonra da yakmıştı. Halit Refiğ'in senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı filmde başrolleri de Can Gürzap, Cüneyt Gökçer, Meral Orhansoy ve Erkan Yücel paylaşmıştı. Çekimlerine 11 Aralık 1979'da başlanan ve 14 Eylül 1981 yılında tamamlanan Yorgun Savaşçı o döneme kadar TRT'nin yaptığı en büyük projelerden biri olmuştu. 19 Nisan 1983'te bir ihbar üzerine Genelkurmay Başkanlığı ve MGK Genel Sekreterliği'nce inceleniyor ve sakıncalı bulunuyor. Sekiz maddelik sakınca tutanağında Atatürk'e gerekli ölçüde yer verilmediği, Çerkez Ethem'den kahraman olarak bahsedildiği gibi nedenler gösterilmişti. Film dönemin Başbakanı Bülend Ulusu imzasından sonra oluşturulan bir kurul önünde yakılmıştı."} +{"text":"Willie ve Christine aynı evde yaşayan ve çok önemli bir sırrı paylaşan iki dosttur. Willie, Christine'i bir yandan iyileştirmeye çalışırken bir yandan da adaletin tecelli etmesini beklemektedir. Çünkü Christine bir yıl önce tecavüze uğramış ve işkence görmüştür fakat polis ellerinde delil olmadığı için hiç bir şey yapamayacaklarını söyleyip davayı kapatmıştır. Willie ise artık Christie'nin acı çekmesini istemekte ve onun acılarına tamamen son vermek istemektedir. Bunun için Willie çok tehlikeli bir plan yapar ve Christine'e zarar veren adamı yakalamayı başarır. Willie'nin tek bir istediği vardır, bu iğrenç adamdan açık bir şekilde Christine'e yaptıklarını itiraf etmesini istemektedir. Böylelikle Willie bu kaseti polise verip, adamın hak ettiği cezayı bulmasını ister. Ancak olaylar değişmeye başlamaktadır çünkü adam bir türlü yaptıklarını itiraf etmez ve bu da Willie'yi farklı konuşturma taktikleri denemeye iter!"} +{"text":"Eddie Franks eski bir suçludur ve hapistedir. On yıl sonra tekrar hapisten çıkma günü gelip çatmıştır. Onu, hapisten çıktığı gün kardeşi Steve almıştır. Steve aynı zamanda o hapisteyken de Eddie'nin barını çalıştırmış, işine göz kulak olmuştur. Dışarıdaki hayatına geri dönen Eddie bara çeki düzen verip, ailesiyle tekrar bir araya gelerek sakin bir hayat sürmek istemektedir. Bir gün bara Roy ve Johnny adındaki iki mafya babası gelir. Eddie'ye kardeşi Steve'in onlara yüklü bir miktarda para borçlu olduğunu söylerler. Hem kardeşinin borcunu ödemek hem de kendisine çok kızgın olan kızına hayatında yardım etmek isteyen Eddie canla başla çabalamaya başlar. Bu sırada yaşadığı olaylar ve çevresi onu tüm bu çabalarına rağmen tekrar eski suçlu yaşamına geri sürükler.."} +{"text":"Bir dergide muhabirlik yapan Becky, temizlik takıntısı olan bir kadındır. Bu özelliği hem iş yerinde onu rahatsız etmekte, hem de özel hayatında ve ilişkilerinde sorunlara yol açmaktadır. Becky ilgi çekici bir makale yazmak için kuzeni Ozzy'nin çalıştığı laboratuvara gider. Burada şansı yaver gitmese de, sonrasında Ozzy onu terk edilmiş bir fabrikada verilecek çılgın bir partiye davet eder. Particilerin bilmediği şey ise bu fabrikanın gizemli geçmişidir. Alkol, uyuşturucu ve tekno müzikle dolu gece, depoda bulunan enerji içkilerinin etkisiyle çığırından çıkar. Becky, o gece tanıma fırsatı bulduğu güzel Hannah, kuzeni Ozzy ve havalı Jen, kendilerini bilinmez bir karmaşanın içinde bulurlar. Particiler birer birer içeceğin etkisine girerken, mekandaki karakterler de gerçek yüzlerini göstermeye başlar. Bu gizemli içeceğin içinde insanları etkileyen ne var? Daha da önemlisi, Ozzy ve Becky gece boyunca hayatta kalmayı ve arkadaşlarını korumayı başarabilecekler mi?"} +{"text":"Sevgili Komşum, bir apartmanda yaşanan birbirinden ilginç olayları konu ediyor. Şale Apartmanı, içerisinde türlü insanların barındığı bir apartmandır. Herkes tarafından sevilen bir kapıcı, mutlu bir evliliğe sahip bir çift, mahallelinin kedilerinin sevgilisi yaşlı teyze ve meraklı komşular Günlerden bir gün genç bir kadının hastaneye kaldırılması ve ardından bir başka kadının taşınması apartmanın hareketlenmesine neden olur. Yeni komşu sığınma evinden gelen genç bir kadındır. Sıkıntılı bir geçmişe sahip olan kadın, yeni erkek arkadaşı ile birlikte hayatında yeni bir başlangıç yapar. Kurduğu yeni dünyasında kendisini hiç olmadığı kadar güvende hisseder. Peki gerçekten de güvende midir? Şale Apartmanına taşınarak hayatına birçok insanı katan kadın gerçekte kime güvenmelidir?"} +{"text":"Facia Üçlü, birbirinden bitirim olan üç arkadaşın yaşadığı maceraları konu ediyor. Genç bir adam olan Emre, dedesinden kalan mirası bir an önce ele geçirmenin hayalini kurar. Emre, talihsiz tesadüfler sonucu tanıştığı ve hayatın yükünü birlikte göğüslediği iki arkadaşı ile birlikte dedesinden kalan tarlaları almak için yola koyulur. Gençler türlü oyunlarla tarlaların üzerine konmayı planlar. Fakat Emre, muhtarın kızına gönlünü yaptırınca tüm plan alt üst olur. Köye geliş amacını unutan Emre, arkadaşlarının yardımı ile kızın gönlünü çalmaya çalışır. Fakat bu iş sandıkları kadar kolay olmaz. Kızı elde etmeye çalışırken kendilerini bir anda araba yarışının içerisinde bulan üç arkadaş başlarını türlü belalar açar."} +{"text":"Film aslen 1969 tarihli Yasazu Masahironun Moju adlı filminin bir nevi yeniden çevrimi olmasına rağmen Moju, korku ve istismar sularında yüzen ama yüksek sanat unsurlarını da döneminin estetiğini taşıyan mekan anlayışıyla es geçmeyen yapıda müthiş bir filmdir. Kör bir heykeltıraş/masör olan Michio, annesiyle birlikte insanlardan uzak yaşamaktadır. Engeli, insanlardan uzak durmasının önemli bir nedenidir belki ama genç ve güzel model Akinin bedenine duyduğu ilgiyle kısa sürede onu tanımak için hamleler yapmaya girişecek, genç kadını kaçırarak atölyesine sanat için hapsedecektir. Bu süreçte, annesi de oğluna yardım eder. Devasa insan uzuvlarından heykellerin süslediği bir mekanda mahsur kalan Aki, başlarda Michioya direndiyse de zamanla, kendini kaçıran adama karşı yelkenleri suya indirecek, ikili sado-mazoya varan bir yolda ağır, acılı, kanlı ve erotik bir yokoluşa doğru sürükleneceklerdir."} +{"text":"Kızılırmak karakoyun 1946 yapımı yönetmen muhsin ertuğrul Senaryo nazım hikmet Ran yapımcı fuat rutkay müzik suzan yakar N. R. ahıskan muzaffer sarısözen görüntü yönetmeni Yoakim filmerides. yardımcı yönetmen talat artemel... oyuncular cahide sonku. hadi hün. nevin seval. mahmut moralı vasfi rıza zobu müfit kiper perihan çakıl tedü suzan yakar ismail dümbüllü mümtaz ener. haluk sarıcı. yaşar nezihi özsoy muammer karaca kadri ögelman Mehmet karaca tevfik ince perihan yanal ahmet güldürün Behzat butak muazzez zülkerer sabriye toksöz neşe çiğdem Şaziye moral... o dönemin en iyi yapımlarından biri.. bu filmin ikinci çekilişi 1967.. eser nazım hikmet Ran.. senaryo Ö. Lütfi akad yönetmen Ö. Lütfi akad oyuncular yılmaz güney nilüfer koçyiğit ne yazıkkı birincisini izleme şansımız olmadı ve olmuyacak çünkü bu güzel film depo yangın da yandı ikinci çevrimde çok güzeldi o zamanlar insanlarin bakiş açıları ve kalemleri kuvvetliydi iki filmde geçmiş günümüzün en iyi yapımlarından böyle filmler bir daha çekilemez çünkü filmi yazacak usta yok yapacak yapımcı yok yönetcek yönetmen yok. oyunuyacak sinemayi sevecek oyuncu yok artık yeşilçami seven sinema emeçileri yok kalan yeşilçamin sinema emekçileri sinemayi biraktı çok iyi olan filmleri görüyoruz yeşilçamin iyi günlerini yaşamiş biri olarak şimdiki halini görünce çok üzülüyorum çok yazık oldu türk sinemasin kalbı yeşilçama ve hayat da kalan oyuncular yardımcı oyuncular sinema emekçilerine bugün tv lerde hala. yeşilçamin eski filmleri izleniyorsa o filmleri yapanlara saygı duymak lazım.. turgut köse"} +{"text":"Arn rahiplerce eğitilerek inançlı bir savaşçı haline gelmiştir. Herkes onu bir rahip olduğu için dövüş konusunda küçümser fakat Arn köyüne döndüğü gibi savaştıkları ülkenin en güvenilir askeriyle düello yapar ve kazanarak kendini kanıtlar. Kilisede tanıştığı Rahibe Sesillia ile köyünde de karşılaşır ve zamanla birbirlerine bağlanırlar. Çocukları olur ve bu yasak ilişki nedeniyle Arn Afaroz edilir, Sesillia ise kiliseye kapatılır. Arn'ın üstün dövüş yetenekleri olması nedeniyle rahipler onu bir Tapınak Şövalyesi yapar ve Arn Kudüs'e savaşa gider. Akıllıca savaş stratejileri kurar fakat kimi lorlar bunu kıskanır. Arn bir gün haydutların kovaladığı Arapların hayatını kurtarır ve daha sonra kurtardığı kişinin düşmanı Yusuf Selahaddin Eyyubi olduğunu farkeder fakat ikisi de onurlu insanlardır ve birbirlerine saygılı davranırlar. İkisi de birbirine saygı duymaya başlarlar. Selahaddin Kudüs'e muazzam büyüklükteki ordusuyla saldırmayı planlamaktadır..."} +{"text":"Bilim adamı, filozof ve toplumsal yenilikçi Rudolf Steiner 1923 yılında bir öngörüde bulunarak 80 ila 100 yıl içinde bal arılarının yok olacağını söyledi. Bu öngörü son dönemde arıların açıklanamaz bir şekilde topluca kovanlarını terk etmelerine yol açan Koloni Çöküşü Bozukluğu ile gerçek oldu. Steiner'ın öngörüsünün dayanaklarını araştıran Güneş Kraliçesi biyodinamik arıcılar, bilim insanları, çiftçiler ve filozofların gözünden küresel arı krizini inceliyor. Michael Pollan, Gunther Hauk ve Vandana Shiva gibi isimleri bir araya getiren film doğa ile uyumlu bir kültürü yeniden yaratmakta karşılaşılan sorunları ve çözümlerini sunuyor. Dünya etrafında tur atan film, mekanize endüstriyel uygulamaların arılarla olan tarihi ve kutsal ilişkimize zararını vurgulayarak arıcılığın 10000 yıllık tarihini göz önüne seriyor."} +{"text":"O Korede adam gibi yaşamak ister sadece. Eğitilmememiş, cahil aklıyla, yalnız 2 numaarlı bir uyuşturucu satıcısı olabilecek kadar tecrübeli bir adam, Pak Tae-ho, ilaçları bir kavanozda kırmızı biber ezmesinin içine saklayarak okyanusu geçmeyi planlar. Büyük uğraşlarla ev nakliyatçısı gibi rol yapıp ilaç satıcılarını yakalayan savcılar önemli bir kanıt bulmaya çalışırlar. 2424 Operasyonu! zorlu savcı Choe Du-chil bu görev için gönüllü olur, kutuları taşır, el çantasını ele geçirir ve onları imha eder. Önemli bir kanıt elde etmekten daha çok Pak Tae-hoya sigara almak için köyde dolaşmaktadır, daha kötüsü gerçek nakliyatçı Han Ik-su ile yaptığı kavgada kaşlarını kaybolacak kadar patlatır. Bunca hataya mütakip savcılar nasılsa Pakın mobilyalarının olduğu kamyona ulaşabilirler. Ancak kavanozda bulabildikleri tek şey kırmızı biber ezmesidir. İlaçların 30 milyon wonluk geliri yok olmuştur; kimse onun nerede olduğunu bilmez. Pak Tae-ho ise onu bulmaya can atar ve bir binayı aramaya başlar. Paketle, çöz ve kaç... Bir çetenin içinde savcılara karşı oyuna başlar!!!"} +{"text":"Güzel ve şuh bir karısı olan arkeolog Kemal, asistanlarıyla birlikte kazı yapmakta ve tarihi kalıntılar içinde ünlü Afrodit heykelini aramaktadır. Afrodit, Kemal'in düşlerinde bir saplantı haline gelmiştir. Bu nedenle güzel karısı Cemile'yi gözü görmez. Kocası tarafından ihmale uğrayan genç kadın, yeniden dikkati çekmek için tüm paraları elbiselere yatırır. Amacı, şık ve seksi görünüp, bir Afrodit gibi yeni bir dişi kimliğine bürünmektir. Ne var ki kocası, karısının tüm elbiselerin yakar. Cemile de kocasını terkedip İstanbul'daki annesi ve kız kardeşinin yanına döner. Bir pastahanede eski arkadaşlarından gazeteci Murat'la karşılaşır. Bir süre sonra da aralarında duygusal bir ilişki başlar. Cemile, kocasından boşanıp Murat'la evlenecektir. Ancak karısının ihanetine dayanamayan Kemal, karşılarına dikilip Murat'ı öldürür."} +{"text":"Efe, Ömer, Engin ve Apo konservatuar tiyatro bölümü 3. sınıfta okuyan, gelecekte ne yapacakları nasıl para kazanacakları ile ilgili kaygıları olan gençlerdir. Hayatlarını film karakterleri gibi yaşmakta, onlara özenmektedirler. Bu yüzden günlük dertlerinden uzaklaştıkları tek an, Hangi Film?oynadıkları zamandır. Efe eski bir holigandır. Babası polistir ve ailesiyle hiç anlaşamaz. Aynı okuldan Cerenle birliktedir. Nişanlılardır. Ama Efenin korkuları vardır. Cerenin ailesi daha varlıklı ve entelektüel bir ailedir. Efe için evlenmek yepyeni bir hayata başlamak gibidir. Ömer, herkese ağabeyinin Amerikada olduğu yalanını söylemektedir. Aslında ağabeyi eşcinsel olduğu için evi terk etmiştir. Ömer, bu durumdan sonra homofobik bir adam olmuştur. Oldukça tutucu bir ailesi vardır. Ömer ailesi ve yaşadığı hayat arasında sıkışıp kalmış biridir. Engin, kadınlarla hiç konuşamayan ama onları yatağa atmaya çalışan biridir. Ailesi Enginin üzerinde çok baskı kurmaktadır. Bu yüzden hayatı boyunca başka hiçbir kadınla ilişkiye giremez. Güç, zenginlik ve şöhretten hoşlanan biridir. Apo, bir depremzededir. Göçük altında 27 saat kalmış, babasını ve dedesini orada kaybetmiştir. Sadece, aylık aldığı depremzede bursuyla yaşmaktadır. Okulun finallerden önce partisine giderler. Alt sınıflarından olan, tuhaf bir çocuk diye nitelendirdikleri Onurla karşılaşırlar ve beraber ot içerler. Daha sonra Onur onları evine davet eder ve gitmeye karar verirler. Eğlenmek için gittikleri o evde, her şey geri dönülmez bir yol alacaktır."} +{"text":"Adalet tarihinde Beitiss davası adıyla bilinen tüyler ürperten gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmış, çağdaş dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen bu kitap 1970'lerin edebiyat dünyasında büyük yankılar uyandırmış ve yazan Bernard Malamud'a Pulitzer ve Ulusal Kitap Ödüllerini kazandırmıştır. Kiev'deki Adam insanoğlunun tarih boyu sergilediği akıl almaz zulümlerden nasibini almış kurbanlardan biridir yalnızca; cadı avına çıkmış karanlık zihniyetlerin susuzluğunu giderecek taze kandır. Olaylar 1911 yılında, Yahudi düşmanlığının giderek şiddetlendiği bir dönemde Rusya'da geçer. Elinden her iş gelen Yahudi bir işçi olan Yakov Bok köyünden ayrılıp bir iş bulmak için Yahudi düşmanlığının merkezi olan Kiev'e gelir ve kendini Yahudi düşmanı bir topluluğun üyelerinden biri için çalışırken bulur. Kendini korumak için Yahudi kimliğini gizlemektedir. Derken bir Rus çocuğu öldürülünce Yakov cinayetle suçlanır ve hapse atılır. O ne de olsa Hamursuz çöreklerini insan kanıyla yoğuran bir Yahudi'dir; kan dökmek de onun inancının esaslarından biridir. Şimdi yapması gereken 'suçunu' itiraf ederek adaletin bir an evvel yerine getirilmesi için bekleşen bu 'adil' güruha derin bir oh çektirmek, bir kez daha 'ötekini' linç etmenin verdiği, huzurla sakin yaşamlarına geri dönmelerini sağlamaktır."} +{"text":"Skoonheid, Güney Afrika Cumhuriyetinde yaşayan, orta yaşın üstünde ve kızını evlendirmekte olan Françoisnın hikayesini anlatıyor. Françoisnın zihnindeki engelleri aşmasını, tabularını yıkmasını ve bunlar sonucunda bir hezeyana giden sonuçla karşılaşmasını izlediğimiz film, yer yer gereğinden uzun tutulmuş planları ve hiç beklenmedik şekilde, izleyene tokat gibi çarpan ayrıntılarıyla günümüz eşcinsel sinemasının bulunduğu yeri daha da ileri götürmek için yola çıkıyor. François, artık ailesiyle arasını açmış bir erkektir. Bir yerden sonra kendi hoşnutluğundan bile tereddüt etmekle beraber, kuralları keskin bir arkadaş grubuyla eşcinsel ilişkiler yaşamaktadır. Ama nedense bu ilişkiler ona istediğini vermeye yetmemektedir. Yaşamı boyunca cinsel kimliğini ve yönelimlerini saklamak zorunda kalmış ve film boyunca anladığımız kadarıyla içinde bundan ötürü hep bir şeyler kalmıştır. Arkadaşının bir hayli çekici oğlu Christianı gözüne kestiren François, daha sonra yalnızlığını daha da körükleyecek ve arzularına yenik düşmenin kendi içinde yarattığı felakete boyun eğmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Mayıs 1913'de Romanov hanedanı Rusya tahtındaki 300. yıldönümünü kutlar. Çar Nicholas II uzun süredir imparatordur ve çok büyük sosyal ve ekonomik farklılıklara sahip olan bir ülkeyi yönetmektedir. Rus halkının büyük çoğunlığu hala köylülerden oluşmaktadır ama kapitalizmin etkisiyle sanayi de gelişmektedir. 1914'de Rusya 1. Dünya Savaşına dahil olmuştur ve Çar Nicholas genel seferberlik ilan etmiştir. Çok fazla sayıda köylü ve işçi cepheye asker olarak gider. Sonraki 3 yıl boyunca ülke savaşla harap olmuştur ve erzak kıtlığı yaşanmaktadır. Nisan 1917'de başkent Petrograd'da işçiler greve gitmiştir. Bir süre sonra askerlerde işçilerin saflarına katılırlar. Parlamento güç yapısı yeni kurulan geçici hükümet tarafından yeniden düzenlendiğinde anarşizm tüm ülkeyi tehdit etmeye başlamıştır. Aynı zamanda Petrograd belediye binasında toplanan işçi ve askerler sovyet meclisini kurmuşlardır."} +{"text":"Film, Venezuelanın başkenti Caracasın gecekondu mahallelerinde geçiyor. Daniel, olağanüstü bir forvet oyuncusudur. Takımın kaptanı Julio ise doğuştan yetenekli bir liderdir. Julio ve Daniel kardeş gibi büyümüşlerdir ve yaşadıkları fakir semt, yani La Ceniza için futbol oynamaktadırlar. Daniel profesyonel bir futbolcu olma hayalleri kurarken, Julio da ailesinin geçimini kara parayla sağlamaktadır. Onun hayal kurmaya zamanı yoktur. Hayatlarının fırsatı karşılarına, bir yetenek avcısının Julio ve Danieli şehrin en büyük, profesyonel futbol takımı olan Caracas Futbol Kulübünün seçmelerine katılmak için davet etmesiyle çıkar. Ancak acı son onları beklemektedir ve çamurlu sahada bir seçim yapmak zorundadırlar. Hangisi daha önemlidir? Aile birliği mi, intikamın tadı mı yoksa hayatları boyunca kurdukları hayaller mi? Bu sahada, herkesin hayatı tehlike altında."} +{"text":"Khmer Rouge 1970lerin sonunda yaklaşık 2 milyon kişiyi katletti. Kamboçyanın Ölüm Tarlaları hala açıklanamamaktadır. Hayatının on yılını katliamı gerçekleştirenlerin kadın ve erkeklerin güvenini kazanmaya harcayan mütevazi ama kurnaz, araştırmacı gazeteci Thet Sambath Ölüm Tarlaları'na girer. Pol Potun sağ kolu olan meşhur iki numaralı kardeşe verilmek üzere kesilen boğazları gören Sambath hayatında hiç görmediği ve duymadığı olaylara şahit olur. Ailesini yıllarca ihmal eden Sambathın çalışmaları değer kazanır. Ama onunki kişisel bir misyondur. Ailesini ve kardeşlerini Ölüm Tarlalarında kaybetmiştir. Ailesinin neden öldüğünü araştırmak için yaptığı bu yolculuğun ortasında Kamboçyadaki trajedinin gerçek hikayesini ilk defa anlamaktayız. Yönetmenler Rob Lemkin ve Sambath Kamboçya tarihine dair bir döküm ortaya koymakta ve dünyanın en karanlık dönemlerinden birinin kapanması için samimi bir arayışa girmektedir."} +{"text":"1930'ların sonunda, İtalya'nın Ferrara kentinde, Finzi Continiler, zenginlikleri ile nam salmış, önde gelen Yahudi ailelerden biridir. Evlatları Micol ve Alberto'nun en büyük eğlenceleri, dillere destan malikanelerinde düzenledikleri tenis partileridir. Dünyanın karmaşasından uzakta, bu cennet koyda, Finzi-Continiler için her şey yolunda gitmektedir. Ancak, genç ve güzel Micol'ün orta sınıf bir Yahudi olan Giorgio'ya aşık olması ile işler karışır. Giorgio, Micol için bir tür oyuncak gibidir. Micol, Giorgio'ya göstere göstere, arkadaşlarından biri ile aşk dahi yaşar. Ancak zaman ilerledikçe, aralarındaki sevgi politik oyunların dahil olduğu bir savaşa doğru sürüklenecektir. İkinci dünya savaşı kapıdadır ve savaş hiç kimse, özellikle de Yahudiler için, hiç de kolay geçmeyecektir. Zamanında, yabancı dilde en iyi Oscar ödülü sahibi olmuş, 29 ayrı festivalde de ödüle layık görülmüş, önemli bir dönem filmi."} +{"text":"Okulunu yeni bitirmiş, çekingen bir genç başka iş bulamadığı için Londra'da bir kapalı havuzda çalışmaya başlar. Kısa sürede müşterilerin sıkıcı sohbetleri ve işin rutinleri genci bunaltacaktır. Fakat zaman içinde birlikte çalıştığı, kendisinden daha büyük olan bir kadına ilgi duymasıyla hayatı aniden renklenmeye başlar. Fakat yaş farkı ve daha pek çok sebep kadının oğlana yakın davranmasına engel olmaktadır. Bu platonik ve trajik aşk ikisinin de hayatını değiştiecektir. Kült yönetmen Jerzy Skolimowski'nin çalışması günümüzde de keşfedilmeyi bekliyor. 70'lerin İngilteresini gerçekçi bir şekilde ortaya koyması, Can gibi gruplar tarafından desteklenen müzikleri ve çarpıcı aşk hikayesi bu filmi sinema tarihinin az bilinen önemli filmleri arasına koyuyor."} +{"text":"1980'lerin sonunda Wall Street'in şaşalı dönemlerinde tüm ülke çok karlı işlerden kazanç sağlıyor. Etrafını çevreleyen bu materyalizmden nefret eden Matt Franklin parlak zekalı MIT mezunubir gençtir. Yüksek maaşlı işinden ayrılıp bir video dükkanında tezgahtarlık yapmaya başlar. Bu durum Matt'in babası Bill'i şaşkına çevirir. Yaşanan krizler Matt'in yaşamını daha da kötü etkilemeye devam eder. Matt'in en iyi arkadaşı Barry işinden kovulmuştur. Barry'nin akıllı kızkardeşi Wendy sıkıcı erkek arkadaşı Kyle ile evlilik masasına oturmuştur ve Matt'in uzun zaman önce erişilemez güzellikteki aşkı Tori Frederking aniden çıkagelir. Şimdi son bir çılgınlık daha, karışık ve güvenilmez bir akşam. Her şey tartışmalı sonuçlarla doruk noktasına ulaşıyor."} +{"text":"Rosetta (1999) ile Altın Palmiye almış Belçikalı sinemacılar Jean-Pierre ve Luc Dardennenin bu defaki ana karakteri erkek, ama büyük boy yakın planlara ve beden detaylarına yer veren hareketli kamera tekniklerine sadık kalmış ve yine karakterin toplumsal tanımlanması üzerinde odaklanmışlar. Otuz yaşındaki Olivier mesleki eğitim merkezinde marangozluk eğitmenidir ve yalnız yaşamaktadır. Magaliyle evliliği, beş yıl önce tek çocuklarını yitirmiş olmaları sonucunda bitmiştir. Bir gün atölyeye on altı yaşındaki Francis gelir, çıraklık yapmak istemektedir. Olivier bu çekingen, sıkılgan delikanlıyı marangozluk atölyesine almaz, ama daha sonra onu takip etmeye başlar; eğitim merkezinin koridorlarından şehrin sokaklarına, oradan da gencin oturduğu apartmana kadar. Acaba delikanlıyla bu kadar ilgilenmesinin sebebi nedir?.."} +{"text":"Vishnu tez canlı bir gençtir. Babasının batmak üzere olan saç yağı işinden kaçmak için can atmaktadır. Bu sırada karşısına çıkan eski bir kamyonu özgürlüğünün bileti olarak görür Vishnu. Eski Chevy kamyonu çölden geçirip satılacağı yerel müzeye götürmeyi teklif eder. Hindistan çölünün zorlu arazisinde yola düştüğünde taşıdığının yalnızca hurda bir kamyon değil, aynı zamanda bir gezici sinema olduğunu fark eder. Yolda genç bir kaçağı, yaşlı bir sanatçıyı ve ilginç bir çingene kadını arabaya almak zorunda kalır. Birlikte su ve bir türlü bulunamayan bir panayırı arayarak çorak topraklarda dolaşırlar. Fırsatçı polisler ve namlı bir su ağası yollarını kestiğinde yolculukları korkunç bir hal alır. Özgürlüğün anahtarı kamyonun arkasındaki tuhaf film koleksiyonu ve kırk yıllık iki film makinesidir. 1001 Gece Masallarında olduğu gibi filmler güzelse hayatta kalıp yola devam edecekler. Filmler sıkıcıysa çölün ortasında ölümle karşı karşıya kalacaklar. Yolculuk, yolcuların her birinin, ama özellikle Hindistan yolunda yaşam, aşk ve kahkahayı keşfeden Vishnunun hayatını değiştiren bir deneyimdir."} +{"text":"Çağdaş sanat ve film dünyasının beş dev ismi Maria Abramovic, Matthew Barney, Marco Brambilla, Larry Clark ve Gaspar Noe bu gece saat 00.30'da Beyoğlu Fitaş'ta gösterilecek 'Yasaksız' adlı filmde seks, sanat, pornografi sularında dolaşarak bu sorunun cevabını arıyor. Matthew Barney'den sürreal bir insan obje birleşmesi izliyoruz. Performans sanatçısı Maria Abramovic, Balkan halk kültürüne el atarak, erkeklik ve doğurganlık geleneklerini araştırıyor. Marco Brambilla, porno film arşivlerini tarayarak yüzlerce filmin en şanlı anlarını montajlıyor. Larry Clark, 1980'lerde yetişen nesilde pornonun, seks ve fantezi dünyalarını nasıl şekillendirdiğine bakarken, 'Dönüş Yok'un yönetmeni Gaspar Noe, göstereceklerinin izleyeni tahrik edeceği konusunda söz vererek, bizi erotik bir sinema yolculuğuna çıkarıyor. Zihin açıcı, zorlayıcı, kışkırtıcı, garip, seksi, bazen de komik."} +{"text":"1994 yılındaki Ruanda Soykırımı sırasında ülkenin en saygın Müslüman lideri olan Ruanda Müftüsü, Tutsilerin öldürülmesi sürecine Müslümanların katılmasını yasaklayan bir fetva verir. Ülke açık mezbahaya dönüştükçe, camiler Müslümanlarla Hıristiyanların, Hutularla Tutsilerin bir araya gelerek birbirini korudukları sığınaklar haline gelir. Kinyarwanda, Kigali Büyük Camiye sığınmış olan insanlarla kapılarını sığınmaya gelen Tutsilere ve katliama katılmayı reddeden Hutulara açan İmamların gerçek hikayelerinin anlatıldığı bir filmdir. Altı farklı hikayenin iç içe geçmesiyle oluşan, soykırım sırasında hayatın ve insanın kendini toparlamasına dair, bu zamana kadar anlatılmış en kapsamlı ve en gerçekçi betimlemenin yer aldığı büyük bir anlatıdır. Genç aşıkları, çocuğu, çifti, askerleri, İmamı ve de papazı takip ederek içine düştükleri kaotik dünyada savrulmalarını izleriz."} +{"text":"Kırklarına merdiven dayamış Antonio ile Willy iki yakın arkadaştır ve sürekli olarak Padua'nın en ucuz ve en salaş barı olan Antille'e takılırlar. Yine bir gün, iki arkadaş, beş parasız ve geleceğe dönük beklentisiz bir şekilde, dünyanın gidişatını Antille Bar'dan izlerlerken, zengin bir mahalledeki bir kilisenin bağış kutusunu çalmaya karar verirler. Hırsızlık girişimleri başarısızlıkla sonuçlanır, ancak kaçarlarken Antonio ani bir refleksle mücevher kaplı bir kutuyu kapar. Daha sonra bunun yoksulların ve düşkünlerin koruyucusu Aziz Antonio'nun dilini saklayan kutsal bir eşya olduğunu anlarşlar. Bir altın madeni bulduğunu düşünen Antonio, dili sağ salim geriye vermenin karşılığı olarak Vatikan'dan fidye ister. Kilise para ödemeyi reddedince, acemi hırsızlar kutsal eşyadan bir kaç yakut söküp bunları bir çingene grubuna satmaya çalışırlar. Ancak Aziz Antonio'nun hayranları olduğu anlaşılan çingeneler, mücevherlerin kaynağını öğrenince dehşete düşerler. Aziz Antonio'nun kendisine şans getirdiğine inanan başarılı bir işadamı olan Maritan da kutsal dilin zarar görmeden geri gelmesi için bir ödül koyar Bu hoş, zekice işlenmiş, hareketli komedi İtalya'da gişe rekorları kırdı ve izleyicilerin büyük beğenisini topladı."} +{"text":"Milano'da, 2 Kasım 1906'da, aristokrat bir ailenin çocuğu olarak doğmuştu. İtalya'da yeni, \"ulusal-popüler\" bir kültürün öncülerinden kabul edilmişti. Roma'da, 17 Mart 1976'da öldü Luchino Visconti'nin \"öykü\"sü, yaşamı, filmleri, oyunları ve operası ancak onun çocukluğuna ve ergenliğine bakılarak, kökleri izlenerek anlatılabilirdi. Bu bağlamda, Luchino Visconti'de onun filmlerine ve tiyatro yönetmenliğine göndermeler, daha büyük bir açıklık kazanıyor. Bu büyük İtalyan yönetmen üzerine, onu şahsen ve mesleki olarak tanıyan biri tarafından yapılmış bu yeni belgesel, Visconti'nin yaşamının ilk dönemlerinin mekanlarını yeniden ziyaret ediyor ve onun kişisel ve sanatsal olgunluğa giden yolunu izliyor. Bu arayışa aralarında Jean Marais, Burt Lancaster, Claudia Cardinale, Alain Delon, Vittorio Gassman, Marcello Mastroianni, Francesco Rosi, Suso Cecchi d'Amico ve Franco Zeffirelli'nin de bulunduğu kişilerin tanıklıkları rehberlik ediyor"} +{"text":"Eski zamanların kutsal savaşlar çağında Hristiyan orduları Kudüste savaşırken içlerinden bir Flamen şövalyesine vahiy gelmiştir. Yeni bir tarikat kuran şövalye son vahiyleri kitabına eklemeden önce öldürülünce son bölümlerde kayboldu Ve günümüzde Newyorktayız yasa dışı işler çevirip hızlı bir hayat yaşayan Rudy arkeolog olan babasını ziyaret ettiğinde onun bu kayıp kısmı bulduğunu görür. Kısa süre sonra babası acil bir telefonla kendisini arayarak büyük dertte olduğunu ve İsrailde bulunduğunu bildirerek Rudyden yardım ister. Kalkan ilk uçağa binerek yola çıkan Rudyi İsrailin şiddet dolu topraklarında çok büyük ve zorlu bir macera beklemektedir Dövüş ustası Van Dammedan orta doğunun vahşi ve mistik atmosferinde dünyayı bekleyen korkunç tehlikeye karşı verilen savaşın nefes kesici hikayesi"} +{"text":"Piyanist bir annenin çocuğu olarak müzikle dolu bir ortamda büyüyen yönetmen Carlos Saura, yapıtlarında müziğe ağırlık verdi. Aktif fotoğraf sanatçısı olarak çalıştığı dönemlerde uluslararası dans festivallerinde fotoğrafçı olarak çalışan Saura, bu festivallerde fotoğrafın yanı sıra dansçıları da yakından izleme ve tanıma olanağı buldu. Üstelik bir adım ileri giderek Flamenko dansçısı olma hayaliyle yaşlı, çingene bir dans öğretmenine bile gitti. Ancak yaptığı dansın sonucunda Başka bir şeyle uğraşsan daha iyi olacak yanıtını aldı. Dansçı olmasa da Sauraya dünya çapında şöhret getiren filmler, flamenko dansçısı ve koreograf Antonio Gadesle birlikte yaptığı, tam anlamıyla İspanyol dans biçimlerine adadığı filmler oldu. Her zaman çok fazla İspanyol olan yapıtlara karşı belli bir ihtiyatla yaklaşan Saura, Gadesin performansını izledikten sonra 1981de Bodas De Sangre / Kanlı Düğün ü çekmeye karar verdi ve filmin kazandığı büyük başarı, yönetmenin müzikal filmlere bakış açısını yeniledi. Nitekim filmin devamı olarak 1983te Carmen, 1985te ise El Amor Brujo / Büyülü Aşk filmlerini çekti. Daha sonraki iki dans filmi olan 1992 yapımı Sevillanas ile onun devamı olan 1995 yapımı '' Flamenco da, öyküyü tamamen bir yana bırakarak yalnızca koreografi üzerinde yoğunlaşan yönetmen, ortaya Endülüsün zengin çingene mirasından derlenmiş göz kamaştırıcı bir dans ve müzik resmi geçidi çıkardı."} +{"text":"İki gezgin seyyar satıcı insanların hayatlarına girip çıkmakta, özel bir yöntem uygulayarak saklı sırları ve yalanları ortaya çıkarmaktadır. Stand-up komedinin tanıdık isimlerinden Ed Gaughan ve Andrew Buckley, Nick Whitfieldin ilk uzun metrajlı filminde, tuhaf bir çift varoluşçu şeytan çıkarıcıyı canlandırıyorlar: Davis ve Bennett. İkilinin, Rasputinle Kennedy kardeşleri karşılaştırdıkları saçma bir sohbete daldığı açılış sahnesi, filmin tonunu, ikilinin garip ilişkisini ve filme hakim olan zamansızlık duygusunu belirliyor. Davisle Bennett, ziyaret ettikleri evlerde, ilkel aletleriyle insanların kirli çamaşırlarını ortaya çıkarıp, müşterilerine içlerindeki şeytanların neler olduğunu bildiriyor, sonra da asla geri dönmemek üzere orayı terk ediyorlar. Ancak, kayıp bir adamı bulma amacıyla yardıma gittikleri egzantrik aile çalışma şekillerini altüst edince, ikili kendi şeytanlarıyla yüzleşmek zorunda kalıyor. Davis ve Bennett, tuhaf davranışlı Jane ve konuşmayı reddeden kızı Rebeccayla sıradışı bir bağ kuruyor. Whitfield, Hollywoodun bildik hayalet avcısı ve şeytan çıkarma klişelerini alıp, kendine özgü İngiliz mizah anlayışıyla harmanlıyor, buna bir de garip ve etkileyici karakterleri ekleyerek tamamen özgün, gerçeküstü bir komedi yaratıyor."} +{"text":"Hızlı ve Öfkeli 5'te Vin Diesel ve Paul Walker, hız üstüne kurulu, patlamaya hazır serinin tüm filmlerinden tekrar bir araya gelen yıldızlar kadrosunda başı çekiyor. Bu macerada eski polis Brian O'Conner, kanunların karşı tarafındaki eski suçlu Dom Toretto ile ortaklık yapıyor. Dwayne Johnson, en son büyük yarış için geri dönen sevilen isimler, Jordana Brewster, Chris 'Ludacris' Bridges, Tyrese Gibson, Sung Kang, Gal Gadot, Matt Schulze, Tego Calderon ve Don Omar'a katılıyor. Brian ve Mia Toretto, Dom'u özgürlüğüne kavuşturduktan sonra, yetkilileri atlatmak için sınırları geçtiler. Şimdi Rio de Janeiro'nun bir köşesinde ortaya çıkıyorlar. Özgürlüklerini kazanmak için son bir işe asılmak zorundalar. Alışılmadık müttefikler, en iyi yarışçılardan oluşan seçkin ekiplerini bir araya getirirken, onların ölmesini isteyen ahlaksız iş adamından kurtulmanın tek yolunun, onunla karşılaşmak olduğunu biliyorlar. Ama onların peşine düşen sadece bu iş adamı değil. İnatçı federal ajan Luke Hobbs asla hedefini kaçırmıyor. Dom ve Brian'ın izini sürmekle görevlendirilince, onları yakalamak için ekibiyle birlikte kapsamlı bir operasyon başlatıyor. Şimdi Hobbs, başka biri elini çabuk tutup onları yakalamadan önce, avını köşeye sıkıştırmak için içgüdülerine güvenmek zorunda."} +{"text":"Yılan ve Güneş, Bir Aztek Çırağının Öyküleri - Tachi 21 yaşındadır ve hayatı boyunca hep yoksulluk çizgisinin altında yaşamıştır. Mexico City'deki Devrimci Zapatista kolektivinin bir üyesidir. Kökenlerini aramaktadır. Ehe 52. kuşak bir 'büyücü doktor' ya da ''dur. Birtakım sıradışı gelişmeler sayesinde ikisi bir araya gelirler. Tachi'nin hayatı kökten bir değişime uğrar. Sıradışı ve özgün bir yapım olan The Serpent and the Sun Meksika'da yapılmış bir aylık yolculuk sırasında çekildi - Bu büyüleyici \"hibrit belgesel\", kırsal Meksika'nın dağlarında yolculuk eden bir Aztek büyücü doktorun ve çırağının köklerini araştırıyor. Güçlü bir görsel şölen niteliğindeki yapım, düşsel manzaraları akılda kalıcı karakterlerle ve onların içten hikayeleriyle birleştirirken aynı zamanda Meksika kırsalında yolculuk yapan bu alışılmadık ikilinin epik boyutlardaki maceralarını takip ediyor."} +{"text":"\"Savaş ve yoksullukla geçen 1939-1949 yılları arasında otomobil endüstrisi hızla ilerlemektedir. Kuzey Carolina' da küçük bir kasabada yaşayan Jimmie Lewallen, Bill Blair ve Fred Harb araba tutkunu üç yakın arkadaştır. Modifiye ettikleri arabalarıyla, kasabanın toprak yollarında, sürekli hız denemeleri yapmakta ve kasaba şerifleriyle başları sürekli derde girmektedir. Gençlerin bu yarışlarını yakından takip edenler çoğaldıkça Jimmie'nin aklına bir fikir gelir. Hem şeriflerden kurtulmak için hem de, kendilerini takip edenleri sevindirmek için bir yarış düzenlemeye karar verir. Ancak bu yarış diğer otomobil yarışlarına benzemeyecektir. Modifiye edilmiş araçlarıyla, eğimlerle dolu, oval bir pistte son sürat yarışacaklardır. En başta kasabanın gençleri arasında başlayan bu yarışlar, zamanla bütün ülkeyi etkisi altına alacak, Amerika için, Beyzbol ve amerikan futbolundan sonraki en büyük spor aktivitesine dönüşecektir."} +{"text":"1937de, İspanyada kanlı iç savaş tüm hızıyla sürmektedir. Mutlu bir sirk palyaçosu, gösterisinin tam ortasındayken milisler tarafından orduya alınır. Kostümünü çıkartmaya fırsat bulamadan savaş meydanına itilen palyaço, elindeki palayla bütün bir düşman müfrezesini öldürür. Yıl 1973... Franco rejiminin son günleri... Palyaçonun oğlu Javier, babasının izinden gitmeyi düşlemektedir fakat eğlenceli değildir ve tek yapabildiği üzgün palyaçoyu oynamaktır. Bir sirkte iş bulan Javier, tuhaf arkadaşlar edinir. Ne var ki Üzgün Palyaçoyu oynamakta ve Mutlu Palyaço Sergionun onu her gün eğlence adına aşağılamasına katlanmak zorundadır. Javier, üstüne üstlük, Sergionun hayatını kabusa çevirdiği eşi Nataliaya aşık olmuştur. Zamanla bu tuhaf aşk üçgeni, Üzgün Palyaçoyla Mutlu Palyaço arasında geçen acımasız bir savaşa dönüşür."} +{"text":"Ismael Lopez de Matauko soymak için girdiği evde bir ressam ve restorasyon sanatçısı olan bir kadını öldürür. Tam evden çıkarken tezgahın üstünde çukulata kağıdını görünce etrafa bakar ve öldürdüğü kadının küçük bir kızı olduğunu görür. Neredeyse kızın boyu kadar olan koca silahını küçük kıza doğrultur, ancak kararsızdır. Neticede Ismael kızı vurur, ancak Leira ölmez. Hem başından aldığı ölümcül darbe yüzünden, hem de yaşadığı travma yüzünden uzun yıllar bir hastanede kalır. İsmael, yirmi yıl sonra öldürmediği küçük kız Leira ile tesadüfen karşılaşır. Onu hapse gönderebilecek tek kişinin o olabileceğinin farkına varan Ismael, kız arkadaşı Maite ile birlikte Leirayı kaçırır ve kendi evine götürerek yatağa zincirler. Ancak Leiranın akli dengesi, bahsi geçen hadiseler neticesinde, bozuktur. Leira son yirmi yılını bir akıl hastanesinde geçirmiştir. Zeka yaşı olarak bir çocuğun yaşına sahiptir ve asla konuşmaz. Ayrıca çocukken annesinin gözleri önünde vurulmasına tanık olduğundan, kan gördüğünde de kriz geçirmektedir. Ismael Leirayı öldürmek için kaçırmıştır, ancak öldüremez. Hatta zamanla Ismael kendini bir şekilde Leiraya bağlanmış olarak bulur. Bu bağlılık kısa sürede takıntıya dönüşür. Ismaelin obsesyonu ne tam olarak cinsel içeriklidir, ne de sadece şefkat doludur. Bu iki güçlü duygu arasında gidip gelmektedir. Maite durumu anlar ve elbette rahatsız olur. Böylece işler daha da tuhaf noktalara doğru sürüklenir"} +{"text":"Batmanlı bir şair olan Bünyamin (30) ile Arkeolog ağabeyi Yusuf (34) çocukluk yaşlarında aynı kızı sevmişler. Kız Yusufu sevdiği için ve babasının da Yusufa özel muhabbetinden dolayı Bünyamin abisine karşı kıskançlık duymaktadır. Bir gün oyun oynarken Bünyamin küçük kızın Malabadi köprüsünden düşüp boğulmasına sebep olur. Bu olayın vicdan azabı yıllarca Bünyaminin peşini bırakmaz. Abisi ile hiç bir şekilde yüzleşemeyen Bünyamin, Üniverstieyi bitirdikten sonra gönüllü olarak toplu mezarlardan cesetleri çıkarmak için Bosnaya gider. Kayıplar komisyonunda çalıştığı süreçte bambaşka biri haline gelir. Herşeye ve kendine yabancılaşır. Rüyalarında kendini abisi olarak görmeye başlar. Memlekete dönmesine günler kala, Mostar köprüsünde savaş sonrası sendromlar üzerine çalışan Sırp-Boşnak psikolog (30) ile tanışır. Züleyha ailesini ve en yakın arkadaşlarını savaşta kaybetmiştir. Hiç bir rüyası ve umudu yoktur gelecek hakkında. Tanık olduğu vahşetler sonucu ölüm fikrini sorgulamaktadır. Bünyaminin ilginç kişiliği ve dünyası Jelenayı hayata bağlar. Ancak Bünyaminin sakladığı bazı sırları vardır. Züleyha, Bünyamin memlekete döndükten sonra, ondan bir haber alamaz. Züleyha onu unutmaya çalışırken, bir gün rüyasında Bünyaminin başına kötü bir şey geldiğini görür. Bünyamine yardım etmek ve gerçek anlamda ise aşkına cevap bulmak için Hasankeyfe gider. Züleyhayı orada, Bünyaminin rüyalarındaki gibi hakiki aşka kavuşturacak başka sürprizler beklemektedir."} +{"text":"Organik besin üretmek isteyen Raul, tarlada yardım etmesi için Iureyi işe alır. Iure, hayatını kazanmak için ne iş olursa yapan Moldavyalı bir güreşçidir. Yavaş yavaş iki adamın kişisel öyküleri, yalnız yaşayan üç kadının öyküsüyle iç içe geçer: Maria, taşradaki evini bırakıp huzurevinde yaşamaya zorlanmış yaşlıca bir kadındır; Rose, kente yeni gelmiş Filipinli bir hemşiredir; Marbel de, müşterileri gittikçe azalan bir fahişedir. Yaz geçtikçe bütün bu karakterlerin kaderi de birbirinin içine geçer. Bela, Barselonanın varoşlarındaki yaşamın dokunaklı bir betimlemesini aktaran iç içe geçmiş öykülerden oluşan bir film. Ana karakterler gerçek oyuncular değil. Dört yıl boyunca yönetmenle çalışmanın ardından kendilerini oynuyorlar. Bu uzun süreç, krizin vurduğu günümüz İspanyasındaki belirsizliği ve isyancı ruhu açığa çıkarmasında Ballusa yardımcı oluyor. Kaynak: Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"Filmin hikayesi genç bir adam etrafında dönüyor-Tite Gogya, bir trafik kazasından sonra hapse giren baş karakter. Tite, mahkumların insanca muamele görmediği, küçük düşürüldüğü tamamen yeni bir gerçeklik içinde bulur kendisini. Hapishanedeki olaylara paralel olarak hikaye bir hastanede ilerliyor, trafik kazasında yaralananların komada olduğu hastane ve Tite'nin kaderi onların iyileşmesine bağlıdır. Tite'nin her avukatı bir başka avukatla değiştirilir ve dava hep başladığı yere geri döner. Tite kendisini mahkumların olduğu akıl hastanesinde bulunca gerçek ve hayal arasındaki sınır çoktan kaybolmuştur. Zalimlikle sadizm arasındaki sınır nedir, bir insan absürd bir adaletsizlik ve alaylar dünyasına ne kadar tahammül edebilir? Sistemle karşılaştığınızda elinizden ne gelir? Kaynak: Suç ve Ceza film festivali"} +{"text":"Bir yaz günü Barselona semalarında görünen Rose kuyruklıyıldızı, bu büyüleyici şehirde bir gece vakti 567 farklı aşk hikayesinin doğmasına neden olur. Roser bir yıldır Ricard ile beraberdir, tam bu sırada eski sevgilisi ve hayatının aşkı olan Alberte rastlar. Albertin yurtdışına çıkmadan önce şehirdeki son gecesidir. Joan yakın arkadaşlarını evine yemeğe davet eder, en çok görmek istediği kişi ise kendisine hiçbir zaman ulaşamayacağını düşündüğü Judithtir. Henüz ergenlik çağındaki çekingen Guillem ise okulda çok hoşlandığı Saranın karşısında tutulan, ne yapacağını bilemeyen bir gençtir. Evdeki partiye kostümlü gitmesi, tuz biber olur. Futbol kariyerinin en parlak teklifini alan Jordi ise ilişkisi ve profesyonel hayatı arasında bocalar. İki iyi arkadaş olan Oriol ve Adrian, gerçeği saklayıp onlarla tüm gece onlarla oyun oynayan Elizabethi elde etmeye çalışır. Ve hiç beklemedikleri bir anda bebek sahibi olacaklarını öğrenen Laura ve Carlesin ilişkileri bu olgunluk testinden geçebilecek midir?"} +{"text":"HÜDDAM; Cinler alemince adı yasaklanan, Hz. Süleyman'ın ölümüyle onun hizmetinden çıkıp iblisin hizmetine giren, tarihin en eski ve lanetli ifrit tarikatının, Ege'nin ıssız bir köyündeki kan donduran vakasını anlatıyor... Can, annesi Derya ile sıradan bir hayat sürmekte iken Derya'nın paranormal davranışlar sergilemesi üzerine hayatları allak bullak olur. Derya hiç bilmediği antik dilleri konuşmakta ve garip davranışlar sergilemektedir. Can, psikolojisini alt üst eden bu olayların üzerine gittikçe, işler daha karışık bir hal alır. Olayların nedenini araştırmaya başlayan Can, işlerin dede ve anneannesine, annesinin doğduğu köye kadar dayandığını öğrenir. Oğluyla birlikte köyde ki virane evlerine geri dönen Deryaya burada sadece tek bir kişi yardım eli uzatacaktır. Bu karanlık büyüye hizmet eden ifritlerin izine geçmişte rastlamış olan Havas ve Hüddam ilmiyle yakından ilgilenen Asaf'tır. Asaf, cinler aleminin en gizli tarikatının hizmet ettiği büyüyü çözmeye çalıştıkça, ifritlerin zehirli oyunlarıyla o da girdabın içine kapılacaktır. Asaf, perdeyi araladığında hiçbirşeyin tesadüf olmadığını, kendisinin de bu hikayenin bir parçası olduğunu anlayacak ve kan donduran gerçekle yüz yüze kalacaktır."} +{"text":"Geniş suç çevresinde tutkulu ve genç suçlu bir çift olan Bob Muldoon ve Ruth Guthrie, Teksas tepelerindeki bir silahlı çatışmadan sonra kanun adamları tarafından tutuklanır. Ruth yerli memuru yaralasa bile, Bob suçu üzerine alır. Ancak dört yıl sonra, Bob hapishaneden kaçar ve Ruth ile kendisi hapisteyken doğan kızını bulmaya koyulur. 1970lerin Texas Hill Countrysinin perde arkasında geçen filmde yönetmen David Lowery, şirrsel bir resim sunuyor, batının mitolojisini uyandırıyor ve kayıp hissi ile birlikte dramatik bir alan yaratıyor. Affleck, Mara ile Ben Foster ve Keith Carradinein göz alıcı performansları ile AIN T THEM BODIES SAINTS, acımasız geçmiş ile yüzleşilirken aşkın, anneliğin ve huzur arayışının hikayesi."} +{"text":"Alex- Sevgililer Günü Alexin en sevdiği günlerden biridir. Hayvanat bahçesinde, sayısız hayranından hediye alan Alex, şimdi Afrikada Sevgililer Gününün eskisi gibi olmadığını fark eder. Eskiden gördüğü ilgiyi görmemesine rağmen bu günden keyif alabilecek midir? Marty- Marty dişi bir okapiye aşık olur ama kız o kadar ilgili değildir, ta ki Marty bir aşk iksiri bulana dek. Artık kız Marty ile ilgilenmektedir. Hatta sadece o değil, bölgedeki bütün dişi hayvanlar da Marty ile ilgilenmektedir. Önce bu durum Martynin hoşuna gitse de, daha sonra bunun dayanılmaz bir hale geldiğini düşünür. Melman- Bu Gloria ile geçireceği ilk Sevgililer Günüdür ve bu nedenle mükemmel geçmesi için her şeyi yapmaya karar verir. Hatta o kadar ileriye gider ki işin içinden çıkamaz. br> Lemurlar- Kral Julien sevgi kralı olduğuna karar verir ve bölgedeki tüm hayvanlara kendisini sevdirmeye çalışır. Penguenler- Skipperın oyuncak bebek karısı Lola başka bir bebekle kaçmıştır. Penguenlerin lideri çok geç olmadan sevgilisini geri kazanabilecek midir?"} +{"text":"Kenyanın bugüne kadarki ilk Oscar adayı olan Yarım Kalan Hayat, ülkesinde yerli bir film için görülmemiş bir gişe başarısı yakaladı. Soluk soluğa izleyeceğiniz ve içinde mücadele, hırs, suç, fahişelik ve yozlaşma geçen bu hikayenin kahramanı, Kenyada küçük bir köyden oyuncu olma hayalleriyle ailesinin karşı çıkmasına rağmen \"altın fırsatlar şehri\" Nairobiye gelen Mwas. Kimseyi tanımadığı büyük şehirde bir başına kalan Mwas, hayallerinin peşinden giderken hızlıca suç dolu bir dünyanın içine çekilecektir. Bilindik bir öyküyü çağdaş bir açıdan, Kenya usulüyle ele alan Yarım Kalan Hayat, yönetmen Gitongaya göre gerçek bir Nairobi hikayesi anlatıyor: \"Filmi çekerken kendi kendime hikayeyi olduğu gibi anlatacağıma söz vermiştim. Nairobiyi Kenyalı gözüyle aktaracaktım. Asıl olay buydu bence.\""} +{"text":"Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi boksörü Muhammed Ali nin, Sonny Listona karşı Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonluğunu kazanmasının öyküsünü anlatan biyografik bir drama. Bu film, Muhammed Alinin, mesleğinin ve şöhretinin henüz başlarındayken ve hala Cassius Clay adıyla dövüşürken yaşadıklarını anlatıyor. Genç Cassius Clay, müthiş bir kararlılıkla çalışır ve kendini içinde yaşadığı yoksulluktan 1960 Olimpiyatlarına taşımasını bilir. Sürekli olarak kendini övmesi ve ağzından dökülen kafiyeli mısralarla hem pozitif hem de negatif tepkiler alan genç adam, 1964 yılında o zamanın ağır siklet boks şampiyonu Sonny Listonı alt ederek, konuşmaktan çok daha fazlasını da yapabileceğini kanıtlar. Film, sonlara doğru, ünlü boksörün daha sonra Müslüman olmasına yol açan önemli bir olayı, onun İslami aktivist Malcolm Xle karşılaşmasını da gözler önüne serer."} +{"text":"İzmir'de çekilen film, evden eve halı yıkama makinesi pazarlayan Alis ve babasının düğün salonunda pastacılık yapan Demet'in aşkını mizahi bir üslupla anlatıyor. 30'lu yaşlardaki Alis babasıyla yaşadığı sorunlar nedeniyle evden kovulur ve arabada yaşamaya başlar. Bu süreçte tek derdi hayatını sürdürebileceği düzenli bir işe girebilmektir. Tam da bu sırada halı yıkama makinesi pazarlamacısı olma şansını elde eder. Sonrasında tesadüf eseri karşılaştığı Demet ile arasında gelişenler sayesinde hayallerini gerçekleştirme fırsatını yakalarlar. Yoldaki Kediadlı kısa filmiyle Altın Koza da dahil olmak üzere birçok ödüle layık görülen genç yönetmen Can Kılcıoğlu'nun ilk uzun metraj çalışması olan filmin başrollerinde deneyimli oyuncular Serdar Orçin ve Tülin Özen yer alıyor."} +{"text":"Fazıl Say'ın Nazım başlığı altında bestelediği eser, şarkıcıların ve şiir sunucusunun yanı sıra, geniş bir karma koronun ve senfonik orkestranın ifade olanaklarını kullanırken, kimi yerde usulca duyurulan lirik havayı, kimi yerde yüksek ses gürlülüğü ile haykıran bir toksözlülüğü içermektedir. Müzik, hem şiirlerin yoğun anlatım gücünü vurgulamayı üstlenmiş, hem de başlı başına duygusal yükselişi temsil etmektedir. \"Nazım\", opera, oratoryo gibi sahne müziklerine yakınlık göstermekte, ancak kuruluşu ve içeriğiyle onlardan ayrılmaktadır. Birbirine bağlı beş bölümden oluşan ve \"özgür form\" yapısıyla yaklaşık 70 dk. süren eser makamsal, tonal ve atonal tekniklerle genelde halk müziğimizin renklerinden yararlanmakta, şiirle müziğin görkemli bileşimini yansıtmaktadır. Şiirle müziğin sarmallığından kaynaklanan atmosfer, yorumcuların içtenliği ile daha da renklendirilmiştir. Genco Erkal, şiirlerdeki güçlü ifade özelliklerini büyük bir duyarlılıkla dile getirirken, söylediği şarkılarla şiir ve melodiyi kaynaştıran Zuhal Olcay ise Fazıl Say'ın piyano eşliği ile bütünleşmektedir. Karma koronun ve senfonik orkestranın zengin ses rengi olanakları ise konserdeki şiirsel ve müzikal anlamı bütünüyle birleştirmektedir. Tıpkı Nazım'ın mısralarındaki iç sesler ve yarım kafiye mayasının şiiri bütünlemesi gibi... Tıpkı coşku ile kabaran ve gürül gürül akan bir şiirin sizi alıp sürüklemesi gibi... Aspendos Tiyatrosu'nun büyüleyici atmosferinde unutamayacağınız müthiş bir konser."} +{"text":"David Bond endişeli. Çocuklarının uyanık olduğu zamanlar pazarlamanın kakofonisiyle domine edilirken, çocukları da ekrana bağımlı camgöz zombilere dönüşme tehdidi altında. Tüm şehir çocukları gibi onlar da, kendisinin aksine zamanının büyük kısmını kapalı ortamlarda geçiriyor. O da gerçek anlamıyla- doğaya geri dönüşün zamanı geldiğine karar veriyor. David, kızının hayatının üçte birini çalan markalarla yarışa kalkışırken, kendisini Doğanın Pazarlama Müdürü olarak atıyor. Kendine saygısı olan her satışçı gibi, işe bir kampanya ve logo oluşturmakla başlıyor. Sonunda, kafası karışık birkaç profesyonelin de desteğiyle, Doğayı Britanya ailelerinin hizmetine sunuyor. Onun bu muzip yolculuğu günümüz aile yaşantısıyla ilgili bazı acı veren gerçekleri de gün yüzüne çıkarıyor. Ürünü bedava, bereketli ve yararları kanıtlanmış ama acaba Doğanın son kullanım tarihi geçti mi? Kaynak:Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali"} +{"text":"Yaşadığını yeri değiştiremeyince kim olduğunuzu değiştirebilir misiniz? Kendini yeniden keşfetmek üzerine bir yapım olan I Am Nasrine filmi, genç bir kadının da ruhunun derinlerine iniyor. Günümüz Tahranın da İngilterede geçen hikaye, kardeş olan Nesrin ve Alinin İranda orta sınıfa ait evlerinde başlıyor. Fakat Nesrinin başı bir gün Polis ile belaya girer: aldığı ceza ise büyük haksızlıktır. Sonunda Nesrin ve Ali çareyi İngiltereye kaçmakta bulurlar. Tüm yaşamları, bildikleri tanıdıkları her şey artık çok gerilerde kalmıştır. Ama Nesrin Batı dünyasının kendisine yeni özgürlükler sunacağına inandığı için de heyecanlıdır. İngiltereye geldiklerinde Nesrin yeni ortamına, arkadaşlarına ve yaşantısına hızlıca uyum sağlar. Bu arada Alinin yeni yaşamında bazı şeyleri özümsemesi ise daha zor olacaktır. İki kardeş ayakta kalmaya çalışırken 11 Eylül yaşanırŞimdi hayatlarının gerçek dönem noktasındadırlar."} +{"text":"Altan, es i öldükten sonra og lu Can ile birlikte, kendilerine hayatın zorluklarına dayanabilecekleri küçük bir dünya kurmus , düs tükleri en zor durumda bile bunu bir oyuna çevirebilen ve en trajik anda dahi etrafındakileri güldürebilen bir babadır. Belediyede çöpçü olarak çalıs an Altan, I stanbul'un zengin semtlerine koms u bir gecekondu mahallesinde og lu Can ile yas amaktadır. Can'ın ise bütün dünyası çizgi romanlardır. Günün birinde Can'a dördüncü evre kalp yetmezlig i tes hisi konması Altan'ın dünyasını bas ına yıkar. Can'ın tek s ansı kalp naklidir ve onun yas ında bir çocuk için donör bulmak oldukça güçtür. Bundan sonra Altan'ın yapabileceg i tek s ey Can'ı mutlu edip moralini yüksek tutabilmektir. Altan, Can'ı mutlu etmenin yolunu çizgi romanlarda bulur."} +{"text":"2008 yılında Çin hükümeti, ekonomiyi hızlandırmak için alt yapı çalışmalarına 586 milyar dolar yatırır. Yeni otoyol yatırımı Başkan Hunun üç aşamalı stratejisinin ve 30 yıldır süregelen modernizasyon projesinin bir parçası. Ancak uygulamada projeye parti üyeleri, kötü niyetli çalışanlar ve yerel mafya sebebiyle işin içine rüşvet karışır. Yerel halka ait birçok ev yol yapımı için kullanılan patlayıcılar sebebiyle zarar görürken inşaat şirketi zararı tazmin etmekte direnir. İnşaat şirketinin kapalı kapılarının ardında ise inşaatı engellemeye çalıştıkları durumda halka saldırı, hatta onları tutuklatma planları yapılmaktadır. Bu sırada bir müfettiş inşaatın hem çürük hem de kaçak olduğunu keşfeder. Bununla birlikte bir çok işçiye ücretlerinin ödenmediği ve yol yapımı sırasında kullanılan patlayıcılar yüzünden 19 işçinin öldüğü ortaya çıkar. Uzak bir diyardan, bize fazlasıyla yakın bir hikaye."} +{"text":"Başarısız geçen iş hayatlarının yapacakları yurt dışı seyahatinde değişeceğini düşünen Şenay ve İlber, katıldıkları bahçecilik fuarında yanlış kişilerle karşılaşıp beklemedikleri bir olayın tam ortasına düşerler. Zengin olma hayalini bir başka bahara bırakan Şenay ve İlber, dünyayı tehdit eden bir güç ile karşı karşıya olduklarını kısa zamanda anlayarak, hem kendilerini hem de tüm insanlığı bu beladan kurtarmanın yollarını aramaya başlar. Şenay Cüccaciyenin ortakları Şenay ve İlber, bahçe cüceleri satmaktadır. Yeniliğe ve gelişmeye açık şirketleri yeteri kadar ilgi görmeyince, Sofyada yapılacak bir fuara katılmaya karar verirler. Bu fuar da işlerini büyütecek yeni insanlarla tanışarak şirketlerini geliştirmeyi planlamaktadırlar. Fuarda planları istedikleri gibi gitmez, yanlış zamanda yanlış yerde olmanın bedelini başlarını kısa sürede belaya sokarak öderler. Oldukça karmaşık bir ağın içine, iyilerle kötülerin savaşının tam ortasına düşmülerdir. Zengin işadamı Mançovun kirli işlerini öğrenmek onlar için iyi olmayacaktır. Tehlikeli ve acımasız bir düşman kazanmayı başaran ikili, kendilerini zorlu bir maceranın içinde bulur. Karşılaştıkları zorlukları kendi yöntemleri ile çözmeye çalışırken en yakın yardımcıları, hızla Şenayın kalbini kazanan güzel Rus kızı Veronika ve eski Rus askeri Memedov olacaktır. İnsanlığı tehdit eden kötü bir adamı adalete teslim etmek o kadar kolay değildir. Şenay ve İlber için hayat artık eskisi gibi olmayacaktır."} +{"text":"Evinizi cebinizde taşımak ya da içinde yaşayacak kıyafetlerinizin olması kulağınıza nasıl geliyor? Ev çoğumuz için istikrar, yapı ve süreklilik demek. Nüfusun ve teknolojik kazanımların gittikçe arttığı bir çağda, günümüzün mobil toplumu taşınabilir evler, yeni ortamlar ve durumlarda bulunan evler gibi bir taleple, daha doğrusu bir hayalle, çıkageldi. Mikrotopya, mimarlar, sanatçılar ve sıradan problem çözücülerin taşınabilirlik, esneklik gibi hayallerine yanıtlar bulmak ve parmaklıktan kurtulmak için sınırları nasıl zorladıklarını irdeliyor. Modern göçebeler dediklerimiz evsiz insanlar, stresli insanlar, mahremiyete ya da inzivaya ihtiyaç duyan insanlar. Evlerin ardındaki kişisel nedenleri duyuyor ve gerçekte nasıl işlediklerini görüyoruz. Kaldırımda, bina çatılarında, endüstriyel manzaralarda ve doğada, bu meskenlerin, yaratıcılarının hayallerini nasıl karşıladığını görüp hissedeceğiz. Mikrotopya çok şaşırtıcı bir biçimde ele alınan ve çözülen günümüz ivedi fikirleriyle ilgileniyor"} +{"text":"Kurnaz, gerçek ve güzel diye nitelendirilecek bu belgesel Manon Elder adındaki portre ressamının, Royal BC Müzesi sorumlusu Kathryn Bridge ile işbirliği yaparak Kanadalı yazar ve ressam Emily Carr imajını yeniden tanımlamak arzusu ile şekillenmiştir. Elderın eğlenceli yaratıcılık sürecini takip etmektedir. Belgeselin tamamı, Emilyyi ilk ilham kaynağına odaklanmasından son sergisine kadar mercek altına alıyor ve elbette Elder ile Bridge arasındaki keşif arkadaşlığına kadar uzanıyor. Belgesel, ressamın Haida Gwaii adındaki mistik adaya doğru yolculuğunda doruğa ulaşıyor. Emily Carrın ayak izlerini takip ederken bir keşfin hikayesi ve ilham ve anlamak kavramlarını katıyor izleyici bünyesine. Belgesel Emily Carrı anlamak ve sevmek için eşsiz bir çalışma."} +{"text":"Pelin ve Caner, Köstebekgillerin en yakın dostlarıdır. Vaktiyle, yaptığı kötülükler yüzünden, ağaca dönüşen Gölgeyi, Köstebekgillerden Köstan Amca, iyi bir insan olması sözüne karşılık kurtarmıştır. Fakat Gölge sözünü tutmamış ve çalışmakta olduğu müzayede salonundan, Kraliçe Soranın tılsımlı olduğu söylenen elbisesini çalmıştır. Elbiseye dokunur dokunmaz da, içinde olan kötülükle birlikte, Köstan Amcanın önceden yaptığı ağaç tılsımı harekete geçmiştir. Gölge yeniden ağaca dönüşmeye başlamıştır. Onu ormanda değerli taşlara ve kürklere düşkün avcı Şahane Postum bulur. Şahane, Soranın elbisesini görür görmez ona hayran olur ve almak ister. Ancak, elbiseye geçen Köstan Amcanın tılsımı, elbisenin sayesinde, Şahaneyi de geyiğe dönüştürmeye başlar. Gölge bu durumdan kurtulmak için Köstan Amcaya gitmeleri gerektiğini söyler. Ancak Köstan Amca, çoktan Köstebekyaya doğru yola çıkmıştır."} +{"text":"Hayattayken, UNESCO tarafından yaşayan insan hazinesi ilan edilen, Türk Halk Müziğinin ve Orta Anadolu Türkmen Abdal Müzik geleneğinin en büyük ozanlarından Neşet Ertaşın az bilinen Almanyadaki gurbetlik yıllarından başlayarak, Türkiyeye döndüğü iki binli yıllardan ölümüne kadar geçen süre içerisinde yaşadıklarını hem kendi hem de olayların tanıklarının anlatımıyla ekrana getiren belgesel, Neşet Ertaşın hayatını sıcak, samimi, tevazu sahibi, bilge bir ozana yaraşır bir şekilde belgeliyor. Sazıyla, sesiyle, şiir ve besteleriyle Türk Halk Müziği ve Türk Halk Edebiyatına silinmez bir damga vuran Neşet Ertaş, 74 yıllık ömrünü tamamladığında bir halk kahramanı gibi yüzbinlerce insanın gözyaşlarıyla uğurlandı. Ne can yakmış, ne de gönül kırmıştı. Garip gelmiş, garip gitmiş, geride yüzbinlerce insanın hayatına katık ettiği birbirinden güzel besteler, hayata ve insana dair bilgece sözler ve herkesin hayran olduğu engin bir tevazu bırakmıştı. İlk defa belgeselde duyacağınız anılarla bazen üzülecek, bazen sevinecek, bazen kahkalarla gülüp bazen de gözyaşı dökecek ve irfan sahibi bilge bir ozanla tanışacaksınız."} +{"text":"Yıllardır aynı evi ve yatağı paylaştığınız kişiyi iyi tanıdığınıza emin olabilir misiniz? Andreas ve Stefan bu soruya evet cevabını vermeye hazır, üst orta sınıftan eşcinsel bir çifttir. Mutlu ve huzurlu yaşamları, kedileri Moses ile tamamlanmaktadır. Ancak bir gün, bir anda gelişiveren şiddet içerikli bir olay evlerine huzursuzluk tohumunu eker. İlişkilerindeki güven duygusu kaybolduktan sonra, birbirlerinden giderek uzaklaşmaya hatta korkmaya başlarlar. Rahatsız edici filmler söz konusu olduğunda Avusturya sinemasının alametifarikası Haneke veya Seidl gibi ustaların yapıtlarının yanına konabilecek bu minimal gerilim filmini izlerken gerçekten çelik gibi sağlam sinirlere sahip olmak gerekiyor. Bu filmde cinsellik ve / veya şiddet içeren sahneler yaşı küçük izleyiciler için uygun olmayabilir."} +{"text":"Oscarlı yönetmen Danis Tanovicin bir önceki filmi Bir Hurdacının Hayatı, 2013te İnsan Hakları Yarışması FACEte Mansiyon kazanmıştı. Tanovic Kaplanlar'da, Pakistanda büyük bir skandalı ortaya çıkaran ve bu nedenle çokuluslu dev bir şirkete savaş açan hazır mama satıcısı Ayanın gerçek öyküsünü anlatıyor. Genç Ayan, daha çok hazır mamalarıyla tanınan Lasta Foodsta çalışmaya başlar ve şirketin Kaplan Tavrını hemen benimseyip, doktor ve diğer sağlık uzmanlarının hastalara kendi sattığı ürünü önermesi için bütün yeteneğini kullanır. Gelgelelim birkaç yıl içinde bu bebeklerin birer birer öldüğünü öğrenir; bütün suç kendisinindir. Bu gerçek karşısında şok olan Ayan derhal işinden istifa eder ve dev Caluta karşı Davut Peygamber misali, efsanevi bir mücadeleye girişir. Amacı bu çokuluslu dev holdingin asıl yüzünü gözler önüne sermektir. Bütün şirketler aynı şeyi yapıyor. Dünyanın en yeşil adamı sayılmam ama, bu gezegene yaptığımız büyük ihanet. Kuzey Amerika, birçok açıdan berbat bir yer. Herkesin tek derdi, biraz daha kar etmek. Danis Tanovic"} +{"text":"87 Endülüs, İspanya. Dünyada yangınla savaşta en kötü yerlerden biri, öyle ki 45 derece üstünde seyreden sıcaklık 50 metre yüksekliğinde alevden duvarlar yaratarak büyük bir yeşil alanla karşılaşıyor, tüm bölge tehlike altında kalıyor. Life in Flames yaz boyunca elit bir itfaiye ekibini takip ediyor. Gustavo onlara liderlik ediyor, 41 yaşında ve kariyerinin zirvesinde ve bir tutku ona yön veriyor adamlarını hayatta tutmak. Yapacağı tek bir hata tek bir yanlış karar birinin ölümüne yol açabilir. Ancak şimdi tüm bunlara değip değmediğini de sorgulamaya başlıyor. Onlar bir yangını söndürürken başkaları başka yerlerde bir diğerini çıkarıyor. Sonu gelmeyen bir döngü içine hapis olduklarını hissediyorlar."} +{"text":"Cho Eun-suk 'un dayanılmaz bir cazibesi vardır. Öyle ki; bu cazibesi, dolaylı da olsa, lise yıllarında bir gencin ölümüne yol açmıştır. Kendisi için Park Seok-gyu ile kavga eden genç; boş bir havuza çok talihsiz bir biçimde düşünce, hayatından olmuştur. Cho Eun-suk, bu olaydan sonra Park Seok-gyu ile bir daha görüşmez. Lise yıllarındaki bu tatsız olayı unutan Cho Eun-suk, biraz çalışarak, biraz da cazibesini kullanarak tasarım ve renklendirme konusunda uzman bir profesör olur yıllar sonra. Lisedeki elim olayın diğer kahramanı olan Park Seok-gyu ise iyi ve ünlü bir karikatürist olmuş ve ders kitaplarına resim çizmesisi için üniversiteden teklif almıştır. Aldığı teklifi olumlu değerlendiren Park Seok-gyu, okula atanan yeni renklendirme uzmanını gördüğünde; kısa süreli bir şok yaşar. Kaderin, Eun ve Seok için yaptığı planlar, henüz sonlanmamıştır. Park Seok-gyu ve Cho Eun-suk 'un, kendi başlarınayken zararsız, fakat birbirlerini gördükleri anda tepkimeye girerek; kararsız ve zararlı birer aşk böcüğü olarak hicvedilerek tasfirlendiği filmde, usta oyuncu So-ri Moon 'un ağırlığı hemen göze çarpıyor.. Aşka kaderci yaklaşıma; bir tutam tuz, bir tutam da isot ekleyerek gelen, yollara da gül yaprakları yerine, ince ince kara mizah seren bir yapım"} +{"text":"Türkiyenin çalkantılı bir yaz mevsiminde, Antakya yakınlarında, Suriye sınırına yakın bir kasabada geçen hikayede Defne ile Leyla üniversite sınav sonucunu beklemektedir. Leylanın künefeci olan ağabeyi Ferhat ise, Arabistan için vize aramaktadır. Ferhat, Defneye aşıktır. Aynı zamanda İsraile giden çocukluk aşkı Miryam ile sözleştiği bir 14 Temmuz Bayramı buluşacağına inanmaktadır. Fakat o yaz mevsiminde her şey değişecektir. Ferhatın muavinlik yapan ağabeyi Şefikin Suriyede ölmesi, babasının akli dengesini kaybetmesi, İstanbulda okuyan diğer ağabeyinin gelmesi ve onun da Defneden etkilenmesi Bunlarla da bitmeyecektir. Yaz sonlarında Defne ile Leyla, Leylayla ilgilenen Sabahattin yüzünden Antakyanın eski sokaklarında kovalanacaktır ve Sabahattin kadar şanslı olamayacaklardır. 11 Eylülü 12 Eylüle bağlayan o gece Sabahattin bir balıkçı kayığıyla Suriyeye kaçarken Ferhat olanlardan habersiz, vize almak için Ankaraya yola çıkacaktır."} +{"text":"Arada'da, 19 yaşındaki punk şarkıcısı Ozan ile birlikte ertesi sabah Kaliforniya'ya gidecek gemiye binmesini ve buradan kurtulmasını' sağlayacak biletin peşinden 90'lar İstanbulu'nun sokaklarında koşuyoruz. Kız arkadaşı Lara ile girdikleri ve tüm gece süren bu çılgınca arayış, onları şehrin derinliklerine çekerken biz de İstanbul yeraltı hayatının altın yıllarıyla karşı karşıyayız. Hurdalıktaki bir diskodan kanunsuzluk kokan bir nargileciye, gizli ve sadece şifreyle girilebilen partilerden nihayetinde bir hardcore punk konserine kadar süren bu yarı müzikal yolculuk; Mu Tunç'un kendi ailesinin hikayesinden ilham aldığı ilk uzun metraj filmi. Şehirde sıkışan, nefes alamayan, gerçekleri ve hayalleri arasında kalmış ve buradan çıkmak için her şeyi yapacak gözü kara iki genç aşık ile bir gece... Ve İstanbul başrolde."} +{"text":"1972de renkli TVler için hazırlanan ilk serilerden olan Go Nagainin Mazinger Zsi, birçok kişi tarafından gerçek anlamda ilk mainstream mecha serisi olarak kabul edilir. Mazinger Zde kötü niyetli bir bilim adamının dirilttiği Miken Uygarlığı devlerinin insanlığa hakim olmasını engellemeye çalışan Juuzo Kabuto, insanlığın son umududur. Kabuto, Chogokin Z adlı süper dayanıklı bir metalden, foton gücünü kullanan bir reaktörle çalışan Mazinger Z adlı dev bir robot yapmıştır. Fakat bunu tamamlayamadan bir bombalı saldırıda ağır yaralanır. Son nefesinde robotu torunu Kouji Kabutoya emanet eder. Artık insanlığı kurtarabilecek bir Tanrı ya da bu Dünyayı yok edebilecek bir İblis olmanın onun kararı olacağını söyler. Kouji Mazinger Zyi devralır ve onunla sayısız savaşa girişir. Animenin film versiyonudur."} +{"text":"Cadı olmakla suçlanan genç bir kızın heyecan verici ve sürükleyici hikayesi. Bir Zambiya köyünde yaşayan 9 yaşındaki Shula cadı olmakla suçlanır. Ona iki seçenek sunulur; ya seyyar cadılar kampına katılacak ya da keçiye dönüşecek. Yönetmen Rungano Nyoni bu cesur, sürükleyici ve yaratıcı hikayesi işte böyle başlıyor. Kendinden çok büyük kadınlar arasında yaşamaya alışmak için elinden geleni yaparken kamp yetkilisi Shula'yı hem korur hem de sömürür. Artık karar vermesi gerekir; ya ona dayatılan kaderi kabul edecek ya da herşeyini tehlikeye sokarak özgürlüğünün peşinden gidecek. Cannes Film Festivali'nde ilk gösterimi yapılan bu heyecan verici film, kadınlara olan yaklaşımımızla ilgili çok şey söylüyor. Her ne kadar detayları Afrika'ya özgü olsa da, temaları herkese tanıdık gelecek."} +{"text":"Reel Bad Arabs: How Hollywood Vilifies a People Arap asıllı Amerikalı profesör Jack Shaheen tarafından yazılmış bir kitap. Yazar Arapları ve kültürlerini işleyen 900 filmi incelemiş, Bunlardan sadece belli bir kısmının olumlu bir imaj çizdiğini, 50 tanesinin tarafsız olduğunu, geri kalan filmlerin tamamının Arap halkını aşağıladığını, hor gördüğünü, terör sevdalısı gibi gösterdiğini belirtmiştir. Arapları kötü gösteren en kötü dört filmi ise şöyle sıralar: 1. Rules of Engagement, 2, The Delta Force, 3. Death Before Dishonor ve 4. True Lies. Kitapta Arapları aşağıladığı iddia edilen diğer filmler ise şunlardır: The Black Stallion Never Say Never Again The Black Stallion Returns Protocol Back to the Future The Delta Force Iron Eagle Ishtar The Taking of Flight 847 Terror in Beverly Hills The Bonfire of the Vanities Navy SEALs Killing Streets Chain of Command Bloodfist VI: Ground Zero True Lies Operation Condor Freedom Strike Rules of Engagement Jack Shaheenin bu kitabı Hollywoodda sansasyon yaratmış, Pek çok yönetmen kitabın belgeselini çekmek istemiştir."} +{"text":"22 Temmuz 2011de Norveç, tarihinin en acı terör eylemini yaşadı. Sabah saatlerinde Osloda bombalı saldırı yapan Breivik, daha sonra 500den fazla gencin katıldığı yaz kampının yapıldığı Utoya adasına geldi. Sonrası silah sesleri, panik, kaos ve acı. Yalnızca 72 dakika içinde 77 genç insan hayatını kaybetti. İlk silah sesinden 12 dakika önce 18 yaşındaki Kaja ile birlikteyiz. Kız kardeşinin dağınıklığına sinirlenen ve adada konuşacaklarının paylaşacaklarının heyecanını yaşayan 500 gençten sadece biri. Oslodaki saldırı haberi yüzünden zaten gergindir ve arkadaşlarıyla bu konuyu konuşurken ilk silah sesini işitir. Bu bir tatbikat mıdır? Silah sesleri hangi taraftan gelmektedir? Polis kıyafetli birinin insanlara ateş ettiği duyulur panikle kaçan insanlardan. Kız kardeşi nerededir? Bir adada en güvenli yer neresi olabilir? Kaja kız kardeşini bulmak ve kapana kısıldıkları bu adadan kurtulmak zorundadır."} +{"text":"Savaş yerinde çocuk olmanın ve büyümek zorunda kalmanın hikayesi. Uzakta Havlayan Köpekler'de Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmalara bir çocuğun gözünden tanıklık ediyoruz, tüm masumiyetiyle. Oleg, çatışma alanına çok yakın olan ve durmaksızın patlama seslerinin yankılandığı sınır köylerinden birinde babaannesi ile birlikte yaşıyor. Köyde kendilerinden başka neredeyse kimse kalmamış, ama onlar için orası evleri' ve kırılgan bir umutla çatışmanın bitmesini bekliyorlar. Fakat çatışmanın şiddeti artıp, patlama sesleri yükselip, yaklaştıkça Oleg'in maceraları, kendi kendine yarattığı oyunlar da bundan etkileniyor ve savaşın izleri, oyuncakları haline geliyor. Bu unutulmuş ve terkedilmiş topraklarda Oleg'i bir yılı aşkın bir süre yakından takip eden film, çatışmanın çıplak gerçekliğini ve değiştirdiği hayatları, bizlere göstermek, yetişkinlerin sert dünyasını anlamak için çocukluğun masum bakış açısında ısrar ediyor. Belki de bu yüzden, Uzakta Havlayan Köpekler bu kadar soğuk bir konuya dokunan en sıcak filmlerden biri."} +{"text":"Filmin Parisin Pantheon Hukuk Fakültesinde geçiyor. Birinci sınıf öğrencisi Neila Salah, okulun ilk gününde Pierre Mazardın sınıfına geç girer; yaptığı gürültü yüzünden provokatif ve sinik bir insan olan olan hocası tarafından sorgulanırken aşağılanır. Irkçı, ayrımcı ve hakaret içeren söylemi yüzünden üniversite yönetimi Mazarddan bu durumu telafi etmesini ister. Bu konudaki kötü şöhreti yüzünden Mazard kovulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Zira talebelerin cep telefonlarıyla çektikleri videonun, internet üzerinden yayınlanması olay yaratmıştır. Mazard yetenekli öğrencisine özel dersler vererek kendisini geliştirmesi için büyük uğraş verir. Neila üniversiteyi birincilikle bitirir ve avukatlık hayalini gerçekleştirir. Ancak iki zıt kutbun sürtüşmesi, Neilanın kendisine yapılan yardımın Mazardın kendisini kovulmaktan kurtarmak için olduğunu öğrenmesiyle tavan yapar. Le Brio, taşların yerine oturduğu görkemli bir final sekansıyla noktalanır"} +{"text":"Lirik ve şiirsel bir büyüme masalı! 16 yaşındaki Cyd, dokuz yıl önce çocukluğunda yaşadığı travmatik bir olayın etkisinde, Chicago'ya yaz tatilini geçirmek için teyzesini ziyarete gider. Cyd, bir yandan bilinen ve saygı duyulan bir yazar olan teyzesi Miranda'yı daha yakından tanıma fırsatı bulurken diğer yandan da güneşli, miskin yaz günlerini barbekülerle ve rutin gündelik aktivitelerle geçirir. Bir kahve dükkanında çalışan Katie'yle tanışıp birbirlerine ilgi duymaya başladıklarında, Prenses Cyd, cinsellik ve spiritüellikle ilgili ilginç soruların ortaya atıldığı, büyüleyici bir ritme girer. Oyuncuların oldukça doğal performanslarıyla dikkat çektiği, Stephen Cone'un eleştirmenlerce çok beğenilmiş filmi, genç bir kadının kendini ve dünyayı keşfetmesine dair şiirsel ve lirik bir masal."} +{"text":"Summer of 84, komşularının katil olduğundan şüphelenen bir grup gencin gerçekleri ortaya çıkarmak için verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Yaşamış her seri katil zamanında birilerinin komşusudur. 15 yaşındaki Davey için, banliyö kasabasında bir seri katilin olduğu düşüncesi, ağır geçen bir yazın başında korkunç ama heyecan verici bir şeydir. Davey ve arkadaşları, ergenlikle beraber gelen hormon patlamalarıyla boğuşurken, Cape May katilinin haberleri gelmeye başlar. Heyecanlanan ve adrenalin yoğunluğuna müsait genç Davey, arkadaşlarını, katil hakkında soruşturmaları gerektiği konusunda ikna eder. Soruşturmalarına başlayan ekibe göre baş şüpheli, Davey'nin kapı komşusu olan bekar ve mütevazı bir polis memurudur. Davey gerçekten haklı mıdır yoksa bu korkunç ihtimal yalnızca aşırı bir hayal gücünün ürünü müdür?"} +{"text":"Hevesli koala Buster Moon ve yıldızlarla dolu hayvan sanatçıları, dünyanın pırıltılı eğlence başkentinde bugüne kadarki en göz kamaştırıcı sahne şovlarını hazırlıyor. Tek bir sorun vardır: Önce efsanevi müzik ikonu Bono'nun canlandırdığı dünyanın en münzevi rock yıldızını kendilerine katılması için ikna etmeleri gerekiyor. Buster ve ekibi, NewMoon Tiyatrosu'nu yerel bir başarıya ulaştırmıştır ama Buster'ın gözleri daha büyük ödüldedir; Muhteşem Redshore şehrindeki Crystal Tower Tiyatrosu'nda yeni bir gösteri sergilemek. Ama Buster ile bezgin anne domuz Rosita, rockçı oklu kirpi Ash, samimi goril Johnny, utangaç fil Meena ve elbette olağanüstü domuz provokatörü Gunter'dan oluşan ekibi, hiçbir bağlantıları olmadığı için acımasız kurt Jimmy Crystal tarafından yönetilen dünyaca ünlü Crystal Entertainment'ın ofislerine gizlice girmek zorunda kalır. Bay Crystal'ın dikkatini çekmek için umutsuz bir çabayla Gunter bir anda acayip bir fikir ortaya atar. Buster da hemen onaylar. Yeni gösterilerinde aslan rock yıldızı CLay Calloway'in yer alacağını vaat ederler. Ama sorun şudur ki Buster 10 yıl önce karısını kaybettikten sonra kendisini dünyadan soyutlayan ve o günden beri hiçbir yerde görülmeyen Clay'le hiç tanışmamıştır. Gunter, Buster'ın dünya dışı teatral şaheserini hayal etmesine yardım ederken ve Bay Crystal'ın baskısı ile kötü tehditleri artarken Buster, Clay'i bulmak ve sahneye dönmesi için ikna etmek üzere yola çıkar. Buster'ın en büyük başarısı olarak başlayan hayali müziğin en kırık kalbi bile onarıcı güce sahip olduğunun duygusal olarak anımsatıcısı olur."} +{"text":"Bu herhangi bir ülke ya da şehirde, sıradan bir akşamda sıradan evli çiftlerin arasında geçebilecek bir hikaye. Her şey normal gibi görünür, evli bir çift olan J. ve M., akşam yemeğinde gene evli bir çift olan K. ve D. yi misafir edecektir. K. ve D. gelir, hediyeler verilir ve salonda sıradan bir sohbet başlar. Ama bu kadar normalliğin içinde ters giden bir şeyler olduğu bellidir. Örneğin sanata dair her türlü şey yasaklanmıştır, buna karşılık nefret dolu sözler, kibirli tavırlar, hatta polisin birisini öldürmesi normal karşılanır. Yemeğe oturulmasıyla birlikte ortamdaki gerginlik de artar. Aslında dört kişi arasında dostluktan ya da sevgiden eser yoktur. Her şeyin göstermelik gibi göründüğü bu mekanda tek önemli olan haz ve tüketim duygusudur..."} +{"text":"Film; Sibirya, Japonya ve ABD arasında, modellik endüstrisi içindeki karmaşık arz zincirini izliyor. Hikaye bir manken avcısı ve 13 yaşında bir mankenin gözünden anlatılıyor. Sibirya ve Tokyo arasında bariz benzerlikler olmasa da bu birbirinden uzak iki bölge, canlı bir modellik endüstrisi sayesinde birleşiyor. Kız Manken, bu endüstrinin iki aktörünü izliyor: Japon pazarına yeni yüzler göndermek için Sibirya kırsalını tarayan son derece ikircikli bir manken avcısı olan Ashley ve onun keşiflerinden biri olan, karlı bir kariyer vaadiyle Sibirya kırsalından sökülüp Tokyonun ortasına bırakılan 13 yaşındaki Nadya. Ashley ile Nadya ilk kez karşılaştıktan sonra birbirlerini ender olarak görüyor, ama hikayeleri birbirine son derece bağlı. Nadya, ailesini maddi zorluklardan kurtarabileceği hakkında giderek iyimserleşirken, onun bu hayalleri, Ashleynin endüstrinin yıpratıcı etkisi hakkındaki daha gerçekçi bakışıyla tezat oluşturuyor."} +{"text":"Man-soo küçük bir kasabada araba tamirhanesinde çalışmaktadır ve annesiyle birlikte yaşamaktadır. Birgün, Man-soo'nun kumar bağımlısı olan ağabeyi gelip ona öldürüleceğini söyler bir kontrat imzalatıp dükkan ile ilgili herşeyi ister fakat Man-soo vermez. Beklenen olu ve abisi ölen Man-soo'nun annesi de hafızasını kaybeder. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kız arkadaşı yoksul olduğu için onu terk eder. Kendini herşeyden dışlayan Man-soo sonunda akıl hastanesine girer. Kendisinin bir milyoner olduğunu düşünür ve hastanedeki herkese boş çekler vermeye başlar. Burada hemşire So-kyung'dan hoşlanmaya başlar. Su-kyung uzun süre babasının hastalığı ile uğraştığı için hemşire olmuştur. Su-kyung, Man-soo'nun parlak bir gülümsemesinden hoşlanmıştır ama bu gülümsemenin altında delilik vardır. Bu konuda ne yapacağına bir türlü karar veremez."} +{"text":"Daha önce yönettiği 'Kasablanka' filmiyle tanınan ve Belçikada göçmenler konusunda yaptığı çalışmalardan dolayı ödüllendirilmiş bir sanatçı olan Belçikalı yazar, yapımcı ve film yönetmeni Guy Lee Thys'ın elinden çıkan Karışık Kebab, Belçikada yaşayan Türk İbrahim ile Türkiyedeki beşik kertmesi Elifin yıllar sonraki buluşmalarını konu alan bir yapım. Türk aile hayatının çatışmalarını, güçlüklerini konu alan dramatik bir film olduğunu, özelikle genç insanların kültürleri ve aileleriyle yaşadıkları çatışmaları ele ele almaktadır. Mixed Kebab, Antepte yaşayan tutucu bir ailedeki çatışmaları konu alıyor. Belçikada yaşayan bir Türk ailenin oğlu olan İbrahim, ailesinin zoruyla beşik kertmesi olan ve Türkiyede yaşayan Elifle tanışmaya ve evlenmeye gönderilir. İlk defa Türkiyeye gelen İbrahim, tanıştığı Elifi tatlı ve çekici bulur, ancak yaşanan kültür farklılıkları yüzünden onunla bir ömür geçiremeyeceğini düşünür. Bunun yanında Elifinde evlenmeyi düşündüğü bir erkek arkadaşı vardır. Yönetmenin Romantik bir aşk hikayesi olarak tanımladığı filmde İbrahimin Bram Sokağının çetecilerinden biri olan kardeşi Furkanın da dini motiflerle tanışmasından sonra bu alemden çekilmesini de ele alıyor."} +{"text":"LEE Hae-myung erken gelişme dönemi olarak adlandırılan ve Japon sömürgesinin egemen olduğu 1930'larda, Seul'un en modern erkeği olmakla gururlanan zengin biridir. Japon arkadaşı Shinsuke ile, lüks hayatının keyfini sürerken; dans salonlarında veya kafelerde gördüğü, beğendiği kızlarla da birlikte olarak günlerini geçirir. Bir gün, bir dans salonunda, şaşırtıcı bir biçimde güzel olan ve kendine \"Laura\" diyen CHO Nan-shil'i keşfeder ve görür görmez çarpılır. İkili çıkmaya başlarlar. Hae-myung Nan-shil'e aşık olmuştur ve onun da kendisine aşık olduğuna inanmaktadır. Ne var ki, Nan-shil onun tüm değerli eşyalarını alır ve bir iz bile bırakmadan ortadan kaybolur. Hae-myung'un, Nan-shil'e duyduğu önlenemez aşkı ve onun için kurduğu hayalleri, sonuçta onu kolay elde edilebilir kılmıştır."} +{"text":"Munna bir üniversite öğrencisi. Amacı, tüm şehri tutuşunun altında tutan mafya don Kakha'yı bitirmek. Munna'nın Kakha'yı ele geçirmesi için kişisel bir intikamı var. Dürüst bir politikacı olan Srinivasa Rao, Kakha'yı ortaya çıkarmak için acımasızca çalışıyor ama öldürüyor. Bu arada, Munnanın sınıf arkadaşı Nidhi ona aşık olur. Hikayedeki bükülme, Kakha'nın annesini satmaya çalışan ve annesinin ve kız kardeşinin ölümünün sorumlusu olan, yabancılaşmış babasından başkası olmadığıdır. Kakha'nın muhalifi Aatma adında bir başka donör de Munna'nın ona katılmasını ister. Ama Munna onun önerisini reddediyor. Munna Kakha'yı yenmeye başlar ve akıl oyunu başlar. Kakha'nın ikinci eşi ve oğlu-kızı onu terk etti ve Munna'ya katıldı. En iyi arkadaşının ölümü de dahil olmak üzere bazı olaylardan sonra Munna, Aatma'nın Kakha için hep birlikte çalıştığını öğrenir"} +{"text":"New Yorklu bir entelektüel olan Genevieve ve gazeteci sevgilisi Sebastian bir süreliğine arkadaşlarının kırdaki evine giderler. Kırda buldukları huzur, kapı komşuları Robinin bir akşam ansızın kapılarını çalmasıyla bozulur. İki kadın arasında başlayan dostluk, bir süre sonra çözülerek, kahramanlarını paranoyakça bir deneyime sürükler. Genevieve kendisini kıskançlık ve güvensizlik hisleriyle dolu bulurken; orman, artık yeşilinde huzur bulunan değil, her taşın altına bakılan, kuytularından korkulan bir yer olur. Film, iki kadın ve bir adamın arkadaşlık hikayelerinin ötesinde, oldukça içgüdüsel bir şekilde kıskançlık ve cinsiyet sorunlarını tartışıyor. Bu anlamda, Orman, bir nevi bu duyguları anlamaya kalkışma halidir denebilir. Kadın yönetmenin bu ilk filmi, görsel olarak da karakterlerin belirsiz ruh halini yansılıyor."} +{"text":"Manoj ve Stanley, son vize basvurularinin da geri cevrilmesinin ardindan kendilerini avutmaya calismaktadir. Barmen Manoj ve seyyar manav Stanley, borc icinde yuzen, guzel bir gelecegi Batida kurma hayaliyle yasayan iki arkadastir. Tam bu sirada Bavariadan gelen hentbol turnuvasi daveti, Tanrinin gonderdigi bir hediyedir adeta. Hentbolun ne oldugunu bilmeseler de turnuvaya basvururlar ve bir dizi yanlislik sonucu Sri Lanka Milli Hentbol Takimina katilirlar. Takim, vize alip Batiya ve parlak bir gelecege dogru yol alir. Ancak havaalanina indiklerinde planlari; karsilama komitesi, bir arena dolusu spor fanatigi ve 70-0 gibi bir skorla birlikte suya duser. Tutuklanmadan once kacip evlerine donebilecekler mi? Ya da kendilerinin ve ulkelerinin onuru icin, ruyalarini sonlandirma riskini de alip bedeli neyse odemek icin savasacaklar mi?"} +{"text":"Yıl MS. 2049. Motoko Kusanagi, 9. Şubeden ayrılalı iki sene olmuştur. Togusa, personel sayısı dikkat çekici boyutta artan takımın yeni lideridir. Genişletilmiş yeni 9. Şube bir dizi karmaşık olayla karşı karşıya kalır ve araştırmalar tüm olayların arkasında Kuklacı adında bir hackerın olduğunu ortaya çıkarır. Bu esnada, dosyayı farklı bir yönde takip eden Batou Motoko ile karşılaşır. Motoko \"Solid State Society'den uzak dur\" dedikten sonra uzaklaşır. Batou'nun içine Kuklacının Motoko olabileceğine dair bir şüphe düşer. 9. Şubenin yüzleştiyi şaşırtıcı olaylar serisi gitgide ve neredeyse sanatsal bir şekilde birbirine bağlanır. Kuklacı kimdir? Batou'nun Motoko ile ilişkisinin akıbeti nedir? Dikkatlice planlanmış bu kusursuz suçun arkasındaki tam gerçek nedir ve sonuçları ne olacaktır? Sırlar Solid State Society'yi sarmaktadır."} +{"text":"Ovacık'ta yaşayan insanların hayatlarına odaklanılan filmde, Türkiye Komünist Partisinden seçilen siyasi tarihteki ilk belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu'nun ilçede yaptığı çalışmalara değiniliyor. Ovacık ilçesi çoğunluğun bilmediği, kültürel ve insani değerlerin çok önemsendiği, barışın, sevginin ve dayanışmanın desteklendiği, eğitim ve üretimin sıfıra yakın bütçelerle hayata geçirildiği bir yer. Film, Ovacık Belediyesi ve Ovacık halkının gündelik hayatını, Başkan Maçoğlu'nun gözden gönülden ırak, küçücük bir ilçede başlattığı sürdürülebilir tarımı kendi kendine yeten bir ekonomiye çevirme çabasını, halkla birlikte konuşarak, çalışarak, üreterek toplumun tüm kesimlerine yaymaya çalışmasını anlatıyor. Ovacık'ın dürüst, içten dayanışma dolu üretim hikayesi ülkenin doğusu ile batısı arasında hep beklenen iletişim köprüsünü de inşa etmeye başlıyor."} +{"text":"Ahmet Bakü'de üniversite öğrencisidir. Ailesi Bakü'den uzakta bir köyde yaşamaktadır. Ahmet ancak yaz aylarını köyde geçirebilmektedir. Bu kez köye gelirken annesiyle babası onu evlendirme niyetinde olacaktır. Ahmet ile komşu kızı Leyla'nın küçükken babaların arasında yapılmış bir anlaşmaya göre ileride evlenmeleri uygun görülmekteydi. Ne Ahmet gibi Bakü'de üniversite eğitimi alan Leyla'nın, ne de Ahmet'in evlenme isteği vardır. Ahmet'in babası, Leyla'nın babasına evlilik yüzüğünü vermiştir; bu duruma sinirlenen Ahmet, bir not bırakarak Bakü'ye kaçmıştır. Kaçıştan sonra babalar durum değerlendirmesi yapmış; Leyla'nın babası yüzüğü Ahmet'in babasına iade etmiştir. Bunun üzerine Bakü'yü bilmeyen Ahmet'in annesi ile Ahmet'in kız kardeşi Ceyran kendilerini Bakü'ye giden bir kamyonda bulacaktırlar."} +{"text":"Savaşta erkek kardeşler, fırtınalı bir zaman esnasında Amerikalı bir ailenin samimi bir portresidir. Jake Rademacher, tecrübeyi anlamaya başlar, feda eder, ve Irakta hizmet ederken onun iki erkek kardeşinin motivasyonu. Film, onun, onun erkek kardeşlerinin hikayesini söylemesi için her şey-kapsamayı onun yaşamına tehlikeye attığı gibi Jakenin kahramanlıklarını izler. Çoğunlukla komik, ama bazen tamamen ölümcül, savaşta erkek kardeşler, Jakenin, Irakta dört savaş ünitesiyle gömdüğü dikkate değer bir seyahattir. Bize emsali olmayan erişim ve Iraklı savaş üniteleri, Suriyeli sınırda gizli keşif askerleriyle kamuflaj perdesinin arkasında onu alır, Hayvan derisi, yerleştirir nişancıya Sunni üçgeninde, makine silahına takılmak boyunca, Iraklı orduyla mücadele eder. En sonunda, film, evde ayrılıkların ve yaşam-tehdit etme işinin, onların ebeveynleri, kardeşleri, karıları boyunca dalgalandığı onun erkek kardeşlerini izler, ve çocukları. Savaşta erkek kardeşler, bağlarda nadir bir bakıştır, ve bakar ön saflar ve derin etkilerde bizim askerlerimizden onların hizmetinin, üzerinde onların, geride bıraktığı sevilen olanları var."} +{"text":"Orta sınıftan bekar ve liberal görüşlü bir inşaat müteahhidi olan Simon Leotard, gönülsüzce orta yaşa doğru ilerlemektedir. Orta yaş bunalımıyla cebelleşen Simon, çevresindeki toplumsal gelişmelere karşı tamamen ilgisiz kalır. İşadamı, yaşlanmaya karşı dozu artmış bir cinsel yaşantıyla karşı koymaya çalışır, ama kadınların artık gençliğinden hatırladığı aynı itaatkar yaratıklar olmadığını fark eder. Bir gün Simon, 22 yaşındaki Mado'yla tanışır. Onun esrarengiz kişiliğinden büyülenmiştir, sık sık onunla çıkar. Onun arkadaşlarıyla, özellikle de Pierre ve Alex'le tanışır. Simon, Pierre'i önce şoförü, sonra da muhasebecisi olarak işe alır. Ters bir yatırımın sonucu Simon'un ortağı Julien, acımasız ve güçlü bir maliyeci olan Lepidon'un pençesine düşer. Yasalara karşı büyük bir saygısı olan Simon, Lepidon'a parasını iade etmeyi başarır. Ama intikam alma konusunda son derece kararlıdır Claude Sautet MADO'da da, \"Vincent, Paul, François et les autres / Sen, Ben ve Diğerleri\"yle başlayan orta yaş kaygılarının soruşturmasını sürdürmüştür, ancak bu sefer sonuçlar daha etkileyici ve zekice olmuştur."} +{"text":"Köpekbalıkları hayvanlar aleminin en ilginç, en asil ve en gizemli canlı türüdür. 22 Ödüllü Sharkwater denizler altındaki bu canlıların büyük dramına göz atıyor aslında. Yapımcı ve yönetmen Rob Stewart çocukluğundan beri köpekbalığı hayranı olan bir dalgıç ve su altı fotoğrafçısı. Onlardan korkmamayı, onlarla birlikte yüzmeyi öğrenmiş. Hatta belgeselinde göreceğimiz gibi insan bedeni heyecanlı ve atak davranırsa köpekbalıkları korkup kaçıyor, o yüzden onlarla yüzmek için ekstra sakin davranmaya özen gösteriyor. Verilen istatistikler ise çok ilginç; bir yılda köpekbalıkları ve diğer hayvanlar yüzünden meydana gelen insan ölümlerine bakınca olayın nasıl abartılmış olduğunu anlıyorsunuz. Filmimizdeki ana konu; köpekbalıklarının topluluk olarak bulunduğu bölgelerde yapılan illegal avcılık, avcılığın sebebi ise; uzak doğudaki davetlerde ve özel yemeklerde verilmesi statü göstergesi olarak kabul edilen yüzgeç çorbası. Evet o güzel canlıları yüzgeçleri için avlayıp, insani olmayan yöntemlerle kestikten sonra ölmüş olarak okyanusun derinliklerine geri gönderiyorlar. Yaşanan sahneler insanı dehşete düşürüyor adeta. Bu açık tehdit altında bilmemiz gereken şey köpekbalıklarının sadece okyanus için değil tüm evren için ekosistemin en büyük ve vazgeçilmez basamaklarından biri olduğu."} +{"text":"1971 Attica Hapishanesi ayaklanmasında bir mahkumun iki kişiyi öldürmesiyle suçlanmasının hikayesi. Bir avukat ona inanacak ve savunmasını üstlenecektir. Amerikan tarihinin en acıklı ve korkunç hikayesini işliyor. Attica Hapishanesinde yaşanan bir ayaklanma sonrası, ayaklanmaya katılan mahkumların çok oluşu ve onları kontrol altına almanın imkansız görünmesi üzerine yedek askerler göreve çağrılır ve hapishaneye girerler. Önlerine gelene ateş eden askerler aralarında gardiyanların da bulunduğu 39 kişinin ölmesine ve bir sürü mahkum ve gardiyanın da yaralanmasına neden olurlar. Yetkililer gardiyanların mahkumlar tarafından boğazları kesilerek öldürüldükleri yolunda bir bildiri yayınlayarak olayı başka bir yöne çekerler ve olayı örtbas etmeye başlarlar. Mahkumlardan biri yıllar süren mahkemeler sonucunda eyalet yetkililerin neler yaptığını mahkemede kanıtlayarak olayın nasıl gerçekleştiğini herkese anlatır."} +{"text":"Sakatlar haftası etkinlikleri kapsamında 56. Piyade Alayı Karargah Destek Bölüğüne 7 tane ruhsal özürlü vatandaş 1 günlük askerlik yapmaya gelir: Ruhsal özürlü konukların birer birer Karargah Destek Bölüğü askerlerine zimmetlenmesi ve askerlerin konuklarla uyum sorunları ortalığın karışmasına neden olur. Böyle bir günde Alayda herkesin konuklarla ilgileneceğinden emin olan eski ajan Karpov, can düşmanı olarak kabul ettiği Levent Üsteğmen ile geçmişteki hesabını kapatmak için aynı günü seçer. Alayda istediği sonuca ulaşamayan Karpov ne pahasına olursa olsun Levent Üsteğmenden intikamını alacaktır. Karpovun kararlılığı ve acımasız planlarına, konuklar ve askerlerin yarattığı kargaşa da eklenince Levent Üsteğmen için tehlike giderek artmaktadır. Çözüm için iki subay Levent Üsteğmen ve Deniz Yüzbaşı kolları sıvarlar."} +{"text":"Özel olarak yetiştirilmiş, anti-terörist bir grup olan Navy SEALS Bulgaristan da bir Orta-Doğu ülkesine yapılan önemli bie askeri bilgi transferini durdurmakla görevlendirilir. Fakat bilinmeyen bir güç karşılarına çıkar ve Komutan Hart öldürülür, yardımcısı Rick ve diğerleri hayatlarını zor kurtarırlar. Washington a döndüklerinde ise beklenmedik bir şekilde karşılanırlar ve bu özel grup Amiral TODD tarafından dağıtılır. Amerikan güçleri, bilgi transferinin yapıldığı bilgisayar merkezini yok ederler. Fakat burası asıl merkez değildir ve düşmanlar Amerika nın mütefiklerini vurmaya hazırlanırlar. Amiral TODD un CIA ajanı olan Erin, kayıp şehir Rajkumar da, yeraltında asıl bilgisayar merkezinin kurulduğunu keşfeder fakat yakalanır. Amiral TODD, Deniz Ayıları nı operasyonu gerçekleştirmeleri ve kayıp olan kızını kurtarmalarını için Kayıp Şehire gönderir."} +{"text":"\"Anlatacaklarım var! Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek. Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanır kılmak için ya da belki sade, ama sade anlatmak için... Sen anlat dedi Tanrı bana, anlaşılsın diye değil, hiçbir mükafat istemeden anlat... Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak! Sen anlat dedi... Sen sade anlat! Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu, çareye yol açsın diye çaresizliği anlat... Ders verme dedi kimseye, çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene. Çırakları olan bir çıraktır usta, olsa olsa... Sen anlat dedi bana Tanrı, sen sade anlat... Bu sözler Hilmi Durana ait. Kendisi Yılmaz Erdoğanın kalem aldığı, Bana Bir Şeyhler Oluyor adlı oyunun esas adamı. Her gün televizyonlarda hikayelerini seyrettiğimiz, gazetelerin üçüncü sayfalarında karşımıza çıkan insanlardan biri o. Ve anlatacak traji-komik bir hikayesi var."} +{"text":"George Kuchar'in ilk 16 mm. çektiği renkli filmi; underground yaratıcılığın çekici ve melodramatik bir gövde gösterisi. Kuchar'ın 1950'lerin sonundan beri yaptığı yüzlerce filmin en popüleri olan bu 1966 yapımı düşük bütçeli kısa film; film yapma çabaları sırasında depresyon ve yalnızlık nöbetleriyle savaşan, kaybetmeye mahkum çekici bir yönetmenin hikayesini anlatır. Şehvetli genç yıldızı duşta tutkuyla tanıdığında, Kuchar'ın kendine acıması ve yabancılaşması daha da derinleşir. Hold Me While I'm Naked, George ve ikizi Mike'ın Bronx'ta çektikleri Hollywood destanlarının çoğu gibi, kaçınılmaz şekilde karşılaştırıldığı camp ve trash Hollywood parodilerinin arasından sıyrılmasını sağlayan bir duygusal ciddiyet düzeyine ulaşır. Film, bunu büyük oranda Kuchar'ın teknik ve yaratıcı becerilerine borçlu: Şaşırtıcı adı ve yapım tasarımı, tuhaf ve sade kamera açılarının yaratıcı çekimleri, Hollywood filmlerinin göz alıcı kaygıları ve duygusal aşırılıklarını mahalle arkadaşlarının sıradan gerçeklerine ve insani boyutlarına uyarlama konusundaki doymak bilmez yeteneği. Kuchar becerikliliğinin renkli bir örneği olan Hold Me While I'm Naked, birçok izleyiciyi ve özellikle John Waters'i kendi görkemli beyazperde destanları için arkadaşlarını seferber etmeye teşvik etti."} +{"text":"İskoçya'nın Hebridler ada grubundan olan, bizim \"Burgazadası\" kadar bir adada halk balıkçılık, koyun, kuzu besleme, patates işleriyle uğraşıyor... Adadaki erkeklerin tek eğlencesi akşamları meyhanede kafa çekmek... Zaman, ters bir zaman. II. Dünya Savaşı başlamış. Bir vakit adanın her yerle iletişimi kesiliyor haliyle. Bir süre kendi hallerinde idare ediyorlar fakat \"viskisiz hayat\" onları bambaşka bir ruh haline sokuyor. Zaten \"potansiyel alkolik\" olan ada halkı, ani içki kesilmesi yüzünden vebaya yakalanmış gibi büyük bir hasara uğruyor. Kimileri hasta oluyor, kimileri işten güçten kesiliyor. Adanın olmayan keyfi iyice bozuluyor zamanla. Fakat işte o sıra, bir mucize gerçekleşiyor. Emperyalizm denen bela, ada halkına büyük bir nimet sunuyor. Ambarları tıka basa viski dolu bir şilep, fırtına sırasında bizim adanın kıyılarında kayalara çarpıyor... Denizcileri kurtaran ada sakinleri, bir süre sonra yarısı suya gömülmüş olan gemideki yükün mahiyetini anlayınca toplu bir adrenalin artışı durumu yaşıyor ve işte orada film başlıyor... alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Tokugawa Shogunate döneminde Şogun Japonyayı Edo'dan yönetirken fazla bir gücü olmayan İmparator ise Kyoto'da yaşamaktadır. Derebeyi olan Lord Asano ve Lord Kira, Edo kalesinde İmparatorluk habercilerini karşılamakla görevlendirilir. Karşılama öncesinde Asano kılıcıyla Kiraya saldırır. Edo kalesi içinde kılıç çekmek, ölüm cezası gerektiren bir suçtur. Gerek Kira'yı gerekse Asano'yu iyi tanıyan Şogun durumu anlamış olsa bile ceza kaçınılmazdır. Her şeye rağmen Şogun, Asano'nun onurunu korur ve onun harakiri yapmasına izin verir. Ancak Kira cezalandırılmaz ve görevine devam eder. Lord Asano'nun ölümünden sonra ona bağlı olan samuraylar artık birer ronindir. Kanunlara göre harakiri yapan bir Lordun kalesi zaptedilir ve ona bağlı olan samuraylar dağıtılır. Asano'nun samuraylarının bir çoğu kaleyi terk ederken Asano'nun başdanışmanı olan Oishi ve ona bağlı 59 ronin dağılmadan önce efendilerinin onurunu korumak için Kira'yı öldürmeleri gerektiğine karar verirler ve plan yaparlar. Kira'nın ve Şogun'un, planlarını anlamaması için çeşitli bölgelere dağılan 60 ronin iki sene boyunca bir yandan çeşitli işler yaparak saklanırken, bir yandan da Kira hakkında bilgi toplarlar. Yaptıkları gizli bir toplantıda artık harekete geçme zamanının geldiğine inanan Oishi 46 ronini saldırı için seçer ve diğer 13 ronini evlerine geri yollar. Birer birer Edo'ya sızan roninler, 14 Aralık 1702'de Kira'nın malikanesine saldırırlar."} +{"text":"Nirvanadan Metallicaya kadar, müzik dünyasının tüm önemli isimlerini etkilemiş olan bu rock ilahından etkilenmek için ille de metalci olmak gerekmiyor. Neredeyse 40 yıldır müzik yapan, Motörhead grubunun kurucusu Lemmy Kilmister rock tarihine damgasını vuranlardan. Akranları çoktan ya mezardayken ya da sağlıklı yaşama sarmışken, Lemmy, 65 yaşında olmasına rağmen, hala günde iki paket Marlboro ve bir şişe viski içiyor, bir yandan da turnelerde şanına yakışır performanslar sergilemeye devam ediyor. Bu belgesel, bu nev-i şahsına münhasır adamın hayatına ışık tutan ilk çalışma. Gallerde geçen fakir çocukluğu, Beatlesdan ilham alması, Hawkwind grubundan atılması ve 1975te Motörheadi kurması... Filmde Lemmynin hayatı ve yeteneği hakkında konuşan arkadaşları, ailesi ve hayranları arasında Metallica, Slash, Dave Grohl, Ozzy Osbourne, Peter Hook, oyuncu Billy Bob Thornton, Jarvis Cocker, Alice Cooper ve Mick Jones gibi isimler var. Gösterildiği festivallerde büyük beğeni toplayan film, rock müzik seven herkesin etkileneceği, karizmatik ve oldukça komik, yaşayan tarih gibi bir adamı yakınımıza getiriyor."} +{"text":"Kang Jaehyuk 'un silahlarla arası çocukluğundan beri çok iyi olmuştur. Silahların kendisi için, kendisinin de polis olmak için yaratılmış olduğunu düşünmektedir. Fakat polis olmak için vermesi gereken sınav, özel rahatsızlığı dolayısıyla genç polis adayını çok zorlayacaktır. Zira, ateşli silahlarla aşk yaşayan Kang Jaehyuk, kesici ve delici aletlerden korkmaktadır... Choi Soojin, üniversite yıllarını öğrenci direnişine adamış genç ve güzel bir kızdır. Kendisi, direnişe ne kadar destek vermek istese de; direnişçilerin ayaklarına dolanıp köstek olmaktan başka bir işe yaramamıştır. Gerilla olma konusunda şansı olmadığını anlayan Choi Soojin, kendisine daha uygun bir mesleğe, muhabirliğe yönelmiştir... Kang Jaehyuk ve Choi Soojin 'in yolları aynı sokakta kesişir. Balık köftesi yiyen Choi Soojin, elindeki şişi yanlışlıkla bir suçluyu kovalamakta olan Kang Jaehyuk 'un miğdesine saplar. Kang Jaehyuk, kazayı ucuz atlatır. Ancak karizması bir kere dağılmıştır. Balık köftesi şişi ile şişlenmiş polis meğmurunun hikayesi, haber bültenlerine konu olmuştur... Olaydan kısa bir süre sonra Choi Soojin 'in polise işi düşer ve bu vesileyle kurban ile fail ilk defa karşı karşıya gelir. Kang Jaehyuk, dağılan karizmasının intikamını almaya kararlıdır. Fakat şirret muhabir Choi Soojin, hiç te kolay lokma olmayacaktır!.."} +{"text":"Tarih öncesinin dev canavarları, çocuklarla oynamayı seven zeki ve konuşkan turistler olarak New York şehrinde. Üç yönetmenli \"We're Back! A Dinosaur's Story\", aynı yıl gösterime girdiği Jurassic Parktan korkacak yaştaki çocuklar için birebir. Dört dinozorun şekil ve huy değiştirerek New Yorka geldiği filmin karakterlerinden Vorbu, Jay Leno konuşuyor. Kaptan New Eyes zamanda geriye, herhalde Geç Tebeşir Dönemini seyahat eder. Kaptanın beyni etkileyerek huy değiştiren bir tahıl bulamacı vardır. Bununla adları Rex, Elsa, Dweeb ve Woog olan dört dinozoru besler. Onları şiddetten uzak, uysal ve zeki yaratıklara dönüştürür. Uzay gemisi ile 21. yüzyıla seyahat ederler. New Yorkta sokakların sert çocuğu Louie ve ihmal edilmiş zavallı küçük zengin kız Cecilia ile karşılaşırlar. Dinozorlarımız, onları bulan bilimadamının kötü ruhlu kardeşi Profesör ScrewEyesın tuhaf sirkinde çalışmaya başlar. Ancak, profesörün onlar için başka planları vardır. ScrewEyes, insanların kabuslarına giren ve ipnotik bir bakışı olan korkutucu bir yaratıktır. Ne var ki, dinozorlara yardım eden çocuklar bu arada dostluğun anlamını öğrenir."} +{"text":"Esas kızımız bir gün nette gezerken karşı okulun öğrencilerine kötü şeyler yazar. Ertesi gün kızın telefonu çalar, karşısında o okulun bir öğrencisi vardır, numarasını bulmuş ve onu tehdit etmektedir. Tesadüfün böylesi, bir gün kuafördekeyken telefonu yine çalar arayan yine aynı çocuktur ve yan tarafta oturmaktadır. Kovalamaca burda başlar, esas oğlan kızı okul çıkışlarında bekleyip tehdit ederken kız da ondan kaçmaktadır. Yine böyle bir kovalamaca esnasında esas kız okul duvarından atlayıp çocuktan kaçarken, duvarın altında duran esas oğlanın üstüne düşer ve öpüşürler. O andan itibaren olay başka bir boyuta varır, çünkü esas kız esas oğlanı öpen ilk kızdır. Esas oğlan ''artık benimsin'' der ve macera başlar..."} +{"text":"Her eylül, New Yorkta yaşayan başarılı iş adamı Romen sevgilisiyle dinlenmek için İtalyadaki evine gider. Fakat bu sefer temmuz ayında haber vermeden gidince çok büyük bir sürprizle karşılaşır. Lüks evi otel olarak kullanılmaktadır. Daha da fazlası, müşteriler arasında, peşlerinde ısrarcı genç erkekler olan bir grup gürültücü Amerikalı kız vardır. Ümitsizce kontrolu tekrar eline almaya çalışırken, Hudson mahremiyetini, kız arkadaşını ve aklını kaybeder; ta ki yeni planıyla ortaya çıkıncaya dek. Bu filmde, içinde Mack The Knife parçasının da bulunduğu Thats All albümüyle 1959da Grammy ve Yılın Plağı ödüllerini almış ünlü performans sanatçısı Bobby Darin ilk oyunculuk deneyimini yaşadı. Darrin filmin bitiminden 10 gün sonra başrolü paylaştığı, Grease müzikalindeki Look At Me, Im Sandra Dee parçasının ilham kaynağı olan Sandre Dee ile evlendi. Come Septemberda görüntü yönetmenliğini Greta Garbonun da gözdesi olan William Davis yapıyor. Lollobrigidanın muhteşem kıyafetlerinin tasarımı ise Morton Haacka ait."} +{"text":"Simin, kocası Nader ve kızı Termeh ile beraber İran'dan gitmek istemektedir. Gereken tüm ayarlamaları yapmıştır. Fakat Nader bu konuda kararsızdır. Çünkü, alzheimer hastası babasını geride bırakacak olmanın endişesini taşımaktadır. Bu nedenle, hep birlikte yapacakları seyahati iptal etmeye karar verir. Nader'in kararı yüzünden, Simin ona boşanma davası açmak ister. Talebi reddedilince, Nader'i bırakıp ailesinin evine taşınır. Termeh, annesinin yakında döneceği umuduyla babasıyla kalmayı seçer. Nader, bu yeni yorucu durumla baş etmekte zorlanır. Ayrıca babasına bakması için Razieh adında genç bir kadını işe alır. Bu genç kadın hamiledir ve işi kocasının haberi olmadan kabul etmiştir. Bir gün, Nader eve geldiğinde babasını evde yalnız ve masaya bağlanmış bir şekilde bulur. Razieh döndüğünde, olaylar karışır. Bu olayların trajik sonuçları ise hem Nader'in hayatını parçalayacak hem de Termeh'in babasıyla ilgili düşüncelerini değiştirecektir."} +{"text":"Telefonlara Ralf Becker ya da Ilona Manzke gibi tipik Almanca isimlerle çıkıyorlar. Büyük bir sabır ve nezaketle hizmet verdikleri müşteriler bazen şirketlerinin nerede olduğunu sorduğunda Güneydeyiz diye yanıt veriyorlar. Frankonya ya da Baden şivesi veya kusursuz yüksek Almanca konuşan çağrı merkezi çalışanları gerçekten de Güneyde, İstanbulun göbeğindeki klimalı büyük ofislerde çalışıyorlar. Lufthansa ve Neckermann gibi büyük Alman şirketleri için burada eğitimli ucuz işgücü bulmak kolay. Bülent (30), Murat (39), Fatoş (43) ve Çiğdem (33)'in yaşamöykülerinde ortak bir yön var: Hepsi de çocukluk ve gençlik yıllarını Almanya'da geçirmişler. Aradan geçen onca yıla rağmen, kendilerini memleketlerinde hissettiklerini söylemek mümkün değil. Aksine, İstanbul'da kendilerine bir 'Yedek Almanya' kurmuşlar."} +{"text":"Stephen Poliakoff'un yönettiği Joes Palaceın servetinden rahatsız olan münzevi milyarderini Sir Michael Gambon oynuyor. İyi aktör Michael Gambon ile her zaman ilgi çekici filmler yapan yazar/yönetmen Stephen Poliakoffun filmi Joes Palaceın merkezinde, filme adını veren Joe var. Yeniyetme Joe, aynı zamanda filmin anlatıcısı. Okuldan ayrıldığında kendini, münzevi milyarder Elliot Grahamın yanında çalışır bulmuş. Grahamın başka evleri ve, Joenun annesi dahil, her şeyi pırıl pırıl tutmakla görevli hizmetkarları var. Joe ise, Grahamın Londranın merkezinde bulunan, saraydan farksız evinde kapıcı olarak çalışıyor. Ancak evin tuhaf bir atmosferi var. Çalışanların hiçbiri burada uzun süre kalmıyor. Joenun annesi yeni sevgilisiyle İspanya istikametinde kayboluyor. İlk kapıcı ise, kendini çatıdan aşağı atmanın eşiğine gelmeden önce tabakların çoğunu kırıyor. Hatta Joenun ona arkadaşlık etsin diye davet ettiği evsiz adam bile, evden rahatsız oluyor. Oysa öğrenme zorluğu çeken Joenun böyle bir hayalgücü yok, hiç etkilenmiyor. Grahama gelince aklını, babasının servetiyle ilgili karanlık bir sırrı bulmaya takmış. Bu servetin nereden geldiğini merak ediyor. Belli ki bu karanlık sır da, evin kötü atmosferiyle ilintili."} +{"text":"Emma, işçi sınıfından bir aileden gelen prensipli ve hırslı bir kızdır. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeyi düşler. Dexter ise çapkın bir zengin çocuğudur. Onun düşü, dünyayı kendi oyun parkı haline çevirmektir. Üniversiteden mezun oldukları gün tanışan zıt kutuplardaki bu iki insan, birlikte geçirdikleri bir günden sonra hayat boyu sürecek bir arkadaşlığa adım atarlar. Biz her yılın 15 Temmuzunda ilişkilerindeki başka bir ana tanık olurken, Emma ve Dex bazen birlikte, bazen ayrıdır. Ancak hayatta yol alırken aradıkları aslında hep yanı başlarındadır. Sevinçleri ve kavgaları, ümitleri ve kaybettikleriyle birlikte geçen 20 yıldan sonra, tanıştıkları o unutulmaz günün gerçek anlamı ortaya çıkacaktır... -alıntı"} +{"text":"Film bizi 17 yüzyıla, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan Bulgaristan'a götürüyor. Dört kabadayı, evin erkeği çoban Karaivan yokken eve zorla girerler ve küçük kızları Mariya'nın önünde Anne'ye tecavüz ederler ve oldürürler. Bunun üzerine Karaivan, yanıp tutuştuğu intikam arzusunun bir kölesi haline gelmişliğiyle hakkını kendi eliyle almaya karar verir. Evini karisinin olu bedeniyle birlikte yakar ve paylastiklari mutedil hayattan vaz gecerek, bunun yerine kizini alarak dagdaki kulubede yasamayi secer. Kizi Mariya'yi bir oglan cocugu gibi yetistirir, ona dovusmeyi ogretir; boylece sogukkanlilikla adam oldurebilecek ve annesinin zanlilarindan intikam almasinda babasina yardim edecektir. Faillerden ikisinin yerini bulmalarinin uzerinden dokuz yil gecmis ve dort failden ucunu oldurmuslerdir. Oldurdukleri kisilerin uzerine intikamlarinin bir sembolu olarak keci boynuzu birakirlar. Sonuncuyu kendi varsil dogulu hanesinde oldurmek uzereyken, Mariya farkinda olmadan bir ask sahnesine tanik olur ve bu onu butunuyle degistirir. Artik, yenice buldugu disiligi onu cok sevindiriyor, zaman zaman gizli kapakli sik bir kadin elbisesi giyinip kusaniyordu. Cok gecmeden Mariya genc bir cobana asik olur ve kotuluk kalbinden yok olmaya baslar. Karaivan ondaki bu degisikligi fark ettiginde cok gec kalmistir. O da Mariya'yi tekrar yasamlarina ve intikamlarina dondurmeye calisir ama olaylar bir felaketle sonuclanir."} +{"text":"Her ilkbaharda, 130 milyon geçici işçinin, yeni yıl tatili için köylerine dönmek üzere yola çıkmasıyla, Çin şehirleri büyük bir kargaşaya sürüklenir. Muazzam bir gösteri halini alan bu kitlesel yer değişimi, dünyanın en büyük göçüdür ve kırsal geçmişi ile endüstriyel geleceği arasında sıkışmış bir ülkenin trajik portresini çizer. Yönetmen Lixin Fan, neredeyse 20 yıldır bu yolculuğa çıkan bir çiftle birlikte yola koyuluyor. Çinin kırsal kesimindeki milyonlarca fakir insan gibi onlar da fabrikalarda çalışmak üzere çocuklarını geride bırakarak büyük şehire gitmişler. Genç ve isyankar kızları Qin, bir taraftan ailesinin gitmesine içerlerken, bir taraftan da, onları hayal kırıklığına uğratma pahasına, okuldan uzakta kendi özgürlüğüne kavuşmayı arzuluyor. Dönüş Treni, Çinin ekonomikbir süper güç haline gelmesi sürecinde yaşanan insani dramı ve ödenen bedelleri, parçalanmış bir ailenin bakışından anlatıyor. Ancak, Dönüş Treni söylemeye cesaret ettikleri kuşkusuz sadece Çine özgü değil; dünyanın her yerinde, berbat şartlarda yaşamaya mahkum edilmiş, ancak bu durumları ekonomik gelişme ve ulusal büyüme adına görmemezlikten gelinen milyonlarca insan adına da söyleyecekleri var."} +{"text":"Yönetmen Mark Wexler yaşlanmanın ne anlama geldiği ve gerçek anlamda sonsuza dek yaşamanın ne demek olabileceğini araştırmak üzere dünya çapında bir yolculuğa çıkar. Fakat kimden nasihat almalıdır? Dur durak bilmeden sigara ve bira içen asırlık bir maratoncu bütün cevaplara sahip olabilir mi? Ya da yaşlı bir porno yıldızı? Gençlik ve yaşlanmaya dair bildiklerimize mizahi bir dokunaklılıkla karşı çıkan bu merak uyandıran belgeselinde, Wexler sıradışı karakterlerle sağlık, zindelik ve ömrü uzatma konusunda uzman olanların öngörülerini karşı karşıya getiriyor. Yaşam süresini uzatma hakkında bir çalışma olarak başlayan HOW TO LIVE FOREVER, hayatın anlamını bize gerçekte neyin vereceğine dair düşünmeye sevkeden bir incelemeye dönüşür."} +{"text":"5.000 yıl önce acımasız savaşçı kral Memnon, kaderinde çöllerin korku dolu insanlarını yönetmek olduğuna inanıyordu. Komutasıaltındakizalim barbarlardan kurulu ordusuyla her tarafı sildi süpürdü ve büyük bir katliam yaptı. Öldürmediği insanları köleleştirdi. Kendisine muhalefet edenleri sistemli bir biçimde yok eden Memnon'un stratejilerinin kaynağında geleceği çok iyi gören bir büyücü vardı... Büyücünün öngörüleri sayesinde düşmanlarına ne zaman, nereden ve nasıl saldıracağını biliyordu. Bu yüzden hiçbir savaşı kaybetmedi. Memnon'un zulmü karşısında sadece birkaç kabile direnebildi, son darbesinin kaçınılmaz olduğunu bildikleri için güçlerini birleştirme yoluna gittiler ve onu durdurabilecek tek güç olan Mathayus'un yardımını istediler... Öldürme sanatlarında beceri sahibi bir suikastçiler kuşağından gelen Mathayus, Memnon'un elindeki en tehlikeli araç olan büyücüyü safdışı edebilecek tek güçtü. Böylece Mathayus çok büyük cesaret ve dayanıklılık gerektiren bu savaşın içine girdi. Öncelikle ünlü Gomorrah kentinde bulunan Memnon'un sarayına gizlice sızarak şeytan ruhlu Memnon'un en değer verdiği varlığın güzeller güzeli Cassandra olduğunu keşfetti. Ancak Cassandra'yı öldürmektense onu rehin alıp ıssız Ölüm Vadisi'nin derinliklerine götürme yoluna gitti. Mathaus bir gerçeğin farkındaydı: Hayatta kalabilmenin tek çaresi, Memnon ile direkt bir çatışmaya girmekten geçiyordu."} +{"text":"Ölü Ozanlar Derneği ve The Truman Showun yönetmeni, Avustralyalı usta sinemacı Peter Weirin yedi yıl aradan sonra çektiği bu film esirler, hayatta kalmak ve yalnızlık üzerine bir İkinci Dünya Savaşı öyküsü. National Geographic Entertainmentın ortak yapımcılığını üstlendiği Özgürlük Yolu, bir Sovyet esir kampından kaçarak kışın ortasında Sibiryadan Hindistana 6.000 kilometre yürüyen bir grup esiri izliyor. Polonyalı genç Janusz, kendine Bay Smith adını takmış Amerikalı, alaycıZoran ve dövmeli gangster Valkadan oluşan bu gruba daha sonra Irena adlı bir mülteci de katılır. Başlarına ödül konmuş olan ekip önce ıssız Sibiryayı, ardından Gobi Çölünün uçsuz bucaksız düzlüklerini ve son olarak Himalayaları aşmak zorunda kalacaktır."} +{"text":"Gençliğinden beri defalarca ihtihara kalkışmış bir kadın ancak 60lı yaşlarında amacını gerçekleştirebilir. Ama etrafındakileri kontrol etmeye o kadar meraklıdır ki kendisi öldükten sonra çevresindekilerin yapması gerekenleri de ince ince planlamıştır. İhtihar etmek için öyle bir gün seçmiştir ki Yahudi geleneklerine göre o günlerde defin işlemi yapılamamaktadır ve bedeni bir kaç gün buzlar içinde bekletmek gerekmektedir. Bu süre içinde başında duracak kişinin eski kocası olması için de gerekeni yapan Nora, bu günlerde geleneksel yemeğin hazırlanabilmesi için tüm hazırlıkları yapmış, malzemeleri dolaba koymuş hatta hizmetçisine de gerekli talimatları bırakmıştır. Hatta eski kocası ölü bedenini bulmak üzere eve geldiğinde kahvesinin de hazır olmasını da ihmal etmemiştir. Bu arada eski kocası da evli oldukları zamanlarda karısının başka bir ilişkisi olduğundan şüphelenmeye başlar ve onun eşyalarını karıştırmaya başlar. Aynı zamanda Noranın her şeyi önceden ayarlamasına da sinir olup onun planladıklarını boşa çıkarmak için çeşitli eylemlere girişir. Mesela onu Hristiyan mezarlığına gömmek için hazırlıklar yapmaya başlar. Bir yandan da zaten intihar büyük bir günah sayıldığı için Yahudi mezarlığına gömülmesinde de çeşitli sorunlar vardır."} +{"text":"Amerikalı bir grup araştırmacı 1960'lı yıllarda İç Ege'nin bir köyüne gelir. Karun hazinelerini bulurlar ve hazinenin en değerli parçalarından biri olan Kanatlı Deniz Atı broşunu alıp götürürler. 1960'lardan günümüze taşınan bu macera dolu öyküde ölüm döşeğindeki Tahir, 4 erkek çocuğunu ölmeden önce toparlar ve onlara bırakacağı bir mirası olmadığından, Amerikalıların gelişinden ve yıllardır sakladığı sırrından bahseder ve hayata gözlerini kapatır. Bu sır; Uşak'ın Şıhhasan köyündeki evlerinin altında saklı olan hazinedir. Babalarının defin işlemlerini halleden kardeşler, köylerine gidip hazineyi bulma konusunda kararsız kalırlar. Tartışırlar önce. Sonra bir falcının yanına giderler. Cingöz Falcı köydeki evden ve hazinden bahsedince kararları değişir ve hepsi zengin olma hayali kurmaya başlar. En sonunda istemeyerekte olsa Ramazan, Cemil, Kenan, Ender ve Hoca Uşak'a doğru yola koyulurlar. Köye hazine aramak için gelen 4 kardeş bir yandan hazineyi ararken diğer yandan da kendilerini keşfe çıkarlar. Köy hayatının temizliği ve saflığı, köy insanın samimiyeti ve komik halleri hazine arayan bu 4 kardeşte büyük değişimlere yol açacaktır."} +{"text":"Bismarck belgeseli de şu sıralar gösterimde olan Avatarın yönetmeni James Cameron ın elinden çıkmış. Konusu ise kısaca şöyle :Bismarck Alman ordusunun savaş kanunlarına uymayarak imal ettiği devasa bir zırhlı gemidir, asıl ününü İngilizlerin meşhur gemisi Hoodu 5 atışta çok da kısa bir süre içinde batırması ile elde etmiştir. Daha sonra Bismarckı batırmak İngilizler adına bir onur mücadelesine dönüşecek ve koca zırhlının üzerine hatrı sayılır bir ordu göndereceklerdi. Ancak bu ordunun Bismarckı suya gömmesinin günler alacağı söylenmekteydi, gerçekte ise Bismarck saatler içinde batmıştır. Pek çok mürettebatın da dediğine göre geminin göbek kısmında almanlar saldırı esnasında bilinçli bir şekilde patlama yapmış ve gemiyi batırmıştır, James Cameronda belgeselde daha çok bu gerçek üzerine yoğunlaşıyor. alıntı;aydinbaltaci. net"} +{"text":"Murat ve Rıza patronlarıyla sorunları yüzünden işten ayrılmış iki kamyon şoförü arkadaştır. Rıza, zorla ikna ettiği Muratla bir soyguna kalkışır. Kaçarlarken bekçi Muratı tanır. Jandarma ile girdikleri çatışmada yaralanan Murat, yaya olarak gizlenir. Sonradan buluşacağı Rıza parayı paylaşmak istemez ve Murat'ı polise ihbar edip yakalatır. Muratı ziyaret eden Rıza, onu ele vermezse payını bankaya yatıracağını söyler ama yedi yıl hapse mahkum olan Muratı bir daha aramaz. Kaçmaları için sahte pasaport yapan adam hapse düşünce Murata Rızanın oyununu anlatır. Kini büyüyen Murat, günlerini intikam duygusuyla geçirir. Cezası bittiğinde artık bir çiftlik sahibi olan Rızayı bulur. Rızanın oynadığı oyunun farkında değilmiş gibi davranır. Rıza ise korkmaktadır. Murat çiftlikte tanıştığı Rızanın kızkardeşi Zeynepe aşık olur. Murat Zeynepe gerçeği anlatınca iki sevgili ayrılır. Bu arada Rıza bu ilişkiyi öğrenmiş, Murat ise intikam almaktan Zeynep için vazgeçmiştir. Rıza tuzak kurarak adamlarına Muratı dövdürür. Murat yine bir şey bilmeden dostu Ömeri Rızayı çağırması için gönderir. Rıza Ömeri öldürüp suçu Murata yıkmak için onu da mahzene kapatır. Murat oradan kaçmayı başarır. Zeynepin hamile olduğunu duyan Rıza Muratın peşine düşer. Çatışırlar ve Rıza ölür. Zeynep doğacak çocuğuyla onu bekleyeceğini söylediğinde, Murat teslim olmaktan başka seçeneği olmadığını anlar"} +{"text":"Sam ve Lucy Bell, her şeye sahip gibi görünen evli bir çifttir: iyi bir dış görünüm, başarılı kariyer ve şehvetli bir aşk hayatı. Hayatlarında eksik olan tek şey, en çok istedikleridir - bir bebek. Çocuk yapmak için ellerinden gelen her şeyi denerler: Yeni Dönem ilahileri, akupunktur, yaratıcı sevişme... ancak tüm bu heyecanlı programın tek faydası kalp ve damar sistemlerine olmuştur. Çift kendini gönüllü olarak tıbbi uzmanların eline bıraktığında yumurtlama çizelgelerinde değişme görülür. Aynı zamanda Sam de işinin kendini memnun etmediğini fark etmeye başlar, senaryo yazmayı kafasına koyar ancak aklına hiçbir şey gelmez. Hippi arkadaşı Druscilla'nın teşviğiyle iç dünyasına bakar Sam'e ilham gelir: bebek yapmayı deneyen bir çift hakkında komedi yazacaktır. Ama Lucy bu fikirle şoke olmuştur ve Sam'e hikayelerini anlatmasını yasaklamıştır. Sam ve Lucy'nin sahip olduğu en önemli şey olan aşkları, şimdi gerçekten sınanacaktır ve sürpriz sonuçlar doğuracaktır."} +{"text":"Harun, Zehra ve Adem idealleri olan 3 öğretmendir. Eğitim aşkıyla geride ailelerini, yurtlarını bırakarak, 3 farklı kıtaya doğru yola koyulurlar. Adem, Bosna Herseke doğru yollara düşerken, ardında hamile eşini bırakmıştır. Zehra ise Afganistana doğru giderken aşık olduğu Harunun sevgisini yüreğine gömer. Harun ise geçmişi bir kenara bırakarak, fakirliğin halen hüküm sürdüğü eski sömürge devleti Senegala doğru yola çıkar. Açlığın, yoksulluğun hatta yer yer halen savaşın hüküm sürdüğü bu farklı topraklara barışı, dostluğu, kardeşliği ve yardım götürmeyi amaç edinen isimsiz kahramanlar, eğitim aşkını kendi yaşamlarının üstüne koyarlar. Her ülkeye yeni hatıralar, yeni hayatlar hediye ederler. Yönetmenliğini Levent Demirkalenin üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda ise Burçin Abdullah, Yunus Emre Yıldırımer ve Hasan Nihat Sütçü yer alıyor."} +{"text":"Mikako yeni okuluna henüz atanmış, çiçeği burnunda genç bir lise öğretmenidir. İşine başlamanın heyecanıyla erkeklerin voleybol takımının da gönüllü koçu olur. Ancak, takımda doğru dürüst hiçbir aktivite olmadığını öğrenir. Takımın yegane beş oyuncusunun hepsi voleybol topuna elini sürmeyen ve kafalarını sadece kızlara takmış ezik öğrencilerdir... Sıkı çalışmaya teşvik etmek için, bir maçı kazanmaları halinde onlara memelerini göstereceğine söz verir! O andan itibaren, oyuncular var güçleriyle antrenman yapmaya başlar. Rahatsızlık hissetse de aynı zamanda davranışlarının değiştiğini görmekten mutlu olan Mikako onları sevmeye ve güvenmeye başlar. Onlardan öğrendikleriyle de bir zamanlar yitirdiği kendine güveni geri kazanır. İlk maçtan önceki gün, bu 'söz' okulda öğrenilir, ve büyük bir sorun patlak vermek üzeredir..."} +{"text":"Yerel klinikte çalışmakta olan Dr. Ichito Kuriharanın yoğun hasta ziyaretleri ve doktor sayısındaki sıkıntı sebebiyle kendine ayıracak zamanı yoktur. Kendi uzmanlık alanı dışındaki hastalara bile teşhis koyması ve uykusuz kalarak çalıştığı uzun saatler neticesinde Ichito önemli bir hastaneye atanır. Yeni işi bir doktor olarak yeteneklerini arttırmasının yanı sıra ailesine zaman ayırabilmesini de sağlayacaktır. Ancak, klinikteki hastalar ile ilgilenecek doktorlardan birinin azalacak olmasının yarattığı isteksizlik sonucunda klinikte çalışmaya devam etmektedir. Ichito vizitedeyken ölümcül kansere yakalanmış hastalarından birisi vefat eder. Ichito, ölen hastanın eşyalarını toplarken kendisine yazılmış olan ve hastasının, acılarının tümünden kurtaramamış olmasına rağmen, göstermiş olduğu bakım için Ichitoya teşekkür ettiği bir mektup bulur. Böylelikle Ichito, kişisel gözlemler ve samimi endişeler ilk pek de alışılagelmemiş bir biçimde tuttuğu tıbbi kayıtların da devam ettirilmesi gereken bir tedavi olabileceğini anlar."} +{"text":"SAHİL, bir yıl boyunca, küçük bir Fransız kasabasında hayatları iç içe geçen ve büyük ya da küçük değişimler yaşayan on iki kadar insanı yakın gözlem altına alıyor. Cayeux: geniş, çakıllı bir sahili olan ufak bir sahil kasabası. Burası kışın ay kadar ıssızdır. Yazınsa, kalabalık bir tatilci ve müdavim ordusu plaja ve rengarenk şemsiyelere üşüşüp kasabayı şenlendirir. Plajın bir ucunda çakıl işleme fabrikası bulunur ve genç, güzel Marie orada çalışmaktadır. Kızın sevgilisi Paul kışın bakkalda çalışır, yazınsa cankurtaranlık yapar. Parasını kumar makinelerinde yiyen annesi Rose için endişe duyan Paul, Marie'nin hayalci mizacını anlamamakta ve incelikten yoksun aşkıyla onu adeta boğmaktadır. Marie giderek huzursuzlaşır. Mevsimden mevsime gördüğü tatilciler, ona gençlik hayallerinin başka yerlerde beklediğini hatırlatır. Marie buradan çekip gitmek ister. Fabrikadaki genç müdürlerden biri olan Albert ise, lüks spor arabasıyla tam bir Beyaz Atlı Prens'e benzemektedir..."} +{"text":"Birçok insana göre Roger Ebert, Amerika'nın en etkili sinema eleştirmenlerinidir. Dünyanın da en tanınmış sinema yazarlarından biri olan Ebert, 4 Nisan 2013 tarihinde, uzun zamandır savaştığı kansere yenik düşüp hayata veda etti. Chicago Sun-Times'da sürdürdüğü 45 yıllık yazarlık ve televizyonda Gene Siskel ile yürüttüğü programcılık kariyerlerininin yanı sıra Pulitzer Ödülü sahibi de olan Ebert, 2011 yılında otobiyografisi 'Life Itself'i yayınlamıştı. Sinema eleştirmenliği kariyerine 25 yaşında başlayan, film eleştirmenliğinin ciddiye alınması ve kurumsallaşmasında öncülük eden Ebert; bütün eleştirmenlerin kullanacağı bir yöntem olacak yıldız sisteminin de yaratıcılığını üstlenen isim olmuştur. Yönetmen Steve James bu kitaptan uyarladığı filminde ünlü eleştirmenin hayatı ve kariyerini beyazperdeye aktarıyor."} +{"text":"Daddy aslında Nikinin babasına yazdığı samimi olduğu kadar utanç verici, ensest ve sadomazoşist bir aşk mektubu gibi. Whitehead ilk olarak Niki ve onun sanat eserleri ile ilgili bir belgesel oluşturmak isterken o dönem için oldukça tuhaf ve gülünç bir işe imza attığı için olumsuz tepkiler almış. Fakat günümüzde film pek çok modern sanat gösterisinin değişmez filmlerinden biri haline gelmiştir. Filmde gördüğümüz anlam verilemeyen tuhaf şeyler örneğin; tabuttaki penis heykeli, kan dolu kovalar, çıplak kurbanlar, tuhaf kostüm ve makyajlar burjuva ahlaki değerleriyle alay eder nitelikte. Filmin ilk yarısında Niki bize yaşadığı cinsel istismarı kameraya konuşarak bize anlatıyor. İkinci yarıda ise babasına yaptığı sadomazoşist işkenceyi izliyoruz."} +{"text":"Zorlu bir dağ tırmanışsında hayatını kaybedenItsuki Fujii'nin ölümünün ikinci yılında Japonya'nın batısındaki karlı bir kasabanın mezarlığında hatırası anılır. Törene ailesi, arkadaşları ve nişanlısıHiroko Watanabe de katılmıştır. Geçen iki yıla rağmenHiroko Watanabenişanlısını unutmamış, buna rağmen devam eden hayat Itsuki Fujii'nin yakın arkadaşıAkiba Shigeru'nun Hiroko Watanabe'yi sevmesine engel olamamıştır. Akiba Shigeru Hiroko Watanabe'nin hatıralarını geride bırakıp onu seveceği anı sabırla bekler. Mezarlık ziyareti sonunda Itsuki Fujii'nin annesinin evine giden Hiroko Watanabe, Itsuki Fujii'nin ortaokula gittiği yıllardaki evinin şimdilerde yıkılmasına ve oranın otoyol olmasına aldırmadan bir umuda \"cennete\" mektup niyetiyle bugünlerde olmayan bir adrese mektup yazar. Hiroko Watanabe yazdığı mektuba, Itsuki Fujii adına cevap gelir. Beklemediği bir cevapla karşılaşan Hiroko Watanabe mektubuna cevap yazan Itsuki Fujii'nin nişanlısı olan Itsuki Fujii'nin, ortaokul yıllarındaki bilinmeyen hatıralarını mektuplar yazarak Hiroko Watanabe anlatacaktır. Bu mektuplar, Hiroko Watanabe ve Itsuki Fujii daha önce farketdemediği içine kapanık kızlarla iletişimi iyi olmayan Itsuki Fujii'yi daha iyi anlaşılmasını sağlar..."} +{"text":"Yönetmen Jaume Collet-Serra ve aksiyon sinemasının yıldızlarından Liam Neeson'ın tekrar buluştuğu Non-Stop, havada geçen aksiyon dolu bir macera. Kimin suçlu kimin masum olduğunun film içinde belirsizliğe karıştığı Hitchcockian bir aksiyon olarak nitelenen filmde Neeson, Hava Kuvvetleri'nden emekli bir askeri canlandırıyor ve uçakta uçan 200 yolcunun hayatı şimdi onun ellerinde, her 20 dakikada bir uçaktaki birisini öldürmekle tehdit eden esrarengiz bir suçluyu yakalamaya çalışan hava polisi Bill Marksı canlandırıyor. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı herkesin potansiyel suçlu kabul edildiği bu durum Bill Marks'ı baş etmesi güç bir macera ve gerilimin içine sürüklüyor. Yerden 12.000 metre yükseklikte geçen bu zamanla yarış filminde Bill, eğer hesabına 150 milyon dolar yatırılmazsa yolcuları öldürmek için fazla beklemeyeceğini söyleyen şüpheliyi bulmaya çalışır. Ancak yapacaklarını bir tek kendsine mesaj olarak göndermesi Bill'in durumunu daha da zorlaştırmıştır. Çünkü panik olan yolcular uçakta yaşanan terörün sorumlusu olarak Bill'den şüphelenmeye başlamıştır."} +{"text":"K. bir şirkette çalışan yirmili yaşlarda bir erkektir. Şirkette uzun zamandır yönetimin değişmesini bekleyenler vardır. Bir gün yönetim değişir ve şirketin başına 2. Yönetim Kurulu gelir. Memurlar ve müdür bu değişimi sevinçle karşılarlar. K. ise kendisi ve çalışanlar için hiçbir şey değişmeyeceğinin farkında olduğundan sevinmez. Hatta işlerin kötüye gittiğini artık kahvenin bile paralı hale geldiğini gördükçe onun için her şey ve bu değişim daha da katlanılmaz hale gelir. Bir gece şirketin deposunda müdür Bekir bir ceset görür. Bu ceset öldürülen gazeteci Hrant Dinki anımsatır izleyiciye. Tıpatıp Agosun önündeki yerde yatan hali gibidir. Bekir bu durumu bekliyormuşcasına aldırmaz ve gider. Sonrasında ne cesetten ne de cinayetten bir şey duyulur şirkette. Unutulmuş, üstü örtülmüştür. K. ile depo işçisi Yılmaz yeni yönetimle ne yapacaklarını bilemezler. Umutsuz ve kendileri için hiçbir şeyin değişmediğinin farkındadırlar. Yılmazın tabiriyle 2. Yönetimde onun adı yoktur ki o da yönetimde olmadıkça 2. Yönetim, 2. Cumhuriyette kendi için olumlu bir şey göremez bu değişimde."} +{"text":"9 yaşındaki Rob Cole doğal bir yetenekle dünyaya gelmiş ve annesinin yaklaşmakta olan ölümünü tuhaf bir biçimde sezmiştir. Engelleyemediği ölüm gerçekleştiğinde, Bader onu ikna ederek uzun bir yolculuğa çıkarır; bu yolculuk ise küçük hokkabazlıkları ve hekimlik alanında çeşitli yöntemleri öğrendiği bir eğitim süreciyle geçer. Ne var ki Cole için bir noktadan sonra bu metodlar sınırlı kalır ve daha engin bir bilgi birikimine sahip olmayı istemeye başlar. Bu amaçla rotasını Pers topraklarına çevirir ve görmeyi dilediği kişi tüm doktorların doktoru İbn-İ Sina'dır. Ünlü hekimin Ispahan'daki okuluna ulaştığında ise zorluk ve yasaklarla karşılaşır. En büyük sorunu ise Hristiyan olması ve bu nedenle okula kabul edilemeyecek olmasıdır. Ancak genç Rob içindeki bu bilgi açlığıyla hepsini aşmaya hazırdır ve nihayetinde kutsal amacı uğruna, sorunları kendi belirlediği yöntemlerle çözmeye başlar."} +{"text":"Milattan sonra 2040 yılı, ilk Zentradi saldırısı gerçekleşeli 30 yıl olmuş ve insanoğlu gerek asi zentradilere karşı savunma hattını güçlendirmek gerekse kendine yeni ufuklar açmak için uzayda kolonileşmeye başlamıştır. Guld Goa Bowman Eden Kolonisi'ndeki New Edward üssünde test pilotu olarak çalışmaktadır. Bir sınır devriyesi olan Isamu Dyson ise sorumsuzca ve başıboş hareketlerine artık dayanamayan komutanı tarafından Eden Kolonisi'ndeki SuperNova projesi için test pilotu olarak gönderilir. Bu sırada galaksinin en büyük süperstarı olan Sharon Apple da konser vermek amacıyla Eden Kolonisi'ne gelir. Üç çocukluk arkadaşının raslantılar sonucu Eden'de buluşmasıyla gelişmeye başlayan olaylar OAV'larında ve filminde farklı biçimde ilerlediği için ikisinin de ayrıca ele alınması gerekir. Her iki yapıtta da aynı senaryo kullanılmasına rağmen, gerek odaklanmalardaki farklılık gerekse filme yapılan rötüşlar sayesinde OAV'larla film arasında büyük farklılıklar meydana gelmiştir. Macross Plus'ın filmi en pahalı anime projelerinden biridir, yapımı 4 yıl almış olup bir sonraki Macross olan Macross 7'ın filmi bu film ile beraber verilmiştir. Yapımcıları gerçekten tebrik etmek lazım, OAV'larla aynı senaryodan oluşmasına rağmen OAV'lardaki bir iki kısmın çıkarılması ve bir kaç yeni bölümün eklenmesiyle genel senaryo akışını bozmadan yepyeni bir eser meydana getirmişlerdir."} +{"text":"İki kadın arasındaki basit bir internet flörtünün uluslararası bir entrikaya dönüşebileceğini kimse tahmin edemezdi herhalde. Montrealden Sandra ve Şamdan Suriye asıllı Amerikalı Aminanın aylar süren internet romantizmi aralarında özel bir bağ kurulmasına vesile olur. Sandranın da desteğiyle Amina, Orta Doğudan din ve cinsellikle ilgili bastırılmış seslere ve kendi aykırı düşüncelerine dünyanın dikkatini çekebilme ümidiyle A Gay Girl in Damascus adlı bir blog bile başlatır. Hemen dikkatleri üzerine çeken Amina bir anda blog dünyasının yıldızlarından oluverir. 2011 yılında Suriyede Arap Baharı ve ayaklanmalar başlayınca, Sandra bir gün Aminanın kaçırıldığı haberini alır. Şok içerisinde bu olayın peşine düşen Sandra, ardında çözülecek çok fazla gizem bırakan bir hikayeyle karşılaşır. Sophie Deraspe, bir dönem medyanın odağında yer almış bir hikayenin içine İstanbulu, Tel Avivi, Chicagoyu ve Montreali katarak günümüze dair çok şey söyleyen, her şeyden önemlisi son derece kişisel ve bir o kadar da etkileyici bir belgesel çıkarıyor."} +{"text":"Evet, yeniden karşımızdalar. The Yes Men olarak bilinen ikili Andy Bichlbaum ve Mike Bonanno küresel sorunları gündeme taşımak için geliştirdikleri ilginç ve komik yöntemlerle tanınıyor. Yaratıcı ikili sık sık büyük şirketleri, hükümetleri ve uluslararası kuruluşları komik duruma düşüren eylemler gerçekleştiriyor. Bu serideki üçüncü film olan Yes Men İsyanda ikilinin son beş yılına eşlik ediyor. Zira artık genç sayılamayacak iki arkadaş, bir yandan hukuksal ve finansal zorluklarla uğraşırken diğer yandan öğretim görevlisi olarak çalışmak durumunda. Mikeın ailesi, Andynin ise ilk defa hayatını beraber geçirmeyi düşünebileceği bir sevgilisi var. Her zamanki gibi dudak uçurtan yaratıcı eylemlerin yanı sıra can alıcı sorular da var."} +{"text":"İsviçreli yönetmen Thomas Imbach, Avusturyalı yazar Stefan Zweig'ın 1935 yılında yazdığı Mary Stuart isimli biyografiyi sinemaya aktarıyor. İskoç kraliçesi Mary çocukluğunu Fransada geçirmiştir ve Fransa kraliçesi olmak üzeredir. Ne yazık ki, hasta kocası vefat eder ve genç dul tek başına savaş yüzünden harap olmuş İskoçyaya döner. Kuzeni ve rakibi Ingıltere Kraliçesi Elizabeth, Mary için korkularını ve umutlarını itiraf ettiği mektuplar yazdığı bir ikiz kardeş gibidir. Darnley ile evlenen Mary taht için bir varis dünyaya getirir. Ancak hayatının aşkını Kont Bothwell'de bulunca Darnley'i öldürtür ve Bothwellle evlenir. Bu kör tutkusundan dehşete düşen İskoç halkı ve asilleri Maryye sırt çevirir. Kanlı bir savaşı önlemek için Mary, Bothwelle olan aşkından vazgeçmek zorunda kalır. Çaresizlikle, yardım içim Elizabethe başvurur. Karşılığında ise İngiltere kraliçesi onu hapse attırır. Altın kafeste geçirdiği 19 yılın sonunda Mary, Elizabeth'in ölüm fermanıyla özgürlüğüne kavuşur.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Bir Salman klasiği, Aksiyon, Macera ve dans bir arada... İnsanların birbirlerine yardım etmesiyle, toplumda değişiklikler olmaya başlıyor. Jai, dik duruyor ve yolsuzluk, adaletsizlik gibi suçlara karşı tek başına savaşıyor. Jai Dürüst çünkü misyonu bu. Onun mantrası 'duası' oldukça basit. \"Birine yardım et ve sonra bir başkası için daha yardım eli uzat.\" Böylece birbirlerine yardım eden insanların sayısı gittikçe artıyor. Kaderin garip bir cilvesi olarak, Eski bir ordu subayı olan Jsiyasetçiye karşı savaş ilan eder. Bu savaşta eşitlik yoktur. 1 tarafta onun sayısız henchmen ile siyasetçiyi standı ve bir tarafta tek başına olan Jai. Ama sessiz bir devrim gerçekleşiyor. geçmişte yardımcı olduğu halk, sessizce güç topluyor ve sonunda bir ses var ve bu ses susturulmaz bir ses haline geliyor..."} +{"text":"Zayıflığın Esareti, kısmi felç geçiren ve bununla mücadele etmeye çalışan Maud'un Vilko adlı bir adamla yaşadığı zorlu ilişkiyi konu alıyor. Bir sabah uyandığında fark ettiği uyuşukluk üzerine hastaneye yatan Maud, kısmi felç geçirdiğini sonradan anlar ve bu durumla mücadele etmeye çalışır. Bu zorlu mücadelede yapımcısı ve asistanı onun yanında olurlar. Maud hayatını normale döndürmeye çalışırken bir yandan da çekeceği yeni filmi için bir erkek karakter aramaktadır. Bir gün televizyonda tesadüfen Villko'yu görür ve arayışının sona erdiğini anlar. Yakışıklılığı ve kibirli tavırlarının yanında Villko yaptığı dolandırıcılıklar yüzünden de kötü bir üne sahiptir. Maud ne yapıp edip Villko ile buluşmaya kararlıdır. Aralarında karmaşık bir bağ oluşur. Vilko'nun bir dolandırıcı olması ve onun zaafından faydalanmaya çalışması, ilişkilerini tehlikeye atacaktır. Filmin yönetmeni Catherine Breillat, kendi deneyimlerinden yola çıkarak hikayesini örüyor. Maud karakterini Fransız sinemasının önemli isimlerinden Isabelle Huppert, Vilko'yu ise Kool Shen canlandırıyor."} +{"text":"Yaşamak ya da ölmek... Direnmek ya da özgürlük için kaçmak... Kaçmayı düşünen kişinin ise yaşamaktan vazgeçtiği, çünkü kaçmaya çalışanların tamamının vurularak öldürüldüğü bir yerdeyiz. Burası Alcatraz... Amerikanın en acımasız suçlularını barındıran, soğuk sert çeliğin, psikolojik işkencenin ve en kötü kabusların adası. Hayatta kalmanın bile başlı, başına bir deha gerektirdiği, Birleşik Devletlerin en üst düzeyde korunan hapishanesi. Bu belgeselde, aralarında Al Capone, Makineli Tüfek Kelly ve Alcatraz Kuşçusu gibi tarihin en azılı ve en şöhretli suçlularını barındırmış olan Alcatraz Hapishanesinin şaşırtıcı hikayesini izliyoruz, 1934 yılında San Francisconun birkaç kilometre uzağında yer alan ve daha öncesinde askeri cezaevi olarak kullanılan Alcatraz adasına, suçluları tecrit etmek amacıyla yapılmış olan bu hapishaneyi ziyaret ediyoruz. Eski mahkumların hayatta kalış ve bu şeytan adasından kaçış öykülerini dış dünya ile paylaşmalarına tanık oluyoruz. nesillerinin geleceğini kurtaran panda kreşindeki ekibin maceralarını ve sevimli pandaların yaşam hikayelerini bütün yönleriyle inceliyoruz."} +{"text":"Japonya'nın Cem Yılmaz'ından hayalgücünüzün sınırlarını zorlayacak komik, saçma ve hüzünlü bir film. Karısı bitkisel hayatta olan bir adamın, tek oğlu ve monoton bir hayatı vardır. Bir gün, yalnızlığını gidermek için bir sado-mazo kulübüne üye olmaya karar verir. Japon popüler kültürünü çok yakından takip edemiyoruz ama galiba oradaki kurallar biraz farklı: Anladığımız kadarıyla, R100ün yönetmeni Hitoshi Matsumoto ülkesinin Cem Yılmazı ya da Şahan Gökbakarı gibi bir şey. 1980lerden bu yana Downtown adlı stand-up ikilisiyle kapalı gişe gösteriler yapmış, televizyon dizileri reyting, sinema filmleri de gişe rekorları kırmış. Ülkemizdeki seyirci R100den şöyle bir şey bekleyebilir: Bir torbaya G. O. R. A. nın absürdlüğünü, Recep İvedikin kültürel göndermeli kaba mizahını ve Yılmaz Erdoğanın gözü yaşlı komikliğini; başka bir torbaya da David Fincher sinematografisini ve bilinçdışınızdaki en karanlık, en saçma şeyleri koyun. Şimdi torbaları balıketli bir dominatrikse verin ve ona kafanıza kafanıza vurmasını söyleyin. İyi seyirler Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"Tekerlekli sandalyeye makum genç Alvise teyzesi Lea tarafından malikanesinde bakım için sahiplenilir. Alvise tedavi ve rehebilitasyon süresince durumunun verdiği üzüntü ile her zamanki agresifliğini ve ezikce tavırlarıyla teyzesi Lea'yı üzmeyi başaracaktır. Fakat bu süreçte oldukça güzel olan teyzesine karşı sıra dışı hisler beslemeye başlar. Teyzesini her fırsatta bahçede, evde gözetlemek onun için vazgeçilmez huylar haline gelmiştir. Alvise pek çok konuda bir insana muhtaçtır, çünkü bacakları tutmamaktadır. Bu nedenle gerek uyuma saati, gerekse yürüme senaslarında teyze ve yeğen arasında kimi zaman fiziki yakınlaşmalar olacaktır. Bu fiziki yakınlaşmaları aşk ve arzu biçimlerine dönüşmesi kaçınılmaz olacağı gibi teyze tarafından da karşılık bulacaktır. Fakat diğer bir engel ise teyzenin başka bir adamla evlenmek için hazırlık yapıyor olmasıdır."} +{"text":"Kimse, eski Kızıl Ordu hiziplerinden terörist Jens Kesslerin erken tahliyesine gerçekten hazır değildi. Hapishanede geçen 18 yılında, ailesi, arkadaşları ve eski yoldaşları yaşamlarına devam etmiş; her biri gençliklerinin yanlış idealizmi ile yollarına devam etmiş; her biri kahramanlık hayallerini veya başarısızlıklarını Jense yansıtmışlardır. Ama artık Jens özgürdür. Ve büyük aşkı ve oğlunun annesi Inga için, geçmiş ve şimdiki zaman, Jensin özgür geçirdiği ilk haftasonunda birbirleri ile çarpışmaktadır. Çatışan duygular ve çözülmemiş sorunlardan ızdırap duyan yalnızca Inga değildir. Inganın kocası Jensin kardeşi ve eski bir Kızıl Ordu hizibi olan yoldaşı da mağrur ve anlaşılmaz Jensten huzursuzdur. Gerçekten neden hafta sonunu bu gözden uzak kır evinde geçirmektedirler? Sonunda geçmişle barışmanın zamanı mı gelmiştir?Kaynak: Suç ve Ceza film festivali"} +{"text":"Bir mastürbasyon ne kadar kötü sonuçlanabilir ki? İşte TUB tam da bu soruya cevap olabilecek türden bir film. 2010 yapımı olan ve yönetmenliğini Bobby Millerın yaptığı film konusunun ilginçliği ile dikkat çekerken işini bilen ellerden çıktığı çok belli olan bir kısa film olarak takdiri hak ediyor. Bobby Miller, 2009 yılında Colombia Üniversitesi Sinema Bölümünden mezun olmuş genç ve çılgın bir kısa filmci Senaristlik, yönetmenlik, oyunculuk ve çizgi film yapımcılığı gibi birçok alanda faaliyet gösteren Millerın dünya tarafından tanınmaya başlamasındaki en büyük adım, şimdi izlediğiniz/izleyeceğiniz TUB adındaki filmi. Sundance Film Festivali ve Cannes dahil birçok festivalde gösterilmiş ve ödüller kazanmış olan yapım, yönetmenin çektiği 6. kısa Filmimizin erkek karakteri Paul bir hukuk bürosunda avukat olarak çalışmaktadır. Bir gece sevişme arzusuyla kız arkadaşına yakınlaşır fakat reddedilir. Çareyi banyoya giderek mastürbasyon yapmakta bulan Paul ertesi gün başına gelecek olan olaylardan habersiz bir şekilde yatağına geri döner. Mutfakta oturduğu sırada banyodan gelen sesler dikkatini çeker ve küvetin tıkandığını ve dışarıya doğru bir şeyler taştığını görür. Bir pompa yardımıyla tıkanıklığı açmaya çalışırken delikten ipe benzer kalın bir madde çıkar. Ucu deliğin içine doğru gitmektedir. Paul tüm gücünü kullanarak değişik yapıdaki maddeyi çeker ve sonunda küvet deliğini tıkayan şeyi çıkartmayı başarır. Fakat bir terslik vardır. Küvet deliğinden çıkan şey göbek kordonuyla birlikte bir bebektir. Modern zaman insanının, değişen duygu, düşünce, davranış ve alışkanlıkları içinde belirli bir program dahilinde hareket ederken meydana gelen farklı olaylar karşısında verdiği tepkilerin ustaca yansıtıldığı bir film olan TUB aynı zamanda kişisel sorumlulukların üstüne bir de aile sorumluluğu alabilir miyim diye düşünen günümüz insanının eleştirisini yapıyor. Beklenmedik mutlulukların beklenmedik üzüntülere yol açabildiği bir dünyada yaşıyoruz diyen filmde dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise kullanılan müzikler. Filmin önüne geçmeyen fakat girdiği anlarda duyguyu pekiştirmeyi iyi başarmış müzik kullanımı ülkemizdeki kısa filmcilerin filmlerin tamamını müzikle doldurma alışkanlıklarından vazgeçmesi adına örnek teşkil edici bir yapıda Küvetten gelenin yine küvete gittiği başarılı bir kısa film olan TUB, arkasına sağlam yapım desteği alan işlerin başarısına güzel bir örnek. Nuri Şimşek"} +{"text":"Küçük aydınlanmaların ve karşılaşmaların filmi. Anna, Montrealden Viyanaya kuzeninin hastalığı nedeniyle gelmiş ve şehrin büyüsüne kapılmış bir ziyaretçi. Johann ise günlerini Bruegel ve diğer sanat eserleri üzerine düşünürek ya da ziyaretçileri inceleyerek geçiren, Viyanadaki muazzam Sanat Tarihi Müzesinin bir güvenlik görevlisi. İkisinin yolları müzenin ziyaret saatleri sırasında kesişir. Arkadaş olurlar. Sanat, hayat ve şehir üzerine fikir yürüttükleri sohbetler, bir şehir ve müze turundan fazlasına, iki insanın kendilerini ve şehri keşfedişinin iddiasız bir portresine dönüşür. Ziyaret Saatleri, artık Jem Cohenin imzası haline gelmiş olan gözlemci üslubuyla şekilleniyor ve doymak bilmeyen bir merakla iki kayıp ruhun içsel coğrafyalarının hikayesini anlatıyor. Patti Smith ile Guy Picciottonun yapımcılığında Sanat Tarihi Müzesinin sponsorluğuyla gerçekleştirilen film, hem leziz bir sanat tarihi rehberi hem de sokaklarında kaybolacağınız bir şehir senfonisi."} +{"text":"Ailesinin öcünü almak isteyen usta silahşör Bai Yipeng, tek başına soğuk kanlı 5linin klanına karşı kanlı bir savaş başlatır. Bu mücadelesi sırasında Düşman Klanın güzel kızı Leng Qiuxiai de kaçıran kahramanımız daha sonra bu kıza aşık olur ve onun hatırına, Soğuk Kanlı 5li ile barış yapar, hatta Leng Qiuxiale hemen evlenmeye karar verirler. Ama soğuk kanlı 5li barışa ihanet edip, Bai Yipengi ilaçlarlar ve onun bir şekilde sahip olduğu hazine haritasının yerini işkence ederek öğrenmeye çalışırlar. Sonunda Bai Yipeng onlara hazineyi göstermeye karar verir, ama aşırı güvensiz katillerimiz onu kaçmasın diye sakatlarlar ve sonra onunla onun tarif ettiği yere gelirler. Yalnız günlerce aramalarına rağmen hazineyi bir türlü bulamazlar. Sonunda Bai Yipengin onları kandırdığını düşünüp onu bir uçurumdan atmaya yeltenirler, ama kahramanımız yanına onlardan birini daha uçuruma sürükleyerek uçurumda kaybolur. Sonra Aradan uzun seneler geçer, bu sefer Xiahou Xiaotong adında başka bir yetenekli silahşör sahneye çıkar. Ama Kahramanımızın o dönemin bir tür siyasi suçlusudur ve otoritelerden kaçarken şans eseri bir mağaraya denk gelir. Mağarada, öldü sanılan Bai Yipengin yazdığı bazı direktifler ve testlerle karşılaşır. Ama iyi kalpli ve yetenekli Kahramanımız hepsini geçerek sonunda üstün Çevik Kılıç tekniğinin ustası Bai Yipengnin karşısında bulur. Bai Yipeng onca sene sakat ve münzevi bir şekilde bu ıssız yerde yaşayarak, Sanatını öğretecek ve öğrencisi olmaya layık yetenekli ve ahlaklı bir genç beklemektedir. Sonunda onu bulan Ustamız, Xiahou Xiaotonga kendi üstün çevik kılıç tekniğini öğretir ve sonra ona hazine haritasını vererek, bunu muhtaçlar için kullanmasını ister. Yalnız genç kahramanımız, ona iyilik olsun diye ustasını sakat bırakanlardan da öç alabileceğini söyler, ama Bai Yipeng artık bu intikam işlerinden sıkılmıştır, ve kendisi için intikam almasını istemez. Böylece Xiahou Xiaotong, sadece hazineye bulmak için yola koyulur, ama hazineyi alması hiç o kadar kolay olmayacaktır. Çünkü aralarında biri Lo Lieh olan Soğuk Kanlı 5li hala yaşıyordur, ve üstelik Bai Yipengin bile haberi olmadığı kızı Leng Ningzhii kendileri gibi yetiştirip, etrafı soyuyorlardır. Sonunda Soğuk Kanlı 5li hem hazineden hemde Bai Yipengin yaşadığından haberleri olur, ve bu da bizi kozların paylaşılacağı çok caf caflı bir finale götürür. ."} +{"text":"Lanetlenmiş bir aile, hiç söz edilmeyen sırlar ve iliklerine dek hasta bir Avrupa. Kirli geçmişleri ancak bir trajedi temizleyebilir... Isaacin babası, Sydneyin banliyölerinden birinde ölünce, ailede Isaacin anavatanına dönmesine sebep olacak bir parçalanma yaşanır. Isaac, Yunanistanda, ailesinin köyünde, babasının lanetli geçmişine dair bir şeyler öğrenir. Başlangıçta bunları batıl saçmalıklar olarak görse de Yunanistandan Paris ve Macaristana yaptığı yolculuklar sırasında kendi deliliği ve ailesinin, Avrupanın dışlanmışlarının hayaletlerinden miras geçmiş günahlarıyla yüzleşmek zorunda kalır. \"Bu filmin Avrupanın unutulmuş halklarıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Diğer Avrupalıların bazen hiç var olmamış olmalarını diledikleri insanlarla ilgili... Çabucak geçip gitmesini istedikleri bir sorunla ilgili... Filmin merkezinde ve bu malzemeyi uyarlamak isteyişimin altında bu var. Ölü Avrupatarih, suçluluk ve sırlar hakkında bir film. Yunan tragedyasından esinleniyor ve İncilin yankısı gibi, ataların günahlarının oğullarına nasıl geçtiğinden bahsediyor.\""} +{"text":"Zengin bir işadamının oğlu olan Cem, bir reklam çekimi sırasında tanıştığı Türkana karşı ilgi duymaya başlar. Ancak babası Cemin yaşadığı hovarda hayattan bıkmıştır ve onu başka bir kızla evlendirmek ister. Ailesinden gelen baskılara rağmen Cem, Türkanla buluşmaya devam eder. Kısa zamanda gelişen aşk, Cemin babasına rağmen onları evliliğe kadar getirir. Ancak tam bu sırada ortaya çıkan Zafer adında bir adam, Türkanın öldüğünü zannettiği annesinin aslında genelevde çalışan, uyuşturucu müptelası bir hayat kadını olduğunu anlatır. Eğer kendisine para vermezse annesinin bütün geçmişini Ceme anlatacağını söyleyerek Türkana şantaj yapar. Ne yapacağını bilemeyen Türkan, düğün için ayırdıkları parayı Zafere verir. Ancak verdiği bu para onu kurtarmaya yetmeyecektir."} +{"text":"Yılın Mücadelesi dünyanın dört bir yanından gelen en iyi takımların buluştuğu ve her yıl düzenlenen bir break dans turnuvasıdır. Amerikalı grup on beş senedir bu dans olimpiyatlarını kazanamamaktadır. Los Angeles Hip Hop dünyasının önemli isimlerinden biri olan eski break dansçı Dante ülkesini birinciliğe yükseltmek istemektedir. Takımını çalıştırması için eskiden şampiyonluk kazanmış bir basketbol takımının koçluğunu yapmış arkadaşı Blake'ten yardım ister. Doğru koçla her takımın şampiyon olabileceği teorisiyle ülkenin en iyi break dansçılarından oluşan bir Rüya Takımı kurarlar. Yılın Mücadelesine sadece üç ay kala, Blake on iki yetenekli gencin bir takım ruhu oluşturabilmesi ve zafer kupasını Amerikaya getirmesi için bildiği her taktiği kullanır. Film her sene Fransada düzenlenen gerçek Dünya şampiyonasından esinlenilerek yapılmıştır."} +{"text":"Peter Lilienthal'ın Güney Amerika'da 1970'li yıllardaki önemli politik değişiklikleri anlattığı üçlemesinin ilk filmi Zafer, Şili'de Allende dönemini ve umudun zaferini anlatırken, ikinci film Ülkede Huzur Hüküm Sürüyor askeri cuntanın gelmesiyle bu umutların yıkılışını gözler önüne serer. Üçüncü film Ayaklanma ise Nikaragua'da Sandinistlerin diktatör Somoza'ya karşı kazandıkları zaferin öyküsüdür. Ülkede Huzur Hüküm Sürüyor'u Portekiz'de çekmek zorunda kalan Lilienthal, Şili askeri cuntasının askerlerini canlandırmak için kısa bir süre önce ülkelerinde diktatörlüğe karşı savaşım vermiş ve devrimi başlatmış olan Portekiz ordusunun 5. tümeninden yararlanmıştır. Arjantin ve Uruguay'da çekilmiş belgesel görüntülerin de yer aldığı filmde ön plana çıkan bir karakter, bir kahraman yoktur. Çünkü Lilienthal'in ilgi duyduğu kahramanlar tarih kitaplarında yer almayanlardır. Yaşlı bir otel sahibi ve ailesi, hapisteki kızına yakın olabilmek için kente gelen ve otelde kalan bir tamirci, hapishanedeki koşulların düzeltilmesi için çaba harcayan bir komitenin üyeleri olan bir doktor ve bir avukat filmin ana karakterlerini oluştururlar. Kent Hapishanesindeki mahkumların başarısız olan kaçma girişimi askerlerin yeniden \"huzur ve düzeni\" sağlaması için bir bahane olur. Ülkede Huzur Hüküm Sürüyor, askeri cuntanın kontrolü elinde tuttuğunu kanıtlamak için radyoda sürekli yaptığı anonstur. Lilienthal, filmde kaba güç kullanımı ve terör içeren sahnelere yer vermemiştir ama tehditkar ve gergin bir ortam, sürekli bir baskı hissedilmektedir. Filmin başında kentin sokakları insanlarla doludur. Yavaş yavaş askerler ortaya çıkar, insanların sayısı giderek azalır. Sonunda sokaklarda kimse yoktur çünkü tüm kent halkı tutuklanıp stadyuma kapatılmıştır. Şili'deki darbeden sonra insanların kapatıldığı stadyum, tüm dünyada faşist rejimin ve insanlara uygulanan baskının sembolü haline gelmişti"} +{"text":"Dariusz Gajewski'nin aldığı ödüllerle ülkesi Polonya'da çok tartışılan ilk uzun metrajlısı Varşova, birbirinden bağımsız gibi gelişip ortak bir tema etrafında dönerek kesişme noktasına ilerleyen çok karakterli yapısıyla, tipik bir festival filmi. Kahramanlarımızın hiçbiri Varşovalı değil. Hepsi taşradan gelmiş; kişisel beklentilerle sıradan bir Varşova gününde sürüklenmekteler. Romantizmin peşinde bir kadın; otostop çektiği mafyöz adam; yetimhaneden taze çıkmış, iş arayan bir genç; Varşovalı sevgilisinin hayatındaki gerçekler karşısında hayal kırıklığına uğrayan bir genç kız; izini kaybettiği kızını bulmaya çalışan bir çiftçi... Film, hiçbirinin ne geçmişi ne de geleceği hakkında bir ipucu veriyor. Yerleşik Varşovalılar'ın yaşam tarzı ve şehrin turistik güzellikleri de, Gajewski'nin ilgi alanı dışında. Film, daha ziyade, Varşova'da aranıp da bulunamayanlar, karşılıksız çek misali geri tepen umutlar üzerine. Kahramanların karşılaşmaları ve birlikte yaşadıkları, sinemasal tempoyu ayakta tutacak sıradışılıkla, her an her yerde olabilirliğin gerçekçiliği arasında bir dengede konumlanmış. Varşova'nın tipik bir festival filmi olduğunu söyledik ama aynı zamanda gösterişsiz bir şaşırtıcılığa da sahip. Sisli, soğuk bir kış sabahının tüm kasvetini hissettirerek yaptığı başlangıç, hüzünlü ve katı gerçekçi Doğu Avrupa FILMLERine dair çağrışımların hepsini birden yükleniveriyor. Lakin, Gajewski filmin rengini derhal değiştirip farklı bir yöne, epey ironik bir bakış açısına, hatta yer yer eğlenceli bir hale çekiyor ve bunu da ince ayarlarla, müzikten ve mesafeli bir yaklaşımdan yararlanarak yapıyor. Kahramanlarının karşılanmayan beklentilerini boynu bükük bir dramaya dönüştürmeden, acı tatlı bir bakışla ele alıyor. Şehrin mekan olarak kullanımı için de benzer şeyler söylenebilir. Bilhassa estetize edilmemiş ama beklenmedik anlarda romantikleşebilen bir Varşova var karşımızda. Yeşim Tabak"} +{"text":"Hikaye Ashley lisesinin havalı, bencil ve burnu havada popüler kızı Amber Polick'in mezuniyet gecesinde kraliçe tacını alrken elektrik kaçağından sonra ölmesi ile başlıyor. Amber'in işleri öteki hayattada istediği gibi gitmez çünkü Amber cennete kabul edilmemiştir ve buraya gidebilmesi için yapması gereken bir takım iyiliklerinin olması gerekmektedir bunların başında ismini dahi hatırlamadığı devamlı ezik gördüğü okulun sıradan, içine kapanık a sosyal ve en az popüler durumdaki kızı Lisa Summer'ı balo kraliçesi yapması istenmektedir, bunun içinde tam bir haftası vardır ve bunu yapamaması durumunda cennete kabul edilmediği gibi cehenneme gitmek zorunda kalacaktır ama işi sanıldığı gibi hiçde kolay değildir... ABC Family'nin en güzel en eğlenceli filmlerinden bir tanesi."} +{"text":"Deneyim, tınlamasına izin verildiğinde, büyüleyicidir. Denizde İki Yıl, İskoçya'da ormanın derinliklerinde izole, uygarlıktan uzak, münzevi bir hayat süren Jake Williams'ın portresini çiziyor. Film, önce bizi Jake'in gündelik rutininin sade ve düzenli ritmiyle tanıştırıyor, hiç acele etmeden onun en mahrem varoluş anlarındaki ve hareketlerindeki güzellik pırıltılarını yakalıyor. Jake'i, mevsimlerin parantezi arasında, uyanıp duş alırken, sessiz ama kendine yeten bir yaşamın kıvrımları arasında gezinirken görüyoruz: Biriktirilmiş fotoğrafların eskimiş, hüzünlü bir aradalığı, plak cızırtılarının tuhaf düzensizliğiyle bozulmaktadır bu dünyada. Kısa filmleriyle haklı bir ün edinmiş olan Ben Rivers, herşeyin dijitalleştiği çağımızda, konusuna, hala saf olan bir sinemanın, ışığın ve maddenin etrafında insan varoluşuna dair bir şeyler yakalanabileceği inancıyla yaklaşıyor. Festivaller: 2011 CPH:DOX En İyi Belgesel, Venedik FIPRESCI Ödülü"} +{"text":"Portre fotoğrafçısı Timothy Greenfield-Sandersın yeni filmi, geçtiğimiz elli yıl boyunca güzellik anlayışımızı dış görünüşleriyle belirlemiş olan kadınlara samimi bir bakış niteliğinde. Ünlü modellerin hayatını sansürsüz olarak gözler önüne seren Kağıt Bebekler, bu çok uluslu öncü kadınların dergi kapaklarında görünenin ardındaki hikayelerini gün ışığına çıkarıyor. Filmdeki her kadın, deneyimlerini, kalıcılık üzerine düşüncelerini ve moda sektöründeki felsefelerini anlatıyor. Calvin Klein ve ajans başkanı Eileen Ford ile olan seçkin bir görsel arşiv niteliğindeki röportajlar da bu etkileyici tarihi tamamlıyor. Kağıt Bebekler izleyiciyi göz kamaştırıcı ama karmaşık, uyuşturucunun yaygın olduğu, kadınların mütemadiyen tacize uğradığı ve hor görüldüğü bir çağa geri götürüyor. İş hayatından modelliğe, yaşlanmaktan estetik ameliyatına kadar pek çok konuda kadınlar arasındaki farklı yaklaşımlar fazlasıyla etkileyici ve paha biçilmez. Bu samimi belgesel, zamana meydan okuyan ikonların ham zekasını ve güçlü kalmalarını, onları övdüğü bir üslup ile izleyiciyle buluşturuyor."} +{"text":"Lord Henry Wotton, arkadaşı ressam Basil Hallwardın atölyesinde, yirmi yaşında, çok güzel bir delikanlının portresini görür. Fildişinden ve gül yapraklarından yapılmış made out of ivory and rose leaves izlenimini veren Dorian Grayi tanımak ister. Ama Lord Henrynin Dorian üstüne kötü bir etkisi olacağından korkan ressam, buna razı değildir. Çünkü modeline, sevginin sınırlarını aşan derin bir tutkuyla bağlıdır. İleride göreceğimiz gibi, Oscar Wilde mahkemelere düşünce, bir erkeğin başka bir erkeğe böyle bir tutku duymasının normal olup olmadığını sorulmuştu ona. Oysa Basil Hallward, erdemli bir insandır; tutkusunda hiçbir sapıklık yoktur. Dorian Grayin kişiliğinde güzellik kavramına tapar aslında. Basil Hallwardın korktuğu olur. Dorian, Lord Henry Wotton ile tanışır tanışmaz, kendinden on yaş büyük, çok pırıltılı bir kişiliği olan, ağzından çıkan nerdeyse her sözü nükteler ve çarpıcı özdeyişlerle süsleyen bu adamın hemen etkisine kapılır. Lord Henry, delikanlıyı ressamın sevdiği gibi sevmez; çünkü başkalarına bağlanan bir adam değil, yaşamı uzaktan seyreden, insanlar üzerine deneyler yapmaktan hoşlanan biridir. Henüz tertemiz ve saf olan Dorianın bilinçaltını kurcalar. Onun kendi kendisinden bile gizlediği tutkularını, düşüncelerini; anımsanması bile yüzünü utançla kızartan düşlerini ortaya çıkarmak ister. Lord Henry, gençliğin ve güzelliğin geçiciliği üstünde durarak, Dorianı zehirler. Aşırı bireyciliği savunan bu adama göre, kişiliğinin tüm olasılıklarından tam anlamıyla yararlanmak, insanın başlıca amacı olmalıdır. Doyasıya yaşamak için, Dorianın önünde ancak birkaç yıl vardır. İnsanlardan da, Tanrıdan da hiç çekinmeden, yaşamdan elinden geldiğince haz almalıdır. Lord Henry, eşsiz güzelliği sayesinde, her isteğini gerçekleştirebileceği inancını da aşılar Doriana. Portresine bakınca, zamanla yaşlanacağını, çirkinleşeceğini; bu resmin ise her zaman genç ve güzel kalacağını düşünen delikanlı, bunun tam tersinin olmasını, portrenin yaşlanıp çirkinleşmesini, kendisinin genç ve güzel kalmasını ister. Böyle bir tansığın gerçekleşmesi uğruna, ruhunun cehennemlik olmasına bile razıdır."} +{"text":"1880 yılında Victoria dönemi Londra'sında meslektaşlarının ortaçağdan kalma uygulamaları karşısında hayal kırıklığına uğrayan genç bir doktor olan Mortimer Granville uzun bir süre iş bulamaz. Ta ki \"özel vulva masajıyla\" kadınları tedavi eden Dr. Dalrymple'nin muayenesinde çalışmaya başlayıncaya kadar. \"Histeri\" teşhisi konan kadınlar tedavi için Dr. Dalrymple'ın kapısının önünde uzun kuyruklar oluşturur, zira Mortimer masajda işinin ehli olup çıkmıştır. Fakat bir süre sonra \"mesleki deformasyon\" yaşar ve vulva masajını otomatik olarak yapabilecek bir aletin üzerinde çalışmaya başlar. Bu icat için çalışırken en yakın arkadaşı, sıra dışı mucit Edmund'dan da büyük destek alır. İkili birlikte vibratörü icat ederler ve kadınlardan büyük takdir kazanırlar. Aynı zamanda Mortimer doktorun iki kızı arasında gidip gelen bir gönül macerasına da kapılacaktır."} +{"text":"Theodore Twombly hayatını, yakın gelecekte nadir bulunan bir şeye dönüşecek olan el yazımı mektupları yazarak kazanmaktadır ve bugünlerde artık insanların işlerini bilgisayar programları yerine getirmektedir. Theodore, karısından boşandıktan sonra bir apartman dairesinde tek başına yaşamaya başlar ve bir gün karşılaştığı bir teknoloji reklamıyla birlikte hayatı değişir. Kusursuz bir yapay zeka sistemi sunan yeni bir telefon modeli, onu son derece çekici bir kadın olan Samantha ile tanıştırır. Sanal bir varlık olan Samantha, Theodore'u dünya ve hayat üzerine sorduğu sorularla bambaşka bir gerçeklikle tanıştırır. Ağır bir depresyonun içerisinde olan Theodore, yavaş yavaş hayatın keyifli yanlarını fark etmeye başlarken yapay zeka programıyla arasındaki ilişki de gitgide tuhaflaşır."} +{"text":"Yorucu bir günün ardından itfaiyeci Jeremy Coleman ve iş arkadaşları gün sonunda bir şeyler içmeyi kararlaştırırlar. Jeremy biraz daha alkol almak üzere markete girdiğinde tesadüfen tezgahtarın neo-nazi Hagan'ın ellerinde acımasızca öldürülüşüne tanık olur. Jeremy canını zor bela kurtardıktan sonra Hagan'ın son suçunu öğrenen Dedektif Mike Cella vaka ile ilgilenmeye başlar. Hagan tutuklanır ve Jeremy onu teşhis eder ancak Hagan çift taraflı aynanın arkasında duranın Jeremy olduğunu bildiğini onun adını ve adresini telaffuz ederek gösterir. Jeremy, duruşma öncesinde tüm kariyerini tanık koruma programı için feda etmek zorunda kalır. Kariyerini kaybetmenin acısıyla başa çıkmakta zorlanmasına rağmen tanık koruma memuru Talia Durham'la aralarında filizlenen aşkla teselli bulur. Bir süre sonra, Haganın avukatı duruşmaya haftalar kala müvekkilinin hapisten çıkarılmasını sağlar. Sonuç olarak Jeremy ve Talia'nın hayatları tehlikeye girer. Talia Haganın adamlardan biri tarafından ağır yaralandığında Jeremy tanık koruma programından kaçar ve Long Beach, CAya giderek Hagan'ı devirmek üzere rakip çetelerden biriyle işbirliği yapar. Çok geçmeden Jeremy sevdiği kadını korumak amacıyla Hagan'ın adamlarını teker teker yok etmek için işe koyulmak zorunda kalır."} +{"text":"Olağanüstü bir cesaret ve umut öyküsü anlatan, Danis Tanovicin bu son dramının kahramanları, kendilerini oynayan amatör oyuncular. Nazif hurda demir toplayarak hayatını güç bela kazanmaktadır. Eşi düşük yaptığında hastane, bebeğin alınması için gereken ameliyat için o kadar yüksek bir meblağ talep eder ki sigortaları olmadığı için ameliyat olmadan kasabalarına dönmek zorunda kalırlar. Belli ki Nazif on gün boyunca daha çok çalışarak eşinin hayatını kurtarmak için daha fazla hurda demir toplayacaktır. Nazif ve eşi Senada, on gün boyunca çağdaş dünyanın her türlü baskısına ve umursamazlığına maruz kalacaklardır. Danis Tanovicin 2001 yılında Oscar alan filmiNo Mans Land / Tarafsız BölgeveCirkus Colombia/Güzel Bir Hayat DüşlerkenileHell/Cehennemi izleyen bu dokunaklı dramı, şubat ayında yapılan Berlinalede prömiyerini gerçekleştirdi. \"Bu film, gerçek olayları beyazperdeye taşımaktadır. Filmin asıl amacı, Bosna Hersekte, Roman toplumu özelinde azınlıkların maruz kaldığı ayrımcılığı göz önüne sermektir. Aramızda iyi insanlar olduğu sürece hiçbir sistem insanlık dışı değildir.\"-"} +{"text":"Vahşi batının küçük kasabalarından birinde yaşayan Albert, girdiği bir silah çatışmadan geri çekilerek prestijinin sorgulanmasına neden olur. Bu olayın üzerinden hiç vakit kaybetmeden kendinden ayrılan sevgilisi başka biriyle ilişki yaşamaya başlar. Albert için her şeyin sonu gelmiş gibidir, ancak kasabada kendini gösteren gizemli ve çekici yabancı kadın her şeyi değiştirecektir. Kadın ve Albert birbirlerine aşık olmaya başlarken, Albert bu sayede cesaretini ve özgüvenini geri kazanmaya başlar. Ne var ki bu güzel zamanların da bir sonu vardır. Kadının belalı bir suçlu olan kocası, intikam için yola çıkmış ve çiftin yerini tespit etmiştir. Ünlü komedyen Seth MacFarlanefilmin yönetmenliğini üstlenirken, aynı zamanda yapımcı ve senaryo yazarlarından biri. Filmin oyuncu kadrosunda ise Seth MacFarlane, Charlize Theron, Liam Neeson, Amanda Seyfried, Giovanni Ribisi, Sarah Silverman ve Neil Patrick Harris gibi ünlü isimler bulunuyor."} +{"text":"Kenar mahallelerden birinde terkedilmiş bir binada kapalı tutulan bir delikanlı ve bir gençkız. Biri diğerine gözkulak olmalı. Kız tutuklu, erkek ise çete başı tarafından gardiyanlık yapmaya zorlanıyor. Genç yaşlarına rağmen ikiside oldukça olgun. Veronica yetişkin bir kadın gibi davranıyor. Salvatore ise işine özen gösteren bir adam gibi. Şiddet karşısında gençler farklı tepki gösteriyorlar. Veronica başkaldırıyor; Salvatore ise korkudan mı yoksa tedbirden mi bilinmez daha rahat davranıyor. İkisi de kurban ama bu esaretten dolayı ikiside birbirini suçlar gibi. Geçen zamanla birlikte, ikisi arasındaki düşmanlık karşılıklı itiraflarla daha içsel bir hal alıyor. İzole bir mekanın duvarları arasında Veronica ve Salvatore her ikisi tarafından çabucak yaşanmış bir ergenlik döneminin fitillerini yeniden ateşleyecek yolu buluyorlar. Çete son kararı Veronicaya bildirmeye gelmeden hayali bir kaçışın planlarını kurarlar."} +{"text":"Gitar virtüözü Jason Becker, henüz on dokuz yaşındayken uluslararası üne sahip bir rock müziyeni oldu. Çok kısa bir süre sonra da, onu hareket edemez ve konuşamaz kılacak, ölümcül Lou Gehrig hastalığıyla teşhis edildi ve ona dört-beş yıllık bir ömür biçildi. Yirmi iki yıl sonra hala hayatta ve yeniden müzik yapıyor! Onu bedenine hapseden hastalık, zihnindeki ve ruhundaki müziği susturamadı. Üzerine titreyen ailesi ve yakınları da inanılmaz bir yöntemle, Beckerin sesini, göz hareketlerine duyarlı bir bilgisayar sistemiyle, tekrar duyurabilmesini sağladı. Bu kısa özet, bütün filmi ağlamaktan helak olarak izleyeceğiniz izlenimini verebilir. Ama öyle olmayacak. Jason için üzüleceğiniz bir an bile yok. Jason buna izin vermiyor. Ama filmin her saniyesi ilham veriyor ve sürekli artan bir hayranlık uyandırıyor. Hem adama, hem de ailesine."} +{"text":"Doğuştan şanssız çocukluğu küçüklüğü ıslah evinde geçmiş. Ailesi bir komplo'ya kurban gitmiş genç kabadayı birinin yıllar sonra aynı kulvarda karşılaştığı. Tesadüf eseri tanıştığı baba, oğul'un trajik sonu. \"Hasan\" Ahmet Mekin gençliğinde her yeri kırıp döken bir kabadayıdır. Gün gelir ailesinin ısrarı ile bu kirli işi bırakmaya karar verir. Teşkilatın başında olan \"Osman\" Hikmet Taşdemir bu duruma kinlenip karısını adamlarına öldürtür. Hasan'ın evde olmadığı bir günde. Karısını öldüren adamlardan intikam alan Hasan cezaevine girer. Hapisten çıktığında mekanlardan haraç kesen tanımadığı oğlu \"Kadir\" Tarık Akan çıkar. Bir süre aynı yolda oldukları için sürtüşen ikili birbirini sonradan tanır. Geçmişin hesabını bu teşkilatın tüm bireylerini öldürür. Her ikisi ağır yaralanır önce Baba Hasan daha sonra oğlu Kadir sevgilisi Çiğdem Tunç'un kollarında vefat eder."} +{"text":"Bir kereste fabrikası sahibi ve genç yaştaki kızı, ücra yerdeki mülklerine bir uyuşturucu satıcısının çalıntı kokain saklamasının ardından ölümcül bir kavgaya bulaşır. Sad, ormanın derinliklerindeki kereste fabrikasını 18 yaşındaki kızı Sarah'ya daha iyi bir gelecek sağlamak için satmaya karar verir. Ancak çıraklarından birinin erkek kardeşi tarafından köşeye sıkıştırıldığından ve fabrikanın içine büyük miktarda kokain saklamaya zorlandığından haberi yoktur. Uyuşturucunun ait olduğu çete çıkagelince Sad, bu sert adamların ne kadar kararlı olduğunu hemen anlar. Sayıca az olsalar da, kendi fabrikasını en iyi o bilmektedir. Sarah'yı korumak için bu adamlara karşılık vermek zorunda kalan Sad, kereste fabrikasını bir savaş kampına dönüştürür. Ölü sayısı yükseldikçe, intikam hırsı da artar.."} +{"text":"Olivia kendi halinde yaşayan, iş ve para sıkıntısı çeken, annesini yeni kaybetmiş bir kadındır. Hayatın koşuşturmacası içerisinde boğuşurken, aynı gün içerisinde geç kaldığı için işinden kovulur, ev sahibi onu evden atar ve sevgilisinin onu aldattığını öğrenir. Her şeyin üst üste geldiği o gün, sosyal medyada bir gönderi paylaşarak artık işsiz olduğunu, iş aradığını yazar. Kısa süre sonra ise bir arkadaşı olan Cassidy, ona çok büyük paralar kazanabileceği bir fırsatı olduğunu söyler. Bu fırsat ise, ünlü Hollywood oyuncusu Ava'nın taşıyıcı anneliğini yapmaktır. Kendisinin bebeği taşıyamadığını ve bir taşıyıcı anne aradığını öğrenir. Elinde hiçbir şeyi kalmayan Olivia teklifi kabul eder ve ilk uçakla Los Angeles'a gider. Ava ve Haden çiftiyle, çölün ortasındaki lüks malikanelerinde tanışan Olivia, çiftin onun üzerine titreyen tavırlarını çok sever ve taşıyıcı anne olmayı kabul eder. Fakat işler Olivia'nın umduğu gibi gitmez. Çiftin tartışmaları ve tuhaf tavırları Olivia'nın aklında soru işaretlerine neden olur"} +{"text":"Psikolojik korkuyu basit bir doğrayıcı öncülüyle birleştiren, yazar ve yönetmen Alexandre Carriere, Jade's Asylum'da parçalanmış, bir karıştırıcıya atılmış, ve duvara fırlatılmış ve sonra parçalar sırasına göre ve aynı derecede net bir şekilde anlatılmış gibi hissettiren bir film sunar. Carriere, Jade'in kırık zihninin içindeymişiz gibi hissetmemizi istiyor ve bununla birlikte, yönetmen başarının da ötesinde. Aynı zamanda Carriere tarafından düzenlenen film sadece doğrusal değil, saf bir kaos. Sadece Jade's Asylum düzensiz anlatılmakla kalmıyor, aynı zamanda neredeyse her sahnede hikayenin her yerinden başka sahnelerin parçaları var ve bunların çoğu defalarca tekrar ediyor. Jade, filmin çoğunu Jade'e hakaretler ederek geçiren, ne kadar değersiz, zavallı ve kıskanç olduğunu söyleyen kötü niyetli \"babasının hayaleti\" Howard dahil olmak üzere zehirli erkeklikle çevrili. Bütün bunlar yüzünden Jade, ormandan çıkan yaratıkların etrafındakilerin hayatlarını birer birer ele geçirmek için ortaya çıktığı, içe dönük psikotik bir döneme girer."} +{"text":"Lorenzo Manzini bir zamanlar tanınmış ve prestijli bir sihirbaz olan Büyük Dante'nin oğludur. Ancak babasının sahnedeki kazara ölümünden sonra kendisi sihir dünyasındaki yerini almış ve aile geleneğini sürdürmektedir. Lorenzo uzun bir süreden sonra sahne alacağı tiyatroya provalar için gittiğinde bu defa içeri alınmaz çünkü içerisi polis doludur ve tam da Lorenzo'nun bir gece sonra gösterisini sunacağı sahnede canice bir cinayet işlenmiştir. Fakat Lorenzo ne olursa olsun sahneye çıkmaya ve gösterisini yapmaya kararlıdır ama bu cinayetler sadece bu kadınla kalmayacaktır ve aslında bu cinayetin bir seri katilin işi olduğu ortaya çıkacaktır. Çember daraldıkça bu seri katilin Lorenzo ile bir bağı olduğu ve aslında Lorenzo'dan bir şey istediği belli olur. Lorenzo ise ardı arkası kesilmeyen bu cinayetlerin kendi üstüne kalacağından korkmaya başlar! Bakalım Lorenzo bu cinayetler arkasındaki sır perdesini çözebilecek midir?"} +{"text":"1981 yılında Alman Futbol Federasyonu yöneticilerinin önüne resmi bir yazı gelir: Tayvan bir dünya kadın futbol şampiyonası düzenlemektedir ve Almanya'nın da katılımı beklenmektedir. Ama Almanya'nın bir kadın milli takımı yoktur, kurulmasına hiç gerek duyulmamıştır. Bunu itiraf etmek ve kendilerini utandırmak istemezler. SSG 09 Bergisch Gladbach kadın futbol takımı milli takım yerine geçsin işte diye düşünürler. Bergisch Gladbach'ı kimse bilmese de, şehrin kadın futbol takımı ülkenin en iyisidir çünkü. Takım kalkar gider Tayvan'a sahiden, masrafları da kendileri karşılarlar. Ve inanılmaz bir şey olur: hiçbir maçı kaybetmeden dünya şampiyonu olurlar. İşte şimdi Futbol Federasyonu'nun bir kadın milli takımı kurmaktan başka çaresi kalmamıştır. Taipei Mucizesi erkeklerin cehaleti ve kadınların vizyonuna göndermeler içeren eğlenceli bir belgesel."} +{"text":"Genç bir adam olan Umut, filmlerde rol almak isteyen bir oyuncudur. Karısı Asiye ise kurdukları özel tiyatroda yönetmenlik yapar. Çocukken babasını kaybetmesinin ardından annesinin evlenmesi üzerine dayısı ile yaşayan Umut, yıllardır annesini görmemiştir. Ancak aradan geçen onca yılın ardından dayısından gelen bir telefon üzerine annesine yardım etmek zorunda kalır. MS hastası olan annesi tedavisiyle ilgilenmek zorunda kalan Umut, bu sırada beklenmedik bir haber alır. Asiye hamiledir ve bu haber ikisi arasında bir çatışmaya neden olur. Çocuk sahibi olmak istemeyen Umut, Asiye ile büyük bir tartıma yaşar. Bu durum üzerine Asiye bir anda ortadan kaybolur. Stres altında olan Umut, aynı zamanda annesi ile de büyük bir hesaplaşma yaşar. Annesinin de ortadan kaybolması üzerine Umut, gece boyu Asiye'yi ve annesini arar. Sabah olduğunda annesi ve Asiye'den haber alan Umut'un sadece birine yetişebilme imkanı vardır."} +{"text":"Wendy Hamilton bir yıldan fazla zamandır biri tarafından takip edilmektedir. Evine, arabasına notlar, çiçekler bırakan bu takipçi yüzünden savunma dersleri alır. Hamilton ailesi bu takipçi yüzünden başlarına gelen bir olay sonucunda çareyi göl evlerine kaçmakta bulurlar. Fakat göl evlerinde kendilerini güvende hissetmeleri büyük bir hatadır. Karşılarına çıkan herkesten şüphelenen Wendy ve kocası Steve, çocuklarını güvende tutmak isterler. Takipçi olarak bilinen adamın kim olduğu kendileri için büyük bir merak konusudur. Fakat bu adamın kim olduğunu öğrenmeleri uzun sürmeyecektir. Aileden birinin yaptığı haksız bir davranışın sonucuna bütün aile katlanmak zorunda kalacaktır. Takipçinin tekrar ne zaman ortaya çıkacağını ve başlarına daha hangi sorunları açacağını bilmiyor olmaları kendilerini tedirgin hissetmeleri için yeterlidir!"} +{"text":"Kavaklıdere, Hoşdere, Bentderesi, Cevizlidere, İncesu Caddesi Ankaralılar farkında değiller ama her gün Ankara'nın sokak ve caddelerinde yürürken aslında yer altında kalmış derelerin üstünden geçiyorlar. Ankara, 1923 yılında genç Cumhuriyetin başkenti ilan edildiğinde, denize kıyısı olmayan bu kentin ilk planlarında kente hayat verecek başka bir unsur göze çarpıyordu: Dereler. 20. Yüzyılın ilk yarısında yeniden inşa edilip Atatürk devrimlerine ev sahipliği yapan bu kent büyüdükçe derelerini yitirdi. Günümüzde gri kent olarak zihinlerde yer eden başkentin caddelerinin altından dereler sessizce akmaya devam ediyor ama kent sakinlerinin çoğunluğu bunun farkında olmadan günlük hayatlarına devam ediyor. Bu kaybolan dereleri hatırlayan ve onlara ne olduğunu merak eden bir grup aktivist ise derelerin izini sürmeye devam ediyor. Eski fotoğraflarda, anılarda ve haritalarda bulunan dereler acaba yerin altında halen yaşıyor mu? Asfaltın Altında Dereler Var! belgeseli, Ankara'nın kayıp derelerinin izini sürüyor ve bu derelerin tekrar günyüzüne kavuşturulması için verilen mücadeleye ışık tutuyor."} +{"text":"17 yaşındaki Izumi Shinichi, Tokyo'nun sakin bir mahallesinde annesi ve babasıyla yaşamaktadır. Bir gece Parazitler olarak adlandırılan solucanımsı uzaylılar dünyayı istila edip insanların kulaklarından ya da burunlarından girerek beyinlerinin kontrolünü ele geçirirler. Shinichi uyuduğu sırada bir Parazit kulağından girmeye çalışır. Ama o sırada Shinichi kulaklık taktığı için Parazit başarısız olur ve sağ koluna girerek kolun kontrolünü ele geçirir. Bu Parazit'in adı ise Migi'dir. Shinichi, Migi'nin yukarılara çıkıp beynine ulaşmasına engel olur. Böylece ikisi de kişiliklerini ve akıl sağlıklarını kaybetmezler. İkili diğer Parazitlerle karşılaştıklarında tuhaf durumlarından yararlanır ve hayatta kalabilmek için yavaş yavaş aralarında güçlü bir bağ oluşmaya başlar. Çift, Shinichi'nin insan beyninin hala bozulmamasının üzerine diğer Parazitlere karşı bir mücadele vermeye karar verirler. Shinichi, Migi'den yardım alırken insanları hunharca yiyen Parazitlere karşı savaşmaya kendini mecbur hisseder."} +{"text":"Tarih aşağı yukarı M. Ö. 355, Çinin Savaşan Devletler döneminin ortası. Askeri strateji uzmanları çok değerliler ve çoğunlukla serbest ajanlar ya da aynı çoğunlukla uzmanlıkları için kaçırılıyorlar. Efsanevi Gui Guzinin en iyi öğrencisi Sun Bin e olan da bu- İlk önce bir sınır şehrini almak için Wei ordusu tarafından askere alınır ve sonra plan başarılı olur, yendiği General Qinin kızı onu kaçırttırır. Bu o kadar da kötü değildir. Başlangıçta onunlayken pek hoşnut olmasa da Tian Xi, genç, güzel ve neşelidir. Ama bu çatışma diğer krallıkları sinirlendirir ve barış sağlamak için bir araya gelirler. Bu Bini Wei ordusunun generali Pank Juan ile barıştırır. Juan, Gui Guzinin diğer öğrencisidir ve Binin de yeminli kardeşidir; kız kardeşi Fei Weinin prensesidir. Tabii ki burada görünenden fazlası var. Bin askeri strateji alanında uzman olmasına rağmen muhtemelen barışçı doğası tarafından incinecektir."} +{"text":"Tuhaf bir dünyada tuhaf ve kırık insanlarla ilgili arızalı bir film. İhsan bir hastanede hademe olarak çalışıyor. Sessiz, silik, içine kapalı bir tip. Ne sürekli her hareketini izleyen ve karışan ev sahibine, ne ayak işlerine koşturmasına rağmen ona teşekkür bile etmeyen hemşirelerle doktorlara sesini yükseltmiyor. İçten içe kızgınlığı birikirken dışarıdan hep aynı garip, yabani, zayıf halde. Hayat sıkıcı bir normallikte akıyor. Hastanede ayak işlerini bitirince eve dönüyor, mahallede alışverişini yapıyor, ona laf atan kahvedekilere takılmadan eve gidiyor, alt katında yaşayan ev sahibinin dediklerine tamam deyip yemek programları izleyerek akşam yemeğini yiyor. Herkesin kendi sırları olduğu gibi onun da kendi sırları var. Doktor, karısını aldatıyor, hemşire uyuşturucu kullanıyor, İhsan cesetlerle tuhaf şeyler yapıyor. Tuhaf bir dünyada tuhaf arayışlara yönelen kırık insanlarla ilgili arızalı bir film."} +{"text":"Amerikalı yönetmen Bill Gunnın üç filmden oluşan mütevazı filmografisinin ikinci parçası olan Ganja & Hess, yerin biraz daha altında kalmış olup keşfedilmeyi bekleyen korku filmleri arasında yer alıyor. 1973 yılında ilk kez Cannes Film Festivalinde gösterilişinden bu yana kendi kemik hayran kitlesini oluşturup kült mertebesini yakalan filmde yönetmen Bill Gunnın oyuncu kadrosunda da yer aldığını belirtelim. Arkeolog Dr. Hess Greenin bir araştırma sırasında asistanı tarafından yaralanması sonucu vampire dönüşümünü konu edinen yapım, kirli bir ilişki ağını da katman katman açığa çıkarıyor. Korkunun birçok alt türünde de gezinen, özellikle istismar sınırlarında -hatta daha da sınırlarsak blaxploitation- dolaşan Ganja & Hess, ırkçılık ve din üzerine de önemli dokunuşlarda bulunuyor. Ayrıca Spike Leenin 2014 yapımı filmi Da Sweet Blood of Jesusın, Ganja & Hessin bir nevi yeniden yorumlanmış hali olduğunu söyleyebiliriz."} +{"text":"Orta yaş aşkının karmaşıklıkları, sadakatsizlik ve insanın kırılganlığı üzerine rafine ve şefkat dolu bir film. Marsilya'da eski kaçakçı güzergahında, bir piknik sırasında, Marie-Jo bıçağın keskin tarafını bileğine bastırır. Marie-Jo orta yaşlı bir kadındır, kocası Daniel evden çalışarak küçük bir inşaat işini yürütmektedir. Julie adında neredeyse yetişkin yaşa gelmiş bir kızları vardır. Üçü bir aile olarak, çoğu aileden daha mutlu görünürler. Daniel karısına tapar, o da kocasını hala çok sever. Yüzeyde, evliliklerinde hiç sorun yokmuş gibidir, ama birlikteki yaşamlarının derinliklerinde, karanlık sular akmaktadır. Marie-Jo'nun, liman idaresi için çalışan bir gemi kılavuzuyla ilişkisi vardır. Adam kadını sever ve ona büyük şefkat gösterir. Marie-Jo iki erkek arasında sıkışıp kalmıştır; ikisini de eşit derecede sever ve hayat dondurulsun da o anki saadet hali sonsuza dek sürsün ister. Ancak gayet iyi bildiğimiz gibi, hayat hiçbir zaman böyle değildir ve er ya da geç, işler değişecektir."} +{"text":"Ünlü bir yatırımcının yüzlerce milyon dolara mal olan bir uçak ve havayolu projesinin tanıtımı için birbirinden zengin ve nüfuzlu yolcunun katılacağı bir okyanus ötesi yolculuk planlanmıştır. Bu yolculuk için izleyecekleri rota ise Pasifik Okyanusu'nun en tehlikeli ve gizemli bölgesinin içinden geçmektedir. Bu süper donanımlı ve güvenli olduğu belirtilen uçak, havayolunun Titinik'i olarak adlandırılmaktadır. Kalkış ve yolculuğun başı sorunsuz geçse de, yolcuların birbirinden zengin olması, uçağın rehin alınmasına neden olur. Havada kargaşa ve terör hakimken, okyanus üstünde de fırtınaya girilir. Acil iniş ile hiç bilmedikleri ve haritalarda da görülmeyen bir adaya inerler. Adanın egzotik ve sıra dışı güzelliğinin yanı sıra, gizemli bir yanı vardır. Bu gizemli ada, yüzlerce vahşi hayvana ev sahipliği yapmaktadır. Uçaktaki yolcular ve mürettebat için hiç tahmin etmeyecekleri olaylar zincirinde hayatta kalmak için ellerinden geleni yapmaları ve uçağı sağ salim kurtarmaları gerekmektedir."} +{"text":"Mandıracılık yaparak geçimini sağlayan Belier ailesinin, 16 yaşındaki Paula hariç, tüm fertleri işitme engellidir. Paula ailenin tüm gündelik işleriyle, en başta çiflikteki işleriyle tek başına ilgilenir. Bunun yanı sıra ailesinin çevresiyle kurduğu ilişkilerinde çevirmenliği de bizzat üstlenmektedir. Özellikle de radikal bir kararla yaklaşan yerel seçimler için belediye başkanlığına adaylığını koyan babası, bu süreçte kızına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyar. Ancak Paula bir gün, müziğe karşı doğuştan bir yeteneği olduğunu keşfeden müzik öğretmenin ısrarlarıyla, Radio France'ın düzenlediği şarkı yarışmasına katılmaya karar verir. Hayallerini gerçekleştirmek ve ailesinin yanında olmak arasında sıkışıp kalan Paula'nın verdiği karar, yetişkinliğe doğru kaçınılmaz bir adım atmasına neden olur."} +{"text":"Öldürme Eylemi filminin ruh ikizi. -Raindance. org Marianna cinsiyet değişimi sürecinde. Göğüs ameliyatını olmuş, genital ameliyatı ve adem elmasının alınmasını sabırsızlıkla bekliyor. Bir taraftan mahkemede, ailesinin bu değişimi kabul etmemesiyle uğraşıyor. Neredeyse mahcup bir biçimde, kendisini anladığından çok onları anlamaya çalışıyor. Eski karısı onunla telefonda konuşmayı kabul etmiş, kızları onu da yapmıyor. Tamamen tek başına değişmeye çalışıyor. Bir taraftan da gelecekteki Mariannayı izliyoruz. Yürüyemiyor, tekerlekli sandalyesiyle sahneye çıkıp hafif sağa çeken dudaklarıyla iki oyuncuya kendi hikayesini nasıl oynayacaklarını anlatıyor. Bana Marianna De, kendisi olmayı hayatındaki herkesten çok isteyen bir kadının hikayesi. Yüksek sesli, inişli çıkışlı bir film değil. Mariannanın karşısına çıkan sorunlar ve üzüntülerle baş edişi kadar sakin ve incelikli bir belgesel."} +{"text":"Genç bir kadın olan Daniela, sanat ile ilgilenmektedir. Kendisine ait bir dünya kuran Danielanın yaşamı, avukattan aldığı bir haberle farklı bir hal alır. Danielaya, teyzesi Sofiadan yüklü miktarda para ve bir ev kalmıştır. Kendisine kalan miras ile ne yapacağına karar veremeyen Daniela, şehir dışına çıkmanın kendisine iyi geleceğini düşünerek, eve gitmeye karar verir. Vakit kaybetmeden yola koyulan genç kadın, yeni bir yer görecek ve yeni insanlarla tanışacak olmasından dolayı oldukça heyecanlıdır. Ancak onu bekleyen şeyler, düşündüklerinin çok ötesindedir. Teyzesinin evine yerleştikten kısa bir süre sonra, tuhaf olaylarla karşı karşıya kalan Daniela, evde genç bir kıza ait olan bir günlük bulur. Genç kadın, günlüğü okumaya başlayarak, geçmişin kapılarının aralar ve geçmişin korkunç gerçekleri ile yüzleşmek zorunda kalır."} +{"text":"820 yıl boyunca derin bir uykuda kaldı. Uyandığında, insanlığın ilerleyişi ve bilimsel atılımları karşısında şaşkına dönmüştü. Yeni teknolojiler ve hayat tarzları yüzünden hatırladığı o topraklar artık ona yabancı geliyordu. Bunun üstüne, Cadis Etrama di Raizel bu çağa adapte olabilme amacıyla günlerini geçirmeye başlar. Güney Kore'de bir lisede müdürlük yapan sadık hizmetkarı, Frankenstein'ı bulduktan sonra; modern dünya hakkında bilgi toplamak için kusursuz bir yer olarak gördüğü bu okula yazılmaya karar verir. Böylece, bir grup iyi huylu öğrenciyle de arkadaşlık ilişkisine girmiş olur. Ancak, bu yeni dünya eskisinden daha güvenli değildir. Asil, etrafından bihaber, teknoloji özürlüsü Rai; kendisini hem gülünç, hem de tehlikeli bir olaylar silsilesi içinde bulur."} +{"text":"Dünyada birçok canavarın yaşadığı sokakları kıpır kıpır olan Hayvan Cenneti Bölgesi'nin Suribachi şehrinde canavar sayısı yüz binin üstünde. Bir gün onlara uzun süredir önderlik eden canavar bilgesi emekli olup tanrı olarak geri doğacağını bildirdi.\"Neyin tanrısı olurum bilinmez, ancak olursam yeni bir lider seçilecek, o yüzden herkes hazırlansın\" diye buyurdu. Güç ve itibar, varis olmak için gereken koşullardan. Durum böyle olunca ilk akla gelen Iouzen denilen canavar. Sakin, kendinden emin ve bir o kadar cesur. Çok sayıda öğrencisi olan güçlü biri olması yanında Ichirouhiko ve Jiroumaru denilen ikilinin de babası. Ancak, onun haricinde varisliğe uygun bir canavar daha vardı. İsmine Kumatetsu demişti. Bu arada bu adam biraz sorunlu bir tip. Vahşi, gururlu, kendini beğenmiş ve başa çıkılamaz derecede bencil olduğundan bir tane bile öğrencisi yok. Durum böyle olunca oğlu olmasına da imkan yoktu."} +{"text":"Mathieu'nun kızı Sarah 11 yaşındadır. Çocukken yakalandığı bir hastalık sebebiyle doğal ortamdan aldığı oksijen yetmemekte ve devamlı oksijen takviyesinin yapıldığı cam odada yaşamak zorundadır. Doktorların ve ailesinin tüm çabasına rağmen hastalığına çözüm bulunamamıştır. Aniden Paris'te büyük bir deprem meydana gelir. Ölümcül bir sis yeryüzüne sızmakta, şehirdeki panik gittikçe büyümektedir. Mathieu ve Sarah'ın annesi Anna da yüksek binaların çatılarına ve üst katlarına sığınarak kurtulan insanların arasındadır. Ama Sarah'yı yaşamak zorunda olduğu cam odasının içinde bırakmaları gerekmiştir. Felaketler felaketleri kovalamakta, insanlar bir gün daha fazla yaşamak için birbirlerini çekinmeden öldürmekte, yaşam savaşının bir cehenneme döndüğü günler yaşanmaktadır. Saatler geçtikçe, kızları için endişeleri de artar. Kurtarma ekipleri durumu yönetemez haldedir. İş çığırından çıkmıştır. Sisin kalkacağına ve her şeyin yoluna gireceğine dair tüm umutlar tükenmeye başlar. Mathieu ve Anna, Sarah'nın cam odasına güç veren bataryalarda kalan sürenin azaldığını bilmektedir. Bataryaların yenilenmesi gerekmektedir. Gitgide yayılan büyük tehlikeden kızlarını nasıl koruyabilirler? Sadece kendilerine güvenebileceklerini ve zamana karşı yarıştıklarını bilerek, kızlarını binadan dışarı çıkarmanın bir yolunu bulmak zorundadırlar."} +{"text":"Beraber kamp yapmaya karar veren beş arkadaş, Donna, Reese, Kyle, Bridget ve Amy, kamp yapmak için orman bekçisinden izin aldıkları yere gitmekten vazgeçerler. Donna sevgilisinden yeni ayrılmıştır ve diğerleri çift oldukları için yanlarında durmak istemez ve tek başına yürüyüşe çıkmak ister. Gece yürüyüşe çıkan Donna geri dönmez ancak sabah olana kadar geri dönmediğinin kimse farkında varmaz. Amy ve Kyle, Donnanın kaybolduğunu anlayınca onu aramaya başlarlar. Daha sonra Reese ve Bridgetin de yardımıyla Donnayı bulurlar. Ancak bir sorun vardır. Donna bir çukura düşmüş ve büyük bir kayanın altına sıkışmıştır. Donnayı oradan kurtarmaya çalışan dört arkadaş girdikleri yerin bir altın madeni olduğunu anlar ve hayatlarını kurtarmak için madendeki altınları çıkartmaya başlarlar, ancak bilmedikleri bir şey vardır. Herkesin zengin olma hayalleri kurmaya başlamasıyla giderek daha açgözlü hale geldikleri bu süre içerisinde bilinmeyen sırlar ortaya çıkacak ve hayatları eskisinden daha kötü bir hale gelecektir!"} +{"text":"Greenaway Alfabesi, festivale birkaç kez konuk gelen, Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı, Sayılarda Boğulmak ve Gece Bekçisi gibi yapıtlarının çoğunu izlediğimiz, yenilikçi yönetmen Peter Greenawayin sinemasına, sanat görüşüne, ilişkilerine ve aile yaşamına samimi bir bakış atıyor. Greenawayin eşi, multimedya sanatçısı Saskia Boddekenin yönettiği bu ilk belgesel, alfabede olduğu gibi A harfinden başlayarak bir yandan sanatçının 16 yaşındaki kızı Zoe ile çeşitli konular üzerine spontane muhabbetlerini takip ederken, bir yandan da dünya görüşünü ve sanatını etkileyen öğeleri kapsıyor. İlk gösterimini IDFAda yapan Greenaway Alfabesi, hem dünyaca ünlü bir sanatçı olarak hem de zamanı kısıtlı bir baba ve eş olarak Greenawayin benzersiz bir portresini çiziyor."} +{"text":"Gazeteci olan Rüya ile doktor olan Cenk, yeni evli bir çiftir. Genç kadının çalıştığı gazetenin müdürü Sami, esrarengiz olayların yaşandığı bir yer ile ile ilgili haber yapılmasını ister. Kurada Rüya'nın adının çıkması Cenk'i tedirgin etse de, işine aşık bir kadın olan Rüya verilen görevi yapmaya kararlıdır. Kapadokya'ya gitmek için yola koyulan Rüya ve Mehmet, müze olduktan sonra tuhaf olayların yaşanmasııyla birlikte tekrardan kapatılan eski ve lanetli bir akıl hastanesini araştırmakla görevlidir. Müzeye gidip araştırmalara başlayan Rüya ve Mehmet, kısa sürede sırrı çözer. Bu sırada büyük bir lanet peşlerine düşer ve ikili arkalarında üç ceset bırakarak kaçmak zorunda kalır. Ancak eve dönmesi Rüya'nın lanetten kurtulmasını sağlamak. Genç kadın, geçmişini de ilgilendiren korkunç gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Uglyville kasabası garipliklerin sevildiği, farklılıkların kutlandığı bir kasabadır. Orada yaşayan özgür ruhlu Moxy ve onun UglyDolls dostlarının günleri koşuşturma ve neşe içerisinde geçer. Moxy, kasabadaki hayatından ne kadar mutlu olsa da Uglyville'de yer alan dağın diğer tarafından ne olduğunu merak eder. En yakın arkadaşlarından oluşan bir grup kuran Moxy, diğer tarafta ne olduğunu öğrenmek için yola koyulur. Ekip, dağın diğer tarafına vardıklarında ise bambaşka bir dünya keşfeder. Karşılarındaki şehir Moxy ve arkadaşlarının büyülenmesine neden olur. Fakat burası onların pek de düşledikleri gibi değildir. Daha geleneksel oyuncakların eğitim gördüğü ve mezun olmalarının ardından gerçek dünyaya giderek kendilerini sevecek bi çocuk aramaya başladığı bu şehri \"mükemmel oyuncak\" Lou yönetmektedir. Ekip burada farklı olmanın getirileriyle yüzleşirken bir yandan da sevilme isteklerinin gerçekleşmesi için mücadele etmek zorunda kalacaktır. Nihayetinde, harika olmak için mükemmel olmanız değil kendiniz olmanız gereklidir!"} +{"text":"5 maceracı arkadaş her zaman yaptıkları gibi bu defa da yeni bir maceraya atılıp hayatın adrenalin dolu tarafını yaşamak isterler. Güney Avusturalya'nın ormanlık bir bölgesinde kaybolan Japon turistleri ararken Eric raslantı eseri daha önce keşfedilmemiş bir mağara bulur ve bu yazın macerasını da bu mağarayı 3 arkadaşı ve kız arkadaşı ile birlikte mağarayı keşfederek geçirmek için bir plan yapar. Yola heyecanlı çıkan sıkı dostlar başta çok eğlenirler ve mağarayı keşfetmek onlar için heyecan verici olur. Fakat ilerleyen zamanlarda ansızın mağaraya su dolmaya başlar ve heyecanın yerini yavaş yavaş tedirginlik alır. Mağaranın hızla su dolduğunu fark eden ekibimiz oradan çıkmak için zamanla yarışmaları gerektiğini anlarlar ancak ortada küçük bir sorun vardır ve bu küçük sorun da mağara suyunun içerisinde kendi bölgesini savunmaya geçmiş olan dev bir timsahtır!"} +{"text":"Connie yaşlanan bohem bir fotoğrafçıdır. San Franciscolu güçlü ailesi tarafından Harvard Hukuk Fakültesi'ne sürüklenen ürkek Harper ile tanışır ve birden Harper'ın güzelliğini görür. Connie aynı zamanda Harper'ın yetenekli olduğunu da tahmin eder ve onu öğrencisi olması için davet ederek onunla yatağını paylaşır. Connie, Alfred Stieglitz; Harper ise Georgia O'Keefe'dir ve Connie, Harper'ı 'Guinevere' olarak adlandırır. Harper, Guinevere olan bir dizi kızdan sonuncusu olduğunu fark ettiğinde bıktığı ailesine geri dönmek için kaçar. Sonrasında, Harper çiçeklenir, okur, öğrenir fakat Connie ona beş parasız şekilde içmek ve bazı fotoğrafları satmak için L. A.'e gideceklerini söyleyene kadar ilk fotoğrafını çekmemiştir. Gezi sırasında, Harper nihayet deklanşörle birlikte sessizliğini ve Connie'ye bağlılığını da patlatır."} +{"text":"Askeri bilim insanı olan Albay Vladimir Rusyada bazı gizli deneyler yapmak ister, fakat Rus hükümeti bu durumu kabul etmeyip gerekli izinleri kendisine vermez. Albay Vladimir ülkesinde hazırladığı sahte evraklarla birlikte ekibini de alarak Türkiyeye doğru yola koyulur. Vladimir önceden hazırlattığı gizli bir mekanı hücre ve sağlık ekipmanları ile donatır ve başından beri planladığı uyku deneyini yapmak üzere uygun denekler aramaya başlar. Bir süre sonra albayın kaldığı evin çevresinde insanlar kaybolmaya başlamıştır. Vladimir kaçırdıkları insanları hücreye koymuş, ekibindeki bilim insanları ile birlikte 30 günlük uyku deneyini başlatmıştır. Hücrede kalan 6 kişi için otuz gün yetecek kadar gıda, su ve kitap vardır, ayrıca uyumamaları için ışık ve odaya kimyasal salmak için düzenekler hazırlanmıştır. Deneylerin on beşinci gününden sonra deneklerde bazı değişiklikler baş göstermeye başlamıştır, denekler artık hücrede konuşmamakta ve tepki vermemektedir. Görevliler hücreye girmek istediğinde ise başka bir şaşırtıcı gerçek ortaya çıkacaktır. Denekler artık insanlıktan çıkmış ve içlerindeki gizli kalmış olan karanlık kendilerini ele geçirmiştir. Karanlık sırlar sonunda gün yüzüne çıkmıştır, sorun ise bu gerçekle neler yapılacağıdır."} +{"text":"Sai, Noi ve Jerd çocukluk arkadaşlarıdır. Ancak Noi sonraları birlikte yaşadıkları bu uzak köyden ayrılır ve büyük şehre gider. Aradan yıllar geçmiştir ve Noi köye geri döner. Döndüğünde hem Sai hem de Jerd'i hala köyde bulur. Ama aradan çok geçmeden köyde hayvanlar vahşice öldürülmeye ve parçalanmaya başlar. Köy halkı giderek paniklemeye ve eski bir efsanenin geri döndüğünü düşünmeye başlarlar. Bu efsaneye göre Krasue denen yaratıklar özellikle geceleri hayvanlara sonra da insanlara saldırıp onları öldürmektedir. Fakat böyle bir olay çok uzun yıllardır olmadığı için köylüler bu Krasue denen yaratığın çoktan oradan gittiğine inanmışlardır. Zaten hale hazırda süren savaş ve kıtlık ve bir de hayvanlarının bu şekilde telef olması köylüyü çileden çıkarır ve tüm köylülerin katıldığı bir canavar avının başlamasına neden olur, olayın bilinmeyen kısmı ise aradıkları canavarın aslında hemen yanlarında olduğudur!"} +{"text":"Açılış sahnesinde gerçek ve sanal dünya arasında gidip gelen bir kadını izliyoruz. Tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız kısa gizemli olaylardan sonra gerçek hayata dönüyor ve gelişmiş bir implant teknolojisiyle sanal dünyaya gidip gelebilen bir kadını görüyoruz. Tasya Vos, diğer insanların bedenlerinde yaşamak için beyin implant teknolojisini kullanan ve onları çalıştığı şirketin faydaları için öldürmeye iten kurumsal bir ajandır. Bu işte doğuştan yetenekli olsa da yaşadığı deneyimler onun içinde dramatik bir değişikliğe neden olur ve kendi hayatındaki güçlü anıları ve dürtüleri bastırmak için mücadele etmek zorundadır. Zihinsel gerginliği arttıkça kontrolü kaybetmeye başlar ve kısa süre sonra kendini kimliğini yok etmekle tehdit eden Christopher Abbott'un zihninde mahsur kalmış olarak bulur. Artık ne gerçek hayata dönebilir ne de hapsolduğu bu yerde ne yapacağını bilemez bir haldedir."} +{"text":"Bir Noel arifesi gününde geçen film bir ailenin yaşadığı vahşeti konu alıyor. Jack ve Lucy yemeğe gitmeye hazırlanırken, bahçelerinde bir hareketlilik görürler. Dışarıda ne olduğuna bakmaya giden Jack, eve döndüğünde Lucy'yi garip bir halde bulur. Bir anda ortaya çıkan doğaüstü güçler tarafından ele geçirilen Jack ve Lucy'nin, Noel yemeğine davet edildikleri Michael'ın evine gitmeleriyle olaylar kızışmaya başlar. Çiftte bir gariplik hisseden aile bunu fazla önemsemez ve yemeğe geçerler. Tüm aile yemek masasında toplanmışken Michael'ın eşi Cassie bir açıklama yapacağını söyler. Cassie'nin açıklamasından sonra tüm ailenin gözü önünde korkunç bir olay olur. Olanlara anlam veremeyen aile, Lucy ve Jack tarafından esir alınır. Michael içten içe bu olanların sebebinin kendisi olduğunu geçmişte yaptığı hataları zamanında telafi etmediği için bunun bedelini ailesinin ödediğini düşünüyordur. Michael'ın sakladığı büyük sır nedir ve açığa çıkacak mıdır? Aile Jack ve Lucy'nin elinden kurtulabilecek midir? Ve tüm bu olanların gerçek sebebi nedir?"} +{"text":"Rutin bir trafik kontrol işlemi sırasında sebepsiz yere öldürülen mesai arkadaşından sonra Renee isimli kadın bir polis memuru, olayın kamera görüntülerini sadece kendisinin gördüğünü fark etmiştir. Arkadaşının kim ve ne için öldürüldüğü konusunda en ufak bir fikri yoktur. Ellerindeki tek bilgi, bu olayın öldürülen polis memurunun plakasız ve yeşil renkte bir minibüsü takip etmesinden sonra gerçekleştiğidir. Dolayısıyla bu minibüsü aramaya başlarlar. Dedektif tarafından bu duruma pek de fazla önem gösterilmiyor olsa da Renee, çok sevdiği mesai arkadaşının böyle bir olaya kurban gitmesinden dolayı oldukça üzüntülüdür. Böylelikle kendisi bu işin peşinden gitmeye karar verir. Renee, faile yaklaştıkça bu olayın arkasında düşündüğünden çok daha büyük bir gücün var olduğunu anlamaya başlar..."} +{"text":"Yusuf ve Samet birlikte büyümüş, kardeşten öte iki arkadaştır. Her ikisi de ünlü bir gece kulübünde çalışmaktadır. Yusuf kulübün valesi, Samet ise kapıda koruma görevlisidir. İki bıçkın delikanlıdan Yusuf, mahallenin en güzel kızlarından Gizem ile, Samet ise Dicle ile sevgilidir. Gençler ilişkilerine evlilik gözü ile bakmaktadır Mahallenin kabadayı bozuntusu Hırsız Cevat'ın bu gençleri tuzağa düşürmek için yaptığı kaba kuvvetle olaylar başlar. Cevat'ın amacı valelik yapan Yusuf'a lüks arabaları çaldırmaktır. Ancak Yusuf böyle bir şeye asla yanaşmaz. Bu nedenle Cevat'ın adamları kahvede olay çıkartır ve Samet yaralanır. Hastanede beyin tomografisinin başkasınınkiyle karışması sonucu kankasının ömrünün sonuna gelme ihtimaliyle yıkılan Yusuf, bundan böyle can dostunu son günlerinde mutlu edebilmek için elinden geleni yapacaktır. Cevat'ın kulübe lüks arabasıyla gelmesiyle Yusuf'un kafasında planlar oluşur. Cevat'ın arabasını kaçıran Yusuf, Samet'i alır, Samet'in çılgın halası Nebahat'ın onlara katılması ve arabanın arka koltuğunda içi para dolu çanta bulmasıyla maceralı bir yolculuk başlar."} +{"text":"Rock, r&b, pop, jazz: Popüler müzik tarihinde Amerikan yerlilerinin rolü tahmin ettiğinizden çok daha fazla. ABD Hükümeti 1907'de, Amerikan yerlilerinin müziklerini kaydetmek için bir komisyon kurar. Çünkü; bu şarkıların geleceğe aktarılmayacağından nedense' emindirler. Rock tarihini şekillendiren tüm müzisyenlerin çok yakından tanıdığı ancak halka mal olamamış Amerikan yerlisi, rock gitaristi Link Wray, 1958'de yayınladığı Rumble albümüyle rock müziği belki de en çok etkilemiş müzisyendir. Aynı zamanda gitarda feedback' ve distortion'ın ilk kez kullanıldığı şarkı olan Rumble'ın radyolarda çalınması, tamamen enstrümental bir parça olmasına rağmen yasaklandı! Jimi Hendrix'ten, Delta Blues'un babası Charley Patton'a müzik tarihini şekillendiren birçok müzisyenin Amerikan yerlisi kimlikleri mümkün olduğunca gizlendi. Amerikan Yerlileri Dünyayı Sarsar, yasaklara, sansüre ve baskılara rağmen, Amerikan yerli müziğinin müzik tarihine olan etkisini gözler önüne seriyor. Martin Scorsese'den Iggy Pop'a uzanan katılımcılarıyla Rumble, müzikseverlerin kaçırmaması gereken çok önemli bir belgesel."} +{"text":"Linklater'ın melankolik yol filmi hem komik hem de hüzünlü. Richard Linklater son harikasıyla bizi, Vietnam veteranı üç eski askerle melankolik ve komik bir yolculuğa çıkarıyor. Steve Carrell'ın muazzam performansıyla bedene bürünen Larry Shepherd, 30 yıl önce birlikte görev yaptığı iki asker arkadaşı Sal ve Mueller kutsal bir görev için bir araya gelir: Larry'nin Irak savaşında kaybettiği oğlunun cenazesini gömeceklerdir. Bu üç arkadaşın doğu yakasının sahil kıyısındaki ilerleyişi; hem arkadaşlıklarının hem de Amerika'nın gündelik yaşamının içinden geçildiği renkli ve komik bir yolculuğa dönüşür. Linklater, alametifarikası olan diyalogları ve zamanın geçişini ustaca belgeleyişiyle bir kez daha hayran bırakıyor. Son Kahraman hem hüznü hem de komik anlarıyla usta yönetmenin son dönem en iyi işlerinden!"} +{"text":"Bir grup inşaat işçisi Kopenhagdaki eski bir apartmanda korkunç bir keşfe imza atarlar. Dairelerin birindeki sahte duvarın ardında bir yemek masasının etrafında dört sandalye ve üçünde oturan mumyalanmış üç ceset ve boş bir sandalye bulurlar. Şube Q dedektifi Carl Mrck ve yardımcısı Esada düşense mumyaların kime ait olduğu ve dördüncü sandalyenin kime ayrıldığıdır. Carl ve Esad daire sahibinin peşine düşer ve ipuçları dedektiflerimizi Sprogda bulunan sözde ahlaksız kızların yerleştirildiği bir kadın hapishanesine götürür. Sprogda, ihmaller ve zorunlu kısırlaştırmaların yapıldığı tıbb deneyler günlük hayatın alışılmış bir parçası hline gelmiştir. Sprogdaki dehşet olayları Danimarka tarihinin bitmiş bir bölümü olsa da söz konusu deneylerin hl devam ettiğini söyleyen tanıklar mevcuttur. Carl ve Esad daha fazla cinayeti ve tacizi önlemek için zamanla yarışa başlarlar."} +{"text":"Gerçek bir hikayeye dayanan, maskenin arkasındaki adamla ilgili bir filmdir. Augusto, 50'li yıllarda bir sahne sanatçısı olan annesinin ayak izlerini takip edip kendini tanıtmaya çalışan bir aktördür. Erotik yapımlar ve küçük operalarda oynadıktan sonra televizyonda palyaço \"BINGO\" olarak gösterme şansı bulur. Program oldukça tutulur ancak sözleşmesindeki bir madde onun gerçek kimliğini ortaya koymasını yasaklıyordur. Augusto, isimsiz bir ünlüye dönüşür. Makyaj yaparken, ülkenin dört bir yanındaki çocuklara mutluluk getirir ancak babası tanıma arayışı içinde kendisini uzakta gören kendi oğlu Gabriel'e değil. Brezilyalı 80 televizyonunun sahne arkasındaki evrendeki ironi ve mizah ile abartılı pop görünümüyle dolu film, bir insanın sanatsal değeri ararken onun kişisel çürümesini bulan inanılmaz ve gerçeküstü hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Hold the Dark, bir kurt sürüsü tarafından kaçırılan bir çocuğu bulmak için köye getirilen bir avcının hikayesini konu ediyor. Günün birinde sakin bir köyden bir çocuk kaçırılır. Çocuğu köyünden götüren ise bir kurt sürüsüdür. Vahşi hayvanlar olan kurtların çocuğu almasının ardından çocuğu kurtarmak için birini bulmak gereklidir. Köy halkı, kurt sürüsünü izlemesi ve yok edip çocuğu geri getirmesi için işinin ehli, usta bir avcı çağırır. Ancak avcı için kolay bir iş olarak görülen bu takip misyonu, onun için çok farklı bir deneyim olacaktır. Avcı kurtların peşinden yol aldıkça, doğanın acımasızlığı ve bir adam olarak kendi başarısızlıklarıyla yüzleşeceği, onu giderek karanlık ve şok edici bir yola sürükleyen bir maceraya atılır. Arkasında çocuğun yastan deliye dönmüş babası, önünde acımasız coğrafik şartlar bulunan avcı misyonunda ilerledikçe \"avlanan\"ın kim olduğu giderek belirsizleşmeye başlamıştır..."} +{"text":"Mara, adli bir psikoloğun ele aldığı gizemli davayı konu ediyor. Kate Fuller işinde başarılı olan bir adli psikologdur. Elindeki yeni dava ise boğulmuş bir adamdır. Aile babası olan adam, uykusunda eşi tarafından boğularak öldürülmüştür ve cinayetin tek tanığı da çiftin 8 yaşlarındaki küçük kızları Sophie'dir. Kate uykusunda insanları öldüren eski bir iblisin efsanesine dair bilgiler edindikçe araştırmasını derinleştirmeye başlar. Ancak bu araştırma bir noktadan sonra Kate'in hayatını tehlikeye atmaya başlar. Daha önceki tüm kurbanlar ile aynı ürkütücü semptomları deneyimlemeye başlayan Kate, kendini ürpertici bir kabusun ortasında bulur. Kate, kendini ve küçük Sophie'yi kurtarmak için uykuya direnerek bu doğaüstü varlığı alt etmek zorundadır."} +{"text":"Küçük bir kasabada Kürtçe konuşmanın da öğretmenin de yasak olduğu bir dönemde, bir grup idealist arkadaş Kürtçe eğitimi vermeye çalışmaktadır. Gizlice okul kitapları basıp bunları dağıtmaya çalışırlarken Aseke ölünce, arkadaşları onun vasiyetini gerçekleştirmek için yola koyulurlar. Siyah bir atla büyümüş olan Aseke'nin son isteği bu atın geri getirilmesidir; bu sayede kendisi gömülmeden önce bir kez daha karşılaşabileceklerdir. Shahram Alidi'nin mitolojik ve gerçeküstücü öğeleri kullanarak masalsı bir anlatımla izleyiciyi içine çeken filmi oyuncularının etkileyici performanslarıyla dikkat çekiyor. Güncel göndermeleriyle politik ve şiirsel bir boyut kazanan; cesareti, atmosferi ve adeta bir ağıtı andıran dramatik yapısıyla dikkat çeken Kara At Hatıraları savaşın anlamsızlığına doğanın ve atın güzelliğiyle karşılık veren bir güzelleme."} +{"text":"Adaline ve kızı Chloe, 2. Dünya Savaşının yarattığı kaos ortamından kaçıp, şehirden uzakta bulunun küçük bir köye yerleşir. Genç kadının kocası savaştadır ve onu arkasında bırakmış olmak hem Adaline hem de kızında büyük bir yara oluşturur. Ormanda bulunan oldukça büyük bir konağa yerleşen anne kız, bir süre sonra sıra dışı olaylar yaşamaya başlar. Ormanda gezintiye çıktıkları bir gün, Chloenun aniden kaybolması, olayları iyice karışık bir hale sokar. Yaşananlara anlam vermeye çalışan Adaline, bir süre sonra olayların evde buldukları oyuncak bir bebek ile bağlantılı olduğunu düşünmeye başlar. Oyuncak bebeğin sahibinin cadılar olduğu ile ilgili bir efsaneyi öğrenen Adaline, kızını onların kaçırdığına inanmaya başlar. Genç kadın, çocuğunu kurtarmak için gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"İki kadın, etrafı ormanlarla ve dağlarla çevrili terk edilmiş bir eve varır. Genç olanı, 70'li yıllarda öğrenci hareketi içerisinde bulunmuş ve hayatı bunun etkisiyle değişmiş olan yaşlı yazar hakkında bir film yapacaktır. Yönetmen, senaryosunu şekillendirmek için yazarla yaptığı söyleşileri kaydetmektedir. Bu ikiliden sonra, yolları farklı yönlere ayrılan iki aktörle tanışırız. Sonra da, romantik bir kır kafesinde kahvaltı servis eden genç bir garson kadınla Bu kadını daha sonra bir yolcu gemisinin dopdolu yemek salonunda çalışırken göreceğiz. Anocha Suwichakornpong, yavaş yavaş ve sabırla karakterlerini seyirciyle tanıştırırken, onların aralarındaki bağlantılar da ortaya çıkmaya başlıyor. Biz bu karakterlerin dünyasına kapılıp giderken, Karanlık Çöktüğünde giderek tuhaf ve inanılmaz güzellikte bir sinema deneyimine dönüşüyor. Suwichakornpong'un bu ikinci uzun metraj filmi, politik ve şiirsel bir yaklaşımla tarihe, geçmişteki şiddete ve belleğe odaklanırken, içinde yaşadığımız tuhaf zamanların karanlık duygularının içinden umut bulup çıkarıyor."} +{"text":"Aynı zamanda iş arkadaşı da olan sevgilisi John ile Los Angelesde yaşayan gazeteci Amynin hayatı beklenmedik hamileliğini öğrenene kadar gayet güzel gidiyordur. Amy yakın arkadaşı Rose dışında hamileliğini herkesten gizler. Bebekleri hayatında istemeyen Amy, Roseun yönlendirmesi ile kürtaj olmaya karar verir. Bebeğini aldırdıktan sonra rutin hayatına geri dönen Amy, John ile birlikte geçmişini araştıracakları bir kasabaya gönderilir. Burada rahip Paul ve onun kız kardeşi Maria tarafından karşılanan çift kasabanın Eski Ahitte geçen Adem ve onun gibi topraktan yaratılan ilk karısı Lilith'in bulunduğu kasaba ile bağı olduğunu öğrenir. Kendisini Adem ile denk gören ve ona itaat etmeyi reddeden Lilith onu terk etmiştir. 3 meleğin dönmezse her gün yüzlerce çocuğunun öleceği tehdidine rağmen dönmeyen Lilith, dünyaya kötülüğü getiren kadın şeytan olur. Kasaba yerlilerine göre Lilithin çocukları hala yaşıyor ve biri iyi diğeri ise kötü olan ikiz çocuklar doğuruyordur. Melez olarak adlandırılan bu şeytani çocuklar yaşıyor ve kendileri gibi olanlarla eşleyip şeytan doğurmaya devam ediyor. Kasabada anlatılanları başta gerçekçi bulmayan ama kasabada yaşadıklarından sonra bir şeylerin doğru olmadığını düşünen Amy, bir süre sonra anlatılan efsanenin doğru olduğuna inanmaya başlar. Araştırma devam ettikçe gerçeklerle yüzleşmeye başlayan Amy ve John bir an önce kasabayı terk etmek ister; ama artık bunun için çok geçtir."} +{"text":"Sion Sono'dan, 60'ların ve 70'lerin Japonya'sındaki 'Pinku eiga' erotik filmler furyasını hicveden yeni ve yine son derece tuhaf bir film. Geçmiş yıllardaki! f İstanbul seçkilerine toplam beş filmiyle konuk olan, deneysel sinemanın en cesur yönetmenlerinden Sion Sono, Japon pink film endüstrisini hicvettiği son garipliğiyle yeniden karşımızda. 60'ların sonunda Türkiye'de piyasaya hakim olan seks filmleri furyası, Japonya'da da benzer politik ve toplumsal sebeplerle revaçtaydı. 100. yaşına giren Japon yapım şirketi Nikkatsu'nun o dönem ürettiği yüzlerce pinku'nun 45. yıldönümü için özel siparişle farklı yönetmenlere çektirdiği 5 filmden biri olan Anti-Porno, sanatçı, yazar ve yönetmen Kyoko karakterinin hayatını merkezine alıyor. Pinku türünün kadının başta cinselliğini olmak üzere tüm bireyselliğini hiçe sayan yaklaşımını realist bir rüya tadında perdeye aktaran Sono, baştan sona göz kırpmadan izleyeceğiniz rengarenk bir denemeye imza atıyor."} +{"text":"Tiyatro oyuncusu olan Gülseren bir kaza sonucu kaybettiği eşi Hilmi ve kızı Melisa'nın acısını bir türlü kafasından atamamaktadır. Çevresinin baskı ve ısrarları sonucu dinlenmek ve huzur bulmak amacıyla evinden uzaklaşır ve Kabuslar Evi'ne gelir. Tüm acılarından uzaklaştığını düşünürken beklenmedik anlarda karşısına çıkan hırpani kılıklı bir kadın tüm dengesini alt üst eder. Gülseren, Emlakçı Sema'nın da yardımıyla bu kadının gizemini çözmeye çalışırken bir yandan kızı ve kocasıyla yüzleşmek, öte yandan yaşadığı anlık zaman kayıplarına karşı direnmek zorundadır. Bu kadın Gülseren'in iddia ettiği gibi kayıp ruhları araftan alıp ait oldukları yerlere götüren bir elçi midir? Tüm cevaplar bu hırpani kadında saklıdır ve zaman an be an azalmakta, sonbahar yerini bir kış masalına bırakmaktadır."} +{"text":"Çok güçlü bir sigara şirketinin yönetim kurulu üyeleri, şirketin araştırma bölümünün başkanı Jeffrey Wigand'ın şirket uygulamaları konusunda kendileriyle aynı fikirde olmadığını fark edince onu görevinden alırlar ve şirketten kovarlar. İşten çıkarılmasına rağmen şirketin, insanların sağlığı ile oynayan politikalarını eleştirmekten çekinmeyen Jeffrey'nin önüne çıkan engeller, beklediğinden de ağır olacaktır. Sessiz kalmaması halinde ailesinin başına gelecekler konusunda uyarılan Jeffrey, tüm bu tehditlere rağmen olanları açıklamaktan vazgeçmez. Amerikan CBS televizyonunda yayınlanan \"60 Dakika\" adlı programının yapımcısı olan araştırmacı gazeteci Lowell Bergman, durumla yakından ilgilenir ve Jeffrey'yi programında konuk etmek ister. Fakat kapitalist düzenin sivri çarkları ve medya dünyasının menfaatleri el ele verecek ve hiç hesapta olmayan olaylar yaşanacaktır. Büyük Hesaplaşma, Manhunter, Collateral gibi filmleri ile Amerikan aksiyon sinemasında önemli bir yerin sahibi yönetmen Michael Mann, Al Pacino ve Russell Crowe gibi usta oyuncularla gerçekten yaşanmış bir yolsuzluk öyküsünü beyazperdeye taşıyor."} +{"text":"Tek başına yaşayan, yaşamı evi ile işi arasında geçen içe dönük ve dilsiz Thana, yaşadığı şehrin ne kadar tehlikeli olduğunu, aynı gün içinde iki kez tecavüze uğrayarak öğrenir. Genç kadın berbat günü yaşadıktan sonra hayatı bir daha eskisi gibi olmaz. Önce iş çevresine yabancılaşmaya başlar. Gördüğü bütün erkeklere tiksintiyle bakar. Ve bir gün kendisini rahatsız eden bütün erkekleri öldürmeye karar verir. İşlediği cinayetlerle tuhaf bir güven duygusu edinen Thana, ilk defa mekyaj yaparak kadınlığını keşfeder. Fakat komşularının ondaki bu değişimi hissetmesiyle beraber yavaş yavaş kendi sonunu da hazırlamaya başlar. Abel Ferrara'nın ilk filmlerinden olan Ms. 45'de sıradışı şair Zoe Lund rol aldı. Öyküsüyle Death Wish'i andırsa da, çok daha güçlü bir sinema var karşımızda. Üstelik öyküsü de zamanında pek çok feminist araştırmacı tarafından incelemelere konu oldu. Gelmiş geçmiş en sert kadın filmlerinden biri olduğunu ve müthiş son sekansının da katkısıyla Abel Ferrara diye bir usta yarattığını hatırlatalım."} +{"text":"Evli ve iki çocuk babası olan adli tıp fotoğrafçısı Jonas mutlu olsa da hayatında bazı şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Bir gün Julia adlı genç bir kadınla arabaları çarpışır. Suçluluk duygusuyla, ağır yaralı kaldırıldığı hastaneye genç kadının ziyaretine gider ve orada Julianın ailesi onu kızlarının Güneydoğu Asyada tanıştığı erkek arkadaşı zanneder. Güzel genç kadın yarı kör ve hafızası hasar görmüş halde kendine geldiğinde, Jonas rolünü oynamaya devam eder. Bir yandan Juliayla bir yandan da kendi ailesiyle ikili bir hayat yaşamaya başlar. Ta ki bir gün çok ileri gittiğini ve işlerin kontrolünden çıktığını fark edene dek. Kendini geri çekmeye çalışsa da, Juliaya aşık olunca bunu başaramaz. Hayat egzotik hayaller üstüne kurulu değildir ve acı gerçek bir gün kapımızı çalar."} +{"text":"Ray Bradbury ismi, belli başlı kitapları Türkçe'ye çevrilmeden önce, televizyon programıyla dikkat çekmişti ülkemizde. İlerleyen yıllarda ise özellikle öykü kitapları, bilim kurgu okuyucularının başucu kitaplarına dönüştü. Usta yazarın kısa bir öyküsü daha beyazperdeye zıplamaya hazırlanıyor bu aralar. A Sound of Thunder'ın yönetmen koltuğu Peter Hyams için hazırlanıyor. Edward Burns ve Ben Kingsley de ilginç bilim kurgu yapım için kamera önüne geçecekler. Burns filmde Kingsley'in hazırladığı bir program çerçevesinde zamanda safari yolculuğu yapıyor ve ilkel dönemlere gidip zevk için dinazor avlıyor. Fakat o esnada inanılmaz bir olay gerçekleşiyor. Adam bir kelebeği yok edince, zincirleme reaksiyon sonucu bütün bir insanlık silinir, yani tarih tersine döner. Bunun üzerine uzmanlar başka bir kelebeği yerine koyarak tarihimizi düzeltmeye çalışırlar. Kelebek etkisi etkisiz hale getirilir..."} +{"text":"Sulukulede yaşam sürmektedir... Güllüye, annesi Sabahat ve dayısı Bekir, Bayram, babası Emin, kızkardeşi ve halası Rabiş. Tüm Sulukuleliler toplanmış, yeni çeribaşı seçimi için adaylarına destek vermektedirler. Eskiden babadan oğula geçen bu görev için modern çağa ayak uydurulup genel seçime gidilmiştir. Aşırı sarhoşluktan dolayı görevden alınan son çeribaşı Bekirle Bayram iki rakip adaydır. Bol keseden vaatlerle çekişen iki tarafın kavgası, yine karakolda biter. Bu arada para ağır basınca Sabahatın baskısı ile Güllü, uyuşturucu kaçakçısı Tayfurun gazinosunda sahneye çıkar. Bayramla, Tayfurun çantaları karışınca, Güllü yüzünden üzüntüden intihar aşamasına gelen Bayram, çantadan çıkan paraları görüp yaşamaya karar verir. Ailesi ile lüks bir otele yerleşir, gösteriş içini kendilerini eğlendirsin diye de, Güllü ile annesini tutar. Paraların Bayramda olduğunu öğrenen Tayfur, yerlerini öğrenmesi için Güllüyü görevlendirir. Güllü, herşeyi Bayrama anlatır ve onunla barışır. Deli Tayfur ve adamları planları suya düşünce Bayramı kaçırırlar. Güllü yerlerini biliyordur ve polislerle oraya gider. Bayram kurtulur. Döndüklerinde de seçimi kazanıp çeribaşı olur. Sulukule yine her zamanki şen günlerine kavuşur. Yine kavga, yine çekişme, ama sıra çalıp oynamaya gelince akan sular durulur, cümbüş başlar"} +{"text":"Michael Rusya'da ders veren Amerikan tarihi profesörüdür. Ancak gizli bir sırrı vardır; tehlike ve hırs tutkularını bastırmak için her gece, sabahın ilk ışıklarına kadar Moskova sokaklarında yarışmaktadır. Definelere de meraklı olan Michael, Moskova'da saklı olduğunu düşündüğü efsanevi Tapınak Tarikatı'na ait olan hazineyi bulmaya karar verir. Bu yolda kendisi gibi yarış tutkunu olan arkadaşı Wolf ve ünlü tarihçi Pierre'le birlikte tehlikeli bir maceraya atılır. Ancak olaylar önce Wolf'un kız arkadaşı Lena'nın kaçırılmas��, ardından da Moskova polisinin Wolf'u yasadışı sokak yarışı yapmaktan tutuklaması ile karmaşık bir hal alır. Pierre ve Michael defineyi ararken, Wolf hem Lena'yı kurtarmak, hem de Moskova sokaklarında gerçekleşecek en büyük yarışı kazanmak zorundadır. Eğer her ikisinde de başarılı olursa, Tapınak Tarikatı'nın gizli sırrını ortaya çıkaracaktır."} +{"text":"In-ho ve Mee-joo birbirlerini çocukluktan tanıyan iki kişidir. In-ho'nun çocukken aşık olduğu kız olan Me-joo'dan ayrılmasının üzerinden 10 yıl geçmiştir ki, lisedeyken tekrar birbirleriyle karşılaşırlar. İkisi de, trajik birer geçmişe sahip oldukları için, birbirlerini korumaya söz verirler. Bir gün Me-joo bir apartmanda Chi-Kuan adlı bir gangster tarafından zorla alıkoyulur. Me-Joo'nun annesi Chi-Kuan'a borçludur ve Chi-Kuan da borçtan dolayı Me-joo'yu kendi yararına kullanmak istemektedir. In-ho, Chi-Kuanın bu amacını keşfeder ve kapısının önüne gider. Chi-Kuan'a konuşmak için yürüyüşe çıktıkları sırada da, Chi-Kuan'ı bıçaklar ve hapse atılır. Hapisten çıktığında In-ho bir inşaat şirketinde işe girer ve bir süre sonra şirket sahibinin sağ kolu olur. İşte bu In-ho ve Me-joo'nun yollarının tekrar kesiştiği andır; çünkü Me-joo, In-ho'nun patronunun sevgilisidir."} +{"text":"\"Harry, Sally ile Tanışınca\"nın yazarı Nora Ephron sonunda dayanamayıp 1993'de bir Meg Ryan filmi çekivermişti. Sam Seattle'da oğluyla yaşayan mutsuz bir duldur. Oğlu Jonah ise yeni bir anne isteyen ama babasının çıktığı kadınları da pek beğenmeyen bir çocuktur. Sonunda Jonah, duruma el koyuyor ve ulusal bir radyo şovunda babasını telefonla programa katılmaya zorluyor. Sam program sırasında o kadar içten ve duyarlı konuşuyor ki ülkedeki yüzlerce kadın ona mektup yazıyor. Bu arada o gece onu dinleyen kadınlardan biri olan Annie ise Walter ile nişanlıdır ve de mutludur. Ama ne gariptir ki Sam ile tanışmak için de içinde karşı konulamaz bir merak ve istek vardır. Filmin büyük ölçüde 1957 yılı yapımı \"An Affair to Remember\" filminden ilham aldığı ortada. Ayrıca birbirine uzaktan aşık olan Ryan ve Hanks filmde sadece iki sahnede karşı karşıya geliyorlar?"} +{"text":"Aoyama, 7 yıl önce karısını kaybetmiş ve o günden beri bir kadınla flört etmemiştir. Onun kederli yaşantısına bir kadının girmesi gerektiğine inanan tv yapımcısı arkadaşı, ilginç bir plan yapar. TV şovunun içinde bir bölüm yaparak, sözde oyuncu seçmeleri yapacak ve bu sayede Aoyama'ya uygun bir eş bulacaklardır. Başarısız ve komik pek çok aday sonrasında, Asami adlı çok çekici bir kadın çıkar karşılarına. Onun ideal eşi olacağına inanan Aoyama, kısa zamanda kadının geçmişi hakkında garip şeyler öğrenir. Genç kadın, unutulmayacak bir intikam peşindedir. Japon sinemasının önemli isimlerinden Takashi Miike, bir kez daha, bir kült korku filmiyle türün meraklılarını beyazperdeye çekiyor. 2004 yaz aylarında gösterilecek olan Cevapsız Arama'nın da yönetmeni olan Miike, daha önce de çeşitli filmleriyle festival izleyicileriyle buluşmuştu ülkemizde."} +{"text":"Larry Claxton Flynt Jr. Hustler Go-Go isimli bir klübü işleten, cinselliğe ve kadınlara düşkün ve pek parası olmayan bir adamdır. Şimdi Larry ve kardeşi Jimmy Flynt. Klübündeki her kadınla ilişki yaşamış olan Flynt tanıştığı Althea Leasure ile yakınlaşır ve o da Hustler dergisine yardım eder. Hustler isimli dergi çıkarmak isteyen Jimmy ve Larry dergiyi çıkartdıklarında First Lady olan Jackie Kennedy Onassis dahil aşırı çıplak resimlerle dolu bir dergi çıkarırlar. Pornografik dergi bir süre sonra dava edilir. Çünkü dergi aşırı derecede pornografik olmasının yanı sıra çocukların kolayca girip-çıkabildiği yerlerde satılmaktadır ki, derginin kapaklarıda pek normal değildir. Karısının kendisine tuttuğu avukatla Larry Flyntin hukuk mucadelesi başlar. Ancak yakında karısının AİDSe yakalancağı, bazı davalarda kayb edeceği ve en önemlisi silahla vurulup, bel altından felç kalacağından haberi yoktur ve gittikçe Larry çılgına dönecektir."} +{"text":"En popüler oyunları piyasaya süren Antenna Research şirketi, büyük bir ses getireceğini inandığı yeni oyununu onun yaratıcısı ve birkaç üyesi ile denemek için biraraya gelirler. Bu grup arasında en heyecanlı olan oyunun esas yaratıcısı, akıllı ve seksi Allegra Geller 'dır. Bir yandan oyundaki yenilikleri keşfederken bir yandan da en çılgın fantezileri ve gerçek arasındaki çizgiyi sonsuza dek yok edecek maceraya hazırdırlar. Existenz'ı gerçeğe bu kadar yakın kılan şey, bağlantılarının oyuncuların sinir sistemine direk olarak bağlanmasıdır. İnsanın omuriliğinden açılan bir delik ile bağlanan oyunun, oyuncuların hatıralarına, duygularına ve korkularına giriş hakkı vardır. Sonunda büyük an gelir, sabırsız oyuncular hayatlarını en büyük macerasına doğru yola çıkarlar. Fakat bir anda oyun karşıtı bir protestocu silahını çıkarır ve bağırır \"eXistenZ'a ölüm, Allegra Geller'a ölüm!\". Ateş eder ve oyunun yaratıcısını yaralar."} +{"text":"Testere efsanesi üçüncü filmde kaldığı yerden devam ediyor. Binaya kilitli kalmış olan Jeff, oksijeni tükenmeden kayıp kızını bulmak zorundadır. Aksi takdirde her ikisini birden kaçınılmaz son, ölüm beklemektedir. Kızını bulabilmek için çabalarken bir kaset bulur. Kanser olduğunu öğrendikten sonra Jigsaw tarafından çekilmiş olan bu kaset, Jigsaw'ın geçmişi ile ilgili inanılmaz gerçekleri ortaya çıkarmaktadır. Kızını ve kendisini bu korkunç kapandan kurtarabilmek için gerekli olan ipuçlarının bu kasette olduğunu anlayan Jeff'in işi, sandığından çok daha zordur. Testere serisinin ikinci filminden beri yönetmen koltuğunda oturan Darren Lynn Bousman, serinin dördüncü filminde de yine iş başında... Serinin fanatiklerinin yeni süprizlere hazır olmaları gerektiğini de eklemeden geçmeyelim."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı sonrası New Jersey... Kocasını savaşta kaybetmiş olan Grace, güneş ışığına hassasiyeti olan iki çocuğuyla birlikte, büyük bir konakta yaşamaktadır. Perdelerin hep sımsıkı kapalı tutulduğu eve, üç kişi uğrar: İhtiyar bir kadın ve adam, bir de dilsiz genç kız. Evi çekip çevirecek yardımcılar aramakta olan Grace, bu kişilere iş verir; onları çocuklarının sağlık durumu konusunda uyarır. Öte yandan, Grace'in kızı Anne, Victor adlı bir çocuğun kendileriyle birlikte evde yaşadığına inanmaktadır. Evin çevresini kaplayan yoğun sis yüzünden kasabayla irtibatları kesildiği sırada, Grace, kızının anlattığı hikayelerin doğru olabileceği yolunda kanıtlarla karşılaşır. İşte bu noktada, eve yardımcı olarak aldığı insanlardan da şüphelenmeye başlar. Gücünü büyük ölçüde finalindeki sürprizden alan, gerilim dolu bir yapım..."} +{"text":"Halası ve amcasıyla çiftliklerinde mutlu bir yaşantısı olan Dorothy, sevimli köpeği Toto komşusu tarafından elinden alınmak istenince evden kaçar. Pişman olup geri dönmeye çalıştığı sırada bir hortuma yakalanır ve kendisini Oz'un renkli dünyasında bulur. Üzerine düştüğü ev, Doğu'nun Kötü Cadısı'na aittir. Onu öldüren Dorothy, birden bire Oz'un en ünlü şahsiyeti haline gelir. Kardeşini öldüren Dorothy'den intikam almak isteyen Batı'nın Kötü Cadısı, genç kızın peşine düşer. Cadıdan kaçan Dorothy, Oz Büyücüsü'nün yardımını istemek için onun yaşadığı Zümrüt Şehri'ne gider. Dorothy, yolda 3 yeni arkadaş edinir. Kalpsiz Teneke Adam, beyinsiz Korkuluk ve korkak Aslan, uzun yolculuklarında Dorothy'e yardım eder ve onu korurlar. Yolculuğu başarıyla atlatmaları, kahramanlarımızın dileklerinin olmasını sağlayacaktır."} +{"text":"Kazak boyları, ellerinde fırsat varken Çungarlar 'ın saldırılarına karşı birleşmeyi beceremezler. Çungar kıyımlarından kaçmak için, birçok kişi boyunu bırakarak göç edince de; ellerindeki fırsatı yitirirler. Kalanlar, 'saldım bozkıra, mevlam kayıra' bir hayat sürmektedir Kazak topraklarında. Barış ve huzura dair tüm ümitlerini ise bir öndeyişe bağlamışlardır... Ön deyişte, Cengiz Han 'ın soyundan gelen bir çocuk doğacağı, büyüdüğünde yaman bir savaşçı olacağı ve Kazak boylarını birleştirerek; Çungarlar 'ı mağlup edip, Kazak topraklarına tekrar barışı ve huzuru geri getireceği söylenmiştir. Bilge Oraz diye anılan Oraz, hayatını ön deyişte müjdelenen bu çocuğu bulmaya adamış, yurdun dört bir tarafını O 'nu bulmak için dolaşmaktadır... Bilge Oraz 'ın bir gün Tengri 'ye yakarması ile bir bebek ağlaması duyması bir olur. Fakat Çungar hanı Galdan 'ı devirecek çocuğun doğduğunu öğrenen sadece kendisi değildir. Çungarlar 'ın öngörücüsü de Galdan 'ı tarih sahnesinden silecek çocuğun doğduğunu görmüş ve çoktan Galdan 'a bildirmiştir. Hızlı davranan Bilge Oraz olur ve Sultan Veli 'nin çocuğunu Çungar saldırısından kaçırarak kurtarmayı başarır... Ardından Sultan Veli 'yi ikna etmeyi başaran Oraz, çocuğu kendi himayesine alarak Sultan 'ın sarayından uzaklaşır. Cenk günü gelene kadar, Mansur 'un yaşadığını kendisinden ve babasından başka bilen olmayacaktır. Tabii, Mansur 'da babasının Sultan Veli olduğunu bilmeyecektir. Çungarlar 'ı yenmek için bir yiğidin yetmeyeceğini bilen Oraz, her boyu dolaşır ve yaman bir savaşçı olarak yetiştirmek üzere her boydan bir çocuğu himayesine alarak; bozkıra çıkıp, Kazak ayaklanmasının tohumlarını yeşertmeye başlayacaktır..."} +{"text":"Oscar Ödüllü dev bir yapım. - 2000 yılı En İyi Belgesel Filmi II. Dünya Savaşı'nın bilinmeyen yüzüne ışık tutuyor! II. Dünya Savaşı öncesinde, Nazi terörü kurbanları olan çocuklara olağanüstü bir kurtarma operasyonu yapıldı. On bin yahudi ve diğer çocuklar Almanya'nın elinde olan topraklardan, Büyük Britanya'da bakıcı ailelere ve yurtlara gönderildi. Bazıları yeni aileler edindi, bazıları uzun süreli saldırıya maruz kaldı. Bazıları ise inanılmaz bir şekilde Hitler Hükümetinden kendi ailelerini serbest bırakmanın yollarını buldu. Ve hepsinin anlatacak unutulmaz hikayeleri yazdı. Akademi Ödüllü yönetmen/yazar Mark Jonathan Harris ve yapımcı Deborah Oppenheimer bu harika Oscar Ödüllü belgeselde biraraya geldiler. Arşiv niteliği taşıyan bu filmde, kurtulan çocuklar, kurtarıcı kişiler ve çocukların ailelerinin anlatımları yer alıyor. Belgesel Judi Dench tarafından anlatılıyor."} +{"text":"Babasının ölmekte olduğunu öğrenen Jesse, aile ocağına geri döner. Burada aradığı yanıtları bulmayı umut eden genç kadın aksine daha da fazla soruyla karşılaşır. 60ların hippi jenerasyonundan ünlü bir müzisyen olan babası Jet, geçen yıllarda çok borçlanmıştır ve sevgili arabası Mustangi alacaklılara kaptırmamak Jesseye kalır. Bobby Moritz, ikna kabiliyetiyle, en zor durumdaki borçları bile tahsil edebilen bir tahsildardır. Jetin borçları için evine telefon edince karşısına Jesse çıkar. Babasının bu son günlerinde, onu rahat bırakmayan adama büyük bir öfke duyan Jesse, Moritze zehir zemberek sözler söyler. Daha sonra ikisi karşılaşırlar ve aralarında hemen bir elektriklenme olur. Jessein borcunu tahsil etmesi gereken adamın kızı olduğunu anlayan Moritz, hiç renk vermez. Telefonda konuştuğu adamın o olduğunu anlamayan Jesse, babasını böyle bir zamanda yalnız bıraktığı için pişmanlık duysa da, Moritzle birlikte olur. Onu, bu durumda yakaladığı aşkı yaşamaya ikna eden kişi ise, babasının en yakın arkadaşı Nehemiah Peoplesdır. Sevdiği kadından soyadını saklayan Moritz, gerçeğin ortaya çıkmaması için dua ederken, işler iyice sarpa sarar."} +{"text":"Fransız gangsterlerin sonuncusu Jacques Mesrine, yaşamı boyunca 1 numaralı halk düşmanı ilan edilmişti. Düzenli olarak kamuoyu anketlerinin zirvesinde yer aldı. Paris'in göbeğinde polisin yakın mesafeden yoğun ateşi altındaki görkemli ölümü onun efsane statüsünü taçlandırdı. Öyle ki, 1979 yılındaki ölümünden 30 yıl sonra bugün bile Jacques Mesrine efsanesi hala capcanlı Onun hayatı sinema tarihinde ilk kez olarak tutkulu bir projeyle beyazperdeye getiriliyor. Aynı anda hem bir gerilim filmi, hem de biyografi çalışması olan projenin çekimlerinde tarihi gerçeklere olabildiğince sadık kalındı. Mesrine'den bir süper kahraman yaratmak gibi bir amacı olmayan filmde, en karanlık yönleri de dahil olmak üzere bir karakter portresi çizildi. Öykünün çıkış noktası ise, bir ikonun arkasındaki insan oldu."} +{"text":"1928 yılında Iverstown'da yaşayan büyük bir mirasın varisi Martha Smith Ivers polis tarafından arkadaşı Sam Masterson ile dördüncü kez kaçmaya çalışırken yakalanır. Halası Mrs. Ivers'ten nefret etmektedir ve odasında özel öğretmeni Walter O'Neil ve Sam ile beraberken elektrikler kesilir, Martha Sam'den kedisini odaya geri getirmesini ister. Sam karanlıkta kediyi yakalamaya çalışırken Mrs. Ivers merdivenlerden yukarı doğru çıkmaktadır, bu yüzden Sam saklanır. Mrs. Ivers kediye bir sopayla vurur, Martha halasını merdivenlerden aşağı iter ve bunun sonucunda Mrs. Ivers ölür. Martha öğretmeni Mr. O'Neil'e yalan söyler, bir adamın halasını öldürdüğünü anlatır ve Walter onun bu yalanını doğrular. 18 yıl sonra Sam Iverstown yakınlarından arabayla geçmektedir, ancak bir viraja dikkat etmez ve arabasıyla bir direğe çarpar. Arabasını sanayi sitesindeki bir kaportacıya getirir ve arabasının tamiri için beklerken evinin önünde oturmakta olan güzel Antonia Marachek ile tanışır. Antonia memleketine gidecek otobüsünü kaçırınca Sam'in bir içki içme teklifini kabul eder ve daha sonra onunla beraber oteline gider. Ertesi sabah Antonia şatlı tahliyesini ihlal etmekten tutuklanır, Sam bunun üzerine şimdi başarılı bir savcı olan ve zengin Martha Ivers ile evli olan Walter O'Neil'ı Antonia'yı bırakmasını istemek için ziyaret etmeye karar verir. Walter Sam'i gördüğü zaman Sam'in Martha'ya şantaj yapmaya geldiğini düşünür ve onun bu yanlış anlaması eski arkadaşların halanın öldüğü akşam hakkındaki trajik ilişkilerinin ortaya çıkmasına ve Martha-Walter çiftinin kirli sırlarının ortaya dökülmesine sebep olur. Çeviri: afelka"} +{"text":"Bir kan davası ve bir aşiretin öyküsü. Şilan'ın köylerde halı satan kocası bir dönüş günü öldürülür. Kocasının babası, kayınbiraderi Davut'a intikam alma görevi verilir. Ancak Davut'un karısının hamile olduğunu düşenen Şilan, kanlılarını kendi eliyle öldürme kararı alır. Ne var ki aynı gece ikisi de bu infazı gerçekleştirmek için yola çıkmışlardır. Hasımları ölünce Davut ve Şilan beşer yıl hapse mahkum olurlar. Hapisten çıkıp köylerine döndüklerinde hiçbir şeyin değişmediğini, kanlılarının hala intikam peşinde olduklarını görürler. Aşiretin saygın büyüğü araya girerse de kanlıların saldırısı kalleşçe sürüp gider. Yine bir saldırı sırasında Şilan öfkelenip başındaki şar'ı yere atar. Oysa geleneklere göre şar, Dırejan aşiretinde kadının namusudur. Ve onu yerden alan erkek de ömür boyu Şilan'ın namusuna bekçilik yapmak zorundadır. Şar'ı yerden çoban Deli Sülo alır..."} +{"text":"Sam ve Rachel Phillips oğulları Tony ile beraber mutlu bir aile tablosu çizmektedir. Bir gün Tony ve babası evlerinin bahçesinde çelik çomak oynarken önce güçlü bir ışık ortalığı kaplar, arkasından karanlık bastırır. Kimse ne olduğunu anlayamadan Sam kaybolur. Görünüşe göre uzaylılar tarafından kaçırılmıştır. Aradan üç yıl geçer. Bu üç yıl boyunca Samden ses çıkmaz. Rachel, Joe Daniels ile birlikte yaşamaya başlar ama Joe, Tony için bir baba figürü olmaktan çok uzaktır. Bir gece vakti İngiltere kırsalına bir uzay gemisi iner. İçinden çıkan uzaylı yaratık karşısına çıkan insanları öldürür. Yakınlardaki bir eve gider, evde yalnız başına oturan bir kadına saldırır, kadın bayılır. Ayıldığında uzaylı yaratıktan geriye kalanları görür: kabuk değiştirmiş yılanın geride bıraktığı eski deriye benzeyen yaratığın posası. Acı içindeki kadın dakikalar içinde hamile kalır ve sinema tarihinin belki de en garip sahnelerinden biri olan doğum sahnesi başlar. Sam Phillips kaybolduktan üç sene sonra kaybolduğu andaki fiziği ve yaşı ile yeniden doğar. Sam ailesinin yanına geri döner. Bu dönüşe Tony dışında sevinen yok gibidir. Samin ise bambaşka planları vardır."} +{"text":"2000 yapımı popüler bilim kurgu filmi Pitch Black ve 2004 yapımı The Chronicles of Riddick ile başlayan ve sinema dünyasında çığır açan destanın son bölümünün senaristi ve yönetmeni yine David Twohy. Filmin başrol oyuncusu Vin Diesel ise yine bilinen galaksideki her ödül avcısı tarafından aranan tehlikeli ve kaçak bir mahkum olan anti kahraman Riddick rolünde. Meşhur Riddick güneşten kavrulmuş ve üzerinde yaşam olmadığı düşünülen bir gezegende ölüme terk edilmiştir. Ancak Riddick kısa bir süre sonra kendisini uzaylı yırtıcılarla savaşırken bulur. Riddickin kurtulmak için tek şansı acil durum işaretini aktive etmek ve kendisini yakalamak için gezegene hemen gelecek paralı askerleri alarma geçirmektir. Gezegene ulaşan ilk gemi diğerlerinden daha ölümcül ve daha sert olan paralı askerler taşırken, gelen ikinci geminin kaptanı ise Riddicki daha kişisel bir nedenle arayan biridir. Kimsenin kurtulamayacağı fırtına yaklaşırken, kaptanın avcıları Riddickin kellesini getirmeden gezegenden ayrılamayacaklardır."} +{"text":"Gerilim ve korku romanlarının Dünyaca ünlü, usta yazarı Stephen King'in, Richard Bachman takma adıyla yazdığı kitabından sinemaya uyarlanmış. İyi bir koca ve sevgi dolu bir baba olan Billy Hallecek, Conneticut'da yaşamakta ve New York'da avukatlık yapmaktadır. Amerikan iyi yaşamın keyfini çıkartan bir kurban. Pahalı bir ev, iyi bir aile, itibarlı bir meslek... Normalden yirmi beş kilo fazlası var, otuz altı yaşında ve doktorunun sürekli hatırlattığı gibi kalp krizi riski altında. Ama günün birinde güney Conneticut'da bir çingeneye çarpması sonucu Billy Hallecek'in tüm yaşamı değişir. Bölgesel mahkemede sevimli bir yargıç ve dost bir şerif tarafından aklanmasına karşın hakında daha karanlık ve daha kötü bir karar alınmıştır. Ölen çingenenin babası Billy'e büyü yapıp onu lanetler. Ondan sonra bu kilolu adam ne yerse yesin ani bir şekilde zayıflamaya başlar."} +{"text":"İtalyan sinemasının bir başyapıtı olan Babam ve Ustam, 1977 yılında Cannes'da büyük sürpriz yapmış ve Taviani kardeşlere dünya çapında ün kazandırmıştı. İtalyan yazar Gavino Ledda'nın otobiyografik romanından uyarlanan film, İtalya'nın güney yörelerindeki cehaleti ve bunu kişisel çabasıyla aşan genç bir adamın kurduğu yepyeni bir dünyanın çarpıcı öyküsünü sunuyordu. Oldukça farklı ve etkileyici bir dille anlatılan film, De Sica ile Rossellini'nin savaş sonrası benimsedikleri yeni-gerçekçi geleneklere çok şey borçludur. Film, yirmi yaşına kadar okuma yazma bilmediği halde şimdi bir dil bilimi uzmanı olan Sardunyalı çoban Gavino Ledda'nın gerçek öyküsüdür. Babası, Gavino'yu henüz altı yaşındayken okuldan alır. Başka seçeneği yoktur; eğitim, zenginlere özgü bir ayrıcalıktır ve Galvino çoban olmak zorundadır. Okuldan alınınca, çocukluğunu ve ergenlik çağının büyük bölümünü dağlarda babasının koyunlarını güderek ve sade bir yaşam sürerek geçirir. Galvino, yıllar sonra ordudayken lise diplomasını alır ve üniversiteye gitmeye karar verir. Eve döndüğünde babası onu yine çoban yapar, ama Galvino adadan anakaraya dönmeye kararlıdır."} +{"text":"Hipi bir DJ olan Jack, canl�� bir telefon konuşmasının ardından hızlı ve renkli hayatına veda eder. Ciddiyetsiz bir tavır ile bir kişinin hayatına yanlış bir yön vermiş ve hayatının hatasını yapmıştır. Yaklaşık üç yıl sonra intihara eğilimli bir ayyaşa dönüşen eski DJ Jack Lucas, hayatı, kendi oyun alanına çeviren sokaklarda yaşayan bir şizofrenle karşılaşır. Bu ilişki bizi yaşadığımız dünyada gerçek delilerin kimler olduğuna dair bir sorgulamaya itecektir. Terry Gilliam'ın mükemmel bir senaryo ve örnek oyunculuklarla oluşturduğu doruklarda dolaşan bir deneyim; yaşadığımız dünyada dışladığımız çılgınlara, kendi dünyalarında yaşayanlara farklı bir gözle bakmamızı isteyen bir masal; Çağdaş sinemanın en etkileyici anları arasında yer alabilecek pek çok unutulmaz sahneye sahip olan bir başyapıt..."} +{"text":"Claude Chabrol'un filmi burjuva ailesi Charpin-Vasseur'lerin üç kuşağını gözler önüne serer. Aile evinde toplanmışlardır. Nazi sempatizanı babasını öldürmekten yargılanıp beraat eden Line Teyze, yeğeni Anne ve onun çocukları... Anne belediye başkanlığı seçimlerinin ortasındadır. İkinci kocası Gerard'ın yetişkin bir oğlu kendisinin ise eski kocasından yetişkin bir kızı vardır ve iki genç birbirine aşıktır... Seçim zamanı elden ele dolaşan bir el ilanı aileyi dehşete sokar. Yazanın kim olduğu ise belli değildir. Diğer partinin adayı mı yoksa Anne'nin hemen dibindeki kocası mı?.. 2003 Berlin Film Festivali Altın Ayı adayları arasında yer almıştı. Chabrol bir kez daha bir burjuva ailesinin hikayesini anlatarak eleştiri oklarını çekinmeden bir bir yolluyor. Daha öne İstanbul Film Festivali'nde \"Ustaya Saygı\" Bölümünde gösterilmişti."} +{"text":"New York Brooklynede, yılın en sıcak günündeyiz. Mahallede geveze bir DJyin yeteneklerini sergilediği bir radyo istasyonu ve Koreli bir çiftin işlettiği bakkal dükkanı dışındaki yegane hareket merkezi, mıntıkanın bir beyazın işlettiği tek ticarethane olan pizzacıdır. Salın Meşhur Pizzaları isimli dükkanda adamın birbirinden deli saçması iki oğlu ve bezgin siyahi Mookie çalışmaktadır. Mookienin hayatında ise gereğinden fazla sorumluluk sahibi kızkardeşi Tina dışında, iki kankası, rap düşkünü sessiz Radio Raheem ve çabuk alevlenen mizacıyla Buggin' Out vardır. Buggin bir gün Samın dükkanında asılı bir İtalyan asıllı Amerikalılar köşesinde neden hep beyazlar olduğunu gündeme getirip mahalle çapında eylem yapmaya kalkar. Küçük aklıyla hesabedemediği şey ise, sinirlerin zaten gergin olduğu bu yılın en sıcak gününde olayların ne kadar kolay kontrolden çıkabileceğidir. 80lerde yapılmış Amerikan filmleri içerisinde en değerlilerinden biri kabul edilen Do the Right Thing ile Spike Lee, çok zor bir şeyi başarmış ve ırkçılık gibi tehlikeli bir konuyu olanca karmaşıklığına rağmen enfes bir şekilde beyazperdeye aktarmıştı. Nitekim sonraki yıllarda istediği sinemayı yapabilecek gücü de bu filmin başarısından aldığını söylemek yanlış olmaz."} +{"text":"Küçük yaşlarda anne ve babasını yitirdikten sonra teyzesinin yanında kalan Feride yatılı olarak bir Fransız okuluna verilir. Gittikçe serpilip güzelleşen Ferideye teyzesinin oğlu Kamuran aşık olur. Teyzesinin onayını aldıktan bir süre sonrada bu hayat dolu kızla nişanlanır. Bu sıralarda Kamuranın bir ihbar sonucu Münevver adlı hasta bir kızla ilişkisi olduğu ortaya çıkar. Tüm dünyası yıkılan Feride evden kaçar. Yaşlı süt annesinin yanına sığınan genç kız başvurusu sonucu ögretmen olur. Aşırı ve gösterişli güzelliği başına dertler açan Feride, sık sık tayini cıkıp yer değiştirmektedir. Son tayinlerinden birinde, yaşlı bir bekar olan Hayrullah Beyle tanışır. Sevimli bir kişiliğe sahip Hayrullah Bey, Ferideyi kızı gibi sevmesine karşın, bazı söylentiler nedeniyle güç durumda kalırlar ve çevrelerindeki dedikoduları önlemek amacıyla evlenirler. Gerçekte ilişkileri bir baba-kız beraberliğinin ötesine geçmez. Bir gün Hayrullah Bey, Feridenin tuttuğu günlükleri ele geçirince onun Kamuranı hala sevdiğini öğrenir."} +{"text":"Yıl 1976, Carlos Rueda eşi Cecilia ve kızıyla Buenos Aireste yaşamaktadır. Şehir ardı sıra yaşanan kaçırılma olaylarıyla çalkalanmaktadır. Carlos bir çocuk tiyatrosu işletmektedir. Eşi Cecilia ise ülkenin tanınmış gazetecilerindendir. Son araştırmasının konusu da bu kaçırılmalardır. Bir akşam, Carlos eve döndüğünde karısının da kaçırılmış olduğunu anlar. Bir yandan karısına ulaşmaya çalışırken bir yandan da aynı durumda bulunan insanları bir araya toplar. Her ipucunu araştıran Carlos bu sırada kendindeki bir doğa üstü gücün de farkına varacaktır. Yakınlarını kaybetmiş insanlara bakarak o kaçırılan kişinin başına gelenleri görebilmektedir. Önceleri bu yeteneğine kimseleri inandıramaz. Ancak kısa sürede kulaktan kulağa yayılan bu özellik büyük bir kitlenin Carlosun etrafında toplanmasını sağlar. Bu arada karısı Cecilia dayanılması güç şeyler yaşamaktadır."} +{"text":"Beş kişilik bir aile, her şeyden ırak bir vadide, eski köylerinden çok uzakta hayatlarını sürdürmektedir. Anne ve iki kızı hiç durmadan odun yakarak, tek gelir kaynakları olan kömürü üretmeye çalışırlar. Aralarından yalnızca babanın, köye kömür satmaya gittiğinde ve oğlu Sukrinin, babasının baskısından kaçıp da köydeki okula gittiğinde dış dünyayla ilişkileri olur. Anne ve kızlar ise son on senedir vadiden hiç ayrılmamışlardır. Sessizlik içinde ve birbirlerinden de kopuk bir şekilde yaşayan aile bireylerinin tüm yaşamları, hiç telaffuz edilmeyen ve babanın otoritesini ilk ve tek kural olarak öne süren kısıtlamalardan ibarettir. Yine de, bu ailenin trajik sonu, sessiz ve itaatkar bir şekilde yaşamın en basit gereklerini yerine getirmeye çalışıyor gibi gözüken kadınların, tüm yaşananların merkezindeki yerinin önemini gösterebilecektir. 28 yaşındaki genç Filistinli yönetmen Tawfik Abu Wael, gücün ve boyun eğmenin, kızgınlığın ve özgürlüğe duyulan içgüdüsel isteğin can yakan bir portresini çizerken, insan ilişkilerinin politik yüzünü ön plana çıkarmış. Filmin çekildiği mekan, film ekibindeki insanların yaşadıkları yere çok yakın olan, 1968 Arap-İsrail savaşında İsrail tarafından ele geçirilen ve şu anda askerler tarafından eğitim amacıyla kullanılan bir vadi. Ama bu, Abu Waelin bu çarpıcı ilk uzun metraj denemesini geldiğim dünyayı anlatan bir film olarak nitelendirmesinin sadece bir nedeni."} +{"text":"Sadık Şendil'in ünlü oyunundan uyarlanan 7 Kocalı Hürmüzde, kadın-erkek ilişkilerinde aşk ve para ekseninde yaşanan komik olaylar merkez alınıyor. Müziğin önemli bir unsur olduğu film için, eski İstanbulu yansıtan özel bir set kurtuldu ve filmin tamamı bu sette çekildi. Filmde Klasik Türk müziği, kantolar, İnce Saz, Longalar, Oyun Havaları, İstanbul, Karadeniz ve Rumeli türküleri iç içe geçti. Bir anlamda mini bir müzikal esintisi sunan filmde Sadık Şendilin metnindeki kadın ruhunu da daha iddialı hale getirildi. Geniş oyuncu kadrosu, müzikleri, kostümleri ve renkli hikayesiyle dikkat çeken film için 2,5 milyon TL harcandı. İstanbul Taşkasapta yaşayan Hürmüz, değişik mesleklerden altı kişiyle hiçbir yasal yanı olmadan evlenmiştir. Her kocasını haftanın bir günü ağırlamakta, gönüllerini hoş etmekte, onlardan hediyeler almakta ve ekonomik sorunlarını çözmektedir. Ancak, onun gönlü berber eşinin dükkanında gördüğü doktordadır. Bir hastalık uyduran Hürmüz doktoru da evine getirtir. Doktor da ona aşık olur. Bu andan sonra doktor ve Hürmüz, kendilerini karmaşık ve komik olaylar içinde bulurlar."} +{"text":"Primo Spaggiari, yoksul bir aileden gelip sivrilmiş küçük bir fabrikatördür. Aldığı sütten peynir üreterek satar. Bu, ona sürekli topraktan geldiğini anımsatmaktadır. Primonun karısı ise burjuva kökenli, çok kibar ve ince bir kadındır. Primonun sakin yaşamı, oğlunun kaçırılışıyla alt üst olur. Karı koca, oğulları Giovanninin kaçırılışına farklı tepki gösterirler. Primo, yaşam biçimini ve işini tehlikeye sokacak hiçbir şeyi kabul edemez. Karısı ise dünyada herşeyin satın alınabileceğine inanır; bu şey ister peynir olsun, ister bir villa ya da oğlu. Bu yüzden de onlara parayı ver, oğlumuzu geri alalım der. Primo içindeki köylü ruhuyla teröristlere boyun eğme fikrine şiddetle karşı çıkar. Üstelik bu işte oğlunun da parmağı olduğunu sanmaktadır. Böylece hayal gücünü çalıştırır ve kendisine boyun eğdirecek şiddetin mantığını yalanlayan, kendine göre bir plan yapar... Filmin yönetmeni Bertolucci Gülünç Bir Adamın Trajedisi hakkında, Para ve onun nasıl kullanıldığı hakkında bir film. Bu film ayrıca, mantıksız görünen günlük gerçeklerle başa çıkmanın olanaksızlığını yansıtır. diyor."} +{"text":"Film birinci ağızdan kadın kahramanın kendisinin öznel bakış açısından anlatılmaktadır. Hikayeyi geliştirip, ruhun macerası olarak tanımlanacak hale getiren, öfke ve hiddetli doldurulmuş esrarengiz tasvirleri ve kişileri harekete geçirmesinde. Olganın hikayesi, bizi nefessiz bırakan, zorla ele geçiren ve bir kadının en derin acılarını ve hayat deneyimini anlamaya sürükleyen tepetaklak bir düşüş. Eğer senaryonun uyarlandığı kitap olan Elena Ferrentenin I giorni dellabbondono nun konusuna bakarsak sadece bir tek hikaye görürüz; daha genç birisi için kocası tarafından terk edilen bir kadının bunalımı. Oysa filmde bunun ötesinde zihnin labirentlerine uzanan, bizi patlama ve parçalanmalara tanıklık etmeye çağıran zorlu bir yolculuğa sürükleniyoruz. Olga oldukça sıra dışı bir karakter; bazı zamanlarda çaresiz, bazı zamanlarda şiddet dolu, kayıtsız, bölünmüş, cansız hatta nahoş. Kişiliği sınırsız genişlikte anlamları gösteriyor. O, sadece filmin kadın kahramanı değil solisti. Etrafında onun kendi kaosundan başka her şey geçerliliğini yitiriyor. Yaralı kişiliği sizi büyülüyor ve içine çekiyor."} +{"text":"İsyandaki her karakter bir sevdiğini kaybetmenin ruh hali içindedir. Bir zamanlar babasının yaşadığı apartman dairesinin boşluğuna alışmaya çalışan bir adam. Gözlerden uzak bir köyde geri dönmeyecek kocasının yolunu gözleyen hamile bir kadın. Yüreklerini ağırlaştıran hüzünleri ve kasvetli duruşları, bu insanlara sanki anestezi altındalarmış havası veriyor: Aksak ilerliyorlar, dinlenecek bir yer arar gibiler. Bu yoğun yalnızlık hissi titizlikle kurgulanmış müzikle birleşiyor. Diyalog az, sesler ise ancak gerektiği kadar: Bir köpeğin havlaması, birinin nefes alışı. Solgun mavi ve siyah renklerle dikkatle çevrelenen karakterleri kamera zaman zaman okşuyor; o esnada bize de el uzatır gibi. Sandro Aguiların bu şiirsel ilk filmi yönetmenin yaratıcı deneysel kısa filmlerinin oluşturduğu beklentiyi fazlasıyla karşılıyor"} +{"text":"Shakespeare'in ünlü aşk öyküsünden uyarlanan filmde, 19. yüzyılın sonlarına doğru Tuscany'de, Duke Theseus sevgilisi Hippolyta'yla evlenmek istemektedir. Fakat sevgilisinin ilgisiz tavırlarından sonra Duke artık tartışmalı bir evlilik ayarlamaya odaklanmıştır. Bu arada mahkeme, Duke'un kızı Hermia'nın, Demetrius ile evlenmesine karar vermiştir. Fakat Hermia, Lysander'ı sevmekte ve onunla evlenmek istemektedir. Babası Duke'u dinlemeyen Hermia, Lysander ile, daha o zaman yeni icat edilen bisiklet ile kaçar. Demetrius ise bu planları öğrenir ve peşlerinden gider. Bunu üzerine Hermia'nın en iyi arkadaşı Helena da Demetrius'a aşık olduğundan, peşinden geceyarısında ormana dalar. Bu sırada ormanda bir grup amatör oyuncu, Duke'ün düğününde oynamak istedikleri oyunu prova etmektedirler. Bunların arasında bu oyunda başrol oynamayı planlayan Nick Bottom da bulunmaktadır. Fakat bu birbirlerine aşık olan çiftlerin bilmedikleri bir şey vardır. Bu orman sihirli perilerle doludur, hatta bu perilerden ikisi, birbirlerinden pek hoşlanmayan, Kralları Oberon ve kraliçeleri Titania'dır. Böylece Oberon assistantı, Puck'a, karısına bir büyü yaptırmak için güçlü bir sevgi iksiri hazırlamasını emreder. Problem ise bu iksirin Kraliçenin ilk gördüğü kişi üzerinde etkili olacağıdır."} +{"text":"Şangay, 1942. İkinci Dünya Savaşı sırasında süregelen Japon işgali tüm baskısıyla devam etmektedir. Mak adında sıradışı ve zengin bir kadın bir kafeden içeri girer, bir telefon görüşmesi yapar, oturur ve bekler. Ve o sırada hatırlamaya başlar Hikaye, 1938 yılında Çinde başlamaktadır. O sıralar Mak değil, genç ve utangaç bir kız olan Wong Chia Chidir. İkinci Dünya Savaşının başlayacağı sıralar babası İngiltereye kaçmıştır. Üniversitedeki ilk senesinde okul arkadaşı Kuang Yu Min ile tanışır. Kuang o sıralar vatanseverlik ilkelerine bağlı olan öğrencileri bir araya toplamak amacıyla bir tiyatro topluluğu kurar. Topluluğun baş oyuncularından olan Wong, seyircileri ve Kuangı yeteneğiyle çoktan etkisi altına almıştır bile. Kuang, toplulukta yer alan öğrencileri, Japonya ile işbirliği yapan Yeeye karşı radikal bir suikast yapmak amacıyla bir araya toplar. Her öğrenci, bu planda bir rol üstlenmektedir; Wongun rolü ise Yeenin karısıyla yakın bir arkadaşlık kurarak onun güvenini kazanmak ve onu yasak bir ilişki içine çekmektir. Wong, rolüne tamamen kendini adamıştır ve senaryo planlandığı şekilde ilerler, ta ki beklenmedik bir olay onun herşeyden kaçmasına sebep olana kadar. Şangay, 1941. Wong, Hong Kongu terk etmiştir. Bu sırada Kuang, tekrar hayatına girer. Kuang, kukla hükümetin bir parçası olan gizli servisle işbirliği yapan Yeeyi yeniden öldürmek için Wongun tekrar Mak olmasını ister. Wong tekrar eski rolünü kabul eder ve bu defa avına çok daha yaklaşır; bu son hamlede sınırlarını sonuna kadar zorlayacaktır"} +{"text":"Yıkıcı güdülere sahip, hiç evlenmemiş bir saat ustası olan 40 yaşındaki Julien, bir devrin ihtişamını görmüş o kırık dökük Fransız evlerinden birinde yaşamaktadır. Meraklı refakatçisi Yeter'le her ebat ve şekilde saati tamir ederek amaçsız ve iddiasız bir hayat sürerken, tesadüfen bir sırrı öğrenince sahte ve çalıntı antika kaçakçılığı yapan zengin, çekici bir kadın olan Bayan X'e şantaj yapmaya kalkar. Ama Julien'in bilmediği bir şey vardır: Bayan X'in bundan da tehlikeli bir sırrı daha vardır ve onun ucu, Julien'in bir yıl önce aşık olduğu ve gizemli bir şekilde yeniden ortaya çıkan, hassas ve güzel bir genç kadına, Marie'ye dayanmaktadır. Aralarında giderek yoğunlaşan bir aşk yaşanmasına rağmen, esrarengiz Marie fiziksel duyuları sonradan hatırlayamamaktadır. Yeniden hayata bağlanan Julien, bu gizemi çözüp Marie'nin kendini kurtarmasına yardımcı olmaya kararlıdır. İkisi birlikte, bir erkekle bir kadının gidebileceği kadar uzaklara, yaşam ve ölümün, umut ve korkunun bilinmediği yerlere giderler. Sınırsız sevginin hakimiyetindeki diyarlara."} +{"text":"J. G. Ballard'ın kült romanı Çarpışma, Kanadalı aykırı ve özgün sinemacı David Cronenberg'ün yönetimiyle beyazperdede. Yalnızca günümüz dünyasının değil, gelecek yüzyılın eğilimleri üzerine de açılımlar yapan Ballard'ın teknoloji ile biyolojiyi çarpıştırdığı bu filmi, 1997 Cannes Film Festivali'nde ödül almış, eleştirmenleri ve sinemaseverleri iki ayrı kutuba ayırmıştı. Bir trafik kazasıyla yaşamlarında başka bir boyut açılan evli bir çift, tanıştıkları yeni insanlarla değişik ilişkilere giriyor, bu arada değişik bir tutkuya kaptırıyorlar kendilerini. Kahramanlarımız, araba kazalarıyla varoluşlarını yeniden sorgulayan, metal ile ölümcül tehlike arasındaki bağlantıyla cinsel tatmine ulaşmaya çabalayan bu yeni insanlarla ölümcül bir tutkunun peşine düşüyor. Holly Hunter ve Rosanna Arquette gibi isimler birayana Elias Koteas'ın performansıyla öne çıktığı film, önyargılardan sıyrılarak izlenmesi gereken cüretkar, özgün ve önemli bir yapım."} +{"text":"Harrison Lloyd, Pulitzer ödüllü fotoğrafçı ve savaş muhabiridir. Çok sık seyahat etmesi gereken, işi yüzünden ailesine zaman ayıramayan genç adam, sırf bu yüzden çok sevdiği mesleğini bırakmaya karar verir. Fakat patronu, onu son bir iş için ikna eder ve Harrison bir haftalığına, savaşın en korkunç günlerinin yaşandığı Yugoslavya'ya gider. Ancak Harrison'ın iç savaşla boğuşan ülkeye yaptığı bu yolculuğun faturası ağır olur. Harrison'ın görev yaptığı yerde bir patlama olur. Kayıplar arasında onun da ismi vardır ve evine ölüm haberi gelir. Kendisi de Newsweek'de çalışan bir gazeteci olan eşi Sarah, kocasının cesedi bulunamadığı için, onun gerçekten ölmüş olduğuna inanmayı reddeder ve Harrison'u bulmak için kendini Balkanlara atar."} +{"text":"1960'larda inşa edilmiş ve 80'lerin başında Rio De Janeiro'nun en tehlikeli mahallelerinden birine dönüşmüş, sosyal konutlardan oluşan \"Tanrıkent\"te organize suçun destansı tarihi. Film 60'larda iki kenar mahalle çocuğunun seçtiği iki ayrı yolu takip eder. Fotoğrafçı olma hayalleri kurar ama fotoğraf makinesi alacak parası yoktur. Öte yandan, Küçük Ze çocukluğundan beri tam bir suçlu özellikleri taşır; acımasız, akıllı ve hırslıdır. Küçük yaşta planladığı bir genelev soygunu sırasında öldürmenin tadını alır, gün geçtikçe bu konudaki iştahı giderek artar. 70'lerde Ze, sakin ve becerikli Bee'nin desteğiyle, favela'nın uyuşturucu ticareti üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırır. 80'lerin başlarında \"Tanrıkent\"i çetelerarası savaş sarar ve amansız genç suçlulardan oluşan yeni bir kuşak çıkıp \"eskilerin\" yerini almaya çalışırken, artık bir fotoğraf makinesine sahip olan Rocket, onu bu bitmek tükenmek bilmez katliam döngüsünü belgelemede kullanır..."} +{"text":"Wolf birçok açıdan farklı bir kurtadam filmi. Her şeyden önce yıldızlarla dolu bir kadrosu var: Bir kurt tarafından ısırıldıktan sonra ürkütücü bir değişim geçiren kitap editörü rolünde Hollywood'un son kırk yıldaki en büyük yıldızlarından Jack Nicholson'ı izliyoruz. Randall'ın işine son veren patronunu tecrübeli aktör Christopher Plummer oynuyor; patronun başta babasına inat Randall'a ilgi gösteren, sonra da giderek ona aşık olan kızında ise Michelle Pfeiffer var. Kadrodaki bir başka ünlü aktörse, 80'lerden bu yana bazen sinir bozucu kötü adam, bazense pasif kahraman rollerinde karşımıza çıkan James Spader - kendisi Wolfta çaktırmadan Randall'ın kuyusunu kazan hain iş arkadaşını oynuyor. Jim Harrison ile Wesley Stick'in senaryosu, kurtlaşma sürecine sadece fiziksel değil, zihinsel bir değişim olarak da bakıyor: Jack Nicholson'ın başlarda fazlasıyla pasif Will Randall'ı ısırıldıktan sonra geçirdiği değişimlerle daha girişken, saldırgan, çıkarlarını koruyan biri haline geliyor. Senaristler ve yönetmen işyerini bir tür vahşi mücadele alanı gibi ele alan bu yaklaşımdan hem korku, hem şirket gerilimi, hem de mizah çıkarıyor."} +{"text":"Janjan, Murtaza adlı yaşlı bir adamın yanında yaşayan zararsız bir delidir. Bir gün Murtaza, başlık parasını ödeyerek 'satın aldığı' ismi gibi güzel olan Güzel'i eve karısı olarak getirir. Kasaba halkının yaşlı olan Murtaza ile Güzel'in bu garip evliliğini yadırgayıp dalga geçmesi, Murtaza'nın kıskançlık krizlerine girmesine neden olur ve Güzel'in evden dışarı çıkmasını yasaklar. Bu durum, ikisi de farklı şekillerde toplumun dışına itilmiş Janjan ve Güzel'in birbirlerine yakınlaşarak aşık olmalarına neden olur. Bir süre sonra hamile kalan Güzel'in çocuğunun Murtaza'dan değil de Janjan'dan olduğunu b��tün kasaba konuşmaktadır. Janjan'ın evden kovulmasına ve Güzel'in de namusunun temizlenmesi için ailesine teslim edilmesine kadar varan olaylar, iki gencin hayatlarının büyük bir trajediye dönüşmesine neden olacaktır."} +{"text":"Eritrenin Etopyaya karşı verdiği bağımsızlık savaşının yarattığı kaos ve kargaşanın aksine, küçük zeki Awet, Asmarada bulunan bir yetimhanede İtalyan rahibelerinin şefkatli ellerinde, barış içerisinde büyümektedir. Bir gün, Awet bir özgürlük savaşçısı olan babasının yaşadığını ve ona geri dönmesini istediğini öğrenir. Yeni ailesinde sıcaklık ve güvenli bir ortam bulacağını zanneden Awet, fakirlik ve çok çalışmayla karşılaşır. Baba, Awet ve kız kardeşini Eritrenin Kızları isimli özgürlük ordusuna verir. Orada Awet yeni arkadaşlar edinir ve özgürlük düşüncelerinden ilham alırken, bir yandan da savaşın uyuşturan çılgınlığına tanık olur. Fanatizm ve ölümle yüzyüze gelen Awet, ateşten kalbi, cesareti ve vicdanı sayesinde kendisine bir çıkış yolu bulmayı başarır."} +{"text":"Carlin, polis teşkilatında çalışan önemli bir ajandır. New Orleans'ta meydana gelen bir patlamanın soruşturması kendisine verilince şimdiye kadar yaşadığı belki de en ilginç soruşturmanın bir parçası olacaktır. Amerikan polis teşkilatının geliştirmiş olduğu bir teknoloji, insanların geçmişleri dahil hayatlarını gözetleme imkanı vermektedir. Fakat şimdiye kadar hiç denenmemiş olan, zamanda geriye giderek olayların akışını değiştirme işlemidir. Patlamanın öncesine dönerek çok kısa bir zaman dilimi içerisinde herşeyi geri döndürebileceğini düşünen Carlin, çok riskli bir işe girişecektir. Son derece kısa bir zaman dilimi içerisinde bütün yaşananları geri döndürebilmek için Carlin'in tek bir şansı vardır. Gazap Ateşi'ndeki işbiliğinden sonra Tony Scott-Denzel Washington birlikteliği yeniden bir aksiyonla beyazperdede yerini buluyor."} +{"text":"\"D@bbe 2\", kıyametin internetten yayılan bir virüsle başlayacağını anlatan \"Dabbe\" ve gerçek bir öyküden uyarlanan \"Semum\" filmleriyle 1 milyondan fazla izleyiciye ulaşan yönetmen Hasan Karacadağ \"Dabbe\"nin devam filmi niteliğindeki filmi. Şimdi sen göklerden gelecek ve insanları kuşatacak o dumana bak! bu acı bir azaptır (Duhan Suresi 10-11) Kıyamet Saati Yaklaşıyor İnternet yoluyla tüm dünyaya hızla yayılan ve her eve giren Dabbe, ona eşlik eden Cinler ve bilinmeyen gölge varlıklar dünyadaki tüm elektromanyetik sistemleri ve interneti ele geçirerek son saldırı için göklerden gelecek bir işareti beklemektedirler. Huzursuz ve tedirgin edici bir İstanbul şafağında göklerde beliren garip ve siyah bulut kümeleri ağır ağır açılırken arkalarına saklanmış olan DUHAN az sonra başlayacak kara istilanın ilk işaretidir. Kuranda Duhan suresinde belirtilen ve aniden göklerden inecek olan ürkütücü kıyamet alameti DUHAN artık yeryüzüne doğru hareket etmeye başlamıştır. İstanbulda son saatin yaklaştığından habersiz ve kendi dünyalarında sessizce yaşayan bir grup insan, kara bir felaketin arkasına gizlenmiş, sır varlıklarla karşılaşmanın dehşetini yaşayacaklardır. Kıyametin en korkunç alameti olan DUHANdan bir kaçış yolu var mıdır?"} +{"text":"Küçük Polonya sınır kasabasını Almanya'dan sadece bir nehir ayırmaktadır. Kasaba yerlisi yeniyetmeler, komşularının yaşam standartına imrenerek bakmaktadırlar. Tomek, iyi bir öğrencidir, astronomiyle ilgilidir ve babasını tatmin etmek için futbol oynamaktadır. Tek kusuru, nehrin karşı kıyısında göreli zenginliğiyle Almanya uzanmaktayken kendisi işsizlik ve fakirlikle cezalandırılmış bir kasabada yaşıyor olmasıdır. Tomek ilk kez diskoya girdiği gün Marta'ya rastlar ve ona aşık olur. Marta'nın ilgisini daim kılmak amacıyla para kazanmak üzere yeni yollar bulmaya çalışır. Köpek kaçırarak para yapma girişimlerinden sonra Tomek Alman müşterilerine kasabadan çocuklar bulan muhabbet tellalı Borys'e yaklaşır. Tomek'in, kendisini bekleyen acımasız kader hakkında hiçbir fikri yoktur. Selam Tereşka, Swan Song ve All That Really Matters gibi yapıtlarıyla ek çok uluslararası festivalde ödül kazanan üretken yönetmen Robert Glinski'nin son filmi Domuzcuklar, başrol oyuncusu Filip Garbacz'ın performansıyla 2009 Karlovy Vary Film Festivali Özel Jüri ödülünü kazanmıştı."} +{"text":"\"CHAM!\" isimli popüler müzik grubunun üyesi olan Mima Kirigoe, yeni bir kariyere adım atmak için şarkıcılığı bırakır ve oyunculuğa başlar. Mimanın bu kararı hayranlarının bir kısmını rahatsız eder. Oynadığı filmdeki rolden ve dergilere çıplak pozlar vermesinden sonra Me-Mania lakaplı hayranının tacizleriyle Mima'nın kariyeri ve özel yaşamı parçalanmaya başlar. Hayatı iyice çekilmez hale gelen, sürekli rahatsız edilen Mima, bir süre sonra aklını yitirmeye başlayacak ve gerçekle hayal arasındaki ayrımı yapamaz hale gelecektir. Paprika, Tokyo Godfathers gibi başarılı işlere imza atmış olan Satoshi Kon'un Yoshikazu Takeuchi'nin mangasından uyarladığı, çektiği ilk film olma özelliğini taşıyan Perfect Blue, anime türü içinde en başarılı gerilim filmlerinden biri."} +{"text":"Otuz yıldan fazladır kışkırtıcı siyasi belgesel ve kurmaca filmler yaratan Fernando Solanas, \"Bulut\"tan altı yıl sonra yeniden belgesele döndü. Toplumsal Soykırım, Arjantin'in sistematik olarak yağmalanmasını, doğal kaynaklarının özelleştirilmesinin, başarısız yatırımların ve yoz siyasetçilerin bir ülke ekonomisini nasıl çökerttiğini gözler önüne seriyor. bir diktatör veya askeri cunta tarafından değil, demokratik yollarla seçilenler tarafından! Özellikle Aralık 2001'deki mali çöküş ve halk ayaklanmasından sonra bir film kamerasının objektifinden, Arjantin'in kolektif hafızasının parçalarını topluyor Solanas. Film 7 yıl boyunca süren askeri diktatörlüğün 1983'te düşmesiyle başlıyor. Yağma ve ayaklanma ile beraber devam eden kitlesel \"cacerolazos\" - tencere ve tavalara vurarak gerçekleştirilen spontane protesto- eylemler, ekonomiden sorumlu bakan Domingo Cavalo ve o zamanlar başkan olan Fernando de La Rua'yı istifaya zorlamıştı. Kültürel bir çalışma olarak da değer gören belgesel, ülke çapında okullarda gösteriliyor."} +{"text":"Emine, şehrin varlıklı ailelerinin oğullarını evliliğe hazırlayan bir 'eğreti gelindir'. Bir süre önce başı belaya girmiş ve Hasan adlı bir faytoncu onu kollamak için birini bıçaklayıp hapse düşmüştür. Çıkınca Emine'yi alıp uzak bir kente gitmek ve orada yeni bir hayata başlamak istediği haberini göndermiştir kadına. Emine kesin bir cevap vermemiştir ama görüş günleri adama yiyecek, tütün vb. götürmektedir. Ali, Belediye resinin oğludur. Evlenmesi ve aile işine sahip çıkması beklenmektedir. Oysa onun merakı kuklalar ve tiyatro gibi uğraşılardır. Aklı dünyayı dolaşmaktır. Büyüyüp olgunlaşmamıştır. Ailesi ona Emine'yi eğreti gelin getirmeye karar verir. Emine, Hasan'ın erken salıverilmesi ve alacağı para karşılığı bu teklifi kabul eder. Böylece Hasan'ın teklifini de kabul etmiş olur. Ali bütün bu tasarılardan haberlidir ve kendini kıstırılmış, kuklaya çevirilmiş hisseder."} +{"text":"Grimm Kardeşleri kim tanımaz. Unutulmaz masalların iki yaratıcısı Jacob ve Wilhelm; ya da Jake ve Will... Bu masalla gerçeğin içiçe geçtiği filmde, iki çılgın kardeş hem köyden köye dolaşarak folk öyküleri derliyor hem de doğaüstü olaylarla başı dertte olan köylülere yardım ediyorlar. Gelin görün ki; iki kafadar birgün gerçek bir cadıyla karşılaşır ve tüm hünerlerini ve bilgilerini konuşturmak zorunda kalırlar. Çılgın Kardeşler, Don Kişot projesini yarıda bırakan Terry Gilliam'ın Vegas'ta Korku ve Dehşet'in ardından ilk sinema filmi. Öyle görülüyor ki Gilliam yine ağzının tadına uygun ve çılgın bir konu yakalamış. Suç ortaklarının Matt Damon ve Monica Bellucci olduğu düşünülürse, bir kez daha dört dörtlük bir yapımla karşı karşıya olduğumuz açıkça ortada."} +{"text":"Brezilya, 1970. Askeri yönetimin gölgesinde yaşayan Brezilya'da, siyasi suçlu olarak polis tarafından aranan Bia ve Daniel, 10 yaşındaki oğulları Mauro'yu dedesinin yanına bırakarak kaçmak zorunda kalır. Fakat Mauro'nun dedesi, torununun kendisini görmeye geldiği gün ölür. Anne babasının tatile gittiğini düşünen Mauro, Yahudi mahallesinde yer alan dedesinin evinde tek başına yaşamaya başlar. Babasının ailesinin Yahudi olmasına rağmen, kendi gelenekleri hakkında hiçbir şey bilmemektedir. Kısa sürede komşular tarafından sevilen Mauro, bir yandan heyecanla ailesinden haber beklerken, diğer yandan da bu yeni ve sıcak dünyanın insanlarına uyum sağlamaya çalışır. Ülkenin baskıcı askeri yönetiminin yansımaları, politikayla ilgilenmeyen Yahudi mahallesi sakinlerini de Mauro nedeniyle etkilemeye başlar."} +{"text":"Kentin ileri gelenleri, zengin birinin evindeki davette bir araya gelirler. Bu soylu ve seçkin insanlar, her zamanki gibi çok önemli konuları konuşacaklar, muhtemelen çok önemli kararlar alacaklar ve bol bol da yiyeceklerdir. Ama bir anda beklenmedik bir şey olur. Tüm kapılar açıktır ancak bulundukları yerden çıkamazlar. Sonunda kendi ritüellerine hapsolmuşlardır. Biraz önce birbirleriyle en kibar dilleriyle konuşan insanlar artık birer vahşi hayvan gibi saldırmaya, kavga etmeye başlarlar. Adeta Robinson gibi adaya düşen bu yaratıklar kurtulmayı başarabilecekler midir? Mahvedici Melek, gerçeküstücü sinemanın en önemli ismi Luis Bunuelin pek çok sinemasevere göre en iyi filmi. Burjuvazi ve ahlak sorgusunu, kendi gerçeküstücülüğünün nimetlerini sonuna dek kullanarak yapan Bunuel'den yine hayal gücünü zorlayan ilginç bir film."} +{"text":"\"James ve Dev Şeftali\"nin yazarı Dahl'dan yapılmış bir başka uyarlama. Klasik çocuk kitaplarının dışında, anarşizan çizgilerle miniklerin dünyasına yaklaşan yazarın \"Matilda\" isimli bu az bilinen romanını Danny DeVito sinamaya uyarlarken özgün esere son derece sadık kalmış. Sözkonusu olan hem küçüklerin hem de yetişkinlerin son derece zevk alarak izleyeceği bir \"kara komedi\". Araba satıcısı bir baba ile \"flörtöz\" bir annenin çocuğu olan Matilda, küçüklüğünden itibaren kendi halinde yetiştiriliyor. Yerel kütüphaneye giderek herşeyi okumaya başlıyor ve zamanla içindeki telekinetik güçleri keşfediyor. Bu arada kızlarının yeteneklerine inanmayan ailesi onu kabus gibi bir okula yolluyorlar. Matilda buradaki sadist kadın yöneticinin yaşamını cehenneme çevirmek üzere işe koyuluyor"} +{"text":"Dünyanın, özellikle de New York un başı büyük dertte!.. Doğuda bir yerlerde kör edici beyaz bir ışık tüm gökyüzünü aydınlatıyor!.. Kilometrelerce ötede ise Pasifik Okayanusu nda bir yük gemisi devasa dalgalar tarafından yutulmak üzere!.. Panama ormanları, Tahiti köyleri ve Jamaika kumsalları dev ayak izleriyle adeta ezilmiş!.. Bütün bu esrarengiz kargaşanın nedeni ise arkasında sadece panik ve yıkım bırakan New York taki Manhattan adasına doğru ilerlemekte olan kocaman bir canavar; Godzilla dan bir başkası değildi. Uyuşmayan mesleki programlarına rağmen bir bilim adamı olan Dr. Nick Tatopoulos, şaşırtıcı bir kimliğe sahip olan Fransız sigorta şirketi müfettişi Phillipe Roache, korkusuz televizyon kameramanı Animal ve deneyimsiz fakat kararlı muhabir Audrey Amerikan Ordusu nun da desteği ile bu yaratığın esrarını çözmek ve çok geç olmadan öncelikle New York u sonrada dünyayı bu büyük beladan kurtarmak için bir güç birliği yapmak zorunda kalırlar. Bu arada New York Belediye Başkanı, bir başka televizyon muhabiri Charles Caiman, cesur çavuş O Neal, Albay Hick, Dr. Elsie Chapman ve Animal ın karısı da bu mücadelede üzerlerine düşeni fazlasıyla yapmaya hazırdırlar."} +{"text":"19 yaşındaki Amerikalı Lucy, yakın zamanda intihar etmiş bir şair olan annesi Sara'nın Bohem ruhlu sanatçı arkadaşlarının arasında yaz tatili geçireceği Toskana'naya gelir. Buranın yerlilerinden fırlama bir delikanlı olan Niccolo, dört yıl önce Lucy'ye ilk öpücüğün heyacanını tattıran kişidir. İki genç tekrar yakınlaşırken; Lucy'nin evsahipleri olan Graysonlar, genç kızı bir sanatçı kolonisi haline getirdikleri kendi dünyalarına sokarlar. Böylece onun gençliği ve taze ruhundan beslenmeye başlarlar. Bu tazelik, orada tatilini geçiren konuklar arasında en çok Alex Parrish'IN ilgisini çekecektir. Ölümcül bir hastalığın son demlerini yaşayan bir yazar olan Alex, genç kızın çekiciliği ve yaşama sevincinden etkilenir. Yaz geçerken, Lucy Niccolo'nun bir kadın canavarı olduğunu öğrenecek, Alex'ten gereken hayat dersini alacak ve kimbilir belki de gerçek ve masum aşkı da yaşayacaktır! Tüm bunlar olurken annesi ve kendiyle ilgli bir kaç sırrın da gizemi çözülecektir elbet... Bernardo Bertolucci, yıllar sonra genç bir izleyici kitlesinin de favorisi haline dönüşmesini sağlayan bu filminde Liv Tyler'ın tiril tiril güzelliği ve masum endamıyla Jeremy Irons'ın karizmatik kartlığını dahice çarpıştırmayı bilmiş. Netice soluk kesici. Seyircinin cinsel gerilimi havada hissedeceği sahnelere ve akıllıca seçilmiş müziklerine dikkat!"} +{"text":"Küçük Cortezleri son gördüğümüzde, kaçırılan aile büyüklerini kurtarmak üzere tesadüfen ajan oldukları bir \"aile işi üstlenmişlerdi. Ajanlara özgü aygıtları, insanı hayrete düşüren bir zekayla kullanarak, bu aletler ve parlak zekalarının da sayesinde ailelerini ve dünyayı kurtarmışlar ve çocukların da kahraman olabileceklerini ispatlamışlardı. Bu başarıdan sonra 2. Derece OSS ajanı olarak terfi eden Carmen ve Juni kendilerine verileceğinden emin oldukları ya da öyle olduğunu düşündükleri görevi gerçekleştirmek için kolları sıvar. Dünyayı, bir bilim adamının yarattığı garip yaratıkların yaşadığı gizemli bir volkanik adadan koruyacaklar ve bunun için tüm aile bireyleri; büyükanne ve büyükbaba Cortez de dahil olmak üzere, işin içinde olacaklardır. Bu ada haritalarda yer almamakta ve Bermuda Şeytan Üçgeni gibi adanın civarına yaklaşan tüm gemi ve uçaklar radarlardan kaybolmakta ve onlardan bir daha haber alınamamaktadır. Hiçbir radar ve elektronik aygıtın çalışmadığı bu adaya giden iki kardeşin bu zorlu görevi başarmak için kıvrak zekaları ve kurnazlıklarından başka güvenebilecekleri hiçbir şey yoktur... ve bir kez daha dünyanın kaderi bu muhteşem ikilinin ellerindedir."} +{"text":"Yıl 1998... Orta Amerika'da küçük bir kasaba ve iki liseli aşık... Carol ve Wayne... Karanlığın içinde umarsızca arabalarıyla gezmektedirler... Carol, tehlike ile iç içe, uçurumun kenarında bir yaşamı sevmektedir... Bir yokuşun sırtında yanlış yönde ilerlerken Wayne son anda direksiyonu kırarak Carol'u en büyük heyecanından yoksun bırakır... 8 yıl sonra evlidirler... Carol hemşire olmuştur ve birgün kendisine felç geçirmiş orta yaşta özel bir hasta verilir. Carol, Henry'i işlemiş olduğu suçlarla ilgili soru yağmuruna tutar ve onun renkli geçmişinden etkilenir... Kendi merakını ufak çaplı bir banka soygununu yöneterek tatmin eder. İlk işlediği suçun tadı damağında kalan Carol'un artık hiçbir şekilde geriye dönmeye niyeti yoktur."} +{"text":"Johnny Blaze, motorsikleti ile yaptığı inanılmaz gösterilerle yıldızlaşmış başarılı bir sürücüdür. Fakat görünürdeki bu parıltılı başarının altında, geçmişten miras kalan korkunç bir trajedi yatmaktadır. Yıllar evvel ölmek üzere olan babası ve çocukluk aşkı Roxanne'i kurtarabilmek için şeytanla bir anlaşma yapmak zorunda kalan Johnny'nin tüm hayatı, bu korkunç anlaşmanın gölgesi altında sürecektir. Çünkü şeytan yaptığı anlaşmanın karşılığını almaya sonuna kadar kararlıdır. Gündüzleri gözünü budaktan sakınmayan bir sürücü olarak hayatını devam ettirse de, geceleri şeytanın emri altında çalışan bir Hayalet Sürücü olmak zorundadır. Kaderinin bir parçası olan bu korkunç gerçekten kurtulmak için mücadele ederken bir yandan da gücünü masumları korumak adına kullanmaya çalışacaktır. Marvel'in yarattığı unutulmaz çizgi roman karakterlerinden biri olan Hayalet Sürücü, Korkusuz filminin de yönetmeni olan Mark Steven Johnson tarafından yönetildi. Hayalet Sürücü'ye beyazperdede hayat veren Nicolas Cage, karateri \"Ruhunu Şeytan'a satmaya karar veren ama bunu açgözlülük ya da hırstan değil, kişisel sevgisinden dolayı yapan, karmaşık bir karakter... Bu korkunç görünüşlü adam gerçek bir kahraman? diye tanımlıyor."} +{"text":"Film, kendi hakikatine ulaşmaya çalışan orta yaşlı He Zhizyuanın hikayesini anlatıyor. Bir gün aniden televizyon açılır, He Zhiyuanın zihnine bir şeyler olur ve bir sonraki anda karısının cesedini mutfakta yerde yatarken bulur. Karısının ölümüne kadar olan olaylar tek tek bir film gibi gözünün önünden geçmeye başlar... Konuşma istemini tamamen yitiren He Zhiyuan, bir akıl hastanesine kaldırılır. Zamanla hastane hayatına alışmaya başlar ve kleptoman Beatrice ile aralarında güçlü bir bağ oluşur. Bir süre sonra, doktorlar He Zhiyuanın üzerinde deneysel bir tedaviye başlarlar. Videokürü adını verdikleri bu tedavi için hastanın, geçmişindeki önemli bir anı tekrar yaşaması, o anın filme çekilmesi, hastayla birlikte kurgulanması ve hastaya izletilmesi gerekmektedir. Tam bu sırada, bir film yönetmeni çıkıp gelir ve hastanedeki çalışanları ve hastaları çekmek ister Eski bir akıl hastanesinde çekilen film, geçmişte bu hastanede yaşanmış olabilecekleri aktarıyor gibi. Ama Burada, aynı zamanda bir aşk hikayesi; hipnoz eden bir dinginlik veren, melankolik bir hayal yaşatan bir sanat eseri."} +{"text":"Keşiş Adayı, Hastane Odası, Sırt Çantalı Gezginler, Hurda, Final Sahnesi adlı 5 ayrı bölümden oluşan ve farklı yönetmenlerin elinden çıkan bir devam filmi.. Novice 14 yaşındaki Pey bir suç işlemiştir. Annesi Rey'i saklamak için bir budist manastırına yollamaya karar verir. Fakat Pey'in içinde bir şeyler onu rahatsız etmektedir. Acaba Pey'in vicdanı yakasını bırakacak mı? Ward Genç bir adam motorsiklet kazası sonucu hastaneye getirilir. Odasında yaşam destek ünitesine bağlı yaşlı bir adam vardır. Geceleri cereyan eden garip olaylar gencin kendine şu soruyu sormasına neden olur; acaba odada gerçekten yalnız mıdır? Backpackers İki sevgili mezuniyetlerinden son Tayland'ın etrafında otostop çekmeye karar verirler. Bir kamyon onları kabul eder fakat kamyonun arkasındaki karavanda garip şeyler olmaktadır. Salvage Bir araba satıcısı kadın hayatını, hurda arabaları yenileyip satmakla kazanmaktadır. Bir gece işyerini kapadıktan sonra çocuğunun ortada olmadığını anlar. Acaba bu olayın arabalarla bir ilgisi var mıdır? In the End Dört genç bir korku filmi çekmektedirler. Son sahneyi çekerken aktrislerden biri ölür. Fakat ölü ya da diri bu film bitmelidir."} +{"text":"O, ya da ismiyle anarsak Mei, Çinin taşrasında yaşayan ve başka yerlerdeki bambaşka hayatları merak eden genç bir kadın. Duyduğu bu merak yazgısıyla birleşerek, onu küçük köyünden alıp yollara düşürür. Önce büyük şehre gider; orada aşık olur, sonra da aşkını kaybeder. Ardından Londraya; tatsız tutsuz yemeklerin ve tuhaf alışkanlıkların ülkesine doğru devam eder yolculuğu. Ama Meinin yolculuğu en nihayetinde kendi içine doğrudur; bir tür kendini bulma yolculuğudur. 12 bölümden oluşan bir yapı kuran film, en ağır anları bile bir tür hafiflik hissiyle sunuyor. Günümüzün kültürler arası yaşam ritminin içine, bilinmeze duyulan güçlü çekimi yerleştiriyor. Bu anlamda film, kimlik meselesini masaya yatırarak, küreselleşen dünyadaki yolculuklara ve yolların doğurduğu hasretlere odaklanarak sınır-aşırı bir öykü anlatıyor. Meiin hikayesinde, ister istemez, yönetmen Xiaolu Guonun benzer şekilde Çinin taşrasında başlayıp İngiltereye uzanan kişisel yolculuğunun izlerini de hissediyoruz. PJ Harveyin çalışma arkadaşı John Parish ve Çinli rock gruplarının müziklerinden oluşan şahane film müzikleriyle bu şiirsel film, dünya sinemasına yeni ve özgün bir ses vaat ediyor."} +{"text":"Della Myers, küfürbaz kocası Kenneth ve ikiz çocukları ile birlikte lüks bir sitede oturan bir ev hanımıdır. Della tüm ilgisini çocuklarını yetiştirme üzerine vermiştir ve bu yüzden ev işlerini ihmal ettiği için bu durum kocası Kenneth'i çok sinirlenmektedir. Bu karışıklıklar yüzünden Noel akşamı kocasıyla büyük bir kavgaya tutuşurlar. Kavga sırasında kocası duvarı yumruklar ve bir delik açar. Della bu deliği kapatmak için alışveriş merkezinden duvar kağıdı almak için evden ayrılır... Alışveriş merkezinde park edecek bir yer bulamaz fakat eski bir arabanın iki arabalık park yerini kapladığını görünce sinirlenerek aracın camına bir not bırakır ve alışverişe gider.... Bıraktığı bu notun sessiz ve sakin süren hayatını, hayatta kalma mücadelesi gerilim ve korkuyu iliklerine kadar hissetmesiyle nasıl bir anda değiştirdiğini çok geçmeden anlayacaktır."} +{"text":"İngiliz sinemasının en önemli yönetmenlerinden birisi olan Mike Leigh'in Altın Palmiye ödüllü film \"Sırlar ve Yalanlar\", gerçekçi senaryosuna paralel giden göz yaşartan olay gelişimiyle izleyenlerin beğenisini kazanıyor. Ken Loach ve Stephen Frears'ın aksine, daha çok orta sınıfın sorunlarına eğilen Leigh, bu filminde bizlere öncelikle beş karakter sunuyor. Cynthia özgüveni olmayan, orta yaşı geçmiş, ve hayatın sillesini bolca yemiş bir kadın. Erkek kardeşi Maurice'le yıllardır konuşmayan Cynthia'nın, kızı Roxanne'le de bolca sorunu mevcut. Roxanne, erkek arkadaşı Paul'le sorunlar yaşıyor ve dayısı Maurice'le olan ilişkileri hiç de iyi değil. Kısaca, durum oldukça vahim. Mike Leigh'in filmi, sorunlu ve fakir insanların yaşamlarından gerçekçi ve hüzünlü bir kesit."} +{"text":"Ölmüş bir insanın ruhu bazen şeytanla öyle içli dışlıdır ki, cennete girmesine izin verilmez. İki dünya arasında sonsuza kadar sıkışıp kalan böyle bir ruh, çaresizlik içinde vücuduna yerleşebileceği yeni bir beden arar. Kimi zaman bunu başarır da David Goyer, doğaüstü gerilim çalışması The Unbornda iki dünya arasında sıkışıp kalmış ruhların yaşamına ürkütücü bir bakış getiriyor. Filmde bedenine şeytani bir ruhun girmesiyle birlikte kabuslar dünyasına sürüklenen ve sevdiği insanlar için bile tehlike haline gelen genç bir kadının öyküsü anlatılıyor. Casey Beldon kendisini çocukken terk eden annesinden nefret etmektedir. Ancak açıklanamaz birtakım olaylar meydana gelmeye başlayınca annesinin neden terk ettiğini anlamaya başlar. Sonunda hayaletin uyanık saatlerine de egemen olması üzerine çareyi spiritüel olaylar danışmanı Sendaka başvurmakta bulur. Sendakın yardımını alan Casey, ailesi üzerindeki lanetin kökeninin Nazi Almanyasına kadar uzandığını keşfeder. Herkese ve her şeye yerleşebilme yeteneğine sahip olan bir yaratık, bedenleri ele geçirdikçe daha da güçlenmektedir. Lanetin ortadan kalkması için tek şansı, dünyamızın ötesinde henüz doğmamış birisi tarafından açılmış olan bir giriş kapısını kapatmaktır."} +{"text":"Emir Kusturica 24 Kasım 1954 yılında Bosna-Hersek'in Saraybosna kentinde doğdu. Sinema eğitimini Çekoslovakya'da Prag sinema okulunda tamamladı. 1973'ten başlayarak önce kısa filmler, sonra Saraybosna TV'si için televizyon filmleri çekti. İlk filmi olan 1981 yapımı Dolly Bell'i Hatırlıyor musun? ile büyük başarı elde etti. Venedik Film Festivali'nde En İyi İlk Film Altın Aslan'ını alan bu filmden sonra Kusturica'nın neredeyse her filmi bir ödül aldı. İkinci filmi olan Babam İş Gezisinde (1985) Cannes Şenliği'nde bir Altın Palmiye ile ödüllendirildi. Üçüncü filmi, 1989 yılında çevirdiği Çingeneler Zamanı ise Kusturica'nın uluslararası ününe ün kattı ve ona Cannes Şenliği en iyi yönetmen ödülünü kazandırdı. Kusturica daha sonra, yanına değişmez görüntü yönetmeni Vilco Filac'ı ve bestecisi Goran Bregovic'i de alarak Amerika'ya gitti. Orada çektiği \"Arizona Dream / Amerikan Rüyası\" (1993), yönetmenin herhangi bir festivalden büyük ödülle dönemeyen ilk filmi olsa da, 1993 Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı'yı ve Özel Jüri Ödülü'nü almayı başardı. Filmin uyandırdığı duygular, yine çoğunlukla hayranlık oldu. Bu çok özel film, çevrildiği ülke Amerika'da gösterime bile giremezken, Avrupa'da büyük ilgi gördü ve geniş bir seyirci kitlesine ulaşabildi.1995 yapımı \"Underground / Yeraltı\", Cannes Şenliği'nde bir bomba gibi patladı ve Kusturica'ya ikinci Altın Palmiye'sini kazandırdı. 1998 yapımı \"Black Cat White Cat / Kara Kedi Ak Kedi\" ise aynı yıl Venedik Film Festivali'nde Gümüş Aslan'ı aldı.1988 yılında Columbia Üniversitesi'nde yönetmenlik dersleri vermeye başlayan Kusturica, bir süre \"Zabranjeno Pusenje\" ya da diğer adıyla \"Emir Kusturica & No Smoking Orchestra\" adlı grupta bas gitar çaldı. 2001 yılında çektiği \"Super 8 Stories / Süper 8 Öykü\" adlı belgesel film, bu orkestrayı konu alıyordu.1986dan beri gitar çaldığı çingene tekno-rock grubu 'No Smoking' orkestrasının turlarında yaşadıklarını anlattığı Super 8 Stories / Süper 8 Hikayeleri ile Chicago Uluslararası Film Festivali'nde 'En İyi Belgesel Film' dalında 'Gümüş Plaket' kazandı."} +{"text":"Ressam Bob Kane'in yarattığı, süper güçlerden mahrum, Zorrovari özellikler taşıyan bu karakter, çeşitli kereler tv dizisi olmuş, hatta küçük bir bütçeyle sinemaya da uyarlanmıştı. Ne var ki O'nu asıl kitlelere ulaştıran yapım, 1989'da çekilen görkemli bir projeydi. \"Teenage çağının dahisi\" etiketli Tim Burton'ın gerçekleştirdiği bu filmden sonra iki kez daha aynı kahramanın peşine düştü Hollywood. Ne var ki üçüncü filmde Batman'i canlandıran Michael Keaton, yerini Val Kilmer'a bırakırken yönetmenlik koltuğuna da Joel Schumacher oturuyordu. Uçuk bir bakış açısıyla ve Jim Carrey'in diğer oyuncuları ezdiği bir mantıkla çekilen \"Batman Forever\"dan sonra, b, r kez daha karşımıza çıkıyor Gotham City'nin koruyucusu. Yönetmenliğini yine Joel Schumacher'in yaptığı filmde yeni bir Batman'la karşılaşıyoruz; kadınların son gözdesi George Clooney... Bu kez Gotham City'yi, dondurucu silahıyla ön plana çıkan kötü adam Mr. Freeze ve öptüğü herkesi zehirleyen Poison Ivy tehdit ediyor. Dış ülkelerde aldığı eleştiriler olumsuz olsa da bu sezonun en görkemli projelerinden biri ve Arnold Schwarzenegger'le Uma Thurman'ın kötülük abideleri olarak seyretmek ilginç olabilir."} +{"text":"Yusuf namus cinayeti sebebiyle girdiği cezaevinden çıkmıştır. Ama hayatta hiç bir amacı kalmamıştır artık. Uğur ile Bekir'in ise hikayesi bambaşkadır. Bekir uğrunda ölecek kadar çok sevmektedir Uğur'u. Ancak Uğur hapisteki Zagor'a aşıktır. Bir de Çilem vardır. Annesi Uğur'un hamileyken yediği dayaktan dolayı sağır ve dilsiz doğmuştur küçük Çilem. Yusuf köhne bir pansiyonda Bekir ve Uğur ile tanıştıktan sonra üçünün hayatları dramatik bir şekilde değişmeye başlar. Kır sahnesindeki Haluk Bilginer'in hafızalara kazınan uzun konuşmasıyla ve müthiş performansıyla çok konuşulan film, 2006 yılındaki yönetmenin çektiği Kader filminin sonrasını anlatır. Film, bir hayli ironik olan sonuyla da izleyende büyük bir etki yaratmıştır. Türk sinemasının çıkardığı en iddialı ve iyi filmlerinden biri olan Masumiyet, Antalya Film Festivali'nde 4 Altın Portakal ve Altın Koza Film Festivali'nde dört ödül aldı. Usta yönetmen Zeki Demirkubuz ve iddialı kadrosuyla izlenmesi gereken bir film."} +{"text":"San Fransisco'ya taşındıktan sonra, New York'lu Harvey Milk Gay haklarını savunan bir eylemci ve politikacı olmaya karar verir. Uzun çabalarından sonra üçüncü girişiminde 1977'de idare meclisine seçilmiş ve Amerika'da devlet ofisindeki ilk gay olarak tarihe geçmiştir. Ertesi yıl ise hem şehrin valisi George Moscone hem de Harvey Milk, bir önceki supervizör tarafından öldürülmüştür. Harvey Milk birçok kitaba konu olmuş ve birçok belgesele akademi ödülü kazandırmıştır ama ilk defa bu filmle Harvey Milk'in hayatı roman şekline sokulmuştur. Film San Fransisco'da çekilmiş ve Harvey Milk'in gerçek hayatta yaşayan arkadaşları filmde rol almıştır. Birçok klasik filme imza atmış olan Gus Van Sant'ın yeni filmi Milk'i ve Sean Penn'in yine seyirciyi dehşete düşürecek oyunculuğunu heyecanla bekliyoruz."} +{"text":"İzleyicisine hiçbir zaman onu sıkacak basit, sıradan bir öykü anlatmak istemeyen Hitchcock için Polonya asıllı İngiliz yazar Joseph Conrad'ın \"Gizli Ajan\" adlı klasik romanı mutlaka sinemaya uyarlanması gereken bir eserdi. Siyasi romanın en güzel örneklerinden birisi olan \"Gizli Ajan\" terör korkusuyla, gerilimle İngiliz mizahını harmanlıyor, okurunu güçlü ironisiyle etkiliyordu. Hitchcock'un da sinemada aradığı ve ustası olduğu şey gerilimle ironinin yan yana gelmesiydi. Bu nedenle romandaki karakterlere ve olay örgüsüne aynen sadık kalmak yerine \"Sabotaj\"daki bu ironiyi, kara mizahı yaratan atmosferi ve gerilimi yaratmaya çalıştı. Conrad'ın, Greenwich Gözlemevi'ni havaya uçurmayı düşünen Çar yanlısı provokatörlerinin yerine filmde amacı belirsiz bir komplo vardır. Öykünün zamanı ise Viktorya dönemi Lonra'sından günümüze kaydırılmıştır."} +{"text":"Son derece bağımlı ve eksantrik beş film kurdunu, zevkten ziyade psikolojik ihtiyaçtan dolayı günlerini film izleyerek geçiren beş takıntılı insanı merkez alarak, New Yorktaki yoğun sinefil kültürünü ele alan, tam film festivallerine uygun bir belgesel. Yönetmenler bu çok hoş şekilde çılgın kültür, üyelerinin günlük yaşamlarına odaklanarak sergiliyorlar. Sinema salonlarında, sokaklarda ve bu kişilerin evlerinde yapılan söyleşiler, her birinin öyküsünü anlatıyor. Çoğu bir işte uzun süre çalışamıyor ya da çalışmamayı tercih ediyor. Hepsinin kafasında gerçek dünya önemini yitirmiş, bütün ilgilerini filmlerin hayali dünyasına yöneltmişler. Komik, trajik olan Sinema Manyakları, film bağımlılığının köklerine, ve karanlıkta haddinden fazla vakit geçirmiş olan bu büyüleyici sinema alt kültüründeki tuhaf yaşamlara, düşlere ve arzulara ışık tutuyor."} +{"text":"Melvin Van Peebles ilk filmi olan \"The Story of a Three-Day Pass\" filmiyle tüm dünyayı şaşırtmayı başarmıştı. Fransa'da çekilen ve San Francisco Film Festivali'nde Fransa'yı temsil eden film festivalin en büyük ödülüyle ödüllendirilmişti. Sadece tartışmaya yol açmış olduğunu söylemek bu olayı hafife almak olur. 1968 yılında bir zenci için başka bir ülkeye gidip festivalin en büyük ödülünü almak üzere podyuma çıkmak- işte kendini belli etmek böyle yapılır. Komedi filmi \"Watermelon Man\"den sonra Melvin Hollywood sınırlarını zorlamaya kararlıdır ve daha fazla tartışmaya yol açan çığır açıcı filmi \"Sweet Sweetback's Baadasssss Song\"u çekmek ister. Üç filmlik anlaşma yapmış olduğu Columbia dahil bütün büyük film stüdyoları tarafından geri çevrilen Melvin filmi kendisi finanse etmek zorunda kalır. Sahip olduğu her şeyi riske ederek zencilerin yoğun yaşadığı gettolardan çıkan ilk kahramanı sinemaya aktarır- dünya buna hazır olsun ya da olmasın! 30 yıldan daha fazla zaman sonra, bu hikayeyle beraber bu filmin konusu tekrar biçimlendiriliyor. Melvin'in yönetmen oğlu Mario Van Peebles dürüst ve açıklayıcı bir şekilde bir çok konuda öncü olan babasının portresini çiziyor. Mario Melvin Van Peebles'in 1971 yapımı \"Sweet Sweetback's Baadasssss Song\" filminin yapım aşamasını ve Melvin'in filmi finanse etmek için porno film çekme bahanesiyle para toplarken yaşadığı zorlukları anlatıyor. Melvin kredi verenlerden ve sendikalardan kaçar ve beyaz bir polis tarafından bir grup zencinin ve hippinin böyle bir kamera ekipmanının hakkından gelemeyeceği bahanesiyle tutukladığı kameraman ekibinin kefaletini ödemek zorunda kalır. Ölüm tehditleri almasına ve bir gözünde geçici bir görme kaybı yaşamasına rağmen Melvin ayaktakımından oluşan çok ırklı ekibini bir şekilde yola getirmeyi başarır ve patlama yapacak yeni bir sinema akımını doğuracak filmini tamamlar. Çeviri: afelka"} +{"text":"Film, sıradan bir aile babasının seksenli yıllarda çözülmekte olan Doğu Bloğuna büyük bir eleştiri getiriyor. İlya, imkansızlıklar içinde kötü hayat şartlarıyla mücadele etmesine rağmen devletin dayattığı yönetim şeklini doğru bularak hayat tarzı olarak benimsemiş sıradan bir vatandaş. Film boyunca, yapılmasını doğru bulduğu şeyleri kendince halletmeye kalkarken yine kendi kendine zarar verip durmakta olan İlya, geçmişte Doğu Bloğu tarzı hayatın nasıl bir şey olduğunu başarılı bir şekilde seyirciye aktarıyor. Doğu Bloğu insanının kendi dünyasına bir bakış olarak da değerlendirebileceğimiz film, insanların yaşadığı zaman dilimi değiştikçe o güne kadar kendilerine doğru olarak benimsettirilen mantığın zamanla nasıl bir anlamsızlığa dönüştüğünü de çok güzel bir şekilde gösteriyor."} +{"text":"1936 yılında Alman devleti, Maryland'e bağlı Town Creek'in kırsal kesiminde yaşamakta olan Alman Wollner ailesinden, kasabayı ziyaret etmekte olan bilim adamı Profesör Richard Wirth'i konuk etmesini ister. Paraya ihtiyacı olan aile, Wirth'i evlerine kabul eder. Ancak Wirth'in büyük çaplı esrarengiz projesi, Wollner ailesini dünyanın geri kalanından soyutlayıp aile bireylerini korkunç bir hayatta kalma oyununun oyuncuları haline getirir. 71 yıl sonra, 2007 yılında, 25 yaşındaki Evan Marshall'ın hayatı saplanıp kalmıştır. Ağabeyi Victor'ın Town Creek yakınındaki bir kamp gezisinde kayboluşuna dair kafasındaki sorular cevapsız kalan Evan hayatını devam ettirmeye çabalamıştır. Ama bir gece Victor kendini tutsak edenlerden kaçmayı başarıp geri döndüğünde, Evan hiç bir soru sormaz - kardeşinin isteği üzerine tüfeklerini doldurur, kayıklarını hazır eder ve Victor'ın peşinden, iki kardeşi mümkün olan her şekilde test edecekbir intikam görevinde Town Creek'e kadar gider. Çeviri: bruce parkus"} +{"text":"Julliette Binoche'un hayat verdiği Julie, bir trafik kazasında Avrupa'nın en önemli müzisyenlerinden biri olan kocasını ve kızını kaybeder. Hayatını anlamlı kılan herşeyi bir anda kaybetmiş olan Julie, geçmişin hayaletleriyle yaşamak yerine kendisine yeni bir yaşam kurmak zorundadır. Genç kadın, dünü bırakıp yarına bakmak isteyecek, yeniden kendi ayakları üzerinde durmaya çalışacak nihayetinde hem kendi kendisiyle; hem de geçmişten kalan, hiç söylenmemiş ve su yüzüne çıkmamış gerçeklerle yüzleşmek durumunda kalacaktır. Özgürlüğe giden yol çetindir. Avrupa sinemasının en güçlü isimlerinden olan müteveffa Krzysztof Kieslowski'nin Fransız ihtilalinin değerlerini simgeleyen ve Fransız bayrağında vücut bulan ilkelere adanmış üçlemesinin birincisi, İngilizce konuşulan ülkeler dahil olmak üzere tüm dünyada ses getirdi. Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik temalı filmlerin birincisi olan Mavi'yi, Julliette Binoche'tan soluk kesici bir solo performans olarak da okumak mümkün. Filmin ritmi kadar, görüntü yönetimi de akıllardan uzun zaman çıkmayacak imgelerin kapısını açıyor."} +{"text":"Yılmaz Güney'in 'Seyyit Han'la başlattığı (1968) 'destansı gerçekçilik' türünün yeni bir aşamasını oluşturan bir deneme. Venedik Film Şenliği'nde (1972) ön elemeyi kazanıp 10 film arasına girdi. Göreme'nin doğal dekorlarından western filmlerine benzer biçimde doyumsuz sahneler çıkaran bu incelikli çalışma kaçakçılık üzerine kurulmuş. Ve türün en iyilerinden biri. Güney, saçları eşek tıraşlı, yanık yüzlü ve suskun bir kaçakçı çetesi reisi Çobanoğlu rolüyle yine etkili bir oyun gösterisi sunuyor. Ne var ki sansür gereği kaçakçının değişmeyen yazgısı ölümdür. Yörede Beyaz Donlular adıyla ün yapan Çobanoğlu'nun sonu da bu çizgide gerçekleşir. Yine de Sansür Kurulu, 'Doktor hanımın Yılmaz Güney'in vücundundan kurşunu çıkarırken hep ağızdan söylenen türkü sahnesinin çıkarılması' koşulunu getirir. Oysa filmin en duyarlı sahnelerinden biridir bu. # Türk Sinema Derneği'nin 1971-1972 mevsiminin en iyi 10 filmi soruşturmasında En İyi Film seçildi. # Milliyet Sanat dergisinin açık oturumunda Ağıt'ın Venedik Film Festivali'nde elemeyi geçip ilk 10 film arasına girmesi nedeniyle Yılmaz Güney \"Yılın Sanatçısı\" seçildi. # Yedinci Sanat dergisinin düzenlediği \"konusuyla, anlatımıyla, oyun düzeniyle, ulusal nitelikler taşıyan tüm zamanların (1914-1972) en iyi 10 Türk Filmi soruşturmasında 7. oldu"} +{"text":"Chaplin bu filmde bir müzikholde çalışan ve zengin bir ailenin kızı olan Mabel'ı tesadüfen bir saldırgandan kurtaran beş parasız bir garsonu canlandırır. Fakat Mabel'a ve ailesine kendini zengin biri olarak tanıtır. Aile Charlie'yi evde verilen bir partiye davet eder. Charlie hile ile de olsa Mabel'ı etkilediğine memnundur. Çalıştığı müzikhole döner; fakat Charlie'nin aldatmacası eskiden Mabel'ın evinde çalışmış olan bir garsonun gözünden kaçmaz ve Mabel ile ailesini bu müzikhole davet eder. Oldukça sarhoş olan Charlie, onlara garson olduğunu belli etmemeye çalışsa da patronunun da ona emirler yağdırması ile birlikte daha fazla centilmen numarası yapamaz ve bir kavga başlar. Tüm bu olayların sonunda Charlie Mabel tarafından reddedilir."} +{"text":"Yıl 1907dir. Saygın bir araştırmacı ve çalışmalarıyla dünya çapında ünü hak eden bir müzikolog olan Dr Lily Penleric, sırf kadın olduğu için, kendisine verilmesi gereken bir akademik pozisyonu alamayınca işinden bir süreliğine ayrılır. Uzun süredir eline yapamadığı bu tatilden faydalanmaya, kendisi gibi bir öğretmen olan ve Appalaş Dağlarında bir okul işleten kızkardeşi Elnayı ziyaret ederek değerlendirmeye karar verir. Hayal kırıklığına uğrayarak geldiği bu fakir ve geri kalmış bölge, bu ünlü müzikolog için müthiş sürprizlere gebedir. Modern dünyadan kopuk yaşayan bu insanlar, müziği yaşamlarının ta içine sokmuşlardır. Elnanın okuluna giden yetim Deladisin söylediği İskoç ve İngiliz kökenli folk baladlarını dinleyen Lily, aşk, kayıplar ve ölümü anlatan bu müthiş şarkıları kaydedip yayınlamak için müthiş bir istek duyar. Belki bu şarkılar sayesinde yıllardır peşinde koştuğu şöhreti nihayet yakalayacaktır. Kayıt aletlerini zor bela bölgeye getirten Lily, folk şarkıları konusunda gerçek bir efsane olan Vineyle temasa geçer. Vineynin torunu olan Tomsa, Lilynin kendi çıkarları için akrabalarını kullanmasından hiç hoşlanmadığını açıkça söyler. Fakat, Lilynin, şöhreti bir yana bırakarak bu büyülü dünyanın içine daldığı bu müthiş yaz boyunca, Tomun da onun hakkındaki fikirleri değişir ve aralarında harika bir aşk oluşur. Filmin senaryosunu da yazan yönetmen Maggie Greenwaşdun yarattığı muhteşem kadın karakterlerle bezediği bu film, 2000 yılında pek çok film festivaline konuk olmuş, Sundancede Jüri Özel Ödülünü kazanmıştı. Sinemada farklı tatlar arayanlara.."} +{"text":"Komiser muavini Mark Dixon her zaman kanunun doğru tarafında olmak istemiştir. Ama iyi bir adam için, korkunç derecede kötü niyetlidir. İnsanlara kaba davrandığına dair yapılan birçok şikayetten sonra, şefi Nicholas Foley rütbesini düşürür. Foley ona iyi bir adam olduğunu ama davranışlarını biraz düzeltip yen terfi alan Teğmen Thomas gibi olması gerektiğini söyler. Bu sırada, Tommy Scalise illegal bir barbut oyunu oynamaktadır ve Ken Paine tarafından içeri getirilen zengin Ted Morrisonı sömürmek istemektedir. Ted Morrisonın güzel karısı kocasının kendisini yem olarak kullandığını fark eder. Bunu kabul etmeyince, Paine kadına vurur. Cesur Morrison araya girer ama Paine onu yaralar. Ama daha sonra adamın öldüğü anlaşılır ve Paine suçlu durumuna düşer. Dixon kısa süre sonra Morgana aşık olur."} +{"text":"\"Birleşik Devletler'de 1920'li yıllarda Mann Yasası'ndan çok korkuluyordu. Bu yasa bir kadının gayri ahlaki amaçlarla eyalet sınırlarından geçirilmesini yasaklıyordu. Mann Yasası yüzünden, bir kadınla kaçmak isteyen ama onunla evlenmeye niyeti ya da imkanı olmayan bir erkek bazen alışılmadık yollara başvururdu...\" Yukarıdaki kısa açıklamayla başlıyor The Fortune. Ardından kahramanlarımızla tanışıyoruz: Oscar, Nick ve Freddie. Önce Nick, Oscar'ın başını büyük bir beladan kurtarıyor. Sonra da Oscar bu iyiliğin karşılığı olarak, Nick'in başka bir kadınla evli olduğu için yanında Kaliforniya'ya götüremediği sevgilisi Freddie ile düzmece bir evlilik yapıyor ve böylece Mann Yasası'na takılmadan Freddie'nin eyalet sınırını aşmasını sağlıyor. Gelgelelim kurda kuzu emanet etmek, Oscar'ı fazla hafife alan Nick'in planlarını alt üst ederken, Freddie'nin ailesinin muazzam serveti, iki kafadar arasında önce rekabeti, sonra da işbirliğini beraberinde getiren bir unsura dönüşüyor... 1975 yapımı bir komedi klasiği olan The Fortune, Jack Nicholson ve Warren Beatty gibi iki önemli oyuncunun varlığına ve Mike Nichols gibi usta bir yönetmenin imzasını taşımasına rağmen bugün için pek fazla bilinmeyen bir yapım maalesef. Zira yalnızca en matrak rollerinden birinde, her zamanki gibi döktüren Jack Nicholson'ı izlemek bile başlıbaşına bir keyif. Tabii kendisini çok zeki zanneden, burnu havada bir üçkağıtçıya hayat veren Warren Beatty'nin de ondan aşağı kalır yanı yok."} +{"text":"Amerikan İç Savaşı tüm şiddetiyle ülkeyi kasıp kavurur. İnsanlar yakınlarını kaybeder. Aileler dağılır. Savaş biter. Birlikten ayrılmak isteyen Güney eyaletlerinin kurduğu Konfederasyon yenilmiştir. Yeniden Yapılanma Dönemi başlar. Kölelik yasaklanır. Başkan Lincoln'ün suikastiyle, yeni oluşan güven ortamı yerini kaos ve anarşiye bırakır. Özellikle güney eyaletlerinde çeteciler beyaz çiftlik sahiplerine saldırır ve ailelerine göz açtırmazlar. Polis gücüne katılan siyahlar ve melezler beyazları taciz eder. Bunun üzerine asayişi sağlamak üzere \"Klan\" kurulur. Haçlı şövalyelerini andıran giysileriyle Ku-Klux-Klan üyeleri gecelerin hakimidir artık. Devletin sağlayamadığı adaleti onlar getirir. D. W. Griffithin sessiz filmi Bir Ulusun Doğuşu, gerçekten de bizlere anlatılan tarih tezinin aksi bir görüşü, üstelik şimdi izlendiğinde epey rahatsız edici bir tonda sunuyor. Siyahları yüzü boyanmış beyazlar oyunuyor vb... Öte yandan sinema tekniğinin sabit tek bir kamerayla teatral bir şekilde kayıttan ibaret olduğu bir dönemde, film montajı adına bir çok devrime imza atıyor. Pudovkin'in Ana'sıyla birlikte, tüm dünyadaki film okullarında kurguya getirdiği yenilikler birlikte ders olarak okutuluyor."} +{"text":"Çok ilgisizmiş gibi görünen ufak rastlantıların, alınan kararların, aslında diğer insanların yaşantılarını nasıl da etkilediğini gösteren, kaos teorisinden çokça nasiplenmiş izlenesi, hoş, tatlı Fransız filmi.. Fransız absürd mizahıyla, karakterlerin kendiliginden sempatikligiyle ve unutmadan audrey tautou'nun nemrut hallerinin bile üstünü örtemedigi sevimliliğiyle insanı izleyince mutlu eden filmlerden olmuş. aynı garden state gibi, amelie gibi, before sunset/sunrise gibi, izledikten sonra bir tatlı huzur ve tebessüm bırakan o naif filmlerden. attıgımız çope kadar bizimle ilişik her nesne ve kavramın birilerinin hayatına bir şekilde etki edecegi dogru olsa ve biz bunu bilsek fazla hesaplı bir hayatımız olabilirdi; kendi yagımızda kavrularak devam etmemiz ve o fransız karakterleri gibi hafiften umursamaz olmamız daha dogru olsa gerek."} +{"text":"Sundance ödüllü Balık Adam, Slovenyanın dünyaca ünlü yüzücüsü, uzun mesafe yüzme rekortmeni Martin Strelin Amazon Nehrini yüzerek geçişini anlatıyor. Strel, daha önce Tuna Nehri ve Mississippi Nehri gibi nehirleri de, çevre kirliliğine dikkat çekmek için yüzerek kat etmiş bir yüzücü. Film, Martin Strelin oğlu, aynı zamanda Adan Zye tüm işlerine bakan kişisel asistanı Borut Strelin gözünden çiziyor büyük yüzücünün portesini. Bu portrede, yüzücülük dışında, aksiyon filmlerinde figürasyonluk da var, gitar hocalığı da. Mütevazi ve samimi tavrıyla sadece Slovenyada değil tüm dünyada çok sayıda kişinin kalbini kazanmış bir kişilik 2007de, en tehlikeli nehir olarak bilinen Amazonu yüzerek geçen ilk insan olmaya karar veriyor ve bu kararı büyük ses getiriyor. Martin aylarca uzun uzun ve titizlikle hazırlanırken bir yandan onuruna düzenlenen partilerde diplomasi dünyasının önde gelen isimleriyle kadeh tokuşturuyor. Tek amacı ise, son yıllarda yaşanan iklim değişikliğinin ve denetimsiz gelişimin Yağmur Ormanlarına nasıl bir zarar verdiğini gündeme getirmek. Yaklaşık 3300 mil sürecek bu korkulu yolculuk sırasında Martini kirlenmiş bir nehir, vahşi hayvanlar, ileri derece güneş yanıkları, uykusuzluk, aşırı yorgunluk ve sinir krizleri beklemektedir. Maringouin, rekortmen yüzücünün bu deneyimini komedi, dram ve macerayla iç içe geçirerek izlemesi son derece keyifli bir filme imza atmış."} +{"text":"Olaylar İkinci Dünya Savaşı sırasında Transilvanya'da geçiyor. Yüksek ve sarp dağların arasındaki bir kasabayı işgal eden Alman askerleri kasabalıların tüm itirazlarına rağmen yüksek kuleleri bulunan bir kaleyi karargah olarak seçerler. İki Alman askeri kaledeki ilk günlerinde nöbetleri sırasında kale duvarlarına asılı bulunan altın ters haçları çalarlar ancak büyük bir karanlık gücü uyandırdıklarının farkında değillerdir. Sabaha karşı, feci şekilde öldürülmüş olarak bulunurlar. Konuya SS el koyar ve kasaba halkına eziyet etmeye başlar, ancak olaylar durmayınca mecburen toplama kampından bu tip konularda uzman olduğu bilinen bir bilim adamı ve kızı kaleye getirilir ve olayı çözmesi istenir. Bu sırada kasabanın oteline gizemli bir yabancı yerleşmiştir."} +{"text":"Andrzej Munkun bu önemli filmi aynı zamanda son filmiydi. Polonyalı yönetmen filmin yapımı sırasında ölünce, Pasazerka yarım kaldı; film 1963te Munkun öyküye ve karakterlerine dair sorularını ve yaşasaydı karakterlerini nereye taşıyacağını bir arada ele alan kuramsal bir yapıyla yeniden tasarlandı. Filmin sorgulayıcı şekli, bu amansız ve fırtınalı esere son derece yakındır. Ana karakter Liza Auschwitzde bir SS müfettişi olduğu geçmişinin iki versiyonunu anlatır. Savaştan sonra Almanyaya ilk kez giderken bindikleri lüks yolcu gemisinde kocasına anlattığı, ayrıntılardan arındırılmış ilk versiyonda, mahkumlar arasından iki sevgilinin bir araya gelmelerine iyi niyetle yardımcı olur ancak kaderlerine daha fazla müdahale yetmeye gücü yetmez. Lizanın kendi başınayken anımsadığı daha ayrıntılı ikinci versiyondaysa, amaçları karmaşık ve karanlıktır ve kadın mahkumla olan ilişkisi de saplantılı görünür. Pasazerka, bu ilişkinin uyandırdığı psikolojik merakın yanı sıra, tavrının kesinliği ve ana karakterin bilincinin arka planında ya da çeperinde canlanan vahşetin akıllardan silinemez biçimde temsil edilişiyle, sıradışı bir film. Parçalar halindeki eser, Munkun kısa ama parlak kariyeri kadar acı verici ve haşin."} +{"text":"Altı kadın, bir büyükbaba, dört kız ve bir oğlan çocuğu savaşın harap ettiği, dış dünyayla bağlantısı neredeyse kesilmiş bir köy olan Slavno'da yaşarlar. Savaşta tüm aileleri ve arkadaşları ve hatta çocukları bile öldürülmüş ancak cesetleri bile bulunamamıştır. Yaklaşan kış ve yılın ilk karı, köyün dünya ile ilişkisini tamamen kesip, yaşamlarını tehdit eder hale gelebilir Dirayetli ve inatçı genç bir kadın olan Alma hayata kalabileceklerine inanmaktadır. Köye yakın terk edilmiş karayolunun kenarında erik reçeli, meyve ve sebze satarak, yoksulluklarına bir çıkış yolu aramaktadır. Reçel ve turşu yüklü el arabalarına bir kamyonun çarpması sonucu Alma ve köyden bir arkadaşı, Alma ile aynı köyden olan kamyon şoförü genç bir adamla tanışırlar. Bütün yaz ürünlerini uygun bir fiyata satabileceklerini söyleyerek adamı ikna ederler. Söz verdiği tarihte adamın gelmeyişi Almayı ciddi bir hayal kırıklığına uğratır. Bir gün Slavno'ya iki işadamı ziyarete gelirler. Köyün ahalisine ayrılmaları için para teklif ederler. Köylüler ne yapmaları gerektiği konusunda ikilemde kalırlar çünkü öneriyi kabul ederlerse hayatları kurtulacaktır fakat tüm geçmişlerini geride bırakmakta kolay değildir. Ani bir fırtına ile Slavno'da mahsur kalan işadamları, beklediklerinden daha büyük bir problemle -gerçeklerle- yüzleşmek zorunda kalırlar."} +{"text":"\"Hallowen\" , insanların her zaman gülümseyerek bahsettikleri bir gün değildi. Saçma bir eğlence haline gelmeden çok önceleri, Hallowen ;sıradan insanlar için ölümle yaşamın içiçe geçtiği, lanetli bir gece anlamına gelirdi. En korkunç yaratıkların ve sonsuz lanetlilerin ortalıkta cirit attığı bu gecede, insanlar evlerine kapanır, kendilerini koruyabilecek tek şey olan balkabağı fenerlerinin ışığı ardında korkuyla bekleşirlerdi. \"Trick 'r Treat\", o korkunç günlerin dehşetini yeniden yaşatma iddiasında bir film. İç içe geçmiş bir dizi küçük hikayeden oluşuyor. Gerek bu küçük hikayeler, gerek karakterler gerekse de korku figürleri itibariyle son derece özgün olduğunu söylemek gerek. Tek kare bile klişe barındırmıyor. Kana susamış bir seri katil, eski bir katliamın intikam peşindeki kurbanları, nereden geldiği bilinmeyen maskeli bir eski dünya yaratığı, av peşindeki kurtadamlar, küçük bir iblise babalık yapmak zorunda kalmış bıkkın okul müdürü, eşek şakası derdindeki zıpırlar ve daha bir sürü garip karakterin biraraya geldiği film, sürpriz üstüne sürprizle dolu."} +{"text":"Molly ve Sam, aşk yaşayan, New Yorklu bir çifttir. Sam cüzdanını taşıyan bir serseri tarafından bıçaklanarak öldürülür. Ruhu bedeni terkettiğinde ölümden sonraki yaşamı yavaş yavaş keşfetme fırsatı bulur. Ölülerin ruhlarının canlılarla aynı ortamda varolduğu ama yaşayanların ruhları göremediği bir ortamdır bu. Yardımsever bir hayalet Sam'in bu yeni durumu kabullenip alışmasına yardım eder. Genç adam artık bazı nesneleri hareket ettirebilmektedir. Ancak eski iş arkadaşı Carl'ın kirli çamaşırları ve Molly ile ilgili kötü planları gün ışığına çıktığında, canlılarla iletişim kurmanın tek yolunun bir medyum aracılığıyla mümkün olduğunu anlar. Sam'in karşısına medyumların belki de en eksantrik olanı çıkacaktır. Birden fazla film türünün klişelerini müthiş bir beceriyle eriten Hayalet, gerçekten de 1990 yılının belki de en sevilen, en sıcak filmi olmayı başarmıştır. Sayısız adaylığının yanısıra Whoopi Goldberg'in ilk Oscar'ına vesile olurken, Patrick Swayze ve Demi Moore'u da Sam ve Molly rolleriyle ölümsüzleştirmiştir."} +{"text":"Özellikle The Great Escape ile birçok sinemaseverin gönlünde taht kuran John Sturgesin Oscar adaylığı aldığı tek film olan Bad Day At Black Rock; yakın geçmişimizi konu edinen bir western olarak farklı bir film oluyor izleyen için. Kuş uçmaz kervan geçmez bir kasabaya, uzun süredir durmayan bir trenin durmasıyla gelen yabancı sonrası. kasabanın tüm sakinleri hayretler içerisinde kalır. Bu kasaba, herkesin birbirini tanıdığı ve yabancıların pek sevilmediği bir yerdir. Kasabalının tavrından anlaşılacağı gibi yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Bu yolunda gitmeyen şeyler ortaya çıktıkça, savaşın bu ufak kasaba üzerinde olan etkisini ve kasabaya gelen savaş gazisi Mcreedynin tek başına tüm kasaba halkının karşısında duruşunu izleriz."} +{"text":"Cannes Film Festivali'nde 'Yönetmenlerin Gecesi' bölümünde gösterilen film, J. T. Leroy'un geçirdiği korkunç çocukluğu anlatan ve satış rekorları kırmış aynı isimli biyografiye sadık kalarak çekilmiş. Oyuncu kadrosu ile bile dudak uçuklatan film, koruyucu ailesinin yanında mutlu bir yaşamı olan 7 yaşındaki Jeremiah'ın, başı beladan kurtulmayan annesi Sarah tarafından geri alınması ile başlayan şok edici büyüme hikayesini anlatıyor. Uyuşturucu, alkol ve fahişeliği yaşamının doğal bir parçası olarak kabul etmiş Sarah, 7 yaşındaki oğlunu kısa zaman içinde işkence, tehdit, alkol ve esrar ile tanıştırır ve bir süre sonra oğlunu terk eder. Jeremiah annesinin elinden kurtulduğunda bu kez de katı hristiyan inançları ile disiplin uğruna çocuğun hayatını cehenneme çeviren büyükanne ve büyükbabası ile yaşamaya başlar. Jeremiah 3 yıl sonra annesi tarafından tekrar alınır ve herbiri birbirinden karanlık olan annesinin sevgilileri ile birlikte yaşamaya çalışır."} +{"text":"On beş yaşındaki genç kız olan Sarah, küçük bir bebek olan erkek kardeşinin kaybolmasını diler. Ahı tutup da küçük Tobey gerçekten de goblinler tarafından kaçırılınca, onu bulmak için maceraya atılmak başa düşer. Yollara düşen genç kız, fantastik bir labirentin göbeğindeki goblin şatosuna ulaşmak ve büyücü kralın esir ettiği kardeşini kurtarmak zorundadır. Bu yolda tuhaf yaratıklar ve sayısız tehlike onu beklemektedir. Birbirinden zor bilmeceler de cabası. Kukla ustaları Jim Henson ve Frank Oz'a ek olarak bir başka efsane -Monty Pyton'dan- Terry Jones'unun da katkılarıyla on yıllara direnen unutulmaz bir film. Her dahil olduğu filme ışıltısıyla değer katan David Bowie'yi ise goblin kralı rolünde izlemek ve şarkılarını dinlemekse eşsiz bir deneyim."} +{"text":"1968 yılında erkek öğrencilerin doldurduğu bir yatılı okuldayız. Eğitmenlerin katı kurallarıyla okulda yaşam oldukça disiplinli bir şekilde kurulmuştur. Mick ve arkadaşları bu baskıcı düzenin dışına çıktıkları, gizli bir kaçamak oadası yapmışlar ve burada özgürce takılmaktadırlar. Özgürlük alanlarını okulun geneline yaymaya kalktıklarında, okulun baskıcı otoritesiyle yüzleşmek zorunda kalırlar. Fakat ezilen öğrencilerin, hem eğitmenleri hem de okulu ziyarete gelen önemli konukları yakından ilgilendiren bir intikam planları vardır... Ünlü İngiliz yönetmen Lindsay Anderson'ın çalışması '68 ruhunu' tüm yönleriyle hatırlatıyor. Filmin tüm baskıcı kurumları, özellikle de okul sistemini sert bir şekilde eleştirdiğini eklemek gerek. Okul hayatının öğrencileri bunalttığını herkes bilir ama bunun sonuçları bazen 'yıkıcı' olabilir."} +{"text":"İranlı yönetmen Jafar Panahi bir kez daha İranlı kadınların toplum içindeki rollerini ve haklarını mercek altına yatırıyor. Fakat bu kez ele aldığı konuyu daha hafif ve eğlenceli bir tarzla işliyor ve kahramanları olarak, Tahran'da, İran futbol takımının dünya kupası eleme maçını erkek kılığına girerek kaçak izlemeye çalışan kız çocuklarını alıyor. İran'da askerler bu durumda yakalananlar için statlarda özel bir yer inşa ediyorlar, çünkü kadınların stada girmeleri yasak. Kahramanımız küçük kızlar, yakalandıklarında bu özel mekana kapatılıyorlar. Ancak, seyircilerin tezahüratlarını duydukça hiç bir şey göremedikleri için bu, onlara bir eziyet gibi geliyor. Kendilerini göz altında bulunduran olan askerlere yalvarıyorlar ve sonunda askerler, maçta olup bitenleri kızlara oynayarak birebir gösteriyorlar.."} +{"text":"Doğunun kıraç topraklarında fakir bir köyde annesi, babası ve kardeşleriyle yaşayan Dilber, çocukluk aşkı Ali ile evlenme hayalleri kurmaktadır. Ali ile birbirlerine aşıktırlar ama Alinin Babası, oğlunu bir başka kızla evlendirmek için arkadaşına söz vermiştir. Bu söz her nolursa olsun tutulmalıdır. Ali, çaresiz babasının verdiği söz nedeniyle çocukluk aşkı Dilbere bir başkasıyla evleneceğini söyler. Dilber bunu kabullenemez. Eline aldığı orakla Alinin evini basar. Alinin babası ürkmüştür Dilberin bu deli halinden. Dilberin peşinden avluda kendi ailesi ve köy haklıda toplanmıştır. Alinin babası durumu Dilbere de izah etmeye çalışır. Dilber, ikna olmasa da orda kararını verir. Kendisini isteyen ilk adamla evlenecektir. Evin ahırına kendini kapatır. Babası, annesi, kardeşleri bu kararından vazgeçmesi için çok uğraşır ama başaramazlar. Dilber, kararlıdır"} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı sonrasında İsveç'te, ortalama bir ev kadının yıl boyunca, evine yemek taşıyabilmek için Norveç'le Kongo arasındaki yol kadar yürüdüğü anlaşılır. Bir aratırma şirketi, Norveç'in kırsal bölgelerine 18 adet araştırmacı göndererek bekar erkeklerin mutfak alışkanlıklarını gözlemlemek için bir araştırma başlatır. Kendi halinde bir bilim adamı olan Folke de, ufak çiftliğinde tek başına yaşayan yaşlı Isak'ı gözlemlemek üzere Isak'ın mutfağına yerleşir. Kurallara göre gözlemci ile denek arasında hiç bir diyalog olmamalıdır. Zamanla sürekli kendini gözetleyen birinin varlığından sıkılan Isak, sıkıntısını belli etmekten çekinmez. Fakat sessiz bir rutinin içinde aynı çatıyı paylaşan bu iki insanın arasında, zamanla hoş bir diyalog gelişmeye başlar."} +{"text":"Owen Matthews, en son okuduğu okulda kurallara karşı gelerek olay yarattığı için Westlake Prep'de eğitimine devam eder. Owen hemen, gayri resmi bir klüp olan ve güzel ve deneyimli Dodger ile hızlı konuşan ve hemen parlayan Tomun da üyesi olduğu yalancılar kulübüne katılır. Owen ve yeni arkadaşları Kurt adında, yakın zamanda bir cinayet işlemiş ve bunu tekrarlamayı planlayan bir katil yaratırlar ve bu söylentiyi tüm okula yayarak kampüsün bile sınırlarını aşmasını sağlarlar. Gruptakilerin tanımlamasına göre Kurt kurban olarak, birbirini çok iyi tanıyan kişileri seçmeye eğilimli. Okulun gazetecilik öğretmeni Rich Walker, grubu internette pusuda bekleyen vahşetlerden söz edince Owen uydurma hikayelerini sanal ortamda yayma konusunda cesaretlenir. Tanımlanan kurbanlar birdenbire ortadan kaybolmaya başlarlar. Owen, Dodger ve Tom yalanın nerede bitip doğrunun nerde başladığını artık kestiremezler. Biri ya da bir şey- oyuncuların kendilerini avlamaya başladığında, oyun korkutucu bir şekilde gerçeğe dönüşüyor."} +{"text":"Filmin isimsiz kahramanı her zaman bakımlı ve şıkıtr. O tam bir profesyoneldir. Kokainden ecstasy'e dek her tür uyuşturucu işine bulaşmasına rağmen ellerini temiz tutmayı bilmiştir. Şimdiye kadar polise yakalanmamış ve soğukkanlılığını korumuştur. Artık küçük bir serveti vardır ve suçtan uzak bir hayat sürmeye karar verir. Ama emekli olmadan önce, suç organizatörü Jimmy Price'ın ona verdiği son iki görevi yerine getirmesi gereklidir... Bir: Korkulan mafya babası Eddie Temple'ın kayıplara karışan uyuşturucu bağımlısı kızının izini sürmek. İki: tekinsiz gangster Duke ile dev bir ecstasy nakliyatı için pazarlık etmek. Gelin görün ki; işler sanıldığı kadar kılçıksız yürümez... Bundan önce Kapışma ve Ateşten Kalbe Akıldan Dumana gibi ses getiren filmlerin yapımcılığını yapan İngiliz Mathew Vaughn bu ilk yönetmenlik denemesiyle müthiş beğeni topladı ve ülkesinde yılın en iyi yönetmeni seçildi."} +{"text":"Aipei'deki eski ve harap bir sinema salonunun sonsuza dek kapanmasından önceki son gecesinde, bir kung fu klasiği olan King Hu'nun 1966 tarihli filmi \"Dragon Inn / Ejderha Hanı\" gösterilmektedir. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır, ama yine de çok az seyirci gelmiştir; gelenlerin bazılarıysa filmden ziyade karanlıkta bir yabancıyla tanışma ihtimaliyle ilgilenmektedir. Bir zamanların bu popüler sinema salonunda sadece iki kişi çalışır: gişedeki ayağı sakat kız ve genç makinist. Kız yakışıklı gence aşıktır ve bu gece son şansıdır. Ona bakmak için projeksiyon odasına gittiğinde, genç adam özellikle ortadan kaybolur. Atmosfer ürperticidir, mekan perili gibidir. Salondaki adamlardan ikisi, şüphe uyandırıcı bir biçimde oynayan filmin başrol oyuncularına benzemektedir. Acaba hayalet midirler? Ya da anıların hayaletleri mi? Elleme umuduyla onlardan birinin yanına oturan Japon turist, bu benzerliği hayli tekinsiz bulur"} +{"text":"Eisenheim, aristokrat bir ailenin kızı Sophia?ya aşıktır ama kendisinin marangoz bir aileden geliyor olması, çevreleri tarafından bu aşkın hoş karşılanmamasına neden olur. Aşkını yaşamasına yasak konan Eisenheim, ülkeyi terkeder ve dünyayı dolaşmaya karar verir. 15 yıl sonra tanınmış bir illüzyonist olarak ülkesine döndüğünde, eski aşkı Sophia'nın Avusturya-Macaristan veliaht prensi Leopold ile nişanlanmak üzere olduğunu görür. Ama yıllar sonra tekrar karşılaşan eski aşıklar, birbirlerine kayıtsız kalamazlar ve eski duygular yeniden alevlenmeye başlar. Bu durumun farkına varan Prens Leopold ile Eisenheim arasında, sıkı bir mücadele başlayacaktır. Neil Burger'in yönettiği filmde, Edward Norton, bu kez de, doğaüstü güçleri sayesinde, koca bir imparatorluğun güç dengelerini tehdit eden bir karakterle sinemaseverlerin karşısında."} +{"text":"Kutup Ayılarının nefes kesici güzellikteki evrenine çarpıcı bir bakış olan Beyaz Gezegen insanoğlu yüzünden yaşam mücadelesi her geçen gün zorlaşan kutup canlılarını hikayelerini anlatıyor. Dünya Çevre Haftasının hemen öncesinde vizyona girecek olan Beyaz Gezegen, sinema dünyasının önde gelen belgesel yönetmenlerinin bir araya gelerek oluşturdukları benzersiz bir çalışma. Kutuplarda he an bozulmak üzere olan doğal dengeyi gözler önüne seren film, izleyiciye kah kutup ayılarının yaşam mücadelesi ile heyecanlanacakları, kah bozulan doğal düzenin vahim sonuçları yüzünden hüzünlenecekleri, kah sevimli yavru ayıların yaramazlıkları ile kahkahalara boğulacakları bir 90 dakika vaat ediyor. Beyaz Gezegen, çevresine duyarlı herkesin, özellikle de çocuk seyircinin mutlaka seyretmesi gereken bir başyapıt."} +{"text":"King Arthur'un şeytan ruhlu kızkardeşi Morgan Le Fey Viking askerlerini büyücü Merlin'in tabutunu gömülü olduğu yerden çıkarmakla görevlendirir. Böylece bütün dünyanın en güçlü büyülerinin yazılı olduğu büyü kitabını ele geçireceklerdir. Şimdi tek ihtiyacı olan şey Camelot'da olan Excalibur adlı kılıçdır. Camelot'ta düzenlenen Yuvarlak Masa Şövalyelerinin geleneksel at üstünde yaptıkları müsabakalarda Orkney'li Sir Gawain, Ord Prensi Arn'ı Gal Prensesi Iliene ile evlenebilmek için düelloya davet eder. Arn Prensi tarafından atından düşürülen Sir Gawain bu müsabakadan yaralı çıkmıştır. Onun en yakın arkadaşı ve şövalyesi Valiant ise efendisinin onurunu korumak amacı ile kendini ortaya koyar. Valiant Gawain'in asillere özel kıyafetlerini giyer ve armasını kuşanır. Fakat tam Prens Arn'i yenecektir ki Excalibur çalınır."} +{"text":"Mensubu olduğu Paris emniyet biriminden ayrılarak, yeni bir hayat kurma adına Londra'ya yerleşen, özel dedektif Xavier Lombard; uzun zamandır görmediği varlıklı bir arkadaşından gelen cazip bir teklife kadar, aldatılma şüphesi taşıyan kocaların, karılarını izlemek gibi küçük işler alıyordur. Almayı kabul ettigi iş; yirmi yaşında kayıp bir fotografçıyı bulmaktır. Görünüşte hiç bir zorluğu bulunmayan, basit bir iş olarak tahayyul edilecek, bu vakada; Lombard her adımında daha bir karmaşıklaşarak içinden çıkılmaz bir hal alan ve sonu mafyaya ve çocukların cinsel bir meta olarak görüldüğu yeraltı dünyasının karanlıkta kalmış, kirli işlerine tanıklık etmeye varacak; daha bir tehlikeli, korkunç gerçeklerle karşılaşarak, ölümcül bir batağın içinde mücadelesini verecektir..."} +{"text":"Dulaine, gönüllü olarak zamanını bir grup cezalı öğrenciye salon dansı dersleri vererek geçiren Manhattanlı bir dans öğretmenidir. Öğrenciler ilk başlarda özellikle Dulaine'in orada bulunma sebebini öğrendiklerinde ona karşı oldukça şüpheli yaklaşıyorlar. Ancak değişmeyen tavrı ve dansa olan bağlılığı sayesinde yavaş yavaş uyguladığı programı takip etmeye başlıyorlar. Hatta bunu bir adım ileri götürerek, Dulaine'nin klasik dansını kendi hip hop tarz ve müziğiyle birleştirerek ortaya eşsiz bir bileşim çıkarıyorlar. Dulaine öğrencileri için bir akıl hocasına dönüştükçe, çoğu hayatları boyunca herhangi bir şeyle mücadele etme ihtiyacı duymamış olan bu öğrencileri, prestijli bir salon dansları yarışmasına katılmalarına ve gurur, saygı ve onurla ilgili çok önemli dersler almalarına sebep olacaktır."} +{"text":"1849'daki Altına Hücum'dan yirmi yıl sonra, tarihin en büyük göçlerinden biri gerçekleşmektedir: Yarım milyon insan California'da altın bulunduğu söylentilerine inanarak California'ya gelir. Şiddetli kış koşullarında, zenginleri yanına alarak çıktığı yolculukta önderlik eden Daniel Dillon, Kingdom Come adındaki gelişmiş dağ kasabasının gerçek kralı olmuştur. Banka, maden ocağı, otel, likör evi gibi önemli pek çok şeye sahip olan Dillon, mahalli genelevin sahibi Lucia'nın bile sevgisini kazanmıştır. Aşırı hırsı ve açgözlülüğü sayesinde Dillon, kasabaya gelen üç yabancıyı başarıyla yakalatır. Bu yabancılar arasında bulunan arazi ölçüm memuru Mr. Dalglish Central Pasific Trenyolu'nu Kingdom Come'a kadar uzatmak istediği için, kasabanın geleceğini tehdit edici görülür. Diğer iki yabancı ise, genç ve güzel Hope ile Dillon'un geçmişe ait sırlarını bilen hasta Elena'dır..."} +{"text":"İki kadın ve bir erkek. Bir barda tanışırlar. Üçünün de farklı yaşamları ve anlatacak öyküleri vardır. Gerçek olup olmadığını düşünmeden birbirlerini dinlerler. Bu sembolik öyküler bugünün Rusya'sına dair onlarca ipucu taşımaktadır. Bar sakinleri yavaş yavaş kendi yaşamına çekilirken öykülerin yardımıyla bulmaca da çözülmeye başlar. 4, Rus sinemasından aldığı birikimi tür sinemasına özgü görsel şoklarla birleştirerek en has sinema izleyicisine bile ilginç gelebilecek melez bir tür yaratıyor. Andrei Tarkovski sinemasını hatırlatan güçlü kıyamet tablolarıyla birlikte, geceyarısı filmlerinden de besleniyor. Senaryoyu yazan Vladimir Sorokin Rus edebiyatının en aykırı kalemlerinden birisi. Sorokin'in yarattığı rahatsız edici dünya filmin kendi ülkesinde politikacılar tarafından yasaklanmasına neden oldu. Kesinlikle çarpıcı ve önemli bir çalışma."} +{"text":"Kalın kar tabakası San Piedro Adası'nı beyaz bir elbise gibi örtmüştür. Körfezde bir fenerin yanıp sönen ışığı, bir balıkçı teknesindeki sorunu anlatmaya çalışırken başka bir yerde bir yük gemisi yoğun sis altında yalpalaya yalpalaya ilerlemektedir. Sabah deniz ve gökyüzü berrak bir hal alır ama balıkçı ve çilek çiftçilerin mekanı olan sakin sahil kasabası bir daha eskisi gibi olamayacaktır. Bir adam hayatını kaybetmiş ve bir başkası, bir çocukluk arkadaşı da onun hayatını eliden almakla suçlanmaktadır. Soruşturma başlamıştır. Davayı izleyen bir muhabir, Ishmael Chambers, mahkeme salonunda oturmuş, hayatı boyunca aşık olduğu tek kişi olan ve kendisiyle çocukluk sırlarını paylaştığı Hatsue Miyamoto'yu, cinayetle suçlanan Kazuo Miyamoto'nun eşini izlemektedir. Ishmael ile Hatsue'nin hüzünlü ilişkisi Kazuo Miyamoto'nun davasında savunmaya beklenmedik bir destek sağlayacaktır."} +{"text":"Amerikan sinemasının özgün ve aykırı yönetmenlerinden Abel Ferrera'nın insan psikilojisinin karanlık sularında gezindiği filmi Karartma, geçmişte hatırlayamadığı anların peşine düşen genç ve zengin bir aktörün yaşadıklarını anlatıyor. Karartma yani Blackout İngilizce'de iki ayrı anlama geliyor. Sinemada veya tiyatro salonunda gösteri başlamadan önce ışıkların sönmesi ve uyuşturu ile alkolün yolaçtığı hafıza kaybını anlatan her iki anlamda filmde kullanılıyor. Geçmişte bir takım kötü olaylar yaşadığını düşünen ama hiçbirini hatırlamayan gösteri dünyasının genç aktörü Matty'nin kafasındaki soru işaretlerini çözmek istemesiyle başlıyor her şey. Eski sevgilisini öldürüp öldürmediğini hatırlamayan ve devamlı bunun korkusuyla yaşayan Matty, bu takıntısından kurtulmak üzere en yakın arkadaşı Mickey'den yardım istiyor. Onu bu araştırmadan vazgeçirmek isteyen Mickey, karşılacağı gerçeklerin Matty'nin düşündüğünden daha kötü olabileceğini ima ediyor ama bu ikazı sonuç vermiyor."} +{"text":"Bir adam otobüste uyanır. Herkes gitmiş, gece olmuştur. Otobüsten iner ve yalnız olduğunu görür. Otobüs bir ormanın kenarında durmuştur. Ormandan gelen sesler duyar; gece orman sesleri. Bir müddet duraksadıktan sonra ormana girer, karanlıkta gözden kaybolur. Tek Kişilik Dans, yaşamları bu adamın kayboluşundan etkilenecek dört karakter üzerine kuruludur. Endişe içinde dönüşünü bekleyen eşi Lucette, eşiyle ilişkisi karışık bir dönemden geçen bir baba olan Louis, hayatını bir başkasıyla paylaşma hayalleri kuran bir otel resepsiyonisti, Chantal ve yaşlanmanın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan eski bir kumarbaz olan Marcel. Ayrı ayrı anlatılıyor olsa da sonunda bu hikayeler birbirini keser ve yansıtır. Buruk bir kara komedi olan Tek Kişilik Dans, bireysel incinebilirliğe ve biz insanları birbirine bağlayan kırılgan bağa şakacı bir bakış atıyor."} +{"text":"2. Dünya Savaşı'nın izleri, özellikle Avrupa'da, hala tazeyken soykırımı tam anlamıyla ifade edebilen ilk film olan Gece ve Sis, toplama kamplarının ve bu kampların kurbanlarının siyah-beyaz arşiv görüntülerini, binaların ve mekanların on yıl sonraki hallerini gösteren pastoral renklerdeki görüntülerle arka arkaya sıralar. Üçüncü Reich'in çöküşünden on yıl sonra bile varlığını sürdüren kuşkuculuk ve yadsımanın altında yatanları açığa çıkaran Resnais, Fransa, Belçika ve Polonya'dan görüntüler kullanmasına karşın dikkat çekici bir biçimde Almanya'dan görüntü kullanmaz. İzleyiciye, ölüm kamplarıyla bağlantısı olan insanların kendi işledikleri suçlarla nasıl başa çıkacaklarını bilmediklerini ya da bilmek istemediklerini gösterir. Yadsıma, Gece ve Sis'in itici gücüdür. Resnais, buldozerlerle toplu mezarlara taşınan ölülerin, dikenli tellere asılı cesetlerin, korkuyla donup kalmış bir deri bir kemik suratların, aşağılanmak amacıyla geçit yaptırılan iskelet gibi çıplak bedenlerin; ve kim bilir neleri, kim bilir nereye taşıyan meçhul tren ve kamyonların görüntülerini filme dahil eder. Gaz odalarının ve krematoryumların yanı sıra Nazilerin, eşyaları, kemikleri, derileri ve kurbanlarının vücutlarını işlevsel hale getirmek yönündeki tüyler ürpertici girişimlerini de belgeler. Resnais, kendi çektiği görüntülerde bu ölüm kamplarının ırak ve ücra bölgelerde değil, büyük şehirlerin yakınlarında bulunduğunu belirterek, olup biten her şeyin en azından belirli bir ölçüde sivillerin bir kısmının suç ortaklığıyla gerçekleştiğini ima eder. Bununla beraber kamplardan sorumlu olan Naziler bile suçlanmayı reddederler. Hepsi de ardı ardına \"Ben sorumlu değilim,\" diye iddia eder. Peki onlar değilse, diye sorar film, kim sorumlu o zaman? Gece ve Sis, belirli kişileri suçlu olarak öne çıkarmak yerine ortak bir suçun varlığını ortaya koymaya çalışır. Resnais, hafızanın kolay unutan doğasının savaştan bu kadar kısa süre sonra bile, Nazi dehşetini silme riski taşıdığını fark eder. Anlatıcı, \"Bir krematoryum, kartpostal kadar sevimli görünebilir,\" yorumunda bulunur. \"Bugün turistler bu binaların önünde fotoğraf çektiriyor.\" Soykırımdan canlı kurtulmayı başaran Jean Cayrol'un yazdığı metinlerden yola çıkan ve Hanns Eisler'ın garip, inişli çıkışlı müziğinden faydalanan Resnais, arka arkaya yığılmış ölüm ve dehşet görüntülerinin, bir daha böylesi zulümlere sırt çevirmeye yeltenebilecek herkese, hata yapacaklarını gösteren canlı birer kanıt olarak işlev görmesini sağlar. Eğer kısa ama etkili Gece ve Sis, sonuçta bir kartpostalın özlü üslubuyla benzerlik taşıyorsa, bunun sonsuza dek geçerli bir mesaj taşıyan bir kartpostal olduğu; kötülüğün daima yeniden su yüzüne çıkabileceği unutulmamalı."} +{"text":"jean-pierre melville öncesi fransız polisiyesinin zirvesi olabilecek 1937 yapımı fransız film. ... julien duvivier'ye biraz bakın. bir gerçek usta daha tanıyın. klasik bir şiirsel gerçekçilik yapıtı pepe le moko. jean gabin'in canlandırdığı pepe de tam bir duygularının kurbanı şiirsel gerçekçi film kahramanı. her türlü suça varım, ama o hümanist yanım yok mu alıp başımı dağlara gidesim geliyor hacı, kanun kimmiş devlet kimmiş, kaderci pezevenk cezayir polisi kimmiş mottosuyla yürüyen bir gangster pepe. öte taraftan filmin alengirli hikayesi, köstebekleri açık açık göstermesine rağmen şaşırtan twistleri değme hollywood filminin kalitesini yıllar önce katlamış. ve ayrıca zekice yazılmış diyaloglar da cabası. dört başı mamur bir film. neredeyse bir başyapıt, ama kesinlikle bir taşyapıt."} +{"text":"İlk Amerikan gey devam filmi, entrikalarıyla ve arzuların dayanılmaz hafifliğiyle karşımızda. 2004 yapımı ilk filmin gördüğü büyük ilginin ardından çekilen Yesinler Seni 2 bu kez beklediğinizden daha fazla tansiyon, eğlence, kahkaha ve elbette bol miktarda görsel şölen vaat ediyor. Ön-aldatma nedir? Kısaca özetlemek gerekirse mevcut sevgiliden ayrılmadan önce bir sonraki sevgiliyi belirleme durumu. Seks müptelası oldukları rahatlıkla söylenebilecek olan tatlı-kaçık üçlü Kyle, Gwen ve Tiffani bu kez kız ya da erkek tüm okulun gözünü üzerine diktiği çıplak model Troyu yatağa atmaya karar verir. Kyleın Troyu tavlayabilmesinin yolu ise straight numarası yapmaktan geçiyor. Diğer yandan Kyleın eski sevgilisi Matt ise bu planı altüst etmeye ve Troyu kendi gey kimliğinden ödün vermeden elde etmeye çalışmaktadır. Peki bu yarışta Toryu ilk kim elde edecek? Yesinler Seni 2nin erkek-erkek, kız-erkek kombinasyonları ile şekillenen biseksüel dünyasında hedef çıtaları yükseliyor, cinsel sınırlar yok oluyor ve sonuçlar asla beklendiği gibi olmuyor!"} +{"text":"Taipeide anneler günü. Chen-Mo arasının limoni olduğu karısıyla akşam yemeği için randevulaşmıştır. Eve dönerken pasta almak için durduğunda, sahibi belirsiz bir araba yanına park edip Chen-Monun aracının çıkmasını engeller. Bir adamın arabasını park yerinden çıkarmaya yönelik Kafkavari çabalarını konu alan filmde, yönetmen Chung bir sürü garip, bir o kadar da şaşırtıcı olayın birbirini takip ettiği bir anlatı kuruyor. Bütün gece boyunca çıkışını engelleyen arabanın sahibini bulmak için kapı kapı dolaşan Chen-Mo, bu esnada birbirinden ilginç insanlarla karşılaşır: onu kayıp evlatları sanan yaşlı bir çift, iddialı bir balık çorbası pişiren tek kollu bir berber dükkanı sahibi, pezevenginin dayağından kaçmaya çalışan Çinli bir hayat kadını ve borçlara batmış Hong Konglu bir terzi. Bir sürü zorluğun sonunda, Chen-Mo nihayet arabasını çıkarmayı başarır."} +{"text":"Türk sinemasının unutulmaz yıldızlarını bir araya getiren Hicran Sokağı, klasik Yeşilçam filmlerinin sıcaklığını yakalamaya çalışan duygusal bir yapım. Dünyada senaryosu en çok filme çekilen (395) senaryo yazarı olarak Guinness Rekorlar Kitabına giren Safa Önal, 1953 yılında Kanlı Para ile başlayan sinema serüvenini Hicran Sokağı ile noktalıyor. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın gibi ustaların yanında bir çok genç oyuncunun da rol aldığı Hicran Sokağı geniş oyuncu kadrosuyla dikkat çekerken yeşilçam yıllarına özlem duyan izleyicilerin memnun edebilecek bir film olma özelliğini taşıyor. Hicran Sokağı bir Boğaziçi semtinde yaşayan, orta kazançlı ya da yoksul ama hep ümitli, birbirini seven, öfkelerde ve kavgalarda bile ölçülü insanların hikayesi... Küçükken annesiyle babasının ayrılarak terkettikleri, yetimhanede büyümüş, namuslu, altın kalpli, yakışıklı şofben tamircisi Arifle ölesiye sevdiği üniversiteli ve varlıklı bir ailenin kızı olan Leylanın aşkının anlatıldığı film yeşilçamı özleyenleri o günlere geri götürecek. Arif' e ümitsizce aşık Müyesser, Müyesserin annesi dul, iyi ahlaklı, çok sevimli, şeker Şaziye, seyyar köfte-piyazcı Laz Temel, eski ünlü şarkıcı Handan Akses, onun yaşlı aşığı Udi Şadi Bey, lokantacı Rıfkıyla, manav Adil, tornacı Bekir baba ve Yetimler yurdu müdiresi Zümrüt anne, karşı semtin belalası Cafer ve de Müyessere aşık kuruyemişçi Sabri hep birlikte Hicran Sokağı'nda karşımıza çıkacak."} +{"text":"Bir İngiliz Edebiyatı öğrencisi olan, Johnny 8 Eylül sonrası Alba'ya döndüğünde, kentinin Almanlar ve asker kaçaklarını öldüren Faşist işbirlikçiler tarafından yerle bir edilmiş olduğunu görür. Yalnız başına Langhe tepelerine doğru giderken alelacele oluşturulmuş bir partizan grubuyla karşılaşır ve onlara katılır. Grup gerektiği biçimde örgütlenemediği için, Johnny dışındaki bütün savaşçılar bir Alman hücumu sonucu düşmanlarca öldürülür. Bunun üzerine Johnny başka bir gruba katılır. Burada da yeni arkadaşları birbiri ardına öldürülünce, Johnny'nin isyanı giderek artar. Ona tüm gücünü cesareti, hayatta kalmış olan ve kendisine yardımcı olabilecek yoldaşları vermektedir Nazilerin her yeri yakıp yıkan faşist saldırılarının ardından, Johnny son derece zorlu geçen 1944 kışında talan edilmiş bir çiftlik evine, soğuktan korunmasız ve açlıktan perişan bir halde sığınır. Ancak koşulların en zorlaştığı bu anda, düşüncesinin gerçek boyutuna burada ulaşır ve niçin partizan olduğunun bilincine varır 2. Dünya Savaşı sırasında İtalyan Faşist ordusu ile anti-faşist direnişçiler arasındaki çarpışmaları çarpıcı bir biçimde anlatan Partizan Johnny olayı genç ve idealist bir partizanın gözünden aktarıyor."} +{"text":"Bigelow'un dikkatleri üzerine çektiği ilk film olan 'Near Dark' western türü ile vampir mitini bir araya getiren ilginç bir çalışma. Tek başına bir filmi kotarabilmesine şüpheyle bakılan yönetmene çekimlerden 5 gün sonra isterse işi bırakabileceği teklif edilse de o vazgeçmedi. Bu ilginç vampir filmini tamamladığında Amerikan Korku filmi akademesi tarafından En İyi Yönetmen dalında aday gösterilen Bigelow filminin Finlandiya'da K-18 reytingiyle gösterimine izin verilmesi de garip bir deneyim yaşadı. Filmde genç bir çiftçi, baştan çıkarmaya çalıştığı kızın bir vampir olduğunu geç de olsa anlar ve kızın vampir ailesine katılarak karanlık bir maceraya sürüklenir. Birlikte şehir şehir avlanmaya başlayan aile, bir zaman sonra yeni üyesiyle karşı karşıya gelecektir. Genç adam bir karar vermek zorunda kalır, gerçek ailesi mi yoksa ölümsüzlük mü?"} +{"text":"Benim Üniversitelerim, Maksim Gorkinin dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alan üç kitaplık yaşam öyküsünün son bölümüdür. Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim den oluşan otobiyografik üçlemesi tüm zamanların en çok okunan eserleri arasındadır. Maksim Gorkinin eserlerinin bir çoğu ve üçlemenin tamamı, tiyatroya uyarlanmış dünya ve Türkiye tiyatrolarında sahnelenmiştir. Sovyet yönetmen, M. Donksoy tarafından sinemaya uyarlanan Benim Üniversitelerimde Gorki, okuma aşkıyla yanıp tutuşan on altı yaşında yersiz yurtsuz delikanlı iken üniversite kenti Kazana gelmiş ve yaşam üniversitesinin çetin sınavlarından geçerek kendi kendisini yetiştirmiştir. Yaşamın acı veyoksulluk içinde geçen bu dönemi, ilerde gerçekçi bir yazar olmasında önemli bir rol oynayacak olan zengin deneyimler, renkli serüvenlerle delikanlılık dönemini dile getirir. Benim Üniversitelerim, insan tipolojisi açısından tam bir çeşitlilik sunar. Örneğin fırın sahnesinin öne çıkan karakteri olan patron Semyenov, unutulmaz bir yalınlıkta ve mükemmellikte işlenir. Bu film, Maksim Gorkinin gerçek yaşamıyla neredeyse bire bir örtüşür. Bu nedenle, karakterlerin sağlamlığı ve gelir dağılımlarındaki dengesizliğin abartısız verilişi, çarpıcı bir gerçekliğe denk düşer. Bir toplumsal gerçekçi edebiyat başyapıtı ve başarılı bir sinema uyarlaması."} +{"text":"Ren Zituo, sıra dışı kungfu tekniğine sahip biridir. Ancak Ren, bu kungfu hareketlerini yanlış yerlerde kullanarak haydutluk ve hırsızlık yapar. Ren, hedefi olmayan bir yaşam sürdürerek günlerini kumar oynamakla geçirir ve ailesinden günden güne uzaklaşır. Bu sırada bir bebek, başını büyük belaya sokar. Ancak bu olay da hayatında önemli bir dönüş noktası haline gelir. Bu bebek, şehirdeki en zengin kadının tek torunudur ve Ren Zituo, Bao Zugong ve Ba Datongdan oluşan hırsız grubu tarafından kaçırılarak mafya şefine verilecek ve büyük miktarda fidye parası istenecektir. Ancak, grup ve mafya şefi arasında aracılık yapan kişi, küçük bir olay nedeniyle cezaevine girer. Bu nedenle bebek, Renın evine bırakılmak zorunda kalır. Böylece Ren ve Banın yaşamı, altüst olmuştur. Mafya şefi, intikam için bir katil göndererek bebeği ele geçirmeye karar verir. Bebek, tehlikelerle karşı karşıya bulunur."} +{"text":"Meet Roy ile Candy ve Lonnie Earl ile Darlene, birbirleriyle sıkı fıkı, birbirlerini çok iyi tanıdıklarını düşünen evli iki çifttir. Birbirlerini bu kadar iyi tanıdıkları yolundaki düşünceleri, bir gün birlikte, Reno'daki Monster Truck Show'a katılmak ve hep düşünü kurdukları tatili gerçekleştirmek için yola koyulmalarıyla değişir. Eğlenceli başlayan bu yolculuk, zamanla Lonnie Earl'ün Candy'den hoşlandığının su yüzüne çıkmaya başlamasıyla gergin bir hava kazanacaktır. ABD'nin güneyinde yaşayan ve bu yörenin karakteristik özelliklerini taşıyan karakterlere yaslanarak ilginç olmaya çalışan ve de bunu yaparken romantik komedi ve yol filmi türlerinin karıştıran filmlerin bir yenisi olan Çarpık İlişkiler, yurtdışında gösterildiği yerlerde pek de olumlu eleştiriler almadı."} +{"text":"\"Chariots of Fire'dan beri bir koşucunun ruhunu en iyi yakalayan film.\" Alkışların sesini dinleyin! Bir koşucunun limitlerini keşfetmeye hazır olun.... Remember the Titans'dan ilham alan mesafeleri yok etmenin keşfedildiği bir başarı öyküsü. Berry (Armin Mueller-Stahl-En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscarı, 1996 Shine) kendini işine adamış ama zaman içinde saygınlığını kaybetmiş bir koçtur. Derken dünyanı en zorlu maratonlarından biri olan Comrades Maratonu'nu kazanmak için herşeyi yapabilecek ama tecrübesiz, güzel ve fazlasıyla bağımsız bir koşucu olan Christine ile tanışır. Berry bu acemi koşucuya kazanması için gereken herşeyi verebilecek midir? Peki ya Christine hırsına ve işlenmemiş yeteneğine rağmen ikisininde hayatını sonsuza kadar değiştirecek olan bu zorlu maratonda zafer ipini göğüsleyebilecek midir? Temposu hızla yükselen, tahmin edilemeyecek gelişmelerle dolu The Long Run bazı düşlerin savaşmaya değeceğini kanıtlıyor."} +{"text":"1920lerde Berlin altın çağını yaşamaktadır. Zenginlikle yoksulluğun derin bir uçurum yarattığı kentte, Franz ve Erich Sass kardeşler de hayata fakir iki insan olarak başlamışken yaptıkları bir dizi soygun sonrasında şehrin zengin ve popüler kahramanları haline gelirler. Halk tarafından çok sevilen, polis tarafındansa her yerde aranan iki kardeş hemen hemen her gün gazete manşetlerinde boy göstermektedir. Kariyerlerine son noktayı koymak isteyen kafadarlar, gerçekleşmesi imkansız görünen bir planla Berlinin en büyük ve en iyi korunan bankasını - içindeki, Nazilere ait 15 milyon markla beraber - soyarlar ve ortadan kaybolurlar. En son Danimarka sınırında görülen kardeşler nereye kadar kaçabilecektir? Çünkü o güne dek Naziler, kendilerinden bir şey çalan hiç kimsenin kaçmasına izin vermemiştir"} +{"text":"1919 yılından itibaren, beyazlar, genç Sovyet iktidarına dört bir yandan saldırır. Bolşevikler bu sefer, devrimi savunmak için savaşmaya başlarlar. Kronstadt'lı denizciler, gemilerini terk ederek, kasaba ve kentlerini beyaz rejim artıklarının, saldırısından korumak için savaşırlar. İç Savaş'ta yaşanan tarihsel olaylar, Biz Kronstadt'lıyız filminde yeniden yaratılır. Bu film, kendi dönemindeki yapımlardan, biçem olarak, ayrılır. Sovyet sinemasının genel tarzı olan, doğalcı anlatım yerine, sinema adına, filme daha işlevsel bir akış katma denemesidir. Filmde, günümüzde kullanılan lirik anlatımlı sahneler bulunmaktadır. ssız sokaklar, rüzgarın tiz bir uğultuyla esişi, oynayan çocuklar, küçük bir askeri bandonun verdiği veda partisi vb... Film, bu anlamda, şiirsel sinemanın gerçek ruhunu yansıtır. 1936 yılında çekilen Biz Kronstadt'lıyız, Sovyet sinemasında olduğu kadar dünya sineması içinde de önemli bir yere sahip, dönem filmidir. Görüntü ve sesleri Digital Kültür tarafından onarılan yapıt, eksiksiz çeviri ve duru bir Türkçeyle sunulmaktadır. Yaşlı ve üzgün partizan, Petrograd köprüleri altında gecenin geç saatlerinde hala yanan ışıklardan, limanın ışıklarına doğru gürültüler çıkararak ilerlediğinde, \"Biz Kronstadt'lıyız\" filmi beyinlerimize silinmemek üzere yerleşti.-Graham Greene Yaşlı ve üzgün partizan, Petrograd köprüleri altında gecenin geç saatlerinde hala yanan ışıklardan, limanın ışıklarına doğru gürültüler çıkararak ilerlediğinde, \"Biz Kronstadt'lıyız\" filmi beyinlerimize silinmemek üzere yerleşti. Graham Greene"} +{"text":"Leon henüz 10 yaşında, bir sürü problemi ve gereğinden fazla üretken bir hayal gücü var. 68 yazında annesi yeni bir hayata başlamak için Yunanistana kaçınca, Leon un babası ve ağabeyi bu ihanete çok sinirlenirler. Oysa Leon annesinin, onu anlayan tek insanın, geri dönmeyeceğine bir türlü inanamaz. Ona, Yalan söylemek kötüdür, ama beceriksizce yalan söylemek daha kötüdür. diyen annesi. Annesi gittiğine göre, artık Leon u durdurabilecek hiç bir şey yoktur; yalancılık, hırsızlık, her şey meşrudur. İlk iş olarak, sinir bozucu derecede ideal bir aile olan komşularının evini yerle bir eder Bütün yaptıklarına rağmen Leon, büyümenin acısını dindirmeye çalışan bir çocuktur aslında. Ruhani çöküşünü kendi ağzından dinleyince, bu aşırı hassas çocuğu anlamak çok da zor değil aslında. Harika oyunculuklarıyla, absürdlük ve kaosla dolu sahneleriyle Vallahi Ben Yapmadım, yüksek dozda komedi barındırıyor; tabii yürek burkan anları hariç."} +{"text":"Walter, karısı Agatha ile sıradan bir yaşam sürerken Number 23 isimli bir kitabın eline geçmesi ile hayatını korkunç bir tekinsizliğin içine sürükler. Bu kitabı okudukça kitapta yazılanların kendi hayatı ile ilgili olduğunu düşünmeye ve hatta giderek buna saplantılı bir şekilde inanmaya başlar. Her geçen gün bu duruma kendini daha da çok kaptıran Walter, hayatının bütün dengesini kaybeder ve cinayet işlemeye kadar varacak bir gizemin girdabına kapılır. Batman Daima'dan sonra bir kez daha Jim Carrey ile biraraya gelen yönetmen Joel Schumacher, ilginç bir gerilim filmi ile karşımızda. Komedi filmleri oyuncusu olma janrını özellike 2003 tarihli Sil Baştan filmi ile yıkan Jim Carrey, dramatik bir rolde yine etkileyici bir performans sergiliyor."} +{"text":"21. Yüzyılın moda dehalarından Tom Ford, bu kez de bir sinema filmiyle karşımıza çıkıyor. Christopher Isherwood'un aynı adlı eserinden uyarlanarak beyazperdeye yansıtılan \"A Single Man\" uzun yıllar birlikte olduğu sevgilisinin ölümünün ardından orta yaşlı, eşcinsel bir İngilizce öğretmeninin bir gününü konu alıyor. 52 yaşında bir İngiliz Edebiyatı Porfesörü olan George Falconer, yaşamını uzun süreden beri birlikte paylaştığı hayat arkadaşı Jim'i kaybetmiştir. Onun ölümünün ardından George hayatın anlamını kaybettiğini hissetmektedir. Geçmişte yaşamaya başlayan ve geleceğe dair şüpheleri olan George'un en iyi arkadaşı, kendisi gibi varlık problemleri ile boğuşan güzel Charley'dir. Hayatı sorgulayan George gün boyunca etrafında gelişen olayları izler, yeni insanlarla karşılaşır ve günün sonunda anı yaşamanın anlamına varır."} +{"text":"1884 yılında, basit bir çiftçinin kızı olan Miranda Wells, Nicholas Van Ryn isimli zengin bir aristokrat tarafından davet edilir. Anlaşmaya göre, Miranda bir taraftan Ryn'ın kızına refakat edecek bir taraftan da konağın sakinlerinden biri olacaktır. Büyük bir hevesle teklifi kabul eden Miranda, kısa zamanda hayal kırıklığına uğrayacaktır. Zira, Van Ryn ailesi biraz tuhaftır ve Miranda'ya hiç kimse \"hoşgeldin\" dememiştir. Nicholas ve kiracısı olan çiftçiler arasında belirsiz bir gerginlik vardır; adı sanı duyulmam��ş bir lanet aralarında dolaşıyor gibidir. Ve Nicholas, kule odasında ne yapmaktadır ? Bir gizem olduğu bellidir. Ne yazık ki, genç Miranda bir kaosun içine düşmek üzeredir. Anya Seton'ın aynı adlı, 1944 tarihli romanının sinema versiyonu."} +{"text":"İşsiz bir bankacı olan Ki Min, iş araması gerekirken; sürekli müşterisi olduğu sahafta gerçek aşk hikayeleri arayan, bulduğunda ise soluğu yakınlardaki Tapkol Park ta alıp bir banka oturarak; gününün büyük bir bölümünü aldığı kitabı okuyarak geçiren gösterişsiz bir adamdır Eşi Bora ise kendisine oranla çok daha genç ve çekici bir kadındır. Evin geçimini, İngilizce eğitimi veren bir dershanede müdürlük yapan Bora sağlamaktadır. Fakat güzel kadın iyi bir eş olmadığı gibi, iyi bir anne de değildir. Evine, çocuğuna, kocasına ayırması gereken zamanı, eski sözlüsü ile yatakta yuvarlanarak harcamaktadır Sevgilisi Il-beom ise, güzel kadına kör kütük aşıktır. Bora ne kadar açık bir dille bunun evinin dışında bir ilişki olduğunu, gizli kalacağını ve bu durumun asla değişmeyeceğini söylese de; Il-beom, bir gün Bora nın eşinden ayrılarak kendisine geleceğini düşlemekte, ummakta ve hayatını, evini bu düşe göre düzenlemeye çalışmaktadır Bora nın kocasını aldatmaya oldukça fazla zaman ayırması, eve geç, kimi zaman da alkollü gelmesi; haliyle idiot olmayan Ki Min in aldatıldığından şüphelenmesine yol açar. Zaten işsiz bir adam olan Ki Min in, eşini izlemeyi kendine iş edinmesiyle takip başlar"} +{"text":"Batı Teksas'lı fakir Jack, bir yaz, bankacının kızı Ginny'e vurulur. Ginney, bir yatılı okulda okumaktadır. Babasının ısrarlı itirazlarına karşın Jack'le vakit geçirmeye devam eder. İki sevgilinin planı ise basittir: Yaz sonunda Louisiana'ya kaçmak. (Zira ancak burada 17 yaşındaki iki genç, ailelerinin izni olmaksızın evlenebilir) Jack, kısa zamanda bir petrol kuyusunda iş bulur. İki genç, kendi çaplarında mutlu bir aile olmuşlardır. Pek tabi, hain baba rahat durmaz. Bir özel dedektif kiralayarak, iki aşığın peşine düşer. Bu arada, Ginney hamile olduğu haberini alır. Haber Jack'in annesinin kulağına da gider. Fakat onun da kendince planları vardır. Çok geçmeden işler daha da karışacaktır. Jack ve Ginney'nin hayatlarında hiç bilmedikleri büyük gizemler vardır Şimdi bu sevgilicikler ne yapacaklar ? çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Film, Doğu Kaçkarlarda 3000 metre irtifada, Artvin ile Ardahan sınırındaki Susuzyurt yaylasında çekildi. Tamamı 4 kişiden oluşan film ekibi zorunlu olarak 5 günlük bir iş programıyla çalıştı. Tüm oyuncular köy halkı içinden seçildi. Film, ekibin gönüllü birlikteliği ve çevreden alınan küçük ekonomik katkılarla gerçekleştirildi. Yönetmenin akrabalarının ve yayla halkının destekleriyle, normalde çok daha zor olacak şartlarda, nispeten rahat çalışıldı. En büyük sorun elektriğin olmayışı ve ertesi günün çekimlerini düşünecek, tartışacak zamanın bulunmamasıydı. Kendisi de Hemşinceyi hiç Türkçe konuşmayan büyükannesinden öğrenen Alper, dilleri taşıyan büyükannelere ifhaf ettiği bu ilk filminde, bugün sadece birkaç köyde konuşulan ve yavaş yavaş yok olan Hemşin kültürünü tanıtmayı amaçlıyor."} +{"text":"TV muhabiri Angela ile kameramanı Pablo, itfaiyecileri konu alan bir program yaptıkları sırada gelen bir ihbar üzerine, itfaiyeyle beraber ihbarın geldiği eve giderler. Yaşlı bir kadının ev kazası geçirdiğini sandıkları olayın gerçeklerden çok uzak ve dehşet verici boyutlarda olduğunu eve vardıkları zaman öğreneceklerdir. İspanya sineması, korku sinemasına farklı boyutlar getirmeye devam ediyor. Bu anlamda görüntülerini bütünüyle filmdeki kameraman Pablo'nun çekimlerinden izlediğimiz, Jaume Balaguero ve Paco Plazanın birlikte yazıp yönettiği, birçok organizasyondan ödüller ayrılmış dikkate değer bir korku/gerilim örneği. The Blair Witch Project ile ortaya çıkan, Cloverfield ve The Last Horror Movie gibi örnekleriyle de devamı gelen standart el kamerası çekimiyle çekilen film, yarattığı ürkütücü atmosfer ve özellikle gerilimin tavan yaptığı son 15 dakikasıyla klasikler arasına girmeye aday."} +{"text":"ABD'nin Maine eyaletindeyiz. Taşrada yaşayan Dolores, 18 yıl önce kocasının esrarengiz bir şekilde ölümünden sorumlu tutulmuş ve gerçek açığa çıkmadan aklanmıştır. Bakıcılığını yaptığı bir kadının da ölümüyle Dolores şimdi bir kez daha, yıllar önce onu mahkum etmeyi başaramamış bir dedektifin pençesinde bulur kendisini. Gerçekleri ortaya çıkarma gücü ise, yıllar önce gittiği büyük şehirden iyi bir muhabir olarak dönen kızı Selena'da vardır. Genç kadın, kendisini de ilgilendiren aile sırlarına dek uzanan bir esrar perdesini kaldırabilecek midir? Yetenekli sinemacıları birleştiren bu Stephen King uyarlamasını, iki yıl sonraki Şeytanın Avukatı ile şöhretle tanışacak olan Taylor Hackford yönetmiş. Dolores rolünde ise başka bir King uyarlamasında, Ölüm Kitabı'nda Oscar'a uzanmış Kathy Bates var. Jennifer Jason Leigh içinse fazla söze gerek yok."} +{"text":"Bob ve Ethel evlilik yıldönümlerini kutlamak için büyük bir aile tatili planlarlar. İki kızları Lynnve Brenda, oğulları Bobby, damatları Doug ve minik torunları ile unutulmaz bir Kaliforniya yolculuğu yapacaklardır. Ancak onların mutluluk çemberi kurdukları karavanları ailenin diğer bireylerine aynı duyguları yaşatmaz. Lynn bebeği için endişelenmekte, diğerleri ise arkadaşlarından ayrıldıkları için zannedildiği kadar mutlu olmamaktadırlar. Yine de tatil unutulmaz bir maceraya dönüşür. Mahsur kaldıkları ıssız çöl, Amerikan hükümetinin bir zamanlar yasadışı nükleer araştırmalarına ev sahipliği yapmıştır. Toz ve toprağın yanı sıra madenlere terkedilmiş, kana susamış mutantlar da hükümetten hatıra kalmıştır. 1977?de Wes Craven?ın beyazperdeye taşıdığı eser, bu sefer Alexander Aja?nın yorumuyla beyazperdeye yansıyor. Ancak Craven?ın şimdiden bir devam filmine yeşil ışık yaktığını ve hatta bu sefer yönetmen koltuğuna oturmaya da niyetlendiğini unutmayalım."} +{"text":"Gilbert, aşırı şişman annesi ve otistik kardeşi arasında sıkışmış, kendine ait hiçbir şeyi olmayan sıkıcı bir yaşam sürmektedir. Yaşamının sıkıcılığı çoğu zaman gözüne batmaz çünkü yaşadığı kasabada hayat, bütün olağandışılıklardan uzak bir tekdüzelikte gitmektedir. Hayatındaki tek aksiyon, otistik kardeşi Arnie kendini bilmeden ortalığı karıştıran bir şeyler yaptığında gerçekleşir. Bir gün Gilbert, anneannesi ile birlikte kasabadan geçen Becky ile tanışır ve hayatındaki bütün dengeler bir anda altüst olur. Aşık olmuştur! Fakat aşkını doyasıya yaşamasına engel olan sorumlulukları, yakalamak üzere olduğu mutluluğa ulaşmak için önünde bir engel olarak durmaktadır. Lasse Hallström'den bir gencin dram, romantizm ve espiri dolu hikayesi... Karizmatik aktör Johnny Depp'e eşlik eden on dokuz yaşındaki Leonardo Di Caprio'nun oyunculuğuna dikkat!"} +{"text":"New Orleanslı asi ruhlu gençler Lula ve Sailor birbirlerine çılgınca aşıktır. Lula'nın dengesiz annesi, nefret ettiği Sailor'ın üstüne belalı bir tipi salar. Sailor biraz amacını aşan bir şekilde istemeden adamın canını aldığında hapsi boylar. Genç adam bir gün şartlı salıverilir ve kendisini onca zaman beklemiş olan Lula ile birlikte Kaliforniya'ya doğru yola çıkarlar. Lula'nın annesi bu kez peşlerine bir özel dedektif ve bir de kiralık katil saladursun, genç aşıklar, birbirlerini ve Amerika'nın garipliklerini keşfedecekleri bir yolculuğu yaşarlar. Hayatı kaba saba çizgileriyle, televizyondan ve filmlerden öğrendiğini sanan bir kuşağın gözünden epeyce sert ve kimi zaman sürrealist bir yolcuğuluğa çıkarıyor bizi David Lynch. Yönetmenin, popülerliğinin zirvesindeyken gerçekleştirdiği bu dört dörtlük filmine Nicolas Cage ve Laura Dern uyumunun katkısı tartışılmaz..."} +{"text":"Orta yaşlı gariban bir fahişe olan saf ve alıngan 'Cabiria' Roma 'nın pejmürde semtlerinden Ostia 'da 'iş tutmaktadır'. Fakir semtlerden birinde de kendine ait küçücük bir evi, bankada bir miktar parası ve kocaman hayalleri vardır. Cabiria takma ismini 1914 tarihli bir İtalyan filminden almıştır. Sürekli olarak gerçek aşkı arayan Cabiria, her seferinde ihanete ve hayal kırıklığına uğrar; hatta bir keresinde gerçek aşkını bulduğunu sandığı bir anda, erkek arkadaşı parasını alıp kaçar ve onu suda ölüme terk eder. Sürekli olarak benzer olaylarla aşağılanan ve hırpalanan Cabiria incinir ama asla yıkılmaz. Cabiria'nın minik bedeni ve tavırları biraz Charlie Chaplin'in canlandırdığı 'Küçük Serseri' yi anımsatır. Cesur ve gözü pektir; ama bir o kadar da naiftir, kırılgan ve savunmasızdır. Benzersiz iyimserliği, özgürlüğüne ve bağımsızlığına olan aşırı tutkusu ile 'altın kalpli fahişe' mitinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Islah olmayı kabullenmez ama suçluluk da duymaz,"} +{"text":"Anna, Georg ve genç oğulları Georgie, tatil için göl kenarındaki evlerine gelmişlerdir. Komşuları Fred ve Eva onlardan önce gelip yerleşmişlerdir. Anna ve George, komşuları ile güzel havanın nimetlerinden yararlanmak için ertesi gün golf oynamak üzere sözleşirler. Daha sora baba ile oğul yeni elden geçirilmiş yelkenlileri ile ilgilenirken, Anna iyi görünümlü bir genç olan Peter tarafından ziyaret edilir. Peter, Eva'nın yemek pişirdiğini ve yumurtaya ihtiyaç duyduğunu söyleyerek, Anna'dan yumurta rica eder. Bu isteği iyi niyetle kabul eden Anna, bir an duraladıktan sonra Peter'e arazilerine nasıl girdiğini sorar. Genç adam çitlerinde bir delik olduğunu, oradan geçtiğini deliği ise ona Fred'in gösterdiğini söyler. İyi başlayan tatil kabusa dönüşmek üzeredir."} +{"text":"Bir nevi kıyamet sonrası gelecekte, isimsiz bir ülkedeyiz. Düşen dev bir meteor açıklanması güç olaylara sebep olmuştur. Yarattığı etki Zone adı verilen bir alanda etkili olmaktadır. Bu alanın ortasında yer alan bir odada insanlığın en derin tutkularını gerçek yapacağı söylenen bir güç vardır. Dikenli teller ve askerlerle korunan Zone'a sadece zihinsel güçleri ve yeterli cesaretleri olan Stalker'lar girebilmekte ve eşlik ettikleri insanları odadaki güçle yüzleşmeye götürmektedirler. Kahramanımız da böyle bir Stalker'dır. Karısının itirazlarına rağmen bir bilimadamı bir de yazarı yanına alarak hayatının yolculuğuna çıkar. Meşhur Rus bilim kurgu yazarı Arkadi ve Boris Strugatsky kardeşlerin Yol Kenarında Piknik isimli romanından uyarlanan Stalker ile Tarkovsky, Solaris'te bıraktığı yerden psikoljik bilim kurguya geri dönüyor. Film göründüğünden daha çok alegori ve sistem eleştirisi içerse de yönetmen bunu ustaca alt katmanlara yerleştirmeyi beceriyor."} +{"text":"Özellikle korku filmlerini tiye alan serinin yeni halkasında Cindy ve arkadaşlarının başına birbirinden enteresan olaylar geliyor. Önce gizemli video kasetler geçiyor ellerine, daha sonra ise arazilerinde garip şekiller belirmeye başlıyor. Birbiriyle bağlantılı gibi gözüken olayları araştırmaya başladıklarında sihir ve fantezi dolu bir dünyaya adım atıyorlar. Serinin üçüncü filmi işinde uzman isimleri biraraya getiriyor. Bir kere önceki yapımlardan farklı olarak kameranın arkasında absurd sinemasının kült ismi David Zucker var. Senaristleri arasında Kevin Smith'in yer alması ise film adına bir başka sevindirici olay. Yapım özellikle son dönemin fantastik ve korku türündeki filmleri biraraya getiriyor. Halka, İşaretler gibi filmlerin yanı sıra Matrix de film boyunca tiye alınan filmlerden biri... Üçüncü filmin her anlamda hedefini vurması konusunda öncekilerden bir adım öne geçeceği de filmle ilgili dedikodular arasında."} +{"text":"Los Angeles'ta maddiyate dayalı bir hayat süren fırlama Charlie, yıllardır uzak kaldığı babasının ölümü üzerine 3 milyon dolarlık mirastan yararlanacağını düşünerek hayaller kurar. Oysa kendisine sadece 1949 model bir Buick bırakan babası, servetin tamamını Charlie'nin daha önce varlığından haberdar olmadığı ağabeyi Raymond'a bırakmıştır. Önemli bir ayrıntı ise, Raymond'un bakıma muhtaç, otistik bir dahi olmasıdır! Maddiyatçı Charlie mirasın en azından bir kısmından vazgeçmek niyetinde değildir. Bunun için Raymond'u kaldığı klinikten kaçırıp ülke çapında bir seyahate çıkarır. Yol boyunca ağabeyinin yaşamı zorlaştıran alışkanlıklarıyla çileden çıksa da otistik adamın matematik ve hafızalama konusundaki insanüstü yeteneği karşısında bol bol hayrete düşer. Nihayetinde Las Vegas'taki kumarhanelerde bu az bulunan kabiliyetten yararlanarak hile yapmaya bile çalışır. Yol boyunca Charlie, sadece Raymond'u değil, geçmişinin bir parçasını ve belki de kendini keşfetme fırsatı da bulacaktır. Dört adet Oscar heykelciği yönetmen Barry Levinson'a, senarist Ronald Bass'a, başroldeki Dustin Hoffman'a ve elbette Yağmur Adam filminin kendisine layık görülmüştü. On yılın en sevilen filmlerinden biri için sinemaseverler 1988'e dek beklemek zorunda kalmışlardı."} +{"text":"Aralarında George Taylor'ın da bulunduğu bir grup astronotu barındıran uzay gemisi, uzak ve bilinmeyen bir gezegene iniş yapar. Konuşmayı bilmeyen ilkel mağara insanları ve adeta insanla yer değiştirmiş, konuşan, avlanan, karmaşık bir medeniyet geliştirmiş maymunlar vardır burada. Grup dağılır ve Taylor, ilkel insanlardan oluşan bir grupla birlikte insan avcısı maymunlar tarafından esir edilir. Üzerlerinde deney yapılmak üzere maymun kentine getirilen tutsaklar arasında konuşma yetisine sahip ve diğer kurbanlardan farklı davranan Taylor hemen dikkatleri üzerine çeker. Maymunların lideri Dr. Zaius tutucu bir bilim adamıdır ve yerleşik inançlara ters düşüp evrim kuramını altüst edeceğini, toplumun dirliğini bozacağını düşündüğü bu keşfin hasıraltı edilmesini ister. Kısaca Taylor'ın yaşamı tehlikededir. Devreye örenmeye aç bünyesiyle sempatik bilim adamları Cornelius ve Dr. Zira girerek Taylor'ı korumak isterler. Çıkan bir karmaşada Taylor, birlikte esir tutulduğu ilkel güzel Nova'yı da yanına alarak kaçmayı başarır. Kaçışı ve arayışı onu çok şaşırtıcı cevaplar ve acı bir gerçekle yüzyüze getirecektir. Fransız yazar Pierre Boule'un ciddi bir alaycılık ve toplumsal eleştiri barındıran La Planete des Singes isimli romanından uyarlanan Maymunlar Cehennemi, iki Oscar ödüllü ve sürükleyici bir yapım. Sadece Charlton Heston gibi bir yıldızın performansıyla değil; çizdikleri maymun bilimadamı ve bilimkadını portreleriyle tarih kadar eski bir varoluş tartışmasını, ilerleme karşısında satükonun direnci temasını beyazperdeye nefis bir şekilde taşıyan oyuncularıyla da göz dolduruyor. yazan - beyazperde : Ç. K."} +{"text":"New Jersey'nin Paterson şehrinde bir lise, şiddet, uyuşturucu ve umutsuzluk içinde debelenmekte. Öğrencilerin çoğu Afro-Amerikan, fakirlik ve yokluk içindeki öğrencilerle dolu bu lisenin temel yetenek ve beceri testleri o kadar düşüktür ki, mesele belediye başkanına kadar intikal eder. Ortada çok büyük bir sorun olduğu bellidir. Müfettişler başkana sıradışı bir çözüm önerirler: Joe Clark. Clark, sıradışı, geleneklere kafa tutan, kibirli ve biraz da sorunlu bir öğretmendir. Müdür olarak görevlendirildiği bu liseyi adam etmek için politik doğrucuların asla kabul edemeyecekleri yöntemleri vardır. O kangren olmuş kolları kesme niyetindedir. Ve çoktan öğrencileri, kurtarılabileceklerle ümitsiz vakalar olarak ikiye ayırmıştır bile. Clark'ın tercihleri, gerçekçilikle romantizm arasındaki çatışmayla ilgilidir. Yetersiz zaman, yetersiz imkanlar ve tehlikelerle dolu bir ortamda; ya tüm okul dibe düşecek yada bazı safralar atılacaktır. Dört işlem yapma becerisine sahip olmayan insanlarla dolu lisenin ihtiyacı olan son şey klasik müzik eğitimidir. Zaman içinde, Clarck'ın yöntemleri işe yaramaya başlayacaktır. Ama ne pahasına ? Clarck, kısa sürede saygı duyulan, korkulan ve nefret edilen bir adam haline gelecektir. Gerçek olaylara dayanan bir uyarlama. Morgan Freeman'ın üstün performansı sayesinde eğitim sistemine ilişkin çevrilmiş en vurucu filmlerden biri olmayı başarmış. havlayankuzu"} +{"text":"Richard Yatesin aynı adlı kitabından uyarlanan Revolutionary Road Hayallerin Peşinde, Frank ve April Wheeler çiftinin bakış açısından Amerikan evlilik kurumunun etkileyici bir portresini çizer. Yatesin 1950ler Amerikasında geçen öyküsünde modern ilişkilerde yansımasını bulmuş bir soru gündeme getirilir: İki insan birbirinden ayrılmak zorunda kalmaksızın sıradan hayat düzeninden kopmayı başarabilir mi? Frank ile April, kendilerini her zaman çok özel, farklı görmüşler; hayatı yüksek ideallerine uygun şekilde yaşamaya hazır ve istekli olmuşlardır. Bu nedenle lüks evlerin sıralandığı bir cadde olan Revolutionary Roaddaki yeni evlerine taşındıklarında kendilerini çevreleyen durağan ortamdan bağımsızlıklarını gururla ilan ederler. O dönemin toplumsal sınırlarını belirleyen tuzaklara asla düşmemeye kararlıdırlar. Ancak Wheeler çifti kendilerini hiç beklemedikleri bir durumun tam içinde bulur: Frank Wheeler rutin bir işi olduğu için sinirleri günden güne bozulan yetişkin bir erkeğe dönüşürken April de istek ve tutkularını bastırmaya çalışan mutsuz bir ev kadını olup çıkar. Sonuç ise tıpkı diğerleri gibi hayallerini kaybetmiş tipik bir Amerikan ailesidir."} +{"text":"Duygusal anlamda yoğun ve hareketli bir film olan Vatansever'in kahramanı, Mel Gibson'un canlandırdığı Benjamin Martin karakteri. Savaşmaya pek de hevesli olmayan bir kahraman Benjamin Martin: Fakat çarpışmalar çiftliğinin sınırına dayanıp da İngilizler Benjamin'in değer verdiği insanları tehdit etmeye başlayınca, kendini Amerikan Devrimi'nin içinde buluveriyor. İdealist bir vatansever olan oğlu Gabriel'la birlikte silah kuşanıp Amerikan milislerinin başına geçiyor ve \"kırmızı urbalılarla\" göğüs göğüse çarpışıyor. Bunlar olurken, kendi ailesini korumasının tek yolunun genç Amerikan ulusunu topyekün bağımsızlığa taşımak olduğunu keşfediyor kahramanımız - fakat karanlık geçmişi, savaşta da peşini bırakmıyor... Epik anlatı içinde kişisel drama yer veren The Patriot, konu itibarıyla Roland Emmerich'in daha önceki filmi Kurtuluş Günü'ne benzetiliyor. Çünkü her iki yapım da, Amerikan milliyetçiliğine övgü içeriyor."} +{"text":"Morro da Sinuca'nın varoşlarında, 18'ine girmeden birkaç gün önce Laranjinha en yakın arkadaşı olan kimsesiz Acerola'ya tanımadığı babasını özlediğini söyler. Acerola, yardıma muhtaç bu arkadaşına babasını bulmasında yardım etmeye karar verir ve adamın bir soygun esnasında adam öldürmekten yıllardır hapiste mahkum olduğunu ve kefaletle serbest bırakılmasının yakın olduğunu öğrenirler. Bu sırada Acerola'nın eşi ve bebeğinin bakıcısı Cris, Sao Paulo'ya çalışmaya çağrılır. Kadın, kendi evini almak için para biriktirme olanağını görür, Acerola'ya oğulları Clayton'a bir yıl boyunca tek başına bakması gerektiğini söyler. Tepenin sahibi ve Laranjinha''nın kuzeniMadrugadao, sağcı Nefasto tarafından ihanete uğrayınca varoştan kovulur. Aynı zamanda Laranjinha ile Acerola'nın da tepeyi terk etmeleri gerekir. Madrugadao, önde gelen Morro do Carecalı uyuşturucu çetesinin desteğiyle tepeyi ele geçirip eski haline getirmek için bir plan yaparken Acerola ve Laranjinha da babalarının geçmişleri üzerindeki sır perdesini kaldırırlar."} +{"text":"Nuri Bilge Ceylanın Mayıs Sıkıntısından sonra çektiği ikinci uzun metrajlı filmi. Orta metrajlı Kasaba ve ardından Mayıs Sıkıntısı filmlerinde Çanakkalenin Yenice kasabasını kendisine mekan olarak seçen yönetmen, Uzak filmi için karlar altında bir İstanbulu tercih etmiş. Film, ideallerinden uzaklaşmaya başladıkça yaşamının anlamını yitiren ve uzaklara gitmeyi düşleyen bir adamla, hayallerini gerçekleştirmek için İstanbula gelen bir gencin hikayesini anlatıyor. Minimalist bir sinema anlayışına sahip olan Nuri Bilge Ceylan, filmin senaryosunu ve yönetimini üstlendiği gibi, görüntü yönetmenliğini de kendisi yapmış. Sinemasında doğuya özgü yavaşlığı ve sadeliği temel almasıyla tanınan yönetmenin son filmi, en olgun çalışması olarak kabul edildi. Uzak, 39. Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Film ödülü alırken, Mehmet Emin Toprak'a En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve Ceylan'a da En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerini getirdi."} +{"text":"Sert bir coğrafyada yüksek kayalıkların üzerine kurulmuş küçük köyün sakinleri, tıpkı toprak ve su gibi doğanın bir parçası olmuşcasına sakin ve doğal bir yaşam sürmektedirler. Tüm hayatları, mevsimlerin, toprağın, suyun, havanın ritmine göre şekillenir. Besin kaynakları da, toprağın ve besledikleri az sayıdaki hayvanın onlara verdiğinden ibarettir, daha fazlasından değil. Zamanı belirlemelerini sağlayan tek şey ise her gün beş vakit okunan ezandır. Tüm bu doğal akışkanlığın içinde, 12 yaşlarında üç çocuk, Ömer, Yakup ve Yıldız, beş vakte bölünmüş günleri birer birer eskiterek büyümektedirler. Ömer, babasından nefret etmektedir ve tüm kalbiyle onun ölmesini ister. Sadece istemekle kalmaz, kendince girişimlerde de bulunur. Yakup, genç öğretmenine aşıktır ve bir gün babasının onu gizli gizli gözlediğini görünce o da babasını öldürmeyi aklından geçirir. Yıldız ise bir yandan okumaya çalışmakta, bir yandan da annesinin üzerine yıktığı işlerle başetmeye çalışmaktadır. Böylece beş vakitler birbirini kovalar ve çocuklar da, sevgi ve nefret duyguları içinde büyümeye devam ederler. Kaç Para Kaç ve Korkuyorum Anne gibi filmleriyle uluslararası festivallerde yarışmış ve bir çok ödül almış Reha Erdem, Beş Vakit'in dünya prömiyerini 25. Uluslararası İstanbul Film Festivalinde yaptı. FIPRESCI ve En İyi Türk Filmi ödüllerinin yanında, Adana Altın Koza Film Festivali'nde de En İyi Film dahil pek çok ödülün sahibi oldu."} +{"text":"Yönetmen Alejandro Amenabar'ın en önemli filmlerinin yapımcısı olarak tanınan Jose Luis Cuerda'nın yazdığı, yönettiği ve yapımcılığı üstlendiği ödüllü bir yapım. Özellikle dikkat çeken 2000 Goya Ödülleri'nden en iyi senaryo ödülü bulunması. 1936 yılının İspanya'sında, okula yeni başlayan bir çocuğun gözünden Cumhuriyet'in getirileri ve İspanyol İç Savaşı'yla birlikte yıkılması sonucu yaşanan dramı, insanlardaki psikolojik ve politik değişimleri anlatan film, herkesi duygularıyla düşünmeye sevkediyor. yönetmen Alejandro Amenabar'ın en önemli filmlerinin yapımcısı olarak tanınan Jose Luis Cuerda'nın yazdığı, yönettiği ve yapımcılığı üstlendiği ödüllü bir yapım. Özellikle dikkat çeken 2000 Goya Ödülleri'nden en iyi senaryo ödülü bulunması. 1936 yılının İspanya'sında, okula yeni başlayan bir çocuğun gözünden Cumhuriyet'in getirileri ve İspanyol İç Savaşı'yla birlikte yıkılması sonucu yaşanan dramı, insanlardaki psikolojik ve politik değişimleri anlatan film, herkesi duygularıyla düşünmeye sevkediyor."} +{"text":"Gigi ve Giancarlo'nun babaları Romano ve anneleri Rosa, Apuliadaki evlerini terk edip Almanyaya taşınmaya karar verirler. Duisburgun gelişmekte olan tekdüze endüstriyel kesiminde mahallenin ilk pizza dükkanını açarlar. Romano, restorant sahibi rolüne kolayca alışır fakat Rosa ülkesini özlemektedir ve özlemi yıllar geçmesine rağmen dinmek bilmez. Oğulları Gigi ve Giancarlo ise içine girdikleri yeni sosyal ortamda buldukları özgürlüğün tadını çıkarırlar. İkisi de, aynı kadına aşık olunca araları açılır ve Gigi annesiyle Solinoya dönmeye karar verir. Almanya doğumlu yönetmen Fatih Akının üçüncü uzun metrajlı filmi olan Solinoda yönetmen önceki filmlerinde de rastladığımız göç, etnik gerilimler gibi konulara bu kez Türk göçmenler yerine bir İtalyan aileyi merkeze alarak değiniyor."} +{"text":"Beyin felçli olarak doğan Christy Brown, hastalığı nedeniyle hareketlerini kontrol edemez ve tekerlekli sandalyeye mahkum bir yaşam sürer. Ancak çocukluğunda, sol ayağının felçten etkilenmediğinin farkına varması hayatını değiştirecektir. Christy sol ayağını kendine verilmiş bir şans olarak görür ve azmin de yardımıyla hastalığının etkilerini yenmeye çalışır. Bu çalışmanın sonucunda ise sakat vücudunun içinde gizli olan zeka ve yazma yeteneği ortaya çıkacaktır. Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı romanlar ve şiirler, sonraki yıllarda Christy Brownun İrlanda edebiyatının saygın isimleri arasına girmesini sağlayacak ve azimle çalışmanın sonucunda imkansız diye birşeyin olmadığını tüm insanlığa gösterecektir. Christy Brownın ölümünden dokuz yıl sonra çekilen film, yazarın hayatından kesitleri anlattığı kitap olan Sol Ayağımın sinema uyarlamasıdır. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlendirici olabilmeyi başaran filmin, azim ve umut hikayesi olarak vereceği evrensel mesajları var."} +{"text":"Harvardta gazetecilik okuyan Matt, oda arkadaşına ait uyuşturucu kendi yatağında bulununca okuldan atılır. İngiliz bir adamla evlenmiş ablasının yanına İngiltereye taşınmak zorunda kalan Matt, eniştesinin West Ham United fanatiği kardeşi Ben ile takılmaya başlar. Futbol konusunda en ufak bir bilgisi olmayan yumuşak başlı Matt kendini West Ham United taraftar grubu GSE nin içinde bulur. Ben ve arkadaşlarıyla maçlara gitmeye, kavgalara karışmaya başlayan Matt, bunca zamandır içinde biriktirdiği şiddeti dışa vuracak ve kendini anlamsız bir fanatikliğin içinde bulacaktır. Bayan bir yönetmenden futbolun artık yalnızca futbol olmadığına dair sarsıcı bir dram. Futbolun kalbinin attığı İngilterede giderek artmaya başlayan holiganlığı, vandalizmi ve fanatizmi en sert biçimde ortaya koyan Yeşil Sokak Holiganları, Milwall ve West Ham United klüpleri arasındaki rekabete dair de güzel sekanslar barındırıyor."} +{"text":"Paul, karısı Margaret ile birlikte Alaska'nın dondurucu soğuğunda parasızlıkla boğuştuğu bir yaşam sürmektedir. Borçlarını ödeyebilmek ve karısının sağlık problemlerini çözebilmek için acil paraya ihtiyacı vardır. Bir milyon dolar değerinde bir sigorta poliçesi olan Paul'ün kardeşi Raymond, beş yıldır kayıptır ve bu paranın peşinde olan Paul, bu sayede bütün sorunlarını çözebilecektir. Ne var ki, uyanık sigorta müfettişi Tedd'i, kardeşinin ölmüş olabileceği konusunda ikna edemez. Bir gün işyerinin arkasındaki çöp bidonunda bir ceset bulunca kafasında birden bir ışık yanıverir: cesedi kardeşine benzetecektir. Ne var ki, cesedin gerçek sahipleri, uyanık müfettiş Ted ve bunca yıl sonra birden geliveren Raymond ile iyice arapsaçına dönen işler, karısı Margaret'in kaçırılmasıyla da doruk noktasına varır"} +{"text":"İngiltere'nin orta bölgelerindeki Beldover kasabasında, özgür ruhlu sanatçı, soğuk nevrotik Gudrun ile zeki ve çok hoş öğretmen kız kardeşi Ursula, çok eskiden beri arkadaş olan iki erkekle, okul müfettişi Rupert ve yerel maden sahibinin zengin oğlu Gerald'la tanışırlar. Dördü birlikte, yeni evlenmiş bir çift onuruna düzenlenen bir pikniğe katılırlar; ancak yeni evli çift, yakındaki bir gölde boğularak herkesin keyfini kaçırır. Bu trajediden dolayı pek sarsılmışa benzemeyen Gerald ve Rupert, o akşam geç saatte çıplak olarak güreş ederler. Gerald Gudrun'la evlenir, Rupert ise Ursula'yla. Dördü birlikte İsviçre'ye yolculuğa çıkarlar, ancak sadakatsizlik sonucu tatil berbat olur. Gudrun biseksüel bir Alman heykeltraşa aşık olunca, Rupert da erkeklerle kadınları aşka getiren şeyin ne olduğunu düşünmek zorunda kalır."} +{"text":"Bildiğimiz dünyadan farklı yaratıkların olduğu bir evrende, Oxford's Jordan Koleji'nde okuyan Lyra'nın en yakın dostu, yanından hiç ayırmadığı cini Pantalaimon'dur. Bir gün okulda cini ile birlikte duymaması gereken bir konuşmaya kulak misafiri olur. Hemen arkasından arkadaşlarından birinin kaçırılması ile birlikte hayatının en büyük maceralarından biri başlayacaktır. Arkadaşının peşinden kuzeye doğru yol alırken zırhlı ayılarla, cadı kraliçelerle ve daha birçok ürkütücü yaratıkla karşılaşarak bir dolu maceranın içinden geçer. Ne kadar ürkütücü olursa olsun, artık geri dönüş yoktur; arkadaşını bulmak zorundadır. Chris Weitz'in yönettiği Altın Pusula, Philip Pullman'ın çok satan kitabından uyarlanmasının yanında, etkileyici kadrosu ile de dikkat çekiyor. Nicole Kidman, Daniel Craig, Eva Green, Kevin Bacon, John Hurt ve Eric Bana gibi başarılı isimlerin biraraya gelmiş olması bile film için heyecan duymamıza yetiyor!"} +{"text":"Millattan sonra 460 yılında Roma İmparatorluğunda başlar film. Artık zayıflamış olan imparatorluğun son varisi Romulus Augustus henüz oniki yaşındadır. Barbar general Odoacer Roma'ya varmış ve imparator Orestes'i tehdit etmektedir. Çocuğunun akibetinden endişe eden Orestes onu akıl hocasına emanet eder. Barbarların şehri fethetmesi sonrası Romulus'un ailesi öldürülür ve o da Capri adasına gönderilir. Capri kalesi imparator Tiberius tarafından inşa edilmiştir ve Romulus'un akıl hocası Ambrosinus Sezar'ın efsanevi kılıcının burada olacağını düşünmektedir. Tutsak Romulus'u kurtarmak için bu arada Aurelius'da adaya gelmiştir. Romulus'u adadan kurtarırlar ancak ona kol kanat gereceği düşünülen Doğu Roma İmparatorluğu da yan çizince tek yol İngiltere deki son Roma lejyonunu bulmaya ve yeniden savaşarak eski günlere dönme hayaline kalır."} +{"text":"Eric Rohmerin Ahlak Üzerine Altı Öykü serisinden ilham alan genç yönetmen Puiu, benzer bir şekilde Bay Lazarescunun Ölümünü Bükreş banliyölerinde geçen altı filmden oluşacak bir serinin ilk filmi olarak kurgulamış. Bay Lazarescu Bükreşte bir apartman dairesinde tek başına, üç kedisiyle yaşayan 60lı yaşlarında bir alkoliktir. Bir gece mide krampları ve bulantısıyla uyanınca acil servisi çağırır ve beklemeye başlar. Ambulans nihayet geldiğinde, Lazarescunun büyük şehir tıp dünyasındaki karanlık yolculuğu başlar; bir hastaneden diğerine sürüklenir, yanlış teşhis konur, tekrar teşhis konur, beklemeye alınır ve saatler ilerledikçe durumu kötüleşir. Neredeyse bir belgesel lezzetinde gerçekçi olan film, yönetmenin kendi tabiriyle televizyon dizisi ER ile Rohmeri buluşturuyor ve bolca kara mizah da içeriyor. Film, eleştirmenlerce bir başyapıt olarak nitelendiriliyor; Bükreş dünyanın herhangi bir şehri, Bay Lazarescu ise pekala yan komşunuz olabilir."} +{"text":"Deuce Bigalow, jigololuk mesleğinde popüleritesini kaybettiğini düşününce asıl işine döner. Balık tanklarını temizleyerek, sıkıcı günlerine devam ettiği bir sırada uzun süredir görüşmediği bir dostundan haber gelir. Eski patronu T. J Hicks in Avrupa nın önemli jigololarının cinayetlerinde parmağı olduğu düşünülmektedir. Temize çıkması için de ona yardım edecek tek kişi Deuce Bigalow dur. Bigalow, yardım için hazırdır ancak karşısındaki engeller biraz zorlayıcıdır: Güçlü bir dernek ve birbirinden çılgın kadınlardan oluşmuş bir grup... Bayanların fantastik isteklerini yerine getirirken komedinin dozu da artmaya başlar. Hem filmin başrolünde hem de senaryo yazarı olarak karşımızda, yine, Rob Schneider var. İlk film, Erkek Jigolo dan sonra, yapımcıların uzun süren ikna çalışmaları başarılı oldu ve devam filmi perdedeki yerini alıyor."} +{"text":"Avery umutsuzdur, kız kardeşi kaçırılmış, 2 milyon dolar fidye istenmekte ve babasının da nakiti yoktur. Aralarında kız kardeşinin sevgilisi de olan üç arkadaşı ile bir plan kurarlar. Amaçları eski mafya babası Carlo Bertalluci veya şimdiki ismiyle Charlie Barett'i kaçırmaya çalışırlar. Carlo genelde kendisinin oturduğu yere gelince kendi yerinde üçlüyü görür ve üçlüden biri Carlonun eski arkadaşlarından birinin babası olduğunu söylerler ve Carloyu kendileri ile gelmeye ikna ederler. Yolda Carloyu bayıltmaya çalışırlar fakat Charlie yani Carlo bayılmamakta inatçı olunca iyne yapmak zorunda kalırlar acilen. Carlo artık arkadaşları İranin evinde bağlı olarak kalmaktadır. İranın ise olaydan haberi bile yoktur, ve evde dörtlünün poker oynayacağını düşünmekteydi ancak gelince gerçeklerle karşılaşır. Bu arada Carlonun parmağını dörtlü kesmişdir amaçlar kendilerinin ciddi olduğunu göstermektir. Carlodan istekleri ya parayı ödemesi ya da fidyecileri bulmasıdır. Carlo kendi avukatını bu fidyecilerle ilgili bilgi toplamak için arar. Ve sağ kolu aynı zamanda da şöförü olan Lono Veccio ise bu dörtlünün kim olduğunu, neden Carloyu kaçırdıklarını ve Carloyu kurtarmaya çalışmaktadır. Lono bu aralar yeni ayakkabılarıyla uğraşan çok sert ama aslında iyi bir adamdır. Bu arada Carlo avukatından ilginç bir bilgi alır: Avery'nin kız kardeşinin kaçırılmasında içerden birinin parmağı vardır."} +{"text":"İspanyol aktör, aynı zamanda yönetmen Achero Manas'ın Noviembre'den bir önceki filmi El Bola, çocuk istismarı, dayak, aile içi şiddet konulu harika bir dram. 12 yaşındaki \"Misket\" lakaplı Pablo, ölen ağabeyinin gölgesinde büyüyen ve babası tarafından sürekli aşağılanıp dövülen bir çocuk. Okula yeni gelen Alfredo ile dostluk kuruyor. Pablo'nun durumunu keşfeden Alfredo bunu kendi ailesi ile paylaşıyor. Aile Pablo'ya kol kanat gerip ona iyi vakit geçirtmeye çalışıyorlar. Ama ne var ki Pablo'nun dönüp dolaşacağı yer yine öfkeli babasının evi oluyor. Başrolde iki çocuk olmasına rağmen yaşından çok olgun bir film olması zihinlerde Au revoir, les enfants'ın kırılganlığını az da olsa çağrıştırmıyor değil. İki farklı aile tablosu, iki farklı baba figürü, farklı şartlarda büyümüş iki çocuk arasındaki samimi dostluğu çok yerinde bir anlatımla servis yapan, dayak sahnesinde olduğu gibi amacı gereği sinir bozucu, rahatsız edici de olan çok ciddi ve duyarlı bir yapım.. Filmin çekildiği sene 13 yaşında olan Juan Jose Ballesta'nın yürek acıtan oyunu görülmeye değer."} +{"text":"1660'larda İngiltere'nin en gözde kadını Edward 'Ned' Kynaston. Kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu bu dönemde Ned güzelliği ve kadın rollerindeki başarısıyla tanınıyordu. Fakat Kral II. Charles aynı eski trajedilerin aynı yaşlı oyuncular tarafından canlandırılmasından oldukça sıkılmıştır. Kral Othello'nun bir kaç iyi espri ile yeniden düzenlenmesini ve kraliyete sunulacak oyunlarda artık kadın rollerinin kadınlar tarafından oynanmasını ister. Bu kralın küstah ve sahneye meraklı metresi Nell Gwyn için iyi bir haberdir. Genç ve güzel bir kostümcü olan Maria da bu güzel habere çok sevinir. Zira Maria zaten kaçak olarak bazı rollerde müşterilerinden ödünç aldığı kostümlerle sahneye çıkmaktadır. Fakat Ned için kötü haberdir. Yıllardır Londra'nın en çok dikkat çeken ve en çok arzu edilen güzel kadınlarını canlandıran tek kişi odur. Ned spot ışıklarının önüne geçen kadınlarla gizliden alay eden bir politikayı sürdecektir. Ta ki yıldızı yeni yeni parlayan Maria ona yeniden erkek olduğunu hatırlatana dek."} +{"text":"İsadan Sonra 924te, Birleşik Shilla Hanedanının sonu gelmiştir. Yozlaşmış bir yönetimin hüküm sürdüğü toprakları sonu gelmez isyanlar silip süpürmüştür. Şer güçler şahlanmış, acımasız iblisler kol gezmektedir. Ruhları görme yetisine sahip YI Kwak, nişanlısı Yon-hwayı köy halkının ihanetiyle kaybettikten sonra kraliyet iblis avcıları birliği Chuyongdaeye katılır. Onun da katılımıyla karanlığın güçlerine karşı güçlü savaşçılarla üstünlük sağlamış olan kraliyet birliğinin lideri Ban-chu karısının ölümünden soyluları suçlamakta ve intikam almak için sadık askerleriyle başkente saldırmayı planlar. Ancak ani bir baskın her şeyi mahveder. Kurtulmayı başaran YI Kwak, tuhaf bir tapınak aracılığıyla ölülerin dünyası olan Jungcheona sürüklenir. Jungcheon, Budist inancına göre Cennet ve Yeryüzü arasında olan bir ara dünyadır, yeniden doğmak için hazırlanan ruhların 49 gün boyunca kaldığı bir yerdir. Ancak YI Kwakın eski silah arkadaşları ve hala intikam ateşiyle yanıp tutuşan lideri Ban-chu bu Aracenneti cehenneme çevirmeye kararlıdır"} +{"text":"Köpüklü sularda kahkahalarla dolu bir gezinti!' Seth Green, Matthew lillard ve Dax Shepard bu çılgın komedide, yolları uzun zaman önce ayrılan çocukluk arkadaşlarını canlandırıyorlar. Ancak ekibin yolu, grubun dördüncü üyesinin ani ölümü üzerine tekrar kesişecektir. Üçlü cenazeden sonra arkadaşlarının önemli bir işin peşinde olduğunu keşfederler: 1971yılında çaldığı 200.000 Dolarla kayıplara karışan uçak korsanı D. B. Cooper!... Buldukları bir haritanın üzerindeki rotayı izleyerek bu parayı bulmaya karar verirler. Fakat bu geziyi planlayan arkadaşlarının hesaplamadığı bazı ufak sorunlara karşı hazırlıksızdırlar. Onları vurmak için parmakları kaşınan oduncular, ağaçlarda yaşayan güzel hippi kızlar ve annelik iç güdülerinin peşinden giden bir ayı gibi! Muhteşem Burt Reynolds'un da katılımıyla Nehir Macerası bize şunu kanıtlıyor: Nehir aşağısında olmak, yukarısında olmaktan her zaman daha iyidir..."} +{"text":"Yapımı üç yıl süren, ünlü yönetmen Joe Berlinger imzalı sinema-gerçek şöleni Ham, gezegenin tarihindeki en büyük ve en tartışmalı davalardan bir tanesinin epik öyküsünü mercek altına alıyor. Kötü şöhretli, 27 milyar dolarlık \"Amazon Çernobil'i\" davasını \"içeriden\" inceleyen Ham, çevre hareketi, küresel siyaset, ünlülerin eylemciliği, insan hakları savunuculuğu, medya, çokuluslu şirketler iktidarı ve hızla yok olan yerel kültürler fonunda serpilen, gerçek yaşama ait, büyük bir vakaya odaklanan bir hukuk filmi olarak öne çıkıyor. Ham, çevresel tehlike ve insanların yaşadığı acılarla ilgili önemli bir öyküyü farklı açılardan beyazperdeye taşırken taraflı sinemanın bilindik alışkanlıklarını altüst ediyor. Sansasyonel bir başarı yakalayan Ham, galasını Sundance Film Festivali'nde yapmış ve Selanik ve Nashville gibi Belgesel Film Festivallerinden çeşitli ödüller almıştı."} +{"text":"Sene 1907... Bilim adamı, mucit Dr. Plonk, acilen önlem alınmazsa dünyanın 101 sene içinde yok olacağını hesap etmiştir. Dünyanın sona ereceği acayip ve ölümcül 2007 senesini ziyaret edebilmek için zaman makinesini icat eder. Fakat hangi kanıt Başbakan Stalkı buna ikna edebilir ki? Rolf de Heer, her zamanki yaratıcılığı ve olağandışı yaklaşımıyla bu sefer zulada kalmış bir sürü kullanılmamış negatif film keşfediyor ve dünyanın sonu üzerine güçlü bir sessiz komedi yapmaya karar veriyor. Eski film hissini verebilmek için bu film de eski bir film gibi, çok küçük bir ekiple, doğal ışıkta, manivelalı kamera ve tek tripodla siyah-beyaz çekilmiş; ve tabii çok küçük bir bütçeyle"} +{"text":"Joosep şimdiki popüler gençliğin tabiri ile eziğin tekidir. Bu yüzden onun üstünde her türlü denemeyi yapabilir, aklınıza gelen her şeyi söyleyebilirsiniz. Onun varlığının sizi rahatsız ettiğini söyleseniz de o olmasa yapacak bir şey bulamazsınız. Eğlence kaynağınızdır. Popülerliğinizi perçinlemek için muhakkak ona bir iki numara çekmelisiniz. Bütün bunları yaparken birden farklı düşünebilirsiniz. Karşınızdakinin bir insan olduğunu, bu davranışlara muhatap olması için hiçbir sebep olmadığını görürsünüz. O sizin dostunuz değildir ama düşmanınız olması için gereken herhangi bir davranışta bulunmadığını daha doğrusu olumlu yada olumsuz hiçbir şey yapmadığını görürsünüz. Bu şekilde hareket edemezsiniz çünkü o bir eziktir ve ona ancak başka bir ezik eşlik edebilir. Arkadaşlarınız birer birer size sırt çevirebilir. Üstüne benzer muameleler size yapılabilir. Kaspar bunları düşünüyordu. Kaspar rastlantısal bir olayın akabinde mecburen, daha sonra vicdanen Joosep'e yardım etmeye çalışır. Ya tüm sınıfın eziyetlerine karşı beraber mücadele edecekler ya da ayrı ayrı dayanmaya çalışacaklardır. Kaspar'ın kız arkadaşı Thea bu durumdan rahatsız olur ve Kaspar bir tercih daha yapmak zorunda kalır: Ya mücadele ya Thea."} +{"text":"Boog, doğduğundan beri park korucusu Beth'in yanında yaşamış olmasından dolayı evcilleşmiş bir boz ayıdır. Yıllar evvel Beth'in kendisini kurtarmasının ardından onun yanında, son derece huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmüştür. Beth'in kasabadaki tiyatro gösterisinin baş kahramanı olan Boog, herkes tarafından da çok sevilmektedir. Popülerliğinin tadını çıkararak konforlu yaşamını sürdürürken bir gün Elliot isminde bir geyik ile tanışır. Uysal Boog'un tersine Elliot, oldukça çılgın bir kişiliktir. Bir gün Boog'un kanına girer ve ormana giderek sabaha kadar eğlenecekleri bir gece geçirmeleri konusunda onu ikna eder. Ama bu son derece heyecanlı başlayan gece, hiç beklenmeyen süprizlere gebedir. Sony Pictures Animationın ilk uzun metrajlı animasyon aksiyon-macera komedisi olan Çılgın Dostlar'da Martin Lawrence ve Ashton Kutcher sesleri ile filme katkıda bulunuyorlar."} +{"text":"Hacer'in Bekir ile evlilik dışı olarak birlikte olması ve Bekir'in kısa bir süre sonra Hacer'i terkedip gitmesi, ne ailesinin ne çevrenin kabul edebileceği bir şey değildir. Hacer'i hem ailesinin hem de çevresinin gazabından korumak için onunla evlenmeyi kabul eden Hasan Hoca, bu evliliği tamamen formalite olarak görmektedir. Hacer'in Bekir'den olan çocuğuna da yıllarca özveri ile bakan Hoca, bu durumu kendisi için bir imtihan olarak görür. Bir gün Bekir'in, kızını ve Hacer'i almak için geri geleceğine kendini inandırarak yaşamakta ve bu nedenle de ne Hacer'e ne de Fatmacık'a karşı duygusal bir bağlılık duymamak için onlardan uzak kalmaya çalışmaktadır. Kendi hallerinde kurdukları bu düzen devam ederken Hoca'nın, tren istasyonunun oradaki bir köyden imamlık teklifi alması ile yaşantıları ciddi bir dönemece gelecektir. Türk Sineması'nın önemli senaristlerinden Barış Pirhasan'ın, O da Beni Seviyor'dan altı sene sonra tekrardan kamera arkasına geçtiği film, oyuncu performansları ile de merak uyandırıyor."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşının başlamasıyla Londranın artık eskisi kadar güvenli bir yer değildir. Bu sebeple Peter, Susan, Edmund ve Lucy isimli dört çocuk, taşrada güzel bir evi olan Profesör Kirkeün yanına gönderilir. Bitip tükenmeyen enerjileriyle koca malikanenin altını üstüne getiren dörtlü, bir elbise dolabının içinde gizlenen müthiş bir keşifte bulunurlar: başka bir dünyaya açılan bir büyülü bir geçit! Onlara bir görev verilir. Hayvanların konuştuğu müthiş tehlikeli ve cazibeli bu dünyanın yaratıcısı ve kralı olan Aslanı bulmak ve iç karartıcı bir büyüyle, bu güzel dünyayı bitmez tükenmez bir kışa mahkum eden Cadıyı yenilgiye uğratmak. Ve kimbilir belki de ölümsüz bir yaşam ve unutulmaz isimlere sahip olma şansı! J. R. R. Tolkienin dostu, ilham vereni ve çağdaşı olarak bilinen C. S. Lewisin 7 kitaplık Narnia Günlükleri, gerçekten de çocuksu bir şekilde başlar ve yetişkinlerin dimağlarını alt üst eden büyülü bir evrene uzanır. İyi bir edebi metin olarak bilinen Günlükler, şimdi de Şrek filmlerinin yönetmeni Andrew Adamsonun ellerinde beyazperdeye uzanıyor."} +{"text":"Londra'da emlak pazarı artık uyuşturucu pazarının yerine geçmiştir. Sektör girişimcileri de bir o kadar büyük oynama peşindedir. Ama bürokrat, simsar ya da gangster; küçük ya da önemli bir konumda olsun hepsinin hesap vereceği bir adam vardır o da eski ekolden bir gangster olan Lenny Cole'dür. Ama aslında Londra'nın tüm yeraltı suç dünyası komplo kurma peşinde ve çatışma halindedir, zaman değişiyordur, kurallar da. Ama bu karmaşanın içinde milyonlarca dolar değeri olan bir anlaşma Lenny'nin öldü sanılan, keş rock yıldızı oğlu Toby Kebell'in işine yarar. Lock, Stock and Two Smoking Barrels ve Snatch gibi başarılı filmlerin yazar ve yönetmenliğini üstlenen Guy Ritchie; seks, suçlular ve rockn roll hikayesi olan RocknRolla'yla beyazperdede."} +{"text":"Washington'da dönen ve tüm dünyadan gizlenen bazı oyunlar, Texas'��n kurak topraklarından, Antartika'nın buzullarına kadar tüm Amerika'da geliştirilen bir takım gizli araştırmalar, Londra'nın çok gizli toplantı salonlarında tartışılmaktadır ve bu araştırmaların arkasında gömülü olan gerçekler Mulder ve Scully'i yalanlardan daha çok rahatsız etmektedir. Filmin bağlantılı olduğu The X-Files serisinin gözde oyuncuları David Duchovny ve Gillian Anderson filmde de başrolleri paylaşıyorlar. Yönetmenliğini Rob Bowman'ın yaptığı filmin senaryosu Chris Carter ve Frank Spotniz'e ait. Filmin diğer oyuncuları ise Ed Wood filmindeki rolü ile Oscar alan oyuncu Martin Landau ve Oscara aday gösterilen, Shine ve Avalon filmlerinden tanıdığımız Armin Mueller-Stahl. 1993 sonbaharında Chris Carter'ın yarattığı dizi, hayatları ve maceraları ile iki FBI ajanının para-normal, doğa üstü olayların ve açıklanamayan olayların peşindeki nefes kesici maceraları ile TV izleyicisine tanıtıldı. Dizi henüz ikinci sezonunda yayında olan tüm dizilerin ratinglerini geçerek En İyi TV Drama dalında Altın Küre ve Emmy Ödülü aldı. Üçüncü sezon boyunca ise 18-49 yaş arasındaki TV izleyicileri arasında üçüncü sırada yer aldı. Geçtiğimiz 5 yıl içinde sayısız TV Ödülüne layık görülen dizi Amerika'da olduğu kadar yurt dışında da çok büyük ilgi gören bir fenomen haline geldi. Dizinin gözü kara FBI ajanı Fox Mulder'ı canlandıran David Duchovny ise asla diziye başlarken böyle bir ilgi ile karşılaşacağını ummamıştı. Dizi de ilk zamanlarda sadece çözülemeyen UFO ve yaratıklar hakkındaydı. Oysa ki her geçen gün dizinin konuları genişledikçe hem izleyici sayısı ve hayranı hem de yelpazesi genişledi ve çeşitlilik kazandı. Dizinin diğer oyuncusu olan Gillian Anderson ise filmde de başrolü arkadaşı ile paylaşmaya devam ediyor. İki karakter arasında olanlar platonik bir aşktan, gergin iş arkadaşlığına uzanan mükemmel bir ilişki. Bir tarafta çok güçlü, akıllı, özgür ruhlu Dana Scully diğer tarafta ise herkesin kahramanı olan Fox Mulder var. Tüm farklılıklarına rağmen ikisi de birbirlerine eşitler. Bir araya geldiklerinde elele zorlu durumların içinden çıkabilmek için iş birliği yapıyorlar. Bu işbirliği filmde de devam ediyor."} +{"text":"Keith Ripley, usta bir soyguncudur. Hırsızlığı kurallarına uygun olarak yapıyordur. Polisle iş birliği yapmaz, teslim olmaz, ortağını korur. Ripley'in son ortağı da bu kuralları bozduğu için ölmüştür. Jack Gabriel, New York becerikli bir sokak hırsızıdır ve bir o kadar da karizmatik ve yakışıklı. Keith bir gün Jack'in kendisinin de peşinde olduğu bir mücevher satıcısını soyarken gördüğünde yeni ortağını bulur. Birlikte büyük ve tehlikeli bir soygun yapacaklardır. Böylece Keith eski ortağının Rus mafyasına olan borcunu ödeyecek ve vaftiz kızı Alex'in hayatını kurtaracaktır. Bu plan hazırlanırken Keith istemese de Alex ve Jack yakınlaşırlar. Fakat iş bundan daha da karmaşık bir hal alacaktır; birisi hırsızlığın kuralını bozmuştur."} +{"text":"gösterildiği Those Who Love Me Can Take The Trainin (1998) ardından, yönetmen Chereau bu kez tamamen fiziksel bir ilişkinin zamanla nasıl tutkuya ve alışkanlığa dönüştüğünü anlatmak için kamera arkasına geçti. Chereau, senarist Kureishi hakkında düşündüklerini ise şöyle dile getiriyor: Hikayelerinin düzgünlüğünü ve kurgulamasını çok seviyorum, açık yürekli yaramazlıklarını, kendine acımayan bir anlatımı olmasını, saldırgan ve cesur espri gücünü ortaya koyması ise bir senarist için az bulunan özellikler. İlk çalışmalarda bana kısa hikayelerini de getirmişti. Bunlar 5-10 sayfayı geçmeyen fakat anlatmak istediği herşeyi biraraya çok basit bir anlatımla sığdırdığı hikayelerdi. Bunlardan biri bu filmi yapmamızı sağlayan Nightlight adındaki hikayeydi. Roman ile hikayelerden ikisi arasında inanılmaz bir bağ vardı. Hiçbir romanda rastlayamayacağınız detaylara bu kısa hikayelerde rastlamıştım.\" Filmin başrollerini paylaşan Mark Rylance ve Kerry Fox, birbirlerine fiziksel olarak bağlanan iki sevgiliyi canlandırıyorlar. Chereau için İngiliz oyuncularla çalışmak oldukça güzel bir sürpriz. Sete her gelişlerinde bütün gece canlandıracakları set için düşünmüş ve hazırlanmış bir halleri vardı. Ve her seferinde birbirinden ilginç fikirler ve önerilerle karşıma çıkıyorlardı. Fakat onlardan değişik bir şeyi denemelerini istediğimde asla korkup geri adım atmıyorlar ya da ilham gelmesi için oturup beklemiyorlardı. Fransada oyuncular daha spontane düşünür kendilerinden isteneni yaparlar. Rolleri için derine inmez o karakterin aslında nasıl olduğu konusunda kafa yormaz, bunu yönetmenden beklerler.\" Yönetmenin film konusundaki bir diğer üzerinde durulması gereken sözü ise şu: Başka filmlerin seks sahnelerinin bittiği yerde bu filmin seks sahneleri başlıyordu. Ara verildiğinde Mark bana ne kadar ileri gitmesini istediğimi sordu. Ben de ona gidebildiğin kadar ileri dedim. Sonra Mark ve Kerry arasında uzun bir diyalog geçti. Birbirlerine moral desteği veriyorlardı. Bir seks sahnesinde iki oyuncunun böylesine bir dayanışmaya girdiklerini hiç görmemiştim."} +{"text":"Abidin ve Mahmut pavyonlarda ayaküstü komedyenlik yapan ve hayatta kaybeden tarafta yer almayı alışkanlık haline getirmiş iki arkadaştır. Abidin eskiden gemicilik yapmıştır ve kadınlara feci düşkündür. Bir yetimhanede büyümüş olan Mahmut ise karşı cinse olan utangaç tutumu ve hassas yapısıyla yoldaşından ayrılır. İki kafadarın sepetli bir antika motosikletin sırtında sürdürdükleri seyyar yaşamları, sağır ve dilsiz ama güzeller güzeli bir genç kızın hayatlarına girmesiyle alt üst olacaktır. Yaşayacakları olaylar hem kendilerini daha yakından tanımalarına hem de hayatın anlamı ve etraflarını saran hayal/gerçeklik üzerine egzersiz yapmalarına yol açacaktır. Elbette bu egzersize filmin seyircisi de dahil olacaktır. Yavuz Turgul'un bu en güçlü senaryolarından biri, güçlü bir ışık kullanımı ve görüntü yönetiminin yanısıra, Füreyya Koral gibi sürpriz simalarla da taçlanan bir eser."} +{"text":"Megan, sıradan bir Amerikan kızıdır. Ponpon kızlık imajının tüm göstergelerine sahiptir. Futbol takımından bir erkek arkadaşı, kendi gibi bıcırık kızlardan kurulu bir çetesi, süslü püslü elbiseleri, iyi bakımlı saçları vb.... Ancak dolabında ünlü lezbiyen Melissa Etheridge'in tam boy bir portresi olduğu keşfedilince işler karışır. Zira, artık ailesi ve arkadaşları onun da bir lezbiyen olduğunu düşünmektedirler. Aile, her iyi Amerikan ailesinin yapacağını yapar ve Megan'ı derhal bir \"rehabilitasyon\" merkezine tıkar. Şimdi Megan için tedavi zamanıdır. Kamp ya onu sıradan bir heteroseksüele çevirecek yada çok sevdiği Etheridge'in yanına postalayacaktır. Homoseksüelliğin doğasına dair mükemmel bir hiciv örneği. Banliyö toplumunun asla algılayamayacağı bir unsur olarak, homoseksüel olmak aslında ne demek sorusu filmin temel izleği."} +{"text":"Film, Şilide görev yapan İsveç ataşesi Herald Edelstamın, 11 Eylül 1973 tarihinde yapılan askeri darbe sırasında ve sonrasında masum insanların ölüme gönderilmesini engellemek için yaptığı kahramanlıkları beyazperdeye taşıyor. Edelstam ile darbenin hemen sonrasındaki korkunç olayları izler ve onun insan hakları için verdiği mücadeleye şahit oluruz. Edelstam'a bunu yaptıran ve bu bağlılığın bedeli nedir? Geçmişindeki olayların etkisindeki Edelstamı izlerken bir kadın düşmanının nasıl çaresizce aşkı bulmaya çalıştığını ve bunu yapmanın tek yolunun kendi geçmişi ile yüzleşip bedelini ödemek olduğunu görürüz. Yüzlerce, belki binlerce hayatı kurtardıktan sonra, bir kez daha mücadele etmesi gerekir. Bu defa rejim tarafından ölüm cezasına çarptırılmış yeni bulduğu sevgilisini kurtarmak için bir başka imkansız görev ve zamana karşı çaresizce bir yarış. Film sadece hayalini kurabileceğimiz olayları başaran bir adamın gerçek hayat hikayesini anlatır. Adını, Fransa Devrimi sırasında bir çok hayatı kurtaran The Scarlet Pimpernel adlı kurmaca kahramandan alan filmin tamamı Santiagoda çekilirken yüzlerce mahkumun işkence görüp öldürüldüğü gerçek stadyum mekan olarak kullanıldı."} +{"text":"Kocasından yeni boşanmış olan Meg Altman, kızıyla birlikte yaşamak üzere, nafaka parasıyla eski bir ev satın alır. Meg, evi dolaşırken eski sahipleri tarafından garip bir oda yaptırılmış olduğunu farkeder. Oda, istenmeyen kişilerin giremeyeceği kadar sağlamdır, monitörlerle evin her tarafı görülebilmekte, dışarıya direkt telefon hattı bile bulunmaktadır. Ev halkı, acil bir durum olduğunda bu odada uzun zaman geçirebilmektedir. Bir gece, Burnham, Junior ve Raoul adlı üç soyguncu eve girerler. Meg ve kızı Sarah, tahmin ettiklerinden çok daha önce bu panik odasını kullanmak zorunda kalırlar. Fakat bu adamlar sıradan soyguncular değillerdir, sahip oldukları bilgi, durumu sanıldığından çok daha korkunç hale getirecektir. Yeni dönemin popüler yönetmenlerinden David Fincher imzasını taşıyan film, gerilim dozu ve tarzıyla Hitchcock filmlerini andırıyor. Filmin başrolünü Nicole Kidman'ın sakatlanması yüzünden son anda alan Jodie Foster ise Kuzuların Sessizliği'nden beri en iyi rolünü sergiliyor."} +{"text":"Her biri birbirinden ilginç ve garip oyunculardan oluşan bir Cleveland beyzbol takımının maceralarını anlatan 'Major Leaugue II', aynı adı taşıyan 89 yapımı filmin devamı niteliğini taşıyan keyifli bir spor komedisi. Film, eski sezonun, içme problemi iyice artan alkolik takım spikerini canlandıran Bob Uecker tarafından yapılan bir özetiyle başlıyor. Dakikalar ilerledikçe, takımın oyuncularını, değişik saç kesimiyle tanınan Çılgın Vaughn'ı, iki sezon arasında Budist olan ve maçlardan önce soyunma dolabının önünde dua eden Pedro Cerrano'yu, fazla çabalamanın sağlığa zararlı olduğuna inanan Willie Mays Hayes'i ve takıma top tutucu olarak yeni alınan fakat fazla düşüncelere daldığı için topu sürekli olarak geri atan Rube'yı tanırız. Takımın menajeri, çok tecrübeli bir adamdır ve Rube'nin Playboy'da en çok röportajlar sayfasını beğendiğini öğrendikten sonra ona, oyun sırasında fazla düşünmemek için kendi kendine bu röportajları tekrarlamasını öğütleyecek kadar pratik ve hızlı çözümlere inanan bir adamdır. Cleveland'lı takımın sahibi olan zengin bayan Rachel Phelps'se artık bu işten sıkılmıştır ve başka bir işe atılmak istemektedi. Bu yüzden, takımın başarısız bir sezon geçirmesi için, soyunma odasında moral bozucu konuşmalar yapmak gibi, elinden geleni yapar."} +{"text":"Bilindiği üzere Russel Crowe'u ortaya çıkaran, göz önüne getiren film Romper Stomper. Yaşadıkları bölgenin zamanla \"çekik gözlüler\" tarafından istila edilmesine artık dur denmesi gerektiğine inanan Hitler taraftarı Nazi sempatizanı grubun lideri Hando ve hayatına girdikten sonra bir çok şeyi değiştiren zengin bir işadamının kızı Gabe'in ve çevrelerindeki bir çok \"kaybedenin\" hikayesi Romper Stomper. Russel Crowe'ın Avustralya'nın Oscar'ları denilen \"Australian Film Institute\"nden En İyi Erkek Oyuncu etiketini almış olması şaşırtıcı değil çok iyi çünkü. Filmde ondan sonra gerçekten rol kabileyiti olarak sivrilen Daniel Pollock'ın aynı sene içinde ölmüş olması ise gerçekten yazık. Tanıdık sima olarak 4400'de dedektif olarak izlediğimiz Jacqueline McKenzie'yi de ilk dönem filminde izlemek güzeldi. Çok sivri bir dili yok, yaklaşık 100 küsür dakika ve oldukça seri bir şekilde sıkmadan akıp gidiyor. 2 gün içinde Crowe'u önce \"A Good Year'da sonrada \"Romper Stomper'da seyretmek gerçekten garipti... bu kadar kısa zamanda nereden nereye dedirtiyor insana."} +{"text":"Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40'lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna'daki sahil kasabası Seabrook'a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah'la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar. Genç kız zengin bir ailen geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı'nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir."} +{"text":"Gerçek bir olaydan yola çıkan Asılsız Haber, Washingtonda, mesleğinde hızla yukarılara tırmanıp ünlenmek için asılsız haberler yazan genç gazeteci Stephen Glassın yükselişini ve düşüşünü konu alıyor. ABDde devlet ideolojisini yansıtma açısından ön sıralarda yer alan, başkanın ilk okuduğu gazete olarak bilinen The New Republicde gazetecilik yapan Glass, mesleğindeki yeteneklerinden çok, her durumla baş edebilen yalanlar uydurabilme meziyeti sayesinde yıllarca işinde başarılı biri imajını korur; ancak günün birinde yazacağı yalan bir haber, herkesin şimşeklerini üzerine çekecek ve Glassın düşüşe geçmesine yol açacaktır. Asılsız Haber, sadece gazeteciliğin değil, ofis içi ilişkiler üzerinden yürüyen modern iş yaşamının kokuşmuşluğuna dair oldukça yerinde gözlemlere sahip bir film."} +{"text":"Film, kolay yoldan para kazanmaya çalışan insanların birbiriyle çakisan ve allak bullak olan yasamlarini konu aliyor. Mustafa Ugurlu, Emre Altug, sebnem Dönmez ve Okan Yalabik'in rol aldiklari filmin yönetmenleri Hakan Haksun ve Ercan Durmus. Film, 80 sonrasi dönemde ortaya çikan apolitik gençlige ve kisa yildan köse dönme felsefesine eglenceli bir dille gönderme yapiyor. Eray, Servet ve Güven ayni evi paylasan üç arkadastir. Eray, okudugu Tip Fakültesinden atilmak üzeredir ve fiziginin avantajiyla fotomodellik, oyunculuk, sarkicilik gibi islerde sansini denemekte söhret hayalleri kurmaktadir. Artik otuz besini devrimis olan Servet ise geç kaldigi hayata, bir an önce ve baliklama dalmak niyetindedir. Bu nedenle de zararsiz oldugunu düsündügü kanunsuz islere girismis ve Güveni de kendi islerine ortak olmaya zorlamistir. Filmde kimya ögrencisi olan ve ev arkadaslarindan yasça küçük olan Güvenin, kendi gelistirdigi bir formül sayesinde, çok ucuza, viski tadinda bir içki elde ederek para kazanmaya çalisan alkolik okul arkadasi Ender, Erayin eski sevgilisi Hülya ve köse dönme sevdasinda olan diger karakterler biraraya gelince hayli kaotik bir o kadar da komik bir macera basliyor. Türk sinemasinin renkli simalarini biraraya getiren film, 80 sonrasi dönemde ortaya çikan apolitik gençlige ve kisa yildan köse dönme felsefesine eglenceli bir dille gönderme yapiyor."} +{"text":"Umut Adası, Türkiyeden İngiltereye kaçak yollarla giden bir grup insanın ve eğitim amacıyla fırsatlar ülkesine giden genç bir kızın yaşadığı dramı anlatıyor. Farklı sınıf ve kültürden gelen, çoğunluğu genç olan bu insanlar, yaşama başka bir yerden yeniden başlamak için İngiltereye doğru umut yolculuğuna çıkarlar. Aslında hikayenin dört ana karakteri vardır. Onlarla birlikte aynı kaderi paylaşan ara karakterler de olay örgüsünün oluşmasında önemli bir rol oynamaktadır. Umuda doğru çıkılan bu yolculukta kimilerinin amacı; yeni bir dil öğrenmek, ailesine ekonomik açıdan yardım etmek, çocuğuna daha rahat bir gelecek sunmak Kimilerinin amacı ise; işlediği suçtan kaçmak, macera yaşamaktan başka bir şey değildirUmut Adası, Türkiyede yaşadıkları zorlukların üstesinden gelemeyip, çareyi İngiltereye göç etmekte arayan ve yolları Londrada kesişen Asil, Yusuf ve Vildanın hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Dinle Neyden, 1798 Osmanlı-Fransız savaşının yaklaştığı günlerde, İstanbulda barış arayan bir avuç insanın çabalarıyla, iki genç Saray mensubu arasında yaşanan duygusal ilişkinin tanığı olan genç bir Mevlevi Dervişinin mistik dünyasını anlatıyor. Mevlevihane defterlerini tutmakla görevli Derviş, aynı zamanda eski bir Osmanlı Paşası olan Nuri Dede efendinin hizmetindedir. Dede efendi ve onun eski dostu olan bazı Fransız diplomatlar yaklaşan harbi önlemeye çalışmaktadır. Gayriresmi olarak sürdürülen bu çalışma, Sultan III. Selimin kızkardeşi Beyhan Sultana ait Sahilsarayda gerçekleştirilmektedir. Rahatsızlanan Dede efendiye, diplomatik müzakereler sırasında eşlik eden Saray Tabibi Halil ile Beyhan Sultanın yardımcısı Gülnihal Kalfa arasında bir yakınlık yaşanmaktadır. Dede efendiyle birlikte Sahilsaraya gelen genç Dervişin defteri, tamamına tanık olduğu bu hikaye ile Hz. Mevlananın öğretisinden yansıyan satırların bir araya geldiği sayfalarla doludur..."} +{"text":"Hole ve Smashing Pumpkins gruplarının ünlü basçısı Melissa Auf der Maur tarafından geliştirilen ve Tony Stone tarafından yönetilen film, bu sene görebileceğiniz en özgün işlerden biri. His olarak David Lynchi andıran 28 dakikalık film, üç farklı zaman diliminde geçiyor; onları birbirlerine bağlayan ise, kan. Ana ekseninde bir kadın ve arabası var; kadının tuhaf bir ritüeli ile açılan film, izleyiciyi daha sonra aynı ormanın içinde paralel evrenlere fırlatıyor. Bu fantastik ve zamanlararası yolculukta bir Vikingin kalbi, araba çarpışması ve kökünden koparılırken kanayan ağaçlar tuhaf bir şekilde birleşiyorlar. Diyalog yerine müziği tercih eden film bir nevi post-rock senfonisi. Akıl Dışına düz bir hikayeye değil, içine girilecek bir deneyim gibi bakılması doğru olur. Film sizi her yanınızdan saran, görsel ve müzikal bir yolculuk sunuyor."} +{"text":"Red Riding serisinin ikinci filmi, geçtiğimiz yıl! f İstanbulun açılışında gösterilen ve büyük ilgi gören Tel- deki Adam filminin yönetmeni James Marsha teslim edilmiş. Serinin yolculuğu bu kez 1980 yılına Film, İngiltere suç tarihinin en korkunç vakalarından biri olan Yorkshire Ripper cinayetlerine ve polis teşkilatının içindeki yolsuzluklara odaklanıyor. Zamanında Karachi Club cinayetleri üzerine de çalışan, ancak karısının düşük yapması üzerine dosyayı bırakmak zorunda kalan polis memuru Peter Hunter, Yorkshire Ripper cinayetlerini araştırmakla görevlendirilir. Hunter, Karachi Club kurbanlardan biri olan Claire Strachanın ölümü ile Ripper cinayetleri arasında benzerlikler görür ve kızın gerçek katilinin, polise ifade verdikten sonra serbest bırakıldığından şüphelenir. Claire ile ilgili araştırmalar, onu polis memuru Bob Cravena götürecek ve Hunter, şüphelerinin çok daha ötesinde korkunç bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Ünlü İngiliz aktör Paddy Considine, bu nefes kesen polisiyedeki Peter Hunter rolüyle çarpıcı bir performans sergiliyor."} +{"text":"Bir gün en nefret ettiğiniz insanın ta kendisi olduğunuzu görürseniz, ne yaparsınız? Üstelik o insanın bedeni dahil herşeyine sahip olduğunuzu anlamışsanız... Nell ve Woody birbirlerinden nefret eden iki komşudur. Nell iyi bir ailenin yetişmiş kızı olarak sakin bir yaşam seven ve edebiyata düşkün biriyken Woody kelimenin tam anlamı ile eğlence için yaratılmış bir insandır. Yıllarca iki ezeli düşman olarak yaşamış bu iki genç, bir sabah uyandıklarında büyük bir kabusla karşılaşırlar. Bedenleri dahil herşeyleri ile birbirlerine dönüşmüşlerdir. Bu duruma alışmaları kolay olmasa da, bunu birbirlerinin hayatlarını cehenneme çevirmek için bir fırsat olarak kullanmaya çalışırlar. Ama evdeki hesap çarşıya uymayacak ve başlarına bir dolu bela açılacaktır. Transamerika'daki rolü ile öne çıkan Kevin Zegers, bu sefer başrolü Samaire Armstrong ile paylaşıyor."} +{"text":"ITO - Bir Şehir Rahibinin Günlüğü, günümüz dünyasına dair bir yalnızlık hikayesi, kahraman ise hayattaki misyonunu ve yolunu arayan Budist bir rahip. Tokyoyu bir keşişin kentsel deneyimi üzerinden, onun varoluşsal yalnızlığının gözünden sunan belgesel, varoluş üzerine, olgunlaşmak üzerine bir şiir gibi. Tamamı gece çekimlerinden oluşan ve genel olarak durağan kamera kullanılan film, bir tür sükunet ve arayış hissi kuruyor. Fujiokanın hayatın anlamına dönük tutkulu arayışı, rüyalarla ve günah çıkarmalarla iç içe geçiyor. Bu günah çıkarmaların mekanı bazen bir kadın hapishanesi, bazen bir geyşa evi, bazen de Fujiokanın Tokyonun merkezinde açtığı bar olabiliyor. Evet, Fujioka bir tapınağa ait olmak yerine bir bar açmayı ve bildiklerini oradaki müşterilerine öğretmeyi tercih etmiş. ITO - Bir Şehir Rahibinin Günlüğü, Melankolinin 3 Odasının yönetmeninin yeni belgeseli; insan zihnine, anılarına ve kendi dışımızda olduğunu farz ettiğimiz her şeye - yani dünyaya- dair güçlü sözleri olan bir belgesel."} +{"text":"Büyülü bir uçan halı gezintisi için hazır mısınız? Hollywoodun meşhur Türk yıldızı Turhan Beyin rol aldığı ve unutulmaz bir Hollywood klasiği olan Arabistan Geceleri'nde tüm dileklerinizin gerçekleşmesine hazır olun! Tam 4 dalda Oscara aday gösterilen bu efsanede tutkulu aşk, cömertçe ortaya serilen zenginlik ve egzotik ihtişam içinde anlatılıyor. Technicolor ile ustaca renklendirilen bu göz alıcı ve harikulade film, şimdi dijital ortamda yeniden hayata geçirildi. Turhan Beyin yanı sıra başrollerde Jon Hall, Maria Montez ve Sabunun yer aldığı bu görkemli destanda tahtın varisi olan iki üvey kardeşin hem saltanat, hem de şehvetli ve göz alıcı Şehrazat uğruna verdikleri savaş beyaz perdeye aktarılmış."} +{"text":"10 yaşındaki Cemil, annesi ve kendisi üzerinde şiddet uygulayan üvey babasından kaçarak Adana'dan İstanbul'a gelir. Haydarpaşa'da karşılaştığı sokak çocuklarının yanına sığınan Cemil'i grubu lideri Velit yanına para vererek geri göndermek ister. Sokak çocukları Cemil için para toplarken bir yandan da zorlu yaşam koşullarına katlanırlar. Bu arada Cemil'in annesi Münevver oğlunu aramak üzere İstanbul'a gelir. Kör bir piyango satıcısının yanında bilet satan küçük kızkardeşi Zeynep`in babasıyla oturduğu gecekonduya yerleşen kadın ilk eşinin kardeşleri tarafından namus meselesi yüzünden aranmaktadır. İstanbul'a geldiği duyulan Münevver'i öldürmek üzere Anadolu'dan bir genç gelir. Adı Reşo`dur. Duyarlı ve vicdanlı biri olan Reşo Münevver'i öldüremez ve bulamadığını söyleyerek şehirde oyalanır. Bu arada Velit de piyango satıcısı Zeynep'e aşık olmuştur. Sokak yaşamına daha fazla dayanamayıp hastalanan Cemil'i arkadaşları, serseri Şero`nun kahvesinde çalışan yaşlı dostları Dayı`nın yanına yerleştirirler. Velit, Zeynep'e aşkını nasıl ifade edeceğini bulmaya çalışırken Cemil'in başına gelen olayla her şey tersine döner. Yaşamları ve kaderleri pamuk ipliğine bağlı bu insanlar için artık geri dönüş yoktur."} +{"text":"İngiltere'nin kuzey bölgesinde, Yorkshire kentinde yaşayan bir grup erkeğin yaşam mücadelesini keyifli bir anlatımla sunan Anadan Doğma, iş bulmaya çalışan ama bir türlü beceremeyen Gaz, David, Gerald ve Guy'nin dostluk öyküsünü taşıyor beyazperdeye. Yanlarına iki kişiyi daha alan biri uzun boylu ve zayıf, biri kilolu, biri yaşlı, diğeri de çok genç olan bu altı kafadarın para kazanma formülü olarak striptiz yapmayı düşünmeleri kahramanların ve de filmin çıkış noktası oluyor. Thatcher ve feminizm sonrası dönemde bocalayan 90'lı yılların erkek modeline pek uyan bu çaresiz insanların sıradan yaşamlarını, heyecan, kaygı ve sevinçlerini samimi ve sıcacık bir dille aktaran film dünya vizyonunda büyük ilgi gördü ve 1997'de Oscar'a aday oldu."} +{"text":"Hepburn - Tracy çiftinin doruk noktalarından biri. Adam's Rip daha ustaca bir film olabilir, ama Pat ve Mike daha komiktir ve Hollywood'un biraraya getirebileceği en yetenekli iki oyuncuya sonsuz fırsatlar sunmaktadır. bu filmde, birlikte oynadıkları ilk film olan Woman of the Year' dan esintiler var. O filmde de Hepburn soğuk, kültürlü cemiyet kadınını, Tracy istediği dürüst hayatı sürdürme fırsatını bulamayan sokak adamını oynuyordu. Pat ve Mike'da ise Hepburn tenis ve golfte dünya çapında en iyiler arasına girecek düzeyde iyi bir sporcuyu, Tracy ise, Hepburn'u çalıştırmaya başlamadan önce tek sporcusu hep yatay pozisyonda bulunan mızmız bir ağır sıkletten ibaret, pek tanınmamış bir antrenörü canlandırıyor. \"Pek iş yok onda\" diye yakınır Tracy müşterisinden. \"Biraz zavallı işte.\" Ve tüm komedi ve çatışma bu garip ama mükemmel uyum içindeki ikilinin zıtlaşmasından doğar. Bu tür malzemeyi işlemekte neredeyse eşsiz olan George Cukor da bu ikilinin zarif, rahat oyunlarını mükemmel biçimde düzenlemektedir."} +{"text":"Uzak bir gelecek ve dünya. Filmin hemen başında verilen bilgiye göre dünya çok büyük bir savaş yaşamış ve bu savaş sonrasında şehirler toz duman olmuştur. Kahramanımız R MP olarak isimlendirilen bir polis timinde görevlidir. Ana görevleri son kullanma tarihi geçmiş ve/veya insan yaşamı için tehdit oluşturan sibernetik organizmaları yakalamak, gerekirse yoketmektir. R, özel hayatında problemli bir sürecin içindedir. Egzotik dansçı olarak programlanmış bir cyborg olan Riaya aşıktır. Sık sık yasadışı işlere bulaşan Rnin tek amacı gerekli parayı biriktirip Riayı satın almaktır. Ama problemi sadece bununla sınırlı değildir. Rianın son kullanma tarihi yaklaşmaktadır. Ria günü geldiğinde ya çöplüğü boylayacak ya da MPler tarafından yokedilecektir. R, kanunsuz olarak çalışan ve cyborglar konusunda uzman Dr. Giro ile tanışır. Dr. Giro kendisine Ria ile DNA yapılarının aynı olduğunu söylediği Cyon ismindeki genç bir kızın fotoğrafını verir. Eğer bu kızı kendisine getirirse Rianın nöral transferini yaparak genç kızın bedeninde yeniden yaşamasını sağlayacağının sözünü verir. Tabii ki uygun bir fiyat karşılığında. Bu arada Cyonun peşindeki tek kişi R değildir. Savaş konusunda eğitilmiş kaçak bir cyborg olan Cyper etrafa dehşet saçmaktadır. O da Cyonun peşindedir. R, bir yandan özel hayatını düzene sokmaya çalışırken bir yandan da Cypera engel olmaya çalışacaktır."} +{"text":"Death Note'a ismi yazılan insan ölür. İsmi yazıldıktan sonra 40 saniye sonra ölüm nedeni, ölüm nedeninden 6 dakika 40 saniye sonra detaylar yazılabilir. Death Note'u kullanan biri, öldüreceği insanın yüzünü görmüş olmalıdır. Aynı isimdeki diğer kişiler bu şekilde etkilenmezler. Death Note'u kullanan insan ne cennete ne cehenneme girebilir. Death Note başkalarına verilebilir. Ancak bu durumda onunla ilgili tüm hatıralar kişinin aklından silinir. Death Note olanaksız şeyleri sağlamaz. Shinigamilerin gözleri, insanların adı ve soyadını, yaşam süresini, yaşını vb. gösterir. İnsanlarla bu gözler değiştirilebilir ancak karşılığında insan ömrünün yarısı Shinigami'ye geçer. Bir Shinigami, insan hayatını kısaltmak için yaratılmıştır. Bunu uzatmak için defteri kullanan Shinigami ölür. Death Note, eğer bir insanın eline geçerse, deftere önceden sahip olan Shinigami, o kişiyi 39 gün içinde bulmalıdır. Bu kitap ölüm tanrısı ile insan arasında bir bağ olacaktır. Evet efendim yeni hastalığımız bu. Herkese tavsiye edilebilecek pek leziz bir anime film olarakta karşımızda. Bağımlılık yapması dışında hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır."} +{"text":"Yoksul köylülerin yıllardır ekip biçtikleri topraklara zorla sahip olmak isteyen Ağa'ya, Habip karşı çıkar. Genç köylü tek başınadır. Çünkü kendi gibi Ağa'ya ırgatlık yapan köylüler onu bu davada yalnız bırakmışlardır. Habip ne kadar yalnız kalsa da Ağa için bir çıbanbaşıdır. Bu nedenle Ağa'nın adamları Habip'i öldüresiye döverler. Ama, bir gece gizlice eve giren Habib, Ağa'yı öldürür. Adamlarının peşine düştüğü çatışmada yaralanır. Kaçmayı başaran genç köylü, küçük oğluyla tek başına yaşayan çamaşırcı Hacer'in evine sığınır. Almanya'ya gidip bir daha dönmeyen kocası yüzünden beş yıldır erkeksiz yaşayan mutsuz kadın, katil köylüye ilgi duyar. Birbirlerini severler. Hacer'in oğlu Mehmet de Habip'i yüzünü yıllardır görmediği babası zanneder. Üç kişilik bu sıcak, duygusal yakınlaşma sonunda kaçmaya karar verirler. Ancak peşlerinde olan Ağa'nın adamları onları otobüs terminalinde yakalar. Habip bu çatışmada hepsini öldürür. Çatışmadan sonra çevreyi saran jardarmaya teslim olur."} +{"text":"2000 yapımı \"Vay Anam Vay\"ın devam filminde, Martin Lawrence 'Koca Anne' olarak geri dönüyor, üstelik bu kez daha cesur, daha büyük ve daha kötü bir Koca Anne olarak... Kılık değiştirme konusunda fazlasıyla meziyetli FBI ajanı Malcom'un Koca Anne kılığına bürünmesinin sebebi ölümcül bir bilgisayar virüsü tarafından tehdit altında olan ulusal güvenlik dosyalarını kurtarmak. Ne yazık ki bu virüsü yok etmenin tek yolu yaratıcısına yakın olmaktır. Bilgisayar dahisi Tom Fuller'ın, Orange County'deki evinde bir hizmetçiye ve çocuklarının bakıcıya ihtiyacı vardır. Malcolm, Koca Anne kılığında karşılarına çıkınca hiç düşünmeden çocukları Andrew, Carrie ve Molly'i ona emanet eder. Şimdi Koca Anne'nin ülkeyi kurtarabilmek için öncelikle bu garip ailenin çocuklarına bakıcılık etmek zorundadır..."} +{"text":"Onlar aslında iyi insanlar ama hayattakı tek amaçları daha çok para kazanmak olduğu için kirli işlere el atmış insanlar. Birinin ismi kayıtlarda Bay Parker ve diğerinin ismiyse kayıtlarda Bay Longbaugh olarak geçmektedir. Hayatlarına yol vermek istemektedirler ancak parasız olduklarından pek hayatları yolunda gitmemekteydi ve işte bir gün şans kaderlerine çıkar ancak sandıkları kadar iyi bir şans değildir bu. Sperm kliğinde bulunan ikili tesadüfen ismi Robin olan bir genç kadının iki koruma ile girdikleri doktorda konuştuklarını duyarlar. Kadın bir ailenin taşıyıcı anneliğini yapmaktadır ve $1,000,000 dolar alacaktırlar bunun için. İkili tam zamanında harakete geçerler fakat işler beklendiği gibi yürümese de Robin isimli kadının kendi hatasıyla onu yakalarlar. Artık yakında fidye isteyecektirler ve alacakları 15 milyon dolar gibi büyük bir miktarla zengin olup hayatlarını sürdürecektirler. Ancak ikili bir çok şey öğrenecektirler. Öncelikle bu kadın çocuğunu aynı ailenin oğullarından yapmışdır ve ayrıca fidye isteyecekleri kişi de pek sıradan bir zengin değildir. İşte o zaman silahların gölgesinde bir macera başlar."} +{"text":"Film karlı ormanlar içersinde bir adamı yaraladıktan sonra takip eden bir grup insan görüntüleri ile başlar. Yaklaşık bir saati geçen süresince takip eilen Gideon'un, Carver ve adamlarınca neden takip edildiği konusunda bir ipucu yoktur. Gideon bu takip süresince yaralanmasına karşın nice badireler de atlatarak kaçmayı bilir. Bu arada Carver'ın adamlarını da eksiltmekten geri kalmaz. Amansız takip bir demiryolu şantiyesinde Gideon'un şantiyenin adamlarınca esir alınması ile son bulacak gibidir ancak Gideon buradan da ustalıkla kurtularak kolay lokma olmadığını belli eder. Carver'ın ona iyice yaklaştığı sırada Gideon'un niye takip edildiğini öğrenilir. Kuzeyli ordusunda yüzbaşı olan Gideon savaşın bitimi sonrası güneyli ordusunda eski bir albay olan Carver'ın evine gelmiş ve ondan mühimmatın ve eski askerlerin ne olduğunu öğrenmek istemiştir. Ancak bu arada gözü dönmüş askerlerce Carver'ın evi içinde eşi ve çocukları ile yakılmıştır. Takip sürerken çöldeki su başındaki kızılderili ve yine çöldeki iksir satıcısı kadın temaları olaya felsefi bir boyut katarak, takip sürecini her ikisine de sorgulatır. En nihayetinde karşılaşan Gideon ve Carver sürpriz bir sonla filmi noktalar."} +{"text":"İlgi çekmek uğruna her şeyi yapmaya hazır olan lise öğrencisi Kimberly Joyce, arkadaşları Brittany ve Randayı yanına katarak İngilizce öğretmeni Percy Andersonı kendilerine cinsel tacizde bulunmakla suçlar. Beverly Hillsteki bu özel okul hakkında önemsiz bir haber yapmak için orada bulunan hırslı muhabir Emily Klein ise kendisine şöhret getirecek bir atlatma haber yapmanın umudu içindedir. Tek istediği bu skandalın büyümesidir. Öte yandan, Kimberlynin babası tutucu bir adamdır ve bu skandalın işlerini etkilemesi en büyük korkusudur. Sert diliyle ve ünlü oyuncuların başarılı performanslarıyla dikkat çeken cesur bir film. Marcos Sieganın bu keskin dilli ve şaşırtıcı kara komedisi, 2005 Sundance Film Festivalinde Jüri Büyük Ödülüne aday gösterilmiş, 2006 İstanbul Bağımsız Filmler Festivalinde de övgüyle karşılanmıştı"} +{"text":"Özellikle tiyatroya olan ilgisiyle tanınan yönetmen Trevor Nunn, üstadın en iyi olmasa da en tanınmış oyunlarından birisi olan \"Onikinci Gece\"yi yorumluyor. Viola ve Sebastian kardeştirler. Birbirleriyle pek yakın değiller, ancak fiziksel olarak çok benziyorlar. Viola, ağabeyi Sebastian'ın öldüğünü düşünüyor, ve yabancı bir ülkeye adım attığında ağabeyi gibi giyinip ismini Cesario olarak değiştiriyor. Burada Kont Orsino ile tanışan Viola, bu zengin adamın güvenini ve saygısını kazanıyor. Orsino, Olivia'ya çılgınca aşık, ancak kardeşini yeni kaybetmiş olan kadının kendisini reddetmesi karşısında pek birşey elinden gelmiyor. Kadınla konuşmak için Cesario'yu -dolayısıyla Viola'yı yollayan Kont, kadının Cesario'ya aşık olmasıyla oldukça zor duruma düşüyor. Shakespeare'in, komedi yönü en ağır basan yapıtlarından birisi olan \"Onikinci Gece\", başrollerindeki ünlü oyuncularla dikkat çekiyor. Helena Bonham Carter, Richard E. Grant, Nigel Hawthorne ve yılların oyuncusu Ben Kingsley, performanslarıyla \"Onikinci Gece\"yi renklendiriyorlar."} +{"text":"Efsane yazar, yönetmen ve fotoğrafçı Bruce LaBruce'un 'JD' adlı öykü derlemesinden yola çıkılarak çekilen Şeker, yönetmen John Palmer ve senaryoyu ortaklaşa yazdığı Jaie Laplante ve Todd Klincke'in yorumuyla Bruce LaBruce çıkışlı herhangi bir işten beklenmeyecek kadar şeker bir film olmuş. Banliyölerde yaşayan yakışıklı Cliff 18 yaşına girdiği gün, 12 yaşındaki bilmiş kız kardeşi Cookie ona üç hediye verir: Ufak bir şişe votka, bir cigara ve metro bileti. Bu hapçı tatlı kız ağabeyine tek bir mesaj vermektedir: \"Git seks yap!\" Kendini şehir merkezinde fahişelerin takıldığı bölgeye atan Cliff, baygın ve hülyalı bakışları olan Butch'la karşılaştığı an, ona ilgi duyduğuna emindir. İki genç geceye atılırlar ve bir yandan sıkı bir arkadaşlık bir yandan da tereddüt dolu bir romantizm doğmuş olur. Oturaklı karakterleri ve harika oyunculuklarıyla öne çıkan Şeker, erotizm yüklü bir ilişkiyle, sokakların seks ve uyuşturucu hayatını birlikte anlatabiliyor. Şeker tatlı bir film, ancak bir o kadar da gerçekçi Filmin senaryo yazarlarından Todd Klinck'in bu film üzerinde çalıştığı dönemlerde bir yandan da fahişelik yapıyor olması, kesinlikle bu gerçekçi hisse katkıda bulunmuş."} +{"text":"Tarihçilere göre, Çinde Üç Krallık döneminde meydana gelen en kanlı savaş olarak bilinen Red Cliff savaşına 1 milyon asker katılmıştı. Hong Kong asıllı yönetmen John Woo, Çin tarihinin dönüm noktası olan bu savaşı en gerçekçi şekliyle beyazperdeye yansıtmak için 80 milyon dolarlık bütçeyle çalıştı. Böylece finans kaynakları bölgedeki bağımsız yapımcılardan gelen Red Cliff, Asyanın bugüne kadar yapılmış en pahalı filmi oldu. Red Cliff Asya sinemasının en büyük isimlerini bir araya getirdi. Bu isimler arasında Hollywoodda şansını denedikten sonra Çin dilinde yapılmış filmlere geri dönen yönetmen John Woo başı çekiyor. Dört saat uzunluğunda olması beklenen filmin hazırlık aşamasında çok ciddi oyuncu seçme sorunları ve değişiklikleri yaşandı. Çin edebiyatının klasiklerinden Romance of the Three Kingdomstan uyarlanan filmin konusu M. S. 208 yılında Han Hanedanının son döneminde geçiyor ve Çindeki Üç Krallık döneminin başlamasına yol açan savaşlar anlatılıyor."} +{"text":"Edebiyat dünyasının en tartışmalı ve tutkulu aşklarından birini yaşayan Verlaine ve Rimbaudnun öyküsünü anlatan Total Eclipse, hem sinema hem de edebiyat severlerin kült kabul ettiği bir film. Ünlü kişilikleri ve böylesine zor bir öyküyü anlatmayı başarabilmiş olmasıyla övgüler alan Holland, tutkunun nasıl bir şey olabileceğini de çarpıcı bir dille gösteriyor. Filmin en büyük kozlarından biri de sevgilisi Verlaine Yaşamımın sonuna kadar seninim diyen Rimbaudyu oynayan Leonardo DiCaprio Eleştirmenler Titanic, Aviator gibi filmlerin bu ünlü oyuncusunun, en iyi performansını Total Eclipse ile gösterdiği konusunda hemfikir. 8. uçan süpürge kadın filmleri festivali bünyesinde de gösterilen bu film, bu denli zor bir konu nasıl bu kadar basarıyla anlatılır dedirtmiştir. Agnieszka Holland öyle kallavi yönetmenlerin altından kalkamayacağı bir konuyu minimal fireler vererek anlatmayı başarmış Hele Rimbaud gibi bırakın fransız şiirini, dünya şiirini sarsmış bir adamı, ağlarken göstermek, muhteşemdir. Leonardo Di Caprio nun ise şimdiye dek izlediğim oyunculuklarından en iyisiydi diyebiliriz Başından sonuna kadar, içinize işleyebilen ender filmlerden"} +{"text":"Fransız Devrimi'nin 200. yıl kutlamaları için restore edilmeye başlanan Paris'in en eski köprüsü olan Pont-Neuf, sokağa düşmüş alkolik bir sirk cambazı olan genç Alex'e ev sahipliği yapmaktadır. Başarısız bir ilişkinin ardından çektiği üzüntünün giderek körleştirdiği güzel ressam Michele sokaklarda Alex'le karşılaşır. Michele, Alex, diğer bir evsiz olan Hans ile birlikte Pont-Neuf'te umarsız bir hayata başlar. Michele'in görme duyusu giderek azalırken Alex'e olan bağı da artar. Alex de genç kıza fena halde tutulmuştur ve hastalığının tedavisi mümkün olduğu halde, bencilce de olsa kızın sokaktaki yaşamdan kopmasını istemez. Leos Carax'a dünya çapında bir şöhret getiren Köprüüstü Aşıkları, genç auteur'ün çılgın dünya görüşünü ve şiddetli-çılgın aşk hakkında söyleyeceklerini önceki filmlerinden daha yenilir yutulur ve ortalama seyirci tarafından kolay hazmedilir bir şekilde sunmasına vesile olmuş bir film. Alex üçlemesinin son ayağı."} +{"text":"1964 yılındayız. Bronxtaki St. Nicholas kilisesi Karizmatik Rahip Flynn, korkunun ve disiplinin gücüne yürekten inanan Rahibe Aloysius Beauvierin ateşli bir şekilde savunduğu katı gelenekleri yıkmak için çaba göstermektedir. Ülkenin politik iklimindeki değişim rüzgarlarının kilise camiasını da etki altına almasıyla okula ilk kez Donald Miller adlı siyah bir öğrenci kabul edilmiştir. Geleceğe umutla bakan genç ve masum rahibe James, Peder Flynn ile ilgili bir şüphesini Rahibe Aloysius ile paylaşarak Peder Flynnın Donalda karşı aşırı bir yakınlık gösterdiğini anlatır. Bu iddia ve suçlama üzerine harekete geçen Rahibe Aloysius, gerçeği ortaya çıkartmak ve Peder Flynnı okuldan attırmak için büyük bir mücadele başlatır. Rahibe Aloysius artık Peder Flynna karşı müthiş bir irade savaşına kilitlenmiştir. Bu mücadelenin hem kilise hem de okul üzerinde yıkıcı sonuçlar getirmesi tehlikesi vardır."} +{"text":"19. yüzyıl Viyana'sı... çok hoş ve alımlı bir kadın olan Lou Salome, dönemin meşhur doktoru Breuer'i ziyarete gelir ve henüz iki kitabı basılmış ve pek tanınmayan filozof Nietzsche ye yardım etmesi için rica da bulunur. Ona göre, Nietzsche nin yaşamakta olduğu duygusal çöküntü nedeniyle, Avrupanın kültürel geleceği tehlikededir... Dr. Breuer ilk etapta bu teklife sıcak bakmamasına rağmen, Salome'un çekiciliğinden etkilenir ve teklifi kabul eder. Dr. Breuer in, Nietzsche ile tanışmasıyla hayatı değişecektir. çünkü bu adam, çok farklı fikirleri olan, sıradışı biridir. Ve bir süre sonra, hasta ile doktorun yer değiştireceği diyaloglara gebe olacak bir tanışma olacaktır bu... Irvin D. Yalom'un aynı isimli, basıldığı 1992 senesinde çok ses getiren kurgu romanından uyarlanan bu filmde, Psikanalizm in öncüsü Sigmund Freud'un gençliği ile de karşılaşıyoruz."} +{"text":"Çöküş ve Parfüm'ün hem yapımcılığını hem de yardımcı senaristliğini üstlenen Bernd Eichinger'a göre \"sert, hızlı hatta nefes nefese koşturan bir sinema yapıtı\" olan bu film, hem şimdiye kadar çekilmiş en pahalı Alman filmi hem de Almanya'nın 2009 Oscar'daki temsilcisi. Film, Almanya'nın en önde gelen ve en tanınmış kökten solcu terörist grubu Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun 1967'de başlayıp 1977'de çetenin ele başlarının hapiste ölü bulunmalarıyla son bulan hikayesini anlatıyor. Ancak, daha önce çekilen benzeri filmlerin aksine \"terörist şık\" kavramını romantikleştirmeden. Alman terörist grubu RAF'ı inceleyen Der Baader-Meinhof Komplex, 60'ların sonu ve 70'lerin başlarında hüküm süren, bombalama, adam kaçırma ve hırsızlık gibi birçok olayın içine karışan Alman terörist grubuna sert bir bakış atıyor. Stefan Aust'un çok satan romanından sinemaya uyarlanan yapım, Moritz Bleibtreu'nun da başarılı oyunculuğuyla konuşuluyor."} +{"text":"Kuyruklu bir smokin giymiş olan Tom sahnenin solundan girer ve piyanonun başına oturur, orkestra altındaki yerlerinde ısınmakteyken konsantrasyonunu sağlar ve Liszt'in \"Hungarian Rhapsody\" isimli çalışmasını çalmaya başlar. Tom'un ve seyircilerin bilmediği şey Jerry'nin piyanonun içinde kalın notaların olduğu kısımda uyuyor olduğudur ve Tom'un çalışı zamanla Jerry'yi uyandırır. Jerry notalar tarafından tokatlanır, teller tarafından zıplatılır ve konçertosuna devam etmeye çalışan ama bir yandan da Jerry'yi etkisiz hale getirmekle uğraşan Tom tarafından yakalanır. Jerry'nin kendini savunmak için yaptığı maskaralıklar programa canlılık katar ve Jerry Tom'a kendi müzikal yetenekleriyle saldırır. Konçertonun sonunda ikilinin düeti sonrası sadece bir tanesi seyircinin alkışları karşısında sahnede ayakta kalabilmiştir. Çeviri: afelka"} +{"text":"Bir gemiye sahip olan Edna' nın babası, kendi gemisini batırarak sigortadan para almaya karar verir ve geminin kaptanıyla bu konuda anlaşır. Eve döndüğünde kızı Edna' yı bahçede serseri kılıklı sevgilisi Charlie ile görünce çok sinirlenir ve Charlie' yi evden kovar. Aşağılanan ve kovulan Charlie, canı sıkkın bir halde limanda dolaşırken Edna' nın babasının gemisindeki kaptana rastlar ve para kazanmak için ona gemiye tayfa bulmasıda yardımcı olur. Kaptan bulduğu gönülsüz tayfaları lafa tutarken Charlie de onların kafasına vurup bayıltmakta, böylece gemiye tayfa avlamaktadırlar. Fakat kaptan onu da kandırıp zor kullanarak gemiye alır. Bu sırada Edna da sevgilisini takip edip gizlice gemiye binmiştir. Charlie gemide tayfa ve mutfakta beceriksiz aşçı yardımcısı olarak çalışır."} +{"text":"Leo ve kırılgan kız kardeşi Ale'nin hikayesi... Alenin ansızın evleneceğini duyurması, iki kardeş arasında parçalanmaya sebep olur. İkisinin arasında her zaman oldukça hararetli bir bağ olmuştur, birer yetişkin olduktan sonra bile, tamamen onlara özgü ve mahrem bir bağ. Beklenmedik bir olasılıkla, gerçekte zihinleri daha önce hiç kesişmemişti. Gizemli bir şekilde, kaderin inanılmaz, hatta zalim bir oyunu sonucunda, Leo, Alenin Sırp ressam nişanlısının, Sicilyada kızkardeşine bir ev almayı planladığını öğrenir. Ancak bu evin kızkardeşinin bilmediği bir sırrı vardır; iki kardeş henüz çocukken daha sonra hiç konuşulmayan bir aile trajedisi sonucunda bu evden kaçmaya mecbur kalmışlardır. Leo, böylece Sicilyaya, köklerine doğru gizemli bir yolculuk yapmak zorunda kalır. Burası nefes kesici bir doğa, şehvet, insafsız bir hayatiyet, korkunç yıkım ve herşeyin ötesinde hayatını küllerinden yeniden kurmak için karşı konulmaz bir arzu uyandıran bir kara parçasıdır. Leonun bu gizemli yolculuğu, Onu ailesinin hikayesindeki karmaşayı derinlemesine araştırmak ve bir cinayetle, bu eve, bu kara parçasına gömülmüş çözülmeyen bir gizemle yüzleşmek zorunda bırakır. Nihayet bu korkunç lanetten kurtulmak Çocukluklarını mahveden bu yaranın sebep olduğu bu gizemli yolculuğa, kızkardeşini korumak zorunda olduğunu düşünerek başlayan Leo, sadece anıların iyileşmesiyle kavuşulan bir sıradışı aydınlanmaya ulaşır. Hatta Leo, bu çok güzel ve zorlu hedefe giden tek gerçek yolun, hayatın kendisinin sınırsız topraklarında olduğunu keşfeder."} +{"text":"Cemil bir kanun adamıdır. Mutlu bir evliliğe ve çok sevdiği çocuklara sahiptir. Cemilin kızı Songül ile yardımcısı Faruk arasında duygusal bir ilişki gelişir. Uyuşturucu tacirlerinin tuzağına düşmüş olan Tahir, eroini üreten ama bu işten ayrılmak isteyen bir kimyagerdir. Fakat bu batağın içine saplanmış olan kızı Leylaya yönelik şantajlar sonucu Tahir işine devam etmektedir. Leyla, Nazan adındaki bar arkadaşıyla yaşamaktadır. Gangsterler, Tahire gözdağı vermek için kızını öldürürler. Bu cinayetin soruşturması, Komiser Cemil ve yardımcısı Faruka verilir. Tahir ve Cemil eski arkadaştır. Cemil öldürülen genç kızın Tahirin kızı olduğunu öğrenince çok şaşırır. Soruşturmaya Leylanın birlikte kaldığı bar arkadaşı Nazanı aramakla başlarlar. Faruk barda müşteri gibi arkadaşlık kurduğu Nazanın ağzından Leylayı babasına baskı ve şantaj yapmak amacıyla öldürdükleri bilgisini alır. Cemil, hem başsağlığı dilemek, hem de cinayeti aydınlatması için tanıklık etmeye ikna amacıyla Tahirle görüşmeye gider. Ama hiçbir şey öğrenemez. Bu arada çete polisle konuştuğunu duydukları Nazanı kendilerini ele vermesin diye öldürür. Bunun üzerine Tahir suskunluğunu bozar ve Cemile tüm bildiklerini anlatır. Uyuşturucu örgütü, Songülü kaçırır. Genç kızı yem olarak kullanıp Cemili yalnız görüşmeye çağırırlar. Faruk gizlice Cemilin arabasının bagajına saklanır. Haydutlar Cemile işkence yaparlar. Bagajdan çıkan Faruk Cemili kurtarır. Uyuşturucu teslimatının yapılacağı yere Cemil ve adamları pusu kurarlar. Operasyon başarı ile sonuçlanır, suçlular yakalanır, Cemilin kızı Songül de kurtarılır. Faruk, Cemilin de iznini alarak Songüle evlenme teklif eder. Mutlu günler başlamıştır"} +{"text":"Bir yaz günü. Kırsal kesimdeki bir malikanede, her yıl yapılan bir şölenin hazırlıkları sürüyor. Malikanenin sahibi ve ailenin reisi Helge Klingenfelt, 60. yaşgününü kutlayacak. Aile reisi en büyük çocuğunu çalışma odasına çağırıyor ve ondan, kısa süre önce ölen ikiz kızkardeşi Linda üzerine bir anma konuşması yapmasını istiyor. Her şey hazırlanıyor, konuklar masaya oturuyor. Christian konuşmasını yapmak için ayağa kalktığında, kimsenin olacaklar hakkında en ufak bir fikri olmadığını anlıyoruz. Ama çok geçmeden, hepsi de bunun asla unutamayacakları bir gece olduğunu anlıyorlar. Şölen, Lars von Trier, Vinterberg ve iki başka yönetmenin \"bireyci\", \"kozmetik\" ve \"yapmacık\" filmlere karşı bir \"kurtuluş hareketi\" olarak geliştirdikleri Dogma 95 ruhuyla çekilmiş. Ve ayrıca '98 Cannes Juri Özel Ödülü sahibi."} +{"text":"Metin, Doğudaki köyünün korku dolu dünyasından İstanbula kaçmıştır ama hayat burada da kolay değildir. Bir yandan taksi şoförlüğü yaparken, bir yandan da sosyeteye uyuşturucu kuryeliği yaparak yaşamaya çalışmaktadır. Ona sorarsanız lanetlidir. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, işleri hep daha kötüye gitmektedir. Ama bir gün Godwill ise, tam tersine, Tanrının seçilmiş insanı olduğuna inanmaktadır. Doğduğunda Nijeryadaki köyünün bilge ihtiyarları böyle demiştir. Seçilmişlik inancı onun her davranışını belirler. İnsan kaçakçılarının eline de bu yüzden düşmüştür. Şimdi İstanbul Tarlabaşında, çeteler, uyuşturucu şebekeleri ve travestiler arasında çalışarak para biriktirmekte, kaçak gideceği Pariste çocukluk aşkına kavuşacağı günü beklemektedir. Çevresi de yine Avrupaya kaçmaya çalışan Afrikalılarla doludur. Tam kaçma günü tüm parası çalınınca, bunun da Tanrıdan bir mesaj olduğunu düşünür Sevda, hayatta yerini bulamamış, ama aramaktan usanmamış İstanbullu genç bir kadındır. Budizmi, Hristiyanlığı denemiş olmamış; Tasavvufa dalmış ama yine kendini bulamamış. Şimdi doğru yönü bulmak için nümerolojiden, yani sayılar biliminden medet umuyor. Mesleği olan hemşireliği ve günlük hayatının tekdüzeliğini geride bırakıp yeni bir hayata başlamak için sabırsızlanmakta Evet, sayılar onu bir kez yanıltmış ve kocası Aliye yönlendirmiş ama Her şeyin sıradan göründüğü bir Kasım günü sanki işler yoluna girmek üzere"} +{"text":"Fransız Sinemasının komedi dalında başyapıtlarından biri olan ve çok beğenilmesi sonucu toplam 6 film olarak değişik tarihlerde çekilen Jandarma serisinin ilk filmi.. Bir dağ kasabasında görev yapan taviz vermez, disiplin aşığı ve sert Jandarma Ludovic Cruchot terfi alarak kasabadan ayrılır ve Fransa'nın gözde tatil mekanı Saint Tropez'de çalışmak üzere kızı Nicole 'la şehre gelir. Gelmesi ile Saint Tropez'de bir rüzgar gibi esmesi bir olur.. Ancak Jandarma Başçavuş'u Jerome Gerber ona biraz daha sakin olmasını emredince, Ludovic karakolda diğer görev yapan Jandarma görevlilerini rütbesiyle ezip Jerome Gerber'in gözüne girmek için çeşitli dalkavukluklar yapmaya başlar.. Bu arada kızı Nicole ise Saint Tropez sosyetesine girmek isterken yalanlar söyler ve bu yalanlar başını belaya sokar."} +{"text":"Alışılmadık bir film olan Küçük Senegalde köklerini arayan bir adam kutsal bir yolculuğa çıkıyor, yalnız bu arayış bildik arayışlardan değil. Bu kez bir Afrikalı, köklerini Amerikada arıyor. Memleketi Senegalda Afrikadaki köle ticareti üzerine çalışan bir müzede görevli olan Alloune, yaşlı bir adamdır. Müzeye, soyunun geçmişine dair bir şeyler öğrenmek isteyen pek çok kişi gelir. Alloune de kendi geçmişi ile en az bu insanlar kadar ilgilidir. Aile ağacında yaptığı bir araştırma sonucu pek çok akrabasının kaçırılarak Güney Carolinada çalıştırılmak üzere köle tacirlerine satıldığını öğrenir. Yaptığı araştırmalar sonucu soyadlarının Amerikalı sahiplerince Robinson olarak değiştirildiğini öğrendiği akrabalarını bulmak üzere Amerikaya gitmeye karar verir. Araştırmaları onu New Yorka yönlendirmektedir. O da Harlemde yaşayıp taksi şoförlüğü yapan yeğeni Hassanı ziyaret eder. Hassan ve kız arkadaşı Biram, Allouneyi küçük dairelerinde onlarla birlikte yaşamaya davet eder. Bu arada Alloune mahalleden Ida Robinson isimli bir kadınla arkadaş olur. Sivri dilli bir kadın olan Ida, mahallede bir dükkan sahibidir. Alloune, Idanın aradığı akrabalarından biri olabileceğini düşünür ancak emin olamaz, bir yandan bu konuyu araştırırken bir yandan da Idayı kendisine dükkanda bir iş vermesi için ikna eder. Ancak Idaya akraba olabilecekleri düşüncesinden bahsetmez. Küçük Senegal, 2001 Berlin Uluslararası Film Festivalinde yarışma filmlerinden biri olarak gösterilmiştir."} +{"text":"Gregoire Canvel bir erkeğin isteyebileceği her şeye sahiptir. Sevilesi bir eş, üç sevimli çocuk ve onu ayakta tutan bir iş... Bir film yapımcısıdır. Kendi sinema anlayışına uygun olarak yetenekli sinemacıları keşfetmek ve filmi geliştirmek -özgürce ve hayatı yansıtarak- kesinlikle onun yaşama sebebidir. Bu onun mesleğidir. Bu ona yeterlidir ve Gregoire hemen hemen tüm zamanını ve enerjisini işine adamıştır. O bir hiperaktiftir, asla durmaz. Haftasonları dışında... Ailesiyle birlikte -hassas ve kırılgan olduğu kadar değerli aralıklarda- kırsalda vakit geçirir. Tahammül edilebilir ve eşsiz karizmasıyla, Gregoire tutkuya hükmeder. Yenilmez bir görünüşü vardır. Lakin, şöhretli yapım şirketi, Moon Films, arka ayakları üstündedir. Çok fazla yapım, çok fazla risk, çok fazla borç... Fırtına bulutları toplanmaktadır. Gregoire yine de her şeye rağmen engelleri aşıp geçecektir. Kör inatçılığı ona nerede önderlik edecektir? Bir gün, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Ve tek kelimeyle: başarısızlık. Yorgunluktan bitmiştir. Sonunda yavaş yavaş umutsuzluğa düşer. Çeviri: dehsett"} +{"text":"Sakamoto Junj'nin \"Checkmate\" ve \"Biliken\" filmlerinde senarist ve yardımcı yönetmen olarak görev yapmış olan Toshiaki Toyoda'nın üçüncü uzun metrajlı filmidir. Popüler manga sanatçısı Taiyo Matsumoto'nun kitabından ilk kez filme uyarlanmıştır. Okul hayatından sıkılan ve adeta boğulan Kujo, çocukluk arkadaşı Aoki ve arkadaşları 12. sınıfa yeni başlamışlardır. Mezuniyet Töreni Binası'nın çatısındaki parmaklığın dışını tutup bırakarak, ellerini kaç kez çırpabileceklerini görmeye çalıştıkları \"balkon oyunu\"nu oynamaktadırlar. Geleneksel olarak, oyunun galibi öğrenciler arasında söz sahibi olmaktadır ve Kujo 8 kere el çırparak yeni bir rekor elde etmiştir. Ancak, Kujo'ya göre hem bu oyun hem de okul anlamsız ve sıkıcıdır. Kujo'nun kararsız tutumundan rahatsız olan Aoki aniden saç şeklini ve davranışlarını değiştirir."} +{"text":"John ve arkadaşları, bir hafta sonu San Francisco'dan kalkıp domuz avı için taşraya inerler. Çoğu daha önce bir canlıyı öldürmek zorunda kalmamış bu şehir insanlarının aradıkları tek şey biraz heyecandır. Kamp için hazırlıklarını tamamlayan grubun başı bir süre sonra Tibb Kardeşler adı verilen, yerel bir \"redneck\" çetesi ile belaya girer. Kardeşlerden kurtulalım derken grubun üyeleri bir de \"Ripper\" lakaplı dev bir yaban domuzunu tanrı bellemiş, güzel kızlardan kurulu garip bir tarikatla muhatap olmak zorunda kalırlar. Bir tarafta taşralı serseriler, bir tarafta dev bir domuz, bir tarafta da tarikat müritlerinin ortasında kalan grup, şimdi ne yapacak ki? Garip bir korku filmi. Çok fazla karakter ve çok fazla konu barındırıyor. İlginç bir deneyim."} +{"text":"Genç Hizmetçiler, 1963 İngiltere yapımı psikolojik dramatik filmdir. Senatör McCarthy'nin ABD'de 1950'lerde başlattığı Komünist avı sırasında kara listeye girdiği için İngiltere'ye yerleşmek zorunda kalan Amerikalı yönetmen Joseph Losey'le, İngiliz oyun yazarı senarist Harold Pinter'ın ilk kez birlikte çalıştıkları film \"Genç Hizmetçiler\" olmuştur. Filmde üst sınıftan Londralı genç aristokrat Tony 'nin sıradan işlerini görmesi için evine aldığı hizmetkar Barrett ve onun sevgilisi Vera ile olan tuhaf ilişkileri anlatılmaktadır. Dalkavuk hizmetkar Barrett içki ve uyuşturucu gibi bazı zaafları olan bu genç adamı zamanla avucunun içine alır, özellikle devreye soktuğu çekici bir kadın olan Vera'nın da yardımıyla Tony'nin kız arkadaşı Susan 'ı devreden çıkararak evin kontrolünü yavaş yavaş ele geçirmeyi başarır."} +{"text":"Yengeç Oyunu, küçük bir kentin ayakta kalmaya çalışan büyük kahramanlarının, özellikle kadınların hikayesini anlatmakta. İstanbul üniversitelerinde tarih asistanlığı yapan Asya, yanına beş yaşındaki kızı İpeki de alarak, kendine yeni bir hayat kurma umuduyla doğduğu şehre gelir. Kısa sürede üniversitede iş bulan Asya, öğrencileriyle birlikte, hepsinin hayatlarını değiştirecek sıra dışı bir projenin içinde bulur kendisini. Eski Osmanlı mahkemelerinin belgelerini inceledikleri sırada, herkesin ilgisini çeken bir cinayet vakasıyla karşılaşırlar. Osmanlı döneminde namus cinayeti kisvesi altında işlenen ve beraat kararı çıkmış bir cinayet davasıdır bu. Asya ve öğrencileri günümüzde de benzerlerine sıkça rastlanan cinayetin asıl sebebini araştırırlarken, davanın hala hayatta olan taraflarından gelen zorluklarla birlikte, kendi hayatlarında yaşadıkları kişisel sorunları da çözmek için mücadele ederler."} +{"text":"Şiddetli baş ağrıları çeken küçük Thad'in beyin röntgeni çekilir ve ameliyata alınır. Kafatasını açan cerrahlar bir gözün kendilerine baktığını dehşetle görürlerAnlaşılan o ki, Thad ana rahmindeyken daha zayıf olan ikizini absorbe etmiştir. Ameliyat devam ederken Thadin duyduğunu söylediği uğultunun nedeni anlaşılır, nereden geldikleri belli olmayan bir serçe bulutu hastaneyi abluka altına almıştır. Yirmi yıl sonrasına geldiğimizde Thad Beaumont karısı, kızı ve ikiz oğullarıyla birlikte, öğretmenlik yapmak üzere sakin bir kasabaya taşınmaktadır. Alexis Machine adlı karakterin şiddet dolu öykülerini anlattığı romanları sayesinde de hatrı sayılır bir ün kazanmıştır. Kimsenin bilmediğiyse, bu başarılı kitapların yazarının aslında sadece bir takma addan ibaret olduğudur. Artık Starka ihtiyacı kalmayan Beaumont, sırrını bilen gizemli bir yabancının şantajıyla da karşılaşınca hayali ikizini emekli etmeye karar verir. Bir fotoğrafçı tutarak karısıyla birlikte boş bir mezarın başında Starkın cenaze törenini yapar ve mezartaşına şunu yazdırır: Pek de iyi bir adam değildi. Bu film, efektleri cok iyi olmasa da, Stephen King'in romanlarinin orjinaline en iyi sadik kalmis uyarlamalarindan biridir."} +{"text":"Gerçek hayatla pek iyi başedemeyen ve hiç bir işte dikiş tutturamayan \"dahi\" Gus Gorman bilgisayar öğrenmeye ve çok para kazanmaya karar verir. (80'li yıllarınbaşında olduğumuzu unutmayın.) Bir süre sonra dünyayı ele geçirme peşindeki klasik kötülerimizden biri olan Ross Webster tarafından keşfedilir. Webster, Gus'u kullanarak dünyanın ekonomik sistemini alt edecek bir bilgisayar inşa eder. Kendilerine engel olabilecek tek kişi elbette Superman'dir. Ancak Gus onun da çaresini bulmuştur: Kryptonite ile tuhaf bir formülü kaynaştırarak çelik adamı öldürmeyen ancak kötü birine dönüştüren bir silah elde eder. Gerçekten de Superman insanlara yardım etmek yerine bencillik peşinde kötücül bir yaratığa dönüşecektir. Bir kez daha Richard Lester yönetiminde ve pelerinin altında Christopher Reeve olduğu halde yola çıkılan bu serüvenin ilk ikisi kadar harika olduğunu söylemek biraz zor. Yine de Richard Pryor'un unutulmaz performansı, macera ve komedinin tatlı bir şekilde karıştırılmış olması ve Superman mitolojisindeki diğer öğelerin de -Daily Globe ekibi, Lana Lang vs- varlığı, Lois Lane'in yokluğunu unutturamıyor sanki."} +{"text":"Güzeller, zekiler, ayrıca çok da çetin cevizler! Dünyanın en alımlı özel detektifleri, 1970'lerdeki ünlü TV dizisinin uyarlamasıyla bu kez beyazperdeyi fethediyorlar. Natalie yaratıcı fakat sulu olanları, Dylan ise en sıkı dövüşenleri. Alex, üç melek arasında en zarif takılanı. Bu üç güzel ve özel detektif, yüzünü hiç göstermeyen, Charlie adındaki patronları için çalışıyorlar. Melekler ve yardımcıları Bosey, elektronik dehası Eric Knox'un kaçırılması olayını çözümlemekle görevlendirilirler. Şüpheli konumundaki kişinin peşine düşen ekip, sandıklarından daha büyük bir olaya karışmış olduklarını farkederler: Çünkü Knox'un son icadı da çalınmıştır, ve bu icattan yaralanmak isteyecek kötü niyetli kişiler, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir sesli iletişimi kolaylıkla dinleyebileceklerdir."} +{"text":"1950li yıllarda serbest gazetecilik yapan Paul Kemp, New Yorktaki hayatını bırakarak, küçük bir gazetede çalışmak için Porto Ricoya gider. Gazetede çalışan Amerikalıların iç yüzlerini kısa bir sürede keşfeder. Kemp, çevresini saran öz yıkıma meyilli bu gruptan uzak durmaya ve kendisini korumaya çalışmaktadır... 1970'li yılların Hollywood oyuncularından olan Bruce Robinson, Hunter S. Thompson romanından uyarladığı yapımın yönetmenliğini de kendisi üstleniyor. Daha önce The Killing Fields filmi ile 1984 yılında En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar'a aday gösterilen yönetmen en son 1992'de Andy Garcia ve Uma Thurma'ın başrolde olduğu Jennifer Eight filmine imza atmıştı... Film, Vegasta Korku ve Nefretten sonra Johnny Deppin yer aldığı bir başka Hunter S. Thompson uyarlaması olarak dikkat çekiyor. Filmin göz dolduran bir diğer oyuncusu ise yükselen yıldız Amber Heard..."} +{"text":"1960ların İspanyası. Martin ve Marcos adında iki arkadaş işsizlik ve parasızlık yüzünden ülkelerini bırakıp İsviçrede iş aramaya karar verirler. Avrupanın özgür ve gelişmeye açık topraklarına doğru yaptıkları bu yolculuk hiç de kolay olmayacaktır. Çalışma izinleri olmadığı için ailelerini geride bırakarak İsviçreye kaçak olarak girerler. Küçük bir endüstri kasabasının fabrikasında iş bulmayı başaran Martin ve Marconun oradaki farklı bir yaşama uyum sağlamaları gerekmektedir. Martinin karısı Pilar ve oğlu Pablonun yanı sıra, Marcosun kız arkadaşı Maria del Carmenin de İsviçreye gelişiyle ikilinin yaşadıkları bekar hayatı sona erer. Küçük Pablo okula gidip gelir ve yeni evini benimsemeye çalışırken, Martin ve Piların işleri bütün yaşamlarını kaplar hale gelmiştir. Fakat Martinin babasının ölümü, İsviçreye gelme amaçlarına zaten ulaştıklarını ve artık geri dönmeleri gerektiğini onlara hatırlatır. Lakin eve dönüş, evden ayrılıştan daha zor olacaktır."} +{"text":"Güneşin doğduğu her gün Boss Hogg Dukes'ler da dahil olmak üzere hazzard bölgesindeki herkesi dolandırmanın yollarını aramaktadır. Şimdiyse Boss Hogg'un yeni planı, herkesin topraklarını ele geçirmektir ve bu da Boss Hogg ve iyi evlatlar Bo ve Luke'un ayrı varilde sıkışıp kalan kediler gibi birbirlerine gireceklerine işarettir. Uzun yıllar TV'da oynamış bu meşhur dizinin sinema versiyonunda deposu dolu ve çarpışmaya hazır bir General Lee ve bir köpeğin sırtındaki pirelerin sayısından daha fazla kahkaha bulacaksınız. Johnny Knoxville, Seann William Scott, Jessica Simpson, Burt Reynolds, Willie Nelson ve daha pek çok kişi hızı son süratte tutarak hızlı bir eğlenceye imza atıyorlar. Yıldızlar, komedi, eğlence ve heyecan, hepsi Çılgın Kuzenler'de birarada!"} +{"text":"New Mexiconun ücra bir kasabasında, kafasından vurulduktan sonra ölüme terkedilmiş bir adam bulunur. Olayı araştıran şerif ve yardımcısı bu küçük yerde kimin ve neden böyle bir cinayete teşebbüs edebileceğini anlamaya çalışırlarken adam kendine gelir. Şerif adama sorular sormaya hazırlanırken, yaralının hafızasını tamamen yitirdiği ortaya çıkar. Adının Frank olduğu anlaşılan adam yavaş yavaş bazı şeyler hatırlamaya başlayınca, canlanan anılarında son derece tehlikeli bilgiler saklı olduğunu farkeder. Bu tehlikeli bilgiler Birleşik Devletler Başkanına düzenlenecek bir suikastle ilgilidir. Henüz ayrıntıları tam olarak hatırlamasa da, felaketi önlemek için bir an önce Gizli Servisi araması gerektiğinin farkındadır. Ne var ki, ne nişanlısı olduğunu iddia eden Chloe, ne de hatırladığı ya da hatırladığını sandığı anıların, başına aldığı darbeden kaynaklanabileceğine inanmazlar. Doktor daha da ileri giderek, anılarının gördüğü bir filmden ya da okuduğu bir kitaptan kaynaklanabileceğini bile iddia eder. Frankin Başkanın öldürülmesiyle ilgili hatıralarının gerçek olabileceğine inanan tek kişi şeriftir. Gizem yavaş yavaş çözülürken, olayın boyutlarının tahmin edilenden de büyük olduğu ortaya çıkar."} +{"text":"Televizyon için çekilmiş bu dram filminde 10 erkek korkunç derecede kötü sonuçlanan bir bekarlığa veda partisi için bir araya gelmiştir. Filmde Mario Van Peebles ve John Stockwell iki eski arkadaşı, mali durumları yerinde olan genç işadamları Micheal ve Victor'u canlandırmaktadır. Victor evlenmek üzeredir, bu yüzden Micheal içkinin, uyuşturucunun, striptizci iki kızkardeşin ve Micheal'ın normalde görmeyi tercih etmediği, sokakların tehlikelerine alışmış uyuşturucu satıcısı Pete gibi bazı eski arkadaşların da yer aldığı büyük bir parti düzenler. Kızlardan biri kaza sonucu ölünce ve menajeri de bu olayın sonrasındaki karmaşa sırasında vurulunca partiye katılan erkekler değişik tepkiler verir. Timan 'in dizlerinin bağı çözülür, Pete ve Daniel ise soğukkanlılıklarını koruyarak bu yeni \"problem\"lerinden nasıl kurtulabilecekleri üzerine uygulanabilir bir plan üretmeye çalışırlar. Yan komşularının duyduğu sesi araştırmak üzere gelmesi problemlerininin artmasına sebep olur. Stag, bir sene sonra sinemalarda gösterime giren aynı hikayenin daha komik versiyonu sayılabilecek Very Bad Things(1998) ile neredeyse aynı senaryoya sahiptir. Olaydan yara almadan kurtulan striptizci eski pop müzik yıldızı Taylor Dayne tarafından canlandırılmaktadır. Çeviri: afelka"} +{"text":"Steve Galluccio'nun başarılı bir tiyatro eserinden sinemaya uyarlanan \"Mambo Italiano\" karmaşıklığı, dahice fikirleri ile tipik İtalyan ailesinin yeni dünyaya ve yeni dünya alışkanlıklarına bakışını anlatıyor. Kültürel ve geleneksel ayrımların yoğun bir şekilde yaşandığı Kuzey Amerika'da kendi geleneğini sürdürmeye çalışan birçok Avrupalı gibi İtalyanlar da komik ve ilginç olaylarla yuz yüze gelmektedir. Yirmili yaşlarının sonunda olmasına rağmen hala TV yazarı olmayı düşleyen Angelo, ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Bir gün yalnız yaşamaya karar verince annesi Maria ve babası Gino'nun huzurlu düzenleri bozulur. Ancak oğullarının, çocukluk arkadaşı Nino'yla eve çıkacak olması bir parça da olsa içlerini rahatlatır. Ama bu, geçici bir rahatlık olacaktır; çünkü Angelo ve Nino, sadece okul arkadaşı değil, aynı zamanda sevgilidirler."} +{"text":"Nezih bir semtte babası ve dadısıyla birlikte yaşayan 10 yaşındaki Kerem, yıllardır haber alamadığı annesinin yokluğu nedeniyle derin ruh sarsıntıları yaşamaktadır. Sonunda dadısından annesine ait olduğunu öğrendiği bir fotoğraf alan Kerem, babasının ilgisizliği karşısında evi terk edip, Beyoğlu'nda annesini aramaya başlar. Ancak kaybettiklerini Beyoğlu'nda arayan tek kişi küçük Kerem değildir. Yitmişliklerin başkenti İstanbul'un bu görkemli ama köhne semti, Mecnun adındaki bir gencin Leyla'sını da saklamaktadır. Çocukluk aşkının peşinden İstanbul'un yolunu tutan ve rüyasında bir pavyona düştüğünü gördüğü Leyla'yı karış karış Beyoğlu sokaklarında arayan Mecnun, ansızın karşısına çıkan Kerem'le arasında gelişen sıcak dostluğa engel olamaz. Üstelik çocuğun koynundan düşen fotoğraf, aradığı Leyla'nın ta kendisidir. Ve birlikte aramaya başlarlar. Aradıkları aslında saf sevgiden başka bir şey değildir. Ama karşılarında, bütün hücreleriyle kirlenmiş koca bir kent vardır."} +{"text":"Uschi Obermaier cinsel özgürlüğünü keşfedebilmek için Berlin'deki efsanevi Kommün 1'e katılır. Münihli bu genç kadın kısa zamanda seks sembolü ve gençlik ikonu haline gelir. Playboy'a kapak kızı olur, Mick Jagger ve Keith Richards gibi rock starları artık ayaklarının dibindedir. Hatta İtalya'nın ünlü film yapımcısı Carlo Ponti bile onu 10 yıllık kontrat için ikna etmeye çalışır. Bir yandan Keith Richards ile olan ilişkisi sürmekteyken, genç kadın aniden yaşadığı ışıltılı dünyanın karanlık yüzünü keşfeder. Yıldızların izole olmuş hayatları ya da büyük otellerdeki yaşamları onun ideallerinden oldukça uzaktır. Obermaier aradığı özgür ruhu maceraperest Dieter Bockhorn'da bulur. Ancak onunla olan mutluluğu da çok uzun sürmeyecektir."} +{"text":"Fatma Nur ve Mehmet Salacak' ta doğup, büyümüş iki boğaz çocuğudur. Fatma köklü bir aileden gelen babası Turgut Bey güzel ve hoppa annesi Gülçin' le birlikte ellerinde dededen kalma yegane mirasları köşte oturmaktadırlar. Zenginlik budalası annesi ile bir şirketten emekli semtte saygın bir kişi olan eski bir İstanbul beyefendisi babası arasında sürekli bir geçimsizlik vardır. Annesi evi terkederek ilişkisi olduğu birkaç sokak ötedeki zengin bir adam olan Orhan' a kaçar. Aynı gün babasının kaza geçirerek kötürüm kalması, Fatma ile Mehmet' in eve gelip yalvarmaları, Orhan' ın da gitmesini istemesi üzerine gönülsüzde olsa eve geri döner. Zaman geçer Fatma ile Mehmet büyümüş Teknik Üniversite' ye gitmektedirler. Huylu huyundan vazgeçer mi? Gülçin bu defa başka birini bulur, Fatma arabalı vapurda annesini aşığı ile görür. Bu durumdan son derece rahatsızdır. Annesini yola getirmek için babasına söylemekle tehdid eder. Mehmet' te bu durumdan Fatma için endişelenmektedir. Gençler için sürprizlerle dolu acı günler kapıda beklemektedir.."} +{"text":"Yeong-ju için yalan söylemek tam bir sanattır. Genç kız, hiçbir vicdani rahatsızlık duymadan, hatta konser biletleri satışa çıktığı ilk günden tükenen bir ses sanatçısının gururuyla yalan söylemekte; bu husustaki maharetini de kendisi gibi suçlulara ballandıra ballandıra anlatmakta, bir de üstüne işin püf noktaları hakkında onları bilgilendirmektedir. Çünkü Yeong-ju, son dolandırıcılık girişiminde enselenmiş, yargılanmış ve kodese gönderilmiştir Yeong-ju, taş duvarların kendisini uzun süre içeride tutamayacağını bilmektedir. Çünkü şartlı tahliye isteğini gözden geçirecek ve sözlü ifadesine de başvuracak kurul, kısa bir süre sonra toparlanacaktır. Yeong-ju, kurulun karşısında eşsiz bir performans sergiler. Kendini acındırır, kurul merhamet ettiğinde gurur yaparak demogojiye yatmadığına inandırır ve bunu uzatmayarak; kurul üyelerinin, beyaz bir güvercini azat etme hissinin güzelliğini, tazeliğini yaşamasına izin verir Şartlı tahliye ile tekrar özgürlüğüne kavuşan Yeong-ju yu dışarıda talihsizlikler dizisi beklemektedir. Dışarı çıktığı gibi, evlilik hazırlıkları yapan ablasını arayan Yeong-ju, ablası tarafından mesafeli karşılanır. Ablası, bir dolandırıcı olan kardeşinden utanmakta ve evleneceği adam ile ailesini, kardeşiyle tanıştırmaktan çekinmektedir. Yeong-ju, yaşadığı şoku umursamadan tekrar trene atlar ve uykuya dalar. Gözlerini açtığında, bacaklarının arasında bir sapık olduğunu fark ederek, ikinci şokunu yaşar Aslında, bacaklarının arasında gezinen genç, sapık falan değildir. Sadece, sevgilisine evlenme teklif etmeye hazırlanan sakar bir romantiktir. Annesinden kalan ve sevgilisine vermeyi planladığı yüzüğü düşürmüş, genç kızı uyandırmadan yüzüğünü almak istemiştir. Fakat Yeong-ju, bacaklarının arasında ne yaptığından emin olduğu Hee-cheol un kendisini savunmasına bile fırsat tanımadan adi sapıktan kan çıkarmayı başarmıştır Kanamayı durdurmak için lavabonun yolunu tutan saf Hee-cheol ün yüzüğü bir yankesici tarafından çalınacak, az önce boğuştukları ve şartlı tahliyeyle dışarı çıktığı için hırsızlıkla suçlanmak istemeyen Yeong-ju, trenden inerek yüzüğü yankesiciden çalacak fakat trenin istasyondan ayrılması, gidecek başka hiçbir yerinin olmaması ve trende kalan çantasına da Hee-cheol ün sahip çıktığını düşünmesi üzerine; genç adamın kendisini savunmaya çalışırken: Yongkangda herkes beni tanır. dediğini hatırlayacak ve soluğu, Yongkang da alacaktır Yongkang da Hee-cheol ü bulamayan Yeong-ju, durumu ailesine anlatmaya çalışacaktır. Fakat olayları yalın bir şekilde anlatmadaki başarısızlığı ile yalan atmadaki başarısı birleşince; kendisini Hee-cheol ün önce kirlettiği, sonra da bir kenara attığı eski sevgilisi olarak tanıtacak ve işler fena halde karışacaktır"} +{"text":"Jimmy ve Mary Lane 1930lar dönemi Amerikasında her genç gibi derslerine çalışan, okullarına devam eden, zilin çalmasıyla sürekli takıldıkları kafeye milkshake içmeye giden, hiç bir kötü alışkanlığı olmayan, mutlu bir birliktelik sürdüren ve romanlarda betimlenenlere benzeyen bir aşk yaşadıklarını düşünen iki parlak lise öğrencisidir. Mary, Jimmye birlikte bir dans yarışmasına katılmak istediğini söyler. Jimmy dans etmeyi beceremediği/bilmediği için panikler. Aralarındaki konuşmayı duyan ve Jimmynin endişesini fark eden bir yabancı, Jack Stone, Jimmyye yardım teklif eder; evinde vereceği 30 dakikalık dans eğitimi ile bir mucize yaratacaktır. Maryi hayal kırıklığına uğratmaktan ve onu kaybetmekten korkan Jimmy tüm saf ve temiz duygularıyla teklifi kabul eder. Jackin evinin arka bahçasinede marijuana yetiştirip gençleri zehirleyerek para kazandığından ve onun yeni avı olduğundan habersizdir. Reefer Madnessın çıkış noktası Tell Your Children isimli kısa metraj bir film olmuş. 1938de çekilen bu yapım, aslen marijuana karşıtı bir propaganda filmi olsa da o dönemde çok fazla önemsenmemiş. Kalitesizliği nedeniyle kendi çapında bir kült olan film, tiye alınarak yeniden şekillendirilmiş senaryosuyla Brodwaye uyarlanmış, kazandığı başarının ardından da Reefer Madnees: The Movie Musical çekilmiş. En İyi Söz ve Müzik dalında Emmy alan, yönetmeni Andy Fickmana Deauville Film Festivalinde Premiere ödülünü kazandıran film, Sundance Film Festivalinde de beğeniyle karşılanmıştı. Ülkemizde ise 2006 yılında! f Istanbul 5. AFM Uluslararası Bağımsız Fimler Festivali kapsamında gösterime girmişti."} +{"text":"Son tarihi araştırmalar ve CGI tekniğinin inanılmaz bir drama ile harmanlandığı Hannibal, destansı bir anlatımla ekranlara taşındı. Vatanı İspanya'dan sürülen 26 yaşındaki Hannibal Barca, tarihteki en korkusuz savaşın arkasındaki büyük beyindi. Roma'ya karşı bir güçbirliği oluşturmak için tüm Batı'yı kapsayan etkinliği, kurdurduğu haber alma servisleri, askeri harekatı diplomatik açıdan hazırlayışı, ne kadar ileri görüşlü olduğunu kanıtlar. Roma emperyalizmine karşı büyük bir inatla mücadele eden dehasına yaraşır düzeyde, diğer kültürlerle kendini donatmış olması ve birçok yabancı dili anadili gibi bilmesiyle ilginç bir kişiliktir. 50,000 asker ve 37 fil ile İspanya'dan Roma`ya büyük ve yenilemez ulus Roma`yı 3 kez yenerek 1500 mil ilerledi. Ancak bu filmde sadece gücün hikayesine değil, Rhone nehrinden Alp dağlarına uzanan yolculukları sırasında Hannibal`ın ve ordusunun karşılaştığı mücadelelere ve onun acımasız kişiliğine tanık olacaksınız."} +{"text":"İşgal edilmiş bölgedeki İsrail-Filistin meselesine eğilmiş, taze bir bakış. Benzersiz bir deneyim sunan bu belgesel, Filistinlilerin yaşamlarında sıradışı ve acı dolu bir yolculuğa çıkarak ticari medya tarafından büyük ölçüde görmezden gelinen bir toplumun sesini duyuruyor. İsrail'in işgali altındaki Gazze Şeridi neredeyse her gün manşetlere çıkar. Ancak orada yaşayan insanların günlük yaşamlarıyla ilgili çok az şey biliriz. Amerikan yazar-görüntü yönetmeni-kurgucu-besteci-yapımcı James Longley, bir el kamerasıyla bize günün ve gecenin her saatinde makineli tüfek ateşine, gaz ve bomba saldırılarına alışmış, yorgun ve canından bezmiş insanları gösteriyor. Çiğ bir üsluba sahip olan GAZZE ŞERİDİ, gücünü herhangi bir analizden ziyade konusuna yakınlığından ve atmosferik yoğunluğundan almasıyla, dolaysız sinema anlayışına çok şey borçlu olan bir belgesel."} +{"text":"Matt Dillon hayranlarının her saniyesinden zevk alarak izleyeceği Flamingo Kid, Altın Küre ödüllü bir romantik komedi filmi. 60lı yıllarda geçen filmde Jeffrey Willis liseyi yeni bitirmiş bir gençtir ve yaşıtları gibi gelecek kaygısı hayatındaki birincil sorundur. Ailesi üniversiteye gitmesinden yanadır. Yazı geçirmek için Flamingo Beach Clubda iş bulur ve burada zengin ve popüler araba satıcısı Phil Brodyle tanışır. Lüks hayat gözlerini kamaştırmıştır. Her geçen gün ailesinden daha da uzaklaşır. Oysa genç adamı sıkı bir hayat dersi beklemektedir. Altın Küre ödüllü 1984 yapımı The Flamingo Kid Garry Marshallın senaryosunu yazıp yönettiği ve başrolünde yakışıklı aktör Matt Dillonla dikkat çeken bir romantik komedi."} +{"text":"Çocukken, Afrika'nın değer biçilemeyecek güzelliğinin hikayelerini duyardı. Fakat en kötü rüyalarında bile bu güzelliğin içinde saklı büyük acıyı görmemişti. Şimdi Kuki Gallmann, İtalya'daki kapana kısılmış yaşamında eksik olan heyecan ve özgürlüğü istemektedir. Oğluna \"Hayatımızda güzel bir şey yapmak istiyorum, yeni bir başlangıç...\" diyen Gallman, sevgiye güvenir ve dünyanın en çorak yerlerinden birine doğru yola çıkar, Afrika'nın vahşi yerlerine... Böylece \"I Dreamed of Africa\": Africa'nın efsanevi güzelliği ve çözülmemiş gizemi içinde macerayı keşfetmek ve hayatın zorluklarına karşı koymak üzerine zorlu ve tutkulu bir aşk hikayesi, başlamış olur. Kuki doğru zamanı ve doğru yeri bulduğuna emindir. Önceleri Kuki, Kenya'nın doğasının gücüne ve özgürlük duygusuna kendini kaptırır ancak kısa sürede Afrika'nın kırsal yaşamının hiç de bir peri masalına benzemediğini görür. Vahşi filler ve aslanlar ortalıkta dolaşmakta, yıkıcı rüzgarlar önlerine çıkan her şeyi mahvetmekte ve kaçak avlanan bazı avcılar, savunmasız hayvanları vahşice öldürmektedirler. Bir çok başarısızlıktan sonra Kuki dayanıklı biri olduğunu gösterir. Hayatı sevgiyle ve korkusuzca karşılamak için hem isteği hem de gücü vardır."} +{"text":"İngiliz yönetmen Michael Winner ilerleyen yaşı nedeniyle uzun bir süredir film çekmiyor. Winnerın en bilinen filmleri başrolünde Charles Bronsonın oynadığı Death Wish serisi. Michael Winner genellikle aksiyon ve serüven filmlerinde çalışmış ve filmlerinin büyük çoğunluğu ticari yanı ağır basmış bir sinemacı. Oyalama sinemasının düzeyli örnekleriyle tanınıyor geniş kitlelerce. Ancak Winnerın 1976da çektiği ve ne yazık ki çok az bilinen ve kendi türünde çok önemli bir korku filmi var: The Sentinel. Bu film ilk bakışta oyuncu kadrosuyla dikkati çekiyor: Chris Sarandon ve Burgess Meredithin yanında Ava Gardner, Christopher Walken ve Jeff Goldblum, Beverly DAngelo gibi isimler kısa rolleriyle de olsa bu filmde göz dolduruyorlar. Filmin konusundan bahsetmek istemiyorum ancak çok özgün ve sıradışı bir hikayesi var filmin. Winnerın bildiğim kadarıyla korku türündeki tek filmi bu ancak Gözcü, atmosfer yaratımı ve tedirginlik uyandırma konusunda o kadar başarılı ki fantastik sinema alanında bir mücevher gibi parlıyor. Bu filmde kullanılan bazı sahneler aradan otuz iki yıl geçmesine karşın hemen hemen hiçbir korku filminde görülmeyecek kadar sarsıcı ve vurucu. Bu tarz filmleri seviyorsanız kaçırmamanız gereken ve ne yapıp edip dvdsini bir yerlerden bulmanız gereken bir başyapıt."} +{"text":"Kalevala isimli Fin destanından esinlenerek Çin ve Fin eski hikayeleri arasında bir bağ kuran film içerisine bir de aşk hikayesini katarak ilerliyor. Fin hikayelerine göre Demirci mutluluğun kaynağı için Sampo diye bir makine yapar, fakat Şeytan Sampo denilen makineyi ele geçirir ve kendi amaçları için kullanır. Çin kaynaklarına göre de; Cehennemin en ihtiyar kızlarından Nocktress dünyaya gelerek rahminden dokuz yumurta bırakır. Bunlardan sekizi dünyada doğar, Korku, Acı, Çılgınlık, Çirkinlik, Arzu, Nefret, Hırs ve Körlük. Ama son yumurta çatlamadan kalır. Zamanı için bekler. Kehanetteki adam için bekler, Demirci için bekler. Dünyayı cehenneme çevirmesi için yardım edecek makine için bekler. Bu iki kadim efsane günümüzde vücut bulur ve bu konuyu araştıranları da içerisine alarak fantastik bir öykü oluşturur."} +{"text":"1000 yıldan uzun bir tarihe sahip bir hayat tarzını yücelten Tony Gatlif`in görsel olarak büyüleyici tarihsel anlatımı; unutulmaz bir sinema deneyimi ve macerası sunar. Çingenelerin göçebe kültürünün bakış açısından müzikli bir yolculuk olan İyi Yolculuklar, dil ve kültür farklılıklarını aşar ve Hindistan, Mısır, Türkiye, Romanya, Macaristan, Slovakya, Fransa ve İspanya`nın müzisyenleri ve dansçılarının anlatımıyla dört mevsimi konu alır. Bu insanlar için müzik, şarkı söylemek ve dans etmek ruhun gıdasını oluşturur; mutluluklarını ve acılarını ifade ediş şekilleri tarihlerini anlatır ve aile, yolculuk, sevgi, ayrılık ve zulüm gibi kültürel değerler konusunda bilgi verir. Tutkulu dans sahneleri ve dramatik müzikler içeren bu büyüleyici film, herkesin içindeki çingeneyi açığa çıkaracaktır."} +{"text":"Giulia aktris, Carlo ise romantik bir yazar olma hayalleri kurmuştu. Oysa gündelik yaşam telaşı zaman içinde onlara umutlarını, düşlerini unutturmuştur. Giulia bir lise öğretmeni olurken, Carlo bir finans şirketinde çalışmaya başlamıştır. 18 yaşındaki kızları Valentina ve 19 yaşındaki oğulları Paolo olgunlaşma çağına ulaşmıştır. Ve şimdi düşler kurma sırası onlardadır. Televizyona çıkma hayalleri kuran Valentina, show girl olarak bu hayali gerçekleştirebileceğini düşünür. Kararlılığı tüm ev halkının arzularını harekete geçirir ve her biri, tutkularının peşinde koşmaya başlar. Giulia tiyatrodaki yönetmenine aşık olduğunu sanırken; Carlo, bir toplantıda gençlik aşkı Alessia ile karşılaşır ve geçmişi geri getirmeye çalışır. Tutkuyla yaşanan yasak ilişki, Carlonun kendine olan güvenini tekrar kazanmasını sağlar. Öte yanda ise, kafası karmakarışık olan Paolo arayışını sürdürmektedir."} +{"text":"Holly Springs, Mississippi'nin içlerinde küçük ve sakin bir kasaba. Arkadaşlarının \"Cookie\" diye hitap ettiği Jewel Mae Orcutt, bir ailenin 80 yaşındaki pipo içen reisi ve tüm hayatını burada yaşamış eksantrik bir kadın. Bir malikanede orta yaşlı bir zenci hizmetkarla yaşayan Cookie, ölmüş kocası Buck'ı ciddi şekilde özlüyor. Cookie'nin yeğenlerinden ikisi de Holly Springs'te yaşıyor, mütevazı bir bungaloyu ve bir depo dolusu sırrı paylaşıyorlar. Asabi Camille, Cookie'nin davranışlarının aile için utanç kaynağı olduğunu düşünen güneyli bir dilber. Ağır zekalı Cora ise, ablası ne derse onaylıyor. Cora'nın asi kızı Emma, Cookie'yle yaşamayı annesiyle yaşamaya tercih ediyor. Kasabayı kendisinin yönettiğini düşünen kibirli ve buyurgan Camille'in, Cookie'nin cesedini bulması, bir dizi eğlenceli gelişmeye yol açıyor... Amerika'nın yaşlı sinema kurdu Robert Altman'dan çok karakterli ve yaratıcısının ününe layık bir çalışma."} +{"text":"Evlat edinilerek Amerikalı olan Alec Felton ve Yunan kökenli bir Amerikalı olan karısı Marjorie iki çocuklarıyla Atinada yaşamaktadır. Alecin hem iş hayatı, hem de kızı ile olan şefkat dolu ilişkisi, dünyadaki en küçük ayrıntıları bile dikkate almak ve onları birer işaret olarak yorumlamak yönünde oyunsu ama bir o kadar da derin bir ihtiyacın paralelinde ilerlemektedir. Hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanan ve güçlü işaretlerin etkisi altında olan Alec, mesleştaşı Katherine ile yaşadığı yasak ilişkinin sonunda ailesini terkederek sevgilisi ile Amerikaya gider. Amerikaya vardıktan sonra hayatını yönlendiren aynı inanış sistemi, kendisini geri dönüp ailesini tekrar elde etmek için son bir çaba göstermeye iter. Fakat onun bu yeni arayışı ve çabası, politik bir aktivist olan Andreasın ailesinin içinde yeralmış olmasıyla tehlikeye girer. Andreas, ardarda giderek daha tehdit edici bir hal alan bir dizi olayın kurbanı haline düşer. Yoksa bu, işaretlerin serbest kalışı mıdır?..."} +{"text":"Sean Boswell, kendini ailesine ve çevresine karşı yabancılaşmış hisseden mutsuz bir gençtir. Yasa dışı olan sokak yarışlarına merakı, bu mutsuzluğunu yenebildiği tek yoldur. Ama bu merak, onu yerel yetkililerle de karşı karşıya getirir. Katıldığı yarışlar hep kazalarla sonuçlanınca oğlunun hapse girmesinden korkan annesi, onu Tokyo?da yaşayan asker babasının yanına gönderir. Tamamen farklı bir kültürde, yabancılık duygusu iyice pekişen Sean?ın Tokyo?daki sıkıcı hayatı, Twinkie ile tanışınca değişmeye başlar. Twinkie sayesinde kendini birden Tokyo?nun drift yarışları dünyasında bulur. Daha once alışık olduğu sokak yarışlarından çok daha yüksek tempolu olan bu yarışlarla Sean, artık hiç bilmediği dünyaların içine girmek üzeredir. Serinin üçüncü filminde yönetmen koltuğunda oturan Justin Lin, serinin ilk filminin çekildiği dönemde, yönetmenlik okulunda bir öğrenci olarak filmi heyecanla izlediğini ve üçüncü filmi yönetme şansı elde ettiği için de mutlu olduğunu söylüyor. Hızlı ve Öfkeli: Tokyo Yarışı? nin başrolünde, Jarhead? de başarılı bir performans sergileyen Lucas Black?in olduğunu da ekleyelim."} +{"text":"1920'li yıllar, Yunanistan... Genç ve güzel Aglaia, hizmetçi olarak, Binbaşı Dimitriosun evinde işe başlar. Aglaia, eve girdiği ilk andan itibaren çekici ve masum duruşuyla Binbaşı Dimitrios, karısı Elena ve er Periklesin arzu nesnesi konumuna gelir. Binbaşı ve karısı arasında sessiz bir iktidar savaşı sürmektedir. Elena, eşcinsel eğilimlere sahip, tutkulu bir kadındır. Aynı zamanda asker Perikles de Aglaia'dan hoşlanmaktadır. İlk olarak Aglaiaya Binbaşı sahip olur.. Bu sırada Yunanistan tarihinin en bunalımlı günlerini yaşamaktadır. Binbaşı Anadoluya savaşa gönderilir. Orada Onu bir bozgun beklemektedir. Binbaşının yokluğunda evin hakimi karısı Elenadır ve lezbiyen eğilimlerini Aglaia ile yaşamaya başlamıştır. Anadolu bozgunu sonrasında Binbaşı yenik bir kahraman olarak eve döner. Bu noktada, koşulların değişmesi ile birlikte dengelerin, değerlerin ve sahip olunan kimliklerin çöküşü başlar..."} +{"text":"Lana, son on yıldır, misyoner babasıyla beraber, dünyanın çeşitli yerlerini gezdiği için ülkesi Amerika'yı görmemiştir. Amerika'ya geri döndüklerinde yaptığı ilk iş, ölmüş olan annesinin akrabaları arasından bildiği tek insanla, dayısı Paul'le bağlıntı kurmak olur. Paul ise kullandığı ilaçlar yüzünden psikolojisi, nerdeyse tamamen, bozulmuş bir savaş gazisidir. Başta yeğeninin varlığını kabul etmek istemez ama, zamanla, dünyayla arasındaki tek bağlantı olan Lana'yı benimsemeye başlar. İkilinin, bir rastlantı sonucu, tanık oldukları bir olay iyice birbirlerine kenetlenmelerini sağlar. 2004 yılında Venedik'te Altın Ayı için yarışan Bolluk Ülkesinin yönetmeni Wim Wenders, 21. yüzyılın gittikçe yalnızlaşan insanını çarpıcı bir dille anlatıyor. Ayrıca, 11 Eylül sonrası Amerika'da başlayan paranoyaklaşma hareketleri hakkında bir yorum yapıyor."} +{"text":"Savaşa kadının bakış açısından yaklaşan ve \"kadınlar savaşta neler hissettiler?\" sorusuna yanıt bulmaya çalışan Taru Maekelae \"Küçük Hemşire\"de savaşta gönüllü olarak hastanede çalışan genç bir kadının öyküsünü anlatıyor. Kış savaşı sırasında dul kalan Katri, 1941 sonbaharında Finlandiya ordusu Doğu Karelia''ya doğru zaferler kazanarak ilerlerken Helsinki''deki bir askeri hastanede hemşire olarak çalışmaya başlar. Hastanede kafasını şiirle bozmuş bir oduncu olan Arvo ile tanışır. Başından yaralanan Arvo çok uzun süre önce Katri ile rüyalarında karşılaştığını iddia etmektedir. Katri her ne kadar Arvo''nun rüyalarına inanmadığını söylese de aslında bundan mutlu olmaktadır. Öte yandan Katri''nin çocukluk arkadaşı Eero ona cepheden utangaç aşk mektupları yollamaktadır. Sürekli hava saldırılarına uğrayan Helsinki''de yiyecek sıkıntısı baş gösterir ve kış beklenenden daha erken gelir. Eero birliğinden firar edip Helsinki''ye gelince Katri, Arvo ve Eero arasında bir seçim yapmak zorunda kalır."} +{"text":"Witold Gombrowicz'in Avrupa modernizminin başyapıtlarından olan kült romanına dayanan film, 2. Dünya Savaşı öncesinde, 1930ların Varşovasında genç bir yazarın varoluşla ilgili sorunları üzerinde odaklanır. Josef otuz yaşındadır, ama herkes böyle düşünmez. Sözgelimi, Josefi okula dönmeye zorlayan yaşlı öğretmeni Pimko, onu bir grup serseri lise öğrencisinin ortasında tek başına bırakır. Modern bir kız olan Zuta, Josefle küçük bir köpek yavrusuyla oynarmış gibi oynar. Kuzeni Zosia, bir zamanlar paylaştıkları düşsel çocukluklarını sürdürmekten başka bir şey düşünemez. Kısaca, Josef yaşamının olgunluk çağında olduğunun bilincinde olan tek insandır. Olgunluk ile çevresindekilerin ona dayattığı baskı arasında bir seçim yapmak zorundadır. Bu arada, patlak veren savaş, eski Polonyanın artık tarihin tozlu sayfalarına gömüleceğinin habercisidir."} +{"text":"Karısı Chantal ve 17 yaşındaki kızı Marva'yla birlikte sıkıcı bir yaşam süren 44 yaşındaki Flaman fabrika işçisi Jean Vereecken, boş zamanlarında beste yapar. Cana yakın iş arkadaşı Wily, bu hobisine destek veren tek insandır. Jean'ın karısı ve kızı, onun müzikle ilgili düşlerini ciddiye almazlar. Adını yetmişli yılların Belçikalı bir pop yıldızından almış olan Marva'nın iyi bir sesi olduğundan, müzikle ilgili büyük emelleri vardır. Ama utangaçtır, fazla kiloludur, pek karizması yoktur, yani şov dünyasında başarıya ulaşma konusunda pek ümit vaad etmez. Şarkı yarışmalarının müdavimidir ama ne yazık ki pek başarı kazanamamıştır. Wily, Marva'nın performanslarını yakından takip eder ve Jean gibi zenginlik ve şöhretle dolu bir yaşam hayal eder. Çalıştıkları şişe fabrikası kadro azaltmaya gidip ikisi birden işsiz kalınca, düşlerinden ani bir şekilde uyanırlar. Utandıkları için evlerine bu haberi vermeye cesaret edemezler. Jean hüsran dolu ve kızgındır. İntikam istemektedir ama nasıl intikam alacağını bilemez, ta ki bir gün, tesadüf eseri, çok ünlü seksi şarkıcı Debbie ile karşılaşıncaya dek. Katıksız bir ümitsizlik anında, kızı kaçırmaya karar verir Çok komik bir kültürel hiciv ve toplumsal yorum harmanı olan Herkes Ünlü!, bir taraftan toplumun pop yıldızlarını nasıl yarattığını ve onlara nasıl taptığını incelerken, diğer taraftan da bir babanın çocuğunu şöhrete ve servete ulaştırma uğruna neler yapabileceğini resmediyor."} +{"text":"Janna, Çeçenistan sınırındaki bir klinikte psikiyatrik tedavi gören hastalardan biridir. Küçük klinikteki diğer hastalar ve görevlilerle birlikte dış dünyadaki savaştan yalıtılmış bir şekilde yaşamaktadırlar. Janna, vaktini akordiyon çalarak geçirmektedir. Çaldığı melodiler diğer hastaları da sakinleştirmekte ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaktadır. Janna, hayali nişanlısı Bryan Adams'ın kendisine söylediği aşk şarkılarıyla huzuru bulmuştur. Bir akşam, hastaların seyretmekten keyif aldığı tren geçmez. Ertesi sabah uyandıklarında hastane personelinin kaçmış olduğunu farkederler. Artık dışarda süren savaşa karşı bu özürlü insanlar yapayalnız kalmıştır. Yaklaşan Rus birliklerinden kaçan bir Çeçen savaşçının hastaneyi işgal etmesiyle ortalık iyice karışır. Askerlerden birinden hoşlanan Janna, onunla kaçma planları yaparken Çeçenler gider ve onu arkada bırakırlar. Kalbi kırılan Janna, yine akordiyonunu alarak hayali nişanlısı Bryan için çalmaya başlar. Yönetmen Andrei Konchalovsky, filmin senaryosunu, haberlerde izlediği bir olay sonrasında yazmaya başlar. Gerçekten Çeçen sınırında bir psikiyatri kliniğinin çalışanları kaçmış ve hastalar kendi başlarının çaresine bakmıştır. Yönetmen ayrıca Janna karakterini yaratırken, kendi başından geçen bir olaydan ilham almış. Kendisini 20 yıl boyunca telefonla arayan bir kadın, bir pop şarkıcısına aşık olduğunu söyleyerek hislerini yönetmenle paylaşmış. Konchalovsky'nin teklifi üzerine filmde rol alan şarkıcı Bryan Adams, filme sadece görüntüsüyle değil, bir de şarkı vererek katkıda bulunmuş. Film son derece hassas bir konu olan Rus-Çeçen gerilimini arka planda işlediği için yönetmen filmi hem Çeçenlere, hem de KGB'ye de göstererek görüşlerini alarak küçük değişiklikler yapma gereği duymuş. Sonuçta ortaya çıkan yapım geçtiğimiz sene Cannes Film Festivali'nde büyük ödüle layık görülmüştü."} +{"text":"Japonyanın en ünlü bağımsız film yönetmenlerinden biri olan Ryuichi Hiroki bu kez de, kadınları iplerle acının eşiğinde tutarak bağlamak üzerine kurulu tarihi bir erotik sanat olan Kinbakunun dünyasına giriyor. Bakushi kelimesi bu sanatı icra eden sadomazoşist ip ustaları için kullanılıyor. Belgesel üç önemli Bakushi üzerine yoğunlaşıyor: Yaptıkları iş, kendi rızalarıyla bağlanmak üzere gelen kadın mankenleri iplerle bağlayarak yoğun acının ve hatta baygınlığın eşiğine getirmek ve bu sahneleri dergi veya videolar için görüntülemek. Belgesel hem bu ustalarla, hem de mankenlerle yapılan söyleşilere yer vererek Japonyaya özgü bir altkültür olan sadomazoşizm -ve filmler, romanlar, mangalar üzerindeki etkisi- hakkında bilgi veriyor. Kinbakunun törensel detayları, kıyafetleri ve sahne estetiği Japon kültürüne has olsa da, yönetmen Hiroki bunların ötesine geçerek, insan arzusuna dair evrensel çıkarımlar da yapıyor; zevki, ancak insan kendisine de acı verirse mubah gören bu kültürden insanoğluna dair bir resim çıkarıyor. Bakushi, oldukça stilize, görsel açıdan zengin ve garip biçimde sürükleyici olmanın yanı sıra yüreğinizi sızlatarak içinizde yer edinecek bir insanlık durumu portresi."} +{"text":"1560 yılında, efsanevi altın ülkesi El Doradoyu bulmak amacıyla İspanyol kaşifler And dağlarını aşmaktadırlar. Aralarında komutan yardımcısı Don Lope de Aguirrenin de bulunduğu bir keşif kolu Don Pedro de Ursua başkanlığında yola çıkar. Yerli kölelerin kılavuzluğunda, önce dağlarda ardından haritalarda gösterilmemiş bir nehirde, sallarla sürdürülen yolculuk büyük kayıplara yol açar. Yiyecekleri, salları, mühimatları ve adamları telef olur; artık görünürde nehir ve bataklıktan başka fethedilecek bir şey kalmamıştır. Askerler görünmeyen ellerin attığı ok ve mızraklara hedef olmaktadır. Ursua keşfe son vererek kampa geri dönmeye karar verir. Aguirre ise nehri takip ederek zafere doğru yürümeleri gerektiğini savunur. Ursua yardımcısının zincire vurulmasını emredince Aguirre ve yandaşları isyan ederler. Aguirre komutayı ele aldığında, kimse ona karşı çıkmaya cesaret edemez"} +{"text":"1830 yılı İspanya; Hikayemiz ülkenin korkunç gerçeklerini ortaya koyarken gerçek bir aşk hikayesini de zaman ve mekandan bağımsız gözler önüne seriyor... Bir Fransız yazar ve araştırmacı olan Prospero Merimee bir İspanyol askeri olmasına karşın kanun dışı işlere bulaşmış olan Jose ile tanışır. Merimee'nin İspanya'da tanıştığı ikinci kişi ise onu baştan çıkaran, damarlarındaki kanın bile farklı atmasını sağlayan güzeller güzeli bir çingene kızı olan Carmen 'dir. Merimee'nin falına bakmak için onu kandırır ve evine götürür. Parası için Merimee'yi öldürmeye çalıştığı bir anda Jose kapıdan girip Carmen'in bütün planlarını altüst eder. Daha sonra iki adamın karşılaştığı ilk yer Jose'nin cinayetten yargılanıp idama mahkum edildikten sonra idamını beklediği küçük hücresidir. Tüm hayatını, inançlarını kaybedip hayattan kopuşunun hikayesini Merimee'ye işte bu hücrede anlatır... Bütün bunların sebebi ise güzeller güzeli Carmen'e olan aşkı ve tükenmeyen sevgisidir."} +{"text":"Anlatıcılığını bizzat Patti Smith'in üstlendiği Dream of Life, punk'ın anası olarak bilinen bu kült rockçının hayat felsefesine ve sanatına sert bir dalış yapıyor. Film, maneviyat, tarih ve kendini ifade etme temalarında dolaşarak efsanevi sanatçının portresini çiziyor. Biz de, çok çeşitli yetenekleri olan bu kendine özgü sanatçının peşinde, sohbetleri, sahne performansları, şarkı sözleri, röportajları, yağlıboya tabloları ve fotoğraflarıyla dolu, on bir yılı aşan, ülkelerarası bir yolculuğa çıkıyoruz. O bir rock yıldızı, bir şair, bir sanatçı, bir anne ve bir eylemci. O bir halk kahramanı, diyor yönetmen Sebring ve ekliyor: \"Pek çok trajedi yaşadı ve hepsinin üstesinden geldi. Onun gibi bir başkasının var olabileceğini hiç sanmıyorum.\""} +{"text":"Carl Bright, ikinci bir iş olarak senarto yazan ve karısının mutsuzluk nedenini anlamaya çalışan, Los Angeles Magazin Dergisi'inde çalışan bir yazardır. Karısı Lee büyük bir şirkette İnsan Kaynakları bölümü'nde çalışmaktadır ve kariyerinde hızlı bir biçimde ilerleyemeyişinin acısını şirket elemanlarını sürekli huzursuz ederek çıkarmaya çalışmaktadır. Lee'nin kız kardeşi Linda ise bir otelde masöz olarak çalışmakta ve doğru erkeği günümüzde pek çok yalnız insanın yaptığı gibi internet üzerinde aramaktadır. Calvin, başarılı bir TV dizisinin yıldızıdır ve Catherine tarafından yazılıp Francesca tarafından canlandırılan ünlü film yıldızının arkadaşı Nicholas rolünü oynadığı filmi henüz tamamlamıştır. Gus, Nicholas'ın filminin yapımcısıdır ve lüks Beverly Hills Oteli'nde 40. doğum günü partisini vermek üzeredir."} +{"text":"Brian De Palmanın Öldüren Kadınındaki kısacık ama çarpıcı rolü ile hafızalarımıza kazınan ve zamanında Gucciye modellik bile yapan yazar, ressam, fotoğraf sanatçısı ve oyuncu Rie Rasmussen, esas çıkışını Luc Bessonun yönettiği Angel-A ile gerçekleştirmişti. Genç ve yetenekli sanatçı, oyunculukta gösterdiği başarıyı yönetmenlik koltuğuna oturduğu bu film ile kamera arkasına da taşıyor. Berlin Film Festivalinde ilgiyle karşılanan ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi olan filmin aynı zamanda senaryosunu yazdı ve başrolü de üstlendi. Kosovadaki korkunç iç savaşı tüm dehşeti ile yaşayan yarı Arnavut yarı Sırp kökenli Adria, artık Marsilyada kaçak göçmen olarak yaşamaktadır. Vahşi Hayat, Adrianın Kosova ve Marsilyadaki hayatlarını paralel bir kurguyla ve doğrusal olmayan bir hikaye formuyla anlatıyor. Adrianın iki farklı hayat arasında bir denge kurmaya çalışırken ve bir kadın olarak erkek egemen şiddetinin hükmündeki bu dünyada var olmaya çalışırken verdiği kendini bulma mücadelesini anlatan film, Avrupadaki yeraltı dünyasından çarpıcı görüntüler sunuyor."} +{"text":"Gordon Masonın 10 sene boyunca biriktirdiği röportaj, konser kaydı ve görüntülerden oluşan belgesel, Acid House kültürünü dönemin pek çok DJ ve organizatörünün ağzından hem en yüksek anları, hem de sıkıntılarıyla birlikte resmediyor. Birdenbire çığ gibi büyüyen bu hareket, boyalı basının çabalarıyla uyuşturucu kullanımıyla damgalanıyor ve sonucunda da Acid House hareketi polis tarafından ağır baskıya maruz kalıyor; partiler yasaklanıp baskınlar düzenleniyor. Ama yine de, Acid House yayılmaya devam ediyor ve iktidarın deviremediği bir kültür olarak anılıyor. Acid Denen Şey filminde, Larry Heard, Marshall Jefferson, Noel Watson, Colin Faver, Mark Moor, Paul Oakenfold, Mike Pichering ve daha pek çok Acid Houseçunun ağzından düzinelerce efsanevi hikayeye tanık oluyoruz. Eddie Richardsın, nam-ı diğer DJ Evilın derlediği soundtrack ise, elektronik müzik tutkunlarının coşkusunu pompalıyor."} +{"text":"Progressive metal grubu Dream Theater ağırlıklı olarak canlı performans kayıtlarını içeren dvd. İçerik: DISK 1 : \"Around The World In 180 Minutes\" Live Concert Footage Canlı Performanslar: 1. Intro/Also Sprach Zarathustra 2. Constant Motion 3. Panic Attack 4. Blind Faith 5. Surrounded 6. The Dark Eternal Night 7. Keyboard Solo 8. Lines In The Sand 9. Scarred 10. Forsaken 11. The Ministry Of Lost Souls 12. Take The Time 13. In The Presence Of Enemies 14. Medley: I. Trial Of Tears II. Finally Free III. Learning To Live IV. In The Name Of God V. Octavarium DISK 2 : \"Behind The Chaos On The Road\" Documentary -Promo Videos: Constant Motion, Forsaken, Forsaken, The Dark Eternal Night -Live Screen Projection Films: The Dark Eternal Night, The Ministry Of Lost Souls, In The Presence Of Enemies Pt. 2 -\"Mike Portnoy Stage Tour\" -\"Mike Portnoy Backstage Tour\" -Photo Gallery"} +{"text":"Live Earth, çevre bilinci sorumluluğuyla tüm dünya çapında düzenlenmiş dev konser organizasyonu. Live Earth konseri, 7 Temmuz 2007 günü Avustralya ve Japonya'da başladı. Amacı; küresel ısınmaya karşı mücadelede Dünya insanlarını bilinçlendirmek, durumun ciddiyetini vurgulamak olan organizatörler, konserin 120 ülkenin TV kanalı tarafından yayınlanacağını ve aynı zamanda internet üzerinden yapılacak canlı yayınlarla 2 milyar kişiye ulaşılacağını açıklıyorlar. Konserlerin yanısıra televizyonlarda gün boyu çevre sorunlarına yönelik programlar yaymlanıyor. Madonna, Red Hot Chili Peppers, The Police, Roger Waters, Shakira, Bon Jovi gibi ünlü isimler başta olmak üzere 150den fazla grup ve şarkıcının sahne alacağı konserlere Tokyo'da 10.000 kişinin katılması hedeflendi. İklim Koruma Birliği ve Sivil Toplum Kuruluşları tarafından düzenlenen Live Earth konseri, 2005 yılında yoksullukla mücadele için yapılan \"Live 8\" konserinden esinlenmiş ve Çağrıya cevap ver sloganını kullanıyor."} +{"text":"2003 yılında piyasaya sürülen 2 dvdden oluşan led zeppelin dvd seti. DVD 1 1. We're Gonna Groove 2. I Can't Quit You Babe 3. Dazed and Confused 4. White Summer 5. What Is and What Should Never Be 6. How Many More Times 7. Moby Dick 8. Whole Lotta Love 9. Communication Breakdown 10. C'mon Everybody 11. Something Else 12. Bring It On Home DVD 2 1. Immigrant Song 2. Black Dog 3. Misty Mountain Hop 4. Since I've Been Loving You 5. The Ocean 6. Going to California 7. That's The Way 8. Bron-Y-Aur-Stomp 9. In My Time of Dying 10. Trampled Underfoot 11. Stairway to Heaven 12. Rock and Roll 13. Nobody's Fault But Mine 14. Sick Again 15. Achillies Last Stand 16. In The Evening 17. Kashmir 18. Whole Lotta Love"} +{"text":"Kore'de ki bir mabette çağlar öncesinden kalma bir buda heykeli vardı, heykelin gözleri dünyanın en büyük yakutlarıyla süslüydü. İnsanlara uğursuzluk getiren bu kızıl taşlar zaman içinde elden ele dolaşmış ve şimdi bir kedi heykelinin gözleri olmuşlardır. Dünyanın dört bir tarafından birçok maceraperest yakut gözlü kedi'nin peşindedir. Türkiye'den de iki kişi yakutların peşine düşmüştür. Ancak taşların uğursuzluğu devam etmektedir ve kediyi bulmayı başaran Abdülrezzak Bey hazin bir cinayete kurban gider. Esrarlı durumların ve polisiye olayların kahramanı yerli Bond Murat Davman olaya el atar. Polisin kurbanın evinde yaptığı soruşturma devam ederken kendi yöntemleriyle işe koyulan çapkın ve şamatacı gazeteci, katilleri ve yakut gözlü kediyi bulmak için tehlikeli bir mücadeleye girişir... Gerilimli bir polisiye."} +{"text":"İrlandalı Ria Lynch, kocası Davidle ve çocuklarıyla uzun yıllardır Tara Sokağında kocaman güzel bir evde mutlu bir aile olarak yaşamaktadır. Ne var ki, bir gün kocası ona genç sevgilisinin hamile olduğunu ve ondan ayrılmak istediğini söyleyerek bu mutlu yuvayı yıkar. Amerikada Connecticutda yaşayan Marilyn ise, oğlunu bir motosiklet kazasında kaybettikten sonra bir türlü toparlanamamış ve hatta kocası Gregle de arası bozulmuş acılı bir kadındır. Bu iki kadın, tesadüf eseri bir telefon konuşması yapar ve bu konuşma sırasında evlerini değiştirip bir müddet diğerinin evinde yaşamaya karar verirler. İkisi de belki bu sayede, onları boğacak hale gelen dertlerini bir süreliğine geride bırakmayı umut etmektedir. Ailelerinden ve dost çevrelerinden kopmak belki de hayatlarına yeniden uyum sağlamalarına yol açabilecektir. Böylece, Marilyn İrlandaya, Tara sokağındaki eve, Ria ise Amerikaya uçarlar. Her biri diğerinin komşuları, akrabaları ve arkadaşlarıyla tanışır. Marilyn, Rianın evini dolduran her biri ilginç insanlar olan arkadaşlar arasından Colm adında restoran sahibi bir adamla dost olurken, Ria da Marilynin kocası Gregin kardeşiyle yakınlaşır. Ne var ki her iki kadın da hayatlarında yaptıkları bu büyük değişikliğe rağmen, geçmişin hayaletlerinin onlarla beraber geldiğini fark eder ve acılardan kurtulmanın yolu olmadığını, çözümün hayatı olduğu gibi kabullenmekten geldiğini anlarlar."} +{"text":"Japon edebiyatının usta yazarı Kobo Abe'nin -Kafka, Sartre, Camus, Beckett gibi yazarların eserleriyle kıyaslanan ve dünya çapında tanınmasını sağlayan- muhteşem romanından uyarlanan eşsiz sinema eseri. Böceklerle ilgili araştırmalar yapan bir etimoloğun yolu çöle düşer. Çölde büyük kum tepeleri ve çukurları vardır. Adamımız bir geceliğine köylüler tarafından çukurdaki bir evde misafir edilir. Evdeki yalnız, genç kadın basit bir hayat yaşamakta ve geceleri nemlenen kumu kürekle kovalara doldurup, yukarıya yollamaktadır. Ertesi gün adamımız çukurdaki evi terkedip işine koyulmak ister, ancak aşağıya inmekte kullandığı ip merdiven ortada yoktur... Etimolog birkaç panik ataktan sonra, çukurdan dışarı çıkmak için kafayı çalıştırmaya başlar... Bu basit yüzeyin altında, bir çeşit sisyphos masalıdır bu film. Hayat, aile, varoluş, konformizm düşündürdükçe düşündürür insanı."} +{"text":"Abel Rosenberg, abisi öldükten sonra, birlikte çalıştıkları sirki bırakmış, işsizlik ve yalnızlık sebebiyle alkolik olmuştur. Abisi henüz ölmeden önce, ayrıldığı karısı Manuela ise hala sirkte görev yapmaktadır. Bir akşam sirke gelen Abel, Manuela'yı ziyaret eder. Abisinin, ölmeden önce bıraktığı mektubu ve parayı, Manuela'ya teslim eden Abel, kalacak yeri olmadığı için, Manuela'nın yanına yerleşir. Bir Yahudi olan Abel, herhangi bir Yahudi'nin Almanya'da yaşadığı zorlukları pek tatmamıştır ve Manuela'nın parasıyla hayatını sürdürmektedir. Abel'in Almanya'ya taşındığı sıralarda, 7 kişinin esrarengiz şekilde ölmesi ve her birinin de, genç adamın çevresinden olmasını ipucu kabul eden polis, Abel Rosenberg'i gözaltına alır. Her ölümün nedeni farklıdır ve polis, kanıt olmamasına rağmen Abel'den şüphelenmektedir."} +{"text":"Roger, Anita ve köpek kabileleri, 101 Dalmaçyalı yavru için bol bol yere sahip ve Cruella Devil'in saldırılarından uzak, kırsalda bir ev olan Dalmaçyalı Çiftliği'ne taşınmak için toplanmaktadırlar. Minik köpek yavrusu Patch, benekler arasında kendini kayıp hissetmektedir ve TV kahramanı Thunderbolt gibi türünün tek örneği harika köpek olmak istemektedir. Patch, Thunderbolt Macera Saati'ni izlerken, Londra çekimlerine katılma olasılığını öğrenir. Ancak ailenin taşınması,-taşınma karışıklığında yanlışlıkla evde unutulmadıkça- bu şansı yakalamasına engel olacaktır. Patch, kahramanı ile tanışmak üzere seçmelere gider. Patch, Thunderbolt'un maceralarına dayanarak, televizyon yıldızının gerçek hayat kahramanlık denemelerinde kusursuz bir yol gösterici olur. Cruella Devil ise geri dönmüştür ve Dalmaçyalılara herzamankinden daha da fazla kafayı takmıştır."} +{"text":"Uluslararası terörist Deşifre, tüm dünyadan terör örgütlerinin paralarını işletiyordur. Deşifre bir gün Pentagondan bir virüs çalar ve üzerinde çalıştığı kimyasal silah kullanıma hazır hale gelir. Planını Türkiyede toplanan NATO zirvesinde, virüsü su şişelerinin içine enjekte ederek gerçekleştirir. İnsanların başkalaşmasına sebep olan virüsle delegelerin kimi kadına, kimi ağaca vb. dönüşür. Olayı çözmek için görevlendirilenlerse başarılı olduğu kadar sakar da olan ajan K9 ve güzel ve seksi ortağı ajan Ayşe Kosovalıdır. Sakarlık ve absürdlüklerle dolu macera, türüyle Avrupa sinemasında dahi örneği olmayarak Türkiye için de bir ilktir. 2.5 milyon dolar bütçeli filmin başarılı oyunculardan oluşan ve 1.500 figürana sahip zengin kadrosunun yanısıra sanat yönetmenliğini, senaryodaki seçiciliğiyle tanınan 5 Altın Portakal ödüllü Mustafa Ziya Ülkenciler yapmıştır."} +{"text":"2. Dünya Savaşında Normandiya ve Çekoslovakya da çarpışmış ve savaşın en önemli zaferinin hayatta kalmak olduğunu gayet iyi bilen bir yönetmenin gözünden, The Big Red One olarak bilinen Birinci Piyade Bölüğü nün yaşadıkları anlatılmakta. Öykü, bölüğün dört ana karakteri iledeneyimli çavuşları üzerinde odaklanıyor. Yönetmen Samuel Fuller, bölüğü savaşın önemli bütün cephelerinde bir tura çıkartıyor. Rommel e karşı Kuzey Afrika da savaşıyorlar, Sicilya ya çıkıyorlar, Normandiya çıkartmasında yer alıyorlar, Belçika da savaşıyorlar, hatta Çekoslovakya daki bir Nazi toplama kampının dehşetini de yaşıyorlar. Cepheye yeni gelen taze askerler teker teker dökülüp can verirken, savaşla birlikte pişen bu ekip hayatta kalmayı başarıyor. Filmin bütün bir öyküden çok, ardarda anlatılan anekdotlardan oluşan bir yapısı var."} +{"text":"Connecticut'ın Briar Hill gettosunun ilkbahar mahmurluğu silahlı bir öğrenci sınıf arkadaşlarından ve öğretmenlerinden toplam on beş kişiyi öldürüp ve yaşça büyük iki lise öğrencisini, hayalci ve yırtıcı karakterli Diana ve onun vakur ve muhafazakar arkadaşı Maureen'i, kızlar tuvaletinde köşeye sıkıştırdığında yerle bir olur. On beş yıl sonra Diana kendisine tablo gibi kusursuz bir yaşam kurmuştur. Lisede tanıştığı eşi Paul yerel bir Fen Edebiyat Üniversitesinde profesördür. Kızı Emma genç yetişkinliğe adım atmanın arifesindedir ve Diana?nın yırtıcı doğasını miras aldığını hissettirmektedir. Fakat geçmişte Diana ve Maureen'i bir araya getiren de Diana'nın dengesiz doğasından başka bir şey değildir. Diana ve Maureen, Diana kızlar soyunma odasında esrarlı sigara içerken, Maureen'in ona bir öğretmenin yaklaştığını söylemesi sayesinde tanışmışlar ve dersleri asmak, erkekler hakkında fanteziler kurmak ve gizlice komşuların havuzlarına girmek gibi yeniyetmeliğe ait ufak serüvenleri birlikte yaşamışlardır. Fakat Diana'nın gitgide daha da şiddetlenen kararsızlıkları Maureen'in katı inançlarıyla çatıştığında ilişkileri yıpranmaya başlamıştır. Geçmişteki çatışmaların anısı yetişkin Diana'ya hala acı çektirmektedir. özellikle kanlı baskının 15'inci yıldönümü yaklaşırken. O gün patlak veren tarif edilemez olayların gölgesinin peşini bırakmadığı Diana, yeni yaşamının da parçalanmaya başlamış olduğunu fark eder. kocası artık onu git gide daha sık yalnız bırakmakta, kızı öğretmenlerinden kaçmakta ve Diana'nın gerçeklik algısı parçalanmaya başlamaktadır. Paralel bir akışta ise genç Diana, Maureen'in dostluğunun verdiği kurtarıcı gücü keşfetmeye başlamıştır. Dehşet dolu olay, ufukta belirmiş ve yaklaşmakta olsa bile."} +{"text":"1900'lerin başında Ukrayna'da geçen Damdaki Kemancı, Sholem Aleichem'ın öykülerinden hareketle sahnelenen ve uzun bir süre kapalı gişe oynayarak büyük bir başarı elde eden Broadway müzikalinden sinemaya uyarlandı. Sütçü Tevye, karısı Golde ve üç kızları etrafında dönen film, Ukrayna'daki Anatevka köyünde geleneklerine sıkı sıkıya bağlı küçük bir Yahudi topluluğunun içinde yaşananları anlatıyor. Tevye her ne kadar geleneklerin öneminden dem vursa da, çağdaş hayatın gereklerine uyan üç kızı ona sormadan birer sevgili edinmişlerdir. Ne var ki Tevye hiçbirini beğenmeyecek ve eşinin tüm uyarılarına rağmen kızlarıyla çekişmeye başlayacaktır. Damdaki Kemancı başta Tevye rolündeki Topol'un olağanüstü yorumu, dillerden yıllardır düşmeyen şarkıları, kimi sahnelerde izleyiciyi coşturacak denli etkileyici koreografisi ve yüreklere seslenen konusuyla kaçırılmayacak bir film. Topol'un yanı sıra Golde'de Norma Crane, çöpçatan Yente'de Eskenazi tiyatro efsanesi Molly Picon ve fakir terzi Motel'de Leonard Frey de dikkati çekiyor. Norman Jewison'ın yönettiği film 1971 yılında sekiz dalda Oscar'a aday olmuş ve bunların üçünde heykelciği kapmıştı."} +{"text":"10. yüzyılın başlarında en büyük uygarlıkların birinde yaşayan Ahmet Ibn Fahdlan, siyasi bir ayrıcalıkla beraber seçkin bir konuma sahiptir. Ancak Ibn'in bir kadınla girmiş olduğu ilişki onu zor durumda bırakır ve hatta özel bir görevle ülkesinden sürülür. Artık bambaşka bir yaşama giren Ibn'e hizmetkarı Melchisidek rehberlik etmektedir. Bir grup savaşçı ile karşılaşan Ibn, onların dertlerini dinler. savaşçıların anlattığına göre; gizemli bir düşman onları tehdit etmekte ve Kuzeyli olmayan 13. bir svaşçı onlara katılmazsa yenileceklerine inanmaktadırlar. Ve bu kişinin de Ibn olduğuna inanan savaşçılar, Ibn'in kendilerine katılmasını ister. İlk başlarda onlara katılmayı rededen Ibn, hayatını riske soktuğu bu macera sonucunda, en büyük savaşın kendi korkularına karşı verilen olduğunu keşfedecektir."} +{"text":"İki kung-fu ustasının kurduğu Ejder Kaplan okulunun kapısı herkese açıktır. Okul, sokak çocuklarının bile dövüş sanatlarını öğrendiği bir mekan olarak ün salmış, adaletin sembolü haline gelmiştir. Ustalardan Wong Fuk Funun oğlu Dragon okuldan ayrılmaya karar verir ve üvey erkek kardeşi Tigerı geride bırakır. İki kardeşin birbiriyle bağlantısı kopar. Dragon annesini yangında kaybettikten sonra Ma Kun tarafından yetiştirilir. Ma Kun zaman içinde büyük bir çetenin lideri, Dragon ise onun sağ kolu haline gelir. Ancak Ma Kun şehrin en büyük suç çetesi olan Luoshaya katılır. Luosha lideri Shibumi ile Ma Kunun toplantı yaptığı bir restoranda Dragon ile Tiger tesadüfen yeniden karşılaşırlar. Onlara katılan Turbonun da yardımıyla iki kardeş suç çetelerine karşı savaşmak için güçlerini birleştirirler. Çizgi roman uyarlaması olan film, dövüş sanatları sahneleri ve zengin görselliğiyle dikkat çekiyor."} +{"text":"Tarihin en amansız fırtınasında, kötü güçler ve üç milyon dolar arasında sadece bir adam vardır... Indiana'da küçük bir kasaba olan Huntinburg, şiddetli yağmurların sebep olduğu Ohio Nehri'nin taşması dolayısıyla boşaltılmaya başlanır. Her boşaltıldığında yağmalanmakta olan kasaba bu kez daha büyük bir dertle karşı karşıyadır: 3 milyon dolar taşıyan zırhlı bir araç sel nedeniyle yolda kalır. Araçtaki paranın güvenliğinden sorumlu olan Tom ve amcası Charlie ne yapacaklarına karar vermeye çalışırlarken, paranın peşinde olan Jim ile adamları çevrelerini sararlar ve Charlie'yi öldürürler. Tom yanına 3 milyon doları da alarak kendini sel sularına bırakır. Ve bu andan itibaren sel suları içinde zorlu bir mücadele başlar. Bir yanda parayı canı pahasına korumaya çalışan Tom, diğer yanda ise paranın ve zenginliğin peşindeki Jim... Bu kaçıp kovalamacada Tom'un bir tek yardımcısı vardır. Kasabanın sakinlerinden biri olan Karen..."} +{"text":"Kara komedilerin vazgeçilmez oyuncusu John Turturro, üçüncü yönetmenlik denemesi Aşk ve Sigara'da, orta sınıf bir işçi ailesinin başından geçenleri anlatıyor. Bir köprü yapımında demir işçisi olarak çalışmakta olan Nick, üç kızının annesi terzi Kitty ile evlidir. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayatları varmış gibi gözükse de aile içinde tam anlamıyla fırtınalar kopmaktadır. Nick, deliler gibi arzuladığı kızıl güzel Tula ile kaçamak bir ilişki yaşamakta, karısı Kitty ise bu ilişkinin farkına vardığı andan itibaren Nick ile iletişim kurmamayı tercih etmektedir. Zamanla aynı evin içinde yaşayan yabancılara dönüşen, Nick ve Kitty kızgınlıklarını içlerine gömmüş gibi gözükseler de, onların duygularını açığa çıkarmalarına yardımcı olan bir şey vardır; O da son perdeden söyledikleri şarkılarıdır. John Turturro?nun müzikal tarzında anlatmayı tercih ettiği bu sevimli aile hikayesinde Engelbert Humperdinck?den Janis Joplin?e, Björk?ten Tom Jones?a birçok ünlü müzisyenin unutulmaz parçalarını dinlemek mümkün. Hem de Susan Sarandon, James Gandolfini, Christopher Walken, Kate Winslet ve daha birçok başarılı oyuncunun da eşlik ettikleri versiyonlarıyla. Son yılların en iyi yönetmenleri arasında isimleri sayılmadan geçilemeyecek Coen Kardeşler?in prodüktörlüğünü üstlendiği Aşk ve Sigara, 2005 yılı Venedik Film Festivali?nde de Altın Aslana aday gösterilen filmler arasında yer almış, fakat ödülü Brokeback Dağı'na kaptırmıştı."} +{"text":"Cesaretin sınırlarını zorlayan bir savaşçının bir ulusun kalbi için verdiği mücadeleyi anlatan efsanesi... Kötü ruhlu Manchu askerleri karısı ve tüm köyünü öldürmüşlerdi. Usta savaşçı Kwun, bu saldırıda sağ kalan tek kişi olan Ting ile birlikte, bu büyük kıyımın öcünü almaya yemin etti. Yedi yıl boyunca Eski Çin'de yolculuk eden baba oğul, bu ölüm getiren ordundan hep bir adım önde oldular. Fakat Kwun geçmişi ile yüzleşmek zorunda kalacaktı. Beş Shaolin rahibi ona paha biçilmez bir hazineyi bulma görevi verdiklerinde geri dönmesi gerektiğini anladı. Manchu komutanlarının bu hazineye dair haritalar hakkında haber almaları çok üzün sürmedi. Shaolin'leri takip etmeye başlayan Manchu ordusu ile karşı karşıya gelecek olan Kwun ve oğlu Ting ölene dek savaşmak zorunda kalacakları yeni bir macerada güçlerini birleştirecektir."} +{"text":"Carrie White, annesiyle birlikte yaşayan, asosyal ve çekingen bir genç kızdır. Yetişkinliğe ayak basmasıyla birlikte, çok kızdığı zaman ortaya çıkan parapsikolojik yetenekleri yavaş yavaş belirmeye başlamıştır. Kendisine karşı gruplaşan bazı okul arkadaşlarının mezuniyet balosu için sinir bozucu bir oyun hazırlamaları üzerine, Carrie'nin beyin gücü iyice çığrından çıkacaktır. Brian De Palma'nın erken dönem başyapıtlarından biri olan Günah Tohumu, korku sinemasının da en önemli yapıtlarından biri. Stephen King'in romanından uyarlanan film, romanın atmosferini başarılı bir şekilde aktardığı gibi, yönetmenin yenilikçi tavrını da özellikle mezuniyet balosu bölümünde ortaya koyar. Yönetmen gerilimin had safhaya ulaştığı partide, ekranı bölerek ve ses kuşağını zenginleştirerek unutulmaz bir atmosfer yaratır."} +{"text":"FBI ajanı Jack Crawford, ortağının Asya yeraltı dünyasının en vahşi suikastçilerinden biri tarafından öldürülmesinin intikamını almaya yemin eder. Fakat karşısındaki adam hiç de yabana atılacak biri değildir. Jack'in tüm çabalarına rağmen kötü şöhretli Rogue, izini kaybettirir ve üç yıl boyunca ortadan kaybolur. Üç yıl sonra ise çok daha büyük bir kapışmanın arifesinde yeniden ortaya çıkacaktır. Çin mafya lideri Chang ve Japon Yakuza patronu Shiro arasında kanlı bir savaş başlamak üzere iken tam bu çatışmanın ortasında Rogue'un kaybolan izi yeniden ortaya çıkar. İntikam yeminini üç yıl boyunca canlı tutmuş olan Jack ise bu fırsatı kaçırmayacaktır. Bir adamın en iyi arkadaşının intikamını almak için en fazla nereye kadar gidebileceğini irdeleyen gerilimli bir dövüş filmi Suikastçi. Kamera önündeyse dövüş filmlerinin usta isimlerinden Jet Li ve aksiyon filmlerinin aranan isimlerinden Jason Statham var."} +{"text":"Özel dedektif Sam Spade, ortağı Miles Archer ve sekreterinden oluşan dedektiflik bürosunda her gün sıradan ve bilindik işlerin peşinde koşarken müşteri olarak gelen Brigid O'Shaughnessy'nin hayatlarına girmesi ile herşeyin değişeceğinden habersizdir. Brigid, kardeşinin birlikte kaçtığı belalı sevgilisini bulmaları için iki dedektifi tutunca Archer, adamı bulmak için hemen peşine düşer. Fakat ortağının bu yolculuk sırasında gizemli bir şekilde öldürülmesi sonucu, Brigid'in aslında yalan söylemiş olduğu ortaya çıkar. Bütün bu yalanların uzandığı nokta, Malta Şahini adlı paha biçilmez bir heykele ulaşabilmektir. Sandığından çok daha büyük bir belanın içine batmış olduğunu anlayan Sam için artık sadece kendisini kurtarmak vardır. Kara film örnekleri arasında bir klasik olarak kabul edilen Malta Şahini, Humphrey Bogart'ın sert olduğu kadar da hınzır ve muzip Sam karakterini başarı ile canlandırması ile de çok keyifli bir seyirlik..."} +{"text":"İşinin ehli bir gözetleme uzmanı olan Harry'ye esrarengiz ve güçlü bir işveren tarafından, genç bir çifti takip edip casusluk yapma görevi verilir. Konuşmaları teybe alan Harry, çiftin bir cinayete kurban gideceğinden şüphelenmeye başlar. Bir yandan kendi karmaşık iç dünyası ve münzevi hayatının hastalıklı yönleri; bir yandan geçmişinde yaşadığı kötü deneyimler, Harry'nin elindeki bu işle obsesif bir şekilde içli dışlı olmasına yol açar. Yaptığı işi sorgulamaya başlarken, paranoya onu ele geçirmeye başlar. Coppolla'nın Baba 1 ve 2 arasında yaptığı bu film, kimilerine göre giderek yönetmenin filmografisindeki en çarpıcı ve değerli yapıt olarak öne çıktı. Gene Hackman'ın döktürüyor olması bir yana, ses montajı da ayrıca \"kulak\" dolduran bu 1974 yapımı usta işi filmin barındırdığı kimi temalar, sonradan aralarında Devlet Düşmanı'nın da bulunduğu bir çok başka filme ilham verdi."} +{"text":"Film, Elm Sokağı'nda geçiyor. Boşanmış bir aileye, dedikoducu arkadaşlara, kendisinin verebileceğinden daha fazlasını isteyen erkek arkadaşa sahip olan Nancy Thompson'ın ile kirli, kahverengi şapkası; kırmızı, yeşil kazağı, parmakları bıçaklarla dolu eldiveni ve yanık suratı ile en popüler korku filmi karakteri Freddy Krueger'ın başından geçiyor. Nancy'nin en yakın arkadaşı Tina ve Tina'nın Rod'la baş başa yatak odasında geçirdikleri bir gecede Tina'nın vahşice öldürülmesiyle Nancy'nin komiser olan babası Donald Thompson dahil herkes cinayetten Rod'u sorumlu tutar. Daha sonra Freddy'nin devamlı Nancy'nin kabuslarına girmesi, en yakın üç arkadaşının da kendisiyle aynı kabusları gördüğünü anlaması ve annesinin Nancy'e Freddy'nin gerçek hikayesini anlatması üzerine Nancy; gerçek katilin Rod değil, Freddy olduğundan emin olur ve sadece kabuslarda ortaya çıkan Freddy'e karşı ofansif bir tavır alarak onu rüya dünyasından çıkarmaya çalışır."} +{"text":"Güçlü oyunculuğuyla Gene Hackman ve gişe sansasyonu yaratan Denzel Washington şüphesiz bir hit olan Denizde İsyan'da başrolleri paylaşıyorlar. Hayatında saçmalığa hiç yer olmayan yetenekli Yüzbaşı Frank Ramsey ve yeni atanan ilk subayı Ron Hunter global bir krizin tam ortasına düşerler. Radikal milliyetçilerin 3. Dünya Savaşı'nı başlatmakla tehdit ettikleri Rusya'ya giden bir nükleer denizaltıyı yönetmektedirler. Fakat füzelerini fırlatmaları emrini veren doğruluğu onaylanmamış bir mesaj aldıklarında, Ramsey ve Hunter emirlerin geçerliliği konusunda çatışırlar. Burunlarının ucundaki nükleer tehlike, denizaltında çıkan ayaklanma ve bütün mürettebatı birbirine düşüren anlaşmazlığı çözmek, dünyanın kaderine karar verecekti. Dünya çapında bütün seyirciler tarafından bir hit olarak değerlendirilen Denizde İsyan, gelmiş geçmiş en iyi aksiyon filmleri arasında su yüzeyine çıkıyor."} +{"text":"İsa'nın yüzbilmemkaçıncı kuşak torunu olan genç bir kadın, iki tane postmodern peygamberler Jay ve Silent Bob, az tanınan 13. havari zenci Rufus el ele verip dünyayı bir felaketten kurtarmak zorundalar. Zamanında cennetten dünyaya sürgün edilmiş iki meleğin, kendini yenilemiş katolik kilisesinin kapısından girip suçlarını restore etmek suretiyle Tanrı'nın arzusuna karşı gelmek ve dünyayı bir paradoksa yol açıp yoketmek arzusunun önünde sadece bu uyumsuz çete durmaktadır. Yeni bir kiliseye girerek ruhun restore olması Katolik Dogma'nın bir parçasıdır ve bu yolla kanundışı melekler cennete geri dönmenin bir arkakapısını bulmuş olacaklardır. Bu şekilde Tanrı'nın kusursuz olmadığını kanıtlayarak tüm yaradılışı sıfırlanmaktan kurtarmak mümkün olacak mı? Yönetmen Kevin Smith'in Chasing Amy'den sonra gelen çok tartışmalı bu filmi, View Askew karakterlerini kaldıkları yerden alıp muhteşem bir maceraya sokuyor. Jay ve Silent Bob hiç almadıkları kadar büyük bir rolün altından ustaca çıkarak kendi özel filmlerinin yapılması için kapıları açmı�� oluyor. İstenmeyen melekler rolünde Matt Damon ve Ben Affleck muhteşem bir oyun çıkarıyorlar. Chasing Amy'de Banky'yi canlandıran Jason Lee bu kez Azrail olarak karşımıza çıkıyor. Alanis Morissette sürpriz bir karakteri canlandırıyor. Ancak bunun için filmin sonuna dek beklemek gerekecek."} +{"text":"Cybertron ismindeki robotların gezegenine hoşgeldiniz! Farklı mekanizmalara dönüşebilme yetenekleri olan robotların yaşadığı bu gezegen, aslında iki farklı cepheye bölünmüştür. İyi ve kötü robotlar olarak farklı hedeflerin peşinde koşan bu Transformer'lar, gezegenlerindeki yakıt stoklarının azalması sonucu, uzayda farklı yakıt kaynaklarının arayışı içine girerler. Ve tabi ki bu arayış, kimyasallar ve gerekli yakıt mineralleri açısından son derece zengin olan Dünyamıza düşürecektir yollarını. Kolaylıkla otomobillere, uçaklara, deniz taşıtlarına, kamyonlara dönüşebilme yeteneği olan bu robotlar, dünyaya gelerek bu kaynakları ele geçirebilmek için bir savaş başlatacaklardır. Kötü ruhlu robotlar Decepticonlar'ın tek isteği kendi isteklerini elde edebilmek için dünyayı yok etmektir. Tabi yine karşılarında iyi robotlar ve onların başı Optimus Prime'ı bulacaklardır. Tüm dünya televizyonlarında büyük bir beğeni ile izlenen dizi versiyonundan ve 1986 yılında çekilen animasyonundan sonra şimdi de sıra Transformers'ı yeniden beyazperdede seyretmekte! Pearl Harbor, Ada gibi büyük bütçeli filmlerin altından başarı ile kalkan Michael Bay çocukluk sevdamızı perdeye aktarmak için yönetmen koltuğunda..."} +{"text":"Amerika'da son yıllarda küçük çocukların saçtığı dehşetle birlikte boyutlarını görmeye başladığımız silah kültürünü inceleyen sıradışı bir belgesel. Moore film için, silahların Amerikan kültürünün bir parçası olduğunu savunan ve silah fetişisti bir kuruluşun başkanlığını yürüten, eski oyuncu Charlton Heston ve dehşet saçan çocuklara ilham verdiği iddia edilen Marilyn Manson gibi isimlerle hassas konuyu masaya yatırıyor. Michael Moore'un gösterildiği festivallerde büyük beğeni toplayan ve bolca ödül toplayan yapımı, tüm zamanların en iyi belgeseli seçildi. Yönetmen Roger ve Ben'in ardından bir kez daha esprili ve aydınlatıcı belgesel sinemasına geri dönüyor. Michael Moore: Hesap açtırmaya geldim. Bankacı: Ne tür bir hesap? Michael Moore: Bedava silah verdiğinizden. Bankacı: Bir tasarruf hesabı açtırabilirsiniz. Michael Moore: Bankada silah dağıtmak biraz tehlikeli olmuyor mu?..."} +{"text":"Kanji Watanabe, genç yaşta dul kalmış bir adamdır. İkinci bir izdivaç yapmayan Kanji, üzerine titrediği oğlunu tek başına büyütmeyi tercih etmiştir. Aradan yıllar geçmiş, oğlu büyümüş ve evlenmiş, kendisi de zamanla terfi ederek; belediyenin, halkla ilişkiler şube şefliğine kadar yükselmiştir. Bürokrasi değirmeni, Kanji nin kocaman umutlarını öğüteli yirmi sene olmuştur. Dairenin ve diğer dairelerin çalışanları gibi, Kanji de aslında yirmi senedir hiçbir şey yapmamaktadır. İmza atmak, kayıt tutmak ve kayıtları, bir daha dikkate almamak üzere arşivlemek dışında Kanji nin iş hayatı, bulunduğu pozisyonu, oturduğu şef koltuğunu korumak üzerine şekillenmiştir. O da hiçbir şey yapmamayı gerektirmektedir. Zaten Kanji de istese bile bir şey yapacak gücü olmadığını, genç yaşında öğrenmiştir. Zampara bir adam olmayan Kanji, özel hayatını tümüyle oğluna adamıştır. Oğlu koca adam olup evlenmesine rağmen, kendisini hala küçük bir çocuğun babası sanmaktadır. Değişimi ve gerçekleri görebilse; ne yapacağını, nereye gideceğini bilemeyeceği kocaman bir boşluğa düşecektir Kanji nin hayatındaki tek yenilik, ara ara kendisini hissettiren ve giderek artan mide ağrılarıdır. Doktora giden Kanji, muayene sırası beklerken; başka bir hastadan doktorun koyacağı teşhisin mealini öğrenir. Doktorlar, kimseye öleceğini söylememektedirler. Muayene sonucunda doktorun Kanji ye koyduğu teşhis uysal ülserdir. Fakat Kanji, muayene sırasını beklerken uysal ülserin, yaşayacak en fazla üç ay daha olduğunu öğrenmiştir. Doktordan farklı bir frekansta ölüm ilanını dinleyen Kanji nin aklına ilk gelen yine oğlu olur Eve gittiğinde ise babasının evde olmadığını sanarak eşiyle konuşan oğlunun, kendisinin emekli ikramiyesiyle neler yapmak istediğini öğrenir. Kanji, düştüğü karanlık çukurda bir yandan ömrünü neler uğruna harcadığını görerek pişmanlığı çok acı bir biçimde tadacak, diğer yandan ise hayatın her köşesinde, ruhunu ısıtacak bir ışık ile ölürken bile tutunacağı bir amaç arayacaktır"} +{"text":"12 Eylül askeri darbesinin ilk günleri beş yaşındaki Metin, camdan bakarken kendi kendisine şarkı söyleyerek annesini beklemektedir. Ama annesi Ayten tutuklanarak ceza evine konmuştur. Çocuk evdeailesiz olduğu için onu hücredeki annesinin yanına götürürler, annesininbütün şaka ve oyunlarına rağmen Metin olan bitenlerin farkındadır. Ertesi günMetin'in Bozcaada'da yaşayan dedesi Hüseyin Efe, onu almaya gelir ve Metin'in özgür günlerinin geçeceği ada günleri başlar. Üzüm bağları, Efe'yle balık tutma maceraları, Hatice'yle ilk aşk, komşu kadın Şerife Teyze'nin güvenilir kucağı, annesi Ayten'in çocukluk arkadaşı Sadık Amca'nın eğlenceli dünyası arasında geçen günler 12 Eylül'ün sosyal hayatta yarattığı değişimlerle gölgelenir. Arkadaşları, annesinin yediği \"komünist\" damgasından dolayı onu dışlamaktadırlar. Halbuki Metin daha doğru düzgün komünist demeyi bile beceremektedir. Dışlamanın etkisinde olanMetin'in bir derdi daha vardır, adanın her tarafında asılı duran 'Arananlar' afişlerinde babasının resmi de vardır."} +{"text":"Ami, normal bir hayatı olan liseli bir genç kızdır. Fakat babası yanlış anlaşılma yüzünden bir cinayet davasında sanık olunca intihar eder ve Ami ile kardeşi yalnız kalırlar. Kardeşiyle birlikte zor bir hayata alışmaya çalışan Aminin hayatı, kardeşi ödeyemediği borç yüzünden acımasız yakuza klanı tarafından öldürülünce alt üst olur. Ami öç almak ister; fakat klan tarafından işkenceye maruz kalır ve kolunu kaybeder. Klandan kurtulmayı başarabilen Ami, sığındığı iki kişi sayesinde yeni bir kola kavuşur. Fakat bu, normal bir kol değil, mermi fırlatabilen bir koldur. Ami için intikam almak artık eskisinden daha kolay olacaktır. Japon animelerini hatırlatan bir konusu olan yapımın bol miktarda kanlı sahneler barındırdığının altını çizmek gerek."} +{"text":"'Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım' yanlışkla tutuklanıp, derdini anlatamadan yıllarca cezaevinde kalmak zorunda bırakılan bir adamın öyküsüdür. Evli ve bir çocuk babası olan Erdem, hayatını kuaförlük yaparak kazanmaktadır. Bir gün asker arkadaşı Ahmet'le karşılaşan Erdem, onunla bir çay bahçesine gitmeye söz verir. Ne var ki Ahmet bir uyuşturucu satıcısıdır ve telefonları dinlenmektedir. Ahmet'le ortak çalıştığı şüphesiyle narkotik şube polisleri tarafından tutuklanan Erdem suçsuz olduğunu anlatmaya çalışsa da karısı dahil olmak üzere kimseyi inandıramaz. Bu arada Erdem'in hapishaneye düşmesi Eşi Ayşen tarafından küçük oğlu Ali'den saklanır. Uzay savaşlarını çok seven Ali babasının dünyayı uzaylıların saldırısından kurtarmak üzere seçilmiş bir komutan olduğunu sanmaktadır. Bu oyuna zamanla bütün koğuş destek olacaktır. Erdem'in bu koğuştaki misafirliği ise o kadar çabuk bitmeyecektir..."} +{"text":"Bir kamyon şoförü olan Jack Burton, Çin Mahallesi'ndeki bir çetenin elinden yakın bir arkadaşının sevgilisini kurtarmak üzere maceranın içine atılır. Burton ve arkadaşının bilmedikleri bir şey vardır: Lo Pan isimli 2000 yıllık bir Çinli hayaletin de, kurtarmak istediği kızla ilgili özel planları bulunmaktadır! Genç ve güzel avukat Gracie Law da, şans eseri iki kafadarın macerasına dahil olur ve başarısız kurtarma girişimi sırasında Lo Pan'a esir düşer. Yazgısında Lo Pan'ı yoketmenin ağır sorumluluğunu taşıyan bir tur otobüsü şoförü ve bir kaç düzine uzakdoğulu dövüşçünün de iştirakiyle, küçük macera girişimi unutulmaz bir şölene dönüşür! John Carpenter'ın yönettiği, hatta alışılageldik şekilde müziklerini de yazdığı üyük Bela, 80'li yılların en müthiş filmlerinden biri olarak çoktan yerini aldı. Carpenter'ın kült oyuncusu Kurt Russel'ın başrolünde olduğu film; aksiyon, komedi, kara büyü, kızlar ve hatta romantizme kadar uzanan geniş bir yelpazede keyif dolu bir buçuk saat sunuyor."} +{"text":"Özgürlük hareketlerinin kasıp kavurduğu 1970'lerde, Patrick 'Kitten' Braden isimli bir gencin büyüleyici ve dokunaklı öyküsü Plüton'da Kahvaltı. Patrick, daha ufacık bir bebekken ailesi tarafından terkedilmiş ve Peder Bernard'ın kapısına bırakılmıştır. Daha henüz büyüme sancıları çektiği ufak yaşlarında bile kendi farklılığının bilincindedir ve bütün tepkilere ve baskılara rağmen değişmeyi reddeder. Yıllar geçip de kendi başına hareket edebileceğinin bilincine varır varmaz, Londra'ya gidip annesini aramaya karar verir. Bu yolculuk, onu hem kendisi ile ilgili hem de bilmediği bambaşka dünyalarla ilgili yenilikleri keşfetmesini sağlayacaktır. Neil Jordan'in İstanbul Film Festivali'nde de büyük beğeni toplayan 2005 yapımı çalışması Plüton'da Kahvaltı, Cillian Murphy'nin üstün performansı ile çok etkileyici bir sinema şölenine dönüşüyor."} +{"text":"İki yakın arkadaş olan Gökhan ile Ömer, son derece güzel ama bir o kadar da gizemli bir kızla tanışırlar. Yasemin ismindeki bu kız, dilsiz olduğunu düşündürecek denli sessiz, ağzından tek bir kelime dahi çıkmayan ilginç bir karakterdir. Zor olansa, bu iki yakın arkadaşın da aynı kıza karşı duygusal bir şeyler hissetmeye başlamasıdır. Bir gün bir cinayet olayına istemeden karışan Ömer, kaçmak zorunda kalır. Uzak kaldığı süre boyunca gönderdiği mektupların Gökhan tarafından Yasemin'e ulaştırılmadığından habersiz, aşkını içinde büyütür. Gökhan ise bu arada fırsatı değerlendirmekte gecikmez. Şu ana kadar okuduklarınızı boşverin! Aslında Romantik hiç de burda yazılan gibi bir film değil. Elimizde tek bir kahraman vardır. Kahramanımız, bir kıza aşık olur; onun mutlu olmasını dilerken aşıkları ayırmaya çalışan bir kötü adamla tanışırız. Ama birden film yine kendisini döndürür ve asıl kahramanımızı bırakarak kötü adamın peşine takılırız. Artık kahramanımız kötü adamdır. Şimdi de sıra onun öyküsü ile tanışmaktır."} +{"text":"Güzeller güzeli Kleopatra ile kibirli Sezar, Mısır halkının büyüklüğü konusunda aynı düşünceleri paylaşmamaktadırlar. Kleopatra, Mısır halkının da Romalılar kadar önemli bir medeniyet olduğunda ısrar etse de, Sezar güzel kadının söylediklerine gülüp üzüm yemeye devam etmektedir. En sonunda bir iddiaya girerler! Canını dişine takarak binalar dikmeyi, piramitler yapmayı görev bilmiş Mısır halkı üç ay içinde Sezar'ın ağzına layık bir saray yapacaktır. Kleopatra bunu yaptırmayı başarırsa, Sezar'da halkın önünde Mısırlıların ne büyük insanlar olduğunu açıklayacaktır. Kleopatra'nın hırsı ve işbilir mimarların mühendislerin çabalarının bile bir ayda saray yapmaya yetmeyeceği anlaşılınca, uzakta bir köyde yaşayan Asterix, Oburix ve köyün büyücüsü Büyüfiks imdatlarına yetişir. Tabii bir de yeri geldiğinde, görevi sırtlanan minik köpek idefiks'i unutmamak lazım."} +{"text":"Olaylardan çok atmosferiyle dikkat çeken, benzersiz ve taviz vermez bir vizyon; uyanıkken görülen ve insanın, içinden büyülenmiş bir halde ve tuhaf bir coşkuyla çıktığı, ama bilgeliğine katkıda bulunmayan bir tür karabasan. Morvern Callar, İskoçyanın küçük bir kasabasında yaşayan genç bir süpermarket kasiyeridir. Noel günü işten eve geldiğinde, sevgilisini bir kan gölünün içinde bulur. O gece arkadaşı Lannayla dışarı çıkar, arkadaş grubuna sevgilisinin onu terk ettiğini ve kasabadan ayrıldığını söyler. Daha sonra sevgilisinin bilgisayarında intihar notunu bulur. Morvern, adamın ona bıraktığı paradan ve bir diskte duran basılmamış romanından özel bir biçimde faydalanmaya karar verir. Yazarın ismini kendisininkiyle değiştirip romanı bir yayıncıya gönderir, vahşi bir pragmatizmle sevgilisinin cesedinden kurtulur, parayı da Lanna ile kendisine İspanyanın güneyinde bir tatil paketi almak için kullanır. Yolda, seks ve uyuşturucuyla yüklü, çölde yapılan bir yürüyüşü de içeren, tüyler ürpertici molalar verirler"} +{"text":"Okyanusun ortasında bir tekne. Teknenin içinde yaşlı bir adam ve genç bir kız. Kız için dünya; tekne ve gözü alabildiğince su, yaşlı adam içinse genç kız. Yaşlı adam, genç kızla evlenebilmek için onun 17'sini doldurması için gün sayıyordur. Günler yavaş ilerlerken balık tutmak için tekneye gelenler de kıza tacizde bulunurlar. Fakat bir gün, tekneye gelenlerden biri kızda başka duygular uyandırır. Yaşlı adam kızı diğerlerinden koruduğu gibi, o gençten de artık yayı ve oklarıyla koruyamaz. O çocuk denizlerin ötesinin de anahtarıdır. Çağdaş sinemanın sınırlarını zorlayan Kore sinemasının en sıkı yönetmeninden, yine demir leblebi lezzetinde bir film. Kim Ki-Duk, bir kez daha az diyalog ve az karakter ile bizi ahlak, sevgi ve bağlılık gibi konular üzerine düşünmeye iterken finaliyle de bağlılığın mistik boyutuyla seyirciyi şaşırtıyor."} +{"text":"80lerin en başarılı profesyonel güreşçilerinden biri olan Randy Koç Robinson, artık New Jersey civarındaki okul ve müsamere salonlarında dövüşerek kuruşu kuruşuna geçinmeye çalışmaktadır. Yalnız, özel hayatında başarısız, tek ailevi bağı olan kızıyla arası kopuk bir adamdır. Ringe çıkmanın heyecanı, dövüşün adrenalini ve kalan hayranlarının sevgisiyle hayata tutunur. Ancak bir karşılaşma esnasında kalp krizi geçirince, doktoru, Randyye bir daha güreşmemesi gerektiğini söyler. Şov dünyasına bu şekilde zoraki bir veda eden Randy, hayatını gözden geçirmek durumunda kalır. Bir süre için işler yolunda gidecek gibi gözükür. Süpermarkette tezgahtar olarak işe girer, kızıyla ilişkisini düzeltmeye başlar ve bir striptizciyle yakınlaşır. Ancak dövüşün cazibesi karşı koyulmazdır ve bir süre sonra ringe geri dönmeye karar verir. Günümüzün en heyecan verici, bağımsız ruhlu yönetmenlerden biri olan Darren Aronofsky imzalı film, hayattan tokat yemiş hayalperestlerin ve kaybedenlerin hikayesi. İlk olarak 25 yıl önce Rumble Fishteki rölüyle seyircileri ekrana kilitleyen Mickey Rourke, Şampiyonda son yılların en çarpıcı sinema performanslarından biriyle yeniden kalbimizi fethediyor."} +{"text":"Chance, kendisini bildi bileli yanında yaşadığı yaşlı adamın evinde bahçıvanlık yaparak büyümüş ve hayatında bir kez olsun sokağa çıkmamıştır. Bütün hayatı bahçede bakımını yapıp büyüttüğü çiçeklerden ve televizyondan ibaret olan Chance, yaşlı adam bir gün ölünce ortada kalır. Çünkü ev artık satılacaktır. Kendi varlığının haricinde yaşadığına dair hiçbir kanıt olmayan Chance, avukatlara yıllardır yaşlı adamın yanında kaldığını kabul ettiremez. Nüfus kağıdı bile yoktur. Kendini birden sokaklarda bulunca yıllardır görüp bilmediği hayatın rutinleri ile tanışır. İlk defa sokaklarda yürür, arabaya biner... Ve birden şansı hiç tahmin etmediği bir yerde dönüverir. Saf ve hayatı hiç tanımayan bir adamın toplum içine karışmasının trajikomik hikayesini anlatan Being There, Peter Sellers'ın muhteşem performansına tanık olmak isteyenlerin kesinlikle kaçırmamaları gereken bir Hal Ashby çalışması."} +{"text":"6. yüzyılda Mekke. İslam tarihçilerinin Cahiliye Devri olarak anmaktan hoşlandıkları dönemdeyiz. Şehrin ileri gelenlerinin Mekke'yi köleliğin ve alkol, uyuşturucu gibi maddelerin pençesinde acımasızca yönettiği rivayet ediliyor. Kız çocukların yeni doğduklarında diri diri gömüldüklerinin anlatıldığı acımasız bir dönem. Böyle karanlık bir çağda, Hz. Cebrail tarafından ziyaret edilen Hz. Muhammed insanları tek bir Tanrı'ya tapmaya davet ediyor ve şehre hükmedenlerin vahşi metotlarına karşı çıkıyor. Allah'tan inen bir ayet, peygamberin silaha sarılmasını ve Mekke ordularına karşı direnmesini emrediyor. Müslümanların ordusu tecrübesiz olduğu halde Bedir savaşını kazanıyor. Uhud savaşının ardındansa 10 yıllık bir barışa evet diyerek arada geçen süreyi İslam'ı yaymak için kullanıyorlar. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğu, Allah'tan başka tanrı olmadığı haberi Arap yarımadasını hızla katediyor. En iyi müzik dalında Oscar'a aday olan Çağrı, Hz. Hamza rolündeki Anthony Quinn'in benzersiz oyunculuğu kadar, büyük bir prodüksiyon olması ve Hz. Muhammed'i göstermeden İslam'ın doğuş ve yayılışını anlatmadaki başarısıyla da tüm dünyadaki Müslümanların beğenisini toplamış bir yapım."} +{"text":"Zengin ve yakışıklı işadamı Edward etrafındaki kadınlardan ve hayatının tekdüzeliğinden çok sıkıldığı bir anda New York caddelerinde güzel Vivian ile tanışır. Beraber geçirdikleri büyülü bir geceden sonra aralarında bir anlaşma yaparlar. Bir hafta boyunca sevgili olacaklar ama bu haftanın sonunda herkes yoluna devam edecektir. Vivian geceleri tekrar yol kenarlarına, Edward da elit yaşamına... En lüks otellerde kalıp, zengin kıyafetler ile bambaşka bir hafta geçiren Vivian gönlünü kaptırmaya başladığı anda Edward dan uzaklaşmaya karar verir. Zira hayat standartlarının farklılığının duyguların önüne geçeceğinden şüphesi yoktur. Fakat aşkın gücü onların bu rüya gibi bir haftalarını gerçek hayatla birleştirir. Ortada ne standart ne de bir fark kalır... 90' lı yılların modern masalı Özel Bir Kadın, Julia Roberts ın kariyerindeki en önemli çıkış noktası olarak ona Altın Küre kazandırdı. Uzun yıllar unutulmayan şarkısı da Richard Gere ile canlandırdıkları aşkı bizlere hatırlatmaya devam etti."} +{"text":"Sinema tarihinin en vahşi seri katillerinden biri olan 'yetişkin' Hannibal Lecter'in şimdi de gençlik yıllarına dönmenin zamanı... Litvanya'daki bir Sovyet yetimhanesinde büyüyen Hannibal, çevresindeki bütün çocuklardan farklıdır. Nitekim bu farklılığı, hiçbir çocukla anlaşamaması şeklinde de kendisini gösterir. Fakat yetimhanede yaşadığı sorunlar, sadece arkadaşları ile anlaşamaması değildir. Geceleri kız kardeşi ile ilgili gördüğü kabuslar da hayatını cehenneme çevirir. Artık, tahammül edemediği bu yetimhaneden kaçma vakti gelmiştir. Ülkeden çıkarak Paris'te yaşayan amcasının yanına giden Hannibal, amcasının ölmüş olduğunu öğrenir. Ama amcasının karısı, kendisini yanına alır ve ona yemek, müzik ve resim dersleri vererek eğitimine katkıda bulunur. Ama Hannibal için geçmiş, derine gömemeyeceği kadar içine işlemiştir. Artık düşündüğü tek bir şey vardır: Açlıktan ölmemek için kız kardeşlerini yiyen savaş suçlularından intikam almak! Hannibal Lecter neden bir canavara dönüşüyor? sorusunun cevabını ortaya çıkarmak üzere harekete geçen film, İnci Küpeli Kız'ın yönetmeni Peter Webber imzalı..."} +{"text":"Viyanadaki bir bankadan parasını çekemeyen 19 yaşındaki bir genç hiçbir neden olmaksızın silahını çıkarıp etrafa ateş saçmaya başlar. Romanyadan kaçak olarak Avusturyaya gelmiş bir genç, bankada güvenlik görevlisi olarak çalışan bir adam, çocuk sahibi olamayan bir çift, orduda görevli bir asker, bütün gününü televizyon karşısında geçiren yaşlı bir adam Birbirleriyle herhangi bir ortak noktası olmayan bu insanların hayatları, 19 yaşındaki bir gencin bankada saçtığı dehşet sonucu tamamiyle değişecektir. Farklı kesimlerden insan manzaraları sunan Michael Haneke, her zaman yaptığı gibi nedensiz şiddeti en duru haliyle gözler önüne seriyor. 93 yılında Avusturyadaki bir bankada yaşanan katliamdan yola çıkarak çektiği Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası, kişiler arasındaki iletişimsizliği incelerken, dönemin önemli olaylarına dikkat çekmekten de geri kalmıyor. Film, Hanekenin yabancılaşma üzerine çektiği üçlemesinin son bölümü."} +{"text":"Fransız yazar ve düşünür Albert Camusnun hayatın anlamını sorguladığı Yabancı adlı romanından esinle yazılan ve Efes Pilsenin desteği ile çekilen film, iradesiz, ya da iradesini kullanmayı reddeden bir gümrük muhasebecisinin öyküsünü anlatıyor. Yaşamın boş ve saçma olduğunu, herşeyin aynı kapıya çıktığını düşünen Musa, kendini olayların akışına bırakmış gitmektedir. Annesinin ölümüne dahi fazla aldırmaz. Hatta, onu sevdiği halde bir tür sevinç bile duyar bu ölümden. Hoşlanmadığı bir kızla sırf o istiyor diye evlenir. Ancak yine iradesizce verdiği bu karar, kaderin bile güç ve iradeler tarafından yazıldığı bir dünyanın eşiğine getirip bırakır onu. İki çocuğun ve bir annenin katledilmesinden sorumlu tutulmaktadır. Peki gerçekten suçlu mudur?"} +{"text":"Angkor ormanlarının kalbinde, unutulmuş bir tapınağın kalıntıları arasında doğan iki kardeş, tüm dünyadan uzak mutlu bir yaşama başlar. Yavru kaplanlar anne ve babalarının tutkulu ve cesur bakışları altındadırlar. Ne var ki 1920'lerin başında Batı dünyasında moda olan Asya'nın hazinelerini keşif tutkusu onların yaşamını da etkileyecektir. Tapınak yağmacıları iki kardeşe rastladığında onları yakalamaktan kendilerini alamaz. Kardeşlerden biri sirke satılır; diğeri ise bir prensin sarayına. Ama kader onları yıllar sonra bir arenada karşı karşıya getirecek. Dövüş esnasında birbirlerini tanıyacak ve birlikte kaçacaklar. Ayı'dan 16 yıl sonra, usta sinemacı Jean-Jacques Annaud, yeni bir uzun metraj ile hayvanların olağanüstü dünyasına çeviriyor kamerasını. 80'lerin sonlarına doğru beyazperdeye hayalini düşürmek üzere bir hayvanat bahçelerinde dolaşıp kendine bir konu arayan Fransız sinemacı, önce kaplanların bakışlarından etkilenmiş. Ama izleyicilerin daha kolay özdeşleşebileceği öyküsünden ötürü ilk denemesini ayı ile yapmak istemiş. Yine de kaplanların tutku dolu bakışları yıllar boyunca aklından çıkmamış. İşte Marguerite Duras'nın Sevgili'si, Brad Pitt'li Tibet serüveni ve 2. Dünya Savaşı'nın Stalingrad'ının ardından sıra yine doğanın kalbine yolculukta."} +{"text":"Joe Buck, Teksas'taki evini bırakarak New York'a gelir. Fiziğine oldukça güvenen \"kovboy\", zengin kadınlara jigololuk yapmak istemektedir. Fakat zamanla Amerika'nın öteki yüzüyle tanışır ve New York'da hayatta kalmanın o kadar da kolay olmadığının farkına varır. Şehirde aval aval dolaşmaya başlayan Buck, evsiz bir dolandırıcı olan Ratzo Rizzo ile takılmaya başlar. Birbirine destek olan adamlar, hayatta kalabilmek için birlikte iş çevirmeye başlarlar. Zamanla işler yoluna girmeye başlar ve sıkı dostlar yeni bir şehirde, bambaşka bir hayata başlamak üzere plan yapmaya başlarlar. Fakat Rizzo'nun sefalet günlerinden kalan hastalığı, birbirlerine oldukça düşkün olan arkadaşların arasını açmak üzeredir. 68'lerin \"karşı kültür\" ruhunu en iyi yansıtan Amerikan filmlerinden biri. Yönetmenin ve oyuncularının olağanüstü çabaları defalarca izlenebilecek bir film ortaya koydu. Klasik bir amerikan rüyası gibi başlayan film, Amerika'da dibe vuran insanların manzaraları ile farklı bir yöne dalar. Filmin sürprizlerinden biri de, kısa bir parti vesilesiyle de olsa Andy Warhol'un ünlü Fabrika'sına göz atma imkanı vermesi. Dönemin underground sinemacılaından Paul Morrissey de partideki kameraman olarak karşımıza çıkıyor."} +{"text":"Dördüncü koğuşun çocukları. Dördüncü koğuşun çocuklarının sefaleti. İşte koğuşun kırık camları, hırsızları, katilleri, terk edilmiş çocukları Ay İncecik, kavun dilimi gibi ay umut ve özlem Şişkonun, Şabanın ve diğer çocukların elleri Tanrıya doğru açılır. Derler ki, yeni ayı ilk gördüğünde dua eder ve dilek tutarsan, Tanrı bunları yerine getirir. Çocukların hepsi tek bir dilek tutarlar: Allahım, beni daha iyi bir hapishaneye yolla. Beni de Allahım Tüm çocukların dilek ve arzuları budur: daha iyi bi cezaevi. Buraya artık dayanamıyorlar. Şiddet, Dördüncü Koğuşun angaryaları onları tüketmiş. Her şeyi kabul etmek zorundalar. Temizlik, mutfak işleri, kömür ve çöp taşıma, kısaca cezaevinin tüm angaryası onların eline bakar Dayak, baskılar Onlar gerçekten cezaevinin kölesidirler. Ancak umutları tükenmez. Başka bir cezaevine gitmeyi başarmalıdırlar Yılmaz Güneyin anlatımıyla \"Duvar\"ın çekim öyküsü Hapishaneyi anlatmak filme Türkiyeyi koymak demekti. Arkadaş filminden beri tamamen benim yaptığım ilk film bu. Kelimenin dar anlamıyla politik bir film yapmak istemiyordum; propaganda yapmak, sloganlar haykırmak istemiyordum. İstediğim; konunun, günümüz Türkiyesi olmasi ve orda kalmasıydı. 1980 darbesinden beri 40 kadar ölüm cezası infaz edildi, binlerce kişi hala hapiste. O halde hapishaneyi anlatmak bir yerde Türkiyeyi anlatmak demekti, filme Türkiyeyi koymak demekti. Bugünün Türkiyesinin hapishane gerçeğini iyi bilen biri olarak, kendime başka bir soru yönelttim: Olayları olduğu gibi mi yoksa dolaylı bir yoldan mı anlatmalıydım? İkinci çözümü benimsedim. Filmin can alıcı noktasına, başta çocuklar olmak üzere yetişkinleri de koydum; hapishane gerçeğine onların gözünden bakabilmek için birinci yol yani olayları bütün çıplaklığıyla anlatmak yolu gerçeğe ne kadar yakın olursa o kadar inanılmaz görülecekti. Zira bu gün Türk hapishanelerinde inanılması güç olaylar cereyan ediyor. Diğer bir daha vardı: Türkiyeden uzak kaldığım sürede, hayatımın politik tarafı, politik kişiliğim oldukça önem kazandı ve bunun filmimi gölgelemesini istemiyordum; çünkü hangi gerekçeyle olursa olsun bu filmin salt bir propaganda aracı olarak değerlendirilmesini istemiyordum. Sanatsal bi anlatım bulmam, anlatım dilini bahsetmek istediğim gerçekliği taşıması ve anlatması, en azından hissettirmesi gerekiyordu. Duvarda iki metodun karışımını kullandım. Gerçekte senaryo yazmayı hapishanede öğrendim ben. Önceki filmlerimi hikayenin zaman sırasına göre çekerdim ve senaryo olarak elimde sadece bir kaç sayfa yazı olurdu. Daha sonra, yani sırasında gerek senaryonun, gerekse mizansenin ayrıntılarını ayaküstü hazırlardım. Fakat hapishanedeyken, beton gibi sağlam senaryolara ihtiyacım vardı; bitmiş, her şeyin inceden inceye planlandığı senaryolara. Duvar için - ki, dokuz yıldan bu yana baştan sona yönettiğim ilk filmim - , bir yerde, yukarda sözünü ettiğim iki metodun karışımını kullandım. Çok ayrıntılı, iyi planlanmış bir senaryom vardı, fakat yine de bu senaryonun esiri olmamaya çalıştım. Değiştirdim, sahneler çıkardım, yeni sahneler ekledim Özetle Duvar, miksaj aşamasına kadar bir anlamda kendi hayatını yaşadı. Bir hapishanedeydik ve şef gardiyan bendim."} +{"text":"İngiltere'den mektup yoluyla bulduğu bir erkek ile evlenmeye karar veren, konuşma problemleri olan birkadın, küçük kızı ve de çok değer verdikleri piyanosunu yasnına da alarak, evleneceği kişi ile tanışmakiçin Yeni Zelanda'ya doğru yola çıkarlar. Evlendikten bir süre sonra yanlış bir seçim yaptığını kavrayangenç kadın, yerli halk ile kaynaşmayı başarmış bir beyaz ile, piyanonun etrafında başlayan yakınlaşmasıtutkulu bir aşka dönüşecektir. Yönetmen, Jane Campion'un önemli eserleri arasında, Angel At My Table, An (1990), Holy Smoke (1999), Portrait Of A Lady (1994), Sweetie (1989) sayılabilir. Piyano filmi ile uluslar arası bir başarı kazanan Jane Campion, daha sonraki seneler diğer çalışmalarında Piyano'da yakalamayı başardığı çizgiye ulaşamamıştı. Piyano, 1993 senesinde tam 3 dalda Oscar ödülü almasının yanında, Cannes film festivalinde de altın palmiye ödülünü almıştı."} +{"text":"10. yüzyılda Çin'in çalkantılı politik ve toplumsal hayatı, Tang Hanedanlığı'nın içine de sızmıştır. Kral'ın birbirinden farklı yapıdaki üç oğlu ile arasındaki sorun ve anlaşmazlıklara Kraliçe'ninkiler de eklenince saray, adı konmamış bir gerginliğin merkezi olur. Kral, Kraliçe ve Kral'ın oğulları arasındaki sır dolu yalan dolanlar, uzunca bir süre açığa çıkmadan devam etmiş olsa da, artık sessizliğin sonuna gelinmiştir. Chong Yang Festivali, büyük bir hesaplaşmanın yaşanacağı bir geceye sahne olacaktır. Kral'ı ise tahmininden çok daha büyük bir ihanet beklemektedir. Festival gecesi saraya saldırmak için bekleyen binlerce altın zırhlı savaşçı, ölümcül bir ihanetin baş kahramanları olacaklardır. Kahraman ve Parlayan Hançerler gibi epik sinema örnekleri ile Uzakdoğu'dan yükselen en bilindik isimlerden biri haline dönüşen yönetmen ve senarist Yimou Zhang, Altın Çiçeğin Laneti ile de benzer bir filme imza atıyor."} +{"text":"Çizgi bant yıldızı olmanın tekdüzeliğinden sıkılan Garfield, gazete sayfasından firar ederek \"gerçek dünyanın\" yolunu tutar. Gerçek bir ev kedisi olarak düşük profilli hayat yaşarken, gazete baskıya girmeden geri dönmediği takdirde çizgi serinin iptal edileceğini öğrenir. Ancak bugüne kadar gerçek dünyaya kaçan hiçbir çizgi karakter, sonradan geri dönmeyi başaramamıştır. Üstelik birtakım şeytani güçler, onun çizgi roman dünyasına geri dönüşüne engel olmaktadır. \"Garfield Geri Dönüyor\"da, çizgi bant serisinin başkarakterleri olan Garfield, Jon Arbuckle, Odie, Nermal ve Arlene'in yanısıra yeni karakterler de boy gösterecek. Filmin yeni karakterleri arasında Wally, Bonita, Billy Bear ve Eli başı çekiyor. Ayrıca yeni bir karakter olan Sheckny adlı kediyi de filmde tanıma fırsatı bulacağız."} +{"text":"Anna Hallgrimsdottir iki oğluyla beraber Reykjavikte yaşıyor. İzlandanın soğuğundan bunalmış, işini devredip yurtdışına çıkmaya karar veriyor. İşi, yani esrar satmak, çok kazandıran bir iş ve o da bunu iyi bir ücret karşılığında devretmek istiyor... İşi -ve tabii cep telefonunu, keza müşterileri ona bu cepten ulaşıyorlar- devredeceği uyuşturucu satıcısı 48 saat içinde parayı hazır edeceğini söyler. Bu sırada Anna İzlandaya has her türlü aile meselesi ile uğraşır; mutfağı, günlük yeşilliklerini almayı beklerken partileyen müşteri/arkadaşları ile dolar taşar. Birazdan Dönerim, amaçlandığı üzere canlı bir film. Yönetmen Anspachın deyimiyle açık bir film: her bir karakterin çılgınlığı ve mizahını içinde barındırabilecek nitelikte. Müziğin filmde çok önemli bir yeri var. Baş karakter Annayı canlandıran İzlandalı şair ve rock sanatçışı Didda Jonsdottir film için çeşitli şiirler kaleme aldı, bir de şarkı yazdı; Anspachın çoğu filminin müziklerinde imzası bulunan Martin Wheeler ve İzlandalı reggae topluluğu Hjalmar ile birlikte çalıştılar. Filmi izlerken içimize dolan tatlı hissiyat, sinema koltuğundan ayrıldıktan uzun süre sonra bile etkisini hissettirecek türden; kaynağı ise her oyuncunun kendi kişiliğini filmin çekimlerine taşıma konusunda teşvik edilmiş olması. Genel olarak bakıldığında Birazdan Dönerim, zihninizi kolay kolay terk etmeyecek sürpriz bir hediye niteliğinde."} +{"text":"Oldfield, Yeni Zenlanda'nın yeşil tepelerinde ailesinin sahip olduğu çiftlik yaşamına uzak büyümüş, koyun fobisi olan bir bilgisayarcıdır. Pek çok koyunun beslendiği bu yeşil tepelere mecbur kalmadıkça ayak basmak istememektedir. Yine böyle bir mecburiyetin doğması nedeni ile bir gün çiftliğe dönmesi gerekir. Ailesinden kalan çiftlikten kendisine düşen hisseleri abisi Angus'a satacaktır. Oldfield, çiftliğe doğru isteksizce yola çıkarken Angus oldukça tehlikeli işlere girişmiştir. Kurmuş olduğu genetik mühendislik ünitesinde oldukça sorumsuz işler yapmaktadır. İşleri daha da karıştırmak üzere olan beceriksiz bir grup doğa aktivisti, Angus'un labaratuvarından bir mutant koyunu kaçırıp serbest bırakınca bütün çiftlik birbirine girer. Koyunlar, kendi doğalarından çıkarak kana susamış birer katile dönüşmüşlerdir. Oldfield'in en büyük korkusu ile yüzleşmesinin zamanı gelmiştir. Kara Koyun ile ilk uzun metrajlı filmini çeken yönetmen Jonathan King, Toronto'da filmin prömiyerinin yapılması ile büyük sükse yarattı. Eğlenceli bir kara mizah örneği olarak beğeni toplayan film, festivallerin gözdesi haline geldi."} +{"text":"Yetimhanede büyüyen ve karanlıktan korkan TimR17;in bu korkusunun tek ilacı, yıldızların ışığıdır. Bir gece, korkusu onu yetimhanenin çatısına götürdüğünde Tim en sevdiği yıldızın yok olduğunu fark eder. Ne yazık ki bu, yok olan son yıldız da olmayacaktır. Tim kendi sadık kedisi Tobermory ile birlikte, geceleri çocukların rahatça uyuyabilmelerini sağlamaya çalışan Kedi Shepherd isimli garip bir karakterle tanışır. TimR17;in uyumaya niyeti yoktur. En sevdiği yıldızına dünyada her şeyden daha çok ihtiyacı vardır ve onu tekrar gökyüzünde parlarken görmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır. Bunun için ShepherdR17;I, gecenin koruyucusu MokaR17;ya gitmeye ikna eder. Birlikte, yıldızları tekrar gökyüzüne getirmek için MokaR17;ya yalvarırlar. Moka da onların bu ricasını kırmaz. Böylece Tim, Shepherd ve Tobermory, yüzlerce yaratığın geceyi oluşturmaya çalıştığı NocturnaR17;da zamana karşı yarışmaya başlarlar. Ama geceyi ve Nocturna sakinlerini tehlikeye atan bir tehdit olduğunu ve bilmeden tüm bunlara sebep olanın Tim olduğunu fark etmekte gecikmeyeceklerdir..."} +{"text":"1920lerin Roma ve Bolognasında geçen Il Cuore Altrove kendini akademik kariyerine adamış, 35 yaşında utangaç ve sakar Nello Balochinin hikayesini anlatıyor. Nello, papanın terzisi, pratik ve çapkın işadamı babası tarafından Bolognada bir lisede öğretmenlik yapmak üzere gönderilir; böylece serbest bir ortamda kendine bir eş bularak aileye heyecanla beklenen varisi kazandırma umudunu taşımaktadır. Bolognaya vardığında Arabellanın işlettiği pansiyona yerleşir ve oda arkadaşı sayesinde karşı cinsi tanımaya başlar. Öğretmenlik konusundaki yeteneğine karşın ruh eşini bulma konusunda oldukça başarısızdır. Ta ki, kör kadınlar evindeki bir dans partisinde, hayatını altüst edecek, güzel Angela Gardiniyle tanışana kadar. Bu, Nello ile gözlerini bir kazada kaybetmiş güzel Angela arasındaki sıradışı ilişkinin başlangıcı olur..."} +{"text":"Yaşını başını almış bir yazar olan Bergman, yaşadığı eski bir aşktan esinlenerek yazdığı bir öykü üzerinde çalışmaktadır. Bir ses onunla konuşmaktadır. Bu sesin bir kadın, bir aktris olduğunu düşler ve ona Marianne adını verir. Onun aracılığıyla öykü ilerler... Marianne ile başarılı bir orkestra şefi olan Marcus yıllardır mutlu bir evliliği sürdürmektedirler ve 9 yaşında Isabella adında bir kızları vardır. Marcusun en yakın arkadaşı David iki kere boşanmıştır, işinden memnun değildir ve zamanının çoğunu Marianne ve Marcusun evinde geçirmektedir. Marcusun evde olmadığı bir gece, David her zamanki gibi onlara uğrar: ancak bu kez Mariannee karşı hissettiği gizli tutkuyu açıklar. Başta Marianne onu reddeder: ama sonra kendini kaptırır, Davidi hem cinsel hem de duygusal açıdan çekici bulmaya başlar. Marcus uzun bir turne için evden ayrılınca, Marianne ve David Pariste buluşurlar ve tutkulu bir aşk yaşamaya başlarlar... Ingmar Bergmanın yaşamından esinlenen Trolösa, tutkunun, kaybın ve pişmanlıklarının yıkıcı sonuçlarını inceleyen ustaca kotarılmış son derece ayrıntılı bir inceleme."} +{"text":"Güney Afrika, 40 yılı aşkın bir süreyle, Nazi Almanyasından bu yana en kötü şöhretli ırksal egemenlik biçimiyle yönetilmişti. Bu rejim sonunda çökünce, apartheid kurallarını zorla uygulamış olanlar, suçları için af istedi. onların kurbanları ise adalet peşindeydi. Orta bir yol bulabilmek için, Gerçekler ve Uzlaşma Komisyonu kuruldu. Şimdilerde bu komisyon apartheid suçlarını araştırırken, kurbanlar ile suç işleyenleri, Güney Afrikanın acımasız tarihini yeniden yaşamaları için bir araya getiriyor. TRC, geçmişi gömmektense ortaya çıkararak barış içinde bir geleceğin yolunu açmayı düşünüyor. Adalet mücadelesi ve bağışlamanın gereği gibi çetin konularla cesaretle yüzleşen bu film, apartheid yılları sırasındaki kötülüğün köklerini ve sıradanlığını sergileyen üç TRC davasını iki sene boyunca izliyor. Filmdeki öyküler, çatışma, bağışlama ve yenilenme gibi evrensel temaların altını çiziyor..."} +{"text":"Angelopoulos'un dramatik ve alegorik bir yolculukla, yunanistan'ın çalkantılı yakın tarihiyle yüzleştiği ve bu tarihin kolektif bilinçaltında bıraktığı izleri eşelediği 'modern tarih üçlemesi'nin ikinci filmi. epik sinemanın en önemli örneklerinden biridir. \"Gezici bir tiyatro kumpanyasının 1939 ve 1952 yılları arasında Yunanistan'da çıktıkları uzun turne sırasında uğradıkları her ada, köy ve kasabada 'Kadın Çoban Golfo' adlı kırsal oyunu sergilerlerken, gerçek hayatta kendi aralarında yaşadıkları birtakım olayların da klasik bir Yunan trajedisi olan Oresteia'yı andırması konu edilir. Bu bağlamda Yunanistan'ın yakın tarihine bir yolculuk yaparlar. Bu tarih Nazi işgalinin sürdüğü 2. Dünya Savaşı yıllarından başlayıp, Kralcılar ve Komünistler arasında geçen yıkıcı Yunan İç Savaşı'nı da içine alan süreyi kapsar. Brechtvari bir anlatım tarzıyla filmde zaman bir ileri bir geri sıçrar durur. Yunanistan'ın en eski tarihi ile yakın tarihi arasındaki zamanda gidip gelmeler tiyatro aracılığıyla yapılır.\" üçlemenin diğer filmleri: Meres Tou '36 (36 Günleri 1972) ve Oi kynigoi (Avcılar 1977)."} +{"text":"New York'taki bir sanat galerisinde çalışan Elizabety, hakkında çok az şey bildiği borsacı John tarafından baştan çıkartılır. Boşanmış ve gerçek aşkın peşindeki bu güzel kadın ile esrarengiz Wallstreet kurtunun ilişkisi, birbirinden renkli ve kimi zaman biraz fazla gerilimli seks oyunları üzerine kuruludur. Dokuz buçuk hafta sürecek ilişki, hem Elizabeth'in kendi sınırlarını zorlaması için yeterli olacaktır, hem de John'un aradığı adam olup olmadığını anlamasına yetecektir. Cevaplarsa, her zaman umduğumuz gibi olmayabilir... Erotik filmlerin usta ismi Zalman King'in senaryosuna katkıda bulunduğu Dokuz Buçuk Hafta, gerçekten de 80'lerde adından epey söz ettirdi. Elbette bu bir film olarak niteliklerinden çok, ilgi çekici biçimselliğinden kaynaklanıyordu. Özellikle de Kim Bassinger'ı mainstream bir filmde, ilginç derecede cesur sahnelerde görmek..."} +{"text":"Yeryüzüne barış değil, kılıç getirmeye geldim.\" (Matta, 10:34) Bu film, Aziz Matyas İncilinde anlatıldığı biçimiyle, İsanın doğumundan yeniden dirilişine kadar yaşamını aktarırken, yarı-belgesel bir biçimde Hıristiyanlığın ilk günlerini yeniden canlandırır. Dolaylı olarak da Marksist diyalektik ve Hıristiyan mitosu arasındaki ilişkiyi inceler. Pasolini kimseyi yargılamadan konuya bir belgesel tazeliği ve tarafsızlığıyla yaklaşır, İsanın öyküsünün geçtiği devirle çağımız arasındaki benzerlikleri de vurgular. Bir Pasolini eseri olarak biraz da kaçınılmaz bir şekilde, sinema tarihinin en tartışmalı filmlerinden biridir. Tarihte senaryosunu tamamen bire bir İncilden alan ilk ve tek filmdir. Gösterime girmesiyle beraber Vatikanı ortadan ikiye bölmüştür. Şöyle ki, sol katolikler filmi beğenirken, sağ katolikler büyük tepki vermişlerdir. Çok geçmeden filmin İtalya'da gösterimi kilisenin de baskılarıyla sansüre takışıp yasaklanır. Ancak Venedik film festivalinde katolik kilisesi ödülünü kazanır. Pasolini filmi için şöyle demiştir: \"Ne teolojik, ne de ideolojik bir film yapmak istiyorum. Çünkü ben inanan biri değilim. İsa'nın tanrının oğlu olduğuna inanmıyorum. Ancak İsa'nın ilahi, kusursuz, insani değerleri yüksek olan ideal bir insan olduğunu düşünüyorum."} +{"text":"Hapisten çıkmış olan Gloria, artık kedisi, arkadaşları ve ekonomik açıdan epeyce tasasız yaşantısıyla başbaşa kalmayı istemektedir. Bir gün ondan, Mafya'yla bağlantısı bulunan Porto Riko'lu komşusunun yedi yaşındaki oğlu Philip'e bakması istenir. Ancak komşuları Mafya tarafından öldürülünce, bu geçici görev kalıcı hale gelir. Philip'in elinde, içinde yasadışı Mafya faaliyetlerinin kayıtları bulunan bir günlük vardır; yani Gloria bir şeyler yapmazsa çocuk gidicidir. Yanına Philip'i katan Gloria, peşlerindeki tetikçileri Manhattan'da çılgınca bir takibe sürükler; onlarla girdiği silahlı çatışmalardan da baskın çıkar. Gloria'nın, çocuğun hayatı karşılığında günlüğü verme teklifi, gözünü intikam hırsı bürümüş katiller tarafından geri çevrilir. Dairesinde yalnız başına yaşamaya niyetli olan Gloria'nın önünde şimdi kaçak olarak geçireceği bir yaşam uzanmaktadır. Bütün o silahlı çatışmaların ve sürekli koşuşturmanın ortasında, Gloria küçük çocuğa karşı bir sevgi, hatta bağlılık duymaya başlar"} +{"text":"Her ilişkinin bir son kullanma tarihi vardır. Her ilişki fantezilere ihtiyaç duyar... bazılarının ihtiyaçları ise diğerlerininkine göre daha gerçektir. Bir akrabalarının ölümü Taylandlı çift Wit ve Dangı yedi yıl sonra ilk defa, bir Thai restaurantının sahibi oldukları Amerikadan Bangkoka getirir. Saat sabah 5:30ta Bangkoka vardıkları gibi Wit ve Dang şehir merkezindeki bir beş yıldızlı otelde bir oda tutarlar. Odaya girdiğinde hiç sigarası kalmadığını fark eden Wit, aşağıya, otelin lobi barına iner. Barmenden sigara alan Wit, bir kahve sipariş etmeye ve sigarasını orada içmeye karar verir. Karanlıkta kalmış bir köşedeki masadan kalkan bir kız, Witten çakmağını ister. Wit çakmağını kıza verince, kız bir sigara alıp alamayağını sormaktan da çekinmez. Artık Witin masasında yeni bir arkadaşı vardır; Wit, isminin PLOY olduğunu öğreneceği dostuyla bir sohbete dalar. Bir otel odasında kilitli kalacak üç yabancı etrafında gelişen ayrıntılı bir psikolojik dramaya dönüşecek olan kıskançlık öyküsü böyle başlıyor. İncelikli kuşkular üzerinden şekillenen Ploy, genç kadının çiftimize yedi yıllık evlilikleri boyunca birbirlerinden ne kadar uzaklaştıklarını göstermesiyle birlikte kıskançlığın yol açtığı mizahi durumlara odaklanıyor ve yıkıcı bir doruğa tırmanıyor. Finalde ise çiftimizi, iki seçenek bekliyor: yollarını ayırmak veya yepyeni bir başlangıç yapmak adına birbirlerini kucaklamak."} +{"text":"1930'lu yıllarda Antakya'da Rum kökenli ailesi ve Türk bakıcısı Sultan'la yaşayan Triyandafilis'in sevgi dolu öyküsü. Baba Antuan'ın, çocukları içinde en sevdiği büyük kızı, güzeller güzeli Triyandafilis'tir. Ne acı ki bu güzel kızın aile içindeki tek sorunu geri zekalı olmasıdır. Bu nedenle Mösyö Antuan'ın en büyük korkusu kızının evden kaçıp kaybolmasıdır. Triyandafilis'in herşeyi ile sorumlu olan bakıcısı Sultan, onunla bir ana-kız ilişkisi içindedir. Triyandafilis, günün birinde, penceresinden gördüğü Fransız askeri Pierre'e aşık olur. Ne varki Fransız birlikleri ülkeden çekilme kararı alınca aşık olduğu asker de memleketine gitmek zorunda kalır. Genç kız evden kaçıp Pierre'in peşinden gider. İzi bulunamayan Triyandafilis günün birinde gerip dönüp Sultan'ı bulur. Tüm ailesiyle ülkeyi terkeden Mösyö Antuan, üç katlı evlerini, hastalıkla kocasıyla yaşayan Sultan'a bırakmıştır. Daha sonra Triyandafilis, Pierre'e benzettiği ve yeniden aşık olduğu inşaat işçisi Rıfat'la evlenir. Kore savaşı patlayınca bu kez de Rıfat savaşa girer ve bir daha dönmez. Ana gibi sevdiği Sultan ölünce yapayalnız kalan Triyandafilis, evin bahçesi önünde ne zaman bir asker geçse omuzuna dokunup \"Gitme\" deyişi, kulaktan kulağa yayılan bir efsaneye dönüşür."} +{"text":"İş delisi emlak komisyoncusu Jim Evers karısıyla birlikte büyük bir malikanenin satış işini alır. Eğer satılmasına ön ayak olabilirlerse büyük paralar kazanacaklardır. Bir gece vakti çocuklarıyla birlikte evi ziyarete giderler, amaçları yeni işlerini yakından görmektir. Fakat beklenmedik bir fırtına nedeniyle kendilerini evde bulurlar. Evi kendileriyle paylaşan ev sahibi ve 99 hayalet emlakçının büyük bir lanetle yüzleşip yeniden ailesini keşfetmesine vesile olacaktır. Yaşadığı deneyim ailesini ne kadar çok ihmal ettiğini de anlamasını sağlar. Disney yapımı, korku filmlerine özgü hayaletli bir evle, Eddie Murphy tarzı bir komediyi birleştirmeyi amaçlıyor. Ayrıca filmin romantik bir yönü olduğunu da eklemek gerek. Korku filmlerine özgü klişelerle dolu olan yapım, Murphy'nin geleneksel esprili oyunculuğunu da gözler önüne seriyor."} +{"text":"1797 yılında, İngilterede köleliğin yasaklanması için büyük mücadele veren William Wilberforce, kötü giden sağlığının düzelmesi için tatile çıkar. Fakat köleliğin yasaklanmasi için verdiği mücadeleden vazgeçmek niyetinde değildir. Barbara Spooner ile tanışınca, Wilberforce ruh eşini bulduğuna ve mücadelesini onunla paylaşabileceğine inanır. Wilberforceun yanında çok az destekçisi vardır: akıl hocası John Newton, William Pitt ve Olaudah Equiano. Önceden köle gemisi kaptanlığı yapmış tövbeli bir rahip olan John Newton Amazing Grace ulusal marşını yazmıştır. Equiano ise önceden kölelik yapmış bir yazardır. Daha önce birçok yolla bu mücadeleyi sürdürdüyse de, Wilberforce, yeni aşkı Barbara Spoonerin kendisine verdiği destekle yepyeni fikirler üretmeye hazırdır. Böylece sosyal adaletin sağlanması uğruna verdiği savaşı büyük bir zaferle sonuçlandıracağına inanır. Irkçılıkla savaşan William Wilberforceun biyografisini anlatan Şaşırtıcı Merhamet / Amazing Grace, aynı zamanda seyredilmeye değer bir hukuk mücadelesinin de altını çiziyor."} +{"text":"2000 yılında Küçük Kardeşim adıyla vizyona giren Stuat Little'da, küçük fare Stuart'ın yeni ailesiyle kaynaşma sürecine tanık olmuştuk. Stuart Little 2'de minik kahramanımızın, artık 'Little' ailesinin bir parçası haline geldiğine tanık oluyoruz. Dolayısıyla hem kendisini hem de aileyi farklı maceralara sokmaktan geri kalmıyor. Üstelik, Stuart bu filmde, ilahi bir şekilde üstü açık arabasına düşen minik kuş Margalo ile flört etmeye bile başlıyor. Ama bir şahinden kaçıp Stuart'ın yanına sığınan bu sevimli kuş, göründüğü kadar masum değil. Ancak, tıpkı Margalo'yla birlikte izledikleri Hitchcock klasiği Vertigo'da James Stewert'ın canlandırdığı Scottie karakteri gibi Stuart da bunu göremeyecek kadar körleşmiştir. İlk film, hiç beklenmedik bir şekilde yalnızca ABD'de yaklaşık 140 milyon dolarlık bir hasılat elde edince Sony Pictures tarafından devam filmi yapılması kararlaştırılan Stuart Little'da ilk filmdeki kadronun senaristler dışında korunabilmesi dikkat çekiyor. Yurtdışında pek çok eleştirmen filmin en az ilk film kadar iyi olduğu görüşünde birleşti."} +{"text":"Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, karanlık ormanlarda üç haydut yaşarmış. Uzun kara şapkaları ve maskeleri ile yol keser, at arabalarını soyarlarmış. Biri atların gözüne karabiber üfler, biri arabaların tekerleklerini kırar, diğeri ise tüfeği ile yolcuları korkuturmuş. Bir gün karşılarına çıkan arabada çalacak hiçbir şey bulamayınca, arabanın küçük yolcusu Tiffanyyi kaçırmışlar. Ve işte asıl macera o zaman başlamış, çünkü küçük yetim Tiffany kaçırıldığına korkmamış, aksine yetimhane yolunda yeni bir aile buldum diye sevinmiş. Efsanevi yazar, ressam, heykeltıraş ve illüstratör Tomi Ungererin iki milyondan fazla satan ve 18 farklı dile çevrilen çocuk kitabı Üç Haydutun sinema uyarlaması, kaliteli bir çizgi filmin değerini bilenler için nefis bir seyirlik."} +{"text":"Efsanevi edebiyat ozanı Charles Bukowski'nin renkli hayatına ve dönemine odaklanarak müteveffa şair, yazar ve adı çıkmış hedonist üzerine aydınlatıcı bir genel bakış sunan bu film, muazzam bir seyir keyfi veriyor. Çok sayıda şiir kitabının, basındaki köşesi Pis Bir İhtiyarın Notları'nın, Postane ve Kadınlar gibi otobiyografik romanların ve Barbet Schroeder'in biyografik film denemesi \"Barfly\"ın yazarı Bukowski, 1994'te ölmüştü. Filmde Bono, Sean Penn ve Harry Dean Stanton gibi ünlü hayranlarının övgülerinin yanısıra, basımcılardan, içki arkadaşlarından ve sevgililerinden anekdotlar ve içyüzünü ortaya çıkaran bilgiler de bulunuyor. Ancak, çeşitli kaynaklardan toplanan olağanüstü arşiv görüntüleri sayesinde, filmin asıl yıldızı, kapısına gelen herkesle konuşmaya gönüllü görünen Bukowski'nin kendisi. Schroeder ve Taylor Hackford gibi isim yapmış Hollywood yönetmenlerinin çektiği filmlerden bölümler dışında, Avrupa televizyonlarından alınmış, seyirci önünde yaptığı okumaların zor bulunan görüntülerinin de dahil olduğu parçalar var. Sonuçta bu cazip ve geniş kapsamlı biyografik film, sanatçının benzeri az bulunur yeteneğinden ve hayatını alışılmışın sınırlarının epey ötesinde yaşamaya yönelik öfkesinden kuvvet alan, karizmatik bir yaşam-gücü olarak portresini ortaya çıkarıyor."} +{"text":"Özellikle 90lı yılların sonunda artan teen-slasher tarzı korku filmlerinin öncülerinden sayılan Texas Chainsaw Massacre seyircilere Leatherface karakterini sunuyor. En sıradışı korku karakterlerinden Leatherfacei yaratan 1974 yapımı Texas Chainsaw Massacre, aslında 1950lerin ünlü seri katili Ed Geinden esinleniyor. Film, birkaç gün tatil yapmak için Texas yollarında seyahat eden bir grup genci konu alıyor. Sally, Jerry, Franklin, Kirk ve Pam isimli gençler yolda karşılarına çıkan bir otostopçuyu araçlarına almaya karar verirler. Normal olmadığı her halinden anlaşılan otostopçu, çok geçmeden garip yapısını belli eder ve çakısını çıkarıp kendi elini keser. Ardından Franklini de bıçaklayan otostopçudan korkan gençler kısa süre sonra onu araçtan atarlar. Bir süre sonra kalacakları eve ulaşan beş genç, tatillerinin geri kalan kısmının güzel geçeceğini düşlemektedirler. Başlarına geleceklerden habersiz gençler, aslında Leatherfacein tam avucunun içine düşmüşlerdir..."} +{"text":"Jonathan Shields karakteri, dünyayı fethetme, başarıdan başarıya koşma hevesinde bir film yapımcısı olarak başlar kariyerine. Hikayesini kariyer yolu boyunca bir nevi ezip geçtiği 3 kişinin ağzından dinleriz: meşhur ettiği star, ilk şanslarini tanıdığı, sıfırdan alıp birinci sınıfa cıkardığı bir yönetmen ve epeyce dolaylı bir yoldan Pulitzer ödülü kazanmasını sağladığı bir yazar. bu üç kişi, Jonathan tarafindan \"kullanılıp atıldıkları\" düşüncesiyle kendisine küsmüşlerdir, ama her hikayenin sonunda kime hak verecegimizi sasiririz. zira Jonathan'ın yaptığı iyi veya kötü şeylerin arkasında basit bir kariyer manyaklığı ve açgözlülük değil, daha yüksek bir hedef vardır. Yaptığı işlere kendi damgasını basmak, yapılabilecek olanın en iyisini yapma coşkusu ve coşkusunu paylaşma yetisiyle dolu bir karakterdir Jonathan; bu yolda beraberce yürüdüğü insanlardan zamanla ayrılması, kendisine güvenmiş insanlara ihanet gibi gelir, ama hikayeyi o insanlarin ağzından dinlesek bile, bir oportünist ve antipatik bir karakter olarak göremeyiz bir türlü kendisini. --caponsever--"} +{"text":"Gangsterler camiasına içerden, unutulmaz bir bakış. Quentin Tarantino her ne kadar önceki filmi Rezervuar Köpekleri ile çok övgü aldıysa da, kitlelerle asıl tanıştığı filmdir. Ödül avcısı Butch Coolidge şeytanla yaptığı bir anlaşmada ödemeyi durdurmaya karar verir. Honey Bunny ve Pumpkin, hayatlarına biraz hareket katmak isteyen genç ve birbirine aşık bir çift küçük soyguncudur. Öte yandan, iki kaşarlanmış gangster, Vincent Vega ve Jules, günlük işlerinden biri olarak, patronlarına ödemeyi geciktiren bir kaç sahetekar genci vurmaya giderler. Vincent patronun güzel ve genç karısına bebek bakıcılığı yapmakla da görevlendirilirken, ortağı suç yaşamına son vermeye karar verir. Cesur bir boksör ise para karşılığı hile yapmayı reddederek şehirden kaçar. Kader bu aykırı tipleri muhteşem bir şekilde bir araya getirecek, yollarını kesiştirecektir. Travolta, Bruce Willis, Harvey Keitel, Samuel L. Jackson, Uma Thurman ve sayısız ünlü oyuncu bu popüler kültür başyapıtında bir araya geliyorlar."} +{"text":"Brooklynde Filistinli Göçmenlerin oluşturduğu işçi sınıfı bir toplulukta dünyaya gelen Soraya, büyükbabasının 1948 yılında sürgüne gönderildiği sırada dondurulmuş bir banka hesabı olduğunu keşfeder. İnatçı, tutkulu ve kendisinin olanın iadesini isteyen Soraya uzun zamandır kurduğu hayalini -Filistine dönmek- gerçekleştirir. Oraya vardığında, yavaş yavaş etrafındaki gerçeklikten ayrılır ve kendi öfkesi ile yüzleşmek zorunda kalır. Filistindeki duvarların her zaman görünür olmadığını fark eder. Kendisinin aksine, en büyük tutkusu orayı tamamen terk etmek olan Emad isimli genç bir Filistinli ile tanışır. Hayatlarını kontrol eden kısıtlamalardan yorgun düşen ikili, özgür olabilmek için olayları kendi ellerine almalarının şart olduğunu anlarlar, yasadışı işler yapmaları gerekse bile. Bu Denizin Tuzu dünya prömiyerini Cannes Film Festivalinde yaptı. 2008 Osians Film Festivalinde FIPRESCI ve özel juri ödüllerini kazandı."} +{"text":"Stu Shepard, yolda yürürken bile asistanının yardımıyla iş bağlantıları yapan, bir saniye bile boş vakti olmayan parlak bir reklamcıdır. Sadece özel görüşmelerini belirlediği bir telefon kulübesinden yapmaktadır. Bir gün her zamanki gibi özel görüşmesini yaptıktan sonra kulübeden çıkarken telefon çalmaya başlar. Shepard, telefon kulübesine girip telefonu kaldırdıktan sonra bulunduğu yerde kalakalır. New York camın önünde akmaya devam etse de, o telefonu kapatamadığı için kulübeden dışarı çıkamaz. Kulübeyi hedef alan bir seri katil, adamı kontrol etmeye başlar. Silahın kırmızı ışığını alnında hisseden Shepard, bütün emirleri yerine getirecektir. Polis de etrafı sarmaya başlamıştır. Ve bir tanesi bu olayı bitirmeye kararlıdır..! Telefon Kulübesi özellikle senaryosu ile dikkat çeken, son derece başarılı bir gerilim filmi."} +{"text":"Uzun yıllar önce, İspanya'nın kuzeyinde, Cantabria'da: orta yaşlı bir kadın oturduğu eski evi elinden çıkarmamaya kararlı; arada bir balıkçılık yapan bir marangoz bir uyuşturucu paketi buluyor; genç bir kadın çevre koruyucu ürünler satıyor; bir avukat ona aşık oluyor; genç bir adama nefret ettiği yaşlı kadından yüklü bir miras kalıyor; İspanyol bir çocuk Bosnalı olduğunu iddia ediyor; bir grup uyuşturucu kaçakçısı; bir ceset, polis. Tüm bunları birbirine bağlayan ise, dostluğun sıcaklığı, kendinden başkalarını düşünme, mutluluk arayışı, hırs, açgözlülük ve şiddet gibi insan duygularının karmaşıklığını yansıtan, itinayla içiçe örülmüş bir dizi macera. Tüm bunlar güç ile paranın hükmettiği, insanlıktan yoksun bir dünyada yer alıyor."} +{"text":"Tarihte ilk kez insanlı bir uzay aracı Aya ulaştı. Apollo 11, 20 Temmuz 1969da Ay yüzeyine indi. Astronot Neil Armstrong Aya ilk ayak basan insan oldu. Peki gerçekten böyle miydi? Albay Jason Grant ve Ray Tanner komutasındaki uzay gemisi rutin bir uzay uçuşu sonrası dünyaya dönerken büyük bir uzay gemisi ile karşılaşır. Harap durumdaki gemi uzayda sürüklenmektedir. Uzay gemisinin üzerinde Mısır hiyerogliflerine benzer yazılar vardır. Albay Grant bu terkedilmiş uzay gemisine giderek garip bir cisim ve bir insana ait ceset bulur. Her ikisini de beraberlerinde dünyaya getirirler. Yapılan testler sonucu insanın yaklaşık 14.000 yaşında olduğu tespit edilir. Uzay gemisinin ise aydan hareket ettiği anlaşılır. Bu durumda insanoğlu aya ilk olarak 1969 yılında değil bundan tam on dört bin yıl önce gitmiş demektir. Mısırlılar tarafından kutsal kabul edilen bokböceğine benzer şekildeki garip cisimle ilgili hiçbir şey bulamazlar. Cisimi parçalamadan açamayacaklarını anlarlar. Bu arada cisim kendi kendine açılır ve içinden minik bir robot çıkar. Sağdan soldan toparladıkları ile hacmen büyüyen robot kısa bir süreliğine NASA merkezinde terör estirir. Robot safdışı bırakıldıktan sonra ayda neler olup bittiğini anlamak üzere yeni bir uçuş yapılmasına karar verilir. Tabii ki Albay Jason Grant ve Ray Tanner önderliğinde. Dünya bir kez daha dünya dışı varlıklar tarafından tehdit edilmektedir. Ama ABD her zamanki gibi dünyayı koruma görevi için hazır ve nazır beklemektedir."} +{"text":"Taşrada bir evde on yaşında bir kız çocuğu, çocukluktan yetişkinlerin dünyasına doğru ilk adımlarını atar. Küçük kızın ebeveynleri bir yardım projesi için Afrika'ya gitmiştir ve kahramanlarımız yaz aylarını bohem teyzesiyle geçirmek zorundadır. Fakat teyze güvenilir biri değildir ve tanıştığı bir adamla yelken yapmaya gidip küçük kızı terk edince küçük kız kendi başının çaresine bakmak zorunda kalır. Böylece hem trajik hem mizahi, içinde küçük kızın pek çok sınavdan geçeceği bir yolculuk başlar. Komşuları ve eve tek tük gelen misafirler vasıtasıyla küçük kız yetişkinlerin saçma ve hassasiyetten uzak dünyasıyla tanışır. Gerçeklikle temasını kaybeden küçük kız, dış dünyadan giderek daha çok el ayak çeker fakat kitaplar, düşler, tablolar ve deneylerden oluşan kendi dünyasında huzur bulmayı başarır. Fredrik Edfeldt'in dünya çapında başarı kazanan ilk filmi Bir Kız, başta Berlinale'de En İyi İlk Film Onur Mansiyonu ve Özel Mansiyon ödülleri ve Atina Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Film Seyirci Ödülü ve En İyi Yönetmen Atina Kenti Ödülü olmak üzere uluslararası alanda ödüller kazandı."} +{"text":"Godard'ın JLG-JLG Aralık'ta Otoportre'sinde görünümler ve imajlar, sesler ve sözcükler insanın kendisinden geçmesine yol açacak diyalektik bir günlük özelliği taşır. Her şey onun yaramaz bir çocuk edasıyla işlenen kişisel yaşantısı ve çalışmalarına odaklanmıştır. Festivaller, sinematekler ve kültürel etkinlikler, film yapımcılarının sinema aracılığıyla sanat, doğa, politika, felsefe, tarih, v. b. alanlara ilişkin tutumlarını yansıtmasıdır. Çekimleri geçen kıs İsviçre'de Godard'ın evinde ve evinin etrafında yapılan filmde, kişisel ve ortak değerlendirmeler arasından soyutlama, ustaca bir manevrayla verilir. Karla kaplı araziler, donmuş göller, çoğu zaman tek bir lamba ya da pencereden gelen ışığın değerlendirildiği koyu renkli iç mekan görkemli bir dille verilir. Filmin başlangıcında ses yavaş yavaş kaybolurken adım adım ilerleyen Godard görünür, profili gölgelidir. Çekim, Godard'ın ışığa doğru hareket ederken arka tarafından yapılır. Filmlerini yazdığı oda, prodüksiyonlarını gerçekleştirdiği büro ve genç temizlikçi kadınla evinde rutin konuşmalardan biri yapılırken kalabalıklardan nefret eden münzevi Godard'ın otoportresi, yaşanılan an ve efsane gözetilerek simültane bir biçimde verilir. Kültür ve öğrenme, yaratıcılığın doğasına ilişkin sorunlar, anlık sorumluluklar v. b. çalışmalarına yansıyan öğeler, düşüncenin kesintiye uğramaması gereken kaotik treni gibidir. Pencereler ve kapılar açıktır. Godard sahneyi, sahnedeki temel motifleri, filmlerinden diyalogları, büyük bir hayranlık duyduğu çağdaşı yönetmenler Jacques Demy, Nicholas Ray ve Robert Rosselini gibi kullanır. Peşpeşe akıl almaz diyaloglar, çok çeşitli sesler ve korodan oluşan soundtrack canlıdır. Rüzgar, yağmur, fırtına ve dalgalar muhteşem bir efektle verilir."} +{"text":"Bogdanski Dolina, dünyanın ücra bir köşesindeki köhne bir kasabadır. Her ne kadar kasaba sakinleri, Başpiskoposun gelişi onuruna kasabayı güzelleştirmek için ellerinden geleni yapsalar da bir zamanlar refah içinde yaşayan Dolina'da artık sadece yıkım ve yoksulluğun izlerine rastlanmaktadır. Ancak Başpiskopos yerine, Dolinaya Gabriel Ventuza adında birisi gelir. Batı uygarlığını ardında bırakan Gabriel, ağabeyinin talimatıyla, merhum babası, ünlü insan kaçakçısı Viktor Ventuzanın cesedini mezardan çıkarıp götürmek üzere, uzun bir yolculuk sonucu Dolinaya gelmiştir. Kasabanın tuhaf ruhani makamının ileri gelenleri, papazlar, bu yabancının gelişinden hoşlanmazlar. Ama Dolinanın en önemli tesislerinden biri olan kuaför dükkanının sahibi Colentina Duka, Gabrieli kanatları altına alır ve Dukanın bütün yardımcıları Gabriele aşık olur. Buna rağmen Gabrielin işi kolay olmayacaktır. Colentinanın kıskanç üvey oğlu ortaya çıkarak Gabrielin planlarını bozmak için elinden geleni yapar."} +{"text":"Just Like Home, herkesin birbirini tanıdığı, dışarıyla ilişkisi kopuk küçük bir Danimarka kasabasında, bir gece birilerinin çıplak bir adamın sokaklarda koştuğunu görmesiyle başlayan komik bir hikaye. Bu çıplak adam rezaleti, tüm kasabalıları rahatsız eder, herkes kasabanın, hatta belki de bütünüyle Danimarkanın sonunun yaklaştığını iliklerinde hissetmektedir. Farklı nevrozlara sahip bir avuç yalnız insanın birbirlerine yardım edebilmek için çabaladıkları zor bir dönemdir bu. Just Like Home, her ne kadar güvensizliğin, cinsel ve duygusal bastırılmışlığın, yalnızlığın, mahrem arzuların ve iğreti sırların filmiyse de, Lone Scherfigin çıplak ruhları oldukları gibi gözler önüne serebilme yeteneği, filmin tüm karakterlerini ve toplu nevrozlarını gönülden sevmenizi sağlayacak. Yeni Başlayanlar İçin İtalyanca ve Willbur Ölmek İstiyorun ardındaki yumuşak bakışlı yönetmen, en komik haliyle karşınızda."} +{"text":"Leonidas, tatil cenneti, ufak bir Yunan adasında, tek işi aşırı hız yapan sürücüleri kovalamak olan basit bir polistir. Halbuki, Leonidas; büyük şehrin, suç ve heyecan dolu havasını solumak, gerçek Amerikan polisleri gibi maceradan maceraya atılmak isteyen hayalperest bir gençtir. Günün birinde, adanın yaşlı berduşu Zacharias, uçurumdan aşağıya düşmek suretiyle hakkın rahmetine kavuşur. Olay görünüşte basit bir kazadan ibarettir. Ancak Leonidas'a göre, bu dahice hazırlanmış bir cinayettir. Gözüpek Leonidas, olayı aydınlatma konusunda gayet ciddidir, adadaki herkesi sorgulaması gerekse bile katili bulacaktır. Henüz bir morgu dahi olmayan, bu masum adanın, naif yerlileri ile Leonidas arasında sıkı bir mücadele başlamak üzeredir. Yunan, Alman ve Güney Kıbrıs ortak yapımı bir polisiye. Hikaye,\"Hot Fuzz\" isimli filmle benzerlikler gösteriyor. Ama yine de doğa manzaraları eşliğinde ilerleyen keyifli bir komedi filmi."} +{"text":"Amerikanın güney kasabalarından birinde iki oğluyla yaşayan dul John hem çiftçilikle, hem de sorunlu oğulları Chris ve Tim ile uğraşmaktadır. Sık sık polisle başı derde giren büyük oğul Chris ve sindirim sorunu bulunan 10 yaşındaki Timin hayatı, varlığından heberdar olmadıkları hapisten çıkmış amcaları Deelin birgün aniden kendilerini ziyarete gelmesiyle değişecektir. John, kardeşi Deel ile geçmişte yaşadıkları sorunlara sünger çekmek için çiflikte ona iş ve yatacak yer verir. Ama Deelin amacı, zamanında babalarının Johna verdiği altın paralara sahip olmaktır. 2000 yılında senaryosunu yazıp yönettiği George Washington ile çok sayıda ödül ve adaylık kazanan David Gordon Greenin çektiği, yapımcıları arasında Terrence Malickin bulunduğu, müziklerini büyük usta Philip Glassın bestelediği Undertow, bu isimlerin büyüklüklerini taşıma gayreti içinde iyi bir dram. Bir taşra epiği olma yönünde potansiyel sahibi olmasına rağmen, kendisini kaç-kovala öyküsüne kilitleyen, bunun yanında Malickin felsefi, şiirsel, içedönük anlatımından solgun izler de taşıyan film, bu karma özellikleriyle sürükleyici ve durağan tempo ayarını Malick ustalığında iletemiyor. Öyle bir iddiası olduğu söylenemese de, en azından dürüst bir özenti olarak kabul edilebilir. Dokuz canlı kötü adam, zorlama tesadüfler klişeleri yanında, filmin başlarında Chrisin sevgilisi olarak gördüğümüz genç ve yetenekli Kristen Stewartın oynadığı kısa rolün fonksiyonsuz ve gereksiz oluşu da dikkat çeken olumsuzluklar. Fakat yine de Green, İngilizcedeki en güzel kelimelerden biri olan Undertowun edebi anlamını filmde kaybolmaya yüz tutan hayatlara uyarlamaya çalışan, kendi iç yoğunluğuna sahip çıkan, gerilimi de elden bırakmayan, özellikle Jamie Bell ve Josh Lucasın oyunculuklarıyla taçlanan elle tutulur bir drama adını yazdırmış."} +{"text":"Kinogamma bir keşif yolculuğu: İnsanlar, yerler ve sesler hakkında, sinema yoluyla yaratılmış yoğun bir deneyim ve bir aşk mektubu. Gerçek hayat görüntülerini, farklı kurgu teknikleri kullanarak kurmacaya dönüştürmeye yönelik sanatsal bir çaba olan Kinogammanın birinci bölümü Moskova, Talinn ve Orsk Novotroiskde, ikinci bölümü ise Özbekistan, Afganistan, İç Moğolistan ve Hindistanda geçiyor. İki bölümlü bir beste gibi yazılmış film, kıvrıla kıvrıla evrilen müzikal bir kaçamağı andırıyor. Sanki bir melodinin ortaya çıkışıyla, kamera hayatın o anı denen şiiri yakalamaya yelteniyor ve hiç tanımadığı yüzleri bağrına basıyor. Film insan duygularının tamamının bir anlatısı gibi: Bir an bir doğumhanede yeni bir annenin bebeğine sarılışını izliyoruz, bir an sonra sarhoş bir adamın yerlerde sürünürek bağırıp çağırmasına tanık oluyoruz. Kamera bir elin çıplak bir omuza değişinde hassas bir sevginin ifadesini yakalarken, hemen sonrasında merakla kendisini süzen garip bir bakışa yakalanabiliyor. Kamera ve çektikleri arasındaki ilişki tıpkı insanlar arasındaki ilişkiler gibi organik, değişken ve karşılıklı. Sigfried dünyada göçebe dolaşırken, isimsiz olanı, isimsiz olanla kaydediyor; bizlere renklerin şiirini anlatıyor ve insanların gündüz rüyalarının müziğini dinletiyor."} +{"text":"Gitgide hız kazanan dünya çapındaki afetler Wu ailesinin televizyon ekranına yansırken, Kaliforniyada oturdukları sitede daha sessiz bir fekalet onları derinden kasıp kavurmaktadır. Pam Wunun babasıyla ilgili son mutlu hatırası, ona başucunda anlattığı bir masaldır. Kocaman gözlü sekiz yaşındaki kardeşi Timothy huzuru, yarattığı alternatif bir dünyada bulurken, anneleri Saura kocasının kaçıp gitmesinden duyduğu utancı genç sevgilisinin kollarında unutmaya çalışır. Pamin tek arkadaşı, Koreli evlatlık Scott Parker, farklı cinsel tercihleriyle tutucu Hıristiyan ailesine başkaldırırken farkında olmaksızın, cinsel kimliğini gizli tutan sevgilisi Jonahyı da geri dönülmez bir şekilde etkiler. Küresel çürümenin arka planda eşlik ettiği film, yer yer animasyon sekanslarına sıçrayarak rüya-vari bir dil yakalıyor. Filmde, Batılı büyük metropollerin banliyölerindeki cinsel, dini ve etnik ayrımları soruşturan Jennifer Phang, banliyö yaşamının günümüze özgü yabancılaşmasını yeni ve çarpıcı bir dille ortaya koyuyor. Yarı Ömür seyirciyi, fazla insanlıktan kaçmak için özel olarak tasarlanmış bir hipergerçekliğin içine sürüklüyor."} +{"text":"Uzunca saçları, tek küpesi ve yüzüğüyle Don Juan havasındaki Fikret (17) Boğaz Köprüsü trafiğinde gizlice gül satarak hayatını kazanır. Bir yandan da Eminönü civarindaki çeşitli dükkanları dolaşarak daha iyi bir iş arar. Umut (28) Taksim-Bostancı hattında işleyen bir dolmuşta şoför olarak çalışmaktadır. Televizyon dizilerindeki hayatlardan etkilenen karısı Cemile'yi memnun etmek için, birlikte emlakçıları dolaşırlar, kiralık daha iyi bir ev ararlar. Kayseri'den Boğaz Köprüsü'ne trafik polisi olarak atanmış olan Murat (24) ise milyonlarca arabanın arasında kendini yalnız hisseder. Akşamları, bir polis arkadaşıyla paylaştığı evde bilgisayarının başına oturur ve internet üzerinden kız arkadaş arar. Şehrin varoşlarında yaşayan, şehrin merkezinde ise varoluş mücadelesi veren Fikret, Umut ve Murat'in hayalleri, birbirlerinden habersiz, her gün Boğaz Köprüsü üzerindeki sonsuz trafikte milyonlarca Istanbulluyla birlikte kesişir. Film, kendilerini oynayan ana karakterlerin yaşam hikayelerinden esinlenerek geliştirilmiş ve gerçek mekanlarda çekilmiştir."} +{"text":"Bir saç boyası yüzünden iki genç adam arasında yapılan düello, kinetik biçimde stilize, kara bir şekilde komik bu yeraltı dramını, bu çarpıcı, usta işi filmi başlatıyor Kaybettiği bir futbol bahsinin ardından mecburen saçını sarıya boyatan işsiz araba satıcısı ve o vakte kadar sıradan bir adam olan Maiquel, yeni saçı için onu kızdıran hain yerel haydut Suel'i öfkesine kapılarak katleder. Bu hareketinin onu kentin kahramanı haline getirdiğini şaşırarak görür. Şükran duygularına kapılan kent halkı ona hediyeler sunar, saygı gösterir. Polis bile sokakları bu istenmeyen suçludan kurtardı diye ona teşekkür eder. Kumarda dedikleri gibi, insanın öndeyken oyunu bırakması iyidir, ama Maiquel bir cinayet işleyip paçayı kurtardıktan sonra bu işi bırakamaz. Farkında olmadan bir katile dönüşür, zengin müşterilerinin istenmeyen ya da uygunsuz gözüyle baktığı kişileri birbiri ardınca öldürüp durur. Bu arada, ilk kurbanının küçük yaştaki sevgilisi Erica'ya göz kulak olması ve kendisinin uzun süredir birlikte olduğu, hamile kalmış ve onunla evlenmek isteyen kuaför Cledir'le de uğraşması gerekir. Maiquel çok geçmeden kendisini ne istediği, ne de beklediği olağanüstü bir durumda bulur, ama akan paranın bolluğu bu hayatı sürdürmesine neden olur. Ta ki ilk yanlışını yapıp, kendi kaderine hakim olmak zorunda kalana kadar"} +{"text":"Akasaka Marinin, çağdaş kadının ses, görüntü ve dokunma yoluyla kendini yenilemesini ve arzularını tatmin etmesini anlatan feminist romanından uyarlanan bu filmde, bir yazar ile bir kamyon şoförü arasında ilk bakışta başlayan aşk, bir keşif seferine yol açıyor. Erotik fantezilerin uzmanı, yönetmen Ryuichi Hiroki, kadınsal arzuları işleyen, biraz hülyalı, güçlü bir aşk dramı yaratmış. Kendinden nefret eden serbest yazar Rei Hayakawa, kafasının içinde bazı sesler duymaya başlamıştır. Bu sesler, annesinin azarlamaları, okul arkadaşlarının dedikoduları ve Reinin ifade edemediği duygularına aittir. Susmak bilmeyen bu sesler, Reiye acı vermekle kalmaz, onu endişelendirir, uykusuz bırakır, alkole sığınmasına yol açar ve yemek alışkanlıklarını alt üst eder. Bir gece, kafasının içindeki sesler yankılanıp dururken, kendine bir şişe kırmızı şarap satın almak için gittiği dükkanda, bir kamyon şoförü olan Okabe Takatoshi ile tanışır. Okabe, 28 yaşındadır, saçlarını sarıya boyamıştır ve sol meme ucunda bir halka vardır. Ona dokunmak istiyorum. Rei, bu kamyon şoförüyle yollara düşer; bedeni, sekiz tonluk kamyonun sarsıntılarına teslim olur ve böylece kafasının içinde çınlayan seslere takılmaktan kurtulur. Okabe kamyonu kullanırken konuşurlar, kullanmazken de sevişirler. Birbirlerine kendileri hakkında bazıları gerçek, bazıları gerçek dışı hikayeler anlatırlar. Kamyon kuzey Japonyanın muhteşem manzaralı, karlı yollarından geçip giderken, telsizden kendileri gibi kayıp ruhlarla iletişim kurarlar. Olağanüstü görüntüleri ve her iki oyuncusunun son derece ikna edici performansıyla Vibratör, adeta bir kum taneciğinde dünyayı keşfediyor. Sık rastlanmayan şefkat, mizah ve tensellikle dolu bu filmin özünü, iç sesler, ara başlıklar ve sesli anılarıyla yansıtılan Reinin bilinci oluşturuyor."} +{"text":"Yönetmenlik yapan Franco Elica, kızının koyu Katolik bir adamla evlenmiş olmasından dolayı son derece üzgündür. Bir taraftan da, The Betrothed isimli yeniden çevrimi yapılan bir filmin çekimleri ile uğraşmaktadır. Kızının bu talihsiz evliliği ile başlayan olumsuzluklar süreci, film çekimleri sırasında patlak veren bir skandal ile devam eder. Franconun artık yaşadığı şehirde kalmasının bir anlamı kalmamıştır. Yeni bir hayatla bağdaştırılan, yeni bir şehir ve yeni bir ev planını uygulayan Franco, Sicilyaya gider. Hayatlarını keyifli bir rutinin içinde sürdürüp giden insanların içinde Prens ile tanışması, hayatını derinden etkileyecektir. Prensin Francodan kendi kızının düğün filmini çekmesini istemesi, Francoyu büyük bir ikilemde bırakır. Çünkü Franco, bu güçlü adamın kızına aşık olmuştur."} +{"text":"Yaşına rağmen dinçliğini koruyan ve hayal dünyasıyla gerçek dünya arasında gidip gelen 75 yaşında bir emekli olan Fandanın trajikomik öyküsü. Fanda Hana ile eski dostu emekli oyuncu Eda, zamanlarını şaka yaparak geçirmekten hoşlanırlar. Fanda kah zenginmiş gibi davranır, kah bilet kontrolörlüğüne soyunur, kah Metropolitan Operasından bir bilge kişinin kılığına girer, kah emlakçılara gidip kendisini pahalı malikanelerde gezdirtir. Fandanın 44 yıllık karısı Emilie, onun hayatta en büyük destekçisidir, ama aynı zamanda eğlencesinin bütün keyfini de kaçırır. Emilie, Fandanın yaşının getirdiği gerçekleri kabullenemediğini düşünmektedir; onun derdi bir huzurevine yerleşip cenazeleri için para biriktirmektir. Emilie, Fandayı gerçek hayata döndürmek için çok uğraşır, bir bakıma bunu başarır da. Ama normal hayata dönmek Fandayı mahveder, en yakın dostu hastalanınca durumu daha da kötüleşir"} +{"text":"Sherlock, bir sinema salonunda film oynatıcısıdır ama hayal dünyasında yaşar.. Esas hayali sıkı bir dedektif olmaktır ve tabi bir de sevdiği kızla evlenmek.. Ama beş parasızdır ve bu biraz zor gözükür.. Derken dedektif olma fırsatı eline geçer.. Ama gerçek hayatta değil rüyada.. Çünkü Sherlock oynattığı bir gangster filminin içerisine girerek oradaki dedektif olmuştur... Keatonun filmleri geometriden, pandomimden, biçimden çok beslenir.. Bu sessiz filmde de aynı geometrik ustalık başarıyla kullanılmış.. Takım elbiseli kötü adamlardan kaçarken bindiği motor sahnesi harikadır.. Motorla kaçarken öyle sahneler kullanılmış ki gerçekten o zamana göre bir nimet olmuştur mutlaka.. Gene bir kulübede Sherlocku kıstırır kötü adamlar, o da kadın kılığına girerek arka pencereden sıvışır..."} +{"text":"Mekanik, uluslararası boyuttaki bir yeraltı ögütlenmesinin, muhbirler ve olası düşmanlarını yok eden suikastçılarına verilen isimdir. Arthur Bishop eli çabuk ve temiz ve profesyonelce iş çıkaran bir mekaniktir. Öyle ki örgütle arasında ki bir numaralı arabulucu olan \"menejeri\" Koca Harry'yi dahi yok etmekten çekinmez. Baba yadigarı mesleğini sürdürürken, müebbet yalnız olmanın üzerine getirdiği psikolojik yükü ise olanca gücüyle sırtlamaya çalışmaktadır. İç çalkantıları ile boğuşurken Harry'nin doyumsuz ve soğukkanlı oğlu Steve ile aralarında ilginç bir ortaklık doğar. Seksüel arzularını dahi para karşılığı yaptırmak zorunda kalan Arthur'un hayatını renklendirecek bir öğrencisi olmuştur. Steve'in babasının katili Arthur, himayesine aldığı gelecek vaad eden öğrencisine işin püf noktalarını öğretmeye başlar."} +{"text":"New York limanına başıboş bir yelkenli girer. Yelkenliye çıkan sahil güvenlik görevlileri içerde çürümüş bir takım et ya da besin maddeleri üzerinde kocaman solucanların oynaştığını görürler. Aniden ortaya bir zombi çıkar ve görevlilerin kurşunları altında gerileyerek denize düşer. Karayiplerdeki bir adada bulunan doktor babasından haber alamayan genç bir kadın, bir gazeteciyle birlikte babasının akıbetini öğrenmek üzere yola çıkar. Adaya yaklaştıklarında birlikte seyahat ettikleri genç bir kadın denizde biraz yüzerek serinlemeye karar verir ama bir köpekbalığının saldırısına uğrar. bu esnada su altında bir zombi belirir ve köpekbalığına saldırır. Gazeteci ve genç kadın adaya çıktıklarında doktoru bulurlar. Adadaki ölüler teker teker dirilerek mezarlarından kalkmakta ve doktor da bunun bilimsel bir açıklamasını bulmaya çalışmaktadır."} +{"text":"Küçük bir madenci kasabası olan Nova Socia büyük bir Sevgililer Günü partisine hazırlanmaktadır. Bu parti 20 yıldan beri, küçük kasabada düzenlenecek ilk sevgililer günü partisi olacaktır. 20 yıl önce, en son düzenlenen parti sırasında bir kaza meydana gelmiş ve birçok madenci, tünellerdeki bir patlama sonucunda ölmüşlerdir. Bu kazanın nedeni, güvenlikten sorumlu vatandaşın işi gücü bırakıp partiye katılmış olmasıdır. Kazadan sağ salim kurtulabilen tek madenci olan Harry Warden daha sonra kafayı sıyırıp partiye katılan herkesi doğramıştır. Warden akıl hastanesine götürülürken kasabada sevgililer günü kutlanmaması konusunda geri kalanları uyarmıştır. Ancak aradan 20 yıl geçmiştir ve sevgililer bicir bicir böcekler gibi kıpraşmaya, iğrenç yuvalarından dışarı çıkıp dolanmaya başlamışlardır. Yalnız şu var ki, Harry Warden tepelerinden çok kötü bakacak, kalp şeklindeki hediye kutularının içlerine kaplerini dolduracaktır."} +{"text":"12 Eylül askeri darbesi sonrasında, düşünce suçu yüzünden... yıllarca ağır işkencelerden geçmiş, kapalı cezaevinde yıllarını geçirmiş yazar Nuri İlker, iyi halden dolayı Gökçeada Yarı Açık Cezaevi'ne son 9 ayı için gönderilmiştir. Burada üzüm bağlarında çalışırken Sumru ile tanışır ve ona aşık olur. Fakat Sumru'nun tamamen farklı dünya görüşlerine sahip cazaevi müdürü Halimle mutsuz bir evliliği vardır, ama Halim Sumru'ya tutkuyla bağlıdır. Halim'le Nuri'nin de arası daha ilk günden farklı siyasi görüşlerden dolayı gergindir. Nuri'nin yarı açık cezaevine gelmesi olumlu bir gelişme olması gerekirken, hayatına giren bu çiftle işin rengi değişir. Film, Osman Şahin'in 'Üzüm Bağları' isimli öyküsünün ana fikrinden yola çıkılmış ve Yağmurdan Sonra Her Zaman Gökkuşağı Görünür mü? alt metniyle kurgulanmıştır. Filmin senaristliğini ve yönetmenliğini yapan Görkem Turgut, senaryoya yan hikaye ve ana karakterlere yeni özellikler katmasıyla, filme başka bir boyut kazandırmıştır."} +{"text":"Jackass'e yaptığı katkılar ve unutulmaz video klipleri yetmiyormuş gibi John Malkovich Olmak ile zekanın, tuhaf olan ile hayli ilgi çekici bir kesişmesini sunan yönetmen, ilk uzun metrajından pek de farklı olmayan bir filmle geri dönüyor. Üstelik senarist yine John Malkovich Olmak filminin mucize adamı Charlie Kaufman Öykünün merkezinde yer alan karakter bizzat senaryoyu yazan Charlie Kaufman. Susan Orlean'ın The Orchid Thief kitabını senaryolaştırmaya çalışmaktadır. Başındaki orkide belası yetmiyormuş gibi, bir de konvensiyonel bir gerilim senaryosu yazmaya çalışan ikiz kardeşiyle uğraşmaktadır... Filmin bu noktadan itibaren nerelere ilerlediğini öğrenmek için izlemeniz lazım, zaten söylesek de inanmazsınız! Bir yaprağın damarları gibi çatallanıp budaklanan yapım, günümüz sinemasının en yaratıcı yönetmenlerinden biriyle, en çılgın senaristini biraraya getiriyor. Charlie Kaufman bu filmin senaristidir."} +{"text":"Heyecanlı bir gerilim filmi kisvesine bürünmüş bu kışkırtıcı aşk öyküsünde, Parisli güzel bir kadın, bir gün yanlış bir odaya girer ve kendini, iki kişinin yaşamını sonsuza dek değiştirecek olan baş döndürücü bir psikolojik gizemin içinde bulur Genç ve bedbin Anna, bir gün yanlış bir kapıyı çalar ve psikolog sandığı William Faber adındaki mali danışmana evliliğiyle ilgili sorunlarını anlatmaya başlar. William, sessiz, sakin, çekingen, orta yaşlı, bekar bir adamdır. Hala çocukluğunu geçirdiği evde oturmaktadır ve babasının kurduğu muhasebe şirketinin başındadır. Anna'nın, kendine kötü davranan kocasıyla yaşadığı sorunlardan çok etkilenmesi bir yana, içine düştüğü durumdan büyük heyecan duyar ve psikolog olmadığını Anna'ya bir türlü itiraf edemez. Zaman geçip gittikçe, bu seanslar William ile Anna arasında tuhaf bir ritüele dönüşür, hatta aralarındaki bağ her randevuda biraz daha güçlenir. Her karşılaşmalarında, kadınların kimseye açmadığı sırları, kimsenin bilmediği o çok özel itirafları duyup öğrenmek, William'ı biraz daha şaşırtır ve büyüler. Ama, durun bakalım! Bu Anna kimdir ki? Acaba kadın aslında tüm bu oyunun farkında değil midir?.."} +{"text":"Sizi başka dünyalara yollayacak 4 Rock 'n' Roll hikayesi. Disco Inferno, Heavy Metall meraklısı Buck ve Randy bir rock festivalinin çıkışında gece geç saatte bir ağaca çarparlar. Yardım isteyebilecekleri en yakın yer olan bir gece kulübü adeta bir cehenneme dönecektir. My Generation, Eric Roberts yaşlanmakta olan bir hippidir. Bir rock festivali turuna katılır ve başından ilginç olaylar geçer. Heartbreak Hotel, Duran Duran'ın efsanevi elemanı John Taylor, dinazor rockçı Jimmy Blitz rolünde otel odalarında, televizyonlarda hala eski günlerini devam ettirmeye çalışmaktadır. Ancak temizlikçi kadının alışkanlıkları onun tarzına zarar verir hale gelmesiyle aralarında bir savaş başlayacaktır. More Than A Feeling, Ve son olarak bir yetenek avcısının tüyler ürpertici hikayesi. Ünlü organizatörün yetenekleri yakalamak konusunda başkalarının imrendiği bir iç güdüsü vardır. Rakiplerinin pek çok şeyi feda edebileceği bu yeteneğin kaynağını keşfetmesiyle dehşete düşecektir."} +{"text":"Dito, New York'un fakir ve tehlikeli mahallelerinde yaşayan, serseri bir yaşamla farklı arayışların arasında kalmış genç bir adamdır. Sürekli birlikte takıldığı üç arkadaşı arasında en büyükleri olan Antonio'ya sevgi ile birlikte ayrı bir saygı beslemektedir. Fakat Dito, birlikte sokaklarda takılırken yaşadığı hayattan çok daha farklı bir naifliği de içinde barındırır. Özellikle son derece zeki olan kız arkadaşının yanında bu yönünü daha fazla ortaya çıkarabilen Dito'nun hayatı, İskoçya'dan New York'a taşınan arkadaşı Mike sayesinde önemli bir dönemece gelecektir. Sanata çok düşkün olan ve şiir yazan Mike, Dito'ya sokaklar ve şiddetin haricinde de yaşanabilecek keyifli bir yaşam alternatifi sunar. Gittikçe Mike'dan daha çok etkilenen Dito için seçimini yapma vakti gelmiştir."} +{"text":"Dae-woo Hwang 'ın aşk hayatı tam bir felakettir. Otuz yaşını geçmesine rağmen, hala bir kadınla ne bir randevusu olmuş, ne bir kadını öpmüş ne de elini tutabilmiştir. Önceleri bu durumu kadınlara ve onların burç, kan gurubu gibi saçma saplantılarına bağlasa da; zamanla sorunun kendinde olduğunu anlamıştır... Kendisi, İngiliz Edebiyatı üzerine ders vererek hayatını kazanan, oldukça kültürlü bir adam olmasına rağmen; kadınlarla keyifli ve uzun bir sohbete bile imza atmayı becerememektedir. Buna karşın, bir seyahat acentası sahibi olan ve genel kültürü pek te zengin olmayan en yakın arkadaşının elleri, bir ahtapot gibi sürekli kadınların üzerindedir... Kadınların da bu durumdan rahatsız olmaması, Dae-woo 'yu adeta delirmenin eşiğine doğru sürüklenmektedir. Kıskançlığı ve gururu bir kenara bırakan Dae-woo, arkadaşından taktik istemeye karar verir. Fakat arkadaşının yaptığı yardım, uzaktan bir kadına seslenerek; sinemaya gitmeyi teklif etmek ve Dae-woo 'yu da kadının önüne atmak olur... Dae-woo, apartmanlarına yeni taşınan bu kadını aslında kısmen tanımaktadır. Buz dolabını taşıyan hamalın yakınmalarına dayanamayarak; sakat beline rağmen buz dolabını sırtlanmış, akabinde de merakına yenilerek kolileri karıştırırken komşusu ile karşı karşıya kalınca, oldukça güç bir duruma düşmüş ve hiç te hoş bir intiba bırakmamıştır... Mi-na 'nın sinema teklifini kabul etmesi üzerine, ikilinin arkadaşlıkları başlayacak fakat kısa bir süre sonra güzel kadının geçmişinin, Dae-woo 'nunkinden de karanlık olduğunun ortaya çıkmasıyla; olaylar taze aşığın hiç te istemeyeceği bir biçimde karışacaktır..."} +{"text":"Belgrad, 91 yazı. Yugoslavya'nın parçalanmaya başladığı dönemler. Gavran, renk körü olduğu için ehliyet alamamış ve kamyonlara saplantılı şekilde düşkün, bir Boşnak köylüsüdür. Yakın zamanda hapisten çıktığı halde, sırf eğlence olsun diye bir kamyon aşırabilecek kadar da çılgındır. Suzanna ise, hamile olduğunu öğrenmiş, eğlenceye düşkün, uçarı bir şehir kızıdır. Kürtaj için Dubrovnik şehrine gitmeye karar verir. Ancak beş parasızdır. Yolda otostop yaparken, Gavran'ın sürdüğü araç kızı altına alır. Neyse ki, Suzanna kazadan yara almadan kurtulabilmiştir. Bu arada Suzanna'nın aklına bir fikir gelir, Gavran'a kendisini Dubrovnik'e götürmesi için şantaj yapacaktır. Kaderin karşılaştırdığı birbirinden tamamen farklı bu iki insan, zoraki de olsa bir yolculuğa başlamışlardır. Gavran için Suzanna hayatı boyunca konuşma fırsatı yakaladığı ilk kadın, Suzanna içinse Gavran; ömrüne dolmuş binlerce gerizekalıdan sadece biridir. Ancak yol boyunca, ikili aradıkları şeylerin o kadar da farklı olmadığını göreceklerdir. Yugoslav iç savaşının tam ortasında geçen, kimi zaman absürt kimi zaman romantik kimi zaman da korkutucu; ilginç bir yol filmi. Balkan ezgileriyle dolu hoş bir yapım."} +{"text":"Üst sınıf Şilili bir ailenin yanında hizmetçi olarak çalışan Raquele evin annesinden rüya gibi bir teklif gelir: Sana yardım edecek birini işe alabiliriz diye düşünüyorum. Raquel ise duyduklarına inanmakta güçlük çekerek dehşete düşer. Yönetmen Sebastian Silva bu filminde, 21 yılını aynı ailenin yanında geçirmiş 41 yaşında bir hizmetçi olan Raquelin çalkantılı iç dünyasına; onun hayal kırıklıklarına, mesafeli duruşuna ve sınıf çelişkilerinin içinde eriyen kimliğine odaklanıyor. Ona bir yardımcı almayı düşünmelerinin nedeni ise Raquelin şiddetli baş ağrıları ve bayılmaları. Ama Raquel bu teklifi, yıllardır alıştığı yalnız hayatına dönük bir tehdit olarak görüp, tırnaklarını çıkarmaya karar veriyor. Yönetmen Silva, filminde, sınıf farklılıklarının değişken yapısını ince bir şekilde perdeye yansıtıyor. Kimi zaman yukarıdakilere sempati duymanızı sağlayan film, birden taraf değiştirerek aşağıdakilerin yanında yer alıveriyor. Hizmetçi, Jean Genetnin temizlikçi kadınlarına ve Luis Bunuelin sınıf tanımlarını parçalayan sinemasına bir saygı duruşuna dönüşüyor."} +{"text":"Hala karnımız gurulduyorken, ütopyanın hayalini nasıl kurabiliriz? Geleneksel tarımın tehdit altında olduğu günümüzde, dünyanın neresinde olursa olsun bütün çiftçiler büyük bir geçim sıkıntısı içinde yaşıyorlar. Yeni kuşak Tayland yönetmenlerinden Raksasad da bu gerçekliği kendi köyü üzerinden anlatıyor. Yarı belgesel, yarı kurmaca tarzındaki filmi için Taylandın kuzeyindeki köyüne gidiyor ve oradaki çiftçilerin bu değişen dünyadaki yaşamlarına odaklanıyor... Kendi arazilerini kaybetmiş iki çiftçi, köydeki tarla sahiplerinden biriyle anlaşmak durumunda kalıyorlar; bir sezonluğuna pirinç ekmek üzere kiralık işçi oluyorlar. Modern makineleri almaya toprak sahibinin de gücü yetmediği için tek aletleri elleri ve toprağı sürmek için kullandıkları eğitimsiz bir manda Bir de yardımsever komşuları var; ama bu uzun saçlı, gözlüklü profesörün derdi bambaşka. Organik tarımı savunuyor, kendi tüketimini kendisi üretmeye çalışıyor ve ona göre tarım para kazanmakla değil, doğrudan beslenmekle ilgili bir şey. Film boyunca, köydeki bir grup insanın bir yılını yakın plan izliyoruz; açlıktan tarla faresi pişirmelerini, eğitimsiz mandayı terbiye etme çabalarını, bal kovası bulduklarındaki sevinci, muson yağmurlarının altında çıplak ayakla çamurun içinde eğlenen çocukların keyiflerini Tarımsal Ütopya, olağanüstü görselliği ve doğal oyunculukları ile yakalıyor izleyiciyi ve filmin sonunda da sinemanın en hüzünlü sahnelerinden biriyle baş başa bırakıyor. Dünyanın farklı yerlerindeki muhtelif köylerde her gün buna benzer sahnelerin yaşandığını bilmek, bu hüznü iyice arttırıyor."} +{"text":"\"Filmde olağanüstü bir oyunculuk var... Amy Adams'ın çizdiği yaramaz, kabına sığmaz kız portresi kesinlikle inanılmaz, kameranın yavaş hareketlerle aile evini keşfine doyamayacaksınız\" - Stephen Holden, The New York Times Yıldızları hızla yükselen oyuncular Amy Adams ve Ben McKenzie, aşk, aile, hırs ve yaptığımız seçimlerin bizi getirdiği yerleri anlatan bu bol ödüllü komedide biraraya geliyor. Galeri sahibi Madeleine ve yeni evlendiği Güneyli kocası George aile ziyareti yapmak üzere Kuzey Carolina'ya yolculuğa çıkarlar. Ancak Madeleine'in gelişi geçimsiz anne Peg, sakin baba Eugene, kızgın kardeş Johnny ve onun yerinde duramayan hamile karısı Ashley üzerinde bambaşka bir etki yapar. Aile içi tüm hassas dengeler bozulur. \"Eleştirmenlerce yılın en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen bu olağanüstü güçlü ve eğlenceli filmi sakın kaçırmayın!"} +{"text":"Öykü, savaşın ateşten çemberi içindeki Amerikan deniz piyadelerinin çevresinde geçiyor. Etkileyici bir savaş atmosferi ve militarist bir dekor Subay John Stryker, Pasifik Savaşı sırasında bir grup yeni deniz piyadesini eğitmekle görevlidir. Vatandan hayli uzak bu kanlı sahillerdeki ölüm kalım savaşları, John Stryker'in onlara neyi, ne kadar öğretebildiği ile ilgilidir. Eğitim takımının mensupları da neden onun kendilerine karşı bu kadar sert davrandığını anlamışlardır. Karısı, çocuğunu da alıp onu terk ettikten sonra, deneyimli asker John Stryker üzgün, kalbi kırık ama hıncını da emri altındaki askerlerden çıkaran bir adam durumuna gelmiştir.. Stryker, Pasifik'te savaşacak genç deniz komandolarını yetiştirirken, onlara sürekli olarak Iwo Jima sahillerinde kendilerini çok zor bir savaşın beklediğini telkin etmektedir.. Stryker başta askerlerine karşı takındığı sert tavırlarıyla dikkati çekerse de, sonraları savaşın ateşten pençesinde kader birliğine girildiğinde askerlerine anlayış ve sevgi gösterecek ve bunun karşılığını da alacaktır. John Wayne'in ilk kez Oscar'a aday gösterildiği, ayrıca Özgün Öykü ve Kurgu dallarında da bu ödüle aday olan IWO JIMA YANIYOR filmi, gerçekçi ve oldukça sert savaş sahneleriyle dikkat çekiyor."} +{"text":"Gözüpek bir yaris pilotu olan Michel Vaillant, tüm dünyadaki pistlerin yenilmez sampiyonudur. Kendisinin ve Vaillante Ekürisi isimli ekibinin basarilari, hayranlik oldugu kadar, rakiplerinde kiskançlik da uyandirmaktadir. Leader ekibinin menajeri olan Ruth Wong, meshur bir pilot olan babasi Leader'in intikamindan baska bir seyi düsünmeyen ve cazibesini amacina ulasmak için sinsice kullanan bir kadindir. Vaillant ekibini yoketmek için hayal edilebilecek herseyi deneyecektir. Ve yaris baslamak üzere! Michel, 10 numarali mavi Vaillante'in direksiyonunda, dislerini sikmis startin verilmesini bekliyor. Hemen yaninda 8 numarali Vaillante'da oturan arkadasi, Amerikali meshur pilot Steve Warson'dan baskasi degil. Mans 24 Saat'in gridinde beklesen yaris arabalarinda heyecan dorukta! Kahramanlarimizin hemen önünde, görgüsüzce geliskin kirmizi iki arabanin içinde Leader ekibinden iki pilot göze çarpiyor: kazanmak için her yolu denemeye kararli olan Bob Cramer ve Dan Hawkins!"} +{"text":"Genç bir kadın aşık olduğu yakışıklı Maxim De Winter'la evlendikten bir süre sonra Maxim'in eski eşi Rebecca'nın birkaç ay önce gizemli bir şekilde ölmüş olduğunu öğrenir ve kocası ile olan ilişkisinin her zaman Rebecca'nın gölgesinde kalacağını farkeder. Film boyunca adı telafuz edilmeyen kadın, aynı zamanda kendisini evin yeni kadını olarak kabul etmek istemeyen hizmetçi Mrs. Danvers'ın kıskanç ve takıntılı tavırları ile başa çıkmak zorundadır. Alfred Hitchcock'un Daphne Du Maurier'ın bir romanından uyarladığı Rebecca yönetmenin aynı zamanda ilk Amerikan yapımı filmi olma özelliğini taşıyor. 1940'ta En İyi Film dalında Akademi Ödülü'nü kazanan filmin yapımcısı David Selznick'in bir önceki filmi Rüzgar Gibi Geçti de, aynı dalda ödül sahibi olmuş ve efsaneleşmişti."} +{"text":"Polonya ekonomik mucizesinin karanlık tarafını gösteren ve gerçek olaylardan esinmiş iç burkan bir öykü. Genç anne-baba Beata ile Bartek sıkışık dairelerini satmaya ve oğulları ile beraber Varşova'nın hemen dışında inşa edilen bir siteye taşınmaya karar verirler. Bunun için biriktirdikleri bütün parayı yatırmakla kalmayıp, borç da almışlardır. Yeni evin zamanında tamamlanmayacağı belli olunca, hatta tamamlanacağı şüpheli görününce, Bartek'in Kurtarıcı Meydanı'nda yaşayan otoriter, kendine düşkün annesi Teresa'nın yanına taşınmak zorunda kalırlar. Teresa'nın evi küçük, programı ise çok doludur, gürültücü çocuklara karşı sabrı yoktur ve çocuk bakıcılığı yapmak da istemez. Tersine, evde izlenmesi gereken kurallar ve kanunlar vardır. Özel hayatlarının olmaması ve evin sıkışık hali hepsinin arasında gerginliğe yol açar."} +{"text":"Belçika'da Kuzey ile Güney geleneksel bir çatışma içinde. 30 Aralık 1999 günü, 35 yaşındaki Albert, iki toplumun tam sınırı üstünde bulunan karavanında patates kızartması satmakta. Albert müşterilerine patates kızartmalarını verirken Flaman bölgesinde, patateslerini kızgın yağa attığında ise Brüksel'in Fransız kesiminde. Her patates kızartması siparişinde, Albert müşterilerine geleceğe yönelik bir tekerleme veriyor. Üçüncü bin yılın eşiğinde, pek çok kişi geleceğin onlara ne getireceği konusunda bir ipucu elde etmek için sıraya giriyorlar. 31 Aralık sabahı, Albert karavanına gelince, akla hayale gelmeyecek bir durumla karşılaşıp dona kalıyor: dil sınırının tam üstünde yer alan dükkanının, geceleyin, Flaman ve Fransız bölgelerini belirtecek biçimde geçen kalın bir duvarla ikiye bölünmüş olduğunu görüyor."} +{"text":"Ülkemizde Ninja Kaplumbağalar adıyla gösterilmiş olan orjinal adı fantastik çizgi seri, dövüş sanatlarına hakim 4 tane mutant kaplumbağa ve ustaları mutant fare \"Usta Splinter\" ile birlikte kötülerin karşısında verdikleri savaş konu edilir. Bu sırada iyi bir ninja olabilmenin eğitimini sürdürmektedirler. Orjinal Amerikan seri 1984'te Mirage Stüdyolarından çıkmıştır. Kevin Eastman arkadaşı Peter Laird ile yaptığı beyin fırtınası sırasında ortaya çıkan eser uzaylı düşmanlardan şehirdeki serserilere kadar bir çok kötü karakteri içerir. Hikaye kahramanlarından bir diğeride Kanal Muhabiri April Oneill dir. Kahramanlarımız Rafael, Donatello, Leonardo, Michelangelo pizzaya düşkündürler. Birinci sinema filminin devamı olan Ninja Kaplumbağalar 2'nin konusu nasıl Mutant olduklarını araştırmaktır. Yok ettiklerini düşündükleri Shredder onlardan önce harekete geçer ve intikam peşindedir."} +{"text":"Belki de 2002'nin en başarılı ilk filmi olan bu gizemli ve çarpıcı yapıt, ruhsal kurtuluşun mümkün olup olmadığını sorgulayan, ölüm ve yaşam üstüne destansı bir meditasyon. Hayatının tüm anlamını yitiren, isimsiz, kentli ve orta yaşlı bir adam, intihar etmek niyetiyle Meksikanın dağlık yöresinde bir köye gelir. Çökmüş yüz hatları, bitkin, dalgın havasıyla, hastalık ve kendine dönük nefretten tükenmiş gibidir, yürürken bariz biçimde topallar. Evini elinden almak isteyen yeğenleri tarafından kandırılmakta olan Ascen adında yaşlıca bir dul yerli kadın, adama barınacak yer sağlar. Böylece ikisi arasında bir nevi dostluk gelişmeye başlar, ama doğrusu kadının böyle bir ilişkiye pek gönlü yoktur ve adamı yüreklendirmez. Yine de Ascenin varlığı ve içinde bulunduğu durum, adamın hayatta kalması için bir neden oluşturur. Ama sonunda kaderin cilvesi araya girer"} +{"text":"Yıl 2046, İnsan medeniyeti dördüncü küresel savaşın ardından tam bir kaosa sürüklenir. Artık, iki ayrı toplum vardır. Yer yüzündekiler ve yer altındakiler. Yer üstündeki çorak topraklarda insanlar etleri için birbirlerini avlarlarken yer altında kalan sınırlı sayıda insan, mutlak kontrol ve otorite üzerinde yükselen, yapmacık bir uygarlık kurmuşlardır. Ellison bize, distopyanın iki boyutunu da sunar. Mutlak kaos ve mutlak irade. Toy bir delikanlı olan \"Nick\" ve onun biricik dostu \"köpek\", yeryüzü cehenneminde hayatta kalmaya çabalarlarken eşsiz bir beceri geliştirmişlerdir, \"telepati\". Günün birinde Nick'in bir \"kadın\"la karşılaşması ile ikili arasındaki dostluk büyük bir sınava tabi olur. Zira, Nick daha önce hiç \"kadın\" görmemiştir. Çok geçmeden, kadının yer altı uygarlığı ile bağlantısı olduğunu anlayan ikili, aslında damızlık olarak kullanılmak üzere olduklarını fark ederler. Şimdi, Nick; özgürlüğü ve refah arasında seçim yapmalıdır. Finali ile, insanı şoka sokan bir klasik. Harlan Ellison'un ödüllü romanından beyazperdeye yapılan ikinci uyarlama. Kıyamet-sonrası sinemasından haz edenler kaçırmamalı."} +{"text":"Michael Newman, iflah olmaz bir işkoliktir. Karısı ve iki çocuğuyla birlikte güzel bir yaşamı olmasına rağmen bütün hayatını, bir türlü memnun olmak bilmeyen patronunun da etkisiyle işinde geçirmektedir. Bir akşam yorgun bir şekilde eve dönünce evdeki kumanda yığınının içinde, televizyonun kumandasını bir türlü bulamaz. Elektronik eşyaların hepsini birden çalıştıran bir kumanda bulabilme isteğiyle Bed, Bath, & Beyond dükkanına gider. Ama burda sadece elektronik eşyaları değil, bütün hayatını kumanda edebileceği bir alet bulur. İlk başlarda bunun bir mucize olduğunu düşünse de, zamanla bu kumanda, hayatını büyük bir çıkmaza sürükleyecek ve hayatının aslında ne kadar anlamlı olduğunu anlamasını sağlayacaktır. Frank Coraci yönetimindeki Click, Adam Sandler takipçilerinin yine keyifle izleyebilecekleri bir film."} +{"text":"Charles Bukowskinin aynı adı taşıyan kitabının içinden Ferrerinin seçmiş olduğu altı öyküyü bir roman sürekliliği sağlayacak biçimde birleştiren senarist Sergio Amidei nin katkısıyla beyazperdeye aktarılan bir film Sıradan Delilik Öyküleri. Özellikle filmin ikinci yarısına bakılacak olursa Philippe Sardeın dramatik sahnelerin altını çizen müziğinin de etkisiyle oluşan hüzünlü atmosferin, Bukowskinin katı ve acımasız tavrını yumuşatmış olduğu açık. İlk bölümünde ise Bukowskinin tüm eserlerinde kendini belli eden ben üzerinden anlatımı yansıtmayı başarıyor. Filmin anti-kahramanı Charles Serking kendini hedonizmde buluyor ve toplum normlarını saymamak üzerine kurduğu yaşantısını, o normlara uymayanlarla kurduğu yakınlıkla pekiştirerek kendi evrenini oluşturuyor. Tüm ötekilerin özgürlüklerini sonuna dek yaşadıkları, aşırılıkların doruğuna ulaştıkları bir evren bu. Tüm bu yoğunlukların içinde kendini hissettiren bir diğer yoğunluksa yalnızlık. Romantik olduğunu inkar eden bir romantiğin hikayesi aslında dikkat çekici olan. Aşık olduğu hayat kadınına beslediği sevgi onun kaderini değiştirecek kadar güçlü olamıyor. Sınırlara karşı savaş veren Ferreri ve Bukowski gibi iki ismin karşılaşma noktası olan filmde sevgi yoğunluğunun yanı sıra acı dozu da eksik değil. Ferrerinin de şair kişiliği hatırlanacak olunursa yaratılan şiirsel dilin nedeni de ortada zaten. Bukowskinin çizdiği Los Angelesi yansıtması açısından filmin başarısı kaçınılmaz. Filmin ilk bölümü Ferrerinin Bukowskinin resmettiği Amerikan proleteri portresini birebir kavramış olduğunu gösteriyor ve bunu yansıtırken de fantastik öğelere başvuruyor. Birçok özelliğiyle tipik bir Ferreri filmi olmaktan uzakta dursa da, Ferrerinin gözünden Bukowskiyi görebilme fırsatını veriyor."} +{"text":"Idi Amin'in Uganda'sı ile ilgili neler biliyorsunuz? Dünyanın tanıdığı en vahşi diktatörlerden bir olan Idi Amin'in Uganda'sı ile bizleri tanıştıran film, insanlık tarihinin karanlık sayfalarından birine kamerasını çeviriyor. Tıbbi bir misyonla Uganda'ya gelen genç doktor Nicholas Garrigan, bu uzak ve çok da fazla tanımadığı ülkeye doğru yola çıktığında oldukça idealist düşüncelerle yüklüdür. Fakat bu düşüncelerinin yerini büyük bir karanlığın alması uzun sürmez. Son derece katı ve barbar bir yönetim şekli yürüten Idi Amin'in emirleri altında, hareket sınırları oldukça dardır. Garrigan'ın kriz anlarında soğukkanlı ve başarılı çalışmalar yürüttüğünü farkeden Idi Amin, kendisini özel doktoru ve kısa zamanda da en yakın arkadaşı olarak seçer. İlk zamanlar bunun onurunu yaşasa da Garrigan'ın, nasıl bir barbarlığın parçası yapılmak istendiğini anlaması uzun sürmeyecektir. Ama yanlışlardan geri dönüş, sandığı kadar kolay olmayacaktır. Altın Küre'de En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü kimseye bırakmayan Forest Whitaker'in muhteşem oyunculuğu ile inanılmaz bir gerçeklik kattığı film, katıldığı pek çok festivalden de ödüllerle döndü. Sırada ise Oscar var!"} +{"text":"Brooklyn'de bir okulda ögretmenlik yapmaya başlayan, Ortodoks Yahudi Rochel ve dindar Müslüman Nasira'nin dostluklarını ve de yaşamlarının küçük bir bölümünü anlatan şirin bir film. Neredeyse dindar romantik komedi diyebilecegimiz bu filmi, My big fat greek wedding'in temposu-kalabalığı azaltılmış, daha bir sakinleştirilmiş versiyonu olarak düşünebiliriz. My big fat greek wedding ve benzeri etnik filmlerden hoşlananların büyük ihtimalle bu filmi de beğenebileceklerini de ekleyelim. Bu arada filmimizin temeli \"friendship has no religion\" yani \"arkadaşlığın dini yok\". Kalpler iyi olduktan sonra, gerçekten de böyle olduğunu bu güzel filmi izlerken de anlıyoruz. Film; kahramanların dinlerine bağlılıkları neticesinde yaşadıkları kimi zorluklara genel olarak değindikten sonra, ikisinin de aileleri tarafından evlendirilmeye çalışılmasını bize izletiyor. Bu sırada görücü usulünün getirdiği kimi komik, kimi düşündürücü olayları ve damat adaylarını da bize izletmekten geri kalmiyor."} +{"text":"\"İngiltere'nin X kuşağı\"na ait, oldukça farklı kişiliklere sahip üç genç olan gazeteci Alex, doktor Juliet ve muhasebeci David aynı evi paylaşmaktadır. Kira paylarını azaltmak için dördüncü bir ev arkadaşı arayan üçlü pek çok adayı geri çevirdikten sonra \"cool\" mizacıyla dikkatlerini çeken Hugo'da karar kılar. Bir gün Hugo'yu aşırı dozda uyuşturucudan ölmüş halde, yanında çok büyük miktarda para içeren bir valizle birlikte bulan gençler Hugo'nun cesedini gömdükten sonra parayı alırlar. Ancak içlerinde iktisat bilgisi olan tek kişi olan David bir gün birisinin bu kadar büyük miktardaki paranın mutlaka peşine düşeceğini söyleyerek arkadaşlarını uyarır. David'in tahmini doğru çıkar; polis ve uyuşturucu kaçakçıları aynı anda paranın peşine düşer... Trainspotting ile dünya çapında ün kazanan İskoç yönetmen Danny Boyle'un ilk uzun metrajlı filmi olan Mezarını Derin Kaz, yönetmenin Trainspotting'de daha da büyük başarıyla devam ettirdiği, sıkça Tarantino'nun sinemasıyla karşılaştırılan mizahi gerilim tarzının daha düşük bütçeli, mütevazi bir öncülü olarak tanınıyor."} +{"text":"Ya rüyalar artık gerçek olursa? Kendi dünyasında yaşayamayı seven utangaç Stephane, Paris'te ufak bir apartman dairesinde yaşamaktadır. Yan dairesine taşınan Stephanie?ye aşık olmaya başladığını farkedince duygularını nasıl kontrol etmesi gerektiğini bilemez. Hayal dünyası o denli geniştir ki, bir süre sonra rüyalarındaki olayları kendi amaçları için kullanabilmeyi başarır. Bir noktadan sonra rüyalar ile gerçeklerin birbirine karışması, Stephane'ın gerçekleri kavrayabilmesini zorlaştıracaktır. Stephanie, kendisini reddetmiştir. Ama acaba gerçekten de reddetmiş midir, yoksa her şey, bir rüyadan mı ibaretir? Gerçeklerden duyduğu tatminsizlikten ötürü, rüyalarında yarattıklarıyla tatmin olmaya çalışan Stephane için yaşadığı hayatı algılamak oldukça zorlaşır. 2004 yılının en beğenilen filmlerinden biri olan ve çok kısa bir sürede, pek çok sinemasever ve eleştirmen tarafından kült film statüsüne yükseltilen Sil Baştan filminin yönetmeni Michel Gondry'nin yazıp yönettiği Rüyalarımız, son dönemin yıldızı hızla parlayan oyuncularından Gael Garcia Bernal'ın performansıyla da, ayrı bir dikkat çekiyor."} +{"text":"Quentin Tarantino, üç saatlik Kill Bill'ini makul boyutlara kısaltamayınca, yönetmenin dördüncü filmi, beşinci filmi de doğurmuş oldu. Uma Thurman'ın etkileyici ve kimi zaman şaşırtıcı bir performansla ortaya koyduğu Gelin, intikam almaya devam ediyor. Komadan uyanan güzelimiz, ayak parmaklarını canlandırır canlandırmaz, bir kadının en mutlu gününü rezil eden ekibi cezalandırmaya başlamıştı. Fakat hatırlanacağı üzere, hazırladığı liste de öyle bir çırpıda halledilecek cinsinden değil. Belki sadece bu yüzden filmini ikiye ayıran yönetmene hak vermek gerek. Aslında ikinci filmde bizi nelerin beklediği az çok belli. Gelin ile Bill'in, sinema tarihine geçeceği söylenen hesaplaşmasına kadar intikam öyküleri izlemeye devam edeceğiz. Ve tabii ilk filmdeki belirsizlikler de yavaş yavaş aydınlanacak. Kadın kahramanımız ile Bill'in ilişkisi neydi, neden böyle oldu gibi sorular henüz cevap bulmuş değil. Üstelik, eğer gerçekten doğruysa, Gelin'in kızı nerede ve ne yapıyor? Quentin Tarantino, sinema tarihinin en kadir kıymet bilen sinemacılarından biri. Kendisini daima mutlu eden uzakdoğu sinemasına, neredeyse onların dilinden konuşan bir mücevher armağan ediyor. Bunun kıymetini bilecek olan ise, izleyiciler."} +{"text":"İngiliz edebiyatının temel taşlarından olan Canterbury Öyküleri, çağımıza has müzikler eşliğinde hareketli bir uyarlamaya konu olmuş: Olaylar, bir şovalyenin seyisliğini yapan William'ın etrafında gelişiyor. Efendisinin beklenmedik ölümü üzerine, William onun kimliğine bürünerek şovalyelerin yarıştığı bir turnuvaya doğru yola çıkar. Kendisine yeni bir geçmiş ve bir aile ağacı hazırlamasını sağlayan kişi ise, o günlerde tanınmamış bir şair olan Geoffrey Chaucer'dır. Canterbury Öyküleri'ni kaleme almış olan Chaucer'ın da desteğiyle sınıf atlayan seyis, şan ve şöhret peşindeki zorlu mücadele sırasında aşkı da bulacaktır elbette... Eric Clapton ve Freddie Mercury gibi müzisyenlerin de katkısıyla, Şovalyenin Öyküsü heyecan dolu anlar yaşatacak bizlere. Gladyatörlerin yakın zamanda beyazperdede kazandığı başarı, bakalım şovalyeler tarafından da yakalanabilecek mi..."} +{"text":"Harry de Sally de aynı Şikago Üniversitesi'nde okudukları halde ancak mezuniyetten sonra New York'a giderken tanışırlar. Yolda uzun uzun sohbet eder ve bir çıkarıma varırlar: \"erkek ve kadın sadece arkadaş olamaz!\". New York'a varında her biri kendi hayatını yaşar, birileriyle tanışır, aşık olur vs. Tüm bunlar olurken ikili arada sırada karşılaşır ve birbirlerine olup bitenden bahseder. Harry karısından ayrıldıktan sonra Sally ile aralarındaki sıkı bir dostluk başlar. Peki ama yıllar önce karar verdikleri şey hala geçerli midir? Hiç sanmıyoruz! Senarist Nora Ephron dört sene sonra Sevginin Bağladıkları'nda yapacağından daha iyi bir iş çıkarıyor ve her iki cinsten sinemaseverlerin izlemekten çok keyif aldıkları bir temanın etrafında geziniyor. Yönetmen Rob Reiner ise elindeki oyunculuk hazinesini iyi değerlendirerek tüm zamanların en sevilen romantik komedilerinden birine imza atıyor."} +{"text":"Çocukların hayal gücünün sınırı yoktur. Bunun en güzel kanıtı olarak iki çocuğun, hayatın tüm gerçeklerinden uzak, kendi aralarında oluşturdukları yeni bir dünyanın öyküsü Terabithia Köprüsü. Jesse, hayal dünyası oldukça kuvvetli ve gerçek üstü hikayelere de çok meraklı bir çocuktur. Sınıflarına yeni gelen Leslie'nin de kendisiyle benzer bir dünyayı paylaştığını anlaması ile ikili arasında keyifli bir arkadaşlık başlar. Oturduklara yere çok yakın olan bir ormanın içinde sadece kendilerinin bildiği ve görebildiği, içinde devler, troller ve daha bir dolu gizemin bulunduğu, Terabithia isminde bir dünya yaratırlar. Üstelik bu dünyada önemli bir konumları da vardır. Artık kral ve kraliçe olmuşlardır. Katherine Paterson'ın romanından uyarlanan film, yönetmen Gabor Csupo'nun ilk uzun metrajlı filmi."} +{"text":"Chalfont Dükü'nün küçük kızı, meteliksiz bir İtalyan şarkıcıyla kaçınca, ailesi onu reddeder. Kadın oğlu Louis'ye soylu atalarını anlatır ama, ailesi her türlü yardımı reddettiği için Louis bir kumaşçı dükkanında çalışmak zorunda kalır. D'Ascoyne ailesinin, annesiyle olan akrabalıklarını inatla kabul etmemesinden incinen Louis, kendisi ile aile unvanı arasındaki her türlü engeli ortadan kaldırarak hakkı olanı elde etmeye karar verir. Önce Henley'deki pis bir hafta sonunda en iğrenç kuzenini katleder, sonra da amatör fotoğrafçı olan bir başka kuzenini havaya uçurur. Din adamı olan bir amca zehirlenir; kadınlara oy hakkı verilmesi için mücadele eden bir hala balonunda vurulup düşürülür; asker bir amca en ünlü seferini anlatırken tuzağa düşürülür; ve denizci bir amca, bir çarpışmanın ardından teknesiyle birlikte denizin dibini boylar. Bu durum Louis'yi Chalfont ünvanının tek varisi yapar, ama? Bu filmde yetenekli bir makyaj eşliğinde virtüozca bir performansla, tüm aile fertlerini yetkin bir biçimde canlandıran Alec Guinness böylece muhteşem oyunculuk yeteneğinin yelpazesini ve derinliğini sergilemişti."} +{"text":"Hiç hayatınızın umduğunuz gibi yolunda gitmediği ve her şeyin ortadan kaybolmasını istediğiniz bir gününüz oldu mu? Bu görsel olarak yaratıcı ve oyunbaz kara komedide, iki anti-sosyal uyumsuz kendilerini gerçek hayatın kaosundan kurtulmuş olarak buluyor? Dave paylaştıkları evden taşınacağını ilan edene kadar, Toronto'lu garibanlar Dave ve Andrew'ın 21 senedir süregelen bir dostlukları vardır. Dave, halka açık yerlerden korkusu olduğu için iki anayol arasında sıkışmış evlerini asla terk etmeyen Andrew'dan bıkmıştır. O öğleden sonra, Dave işten atılır; Andrew ise küçük kızını cinsel olarak taciz ettiğini iddia eden bir anne tarafından yalan yere suçlanır. Üstüne üstlük, belediye evlerini istimlak kararı almış ve yıkım için girişimde bulunmuştur. Tam o sırada, polis yıkık dökük binalarını kuşatır ve içeriye gaz bombası atar. Birdenbire, anti-kahramanlarımız evleri ve kendileri dışında hiçbir şeyin var olmadığı saf beyaz bir boşluğun içine taşınırlar. Başka bir boyuta mı geçmişlerdir? Uzaylılar tarafından mı kaçırılmışlardır? Yaşamları oldukları yerde dondurulmuş mudur? Ölmüşler midir? Varoluşlarını sorgulayan Andrew ve Dave eninde sonunda bu hipotezleri reddederler: çünkü hala kablolu yayınları vardır. Öte yandan, en yakın arkadaşınızla bir boşlukta saplanıp kalmanız hiç de kolay bir şey değildir; özellikle arkadaşınız yenilmez bir hal aldıysa ve nefret duyduğu şeylerin ortadan kaybolmasını dileyerek gerçekleştirebiliyorsa!.."} +{"text":"11 Eylül 1973 Şili... Şili halkının demokratik bir seçimle işbaşına getirdiği, sosyalist devlet başkanı Salvador ALLENDE Amerikan işbirlikçisi, faşist general Pinochet tarafından kanlı bir darbeyle devrilir ve katledilir... Tek suçu, ABD tekellerinin sömürüsüne karşı, Şili'nin ulusal zenginliklerinden bakır madenlerini millileştirmek ve milli bir ekonomi inşa etmek olan Allende, ülkesindeki CIA darbesine karşı, ölünceye kadar üksek bir onurla direnir. CIA, Pinochet cuntasına, Şili'nin ilericilerini, aydınlarını, sanatçılarını yok ettirir. Şili'yi dünyanın en büyük hapishanesi haline getirir. Bu sinema filmi ABD zulmünden kaçan Şilililerin bizzat rol aldığı, başkent Santiago'nun aslına uygun olarak inşa edildiği Bulgaristan'da çekilmiştir. Bu film özgür bir Şili için öldürülenlerin, Şair Pablo NERUDA'nın, Statta öldürülen besteci Victor JARA'nın ve Latin Amerika'nın büyük evladı, sosyalist devlet başkanı Salvador ALLENDE'nin onurlu anısına adanmıştır."} +{"text":"Karşınızda serseri milyarder Largo Winch! Kemerlerinizi sıkı bağlayın, sarsıcı bir yolculuk olacak... Ünlü milyarder Nerio Winch yatının yakınlarında ölü bulunur. Dünya çapında 400,000 çalışanı olan W Groupun kurucusu ve en büyük hissedarı Nerio Winchin ölümü şüphe uyandırır. Ünlü iş adamının ailesi yoktur. Bu nedenle mirasının kime kalacağı dolayısıyla Winch İmparatorluğunun başına kimin geçeceği yönetim kurulunun en kritik sorunu haline gelir. Fakat henüz kimsenin Nerionun büyük sırrından haberi yoktur. Nerio 26 yıl önce Bosnadaki bir yetimhaneden bir erkek çocuk evlat edinmiştir. Bu çocuk, Largo, Adriyatik kıyılarında balıkçılık yapan bir aile tarafından gizlilik içinde yetiştirilmiştir. Largo Winch maceraperest, isyankar ve mücadeleci bir ruha sahip olmasının yanında uslanmaz bir kadın avcısı olmuştur. 26 yaşındaki Largo henüz haberi olmasa da global bir ticaret imparatorluğunun varisidir ve etrafında bir çok azılı düşmanı vardır. Filmin başrollerinde ünlü Fransız stand-up sanatçısı Tomer Sisley, Kristin Scott Thomas ve Miki Manojlovic yer alıyor. Largo Winch 1973 yılında Jean Van Hamme tarafından bir roman kahramanı olarak yaratıldı. Van Hamme daha sonra çizer Philippe Francqla Largo Winchi çizgi romana taşıdı. Çizgi roman 18 yıldır devam ediyor."} +{"text":"Eğer kapınızı yabancılara açarsanız, içeri kimin gireceğini asla bilemezsiniz. İtalyan kırlarının içerisinden zarifçe geçen bir tren, patlar. Vagonlardan birisinde dört kurtulan vardır: \"General,\" yaşlıca bir İngiliz beyefendisi, Werner, genç bir Alman, Aimee, sekiz yaşında bir yetim, ve Emily Delahunty, onları evine davet eden bir İngiliz yazar emily Delahunty. Başlarına gelen şanssız olayın onları biraraya getirmesiyle, kendilerini hayatlarını sorgular ve parçalarını tekrar birleştirmeye çalışır bulurlar, diğer yandan da konuyla ilgilenen bir polis müffettişi onları buraya getiren olayı incelemektedir. Aimee'nin Amerikalı amcası onu almaya geldiğinde ise, zaten hassas olan evin dengelerini tümüyle sarsar. Emily'nin Umbria'daki evinin sihri hepsine mutluluk getirecek midir? Ya da mutluluk da onları biraraya getiren sorular kadar havada mı kalacaktır?"} +{"text":"Renkli-Türkçe, bugün de seks filmleri oynatan bir makinistin gözüyle 1970-1980'deki seks filmleri furyasının hikayesini anlatıyor. Sabit, ikisi birde filmler gösteren eski ve salaş bir semt sinemasında münzevi bir hayat sürer, neredeyse binadan dışarı çıkmadan yaşar. Sinema yalnızca ona değil, başkalarına da bir sığınak olmuştur. Sarhoşu, esrarkeşi, sapığı ve tombalacısıyla Sabit'in dünyasını oluşturur. Yer gösterici ile kapıda seks dergileri satan öğretmen de bu tabloyu tamamlar. Ama sonunda sinemanın dışına çıkmak zorunda kalır, filmleri Taksim'deki şirketlerden alma işi ona düşmüştür. Bir şirkette, yıllardır filmlerini oynattığı sabık seks yıldızı Zerrin Öz'e rastlar, onu hemen tanır. Takip etmeye başlar, ardı ardına telefonlar eder, kadının dünyasına dahil olmaya çalışır. Takıntısının altınad bir aşktan çok kimsesiz bir çocuğun anne arayışı vardır sanki. Esas mekan olarak Beşiktaş Yıldız Sineması'nın kullanıldığı Renkli Türkçe'de makinist Sabit'i oynayan Osman Cavcı, filmin senaryosunu da yazmış. Zerrin Öz'ün gençliğini Sibel Gökçe, şimdiki halini Nilüfer Aydan oynuyor."} +{"text":"Bir medikal firmasının deposunda çalışmaya yeni başlamış Freddy ve Frank deponun bodrum katında bulunan ve içinde bir cesedin bulunduğu, büyük bir tüpü incelerken yanlışlıkla tüpteki gazı boşaltırlar. Gazdan baygınlık geçiren Freddy ve Frank ayıldıktan sonra tekrar yukarı çıkarlar ve inanılmaz şeyler olmaya başlar. Tüpten sızan gaz havalandırmadan bütün depoya yayılmıştır. Doldurulmuş hayvanlar, deney için dondurulmuş kobaylar ve derin dondurucudaki bir kadavra aniden canlanmıştır. Korku içinde marketin sahibi olan Wheni ararlar. Dondurucudaki kadavrayı parçalara ayırırlar ama yine de onu öldüremezler. Son çare olarak marketin karşısındaki morgun fırınında yakıp kurtulmak isterler ama yaktıkları zaman kadavradan çıkan dumanlar, hemen morgun yakınındaki mezarlığın üstüne siner. O sırada mezarlıkta eğlenen bir grup serseri genç ise kendilerini bir anda yaşayan ölülerin arasında bulurlar. Hepsi ayrılıp markete ve morga kaçarlar. Ölüler ise yavaş yavaş etrafa yayılmaktadır."} +{"text":"Altı Oscar kazanan BAYAN MİNİVER, savaşın başlarında ABDnin Avrupaya müdahale etmesi doğrultusundaki kamuoyu desteğini oluşturan ve devam etmesini sağlayan bir İkinci Dünya Savaşı propaganda filmiydi. İngiliz orta sınıf ailesi Miniverlar, savaşın ilk aylarını Belham kasabasında geçirirler. Miniverların oğlu Vin, bir yandan bombalardan isabet almamaya çalışırken, bir yandan da Leydi Beldonın zarif torunu Carola kur yapar. İstasyon şefi Bay Ballard yetiştirdiği güle Bayan Miniverın adı verilir ve gururlu yaşlı Leydi Beldonın gülüne rakip olarak yarışmaya sokulur. Daha sonra, Vin Kraliyet Hava Kuvvetlerine katılır; Bayan Miniverin iriyarı kocası Clem İngiliz Ordusunun Dunkerqueten dramatik bir biçimde tahliyesine gezinti teknesiyle yardımcı olur; Nazi bombalarının güllerini mahvetmesine göz yummayı reddeden hoş, kibar ama güçlü bir iradeye sahip Bayan Miniver ise, bahçede bulduğu yaralı Alman paraşütçüsünü etkisiz hale getirir"} +{"text":"1955 yılında, adının J. R Cash olduğunu söyleyen genç zayıf bir gitarist Memphis'teki Sun Stüdyolarına ünlü olmak için gelir. Bu Amerikan kültürünün üzerinde silinmez bir iz bırakacak adamın şöhrete ilk adımlarıdır. Bir korku treninin akordlarında dolaşan parmakları, demirden daha keskin ve kararlı bakan gözleri, kapkara ve derin bir geceyi andıran sesi ile daha önce hiç duyulmamış bir gerçek hayatı anlatıyordu. O günlerde şöhretinin ilk günlerini ateşleyen değişik karakteri ve insanlar üzerinde bıraktığı etki bugünün rock, country, punk, folk ve rap starlarına kadar bir çok yeteneğin de ortaya çıkmasında ön ayak olmuştur. Kendine has sesi ve kariyeri boyunca kişisel değişimler sert karakterinin bir uzantısı olmuştur. Önceleri kendisini yok eden bir çok yıldız gibi yaşayan Cash daha sonraları idol haline gelen 'Siyah Giyinen Adam' karakteri ile bıçak sırtındaki şöhretin hem ne kadar acımasız hem de aşkın doğasının ne kadar güçlü olduğuna dair örnek oluşturmuştur."} +{"text":"2008 Ojai, California En İyi Canlandırma Filmi 2008 Buenos Aires En İyi Yönetmen 2008 Portekiz Cinanima Canlandırma Film Festivali: En İyi Canlandırma Angel, mahalledeki küçük barda vakit öldürüp, barın müdavimlerini azarlayıp duran, bencil, ağzı bozuk, ahlaksızlığın dibine vurmuş bir adamdır. Bir sabah uyandığında, sırtında iki tane kanat peyda olmuştur. Bu kanatlar yüzünden Angel, hiç adeti olmadığı üzere, insanlara iyilik yapmaya başlar. Çaresizce bu melek kanatlarından kurtulmaya çalışır ama sonunda kendini, bu kanatları ün ve para kapısı olarak görenlerle mücadele ederken bulur. Bill Plympton çlar Havaya'nın tam zıddı\" olan, tek renkli ve animasyonda tekniği kısıtlı tutarak tasarladığı bu filmi için \"Svankmajer ya da -animasyoncu olsaydı- David Lynch de böyle yapardı, epey karanlık ve gerçeküstü\", diyor."} +{"text":"Milenyuma bir-iki gün kala, Y2K tehdidi tepemizdeyken inmeyen bir yazılım uzmanı Lewis'in görevi bilgisayarlarda 2000 yılı felaketini önleyecek bir çözüm bulmaktır. Ama büyük bir engel vardır önünde. En son teknoloji ürünü, bilgisayarlara karşı önüne geçilmez cinsel bir arzu duymaktadır ve bu delice arzu işine odaklanmasını engeller. Her şey porno sitelerine olan bağımlılığı yüzünden kız arkadaşının onu terk etmesiyle başlar, sonra yalnızlığın ve yeni yıl yaklaştıkça günbegün yükselen sıkıntının etkisiyle bu bağımlılığı iyice şiddetlenir. Üst bir modele her geçişte cinsel arzuları daha da tırmanır ve elbette aşk hayatı da yokuş aşağı gitmeye devam eder. Labine, bilgisayar çağı sapkın romantik komedisi niteliğindeki bu ilk uzun metraj filminde fetiş, arzu, bağımlılık, flört ve cinsel ilişkinin tanımını yeniden yapıyor."} +{"text":"1847 yılında Meksika-Amerika iç savaşında, düşmanı geri püskürttüğü için, Yüzbaşı John Boyd terfi alır. Bu terfi sonrası Boyd, Nevada'nın karlı dağlarında ıssız bir savaş biriminde üçünçü adam olarak görev alacaktır. Bu görevde kumandan Hart, inançlı Toffler ve Cleaves ile tanışacaktır. Boyd bu gruba katıldıktan sonra, donmaktan ve açlıktan ölmekten son anda kurtulan bir yabancı olan Colqhoun de gruba dahil olur. Colqhoun'un anlatıklarına göre şefleri Ives, karlar altında bir mağarada kalınca, bölüğündeki bazı insanları yiyerek hayatta kalmıştır. Bundan sonra Boyd ve diğerleri bu olayın geçtiği mağarada başka sağ insan olup olmadığını bulmak için yola çıkarlar. Fakat Boyd, eski bir Kızılderili efsaneside anlatılan Weendigo adlı canlı et yiyerek beslenen, beslendikçe daha çok isteyen insanüstü bir yamyamın saldırısından korkmaktadır. Acaba kendiside bu yamyam tarafından yenilecekmidir yoksa onun oluşturduğu yamyam sürüsüne mi dahil olacaktır ?"} +{"text":"Ken Russell'ın The Who'nun ünlü rock operasından çıkardığı canlı, hiperaktif film, o çok satan ikili albümü, araya müziğin akışını kesecek diyaloglar girmeksizin bir çok tanıdık ismin birbiri ardına şarkılar söylediği görsel bir şölene dönüştürüyor. İkinci Dünya Savaşı'nda, yeni evli Nora Walker, bir hava saldırısında pilot kocasını kaybeder. Tommy adında bir oğul dünyaya getirir ve sonunda pis kumpasçı Frank'le evlenir. Ancak Yüzbaşı Walter, feci şekilde yaralanmış olsa da, hala hayattadır ve Nora ile Frank'i yatakta yakalar. Frank, anlık bir kızgınlıkla Yüzbaşı'yı öldürür. Küçük Tommy bu iğrenç olaya baştan sona tanık olunca, sağır, dilsiz ve kör bir çocuk haline gelir. Büyüdüğünde, Marilyn Monroe kültünü ve asit şırıngalayan bir diva'yı ziyaret de dahil olmak üzere, üzerinde bir dizi \"tedavi\" denenir. Bu arada çeşitli akrabaları, örneğin kuzeni Kevin ve amcası Ernie, zavallıya sürekli sataşır ve eziyet ederler. Tommy açıklanamaz bir şekilde, sadece makinanın titreşimlerini hissedip oynayarak, ünlü bir tilt şampiyonu olur. Dönemin rekortmeni Tilt Sihirbazı'nı yener ve delikanlının boş bakan sükunetini ruhsal derinlik zanneden binlerce yeni yetme için bir pop kültür mesihine dönüşür."} +{"text":"Lucy Hill işine tutkuyla bağlı Miamili bir işkadınıdır. Minnesotadaki bir üretim tesisine dokuz aylığına geçici görevle gönderilince hayatı bir anda alt üst olur. Evlenmeye niyeti olmadığını belirterek avukatlık yapan erkek arkadaşı Sethi terk ettikten sonra da Minnesotanın yolunu tutar. Gideceği yerdeki yaşam tarzı değişikliğine tamamen hazırlıksızdır. Miamide seçkin giysilerden ve seçkin ayakkabılardan oluşan bir gardrobu ve tüm bunları barındıran güzel bir apartman dairesi vardır ama Minnesotadaki yeni evi her açıdan farklıdır. Orada kendisini kaybolmuş ve çaresiz hisseder. Bütün bunlara bir de soğuk hava koşulları nedeniyle hastalanması eklenir. Yeni görevinde de işler iyi gitmemektedir. Fabrikada yapmaya çalıştığı değişiklikler sonucunda çok sayıda işçi çıkaracağı korkusuyla tüm çalışanlar isyan halindedir. Kasaba halkı onu çeşitli vesilelerle aldatmayı ve yanıltmayı başarır. Adeta alay konusu olmuştur. Daha da kötüsü, fabrikada işbirliği yapmak zorunda olduğu Ted adlı sendika temsilcisi, hiç kimsenin işten çıkarılmamasına kesin kararlıdır. Lucy kasabada yavaş yavaş da olsa bazı dostluklar geliştirmeyi başarır. Arkadaş olduğu kişiler arasında Ted ve 13 yaşındaki kızı Bobbie de vardır. Meydana gelen talihsiz ama komik bir kaza sonucundaysa fabrika çalışanları nihayet Lucyye sıcak davranmaya başlarlar. Tam herşey yoluna girmeye başlamışken Lucynin Miamideki işvereninin yöneticileri, ona fabrikanın kapatılması gerektiğini bildirirler. Ancak Lucy bu gidişatı tersine çevirebilmek için bir plan yaparak daha yaratıcı olmaya, kasaba halkıyla işbirliğine gitmeye ve onların gönlünü kazanmaya kararlıdır."} +{"text":"Bir gece kulübunde şarkı söyleyen Yolanda Bell, cesur ve hırslı bir kızdır. Bir gün erkek arkadaşının yüksek doz eroinden ölümüne tanık olur ve suçlanmaktan korktuğu için de kaçar. Kimsenin kendisini bulamayacağı bir manastıra sığınır. Manastır ise yıllardır genç kızları, gece ve sokak hayatından korumaya çalışmaktadır. Ne yazık ki, son zamanlarda manastır da krize girmeye başlamıştır, işler oldukça kesattır. Para desteği veren bir hayırsever de elini çekince bütün rahibeler çıkış yolu aramaya başlarlar. Üstelik genç kızların çok azı günahlarından arınmak için manastıra başvurmaktadır. Böyle bir durumda, Yolanda rahibeler tarafından çok iyi karşılanır. Günaha fazlasıyla tutkun olan başrahibe onu da diğer kızlar gibi suçlarına alet eder."} +{"text":"Örgütünün iki numaralı adamı Gang-pae, artık olağan bir hale gelen şiddetten bunalmıştır ve aktör olma hayalinden de hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Yıldız aktör Soo-ta ise bir perdenin arkasında, gözlerden ırak yaşamaktadır. Zamanla bu davranışı dikkat çekmeye başlar ve bu durum, nereye gitse peşini bırakmak istemeyen magazin tarafından kışkırtılır. Bu da onu, kontrolsüz bir biçimde uzayıp giden bir dizi olayın içine sokar. Bir süre sonra bir gangsteri oynadığı yeni bir filmin çekimlerine başlar. Sinirli yapısından dolayı, çekimler sırasında bir aktörü döver ve çekimlerin durmasına neden olur. Bu durumdan kendisini sorumlu hisseden Soo-ta, çekimlerin devam etmesini sağlamak için, tesadüfen tanıştığı Gang-paeden kendisiyle birlikte filmde oynamasını ister. Gang-pae, filmdeki şiddet sahnelerinin sahte olmaması koşuluyla teklifi kabul eder. Soo-ta buna razı olur, ve ikisi gerçek bir müsabaka için hazırlanırlar.."} +{"text":"İşlediği bir suçtan ötürü ıslahevine kapatılan Methi, aksi söylenmiş olsa bile annesinin öldüğüne inanmamaktadır. Gazeteden kestiği parçalarla annesinin hayali bir resmini yapar ve bir gün onu bulmayı arzular. Sosyal yardım uzmanı Mina, ıslahevinde çalışmaya başlayınca aradığı anneyi bulduğunu sanır. Bu arada ıslahevinden kaçar, geceyi fakir bir mahallede oturan teyzesinin evinde geçirir ve ertesi gün ailesine ait anıları bir çöplükte aramaya başlar. Birkaç gün sonra Mina'nın evine gider ve onu kendisinin annesi olduğuna inandırmaya çalışır. Methi'nin eve gelişi, hiç erkek olmayan ailede sıcak bir atmosfer yaratır. Fakat Methi, ıslahevine geri götürüleceğini anlayınca tekrar kaçar. Mina, küçük çocuğun bu yolculuğuna bir son vermek zorunda olduğunu anlamakta gecikmez. Anne Sevgisi, İran sinemasının dünya çapında yetiştirdiği en önemli yönetmenlerden birisi olan Kemal Tebrizi'den etkileyici bir çocuk filmi. Filmin kahramanı Methi, film boyunca anne sevgisini ararken izleyicileri etkileyici ve hüzünlü bir yolculuğa çıkarıyor. Sevgisiz kalmış bir çocuğun gözünden hayata bakan Tebrizi, uzun süre akıldan çıkmayacak bir hikayeyle izleyenleri büyülüyor."} +{"text":"On dört yaşındaki, hiçbir arkadaşı olmayan öğrenci Mouchette, içki kaçakçısı alkolik babası ve ölüm döşeğindeki annesiyle birlikte bir köyde yaşar. Sevgiden yoksun, taciz gören Mouchette, ona yöneltilen aşağılamalara karşı isyanını dile getirmeyi beceremez. Bir gece ormanda, köyün ayyaş kaçak avcısı Arsene'e rastlar. Arsene, az önce kırsal yöre polisi Mathieu'yü öldürdüğünü sanmaktadır. Kendine bir şahit bulmak için Mouchette'ten yararlanmaya çalışır. Bu ufak ve bütün ufak yerleşim birimleri gibi baskıcı kasabadan bütün insanlığın yaşadıklarına, insan olma halinin özüne ve insan ruhuna doğru genişliyor Bresson. Bütün çağdaşlarının yaşadığı şoku o da iliklerine kadar yaşıyor. İlerleme mitinin çatır çatır çöküşünü, tanımlamaların göreceliliğini, kendini insanlığın tarih boyunca ulaştığı son nokta olarak işaretleyen batının büyük kibrinin iki dünya savaşı ve yaşanan o kadar acı sonunda nasıl da çözülüp unufak olduğunu seyredip, onun hikayesini anlatıyor. alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Kanada Pasifik Demiryolunun kurucusu William Cornelius Van Horne, 1888 yılında Winnipegde ilginç bir oyun başlattı. Kanadanın zorlu doğa koşullarına bile başkaldıran bu demiryolu dehasının kışın ilk gününde başla! komutunu verdiği bu oyun şehrin tüm gençlerinin katılımına açıktı. Hepsinin eline birer harita veren Van Horne, onları bu haritanın gösterdiği hedefi bulmaya zorladı. Ödül, şehir dışına çıkan ilk trene sadece gidiş biletiydi. Buradan kurtulmak isteyen düzinelerce genç, şehrin altını üstüne getirip birinci olmaya çalışırken, büyük ödülün aslında şehirleri Winnipeg olduğu gerçeği ile yüzleştiler. Van Horneun bu dahiyane numarası kesinlikle işe yaramıştı! Hayatının tümünü, yani koskoca 50 senesini Winnipeg'de geçiren yönetmen Guy Maddin, doğduğu şehrin hala onu büyülediğini, büyüsüyle zaman zaman boğduğunu ve her adım attığında şaşırttığını söylüyor. Çocukluğundan bu yana Winnipeg'in aslında sihirli bir ilham perisi olduğunu düşünen Maddinden dikkat çekici bir yapım."} +{"text":"Ya hayatınız bir romancının ellerinde olsa idi? Karen Eiffel, uzun yıllar süren çalışmalarından sonra romanını büyük oranda tamamlamıştır. Tek eksik romanın sonunun bir türlü belli olmamasıdır. Baş kahramanı Harold Crick'i nasıl öldüreceğine karar verememesinden kaynaklanan bu sorun, Karen'ın hayatını kabusa çevirir. Ama bütün bu olanlardan habersiz yaşayıp giden biri vardır: Harold Crick! Harold, Karen'ın romanda kendisi ile ilgili olarak yazdığı herşeyi birebir yaşamaktadır. Romanın gidişatı ile kendisi arasındaki bağlantıyı keşfeden Harold, hayatının sonunun romanın sonu ile aynı olmaması için bir şeyler yapması gerektiğini anlar. Bütün bu olanlardan habersiz olan Karen, büyük bir gayretle romanını sonlandırmaya çalışmaktadır. Düşler Ülkesi ile Peter Pan'ın yaratıcısı J. M. Barrie'nin hayal dünyasında dolaşan, Gitme ile gerçekle düş arasındaki ayrımı kaybeden bir insanın yaşadıklarına değinen yönetmen Marc Forster, Charlie Kaufman stili oyunlarla süslü fantastik bir komedi ortaya koyuyor. Filmin Will Ferrell, Emma Thompson ve Dustin Hoffman'dan oluşan güçlü oyuncu kadrosunu da unutmayalım."} +{"text":"Senarist/yönetmen, Oscar adayı Nancy Meyers aşk, boşanma ve ikisi arasındaki her şeyle ilgili komedi filmi Its Complicatedda Meryl Streep, Steve Martin ve Alec Baldwine yönetmenlik yapıyor. Janein üç yetişkin çocuğu, başarılı bir Santa Barbara pastahane/restoranı ve on yıl önce boşandığı eski kocası avukat Jakele dostça bir ilişkisi vardır. Fakat Jane ve Jake oğullarının üniversite mezuniyet töreniiçin kendilerini şehir dışında bulduklarında, işler karışmaya başlar. Birlikte yedikleri masum bir yemek düşünülmeyen bir şeye dönüşür; yeni bir ilişki! Jake, çok daha genç olan Agnessle evlidir ve Jane artık, diğer kadındır. Janein mutfağını değiştirmek için işe alınan mimar Adam, yeniden alevlenen bu aşkın ortasında kalır. Boşanmasının etkilerini atlatmaya çalışan Adam, Janee aşık olmaya başlar ancak çok geçmeden bir aşk üçgeninin parçası olduğunu fark eder. Jane ve Jake kendi hayatlarına mı devam etmelidir, yoksa aşk ikinci turda gerçekten daha mı güzeldir?"} +{"text":"Üç bölümden oluşan film, üç genç kadının hikayesini anlatıyor. Setareh, Hengameh ve Saiideh aynı durumdan muzdarip: gidecek hiçbir yerleri yok ve geceyi sokakta geçirmek zorundalar. Setareh, aşık olduğu erkekle evlenmesine rıza göstermeyen ailesi yüzünden evden kaçan genç bir kızdır. Otobüs durağında kendisiyle buluşup beraber kaçacağı sevgilisini beklemektedir. Hamile bir kadın olan Hengameh, kocasının bebeği istememesi nedeniyle büyük bir tartışma yaşar ve evi terk eder. Çocuğunu kürtaj ile alacak birini aramaktadır. Kocası hapiste olan Saiideh, faturayı ödeyecek parası olmadığından gece vakti yeni doğan bebeğiyle beraber hastahaneden kaçmak zorundadır. Bu filmde, üç kadının üç ayrı hikayesi var ama aslında kadınların değişik safha ve konumlarına işaret ediyor. Evlenmek isteyen bir genç kız, bebek sahibi olmak isteyen evli bir kadın ve bebeği olan ve onu kaybetmek istemeyen bir kadın. Hepsi aileleri tarafından yüzüstü bırakılmış ve sorunlarını kendi başlarına çözmek zorundalar."} +{"text":"Jack Beauregard devrinin son silahşörüdür. Suçların büyüdüğü ve organize olmaya başladığı bir devirde sadece iyi bir silah ve onu kullanan kişi artık herşeyi ifade edememektedir ve \"Vahşi Batı\" artık son demlerini yaşamaktadır. Vergi, merkezi otorite, senato gibi terimler gündelik hayatın popüler sözcükleri haline gelmiştir. Gözleri uzağı eskisi gibi seçemeyen ve içgüdüleriyle silahına davranan Jack, Vahşi Batı'nın acımasız dünyasında yaşlanabilecek kadar yaşamış bir silahşör olarak kimseyi öldürmekten yana değildir. Yinede eski düşmanları ve ondan daha hızlı olduğunu kanıtlamak isteyen şöhret meraklısı pek çok silahşör Jack'i ortadan kaldırmak istemektedir... Tam bu anda karşısına çıkan ve kendisine Hiç kimse diyen genç, ona hayatının son günlerini huzur içerisinde geçirmesini sağlayacak bir teklifte bulunur. Jack'in kaderi Vahşi 150 ile kesişecek ve adı tarih kitaplarına geçecektir..."} +{"text":"Rus ve Çeçen savaşına çocukların penceresinden bakan \"Melankolinin Üç Odası\", savaşın çocuklara kısmen de kadınlara nasıl etki ettiğini gözler önüne seriyor. Askeri okulda Çeçenlerle savaşmak üzere yetiştirilen yetim ya da sorunlu ailelere sahip Rus çocuklarını, Grozni'deki yıkımı, bir kadının evlat edindiği 63 Çeçen çocuğunu perdeye yansıtırken, gerçeğin ve geleceğin elden alınışının dayanılmazlığını anlatıyor. Belgesel Hasret, Nefes Almak ve Hatırlamak adlı üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde, Rus ordusuna alınan yaşları henüz 10 civarında çocukların savaşa nasıl alet edilmeye çalışıldıklarına tanık oluyoruz. İkinci bölümde, Çeçenistanın başkenti Groznide, kimsesiz ya da bakımsız kalan çocukların sefaleti ve şehrin harabeye dönmüş hali bize siyah beyaz çekimle aktarılıyor. Son odada ise Çeçen-İnguş bölgesinde, Hadizhatın yemyeşil dağların arasındaki çiftliğinde koruma altına alınan 63 Çeçen çocuğu izliyoruz. Muhteşem görüntüleri ve müziğiyle savaş karşıtı bu belgesel uzun bir süre hafızalarınızdan silinmeyecek."} +{"text":"3. dünya savaşının yaralarını zor da olsa sarmayı bilmiş yakın geleceğin dünyasındayız. Savaşın travmasını üzerinden atamamış olan hakim totaliter sistem, barışı korumak adına insanların duygularını baskı altına almaktadır. Sanatsal nesneler bulundurmak ve güzel sanatlarla iştigal etmek yasaktır. Duygu ve heyecan uyandıracak şeylerle ilgilenmek, ölüm cezasına bile yol açabilmektedir. Üst düzey bir güvenlik ajanı olan John Preston, kurallara karşı duranları bulup yok etmekle görevlendirilmiştir. Kullananlarda sisteme uygun bir ruh hali yaratan Prozium'u içmekten vazgeçtiğinde, sistemin en büyük silahlarından biri olan ajan eski kimliğinden uzaklaşmaya başlayacaktır... Biçimsel olarak Matrix'e, öyküsü ile de Fahrenheit 451'e benzetilen film, karşı ütopik bilim kurgu filmlerinin şimdilik en son örneği. Filmleri önceki klasik yapımlarla karşılaştırmayı, ve özgün olanın altında buzağı aramayı çok seven eleştirmenlerin ve sinemaseverlerin filmi karalama çalışmalarına rağmen, yeni keşiflerde bulunmaya açık olanları ödüllendiren bir yapım."} +{"text":"Karizmatik, İngiliz komedyen Peter Sellers'ın yaşam serüveni, Peter Sellers ile ilgili bilip bilmediğiniz pek çok şeyi anlatıyor: BBC radyoculuğundan yeterince iyi olmayan fiziğiyle kendini kabul ettirmeyi başardığı TV dünyasına geçişi ve yine o fiziğiyle ekranın önünde yer alan milyonları kahkahaya boğması, annesi ile olan özel ilişkisi, çocukları, Sophia Loren ile başlayan kadın hayranlığı, kariyer ve kaderinin aslında bir falcının elinde dönmesi, Stanley Kubrick ile yaptığı Dr. Strangelove ve hepimizin hafızasına yerleşmiş Dedektif Clouseau tiplemesiyle Pembe Panter serüveni... Bu \"film içinde film\" hikayesi, oynadığı karakterlerin mi hayatını etkilediği, yoksa kendisinin mi bu karakterleri Peter Sellers'laştırdığı belirsizliğini sonuna kadar koruyan; The Party, Dr. Strangelove ve Pembe Panter gibi filmlerin içinden geçerek anlatılıyor. Yönetmenliğini Stephen Hopkins'in üstlendiği, 2004 ABD yapımı bir filmdir. Roger Lewis'in aynı adlı kitabından uyarlanan ve ünlü İngiliz güldürü oyuncusu Peter Sellers'ı konu edinen film, Peter Sellers'ı canlandıran Geoffrey Rush'a 2005 yılı Altın Küre ödülünü getirmiştir."} +{"text":"Bir sırrı en fazla ne kadar saklayabilirsiniz? Herkeslerden sakladığı sırrı uğruna, kimselerin bilmediği bir yerde, ismi dahil kendi kimliğine ait olan herşeyi bir kenara bırakarak yaşayan Titta, on yıla yakın bir zaman boyunca kendisini sigara dumanına ve rutinleşmiş bir bekleme haline mahkum etmiştir. Bütün bu süre boyunca kendi duygularını ve çevresindeki herkesi topyekün yok sayarak yaşamış ve neyi beklediğini bilmediğimiz bir durumun içinde kendisini bir otel odasına hapsetmiştir. Bir gün beklenmedik bir şekilde kendi kurallarını yıkan Titta, otelde çalışan Sofia ile diyalog kurmaya başlar ve geçmiş on yılındaki boşluğun acısını çıkarırcasına hayatı bir anda, aşk, tutku, şiddet ve ölüm ile dolacaktır. 2004 yılında Altın Palmiye için Cannes'da yarışan, 1970 doğumlu İtalyan yönetmenin en başarılı çalışması olarak dikkat çekiyor."} +{"text":"Yönetmenliğini ve senaryosunu Savage Steve Holland'ın hazırladığı filmin başrolünde aktör John Cusack yer almaktadır. Eleştirmenler tarafından oldukça olumlu yorumlar alan film, sürreal komedi, kara komedi ve romantik komedi tarzlarını çok başarılı bir şekilde harmanlaması ile dikkat çekmişti. Gişede de oldukça iyi bir başarı kazanan ve bu başarısını kült konumuna yerleşerek sürdürse de aktör John Cusack filmi beğenmemiştir. 2004'de yapılan Savage Steve Holland'ın bir demecine göre aktör filmden nefret etmekteydi. Filmde sevgilisi tarafından terk edilen ve bu durumdan sonra intihar etmeye uğraşan oldukça da ilginç bir yaşam tarzına sahip genç Lane ana karakterdir. Lane, film boyunca eski sevgilisini geri almak için uğraş vermektedir. Egzantrik arkadaşları, garip bir ailesi, ilginç bir komşuları, sürekli yarıştığı Japonlar dışında kendisinden 2 dolar isteyen çocukla da sık-sık tartışmaktadır. Ama bu sevgilisini geri alması uğrunda verdiği müddette yan komşularında kalan Fransız turistle tanışır ve hayatı değişir."} +{"text":"Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı Bill Clinton'ın Ay'da rehin tutulduğuna ve yerine bir klonunun, yani bir kopyasının yerleştirildiğine dair raporlar alan Amerikan polis örgütü hemen olayla ilgili olarak Marshall Richard 'Hafiye' Dix'i görevlendirmekte tereddüt etmez. Dix hemen yola çıkar. Ay'a varınca Dünya'da kendisini ünlü kılan tüm sakarlık ve aksilikleri de yanında getirir. Oradaki araştırmalarına başlar ve bir süre sonra Başkan'ı gümüş çıkaran bir koloninin gizli maden kuyusunda bulur. Artık Dix'e Amerika'yı kurtarma fırsatı doğmuştur. O da bu fırsatı kaçırmaz: Başkan'ı dünyaya geri götürmeye karar verir. Fakat bilmediği bir şey vardır: himayesine aldığı bu adam aslında ünlü yamyam Hannibal Lector'dan başkası değildir. Efsanevi yöntemleriyle Beyaz Saray'a sızan Dix, Oval Ofis'teki kopya Başkan'ı yok eder, yerine de gerçek Başkan'ı yerleştirir. Fakat kopya Başkan tüm uzaylıların dünyayı ele geçirebileceği programı çalıştırmıştır. İşin garibi Dix başkanlık koltuğuna gerçek başkanı getirip getirmediğini de kestirememektedir. Bu yetmezmiş gibi uzaylıların dünyayı ele geçirmesini engellemek için ne yapacağını da tam olarak bilemeyen Dix sonunda olayı kendi yöntemleriyle çözmeye karar verir."} +{"text":"Inglorious Basterdsın konusu, Alman işgali altındaki Fransada başlar. Çok sevdiği ailesinin, Nazi Albay Hans Landanın tarafından katledilmesine tanıklık eden Shosanna Dreyfus adlı kadın, katliamdan kılpayı kurtularak Parise kaçar. Orada sinema salonu sahibi ve işletmecisi olarak yeni bir kimlik edinir. Aynı günlerda Avrupanın başka bir köşesinde Teğmen Aldo Raine, Yahudi askerler tarafından kurulan bir grubu düşmana karşı misilleme yapma amacıyla organize etmektedir. Düşmanları tarafından Piçler yakıştırmasıyla bilinen Raineın grubu, Nazi Almanyasının önde gidenlerine zarar verme misyonunu üstlenmiştir. Bu amaçla, Alman sinema oyuncusu ve gizli ajan Bridget Von Hammersmark ile işbirliği yaparlar. Shasoannanın kendi intikamını alma planlarını yaptığı bir sinema salonunun çatısı altında hepsinin kaderleri kesişecektir."} +{"text":"Hamam, sinemayla ilgili çalışmalarını uzun yıllardır İtalya'da sürdüren Ferzan Özpetek'in ilk uzun metrajlı filmi. Özpetek, Roma'da yaşayan bir mimarın kendisine bir hamamın miras kalması üzerine İstanbul'a gelmesiyle değişen kaderini anlatıyor. Alessandro Gassman genç ve başarılı mimar Francesco rolünde. Türkiye'den aldığı bir mektupla hayatı değişen genç mimar, yıllar önce İstanbul'a yerleşen teyzesinden miras kalan bu hamamı satmak için İstanbul'a geliyor. İstanbul'da hamamın işletmecisi, onun hayat dolu karısı Perran Şerif Sezer ve iki çocuğu Füsun ve Mehmet ile tanışıyor. Hamamı restore ettirip tekrar işletmek isteyen ve bu arada adım adım İstanbul'un büyüsüne kapılan Francesco'nun karısı Marta ise onu merak ederek İstanbul'a geliyor. Özenli görüntü ve müzik çalışmalarıyla öne çıkan Özpetek'in Hamam'ı İtalya'dan sonra Türkiye'de de büyük ilgi gördü."} +{"text":"Maden kasabası Estherslope'da yaşayan Dick'in öyküsü... Dick, son derece sıkıcı bir kasabada, suya sabuna dokunmadan yaşayan kendi halinde bir gençtir. Fakat bir silah edindikten sonra, sıkı bir pasifist olmasına rağmen silahların çekiciliğine kapılan Dick, yakın arkadaşları ile The Dandies adında bir grup kurar. Bu grubun oldukça ilginç bir yapısı vardır. Silahları oyuncak gibi taşıyıp, barışçı yapılarından kesinlikle ödün vermek istememektedirler! Fakat zamanla kuralların bozulmak için yaratıldıklarını keşfederler ve yavaş yavaş silah sesleri yükselmeye başlar... İlginç işlere imza atan bir yönetmen olmasına rağmen yaklaşık iki yıldır ortalıkta gözükmeyen Thomas Vinterberg, filmini Lars Von Trier imzalı bir senaryodan yola çıkarak çekti. Üstelik bu senaryo, Trier'in 2000'lerin başında Dogma kurallarına rağmen çekmeyi düşündüğü bir senaryo!"} +{"text":"Michel Marsilya'da bir otomobil çalar ve yolda bir polis öldürür. Paris'te Champ Elysees'te New York Harold Tribune gazetesi için stajyerlik yapan Patricia'yı bulur. Daha önce birkaç kez birlikte olmuşlardır. Michel polis tarafından aranırken eski arkadaşlarıyla buluşup Roma'ya gitmek için gerekli parayı elde etmeye çabalar. Ancak ikisi de duygularından bir türlü emin olamaz. Başının polisle belaya girmesini istmeyen Patricia büyük bir ikilemde kalır. Onun bu kararsızlığına aldırış etmeyen Michel ise tam bir güven içinde son hazırlıkları yapmaktadır. Godard'ın yönettiği ilk film olan \"Serseri Aşıklar\" Fransız Yeni Dalga hareketinin en ünlü işlerinden. Filmde Godard'ın hayranı olduğu Fransız yönetmen Jean-Pierre Melville'in de ufak bir rolü bulunuyor."} +{"text":"Mahir, patron yardımcısı ve satış temsilcisi olarak çalıştığı ilaç fabrikasının sahibi Fazıl Bey'in kızı Sevim ile yıllar önce bir aşk yaşamışlar; fakat Fazıl Bey buna karşı çıkarak kızı Sevim'i, Mahir'i unutması için yurtdışına göndermiştir. Yıllar sonra Sevim Türkiye'ye geri döner ve Mahir'le tekrar aşk yaşamaya başlar. Fazıl bey, Mahir ile Sevim'in evlenme isteğine karşı çıkar. Bu arada, Fazıl Bey'in oğlu ve Sevim'in erkek kardeşi olan Erol ile birlikte olan Şermin, doğurduğu bebeği Erol'a bırakır. Erol, bu bebeğin kendisine ait olduğu yalanına inanarak paniğe kapılır. Mahir ile evlenmenin yollarını arayan Sevim, Erol'la ve Mahir'le anlaşarak, bebeğin kendilerine ait olduğunu söylerler ve Fazıl Bey'in bebek sayesinde kendilerini evlendireceğini düşünürler..."} +{"text":"Chicago lu bir muhasebeci olan John Clark ın son derece monoton bir hayatı vardır. Yoğun iş temposundan sıkılınca kendine yeni bir uğraş bulmaya karar verir. Hayatında hissettiği bu eksikliği, bir pencerenin arkasından gördüğü güzel dans hocasından ders alarak kapatmaya karar verir. İlk başlarda amacı dans hocası Paulina yı daha yakından tanımak olsa da sonraları bu fikri yavaş yavaş değişir. Gittikçe dans etmekten büyük bir keyif almaya başlar. Kötü giden evliliğin de bile düzelmeler olacaktır. Dans konusunda kendini iyice geliştiren John Clark bir yarışmaya başvurur. Ailesinden ve arkadaşlarından kimsenin bu dans merakından hatta dansçılığından haberi yoktur. Bakalım John yarışmayı kazanmayı başarabilek mi? Yakışıklı aktörRichard Gere in dansçılığını konuşturduğu bu filmdeki partneri, müzik kariyerinin yanında sinemadaki çalışmalarına devam eden ünlü Latin yıldızJennifer Lopezolmuş."} +{"text":"Gaspar Noe'nin Herkese Karşı Tek Başına'sının kurgucusu ve yapımcısı Lucile Hadzihalilovic ile yine Gaspar Noe'nin çok tartışılan Dönüş Yok filminin görüntü yönetmeni Benoit Debie'nin ortak çalışması, ormanın içinde bir yerdeki gözlerden ırak bir okula bir tabut içinde yeni gelen altı yaşındaki Iris'in, bu gizemli ortama uyum sağlaması ve okulun sırrını çözmesini dingin bir dille anlatıyor. Çarpıcı bir tarza ve sembolizme sahip, büyüme çağını beklenmedik ve cüretkar bir şekilde yeni baştan ele alan bir öykü. Görüntülerinin ve kamera kullanımının mükemmelliği, kurgusunun akıcılığı, hikayede yer alan fantastik olguların işlenişi sayesinde esrarengiz bir hal alan film, seyirciyi sürekli olarak heyecanlı tutuyor. Yönetmen'in de üstüne basa basa söylediği gibi filmin izleyiciye sunmayı amaçladıgı belirli bir mesaj yoktur, filmden çıkarılacak bütün anlamlar seyircinin öznel bakışına bırakılmıştır..."} +{"text":"1999 yılına dönüyoruz. 3 ayrı görsel ve kültürel atmosferde geçen, birbirine dolanmış iki ayrı öykünün bileşkesi bu. Göremeli futbolcu Şeytan Rıdvan ile İstanbullu Hayalet Cevher'in tek ortak yanı vardır; birlikte yaptıkları askerlik. Güneydoğu'da birlikte savaşmış, silah arkadaşlığı yapmışlardır. Rıdvan'ın da, Cevher'inde askerden sonrası için farklı hayalleri vardır. Farklı toplumsal değerlerin, folklörün bu iki Türkiyeli insanı da hayatın içine dönerler dönmesine, ama artık aynı insanlar değildir onlar: Mayın tarlasında bacağını kaybetmiş olan Rıdvan, Göreme'deki futbol sahasına ancak boynu bükük çıkacaktır. İstanbul'daki karmaşaya artık sağ kulağı olmadan gelen Cevher'i ise yine büyük bir üzüntü beklemektedir. Depremde göçük altında kalan babasının acı anısı... Usta oyuncu Uğur Yücel'in yazdığı ve yönettiği bir film. 35mm yerine dijital çekilmiş. Zaten klasik bir sinema diline de sahip olmayan bir yapım. Yücel, izleyenleri rahatsız etmekten, filmden sonra da rahatsız etmeye devam etmekten çekinmediğini söylüyor."} +{"text":"Sylvester Stallone Hudson nehrinin 100 feet altında bir tünelin çökmesi sonucu sıkışıp kalan bir grup insanı zamanla yarışarak kurtarmaya çalışan, Kit Latura isimli eski bir acil servis şefini oynuyor. Tünelin bir patlama sonucu kapanmasıyla hayatta kalmayı başaranlar bu sefer de zehirli dumandan ve yangın tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Tek ümitleri geçmişte trajik bir olay yaşamış olan eski acil servis şefi Kit Latura'nın ellerindedir. Kısa bir süre sonra duvar çöker ve tünel suyla dolmaya başlar. Latura, daha daha büyük bir felaketi engellemek için ve diğerlerinin hayatını kurtarmak için kendi hayatını da hiç çekinmeden riske atar. Yardımcı rollerde Amy Brenneman ile Gün Işığı, özel efektleri, hiç düşmeyen temposuyla başlangıcından bitişine kadar sizi soluksuz bırakacak."} +{"text":"New York'ta bir gazetede muhabir olarak çalışan Arthur'dan 70'lerin Glam Rock akımının en popüler isimlerinden biri olan Brian Slade'in kariyeri ve sahte ölümü hakkında haber yapması istenir. O dönemler bu akımdan fazlasıyla etkilenmiş olan Arthur araştırmasıyla beraber kendisi de eski günlere geri döner. Bir gün sahnede izlediği rock star Curt Wild'ın çılgınlığından etkilenen Brian Slade kendine has bir tarz yaratır ve bütün gençlerin idolü haline gelir. Artık hepsi onunki gibi bir yaşam tarzını benimsemiştir. Ama sansasyon yaratmak için düzenlendiği sahte ölümü kariyerinin sonunu getirecektir. Todd Haynes, Curt Wild ve Brian Slade karakterlerini bir döneme damgasını vurmuş Iggy Pop ve David Bowie'den esinlenerek yaratmıştır. Bu durumla ilgili bir sorunu olmadığını söyleyen Iggy Pop'un aksine, David Bowie gerçeklerin çarpıtıldığını iddia etmiş ve filme adını veren Velvet Goldmine şarkısının filmde kullanılmasına izin vermemiştir. Yine de Velvet Goldmine, 70'lere ve Glam Rock akımına dair doğru şeyler söyleyen tam anlamıyla esinlendiği dönem gibi uçuk-kaçık bir film."} +{"text":"Jan ve Eva Rosenberg, isimsiz bir Avrupa ülkesinde yaşarken, iç savaş çıkması sonucu çareyi bir adaya inzivaya çekilmekte bulurlar. Klasik müzik eğitimi almış, keman çalarak mütevazi bir hayat süren Rosenberg'lerin hayatı, asker dolu bir uçağın yaşadıkları adaya düşmesi sonucu alt üst olur. Her iki tarafan askerlerin adayı bir savaş alanına çevirmesiyle, hayatlarını tehdit altında gören genç çift, başka bir yere kaçmaya karar verirler. Ancak yakalanarak isyancı askerlere yardım ve yataklık etmekle suçlanırlar. Çiftin eski bir dostu olan Albay Jacobi, adayı savunan ordunun başındadır ve onlara yardım edecektir. Tabii eğer sadece... Eva onunla yatmayı kabul ederse! Genellikle siyasal olarak tarafsız bir izleği olan İsveçli ünlü sinemacı Ingmar Bergman'ın Amerikan'ın Vietnam'a müdahale etmeye soyunduğu sıralarda çektiği Utanç; dünyaya, savaşın ve toplumsal olayların karşısında insan olma durumunun çaresiz penceresinden bakıyor. Filmde Eva'yı canlandıran ve Bergman'ın filmlerinde oynatmayı çok sevdiği karısı Liv Ullmann'ın yanısıra; yönetmenin bir başka fetiş oyuncusu olan İsveçli usta aktör Max von Sydow da yer alıyor. İkili, unutulmaz bir yönetmenin unutulmaz bir filmi için unutulmaz bir performans sergiliyor..."} +{"text":"Müziğin büyülü dünyası 2006 yılında, En İyi Müzik ve En İyi Kurgu kategorilerinde İspanyol Oscar'ı sayılan Goya ödüllerini kazanan \"Habana Blues\", geleneksel Küba müziği ile rap gibi modern türleri bir araya getiren Ruy ve Tito'nun yurtdışında ünlü olma çabalarını izlerken Küba'nın canlı, siyasal ve müzikal bir portresini çiziyor. 2005'te Cannes Film Festivali'nde 'Belli Bir Bakış' bölümünün kapanış filmi olarak gösterilen \"Habana Blues\", birbirinden güzel müzikleriyle izleyicilere son derece keyifli dakikalar vaat eden renkli bir film. Lian Lunson'un yönettiği \"Leonard Cohen\" , günümüzün en etkin ve saygın sanatçılarından Leonard Cohen'in özel yaşamını kendi sözleriyle gözler önüne sererken U2, Nick Cave ve Rufus Wainwright gibi yıldızlarla yapılan röportajları ve Leonard Cohen şarkılarını seslendirdikleri görüntüleri de içeriyor."} +{"text":"Jubei Kibagami, Feodal Japonya zamanlarında yaşayan, hayatını kazanmak için bütün Japonya'yı baştan aşağı dolaşıp kılıcını kiralayan efendisiz bir ninjadır. Fakat kader, ağlarını Jubei'nin averelik günlerine bir süreliğine son vermek için örmeye başlamıştır. Salgın hastalık yüzünden telef olan bir köyü araştırmak için gönderilen Koga Ninja takımı, yolda Tssai adlı bir yaratık tarafından saldırıya uğrar ve Kagero adlı dişi bir ninja hariç tamamı katledilir. Kagero, Jubei tarafından kurtarıldıktan sonra, intikamını almak için geri dönen Tssai, Jubei ile yaptığı düelloyu garip bir şekilde kaybeder ve tam bu sırada Dakuan'ın da olaya karışır... Filmin 2 versiyonu var, sansürsüz ve az sansürlü (2 sahne kesilmiş, toplam 2 dakikadan kısa). Film, Amerika'da Japonya'ya oranla çok daha popüler..."} +{"text":"Çok uzak olmayan bir gelecekte geçen, Kafka tarzında bir kabus olan BİR NOKTA SIFIR gayet stilize bir görsellikle entelektüel açıdan düşündürücü bir anlatımı birleştirmeyi başaran ender filmlerden Rutubetli, yüksek tavanlı eski dairesinden neredeyse hiç çıkmayan, içine kapanık bir bilgisayar programcısı olan Simon J, bir sabah dairesinde sade kahverengi bir paket bulur. Paketi açar ama içinde hiçbir şey yoktur. Apartmanını güvenli hale getirme çabalarına rağmen, gizemli paketler ortaya çıkmaya devam eder. Güvenlik kameraları her hareketini takip ederken, Simon binasında oturanlar konusunda gittikçe daha paranoyak ve şüpheci bir tavır alır: Sesini Simon'unkine benzettiği androidin yüzünü mükemmelleştirmeye çalışan yaşlı Derrick, güvenlik kameralarıyla kiracılarını seyrettiği güvenlik merkezinden hiç çıkmayan ev sahibi, fantezi ile gerçekliğin birbirine karıştığı bir bilgisayar oyunu oynayan bol kaslı bir komşu, ve gizli bir yaşamı olduğu ortaya çıkan bıkkın hemşire Trish. Bunlardan biri öldüğünde, Simon iyice köşeye sıkışır: halüsinasyonlar ve canının devamlı süt istemesi başına bela olmuştur. Çılgın gibi, hayatını ele geçiren gizemli güçler konusunda cevaplar aramaya başlar"} +{"text":"Ünlü yönetmen Antonio Mercero'nun son filmi \"Dördüncü Kat\", hasta çocukların yaşamına özgün bir bakış sergileyen hayat dolu bir komedi filmi. Usta yazar Espinosa'nın otobiyografik oyunu Los Pelones 'den uyarlanan filmde, bir hastanenin dördüncü katında kalan çocukların hayata sarılma mücadelelerini ironik ve oldukça hümanist bir üslupla ele alıyor. Başrolünde El Bola filminden hatırlayacağımız Juan Jose Ballesta'nın oynadığı film, katıldığı birçok festivalden olağanüstü övgüler almıştı. Hastanede hayat beyaz önlüklü doktorların ve hemşirelerin kontrolünde rutin bir şekilde devam etmektedir. Miguel ve can ciğer arkadaşı Izan, hastanenin sınırlayıcı dört duvarı arasında, her geçen gün ilgilenecek yeni bir konu bulurlar. Mizah duygularını kaybetmeden hayata direnmenin tek yolu da budur."} +{"text":"Bir Sırp mühendis olan Luka, 1992'de Bosna'ya gelir. Yanında opera şarkıcısı olma hayalleri taşıyan karısı Jadranka ve oğlu Milos vardır. Tanrı'nın unuttuğu bir yerdeki küçük bir köye yerleşen Luka kısa bir süre sonra patlayarak Balkanlar'ı cehenneme çevirecek olan savaştan habersiz hayal kurmakta, planlar yapmaktadır. İyimser mizacından aldığı şevkle, bölgeyi turistik olarak kalkındıracak olan tren yolu inşasına başlar. Giderek yaklaşan savaş söylentilerine kulağını tıkar. Gelin görün ki savaş çıkıp oğlu askere alınır, karısı da bir müzisyenin koynuna girip kaçıverir. Berikilerin bir gün döneceği umuduyla canla başla çalışmaya devam eden Luka'nın hayatı görmek istemediği savaş ve çatışmayla kaplanmaya başladığında hayat karşısına Müslüman bir kadın olan Sabaho'yu çıkarır. Ve herşey değişir! Çingeneler Zamanı, Arizona Dream gibi unutulmaz filmlerde imzası olan Balkanlar'ın prensi Kusturica bu son filmiyle 2004 Cannes seçkisinde yer alıyor. Bir kere daha komedi ile dramı, kahkaha ile müziği birbirine katıyor."} +{"text":"Yıl 1972 Dünyanın en büyük spor organizasyonu olimpiyatlar, Münihte, 70lerin ruhuna uygun olarak barış havası içinde başlıyor. Her ülke başarı ve madalyalar beklerken Münihten gelen bir haber dünyayı sarsıyor Kendilerini Kara Eylül olarak tanıtan bir grup Filistinli terörist İsrailli atletlerin kaldığı yatakhaneyi basmış, 2 sporcuyu katlettikten sonra 9 kişiyi rehin almıştır. Talepleri rehinelerle beraber Münih Havaalanına götürülmektir. Alman hükümeti hayati bir karar alır ve rehineleri kurtarmak için düzenlenen operasyon başlar. Facia adım adım yaklaşmaktadır Timin başarısızlığı katliama dönüşür ve tüm rehineler ölür. Ancak teröristlerin hepsi ölmemiştir ve bir Mossad ajanı onların peşine düşer. Sinemanın dahi çocuğu uzun bir aradan sonra Avrupaya ve teröre döndü. Steven Spielberg Münihte olimpiyatlarda yaşananlardan çok ardından gelenleri yansıtacak ve katliamdan sonra bir Mossad ajanıyla teröristler arasında yaşanan kovalamacayı anlatacak. Kendisi de Yahudi kökenli olan Spielbergün gündeme getirdiğinden beri tartışmalara yol açan, hatta yönetmenin İslami terör örgütlerinden aldığı iddia edilen tehditlerle yapımını geciktirdiği çarpıcı bir film Münih"} +{"text":"Dünyanın değişik yerlerinde tuhaf olaylar yaşanır: İsraildeki bir şehir buzlar altında kalır, Güney Amerika'da bir nehir kan olup akar vs. Tüm bu olayların göbeğinde hep David isminde esrarengiz bir adam vardır. Katolik kilisesi olaylarla özel olarak ilgilenir. Bu arada David, Abby ve Russell Quin çiftinin Kaliforniya'daki evine kiracı olarak gelir. Daha önceki bebeğini düşürmüş ve intihar girişiminde bulunmuş olan Abby yeniden hamiledir. Kocası Russell ise tanrıdan emir aldığını söyleyerek anne babasını öldürdüğü için idama mahkum edilen bir zeka özürlü mahkumu savunmaktadır. Abby, evdeki yeni misafirlerinin odasında tuhaf bir dilde yazılmış yazılar bulduğunda devasa bir plan kendisini göstermeye başlayacaktır: kıyamet alametleri... Rosemary'nin Bebeği'yle daha önce kendisine beyazperdede merak uyandırıcı bir yer edinmeyi bilmiş bir temaya yeni bir açılım getirerek epey ürkütücü bir film olmayı başaran The Seventh Sign, Demi Moore'un olağanüstü performansından da epey güç alıyor."} +{"text":"Kocası ile çoktan bitmiş bir evliliği zoraki sürdürme çabasında olan Tülay, bir gün hiç beklemediği bir olaya şahit olunca sarsılır. Oturduğu C Blok'un kapıcısının oğlu Halit ile hizmetçisinin, kocası ile kendisinin yatağında seviştiğine istemeden tanık olmak, Tülay'ın tutkudan ve aşktan uzak nasıl kupkuru bir hayat sürmekte olduğunu farketmesini sağlar. Bu olaydan sonra bütün psikolojisi ve davranışları değişen Tülay, kendi içinde bilinçsiz bir arayışa girer. Fakat bu arayış, hem kendisi için hem de çevresindeki insanlar için çok fazla risk barındırmaktadır. Türk Sineması'nın en önemli ve başarılı yönetmenlerinden biri olan Zeki Demirkubuz'un ilk çalışması olan C Blok, yönetmenin ileriki yıllardaki filmleri ile ilgili pek çok ipucu barındırıyor."} +{"text":"Hayatınızda herşeyin değişmesi için 72 saat oldukça yeterli bir süredir. Kaliforniya'da yaşayan bir grup gencin hayatlarının üç gün içinde nasıl kontrolden çıkabileceğini anlatan Alpha Dog, tüm yaşananların izini sürmektedir. Johnny Truelove, Kaliforniya'nın en zengin semptlerinden birinde, bir suçlunun sürebileceği en konforlu yaşamlardan birini sürmektedir. Arkadaşlarından oluşan çetesi ile birlikte ufak çapta bir uyuşturucu ticareti yapmakta ve günlerini, hayran oldukları çete liderlerinin taklitlerini yaparak geçirmektedirler. Bol para ile istedikleri herşeye ulaşabilen bir rahatlık içinde yüzen gençler, yaptıkları hiçbir şeyin sonucunu düşünmeden yaşarlarken hiç hesap etmedikleri olayların ortasında kendilerini buluverirler. Beyaz Şeytan'da senaristliği ile John Q ve The Notebook'da da yönetmenliği ile başarılı çalışmalara imza atan Nick Cassavetes, yine bir uyuşturucu hikayesi ile ama bu kez günümüzün gençlik kültürü üzerine söylediği sözlerle de beyazperdeye geliyor."} +{"text":"Gerilim filmlerinin usta yönetmeni Hitchcock'tan eğlenceli bir romantik komedi Eşinizle evlilik dışı bir ilişki yaşamak nasıl olurdu? Alfred Hitchcock, Amerika'da çektiği bu tek komedi filmi 'Bay ve Bayan Smith'de işte bu durumu anlatıyor. Bay David ve Bayan Ann Smith'in evlilikleri tek bir soruyla alt üst olur. Acaba Bay Smith her şeye baştan başlayabilse, yine Bayan Smith ile evlenir miydi? Eşinin bu sorusuna açık yüreklilikle 'hayır' yanıtı veren Bay Smith, kısa bir süre sonra yasal bir sorundan dolayı evliliklerinin geçersiz olduğunu öğrenir. Eşinden ayrılmak yerine, onunla 'evlilik dışı' bir aşk yaşamanın eğlenceli olacağını düşünen Bay Smith büyük bir sürprizle karşılaşır. Bayan Smith'in ilk işi onu hayal kırıklığına uğratan kocasını evden atmak olur ve kısa bir süre sonra yeni bir ilişkiye başlar. Bay Smith eşinin kalbini kazanmak için her şeyi denemeye kararlıdır."} +{"text":"Yıldızlarla dolu, masraftan kaçınılmamış, dev boyutlu bu destansı westernde, bir barış sözcüsü, cesaretini gösterirken kuvvetin bilincinde olmak zorunda kalacaktır. Kendini erken emekliye ayırmış, zengin kaptan James McKay, nişanlısı Pat Terrillle evlenmek üzere Batının uçsuz bucaksız topraklarına gelir. Yumruk kavgasına inanmayan McKay, değerleri ve hayata yaklaşımıyla, kovboylar için kapalı bir kutudur. İnsafsız işçi başı Steve Leech ona karşı anında antipati duyar. Patin de, zengin babası Binbaşı Henry Terrillin kontrolü altında şımarık, bencil bir kız olduğu anlaşılır. Binbaşı, sığırları sulama hakkı yüzünden, zorba ve açgözlü Rufus Hannasseyin başını çektiği yontulmamış bir çeteyle amansız bir mücadele içindedir. McKay, Terrill çiftliğindeki ifrata varmış maçolukla arasına mesafe koymaya karar verip, başına buyruk öğretmen Julie Maragonla romantik bir ilişkiyi seçer. Julienin suyu bol topraklarına sahip olmak, aralarında savaşan iki çiftlik sahibinin de gündemindedir. Julie, Rufusun beş para etmez oğlu Buck tarafından kaçırılınca, McKay harekete geçmeye karar verir"} +{"text":"İstanbullu Muhsin Bey, Türk musikisine ve çiçeklerine düşkün, değerlerine bağlı bir \"eski usül\" adamdır. 80'lerde hızla değişen şehire, köyden kente göçün getirdiği kültür erozyonuna yabancı ve ilkeleriyle yaşayan bir adam. Bir gün kaset çıkarmak için şehre gelmiş, yanık sesli türkücü Ali Nazik'le kesişir yolları. Muhsin Bey, Ali'yi şöhretle tanıştırabileceğini düşünür. Bu iki ayrı dünyanın insanı böylece, zorlu bir işbirliğine girerler. Dünyaların ne kadar ayrı olduğunu anlamaları içinse, elbette zaman gerekecektir. Yavuz Turgul'un birden fazla kere en sevdiği filmi olduğunu ima ettiği Muhsin Bey, bünyesinde Şener Şen, Uğur Yücel gibi usta isimleri barındıran, doğru zamanda, doğru şeyleri söyleyen bir film olarak ortaya çıkmıştı. Ancak geçen zamanla değerinin azalmadığı, giderek arttığını gördüğümüz, sinemamızda eksikliğini derinden hissettiğimiz sağlam bir dramatik kurgu ve senaryoya da sahip."} +{"text":"Yeni atandığı görev yerine cezaevi nakil aracında ve mahkum kıyafetiyle ayak basan Brubaker, burada tahminlerinin de ötesinde bir çürümüşlük ortamıyla karşılaşır. Gözlerden ırak kalmış bu cezaevinde işkence, rüşvet, adam kayırma, yolsuzluk, görevi ihmal, cinayet, kısacası her türlü yasadışılık gırla gitmektedir. Wakefieldi insanların yalnızca yasalarda yazılı olan cezalarını çekecekleri, bunun daha ötesindeki insanlık dışı cezaların ise yürürlükten kaldırılacağı çağdaş bir cezaevine dönüştürmek üzere kolları sıvayan idealist müdür, çok geçmeden kalbi taşlaşmış politikacılara, onlarla yakın işbirliği halindeki medya mensuplarına ve kendisinin gelişinden dolayı rahatı kaçmış, kurumdaki çağdışı statükonun sürmesi için alabildiğine ayak direten personeline toslayacaktır. Robert Redford Arkansastaki Wakefield Cezaevine yeni atanan iyi niyetli ve reformcu müdür Henry Brubaker rolünde kariyerinin en müthiş oyunculuklarından birini sergilemiştir."} +{"text":"Randolph Smiley, televizyonların en çok izlenen çocuk programı \"Rainbow Randolph\" un sevimli kostümler içindeki sunucusudur. Öte yandan gerçek hayatta Randolph, rüşvet alan, zampara ve alkol düşkünü, çocuklara hiç de iyi örnek olmayan biridir. Bu durumu farkedilince programı yayından kaldırılır ve Randolph modası geçmiş ve sönmüş bir yıldız halini alır. Bir klinikte çalışan Sheldon Mopes adlı genç adam, yarattığı hayali kahraman olan Smoochy ile çocukları ve hastaları eğlendirmekte ve onlara moral vermektedir. Randolph'un ünlü olduğu dönemlerdeki sevgilisi olan televizyon yapımcısı Nora, Smoochy keşfeder ve televizyon şovu hazırlamasını sağlar. Program çok büyük reyting toplamayı başarır. Artık çocukların yeni bir sevgilisi vardır: Smoochy... Bu durumu hazmedemeyen Randolph'un aklında bir tek fikir vardır: Smoochy'ye Ölüm..."} +{"text":"Hayattan bıkan dört adam hakkındaki bu tuhaf şekilde eğlendirici kara komedi, rezil, iğneleyici, yenilikçi, aşırı bir \"pis film\". İster çok gülünç ve göz alıcı biçimde oynanmış bir komedi olarak izleyin, ister Ferreri'nin batı tarzı modern hayat hakkındaki yorumunun derinliğini takdir edin Hayatın zevklerine karşı çok iştahlı olan, başarılı ve orta yaşlı dört adam pilot Marcello, televizyon sunucusu Michel, usta bir şef olan Ugo ve yargıç Phillippe Philippe'in Paris banliyösündeki evine, ölene kadar yemek yemeye giderler. Pek çok hedonist için zevk ölümden bir kaçıştır. Ama bu dört adam için lezzetli yemeklerin hiç durmadan mideye indirilmesi, hayatlarının dünya bezginliğinden nihai kurtuluşunu temsil eder. İlk geceden sonra Marcello duruma biraz neşe katmak için kadınların da onlara katılmasında ısrar eder. Çağrılan üç fahişe duruma ancak bir ya da iki gün dayanabilir ; ancak, tombul bir divaya benzeyen ve cinsel yönden aç bir öğretmen olan Andrea, ölüme mahkum dörtlüye seks ve yemek konusunda en son anlarına kadar sempatiyle eşlik eder"} +{"text":"1792 İspanya... Katolik Kilisesinin en güçlü olduğu dönem... Goya, ülkenin en ünlü ressamıdır. Goyanın genç ve güzel ilham perisi Inesin Engizisyon Mahkemesinin arkasındaki güçlü bir rahip tarafından, toplumsal değerlere aykırı davranış ile suçlanması büyük bir skandal yaratır. Güzel model Ines haksız yere Engizisyon mahkemesi tarafından mahkum edilip işkence görünce, Goyanın eski dostu rahip Lorenzo ile olan dostluğu sınanır. Goya, Lorenzoya Inesin hayatının bağışlanması için yalvarır. Fakat Lorenzo gücün peşindedir ve Engizisyonun arkasındaki asıl güçlerin başıdır. Ines hapse atılır, işkence görür ve ölüme terk edilir. 20 yıla yakın bir süre geçer. Goya, yaratıcılığının doruğuna ulaşmıştır ama artık sağırdır ve akıl sağlığı yerinde değildir. Goya, Ines ve Lorenzo tekrar bir araya gelir ve yıllarca saklanan sırlar ortaya çıkar."} +{"text":"Bir İskoç hikayesinde, bir prenses, güneşin batışı sırasında meydana çıkan yeşil ışığı kendisiyle birlikte görebilen adam ile evleneceğini söyleyip hayatı boyunca o adamı bekler. Adam bir gün çıkageldiğinde evlenip sonsuza kadar mutlu yaşarlar ve bundan sonra yeşil ışığı gören sevgililerin aşkının ölümsüz olduğuna inanılır. Bir borsa şirketinin sahibi olan Ali, hayatının en büyük oyununu oynamak için yanlış bir gün seçer. 11 Eyl��l sabah evinden çıkar, her işi yolunda giden, mutlu, zengin bir aile babasıdır. Öğleden sonra ise allak bullak olan piyasa geride 6 milyon dolar kaybetmiş bir adam bırakır. Kalp krizi geçirir ve hastaneye kaldırılır. Aynı gün, nakil için karaciğer beklemekte olan genç, güzel bir kadın da fenalaşarak aynı hastaneye yatmıştır..."} +{"text":"Unutulmaz klasik Kırmızı Başlıklı Kız'ı bilmeyen yoktur. Büyükannesine yemek götürmek için ormanın içinde giderken kötü kalpli kurtla karşılan küçük kız onun oyunlarına kanar ve eve geldiğinde büyükannesinin kılığına girmiş kurtla \"Senin gözlerin neden bu kadar büyük?\" diye başlayan o çok bildik konuşmaları yapar. Ama bu son model masalda işler tamamen değişiyor. Granny'nin ormanında işlenen suçların zanlısını bulmak için kolları sıvayan polis ve dedektifler şaşırtıcı sonuçlarla gerçek suçlu kim sorusuna yeni bir cevap bulmaya hazırlanıyorlar. Ne kırmızı başlıklı kız göründüğü kadar saf ve masum ne de büyükanne kendi halinde ihtiyar bir kadın... Yoksa kurt tamamen yanlış anlamalar yüzünden mi gerçek suçlu sanılıyor? Bütün bunların cevabı Kırmızı Başlıklı Kız'ın son animasyon filminde saklı."} +{"text":"İtalya'yı ziyarete giden Nora, turistik gezisinin ilk gecesinde korkunç şeyler yaşar. Önce ziyaret ettiği akrabası ölür, ardından sokakta saldırıya uğrar. Genç kadın kendine geldiğinde bir cinayete tanık olur, ancak saldırının şokuyla tekrar bayılır. Uyandığında polise herşeyi anlatır ama ona kimse inanmamaktadır. Doktorlar bile hayal gördüğünü söylemektedir. Cinayeti aydınlatmak isteyen Nora, araştırmasını tek başına sürdürmek zorundadır. Bu sırada tanıştığı genç bir doktor, araştırması sırasında en büyük destekçisi olacaktır. İtalyan korku sinemasının büyük ustalarından Mario Bava'nın yönettiği film pek çok kaynakta giallo türündeki ilk örnek kabul ediliyor. Siyah beyaz olarak çekilen film pek çok sahnesinde gerilim dolu anlar yaşatırken, filmin bazı sahnelerinde sık sık polisiye romanlara referans veriliyor."} +{"text":"Bir Pentagon ajanı ve savaş kahramanı olan Dean Cape yenilmez bir güçtür ve son Bosna operasyonundaki başarısızlıktan sonra açığa alınmıştır. En yakın arkadaşını kaybetmiş ve bir rehabilitasyon merkezinde tedavi görürken hükümet içindeki güçlerin başlattığı gizli bir operasyona karışır. Çalınan uyuşturucularla yapılan bir silahla vurulur ve halisilasyonlar görmeye başlar. Bu sırada kaçırılan ve sorguya çekilen Dean tam bir kaosun içindeyken kız arkadaşı dedektif Amy olaylara el atar. Bu arada FBI''da devreye girmiştir. Ancak Amy için asıl önemli olan bu olayı çözmek kadar Dean''in vücuduna enjekte edilen ve 6 saat içinde onu ölüme götürecek olan uyuşturcunun pan zehirini bulabilmektir. Ve zamana karşı korkunç bir mücadele başlar..."} +{"text":"Bir akşam üstü bir bekçinin tanıklık ettiği cinayet ile beraber gelen bir sır olarak bize geliyor. Filmin sinopsisini daha açıklayıcı olarak özetlersek: Filmin baş karakteri Maloin, uçsuz bucaksız okyanusla içiçe geçen bir feribot limanının hemen yanında bulunan demiryolunun makaslarını kontrol eden bir bekçi olarak, hayatın bütün dertlerinden, çelişkilerinden uzak sade bir basit hayat sürmektedir. Ancak Maloin, yine o sade ve dertsiz bir akşam üzeri, korkunç ve hayatının sonuna kadar unutamayacağı ve kendisini derinden etkileyecek bir olaya şahit olur. Görev süresinin bitmesine çok az kalmıştır ve bu süre içinde kontrol kulesinin geçen son feribotu kontrol etmektedir. Feribot limana yanaştığı sırada bir yolcunu diğer yolculardan farkı ve değişik bir yol aldığını görür ve bu onun hemen dikkatini çeker. İçinde garip birşeyler hisseden Maloin, görev süresinin bitmesine dakikalar kalmasına rağmen merakını yenemez ve hemen bu adamı gittiği yöne doğru takip etmeye başlar. Takip etmeye başladığı anda, takip ettiği bu kahverengli saçlı ve uzun boylu şahsın karşısına bir başka karakter çıkar. Şaşkınlık içerisinde olayları takip eden Maloin, bu ikinci kişinin, ilk gördügü kişiye, karşıdaki feribottan büyük bir bavul attığını görür. Diğer adamın yanına gelmesini beklerken Maloin kaçınılmaz olanı görüri bu iki karakter kıyının tam yanında kavga etmeye başlarlar ve Maloin olanları heyecan içinde izlemeye devam eder. Bu kavgada uzun boylu olan karakterimiz, diğer yabancıya ölümcül bir hamle yapar ve denize elindeki o büyük bavul ile düşer. Hemen kontrol odasına doğru giden Maloin, sirene doğru hareket eder ve çıkan yükses ses sonucu katil hemen ortadan uzaklaşır. Hala panik halinde olan ve ne yapacağını bilmeyen Maloin, tek çare olan cesedin başına doğru gitmeye karar verir. Oraya vardığında ölmüş olan şahıs için yapacağı pek fazla birşey yoktur. Ancak en önemli nokta ise, katilin sırf almak için cinayet işlediği bu büyük bavulu o telaş ve koşuşturmaca içinde denizden çıkartmayı unutmuş olmasıydı. Çantayı hemen denizden çıkartıp, kontrol odasının yolunu tutan Maloin, çantayı açtığında gözlerine inanamaz. Çantanın içi bir daha hayatı boyunca aynı anda göremeyeceği kadar para ile doludur. Heyecandan ne yapacağını bilemeyen Maloin, bazı ıslanmış banknotları hemen kurutup, bu büyük bavulu ise odasındaki dolabına kilitler. Ondan sonraki gün ise çalışma arkadaşlarına ve başka herkese hiçbirşey olmamış gibi davranır. Ancak hayat, artık Maloine hiçbirşey olmamış gibi davranmayacaktı. Hikayemiz boyunca Maloinin kendi içindeki çatışması ekrenlara gelerek bize, suçun, cezanın, ahlakçılığın anlamını karakterin içinde ve izleyici içinde sorgulamasına imkan sağlayacak, ayrıca suçsuz olmayla suçlu olmanın arasındaki o ince çizgiyi bize daha iyi gösterecek. Bu film bir insanın hayatı boyunca arzuladığı mutluluğu ve özgürlüğü araması ve bunun için her zaman olan o kaçınılmaz bedeli bize gösteriyor. Kısacası Maloinin hayatı aslıda hepimizin hayatında bulunmuş yada bulunacak olan o kaçınılmaz yol ayrımını anlatıyor."} +{"text":"Tom Baker, karısı Kate ile birlikte unutulmaz bir yaz kaçamağı için ailenin tüm üyelerini bir araya getirirler. Fakat Baker ailesinin rüya tatilleri, rakip Jimmy Murtaugh'nun ailesinin üstün performansları sonucunda inanılmaz bir çekişme içine girer. Tüm Baker ailesinin çocuklarının yer aldığı filmde, Hilary Duff, Tom Welling ve Piper Perabo'nun bulunduğu kadro aileler için çok eğlenceli mükemmel bir komedi! Baker ailesinin çocukları artık büyümüş ve her biri kendi yoluna gitmeye hazırlanmaktadır. Ailenin sevimli kızı Lorraine'nin mezuniyet töreni ile açılır film. Diğer çocukları Nora da evlilik hazırlığındadır. Aile reisi Tom son kez de olsa ailenin tıpkı eski günlerde olduğu gibi bir arada bir tatil yaparak kaynaşması gerektiğini düşünür. İlk başta her fert bir bahane ile bu birliktelikten kaçmaya çalışsa da sonunda aile değerleri baskın gelir ve göl kıyısında daha önce de kullandıkları bir eve tatile gitmeye karar verirler. Ancak göl kıyısında eskilerden bir dost olan Murtaugh'lar da vardır. Çocukları ve kendileri arasında yıllar öncesinden kalan bir yarışma ruhu mevcuttur. Aile göl kıyısındaki evin ilkelliğine alışırken bir yandan da zenginleşmiş olan Murtaugh'ların kibirli davranışları ile uğraşmak zorunda kalırlar. Bu arada gölde geleneksel olarak nitelendirilebilecek yarışmalar başlamak üzeredir ve şartlar Baker'lar ve Murtaugh'ları karşı karşıya getirir. Yapılan yarışmalar sürerken Murtaugh ve Baker'ların çocukları arasıda ilişkiler de gelişmektedir..."} +{"text":"Bağlanın... Hackleyin... Her şeyi çalın... John Travolta'nın delifişek bir gizli ajanı canlandırdığı film, CIA'in hapisten yeni çıkmış usta bir hacker aracılığıyla büyük miktarda parayı iç etme girişimini konu alıyor. Filmin ana fikri şu: Şifreyi biliyorsan, her yere girebilirsin: ABD çapında uyuşturucuyla mücadeleden sorumlu DEA, \"Kılıçbalığı\" kod adlı operasyonunu 1986 yılında iptal edince, 400 milyon dolar gibi yüksek miktarda kara para, kimsenin kullanamayacağı bir biçimde açıkta kalmıştır. Aradan geçen 15 yıllık süre içinde faizlerle 9.5 milyara çıkan bu birikimde gözü olan biri vardır şimdi: Gabriel Shear. Shear, Kara Hücre adlı gizli bir anti-terör örgütünün karizmatik lideridir ve bu parayı uluslararası terörizme karşı vermekte oldukları mücadeleye kaynak olarak aktarmak istemektedir. Fakat paraya ulaşmak için, özel bir güvenlik kodunu kırmak gerekir önce. Usta bir hacker olan Stanley Jobson'ı bu işi yapmaya zorlar Shear. Tek arzusu kızı Holly'e kavuşabilmek olan bu hacker da, geçmişteki suçlarının kefaleti olarak önemli miktarda paraya muhtaçtır..."} +{"text":"Planladığım filmleri izlemiyorum da böyle birden bire esip aklıma gelirse önüme ne çıkarsa izleyip duruyorum.. Bu filmi aslında izlemeyecektim ama nasıl oldu bende anlamadan birden bitiş yazılarına el sallarken buldum kendimi. Öyle heyecan içinde geçen sahneleri, muhteşem bir hikaye kurgusu falan da yok; sadece bir kız var elimizde; birde onun o yaşına rağmen hiç kimseyi öpmemiş olan hikayesi o kadar.. Ama bilmiyorum bir şekilde sıkılmadan sonuna kadar izledim. Bunda uzun zamandır bir şey izlememiş olmanın verdiği önüme be çıkarsa izlerim açgözlülüğü etken olmuş olabilir Bu hanım kızımız haftalık bir magazin dergisinde çalışıp ünlülerle bolca röportaj yapan birisi. Ama bu renkli işine rağmen pek de renkli olmayan bir özel hayatı var. Daha ilk sahnede sevgilisi tarafından artık sıkıldım bitirelim şu işi diyerek terk ediliyor.. Ki, adamın da haklı gerekçeleri var; zira kızımızla ne yakınlaşabiliyor ne de birlikte dışarı çıktıklarında hoş vakit geçirebiliyor, çünkü kız ya ekiyor ya da hep geç kalıyor. Neyse bunlar ayrıldıktan sonra bir süre kızı çok depresif bir halde görüyoruz; ama öyle böyle değil bir sinirli, bir asabi anlatamam.. Tam da bu sıralarda dergiye yeni bir fotoğrafçı alınıyor ve bizim kızın yanına röportajlarda fotoğraf çekmesi için gönderiliyor.. İşte bu da bizim erkek karakterimiz; dıştan bakıldığında tam bir Kazanova gibi görünüyor; öyle konuşup öyle davranıyor. Ama biraz sonra anlıyoruz ki; hayatından hiç de memnun olmayan ilgi alanları olarak bizim kızla ortak beğenilere sahip, kişilik olarak sağlam bir insan. Tabi başlarda bu asabi ekip arkadaşını hiç ama hiç seviyor; kızda onunla aynı düşüncelerde bir bağırış kopuyor ortalarda.. Sonralarda kızın siniri geçiyor; çocuğun gözlüksüz nasıl görünürsün düşünceleri ayyuka çıkıyor derken gerisini filmi izlemeden dahi tahmin edebilirsiniz. Başta da dediğim gibi filmin bir köşesinden sürpriz yumurta kıvamında şaşırtıcı bir şey çıkmıyor.. Başta nasıl bir film öngörüyorsak, sonunda aynı sahneleri izlerken buluyoruz kendimizi. Belki gereksiz birkaç şeyde görebiliriz. Oldukça sıradan, çekilmiş olmak için çekilen filmlerden. Eskiden olsa çok severdik böyle filmleri ama daha iyilerini gördükten sonra ve her gün daha iyileri yapılırken bu sıradanlığa en fazla saygı duyup unutur hale geldik. Zira benim de bu film için düşüncelerim; bir iki hafta sonra unutulmak olacak.. Vakti olan, bir göz atsın derim ama içinde pek fazla bir şey yok maalesef."} +{"text":"Film, 2. Dünya savaşının en tanınmış direnişçilerinden Parisli Ermeni şair Missak Manouchian ve göçmen kökenli arkadaşlarının hikayesini anlatıyor. 1940-44 arasında Nazi işgali altındaki Fransadaki İspanyol, İtalyan, Macar, Polonyalı, Rumen ve Yahudi göçmenlerinin oluşturduğu direniş hücresinin mücadelesini Louis Aragon (1897-1982) Kızıl Afiş adıyla şiirleştirmiş, Leo Ferre (1916-1993) aynı adla şarkılaştırmış ve bir başka Fransız yönetmen, belgeselci Frank Cassenti de yine Kızıl Afiş adıyla 1975te sinemaya uyarlamıştı. Robert Guediguian Fransız makamlarının çoğu zaman sessizce geçiştirmeğe çalıştığı bu direniş öyküsünü yeniden çekmiş. Manouchianın harekete katılışı, çevresindeki genç komünist ve anarşist göçmenlerin özverisi, ihanetler, bir dizi eylem ve suikast, son olarak da yakalanmaları ve idamları ekrana yansıtılmış."} +{"text":"Asıl adı Don Diego de la Vega olan Zorro, Alta California halkının kötü valisi Don Rafael Montero'yu halkının önünde rezil ediyor. Montero da onun saklandığı yeri buluyor ve karısının istemeden de olsa ölümüne sebep oluyor. Zorro'nun küçük kızını da yanına alan Montero, Zorro'yu 20 yıl boyunca bir zindana kapattırıyor. 20 yılın sonunda Zorro artık iyice yaşlanmış bir halde zindandan kaçıp, intikam hırsıyla geri dönüyor. Bu arada yıllar önce Zorro'nun tanıştığı bir çocuk olarak gördüğümüz Alejandro Murieta adlı ufak çaplı bir serseriyle de yolları kesişiyor. Alejandro'nun da Montero'yla bir hesabı vardır. Böylece intikam isteyen bu iki adam güç birliği yapıyorlar. Dikbaşlı ve yerinde duramayan bir tip olan Alejandro'nun eğitimi biraz zor geçse de 'yeni neslin Zorrosu' olarak bir müddet sonra Montero'nun karşısına çıkıyor. Bu arada De la Vega'nın kızına da aşık olmadan edemeyecektir tabi ki."} +{"text":"20. yüzyılın başlarında Çin.. O zaman adet olduğu üzere Pekin Operası'nın sanatçı havuzu, öksüzlerin ya da sokakta suça itilmiş çocukların disipline edilmesinden beslenmektedir. Tavizsiz Lu Qui tarafından yetiştirilen Duan Xiaolou ve Cheng Dieyi isimli iki yakın arkadaşın durumu da farklı değildir. Bedenlerini ve seslerini kullanmayı sıkı bir disiplin altında öğrenerek büyürler. Fiziği buna müsait olan Dieyi genelde kadın rolleri alırken, Xiaolou onun karşısında irikıyım savaş beylerini canlandırmaya alışır. Dieyi giderek yakın arkadaşına karşı bir aşk duymaya başlar. Bu duygu en çok kuvvetlendiği sırada eşcinsel aşkı reddeden Xiaolou, kendisine güzel bir sokak kızı olan Juxian'ı gelin olarak alır. Bu tehlikeli aşk üçgeni II. Dünya Savaşı ve Çin Kültür Devrimi'ne kadar devam edecektir."} +{"text":"Katherine Winter mucizelere inanmaz; gerçeklere inanır. Eskiden din görevlisi olan Katherine, Sudanda misyonerlik yaparken kızını ve kocasını kaybettikten sonra dine sırtını dönmüştür. Şimdi artık sorularına dua yerine bilimsel araştırmalarla yanıt aramaktadır. Bir üniversite hocası olarak, sözde mucizelerin ipliğini pazara çıkarmak için ön saflarda mücadele etmeye başladığı için, dünyanın dört bir yanından çağırılır ve ağlayan heykelleri, azizlere benzeyen duvar lekelerini, kanayan avuç içlerini soruşturur. Şu ana kadar, çözmediği tek bir ilahi mucize yoktur. Ama küçük bir kasaba öğretmeni olan Doug Blackwell kasabalıların Allahtan geldiğine inandıkları bir dizi tuhaf olayı aydınlatması için Katherineden yardım isteyince, Katherine ve ortağı Ben bazen mucizelerin ürkütücü olabileceğini, inanç ile batıl inanç arasındaki çizginin tehlikeli ölçüde ince olduğunu öğrenirler"} +{"text":"1999 yılında geçen hikaye zamanda geriye dönüşlerle anlatılıyor: 1974 yılı haziran ayında hükümete bağlı bir adalet görevlisi olan Benjamin Esposito genç bir kadının Buenos Aires yakınlarındaki evinde vahşice tecavüze uğraması ve öldürülmesi olayını incelemek üzere görevlendirilir ve suç mahaline gittiğinde gördükleri karşısında dilini yutmuşa döner, bu olayı çözmeye çalışırken sürekli daha fazla kendini bu davanın içine karışmış bulur. Öldürülen kadının kocası banka çalışanı Ricardo Morales bu acı haber karşısında şoka girer; Esposito katili bulacağına ve adalet önüne getireceğine yemin eder. Bu sıkıntılı davada kendisine yardım eden kişi alkolik asistanı Pablo Sandoval ve büroya yeni gelmiş olan ve departman şefi olarak göreve başlayan üst tabakadan avukat Irene Menendez-Hastings'tir. Esposito'nun mücadeleci iş ortaklarından Romano cinayeti iki tane göçmen işçinin üstüne atarak bu davadan kurtulmaya çalışır, Romano'nun bu yaptığı Esposito'yu oldukça sinirlendirir ve herkesin içinde Romano'ya saldırmasına sebep olur. Film, 2010 senesi Oscar Ödülleri'ndeEN İYİ YABANCI FİLMdalında Oscar'ı kazanmıştır."} +{"text":"Man-Thing Florida bataklıklarında yaşayan ve korkuyla beslenen bir yaratıktır. Düşünemez sadece hisseder. Özellikle de korkuyu. Korku duygusu korkunç bedeninden yakıcı ve insan için öldürücü bir asit salgılanmasını sağlar. Seminole kızılderilileri için kutsal olan topraklara açgözlü bir şekilde göz diken bir emlak kralının adamlarından biri ölü bulunduğunda, herkes suçlulun yerlerinden olmaktan korkan kızılderililerde olduğunu düşünür. Oysa kızılderililer masumdur ve bataklıkta yaşayan 'şey'den sadece onlar haberdardır. 1970'lerin başında Marvel'ın DC'nin Swamp-Thing'ine yanıt olarak çıkardığı ve çok da anlaşılıp sevilemediyse de kendine has bir hayran kitlesi kazanmış bir çizgi roman serisi Man-Thing. İlk önce sinema için düşünülen ve Blade'in yolundan gideceği umuduyla çekimleri başlayan film, yapım aşamasındayken gösterime girmeden doğrudan video pazarına yöneltildi."} +{"text":"Charlie sokaklarda gezen ve ara sıra ufak tefek hırsızlıklar yapan bir evsizdir. Hope Mission adlı dini bir örgütün toplantısında buradaki gönüllülerinden biri olan Edna ila tanışır ve iyi bir insan olmaya karar verir. Bu sırada Easy Street adlı yerde polislerin başı azılı bir haydutla derttedir. Bu iri yarı adam zorbalıklarıyla hem bu fakir sokağa hem de burada görevli polislere sürekli olarak eziyet etmektedir. Sonunda bu yoldan çıkmış sokağa yollamak için elde polis kalmayınca polis aranıyor ilanı verilir. Bu ilanı görüp işe başvuran Charlie, bu haydutla uğraşması gerektiğini bilmeksizin işe alınır ve Easy Street 'e yollanır. Orada çeşitli kurnazlıklarla haydutu yakalayacak, Edna ile birlikte yoksullara yardım edecek, sokaktaki bir adam tarafı ndan kaçırılan Edna'yı uyuşturucu bağımlısı bir adamın elinden kurtaracaktır. Öyle ki onun sayesinde Easy Street'teki insanlar değişecek, haydut bile topluma kazandırılıp iyi bir insan haline gelecektir."} +{"text":"1977 sonbaharı... Mikal Gilmore ve abisi Frank Jr. ACLU şirketi avukatı Richard Giaque'in Rolls-Royce'unda Tuz Gölü Vadisi'ne doğru gitmektedirler. Onlar Utah'taki Draper Hapishanesi'nin yolundayken, bu hapishanede son kez cezasını çekmek üzere olan kötü şöhretli ağabeyleri Gary'nin idam cezasının onaylanmasına sayılı günler kalmıştır. İki Mormon'lu adamın vahşice öldürülmesinden bir yıl önce, Gary ölüme sebebiyet vermekten Supreme Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılmıştır. İdam cezasına çarptırılacak olan ilk Amerikalı olacak olmasından beri, Gary, kamuoyunun tüm dikkatini üzerine çekmiştir ve kendinin ölüm talebinde oluşu, hasta annesi Bessie ve kafası karışmış olan erkek kardeşlerini afallatmıştır. Mikal ve Frank idam cezasını durdurmak için gerekli belgeleri imzalamayı ve Gary ile görüşerek onun fikrini değiştirebilmeyi ummaktadırlar."} +{"text":"Öğretmen Steven Harris, karısı Julia ve altı aylık bebekleri herşeyi geride bırakarak Julia'nın anne ve babası olan Keith ve Beth'in uzak bir adadaki evlerine doğru yola koyulurlar. Keith ve Beth evlerini küçük bir otele dönüştürmeyi planlamaktadırlar ama onları bunu yapmaktan alıkoyan bir şey vardır: Savage ailesi. Ada, derme çatma bir kulübede yaşayan ve uğursuz gelenekleri ve katı kuralları olan bu ailenin adıyla anılırdı. Julia'nın kardeşi Peter, Steven, Julia ve küçük bebeklerini alır ve hep beraber yola koyulurlar. Gece yolda giderken önlerine çıkan bir şeye çarparlar. Muhtemelen bir çakal olduğunu düşünüp yola devam ederler. Feci bir olaylar zincirinin ve arkalarında kan revan içinde yerde bıraktıkları şeyin farkına varmazlar. Yerde yatan bir hayvan değil, 10 yaşındaki Jimmy Savage'dir. Bu olaydan sonra Pa ve Ma Savage, Keith ve Beth ile yüzyüze gelir ve adalet isterler. Ama yaşanan trajediden habersiz olan Keith rutin hayatına devam eder. Savage ailesini adadan atmakla tehdit eder. Bu arada Peter, Steven ve Julia'yı kaza mahalline dönüp neye çarptıklarına bakmak için ikna eder. Bu esnada ormanda gevşek bir toprak yığınına rastlarlar. Peter'in merakından dolayı, hazine bulma umuduyla kazmaya başlarlar fakat oldukça farklı bir şeyle karşılaşırlar. Gece olunca adada tuzağa düştüklerini ve hayatta kalmalarının vahşet içinde birbirlerine yardım etmelerine bağlı olduğunu anlarlar..."} +{"text":"Hayatın belli bir noktası var ki, oraya varınca çoğu insan, her zaman düşlediğinden tamamen farklı, umutsuz bir gelecek görmeye başlıyor önünde. Zombi filmleri 70lerden, 80lerden beri uzun bir yol aldı; özellikle son dönemde türün sınırlarını zorlayan çeşitlemeleri peş peşe izliyoruz. Ölükız da türün bu yolculuğuna oldukça orijinal bir katkı. Filmin başlarında, iki yeniyetme Rickie ve JT, okulu asarak terk edilmiş bir akıl hastanesine giderler ve hastanenin bodrum katında gizemli bir oda keşfederler. Odaya girdiklerinde bir sandalyeye zincirlenmiş, plastik bir torbaya sarılmış halde bir kız görürler. İki arkadaş bu kızla ne yapacaklarına karar vermeye çalışırken kendilerini ciddi bir tartışmanın içinde bulurlar ve sonunda bir tanesi kıza sahip olmak ister. Bu karar kısa zamanda periyodik tecavüzlere dönüşecektir. Rickie ve JT bir süre sonra kızın aslında yaşayan bir ölü olduğunu ve asla öldürülemeyeceğini bizzat deneyimleyerek anladıktan sonra, aralarındaki bu korkunç sır artık ikisinin taşıyabileceğinden daha ağır hale gelir. Genç yönetmenler Marcel Sarmiento ve Gadi Harelin yönettiği gerilim yüklü, gerçekçi ve de kanlı film Ölükız, birçok festivalde gösterildi ve erkeklik meselesini bu kadar özgün bir hikaye ile sorguladığı için yenilikçi bulundu. 2008 Toronto Film Festivali, Sitges Film Festivali, AFI Film Festivali, Fantastic Fest Stockholm Film Festivali, 2009 Seattle Film Festivali, Hong Kong Film Festivali, Amsterdam Fantastik Film Festivali, Brüksel Fantastik Film Festival.."} +{"text":"Tokyo Hikayesi, tek bir ailenin deneyimleri aracılığıyla, değişen bir toplumda kaybolmuş geleneklerin ve değerlerin suskun, nostaljik bir tablosunu çizer. En küçük kızlarıyla birlikte küçük bir kentte oturan yaşlı çift Shukishi ve Tomi Hirayama, evli çocuklarını görmek için ilk kez Tokyoya gitmeye karar verirler. Bu ziyaret, biraz hayal kırıklığı yaratır. Düşündükleri kadar çekici olmayan bir banliyöde oturan büyük oğulları Koichi, işi başından aşkın bir doktordur. Büyük kızları ise bir güzellik salonu işletmektedir. Her ikisi de günlük rutine öylesine dalmıştır ki anne ve babalarıyla pek ilgilenemezler. Onları, sözde bir ikram olarak, Atami kaplıcalarına yollarlar. Ama Hirayama'lar orada rahatsız olur ve Tokyoya dönmeye karar verirler. Anne başkentteki son gecesini, savaşta öldürülen küçük oğlunun dul karısı Norikoyla geçirir, baba ise sarhoş olur"} +{"text":"My Little Eyeda anlatılan olayda Reality Webcast adlı bir televizyon kanalı vardır. Üçü erkek ikisi kız beş genç ile anlaşma yaparak onları Kuzey Amerikada Nova Scotiada bulunan ıssız bir eve gönderirler. Altı ay boyunca dış dünyayla tüm bağları kopacaktır. Tüm hareketleri odalara ve koridorlara yerleştirilmiş kameralar aracılığıyla 24 saat internette canlı yayınlanacak; o evden ayrılmamayı başarmaları halinde 1 milyon dolarlık büyük ödülü paylaşma hakkını elde edeceklerdir. Issız evdeki ilk günler çok da ilginç geçmez. Ancak zaman ilerledikçe birtakım tuhaf olaylar meydana gelir. Artık birisinin kendileriyle ölümcül bir oyun oynamakta olduğundan kuşkulanmaya başlarlar. Evdeki gerilim oranı iyice artmıştır ama hiçbirisinin fazla düşünecek gücü kalmamıştır. Grup içinde başlangıçta var olan uyum ve iyiniyet ortamı, bir yandan dondurucu hava koşulları, bir yandan yetersiz yiyecek stokları yüzünden hızla azalmaya başlar. Bu arada programın organizatörleri de boş durmayıp yarışmacıların beyin sağlıklarıyla oynamaktadırlar. Bunlar arasında Emmanın yatağına kanlı bir çekiç bırakılması, yarışmacıların yiyecek stoğunun kesilmesi gibi komplolar vardır. Paranoya ve güvensizlik ortamı evi bir anda adeta alev gibi sarar. Ancak Rex herkesi sükunetini korumaya çalışır ve bunu Bizimle oyun oynuyorlar cümlesiyle dile getirir. Ayrıca bu işte program organizatörlerinin de payı olabileceğini şu cümleleriyle dile getirir: Başarmamızı istemiyorlar. Çünkü bize para ödemeye niyetleri yok. Dannye çok sevdiği büyükbabasının ölüm haberinin gelmesiyle oyun beklenmedik boyutlar kazanır. Cenaze törenine yetişebilmesi için evden hemen ayrılması gerekmektedir. Acaba bu haber doğru mudur yoksa evden bir kişinin ayrılması ve oyunun bitmesi için organizatörlerin yeni bir kandırmacası mıdır? Danny kendi hırslarıyla başa çıkmaya çalışıp iç hesaplaşma yaşarken evdeki diğer dört kişi de evi terk etmemesi için ona sürekli baskı yapmaktadır. Gerilim ve kararsızlık ortamı hızla tırmanırken yarışmacılardan bazılarının aklına ödüldeki kendi paylarını artırma çözümü de gelir. Aralarından bir tanesinin eksilmesi halinde bunun doğal bir ölüm olması halinde kendi payları artabilecektir. Belki de cinayet? Artık evde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır."} +{"text":"Saat 20:45. Büyük bir alışveriş merkezinde fazla mesaiye kalmış bir hanımkızımız işlerini toparlayıp gideceği doğumgünü partisine yetişme derdindedir. İyice geç kaldığını farkedince işleri olduğu gibi bırakıp dışarı çıkmaya hazırlanır, hediye almadığını hatırlayarak mağaza kısmına geçer, sanırım hamur vs kesmekte kullanılan yuvarlak bıçaklı bir mutfak aleti alır, bu hediyeyi beğenmediğinden olsa gerek bir de mp3 player aşırır. Tam o sırada karşısına çıkan güvenlik görevlisinden ürken hanımkızımız o tedirginlikle tuvalete gider. Aynanın karşısında musluğu açamadan takip ediliyormuş hissine kapılırcasına sağa sola bakar ama kimseyi göremez, o sırada elindeki yuvarlak bıçak boynundaki görevli kartının ipini keser, kart yere düşer. Almak için yere eğildiğinde aynadaki aksi olduğu yerde kalır. Anlayamamanın verdiği şokla ayağa kalkar. Aynadaki aksi elindeki bıçağı boğazına götürür ve boğazını yarısına kadar keser, hanımkızımız aynı işlemi yapmamasına rağmen aynı kesik onun boğazında da oluşur. Kanlar içinde yere düşer. Filmin detaylı bir şekilde verdiğim bu açılış sahnesinin son sekansı muhteşem. Boğazından akan kanlar yerdeki beyaz karoların derzleri arasında şairane bir şekilde akarak aynadaki aksi ile birleşmeye çalışır."} +{"text":"Atinada bir inşaat alanının altında tesadüfen devasa bir yeraltı mağarası bulunur. İnşaatta çalışan üç cengaver mağaranın içine dalar. Çok büyük olduğunu görünce daha fazla ilerlemekten çekinirler. Ama yeterince derine inmişlerdir. Evil Dead benzeri kesmelerle yaklaşan kötülük çoktan uyanmıştır. Mağaradan çıkan üçlüden biri evine, biri futbol maçına, diğeri de çılgın bir tekno partiye gider. Gecenin ilerleyen saatlerinde tamamen kötülüğün kontrolüne giren üçlümüz bütün şehri saracak olan çılgınlığın ilk alevleridir. Her biri yanıbaşındakini ısırarak kötülüğü bulaştırır. Isırılan kişi anında enfekte olarak zombileşmektedir. Daha önlerinde bütün bir gece ve ısırılacak koca bir şehir vardır. Geceyi sağsalim atlatabilenler biraraya gelerek sayıları gittikçe çoğalan zombilere karşı savaşmaya başlar."} +{"text":"Dilan, köyün en yoksul kızıdır. Ama güzeldir... İki sevdalısından Mirza, kendi gibi yoksul bir gençtir. Bir atı ile beş koyunundan başka birşeyi yoktur. Dilan'ın öteki sevdalısı ise köy ağasının oğlu Paşo'dur. Ama Dilan, yalnızca Mirza'ya tutkundur. Sevdiği gençle söz kesilir. Mirza, başlık parası derdine düşerken, olayı duyan Paşo, hasmını ortadan kaldırmak için çareler düşünür. Yanında seyis olarak çalışan Kero ile birlikte bir tuzak hazırlarlar. Kero, aynı zamanda kaçakçıdır. Paşo, Kero'ya Mirza'yı kaçağa götürmesini önerir. Başlık parası uğruna bu tehlikeyi göze olan Mirza, kaçak dönüşü Paşo tarafından öldürülür. Artık Paşo'nun, Mirza'dan kalan at ve ev de Kero'nundur... Bir süre sonra Paşo'yla evlenen Dilan gerdek gecesi onu öldürüp kaçar"} +{"text":"Film, aylarca başıboş bir hayat süren 34 yaşındaki savruk ve sorumsuz Lennynin iki oğlunu okuldan almasıyla başlar. Zamanla, 7 ve 9 yaşlarındaki bu iki afacan çocukla birlikte kendi yaşını ve onların babası olduğunu unutan çocuk ruhlu Lennynin, boşanmış ve hayatını boşlamış bir adam olduğu anlaşılır. Birsinemada makinist olarak çalışan Lenny, yılın bir kaç haftasını çocuklarıyla birlikte, kendi küçük ve derbeder stüdyo dairesinde geçirmektedir. Çocuklarının kısa süreli hayatına girmesiyle birlikte eski eşi, yeni sevgilisi ve tuhaf arkadaşları arasında Lenny iyice dağılmaya başlar. Kısacası film, bahanelerle sorumluluklar arasında gerilen, baba olmanın gerektirdiği durumlarla içinden çıkamadığı haller arasında yolunu bulamayan, yetişkinlikle çocukluk arasında kala kalmış olan bir adamın öyküsü."} +{"text":"Yıl 2029. Dünya, Net sayesinde sınırsız hale geldi ve insanlar artık sanal dünyada yaşamaya başladılar. Düzen, süper güçlü ve istedikleri yere download olabilen polisler tarafından sağlanıyor. Japonya'da, Dışişleri Bakanlığı tarafından yaratılmış ve net ortamında istediği gibi hareket edebilen Project 2501 kod adlı bir süper ajan, bilgi denizinde kazandığı bilinçle kendisine bir beden arayışına başlar. The Puppet Master olarak kendisini tanıtan ajan, onun varlığından habersiz hükümet istihbarat birimleri tarafından bir güvenlik tehditi olarak görülür ve yakalanması için peşine iki ajan takılır. Yarı sibernetik yarı insan olan iki ajandan son derece iyi eğitimli kadın ajan Albay Motoko Kusanagi, Kuklacı'ya ulaşınca onunla aynı bedende buluşmak isteyecektir. Ghost in the Shell, yapıldığı zaman, Akira'nın tahtını elinden alan 35 mm anime olmayı başardı. Tabii Prenses Mononoke çıkana kadar..."} +{"text":"Fonda ile bir grup enerjik arkadaşı kamp kurmak ve biraz eğlenmek amacıyla ormana giderler. Ancak tahmin edersiniz ki ormanda onları bir sürpriz beklemektedir. Bir süre sonra ormanda yalnız olmadıklarını anlayan gençler, Three Fingers lakaplı mutantlar arası akraba evliliğinden muzdarip yaratık tarafından, tüm enerjilerini açığa çıkardıkları anlarda katledilmeye başlanırlar. Arkadaşları teker teker öldürülen ve akşam yemeği için Three Fingersın menüsüne dahil olmaya başlayan Fonda ne yapacağını bilememektedir. Aynı sıralarda ve aynı mekana yakın bir yerde bir grup azılı suçluyu taşıyan otobüs kaza yapıp suçlular ormana dağılınca işler Three Fingers için iyice şenlenmeye başlar. Otobüste bulunan bir çanta dolusu abd dolarını alıp kayıplara karışmak isteyen mahkumlar, başlarına geleceklerden habersiz olay mahallinden uzaklaşmaya çalışırlar. Bir süre sonra Fonda ve bir kaç arkadaşıyla karşılaşan mahkumlar hep beraber Three Fingersın gazabından kurtulmaya çalışacaklardır...."} +{"text":"Gençlik hayallerini ele alan bu film, aşk, özgürlük, kendi hayatını yaşamak üzerine. Ve içine dönük bir ülkede, bu hayalperestleri yaralayan dar görüşlü gerçekliğin haşinliği üzerine Cezayir'de doğmuş Fransız eşcinsel şair Jean Senac, 1962'deki bağımsızlığın ardından Cezayir'de kalmaya karar verir. On yıl sonra, iktidardaki partinin polis gücü tarafından yakından izlenmektedir. Şiirsel oyunları, ülkenin dört bir yanında çok sayıda seyirci çekmektedir; radyo programı \"Her Cephede Şiir\" ise gençler arasında son derece popülerdir. Fransız edebiyatının keyfini tanıtmaya devam eden Senac, değişen bir toplumda kendi ifade yollarını arayan bir grup genç Cezayirli şair ve performansçı için ilham kaynağı oluşturur. Hamid ve Belkacem adında iki genç öğrenci, oyunlarının Fransızca yazılmış olduğu için Ulusal Cezayir Tiyatro Festivali tarafından reddedildiğini öğrenince büyük hayalkırıklığına uğrarlar, ancak bu hayalkırıklığı, Senac'ın onayı ve desteğiyle biraz hafifler. Şairle iyi arkadaş olurlar ve onun Cezayir gençliğinin özgürlüğü için verdiği mücadeleye tanıklık ederler. Ama ne yazık ki, bu mücadele trajik sonuçlar doğuracaktır"} +{"text":"Stepan, Çek Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Prag'daki bir tıp üniversitesine kaydolur. Stepan, bir taraftan anatomi alanında eğitim görürken bir taraftan da aşk, para, dostluk vb... gibi hayata dair şeyler hakkında büyük deneyimler yaşar. Film, bir tür şiirsel komedi. Dehşetengiz katiller yok, korkunç olaylar yok, sadece sıradan bir gencin gayet normal yaşamı hakkında bir kesit sunuyor. Biraz romantik, ama çok değil. Son derece keyifli, ana karakter ve dostlarıyla bütünleşebileceğiniz, samimi, içten, doğal bir film. Bu film, dört filmlik bir serinin ikinci filmi. Ve belki de en iyisi. Merak edenler için serinin diğer filmleri: Jak basnikum chutna zivot (1988) Konec basniku v Cechach (1993) Jak basnici neztraceji nadeji (2004) çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Victor Hugo nun ölmez eseri Les Miserables, 19 yüzyıl Fransa sında aşk, onu ve tutkuyu anlatan epik bir masal. Hikaye, bir somun ekmek çalan ve karşılığında suçunun çok üstünde hapis cezasına çarptırılan Jean Valjean ı anlatıyor. Valjean ın bağışlanması hayatını değiştirecek, genç adam yoksul bir yer olan Vigau nun valisi olacaktır. Valjean, zamanla kasabanın en yoksul ve en güzel kızı Fantine e aşık olur, hayatını ona adar. Ancak bir süre sonra, Fantine in ölümün eşiğine gelmesi onu kahreder ve bu kez bütün enerjisini kızı, Cosette yi kötülüklerden korumak için sarfeder. Cosette, zamanla etkileyici bir devrimci olan Marius a aşık olur. Bu sırada, Valjean bütün hayatı boyunca Valjean ı aramış saplantılı polis Javert tarafından takip edilmektedir. Öykü Seine Kıyısında Valjean ile Javert arasındaki ölümcül karşılaşma ile son bulur."} +{"text":"Karısını öldürmekle suçlanıp yanlış yere hüküm giyen Race Darnell, yedi senelik hapishane günlerini kitap okuyarak ve birbirini tanımayan dört yalnız kadına aşk dolu mektuplar yazarak geçirir ve onlara doldurduğu kasetleri yollar. Bu sayede dört kadınla hassas bir ilişkiye girer. Birkaç gardiyan kasti olarak bu dört kadına giden kasetleri değiştirir ve kadınlar kendilerine ihanet edildiğini anlarlar. Darnell bir gün sesin kime ait olduğunu bilmediği bir bant alır. Bu kaset ölüm tehditleri kusmaktadır. Darnell'a düştüğü bu kötü durumda gardiyan arkadaşı Horton arka çıkar. Bu arada Darnell'in avukatı yasal bir boşluktan yararlanarak onun serbest kalmasını sağlar. Fakat serbest kaldıktan sonra da bu esrarengiz tehditler devam eder. Darnell bu tehditlerin kaynağını bulmak için dört kadını ziyaret etmeye karar verir. Kadınlardan birinin avukatı ile olan ilişkisi, olayı aydınlatmaya yarayacak böylece kedi fare oyunu başlayacaktır."} +{"text":"New Yorkta yaşayan Eleonore her yerde, yabancıların çantalarında bile bir şeyler arıyor. İnsanlar çantalarından çalınanları fark edince, yani Eleonoreun işi bitince, yüzlerinde acı bir gülümseme ile kalakalıyorlar. Soyulmanın Hazzı, en acı verici ve en güzel, en üzücü ve en komik, gerçek ve gerçeküstü, hasıraltı edilen ve dışavurulan yanlarıyla yalnızlığın bir portresi. Henüz 24 yaşındaki yetenekli yönetmen Josh Safdie bu çarpıcı ilk filminde ortaya bir cevher çıkarmış: Film bir yandan gerçek hayatın acısı ve şehir hayatının harala gürülesi içinde kendini konumlandırırken, diğer yandan bunların üstünden bir bulut veya büyülü bir rüya gibi hafifçe akıyor. Joshua Safdienin kişisel deneyimlerinden, New York sokakları ve metro vagonlarında gördüklerinden esinlenerek çektiği Soyulmanın Hazzı meraklılar, kalbi kırıklar, hayatın şaşırttıkları, hırsızlar, yabancılar, Eleonore Hendricks ve soyguna uğrama zevkine erişen herkes için."} +{"text":"Eva ve Bernhardın arkadaşlığı, Evanın erkek arkadaşı tarafından terk edilmesiyle ve zengin arkadaşları tarafından gittikçe dışlanmasıyla başlıyor. Kibirli, zengin ve soğuk Evanın iyi kalpli, işini kaybetmiş ve yalnız Bernhard ile ilişkisi bir yandan insana ümit veriyor, diğer yandan acı Johan Kling bu ilk yönetmenlik denemesinde, söz konusu iki karakterin apayrı dünyalarından sert ve akıllı bir film çıkarmış; Evanın dünyasının soğuk renkleri ve estetiği, Bernhardın daha yavaş, daha sıcak ancak kahverengi renklerle dolu dünyasıyla çarpıcı bir karşıtlık içinde. Darling, keskin tarzından bir an bile ödün vermeyen yönetmenliğinin ve tertemiz oyunculuğunun yanı sıra, yeni binyılın İsveçine sert ama gerçekçi bakışı için de alkışlandı. Üst sınıf gençlerin buz gibi ve narsisistik yaşamları ve yaşlı insanların sonsuz yalnızlıkları filmin en sahici yönlerine işaret ediyor. Ancak 'Darling' özünde, yolda bir yerlerde kaybolmuş ruhlara adanmış sade ve kalp kırıcı bir öykü."} +{"text":"Her kuşakta, adı skandallarla anılan, tabuları yıkmaya çalışan asi bir karakter vardır. Dünyanın alıştığı değerleri yıkmaya çalışan özgür bir ruhun gerçekte ne demek olduğunu gösteren. 17. yüzyılda bu kişi John Wilmot idi. Ya da başka bir deyişle 2. Rochester Kont'u John Wilmot, yetenekli ve cin fikirli hovarda, kısa ve vahşi hayatını adeta restorasyon dönemi rock yıldızı gibi yaşamıştı. Wilmot, her şeyden önce bir sorun çıkarıcı, sonra bir dahi ve en önemlisi de tarihin gördüğü en dizginlenemez özgürlük savunucusu olarak belleklerde yer etmişti. Filmde, zamanının tüm kurallarını yıkmayı kendisine amaç edinmiş John Wilmont'un hayatı anlatılıyor, 60'ların ama 1660'ların özgür ve çalkantılı Londra'sını tüm gerçekliğiyle hayata geçiriyor."} +{"text":"Tom ve Sarah birlikte olmaktan son derece mutlu olan örnek bir çifttir. Tom radyo muhabiridir, Sarah ise özgür ruhlu bir yazardır, farklılıkları onlar için bir sorun yaratmamasına rağmen çevreleri tarafından tepki çekmektedir. Çift, arkadaşlarına ve ailelerine inat evlenirler. Geleceğe dair güzel planları vardır ve başlangıç olarak balayını geçirmek İtalya?ya doğru bir yolculuğa çıkarlar, fakat ilişkilerinden rahatsız olanlar balaylarını cehenneme çevirmek için ellerinden geleni ardına koymazlar. Filmin televizyon kökenli yönetmeni, Big Fat Liar filmiyle tanınıyor. Sevimli bir evlilik komedisi olan yapım, bir romantik komedi için bile şaşılacak bir gişe başarısı getirdi. Biz aslında ayrı dünyaların insanıyız tarzı filmler Hollywood?un son gözdesi gibi gözüküyor..."} +{"text":"Bir grup kanunsuz, emekliliklerini ilan etmeden önce son bir banka soygunu için bir araya gelir... Ancak soygun istedikleri gitmez. Çıkan çatışmada arkadaşlarının bir bölümünü kaybederler. Peşlerindeki kanun adamlarından kaçışları Meksika'da son bulurlar. Bir yandan peşlerindeki belalı bir ödül avcısı, öte yandan da yeni geldikleri ülkedeki cani askerler. Meksika'da huzur değil adeta bela bulan grup kaçışlarının bir son bulduğunu sanmaktadır ancak bu son aslında her şeyin başlangıcı olacaktır. Sam Peckinpah'ın western sinemasını sarsan filmi hala aşılması çok zor bir klasik. \"Battle of Bloody Porch\" adı verilen klasik final sahnesi 12 günde çekilen filmin öyküsünde toplamda 145 kişi ölüyordu. Toplam 6 kamera ile çekilen bu sahnede, kameralardan biri suda kaybolmuştu."} +{"text":"Batman Başlıyor ile Batman serisine yeni bir soluk getiren ve son iki filmle yakalanan ciddiyetsiz havayı değiştirip farklı bir kahraman filmine imza atan Christopher Nolan devam filmi Kara Şövalye'nin de yönetmen koltuğunda. Batman, Teğmen Gordon ve Savcı Harvey Dent işbirliği sayesinde Gotham sokakları suç örgütlerinden yavaş yavaş temizlenmeye başlamıştır. Bu başarılı ortaklığın meyve vermeye başladığı sıralarda ortaya çıkan yeni suç dehası Joker'in dehşet saçmaya başlamasıyla Gotham, karmaşanın hakim olduğu eski günlerine dönme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Tekrardan şehri Joker'in yarattığı suç ve dehşet ortamından arındırmak zorunda kalan Batman, varlığının suçluların azalmasına yardımcı mı olduğu, yoksa var olduğu için mi yeni suçluların ortaya çıktığı konusunda kendisini sorgulamaya başlayacaktır. Christian Bale'in tekrardan Batman/Bruce Wayne olarak kamera karşısına geçtiği filmde efsanevi Joker rolü Jack Nicholson'dan Ocak ayında hayatını kaybeden Heath Ledger'a devredildi. Açılışında Ledger'ın anısına yapımcılar tarafından bir de anma yazısı yayınlanacak. Ayrıca izleyiciler, destekleyen salonlarda, açılışı da dahil olmak üzere 6 sahnesi IMAX kamerasıyla çekilen filmi izleyerek IMAX deneyimini yaşayabilecekler."} +{"text":"Uzun soluklu bir gelin nedimeliği kariyerini sürdürmeye karar vermiş gibi duran Janein kendi mutlu sonu her ne kadar pek ufukta gözükmemekteyse de, gizliden gizliye aşık olduğu patronunun kalbi, kız kardeşi tarafından çalınınca, Jane de bu nedimelik kariyerinin bir yerlerinde hata yapmış olabileceğini düşünerek, herşeyi, tekrar gözden geçirir. Jane her zaman için çevresindeki kişilere çok iyi davranan ve onların mutluluğunu önemseyen bir insan olmuştur. Ama bu özenin küçük bir kısmını bile kendine göstermemektedir. Bütün yaşamı insanları mutlu edebilmek üzerine kurulu olan Jane, gardrobunda duran yirmiyedi tane nedime elbisesi ile bunu kolayca kanıtlayabilecek durumdadır. Önemli akşamlardan birinde Jane, Manhattan ve Brooklyn arasındaki farklı düğün organizasyonları arasında mekik dokuyup nedimelik kariyerini yüzünün akıyla kotarırken, bu düğün bağımlısının yeteneği gazetesinde gelinler hakkında yazı yazan gazeteci Kevinın gözüne takılır. Jane, Kevinın kuşkucu mantığının kendisinin değer verdiği hemen hemen her şeyin mantığının karşısında olduğunu farkeder. Janein bir zamanlar mükemmelen düzenlenmiş hayatını daha da karmaşıklaştıracak bir adım, kendi kız kardeşi Tess tarafından atılır. Tess, Janein patronu olan Georgeun kalbini anında çalar. Tess, her zaman yardımsever olan ablasına planlanması gereken bir düğün daha çıkartır: Kendisi ve Georgeun düğünü. Fakat Janein Georgea karşı olan duyguları onu sarsıcı aydınlanmalara ve belki de yeni bir hayatın başlangıcına sebep olacaktır."} +{"text":"X-Men son yıllarda vizyona giren çizgi roman uyarlamaları içinde en başarılı olanlardan biri oldu. Çizgi roman okuyucularını ve serüvensever izleyicileri memnun ettiği gibi, yapımcılarına 300 milyon dolar kazandırdı. Devam filmi X2 aynı ekibinden elinden, yeni karakterlerin katılımı ve artan bir aksiyonla seriye devam ediyor. X-Men dünyasından yeni mutantların ve karakterlerin katılımı ile esas mücadele başlıyor. Nightcrawler, Lady Deathstrike ve William Stryker gibi yeni karakterler katılıyor öyküye. Yeni filmde mutantlarımız, kendilerine karşı organize olmuş Stryker'a karşı bir mücadele veriyorlar. Sıradışı güçlere sahip olan düşmanları karşısında; Magneto da plastik parmaklıklar arkasından kaçıp Profesör Charles Xavier ie işbirliği yapıyor. Filmde izleyeceğimiz bir diğer hikaye ise, geçmişini araştırmak üzere kuzeye doğru bir yolculuğa çıkan Wolverine'in serüveni."} +{"text":"1940'lı yıllarda New York'lu sosyalist bir oyun yazarı olan Barton Fink, Los Angeles'a gelip bir film senaryosu yazma ihtimali belirdiğinde durumu kabul etmek zorunda kalır. Bir otele yerleşir ve burada film stüdyosunun başkanı Jack Lipnick'le tanışır. Lipnick'ten, yazacağı senaryonun kaba saba bir B filmi için olduğunu öğrenir. Daktilosunda sadece tek bir cümle yazmayı becerse de, içinde bulunmaya hiç alışık olmadığı durum sebebiyle bir türlü ilham gelmez ve tıkanır. Oteldeki kapı komşusu Charlie Meadows, geveze bir pazarlamacı ve tam bir orta sınıf insanıdır. Fink'in hayatına giren diğer insanlar da genç entellektüel yazara ilham gelmesine ve senaryoda ilerlemesine yardımcı olamazlar. Stres doruğa çıktığında Fink kendisini doğaüstü tabloları andıran bir cehennemin içinde bulur."} +{"text":"Sarah Connor'ın Skynet tarafından gelecekten gönderilen Terminator'ın elinden kurtulmasından on yıl kadar sonra bu kez, T-1000 modeli yeni bir Terminator, insan direnişçilerin gelecekteki lideri ve Sarah'nın oğlu John Connor'ı hedef alır. Ölümcül T-1000 kendini istediği şekle sokabilmesiyle yok edilmesi neredeyse imkansız bir düşmandır. İnsanlığın geri kalanını yok etmekle görevlendirilen Terminator'ların varlığından haberdar tek insan olan Sarah, bir akıl hastanesine kapatılmıştır. Direnişçiler, geçmişe T-800 modeli bir Terminator göndermeyi başarırlar. T-800'ün görevi Sarah'yı akıl hastanesinden kaçırmak ve John'u T-1000'e karşı korumaktır. Özgürlüğüne kavuşan ve yanına T-800'ü ve John'u da alan Sarah'nın amacı, gelecekte dünyayı kontrolü altına alacak bir yapay zeka sistemi geliştirecek olan Cyberdyne firmasının en önemli beyni olan Miles Dyson'ı, gelecekteki felaketleri önlemek için keşiflerini yok etmeye ikna etmektir. Yok Edici serisinin düşük bütçeli ilk filminden 7 yıl sonra çok daha geniş bir bütçeyle çekilen Terminator 2, bol miktardaki bilgisayar animasyonu kullanarak elde edilmiş görüntüyle kamera görüntülerini akıcı bir şekilde bir arada kullanan ilk filmlerden biriydi. Özellikle T-1000'in şekil değiştirdiği sahnelerde kullanılan morphing tekniğiyle öncü bir statü kazanan Terminator, En İyi Ses, Ses Efekti, Görsel Efekt ve Makyaj dallarında Oscar kazanmıştı."} +{"text":"Şerif Kane evlendiği gün, öğlen treniyle gelecek olan ve kendisinden intikam almaya yeminli bir haydut çetesinin haberini alır. Kasabadaki insanları toplayarak kendisine yardım edecek bir grup oluşturmaya çalışır fakat belaye bulaşmak istemeyen kasaba sakinleri bu işe gönüllü olmazlar. Aslında Şerif Kane'nin görevi sona ermiştir. Ama o kaçmak yerine, kalıp tek başına savaşmayı tercih eder. Fred Zinnemann'in western sinemasının gidişatı değiştiren klasiği yönetmenin başyapıtları arasında en özelidir. Bu filmde tüm zamanların en iyi kötü adamı Lee Van Cleff'e önemli bir rol teklif edilir. Fakat ünlü kartal profili burnunu ameliyatla düzeltmesi şart koşulur. Cleef teklifi kabul etmez ve film boyunca hiç konuşmadan ölümü bekleyen kötü adamlardan birini oynar."} +{"text":"Liz, Kristy ve Ben sırtlarına çantalarını alıp Avustralya gezisine çıkan üç çılgın gençtir. Planları bol bol eğlenmek ve yeni yerler keşfetmektir. \"Wolf Creek\" Ulusal Parkı'na geldiklerinde önlerinde uzanan geniş araziye baktılarında gençliklerinin bütün heyecanının, dostluklarının, aşklarının güzel hayallerine dalarlar. Başlarına gelecek olan dehşetten habersiz.... Arabalarının bozulması ile çaresiz kalan gençler yoldan geçen birilerinden yardım almak için beklemeye başlarlar. Gecenin karanlığında gözlerini kamaştıran ışık Mick Taylor adındaki esrarengiz adamın kamyonetinin farından başka bir şey değildir. Kendilerine yardım edeceğini söyleyen bu adama güvenip sabahın ilk ışıklarıyla yollarına devam etmek üzere uykuya dalarlar. Ama gençler Mick'in gerçek yüzünü göstermesiyle sonunda dehşet olan bir yola doğru gideceklerdir. Gerçeklere dayanmasıyla dikkat çeken film Avustralya'nın kimsesiz bölgelerinde yaşanan olayları konu alıyor."} +{"text":"Genç ve evli bir bakan, birkaç saat için popüler bir hayat kadınını kiralar. Genç ve güzel fahişe otele geldiğinde, kendini beğenmiş bakanla aralarında sürtüşme başlar. Bakan, sürekli kadını aşağılar. Bu çatışma vahşi bir tecavüze dönüşür. Otel odasında aşağılanan fahişe, ertesi gün Bakan'ı dava etmeye karar verir. Tecavüz ve dayak haberinin tüm basın organlarına yansıması sonucu özellikle de politik çevreler bu skandalın etkisiyle çalkalanır. Bütün bunlara karşılık Bakan'ın karısı, önce eşinin masumiyetine inansa da bu konuda bazı kuşkuları vardır. Karı koca arasında gerginlik büyük bir çatışmaya dönüşürken Bakan, evi terkeder. Eşi, kendine müşteri süsü vererek para karşılığında fahişeyi dağdaki evine çağırır. Amacı skandalın ardındaki gerçeği öğrenmektir. Tanışmalarından kısa bir süre sonra iki kadın arasında sıcak bir dostluk doğar. Suçlu Bakan, beraat edip suçsuz olarak evine döner. Ama bilinçlenen iki kadın arasındaki duygusal ilişki daha da derinleşir."} +{"text":"Her macerasında çok komik deneyimler yaşayan talihsiz kahramanımız Mr. Bean, yeni macerasında Fransız Rivierasına tatile gider. Amacı tatilini yaparken bir yandan da film çekmektir. Ancak sinemasal amaçlarla ve niyetlerle çıktığı bu Avrupa macerasında da beklemediği komik tuzaklara düşecektir. Londranın sıkıcı ve nemli havasından bıkkınlık getiren Mr. Bean, valizlerini ve kamerasını yüklendiği gibi plajlarda güneşlenmek için Güney Fransanın yolunu tutar. Ancak yolculuğu zannettiği kadar sıradan, sakin, sorunsuz, tekdüze, kazasız belasız ve rutin geçmez. Mr. Beanın diğer maceralarında olduğu gibi hiçbir şey yolunda gitmez. Türlü türlü şanssızlıkların ve talihsiz tesadüflerin birbirini kovalaması üzerine Mr. Bean Güney Fransada çekmeyi düşündüğü avangart filmini neredeyse yapamayacak hale gelir. Mr. Beanın tatil yapacağı mekana Romanyalı bir film yönetmeninin küçük oğlu ve gelecek vaad eden güzel bir yıldız adayı da birlikte gelince Mr. Bean yanlış anlaşılır. Kimileri onun çocuk kaçırdığını; kimileri de ünlü bir yönetmen olduğunu zanneder. Yarattığı kargaşa ortamıyla Fransız sahillerinin huzurlu ve sakin ortamının altını üstüne getirdikten sonra durumu açıklamak yine Mr. Beane düşer. Jandarma tarafından gözaltına alınacak mıdır, yoksa bu olaylar zinciri Mr. Beanin Cannes Film Festivali büyük ödülü Altın Palmiyeyi kazanmasıyla mı sonuçlanacaktır? Zincirleme yanlışlıklar komedisi Mr. Beans Holidayde ünlü komedyen Rowan Atkinson, dünya çapında sinema ve güldürü sevenleri eğlendiren ve kendine hayran eden yeteneklerini, hareketlerini ve hünerlerini bir kez daha büyük bir başarıyla sergiliyor."} +{"text":"Spooky adasında açılan bir eğlence parkını ziyaret eden kişilerde tuhaf değişiklikler gözlenmektedir. Bu olayı araştırması için bir grup liseli gencin oluşturduğu ve doğaüstü olayları araştıran Monsters Inc.'e başvurulur. Kendilerine olan ihtiyacın azalması üzerine, yaşamlarına farklı yollar çizmiş olan grup üyeleri tekrar biraraya gelirler ve adaya yollanırlar. Scooby Doo, Amerika'da 1963'ten 1993'e göre çeşitli şekillerde devam etmiş olan Scooby Doo çizgi dizisinin sinemaya uyarlanmış hali. Çıkışındaki başarısı nedeniyle, televizyonlarda farklı versiyonlarıyla yıllarca tutunmaya çalışan benzerleri gibi, Scooby Doo da TV'de otuz yıla yayılan macerasında, çizgi film dehaları William Hanna ve Joseph Hanna'nın yarattığı ilk versiyondaki gücünden çok şey kaybetmişti. Filmin yurtdışında gösterildiği ülkelerde aldığı eleştirilere bakılırsa bu güç kaybı sürüyor; ancak ülkemizde de belirli bir hayran kitlesi olan Scooby Doo'yu sinemada izlemek ilginç olabilir."} +{"text":"Nae Caranfil Sonrası Sessizlik ile gerçek olaylardan yola çıkarak son derece eğlenceli bir film içinde filme imza atmayı başarmış. Romanya - Rusya ittifakı ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki 1877 savaşının, Romanyanın bağımsızlığını kazanmasıyla sona ermesinden 35 yıl sonra, genç bir yönetmen bu savaşı anlatan bir film yapmaya karar verir. Büyük zorluklardan sonra filme bir yapımcı bulunur ve çekimlere başlanır. Kral, kendi komutasında kazanılan bağımsızlık savaşının en iyi şekilde beyazperdeye aktarılması için eski silah arkadaşları generalleri filmin yapımında danışman olarak görevlendirir ve askerlerini figüran olarak verir. Yaşlı generallerin savaşın nasıl geçtiğini hatırlayamadıkları için birbirleriyle tartışmaları, Rumen ordusundaki çirkin askerlerin Osmanlı, yakışıklıların da Rumen olarak filmde oynatılması filmin ilgiyle izlenen sahnelerinden."} +{"text":"Sör Charles Litton, hem kadın avcısı bir centilmen, hem de İnterpol tarafından Avrupa sathında aranan esrarengiz ve becerikli hırsızın ta kendisidir. Değerli mücevherleri çalmasıyla meşhur olan becerikli hırsız, aynı zamanda sakar Fransız polis müfettişi Jacques Clouseau'nun da özel ilgi alanıdır. Günün birinde Litton, Clouseau ve dünyanın en büyük elması olan Pembe Panter'IN sahibesi güzel ve alımlı prenses Dala, Alplerdeki Cortina D'Amprezzo'daki kayak beldesinde bir araya gelirler. Litton'un sadece gözalıcı elmasın değil cazibeli prensesin de peşinde olduğu aşikardır. Bu ara İnterpol, Litton'un gizli bir kadın suç ortağı olduğundan şüphelenmektedir ve ona ulaşmak için en iyi yolun bu kişiyi tespit etmek olduğu düşünülmektedir. Ne acıdır ki Clouseau'nun neden kendisini bu kadar sevdiğini anlayamadığı güzel karısı tam da bu kişidir ve polisin her hareketini gizli aşığı Litton'a haber vermektedir. Alplerdeki entrika, karmaşa ve komedi, Prenses Dala'nın verdiği maskeli balo ile doruğa çıkacak bu arada herkes kendinden beklendiği gibi davranarak seyirciyi coşku dolu bir finale doğru sürükleyecektir."} +{"text":"Devlet adına çalışan ve aralarında Linda Foster'ın da bulunduğu bir grup araştırmacı, insanları görünmez kılacak bir serum üzerinda çalışmaktadır. İstenilen sonuç elde edilir, ancak bir kez görünmez olan kişinin tekrar nasıl görünür hale getirilebileceği belirsizdir. Bunun üzerine, bir goril üzerinde deney yapılır. Fakat araştırma grubundakilerden Sebastian Caine, bununla tatmin olmaz; serumu kendi üzerinde dener. Ne yazık ki, bu deneyden sonra tekrar görünür olmayı başaramaz. Çabalar sonuç vermeyince Caine yavaş yavaş akıl sağlığını yitirir ve meslektaşlarını tehdit etmeye başlar. Çünkü, bundan böyle hep gör��nmez olarak yaşayacağına inanmaktadır ve güvenliğini temin etmek için görünmezlik projesi hakkında bilgisi olan herkesi tek tek ortadan kaldırması gerektiğini düşünmektedir."} +{"text":"Jane Austin'in unutulmaz eseri, çalgılı müzikli bir Hollywood/Bollywood karışımı olarak bir kez daha karşımıza çıkıyor. Hindistan'ın mütevazi bir kasabasında yaşayan Bayan Bakshi, birbirinden güzel dört kızına koca bulmak için kolları sıvar. Ancak kızlardan en zeki ve dikbaşlısı Lalita, gerçek aşkı bulmadan evlenmeyeceğini ilan eder ve hayat karşısına, hemen, zengin Amerikalı Will Darcy'yi çıkarır. Lalita, Darcy'nin Kaliforniyalı bir züppe olduğunun farkındadır; Darcy ise Lalita'nın tüm güzelliğine rağmen saf ve cahil bir köylü kızı olduğunu düşünmektedir. Tuhaf bir aşk/nefret ilişkisi, yanlış anlaşılmalarla da beslenerek büyür. Hayatımın Çalımı Bekhamın yönetmeni Gurinder Chadha, bu kez, bir Jane Austin uyarlamasıyla karşımızda. Hintli yıldız Aishwarya Rai'ye Halka'dan hatırlayacağınız Martin Henderson eşlik ediyor."} +{"text":"Dünyanın altını üstüne getiren 3. Dünya Savaşı'ndan sonra nükleer savaştan etkilenmeyen bir grup insan yeraltında yaşamaya başlar. Aralarında araştırmacıların da olduğu grup savaş öncesi dünyasına doğru bir yolculuk yapmaya karar verir. Bu yolculuk için seçilen kişi ise çocukluğunda yaşadığı bir olayın etkisinden kurtulmayı başaramayan takıntılı bir adamdır. Zaman yolculuğu basit koşullarda gerçekleşir, kirli bir hamağa yatırılan adam, gözlerine bağlanan aygıtların da yardımıyla henüz dünyanın güzel günlerini yaşadığı günlere doğru bir yolculuk yapar. Burada tanışacağı bir kadın ise onu bu zaman dilimine bağlamaya başlar. Fakat yeni hayatı, yaşadığı olaylar ve araştırmanın farklı bir konum almaya başlaması yolcuyu yavaş yavaş çocukluğunda yaşadığı olaya doğru götürmeye başlar. Çocukluğundaki olayı hatırlar önce, bir havaalanında yabancı bir adamın vurulduğuna şahit olmuştur. Şimdi aynı havaalanında hem kendine yönelen kurşunları hem de meraklı bir çocuğun bakışlarını üzerine çeker. Paradoksal bir kader sonu olur. Chris Marker'in yönetmenliğini üstlendiği kısa film hem estetiği hem de öyküsü ile olağanüstü. Tüm film fotoğraflardan oluşuyor, sadece tek bir hareketli görüntü yer alıyor filmde, ki o da belli belirsiz görünüp kayboluyor. Müzikleri ve puslu fotoğrafları ile yarattığı atmosfer bilim kurgu sinemasının en ilginç yapıtlarından birini ortaya koyuyor. Film Terry Gilliam'ın 12 Maymun isimli başyapıtına da esin kaynağı oldu. Kısa filmin yönetmeni Marker, 12 Maymun'da da senarist olarak yer aldı."} +{"text":"R-I-C-O\" olarak rol alan Edward G. Rabinson, Chicago'nun sokak serserisi, az arkadaşı olan ve yeraltı diplomasisinde hiç bir bilgisi olmayan biridir. Sanat eserleri koleksiyonu olan Robinson tabancaları küçük görmüş, her zaman ekranda gansterlerle özdeşleştirilmiştir. 1929 ekonomik bunalımı; yirminci yüzyılın başından itibaren inanılmaz bir süratle kapitalistleşmeye başlayan ve adeta tepe noktasına ulaşan bir ekonominin büyük çöküşünü ifade etmektedir. Bu çöküş Amerikanın gelişmiş serbest piyasa ekonomisine entegre olmuş tüm ülkeleri derinden etkilemiş dolaylı olarak da olsa ikinci dünya savaşına ön ayak olmuştur. Krizin yarattığı işsizlik, yoksulluk kısacası açlık muazzam boyutlara ulaşınca kanunsuz işlerde büyük bir patlama olmuştur. Özellikle kaçakçılık had sayfaya çıkmış, çıkar çatışmaları bugün gangster diye adlandırılan yapıyı oluşturmuştur. William Burnettın romanından uyarlanan Little Caesar yukarıda bahsettiğimiz dönem içinde geçen ve Caesar Enrico Bandelo adlı küçük bir gangsterin suç dünyasındaki hızlı yükselişini ve ani çöküşünü anlatmaktadir."} +{"text":"Kara Tahta, Kürtçe olarak çekilmiş bir İran filmi. Cannes Film Festivali'nde jüri büyük ödülü almış olan Kara Tahta, İran kırsalında kendilerine öğrenci arayan öğretmenlerin öyküsünü belgesele yakın bir dramatik formda anlatıyor. Bu öğretmenler, sırtlarında kara tahtalarıyla seyyahlar gibi geziyorlar. Bölgede yakın zamanda yaşanmış savaşların yarattığı yıkım ise, her sahnede kendini belli ediyor: Öğretmenlerin sırtlarında taşıdıkları kara tahtaların tek işlevi, öğrenciler ders verilirken ortaya çıkmıyor. Bu kara tahtalar, aynı zamanda birer kalkan ve sığınak görevi de üstleniyor zorlu coğrafyada. Hatta, kimi durumlarda bir eşe karşılık olarak da verilebiliyor. Bu filmde oyuncu olarak karşımıza çıkan Bahman Ghobadi'nin, yine bir Kürtçe film olan Sarhoş Atlar Zamanı'nda yönetmen kimliğiyle karşımıza çıkmış olduğunu da ekleyelim..."} +{"text":"Passchendaele Muharebesi çamur deryasında geçmiş anlamsız bir çarpışmaydı, ama iki taraftan da on binlerce can kaybına yol açtı Passchendaele, Belçikanın Ypres yöresinde bir bucağın adıdır. Kış mevsiminde yağan yağmurlardan ötürü neredeyse bataklığa dönen bu küçük yerleşim yöresi, 1917 yılının ikinci yarısında sahne olduğu çok kanlı çarpışmalardan ötürü herhalde hiç istemediği bir biçimde tarihe geçmiştir Verdun ve Somme savaşlarında, son derece yıpranan İngiltere ve Fransa, aslında, Almanların da çok zayıflamış olduğu inancındaydılar 1917 yılında yeni bir taarruza geçmek için daha 1916 Kasımında hazırlıklara başladılar. Fransız kuvvetleri başkomutanı General Joffre ile İngiliz Kuvvetleri Başkomutanı Sir Douglas Haig ortak bir genel taarruz konusunda görüş birliği içindeydiler. Ancak aralık ayında Jooreun yerine General Robert Nivelle (1856-1924) getirildi. Bu generalin bambaşka bir stratejik planı vardı"} +{"text":"Napolyon Bonaparte, tarihin kendinden en çok söz ettiren isimlerinden biridir. 1821'deki ölümünün ardından, çok uzun yıllar sonra mezarı açılarak gerçek ölüm nedeni araştırılmıştır. Acaba Napolyon zehirlenerek mi öldürülmüştü, yoksa cesetler mi değiştirilmişti? Napolyon'un Sırrı, ünlü imparatorun İngiliz esiri olarak tutulduğu St. Helena Adası'ndaki son günlerine çeviriyor kamerayı.3000 İngiliz askeri ve paranoyak bir komutan tarafından kuşatıldığı yetmezmiş gibi İngilizler bir de Heathcote isimli bir başkasını, günde iki kere Napolyon'u görüp yaşadığını onaylaması için adaya gönderirler. Yanında uşağı, en yakın arkadaşı ve komutanları Bertrand, Monthoron ve Gourgaud'la çok dar bir dünyaya hapsolmuş olan Napolyon adadan kaçmayı da deneyecektir. Ancak son derece kusursuz işleyen plana rağmen son anda fikrini değiştirir. Ünlü komutanın son günlerinde neler olmuştur? Mezara giren gerçekten kendisi midir?"} +{"text":"Bir lisede okuyan 4 gencin, aktüel olarak, yaşantılarını kayda aldığı 2008 yapımı belgesel. bu 4 kişi, uç noktalarda bulunan, birbirinden bağımsız hedefleri olan karakterler. megan okulun en popüler kızı ve bu konuda kendini çoğu kişinin üstünde gören birisi, colin basket takımının yıldız oyuncusu ve kendini üniversite liginde göstermek istiyor, jake inek bir asosyal ve içine kapanıklığı ikili ilişkilerini mahvediyor, son olarak en ilgi uyandıran tip ise hannah, neşeli, yaşam enerjisi dolu ve sanata ilgi duyuyor ancak kırılmaya çok müsait. yönetmen bu 4 kişiyi, kendi dünyalarının zorluklarıyla baş etmek, isteklerini gerçekleştirebilmek, etraflarındaki zorlukları aşmak adına aldıkları yolu bize, orada bulunarak gösteriyor. bazen kamera yokmuş gibi, bazen de rahatsız etmek için orada bulunuyormuş izlenimi veriyor. tarz olarak türkiyede de yayınlanan the hills dizisini anımsatsada, gerçek yaşamların karmaşık dünyası ve merdiven altı hikayeler bu izlenimden kurtarıyor."} +{"text":"Dünya her mevsim hayvanlar aleminde yaşanan aşklara dair şarkılar, inlemeler ve çığlıklarla titreyip durur. Kah dansla, kah türlü türlü hediyelerle tavlanmaya çalışan şehvetli eşler, kimi zaman gülünç kimi zaman duygusal ama kesinlikle görkemli gösteriler sergiler. Yunuslar, aslanlar, anemon balıkları, her cins kuş, kangurular, maymunlar, yengeçler ve böcekler... çiftleşmek ve doğurmak için birbirlerini baştan çıkarmaya çalışırlar. Aslında bu cinsel törenler insanlığın alıştıklarından hiç de uzak değil. Hangi canlı türlerini seçeceklerine karar vermek, çekim yapacak en güzel yerleri, en doğru mevsimleri belirlemek yapım ekibinin bir yılını almış. Onları her yönüyle zorlayan çekimler sırasında iz sürmek, saklanmak, suyun içinde beklemek, yükseklere tünemek, balonla seyahat etmek, aşırı zor koşullarda çalışmak gerekmiş. İmparatorun Yolculuğu, Çayırın SakinleriveKuşlar: Kanatlı Uygarlıkın başlattığı geleneği sürdüren, izleyicilerini doğanın mucizelerine doğru mükemmel görüntülerle yeni bir yolculuğa çıkaran bir belgesel bu. Çekimleri 500 günden fazla sürdü, 30 ile +50 derece arasında değişen sıcaklıklarda 170 farklı canlı türü filme alındı, beş kıtada 16 farklı ülkede geçirilen iki yılda 80'i aşkın saatlik görüntü kaydı elde edildi."} +{"text":"Hoover Ailesi, her biri birbiriden farklı yapıdaki bireyleri ve takıntıları ile sıradan bir Amerikan ailesidir. İflah olmaz bir iyimserlikle başarıya endekslenmiş baba Richard, ailenin düzenini kendi yöntemlerince çekip çevirmeye çalışan anne Anne Sheryl, savaş pilotu olmayı başarana kadar konuşmamaya yemin etmiş ağabey Dwayne, uyuşturucu bağımlılığı yüzünden başı beladan kurtulmayan büyükbaba, özel ve iş hayatındaki hayalkırıklıkları nedeni ile intihar girişiminde bulunmuş Frank Dayı... Ve tabi ki umutsuzca kendisini bir çocuk güzellik yarışması olan Little Miss Sunshine'da birinci olmaya endekslemiş, şirin, tombul ve zeki Olive... Olive'in çocuk dünyasındaki bu en büyük hayali gerçekleştirmek için bütün aile, eski Volswagen minübüslerine atlayıp Californiya'ya doğru yola çıkarlar. Bu yolculuk sırasında başlarından geçen birbirinden ilginç ve komik olaylar, hayal bile edemeyecekleri bir sonla noktalanacaktır. Son yıllarda Amerika'dan çıkan en kendine has ve sıradanlığı ölçüsünde de sıcak aile ve yol filmlerinden biri olan Küçük Gün Işığım, Alan Arkin'e 2007 Oscar'larında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü'nü getirdi. Katıldığı pek çok festivalde otuzdan fazla ödül toplayan film, 2006'nın en başarılı yapımlarından biri..."} +{"text":"Momoko, Rokoko aristokrasinin bir parçası olarak dünyaya gelmeyi tercih ederdi. Yazık ki, yaklaşık 200 sene geç ve Versailles Sarayı yerine Japonya'nın ufak kasabası Ibaraki'de doğmuştu. Doğal olarak, fırfırlı elbiselere ve Lolita tarzına ilgisi doyumsuz olan Momoko, alışverişlerin genellikle kasabanın süpermarketinden yapıldığı Ibaraki'ye hiç mi hiç yakışmıyor. Diğer yandan Ichiko, fişek gibi asi kızlardan oluşan bir motosiklet çetesine bağlı, Versace gibi markaların sahte olanlarına hasta, acayip \"cool\" bir hatun; Ufak bir skuter kullanıyor ve hep havalı. Bu iki çok farklı tipin bir araya gelmesi ise, ikisinin de yaşamını beklenmedik şekillerde değiştiriyor. Japonya'nın yeni kült yazarı Novala Takemoto'nun aynı adlı romanından uyarlanan Kamikaze Kızları, yazarın Japonya'nın sıkıntı dolu gençliğinin nabzını tutarak yakaladığı başarıyı sinemaya taşıyor. Takashi Miike tarzı sıçramalı kesmeler ve kısa animasyon bölümleriyle başlayan Kamikaze Kızları, Momoko'nun seveceği türden pastel renklerden bir an için bile ödün vermeden, birçok görsel tarzı absürd bir şekilde birleştiriyor ve kitsch estetiğe yepyeni bir boyut getiriyor."} +{"text":"İyi bir öğrenci olan Hyeon-su 'nun annesi, Gangnam civarındaki emlak fiyatlarının yükseleceğini yönünde bir öngürüde bulununca; 1978 'de aile bu bu civarda bir eve taşınır ve Hyeon-su 'da eski okulundan ayrılarak Jungmoon Lisesi 'ne nakil olur... Nakilden önce yeni okulu hakkında birçok kötü şey duymuş olan Hyeon-su, bunların doğru olmamasını ummaktadır. Fakat okula başladığı ilk gün, otobüste yakasını başka bir öğrenciye kaptırınca ve akabinde de yakası olmadığı için öğretmenlerden sopa yediğinde, yeni okulunun umduğu gibi değil, duyduğu gibi olduğunu anlar... Hyeon-su 'nun babası, salon işleten bir Tekvando ustası, kahramanı ise Jeet Kune Do 'nun mimarı Bruce Lee 'dir. Ancak Hyeon-su ne babası gibi sert bir mizaca sahiptir ne de kahramanı gibi Jeet Kune Do bilmektedir. Hatta, daha önce hiç kimse ile kavga dahi etmemiştir... İyi bir basketbolcu olması ve tesadüfen üst sınıflarla yapılan bir maçta oynayarak; maçı kazandırması, sınıfın reisi konumunda olan, yeri geldiğinde üst sınıflara posta koymaktan geri kalmayan, kendisinin aksine bıçkın ve zampara bir genç olan Woo-shik ile arkadaş olmasına vesile olur... Çok çekingen bir genç olan Hyeon-su, her gün otobüste gördüğü, üniversiteye hazırlanan güzel Yu-jin 'den hoşlanmaktadır. Fakat Hyeon-su 'nun kalbinde filizlenen duygulardan ne Yu-jin 'in ne de bir başkasının haberi yoktur. Aynı okuldan üst sınıfların bir gün otobüste Yu-jin 'e sataşmaları, Hyeon-su ve ardından da Woo-shik 'in olaya müdahale etmesi, Yu-jin ile tanışmalarına ve arkadaş olmalarına yardımcı olur. Fakat Hyeon-su 'nun duygularından habersiz olan zampara Woo-shik, Yu-jin 'e asılmaya başlayınca; arkadaşlıkları yavaş yavaş kan kaybetmeye başlayacak ve bu durum, okuldaki dengeleri de sarsacaktır..."} +{"text":"İbo, Hamburg'da yaşayan bir Türk gencidir. En büyük hayali, Almanya'nın ilk karate filmini çekmektir. Amcasının döner lokantası için insanların çok hoşuna giden ve satışları arttıran bir reklam filmi çeker. Hatta bir türlü güvenini kazanamadığı amcası bile satışların artmasından duyduğu keyifle yeğenini desteklemeye başlar. Hayallerini süsleyen yoldaki bu küçük adım İbo'yu çok heyecanlandırır. Kız arkadaşının hamile olduğunu duyunca, verdiği tepkiler yüzünden, kız arkadaşıyla araları açılır. Artık aklı fikri filmini çekmektedir. Amcasının restoranı için ikinci bi reklam filmi çeker, ama acılar içindeki İbo'nun ruh hali filme de yansımıştır. Aşk, iş ve aile hayatının kötü gidişatı İbo'nun, kendini alkole vermesine sebep olur. Senaryo ekibinde Fatih Akın da var."} +{"text":"Kabadayı Fırat'la, balerin Çiğdem'in aşk öyküsü \"Bu yorgun mavi deniz, martılar ve vapur düdükleri hep o sessiz ve sıcak bakışlı adamı hatırlatmaz mı Çiğdem'e? Güldüğünü hiç görmediği, yüzünde binlerce kederin yaşayan izlerini taşıyan o adamı. Günlük gazetelere bakarken, içini ürperten gizli bir telaşla çevirirken sayfaları niye kokardı Çiğdem ve neden her sabah, her akşam aynı sıkıntıları, aynı heyecanları taşımaktan yorulmuş yüreği bir serçe yüreği gibi çarpardı. Korkusunun nedenlerini çok iyi bilirdi yakınları. Bir sabah, Çiğdem'in istemediği, fakat O'nu tanıyanların kaçınılmaz gördükleri bir sonun resimleriyle dolu olmayacak mıydı gazeteler? Su testisi su yolunda kırılmayacak mıydı? O'nun, o sıcak ve sessiz bakan, bakarken kaçınılmaz sonunu duyurtan hüzünlü sevgilinin ölmüş, kanlara bulanmış resmini görmeyecek miydi gazeteler?\""} +{"text":"New York'un doğusunda yazın en güzel günleridir Victor Vargas ergenliğinin altın çağındadır. Daracık bir apartman dairesinde büyükannesi, kız ve erkek kardeşi ile birlikte oturur, komşularının görebileceği en kibar ve en etkileyici erkek olduğuna inanır. Şehrin aşağı doğu bölgesindeki ününü korumak için, gözünü bölgenin en güzel kızı Judy Ramirez'e dikmiştir. Kaleyi içten fethedebilmek için, ilk iş olarak Judy'nin erkek kardeşi Carlos ile arkadaşlık kurar. Planı işe yarar, Judy'nin erkek arkadaşı olmayı başarır. Böylece mahalleli onun gerçekten en iyi delikanlı olacağına inanacaktır. Fakat kendisini bir pop starı gibi görmekte olan Victor, sorulması gereken asıl soruyu kendine sormayı unutmuştur: \"Neden mahallenin en güzel kızı onunla birlikte olmayı kabul etmiştir?\" Judy'nin hareketleri sayesinde Victor, bir erkek gibi davranmakla gerçek bir erkek olmak arasındaki farkı öğrenecektir."} +{"text":"Boroka Arva, devletin 18 yaşına giren kişilere yeni bir hayata başlamaları amacıyla verdiği parayı doğum gününü kutlamak için harcamaya karar verir. Beş yıldızlı bir otelde erkek arkadaşı Janosla birlikte kendisini insan gibi hissedeceği üç-dört gün geçirir. Ama paraları bitince bu güzel rüya da sona erer. Janos ise paranın bitmesinden sonra Borokadan habersiz bambaşka planlar yapmaktadır. Oteldeki yaşlı ve zengin erkeklerin kız arkadaşına nasıl baktıklarını farketmiştir. Bu durumdan yararlanmak isteye Janos, Borokayı bu adamlardan biriyle bir gece geçirmesi konusunda ikna eder. Boroka hiç istemediği halde bu öneriyi kabul eder ve geceyi yaşlı bir adamla geçirir. Ancak yaşlı adam bu heyecana dayanamayıp kalp krizi geçirince, çok korkan genç kız parayı da almadan, oradan hızla kaçar. Bu arada Boroka, Janosın evine taşınmış, mütevazi bir hayat kurmayı ummaktadır. Ama Janos kötü niyetli planlarından vazgeçmez, ve sevgilisini bir motosiklet karşılığında Ronaldo adlı pezevenke satar. Boroka kısa sürede iyi para kazanan küçük bir hayat kadını olur. Yaşadığı hayattan hiç memnun değişdir. Çalışmadığı zamanlarda, eski çocuksu ve masum Boroka olmaktadır. İzin günlerinden birinde Moric adlı bir vitrin tasarımcısıyla tanışır ve onun evine taşınır. Aralarında tuhaf bir ilişki başlar. Moric, Borokaya yaşadığı bu hayattan kurtulması için yardım eder ve onun hayat kadınlarının yaşamlarını yeniden kazanmaları için düzenlenen bir kursa katılmasını sağlar. Ne var ki Ronaldo, Borokayı elinden kaçırmayı istememektedir ve bunun için engel olarak gördüğü Morice de gözdağı vermekten kaçınmaz. Ne olursa olsun Boroka kararlıdır ve kursa kayıt yaptırması için gerekli lise diplamasını da alarak Ronaldodan gizli gizli kursa devam eder. Orada yeni arkadaşlıklar kurar ve daha insanca bir hayatla tanışır. Ama yine de, Ronaldonun tehditleri, eski sevgilisi Janosun yeniden birlikte olma teklifleri ve Moricin sevgi dolu arkadaşlığı arasında bocalamaktadır"} +{"text":"Eserde Claude Frollo adlı bir papaz kilisenin önünde bir bebek bulmuştur ve çok çirkin bir bebek olduğundan ona fransızcada 'eksik-tamamlanmamış' anlamına gelen Quasimodo ismini verir. Quasimodo büyüyünce ise papaz ona zangoçluk görevi verir. Bir süre sonra zilin sesi nedeniyle Quasimodo sağır olur. O sırada bir gün Esmeralda adında bir kızla tanışır kız bir çingenedir. Ama aslında Esmeralda dünyaya bir çingene olarak gelmemiştir. Çingeneler onu küçükken kaçırmış ve yerine sakat bir çocuğu bırakmışlardır bu çocuk ise Quasimodo'dur. Esmeralda genç ve güzel bir kızdır Quasimodo'nun onu görüp aşık olmasıyla olaylar karışır çünkü papaz Claude Frollo'da bir din adamı gibi yaşamaktan bıkmıştır ve Esmeralda'ya duygular beslemektedir."} +{"text":"İrini ve Ali Paris'te, bir uluslararası gazeteciler toplantısında tanışmış, birbirlerine aşık olmuşlardır. Ali tehlikeli konuları kurcalamakla ünlü bir Türk gazetecidir. İstanbul kökenli Yunan bir babanın kızı olan İrini de Yunanistan'da gazetecilik yapmaktadır. Albaylar cuntası döneminde, altı yaşındayken, babasının sivil polisler tarafından tutuklanıp götürülüşüne tanık olmuştur. Daha sonra babasının ölüm haberi gelmiş, ama ölüsü bulunamamıştır. İrini, hem sevgilisini hem de babasının şehrini görmek için, ilk kez İstanbul'a gelir. Birlikte geçirdikleri aşk ve tutku dolu birkaç günün ardından Ali ansızın kaybolur. Tehdit telefonları ve mektupları almakta olduğunu bildiği sevgilinin kaybı, İrini'yi, İstanbul labirentinde Kafka'vari bir arayışın içine sürükler. Ali'yi arayan İrini şehrin şiddetiyle tanışırken, bir yandan da, kafasında babasının ve sevgilisinin imgeleri birbiriyle karışmaktadır. Çocukluğunda yaşadığı babasıyla ilgili travma geri gelmekte, İrini yavaş yavaş hayallerinin esiri olmakta, sanki gerçeklikle gerçek dışının iç içe geçtiği bir karadeliğin içine yuvarlanmaktadır."} +{"text":"Bir Erkek.. Bir İngiliz gangster olan Valentin, muazzam bir yatla Fecamp'tan denize açılarak dünya turuna çıkar. Bazıları hayatını sonlandırmak için denize atlar; Valentin ise yeni bir hayata başlamak için denizi seçmiştir. Amacı izini kaybettirip geçmişini geride bırakmaktır. Kılık değiştirmekte usta olan ve biraz Arsen Lupin'ii biraz Fegoli'yi anımsatan tarzıyla Valentin, dünyanın en ünlü büyük mücevher dükkanlarını soyarak bu alanda tarihe geçmiştir.. Blöf ve mizahtan başka silahı olmayan Valentin, kendi kendine bir gün çaldığı malları sahiplerine iade edeceğine dair söz vermiştir. Ve bir kadın.. Bu arada eski bir caz şarkıcısı olan Jane, Fas'ta bir otelde yaşamı umursamayan kişilere usul usul \"Kendi Şarkılarını\" söylemete çabalamaktadır. Yazgıları kesişmeye mahkum, yaşamı ellerinin arasından kayıp gitmiş olan bir kadın ve ölümle alay eden bir erkek.. Her ikisinin de ortak saplantısı geçmişi unutmaktır. İnatçı polisler, gelip geçmiş sevgililer, yollarına çıkan kadınlar, erkekler.. Aralarında dağlar ve denizler olan, aşka dair herşeyi unutmuş olan bir kadınla bir erkek arasında geçen olağanüstü bir aşk hikayesi.."} +{"text":"Soğuk Yemek insanlar arasındaki sosyal ilişkiler çöktüğünde meydana gelebilecek durumların sert ama empatisi kuvvetli bir irdelemesi. Film Osloda aynı mahallede yaşayan beş insanın iç içe geçen hayatlarını mercek altına alıyor. Bodrum katındaki çamaşırhanede kirlilerini yıkayan Christer, birden kira parasını gömleğinin cebinde bıraktığını hatırlar. Parayı kurtarmak için ana sigorta şalterini indirip çamaşır makinesini durdurur. O sırada üst katta sigorta kutusuyla uğraşan yaşlı kapıcı çarpılır ve anında ölür. Kapıcının kızı Leni, hayatında ilk defa yapayalnız kalır. Farkında olmadan Christer önüne geçilemez bir sürecin fitilini ateşlemiştir. Eva Sorhaug, ilk yönetmenlik deneyimlerinde nadir bulunan bir olgunlukla karakterlerine karşı eleştirelliğini elden hiç bırakmasa da, onlara merhamet ve anlayış da gösteriyor. Çok canayakın insanlar olmayabilirler, fakat Sorhaug izleyiciye bu mahlukların temeldeki insanlığını hiç unutturmuyor."} +{"text":"Dünyanın en ünlü futbolcusu Maradona hakkında sayısız kitap yazılmış, şarkı bestelenmiş, tartışmalar olmuştur. Diego Armando Maradonanun hayatını konu alan bu hikaye ise, Arjantinin idolünü yeniden anlama ve anlatma çabasında. Buenos Aires eteklerinde sefalet içindeki bir mahallede dünyaya gelen Diego, tarlaların, metal parçalarının ve yoksulluğun ortasında, onu dünyanın en meşhur insanı yapacak olan futbola aşık olur. Cebollitasta oynamaya başlar ve akıl almaz tutkusuyla, gelmiş geçmiş en iyi futbol oyuncusu olarak dünya çapında ün kazanır. O bir gol makinasıdır: Arjantin Ümit Milli Takımında oynar ve şampiyon olur. Boca Juniorsda oynayıp Dünya Kupasını kazandığında henüz çocuk yaştadır. Okyanusu geçip önce Barcelonaya, sonra Napoliye gider ve orada futbol dünyasını fetheder. Sevilir, karşı çıkılır, nefret edilir, tapılır. Zaferle beraber acıyı da keşfeder. Dostlar kadar düşmanlar da kazanır, yaralar ve başarılar biriktirir Her zaman istediği gibi hareket eder ve en iyi maçını hayatın kendisiyle yapar. Hayatının her aşamasında hissettiklerini insanlar da onunla birlikte yaşarlar..."} +{"text":"Sam bir barda çalışmakta ve zimmetine para geçirmektedir. Ondan nefret eden karısı Freddie'nin niyeti ise Las Vegas'a gidip daha iyi bir hayatın kollarına atılmaktır. Kötü durumdaki Freddie, kocasının kardeşi Jjaks'in bir düğün için yanlarına gelmesiyle daha da sıkışır. Tahmin edildiği gibi Jjaks'in gelişi karışıklığa yolaçar. Geçmişte de aralarında bir ilişki yaşanan Jjaks ve Freddie, yeniden birleşirler. Böylece iki kardeşin kıyasıya mücadele ettiği bir rekabet ortamı doğar. Steven Baigelman'ın yönetmenliğini yaptığı film, daha çekim aşamasındayken sinema dergilerini bol bol süslemişti ama gösterime girdiği Amerika'da beklenen ilgiyi görmedi. Yine de Cameron Diaz ve Keanu Reeves, iki cinsiyetten de genç izleyicileri salonlara çekicek cazibeye sahipler."} +{"text":"Luis Costa cezbedici bir hayat yaşamaktadır: başarılı bir parfüm tasarımcısıdır, çalıştıgı yerde 'Burun' olarak bilinir, yakışıklıdır, ve hepsini üstünde endişesiz ve bekardır. İstediği herkesle flört eder ve yalnız başına gayet multu bir yaşam sürdürür. Luis'in bu mutlu hayatı annesi ve 5 kız kardeşinin onun evlenme vaktinin geldiğine karar vermesi ile son bulur. Ailesini karşısına almaktan oldukça çekinen Luis'in aklına bir fikir gelir. Ailesine nişanlısı olarak tanıtacağı mükemmel bir kadın bulacaktır ve bu oyun için ona para ödeyecektir. Düğün gününde sahte gelin Luis'i terk edecektir. Böylece ailesi onun için üzülecek ve bir daha evlilik lafı etmeyecektir. Luis'in en yakın arkadaşının kız kardeşi Paris'e yeni taşınmıştır ve paraya ihtiyacı vardır. Her iki taraf için de kazan-kazan durumu söz konusudur fakat planlar beklendiği gibi gelişmeyecektir."} +{"text":"Gecenin karanlığını Anadoluya götürdükleri gazete ışığı ile aydınlatan Babıali şoförlerinin öyküsü.. 1960ların ilk yılları.. Ulusal gazetelerin İstanbulda basılıp, kıyasıya bir yarış içinde diğer illere gönderildiği ve birçok yerdeki okuyucuya günler sonra ulaşabildiği yıllar. Bu koşuşturma sırasında meydana gelen kazalarda ölen ve Mustafa Dayının Şimdi hepsini toplasan bir mezarlık olur dediği şoförlere adanan bu film Kuğu Gölü Balesindeki Kuğuların Dansı müziği ile başlıyor. Orhan.. 12 yıllık şoför. İlk zamanlar kamyonlarda muavinlik sonra taksi şoförlüğü yapmış. Çok zamandır da boşta. Bir anam bir de hasta kardeşim var. Taksicilikle bakamadım onlara. İş için başvurduğu Yeni Sabah Gazetesinin Müdürü şunları söylüyor Seni gözüm tuttu. Bu işte çok para var. Fakat her an kelle koltukta gideceksin.. Gazeteleri yükleyip 5 saatte Ankarada olacaksın. Başka gazetelerin arabaları seni geçerlerse önce parandan kesilir, sonra işinden olursun. Orhan gazetenin 34 AK 467 plakalı kamyoneti ile göreve başlar. Garaj sorumlusu Mustafa Dayı işin zorluklarını anlatıp onu diğer gazetelerin şoförleri ile tanıştırır. Kara Cemil.. Milliyet Gazetesinin İstanbul 86491 plakalı kamyonetinin sürücüsü. Hızlı şofördür. Yolu kimseye kaptırmaz. Adapazarı ve Ankaraya herkesten önce ulaşarak, kendi aralarında oynadıkları bahsi hep o kazanır. Bir barda çalışan Suzana tutkun. Bizimkine para yetiştiremiyorum. Ne kazansam öğütüyor. Mecburen avanta kolluyorum. İnce Salih.. Tercüman Gazetesinin İstanbul 88114 plakalı Desoto kamyonetini kullanıyor. İnce deyince çabuk kırılır kopar zannetme. Ayağını gaz pedalına yapıştırdı mı kriko ile kaldıramazsın.. Derdi imanı evlenmektir. Kimsesi yoktur. Kazandığı para ile eşya alır. Bir ev tutmuş, gören parmak ısırıyormuş. Salih, Bolu Dağındaki Türk Petrol benzin istasyonunun sahibi Cemalin güzel kızı Fatmayı karşılıksız olarak seviyor. Genç kızla gruba sonradan katılan Orhanın birbirlerini sevmeleri ile ümitsizliğe düşer ve filmin sonunda ecelin üstüne araba sürerek aralarından çekilir. Kriko Kadir.. Ekspres Postasına ait İstanbul 45341 plakalı Fargonun yarışta hep sonuncu olan şoförü. Trafik kazasında sakat kalan abisinin ailesine bakabilmek için çok sevdiği sözlüsünü terk etmek zorunda kalmış. Bir keresinde, babasının mide rahatsızlığından söz eden Fatmaya Onun derdinin çaresi kolay, benimki gibi değil demişti. Dolu bir kamyoneti tabanları ile kaldırdığını söyler ama kulak asma, biz görmedik. Kadir, Kriko önadını hak ettiğini İnce Salihin öldüğü kazada kanıtlayacaktır. Film, dostluklarını acımasız rekabetin bile bozamadığı bu insanları anlatıyor."} +{"text":"On dorduncu dalay lama'nin hayatini - daha dogrusu 1959'da tibet'ten hindistan'a gocune kadarki hayatini - anlatan scorsese filmi. iyi calisilmis denebilir, tibet'in soz konusu tarihi ve tibet budizmi gercek bir sekilde verilmis.. iyi bir sanat yonetimi var.. film cin'in izin vermemesi nedeniyle fas'ta cekilmis. tibet'i konu alan bir diger film \"tibet'te yedi yil\" da cin'in izin vermemesi nedeniyle arjantin'de cekilmistir.. film scorsese filmografisi icerisinde pek onemli bir yerde konumlandirilmasa da \"yonetmenlik sanati\"ni ifsa eder scorsese bu filmde. kendisi de zaten koyu bir katolik aileden geldiginden ve kucukken rahip olmak istediginden bu konuyu kendisine yakin hissetmis olabilir. zaten isa'nin \"alternatif\" bir yasamini konu alan \"gunaha son cagri\" adli bir filmi de vardir.. bunun yani sira dalay lama'nin 1959'da tibet'teki cin otoritesine karsi cikan ayaklanmadan ve cin'in dalay lama'nin sarayini bile- bile diyorum cunku tibet'i daha onceden bombalamistir - bombalamasindan sonra dalay lama'nin hindistan'a zorunlu gocunu, italyan gocmeni bir aileden gelen scorsese kendine yakin bulmus olmasi ihtimali de vardir. bunun yaninda filmde sembolizm one cikmaktadir.."} +{"text":"Başrollerini ünlü Avustralyalı oyuncu Cate Blanchett ve Giovanni Ribisi'nin paylaştığı Cennet, pek de romantik olmayan koşullarda bir araya gelen bir kadın ve adamın 'kurtarma, kaçış ve göğe yükselme' hikayesini anlatıyor. Film, Torino'da öğretmenlik yapan İngiliz Philippa'nın, kocasının aşırı dozdan ölümünden ve öğrencilerinin uyuşturucu bağımlılığından sorumlu tuttuğu nüfuzlu bir işadamı/uyuşturucu şebekesi patronunun ofisine bomba koyması akabinde, işadamı yerine dört masum insanın ölümüne sebep olmasıyla ivme kazanıyor. Sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri olan Krzysztof Kieslowski'nin, ölümünden kısa bir süre önce uzun yıllar, müthiş verimli bir ortaklık yürüttüğü senarist Krzysztof Piesiewicz ile birlikte yazdığı Cennet, ikilinin başlamayı planladıkları yeni bir üçlemenin ilk ayağıydı aynı zamanda. Tykwer'in yalnızca bu senaryodan değil, üçlemenin tümünden yola çıkarak çektiği Cennet, suç, koşulsuz aşk ve arınma gibi temalarıyla öne çıkıyor."} +{"text":"1974 yılında Almanya dan Nambya ya nakledilen atlardan bir tanesi trende doğum yapar. Lucky adı verilen bu tay daha annesinden doğar doğmaz annesinden ayrı yaşamaya başlamıştır. Bu minik tay kendisi de kimsesiz olan Richard tarafından bulunur ve aralarında bir dostluk başlar. Ülkede yaşayan savaş, onların kasabasına doğru yayılmaya başlayınca kasaba halkı yöreyiterk eder ve bu sırada Lucky de vahşi doğanın kucağına bırakılır. Neyapacağını bilmeyen Lucky nin imdadına küçük bir yerli kızı yetişir ve onu çöle doğru götürür ve bu acımasız ve çok zor şartlarda nasıl yaşayacağını öğretir. Bu genç tay, kısa zamanda gelişip muhteşem bir at haline gelmiş ve bu bölgedeki sürünün başında bulunan Ceasar adlı atı yenerek sürünün başına geçer."} +{"text":"Emily Lindstrom henüz 14 yaşında olmasına rağmen çok yetenekli bir müzisyendir ve kemanı ile çok beğenilen konserler vermektedir. Arkadaşları yaz kampına giden Emily, vereceği çok önemli bir konser için yoğun bir çalışma içindedir. Bu arada yarım dolar karşılığında, arkadaşlarının kendisine söylediği sırları da saklamaktadır. Her çarşamba günü bahçesine kurduğu özel çadırda yarım dolar karşılığı kendisine söylenen sırları saklamayı görev edinmiştir. Mahallenin çocukları ona gelip yaptıkları yaramazlıkları ve gördükleri ilginç olayları anlatmakta ve üstelik ona para da ödemektedir. Annesi hamile olan Emily, ailesinin yeni gelecek bebeğe hazırladıkları yüzünden kendisi ile ilgilenmemeleri yüzünden çok sıkılmaktadır. Yeni taşınan komşularının 12 yaşındaki oğlu Philip de ona bir sır verir bu sır saklama işi artık Emily için dayanılmaz bir hale gelmiştir."} +{"text":"Kahve dükkanı işleten ve hayali aktris olmak isteyen bir hanım, hayatının filmi Rambo olan maço bir polis, cinsel tercihi konusunda kafası karşık olduğundan insanlarla iletişim kuramayan bir müzik prodüktörü, çılgın bir psikiyatrist hanım, 7 yaşında lösemili bir kız çocuğu ve onun erkek arkadaşı, işportacılık yapan ama bunu karısından saklayan bir adam, sokakta yiyecek satan ve bunu kocasından saklayan bir kadın, asıl mesleği öğretmenlik olan ama işsiz kalınca hizmetçilik yapan bir genç, hırslı bir tv muhabiri genç hanım, eski yıldız basketbolcu yeni tahsildar mutsuz bir adam, sinema işletmecisi yaşlı bir Audrey Hepburn hayranı adam, panik bozukluğu olan genç bir popstar ve aşkı ile kilise arasında sıkışmış genç bir rahibe adayı. Bir hafta içerisinde yaşanan, ve değişen hayatlar."} +{"text":"Bu kitaptaki karakterlerin çoğu uçkur düşkünü ve ahlaksızdır. Bu yüzden, bu kitap onların gerçekten var olup olmadığı şüphelerine ışık tutar. Herkesçe bilinen Chosun hanedanlığı, erkeklerin faziletli ve kadınların da mütevazi olmaları sayesinde Konfiçyünizm üzerine kurulmuştur. Bu sebeple bu karakterlerin Chosun'un içinde bulunması çok da muhtemel değildir. Mevcut içerik, gerçekliği ispatlanmış bir hikayeden ilham almış olmasına rağmen karakter isimleri takma olabilir. Bu yüzden konunun bir kişi ya da bir aile ile ilişkilendirilmediğinden emin olunmalıdır. Eğer zayıf bir özdenetiminiz varsa ya da bu konuda kendinizi kötü hissediyorsanız bu kitabı kapatın ve kafanızdan bir an önce silin 1792'de yazılmış ve 1803'te yayınlanmıştır.\" \"Tehlikeli İlişkiler\" romanından uyarlanan Untold Scandal, Chosun hanedanlığıda yaşanan ilişki, ihanet ve entrikaları konu alıyor. Chosun hanedanının haremine 16 yaşında genç ve güzel So-oak'ı almaya karar vermesinden dolayı Hanım bu durumdan hiç hoşnut değildir. Hanedan üzerindeki hakimiyetini korumak için her türlü entrikayı hayata geçirmekten çekinmeyecektir. Hanım'ın kuzeni Jo-won eşini genç yaşta kaybetmiş, Hanedanlıktaki siyasi işlere ilgisiz, kadınlara düşkün bir adamdır ve Hanım'a karşı zaafı vardır. Hanım Jo-won'un bu zaafından faydalanarak, hanedanlık üzerindeki etkisini korumaya çalışacaktır. Hükümdarın haremine katmak istediği 16 yaşındaki genç So-oak'ı emellerine alet etmek Jo-won için zor olmasada, Kangwa'daki veba salgını dolayısıyla herşeyini kaybedip Chosun'a sığınan Bayan Jung'un 27 yıldır kapalı kapılarını açmak sandığından daha zor olacaktır. Üstetelik Jo-won'un kazanacağı zaferin muaffekiyetinin dışında, bir de hanımı tarafından ödüllendirilecektir."} +{"text":"Film yedi farklı bölümden oluşuyor. Haftanın günleri bölüm isimleri olarak seçilmiş. Filmin hemen başında ana karnındaymışcasına büzülmüş çıplak bir adamın sırtüstü pozisyona geçmesi şeklinde birkaç saniye süren bir sahne var. Bunu insanın doğum ve ölüm anları olarak alırsak, arada geçen birkaç saniye insan hayatı olarak isimlendireceğimiz süreç oluyor. Bu süreci elinden geldiğince kısa tutmaya gayret eden Buttgereit bu noktada insanın ölüm anı ve/veya sonrası ile daha çok ilgilendiğinin sinyallerini veriyor. Birkaç saniye süre biçtiği hayat ise en son ilgilendiği şey. Bu ölüm anına geçmiş olan çıplak erkek bedenini bölümler arasında görmeye devam ediyoruz. Ama tabii ki ölü beden bıraktığın gibi durmuyor. Bölümler ilerledikçe çürüyüp parçalanmaya başlayan beden filmin sonuna doğru artık iyice yok olmaya doğru yaklaşıyor. Her bölümde farklı insanların yalnızlıklarına, sıkıntılarına ve çözemedikleri problemleri ile yüzleşmelerine tanık oluruz. Ana tema olarak intihar, şiddet, ölüm her bölümün iliklerine kadar sinmiş."} +{"text":"Hüseyin Karabey Türkiye'de F tipi cezaevleri tartışmalarına sinema dünyasından önemli bir katkı sayılan bu filmiyle, ABD, Almanya, İspanya ve İtalya'da mahkumların tecrit edildiği türdeki cezaevlerini ve oralardaki mahkumların yaşadıklarını belgeselleştirmiş. Sinemamız, 13. Ankara Film Festivali'nde Ulusal Belgesel Film Yarışması İkincilik Ödülü kazanandı... Yiğidim aslanım\" türküsünün en can alıcı dizesidir \"Kardeşin duymaz, el oğlu duyar\". Tek kişilik hücrelerde tecrit edilen mahkumların başına bir şey geldiğinde, el oğlu bile duyamaz! Hüseyin Karabeyin \"Sessiz Ölüm\"ü Türkiyede ticari sinemalarda gösterime giren ilk belgesel. F tipi cezaevlerinin, tecrit kavramının ne olduğunu gözler önüne seren bir çalışma. Karabey her sorumlu sanatçı gibi taraf oluyor. Ama konunun gerektirdiği etraflı araştırmayı ihmal etmemiş. Siyasi suçluların tecrit edildiği İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanyadaki uygulamaları birinci ağızdan aktarıyor. Mahkumların tanıklıkları yanında, hukukçu ve psikologların da görüşünü alıyor. Filmin dramatik bölümlerinde Jülide Kural hücreye konmuş bir mahkumun ruh durumunu canlandırarak izleyicinin empati kurmasını sağlıyor. Kuralın attığı sessiz çığlıkla başlayan film ETA, IRA, RAF ve İtalyan Kızıl Tugaylar üyesi eski mahkumların, avukatların tanıklıklarını, ABDde bir özel cezaevindeki uygulamayı paralel kurgulayarak gelişiyor. Zincire vurulanlar Arizona Maricopa Countyde, Şerif Arpaionun işlettiği özel hapishanede bir günün görüntüleri, zincire vurulmuş, mezar kazma işinde çalıştırılarak cezalandırılan kadın mahkumların Uluslararası Af Örgütünün de tepkisini çeken içler acısı halini belgeliyor. Hücre beyaza boyanmış, sürekli aydınlatılan, dışarıyla her tür ilişkisi kesilmiş, gece gündüz farkının bile gözlemlenemediği, bir yatak, bir lavabo, bir klozet, bir plastik tabure ve duvara lehimlenmiş raf irisi bir masadan ibaret. Burada bir insan, 23 saat kapalı kalıyor. Kalan bir saatte duşa götürülüp tek başına havalandırmaya çıkarılıyor. Avukatıyla dahi açık görüş yasak. Hücrelerde bulunan mahkumların yüzlercesi her nasılsa intihar ediyor! İntiharların gerçek olduğunun varsayılması da tecritin ne denli insanlık dışı olduğunun bir başka kanıtı... Ve \"hayata dönüş\"... Türkiyedeki uygulama ise daha başlamadan can aldı. Geride bıraktığımız yılın en korkunç olaylarından, F tipi cezaevlerini protesto amaçlı -halen süren- açlık grevini, onu sona erdirmek için jandarmanın gerçekleştirdiği \"Hayata Dönüş Operasyonu\" adının tam tersi bir şiddete yol açtı."} +{"text":"II. Dünya savaşı yıllarında eski Yugoslavyada geçen film, Topalovic ailesiyle Piton ailesi arasındaki sürtüşmeyi konu alıyor. Beş nesildir tabut mağazacılığı yapan Topalovic ailesi ile mezar hırsızı ve gangster Piton ailesi arasındaki ilişkiler, uzun süredir ödenmeyen borçlar yüzünden kötüye gitmektedir. Bili piton, alacaklarının karşılığında Topaloviclerin yeni açacakları krematoryum binasının kazancına ortak olmayı istemektedir. Diğer yandan en küçük Topalovic \"Mirko\" gönlünü Bili'nin müzisyen kızı Kristina'ya kaptırmış gözü başka bir şey görmez olmuştur. Topaloviçlerin 5 numarası Laki, Pitonlara hiçbir şey kaptırmak niyetinde değildir; Oğlunu o kızdan ayırmak için eski aile dostları ve Mirko'nun yakın arkadaşı Djenka ile bir anlaşma yapar. Amatör bir sinemacı olan Djenka Kristina'nın aklını çeler ve olaylar trajikomik bir biçimde gelişir... Marsilya suikastının siyah beyaz görüntüleriyle başlayan film Yugoslavya kralı I. Aleksandara bir çeşit saygı duruşu niteliğide taşımakta Montreal dünya film festivalinde Ko To Tamo Peva ile jüri özel ödülünü kazanan yönetmen Slobodan Sijanın eseri The Marathon Family izleyenleri güldürecek ve düşündürecek bir kara komedi."} +{"text":"Mihail Şolohovun yazdığı hikayeden yola çıkarak Sergey Bondarçukun aynı adla beyaz perdeye aktardığı film. Öyküde bütün hikaye yazarın ağzından anlatılmaktadır. Bu yapı filme aynen taşınmıştır. Anlatıcı ırmağın kıyısında beklerken, oradan yanında küçük bir çocukla geçen bir adamla tanışır. Vapurun gelişini beklerken sohbete başlarlar. Böylece çocuklu adamın hayat hikayesini öğreniriz. .... Savaştan sonra oradan oraya sürüklenen Sokolovun yolu, şoförlük yaptığı Uryupinskte savaşın anasız-babasız bıraktığı Vanyuşka ile kesişir. Bu kesişme ikisi için de yeni bir başlangıç olacaktır. Usta Rosselini onun filmi için savaş hakkında çekilmiş en güçlü, en büyük film şeklinde konuşmuş. Bu filmin bu kadar beğenilmesinin altında, kimi eleştirmenlere göre, savaş esirliğine karşı yerleşik bakış açısını sarsması yatmaktadır. Gene bu eleştirmenlere göre, o güne dek, savaşta esir düşenler neredeyse hainlerle eş tutuluyordu. Şolohovun öyküsü ve Bondarçukun filmi bu bakış açısının yeniden ele alınmasına yol açmış."} +{"text":"Yönetmenin ülkesini anlattığı filmde aynı zamanda iki öykü gelişiyor; bir yönetmen siyasi mültecilerle ilgili bir film yapmak isterken yaşlı bir adam sürgünden ülkesine döner. Eski bir partizan olan Spiros, 32 yıl sonra siyasi görüşleri yüzünden sürüldüğü Sovyetler Birliği'nden Yunanistan'a dönmektedir. Oğlu ve kızı, hakkında hiçbir şey bilmedikleri bu adamı karşılamak üzere limana gelir. Spiros her şeyi çok değişmiş bulur; pazar ekonomisine, kapitalizmin acımasız kurallarına teslim olmuş bir toplum; askeri cuntanın ardından demokrasiyi kurmaya çalışan bir ülke. Fakat yaşlı adam kolay kolay teslim olmaya niyetli değildir. Eskiden Afrodit Tapınağı'nın bulunduğu, bugün ise emekli olmuş yaşlıların yaşadığı Kitera Adası'na gitmeye niyetlenir. Asi bir delikanlı gibi davranan Spiros, kendisine tamamen yabancılaşmış ailesiyle işbirliği yapmayı reddeder ve sık sık onu en son bulmayı düşünecekleri yerlere gider. Bu yaşlı adam film yönetmenini büyüler ve yönetmen onu izlemeye başlar."} +{"text":"Adamın biri yolda cüzdanını düşürür, başka bir adam tam cüzdanı kapıp kaçacakken Recep İvedik onunla mücadeleye girer. Sonunda, sahibine teslim etmek üzere, evsiz adamın elinden cüzdanı almayı başaran Recep İvedik kafasını çevirdiği anda cüzdan sahibinin çoktan gittiğini farkeder. Akşam evinde televizyon seyreden Recep İvedik, cüzdanın Antalyalı çok önemli bir iş adamına ait olduğunu öğrenince arabasına atlar ve güneye doğru yola koyulur. Yol boyunca birbirinden komik sürprizlerle karşılaşan Recep İvedik en sonunda Antalyaya varmayı başarır ve cüzdanı turizmci Muhsin Beye teslim eder. Tam otelden ayrılacakken çocukluk aşkı Sibelin bir tur otobüsünden indiğini farkeder. Artık Recep İvedikin tek bir amacı vardır; kendisini tanımayan, hatta hatırlamayan Sibele kendini beğendirmek..."} +{"text":"Tony D'Amato'nun antrenörü olduğu takımın yıldızlarından olan Cap Rooney, bir gün bir maç sırasında maruz kaldığı bir faul sonucu ağır derecede sakatlanıp spor yaşantısı bitince takım, çok önemli kozlarından birini kaybetmiş olur. Onun yerini tutması düşüncesiyle takıma alınan Willie Beaman, hırçınlıkları ve yaşadığı talihsizlikler nedeni ile kariyerini, bir türlü üst seviyelere taşıyamamıştır. Eline geçen bu fırsatın, son şansı olduğunun bilincinde olan Willie, arka arkaya başarılar elde edince hem takım için hem antrenör Tony için işler biraz olsun yoluna girmeye başlar. Emektar Tony için de yaşanan bu olaylar, kendisini sorgulamasını sağlayacaktır. Willie'nin dışında bu sorgulamaya neden olan bir başka etken de, takımın sahibinin ölmesi sonucu onun yerine geçen kızı Christina'nın, takımın başarısı için hiç alışık olmadıkları yollar denemesi olacaktır. Oliver Stone'un yine kendi tarzını konuşturduğu film, Al Pacino, Jamie Foxx, Cameron Diaz, Dennis Quaid ve James Woods gibi isimlerden oluşan zengin kadrosu ile dikkat çekiyor."} +{"text":"Kısaca Hitch olarak bilinen Alex Hitchens, New York'ta yaşayan ünlü bir \"aşk doktoru\"dur. Eşsiz \"reçeteleriyle\" sayısız erkeğe yardımcı olmuştur. Onun sayesinde bir çok erkek hayallerinin kadınının gönlünü fethetmiştir. Bir gün, Allegra Cole isimli güzel yıldıza kafayı takmış olan silik muhasebeci Albert ondan yardım ister. Hitch ilk defa zorlanır. Yolu, Allegra'nın peşinde olan güzel ve zeki dedikodu gazetesi yazarı Sara Melas ile kesiştiğinde ise ilk defa aşık olur. Oysa Sara'nın niyeti Hitch'in maskesini düşürmektir. Aşk Doktoru, Will Smith, Eva Mendes gibi isimleri romantik komedide birleştiren bir yapım. ABD'de vizyona girer girmez gişe rekorları kırarak kendi türünden filmlerde görülmemiş bir başarıya imza attı; söylemesi bizden."} +{"text":"Londra ve Makedonya arasında gidip gelerek üç bölümde anlatılan filmde, birbiriyle uzak coğrafyalarda ve ilgisiz görünen insanların hayatı, resmin tamamını oluşturmak üzere birleşir: \"Kelimeler\" isimli ilk bölümde, iç savaşla bölünen Yugoslavya'dan kopmakta olan Makedonya'da, bir ortodoks rahip, cinayetle suçlanan müslüman ve Arnavut bir kızı saklayarak, kendi inançlarına karşı gelir. \"Yüzler\". Londra'da, genç bir İngiliz kadın güven verici ve olgun kocası ile ülkesine dönme hazırlığındaki Makedonyalı bir savaş fotoğrafçısı olan aşığı arasında ikilemdedir. \"Resimler\", ülkesine dönen fotoğrafçının Makedonya'nın geçirdiği dehşet verici değişime şahit olması ve anlamaya çalışmasını anlatıyor. Milcho Manchevski'nin ilk uzun metrajı ona hem Oscar adaylığı hem de Altın Aslan'ın da içinde bulunduğu onlarca uluslararası ödül kazandırdı. Anlatılan öykünün içtenliği kadar, hikayeyi kurgulamak için seçilen sinema dili ve çarpıcı görüntü yönetimiyle de iz bıraktı."} +{"text":"Köydeki emeklilerin vergi iade zarflarını şehire götürme görevi Genç'e verilmiştir. Saf ve iyi niyetli Genç vasıta ararken kendisini, bir işin hemen sonrasında ücretini almak üzere buluşma noktasına giden ünlü bir kiralık katilin arabasında bulur. Katil'i bu son iş için görevlendiren İşadamı'nın ödemesini taşıyan Kurye buluşmaya gelmez ve Genç kendisini Katil ile İşadamı arasında çıkan büyük bir anlaşmazlığın içinde bulur. Kendisini ait olmadığı bu denklemden kurtarmasına karşın, kaçışı Genç'i daha da şüpheli bir konuma sokar. Genç, bir anda herkesin aradığı adam olmuş, kovalamaca başlamıştır. Bu arada babasının dağ evine tatile giden genç ve güzel televizyon muhabiri Kız da rastlantı sonucu olaylara karışır. Sonuçta İşadamı, Katil, Kurye, muhabir Kız, köylü Genç ve muhabir Kız'ın hiçbirşeyden haberi olmayan Baba'sı ile Kızkardeş'i, Baba'nın dağ evinde bir araya gelirler. Çok geçmeden dağ evinin sakin ortamının yerini gergin yüzleşmeler, komik yanlış anlamalar ve kovalamacalar alır."} +{"text":"Sinemada travesti rollerini erkeklerin oynayagelmesi tabusunu yıkan Felicity Huffmanın muhteşem performansıyla öne çıkan Transamerika; farklı bir baba/anne oğul ilişkisi anlatıyor. Muhafazakar transseksüel Bree, ameliyatına birkaç gün kala bir oğlu olduğunu öğrenir. Doktorunun zorlamasıyla tuhaf bir yolculuğa çıkar ve oğluyla zaman geçirdikçe görüş ve düşüncelerinde köklü değişiklikler meydana gelir. Yer yer keyifli ama daha çok duygusal deneyimler yaşatan yolculukları, farklı kutuplar arasındaki uzlaşmaya dair başarılı gözlemler içeriyor. Transamerika; başta Amerika olmak üzere tüm gelişmiş ülkeleri keskin bir dille eleştiren, biraz da seyirciye oynayan bir film. Transamerika; Heideggerin ideolojiler varlığınızın kuralları olmasın sözünü anımsatan benzersiz bir yol hikayesi. Bir keşfin, bir buluşun, bir tercihin değer yargılarını allak bullak etmesi üzerine bir film. Bol ödüllü bir komedi filmi olmaktan çok, ciddi konulara parmak basan alaycı bir manifesto"} +{"text":"Avukat Bhaskar Kulkarni, aynı zamanda mürşiti olan Savcı Dushane için yıllarca çalıştıktan sonra, eşi Nag'ı başka erkeklerle ilişkiye girmeyi reddedip, kendisine itaatsizlik ettiği gerekçesiyle vahşice öldürmekle suçlanan, Bhiku Lahanya'nın kamu avukatı olarak atanır. Bhiku suçunu itiraf etmemekte ve tamamen sessiz kalmaktadır. Bhaskar'ın, onun güvenini kazanmak için gösterdiği tüm çabalar boşa gider. Konuşmaya çalıştığı, Bhisku'nun babası ve kızkardeşi bile kendisinden kaçar. Üstelediğinde ise camları kırılır, sonra saldırıya uğrar ve bıçaklanır. Mahkeme boyunca polis koruması altına alınan Bhaskar sorularına cevap almada ısrar etse de bir sessizlik duvarına çarpar. O esna da kendisiyle temasa geçen bir sosyal yardım uzmanı kendisine gerçekte neler olduğunu anlatır. Bhaskar bir şey yapamadan sosyal yardım uzmanı kayıplara karışır, ve Bhiku'nun babası ölür. Cenazeye katılmasına izin verilen Bhiku, başka bir soğukkanlı cinayetle suçlanma pahasına sessizliğini bozacaktır."} +{"text":"Gecenin geç saatlerinde New York caddelerinde bir ambulans sirenlerini çalarak ilerlemektedir. Gece vardiyasındaki ambulans görevlileri için ölülerle ya da ölmek üzere olan insanlarla yüzyüze olacakları yeni bir gece daha başlamıştır. Sabaha kadar görev başında olan bu görevliler, en az New York caddelerinden topladıkları ölmüş ya da ölümün eşiğine gelmiş insan bedenleri kadar fırtınaya tutulmuş, yaşamları normal seyrinden çıkmış insanlardır. Kimbilir, belki de onları ayakta tutan, Manhattan'ın bir deprem merkez üssünü andıran kaos yüklü caddelerin sürrealist bir tabloya benzeyen görünümüdür. Her gece dünyanın bir başka acımasız ve keskin görünümüyle karşılaşmanın getirdiği yakıcı duyguların ta kendisidir. Martin Scorsese'in sinemasında önemli bir yer tutan ışıltının, suçun ve karanlık sokakların şehri New York'un yine merkezde olduğu Yaşamın Kıyısında, başarılı oyunculukları ile de yönetmenin 'on numaralık' filmlerinden..."} +{"text":"Sessiz filmlerin gelişmesinde önemli bir adım atılmasını sağlayan bu film çağımızın ve eski çağların adaletsizliklerini harmanlayarak anlatan dört hikayeyi içeriyor. Hikayelerden biri, eski Babil'de işgal sırasında şehir düşmeden önce yüksek rahiplerin yargıladığı bir köylü kızının başından geçenler; İkinci öyküde, İsa'nın çarmıha gerilişi ve kurtarmaya çalıştığı halkının hoşgörüsüzlüğü; üçüncüsünde, 1572 yılının Paris'inde St. Bartholomew katliamı sırasında iki gencin evlenme hazırlıkları; ve en son hikayede de, modern Amerika'da genç bir annenin yargılanışı anlatılmakta. Yönetmen Griffith bir önceki filmi \"The Birth of a Nation\" aldığı sert eleştiriler üzerine bu filmi çekmişti. Yapıldığı dönemin en pahalı filmi olan yapım, ABD'de tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösteriliyor."} +{"text":"Fas'in uçsuz bucaksız çöllerinde patlayan tek el silah sesi, üç kıtadaki dört farklı ailenin yaşamını derinden etkileyecek olaylar zincirinin fitilini ateşler. Bu olaydan etkilenenler arasında Fas'ta turistik gezi yaparken ölüm kalım mücadelesi yaşamak zorunda kalan Amerikalı karı-koca, kazayla işledikleri suç yüzünden başı derde giren iki Faslı çocuk, Amerikalı iki küçük çocukla Meksika sınırını yasadışı yollardan aşan Meksikalı çocuk bakıcısı ve Tokyo'da babası polis tarafından aranan asi ruhlu sağır Japon genç kız vardır. Birbiriyle çatışma halindeki kültürlerin ve uçsuz bucaksız mesafelerin ayırdığı dört farklı insan grubu, izolasyon, keder ve üzüntü duygularının eşlik ettiği paylaşılmış kadere doğru hızla yol almaya başlayacaklardır. Bu olayı izleyen birkaç günlük süre içerisinde korku ve karmaşanın en uç noktalarında gezinirken kaybolma duygusunun çölde kaybolma, dünyada kaybolma, kendi benliğinde kaybolma- başdöndürücü etkisiyle yüzleşirken aynı zamanda da bağlılık ve sevgi gibi duyguların derinlikleriyle tanışırlar."} +{"text":"Bir adam karısını öldürmeye ve gömmeye çalışır ancak her seferinde kadın daha da güçlenerek geri döner; İngiliz tetikçi yanında işvereniyle Japonyanın altını üstüne getirir; bir baba ters giden bir hipnoz seansının ardından kendini kuş sanmaya başlar; bir reklam yönetmeni reddedilen çılgın projelerinin ardından hayatını gözden geçirmeye karar verir ve üçü de birbirinden tuhaf üç hırsız evleri soyarlar. Gerçeküstü beş kaotik öykü bir şekilde bu son derece yenilikçi ve yaratıcı absürd komedide kesişiyor ve film akıllara durgunluk veren bir görsel şölene ve serbest çağrışımlar bombardımanına dönüşüyor. Bu beş hikayenin arasındaki bağlantı ise Jonesun oynadığı varoluşçu kaygıları olan tetikçidir; her karşılaştığı insana sorduğu soru ise şudur: \"Senin hayattaki işlevin nedir?\""} +{"text":"Daisiesi sinema tarihine kazandıran Çek sinemasının kutsal üçlüsü, Vera Chytilova, Esther Krumbachova ve Jaroslav Kucera yine bir arada! Chytilova sinematografisiyle bağımlılık yaratacak bu dördüncü filminde avangart bir tiyatro grubuyla çalışmış. Bir çeşit Adem ile Havva alegorisini esrarengiz bir cinayet öyküsü ile birleştiren film yasak meyveyi yiyen bir çifti takip ediyor. Eva bir seri katile aşık olurken, hikayede İncilden referanslarla arzu, hakikat gibi arayışlar işleniyor. Ses kullanımıyla Godardı, renk ve fotoğraf kullanımıyla Bunuel ya da Svankmajeri aratmayacak Chytilovanın bu kayıp başyapıtı hakiki bir feminist söyleme sahip! Filmin özellikle ilk 10 dakikasındaki farklı imge, doku, desen ve gerçek oyuncuların iç içe geçtiği göz kamaştırıcı kolajın kült bir statüsü de vardır!"} +{"text":"ABD; Meksika'yla arasına bir duvar çekmeye devam ederken, Evden Uzakta, göç olgusunun kişisel uzamdaki yansımalarını, ABD sınırından içeri girmeye çalışırken dehşetli tehlikelere devasa bir cesaret ve beceriyle karşı koyan çocukların gözlerinden aktarıyor. Evden Uzakta, refakatçileri olmayan çocuk göçmenler, \"Canavar\" adını verdikleri bir yük treniyle, ABD'ye geçmek üzere Meksika'yı arşınlarken onlara eşlik ediyor ve yönetmen Rebecca Camissa, ümitsizce Minnesota'da yaşayan ailelerine ulaşmaya çalışan dokuz yaşındaki Honduraslılar Olga ve Freddy; kaçakçılar tarafından yüzüstü bırakılan ve Meksika'da bir ıslahevine düşen 10 yaşındaki El Salvadorlu Jose ve annesinin New York City'ye ulaşmayı ve gerideki ailesine para götürmeyi başaracağını umduğu uyanık ve sokakta hayatta kalma bilgisine sahip 14 yaşındaki Honduraslı Kevin gibi çocukların öykülerine odaklanıyor. Evden Uzakta, umudun ve cesaretin, hayal kırıklığının ve kederin hiçbir zaman duyamayacağınız öykülerini, görünmez olanları anlatıyor."} +{"text":"Seyyit, komşu köyün güzel kızı Keje'yi seviyor. Kızın da yüreği yanık ama, ağabeyi Mürşit onu Seyyit'e vermiyor. Çünkü Seyyit'in düşmanı çok ve Mürşit kızkardeşinin dul kalmasını istemiyor. Oysa Keje, Seyyit'e kaçmaya hazır. Ama yiğit delikanlı, arkadaş bacısını kaçırmaya yanaşmıyor, \"düşmanlarından kurtul gel, sözüm söz, bacım senindir\" diyen Mürşit'i dinliyor. Uzun bir ayrılıktan sonra köyüne dönen Seyyit Han artık Keje'sine kavuşacağını düşünüyor; çünkü artık düşmanlarından kurtulmuş. Seyyit, komşu köyde davul zurna seslerini duyuyor, içi bir tuhaf oluyor. Türbe bekçisi onu görünce şaşırıyor; çünkü yıllar önce Seyyit Han'ın ölüm haberi gelmiş köye. \"Düşmanları tarafından vuruldu\" haberi üzerine Mürşit, bacısını Haydar Bey'e vermiş. Davul-zurna seslerinin de Haydar Bey ile Keje'nin düğününden geldiği anlaşılıyor. Seyyit Han, '69 Adana En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Görüntü, En İyi Müzik ödülleri sahibi."} +{"text":"D3 isimli bir şirket, silah olarak kullanma umuduyla ölüleri diriltmeyi dener. Ancak işler kontrolden çıkar ve Tokyo sokakları, zombilerle dolar. Bu cehennem projesinin sorumlusu Dr Sugita'nın peşindeki silahşör Reiko, Saki isimli bir kızı arayan bikinili samuray Aya ve ortağı şişko Katsuji'nin yolları bir zombi avı esnasında kesişir. Reiko ve Aya birbilerinden pek hoşlanmazlar ancak zombi ordusunu durdurabilmek için işbirliği yapmak zorundadırlar. Üçlü, dünyanın kaderini doğrudan etkileyecek bir yolculuğa başlamışlardır bile. PS2 platformu için geliştirilmiş bir, \"kes-doğra vur parçala\" oyunu olan Oneechanbara serisi, oldukça düşük bir bütçeyle sinemaya uyarlanmış. Oyuncuların çoğu genç ve deneyimsiz. Bununla birlikte, yarı çıplak samuray kızlarla ilgili fantezileri olan ergen ruhlu izleyicileri mutlu edecektir. Vorteks isimli bir de devam filmine sahip."} +{"text":"Kenneth Branagh bir duruşu olan filminin yönetsel öngösterimini, William Shakespeare'in 5. Henry Sonrası Korosu'nun uyarlaması olarak genç kral 5. Henry ile Fransa Kralı Kral Charles arasındaki tartışmayla başlatır. Kralın oğlu Dauphin'in tahrikiyle Henry ve tartışma giderek kötüleşerek onları savaşa götürür. Flashbacklerde Henry genç bir adam olarak Falstaff, Bardoph, Nym, Pistol ve Bayan Quickly ile bir tavernada içerken görünür. Bu arada Henry ve kaptanı Fluellen bir ordu toplayarak Fransa'yı işgal etmektedir. Fransızlar İngiliz bölüğünün sayıca çok üstündedir; Aziz Crispin Günü konuşmasının ulaşmasının ardından Henry Agincourt Muharabesi'ndeki liderliğiyle Henry onları zafere ulaştırır. Bu mücadele boyunca Henry, Katherine'e kur da yapar ve sonunda onu fazlasıyla kazanır. Çeviri: dehsett"} +{"text":"Unutulmaz Walt Disney klasiği Leydi ile Sokak Köpeği, hafızalardan silinmeyen müziği ve eskimeyen sahneleri ile şimdi dijital olarak yenilenmiş DVD'de evlerinize geliyor! En sevdiğiniz karakterler geri dönüyor. Asil ev köpeği Leydi, altın kalpli sokak köpeği Tramp, Leydi'nin en yakın arkadaşları Jock ve Trusty ve ekranların gelmiş geçmiş en sıra dışı kedileri Si ve Am ile muhteşem bir maceraya adım atın! Leydi'nin, evin dışındaki yaşamı ve aşkı keşfinin romantik masalı sizi mutlu sona doğru büyülü bir yolculuğa çıkarıyor! Daha önce görülmemiş çıkarılmış sahneler, 5.1 Disney İleri Ev Sineması Mix, yepyeni oyunlar, filmin yapımı ve çok daha fazlasının yer aldığı bu muhteşem özel versiyon DVD'de eğlence ve macera sizleri bekliyor!"} +{"text":"Reklam yönetmenliğinden sinemaya geçiş yapan İngiliz yönetmen Dominic Murphy, kamerasını West Virginiadaki Appalachian Dağlarının eteklerine taşıyor ve kanundışı dansçı Jesco Whiteın hayatını yeniden kurguluyor. Kendine özgü yerel dans gösterileri ve sefalet dolu geçmişiyle yakın zamanda postmodern bir ikona dönüşen dağların dansçısı Jesco, Murphynin sert objektifiyle, delilik yolunda ilerleyen kurgusal bir rock yıldızına dönüşüyor. Film, tüm vaktini çakmak gazı çekerek geçiren on yaşındaki Jesco ile başlıyor ve sonrasında da Jesconun toplama kamplarını aratmayan ıslahevlerinde, akıl hastanelerinde süren yolculuğunu aktarıyor. Jesconun, her türlü uyuşturucuyla beslenen mutsuz bir hayattan tek kurtuluşu, yerel dansçı olan babası D. Rayden öğrendiği dağ dansı oluyor ve step dansını andıran bu garip yeteneğiyle sefil barlarda sahneye çıkmaya başlıyor. Hayatım hem bir partiydi... hem bir şaka... hem de trajedi, diyen Jesco, yolda tanıştığı Cillayla sorunlu ama tutkulu bir ilişkinin içinde buluyor kendini. Jesco ve Cilla, zamanla Johnny ve Juneun bulanık bir kopyasına dönüşüyorlar; alkol ve uyuşturucu bağımlılıkları, gözü kara halleri, dansları ve kendilerini izleyen Elvisin hayaleti Meleksi yüzüyle Edward Hogg, Jesconun bu en son portresine bir tür masumiyet, bir kırılganlık katıyor. Cilla rolündeki Carrie Fisher ise, çok çok uzak bir diyarda aşık bir savaşçıya dönüşüyor yeniden."} +{"text":"Robert G. Shaw, Amerikan İç Savaşı'nda Amerika Birleşik Ordularında zencilerden oluşan bir alayın başına liderlik etmesi için atanmış bir komutandır. Siyahlara karşı yapılan ayrımcılığa ve köleliğe karşı da olan bu savaş, tüm alay için oldukça zorlu bir sınavdır. Düşman ordularının, zenci askerlerden oluşan bu birliğin kumandanının öldürülmesi emrinin yanında, birliğin kendi askerleri arasındaki olaylar da, Robert G. Shaw'un üstesinden gelmesi gereken sorunlar arasındadır. Amerikan İç Savaşı'nda savaşmış Robert G. Shaw'un ailesine yazmış olduğu mektuplardan derlenerek sinemaya aktarılmış Zafer, hem Edward Zwick filmografisinin hem de sinema tarihinin önemli filmleri arasında yer alıyor. Tüm oyuncu kadrosunun başarılı performanslarının yanında, Denzel Washington'ın olağanüstü oyunu ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ını kazandığını da ekleyelim."} +{"text":"Ron Baskin'in annesi hayatını yeni kaybetmiştir. Son arzusu da küllerinin Kaliforniya'daki Sierra Nevada dağlarında bulunan bir dağ gölüne serpilmesidir. Ron, büyük bir onurla bu görevi yerine getirmek için yola çıkar ve yolda Ann Field adında bir kadınla tanışır. Ann'in arabası, Tahoe Gölü'nde düzenlenecek özel bir partiye yiyecek yetiştirmeye çalışırken, çölün ortasındaki otobanda bozulmuştur ve birkaç günden önce tamir edilemeyecektir. Rob, Ann ve köpeğini gidecekleri yere götürmeyi kabul eder ve yola çıkarlar. Yolda pek çok ortak noktalarının olduğunu keşfeden Rob ve Ann, verilen davette de beraber çalışarak güzel bir parti düzenler. Dönüşte Rob, annesinin isteğini yerine getirir ve Ann de ona töreni daha anlamlı kılmakta yardım eder. Birbirlerinden çok etkilenen ikili, o gece kamp yaptıkları gölün kenarında yıldızların altında sevişirler. Ann tedavisi imkansız biir kanser hastası olduğunu Rob'a açıkladığında Rob, kaderin bu oyununa isyan eder ve duyduklarına inanmak istemez. Ölümcül hastalıpına ve kişisel farklılıklarına rağmen Rob, çok sevdiği Ann'e evlenme teklif eder. Bir süre bu teklifi kabul etmek istemeyen Ann sonunda teklifi kabul eder. Bu büyük aşk, Ann'in bir süre sonra ölmesi sonucu Rob'u bir kez daha \"Dünyanın Sonundaki Yer\" e götürecektir."} +{"text":"Fransa'da 1960'larda \"burjuva sineması\" nı yıkarak yerine \"modern sinema\" nın temellerini atan 'anarşist' sinemacı, Yeni Dalga akımının önemli ve ilginç yönetmeni Jean-Luc Godard'ın senaryosunu yazıp yönettiği \"Evli Bir Kadın\", yönetmenin henüz politik filmlerine başlamadığı ilk dönem filmlerinden biridir. Godard aynı zamanda filmin anlatıcısıdır. Başrollerinde Bernard Noel, Macha Meril ve Philippe Leroy'un oynadıkları filmin siyah beyaz görüntülerini Raoul Coutard çekmiştir. Filmde, Paris'te yaşayan evli ve çalışan bir kadının başka bir adamla aşk yaşarken gebe kalması üzerine aşığı ve kocası arasında bir seçim yapma durumunda kalması anlatılır. Godard bu bildik aşk üçgeni konusu üzerinden modern kültürde kadının rolünü sosyolojik açıdan irdeler, tüketim toplumunda aşkın yerini araştırır..."} +{"text":"Sıradan fakat rahat bir hayat yaşayan orta yaşlarında bir adam olan Joe, hayatında herşeyin yolunda gittiğini sandığı bir sırada bir gün içinde alt üst olur. Doktorundan beyninde tümör olduğunu öğrenmesi yetmezmiş gibi, bir de karısının kendisinden boşanmak istediğini öğrenir. Tehlikeli bir ameliyat geçirmeden önce ömründe ilk ve belki de son kez aklına geleni yapmak ve bağımsızca dolaşmak için yola çıkar. At yarışı oynamak için gittiği gazinoda, çok güzel ve belalı bir kadın tarafından dolandırılır. Kaybedecek fazla bir şeyi olmadığından, kadının peşine düşer. Tek ihtiyacı olan biraz daha kötü şanstır ve onu da bulmuştur. İkisi birlikte, o güne kadar yaşadıklarından farklı bir yolculuk gerçekleştirirler. İlişkileri gittikçe derinleşir. Fakat her seferinde bir kez daha aldatılsa da Joe, iyilik yapmaktan ve iyi insan olmaktan vazgeçememektedir. Tüm parasını kaptırmış da olsa, kötü adamlara karşı tek başına savaşacaktır..."} +{"text":"Üzerinde güneş batmayan emperyalist İngiliz İmparatorluğunun zirvede olduğu zamanlar.... Genç ve toy bir İngiliz subayı görevli olarak İngiliz kolonisi Sarawak'a gönderilir. Doğa harikası, cenneti andıran bir mekanda başlarda her şey çok keyifli gözükse de kısa zaman içinde kendisini bekleyen zorlukları farkeder. Yöneteceği halkın dilini kısa zamanda ��ğrenme zorunluluğu, kesilip kafaları getirilmesi gereken Çinliler, Hollandalı kaçak madenciler ve hepsinden önemlisi zaman içinde çok karmaşık bir hal alacak gönül ilişkileri. Film adını, buraya gönderilen idarecilerin yerel dili kısa zamanda öğrenmelerini çabuklaştırmak için hizmetlerine verilen \"yatak arkadaşı\" kızlardan alıyor. Bu kızlar idarecilerin hem yatak arkadaşı hem de dil öğretmenleri olarak geçici olarak görevlendirilmektedir. Ancak genç ve toy yeni idareci dini inançları nedeniyle bunu başlangıçta kabullenmekte zorlanır. Kabul ettikten sonra ise geri dönülmez bir yola girdiğini geçte olsa farkedecektir.. Sleeping Dictionary, klasik ingiliz dönem filmlerinin bir örneği olarak görünse de aslında daha yoğun, daha içten, daha sıcak bir film. Doğal ortamın sunduğu görselliği en mükemmel bir biçimde sunarken, hikayesini de son derece akıcı bir şekilde aktarıyor. Beylik bir tema olmasına rağmen türün örneğini sevenleri çok kısa zamanda kucaklıyor. Güzeller güzeli Jessica Alba, filmde Selima karakterini hakkıyla canlandırıyor, çok sakin ve rahat tavırları inandırıcılığını artıyor."} +{"text":"Kabilli Mesut 9 yaşındayken Fransada bir köyde yaşayan çocuksuz çift Georges ve Gisele Duvaillynin yanına yerleştirilir. Bu olay, çiftin kötü ve mutsuz bir dönemine rast gelmiştir. Bu sırada Fransa ile Cezayir arasında her gün gerçekleşen çatışmalar hayatlarının bir parçasıdır. Bu karmaşık politik durumu dikkate alan Gisele, Mesutu köydeki insanların geri kafalılığından ve kocasının hışmından korumak için çocuğun ismini Michouya, dinini de Müslümanlıktan Katolikliğe değiştirir. Kahverengi saçları sarıya boyanır. Yavaş yavaş Georges ve Michou arasında bir yakınlık doğmaya başlar. Çocuk sırrına rağmen kendisine yeni bir aile, yeni bir okul ve normal bir hayat edinir. Fakat gerçekler eninde sonunda patlak verecektir. Cezayirdeki durumlar kızıştıkça köydekilerden bazıları ırkçılaşır, bu da Georgesu onlarla karşı karşıya getirir. Aynı zamanda Giselee karşı hissettikleri ile de yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Eylül 2007de, Güney Afrikanın Soweto kentinin terk edilmiş bir elektrik santralında, dünyanın en iyi on altı b-boyu bir sonraki dünya şampiyonunu belirlemek üzere teke tek kapışıyor. Kendini Serbest Bırak bu yarışma hakkında bir film. Altı yarışmacının gözünden, film breakdancein neyi temsil ettiğine dair tüm önyargıları bertaraf ediyor, tüm bildiklerinizi unutturuyor. Açıkça görülüyor ki bu insanlar, sokak sporlarında eşsiz bir türün mensubu; dövüş sanatları ile jimnastiğin birleştiği noktada hayat bulan bu dansla kendilerini ifade ediyorlar. Senegalden Japonyaya kadar bu altı b-boyu takip ederek, 30 sene süren bir evrimden geçip 21. yüzyılın küresel fenomeni haline gelen bu temassız kapışmanın derinliklerine iniyoruz. Kendini Serbest Bırak kişisel dramlardan dansların çılgın figürlerine, bu yarışmanın başından sonuna kadar bize rehberlik yapıyor. Yetenekleri, müzikleri ve fiziksel becerileriyle bizi büyüleyen bu insanların hikayelerine bir de yarışmanın heyecanı katılınca, Kendini Serbest Bırak, eşi benzeri zor bulunur bir izleme deneyimi sunuyor."} +{"text":"Cem Yılmaz'ın senaryosunu yazdığı ve 4 rolde birden karşımıza çıktığı G. O. R. A. bir bilim-kurgu komedi. Anadolu'nun turistik kentlerinden birinde tüccarlık yapan Arif, uzaylılar tarafından kaçırılıp onların dünyasına götürülür. Gönlünü gezegenin prensesi Ceku'ya kaptıran kahramanımız, canını dişine takıp gezegenden kaçmak için uğraşır. Bunun için de uzaylıların komutanı Logar'a karşı mücadele vermesi gerekecektir. Yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak'ın yaptığı ilgi çekici yapım, şimdiden Türk sinemasında İlklerin Filmi olarak tanınıyor. Türk sinemasındaki gelmiş geçmiş en pahalı prodüksiyonlardan olan G. O. R. A. için, Antalya'da yaklaşık 8000 metrekarelik bir arazide 24 ayrı set kuruldu. 3 boyutlu mekanların da yaratıldığı çekimlerden sonra, post prodüksiyonda, yine sinemamızda bir ilk olarak, filme 2 ve 3 boyutlu efektler eklendi."} +{"text":"Mike Nicholsun yönetmenliğini üstlendi Charlie Wilsonın Savaşı Tom Hanks, Julia Roberts, Seymour Hoffman ile Amy Adamsı biraraya getiriyor. Gerçek bir olaydan esinlenen filmde, büyük ve çok gizli bir operasyon konu ediniliyor. Charlie Wilson kişiliğinin geri planına politik kurnazlığı, derin vatanseverlik duygusunu ve mazlumlara duyduğu tutkuyu başarıyla gizlemiş Teksaslı bir kongre üyesiydi. Charlienin yakın dostu, bir numaralı koruyucusu ve bazen de sevgilisi olan Joanne Herring, Teksasın en zengin kadınlarından biriydi ve çok önemli bir anti-komünist olarak tanınıyordu. Sovyetlerin Afganistanı işgaline Amerikanın verdiği cevabın yetersiz kaldığına inandığından Afganistandaki Mücahitlere Amerika Birleşik Devletlerinin destek olması için Charlieyi ikna etti. O güne kadar hiç kimsenin yapmadığı birşeyi yaptılar ve mücahitlere gizli fon ve silah sağlayarak ülkedeki Sovyet işgalinin sona ermesini sağladılar. Charlienin bu çabasında ona CIA ajanı Gust Avrakotos yardımcı oldu."} +{"text":"Çılgın bir müzikal olan GEBER ANNECİĞİM!, müzik tarzı artık moda olmadığı için 1967 yılında sahne ışıklarından çekilen Amerikan pop yıldızı Angela Ardenan'ın boş hayatı üzerine bir dram Angela Los Angeles'daki güzel bir villada, kıdemli bir sinemacı olan kocası ve iki çocuklarıyla duygusal olarak sorunlu oğulları Lance ve tamamen Elektra kompleksine kapılmış kızları Edith birlikte inzivaya çekilmiştir: Ne var ki, hala 'Amerika'nın bülbülü' olarak milyonlarca hayranının gözbebeği olan Angela göründüğü kadar tasasız bir hayat sürmez: pis ve uçkuruna düşkün kocasından iğrenir ve onu neşeyle, sabık TV yıldızı, şimdilerde de profesyonel bir tenisçi olduğu iddia edilen Tony Parker'la boynuzlar; dedikodulara bakılırsa Tony aslında tam gün çalışan bir jigolodur. Yıldızlara özgü hayat tarzı parçalanıp yok olurken, Angela evliliğinden başlayarak kaderinin iplerini yeniden ele almaya karar verir: zehirli supozituvarla kocasını öldürür. Bunun üzerine Edith-Elektra, babalarının ölümünün intikamını almaları için kardeşini ikna eder. Ama Lance, kendi annesini öldürmeden önce bir itirafın gerekli olduğunu düşünür. Onun kahvesine LSD koyar ve uçan Angela, en kepaze sırlarını ifşa etmeye başlar"} +{"text":"Jenny Johnson, güzel ve alımlı bir kadındır ve Matt Saunders, Jenny'yi ilk gördüğü andan itibaren hayatının kadınını bulduğuna inanır. Ama ilginç olan bir şey vardır ki, Jenny, bir süper kahramandır. Jenny ya da diğer adıyla G-Girl, Matt'e takıntı derecesinde aşık olunca hayat, Matt için dayanılmaz bir hal alır. Bu ilişkiyi tamamen bitirmek istemesine rağmen G-Girl'ün süper güçlerinin önünde durması oldukça zordur çünkü Jenny, Matt'i bırakmamaya kesinlikle kararlıdır. Senarist Don Payne, benzer konuların daha evvel Tatlı Cadı ya da I Dream of Jeannie gibi filmlerde işlenmesine rağmen Eski Süper Sevgilim'de farklı bir bakış açısı yakaladıklarını belirtiyor. Uma Thurman'ı, alışıldığın dışında bir rolde görmek isteyenler için de ilginç bir film olduğu söylenebilir."} +{"text":"Film horoz dövüşü yapılan bir yerde başlar. Daha filmin başından, Kako'nun ağzından filmin ilerleyeceği ana temanın ipucları verilir. İlerleyen sahnelerde sık sık başvurulan bu yöntemle bölge insanının yerel hayatı tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilirken, teknoloji ve bazen harmanlanamamış / hazmedilememiş bilginin de tezahürünü bizlere gösterilir. Mamo ise bölgede tanınan meşhur bir bestecidir. İran ile Irak arasındaki sorunlar sebebiyle yanlarına bir türlü gidemediği halkına sonunda Amerika'nın Saddam Hüseyin'i devirmesiyle kavuşabilecek ve oğullarım dediği diğer müzisyenlerle beraber bir konser verecektir. Mamo'nun sonunda vize alabilmiş olduğunu duyan Kako bir servis otobüsünü hemen ayarlar. Ve yol üstünde Mamo'nun oğullarını da alarak -kimisini zar zor ikna ederek- Mamo ile buluşmak için yola koyulur."} +{"text":"Usta, uçak yapma tutkusunu hayatının merkezinde gören bir erkekle, kendisini kocasının hayatının merkezinde görmek isteyen bir kadının bitmeyen çekişmesini konu ediyor. Sanayi mahallesinin en iyi motor ustası Doğan, tutkusunun peşinden giderken, aşık olduğu kadın kadar çevresiyle ve en yakın dostuyla da çatışıyor. Hayatta dengeyi bulmaya, yırtmaya çalışan insanların sıcak, gerçekçi, samimi hikayesini izliyoruz film boyunca. İkisi de pes etmeyen bir kadın ve erkeğin çekişmesi, dostlukların sınanması, insanlara güvenmek, aşk ve iş, para ve haysiyet ikilemleri Usta filmini sürükleyen ana unsurlar. Şu an içinde bulunduğumuz günde, günümüz Türkiyesi'nde geçen Usta, yönetmenin tercih ettiği gerçekçi üslubu, sahici mekan kullanımı, seyirciyi filmin içine çeken ve film boyunca sürükleyen özel kamera hareketleriyle Türk sinemasına yeni ve farklı bir soluk getiriyor."} +{"text":"Alfredo ansiklopedi pazarlayarak geçinmektedir ve karısı Carmenle sıradan ama mutlu bir hayatı vardır. Günün birinde patronları Alfredoya ilginç bir teklifte bulunurlar. Patronları, karı-kocadan, basacaklarını iddia ettikleri uyduruk üreme ansiklopedisi için erotik filmler çekmelerini isterler. Teklif karşısında şaşıran çift, hem çocuk yapmak istedikleri hem de film sadece İskandinavya ülkelerinde gösterileceği için teklifi kabul ederler. Kötü bir motel odasında başlayan çekimlerin ardından Alfredo hayattaki gerçek tutkusunun film yapmak olduğunu keşfeder. Carmen ise İskandinavyada ünlü bir porno yıldızı haline gelmiştir. Her şey planlandığı gibi gidiyor gözükse de, yönetmen ve sanatçısının arası açılmaya başlar çünkü tüm denemelere rağmen Carmen hamile kalamamaktadır. Bu arada patronlar Danimarkadan getirtilecek ekiple gerçek bir prodüksiyona soyunmalarını teklif ederler."} +{"text":"Ryan Reynolds, Amy Smart ve Anna Faris simaları beyaz perdede yabancı olmayan sanatçılardandır.. Filme Ryan romantikliği ve şaşkınlığı, Amy aşkı, Anna ise Komikliği katmıştır.. Filmde sevdiği kız olan Jamie Palamino'dan uzak duramayan Chris Barender, Jamie ile yalnızca arkadaş kalmaya razı olmuştur. Fakat bir süre sonra buna dayanamaz ve şehrini terk ederek başka bir şehire geçip bir şirkette iş bulmuştur. Hayatı boyunca kilolu olan bu kahramanımız bu yeni şehirde yeni başlangıçlar yapmış ve hem fit birisi olmuş hem kariyer sahibi olmuş hem de kızların gözdesi olmuştur.. Bir gün şehrine popstar sevgilisi Samantha James ile geri döndüğünde Jamie'ye olan aşkı depreşmiş ve eski arkadaşına tekrar aşık olmuştur. Şimdi sırada onu etkilemek vardır. Ama kahramanımız bunu eline gözüne bulaştırmaktan geri kalmamıştır.."} +{"text":"Akira yaratıcısı Katsuhiro Otomo'nun başı çektiği Japon animasyon ustalarından üç ayrı fantastik hikaye. Magnetic Rose isimli birincisinde, 2092 yılında uzayda dolaşıp çöp nesneler toplayan bir grup gezgin, gül şeklinde bir yapının içine girerler ve bir kadının olağanüstü kırılgan hayalleri içinde kaybolurlar. İkinci öyküde genç ve içe kapanık bir araştırma görevlisi istemeden kendisini yaşayan bir \"koku bombası\"na çevirdiğinde Tokyo'nun altını üstüne getirir. Öykünün adı Stink Bomb. Üçüncü ve son bölüm Cannon Fodder adını taşıyor. Savaşın ve I. Dünya Savaşı estetiğinin hükmettiği isimsiz bir gelecekte, koskoca bir şehirde yaşayan herkes adeta dev bir mekanizmanın çalışması için gerekli parçaların görevini üstlenmiştir. Şehir dev bir topu ateşlemekle sorumludur ve aslında tüm yaşamları bundan ibarettir. Manga ve animelerin meraklıları kadar her gruptan \"açık fikirli\" izleyici için de epeyce zihin açıcı bir egzersiz. Türün ustalarından..."} +{"text":"Mr Pest, yarı sarhoş bir halde geldiği tiyatroda oturacağı yere karar veremediği için defalarca yer değiştirip diğer izleyicileri rahatsız eder. Ardından orkestra elemanlarıyla kavga edip dışarı atılır. Girişte beklemekte olan tombul bir kadına çarpıp onu havuza düşürür. Sonra içeri girip Edna' nın yanına oturur ve flörte başlar ama kocası gelince korkar. Sonunda kendine sahneye yakın bir yer bulup oturur. Arkasında oturan tombul zengin çocuk tarafından sürekli rahatsız edilir. Yine Chaplin' in canlandırdığı balkon seyircisi, sarhoş Mr. Rowdy ise zaman zaman balkondan düşme tehlikesi geçirmekte, seyircilerin üzerine yukarıdan içki dökmekte yahut sahneye bir şeyler fırlatmaktadır. Mr. Pest ise bir süre sonra yakınında oturduğu sahneye müdahele etmeye başlar, sık sık sahneye çıkıp gösteri yapanları zor durumda bırakır; her seferinde de sahneden atılır."} +{"text":"Hapisten kurtulmayı başaran Selene, kendisini Vampirler'in ve Lycanlar'ın varlığını keşfeden insanların yaşadığı yeni bir dünyada bulur ve iki ölümsüz türün arasındaki savaş kaldığı yerden alevlenerek büyür... 2003 yılında başlayan ve vampir-kurtadam furyasının en başarılı yapımlarından biri olan Karanlıklar Ülkesi serinin dördüncü filmiyle geri dönüyor. Bu sefer Selene'nin intikamı çok acı olacağa benziyor. Yönetmen koltuğunda Storm (2005) ve Shelter (2010) gibi gerilim türündeki yapımlara beraber imza atmış olan İsveçli ikili Mans Marlind ve Björn Stein otururken, senaryoda ilk iki filmin yönetmeni Len Wiseman'ın imzası var. Başrolde ise değişmeyen yıldızımız Kate Beckinsale'e bu sefer Charles Dance, Michael Ealy ve India Eisley eşlik ediyor."} +{"text":"Mi-Su Shin güzel ve zeki bir reklamcıdır. Aynı zamanda mükemmel erkeğini seçmek için eşsiz bir flört teorisi vardır. Sırrı tekliflere açık olmak ve mümkün olduğu kadar fazla adayla görüşmektir: Karun kadar zengin bir adam, aşırı derecede zor Kore baro sınavını geçebilecek kadar inek bir yüksek lisans öğrencisi, geleceği parlak bir rapçi ve büyük bir reklam projesinde kendine yardım edebilecek bir komşusu. Hepsiyle birden uyum sağlamak için bukalemun gibi türlü kişiliklere bürünerek her bir erkeği parmağında oynatmaktadır. Sonra her bir taliplisinin potansiyelini ölçmeyi dener, ama maalesef, düşüncesizce hazırladığı tertip açığa çıktıkça, Mi-sunun planı müthiş şekilde ters teper. Acaba Mi-suya bir erkek kalacak mıdır?"} +{"text":"Sigourney Weaver, John Turturo, Douglas McGrath ve Woody Allen izleyiciyi soğuk savaş döneminde ABD ile Küba arasında yaşanan Domuzlar Körfezi krizine götürüyor. Ama durum hiç de ciddi değil; filmde o dönemde yaşanan olaylar ve siyasi karakterler inceden inceye alaya alınıyor. 1950'lerin sonu 60'ların başında Amerika'da yaşayan kahramanımız Allen Quimp bir taraftan sürücü kursu hocalığı yapan, aynı zamanda gramer konusunda da uzman mütevazi bir adamdır. Eşi Daisy ise onun daha önemli, statü sahibi bir işe sahip olmasını istemektedir. Allen da karısını memnun edebilmek için önce kendisini sonra da eşini ve çevresindeki insanları CIA ajanı olduğuna inandırır. Rus baleti Petrov'un da Amerika'ya iltica etmek için Allen'a yani Şaşkın Casus'a ihtiyacı olması kahramanımızı gerçek bir casus yapar. CIA, Allen'ı ilk iş olarak Küba'ya yollar. Bu sessiz tropik adada Şaşkın Casus'u çeşitli entrikalar beklemektedir."} +{"text":"Tatil bitip de erkeklere özel katolik okuluna dönen Joshua Beal, büyükbabasının ölümü üzerine kendisini boşlukta hissetmektedir. Okulun ilk günü kabadayılar tarafından küçük düşürülünce, kendisine yeni bir meşgale arar ve eski bir amerikan futbolcusu olan büyükbabasından esinlenerek okul takımına girmek ister. Oysa ne yaralanmasından korkan ailesi bu duruma sıcak bakmaktadır ne de fiziği bu spora müsaittir. İçinde bulunduğu boşluğu doldurma arayışlarını sürdüren Joshua okuldaki rahibelerin öğütlerini dinler ve arayışına spiritüel bir boyut ekler. Tüm bunlar olup biterken komşu okulun kızlarından birisiyle yakınlaştığında, aradığı soruların cevaplarının bambaşka yerlerde olduğunu da keşfetmeye başlayacaktır. Hint asıllı yönetmen M. Night Shyamalan'ın kendi kanatlarıyla uçmaya ve kendi favori temalarından bir evren kurmaya başladığının müjdeci olan bu film, elbette sonradan takip edecek olanlara nazaran daha mütevazi bir çaba. Yine de Shyamalan ile birlikte keşifler yapmayı seven sinemaseverlerin kaçırması bir hata olur."} +{"text":"Karanlık bir kışın ortasında, bütün bir şehir sesini kaybetmiştir. İnsanların sesini çalarak onları suskunluğa mahkum eden merhametsiz Mr. TV şehrin ruhunu besleyen görüntülerin ve kendi adı altında pazarlanan geniş çaplı ürünlerin tek sahibidir. Şehirde yaşayan bütün insanları ebediyen kontrolü altına almak için karanlık ve sinsi bir plan geliştirmiştir. Tekelini pekiştirmek için, ekranlarda hipnotik görüntüler yayınlayarak halkın ürünlerini zorla tüketmesini sağlayan tehlikeli bir makine yaratır. Bu makine ancak bir sesin belirli bir şekilde şarkı söylemesiyle çalışabilmektedir. Mr. TV amacına ulaşmak için Ses isimli güzel, cazibeli ve esrarengiz bir şekilde konuşma yeteneğini kaybetmeyen tek insanı kaçırmayı planlar. Ancak küçük bir grup bu plandan haberdar olur ve onu durdurmak için yola koyulur."} +{"text":"Sapan ve Hip Hop Filistin hip hop hareketini konu alan ilk uzun metraj belgesel. Film, Ortadoğuda yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan bu alt-kültürün öncülerinden söz ederken, bir yandan da Filistin ve İsraildeki günlük yaşama ve Arapların sahiplendikleri toplumsal kimliklerden birine taze, zihin açıcı ve sofistike bir bakış getiriyor. Sapan ve Hip Hop, İsrail, Filistin ve Batı Şeriada yaşayan genç Filistinlilerin hip hopu keşfedişlerinin ve bu kültürü, işgalin ve yoksulluğun getirdiği bölünmeleri aşmak için bir araç haline getirmelerinin öyküsüyle başlıyor. Genç insanların, kontrol noktalarından büyük duvara, cinsiyet kurallarından kuşak ayrımlarına, kendilerini çevreleyen her türlü sınıra karşı çıkışlarına tanık oluyoruz. Sapan ve Hip Hop bir yandan Filistinlilerin evlerinin yıkılmasının, günlük aşağılamaların, şiddetin ve askeri saldırıların Filistinin enerjisini gün be gün tüketişini açıkça göstererek izleyicinin içine işliyor. Diğer yandan, şiddete dayalı olmayan bir direnişin ve protestonun hikayesini anlatırken, Filistin Rap tarihinin en bildik parçalarından birinin sözleriyle gerekli soruyu bir kez daha sormamızı sağlıyor: Terörist kim?"} +{"text":"2006 if istanbul ve if ankara programlarında yer alan ingiltere yapımı 2005 tarihli bir film. Özel hayatı konusundaki suskunluğu ile bilinen ünlü pop yıldızı george michael, kendi iç dünyasını ilk kez ifşa bu filmde ederek seyirciyi mütevazı bir başlangıçtan ünlü olmanın doruklarına çıkan olaylı hayatına dair bir tura çıkarıyor. Zeki, açık yürekli ve kendiyle dalga geçebilen yıldız, wham ile meşhur olduğunda 18 yaşındaydı. film, michaelin solo kariyeri, plak şirketine açtığı dava ve hatta meşhur umumi tuvalette basılma hadisesine kadar birçok iniş ve çıkış anına arşiv görüntüleri ve konser kayıtları eşliğinde geri dönüyor. George Michael, yirmi yıl aradan sonra wham! deki ortağı andrew ridgeleyle ilk kez kamera karşısına geçtiği filmde, egosunu dizginleme çabalarından özel ile kamusal hayatını dengeleme uğraşına kadar, ünlü olmanın psikolojik zorluklarını samimiyetle anlatıyor. Özel hayatından genelde hiç bahsetmeyen yıldız, filmde brezilyalı sevgilisi anselmo ile olan ilişkisini ve anselmoyu aidse kaybetmenin acısını da anlatıyor. Günümüz müzik endüstrisi ve ünlü olmaya dair pek çok şey söyleyerek bir müzik belgeselinin oldukça ötesine geçen george michael: farklı bir hikaye, göz önünde yaşarken kendi özelini yaşamaya çalışan bir adamın içini dökmesi olarak nitelendirilebilir."} +{"text":"Paris'in banliyöleri HLM denilen sevimsiz apartman bloklarıyla doludur. İşçi sınıfı aileleri, göçmenler, çeteler, Rap müzik, uyuşturucu, isyan... Süpermarkette çalışan Krimo lakaplı 15 yaşındaki Abdelkrim'in babası hapistedir. Annesiyle birlikte yaşayan delikanlının bir gün bir yelkenliyle dünyayı dolaşacağına dair bir hayali vardır. \"Beklerken\" de zamanını en iyi arkadaşı Eric ve mahalledeki çetesiyle birlikte takılarak tekdüze bir rutinde geçirir. Oysa sıradanlığın en büyük düşmanı olan bahar gelmektedir ve Krimo'nun sınıfındaki Lydia, delikanlının hormonlarının kayıtsız kalamayacağı kadar işvelidir. Dünyanın en zengin ülkelerinden birinin başkentinin banliyölerdeki tezata daha önce Protesto'su ile şahit olmuştuk. Bu kez çiçeği burnunda Tunus kökenli yazar yönetmen Abdellatif Kechiche benzer bir tabloyu Fransızların yüzüne vuruyor ve Cesar ödüllerinin en önemlilerini kazanıyor."} +{"text":"Dart Vader'ın bir kardeşi olduğunu biliyor muydunuz? Bundan uzun yıllar evvel, iki kardeşin yolları bilinmeyen bir şekilde ayrılmış. Kaderin cilvesine bakın ki, tıpkı Dart Vader gibi Chad Vader da geçirdiği bisiklet kazası sonucu, o kara giysiye mahkum kalmış. Chad, abisi Dart'ın aksine evrene hükmetmek yerine, \"Empire Market\" isimli bir mağazada gündüz vardiyasına hükmetmeyi seçmiş. Abisi; karanlık tarafta yüreyedursun Chad, biricik aşkı kasiyer Clarissa'ya nasıl açılacağını düşünüyor. Tabi bir taraftan da bulunduğu makama göz dikmiş alçaklarla uğraşması gerekmekte. Ancak, güç Chad'le birlikte. İlkin, bir bilimkurgu kanalı için pilot bölümleri çekilen ancak daha sonra internet üzerinden yayınına devam etmek zorunda kalmış, muazzam matrak bir \"Yıldız Savaşları\" parodisi. Oyuncuların neredeyse tamamı, amatör. Çok küçük bir bütçe ve sınırlı kaynaklarla hazırlanmış. Bölümlerin tamamına, youtube üzerinden veya DVD setini temin etmek suretiyle ulaşabilirsiniz. Böylece, kamera arkası görüntüleri izlemeniz de mümkün olur."} +{"text":"Üç arkadaş aşk peşinde koşan utangaç Paul, enerjik komplo teorisi manyağı Lloyd ve hevesli sinemacı Jon hakkında sıradışı, çok bölümlü bir film olan Selamlar, serbest aşkı, Kennedy suikastini, Vietnamı ve amatör sinemacılığı hicveder. Lyndon Johnson ABD başkanıdır. Vietnam savaşı, her gün saat altı haberlerinde yayınlanmaktadır. New Yorklu üç zamane genci için toplum pek az anlam taşımaktadır. Paulun askere alınma tebligatı gelince, işler biraz daha kafa karıştırıcı bir hal alır. Jon ve Lloyd ona, silah altına alınma öncesi yapılan fiziki muayenede nasıl çakacağı konusunda akıl verirler. Paul askere alınmayı beklerken bilgisayar aracılığıyla bulduğu bir dizi randevuya çıkarak, sona ermiş ilişkisinin üstesinden gelmeye çalışır. Dikizci koleksiyonu için hiçbir şeyden şüphelenmeyen kadınların filmlerini çeken müzmin röntgenci Jon, yabancı kadınları kamerasının önünde soyunmaya ikna eder. Lloyd ise Kennedyyi birden fazla silahlı kişinin öldürdüğünden emindir ve zamanının tümünü bu teorisini kanıtlamaya ayırır"} +{"text":"Ünlü oyuncu Gael Garcia Bernal, bir grup gencin haftasonu ev partisi üzerinden günümüz Meksikasının sınıfsal çelişkilerini anlatmak için ilk kez kamera arkasına geçiyor. Anne ve babası yolsuzluk iddialarından kaçmak için yurtdışında olan zengin burjuva genç Cristobal, arkadaşlarını ailesinin şehir dışındaki evinde haftasonu parti yapmak için davet eder. Tesadüfen hippi ve uyuşturucu meraklısı kız kardeşi ve arkadaşları da oradadır. İki arkadaş grubu arasındaki gerilim, güneş battığında ve parti başladığında iyice açığa çıkar. Arkadaşları yanlarında Arjantinli güzel Doloresi getirince, Cristobal sevgilisine yolu yanlış tarif edip biraz zaman kazanmaya çalışır. Ancak Cristobalın çocukluğundan beri evinde bahçıvanlık yapan Adanın da Dolorese yakın davranması ile gerginlik farklı bir boyut alır. Genç oyuncu kadrosunun enerjisini her sahnesinde hissettiren Uçurum; günümüz Meksikasındaki sınıf çelişkilerini dürüstçe, hatta acımasızca gözler önüne seriyor. Çizilen resim Türkiyede yaşayan bizlere hiç de yabancı değil."} +{"text":"Esra, Didem ve Zeynep çok yakın arkadaş olmalarına rağmen birbirinden farklı hayatlar sürdüren farklı karakterlere sahip üç kişidir. Sessiz sakin olan Esra, deli dolu olanı Didem ve dominant karaktere sahip olan Zeynep.. Bu üç arkadaştan istikrarlı olarak ilişkisini sürdürebilmiş olan Zeynep'in düğünü hem Esra'nın hem de Didem'in hayatında değişik süprizlere neden olacaktır. İstemediği bir işte yıllardır çalışan Esra bir cesaret örneği göstererek, hayatını değiştirmeye karar verir. Bunun için ilk adımı atar ve işinden istifa eder, kötü giden ilişkisini sona erdirir. Uzun iş aramalarından sonra zar zor iş bulduğu reklam ajansına çalışmaya başlayana Esra'yı bir sürpriz bekliyordur. Ajansın kreatif direktörü Mert ile Esra yakınlaşırken, erkeklere karşı yanlış strateji uyguladığını düşünen Didem'de Mert'in arkadaşı aktör Cem Sezgin'den etkilenir ve onu elde etmek için okuduğu bir kitaptan taktikler uygulamaya başlar. Kızların aşk hayatlarında yaptıklarını tasvip etmeyen Zeynep de evliliğinde sorunlar yaşar. Bu üç kızın aldıkları kararlar hayatlarını sürpriz şekilde değiştirecektir."} +{"text":"Troy Duffy'nin yazıp, yönettiği devam filmi ''All Saints Day'', babalarıyla birlikte İrlanda'da gözlerden uzak yaşam sürdüren MacManus kardeşleri, infaz yöntemlerini taklit edip, ortaya çıkmalarını hedefleyen bir komplo üzerine kurulu... İşin aslını bulmak ve kendi tarzlarında adalet dağıtmak için yeniden piyasaya çıkan kardeşlere, bu kez yeni ortaklar da eşlik ediyor. Ancak olaylar geliştikçe, hedeftekilerin sadece kardeşler olmadığı, sorunun temelinde eski bir hesabın yer aldığı anlaşılıyor. Bu sayede kardeşler ve babaları hakkında daha çok bilgiye sahip oluyor ve efsanenin doğuşuna şahitlik yapıyoruz. Filmin sonunda ise ilk filmin hayranlarını bir süpriz bekliyor... Görkemli çatışma sahneleri, hızlı müzikleri, mizah yönü güçlü senaryosu, absürd anlatımı ve renkli karakterleriyle film, ilki kadar olmasa da, eğlenceli bir seyirlik. Sonu itibariyle devamının çekilme olasılığının hayli yüksek olduğu film, ilkinin ağırlığını koruyamasa da, bir sonraki için cesaret veriyor..."} +{"text":"Shakespeare'in ölümsüz ihanet ve kıskançlık hikayesi olan Othello'nun güncel bir yeniden söylenişi olan \"O\", William Shakespeare'in dehasına, en entrikacı ve en trajik karakterlerine yepyeni bir seyirci kitlesi kazandıracak. Amerika'nın güneyinde seçkin bir özel lisede geçen hikayenin baş karakteri olan Odin James okuldaki tek zenci öğrencidir ve NBA için büyük umut vaadetmektedir. Sayı gardı pozisyonunda oynayan Odin, üstün bir orta saha oyuncusu olduğu gibi okul sahalarında profesyonel sahalara geçebilecek yeteneğe ve dengeye de fazlasıyla sahiptir. Odin, sadece öğrenciler arasında popüler olmakla kalmamakta, ayrıca okul müdürünün güzeller güzeli kızı Desi Brable ile de birliktedir. Odin ile Desi herkesin kıskançlığına ve onlara imrenmesine yol açan derin, dürüst ve saf bir aşkla birbirlerine bağlıdırlar."} +{"text":"Bir genelev sahibi olan Bertan Bey, işyerine renk katmak için dışardan kızlar getirir. Ama yasal olmayan yollardan gelen bu Rus hanımlar aniden ortadan kaybolur. Bütün işletme ailesini bir panik alır. Çünkü Rus mafyası borçlarını almak için her an kapıyı çalmak üzeredir. Ama ortada ne para vardır, ne de kızlar... Tek çare vardır: Bankadan kredi alarak borcu ödemek. Mafya belasından bu şekilde kurtulurlar ama sırada bankanın ödeme günü vardır. Borç ödenemez ve iş yerinin sahibi banka oluverir. Bertan ve çalışanları derin bir sükunete gömülür. Sessizlik Ankara'dan gelen şok bir haberle bozulur. Bu kez de banka el değiştirmiştir. Devletin el koyduğu bankanın elinde olan işyerlerinden bazıları satışa çıkarılır. Bunların en başında da Döngel vardır. Ama işletmenin daha fazla kar etmesi ve bütün borçlarını kapatması gerekmektedir."} +{"text":"Zengin kadrolu bu dram, birbirine tamamen yabancılaşmış ve birbirinden farklı iki kız kardeşin eski yaraları deşerek, tüm yetişkinlik hayatları boyunca taşıdıkları acılarıyla yüzleşmek zorunda kalmalarını anlatırken; aile bağlarının sınırlarını çok ince ve gerçekçi bir biçimde incelemeyi hedefliyor. Yıllar önce Lee, bir aşkın ardından giderek evi terk etmiş; ablası Bessie ise Florida'daki evlerine gitmeye, yatalak babaları Marvin'e ve çocuksu teyzeleri Ruth'a bakmaya karar vermiş. Kafası karışık bir doktor olan Dr. Wally 'nin muayenesinden sonra Bessie, kendisinde lösemi olduğu ve ailenin bakıcısının artık bakıma muhtaç olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Gönülsüz de olsa Lee, sorunlu oğlu Hank'ı ve küçük kardeşi Charlie'yi alarak Ohio'daki evlerinden Florida'ya gitmeye, 17 yıl sonra ailesini ilk kez ziyaret etmeye karar veriyor. İlişkiler ise hala daha önce olduğu gibi gergin ve karmaşık."} +{"text":"Danıştay kararıyla gösterim izni alan film, çocuk yaştaki genç karısını gençlere peşkeş çekip onları izleyen sapık eğilimli bir kocayı anlatır. Önce hizmetçisiyken sonra karısı olan Melek bilinçsiz, yaşlı kocası ise iktidarsızdır. Bu evlilik sırasında Hüsrev in bilinçaltında gizlediği tüm tutkuları ortaya çıkar. Ve Hüsrev sonunda, karısıyla seviştirdiği delikanlı tarafından öldürülür. Melek rolündeki Müjde Ar, yaş itibarıyla oynadığı tipe biraz ters düşüyorsa da profesyonelce yaklaşımıyla işi kıvırmasını biliyor. Ama filmin asıl öne çıkan oyuncusu iktidarsız koca rolündeki İsmet Ay. Ürkütücü, rahatsız edici bir konu belki, ama müstehcenlik tuzağına düşmeden, Sabuncu' nun dikkatli çabalarıyla kurtarılmış önemli bir film. (Agah Özgüç'ün 100 Filmde Türk Sineması Kitabından)"} +{"text":"Oscar Wilde'ın romanından bir beyazperde uyarlaması... Olağanüstü derecede güzel bir genç adam olan Dorian Gray her zaman genç kalacak olan portresinin karşısına geçip \"Onun yerinde olmak isterdim! Eğer onun yerinde olabilseydim her zaman genç kalırdım. Bunun için her şeyi vermeye hazırım! Keşke resim değişebilseydi ve ben her zaman şimdi olduğum gibi kalabilseydim!\" der. Dorian Gray'in bu tuhaf dileği kabul olur. Portre çirkinleşip zalimleşirken kendisi hep genç, güzel ve saf kalır. İnsanlığı çürütmeye programlanmış zalim yıllar onun saçının teline bile dokunmadan geçer gider, portredeki adamsa, hep güzel kalan Dorian Gray'in yaşadıklarının doğal sonucu olan sıkıntılarla günden güne solmaya başlar. Bu doğaüstü durumu fark eden Dorian Gray çözümü portreyi saklamakta bulur. Ancak hesaba katmadığı bir şey vardır: Güzelliğin yan etkileri..."} +{"text":"Tetikçi Chev Chelios, kız arkadaşı Eve ile birlikte yeni bir hayata başlamaya ve artık adam öldürmeyi bırakmaya karar verir. Bu kararı aldıkları gecenin sabahında, Chev'i çok kötü bir süpriz beklemektedir. Vücuduna, gece uykusunda zehir enjekte edilmiştir ve hayatta kalabilmesinin tek yolu ise bir an evvel panzehiri bulmaktır. Ama bir yandan da, zehrin kalbini durdurma sürecini uzatmasını sağlayabilmek için adrenalin düzeyini sürekli yukarıda tutmak zorundadır. Chelios, son nefesini vermeden kendisine bunu yapan kişileri bulup intikam almak için sokaklara dökülürken bir yandan da, karşısına çıkan insanlara zarar vermekten çekinmez. Hem panzehiri hem düşmanlarını bulmak, hem de adrenalin seviyesini düşürmemek için sürekli gerilim halinde olmak zorundadır. Brian Taylor, yönetmenlik koltuğunu bir başka genç yönetmen Mark Neveldine ile paylaşıyor. İki genç yönetmenin bu ortak çalışmasında, insanın hayatta kalabilmek uğruna yapabileceklerinin sınırı tartışılıyor."} +{"text":"Hye-Young, Amsterdamda yaşayan genç ve güzel bir ressamdır. Şehrin en işlek meydanında insanların resimlerini yaparak ve kendi tablolarını satarak geçimini sağlamaktadır. Park Yi ise, şehirde uluslar arası uyuşturucu trafiğinde önemli rol oynayan Kore mafyasının emrindeki bir kiralık katilidir. Park Yi, bir papatya tarlasında resim yaparken gördüğü Hye-Younga aşık olur.. Onun çalıştığı meydanı karşıdan net bir şekilde gören bir daire kiralar ve hergün onu izler. Ancak kendini gösterme cesaretini bulamaz. Bunun yerine hergün saat 4:15de onun dükkanının önüne bir demet papatya bırakıp, çiçekler diye bağırıp ortadan kaybolmaktadır. Bu gizemli hayranından hergün aynı saatte çiçekler alan Hye-Young, hiç görmediği bu adama aşık olmuştur. Bir gün, Hye-Young kalabalık meydanda çalışırken, tesadüfen saat 4:15de elinde bir demet papatya ile karşısına bir adam çıkar. Ama bu adam, uyuşturucuların peşindeki İnterpol dedektifi Jeong Woodur ve o sırada takiptedir. Ama bunlardan habersiz Hye-Young, bu adamı kendisine hergün çiçekler gönderen, papatya tarlasında karşıya daha rahat geçebilsin diye onun için küçük bir köprü yapan katil Park Yi sanar. Dedektif Wooda Hye-Younga aşık olmuştur. Ama Hye-Young için tesadüfler gerçek aşkın yönünü şaşırtmış, biri katil, diğeri polis iki adamı da içinden çıkılması zor bir dönemece sokmuştur"} +{"text":"Yıl 1850. Galicia topraklarında korku dolu günler kol gezmektedir. Gün geçtikçe daha fazla insan kaybolmaya başlayınca kasabanın yerlileri vahşi bir kurtadam efsanesinden bahsetmeye başlarlar. Kaybolan insanların cesetleri ortaya çıktığında, hepsinde çok derin ve düzgün kesikler olduğu farkedilir. Romasantada sürekli seyahat eden ve güzel Josephine ile kardeşi Barbaranın ormanın sonundaki kulübesine yerleşen satıcı Manuelin heyecan ve korku dolu hikayesi anlatılıyor. Josephine, kasabaya yaptığı rutin yolculuklarından birinde ortadan kaybolunca, Barbara, efsanevi kurtadamın Manuel olduğundan kuşkulanır ve kızgın bölge halkına liderlik ederek Manueli yakalamaya çalışır. Ancak ünlü bir antropolog olan profesör Phillips yardım için çağırılınca, hafızalarınızdan silinmeyecek bu kanlı ve şeytani hikaye yeni boyut kazanır."} +{"text":"Margaret, Paula ve Jane Global Credit Şirketinde yeni işe başlayan Irisle arkadaş olurlar, zaten patronların parya muamelesi yaptıkları, diğer çalışanların ise görmezden gel dikleri geçicilerin birbirlerinden başka arkadaşları yoktur. Sivri dilli ve mücadeleci kişiliğiyle Margaret, erken solan güzelliğiyle Paula, onu bu sıkıcı ortamdan kurtaracak beyaz atlı prensini bekleyen Jane ve zeki ama çekingen Iris, dokuzdan beşe çalışıp dakikaları saydıkları boğucu ofis ortamında birbirlerine tutunur ve mizah duygularını kaybetmeden ve onlar-bize karşı cephesi kurarak hayatta kalmaya çalışırlar. Ofis bölmeleri ve düzenli çalışma masaları arasında geçen yılların, bu arada yiten hayallerin ve kaybolan kişiliklerin yer yer pek de komedi denemiyecek bir dille anlatıldığı bu küçük film, eleştirmenlerden büyük övgüler almıştı."} +{"text":"Ha-jeong ve Soo-na liseye giden iki yakın arkadaştır. Ha-jeong fazlasıyla içine kapanık bir kız olduğu için sınıftaki serseri tayfanın alaylarına hedef olmaktadır. Soo-na sınıfta onu koruyan tek kişidir. Sağır ve dilsiz annesi ile beraber yaşayan Ha-jeong bir gün sınıfın serseri tayfası ile sokakta karşılaşır. Onu iç çamaşırı satan bir dükkandan hırsızlık yapmaya zorlarlar. Yakalanan Ha-jeong dükkan sahibinden sokak ortasında sağlam bir sopa yer. Bu olayın ardından odasına kapanan Ha-jeong okula gitmemeye başlar. Soo-na dahil kimseyle konuşmamaktadır. Öğretmenin baskısı ile serseri tayfanın lideri, Ha-jeongdan özür dilemek için evine gider. Beraber odadayken Ha-jeong boğazını kesmek suretiyle intihar eder. Soo-na yakın arkadaşının ölümünden çok etkilenir. Büyükannesi ve dayısıyla beraber yaşamakta olan Soo-na kendini odasına hapseder. Dayısının nişanlısı olan Yun-mi, Hikikomori konusunda ihtisas yapmış olan bir psikiyatristtir. Soo-naya yardımcı olmaya çalışırken genç kızı rahatsız eden bambaşka olayların farkına varacaktır."} +{"text":"Otuz yıl önce Güney Philadelphia'nın mütevazi sokaklarından çıkarak ringlerin efsane boksörlerinden birine dönüşen İtalyan Aygırı Rocky Balboa, bunca yıl sonra neler yapıyor, merak ediyor musunuz? Zamanın eskitici gücünden nasibini alan bir zamanların efsanesi Rocky, artık oldukça yaşlanmıştır ve karısının adını verdiği Adrian's isimli restoranında müşterilerine eski şanlı günlerinin anılarını anlatarak avunan bir adam haline dönüşmüştür. Savaşçı ruhunu kaybetmese de bedeni, bu ruhu karşılayabilecek güçte değildir. Çok sevdiği oğlunun ise babasına ayıracak çok fazla vakti yoktur. Bir gün, ağır siklet boks şampiyonu Mason ?The Line? Dixon ile kendisinin bir bilgisayar simülasyonu oyunu olarak karşı karşıya getirilmeleri, insanların gözlerinin yine kendisine çevrilmesine neden olur. Fırsattan kendi reklamlarını yapabilmek için yararlanmak isteyen Dixon'ın menajeri, gerçek bir maç ister. Kendisini tekrardan kanıtlayabilmek için eline geçen bu son şansı değerlendirmek isteyen Rocky, acaba bu sefer de azminin zaferine ulaşabilecek midir?"} +{"text":"Yıldız yarışçı Şimşek McQueen ve çekici Mater Arabalar 2de dünyanın en hızlı arabasını belirlemek için düzenlenen ilk Dünya Grand Prixinde yarışmak için denizaşırı ülkelere gidince dostluklarını da heyecan verici yeni yerlere götürüyorlar. Fakat şampiyonluğa giden yol Materin entrikalı bir maceraya girişmesiyle birlikte çukurlarla, dolambaçlarla ve şamatalı sürprizlerle dolar. Mater kendisini iki arada bir derede bulur: Ya Şimşek McQueene bu büyük yarışta yardım edecektir ya da usta İngiliz casusu Finn McRoket ve stajyer ajan Holley Shifwell in yürüttüğü çok gizli görevde yer alacaktır. Materin aksiyon dolu macerası onu Japonya ve Avrupa sokaklarında tehlikeli bir kovalamacaya sürükler. Peşinde dostları vardır ve bütün dünya izlemektedir. Bu tempolu eğlencede renkli yeni otomobiller, acımasız kötüler ve uluslararası bir yarış rekabeti var."} +{"text":"Herkesin hayatından bir parça bulabileceği The Pallbearerda David Schwimmer, Michael Rapaport gibi ünlü isimler, oyunculuklarıyla göz dolduruyor. The Pallbearer çoğu romantik komedi filminden aşina olduğumuz klişe aşk öykülerinden farklı bir senaryoya sahip. Zira The Pallbearerda aşk ölümle başlıyor. Tom 25 yaşında olmasına rağmen hala annesi ile yaşayan, işsiz, aşkı bulamamış, ergenliği çoktan atlatmış olmasına rağmen çocuk ruhlu bir gençtir. Bir gün hiç tanımadığı bir kadından gelen telefon Tomun hayatında dönüm noktası olur... Aşkı, ölümü, arkadaşlar arasındaki çıkar ilişkilerini ironik bir dille anlatan film Friends dizisinden tanıdığımız David Schwimmer ve Oscar ödüllü oyuncu Gwyneth Paltrowu bir araya getiriyor. Filmdeki önemli rollerden bir diğerini de Boston Public ve en son My Name is Earlde izlediğimiz Michael Rapaport üstlenmiş."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı sırasında küçük bir Fransız kasabasında bir köylü kadınla aşk yaşayan bir Alman askerini izliyoruz. Bir gecelik vahşi seksten sonra, adam savaşa dönmek üzere köyü terk ediyor. Yaklaşık bir yıl sonra köye döndüğünde, baba olduğunu ve annenin doğum sırasında öldüğünü öğreniyor. Bunu fark ettikten hemen sonra, Nazi piyade bölüğü yerel milislerce pusuya düşürülüyor ve adam ölüyor. Bütün bu çürüyen Nazi cesetleriyle ne yapacağını bilemeyen milisler, bunları oradaki göle atmaya karar veriyorlar. On yıl sonraya gidiyoruz... Köylüler, vahşi geçmişinden ötürü ve de uzak durmaları için insanları uyarmak amacıyla, artık kötülüğüyle ün salmış olan gölü Hayaletli Göl olarak adlandırıyorlar. Bu arada çıplak kadınların parçalanmış cesetleri bulunmaya başlıyor ve çoğunluk gölü suçluyor tabii ki şüpheleri doğru çıkıyor. Bu andan sonra, gölde her çıplak kadın yüzdüğünde ölü Nazi askerleri sulu mezarlarından, biraz beyin yemek için yükseliyor..."} +{"text":"iyi para... İyi kadın.. Philip Emmenthal Cenovalı çok zengin bir işadamıdır. Servetinin kaynağı ise Japonya'nın tüm lüks caddelerinde bulunan kumar salonlarıdır. Salonların işletmesini yürüten Storey iyi para kazanmasına karşılık, takıntı halinde ölüm korkusu ile yaşamaktadır. Özellikle de bir depremde ölmenin korkusunu bir türlü içinden atamamaktadır. Philip'in çok sevdiği karısı da hayata veda edince baba ve oğul hayattan alınan zevkler ve seks konusunda kendilerine çağrışımlar ve fanteziler getiren Fellini'nin \"Sekiz buçuk\" filmi ile yeni zevklerin arayışı içine girerler. Seks ya da erotizm...\"Pillow Book\", \"Prospero's Books\", \"The Cook, The Thief, his Wife & her Lover\" gibi filmleriyle kendinden sıkça bahsettiren İngiliz yönetmen Peter Greenaway 1999 yapımı filmi \"8.5 Women\"la çok sevdiği cinsellik temasını evirip çevirmeye devam ediyor. Cinselliğin bir haz alma biçiminden öte içgüdüsel bir gereksinim olarak algılanmaya başladığı Batı kültürünün erotizme genel bakışını sergileyen Greenaway filmlerinde Avrupalı yönetmenler Leo Carax ve Lars von Trier gibi belirsiz ve karamsar bir atmosfer yaratmaktan yana tercih yapıyor. Başrol oyuncularından John Standing film hakkında şunları söylüyor :\"Parasal gücü yanında seksüel istekleri de güçlü ve fantezilerle dolu bir erkeğin neler yapabileceğine ait alaya alıcı bir komedi bu...\""} +{"text":"Hayatının soygunundan sonra bir hırsız, çaldığı malları satma anlaşması yaptığı ortağı ile buluşmak için şehir parkında polisten gizlenir. Burada prekosiyoz hastası, zamanından önce gelişmiş ve parkta yaşayan bir çocukla garip bir arkadaşlık kurar. Çocuk, adamı eski karısı ve iyice uzaklaştığı kızını araması için kışkırtmaktadır. Adam artık zengin olduğunu düşündüğü için onlarla tekrar bir aile olma umudu vardır. Ama işler umduğu gibi gitmez ve elindeki malları paraya çevirmenin çok farklı bir yolunu bulur. Şimdi iki amacı vardır: Parkta yaşayan bu ileri zekalı, savunmasız çocuğu bir şekilde koruma altına almak, sonra da Floridaya kaçarak tekrar aileden biri olmak... İkisi de zannettiği kadar kolay olmayacaktır.."} +{"text":"Snowboard arkadaşları Rick, Luke, Anthony ve Pig Pen Alaska'daki Bull Mountain'de ferah bir hayat sürmektedirler. Bull Mountain'deki hayat, partiden partiye koşmak, kızların peşine düşmek ve iyi vakit geçirmek adına ne varsa onu yapmak olarak özetlenebilir. Bir gün kasabanın kurucusu Papa Muntz ölünce oğlu Ted, dağı Colorado'lu Kayak İmparatoru John Majors'a satmaya karar verir. Majors'un dağı, elit bir yuppie kayak merkezine çevirme planları dostlarımızın hayatını alt üst eder. Bunun üzerine Majors'un güzel ve isyankar kızları Inga ve Anna'nın da yardımlarıyla dostlarımız dağlarını korumak üzere kolları sıvarlar. Gerçek snowboard şampiyonları Todd Richard, Rio Tahara, Tara Dakides ve Rob \"Sluggo\" Boyce gibi ustaların akrobasi numaralarını da içeren film, kış sporları tutkunlarını özellikle cezbedecek herşeye sahip."} +{"text":"Rupert Angier ve Alfred Borden, genç yaşlarda karşılaştıkları ilk andan itibaren dostça bir rekabetin içinde yer alan iki sihirbazdır. Zaman içinde gelişen yetenekleri ile birlikte aralarındaki rekabet de büyür. Biri alışılmadık ve ilginç olan bir gösteri yaptıktan sonra diğerinin bu ilizyondaki sırları keşfetmek için giriştiği çaba şeklinde yıllarca devam eden bu rekabet, bir noktadan sonra hiç beklenmedik yerlere varacak ve çevrelerindeki herkes dahil kendilerini de büyük bir tehlikenin içine atacaktır. Genç yaşına rağmen Akıl Defteri ve Insomnia gibi etkileyici filmler ile beğeni toplayan yönetmen Christopher Nolan, Christian Bale, Hugh Jackman, Scarlett Johansson ve Michael Caine gibi ağır toplardan oluşan bir kadro ile sihir dünyasına el atıyor."} +{"text":"PULSE, İngiliz progresif rock grubu Pink Floyd'un 29 Mayıs 1995'te Birleşik Krallık'ta ve 6 Haziran 1995'te Amerika'da çıkan ve albümlerinden şarkılar içeren bir canlı albümüdür. Albüm, grubun Temmuz'dan Ekim'e kadar süren 1994'teki Division Bell turunun özellikle Birleşik Krallık ve Avrupa ayakları esnasında kaydedilmiştir. Turun Avrupa'daki sponsoru Volkswagen olmuştur. Aynı zamanda Volkswagen'in en çok satan arabalarından biri olan \"Golf Pink Floyd\" da her konserde ödül olarak verilmiştir. Bu araba Pink Floyd çıkartması ve kaliteli bir müzik setiyle bezeli standart bir Golf olmakla birlikte David Gilmour'un ısrarı üzerine Volkswagen'in en çevre dostu motoruna sahiptir. 2 Haziran 1996'da piyasaya sürülecek olan araba iptal edildi."} +{"text":"\"Le Chic\" adlı bir Fransız restoranında 15 dakika içinde gelişen ve tamamına eren olayların aktarıldığı \"Kısık Ateşte 15 Dakika\"; uzun zamandır biraraya gelmesi beklenen iki büyük tiyatrocuyu, Metin Akpınar ve Haluk Bilginer'i buluşturuyor. Cinayetten hapis yatmış kör bir heykeltraş olan Resul'ün, ünlü oyuncu Kader'in, Kader'i filminde zorla oynatmak için canlı bombaya dönüşen çatlak yönetmen Fazıl Bir'in, sanat müziğinin çileli emekçisi Güngör'ün, Güngör'ün bir kaybedene dönüşmesini sağlayan beceriksiz menajer Muhtar'ın yolları sıradan bir restoranda kesişir ve sıradışı olaylar patlak verir. Birkaç dakika içinde kesişen hikayeler, şaşırtıcı bir finale doğru sürüklenir. Yönetmenliğini kısa filmleriyle adından söz ettirmeyi başaran Neco Çelik'in yaptığı \"Kısık Ateşte 15 Dakika\"; incelikli bir senaryoya dayanan, çok az mekanda ve çok kısa bir süre zarfında geçen, Türk Sineması'nın pek el atmadığı, 40'lı yıllardaki Amerikan komedisi tarzına yakın duran yapısı ve sayısız konuk oyuncusuyla uzun zamandır beklenen bir komedi filmi?"} +{"text":"Savage Ailesi öncelikle bir karakter çalışması. Hikayenin sadeliği ve karakterlerin üstün performansı zaman zaman bir tiyatro oyunu izlediğimiz hissini yaratıyor. Film boyunca en çok karakterleri düşünüyoruz. Başarılı bir akademisyen olan ve babası yüzünden Brecht kitabının ikinci plana düşmesine üzülen Jon'un soğuk ve hıslı bir adam olduğunu düşünüyoruz. Sonra onun altından büyümek istemeyen bir çocuk çıkıyor. Wensy ise özellikle sevişirken, evli sevgilisinin köpeğine gülümsediği bir sahnede büyümeyen bir kadın gibi. Fakat sonradan olgun, düşünceli, aradığı aşkı bulamamanın hüznünü taşıyan özel bir kadın çıkıyor ortaya. Baba ise bir gün hepimizin yaşlanacağını ve ölüme çocukça bir tavır alacağımızı hatırlatıyor... Etkileyici bir bağımsız sinema eseri."} +{"text":"30 kişilik müfreze, savaşmayı çok seven Çavuş Barnes ve barışçıl Çavuş Elias arasındaki iktidar mücadelesine sahne olmaktadır. Barnes, bazı Vietnamlıları öldürüp, köylerini yakınca, Elias'la araları iyice açılır. Bu arada, savaşın tam ortasında, acımasız doğa şartları içinde teker teker adam kaybetmeye başlarlar ve ölümden kaçmaya çalışırlar. Genç askerlerden kurulu bir müfrezenin, Vietnam savaşı sırasında, ormanda ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgideki mücadelelerini konu alan film, Vietnam hakkında yapılmış en sert filmlerden biri olarak kabul ediliyor. Oliver Stone'un başyapıtı, Amerikan Film Enstitüsü tarafından Amerika'nın en iyi 100 filmi arasında 81. sırada yer almaktadır. 1987'de, 8 dalda aday olduğu Oscar'larda, en iyi yönetim, en iyi film, en iyi kurgu ve en iyi ses dallarında ödüle layık görülmüştü."} +{"text":"Annelerinin gizemli ölümünden sonra bilinmeyen bir hastalığa yakalanan iki kız kardeş hastaneye yatırılır. Tedavileri tamamlandıktan sonra eve dönen kardeşler, babalarının yeni eşi olan Eun-joo isimli üvey anneleriyle anlaşamaz. Zaman zaman üvey annelerinin garip davranışları ve kardeşlerin hastalığının tekrarlaması evde huzursuzlık yaratır. Ayrıca babalarının olaylara tepkisiz kalışı ve labirenti andıran yapısıyla yaşadıkları ev, kızları tedirgin etmeye başlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de doğaüstü olayların meydana gelmesi, gerilimi arttıracaktır. Görsel efektlere dayalı korku filmlerinden bıktığımız bir dönemde, psikolojik korku içeren yapısıyla Karanlık Sırlar dikkat çekici bir yapım. Oyuncuların performansı ve görüntü yönetimi ile de öne çıkan film, her ne kadar psikolojik korku olarak tanımlansa da, filmi ?Perili Ev? janrına da rahatlıkla yakıştırabiliriz."} +{"text":"1997'de ortaya çıkan bir virüs, 5 milyar insanın ölümüne yol açar. Çok az sayıda insan, yer altına çekilip virüsten korunmayı başarır. Kurtulanlar, çözüm bulabilmek için bir zaman makinesi geliştirirler. Henüz test aşamasında olan cihazı kullanmak üzere, mahkumlardan James Cole'u seçerler. Cole, ilk denemesinde yanlış bir tarihe gider. Başarılı olan ikinci denemesi sonucunda, kendisini 1990'da bir akıl hastanesinde bulur. Burada psikiyatrist Kathryn Railly ve çılgın oda arkadaşı Jeffrey Goines ile tanışır. Goines'un virüsün yayılmasında kilit rol oynadığından şüphelenen Cole, tekrar zaman yolculuğu yaparak birkaç yıl ileri gider. Ona inanmaya başlayan Dr. Railly'nin de yardımıyla Goines'un bu virüsü yaymasını engellemeye çalışan Cole, kendisini karmaşık olayların içinde bulur."} +{"text":"Randle P. McMurphy tutuklu olduğu cezaevinde çalışmaktan kurtulmak için deli taklidi yapan bir mahkumdur. Tavırları cezaevi otoritesinin gözüne batmaya başlayınca bir süre sonra teşhis için akıl hastanesine gönderilir ve orada kalmasına karar verilir. Randle hastanede de kurumun kurallarına uymaması ve arkadaşları ile olan ilişkileri ile dikkatleri üzerine çeker. Kısa süre içinde soğuk tavırlı, suratsız, otoriter bir görevli olan hemşire Ratched Randle'ı yakın takibe alır ve her hareketini izlemeye başlar. Rathced ve Randle gibi birbirlerine son derece zıt iki karakterin arasındaki gerilim Randle'ın yakın arkadaşları için planladığı çeşitli faaliyetlerle onların iyileşmesine yardımcı olmaya başlamasıyla daha da artacaktır... Guguk Kuşu, önceki filmlerinde de sosyal eleştirilerini metaforik anlatılarla sinemaya aktaran Milos Forman'ın en önemli yapıtlarından biri."} +{"text":"Los Angeles, New York, Paris, Roma ve Helskinki... Birbirlerinden ne kadar uzak olurlarsa olsunlar, bu şehirlerin birçok ortak öğeleri vardır. Bunlardan bir tanesi de elbette ki sokakları gündüz-gece turlayan taksi şoförleridir. Beş şehirde, beş farklı taksi şoförü, müşterileriyle ilginç bir yolculuğa çıkacaklardır. Los Angeles'ta taksiyle evine giderken iş bağlamaya çalışan bir menajer, aradığı yıldızı taksi şoföründe keşfeder New York'ta palyaçoya benzeyen ve şair gibi konuşan Alman bir taksi şoförü direksiyonu müşterisine bırakır Paris'te yakışıklı Afrikalı bir adamın taksisine binen kör bir kadın arasında beklemediği bir etkileşim olur Roma'da arabasına binen rahibe günah çıkarmaya çalışan şoför, müşterisinin ölmek üzere olduğunun farkında bile değildir"} +{"text":"Tian, babası Lord Sihadecho gibi centilmen ve soylu bir savaşçı olarak büyümeyi amaçlayan bir çocuktur. Ama hain ve güç özlemi içindeki Lord Rajasena ülkenin tamamının kontrolünü ele geçirmek için bir gizli planlar yapmaktadır. Lord Sihadecho'nun ailesini ve asil askerlerini öldürmeleri için süikastçiler yollar. Bu katliamdan tek sağ kurtulan, kalbinin derinliklerindeki intikam duygusu ile kaçmayı başaran olan Tian'dır. Köle tacirleri tarafından yakalanan Tian, \"Garuda's Wing\" adlı gerilla grubunun lideri Chernang tarafından kurtarılır. Chernang tarafından evlat edinilen Tian, haydutlardan tüm dövüş sanatlarını ve savaş stratejilerini üstün bir başarıyla öğrenir. Kendini kanıtlayan ve artık grubun başına geçmeye hazır olan Tian, önce kalbindeki intikam ateşini dindirmek için Lord Rajasena'yı öldürmeye kararlıdır. Ama önce Rajasena'nın yetenekli ve acımasız katillerini geçmesi gerekmektedir."} +{"text":"Ne kadar ayrı görünse de aslında birbirlerine bağlı olan hayatların öyküsü Tapas. Büyük şehrin sıradan bir mahallesinde, beş farklı öykünün kahramanları, günlük rutinin içinde hiç farkında olmasalar da aslında birbirlerine bağımlılardır. Kaygıları, korkuları, sevinçleri, hayalleri ve zaafları ile bir yaşam sürmektedirler. İki emekli Mariano ile Conchi'nin yaşlılık ve yalnızlık korkuları, Raquel'in aşk acıları, aynı süper markette çalışan Cesar ve Oppo'nun tatil hayalleri, Lolo'nun mutfağının dışında farklı bir hayatın varlığını keşfetmesi gibi sıradan ama sevimli insanların kimi zaman burkan kimi zaman da güldüren hikayeleri, herşeyi ile insanı anlatıyor. Elvira Minguez'in İspanyol Sinema Ödülleri Goya'da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülü aldığı film, ilk yönetmenlik deneyimleri ile Jose Corbacho ve Juan Cruz'a da ödül getirdi."} +{"text":"Oyuncu kadrosuyla öne çıkan Neredesin Firuze, Türk popüler müzik dünyasını ya da Türkiye eğlence sektörünü komedi türünde anlatan bir film. Plak yapımcısı rolünde Haluk Bilginer var. Onun şöhret sözü verdiği genç ve naif şarkıcı adayı rolünü ise Özcan Deniz canlandırıyor. Bir kasetle para, şan ve şöhrete kavuşmayı bekleyen ikilinin başı derde girdiğinde ise aniden adeta bir 'melek' gibi ortaya çıkarak onlara yardım eli uzatan Firuze'nin varlığı maceraya yeni bir boyut katıyor. Filmdeki adıyla 'Plakçılar Çarşısı' dekoruyla aslında Unkapanı manifaturacılar çarşısına şöhret olmak ümidiyle gelen insanlar ve müzik yapımcıları arasındaki ilişkiler Neredesin Firuze'de adeta 'gerçeküstü' bir yaklaşımla anlatılıyor. Dokuz gün içinde yaşanan olayları anlatan filmde her günün öyküsü, ünlü olmak için son derece dandik bir ses yarışmasına katılan genç şarkıcı-müzisyen adayları tarafından söylenen şarkılarla birbirinden ayrılmış. Türk popüler tarihinden alınmış bu şarkılarla kahramanlarımızın traji komik maceralarını izliyor ve onları bekleyen süpriz sona doğru ilerliyoruz."} +{"text":"Sevgilisi gazeteci Lois Lane'in rehin alındığı bir olaya müdahale eden Superman, teröristlerin ele geçirdiği nükleer bir roketi, patlamadan saniyeler önce uzaya gönderir. Ancak uzaydaki bu patlama şans eseri Zod ve adamlarını uyandırıp bizim boyutumuza getirir. Üç kötü adamın, sarı güneş sayesinde kendileri gibi Kryptonlu olan Superman'le aynı güçlere sahip olduğunu anlaması uzun sürmez. Yeni kazandıkları güçleri sayesinde başı dönen uzaylı zorbalar, tüm dünyayı dize getirmeye kalkışır ve kaosa sebep olur. Bunlar olurken Lois Lane Superman ve Clark Kent'in aynı kişi olduğundan şüphelenmeye başlamıştır. Sonunda gerçekleri itiraf edip sevdiği kadını Kuzey Kutbu'ndaki kalesine götüren Clark, Lois'le birlikte olmak için güçlerinden vazgeçmeye karar verir."} +{"text":"Bir bankada üst düzey bilgisayar güvenlik uzmanı olarak çalışmakta olan Jack Stanfield'in mutlu bir evliliği vardır. Mimar eşi ve iki çocuğuyla mutlu bir hayat sürmekte olan Jack'in en büyük zaafı ailesidir. Bunu fark eden Bill Cox adlı teknoloji hastası bir soyguncu Jack'in çalıştığı bankadan büyük bir vurgun yapabilmek için aileyi rehin alır ve Jack'i belirlediği bir hesaba para transferi yapmak zorunda bırakır. Bir yandan ailesini kurtarmak için fon transferleri yapmaya başlayan Jack, öte yandan da soyguncu ve ekibini engellemek için akla hayale gelmedik yöntemlere başvuracaktır fakat karşısındaki alelade bir soyguncu değildir. Cox; Jack'in her türlü hamlesini hesaplamış, dahilik ile delilik arasında giden bir soyguncudur."} +{"text":"Amber, 40 yaşında güzel, zengin ama bir o kadar da bencil ve kibirli bir kadındır. Sürekli sinirli ve tatminsizdir. Zengin ama pısırık kocası Tony de dahil hiç bir şey bu kadını tatmin etmemektedir. Karısının sürekli yaptıkları egzotik seyahatlerden sıkıldığının farkında olan Tony onu bu kez Yunanistan'dan İtalya'ya doğru bir deniz yolculuğuna çıkarır. Kart oyunları oynamak ve dinlenmekle geçecek bu seyahatte ona can sıkıntısını unutturacak bir şey gerekmektedir ve o da bu iş için teknenin balıkçısi Giuseppe'i kullanır. Bir gün teknedekiler su altı mağaralarını incelemek için ayrılırlar ve Amber onların ayrılışından saatler sonra Giuseppe'i kendisini de onların peşinden götürmeye zorlar. Şimdi artık roller değişmiştir. Giuseppe'in dünyasındadırlar ve onları orada hayatta tutabilecek tek kişi Giuseppe'tir."} +{"text":"Eski çağlarda, Kazaam hayatı boyunca bir Cin olarak çalışmakla cezalandırılmıştır. Şimdi Kazaam, 300 yıldır düşlerini gerçekleştirmiş ve artık kendi prensipleri olan bir cindir. Başka insanların arzularını yerine getirmekten sıkılmıştır ve tek arzusu, şu anki evi olan eski püskü gürültülü kutuda yalnız kalmaktır. 12 Yaşındaki Max Connor peşindeki gangterlerden kaçarken yakındaki bir hurdalığa dalar. Saklanmıştır ama, kazayla eski gürültülü kutunun üstündeki kapıyı açar ve inanılmaz irilikteki Kazaam`ın yeniden dünyaya dönmesini sağlar. Max'in 3 tane dileği vardır. Fakat Kazaam'ın uzun zamandır kullanmadığı, paslanmış sihirleri işe yaramayınca Max tek başına olduğuna karar verir. Oysa Kazaam, evine geri dönebilmekten başka bir şey istememektedir ama, sihirli yeteneklerini hayata geçirip Max'in 3 dileğini de yerine getirmek zorundadır."} +{"text":"Maggie 50 yaşında kendi halinde yaşayıp giden bir kadındır. Yıllar evvel ölen kocasına karşı hala büyük bir sadakat beslemektedir. Fakat torununun hastalığı ve tedavi için gereken para Maggie'nin yaşamının alt üst olmasına neden olacaktır. Para bulabilmek için iş ararken gözüne bir \"Hostes Aranıyor\" ilanı ilişir. Fakat başvurmak için gittiğinde kendini birden bire bir seks kulübünde bulur. Onun gibi kendi halinde bir kadın için içine düştüğü bu durum çok zordur. Fakat fazla da seçeneği yok gibi görünmektedir. İşverenin Maggie'yi arzulanan \"Irina Palm\"a dönüştürmesi ile Maggie için çetin bir süreç başlar. Gerçeği oğlu dahil çevresindeki herkesten saklamak istese de, bu çok da kolay olmayacaktır."} +{"text":"Dodge Connoly takımını bar köşelerinden kalabalık stadyumlara taşımaya kararlı olan yakışıklı ve girişken ruhlu futbol kahramanıdır. Takımın sponsorunu kaybetmesi üzerine futbol liginin çöküşün eşiğine geldiğini gören Dodge, ünlü bir kolej futbolu yıldızını kadroya katılması için ikna etmeyi başarır. Takıma yeni katılan Carter Rutherford Amerikanın harika çocuklarından birisidir. Aynı zamanda 1. Dünya Savaşında Alman askerlerini tek başına geri çekilmeye zorlayan bir savaş kahramanı olarak şöhret yapan Carter, futbol alanındaki eşi benzeri görülmemiş süratiyle ün yapmış yakışıklı bir sporcudur. Takıma katılan yeni şampiyon her açıdan mükemmel gibi görünmektedir ama kadın gazeteci Lexie Littleton hiç de öyle düşünmez. Daha önce büyük gazetelerde çalışmış olan Lexie, Carter'ın savaş kahramanlığı öyküsünde birtakım boşluklar olduğundan kuşkulanmaktadır. Lexie bu boşlukları doldurmaya ve Carter'ın sırrını ne yapıp edip öğrenmeye kararlıdır. Öte yandan iki takım arkadaşı saha dışında birbirleriyle ciddi bir rekabete girmişlerdir"} +{"text":"1910larda geçen hikayede Charles Castle adında genç bir fotoğrafçı, İsviçrede yeni evlendiği karısını, karla kaplı bir dağda gezinti sırasında, korkunç bir şekilde kaybeder. Yerdeki kar kitlesinde koca bir çatlak oluşur ve karısı içine düşer. Balayı böyle acı bir şekilde sonuçlanırken Charles bu travmayı atlatamaz ve I. Dünya Savaşında fotoğrafçılık yapar. Londrada teoloji ve spiritualizmle ilgili bir kulübün toplantısına katıldığında, ünlü yazar Sir Arthur Conan Doyle ile karşılaşır. Toplantıda, etrafında perilerle fotoğraflanmış küçük kızların resimleri sergilenmektedir. Yazar, perilerin, onlarla ölümden sonra kontakt kurmak isteyen sevdiklerine görünen ruhlar olduğunu söyler. Fakat bilimsel verilerle doğrulamaya kalkışmak hem perilerin hisleriyle oynayacaktır, hem de onların bir daha hiç görünmemesine sebep olacaktır. Bu kulüp toplantılarında Charles, Beatrice Templeton adında bir kadınla tanışır. Bu kadında kendi kızlarının perilerle çekilmiş fotoğrafları vardır. Kadın denemek için bu fotoğrafların gerçek olup olmadığını kontrol etmesini ister. Charles fotoğrafları inceler; fotoğraflar montaj değildir. Çünkü küçük kızın gözünde perinin yansıması vardır! Öteki dünyadaki eşiyle iletişim kurma hayalleri kuran Charles olayı incelemek amacıyla bir kasabaya gelir ve Templetonların perileri gördüğü yerde çalışmalara başlar."} +{"text":"Aubrey Davis, kız kardeşi Karen'ın Japonya'da bir hastanede yattığını annesinden öğrenince onu eve getirmek için Japonya'ya gider. Ama ablasının çıkardığı bir yangın sonucu erkek arkadaşının ölümüne sebebiyet vermekten sorgulandığını öğrenince onu eve getirmenin sandığı kadar kolay olmayacağını anlar. Allison, okuduğu okulun popüler gruplarından biri tarafından kabul görebilmek için her türlü şeyi yapmaya hazırdır; hakkında bir sürü kötü söylenti dolaşan yanmış, eski bir eve girmek de dahil. Son derece çekingen bir çocuk olan Jake, babasının annesini bu kadar kolay unutup başka biri ile nişanlanmasını bir türlü içine sindiremez. Korkunç yangından kurtularak eline geçirdiği kurbanlarını teker teker öldüren lanet, görünüşte birbirleri ile alakası olmayan kurbanlarını yeniden pençesine düşürmek üzeredir."} +{"text":"Birbirlerinden hiç ayrılamayacak olan Walt ve Bob'un bu benzersiz bağları onları garip karmaşalara sürüklüyor. Walt hayallerini gerçekleştirmek ve bir oyuncu olmak isterken ikizi Bob'u da bu hayallere peşinde sürüklemek zorundadır. Bob ve Walt Tenor küçük bir kasabanın sporun neredeyse her dalında mucize çocuklarıdır. ayrıca işlettikleri bir fast food restaurantından ve ışık hızıyla hazırladıkları hamburgerden de gurur duymaktadırlar. oyunculuk hisleri kabaran walt, bob'u hayalleri konusunda ikna ederek hollywood'un parlak ışıklarına doğru yola çıkarlar. bob ve walt kaldıkları apart otelde kendilerine çabucak komşu dairelerinde kalan seksi kızla arkadaş olurlar. walt'a bir ajans bulmak konusunda yardımcı olur... fakat ilk bulunan iş bir porno film işidir..."} +{"text":"Royal Tenenbaum ve karısı Etheline'nin üç çocukları vardır: Chas, Richie ve Margot. Çift bir gün ayrılma kararı alır. O güne dek; Chas çocuk sayılacak yaştayken emlak işine girmiştir ve uluslararası finans dünyasında neler olup bittiğini bilecek düzeydedir. Margot oyun yazmaktadır ve henüz dokuzuncu sınıftayken elli bin USD'lik Braveman Grant ödülünün sahibi olmuştur. Richie teniste küçükler şampiyonudur ve U. S. Nationals finallerini üç yıl üst üste kazanmıştır. Şimdi, genç Tenenbaum'ların tüm bu parlak hayatı üzerinden ihanet, başarısızlık ve felaket dolu 20 yıl geçmiş ve herşeyin sorumlusu olarak kabul edilen kişi, genellikle ailenin babasıdır. The Royal Tenenbaums, bir dahiler ailesinin ve bu ailenin birdenbire, umulmadık şekilde bir kış toplantısı için yeniden biraraya gelmesinin hikayesidir."} +{"text":"Çevresine yardım etmeyi yaşam biçimi haline getirmiş orta yaşlı tuhaf bir adam, şehrin sokaklarında yaşlıların çantalarını taşıyıp onları karşıdan karşıya geçirmekte, çocuklara yardım etmekte, olmayacak yerlere çöp dökenlere kızmakta, yankesicileri kovalamakta, yaralıların, zor durumda kalmışların imdadına yetişmektedir. Kendisinin Superman olduğunu iddia eden bu adam kısa zamanda halkın olduğu kadar medyanın da dikkatini çeker. Onunla ilgili bir program hazırlaması istenen güzel yapımcı Soo-jung, deli saçması olarak gördüğü bu haber işini bir an önce bitirmek için harekete geçer. Ama çantasını kaptırdığı bir yankesiciyi yakalayan, üstelik kendisini bir kamyonun altında ezilmekten kurtaran Supermanın hikayesine ilgi duymaya başlayınca, kamerasını alıp bu ilginç adamı çözmeye çalışır. Onun hikayesinde umduğundan çok daha fazlasının olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlayacaktır."} +{"text":"Öykü 1947'de Hinduların, Sihlerin, Parsilerin ve Müslümanların hep birlikte barış ve huzur içinde yaşadıkları Hindistan'ın Lahor kentinde geçer. Olaylar varlıklı bir Parsi ailenin sekiz yaşındaki kızları Lenny'nin bakış açısından aktarılır. Lenny'nin genç ve güzel Hindu dadısı, Sih, Müslüman ya da Hindu olsun çevresindeki herkesi bir mıknatıs gibi çekmektedir. Lenny'nin yaşamındaki huzur, İngilizlerin Hindistan'ı terk etme günleri yaklaştıkça ve ülkeyi bölme çabaları arttıkça bozulmaya başlar. Müslümanlarla dolu bir tren istasyona geldiğinde içindeki tüm yolcuların öldürülmüş olduğu görülür; etnik gruplar birbirlerine cephe almaya başlar; şehir kısa süre içinde alevler içinde kalır... Son derece cesur ve insancıl TOPRAK nefes kesen, epik bir film. Bu, temelinde öteki dinlere karşı anlayış barındırmayan dinleri sorgulayan türden bir film. Eğer Tanrı insanların ona farklı biçimlerde tapınmalarına izin veriyorsa, biz kim oluyoruz da onun adına başkalarını öldürebiliyoruz?"} +{"text":"Üç bayan arkadaşın hikayesi... 20 yıllık bir evliliğin sonucunda, Arvilla Holden kocasının ölümüyle birlikte kendisini duygusal bir yol ayırımında bulur. Kocası yakıldıktan sonra küllerinin gökyüzüne salıverilmesini vasiyet etmiştir. Ancak, Arvillanın üvey kızı babası için bir cenaze töreni düzenlemeye kararlıdır. Arvilla külleri üvey kızına teslim etmeye karar verir. En yakın arkadaşları Margene ve Carolı kocasının 66 model üstü açılan klasik Bonnevilleiyle alır. Arkadaşları Santa Barbaraya doğru gitmek için yola çıktıklarını sanırken Arvilla onları Amerikanın batısına doğru bir yolculuğa çıkartacaktır. Arvillanın kocası Joenun küllerini teslim etmek için başlayan bu yolculuk, kendilerini, arkadaşlıklarını, verilen sözlerin önemini yeniden keşfetmeleri için bir fırsat ve hayatlarının macerası olacaktır."} +{"text":"Irene Jacob'un canlandırdığı genç manken Valentine'in iç dünyası, emekli bir yargıçla kurduğu ipnotik bağlar sebebiyle altüst olur. Genç kadın, yaşlı adamın, komşularının telefonlarını dinlemek gibi bir kötü alışkanlığı olduğunu keşfettiğinde, kasıtsızca ortaya çıkan sırlar, romantik bir gizeme ve sonuçta trajediye yol açacaktır. Seyircinin olan bitenle ilgili soru işaretlerini daha da artıracak olan finaliyle Kırmızı, hiç şüphesiz Kieslowski'nin Üç Renk serisindeki en karmaşık ve hazmı zor film. Birçokları tarafından kolaylıkla, Fransız usülü bir Alacakaranlık Kuşağı hikayesi olarak nitelendirilebilecek olan yapımda, Irene Jacob tüm kariyerinin en ince işlenmiş ve seyrine doyum olmaz rollerinden birini çıkartıyor. Yılların \"Fransız\"ı Trintignant'ın çizdiği, hayattan bir şey beklemeyen, aksi ve sırlarla dolu emekli yargıç karakteri ise seyircideki daha fazla keşfetme isteğini amansızca körüklüyor. Kieslowski, Fransız bayrağından ödünç aldığı Kırmızı'yı, tarihe malolmuş anlamından, \"Kardeşlik\" temasından biraz daha uzaklara götürüyor. Sembolizmin derinliklerine dalıyor ve \"rastlantı\" kavramıyla harmanlıyor. Üçlemenin finali olan bu film, aynı zamanda en çarpıcı ve allak bullak edici olanı."} +{"text":"Emniyet Müdürü, bir slayt gösterisi ile memurlarına eski suçluları tanıtıyor ; .. İşte belanın 9 türlüsü Kara Çocuk.. Sürgünden yeni döndü. Şimdi kuluçka devresinde. Fakat her an bir şeyler yapması mümkündür.. Bu da Mavi Çocuk, Kara Çocukun sevgilisi. Hiç ayrılmazlar. Hayatın her türlü belasını, cefasını ve sefasını beraber bölüşürler. Kara Çocuka 20 metre yaklaşan, tehlike hudutları dahiline girmiş sayılır. Şimdi cezalarını bitirmiş uslu çocuklar gibi kendi hayatlarını yaşıyorlar.. İkisi de yeni ve güzel bir yaşam istiyor ama.. Adını Anmayacağım (1971) şarkısını söyleyip uçurtma uçurdukları tepede Mavi Çocukun sözleri olacakların habercisi gibi ; Bazen bu güzel günler kısa sürecek sanıyorum.. Kaderin cilvesi, en iyi arkadaşları bir komiserdir. Kara Çocuk ona Yahu, sen Padişah da olsan benim için Sümüklü Sülümansın. Ne kasılıp duruyorsun be? diyor. Kahramanlarımızın can düşmanı Yakup ve Rızayı Emniyet Müdürü şöyle anlatıyor ; Aslan Avcısı Yakup ; Büyük teşkilatçı ve kaçakçı. Zengin bir ailenin çocuğu. İşlerini hesaplı kitaplı görür. Hukukun bütün boşluklarını değerlendirmeye çalışır. Tilki gibi kurnaz ve gaddar bir adamdır. Pehlivan Rıza ; Eski pehlivanlardan. Şimdi kanunsuz yolun sayılılarından. Çok kuvvetlidir. Adına Kemik Kıran derler. İkisi de tedirgin ; .. Bizim için iki yol var.. Kara Çocukla anlaşabilirsek ne ala, anlaşamazsak malum. Olumsuz yanıt alınca malumu gerçekleştirmek için evini basarlar. Ama Kara Çocuk onları kurşun yağmuruna tutuyor. İki kişi ölür. Mavi Çocuk ; Zor günler yeniden başladı Kara Çocuk. Artık hayat bizim için kolay değil. Hakkımızda vur emri var. Bundan sonra onları 34 FR 931 plakalı kırmızı arabalarıyla Bonnie ve Clyde gibi umutsuz bir kaçış içinde görüyoruz. Üstelik Mavi Çocuk hamileymiş. Para bulabilmek için Cazip Beyin yanında çalışan Zülfikarı kaçırırlar. Kaçırdıklarıyla kalırlar çünkü Cazip Bey onlara metelik koklatmaz. 1971. Bol geldiği ve lüx olduğu iddia edilen başka şeyler gibi Kara Çocuk da yolun sonuna geliyor. Film biterken Belgrat Ormanı. Eski, terkedilmiş bir değirmen. Peş peşe dinlediğimiz iki güzel melodi ; Le Passager de la Pluie filminden (1969) Theme Mellie ve Sunflower (1970) filminden Love Theme from Sunflower/The Parting in Milan. Yerde iki kırmızı gül. Kanlar içindeki Kara Çocuka sarılmış gözü yaşlı Mavi Çocuk. Biraz ilerde, olaya zamanında müdahale edememiş olan Komiser Süleyman"} +{"text":"Yoon 1979 yılında yaşayan bir üniversite öğrencisidir. Donghee isimli başka bir öğrenciye aşık olan Yoon, plotonik aşkını gözetlerken yakalanır. Utancından, orada bulunma sebebine bir bahane arayan Yoon, masanın üzerinde duran bozuk radyonun kendisinin olduğunu iddia ederek yakalanmaktan kurtulur. Yoon, radyonun bozuk olduğunu bilmemektedir. Zaten, elektronikle de ilgilendiği falan yoktur. Fakat bir gün radyodan bir genel çağrı anansu alır. Anonsu yapan, Ji In adında, kendi yaşlarında bir delikanlıdır. İkili radyodan konuştukça, garip birşeyin farkına varır: Yoon 1979 yılında, Ji In ise 2000 yılında yaşadığını iddia etmektedir. Her ikisinin de birbirine kanıt sunması ve Ji Inin radyosunun, fişi çekikken de çalışması üzerine; ikili bu durumu kabullenir. Ji In ve Yoonun konuşmaya devam etmeleri, geçmişte ve gelecekte her ikisinin de hayatına sirayet eden çok dramatik bir olayı gün yüzüne çıkartacak, her iki gence de şok yaşatarak; hayatlarını değiştirmelerine vesile olacaktır."} +{"text":"Vivien Leigh tarafından canlandırılan, ateşli ve bencil tabiatlı yarı İrlandalı güneyli güzel Scarlett O'Hara, Leslie Howard'ın oynadığı centilmen Ashley Wilkes'i sevmektedir. Ashley de onu sever. Clark Gable'ın incelikli ve doğal bir oyunculukla hayat verdiği, kendini beğenmiş, asi, fırsat düşkünü Rhett Butler da Scarlett'a aşıktır. Ashley, kibar kuzini Melanie ile evlenir, çünkü Scarlet'ın tutkulu karakterine karşılık, Melanie ile ortak huzurlu, sakin karakterlerinin çok daha iyi bir evliliğe yol açacağını düşünmektedir. Bu arada Rhett ve Scarlett ilk karşılaştıklarında aralarında bir elektriklenme olur ve bu Scarlett'ın ilk iki evliliği boyunca da sürer. Scarlett ve Rhett nihayet evlenirlerse de güzel kadın hala sevdiği Ashley'in özlemini çekmektedir. Bu trajik aşk dörtgeninin fonunda, kuzey-güney savaşı ve güneyin yeniden yapılandırılması, Atlanta'nın yanışı, yaralı güney eyaletleri federasyonu üyeleri ile dolu tarlalar da kullanılıyor. Titizlikle hazırlanmış sahneler, muhteşem gün batımı görüntüleri ve silüetler, görüntü kadar dramatik ve romantik müzik, trajik savaşı somut hale getirmek için kullanılan güney halk şarkıları, yoğun bir nostalji havası, nükteli diyaloglarla Rüzgar Gibi Geçti, sinema tarihinde bugüne kadar çekilmiş en büyük epik dramlardan biridir... Belki de en iyisidir..."} +{"text":"Mert, Sinan, Gamze, Kaan ve Uluç, aile, sınav ve yoğun tempolu okul baskısından bunalarak, ortaöğretim başarı puanlarını yükseltmek için okuldaki yazılı sorularını ele geçiriyorlar. Ardından sıra büyük projeye geliyor ve ÖSS Soru Bankası'na büyük bir soygun planlamaya başlıyorlar! Fakat bu iş, okuldaki soruları çalmak kadar kolay olmayacaktır. Genç kuşağın en birincil kaygılarından biri olan üniversite giriş sınavı, Ömer Faruk Sorak'ın yönetmenliğini yaptığı Sınav ile espirili ve yer yer de duygusal bir şekilde beyazperdeye taşınıyor. İsmail Hacıoğlu, Yağmur Atacan, Rüya Önal gibi genç isimlerin yanında Hümeyra, Altan Erkekli, Güven Kıraç ve Zafer Algöz gibi tecrübeli ve başarılı oyuncuların yer aldığı kadrosu ile de film dikkat çekiyor. Filmin merak edilen süprizi ise dövüş filmlerinin aranılan ismi Jean-Claude Van Damme..."} +{"text":"Yeni mezun Oliver, çarçabuk iş hayatına atılmış yirmili yaşlarında bir gençtir. Yoğun geçen iş hayatı yüzünden sürekli seyahat etmektedir. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır sözüne inanarak, iş hayatındaki hedeflerinde yalnız olmak istemez... İş seyahatlerinden birinde Emily'yle karşılaşır. Bu bir ilktir. Tanışmalarından itibaren, tam yedi yıl sürecek olan bir karşılaşma döngüsünün içine girerler. Bir türlü; kader mi, yoksa tesadüf mü kestiremezler. Hayatlarının farklı dönem ve durumlarında sürekli bir araya gelen ikili arasında adını koyamadıkları bir ilişki gelişir. Beraberken çok iyi vakit geçirdikleri halde zıt karakterlere sahip olmaları biraraya gelmelerini zorlaştırır. İsmini koyamadıkları bu ilişkileri sadece bir arkadaşlık olarak mı kalacaktır, yoksa daha ötesine mi dönüşecektir? Modern hayat koşuşturmaları arasında birbirlerine duydukları hisler yüzünden bocalayan iki gencin öyküsü, günümüz aşklarına değişik bir pencereden bakmamızı sağlıyor."} +{"text":"1973 yılında Şili dünyanın gelmiş geçmiş en kanlı darbelerinden birine ev sahipliği yaptı. Binlerce insanın öldüğü ve eskisinden daha büyük bir sefalete sürüklendiği bu darbenin hazırlık döneminde, sokaktaki insanın yaşayışını ve umutlarını, iki küçük çocuğun gözlerinden izliyoruz. Özel bir Katolik okulunun müdürü olan Peder McEnroe?nin hayattaki en büyük amacı insanların daha adil ve eşit şartlar altında yaşamasına yardımcı olmaktır. Ancak sadece bir okul müdürü olarak elinden gelen, zengin olmayan ailelerin çocuklarını da, bazı velilerin desteğini de alarak okula kabul ettirmektir. Santiagolu zenginlerin sadace birkaç sokak ötesinde bir gecekondu da yaşam savaşı veren Pedro Machuca okula işte böyle kabul edilir ve zengin ama utangaç olan Gonzola Infante ile tanışır. İki çocuğun hayata dair ilk tecrübelerini ve dostluklarını keşfedeceğiniz, dünyanın yeniden adaletli olmasını birlikte dileyeceğiniz bir film Machuca. 41. Antalya Altın portakal Film Festivali?nin de açılış filmi olan Machuca, yönetmen Andres Wood?u tanımak için iyi bir fırsat."} +{"text":"Değer yargıları olan birinin yolundan dönmesinde paranın etkisi hafife alınmamalıdır. Zengin olma hırsıyla son parasını da piyangoya yatırarak tüketen Fred Meksika?da dostu Curtin?la buluşur. Birlikte çalıştıkları McClane?den paralarını almakta zorlanırlar. Diğer yandan, beraber vakit geçirdikleri ve oldukça geveze bir araştırmacı olan Howard?a göre etraftaki tüm tepeler altın hazineleriyle doludur. Bu, Dobbs ve Curtin için kaçırılmaz bir fırsattır. Beraber tepeleri aşan üçlü, döndüklerinde dostlukları mı yoksa paraya olan tutkuları mı ağır basacaktır Gösterime girdiğinde, Bogart?ı paranoyak, anti-kahraman Fred rolünde izlemek izleyicileri oldukça şaşırtmış. Birçok eleştirmence Amerikan klasiği olarak kabul edilen film AFI tarafından en iyi 100 film sıralamasında 30?uncu seçildi. John Huston En İyi Yönetmen Oscar?ını, Walter Huston da En İyi Yardımcı Erkek ödülünü aldı. Yani, baba-oğul başarısı söz konusu."} +{"text":"Sene 1949, savaş sonrası Fransa... Clement Mathieu, erkek öğrencilerin eğitim gördüğü bir yatılı okula öğretmen olarak gelir. Çocukların hepsi birbirinden çok farklı ve asi yaradılışlıdır. Clement önce ne yapacağını şaşırır, sonra da onlara en iyi bildiği şeyi öğretmeye karar verir; müzik! Kurduğu koro sadece kendisinin değil tüm çocukların hayata bakışını değiştirecektir. Fransız yönetmen Christophe Barratier?in senaryosundan yönetmenliğine, her safhasında bulunduğu Koro?nun müzikleri de kendisine ait. Barratier, oyuncu kadrosunu oluşturabilmek için 40 faklı koroyu dinlemiş ve en sıradan bulduğu çocuklarla hiç bir profesyonel yardım almadan altı ay boyunca çalışmış. En İyi Yabancı Film dalında Oscar ve Altın Küre adaylığı başta olmak üzere pek çok adaylık kazanan film, müzikleriyle de büyük başarı topladı. Fransa?nın Oscarları sayılan Sezar ödüllerinde ise En İyi Müzik ve Ses ödüllerini kazandı."} +{"text":"Dünyaca ünlü İngiliz yazarı Sarah Morton, tatil yapmak ve biraz da çalışmak amacıyla, editörünün Fransa'daki evine misafir gelir. Bir gece, Fransız editörün genç kızı Julie, Sarah'ın hayatına altüst edici bir giriş yapar ve kadın yazarın yaşamındaki tüm sukünet, bir daha geri dönmemek üzere bozulur. 8 Kadın ile tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tanınıp sevilen yönetmen François Ozon, bu filminde de sadık oyuncusu Charlotte Rampling'ten vazgeçmiyor. Bununla da kalmıyor ve 8 Kadın'ın en masumu ve küçüğünü, Ludivine Sagnier'i de 'fettan kız' rolüyle olaya dahil ediyor. Ozon, İngiliz kadın yazar karakterini yaratırken, bu konuların uzmanı psikolog François Riviere'den yardım almış. Riviere'e göre bu kadınlar \"alkolik ve lezbiyen eğilimleri kadar sapkınlığa da temayülü olan tehlikeli bir ipte yürüyorlar.\" Biz onların yalancısıyız. Ancak Fransız yönetmenin bir kez daha kadınların dünyasında gezinen ilgi çekici bir filme imza attığına kuşku yok."} +{"text":"Missisipi'de okul yaşındaki bir delikanlıyı baştan çıkarttığı için başı derde girmiş olan yaşça geçkin ama çekici Blanche DuBois, New Orleans'ın Fransız mahallesinde yaşamakta olan hamile kızkardeşi Stella'nın yanına gelir. Tek arzusu kendine yeni bir yaşam kurmak ve herşeyi geride bırakmaktır. Oysa Stella'nın kaba saba bir delikanlı olan kocası Stanley Kowalski, Blanche'ın güneyli nezaketinden hiç hoşlanmamaktadır. Sürekli taciz edilen Blanche'ın Stanley'le yüzleşmesi epey şiddetli olacaktır. Tennessee Williams'ın kendi oyunundan Oscar Saul'la birlikte uyarladığı film, Broadway şovunun da yönetmeni olan Elia Kazan'ın imzasını taşıyor. Şovun kadrosunun önemli bir bölümünün kamera karşısına geçtiği film, 1951 yılı Oscar'larına da damgasını vuran bir klasik. Stanley Kowalski karakterinin, Marlon Brando'nun en unutulmaz rollerinden birine vesile olduğunu da ekleyelim..."} +{"text":"Deneysel Sinema'nın ilk örneği olarak kabul edebileceğimiz 1929 yapımı film, sinemaya gerçeküstücülük anlayışını armağan etmesiyle de bilinir. Ünlü İspanyol ressam Salvador Dali ve Luis Bunuel'in gördükleri bazı rüyaları birbirlerine anlatmaları filme esin kaynağı olmuştur. Nitekim Luis Bunuel, 'Son Nefesim' adlı kitabında bu konuya değinmiştir? ?En anlaşılmaz filmler? gibi listelerde her zaman üst sıralarda yer alan 'Endülüs Köpeği', üzerinde en çok tartışılan filmlerden biri de olmuştur. Eleştirmenler, felsefeciler, edebiyatçılar, sanatçılar ve farklı branşlardan önemli isimler filme dair sıradışı çözümleme girişimlerinde bulumuş olsalar da, bu yorumlar hiçbir zaman kesinlik kazanamamış ve ne Dali ne de Bunuel tarafından doğrulanmamıştır. Dali için film : 'İstenmeyen rüyaların imitasyonu' iken, Bunuel içinse : 'Psikolojik, kültürel, mantıksal hiçbir açıklamaya imkan vermeyecek düşüncelerin ve görüntülerin benimsendiği' bir filmdir. Filmde ne yapılmak istenmiştir, anlatılan nedir, nereye varılmıştır gibi soruların hepsi, 78 yıl sonra bugün bile hala sorulmaktadır ancak net bir cevabı malesef yoktur. Filmin bana göre en önemli cazibe sebebi de budur. Bunuel ve Dali istediklerini kesinlikle başarmışlardır. İçerisinde, bilediği ustura ile bir kadının gözünü ikiye ayıran adam, bir bulutun Ay'ı kesmesi ve avcunun içinde karıncalar dolaşan adam gibi rüya olduğu bilinen sahnelerin yanı sıra, mantıklı açıklamasının olmadığını düşündürebilecek onlarca sahne de mevcut."} +{"text":"Clark Gable ve Claudette Colbert 1934 yapımı bu çılgın komedi klasiğinde, uyumsuz aşıklar olarak biraraya geliyor. Şımarık Ellie Andrews, kendisini işe yaramaz bir playboyla evlenmekten alıkoymaya çalışan milyoner babasından kaçar. New York yolculuğu sırasında Peter Warne adında işsiz bir gazeteciyle tanışır. Bindikleri otobüs bozulunca, sürekli dalaşan ikili çlgın bir otostop macerasına atılır. Peter yaşadıkları maceraları yazarak iş bulmayı ummaktadır. Fakat kaçak varisle, küstah gazeteci birbirlerine aşık olunca işler değişir. Frank Capra'nın yönettiği It Happened One Night, en önemli beş Oscar Ödülünü, yani En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Film ve En İyi Senaryo Oscar Ödüllerinin hepsini alan ilk film olma özelliğini taşıyor."} +{"text":"İşadamı Orhan, sinir krizinin eşiğinde, hayatından bıkmış, mutsuz bir evliliği olan bir adamdır. Eşinin ilgisizliği nedeniyle tüm zamanını çocuğu ile geçirmektedir. Karısı Şermin sadece kendini ve sosyal faaliyetlerini düşünen, sık sık da kıskançlık depresyonu gösteren bir kadındır. Şermin'le son kavgasından sonra Orhan evi terk eder. Bir süre sonra gittiği bir barda, küçük bir orkestranın şarkıcısı olan Leyla ile tanışır. Ona kendisini bekar bir erkek olarak tanıtır. Geçen günler ikisinin arasında romantik bir ilişkinin başlamasına neden olur. Orhan genç kızı baştan çıkarmaya çalışırken, onun aslında çok saf, içten ve dürüst bir insan olduğunu fark eder. Bir gün Leyla'dan Antalya gezisi sırasında kendisine eşlik etmesini ister. Antalya'da çok mutlu ve romantik günler yaşarlar. İstanbul dönüşü hüzünlüdür. Orhan, çaresiz ailesine ve küçük oğluna geri dönmek zorunda kalır, ama Leyla'yı bir türlü unutamaz. Sevgilisi için ufak bir çatı katı kiralar. Ve Leyla Orhan'ın evli olduğunu keşfedene kadar orada buluşmaya devam ederler..."} +{"text":"Yönetmen, Paulo isimli karakter aracılığıyla bize Brezilya'nın üç büyük problemini gösteriyor: Sağlık, Barınma ve Eğitim. Olağanüstü derecede manalı bir film, bu bakımdan sosyolojik bir başyapıt. Senaryosu oldukça titiz ve her ayrıntı hesaplanmış. Brezilya toplumunun zekice tasarlanmış bir portresini sunuyor. Filmdeki ilişkiler ağıysa, filmin en hassas ayrıntılarından biri. Caio Blat, muhteşem. Sergilediği performans, onun rol yapmadığını düşündürtecek kadar doğal. O adeta Paulo'yu yaşıyor. Paulo, duygusal bakımdan sorunları olan, genç bir tıbbıye öğrencisi. Alexandre Rodrigues ise, sosyoloji öğrencisi Leon rolünde çok etkili bir katılım sergilemiş. Leon, sevgilisi Leticia ile ayrılma noktasında bulunan ancak buna karşı savaşacak güç ve yetenekten yoksun bir karakter. En iyi dostu oda arkadaşı Paulo. Son olarak Maria Flor, genç, güzel ve nazik mimarlık öğrencisi Leticia rolünde. Leticia, bir sürü hayali ve naif kalbi ile bir aşk üçgeninin tam eşiğinde durmakta. Bu üç can arkadaşın hikayesi, fakirlik ve sefalet içindeki Rio de Janeiro'nun yaşadığı sosyolojik travmaya ışık tutar cinsten. çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Mr. Socrates, heyecanla izlenecek bir film ve kesinlikle çok farklı bir hikaye örgüsüne sahip. Serseri bir karakter var elimizde; ama öyle sıradan bir serseri değil. Kendisi hapiste yatan babasından borç para isteyecek kadar sorumsuz; arkadaşlarının kirli işler için arama listesinde ilk numarada bulunacak kadar sefil gözlerle bakıyor hayata. Bir gece vakti bazı adamlar tarafından kaçırılıyor ve eski, bilinmeyen, kapalı bir okula kapatılıyor. Burada kendisine \"öğretmen\" diyen mafya kılıklı bir adam ve onun adamları tarafından sabah akşam ders çalışmaya zorlanır. Evet yanlış okumadınız; \"ders çalışmak\". Bizimkini kaçıran adamlar bir mafyaya mensup olup;iyi bir eğitimden geçirdikten sonra onu polis yapacaklar ve kendi mafyaları adına çalışmasını isteyecekler; bütün plan bundan ibaret aslında. Ama ders çalışmak hiç bu kadar eziyetli olmamıştır! Misal, hız problemleri mi çalışılacak; bu adam tren yoluna kelepçelenir, üstüne doğru bir tren gelirken ona soru sorulur ve cevaba karşılık kelepçenin anahtarları önerilir. Zaten öyle bir andan sonra insan hayatı boyunca hız problemlerini unutamaz... Bizimkisi, sabah akşam lise bitirme sınavlarına çalışmaya zorlanır; isyan ettiğinde bir güzel dayak yer ve eğitim anlayışına yeni bir bakış açısı getirilir. Öyle veya böyle bizimki polis olduğunda, asıl mevzu kendini daha sonralarda göstermeye başlıyor."} +{"text":"Ronald Everett Capps'in 'Off Magazine Street' adlı romanından 2004 yılında sinemaya uyarlanan senaryosunu ve yönetmenliğini Shainee Gabel'in üstlendiği bağımsız yapım, son zamanlarda sıklıkla aksiyonlarda görmeye alışkın olduğumuz John Travolta'ya sempatiyle yaklaşmanızı sağlayabilir. Annesinin ölümü üzerine kasabasına geri dönen Purslane'nin, biri emekli edebiyat profesörü diğeri onun himayesinde kitap yazmaya çalışan, sürekli içen, konuşan ve kitap okuyan iki erkekle karşılaşmasını ve birlikte yaşamaya başlamalarını konu ediniyor. Kitap yazmaya çalışan Lawson'ın buhranı, Purslane ve Bobby'nin anlaşılmaz ilişkisi, Bobby'nin vurdumduymazlığı, Purslane'nin evi satıp kasabadan kurtulma çabası sırasında annesi ve evdeki erkekler arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışması sırasında bütün bunlardan uzaklaşıp, edebiyat muhabbetlerine tanık oluyor ve konudan saptığımız anda tekrar filme geri dönüyoruz. Nathon Larson'ın filmin müziklerinde oldukça başarılı bir iş çıkardığı yapım Johansson'a altın kürede en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştı."} +{"text":"Fransız başkanlık seçimlerinde muhafazakar ve aşırı sağcı taraf karşı karşıya gelir. Yöre halkı iyice hareketlenir. Varoşlarda ayaklanma çıkmış, her köşede alevler yükselmektedir. Kent merkezindeki kargaşa ortamından yararlanmak isteyen küçük çaplı bir hırsız çetesi, büyük bir soygun hazırlığındadır. Başarılı oldukları takdirde ülke dışına kaçacak ve çetenin kadın üyesinin çocuğunu aldırabilmesi için gereken parayı elde edeceklerdir. Ancak soygun sırasında işler kötü gider ve grup bölünür. Polisten kaçmaya çalışan bazı çete üyeleri, Lüksembourg sınırı yakınında ıssız, köhne bir pansiyona saklanırlar. Soyguncular kaba saba görünümlü otel sahiplerinin, eski bir Nazi olduğundan habersizdirler. Pansiyon sahibi kendi ari ırklarından oluşan yeni dünya düzeni kurmak için, faşist fantezilerini bu kişiler üzerinde gerçeğe dönüştürmek için her şeyi yapmaya hazırdırlar. Ancak beyaz ırkçıların dışarıda bu hayallerini uygulama şansı olmamaları sahibi oldukları otelde çeşit çeşit sapıklık ve yozlaşmayla dolu ürkütücü bir atmosfer yaratmalarına yol açmıştır. Artık genç kahramanlarımızın azap ve çilelerle dolu günleri başlamıştır. Otelin karanlık ve ürkütücü odalarında her türlü aşağılama ve işkenceye tabi tutulurlarken evrensel özgürlüğün gerçek anlamını öğrenmeye başlayacaklardır."} +{"text":"Esme köyün en güzel kızıdır. Yaşadığı yörede herkes ona vurgundur. Esme de köyün yiğit delikanlısı eşkıya Abbas'a sevdalıdır, ama köy ağası Halim'le evlenmek zorunda kalmıştır. Bu evlilikten çocuğu olmuştur. Esme uğruna elini kana bulayıp, onbir yıldır hapislerde yatan Abbas bir gün çıkar gelir. Abbas kararlıdır. Çünkü hala Esme'ye vurgundur. Onu kaçırmak ister. Esme de ona boş değildir. Gene de direnir, kaçmaz. Çünkü çocuğu Hasan'ı düşünür. Abbas, bir gece evi basıp Esme'nin kocasını öldürür. Esme'yi kaçırır. Ama köylüler Abbas'ı öldürüp cesedini köy meydanına atarlar. Esme'nin uğursuz güzelliği felaketler getirmektedir. Esme'nin köyden alıp başını gitmesi ya da ölmesi istenmektedir. Bu kez Esme'yi öldürmek için Ali görevlendirilir. Ali de bu işi beceremez. Çünkü bu güzelliğe kıyamaz. Peki ya kim yapacaktır bu işi? Oğlu Hasan mı? Silah Hasan'a verilir. Babasının kanı yerde kalmamalıdır. Bütün olaylardan suçlu olan Esme öldürülmezse Hasan'ın babası Halil, mezarında hortlayacaktır. Esme çırılçıplak leğende yıkanırken, Hasan anasına silahı ateşler..."} +{"text":"Sulukulede yaşam... Bir yanda Güllüye, annesi Sabahat ve dayısı Bekir. Diğer yanda Bayram, babası Emin, kızkardeşi Sevim ve halası. Güllüye Bayramın, Sevim de Bekirin sevgilisidir, ama Emin ile Sabahatın ezeli düşmanlığı evlenmelerine engeldir. Aslında birbirlerine aşık olan Emin ve Sabahat yıllar önce tam evlenecekken, Emini başka kadınla görüp, inat için başka adamla evlenen Sabahata Eminin kızması; giderek ortaya iki düşman aile çıkartmıştır. Sulukuleye gelen müşterileri paylaşamaz, sürekli kavga ederler. Güllüye ve Bayram evlenmeye iyice kararlıdır. Ama ünlü gazinocu Sabrinin Güllüyeyi assolist yapması bunun gerçekleşmesini önler. Karşılık alamasa da Sabri Güllüyeye aşık olmuştur. Sulukulede çekilen televizyon programında çok beğenilen Bayramı da rakip gazinocu sahneye çıkarır. Bayram para kazanıp Güllüyeden öc almak için, kadın kılığına girip şarkılar söyleyerek ünlü olur. Bu durumlara üzülen Bayramın halası ikisine de diğerinin ölümcül hasta olduğunu söyleyip buluşmalarını sağlar. Sabahat ve Emin de aynı oyunla barıştırılır. Sonunda Güllüye Bayramla, Emin Sabahatla, Bekir Sevimle evlenir. Gazinocu Sabrinin baskını ise onu ve adamlarını polisin tutuklaması ile sonuçlanır. Sulukuleye müzik, şamata, şenlik ve mutluluk yeniden gelmiştir"} +{"text":"Korenin önde gelen 6 yönetmeni tarafından yapılan, insan hakları konusunu ele alan çok amaçlı bir filmdir. 6 bölümün konusu; Onun Ağırlığı, liseli kızların plastik cerrahiye zorunlu oluşu. Bir Adamın aşkı, bir pedofilin kimliği halk arasında ortaya çıkar ve onun haysiyeti yok sayılır. Geçiş, Seoul merkezinde sokakta karşıya geçmeye çalışan; felçli olan bir özürlüyü göstererek, ayrımcılık ve önyargı hakkında sembolik bir mesaj verir. Dil Bağı, R harfini daha iyi telaffuz edebilmek için küçük bir çocuğun ameliyat masasına yatması. Yüzün Değeri, otoparkta çalışan güzel bir kızın; araçtaki bir adam tarafından küçük düşürülmesi. Barış ve Sevgi İle Bitmeyen Son, Yabancı bir işçinin Korece konuşabilmesi mümkün olmayan bir akıl hastanesine gönderilişi. Film bu inanılmaz hikayeler üzerine kuruludur."} +{"text":"Küba'nın önde gelen çizgi sinemacısı Juan Padron'un yeni uzun metrajlı çalışması, 1985 yapımı ünlü \"Havana'daki Vampirler\"in devam filmi. 1933 yılında vampir bilim adamı Wolfgang Amadeus von Dracula, vampirlerin güneş ışığında yaşamasına imkan sağlayan bir formülü, \"Vampisol\"u geliştirmişti. Chicago'daki Capa Nostra ile Düsseldorf'daki Avrupa Vampir Grubu, formülün kontrolünü ele geçirmek için Havana'da çatışmış, ama Von Dracula'nın yeğeni Pepito, karışımın reçetesini herkese bedelsiz olarak iletmek amacıyla bir şarkı şeklinde Uluslararası Radyo Vampir'den açıklayarak meseleyi kurnazlıkla halletmişti. Bu sefer de Pepito, Vampisol'u savaş amacıyla kullanan Nazi vampirlerle karşı karşıya gelmek ve daha da güçlü bir iksir olan \"Vampiyaba\"yı icat etmiş olan oğlunu kurtarmak zorundadır."} +{"text":"Luc Besson'un yazıp yönettiği 1998 tarihli ünlü \"Taksi\" filminin Amerikan versiyonunda şoför koltuğuna Queen Latifah oturuyor. New York caddelerinde değişik alavere dalavereler ve büyük bir beceri ile şehrin en hızlı taksicisi olma ünvanını kazanan kahramanımızın hayali, aslında bir yarış arabası sürücüsü olmak. Karşısına yeteneksiz bir polis çıkmasıyla birlikte yaşamı değişen şoörümüz, kendisini Brezilyalı banka hırsızlarının peşinde buluyor. Arabasız bir polis ile hız canavarı bir taksicinin suçluların peşinde bir kedi fare kovalamacası içine dalmaları ölümcül ve komik bir maceranın da başlangıcı oluyor. Filmin bu yeni versiyonunda, hızlı taksicimizin cinsiyeti değişmiş olsa da, Luc Besson'un imzası değişmemiş: Besson da filmin yapımcıları arasında yer alıyor."} +{"text":"90lı yılların başında Doğuda bir şehir. Doğuştan ufak bir tüccar olan Mihram, ne istenirse onu bulmasıyla nam salmıştır. Büyük işler bağlamak için birçok fikri vardır ama bu fikirleri hayata geçirecek sermayeye sahip değildir. Yöreye yerleştirilen telefon vericilerini gördüğünden beri aklını cep telefonu satan bir dükkan açmakla bozmuştur. Bir gün, kasabadaki dispansere ilaç taşıyan kamyonun soyulması üzerine çaresiz kalan hekim Mihram'dan karaborsa ilaç bulmasını ister. İlaç acilen çocuklar için gereklidir. Mihram bu durumu hayatını nihayet değiştirebileceği bir fırsat olarak görür. Kamu parasıyla kumar oynayacak, ona bu süreçte eşlik edecek amcası Fazılın yaşadığı Nahçivana kaçakçılık yapacaktır. Eğer kaybederse toplumdan dışlanacağının farkındadır, ama kazanırsa hayal ettiği işi kuracak kızına ve karnı burnunda karısına daha iyi bir gelecek hazırlayacaktır. Ancak Mihram iki şeyi hesaba katamaz: Mihramın attığı her adımı dikkatle izleyen ve Ayın ışığını nereden aldığını öğrenmeye fazlasıyla meraklı olan yerel mafyayı; bir de gittikçe daha fazla değişen bir pazarın acımasız kanunlarını. Arz ve talep En İyi Fİlm dahil 4 dalda Altın Portakal Ödülü sahibi Pazar: Bir Ticaret Masalı, kapitalist öğretinin egemen olduğu dünya ticaretinin küçük bir halkasını tasvir ederken, yoksulluğun ve köşe dönücü zihniyetin bireyi değer erozyonuna uğratmasını, vicdanını yok etmesini ele alır. Mihram'ın serüveni aşık geleneğini andıracak biçimde türkülerle, şarkılarla anlatılan bir ticaret masalıdır."} +{"text":"Sevimli yeşil dev kahramanımız Şrek'in maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Karısı Prenses Fiona'nın babası Kral Harold'ın hastalanması, Şrek için çok büyük bir soruna dönüşür. Ya bir an evvel Kral'ın yerine geçecek bir varis bulmak zorunda, ya da çok sevdiği bataklıktaki evinden ayrılarak tahta kendisi oturmak zorundadır. İkinci seçeneğin gerçekleşmemesi için elinden gelen herşeyi yapmaya karar veren Şrek, Eşek ve Çizmeli Kedi ile birlikte uygun bir varis arayışına girişirler. Kısa zamanda aradığı ismi bulmuştur: Fiona'nın kuzeni Prens Artie! Tek sorun ise genç Prens'in, tahtın ağırlığının kaldıramayacağı kadar asi ruhlu olmasıdır. Serinin ilk iki bölümünün tüm dünyada büyük beğeni ile izlenmesi sonrasında gelen gelen üçüncü film, animasyon hayranlarına yine eğlenceli dakikalar vaad ediyor."} +{"text":"Ölümsüz Çocuklar, Devendra Banhart, Antony & The Johnsons, CocoRosie ve Vashti Bunyan gibi ruhani ve coşkulu bir dünya görüşünü paylaşan bir grup müzisyenin hayatları, duruşları ve müzikleri hakkında. Bu ölümsüz çocukların herbiri, sanki bir masal dünyasındaki göçebe yaşamından bizim dünyamıza müzik yapmak için inmiş gibi. Antonynin görüşüne göre onların bir arada anılmasına neden olan garip folk terimi, estetiğe dair bir tanım değil. Garip folk tayfasının müziklerinde, sözlerinde ve yaşamlarında sinizme yer yok; kırılgan, savunmasız ve yumuşak bir tavır söz konusu. Bu sanatçıların müziklerinin dinleyicilerde nasıl bir inanç ve tutku yaratabildiğini bilenler için Ölümsüz Çocukların her dakikası müzik ve sevgiyle dolu bir nimet. Bu müzisyenlerin oyunbaz ve saf ama aynı zamanda uyanık sözleriyle, günümüze dair öyküler bile umut verebiliyor. Belgesel, yönetmen David Kleijwegtin Ruh Madenciliği olarak adlandırdığı projesinin ilk çalışması."} +{"text":"1960'lı yılların popüler gotik-gerilim dizisinden uyarlanan film, zengin ve çapkın vampir Barnabas Collins'in cadılar, hayaletler ve canavarlarla dolu karanlık dünyasını beyazperdeye taşıyor. Barnabas muhteşem bir hayat sürerken, kıskanç bir cadı tarafından lanetlenerek kontluğu elinden alınan ve 200 yıl kadar toprak altında, tabutta kilitli kalan bir vampirdir. 1972 yılında kopan bir fırtına onun da tabutunu yeraltından çıkartır ve meraklı köylüler sayesinde artık özgür bir vampirdir. Makamını ve intikamını almak için yaşadığı malikaneye geri dönen Barnabas, bildiği, tanıdığı her şeyin, içinde yaşadığı zamanın değiştiğini keşfedecektir. Yeni ailesine ve hayatına uyum sağlamaya çalışırken aklındaki tek hedef onu lanetleyen cadıdan intikamını almaktır... Gene bir Tim Burton-Johnny Depp ortaklığının ürünü olan projede yönetmenin favori oyuncularından olan Helena Bonham Carter, Eva Green, Michelle Pfeiffer ve Jackie Earle Haley göze çarpan diğer isimler."} +{"text":"Rosario ve Matteo eğitim ve karakter, sınıf ve coğrafyanın ayırdığı iki yeniyetmedir. Rosario İtalya'nın iyice güneyinde, Calabria'da doğmuş ve yetişmiştir. Babası hapistedir, annesi bir Mafya kan davasının kurbanı olmuştur. Son derece dindar ve mağrur olan, kendi kendine yeten Rosario, sorunlu gençler için kiliseye ait bir yurtta bir süre kalsın diye, rahip Don Lorenzo tarafından Torino'ya getirilir. Bu düzen, şimdi Torino'da başarılı bir işadamı olan uzak akrabası, sabık Calabrialı Luigi tarafından ayarlanmıştır. Luigi hafta sonlarını kendi evinde geçirmesi için Rosario'yu teşvik eder; çocuğun varlığının kendi oğlu Matteo'yu somurtkan pasifliğinden kurtaracağını umut etmektedir. Çocuklar arasında mütereddit bir dostluk gelişir, ama Rosario Luigi'de, kendi güneyli kökenine ilişkin olarak, çoktan derinlere gömülmüş kırgınlıkları uyandırır. Rosario'nun bağımsızlığı da Matteo'ya babasının otoritesine karşı isyan etmesi için esin sağlar. Gittikçe tecrit olan Luigi, çocukların ikisiyle de iletişim kuramaz hale gelir Farklı dünyalardan gelen ergen iki erkek çocuk arasındaki dostluğun bu yoğun dokulu, dokunaklı dramı, melankolik olsa bile kasvetli olmaktan uzak bir film."} +{"text":"Büyükannenin rüyasını gerçekleştirdiği, annenin kızlarına çocuk muamelesi yapmaktan vazgeçtiği, kızların kocalarını budala olarak görmeye son verdiği ve babanın küllerinin ülkenin dört bir yanına saçıldığı, karanlık ve absürd bir yol filmi komedisi. Milada kocasının ölümünden sonra, onun Slovakyada doğduğu yere gömülme yönündeki son arzusunu yerine getirmeye karar verir. Yanında kayınvalidesi, yetişkin yaştaki iki kızı, damadı, torunu ve doldurulmuş bir tavşanla birlikte, iki arabaya doluşarak Çek Cumhuriyetini ve Slovakyayı bir baştan bir başa geçtikleri bir aile yolculuğuna çıkarlar. Ailenin her üyesinin, kimi dramatik, kimi ufacık olsa da kendine ait sırrı vardır ve dünya bu dört kuşağın açıklanmayan varsayımlarının süzgecinden geçerek algılanır. Kentlerinden çıkar çıkmaz, bu sıkıcı aile yolculuğu yavaş yavaş farklı bir şeye, muhtemelen hayatlarının en önemli iki günü olacak bir deneyime dönüşmeye başlar"} +{"text":"Güneş Çiçekleri 1970 İtalya, Fransa ve Sovyetler Birliği ortak yapımı dramatik filmdir. Özgün adı I Girasoli dir. Film İngilizce konuşulan ülkelerde Sunflower adı ile gösterime sunulmuştur. Senaryosunu Cesare Zavattini'nin Tonino Guerra ile birlikte yazdıkları filmi Vittorio De Sica yönetmiştir. Başlıca rollerinde Sophia Loren, Marcello Mastroianni ve Lyudmila Savelyeva oynamışlardır. Görüntüleri Giuseppe Rotunno'ya ait olan filmin müziklerini Henry Mancini yapmıştır. Filmin yapımcılığını da Sophia Loren'in eşi olan Carlo Ponti üstlenmişti. II. Dünya Savaşı sırasında Rus cephesine gönderilen ancak binlerce başka İtalyan askeri gibi geri dönmeyen ve kayıp olduğu ilan edilen kocasını savaştan sonra bu ülkede umutsuzca aramaya çıkan İtalyan kadının hikayesini anlatan bu film Moskova'da çekilmiş ilk İtalyan filmi ünvanına da sahiptir. Filmin tamamı Sovyetler Birliği'nde çekilmiştir. Henry Mancini bu film için yaptığı müzikle Oscar'a aday gösterildi. Sophia Loren ise filmdeki rolü ile \"en iyi kadın oyuncu\" dalında David di Donatello Ödülü'nü kazandı."} +{"text":"Steven Soderbergh, üç fabrika işçisinin minimalist öyküsüyle özüne dönüyor ve bu küçük ölçekli filmiyle kendini de aşan önemli bir seyirlik sunuyor. Arkadaşının oğlunu en yakın arkadaş olarak gören yalnız bir kadın, içine kapanık yakışıklı delikanlı ve bu ikilinin monoton yaşamlarına katılan güzel ve genç bir kadın. Adeta bir baloncuğun içine hapsolmuşçasına \"sessizce\" yaşayıp gidiyorlar. Orta Amerika'nın küçük bir kasabasındaki plastik bebek fabrikasında çalışan bu küçük gruptan ikisinin romantik bir ilişkiye girmesiyle sıradan yaşamlar altüst oluyor. Ek işlerle ekstra para kazanmaya çabalayan orta sınıf altı bu sıradan insanların gündelik yaşamları ana akım sinemasından farklı bir bakışla ve olanca sadeliğiyle akarken, şiddetin kimden ve nereden geldiğini bilemeden kendimizi bir cinayet olayının gizeminde buluyoruz."} +{"text":"Bu film-içinde-film, dünyayı pek ilgilendirir görünmese de iki ulusu sürekli meşgul eden bir tartışma konusunu kendisine ana eksen edinmiş durumda. Ararat 1915 ve 1923 yılları arasında, Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında, Ermenilerin pek hoşnut olmadıkları, Türklerin de üzerinde durulmasından öfke duydukları bir dönemi konu alıyor. Ermeni asıllı Kanadalı sinemacı Atom Egoyan, kariyerindeki bunca yılın sonunda, nihayet bu tartışmalı dönemdeki olayları beyazperdeye taşımaya soyunmuş. Tarihin bu diliminde Osmanlı İmparatorluğu'nun 1.5 milyon Ermeninin ölümünden sorumlu olduğu iddiası yıllardır Ermeniler tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun ardından kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti ise, bu dönemde sadece bir zorunlu göç hareketi olduğu tezini savunuyor. Filmin kendisi, tarihteki mevzubahis dönemi anlatan bir filmde çalışan genç bir şoförün gözünden anlatılıyor. Çekimler sırasındaki çalışmaları, genç adamın kendini kendisini keşfetmesine yolaçıyor."} +{"text":"Fransız yeni dalgasının özgün yönetmenlerinden Louis Malle'in en iyi filmlerinden birisi \"Güzel Bebek\". Malle'in gösterildiği yıl dünyada şaşkınlık yaratan filmi \"Güzel Bebek\"... Filmin bu kadar sansasyon yaratmasına sebep olan senaryosu, bizleri 20. yüzyılın başlarına, 1917 yılının New Orleans'ına götürüyor. Hattie, güzel ve mesleğinde başarılı bir fahişe. Çalıştığı genel evin yaşam tarzı, Hattie'yi bu mesleğin ayrılmaz bir parçası haline getirmiş, ve buradan ayrı bir yaşamın olacağını aklına getiremiyor bile.. Hattie, ilk çocuğunu doğuruyor; Violet. Violet, genel evin renkli, eğlenceli, ancak ahlaki açıdan 'sakat' temellerinin ortasında buluyor kendisini doğumundan itibaren. Hattie kızına iyi bir gelecek sağlamak için öncelikle O'nu bir adamla evlendirmesi gerektiğini düşünüyor, bu yüzden kızını kardeşiymiş gibi tanıtıyor yabancılara.. Annesinin izinden giden, ve O'na benzemeye çalışan Violet, birgün Hattie'nin evlenmesi, ve uzaklara gitmesiyle kendisini yapayalnız buluyor. Film, özellikle küçük kızları cinsel obje olarak kullandığı yönünde eleştiriler almıştı."} +{"text":"Birçok Fransız filminden oyuncu ve senarist olarak tanıdığımız yetenekli kadın yönetmen Zabou Breitman'ın ilk sinema filmi Güzel Hatıralar ülkemizde daha önce gösterilmemiş ve gözden kaçmış bir film. Dokunaklı bir konuyu oldukça başarılı bir dille ele alan film, hüzünlü bir aşk öyküsünü anlatıyor. Son yıllarda Fransız sinemasının en kayda değer yapımlarından Claire, yakın zamanda annesini Alzheimer'dan kaybetmiş, 30'larında bir kadındır. Kaderin bir oyunu mudur bilinmez ama bir gün Claire'e yıldırım çarpar ve yavaş yavaş kadının hafızası silinmeye başlar. Claire, gerekli yardımı almak için hafıza kaybı yaşayan insanların tedavi edildiği bir kliniğe yatar. Burada kendisi gibi hafızası tarafından yarı yolda bırakılan tanınmış şarap uzmanı Phillipe ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Klinikten çıktıklarında da birlikte yaşamaya karar verirler. İkili, bir ev kurup bütün sıkıntılara göğüs germeye çalışsalar da, bu hastalık yavaş yavaş hayatlarında kaçınılmaz etkiler yaratmaya başlar"} +{"text":"Kariyerini ve evliliğini kurtarmak isteyen bir menajerin mahkemede yalan ifade vermesiyle gelişen olayları anlatan İkili Oyun, menajerin beklenmedik bir biçimde kendisini olayların ortasında kurban olarak bulmasını konu alıyor. New Yorkun en ünlü reklam ajansının çapkın ve başarılı yöneticisi olan Eddie, patronunun kızı Judy ile nişanlıdır. Bir sabah özel sekreteri ve arkadaşı olan Angelinanın, Judynin kardeşi Anthonynin tecavüzüne uğradığını öğrenir. Kendi kusursuz imajını korumak ve evlilik planının tehlikeye girmesini önlemek isteyen Eddie, mahkemede Anthony lehine yalan ifade vermek zorunda kalır. Bu olay, işlemediği bir cinayet için suçlanmak da dahil, Eddienin hayatındaki felaketlerin başlangıcı olur. Gerilim dolu dava sürecinde Judynin ailesinin yıllardır sakladığı sır ortaya çıkacak ve Eddie ile Judyyi kendileriyle hesaplaşıp söyledikleri yalanların sonuçlarına katlanmaya zorlayacaktır."} +{"text":"İntihar. Hile. İhanet... İşte cinayet okula böyle sızıyordu... Chris ve Tim aynı odayı paylaşan iki iyi arkadaştır. İkisinin de hayali Harward'a girmektir. Bir tek şey dışında her şey yolunda görünmektedir. Mezun olacakların sayısı çok azdır. Çalışmak işe yaramayacaktır, çünkü çok az kişinin şansı vardır. Onlar da kolay bir yol bulurlar... Okul kurallarına göre, bir öğrencinin oda arkadaşı intihar eder ve o buna rağmen finallere girerse okuldan doğrudan mezun olma hakkı kazanmaktadır. Hemen plan yapılır: Oda arkadaşları Randall'ı önce sarhoş edecek, ardından da nehre atacaklardır. Öyle de yaparlar. Tabii arkada onun kız arkadaşıyla ilgili problemlerini anlatan bir not bırakmayı da ihmal etmezler... Herşey planlandığı gibi işlemektedir. Ama ortada bir gariplik vardır. Ortaya çıkması gereken ceset hiç bulunmamıştır. Chris, bir intiharla daha karşılaşacaklarına inanmaktadır..."} +{"text":"Efran hastalığı dolayısı ile hastanede tedavi görmekte, Sevda ise tedavisi sonucu ameliyat için hastanede beklemektedir. Ailesi ve doktorunun tüm baskılarına rağmen ameliyat olmak istemeyen Sevda hastaneden kaçar. Kaçmak üzere hazırlandığı sırada kendini görmeye gelen Efran'ı da çağırır. Nereye gideceğini bilmeyen gençler hiçbir şey düşünmeden yola çıkarlar. İki genç kaçışları sırasında birbirlerine aşık olurlar. Ameliyat için ikna olmayan Sevda, aşkı ve korkuları arasında kalır. Spoiler 35 yaşında 'Efran'... Bir yazar; akciğer kanseri ve aylar sonra öleceğini biliyor... 26 yaşında Sevda... Bir kemancı; beyninde tümör var... Ya felç kalma riskini göze alıp ameliyat olacak ya da ölümü bekleyecek. O kolay yolu, intiharı seçiyor! Spoiler"} +{"text":"Newcastle-upon-Time, günümüz... Gerry öğrencidir, en yakın arkadaşı Sewell ise boştadır ve işsizlik sigortasından aldığı parayla yaşamaktadır. Hayatta tek istedikleri, tuttukları futbol takımının sezonluk maç biletlerine sahip olmaktır. Ancak biletler 1000 papel tutmaktadır; tabii bu para da onlarda yoktur. Ancak bu çocuklar için olmaz diye bir şey yoktur. Her türlü yola başvururlar, evlerindeki eski eşyaların satışından mağaza hırsızlığına, evleri soymaya kadar... Bazen paraları olmadığı gibi, iyi plan yapma alışkanlıkları ve sağduyuları da olmadığı için, işler karlı olmaktan çıkar ve gülünç bir hal alır. Hedeflerine ulaşmaktan umutları kesildikçe de çaresizlikleri artar. Bu sırada Sewell mahalledeki bir kıza tutulur ve onun kapı gibi erkek arkadaşıyla kapışmak zorunda kalır... Hayallerinin peşinde koşmaktan vazgeçmeyen iki yeniyetmenin öyküsünü anlatan bir komedi filmi olan Daha İyisi Can Sağlığı 20. Uluslararası İstanbul Film Festivali, nin Dünya Festivallerinden bölümünde yer alan 25 filmden biri."} +{"text":"Bugün İranda cinsiyet değiştirme operasyonları yasal. Yirmi yıldan uzun bir süre önce Ayetullah Humeyninin verdiği bir fetva ile teşhisi konmuş transseksüellerin cinsiyet değiştirmeleri yasal ilan edilmişti. Ancak İranda hala eşcinselliğin cezası ölüm. Cezalandırılmaktan, dışlanmaktan ve taciz edilmekten korkan eşcinsel erkekler için tek kaçış yolu, onlar için yasal kabul edilen tek kimlik: Yani transseksüellik. Tek istekleri düzgün bir yaşam sürebilmek olan genç eşcinsel erkekler, ülkenin en kabul gömüş cinsiyet değiştirme kliniğinde Dr. Bahram Mir Jalalinin hastası olmak için sıralar oluşturuyorlar. Hastalara bu süreçte destek olan 24 yaşındaki Vida kendi ameliyatından sonra yeniden doğduğunu iddia ediyor, ancak ameliyat sonrasında onları bekleyen tehlikelere dikkat çekmeyi de ihmal etmiyor. İranlı-Amerikalı yönetmen Tanaz Eshaghian, cinsiyet değişimine hazırlanan birkaç genç erkeğe bu yolculuklarında eşlik ederken, izleyicilerine İranın şeriat kanunlarının eşcinsel erkeklerden nasıl da şiddet dolu talepleri olabildiğine dair ipuçları veriyor. Herkes Gibi Ol, İrandaki toplumsal cinsiyet kavramına bakışın sert köşelerini irdeliyor ve eşcinsellere nefretle bakan bir kültürün sözcüleri olarak komşuları, öğretmenleri, din adamlarını, ahlak polislerini ve belki de en ağırı, aileleri dinlememizi sağlıyor. Eshagianın yalnız ve dışlanmış öznelerini en tedirgin anlarında tanıyoruz; cinsiyet değişiminin tek kaçış olduğundan emin, ancak bunun mutluluk getireceğinden kuşkulu."} +{"text":"Ünlü Çinli yönetmen Zhang Yimou bu kez zarif bir ahlak komedisiyle karşımızda. Zhao ellili yaşlarının başlarındadır ve erken emekliliği seçmiştir. Biraz topluca bir dul hanım, bu bekar adamın kanına girer ve onu evliliğe ikna eder. Ama ortada can sıkıcı bir durum vardır: paraya epey düşkün olan söz konusu hanım, Zhaoyu zengin sanmaktadır. Bu durumda Zhao da biraz servet yapmaya niyetlenir. İşini bilen yakın dostu Linin de yardımıyla, terk edilmiş bir otobüsü donatıp flört eden genç çiftler için bir otel haline getirir. Zhaonun müstakbel eşi, genç ve kör üvey kızı Wu Yingi masöz olarak işe alması için Zhaoyu ikna eder. Otel müdürünün yardımcısı kılığına girmiş Linin yaptığı bir sözde mülakatın ardından, kız işi kapar. Ama bir sorun vardır: yetkililer, Zhaonun Mutlu Anlar Otelini alıp götürmüştür"} +{"text":"İrlanda'nın Batı Belfast kentinde yaşayan Danny'nin en büyük hayali profesyonel bir futbolcu olmaktır. Brezilyalı futbolcuları örnek olarak gören genç, sürekli performansını düzeltme çabasındadır ve bu yüzden de bir Samba dans kursuna yazılır. Orada güzel dansçı Lucy ile karşılaşır ve aşık olur. Lucy, bu aralar bir yerli Latin dans yarışmasına erkek arkadaşı ile birlikte katılmak için yoğun çalışmaktadır. Talihsiz Danny, kısa bir süre sonra bir maç sırası Lucy'nin dans arkadaşını istemeyerek yaralar. Böylece her şeyden çok istediği dans yarışmasına katılamayacak olan Lucy, hayal kırıklığına uğrar. Danny, onun gönlünü almak için yaklaşan yarışmada Lucy'e eşlik yapmayı teklif eder. Bundan böyle iki farklı dünyalarda yaşayan Danny ve Lucy, birlikte Mambo'nun ve aşklarının sırrını keşfedeceklerdir..."} +{"text":"Mizah ve şaşmaz bir mantıkdışılıkla işlenen bu buruk komedi, Bosna savaşının gerçek trajedisinin geride bıraktığı korkunç miras hakkında ilginç bir yapıt Tesanje'deyiz, Bosna'da ufacık, basit bir köy: sıcak, açık yürekli, mütevazı sakinler; mutlu, alçakgönüllü ve namuslu hayatlar; bir köy meydanı, gelenekler, iyi komşular. Gelgelelim, bu güzel görüntü arkasında etnik hoşgörüsüzlüğü, açlığı, suçları, fuhuşu ve tam bir yozlaşmışlığı saklamaktadır. Sırplarla Müslümanlar hala savaş anılarını sıcak tutmaktadır, saklanan silahlar hala gün ışığına çıkarılmaktadır, barış ortamı her an diken üstündedir. Sonra aniden ABD başkanı Bill Clinton'ın Tesanje'yi ziyaret edeceği haberinin duyurulması, küçük köyü coşkuyla doldurur. Uluslararası arenaya çıkınca, kasabaya da yabancı sermaye akacak, refah olanakları artacak, herkes mutlu olacaktır. Ne de olsa koskoca Amerikan başkanı kasabanın sponsoru olmayı kabul etmiştir! Bu rüyanın gerçek olması için tek gereken, Tesanje'nin karanlık yönlerini temizlemesidir. Zamana karşı delicesine bir yarışa girişen bu Bosna kasabasının, olmayan demokrasisini yaratması ve kendisini huzur dolu küçük bir kasaba gibi gösterebilmesi için tam yedi günü vardır"} +{"text":"Kaybedilen ve tekrar bulunan aşk, arkadaşlık, aile ve anne-baba ile çocuklar arasındaki ilişkiler üzerine kurulu, birbirine bağlı üç trajikomik hikaye. Annesi onu arayıp babasının ağır hasta olduğunu söyleyince Martin Çekoslovakya'ya döner. Oradan yirmi yıl önce ayrılmıştır ve Avusturya'da kendine yeni bir hayat kurmuştur. Döndüğünde üvey bir kız kardeş sahibi olduğunu keşfeder; eski kız arkadaşı, Martin'in babasıyla beraber olmuş ve bu kızı doğurmuştur. Kız boş zamanlarında yasadışı göçmenlere yardımcı olmaktadır; bu hikayeye bağlı olan bir başka hikayede ise, kaçakçılık yapan iki göçmen, Hintli bir bebeği çocuksuz bir kadına satarlar, ama kadının kocasının bağnaz bir ırkçı ve bir futbol holiganı olduğu ortaya çıkar."} +{"text":"Bir taksi şoförü olarak çalışan Schramm, dışarıdan bakıldığında basit herhangi bir insan gibi gözükmektedir. Hatta normal kategorisine sokabileceğimiz denli iyi bir insan. Dairesinde tek başına yaşamaktadır. Misafirperverdir. Hristiyanlığı yayma uğraşındaki misyoner ikili kapısına geldiğinde, asosyal bir insan davranışı olan ziyaretçilerden rahatsız olma durumu ile uzaktan yakından alakası bulunmayan Schramm, onları memnuniyetle evine konuk eder. Bir süre sonra konuk olma durumundan kurban olma durumuna terfi eden ziyaretçilerini keyifle öldürür. Kurbanlarını öldürdükten sonra sanatsal kaygıların had safhada olduğu pozisyonlara sokarak fotoğraflarını çeker. Titizdir. Şişme bebeği ile yaşadığı cinsel ilişki sonrası ilk olarak şişme bebeğinin cinsel organını özenle temizler. Takıntılıdır. Devamlı bacağının ya da cinsel organının kesildiği ile ilgili rüyalar görür. Karşı cinsle iletişimi zayıftır. Karşı daire komşusu fahişelik yapan Mariannee karşı şehvetle karışık platonik bir aşk beslemektedir. Birçok kez uygun ortam bulmasına rağmen Marianne ile iletişime geçemez. Yaratıcıdır. Kurbanlarının fotoğraflarını onları birbirinden estetik pozlara sokarak çeker. Koleksiyoncudur. Kurbanlarından topladığı çok zengin bir ruj koleksiyonuna sahiptir. Kitap okumayı sever. Favori kitabı Tim Taylor tarafından yazılmış olan Tortured Love isimli ucuz romandır"} +{"text":"Film, 16. yüzyılda Japon Sivil Savaşları döneminde geçen bir hikayeyi odağına alıyor. Hikayenin başkarakterleri bir kıyı köyünde yaşayan ve yakın arkadaşlar olan iki çift. Genjuro ve Miyagi, Genjuro'nun yaptığı çömleklerle hayatlarını geçindiren bir ailedir ve Genjuro'nun tek amacı yaptığı çömlekleri şehirde satıp maddi anlamda düzlüğe çıkabilmektir. Tobei ve Ohama ise, Tobei'nin samuray olma hayaliyle uğraşan bir çifttir. Genjuro elinde mallarıyla şehrin yolunu tuttuğunda Tobei de ona eşlik eder. Bu esnada Miyagi, köyün saygı gören bir şahsiyetinden yakın zamanda köye saldırıda bulunacağını öğrenir ve kocasının bu ayaklanmaya karşı hazırlıklı olması öğüdünü duyar. Nitekim beklenen olur ve iki ailenin de hayatını değiştirecek, zorlu bir yolculuğa atılırlar."} +{"text":"Kentli ve zengin bir kadın olan Giulietta, yaz mevsimini Fregenedeki evinde geçirir. Manastırda eğitim görmüş olan Giulietta, dedesinin bir balerinle kaçtığı günü hafızasından silememiştir. Giuliettanın Giorgioyla evlilik yıldönümleri nedeniyle düzenlenen partide ruh çağırma seansı düzenlenir. Müstehcen ve erotik hayaletler çağrılır; fakat hayaletlerden birinin Giuliettaya hakaretler yağdırması üzerine, Giulietta, Giorgionun kendisini onunla aldattığı gibi bir fikre kapılır ve kadının kimliği krize sebebiyet verir. Giulietta bu hayaletli evde, iyi yetişmiş sofu ve yasaklamalar arasında, kafasındaki çelişkilerle baş başa kalır. Giuliettanın komşusu Susy, onu evine davet eder. Giulietta burada, kocasının onu somut bir şekilde aldattığını öğrendikten sonra, onu huzursuz eden şeyleri anlatıp, içini dökerek nihayet rahatlamayı başarır. Bu suçun verdiği hisler onu kaçmaya sevk eder ve bu zıt görüntüler beynini altüst eder. Bir psikanalist, ona gerçek bir savaşla, var olan hayaletlerle, bir takım şartlanmalarla yüzleşebilmesine yardımcı olur. En sonunda ümit dolu bir çaba ve denizden esen şiddetli rüzgar, ortalığı sakinleştirerek onu tekrar ferah günlere kavuşturur."} +{"text":"Güney Afrikadan çıkma, düşük bütçeli bir suç dramı. Güney Afrikanın tekinsiz Johannesburg kentinde geçen hikaye, yönetmen Ralph Zimanın duyduğu ilginç bir haber üzerine ortaya çıktı. Kentteki bir yeraltı çetesi bir binaya zorla el koymuştu ve çıkmaya hiç niyeti yoktu. Bu durumu derinlemesine araştıran, polis kuvvetleriyle, avukatlarla ve olayla ilgilenen basın mensuplarıyla röportajlar yapan yönetmen, elde ettiği sonuçları bu filme dönüştürdü. Filmdeki karakterler, araştırmada isimleri geçen gerçek kişilere dayanıyor. Jerusalema, küçük bir suçluyken yıllar içinde çevresini genişleterek bir çete liderine dönüşen Lucky Kunenein hikayesini anlatıyor. Güney Afrika hükümeti filme maddi destek sağlamayınca kendi birikimleriyle filmi kotaran Ziman, son derece kısıtlı bir bütçeyle sonradan yurt dışına da açılmayı başaran etkileyici bir toplumsal suç dramı çıkarmış ortaya. 2008 Berlin Film Festivalinde prömiyerini yapan film, Oscar yarışında Güney Afrikayı temsil etti. Ancak Yabancı Dilde En İyi Film dalında ilk 5e girmeyi başaramadı."} +{"text":"Baştan Çıkarılmış ve Terk edilmiş, 1964 İtalya - Fransa ortak yapımı siyah beyaz güldürü filmdir. Pietro Germi aslında İtalyan Yeni Gerçekçiliği sinema akımının öncü ve önemli bir yönetmeni olduğu için bu film yanlış olarak bir çok kaynakta yeni gerçekçi türe sokulmuştur. Oysa \"Sedotta e abbandonata\" filmi tıpkı onun uluslararası ününü pekiştirdiği bir önceki filmi 1961 tarihli İtalyan Usulü Boşanma gibi konuları Sicilya'da geçen ve taşra hayatı ile yörenin geleneklerini eleştirdiği alaycı güldürü filmlerinden oluşan ikinci dönemine ait filmlerdendir. Konusu Sicilya'da geçen bu satirik filmin siyah beyaz görüntülerini Aiace Parolin çekmiş, özgün müziğini ise Carlo Rustichelli yapmıştır. Filmin Altın Palmiye'ye aday gösterildiği Cannes Film Festivali'nde Saro Urzi 'ye \"en iyi erkek oyuncu\" ödülü verildi. Film ayrıca \"en iyi yönetmen\" ve \"en iyi film\" dallarında David di Donatello ödüllerini de aldı."} +{"text":"Gary ve Wyatt 80'lerin tipik bir Amerikan lisesindeki iki en iyi arkadaştır. Tabiri yerindeyse kaybedenler kulübünün bu iki tipik üyesi, yenilgilerle dolu hayatlarının bu en güzel dönemini daha şanslı yaşıtları gibi etraflarındaki güzel kızlarla yatarak geçirmeyi kafaya koymuşlardır. Wyatt'ın kabadayı abisi Chet tarafından tartaklanmadıkları ve okulda aptal durumuna düşmedikleri zamanlarda bir araya gelip çözüm aramaya başlarlar. Sonunda fırtınalı bir gece moda dergilerinden kestikleri resimler ve BBS'lerden download ettikleri şeyleri birleştirip ideal kadını yaratmaya koyulurlar. Tuhaf atmosferik olaylar sonucu rüyaları gerçek olur ve Lisa'ya sahip olurlar. Ya da Lisa onlara! Hem bir abla, hem bir flört; gerektiği zaman çok zeki, gerektiği zaman saf bir kızdır o! Upuzun bacakları, pek mütevazi sayılmayan vücut hatları ve çılgın yatak oyunlarına merakı da cabası! Ancak işlerin uzun bir süre yolunda gitmeyeceğini, bilmiyoruz söylemeye gerek var mı!"} +{"text":"Yeni ve korkutucu bir salgın hastalık ortalığı kasıp kavurmaktadır. Ülkeyi ve belki de tüm dünyayı karanlık bir çağın pençesine almak üzere olan bu lanetin yayılması için, duygusallıktan uzak ve umarsız cinsel ilişki gerekmektedir. Kendisini kısaca \"Amerikalı\" olarak tanıtan bir kadın, borçlarından ötürü her şeyi yapmaya razı olmanın eşiğine gelmiş Marc'ı, hükümetin elindeki gizli bir serumu çalması için kiralar. Marc da gözüpek bir delikanlı olan Alex'i işe bulaştırır. Sevgilisi Lise'nin varlığına rağmen Alex, Marc'a çok sadık görünen ve yaşça adamdan çok küçük olan Anna'ya tutulur. Yeni Fransız Yeni Dalgası'nın, adı 80'lerde Luc Besson'la birlikte anılan sofistike ismi Leos Carax'ın Denis Lavant üzerine kurduğu ve iki kez de Juliette Binoche'a rol verdiği romantik ve karmaşık filmlerden oluşan üçlemesinin ikinci ayağı. Kara film ve bilim kurguyu ustaca harmanlarken, ilgi çekici ses montajıyla da festivallerde adından sıkça söz ettirmiş bir yapım."} +{"text":"Toplumun klişeleşmiş bakış açılarını yıkmak zordur. Sürekli gelişme ve öğrenme arzusu ile yanıp tutuşan duvarcı Jude Fawley, zor olan herşeyle mücadele etmeye hazırdır. 19. yüzyılın, insanları belli statülere hapseden hiyerarşik anlayışını yıkmakla mücadele eden Fawley, öğrenme arzusunun da etkisi ile üniversitenin bulunduğu kasabaya taşınır. Bu kasabada tanıştığı Sue, olmak istediği insanın cisme gelmiş hali gibidir. Akraba olmalarına rağmen aralarında engellenemez bir çekim başlar. Ama toplumun, aykırı olana saplamaya hazır dişleri, hemen bu iki aşığa yönelecektir. Kendilerini yargılayan toplumla olan mücadeleleri, aşk ve özgürlük adına verilen en onurlu mücadelelerden biridir. Thomas Hardy'nin romanından uyarlanan film, Britanya'nın en 'çılgın' çocuklarından birinin, Michael Winterbottom'un elinde eşsiz bir seyirliğe dönüşüyor. Christopher Ecclestone ve Kate Winslet'in çok üstün bir performans sergilediklerini de ekleyelim."} +{"text":"2012 filminde, Mayaların uzun hesabına göre 21 Aralık 2012 tarihinde büyük felaketlerle insan çağının sona ereceği inancını ele alıyor. 2012 yılı Mayalar için dünyanın sonu, Ruhlara göre foton kuşağına girip insanlığın bilinç atlayacağı tarihtir. Asırlar önce, Mayalılar bize takvimlerini bıraktılar. Üstelik bu takvimin bir son günü vardı ve bunun anlamı açıktı. O günden beri, astrologlar onu keşfettiler, numeroloji uzmanları kehanet için takvimden şifreler çıkardılar, jeologlar dünyanın o zaman vadesinin dolacağını söylediler, ve hatta hükümet bilimcileri bile dünyayı 2012'de bekleyen devasa çaplı afeti yadsıyamıyorlar. Mayalılarla başlayan bir kehanet artık mercek altına alınmış, tartışılmış, didik didik edilmiş ve incelenmiş bulunuyor. 2012 geldiğinde bileceğiz ki uyarıldık."} +{"text":"Bir bebek uğradığı gemi kazasının ardından, bir grup Ninja savaşçısı tarafından kurtarılır. Güçlü, beyaz bir savaşçının bir gün aralarına katılacağına dair efsaneye inanan Ninjalar, bebeği bu büyük savaşçı sanarak evlat edinir ve bir Ninja olarak yetiştirir. Ancak yıllar geçip de adını Haru koydukları bebek büyüyünce, onun savaşçı olmaya pek de uygun olmadığı ortaya çıkar. Efsanelerin her zaman doğru çıkmadığının yürüyen bir kanıtı olan şişman, sakar ve zekası kıt Haru, bırakın Ninja olmayı, neredeyse ayakta bile zor durmaktadır. Ama onlardan yardım istemek üzere gelen gizemli bir kadın sayesinde Harunun da kaderi değişecek, şişman Ninjamız kendini Beverly Hillste bir cinayeti aydınlatmaya çalışıp uluslararası bir suç çetesiyle savaşırken bulacaktır. Komedinin ustalarından Chris Farley bu alışılmadık Ninja rolünde harikalar yaratırken ona Nicollette Sheridan eşlik ediyor."} +{"text":"Roddy, Londra'nın en lüks semtlerinden birinde, oldukça zevkli bir şekilde döşenmiş, konforlu bir evde yaşamaktadır. Yıllar boyu emrindeki hizmetkarlarla bir asilzade hayatı sürmüş olan Roddy için bir gün bu hayatın biteceğini düşünmek, kesinlikle inanılası bir şey değildi. Fakat bir gün mutfak evyesinden çıkagelen davetsiz bir misafir, bütün bu 'inanılası olamayan' şeyleri gerçek kılar. Sid, sokaklarda pislik içinde yaşamaya alışmış bir lağım faresidir. Yıllardır uzak kaldığı bu konforun tadını sürme sırasının artık kendisine geldiğini düşünmektedir. Roddy, son derece sakil bulduğu, bu pislik içindeki fareden kurtulmanın planlarını yaparken gafil avlanıverir ve kendisini, hiç bilmediği, tanımadığı bir yerde bulur: Fare Şehri'nde! Artık tek yapması gereken bir an evvel evine geri dönmenin yollarını bulmaktır ama bu, hiç de sandığı kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"Tipik bir Arjantinli olarak Tati de bir futbol fanatiğidir ve yine birçok Arjantinli gibi Maradona hayranıdır. Üzerinde Maradona'nın numarası olan 10 yazan bir futbol forması ile dolaşan Tati'nin ayrıca sırtında da kocaman bir 10 dövmesi vardır. Dahası, Tati'nin zaman zaman Maradona diye bağıran iki de papağanı vardır. Arkadaşları Tati'nin karısıyla değil Maradona ile evli olduğu gibi şakalar yapmaktadırlar. Esasında, Tati Maradona'nın kariyeri ile ilgili herşeyi bilmektedir ve kahramanının hayatı ile ilgili de epey bilgi sahibidir. Bir gün Tati arkadaşlarından Maradona'nın kalp problemi olduğunu öğrenir ve böylece bir maceraya atılmaya karar verir. Amacı Buenos Aires'te hastanede yatmakta olan Maradona'ya son derece enteresan bir ağaç parçasını götürmektir. Bu parça Maradona'ya benzemektedir. Yolculuğuna yürüyerek, otobüsle ve hatta ambulansla devam eder ve bu esnada başına türlü şeyler gelir."} +{"text":"Balkan Kasabı lakaplı Slobodan Milosevic, 11 Mart 2006 yılında kalp krizinden öldü. Özel izni olan yönetmen, Birleşmiş Milletler tarafından özel olarak yaratılan mahkemenin önemli oyuncularını izlemektedir. Bu oyuncular, bir tarafta asli dava avukatı İngiliz Geoffrey Nice diğer tarafata Milosevicin danışmanlarıdır. Film ekibi, 2002 yılında başlayan davada sürekli sahne arkasındaydılar. Tarafları izleyerek mahkemeyi gözler önüne seren ve tarihi olduğu gibi kaydeden film, izlenen stratejilere kendine has bir anlayış getirmekle kalmıyor, dahil olan insanları karşısına çıkan engelleri, uzlaşmazlıklarının ve zaferlerinin de altını çiziyor. Slobodan Milosevice karşı açılan ve dört yıl süren dava, uluslararası mahkemeden önce bakılan en uzun süreli savaş suçu davası ve Nürnbergten sonraki en önemli yargılamadır."} +{"text":"Ortalama Alman ailesi olarak yaşayan aileler hala var. Hamburgun banliyösünde yaşayan Morell ve Wagner aileleri bunlardan ikisi. İki ailenin de babaları birbirleriyle arkadaşlardır ve aynı firmada çalışmaktadırlar. Sadece kendi dünyalarına konsantre olmakta, gerçekçi olmayan dünyalarının varlığına giderek daha çok inanmaktadırlar. Oysa ailelerin ergenlik çağında olan Robert ve Paul adlı iki oğlu arasında korkunç bir düşmanlık vardır. Daha zayıf olan Paul panik halinde kendini korumak için Roberti vurur. Bu durumda aileler ne yapar? Cesedi gömerler ve bu durumu unutacaklarına inanırlar. Fakat durum unutulamaz ve bir trajedi yaşanmaya başlar. Volker Einrauch filmini düşük bütçeli bir sanat filmi olarak tanımlıyor. Filmdeki oyunculuklar çok başarılı. Filme ilk ödül Montreal Film Festivalinden geldi. Andrea Sawatzki filmdeki rolüyle En iyi Kadın ödülünü kazandı."} +{"text":"Frank Jessup, işi elverdiğince sakin bir hayat sürmekte olan bir ambulance şoförüdür. Birlikte olduğu şefkat dolu sevgilisiyle mükemmele yakın bir yaşamları vardır. Aldığı gizemli bir not her şeyi altüst edecektir. Notta yaşlı bir kadının evine gitmesi söylenmektedir. Frank notun dediğini yaparak sözü geçen kadının malikanesnin yolunu tutar. Bayan Tremayne ile karşılaştığında kafası karışır. KEndini öldürmek üzereyken adamın geldiğini söyler ama Frank bunun bir intihar mı yoksa cinayet teşebbüsü mü olduğuna anlam veremez. Evde dolanırken de evin üvey kızı olan Diane Tremayne ile karşılaşır. Genç ve güzel kadın kendine herkesi aşık edebilecek kadar cazibelidir de. Frank'i ne kadar baştan çıkarmaya çalışır. Hayatı tepetaklak olan adam sevdiği her şeyi yavaş yavaş kaybetmeye başlar. Ancak bir süre sonra gerçeklerin farkına varır. İçinde bulunduğu durum bir aşk ilişkisinden ibaret değildir, bedelini düşündüğünden daha da ağır ödeyeceği büyük bir oyunun bir parçası haline gelmiştir."} +{"text":"İsmet, hiç evlenmemiş, hemen heyecanlanan, biraz patavatsız fakat samimi bir ihtiyar. Grubun lideri Celal emekli bir albay, muhafazakar ve otoriter biri. Bir taşra kentinde doğup, geleneklere göre yetiştirilen Zarife kırk yıldır Celal ile evli. Sevgi dolu, cesur, zarif bir insan. Araba tamirciliği yapan Şemsi, karısından yıllar önce ayrılmış, dinine bağlı, saf ve temizbiri ve Galip, hayatında bir kere gördüğü Küba'lı bir kadınla otuzbeş yıldır inanılmaz bir aşk yaşayan, aşırı romantik, sıra dışı biri. Rosa ile sürekli mektuplaşan Galip, bir fiziki bağları olmasa da onu hiç bir zaman aldatmamış. Bu beş yaşlı arkadaşın adadaki, çekişmelerle, şakalarla, sataşmalarla geçen rutin hayat sürerken Galip, Küba'ya gidip Rosa'yı görmeye karar verir. Başta kimse bunu ciddiye almasa da Galip kararlıdır. Fakat yaşlı adamın yakalandığı ilerlemiş mide kanseri bu yolculuğu imkansız hale getirir."} +{"text":"Reklam sektöründe senaristlik yaparak ve biraz da patronu Gloria ile yatarak hayatını kazanan Tomas, aşk yapmak için doğduğuna inanan, garip fakat sevimli takıntıları olan bir adamdır. Kadınlarla arası ziyadesiyle iyi olan Tomas'ın yatağı hiçbir zaman boş kalmamaktadır. Tomas'ı durdurabilecek tek şey, kutsal evlilik bağıdır. Elbette, Tomas'ın böyle bir bağ vasıtasıyla kendini asmak gibi bir niyeti yoktur. Niyetlenen kadınlara ve kurumun kutsallığına duyduğu saygı yüzünden; sonra yapamayacağı için, gelin adaylarıyla nikahtan önce seks yapmaktadır. AIDS kapmak gibi bir korkusu olmadığı için seks yaparken korunma gereksinimi duymayan Tomas'ın takıntılarından biri de durduk yerde hasta olduğunu düşünmesi ve kendisini hasta olduğuna inandıracak koşulları yerine getirmesidir. Bu konuda imdadına ise hem üniversiteden arkadaşı, hem de kapı komşusu olan doktor çift Mateo ile Teresa yetişmektedir. Mateo ve Teresa, doktor kimlikleriyle duruma müdahale etmekten çok, bir arkadaş olarak Tomas'ın nazını çekerek hastalık takıntısını bertaraf etmektedirler. Bir gün, \"hastayım\" modundan bir türlü çıkmayı başaramayan Tomas, soluğu Mateo'nun yanında alır. Muayenede hiçbir şey çıkmaz fakat bu sayede hemşire Sylvia ile tanışmıştır."} +{"text":"Alien serisinin üçüncüsünde Ripley, içinde son yaratıkla beraber ölmüştü. Olaydan 200 yıl sonra, bilimadamları yaratıkla tanışabilmek için bazı hücre birleştirme ve DNA çalışmaları yaparlar ve Ripley'i tekrar hayata döndürürler. Yaratık Ripley'in içinden alınır fakat Ripley'de yaratığın izleri görülmektedir. Uzay gemisi Dünya'ya doğru hızla ilerlemektedir ve yaratık tekrar ortaya çıkmaktadır. Onunla başedecek tek kişi tabiki yine Ripley. Bu dördüncü \"Alien\" filminin sürprizi, Winona Ryder. Daha önce Ridley Scott, James Cameron ve David Fincher tarafından çekilen \"Yaratık\" filmlerinin sonuncusu olan \"Alien: Diriliş\", 80 milyon dolarlık bir bütçesiyle, görsel yönden son derece zengin bir yapım. Hollywood'un yüksek teknolojisinden faydalanılarak gerçekleştirilen film, zengin hayal gücüyle tanınan Fransız Jean Pierre Jeunet'in imzasını taşıdığı için de, yönetmenin sıkı takipçileri tarafından ilginç bir deneyim sunmakta."} +{"text":"Dedektif ve Müfettiş Lee, Hong Kong polisine bağlı uzak doğu dövüşleri konusunda rakip tanımayan son derece başarılı bir polis memurudur. Hayatta en çok değer verdiği varlık ABD'ye Çin Konsolosu olarak atanan çok saygı duyduğu bir bürokratın 11 yaşındaki kızı Soo Yung'dur. Soo Yung içinde Lee, en iyi dostu ve koruyucu meleğidir. Fakat, Çin Konsolosu, ABD'ye gidip yeni görevine başladıktan kısa bir süre sonra, Soo Yung kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılır. Bunun üzerine Lee, Amerika'ya gönderilerek Soo Yung'u bu kişilerin elinden kurtarmakla görevlendirilir. Lee, Amerika'da hiç ummadığı bir durum ile karşılaşır. FBI, LAPD dedektiflerinden biri olan James Carter'ı da bu iş için görevlendirmiştir. Carter, sorumsuzluğu, vurdumduymazlığı ile çalıştığı kişiler için bir kabustur. Fakat FBI'ın amacı bir yabancı olan Carter'ı kendi işlerine karıştırmamaktır. Bu operasyonda Carter, aslında esas görevinin Lee'ye göz kulak olup, onu olaylardan uzaklaştırma olduğunu öğrenince çok bozulur fakat üstlerine karşı çıkamaz. Fakat, Lee, Carter'a rağmen olayın peşini bırakmaz. Kısa bir süre sonra Carter'da bu olayın adam kaçırmadan daha derin bir olay olduğunu öğrenir. Birbirinden uzak iki ülkenin, birbirinden farklı karakter yapılarına sahip iki dedektifi, küçük bir çocuğu kurtarmak için kolları sıvar. Kendi kafalarına göre hareket ettiklerinden, FBI ile de bozuşurlar. Ama küçük kızı kurtarmaya kararlı iki dedektif, bunun için her şeyi yapmaya hazırdır."} +{"text":"Yurdum ailesi izlenme rekorları kıran Şans Kapıyı Kırınca adlı yarışma programına katılır. Kazandıkları takdirde birçok pahalı hediyenin sahibi olacaklardır. Bu önemli görev evin reisi olarak Kuddusi Yurduma düşer. Kuddusinin eline bir kalori tablosu verilir, yapması gereken burada yazılan kalori değerlerini ezberlemektir. Çalışır, uğraşır ve en sonunda hepsini ezberler. Yarışma günü, bütün aileyi heyecanlı bir bekleyiş sarar ve herkes dualara sarılır. Başarılı bir şekilde başlayan Kuddusi son maddeye gelince takılır. Ağzından yanlış cevap çıkınca da yarışmayı kaybederler. Bütün aile hayal kırıklığına uğrar. Ama onları bekleyen iyi bir haber vardır. Teselli armağanı olarak, daha önce ismini hiç duymadıkları, Barbunya Adasında, bir haftalık tatil kazanmışlardır. Yakın bir yerlerde sandıkları ada, Karayib Denizinde, Küba açıklarında bir adacıktır. Curcuna başlar."} +{"text":"Öykümüzün başladığı 1919 yılında, Mathilde henüz 19 yaşındadır ve nişanlısı Manech'in iki yıl önce gittiği cepheden geri dönmesini beklemektedir. Oysa ona Birinci Dünya Savaşı'nın bitmek bilmez cephe savaşlarından gelen tek şey, aşık olduğu adamın ülkesi için savaşırken öldüğünü haber veren bir mektup olur. Mathilde buna inanamaz; çünkü eğer sevgilisi ölmüş olsa bunu mutlaka hissedeceğini düşünmektedir. Genç kadın ne pahasına olursa olsun gerçeği ortaya çıkarmak için araştırmaya başlar. Aynı cephede savaşmış olan bir çavuştan, Manech'in dört diğer askerle birlikte işledikleri bir suçtan ötürü ölüme terkedildiklerini öğrenir. Olayları deştikçe beş genç adamla ilgili korkunç gerçeğe giderek yaklaşan Mathilde, ipin ucunu bırakmak istemez ve tüm zorluklara rağmen kavuşmayı planladığı sevgilisine ulaşmak için savaşır. Amelie'yle şapka çıkartan yönetmen Jean-Pierre Jeunet ve genç aktris Audrey Tautou ödüllü bir roman uyarlamasıyla geri dönüyorlar."} +{"text":"Robert Leffingwell Başkan'ın Dışişleri Bakanı olması için önerdiği adaydır. Başkan onayına gelmeden önce bu pozisyon için gerekli niteliklere sahip olduğunu Senato incelemesinden geçerek kanıtlamalıdır. Senato'nun bu iş için görevlendirdiği komitenin başında idealist Senatör Brig Anderson bulunmaktadır. Senatör Anderson incelemeler sırasında ortaya çıkan -Leffingwell'in komünist bir organizasyonla olan ilişkileri dahil- politik alçaklık konusunda kendini hazırlıksız hissedecektir. Leffingwell politik eğilimleri hakkında ifade verdiğinde masum olduğunu kantılar. Ancak daha sonra, Senatör Anderson Leffingwell'in yemin etmiş olmasına rağmen yalan söylediğini ve Başkan'dan bu pozisyon için düşünülenler listesinden çıkarılmasını istediğini öğrenir, bu gerçekleri öğrendikten sonra genç senatör kendi dolabındaki bir iskelet hakkında şantaj mektupları almaya başlar. Çeviri: afelka"} +{"text":"Gizem ve macerayla iç içe geçmiş bir aşk öyküsünü anlatan Masumiyet Yankıları, tutkularının, umutlarının ve çatışmalarının girdabına kapılan gençlerin dünyasına farklı bir bakış atan bağımsız bir sinema örneği. Sarah, bir süreden beri Jeanne DArca büyük bir ilgi duymakta olan bir lise öğrencisidir. İnançlı bir Hıristiyan olan Sarah kilisede günah çıkarttığı kadar ormanda kendi dini ayinlerini de yapan tutkulu bir genç kızdır. Sarah için Jeanne Darc bir idoldür. 1400lerin başında, Fransada Yüzyılın Savaşlarının bütün hızıyla sürdüğü ve ülkenin bir iç savaşa sürüklendiği yıllarda doğup büyüyen Jeanne, 13 yaşında sesler duyup, halüsinasyonlar görmeye başlamış, Tanrı tarafından Kral Charlesa yardım etmek için gönderildiğini iddia etmiş, bu yolda canını vermiş ve ölümünden sonra neredeyse Azize mertebesine yükseltilmiş tarihi bir karakterdir. Onu örnek alan Sarah da onun gibi evlenene kadar bakire kalmaya yemin eder ve bu yüzden arkadaşlarının alay konusu olur. Zamanla gaipten sesler duymaya başlayınca da, partiler, kafeteryada yemekler, basketbol maçlarından yani normal lise hayatından iyice kopar. Onu anlayan tek kişi Christopherdır. İki gencin birbirlerine aşklarını itiraf etmelerinden hemen sonra delikanlı ortadan kaybolur. Aradan beş yıl geçer. Sarah, hala eski aşkının yolunu gözlemektedir. Bu arada okuldan iki genç Dave ve Alec, farklı nedenlerden dolayı ona ilgi duyarlar. Bunlardan ilki, Dave, Sarahla arkadaşlık kurup, okulda kısaca Bakire takma adıyla tanınan genç kız hakkında bir öykü yazmak isterken, Alecin tek bir amacı vardır: Sarahın kendi kendine ettiği bekaret yeminini bozmak. İlk aşkının hatırasıyla, inancını sorgulayan ve hatta zorla elinden almaya çalışan kötü güçler arasında kalan Sarahın önünde zor bir seçim vardır."} +{"text":"Okula gitmek için hazırlanan Brooke çok güzel bir bileziğini takar. Tam dersten çıkarken, Justin'le çarpışırlar ve Brooke'un kahvesi Justin'in üzerine dökülür. Justin bir yeri ıskaladığını söyleyerek onu bir cafeye davet eder. Brooke bu teklifi gönülsüzce kabul eder. Justin Brooke'a çalıştığı şiirleri sorunca Brooke da ondan karşılığında ondan psikoloji anlatmasını ister. Justin bu meydan okumayı kabul eder ve Brooke'un el falına bakmaya başlar. Kızın hayatı ve kişiliği hakkında bir kaç detayı bildikten sonra, fala bakmanın aslında psikoloji olduğunu çünkü bütün hepsinin gözlemlenen detaylara dayanarak yapılan tahminler olduğunu ve amacın bakılan kişiye rahatlatmak, arada bir yakınlık kurmak olduğunu söyler. En önemlisi ise asla yanılmamaktır. Yanılmadığın sürece bilmek zorunda da değilsindir, insanlar detayları ve boşlukları kendileri doldurur. Brooke elini tutarak el falının arkasındaki psikolojiden bahseden bu delikanlıdan giderek etkilenmeye başlar. Birden Justin tuvalete gitmek için izin ister ve masadan kalkar. Brooke, kendini topladığı kısa sürenin ardından bileziğinin bileğinde olmadığını fark eder. Hemen Justin'in arkasından tuvalete doğru koşar ama tuvalette kimse yoktur. Brooke hemen sokağa fırlar ama Justin'den eser yoktur. Çeviri: emcoln"} +{"text":"1984 yapımı bir Fransız filminden esinlenilen film bir kadının iki eski erkek arkadaşına ayrı ayrı kaybolan oğlunu bulmaları için onun babası olabileceklerini söylemesini konu ediyor. Robin Williams ve Billy Crystal ilk defa bu filmde biraraya geliyorlar. Jack Lawrence, Los Angeles'ta başarılı bir dava vekilidir. İyi bir işi, karısı, güzel bir evi ve harika bir arabası vardır. Kısacası istediği herşeye sahip bir insandır. Dale ise umutsuzluk içinde kendisinden başka endişeleneceği birilerinin eksikliğiyle, San Francisco'da yaşayan bir yazar adayıdır. Ama birdenbire Jack ve Dale gibi birbirinden farklı bu iki insan aynı arabayı paylaşmak zorunda kalıyor. Kendileri ve yaşamları hakkında herşeyi baştan düşünmeye başlıyorlar."} +{"text":"Vezüv yanardağının eteklerindeki Pompei şehri, Romalı yönetici-aristokrat ve zenginlerinin; sapkınlık, şımarıklık ve debdebe içinde yaşadığı; bağlar, bahçeler ve villalarla çevrili, çok güzel bir yerdi. M. S. 79 da patlayan Vezüv yanardağı, birkaç saat içinde kenti mezarlığa, orada yaşayan Romalıları da \"taşlaşmış insanlara\" dönüştürdü.24 Ağustos da Vezüv yanardağından yükselen dumanlar, kısa bir sürede şehri mezarlığa dönüştürdü. 20 000'i aşkın insan yok oldu. İnsanlar, lavların içinde kavrulup 2000 yıl boyunca taşlaşmış olarak kaldılar. İtalyadaki Pompei, Napoli'nin 25 km uzağındaydı. Vezüv yanardağındaki püskürme, 2 gün sürdü. Pompei, bu 2 günün sonunda, 6-7 metre derine gömülmüştü. İlk kazılar, 1709 da Herculaneum da başladı. Uzun çalışmalar sonunda, kent ortaya çıkarıldı. Dönemin en güzel evlerini, eşyalarını ve sanat eserlerini bünyesinde barındıran Pompei, dakikalara sığabilecek bir zaman diliminde, yerle bir olmuştu. Akdeniz'in hafif deniz rüzgarlarını alan bu sevimli kent, Roma'nın tüm zengin, aristokrat ve nüfuzlu insanlarını kendine çekmişti. M. Ö 5000 yıllarında kurulmuş olan şehir, lavlar altında kalmadan 159 yıl önce Romalıların eline geçmişti. Pompei' yi, 8 kapılı büyük bir duvar çeviriyordu. Şehrin ortasındaki forumda, her hafta ayrı bir eğlence düzenleniyordu. Eğlenceler, kimi zaman bir kölenin köleyle veya bir aslanla ölümüne dövüşmesi şeklinde oluyordu. Vahşetin her türlüsü, her hafta, Pompeililere sergileniyordu. Pompei'nin en önemli binaları, bu meydana bakıyordu. Bu binalar; 2 tiyatro binası, gladyatör alanı, hamamlar ve tapınaklardır. Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre; zenginlik ve debdebenin akıl almaz boyutlara yükseldiği Pompei, günden güne tefessüh ediyor ve şehrin her köşesinde, \"fuhuş ve lutilik evleri\" boy gösteriyordu. \"Pompeii : Son Gün\", bundan tam 2000 yıl önce Antik çağın en büyük doğal afeti olarak kabul edilen Vezüv yanardağının patlamasını anlatıyor. Gerçek bir yaşam hikayesinden esinlenilerek çekilen belgesil film, Pompeii'nin son 24 saatini, ölen ve kurtulan insanların yaşadıklarını tanıkların ifadeleriyle anlatıyor. Bu inanılmaz afetten sağ kurtulmayı başaran Gaius Plinius Minor'un notlarından yola çıkılarak, cesetlerden ve bölgede yapılan kazılardan toplanan ipuçlarıyla Pompeii'nin son yirmidört saati gözler önüne seriliyor."} +{"text":"1954 yılının yazı. İkinci Dünya Savaşı sona ermiştir ve Sovyetler Birliği esir aldığı askerleri serbest bırakmaktadır. Evlerinin yolunu tutan askerler arasında Batı Almanyanın bir maden kasabasında annesi ve kardeşleri ile yaşayan Matthiasın babası Richard da vardır. Onbir yaşındaki Matthias futbol aşığıdır. Öyle ki, babasının yokluğunda, kasabanın futbol kahramanı Helmut Rahnı babası olarak benimsemiştir. Batı Almanya Milli Takımına kadar yükselen Rahn da Matthiasın sevgisini karşılıksız bırakmamış; Matthiası maskotu seçmiştir. Ve o maskotun kalbi o günlerde komşu ülke İsviçrede düzenlenen Dünya Kupasında mücadele etmekte olan Helmut Rahn ve Batı Almanya Milli Takımı için atmaktadır. Diğer taraftan, yıllarca tutsak hayatı yaşayan Richard, savaş sonrası hayata alışmakta güçlük çekmekte ve huzursuzluğunu ailesine de yansıtmaktadır. Haliyle futbol, birçok problemle boğuşmak zorunda olan Richardın hayatına girebilecek en son olgudur. Ancak, İsviçreden gelen güzel haberler evin havasını değiştirmeye başlar. Dünya Savaşından yeni çıkmış bir ulusun futbol takımının kazandığı zaferler, aynı kaderi yaşayan Richardın da hayata umutla bakabilmesi ve ailesine kucak açması için fırsat olur. Matthiasın futbol sevgisi ile çarpan yüreği Dünya Kupası heyecanını eve taşımış ve bir anlamda Richardı hayata döndürmüştür. Bernde oynanan final maçı Batı Almanyanın galibiyeti ile sona erince hem Batı Almanya Milli Takımı, hem de Matthias bir mucizeye imza atmış olurlar."} +{"text":"Meyer Lansky, gelmiş geçmiş en acımasız organize suç örgütü lideridir. Yahudi mafyası üyesi Lansky, Kudüs'te oturabilmek için İsrail hükümetinin daimi ikamet verme iznini beklemektedir. Bu zor bekleyiş sırasında geçmişine geri döner: New York'un acımasız sokaklarında bir Polonya göçmeni olarak geçirdiği zor yıllar, çocukluk arkadaşı Ben \"Bugsy\" Siegel ve genç İtalyan sokak serserisi Charlie \"Lucky\" Luciano gözünün önünden geçer. Zekası sayesinde Lansky, kumar ve diğer yasadışı işlere girerek organize suç dünyasında önemli bir yere gelirken, dış görünüşüyle de mükemmel bir kişilik sergilemiştir. Lansky, çocukluğundan itibaren bu günlere gelene kadar yaşadıklarını birer birer hatırlamaya başlar... Ünlü yönetmen John McNaughton ve Pulitzer ödüllü yazar David Mamet'in ortak çalışması olan film, sadakat ve ihaneti, suç ve masumiyeti tek bir insan etrafında anlatan etkileyici bir yapım."} +{"text":"Lost'un sevilen oyuncusu Yunjin Kim bu filmde kanınızı donduracak. Yağmurlu bir günde, ortaokul öğrencisi Inwoo bıçaklanarak öldürülmesinden sonra Inwoo'nun sınıf arkadaşı Kangtae de intihar eder ve midesinde, içinde bir günlük parçası olan bir kapsül bulunur. Günlük parçasında \"Haziran 13, sokakta Inwoo'yu öldürdüm\" yazmaktadır. Inwoo'nun otopsisi sırasında ise başka bir not bulunur. \"Haziran 15, bunun bir intihar olduğunu örtbas etmek için Kangtae'i öldürdüm\". Katilin aynı okulda olma ihtimalinden şüphelenen dedektif Jayoung ve ortağı Dongwook, günlükteki el yazısının sahibini bulmak için araştırmaya başlar. Sonunda yazının sahibinin, okuldaki başka bir öğrenci olan Jinmo olduğu keşfedilir; ancak Jinmo bir ay önce bir araba kazasında ölmüştür."} +{"text":"Zamanı Asla Durduramazsınız! Vive L'amour ve Nehir filmlerinden alkışladığımız Tsai Ming-Liang'ın yönettiği Orada Saat Kaç; Taipe sokaklarında saat satarak yaşayan Hsiao Kang'ın babası ölür ve uzun zaman sonra Paris'ten dönüş yapan Shiang Chyi ile tanışır. Ona saat satmak için bütün yolları dener. Shaing Chyi saat almayı kabul eder fakat bir şartı vardır. Ondan Taipei'yi gezdirmesini ister. Bu arada Hsiao Kang'ın annesi eski kocası için sürekli dua eder. Annesi kocasının kocasının ölümüne çok üzülmüştür ve bunu sürekli sorun haline getirmiştir. Hsiao Kang duyguları ve ailesi arasında gidip gelmektedir. Shiang Chyi ise Paris ile Taipe arasında zaman yolculuğuna girer. Shiang Chyi Paris'i aklından çıkaramamaktadır. Hsiao Kang da Shiang Chyi aklından çıkaramaz"} +{"text":"Amerikalı Ron Kovic gönüllü olarak Vietnam?a savaşmaya gider. Ancak savaşın acımasız, sert yüzü kendini gösterir ve Kovic evine belden aşa��ısı felç olarak geri döner. Genç yaşta sakat kalmanın verdiği ruhsal acıya katlanmanın yanı sıra, uğrunda felç olduğu ülkesinin gazilere saygı göstermediğini gören Kovic, ihanete uğradığını hisseder ve savaş karşıtı gösterilere katılarak kendi mücadelesini başlatır. ?Vietnam Üçlemesi?nin ikinci filmi olan Born On The Fourth Of July?da sıcak savaş sahnelerine fazla yer vermeyen Oliver Stone, bu kez de savaşın insan üzerindeki olumsuz etkilerini göstererek muhalif tavrını ortaya koyuyor. Film 1989 yılında, 8 dalda Oscar'a aday gösterilip yönetim ve montaj dallarında ödüle layık görülmüştü. Ayrıca Tom Cruise, Ron Kovic rolü sayesinde ilk defa Oscar'a aday olmuş ancak ödülü My Left Foot filmindeki Daniel Day-Lewis'e kaptırmıştı."} +{"text":"1594 yılında Brezilya ormanlarında bir Fransızın Tupi yerlilerinin eline düşmesini anlatan, belgesel titizliği ile nefis bir kara mizahı birleştiren oldukça ilginç bir film. Filme adını veren yamyamlık meselesi burada Tupi'lerin geleneği olarak karşımıza çıkıyor. Fransızın da gün aldığı üzere, tutsaklar kurban ediliyor ve ardından afiyetle yeniliyor. Filmin belgesel havası ister istemez akla istismar sinemasının yamyam filmlerini getiriyor. Şüphesiz bir beyazın yamyamların eline düşmesi bu türün tematik iskeletini oluşturur. Nelson Pereira dos Santos gerçekçiliği elden bırakmıyor, hatta bu uğurda filmin tüm oyuncuları çırılçıplak kamera karşısına geçmiş ve bu durumun Cannes Film Festivali'nin bile bile korkuttuğu söyleniyor. Filmin derdi sömürgeci batı zihniyeti ile yerlilerin farklı yaşam tarzını karşılaştırmak ve böylece klasik \"Robinson\" hikayesini tersine çevirmek gibi gözüküyor."} +{"text":"On yaşındaki melek yüzlü, fırça saçlı, çilli suratlı sevimli mi sevimli Arthurun dedesi 4 yıl önce ortadan kaybolmuştur. Ardında bıraktığı tek iz ise Afrika kabilelerine ait hikayelerin olduğu not defteridir. Bu hikayeler arasında Minimoylar denen, minyatür küçük insanların anlatıldığı hikayeler de vardır. Hayalinde bile canlandıramayacağı kadar vahşi maceraların kapısını aralamak üzere olan küçük Arthur, dedesinin hikayesindeki gizli mesajı anlamaya çalışmaktadır. Üç gün içinde çalınan hazineyi ortaya çıkarmak için bir yol bulmalı, şeytani bir büyücüye karşı koymalı, sivrisineklerin sırtındaki savaşçıları yenmeli ve özgür ruhlu bir prensesin kalbini fethetmelidir. Bütün bunlar imkansız bir görev gibi gözükse de Arthur en küçük kahramanların bile çok büyük işler başarabileceğine inanmaktadır."} +{"text":"Kusursuz bir katil. Masum bir kız. Birbirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış. Erkek sessizce hareket ediyor. Duygusuzca öldürüyor. İz bırakmadan yok oluyor. Zayıf noktasını ise sadece... 12 yaşındaki bir kız biliyor. 12 yaşında New York'ta yaşayan bir kız olan Mathilda üvey ailesinin yanında sevimsiz bir yaşamı paylaşmaktadır. Babası, iki taraflı oynayan bozulmuş polis Norman Stansfield için uyuşturucuları saklamaktadır. Mathilda'yı kaçıp gitmekten tek alıkoyan küçük erkek kardeşidir. Bir gün, Stansfield ve adamları sudan bir sebepten, tüm ailesini katlettikleri zaman, o sırada alışverişte olan Mathilda şans eseri hayatta kalır ve en çok ihtiyacı olduğu sırada Leon'un dairesine saklanarak kendini kurtarır. 12 yaşındaki kız, kısa süre içinde Leon'un sıradışı mesleğini keşfedecek ve küçük kardeşinin intikamını almak için bu profesyonel katilden yardım isteyecektir. Babalık yapmak işlerinde ve arkadaşlıkta olabildiğine deneyimsiz olan Leon Mathilda'yı beladan uzak tutmak için ümitsizce çabalar. Sonunda bir katil, bozulmuş bir polis ve masum küçük kızın ekseninde dönen hikaye doruğa çıkarak yönetmen Luc Besson'un en iyi filmlerinden birinin öyküsünü oluşturur."} +{"text":"Kimselerin çıkamadığı zindan ları ile ün yapmış Aquila;veba, açlık ve kuraklığın pençesinde inim-inim inleyen bir ortaçağ şehridir. Piskoposun demir yumruğunun yönettiği şehirde, Tanrının nefesi her faninin ensesindedir. Günün birinde, \"Phillipe Guston\" veya dostlarının deyimiyle \"fare\" lakaplı bir hırsız bu zindanlardan kurtulmayı başarır. Ancak özgürlüğü çok uzun sürmez ve yakayı ele verir. Tam yolun sonuna geldiğini düşündüğü bir sırada, karizmatik şövalye \"Navarre\" ve şahini \"Isabeau\" imdada yetişir. Guston evvelden bu ikiliye hiç güvenmez. Ve kaçıp kendi canını kurtarmaya çabalar. Halbuki, bu ikili zalim piskopos tarafından lanetlenmiş, umutsuz aşıklardır. Eski yüzbaşı Navarre, gündüzleri insan geceleri bir kurt; Isabeau ise, geceleri bir kadın, gündüzleri şahin olarak birlikte yolculuk ederler. Sonsuza kadar hem beraberlerdir hem de ayrı. Bu korkunç lanetten kurtulmak içinse aşıkların tek bir çözümleri vardır, Piskopos'u öldürmek. Bu yüzden şimdi; Guston'un rehberliğine muhtaçlardır. Michelle Pfeiffer'ın ilk dönem eserlerinden biri aynı zamanda. Kostüm ve ekipmanların gerçekçiliği için uğraşıldığı da belli. Oldukça romantik ve masalsı bir yapısı var. Müzikleri biraz rahatsız edici. Ancak, aynı isimli elektro-pop şarkıcısına ilham kaynağı olduğunu düşünürsek, bir bilinen vardır."} +{"text":"Jess ve Nicoleün Teksas'tan Kalifornia'ya giderken kaybolmalarının üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiştir ve hala ikisinden de bir haber alınamamaktadır. Jess'in abisi Tom 18 ay sonra Bağdat'taki askeri görevinden izinli olarak gelir. Tom sürekli küçük kardeşinin kaybolmasından kendini sorumlu görür ve izne gelir gelmez kuzeninden küçük kardeşinin onu ''Eski Otoyol'' diye bilinen bir yerden aradığını öğrenir ve o yeri bulmak için kız arkadaşı ve en yakın dostuyla yola çıkar. Dostunun arabası yolda aniden bozulur ve Kaliforniya sınırında garip benzin istasyonunda durmak zorunda kalırlar. Benzin istasyonunun tuhaf sahibinden kardeşinin ''Eski Otoyol'' denilen yere doğru gittiğini öğrenen Tom hemen oraya doğru hareket eder, birden gariplikler başlar ve birbirlerini kaybederler. Bu kayboluş her şeyi öğrenmelerinin sadece bir başlangıcıdır. İşkence ve tuhaflıklarla dolu saatler onlar için başlamıştır..."} +{"text":"Çok iyi iki arkadaş olan Max ve Jay, yağ ve su gibidirler. Max, kendini beğenmiş bir kadın avcısıdır. Jay ise kız arkadaşından ayrıldıktan sonra kendini yeni kitabını yazmaya verir. Öyle ki ; romantizm hiç ilgisini çekmemektedir ve yeni editörü güzel Samantha'yı da arkadaşı Max'e düşünür. Max ve Sam birbirlerini çok etkilerler, kısa bir süre sonra nişanlanırlar. Herşey yolundadır fakat Max yaklaşan düğün nedeniyle fazlasıyla endişelidir. Hem sorularına yanıt bulabilmek hem de Sam'ı sınamak için, Jay'e, Sam'e kur yapmasını teklif eder. Jay bu fikre önce karşı çıkar fakat, yeni kitabı üzerinde Sam ile birlikte çalışırken Onun cazibesine kendini kaptırır ve aşık olduğunu hisseder. Zamanla herşey bambaşka bir hal alır ve Jay, Max'in Sam'i aldattığını, Max de Jay in Sam'i sevdiğini öğrenir. Bu arada Sam de sadakat sınavı hakkında herşeyi duymuştur. Böylece olaylar karmakarışık bir hale gelir ve hepsi birbirinden ayrılır. Aylar sonra Max, uzun zaman önce Jay'in kendisine verdiği bir kitapta ; gerçek aşkın ne olduğunu anlatan satırları okuyunca, Jay ile Sam'in birbirlerine ait olduklarını anlar ve onları tekrar biraraya getirmek amacıyla sürpriz bir romantik akşam yemeği ayarlar. Kısa süre sonra Jay ve Sam evlenirler. Max de hayat ve aşk hakkında bu mutlu çiftten önemli bir ders almıştır."} +{"text":"1970'ler. New York'un bir suç şehri olmaktan çıkmasına henüz on yıllar var. Polis gücüne yeni katılan hipi görünüşlü genç Frank Serpico'nun, birlikte devriyeye çıktığı arkadaşlarından tek farkı şehrin entel kesiminde yaşaması ve sakal uzatması değil, kesinlikle rüşvet almaması ve dünyayı daha iyi bir yer yapacağını sanmasıdır. Frank'ın tutumu bir süre sonra hem sokaktaki azıllı suçluları hem de onlarla işbirliği yapan çalışma arkadaşlarını rahatsız edecektir. Kirliliğin etrafını sardığını farkettiğinde, kokuşmuşluğun uzandığı yerleri görüp dehşete kapılacak ve kendi hayatının da tehlikede olduğunu anlayacaktır. Watergate skandalından yeni çıkmış bir Amerika'da tam doğru zamanda vizyona giren Serpico, Baba'da epey sükse yapmış Al Pacino'ya kendini biraz daha gösterip yerini sağlamlaştırma fırsatı da vermiş bir film."} +{"text":"Genç bir adam, rüyaların gerçek dünyadan ayrıldığı yeri aramaktadır. Düş, uyanmak, gerçeklik gibi konular üzerine farklı düşünen insanlarla konuşur. Farklı yaşam deneyimleri, dünya görüşleri, rüyalara değişik bakış açıları sunacaktır. Bu ise gündelik yaşamdaki pek çok felsefi konu üzerine düşünmeye iter izleyiciyi. Dijital kamerayla çekilen film daha sonra bilgisayar yardımı ile animasyon görüntüsüne yaklaştırıldı. Ortaya çıkan görüntü boyanmış gerçek görüntüleri çağrıştırıyor. Bu yeni animasyon teknolojisi ise Bob Sabiston tarafından yaratıldı. Ortaya çıkan estetik filmin düşsel temalarına gayet uygun. Richard Linklater son derece şık bir şekilde felsefe yapıyor. Düşler üzerinde gezenirken de son derece ilgi çekici bir görsel dünya yaratıyor. Dünya prömiyeri, 2001 yılında Sundance Film Festivali'nde yapıldı. Filmde belli belirsiz olsalar da, Ethan Hawke ve Julie Delpy gibi oyuncular projede görev aldılar."} +{"text":"Kim Eun-ju, deniz kenarında ki evinden taşınırken evin yeni sahibine, kendisine gelen mektupları göndermesi için adresini içeren bir mektup yazar ve mektubu evin önünde ki posta kutusuna atar. Evin yeni sahibi Han Sung-hyun eve Il Mare ismini verir ve IL MARE yazan tabelayı evin girişine yerleştirir. Derken posta kutusunda ki mektubu fark eder ve alarak okumaya başlar. Mektupta evin eski sahibi, gelen mektupları yönlendirmesi için bir adres bırakmış, evin zemininde ki bir köpeğe ait olan pati izlerini çıkartamadığını belirtmiş ve Il Mare'in ona şans getirmesini dilemiştir. Sung-hyun ise o zamana kadar evde hiçbir pati izi görmemiştir, ayrıca eve daha yeni IL MARE ismini vermiştir. Tüm bunlar bir yana; evin yakınında ki bakkala evde kendisinden önce kimin oturduğunu sorduğunda kendisinin evin ilk sahibi olduğunu öğrenmiştir. Sung-hyun aklı karışık bir şekilde eve dönerken ufak bir köpeğin evin girişinde kendisini beklediğini görür..."} +{"text":"En sevilen video oyunlarından biri Final Fantasy ise eğer, bu serinin en sağlam ayaklarından birinin de ilk PlayStation'da epey gürültü kopartmış Final Fantasy VII olduğunu teslim etmek gerekir. Oyunu oynayanlar gözüpek paralı asker Cloud'ın yerini alarak uzun bir macerada dünyayı kötülüklerden nasıl temizlediklerini tatlı tatlı hatırlayacaklar. Final Fantasy VII'nin dünyası o kadar güzel, hikayesi o kadar derindi ki yapımcıların The Spirits Within'le gelen başarının meyvesini biraz daha yemek istediklerinde bu bölüme el atmaları hiçbirimizi şaşırtmadı. Gözkamaştırıcı bir 3D animasyon olan Advent Children'da, oyundaki olayların iki yıl sonrasına gidiyoruz. Bu kez yeni bir kötülükle, dünyamızı bir kanser gibi içinden kemiren Geostigma adındaki lanetle yüzleşmek zorundayız. Kahramanımız ise elbette yine Cloud!"} +{"text":"Yıl 1932... Sir William McCordle ve karısı Lady Sylvia dostlarını Gosford Park isimli malikanelerine davet ederler. Davetliler arasında bir kontes, bir savaş kahramanı, bir oyuncu ve bir film yapımcısı bulunmaktadır. Davetliler eğlenirken, yanlarında getirdikleri hizmetçileri ile evin hizmetçileri arasında gizli bir mücadele başlar. Olayın içine bir de cinayet girince olaylar tamamıyla karışır. Usta sinemacı Robert Altman'ın, Bob Balaban'la birlikte buldukları bir fikirden yola çıkan çok zeki bir film. En az filmin kendisi kadar ilginç bir malikane olan Gosford Park ise Northumberland Dükü'nün Sion House'daki mülklerinden biri ve ziyaretçilerini şaşırtmaya devam ediyor. Filmin, 2002 yılı En İyi Özgün Senaryo Oscar'ının sahibi olduğunu da ekleyelim."} +{"text":"Dublinde gitar çalan aynı zamanda şarkıcı ve söz yazarı olan İrlandalı bir adam, bir gün sokakta çalarken Çek bir kızla tanışır. Adamın maddi durumu pek iyi değildir ve babasının dükkanında ona yardım ederken bir yandan da sokaklarda çalarak para kazanmaya çalışmaktadır. Kız da eşiyle ayrıdır; gündüzleri çalışıp beraber yaşadığı annesine ve kızına bakmaktadır. Hayali albüm çıkarmak olan adam müzik şirketlerine yollamak için demo hazırlamaya karar verince piyano çalan kızla birlikte çalışmaya başlar. Kız ve erkek onları bir araya getiren müzik sayesinde birbirlerini de tanıyacaklardır. Glen Hansard ve Marketa Irglovaya En İyi Orijinal Şarkı dalında Oscar kazandıran Once, ikilinin uyumu, sıcak performansları ve beraber seslendirdikleri başarılı şarkıları sayesinde de izleyicinin gönlünde özel bir yer kazanıyor."} +{"text":"Tarot kartlarının gizemine inanır mısınız? Joe Strombel isminde bir gazeteci, kamuoyunda \"Tarot Kartı Cinayetleri\" olarak bilinen bir seri cinayet olayını araştırırken gizemli bir şekilde öldürülür. Bu ölümle birlikte derinleşen araştırma da bir kenara itilir ve olayın esrarı aydınlatılamaz. Joe Strombel'i tanıyan ve başarılı bir gazetecilik öğrencisi olan Sondra, olayın bu haliyle kalmasına müsade etmez ve araştırmaya kaldığı yerden devam eder. Bu araştırma sırasında içine daldığı sihir dünyası, oldukça ilgisini çekmiştir. Gösterisini izlediği Sid Waterman ismindeki bir sihirbaz, farkında olmadan ona bu cinayet davası ile ilgili önemli bir bilgi verir. İpuçlarının gösterdiği tek bir isim vardır: aristokrat Peter Lyman! Sondra, bu son derece yakışıklı adamın peşine düşer ama duygularını olaylara karıştırmamayı başaramayacaktır."} +{"text":"Hayatını terzilik yaparak kazanan fakir ve güzel Nevin, çok zengin bir ailenin oğlu olan Kemal ile tertemiz bir aşk yaşamaktadır. Fakat İş evliliğe gelince acı hakikatler kendini gösterir ve Kemalin ailesi buna şiddetle karşı çıkar. Her şeyi göze alan genç adam evini terk eder ve kendine bir iş bularak sevdiği kızla evlenmek için hazırlıklara başlar. İki genç tüm zorluklara karşın büyük bir fedakarlıkla yuvalarını kurmaya uğraşırlarken Nevin bir tesadüf sonucu gazinocular kralı Eşref tarafından çok beğenilir. Genç kız kendisine yapılan şarkıcı olma teklifini reddeder ancak Kemalin çalıştığı tersanede geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalmasının ardından başka seçeneği kalmaz. Sevgilisinin sağlığı için kendini feda eden Nevine kafayı takan Eşref kısa zamanda gençlerin hayatını karartmaya başlar"} +{"text":"Nicholas Angel, Londra polis teşkilatının gelmiş geçmiş en başarılı polislerinden biridir. Diğer polislerden %400 oranında daha fazla tutuklama yapması ile kırmış olduğu rekor ve üstün çalışma temposu ile en dikkat çekici polistir. Fakat bu durum, bazı sakıncalara da yol açmaktadır. Nicholas'ın bu başarısı, diğer polis memurlarının morallerini ve motivasyonlarını kötü yönden etkilemektedir. Böylece üstleri, Nicholas'ı yeteneklerinin çok dikkat çekmeyeceği bir yere göndermeye karar verirler. İnsanların, neredeyse suç işlemenin ne demek olduğunu bile bilmedikleri, son derece sakin bir Sandford kasabasına gönderilir. İyi niyetli ama bir o kadar da sersem bir polis memuru olan Danny ile de ortak olmak zorunda kalan Nicholas için bu sakin yaşama alışmak son derece zordur. Fakat hiç beklenmedik bir anda patlak veren olaylar, Sandford'un aslında sanıldığı kadar sakin ve suçtan uzak bir yer olmadığının kanıtı mıdır acaba? Nicholas'ın beklediği hareket yeniden ayağına gelmiş gibidir. 2004 yapımı Shaun of Dead filmi ile hem gişe hasılatı hem de sahip olduğu ödüllerle bir çok başarı elde eden Edgar Wright ve Simon Pegg ikilisi, bir anlamda sanki o filmin devamı niteliğinde çekilen Sıkı Aynasızlar ile de yine dikkatleri üzerlerine çekiyorlar."} +{"text":"Jim Graham, ailesiyle birlikte Şanghay'da iyi koşullarda bir yaşam sürmektedir. Fakat İkinci Dünya Savaşı'nın bütün dünyayı saran ateşinden Şanghay da kurtulamaz ve Japonya tarafından işgal edilir. İşgal sonucu değişen bütün hayatlar gibi, Jim ve ailesi için de herşey altüst olur. Anne ve babasından koparılarak Japonya'daki bir toplama kampına götürülen Jim, sahip olduğu müthiş hayal gücüyle yaşadığı korkunç ortamı, bir maceranın parçası haline getirmeye çalışır ama koşulların sertliği, Jim'in hayal gücünün bile başa çıkamayacağı kadar keskindir. Steven Spielberg'in, J. G. Ballard'ın yarı otobiyografik romanından uyarlayarak çektiği Güneş İmparatorluğu'nda Christian Bale, on üç yaşındaki haliyle izleyici karşısında. İleriki yıllarda şekillenecek başarılı kariyerin ilk sinyallerinin bu filmde yoğun bir şekilde hissedildiğini söylemek mümkün."} +{"text":"1960'ların James Garner'ın başrolünde oynadığı ünlü TV dizisinden sinemaya uyarlanan film, hafif fakat keyifli bir western olarak dikkat çekiyor. Daha önce Cehennem Silahı'nda birlikte çalışmış olan yönetmen Richard Donner ve aktör Mel Gibson, bu filmde de tecrübelerini bir araya getirerek filmi çekici kılmışlar. Gibson'a başrollerde Jodie Foster ve James Garner eşlik ediyorlar. Kumarbaz ve silahşör Bret Maverick, dünya poker turnuvası için St. Louis'e giderken yolda güzel kumarbaz Annabelle Bransford ve bir kanun adamı olan Zane Cooper ile tanışır. Maverick'in turnuvaya katılabilmesi için 5.000 dolarlık giriş parasını bulması gerekmektedir ve bunun için çabalarken başına olmadık olaylar gelir... Özellikle eski Maverick James Garner ile Mel Gibson'ın halef/selef durumları ve usta oyunculukları ve cehennem silahıyla beğenilen yönetmen Donner'ın western türündeki başarısıyla izlenmesi gereken bir film haline geliyor Maverick..."} +{"text":"Alex düzenli bir hayatı, güzel bir sevgilisi olan Danimarkalı genç bir adamdır. Bir akşam metroda karşılaştığı Aimee'nin peşinden gitme arzusunu bastıramaz ve kız arkadaşı Simone'ye bile hiçbir şey söylemeden çekip gider. Aimee bir bara girer, Alex de peşinden. Birbirlerini daha önce tanımışlar mıdır ya da bu ilk karşılaşma mıdır? Alex içinde Aimee'yi ömrü boyunca tanıyormuş gibi bir his duyar. Sanki yıllardır birbirlerini tanıyormuş gibi konuşmaya başlarlar, gecenin sonunda ertesi gün buluşmak üzere sözleşirler ve Alex evine döner. Ancak yaşadığı ev artık yoktur, ne ailesi ne sevgilisi kimse O'nu tanımamaktadır. Alex tüm geçmişini, kimliğini yitirmiş bir adamdır, O'nu tanıma şansı olan ve kim olduğunu ispat edebilecek tek insan Aimee'dir. Fakat sorun düşündüğü kadar kolay çözülmeyecektir. Aimee, O'nu ilk gördüğü andaki gibi kendi hayatına bir anda alabileceği, hayatının tüm boşluklarını doldurabilecek bir kadın değildir. Evlidir ve kocası August aynı Alex'in yaşadıklarını anlatan bir roman üzerinde çalışmaktadır. 24 saatte hayatı altüst olan Alex her şeyi eski haline getirebilecek midir? Ya da her zaman söylendiği gibi; aşk, o güne kadar varolan her şeyi unutmak ve yeni bir hayat yaratmak mıdır? 2003 yılında Cannes Film Festivali'nde Altın Kamera kazanan Yeniden Sev Beni farklı kurgusuyla 2000'li yılların en iyi filmlerinden kabul ediliyor."} +{"text":"Gerilla haberci olarak ünlenen ve daha çok belgesel tarzdaki filmleriyle tanınan eylemci/yönetmen Stephen Marshall bu filminde gerçekle kurguyu iç içe geçiriyor. Marshallın filminde Amerikalı TV haber kameramanı Jake Cassavetes, Iraktan işine bakışı hayli değişmiş olarak dönüyor. Artık kanalları yöneten büyük şirketlerin piyonu olmak istemiyor. TV kanalı yapımcısı sevgilisi Chloe ise aksine, ondan bulabildiği en kışkırtıcı şeyleri çekmesini istiyor. Jake böyle bir iş gereği bir grup maskeli anarşistle röportaj yapıyor, ancak daha sonra çalıştığı TV kanalı kasedi Yurtiçi Güvenlike teslim edilmesiyle kendini hem ihanete uğramış, hem de röportaj yaptığı kişilerine güvenine ihanet etmiş gibi hissediyor. Bu arada Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresinden görüntü almak için New Yorktayken, kocası Irakta ölen Tina adlı genç bir kadın ve oğluyla tanışıyor. This Revolutionın başrolünde video klip ve reklam yönetmeni Nathan Crooker var. Tinayı Sin City, Grindhouse ve 25th Hour gibi filmlerde izlediğimiz ünlü aktris Rosario Dawson oynuyor"} +{"text":"Çin, 859 Ülkeye hükmetmekte olan Tang Hanedanı büyük bir güç kaybına uğramış ve düşüş yaşamaktadır. Ülkenin her tarafında asilerin oluşturduğu birlikler imparatorluğa karşı savaş açmış ve halkı örgütlemektedirler. Asi birlikler içinde en büyük olanı ve her gün daha fazla sempetizan toplayanı House of Flying Daggers, liderlerinin öldürülmesine rağmen gücünden hiçbir şey kaybetmemiştir. Hatta kimliği belli olmayan yeni bir lider örgütün başına geçmiş ve asilerin daha da güçlenmesini sağlamıştır. Hükümet adına çalışan ajanlar, yaptıkları tüm araştırmalara rağmen örgütün yeni liderinin kim olduğunu öğrenemezler. İmparator için çalışan iki asker, Leo ve Jin, yeni lideri yakalamakla görevlendirilirler. Ancak normal yollardan sonuca ulaşamayacaklarını anlayan ikili, kendilerini House of Flying Daggersla bağlantıya sokacağına inandıkları bir plan yaparlar. Jin, Wind adını kullanarak, isyancıları destekleyen bir savaşçı kılığına girecek ve eski liderin kızı olduğunu düşündükleri Mei ile ilişki kuracaktır. Örgüte bağlantıya girmesi gereken kıza yardım edecek olan Jin, bu şekilde yeni liderin kimliğini de öğrenecektir. Ancak hiç hesaptaolmayan duygular Jin ve Meiin birbirlerine aşık olmasına yol açar. Kahramanın yönetmeni Zhang Yimoudan yine büyüleyici bir masal. Yimou bu filmiyle 2005 yılında Oscarın en güçlü adayı olarak gösteriliyor ve tıpkı Kahramanda olduğu gibi şiirsel bir sanat yönetmenliği sergiliyor."} +{"text":"Fosilleşmiş bir sivrisinekten çıkarılan dinozor kanı, bilimadamlarına DNA ile yeniden dinozor yaratma imkanı verir. Dr. Hammond, bu DNA'dan yola çıkarak genetik olarak dinozorlar geliştirir ve bir tür hayvanat bahçesi açar. Çeşit çeşit dinozorların canlı olarak görülebileceği bu özel hayvanat bahçesinin ilk test ziyaretçileri ise bir avukat, bir matematikçi, bir dinozor uzmanı ve bir bitkibilimci ile Hammond'un torunlarıdır. Dinozor embriyolarını ele geçirmek isteyen biri güvenlik sistemini devre dışı bırakınca bütün dinozorlar adada serbest kalırlar. Michael Crichton'un romanından uyarlanan filmin yönetmeni, sinemanın dahi çocuğu Steven Spielberg. Güçlü özel efektleriyle dikkat toplayan filmin gişede büyük başarı elde etmesi, 2 devam filmi çekilerek bir üçleme olmasını sağlamıştı."} +{"text":"El nombre lo dice todo, Debord no solo refuta los comentarios negativos, sino tambien los positivos sobre su anterior film. 973'te tedavüle soktuğu, aynı başlıklı manifestodan devşirdiği film aktivist sinema camiasında envai çeşit eleştiri alınca abimiz celallenmiş. 35 mm. lik ruloya 21 dakika kadar saydırıp duruyor. situasyonist hareket 1972'de dağılalı beri debord hırçındır. la societe du spectacle'da izleyiciyi rahat seyirlik malzemeden mahrum bıraktıktan sonra, bu kısa filmde böyle bir hamleden film seyrederek zevk alanlara da veriyor ayarı, veriyor kalayı. \"sinema üstadları filmimin devrimci siyasetini kötü buldular; solun siyasi gözbağcıları onun kötü sinema olduğunu söylediler. ama kişi hem devrimci hem de film yapımcısı olduğu vakit, eleştirmenlerin paylaştıkları yakıcılığın kaynağında yatanın, mevzubahis filmin toplumun eleştirmenlerin nasıl başedeceklerini bilmedikleri keskin bir eleştirisi olduğunu göstermek kolaydır; bu film onların nasıl yapacaklarını bilmediği türden filmlerin ilk örneğidir.\" -babaerenler- alıntı eksisozluk."} +{"text":"Ölmüş olan babasının cenazesini kaldırmak için Rusya'da bir kasabaya gelen bir adamın hikayesidir film. Bir cenazenin kaldırılmasında normalde olabilecek her türlü duygusal ve ruhsal yönelimlerin tam anlamıyla çöpe atıldığı ve kupkuru, dünyada neden yaşadığını bilmeyen bir insanlık durumunun Sokurov'un muhteşem sanatçılığıyla dışa vurulduğu, aynı zamanda Sokurov'un umutsuzluğunun en net dışavurumlarından birisidir. Babasının cenazesiyle ilgilenirken, o cenazeye adeta bir meta muamelesi yapan; ama bunu bir vahşilik ya da memnuniyet içinde değil, başka bir çıkış yolu bulunamadığı çok belli bir soğukluk içinde yapan adam için, cenaze töreni bir dinsel, spiritüel ayin değil, bir görevdir adeta. Merhamet göstermek, acımak, ağlamak için kendisinde inanılmaz bir istek olan ama bunları yapabilmek için bütün yollarını tüketmiş bir insandır söz konusu olan. Özellikle orta dönem Sokurov filmlerinde daha baskın bir şekilde görülebildiği gibi, ruhsallıkla, tanrıyla bağını koparmış, \"halesini yitirmiş\" bir dünyanın dışavurumudur bu film. Özü çıkarılıp kupkuru kalmış modern insanın en trajik boyutlarını adeta kafkaesk bir ritmde sunan \"Second Circle\" dünyaya, insana, geleceğe ve bugüne ait mutlak bir umutsuzluğun ve bu umutsuzluğun doğurduğu bıkkınlık ve vazgeçmişlik halinin dışavurumudur. Modern kafesten kurtulmaya çalışan ve ruhsallığa ulaşmaya çalışan Tarkovsky karakterlerinin tersine, filmdeki insanlar mücadeleyi, umudu tamamen yitirmiş, adeta tarihin ve toplumun bir kuklası hale gelmiştir. alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Kış mevsiminin ortasıdır. Beş genç snowboard yapmak için Jotunheimen dağının bulunduğu bölgeye doğru yola çıkarlar. Bir rampada snowboard yapan beş gençten biri çok kötü düşer ve bacağını kırar. Bulundukları bölgede birilerinin yaşadığına dair hiç bir işaret yoktur ve burası cep telefonlarının kapsama alanının dışındadır. Beş genç, bulunduklara yere az bir mesafede bir dağ oteli bulurlar. Bu dağ otelinde yatacak yer bulabileceklerine karar verirler. Otel sessiz ve boş gözükmektedir, yıllardır kullanılmamaktadır. Gençler, geceyi burada geçirmek zorundadırlar. Fakat otelde yalnız değildirler. Kısa bir süre sonra, zemin katta, zindan gibi pis bir oda keşfederler ve bu odada birisi yaşamaktadır. Kısa bir süre sonra Norveçin adı çıkmış ve kararlı seri katili ile gençler arasında kedi fare oyunu başlar ve bunu yaşam ile ölüm arasındaki savaş takip edecektir. Gençlerin sayısı azaldıkça, aralarındaki arkadaşlık ve cesaret test edilecektir."} +{"text":"Eşcinsel olanlarla olmayanların arasındaki demir perde kalkıyor Genç yönetmenler Brittany ve Josephine de arabalarına atlayıp ülkeyi kat ederken, insanlara bu konuda ne düşündüklerini soruyorlar. İddiasızca Amerikanın kasabalarında gezerken, biseksüellik konusunda sordukları sorulara çeşit çeşit cevap alıyorlar. Cevaplar genel olarak beklenenden daha ılımlı. Biseksüel olmak ne demektir? Biseksüellik yalnızca bir moda mı? Hep bir erkekle yatmak isteyip yatamadıysam yine de biseksüel miyimdir? Biseksüellik hayat boyu mudur? Amerikanın cinselliğe dair değişmekte olan yüzü, kasabalı genç bir kızın, bir hafta bir oğlan, sonraki hafta bir kız belki de deyişinde; bir dansçının her şey mümkününde ya da 11 yaşındaki bir oğlan çocuğunun cinsel tercihleri hakkında kafasının karışık olduğunu söylemesinde kendini belli ediyor. Biseksüellik diye bir şey olmadığını iddia edenler de var, ondan tiksinti ile söz edenler de. Akademisyenlerin, öğrencilerin, sanatçıların, dansçıların, biyologların, hamburgercilerin ve herkesin söyleyecek bir şeyleri var. Çift Yol özellikle siyah-beyaz yanıtlar vermekten kaçınan, izleyicinin kendi yanıtlarını keşfetmesini isteyen bir belgesel; yalnızca olduğu gibi olmak istiyor. Bu anlamda film, kendisini arayan, arada kalmış öznelerine de ayna tutuyor. alıntı."} +{"text":"Osman çapkınlığı ile nam salmış bir gençtir. Ancak kendisi Fatma ile tanıştıktan sonra onunla evlenmeye karar vermiş ve düzenli bir hayat istemektedir. Bu arada faili belirlenemeyen cinayetler işlenmeye başlar. Öldürülenler daha önce Osman ile ilişkisi olan kadınlardır. Bu yüzden polis Osman'ı da takibe alır. Ancak işlenen cinayetlerin sebebi bir müddet sonra anlaşılır. Yüklü bir mirasa konan genç bir kadın vardır, ancak kimliği tespit edilememiştir. Bu nedenle meçhul kadına benzeyen tüm genç kadınlar yine kimliği belirsiz kişilerce öldürülmektedir. Osman da bir anda bu meçhul olayların içinde bulur kendini... Bir yandan da emniyet güçleri bir yanda meçhul katiller ve bir yanda da aranan genç kadın..."} +{"text":"John Murdock, bir sabah nasıl geldiğini bilmediği yabancı bir otel odasında uyanır ve vahşice işlenmiş cinayetlerin katili olarak arandığını fark eder. Hafızasını kaybetmiş olduğu için cinayetleri işleyip işlemediğini dahi hatırlıyamamaktadır. Dedektif Burmstead tarafından aranan Murdock, gerçekte kim olduğunu öğrenmek ve karşılaştığı bu korkunç bilmeceyi çözmek için büyük bir mücadeleye başlar. Kısa sürede de çözüme ulaşır ve bir gün?Yeraltında yaşayan garip canlılarla karşılaşır. The Strangers olarak tanımlanan, zamanı durdurma ve dünyanın fiziksel yapısını değiştirme gücüne sahip olan bu yaratıklar, direkt olarak insan beynine hakim olabilmekte ve olayları istedikleri şekilde yönlendirebilmektedirler. Bu yaratıkların bir şekilde yokedilmesi gerekmektedir ve bunu yapabilecek tek kişi de Murdock tur. Esrarengiz Dr. Schreber in yardımıyla bir adım ileri giderek çocukluğundan ve karısı Emma ile ilgili anılardan birşeyler hatırlamaya başlayan Murdock, bu anılar sayesinde suçlandığı cinayetlerle ilgili kendisine yardımcı olacak bir takım ipuçları elde etmeyi başarır."} +{"text":"Bob Barnes emekliliği yaklaşmış, görev başındaki son günlerini masasında kahve içerek geçirmeyi planlayan tecrübeli bir CIA ajanıdır. Ancak kendisine yapılan bir teklif planlarını bozar. Prens Nasir suikastini düzenlerse terfi alarak emekli olma şansı yakalayacaktır. Nasir, İran Körfezindeki doğalgaz ve petrol zengini bir ülkenin, tahta geçmesine kesin gözüyle bakılan karizmatik varisidir. Babasının politikalarından farklı tutumlar sergileyen genç prens, ülkesindeki doğalgaz çıkarma haklarını büyük bir Amerikan şirketinden alıp Çinlilere verince enerji piyasasında dengeler bozulur. Bryan Woodman piyasalarda yıldızı yükselen genç bir adamdır. Eşi ve çocuklarıyla katıldığı Prens Nasirin davetindeki bir kazada küçük oğlunu kaybedince, durumu hafifletmek isteyen prensten beklenmedik bir iş teklifi alır. Trafikle Oscara uzanan Stephen Gaghandan siyaset, güç ve bu çerçevede eriyip giden sıradan insanlar üzerine çarpıcı bir yapım."} +{"text":"Boy A öncelikle küçük suçluların dünyasını ortaya koyan hikayesiyle ilgi çekiyor. Filmdeki Jack gibi ciddi suçlar işleyen ve hayatlarının büyük bölümünü kilitli kapılar ardında geçiren sayısız çocuk var. Bir gün bedelini ödedikten sonra hayata dönseler de, her şey bir anda yoluna girmiyor. Çoğu zaman katil, hırsız kimliği peşlerini bırakmayabiliyor ve bu durum farklı bir hayata konsantre olmalarına engel oluyor. Boy A bu meseleleri konu edinerek öncelikle önemli bir iş yapıyor, fakat Jack'in esas sırrının izleyiciden uzun süre gizlenmesi, garip sevgili ilişkisinin filmde çok fazla yer tutuyor olması gibi filmin gücünü azaltan bazı problemler de yok değil. Öte yandan Jack'in umutlu başlayan giderek trajediye kayan hikayesi genç izleyicinin hatasıyla sevabıyla sevebileceği türde."} +{"text":"Ben Finn Finnegan, sörfçülükten hazine avcılığına geçiş yapmış genç ve iyi niyetli bir adamdır. 18. yüzyıldan kalma egzotik hazinelerle dolu kırk sandık içeren efsanevi Queens Dowry hazinesini takıntı haline getirmiştir. Hazine arayışı sırasında, Finn, Tess Finneganla evliliği ve hurda yığını haline gelmiş teknesi Booty Calls da dahil olmak üzere sahip olduğu her şeyi yitirmiştir. Tess milyoner Nigel Honeycuttın dev yatında çalışarak hayatını yeniden kurmaya başlamışken, Finn hazinenin nerede olduğuna dair çok önemli bir ipucu keşfeder. Bu bilgiyle hayatının değişeceğinden emin olan Finn, Nigelın yatına girmenin bir yolunu bularak bu varlıklı adamı ve sosyetenin gözde bekarlarından olan kızı Gemmayı kendisiyle birlikte İspanyol hazinesini aramaya ikna eder. Bu arama seferi, tüm direnişine rağmen Tessin keşif aşkını yeniden alevlendirir. Ama hazinenin peşinde sadece onlar yoktur.. Romantik komedi ve aksiyon macera türlerini harmanlayan ilgi çekici bir film."} +{"text":"Vietnam gazisi John Rambo küçük bir kasabanın şerifi tarafından taciz edilince kontrolden çıkar. Eski bir Yeşil Bereli olduğu farkedilinceğe kadar iş işten geçer. Rambo bir polisi öldürüp kırsal alana kaçar. Görevlilerin, bu genç adamın köşeye sıkıştırıldığında tam bir ölüm makinasına dönüştüğünü anlamaları için mıntıkadaki silahlı personelin çoğunun hayatını kaybetmesini beklemek gerekecektir. Yardım için bölgeye Rambo'nun Vietnam'daki komutanı Albay Trautman gelir. Kendi yetiştirdiği ölüm makinasını yakından tanıyan tecrübeli askerin, yetkililere tek bir önerisi olacaktır: \"Ceset torbalarını hazır edin!\" Bir çokları için Sylvester Stallone'nin en iyi performansını barındıran, çok az diyalog içeren İlk Kan, aktörün Rocky dışında bir kült film serisine daha vesile olmasıyla sonuçlanır. Takip eden Rambo 2 ve Rambo 3, ilki kadar iyi filmler olmasalar da, gişede giderek artan bir gelir elde etmeyi bilmişlerdir."} +{"text":"Bukowski'nin \"Factotum\" isimli romanından ve diğer yazılarından, romanla aynı adla çevrilmiş bu filmi, ne İstanbul izleyicisi kaçırır diye düşündük, ne de biz... 2004 iFF'inde gösterilen ve büyük beğeni toplayan Mutfak Hikayeleri'nin yönetmeni, Norveç sinemasının yeni gözdesi Bent Hamer'ın elinden çıkma film, aynı zamanda Bukowski'nin gençliğinin erken dönemine yönelik biyografik bir çalışma. Haliyle filmde bolca çılgın macera bulabilirsiniz. Matt Dillon Bukowski'nin öteki kişiliğini canlandırıyor ve yazarın ruhundan anlayan performansı ile geçtiğimiz Cannes Film Festivali'nde oldukça beğeni topladı. Film, Henry \"Hank\" Chinaski adlı yazarın işten işe, mekandan mekana ve kadından kadına maceralarını takip ediyor. Kaosun içinde sürüklenirken, Hank için tek değişmeyen parametre yazma tutkusu oluyor. Defalarca yazılarını- aynı zamanda Bukowski'nin kitaplarını basan yer olan- Black Sparrow Yayıncılığa gönderiyor, ancak bir türlü sonuç alamıyor. Filmde kadınlar ile olan ilişkisi de iki kadınla yaşadığı kısa ilişkilerden öteye gidemiyor. Norveç'li başarılı sinematograf John Christian Rosenlund'un sayesinde Bukowski'ye yakışır şiirsel bir atmosferin yakalandığı filmde, kaos ile yaratıcılığın dansını, adeta Bukowski'nin yazdığı bir senaryodan çekilmiş bir filmin keyfi ile izleyeceksiniz. Amerikan bağımsız sinemasının gözdesi Lili Taylor'un performansı da film ile adı geçen övülesi yönlerden..."} +{"text":"İki erkek ve bir kadın arasındaki üç kişilik aşkın sinema tarihindeki en güzel anlatımlarından biri olan Jules ve Jim, sadece aşk değil, dostluk üzerine de sözleri olan bir film. Yakın arkadaş olan Jules ve Jim'in hayatları, Catherine ile tanışınca bambaşka bir yöne doğru savrulur. Her ikisi de aynı kadına aşık olsa da Catherine, ilk başlarda sadece Jules'a ilgi duyar. Bildik kadın kimliğinin çok dışında bir karaktere sahip olan Catherine için hayat, alışıldık sınırların çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. İlk zamanlardan beri Jim'in ilgisinin de farkında olan Catherine, yıllar sonra onunla da bir yakınlaşma içine girer. Catherine'i terketmeyi düşünmeyen Jules'un da varlığıyla bu unutulmaz üçlü, birlikte yaşamaya başlarlar."} +{"text":"Aşkının takibindeki tutkulu bir kadının yol hikayesi Transylvania. Genç, güzel ve tutkulu bir kadın olan Zingarina, sevdiği adam olan Milan'ı bulabilmek için Transilvanya yollarına dökülür. Tek istediği aşkına sahip çıkmak ve onu sınırsızca yaşamaktır. Fakat gerçekliğin sınırlarını zorlayan bir pagan festivalinde Milan, aşkını reddince duygusal anlamda büyük bir çöküntü yaşayan Zingarina, kendini yolların sonsuzluğuna bırakır. Mekan ve sınır tanımayan, kendisi gibi özgür ruhlu Çango ile karşılaşması ise bu yolculuğun hiç tahmin etmediği noktalara varmasına neden olacaktır. 2006 Cannes Film Festivali'nin kapanış filmi olarak da gösterilen ve beğeni toplayan film, bir önceki filmi Exiles ile Cannes'dan En İyi Yönetmen Ödülü almış olan Tony Gatlif imzası taşıyor. Özgür, tutkulu, hareketli ve gizemli ruhları anlatmakta usta olan yönetmen, benzer bir karakter olan Çango rolünü, Duvara Karşı filmi ile beğeni toplayan Birol Ünel'e emanet etmiş."} +{"text":"Jean-Marc Valleenin C. R. A. Z. Y adlı son filmi, 60lı yıllardan başlayarak orta-sınıfa mensup Montrealli bir aileden sıradışı bir baba-oğul hikayesi aktarıyor. Doğası gereği, kendisinden beklenilenden farklı davranmak zorunda kalan erkek çocuğun yaşadığı çelişkilerin, kendi benliğini aramasının ve olgunlaşmasının anlatıldığı hikaye Kanadanın bir nevi Babam ve Oğlumu sayılabilir Kişisel tercihleri, hayata bakış açıları çelişen bu iki insanı kopmaktan alıkoyan ise, kardeşlerini yalnızlığa mahkum eden her biri birbirinden acayip özelliklere sahip dört erkek evlat ve oğlunun mistik güçlere sahip olduğuna inanan bir anne. Her şeye rağmen babasına büyük bir hayranlık duyan ve ona yaranabilmek için hayatını uzunca bir süre yalanlar üzerine koyan Zachin doğasıyla girdiği amansız mücadelenin, onu çıldırmanın eşiğine getirmesi üzerine bir film C. R. A. Z. Y. Quebecte başlayan ve Kudüse kadar uzanan fiziksel ve ruhsal bir yolculuğun, toplumsal baskının, insan doğasının, mücadelenin ve azmin anlatıldığı eşsiz bir baba-oğul hikayesi olan C. R. A. Z. Y; Michel Cotenin unutulmaz performansıyla ölümsüzleşiyor. Sinemaseverlerin kulaklarının pasını alacak muhteşem parçalar ve dokunaklı final de cabası"} +{"text":"Küçük bir oğlan çocuğu olan Jin-Sung annesinin ölümünden sonra yalnız kalınca yetimhanede yaşamaya başlar. Yaşadığı bu üzücü olay sonrasında gittikçe içine kapanarak sessizleşir. Ağaçlara karşı kimsenin anlam veremediği bir sevgisi vardır. Neredeyse bütün zamanını değişik ağaç resimleri yaparak geçirmektedir. Diğer çocuklardan daha zeki ve yetenekli olması çocuğu olmayan bir çiftin dikkatini çeker ve onu evlatlık edinirler. Kısa bir zaman sonra yeni ailesine alışır. Evlerinin arka bahçesindeki akasya ağacı onun en yakın arkadaşı olur. Sürprizlerle dolu hayat, genç çifte yakında çocukları olacağı müjdesini verir. Bebeğin gelmesiyle beraber kendini unutulmuş hisseden Jin-Sung, tekrar içine kapanmaya başlar. Bir gün aniden ortadan kaybolur ve bütün aramalara rağmen izine bile rastlanmaz. Yakın bir zaman sonra evin bahçesinde sıra dışı olaylar meydana gelmeye başlar. Unutulmaya çalışılan bir gerçek hızla kabusa dönüşmektedir. Olağan dışı olaylardan ziyade, insanın kendisiyle olan hesaplaşması ve pişmanlıkları üzerine giden yönetmen Park Ki-Hyung, suçluluk duygusunu merkez alarak, yüzleşildiğinde insanı çaresiz bırakan korkularla bizleri buluşturuyor."} +{"text":"Korku ve gangster filmleriyle dalga geçerken kapitalizm hırsını ve otoriter şiddeti zekice eleştiren bu eğlenceli film, Küba'nın en ünlü animasyon sanatçısının kültleşmiş başyapıtıdır. Avrupa'da sürdürdüğü, tüm vampirleri güneş ışığına dayanıklı kılan bir formülü geliştirme çabalarında başarısız olan vampir bilim adamı Wolfgang Amadeus von Dracula ve yeğeni Joseph Küba'ya gelirler. Profesör, Havana'da gözden ırak bir evde bu formülü yeğeninin üstünde dener. Gerçekte vampir olduğunun farkında olmayan Joseph, güneş altında, normal bir çocuk gibi büyür. Bu sırada Küba, Machado adlı diktatörün çizmesi altında inlemektedir ve artık bir gece kulübünde Pepito adıyla trompet çalmakta olan Joseph, onu devirmek için kurulmuş bir hücreye katılır. Amcası, Düsseldorf'taki Avrupa Vampir Grubu'na haber salarak formülünü dünya üzerindeki tüm vampirlere bağışlamak istediğini bildirir. Ama Avrupalı vampirlerin niyeti farklıdır: formülü tekellerine alarak \"Vampisol\" adı altında piyasaya sürmek isterler. Chicago'daki vampir mafyası Capa Nostra ise bu düşünceyi hiç hoş karşılamaz. Çünkü vampirler için açtıkları yeraltı plaj ve kulüplerinden büyük para kazanmaktadırlar ve Vampisol'un piyasaya sürülmesiyle birlikte vampirler gerçek plajlara gitmeye başlayacaktır. Pepito ve arkadaşları dikta polisinin elinden kurtulmaya çalışırken, Avrupalı Vampir Grubu gizli formülü çalmak, Chicagolu Vampir Mafyası ise onu yok etmek üzere Havana'ya doğru yola çıkar."} +{"text":"Bazen sevişmek acil bir mecburiyet olabilir. Moral Bozukluğu ve 31, gerçek anlamda şeyinin derdine düşmüş iki gencin öyküsü. İkisi de 25 yaşına gelmiş, ancak henüz bir kadınla beraber olmamış olan Ege ve Kerem bol bol mastürbasyon yaparak mutlu bir hayat yaşamaktadırlar. Ama bir gün, Eros çıkagelir ve iki genç adama, bir hafta içinde bir kadınla beraber olamazlarsa penislerini keseceğini söyler. Ege ve Kerem, acilen sevişebilmek için amansız bir mücadele içerisine girerler. Film, her şeyden önce doğallıyla öne çıkıyor; iddia üzerine sadece bir günde yapılan çekimler için oyunculara her sahnenin genel hissi tarif edilmiş ancak diyalogların doğaçlama gelişmesine izin verilmiş. İlk defa bir filmde oynayan başrollerdeki Ozan Özcan ve Deniz Alnıtemiz ise komik, naif ve çoğu zaman zavallı halleriyle, hafızalardan silinmeyecek yerli Flight of the Conchords kıvamındalar bir nevi. Şimdiden kült olmaya aday bir film."} +{"text":"Tekniği, dilinin güzelliği, taşlamalarının inceliği ve tasvirlerinin gücüyle nam salmış Türkçe'nin en önemli üstadı Refik Halid Karay'ın aynı isimli romanından uyarlanan film \"bilimkurgu aşk sinemasının bir erken örneği\" nerdeyse! İzmir.. 14 Mayıs 1950 seçimleri sonrası. İstanbulun en güzel, en zor kızlarından biri olan Güldal bir aydır amcası Sabri Bey'le kızı Gülnurın konuğu. Belli ki, burada da erkeklerin gönlünde fırtınalar koparmış. Fahir'le Güldal, birbirlerini tanımayan genç adamla genç kız. İstanbul'a dönüş için rıhtımdalar. Mevsim, ilkyaz sonu. Amcası genç kızı Dr. Fahir ile tanıştırır. O da İstanbula gidiyormuş. Güldal'la Fahir, besbelli, az sonra göz göze gelecekler. Delikanlı hekim ama eski şehirlere ve harabelere meraklı. Yolculuk boyunca söyledikleriyle genç kızı allak bullak eder. -Güldal: Hala hatırlayamadım. Lütfen nerde ve ne zaman tanıştığımızı söyler misiniz? -Dr. Fahir: Beytüşşebap Çölünde, 2 bin sene önce. Zaman kaymalarıyla geçmişe, bir çağdan diğerine biribirinden farklı efsaneleşmiş kişiliklerle, tam bulmuşken kaybettim macerası... İlk karşılaşma milattan önce 63 yıllında Mezopotamyada olur. O, çöl korsanı Reşit, genç kız da esir Sibel Tamara..."} +{"text":"Devrim kahramanı Che'yi herkes tanır. Peki ya bir zamanlar onun Buenos Aires'in varlıklı kesimlerinde yaşayan 23 yaşında bir tıp öğrencisi olduğu kaç kişi bilir? Peki 29 yaşındaki arkadaşı, biyokimyacı Alberto Granado'yla birlikte yaptıkları motosiklet yolculuğunda Latin Amerika'nın gerçekleriyle nasıl yüzleşmek zorunda kaldıklarını? 1952 yılında Ernesto ve Alberto Buenos Aires'ten bir motosikletin sırtında yola çıkarlar. Araçları arızalandığında otostop yapar, halka kaynaşmaya başlarlar. Bildiklerinden çok farklı bir Latin Amerika gerçeği beklemektedir onları. Astımı olan Ernesto ilaçlarını bir kadınla paylaşır; cüzam kolonisinde, hastaların kaderine ortak olurlar. İnka medeniyetinin üzerinde yükselen çarpık kentleşme ve adaletsizliklere şahit olurlar. Bu yolculuk, iki genç adamın geleceklerini şekillendirecektir. Che'nin günlüklerinden yola çıkarak Alberto Granado'nın yazdığı kitaptan uyarlanan film, şimdiye kadar gösterildiği tüm uluslararası festivallerde coşkuyla karşılandı. Film, latin müzisyenlerin süslediği müzikleriyle de ilginç bir seyir sunuyor."} +{"text":"Filmin konusu1640yılındaFransa'da geçer. Usta bir silahşör ve yetenekli bir şair olan karizmatik şövalye Cyrano de Bergerac aynı zamanda kocaman da bir buruna sahiptir. Zaten giriştiği düelloların birçoğu bu burun yüzünden olmaktadır, burnu ile alay edilmesine asla dayanamaz. Günlerden bir gün güzeller güzeli Roxanne 'a aşık olur, ancak kendi deyimi ile 'katedral' gibi bir burunla sevgisinin karşılıksız kalacağından emindir. Bu arada Cyrano'nun arkadaşı yakışıklı Christian da Roxanne'a aşıktır, ne var ki bu mahçup şövalyenin ağzı Cyrano gibi güzel laf yapmayı bilmez. Cyrano, Christian'a Roxanne'ın kalbini kazanmada yardımcı olmaya söz verir. Geceserenadlarındagizlendiği yerden Christian'ı seslendirecektir. Aynı zamanda romantik ve duygu dolu mektupların da gölge yazarı yine Cyrano olacaktır."} +{"text":"Neredeyse gerçek hayatı olduğu gibi gösteren bir film. Bir grup genç insanın tüm hayallerini yıkan çirkin inşaatların olduğu bir ortamda yaşamaktadır. Burası insana geleceğe dair umut vermek yerine insanları üzüntüye, sıkıntıya ve şiddete itmektedir. Kızlara iyi bir erkek oldukları izlenimi vermek de ayrı bir derttir. Alkol tüm bunları unutturan tek maddedir. Kafaları hafif dumanlı iki arkadaş yabancı bir insanın hayatını kaybetmesine sebep olacak bir iddiaya girerler. Daha da çok içerler ve kurbanlarını adı sanı bilinmeyen bir metro istasyonuna götürürler. Yönetmen Lauper Süddeutsche gazetesinde okumuş olduğu bir haberden etkilenerek bu filmi çekmiş. İnsanı şok eden, nereden geldiği belli olmayan şiddet döngüsünü sinemanın estetik yönünü kullanmadan gösteren bir film."} +{"text":"Böbrek nakli yapılması gereken kız kardeşine yardım etmek için çocuk kaçıran sağır Ryu'nun başına gelmeyen kalmaz. İşler sarpa sarar ve Güney Kore'nin kenar mahallerinde işkenceden, cinayete, karaborsadan intihara, terörizmden organ mafyasına kadar uzanan uzun ve kanlı bir yolculuk başlar. Şaşırtıcı gelişmelerle dolu Haklı İntikam'ın, sürpriz finaliyle unutulmazlar arasına gireceğine şüphe yok. Chan-wook Park'ın intikam üçlemesinin ilk filmi Haklı İntikam, birbirinden farklı motivasyonlarla öç almayı başaran üç ayrı kişinin/grubun hikayesini içiçe geçmiş bir kurguyla aktarırken, ülkenin kanayan yaralarına da parmak basıyor. Park'ın kişisel genellemeler yapmaktan kaçınmadığı film, muhtemelen serinin en iyisi. 2002 yılının en iyi filmlerinden biri olan Haklı İntikam'ın tek kusuru aşırı şiddet içermesi."} +{"text":"Charlie amcanın, akrabalarını ziyaret etmek için sakin Santa Rosa kasabasına gelmesi, Hitckcock'un bu en ilginç ve gerilim dolu yolculuklarından biri olan filminin temelini oluşturur. Joseph Cotton, Philadelphia'dan Kaliforniya'ya ülkenin dört bir yanını dolaşıp, kanundan bir adım önde giden, yakışıklı ve çekici Charles amcayı canlandırıyor. Ama kısa süre içinde, başlangıçta hiçbir şeyin farkında olmayan adaşı, \"Kuzen Genç Charlie\" amcasının, Neşeli dul katili olduğundan kuşkulanmaya başlayacak ve aralarında ölümcül bir kedi-fare kovalamacısı başlayacaktır. Ama Hitckcock'un en sürükleyici psikolojik gerilim filmlerinden bir olan Shadow of a Doubt'ta, genç kuzen gerçeğe yaklaştıkça, psikopat katilin en sevdiği akrabasının ölümünü planlamaktan başka çaresi kalmaz. Hitchcock'un kişisel olarak en çok beğendiği filmlerden biri olan \"Shadow of a Doubt\", senaryoyu yazan, Amerikan oyun yazarı Thorton Wilder ile yapılan işbirliğinin sonucunda ortaya çıkmıştır. İki ustanın birlikte yarattığı bu çarpıcı psikolojik gerilim filmi için, Hitchcock kısaca \"Cinayet ve şiddeti evlerimize, gerçekten ait oldukları yere geri getirdi.\" demişti."} +{"text":"90'lara damgasını vuran ve en çok satan video oyunları arasında yer alan Tomb Raider, 3 boyutlu poligonlardan oluşan kahramanı Lara Croft'u da hayranlarının fantezilerine yerleştirdi. Efsane şimdi dev bütçeli bir Hollywood filmi olarak karşımızda. Lara Croft, aristokrat bir İngiliz ailesinin seçkin okullarda eğitim görmüş kızı. Ama rahat bir hayat yerine macerayı seçmiş. Dünyanın her yerindeki en tehlikeli ve esrarlı mekanları ziyaret edip, kayıp hazineler ve uygarlıkları keşfediyor. Sayısız lisanı ana dili gibi konuşabilen genç ve güzel kadın dövüş sanatlarında da usta ve macera için yanıp tutuşuyor. Ama şimdi hayatının en büyük mücadelesini vermek üzere: Uzay ve zamanda kaybolmuş çok çok eski bir kalıntının her iki parçasını da bulmak zorunda. Bulunduğu zaman sahibine dünya üzerindeki en büyük gücü veren ödüle ulaşmak için güzel Lara öncelikle, çok güçlü ve tehlikeli bir tarikatla başa çıkmak zorunda."} +{"text":"Bir hapishanenin karanlık bir hücresinde psikiyatrik tedavi gören 25 yaşındaki Cesar doktora oraya nasıl düştüğünü anlatmaktadır. Oysa Cesar iyi bir geleceği olan, iyi görünümlü bir gençtir. Kaderi o güne kadar yüzüne hep gülmüştür. Bir gece en yakın arkadaşı, Paleyo Sofia adındaki kız arkadaşıyla tanıştırır onu. Cesar, Sofia'yı görür görmez ona aşık olur ve arkadaşının elinden almakta da bir sakınca görmez. Fakat Cesar'ın peşinde Nuria adında bir kadın da vardır. Cesar bir gün onun eve gitme teklifini kabul eder. Ne var ki Nuria, Cesar'ın Sofia'yla olan ilişkisini öğrenmiştir; arabayı deli gibi uçuruma sürer ve kazada ölür. Cesar ise yüzündeki asla iyileşmeyecek yaralar ve mahvolmuş bir hayatla başbaşa kalır. Tüm doktor müdahaleleri de Cesar'ın yüzünün düzelmesini sağlayamaz."} +{"text":"'Dublör' Mike, arabasının içine monte ettiği 'ölüm geçirmez' bir mekanizma ile her türlü trafik kazasından yara almadan çıkabilen bir katildir. Özellikle genç kadınlara karşı gerçekleştirdiği saldırılarda kullandığı bu mekanizma sayesinde, acımasız bir katil olarak nam salmıştır. Bir gün bir barda karşılaştığı dört kadını, yeni hedefleri olarak gözüne kestirmiştir. Fakat bu sefer, kurbanlarının kimliklerinden habersizdir ve nasıl bir belaya bulaşmak üzere olduğunun farkında değildir. Olay yönetmen Quentin Tarantino'nun Robert Rodriguez'le birlikte iki film birden olarak çektikleri Grindhouse projesinin ikinci kısmı olan Ölüm Geçirmez, yönetmenin hayranı olduğu 1970'lerin istismar sinemasının bütün özelliklerini barındıran ve içerdiği yoğun şiddet nedeni ile ortalama izleyici için hazmedilmesi zor olan bir film. Ama yönetmenin takipçileri ve sıkı sinefilleri perdeye çekeceği şüphesiz..."} +{"text":"San Fransisco'da gökyüzünden yağan sporlar birbirinden güzel çiçekler açmasına sebep olur. Bunlardan birini incelemek için eve getiren araştırmacı Elizabeth Driscoll, bir süre sonra erkek arkadaşının tuhaf davranışlarından rahatsız olur. Soğuk ve mesafeli davranmaya başlayan Geoffrey'deki değişim karşısında dehşete kapılarak Sağlık Bakanlığı'ndaki iş arkadaşı Matthew Bennel'den yardım ister. Aslında sporların, uzaydan gelen, kurbanlarını uykuda avlayarak bedenlerini kopyalayan yarı bitkisel istilacılar olduğu ortaya çıkar. Elizabeth ve Matthew, arkadaşları Jack ve Nancy'nin de yardımıyla, giderek herkesin birer \"kopya\"ya dönüştüğü şehirde, umutsuz bir savaşa girişirler. 1956 tarihli klasiğin bu tekrar çevrimi, sadece barındırdığı görsel efektlerin yardımıyla değil, aynı zamanda orijinalinden zekice dönüştürerek günümüze uyarladığı kollektif paranoya ve histeri atmosferiyle de çok başarılı. Donald Sutherland, Jeff Goldblum gibi esaslı isimlerin yanısıra, Uzay Yolu'nun Mr. Spock'ı Leonard Nimoy'un varlığıyla da, fazlasıyla ilgi çekici."} +{"text":"\"Bir kez tadını aldın mı, gerisi gelir...\" Küçük bir Fransız köyündeki gündelik yaşam, yeni taşınan gizemli bir genç kadın ve kızı sayesinde bir anda değişiverir. Oldukça kasvetli ve birbirinin aynı günler geçiren kasaba halkı, anne-kızın birlikte açtıkları son derece sevimli çikolata dükkanı sayesinde, farkında olmadıkları bambaşka bir hayatla tanışırlar. Zevkin, eğlencenin, neşenin ve en önemlisi çikolatanın olduğu bir hayattır bu. Fakat kasabadaki bu değişimden memnun olmayan insanlar da vardır. Bunların en başında, ahlak bekçiliği yaparak kasabada dilediği gibi bir ortam yaratan belediye başkanı gelmektedir. Ama birbirinden lezzetli çikolataların karşısında durmak, o kadar da kolay değildir. Juliette Binoche'un duru oyunculuğu ve güzelliği ile etkisini hissettirdiği film, Judi Dench, Alfred Molina ve Johnny Depp gibi birbirinden güçlü isimleri de kadrosunda barındırıyor."} +{"text":"Kızının sağlık problemleri yüzünden sıkıntılı günler geçiren, mutsuz bir evliliğin ve sıradan bir iş hayatının pençesinde kapana kısılan Charles Schine?ın karşısına gerçek olamayacak kadar mükemmel bir kaçamak yaşama fırsatı geçer güzeller güzeli evli bir kadınla. Fakat daha ilk gece, Philippe LaRoche adlı psikopat bir katilin saldırısına uğrarlar ve hayatları alt üst olur. LaRoche, evliliklerini riske atmak istemeyen çiftten sürekli para sızdırmaya başlar, gittikçe para miktarını arttırır. Ve sonunda Schine, buna dur demenin vaktinin geldiğini düşünmeye başlar ve hırsızlık yaparak bulduğu parayla eski bir katili kiralar? Alfred Hitchcock?un bilindik tüm temalarına saygı duruşunda bulunan Raydan Çıkanlar, başından sonuna heyecanından hiçbir şey kaybetmeyen sürükleyici bir macera-gerilim filmi. Başarılı oyunculuklarıyla ve şaşırtmacalarla dolu finaliyle; Ridley Scott?un Matchstick Man filminin finalini tatmin edici bulmayanlar için yazılmışa benzeyen güzel bir seyirlik?"} +{"text":"1951 yapımı bir bilimkurgu klasiği olan The Day the Earth Stood Still'in yeniden yapımı olan filmde, ünlü bilimci Dr. Helen Benson kendisini, insanlığı dünyanın beklediği krize karşı uyarmak için gelen uzaylı Klaatu ile yüzyüze bulur. Helen'in kontrolü dışındaki bir takım güç merciileri Klaatu'ya düşman gözüyle bakarlar ve dünya liderleriyle temasa geçmesini önlerler. Helen ve üvey oğlu Jacob da Klaatu'nun \"Dünya dostu\" bir uzaylı olmasının ölümcül sonuçlar da verebileceğini farkederler. Helen'in yapması gereken, dünyayı yok etmek için gelen bu varlığa dünyanın kurtarılmaya değer bir yer olduğunu göstermektir; fakat bunun için çok geç kalmış olabilir. 1951'de efsanevi yönetmen Robert Wise tarafından çekilen film, bilmkurgu severler, yazarlar ve film yapımcıları için bir klasik haline gelmişti. Uzay aracı ile Washington D. C.'ye inen, insan görünümündeki uzaylı Klaatu'nun insanlığı insanın ta kendisinin yol açtığı tehlikelerden korumak adına dünya liderlerini uyarmasını konu alan filmde Klaatu, dev robot bodyguard'ı Gort'un da yardımıyla kendisini hapsetmeye çalışan otoritelerden kaçmaktaydı."} +{"text":"Charlie Fineman için artık her şey bitmiştir. Karısı, üç kızı ve aile köpeklerini 11 Eylül Olayı'nda kaybetmiştir. O eski kolej arkadaşı Alan Johnson 'un yanına gelir. Alan'ın hayatta en iyi şeyleri vardır: iyi bir iş, güzel ve iyi bir karısı ve güzel çocuklar. Alan Johnson bir dişçi, Charlie Fineman ise eski dişçi. Alan'ın herşeyi olsa da nedense kendisini bazen mutsuz hissetmektedir. Hatta bazen depresyona gireceğini hissetse de bir gün Charlie gelir. Charlie Fineman oldukça garip biridir, artık hayata küsmüştür neredeyse fakat Alan Johnson onu hayata geri döndürmek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır ve daha sonra garip maceralar dolu hikaye başlar."} +{"text":"David Mametin aynı isimli tiyatro oyunundan beyazperdeye uyarlanan Edmond, gündelik hayatın önceden tahmin edilebilir rutininden, iş yaşantısındaki sıradanlığın da bu rutinin ekmeğine yağ sürmesinden bunalarak, hayatını değiştirmeye karar veren Edmondun öyküsünü anlatıyor. Tesadüflerin kendisini sürüklediği bir falcı kadının sözlerinin de etkisiyle karısını terk eden Edmond, gecenin geç bir vaktinde ne yapacağını bilmez bir halde New Yorkun arka sokaklarında tekinsiz bir gezintiye çıkıyor. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir adamın neredeyse monologu andıran garip konuşmaları Edmondu kuralsızlığın hüküm ettiği tuhaf gece klüplerine çekiyor. Ardı arkası kesilmeyen rastlantıların, birbirinden ilginç dönüm noktalarına sürüklediği Edmond, başına gelenlerin de etkisiyle kendini uygarlıkla ve onun omuzlarına yüklediği sorumluluklarla çatışırken buluyor. Ünlü oyuncu Kenneth Branagh'ı, on bir yıllık bir aradan sonra tiyatroya geri döndüren oyunun beyazperde uyarlamasında Branagh'ın yerini William H. Macy alıyor. Birkaç sahne için de olsa Denise Richards, Debi Mazar, Mena Suvari ve Bai Ling gibi birbirinden güzel yıldızları da izleme fırsatı sunan Edmond, Bobby Johnston tarafından ustalıkla bestelenmiş müzikleri ile de dikkat çekiyor."} +{"text":"Karısı Kathy ile çok da uyumlu olmayan bir evlilik sürdüren Todd, çevresindeki kadınlar tarafından, karısından görmediği ilgiyi görmektedir. İlgi duydukları oranda Todd'la konuşmak da çekinen mahallenin kadınlarının aksine, kendisine son derece güvenli bir kadın olan Sarah onunla tanışmaktan herhangi bir çekince duymaz. Kendisi de kocası Richard'la son derece uyumsuz bir evlilik sürdüren Sarah ve Todd arasında, zamanla engelleyemedikleri bir aşk başlar. Eşlerinden durumu saklamanın zorluğu üzerine bir de, mahalleye geri dönen çocuk tacizcisi Ronnie'nin yarattığı korku eklenince hayatları tam bir kabusa döner. Artık kendilerinden önce korumaları gereken çocuklarıdır. Kate Winslet, Patrick Wilson ve Jennifer Connelly'nin üstün bir performans sergiledikleri film, yurtdışında da oldukça beğeni topladı. Yönetmen Todd Field'in başarılı bir yönetim ve kurgu örneği gösterdiği film için New York Times'dan A. O. Scott Süper. Todd Field, Amerikan Sineması yönetmenleri arasında oldukça edebi bir üsluba sahip olduğunu kanıtlıyor. ifadesini kullanıyor."} +{"text":"Soğuk Savaş dönemi sırasında bir Amerikan nükleer denizaltısı bilinmeyen bir düşmanın saldırısına uğrar ve deniz tabanına oturur. Amerikan donanması yakınlardaki bir petrol istasyonunun çalışanlarından olayın sebebini araştırmalarını ister ve onlara destek olarak bir özel tim ve yüksek teknolojiyle donatılmış bir araştırma denizaltısı gönderir. Elde ettikleri veriler ve tesbitleri sonucunda takım \"kaza\"nın sebebinin dünya dışı varlıkların saldırısı olabileceği yargısına varır, fakat araştırmalarında ilerleyebilmek için \"Abyss\" adı verilen derin sualtı kanyonuna girmek zorundalardır. The Abyss önceden de karamsar gelecek tasarımlarına filmlerinde çokça yer veren James Cameron'ın geleceğin dünyası ve uzay maceralarından \"şimdiki zaman\"a dönerken bilim-kurgu tecrübesini beraberinde getirdiği ve \"gerçek dünya\"ya uyguladığı çarp��cı bir yapım. Çekildiği dönemin (1989) standartlarına göre şaşırtıcı derecede karmaşık görsel efektlerin kullanıldığı film özel efekt dalında Oscar da kazanmıştı. Filmin yakın zamanda \"The Abyss Special Edition\" adıyla yayınlanan \"director's cut\" versiyonunda orjinal versiyonda yapımcılar tarafından filmin \"fazla politik olacağı\" gerekçesiyle çıkarılan 20 dakikaya yakın görüntü filme yeniden eklenmiş durumda. Başka bir ilginç nokta da 1997'de yine The Abyss gibi \"denizde\" çekilmiş sahnelerin ağırlıkta olduğu Titanic'le büyük bir gişe başarısı elde eden ve bolca ödül toplayan Cameron'ın The Abyss'in ilhamını Titanic'in filmin çekiliği dönemlerde ortaya çıkarılan enkazına ait görüntülerden almış olması. Hatırlanacağı gibi Cameron Titanic'i çekmeye de National Geographic'in 1987'de çektiği bir Titanic belgeselini izledikten sonra karar vermişti..."} +{"text":"Paris'İn kalabalık caddesinde bir genç, dilenci bir kadının ileri doğru uzanmış eline buruşturulmuş bir kağıt parçası bırakır. Ancak o sırada oradan geçmekte olan siyahi bir genç olaya müdahale eder ve tartışma çıkar. Bu, bir anlığına, birbirinden çok farklı insanların kesişmesine neden olan bir olaydır... Genç bir oyuncu olan Anne, şansını sinemada denemeye hazırlanmaktadır. Sevgilisi George, bir savaş fotoğrafçısıdır ve mesleği gereği sürekli Fransa'nın dışındadır. George'nin erkek kardeşi Jean, babasından sonra ömrünü çiflikte geçirmeyi pek düşünmeyen aklı havada bir gençtir. Amadou, sağır ve dilsiz çocuklara eğitim veren bir enstitüde müzik öğretmenliği yapmaktadır. Babası Afrika kökenli bir taksi şöförüdür. Maria, Romanya'dan gelmiş dilenerek kazandığı parayı ailesine yollamaktadır. Bir gün yakalanır ve sınırdışı edilir fakat sonra yine Fransa'ya doğru bir başka onur kırıcı yolculuğa çıkar. Bu insanların ve onların yoluna çıkan diğerlerinin ortak noktası nedir? Michael Haneke'nin oklarını yine ayrımcılığa, toplumsal şiddete ve ikiyüzlü devlet politikalarına fırlattığı film, yönetmenin kişisel sinemasının pek çok özelliğini de içinde barındırıyor."} +{"text":"Bir suçlunun çocuğunun yine suça itileceği önyargısını taşıyan hakim Raghunath, masum bir adamı mahkum etmekten çekinmez. Ancak karısıyla arası bozulup çocukluğundan beri görmediği kendi öz oğlu Raj bir hırsız olarak karşısına çıktığında, kader tarafından dersini almış olacaktır: Kötü bir çocukluk geçiren Raj'a gelince, geçmişiyle ilgili onu mutlu eden tek şey çocuklu arkadaşı Rita'nın hatırasıdır. Genç bir avukat olan Rita, Raghunath'ın vesayetine geçmiştir ve yolları tekrar kesişir. Çocukluktan artakalan arkadaşça duygular yerini tutkulu bir aşka bırakır. Rita'nın gözüne girmek isteyen Raj, genç kadına vermek üzere Raghunath'tan bir kolye çalar. Neticede herkes kendini mahkemede bulduğunda Raghunath öz oğlunu keşfedecek ve kendi inançlarını sorgulamak zorunda kalacaktır. Filmin yönetmeni ve başrol oyuncusu Raj Kapoor'a dünya çapında bir şöhret getiren Avare, ülkemizde de en sevilen filmlerden birisi olmuştur. Avare'nin yüzlerce Türk filmine ilham kaynağı olduğunu ve klişeleri set ettiğini söylemek hiç de abartı olmaz."} +{"text":"86-87 yılları arasında basılan 12 sayıdan oluşan Watchmen yayınlandığı Soğuk Savaş Döneminden fazlasıyla etkilenmiş bir çizgi roman. 85 yılında, Amerika ve Sovyetler Birliğinin nükleer savaşın eşiğinde olduğu sıralarda New Yorkta geçen hikayede, süper kahramanlar kostüm ve maskeleriyle günlük hayatın bir parçası olarak halkın arasında yaşamaktadırlar. Kendilerine atfedilen süper-kahraman tanımının aksine, ironik olarak süper güçleri olmayan bu kahramanlar, kanunlara bağlı olmadan kendi çabalarıyla adaleti sağlamaya çalışmaktadırlar. Eski arkadaşlarından birinin öldürülmesi üzerine, cinayeti araştırmaya başlayan Rorschach, aslında bu olayın süper kahramanlara yönelik çok daha büyük bir komplonun başlangıcı olduğunu düşünmeye başlar. Bunun üzerine, bu komployu engelleyebilmek için, dağılmış olan eski takımını bir araya getirmek için çalışacaktır."} +{"text":"Fransız gangsterlerin sonuncusu Jacques Mesrine, yaşamı boyunca 1 numaralı halk düşmanı ilan edilmişti. Düzenli olarak kamuoyu anketlerinin zirvesinde yer aldı. Paris'in göbeğinde polisin yakın mesafeden yoğun ateşi altındaki görkemli ölümü onun efsane statüsünü taçlandırdı. Öyle ki, 1979 yılındaki ölümünden 30 yıl sonra bugün bile Jacques Mesrine efsanesi hala capcanlı.. Onun hayatı sinema tarihinde ilk kez olarak tutkulu bir projeyle beyazperdeye getiriliyor. Aynı anda hem bir gerilim filmi, hem de biyografi çalışması olan projenin çekimlerinde tarihi gerçeklere olabildiğince sadık kalındı. Mesrine'en bir süper kahraman yaratmak gibi bir amacı olmayan filmde, en karanlık yönleri de dahil olmak üzere bir karakter portresi çizildi. Öykünün çıkış noktası ise, bir ikonun arkasındaki insan oldu."} +{"text":"Müzik profesörü John Russell, eşi ve kızını bir trafik kazası sonucu kaybeder. Aylarca bu kazanın etkisinden kurtulamayan Russell, acısını unutabilmek için bir üniversitede dersler vermeye başlar. Kısa süre sonra da sessiz ve sakin bir çalışma ortamı için yeni bir ev arayan Russell, yıllardır boş duran ve kimsenin yaşamak istemediği büyük bir malikaneye taşınır. Kendisini müzik derslerine ve piyanoda yeni besteler yapmaya veren John Russell, çok geçmeden evin içinde yalnız olmadığını anlar. Kendisiyle iletişim kurmaya çalışan ve tüm eve hakim olan ruh, Russell'ı evin tarihiyle ilgili gizli kalmış gerçeklere ulaştıracaktır. Ev temalı korku filmlerinin en iyilerinden biri olan The Changeling, Russel Hunter'ın hikayesinden uyarlanmış. Oscarlı oyuncu George C. Scott'ın başrolde yer aldığı film, hak ettiği itibarı pek fazla göremese de benzer temalı filmler arasında daima en iyiler arasında yer almayı hep başardı."} +{"text":"Virginian adındaki transatlantikte görev yapan Danny Boodman, 1900 yılının ilk haftasında balo salonunda üstünde T. D. Lemons yazan bir kutunun içinde yeni doğmuş bir bebek bulur. Bebeği herkesten gizleyen Danny, onu evladı gibi görmeye başlar. Ona, kendi adını, bulduğu kutunun üstünde yazanları ve bulduğu yıl olan 1900 ismini koyar. Yasal yollarla elinden alınır korkusuyla Novecentoyu asla gemiden indirmez. Fakat Novecento 8 yaşındayken, Danny makine dairesindeki bir kaza yüzünden ölünce yetim kalır. Bir gece piyano çalmaya başlayan Novecento gemideki herkesi kendine hayran bırakır; piyano çalmaktan vazgeçmeyen Novecento, yayılan ününe rağmen, doğup büyüdüğü gemiyi asla terk etmeyecek, arkadaşlığı, aşkı ve hayatı da burada tanıyacaktır. Alessandro Baricco'nun kitabından uyarlanan, Jazz efsanesi Jelly Roll Morton ile Novecentonun piyano ile yaptıkları karşılıklı atışma sahnesi hafızalardan silinmeyen filmin yönetmen koltuğunda oturan Nuovo Cinema Paradiso ile bir sinema şaheserine imza atmış Giuseppe Tornatore tekrardan unutulmayacak bir filme imza atıyor. Filmin birçok ödül almış müzikleri de İtalyan besteci Ennio Morricone'ye ait."} +{"text":"1989 yılında, Doğu Almanya'da yaşayan Alex'in annesi aniden komaya girer. Komada kaldığı sekiz ay boyunca dünya politik düzeninde hiç beklenmedik gelişmeler olur. Komunist Parti'nin en sıkı savunucularından ve aktif destekçilerinden biri olan Christiane, sekiz ay sonra uyandığında artık yaşadığı dünya sandığından çok farklıdır. Berlin Duvarı yıkılmış; kapitalizm, Doğu Almanya'da kendisini göstermeye başlamıştır. Alex, annesinin zaten hassas olan sağlığını düşünerek bu gerçekleri ondan saklamaya karar verir! Ama bu hiç de kolay olmayacaktır. Değişimin rüzgarları, sadece sokaklarda değil, evlerin içinde de esmeye başlamışken annesini tüm bu gerçeklerden koruyabilmek için içlerinde sadece kendilerinin olduğu, gerçek üstü masalsı bir dünya kurar. 2003 Avrupa Film Akademisi'nin En İyi Avrupa Filmi ödülünü kazanan film, uluslararası festivallerin de gözdelerinden biri olmuştu."} +{"text":"Bir gazinoda assolist olarak çalışan Bülent son zamanlarda patronu Nihat dahil herkesin kalbini kırar. Kadın gibi giyinmekte, davranmakta ve tepkiler almaktadır. Yardımcısı Doğan da yanlış yorumlardan korkup işi bırakmıştır. Okul arkadaşı Aslı Bülentteki değişimi önemsemeden onu sevmektedir. Murat ise, Aslıyı bir türlü bu tutkusundan vazgeçiremez. Bülent aslında kaprisleri ile Aslıyı kırdığı için üzgündür. Erkek mi, kadın mı olduğunu bilememek onu yıpratmaktadır. Doktoruna küçüklüğünü anlatırken orta halli bir ailede gizlice bebeklerle oynayıp bir kız gibi büyüdüğünü söyler. Kadın eşyalarına ve makyaj malzemelerine olan eğilimini vurgular. Lise sonrası konservatuarda Aslı ve Muratla sıkı dostluk kurmuştur. Eve geç geldiğinde babasından yediği tokatla dönmemek üzere evden kaçmış, kulüpte çalışırken ünlü menajer Nihat sayesinde gazinoya geçmiştir. Doktoruna ayrıca Aslıyı asla erkekçe sevemediğini anlatır. Doktoru Aslı ile ilişkisini sürdürürse bunalımdan çıkabileceğini söyler. Aslı Bülentin evindeki kadın giysileri ve mücevherlerden olumsuz etkilenir. Yavaş yavaş Aslı da, Doğan da ondan uzaklaşmaya başlar. Nihat da Bülentin bu ikileminden rahatsızdır. Aslıdan ayrılan Bülent, Murata gidip genç kızı mutlu etmesini rica eder. Daha sonra Aslı ile Murat evlenirler. Nihat sürekli geciken Bülenti işten kovar, Bülent sahneyi bırakır, ailesine dönmek isterse de reddedilir. Yıkılan Bülent, bir gün sarhoş sarhoş Muratı dinlerken nişanlısı ile gelen Doğan için rezalet çıkarıp tutuklanır. Nihat sayesinde mahkemede serbest kalan Bülent, basının önünde kamuoyundan özür diler"} +{"text":"Kendi ayakları üzerinde durabilmek için çabalayan genç ressam Nick, gündüzleri sanat öğretmenliği yaparken, gecelerini ise tablolarının başında geçirir. Kızardeşi dahil herkesin yardım teklifini reddeden Nickin ev sahibi Sydney ve annesi, aynı apartmanda korkunç bir şekilde öldürülür. Polis, olaydan bir kaç saat önce Sydneyle kavga ederken görülen bir başka kiracı olan Leonard Willeyden şüphelenir. Nick, olup biten hakkında konuşmak için, üst kata apartmana yeni taşınan Willle konuşmaya çıkar. Asıl amacı, cinayet gecesi Willin evinden gelen gürültülerin nedenini sormaktır. Will, Nicke, ona hesap vermeye ihtiyacı olmadığını söyler ve onu dışarı atar. Ertesi sabah, Nick, cinayet soruşturması için gelen Dedektif Glassa, yukarı katta yaşayan Willden şüphelendiğini anlatır. Fakat üst kata çıkan polis burasının boş olduğunu görür. O katta hiç kimse yaşamamaktadır. Nick, birden korkuya kapılır. Belki de Will onun hayal gücünün eseridir ve eğer öyleyse belki de cinayetleri kendisi işlemiştir. Genç adam yavaş yavaş hem ruhsal hem de fiziksel bir çöküntüye girer. Cinayetlerin tetiklediği paranoya ve sanrılardan kurtulabilmesinin tek yolu suçlu ya da masum olduğunu açığa çıkartacak bir kanıttır. Umutsuz ev kadınlarının bol ödüllü dizisi Desperate Hosewivesın Susanı Teri Hatcherın boy gösterdiği etkileyici bir psikolojik gerilim."} +{"text":"Sinema tarihinin en önemli filmlerinden birisi. Filmin tarihi bağlamda ifade edilmesi bir yana, özellikle seyirciye seslenen murder plot, aşk hikayesi vs. yönlerinin olması bunun nedenleri arasında sayılabilir. Carne & Prevert işbirliğini de bu başarıda gözardı etmemeliyiz. 1940ların ortalarına doğru Fransız Sinemasının konumlandırılmasına bakıldığında bunda Marcel Carne ve onun ekibininin önemi gözler önüne serilir. Film başlangıcı ve anlatım tekniğinden anladığımız kadarıyla bir tiyatro oyunu gibi temellendirilmiştir. Bununla birlikte açılıştaki sahne 19. yüzyıl Fransasının klasik bir prototipi olarak kabul edilebilir. Öyküde 1827-1828 yılları Fransasına panaromik bir bakış gözler önüne serilmektedir. Bu sahne özellikle akılda tutlmalıdır, filmin son sahnelerinde bu tip bir panaromik bakışa adeta simetri oluştururcasına geri dönülecektir. Bu ustaca bakış açısı ve çekimler Marcel Carnenin yönetmenlik hayatındaki ününü perçinleyecektir. Açılış sahnesinin etrafında bulunan binalar seyircide derinlik hissi oluşturacak şekilde dizilmiştir ki bu izleyicide bir göz yanılması uyandırır. Ayrıca bu küçük setlerde, göz yanılması ve algı oyunlarıyla seyirciyi büyülemek amacıyla cüceler kullanılmıştır."} +{"text":"Wes Craven'ın sunduğu Dracula 2000 gerilim filminin bu devam filminde başrolleri: Jason Scott Lee, Jason Landon (Out Cold, The Rage Carrie 2) and Craig Sheffer paylaşıyorlar. Bir grup tıp öğrencisi tüm zamanların en kötü vampirinin cesedini bulur. Gizemli bir yabancının bulunan vampir cesedinin morgdan kaçırılarak açık arttırma ile satılmak üzere kanının çalınması için yaptığı 30 milyon dolarlık teklif, öğrencilerin reddedemeyeceği bir tekliftir! Ancak zengin olma hayallerini süsleyen bu yolun aynı zamanda asla hayal bile edemeyecekleri bir dehşet yumağı ile örülü olduğunu keşfetmeleri uzun sürmeyecektir... Öğrenciler çok geçmeden Vatikan tarafından tarafından gönderilmiş olan bir vampir avcısının kendilerini amansızca takip etmekte olduğunu fark ederler."} +{"text":"Özel bir işletme okulunun dört genç öğrencisi meslek hayatına danışman olarak atılmak istemektedir. Gerçekleri gözler önüne seren bu belgesel, son derece seçici başvurma süreci boyunca ve genç profesyoneller olarak ilk adımlarını attıklarında onlara eşlik eder Diğer mezunlardan çok daha genç oldukları halde, \"yüksek potansiyelliler\" denen bu çocuklar disiplin, hırs ve yerine getirmeleri şart olağanüstü gereklilikler hakkında pek çok şey bilirler. Sonunda, önde gelen danışmanlık şirketlerinden birinde iş bulabilenlerin kazanacak çok şeyi vardır: 60.000 civarında yıllık toplam maaş, bir araba, cep telefonu, vb. Thomas ile Diana bir çifttir ve daha mezun olmadan önce sözleşmelerini yapmışlardır ama birbirine rakip iki şirketle. Steffi ve Marc-Philip'in yalnızca mesleki becerilerini değil, bundan da önce \"kişisel verimlilikleri\"ni kanıtlamaları gerekir. Ve hepsinin öğrenmeleri gereken tek bir şey vardır: \"kendini geliştir ya da çek git\" sadece bir slogan değildir, iş dünyasında ayakta kalıp başarıya ulaşmanın yegane yoludur. Kendilerini ve performanslarını sürekli olarak optimize etmeleri gerekir, çünkü \"müşteri daima haklıdır\" ve küreselleşme döneminde, gelişme, toplumsal sorumluluktan daha önemlidir"} +{"text":"Abbas Kiarostraminin On adlı filminin bir çeşit devamı olarak yorumlanabilecek 10 + 4te Mania Akbari, yaşamının önemli bir parçası haline gelmiş olan hastalığının, kanserin filmin yönünü belirlemesine izin veriyor. İranın en cesur genç yönetmenlerinden biri olan Akbari, ! f 2004te gösterilen 20 Parmakta kadın erkek ilişkilerini mercek altına almıştı, bu kez kendisi dahil hiç kimse Akbarinin yalın ama keskin bakışından kaçamıyor. Arkadaşlarıyla ve ailesiyle tüm yaşadıkları kayıt altında; arabada, teleferikte, evde, hastanedeki yatağında kamerası her zaman yanında ve her zaman açık. Arabasını durdurup Akbariyi dökülmüş saçları konusunda sorguya çeken toplum polisi, anneleriyle gündelik yaşamlarına devam eden oğullarının söyledikleri, kısacası Akbarinin ölüme yakın geçirdiği günlerinde tüm yaşadıkları 10 + 4ün hikayesinin bir parçası. Bizler ise bir yandan yönetmenin en zor günlerine tanıklık ediyoruz, bir yandan da hiçbir ağırlık hissetmeden, onun yaşam coşkusuna, ölüme dair sorularına ve cevaplarına uzaktan ortak oluyoruz. Ve en şaşırtıcı tarafı ise, 10 + 4ün ne ağır ne de boğucu bir film olması. Aksine yaşamın akışına ve cesarete dair insanın içini hafifleten bir film var karşımızda."} +{"text":"Anne ve babasını talihsiz bir kaza sonucu kaybeden mavi derinliklerin küçük balıklarından biri olan Pi, annesine verdiği söz nedeni ile bundan sonra hayatını sürdürmek için halasının yanına mercan kayalıklarına doğru yola çıkar. Denizlerin en egzotik sularından olan bu yere ulaştığında, hayatının aşkı olacak Cordelia ile karşılaşır. İlk görüşte aşık olduğu Cordelia, o suların en güzel dişi balıklarından biridir. Tam da bu nedenle, mavi derinliklerin en tehlikeli köpekbalıklarından Troy da, kendisine ilgi duymaktadır. Üstelik de Troy için 'hayır' kesinlikle bir cevap değildir. Önünde gerçekten ciddi bir engel olan Pi için mercan kayalıklarındaki hayat da oldukça çetin geçecektir. Türkiye'deki seslendirme kadrosunda Mehmet Ali Erbil, Okan Bayülgen, Özgü Namal ve Ali Poyrazoğlu'nun bulunduğu film, Kayıp Balık Nemo ve Köpekbalığı Hikayesi'nden sonra yine mavi derinliklere gözlerimizi çeviren bir animasyon..."} +{"text":"Hollywoodda bir oyuncu olan Julie Sawyer bir gece arabasıyla beyaz bir köpeğe çarpar. İyi huylu gözüken bu köpeği evine alıp, iyileştirir. Bir gün, Julienin evine bir adam girer ve ona tecavüze yeltenir; fakat köpek adama saldırır ve Julieyi kurtarır. O olaydan sonra köpeğin saldırıları çoğalır ve birkaç ölüme neden olur. Julie, ölümleri inceleyerek köpeğin siyah ırktan olanlara saldırmak üzere eğitilmiş olduğunu fark eder. Bu durumu bir hayvan eğitmenine danışır; fakat eğitmen onun eğitilemeyeceğini söyleyip, köpeğin öldürülmesini önerir. Siyahi ırktan olan bir eğitmen olan Keys ise, köpeği düzelteceğine inanır ve kendi canını tehlikeye atacağını bile bile eğitmeye koyulur. Samuel Fullerın ırkçılık üzerine birçok tartışma yaratan filmi, çıktığı zaman ülkesinde gösterime sokulmamıştı."} +{"text":"King of New York 1990 yapımı, Mary Kanenin yapımcılığını üstlendiği ve Senaryosunu Nicholas St. Johnun yazdığı, Abel Ferraranın yönetdiği bir gangster filmidir. Film Frank White isimli bir adamın hapishaneden çıktıktan sonra bir yandan gangsterlik yaparken bir yandanda bir hastanenin yapılmasına yardım eden, özellikle arkadaşı ile çalışan bir adamdan bahs etmektedir fakat tabi ona New York'un Kralı diyen polislerse onun peşindedirler. Genelde Latin Amerikalılar ve Siyahlarla çalışmakta olan Frankin bazı adamları onlardan nefret eden polis memuru Thomas Fleniganı hiç sevmemektedirler. Bu arada Frank ile avukatının ilişkiside vardır. Filmin başrollerinde Christopher Walken ve Laurence Fishburne vardır. Yardımcı rollerde David Cruso, Wesley Snipes, Steve Buscemi, Victor Argo, Theresa Randle, Janet Julian, Joey Chin, Giancarlo Esposito ve Paul Calderon vardır. Film 1990da iyi bir çıkış yapmış ve ünlü hit filmler arasında kendisine yer edinmeyide başarmışdır. Görüntü yönetmeninin Bdian Bazzelli olduğu film cinsellik/çıplaklık, aşırı küfürler, şiddet, uyuşturucu kullanımını ve bazı olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar yüzünden 13 yaş ve üzerinin izlemesi tavsiye olunmaktadır."} +{"text":"Kolayca bu yılın en haddini aşan kara komedisi olarak yorumlanabilecek olan Olumsuz Düşünme Sanatı, kendine mahsus bir çığır açıyor. Öykü, geçirdiği kazadan sonra tekerlekli sandalyeye mahkum olan ve umutsuzluğunu çevresindekilere hissettirmekten hiç çekinmeyen Geirrin etrafında dolanıyor. Geirrin onu çok seven karısı artık bu dayanılması güç olumsuz tavırla ne yapacağını şaşırmış durumdayken, kentin karşı yakasında bir grup başka bir telden çalıyor: Ulusal Sağlık psikoloğu Tori bir grup sakat insana olumlu düşünmeyi ve çözüme odaklanmayı öğretiyor. Olumsuz Düşünme Sanatı, Geirrın işte bu grupla yirmi dört saat süren mücadelesini anlatıyor. Yönetmen Bard Breien cüretkar ve esprili bir şekilde sakatlara gösterilen siyasi doğrucu tavrı yerle bir ediyor ve o bakışın yerine gerçeğin, acının ve olanı kabullenmenin karanlık ama cana can katan bir birleşimini koyuyor. Bunu yaparken izleyiciyi güldürebilmesi ise bu filmi kendine has bir başyapıt haline getiriyor."} +{"text":"May ve kocası Toots, yuppie oğullarının Londranın banliyösündeki evine geçici bir ziyaret için geldiklerinde, pek de sevimli olmayan gelinlerinin ve yaramaz torunlarının yaşamlarında iğreti bir yere ilişirler. Tootsun ani ölümü ailenin bireylerini fazla etkilemez, ancak kendini güçsüz hisseden May, evine yalnız dönmekten çekinir; oğlunun ve gelininin isteksizliğine rağmen onların evinde bir süre daha kalmaya karar verir. Kısa zaman içinde May ile evin tadilatında çalışan yakışıklı inşaat ustası Darren arasında başlayan sıcak ilişki, Mayin daha canlı, daha bakımlı ve cinselliğe daha açık bir insan olmasını sağlayacaktır. Mayin Darrena duyduğu ilginin anlaşılmayacak bir tarafı yoktur aslında; zira Darren çok çekicidir ve Mayin evdeki varlığını kabullenir gözüken tek insandır. Ancak bu çekimin May için can acıtan bir tarafı da vardır çünkü Darren, annesine karşı duyduğu öfkeyle ve mutsuz bir yaşamla başa çıkmaya çalışan kızının sevgilisidir..."} +{"text":"Gitgide ideallerinden uzaklaşan ve dünyadaki yerlerini ararken birbirine sarılan üç kişinin hikayesini anlatan Zor Zamanlar, daha önce Bir Bolşeviğin Zaafı adlı filminden tanıdığımız İspanyol yönetmen Manuel Martin Cuenca'nın ikinci uzun filmi. Başrollerinde Javier Camara ve Leonor Watling'in olağanüstü oyunculuklarıyla dikkati çeken film, kaderine razı olmayan ve hayata sarılmaya çalışan insanların umut dolu ve iyimser hikayesini başarıyla anlatıyor. Film, Madrid'de yaşayan ve dünyadaki yerlerini ararken birbirine sarılan Mikel, Ana ve Carlos'un hikayesini anlatıyor. Hayatını mültecilere yardım eden bir organizasyona adamış Ana, Ana'nın sevgilisi, eski bir pilot olan, şimdi ise puro kaçakçılığı yapan Kübalı sürgün Carlos ve hücre arkadaşını bulmaya karar veren Mikel'in hayatları ilginç bir şekilde kesişir. Bu üç insanı, sorunlar ve mücadele dolu zor zamanlar beklemektedir. Geriye kalan çözüm ise sahip oldukları tek şeyden, \"gerçek\"ten başlamak ve her şeyi onun üstüne inşa etmektir."} +{"text":"12 yaşındaki Owen Walters en iyi arkadaşını, yaşlı ve gizemli Bay Rice'ı kaybetmiştir. Ailesi onun cenazeye katılmasının iyi olmayacağını düşünürken arkadaşları aynı fikirde değildirler. Arkadaşlarının baskısıyla Owen cenazeyi videoya almak için kiliseye gizlice girer. Bu, Owen için yaklaşan ölüm korkusunun büsbütün kötüleştirdiği korkunç bir deneyim olur. Owen'ın çok yakında tamamen unutacağı bir hastalığı vardır. Ama Bay Rice'ın ölümü, ölümün varlığını her yerde hissettiren cenaze arabası ve hasta dostu Simon'un ürkütücü anıları Owen'a kabuslarında pek kaçacak yer bırakmaz. Macera olsun diye çocuklar videoyu izlemek için Bay Rice'ın evine dalmaya karar verirler. Yatak odasında mühürlü bir zarf bulurlar. Owen'a yazılmıştır. Bay Rice'dan şifreli verilmiş bir mektup."} +{"text":"Güzeller güzeli Papatya ile O'nun çocukluktan beri aşık olduğu Karabiber'in umut, heyecan, hayal kırıklıkları, şöhret ve kara sevda dolu hayatlarının öyküsü. Papatya kendisi kadar sesi de güzel olan, dans ederek ve şarkı söyleyerek hayatını kazanan bir genç kızdır. Karabiber ise Papatya'nın babası cümbüşçü Mahmut'un saz ekibinde klarnet çalmaktadır. Çocukluklarından beri birbirini tanıyan ve seven bu iki gencin bir gün evleneceğine herkes inanmaktadır. Ancak hayat iki gönül bir olunca samanlık seyran olur misali kolay değildir gençler için. Mahallenin belalısı Ömer Papatya'nın peşini bırakmaz bir türlü. Her fırsatta Papatya'yı sıkıştıran, tehditler yağdıran Ömer genç kızı hayatından bezdirmiştir. Ömer'den korkmamasına rağmen Karabiber'in başına kötü şeyler geleceğinden korkan Papatya olayları kimseye duyurmamaya çalışsa da mahallede her gün yeni bir kavga yaşanır. Bu standartları düşük ama mutlu yaşam Papatya'nın özel bir davette şarkı söylemesine kadar devan eder. Davete katılan konuklardan gazinocu Burhan Papatya'daki güzellik ve yeteneği keşfedince O'nu assolist yapmaya karar verir. Burhan'ın peşine takılıp şöhret kapısını aralayan Papatya için hayat bir daha eskisi gibi olmayacaktır. Tüm servetine ve popülerliğine rağmen gerçek dostlarını en çok da Karabiber'i özleyen Papatya, hem O'na aşık olduğunu söyleyip tacizlerde bulunan Burhan'dan kurtulabilmek hem de gerçek aşkına dönebilmek için eski dünyasına kaçmaya karar verir."} +{"text":"Ben Randall, çok tecrübeli ve başarılı bir kurtarma yüzücüsüdür. En son, bir fırtına sırasında gerçekleşen korkunç bir kazadan tek başına kurtulmuştur. Kazanın hemen ardından genç ve tecrübesiz yüzücülerin yetiştirildiği \"A\" Okulu'na eğitmen olarak gönderilir. Yaşadıklarının acısı ile büyük bir yıkım içinde olan Ben, kendini bu gençlerin başarılı bir şekilde eğitilmesine verir. Gelecekte bu işi yaparken ne tür zorluklarla karşılaşacaklarının bilincinde olmayan genç yüzücülerin tersine, Ben bunların hepsini bilmekte ve onların da bu bilince sahip olmalarını istemektedir. Kibirli ve kendini beğenmiş öğrencilerle dolu grubun bu gerçekleri anlaması çok da uzun sürmeyecektir. Çıkacakları zorlu görev, kimin ölüp kimin yaşayacağı ile ilgili o zor kararı vermenin ağır yükünü her birine hissettirecektir."} +{"text":"Şimdiden kült olmuş bu filmde Keanu Reeves'in canlandırdığı Johnny, 2021 yılında yaşayan, silikon çip takılarak biolojik olarak geliştirilmiş bir nevi \"hafıza kuryesi\"dir. Johnny 21. yüzyıla kusursuz bir şekilde uyum sağlamıştır. Kiralık kurye olarak beynindeki bilgisayarlı bellek hücreleri sayesinde netten canlı olarak indirdiği çok değerli bilgileri taşımaktadır. Sonunda hayal edeceğinden daha kan dondurucu ve global bir komplonun parçası olduğunda, peşinde Japon mafyası Yakuza'yı bulur. Siber uzay kavramının da mucitlerinden olan ve bilimkurgu fanları tarafından ilahlaştırılmış William Gibson'ın bir kısa hikayesinden yine kendisinin senaryosunu yazdığı film 1995 yılının en iyi haberlerinden biriydi. Kuşkusuz, Gibson'ın hikayesini, henüz internetin yaşamımızın bir parçası olmadan önce yazmış olması, dehasının da işaretlerinden biridir. Tüm bir jenerasyonun idolü olan kavramları yüzeysel şekilde harmanlayan Matrix'in -hem de olabildiğince \"mainstream\"e bulaşarak- bunca gürültü koparttığı yıllarda, Johnny Mnemonic'in gözlerden kaçmış olması ihtimali ne kadar üzücü."} +{"text":"Bahşedilmiş Yalnızlık Boab çok şanslı biriydi. ailesinin yanında yaşıyordu. Çok sevdiği Granton Star Futbol Kulübü'nde oynuyordu ve çok güze bir kız arkadaşı vardı. Ama bir şans eseri Tanrı ile yaptığı görüşme bunu sonsuza dek değiştirecekti. Zayıf Yön Johnny... çok zayıf bir yönü var. Etrafındakiler onu kolay etkileyebilmektedir. Böyle bir kişinin psikopat komşusu Alec karşısında ne yapabileceğini düşünün. Öyle bir komşu ki onun elindeki her şeyi, hatta karısını bile elinden almış olsun. Asit Evi Coco Bryce hap alıp uçmaya çok heveslidir. Ama bir gece aldığı haplar biraz fazla kaçınca beyninde bir elektriklenme olur ve beyni, Rory ile Jenny'nin doğan bebeğinin beynine geçer. Şimdi aklı başından geçmiş bir yetişkin ile sarhoş ve küfürbaz bir bebeği nasıl idare edersiniz?"} +{"text":"56. Berlin Film Festivali Açılış Filmi olan \"Snow Cake\", geçmişle yüzleşmeye, şu anı yaşamaya ve geleceğe umutla bakmaya dair duygusal açıdan güçlü bir drama. Alex yolda giderken arabasına aldığı otostopçu Vivienne ile bir kaza geçirirler. Vivienne'in ölümü nedeniyle kendini suçlu hisseden Alex, Vivienne'in annesi Linda'yı ziyaret etmeye karar verir. Fakat Linda'nın otistik olduğunu görünce, cenaze işlemlerinde yardımcı olması gerektiğini düşünerek onunla kalır. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan Linda'nın dünyasını anlamak güçtür... Bu arada Alex, Linda'nın komşusu Maggie ile bir ilişki yaşamaya başlamıştır. Ancak geçmişi ile ilgili kabullenmekten kaçtığı bazı gerçekler su yüzüne çıkmaya başladıkça içinde biriktirdiği acı ve kızgınlıklarla yüzleşmek zorunda kalır."} +{"text":"Clark W. Griswold, hayattaki en büyük ideali ailesi ile güzel tatiller geçirmek olan sakar ve beceriksiz bir babadır. Griswold ailesinin Amerika ve Avrupa seyahatlerini anlatan iki filmin ardından gelen \"Christmas Vacation\", adından da anlaşılabileceği üzere söz konusu ailenin Noel tatili hazırlıklarını anlatmaktadır. Griswoldların çam ağacı beğenmeye giderken geçirdikleri kaza ile başlayan film, sonuna kadar benzer kaza ve talihsizliklerle sürüp gider. Asıl konuyu ise, patronunun yılbaşı ikramiyesi vermemesinden dolayı ailesinin beklentilerini karşılayamayacak olan Clarkın, içine girdiği stresli durum oluşturur. Patronlara \"yılbaşlarında çalışanlarımızın haklarını koruyalım\" mesajını veren filmde, kuzen Eddieyi canlandıran Randy Quaid her zamanki gibi süper... Seri, sevimli ailenin Las Vegas tatilini anlatan bir filmle devam etti."} +{"text":"Valerie Somers, bir psikiyatristtir. Problemli bir evliliği olan genç kadın, kocası John Knox'un kendisini aldattığından şüphelenmektedir. Bir polis detektifi olan Leon Zat'ın karısı Sonja, tedavi için pskiyatrist Valerie'yi sık sık ziyaret etmektedir. Leon da karısını evli bir kadın olan Jane O'May ile aldatmaktadır. Jane'in kocası Pete'in bu durumdan haberi yoktur. Komşuları Paula ve Nick çifti, Jane'in ilişkisini bilmelerine rağmen suskunluklarını korumayı tercih etmektedirler. Bir gece psikiyatrist Valerie'nin kaybolmasıyla tüm işler karışır. Detektif Leon, olayı araştırması için görevlendirilmiştir... Avustralya Film Festivali'nde yedi dalda ödül kazanan film, Toronto Film Festivali'nin kapanış filmi olarak gösterilmişti. Eleştirmenler tarafından büyük övgüler alan filmde, ünlü oyuncu Geoffrey Rush da rol alıyor. Ray Lawrence'in yönetmenliğini yaptığı film, Avustralyalı oyun yazarı Andrew Bovell'in \"Speaking In Tongues\" isimli oyunundan uyarlanmış"} +{"text":"Ace Rothstein, 1970'lerin Las Vegas'ında bir kumarhane işletmecisidir. İşini korumak için gereken her yola başvuran Ace, işletmesinin bol miktardaki karının büyük kısmını patronlarıyla paylaşmaktadır. En iyi dostu Nicky Ace'in işletmenin çalışanlarına ve zaman zaman da müşterilere göz kulak olmasına yardım etmeye başlar. Ace'in amacı gelirini belli bir seviyede tutmak, patronlarla başını belaya sokmamak ve kumarhanesinin güvenilir ve sevilen bir yer olarak kalmasını sağlamaktır, fakat Nicky işletmeye adımını attığı günden itibaren tüm kumar piyasasını eline geçirmeyi ve Vegas'ın kralı olmayı hayal etmektedir. Ace'in azılı bir dolandırıcı ve baştan çıkarıcı bir kadın olan Ginger'a aşık olması ve Nicky'nin uyuşturucular ve alkole düşkünlüğünün artmasıyla ikilinin arasındaki gerginlik daha da artacaktır. Martin Scorsese Casino'da 1970'lerin Las Vegas'ının ışıltılı yüzünün arkasındaki karanlık olayları ve ilişkileri beyaz perdeye taşıyor. Yönetmenin Casino'dan beş yıl önce çektiği Sıkı Dostlar'da da mafya dünyasındaki hiyerarşiyi ayrıntılarıyla gözler önüne seriyordu."} +{"text":"Orta yaşı geçmiş bir yazar olan Prof. Humbert Humbert, üniversitedeki işine başlamadan önce geçici bir süre Charlotte Haze'in evinde bir oda kiralar. Kısa süre içinde evin 15 yaşındaki küçük kızı Lolita'ya aşık olur. Onunla ilgili pek temiz olmayan hayaller kurmaktan kendini alamaz. Kıza daha yakın olabilmek için Charlotte'un kendisine olan ilgisinden yararlanır ve kadınla evlenir. Zavallı kadın Humbert'in ahlaksız düş gücünün at koşturduğu günlüklerini okuduğunda sokağa fırlar ve bir arabanın altında kalır. Annesinin öldüğünü Lolita'dan saklayan Humbert, kızı alır, bavullarını toplar ve arabaya atladığı gibi bir seyahate başlar. Stanley Kubrick, Lolita'yı Vladimir Nabokov'un müthiş kitabından uyarlarken, usta yazarın bizzat kendisine ait senaryo taslaklarından da yararlanmış. Kitapta henüz 12 yaşında olan Lolita 15 yaşına yükseltilmiş. Bu bile filmin, 1962 için bir skandal olmasına yetmiş."} +{"text":"Anne ve babası o küçükken bir trafik kazasında ölmüş olan Frank Wyler, büyük serveti ile ve orta yaşının üzerindeki hizmetçisi IrisFranca Stoppi) ile birlikte bir başına yaşamaktadır. Hayatında tek sevdiği kişi olan sevgilisi Anna, hastanede ölür. Annaya o ölürken, ölümün bile kendilerini ayıramayacağı sözünü veren Frank, Annanın cesedini mezarını açarak kaçırır. Cesedi iç organlarını boşaltarak dolduran Frank, onu bir kukla gibi baş köşeye oturtur. Büyüleri sonucunda isteğine kavuşmuş olan ve Frank ile arasında kimse kalmamış olan Iris ise bu duruma hoşgörüyle yaklaşmaktadır. Frankle evlenme hayalleri kuran Iris, Frankin bazı genç kadınları manyakça bir biçimde öldürdüğü durumlarda da ona cesetleri parçalaması ve yok etmesi noktasında büyük destek verecektir..."} +{"text":"Laurent ziraat fakültesi son sınıfta öğrencidir. Ailesi yakın bir kasabada yaşamaktadır. Eczacı babası ve şefkatli annesine karşı yeni kabul ettiği kimliğini saklamıştır. Kız arkadaşı ile ailesine haftasonu ziyaretleri yapmakta ve onlara layık evladı oynamaktadır. Oysa okuduğu şehirde kız arkadaşıyla kaldıkları evde yanyana bile yatmamaktadırlar. Korktuğu şey büyüktür. Kuzeni gay olduğunu açıklamış. Ailesinin kabulüne fırsat ve zaman vermeden sevgilisiyle Vietnama gitmiş, orada hepatit olmuş. Aile ise onu aids olmakla suçlamış, evden atmış, ölünce de ardından kahrolmuşlardır. Teyzesi ve eniştesinin hali içler acısıdır. Bu korkulu gizlenme ve sevgili arayışı tam da mezuniyete yakınken, okula yeni gelen asistan Cedric ile yepyeni bir başlangıca taşınır. Yyaz stajını yanında yaparken ilk açılışlar, ilk dokunuşlarla başlayan gay life ertesi sabah Cedric'in annesinin yatak odası kapısını açmasıyla daha da ilginçleşir. Emma oğlunu kabul etmiş dul bir evhanımıdır. Hayattaki son kalesi Cedric'i kaybetmemek için onun herşeyine tahammül etmektedir. Cedric, Laurent'in ailesine de açılması için onu zorlar. Oysa daha o bu hayatı yeni tanımaktadır. Evet zaman hiç bir şeye müsaade etmemektedir. Laurent artık yol ayrımındadır. Ya rolüne son verecek aşkıyla sevdiği adamla ailesini ezip geçecek, ya da onun baskıları aşkını bitirecekdir. Asıl hesap etmediği olur ve Emma, Laurent'in ailesinin kendi gibi kabul edeceklerini sanarak durumu onlara açıklar. İşte şimdi her şey karışmıştır. Bu kadar karışıklık nasıl çözülecekdir. Harika bir romantizm, beş yıldızlı bir drama, bir fransız klasiği edasıyla geliyor ve hiç kimsenin tahmin edemiyeceği bir sonuca çıkarıyor. Kesinlikle seyredilmeli."} +{"text":"HURLYBURLY, senaryoyu da yazmış olan David Rabe'in sevilen tiyatro oyunundan sinemaya aktarılmış. Film, renkli kişiliklere sahip Hollywood oyuncularının ve şöhret olma hevesindeki gençlerin çakışan hayatları üzerine kurulu. Bu özel hayatlar birbirinin içine öyle bir biçimde giriyor ki, kamera karşısında yaşayabileceklerinin çok ötesinde uçuk, akla hayale gelmedik fiyaskolara sürükleniyorlar sonunda. Toplumsal yozlaşmayı Hollywood platformunda hicveden filmde, Sean Penn, her türlü kötü alışkanlığa sahip, Eddie adlı kast sorumlusunu canlandırıyor. Onun ortağı ve ev arkaşı olan Mickey ise, evli ve sorunlu bir adamdır. Eddie, Darlene'e aşıktır, ancak evli olan Mickey'in durumunu gördükçe hayatını düzene sokmaktan kaçınır. Kafası dağınık, otostopçu bir genç kızın hayatlarına girmesiyle, yaşadıkları çözümsüzlükler yeni bir boyut kazanacaktır..."} +{"text":"Bir çocuk psikiyatrisi olan Dr. Crowe, yıllar önce bir saldırıya uğramış ve hayatı değişmiştir. Son ilgilendiği hastası, 6 yaşındaki bir erkek çocuğu olan Cole Sear'ın bir sırrı vardır. Çok az insana nasip olan bir yetenekle kutsanmış ya da lanetlenmiştir: ölmüş ama huzur bulamamış insanların etrafımızda dolaşan hayaletlerini görüp onlarla konuşmaktadır. Crowe, güçlerinin sınırlarını bilmediği ve anlayamadığı için korku içinde olan Cole'un yalnızca sırrını paylaşan tek kişi olmakla kalmayacak, aynı zamanda onunla birlikte cesur bir yolculuğa da çıkacaktır. İkisi de, içlerindeki boşluğu, yine kendi içlerine yapacakları bir yolculukta bulacakları şeylerle dolduracaklardır. Unutmamak gereken bir nokta daha olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim: gerçekler, bulundukları zaman çok acıtabilirler... Altıncı His'in, sonradan Ölümsüz ve İşaretler ile bir tesadüf olmadığı kanıtlanan başarısı, aynı zamanda yönetmen M. Night Shyamalan'ın da kendi sineması ve grameri olan son büyük auteur'lerden biri olarak sahneye çıkışını müjdeliyor. 11 yaşındaki oyuncusunu Oscar'a aday yaparken Bruce Willis'in mainstream Hollywood filmleri dışında da, ne kadar iyi bir aktör olduğunu, Şampiyonların Kahvaltısı'ndan sonra bir kere daha ispat etmesine ön ayak oluyor."} +{"text":"Fransız belgeseli Sessiz Dünya, osinograf Jacques-Yves Cousteau ve genç Louis Malle tarafından çekilmiştir. Sessiz Dünya, okyanusun derinlerindeki renkleri gösteren ilk deniz altı görüntülü filmler arasındadır. Filmin ismi Jacques-Yves Cousteau'nun 1953 yılında yazdığı The Silent World: A Story of Undersea Discovery and Adventure adlı kitabından alınmıştır. Film Calypso gemisinde çekilmiştir. Jacques-Yves Cousteau ve ekibi filmi Akdeniz, Basra Körfezi, Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz'de çekmiştir. Bu nedenle filmlerin çekimleri iki sene sürmüştür. Ancak daha sonra film, çevreye zarar verdiği gerekçesiyle birçok eleştiriye maruz kalmıştır. Mesela, Jacques-Yves Cousteau deniz canlılarını görüntülemek için mercan kayalıklarında dinatmit patlatmış; ama daha sonra Jacques-Yves Cousteau çevreye daha çok önem vermeye başlamıştır ve çevreyi koruma hareketinin babası olarak anılır. Sessiz Dünya, en iyi belgesel Oscar'ını ve Altın Palmiye ödüllerini kazanmıştır ve 2004 Cannes Film Festivalindeki Michael Moore'un Fahrenheit 9/11 filmine kadar bu ödülü kazanan tek belgesel olmuştur."} +{"text":"Yalnızca en yetenekli gençlere ders veren Rus asıllı piyano öğretmeni Madam Sousatzka, öğrencilerini müziğin yanı sıra yaşam sanatında da eğitir. Egzantrik dostlarıyla Londranın eski mahallelerinden birinde yaşayan Madamın en yeni öğrencisi ise 15 yaşındaki genç Hintli göçmen Manekdir. Baskıcı annesi ve katı piyano öğretmeni arasında sıkışıp kalan Manek, ünlü bir piyanist olma düşünü gerçekleştirmeyi aklına koymuştur. Ancak izleyeceği yol çok çetin ve zahmetlidir. Madam Sousatzka rolündeki Shirley MacLainee Venedik Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Aslan kazandıran bu unutulmaz film, Oscar ödüllü usta yönetmen John Schlesinger imzasını taşıyor. Tüm dünyada ilk kez Türkiye''de DVD olarak sunulan Madam Sousatzka''nın oyuncu kadrosunda aynı zamanda moda ikonu, manken Twiggy de bulunuyor."} +{"text":"Federasyon ile Klingonlular arasındaki \"Soğuk Savaş\", dağılmakta olan imparatorluğun liderinin barış çağrısı ile son bulmaya başlar. Amiral Kirk ve ekibi, Klingon hükümdarına barış görüşmeleri sırasında eşlik etmek üzere acil olarak göreve çağrılır. Kahramanlarımız kendilerini siyasi bir suikastin içine çekilmiş bulurlar ve Kirk ile McCoy cinayeti işlemiş görünmektedirler. Klingonlular tarafından yargılanıp buzlarla kaplı bir sürgün gezegenine gönderilen ikili hemen kaçış planlarına başlar. Bütün bunlar olurken, Spock ve ekibin geri kalanı da gerçek suçluyu aramaktadırlar. Ve hiç kuşkusuz, galaksiler arası barışın geleceği bu çabalara bağlıdır. Hayranlardan tam not almış bu sinema uyarlaması, 1991 yılında En İyi Makyaj ve En İyi Ses Efekt Montajı dallarında Oscar'a aday gösterilmişti."} +{"text":"Almanya kamplarında yaşanmış gerçek bir öyküye dayanmaktadır. Genç Şiwan'ın babası bölgede etkin bir ağadır ve bölgedeki iki güç arasında seçim yapması için her iki taraftan da baskı yapılmaktadır. Fakat ağa her iki tarafa da mesafeli yaklaşmaktadır. Bu sıralarda hasat zamanına yakın tarlalar ateşe veriir ve ağanın oğlundan \"şüphe\" eden jandarma onu sürekli göz altına alıp bırakmaya başlar ve böylece de işbirliği yaptığı izlenimi yaratılmış olur. Oğlunun öldrülebileceğini düşnen ağa, onu Almanya'ya gönderir. Kampta da örgüt yandaşları tarafından işbirlikçi olarak görülüp dışlanır. Filmde ayrıca kamplarda tecritin ne denli ağır olduğu gözler önüne serilmiştir. Bu duruma daha fazla dayanamayan Şiwan çareyi kaçmakta bulur ve hiç bilmediği bir dünyada hüzünlü bir yolculuk yapmaya başlar..."} +{"text":"Sadece ağızdan ağıza tavsiyelerle yayılarak gişe rekorları kıran (! f 06da da gösterilen), kuantum fiziği kuramlarından yola çıkarak gerçek dediğimiz şeyin bambaşka biçimlerde düşünülebileceğini gösteren Biz Ne Bilebiliriz Ki?! nin ardınan ikincisi geliyor. Film ilkinde olduğu gibi, depresyonla cebelleşen, hayattan, erkeklerden, işinden bıkmış olan Amandanın yaşadıkları etrafında dönse de, bu kez işin gerçek yıldızları kuantum dünyasını anlatan bilim adamları, araştırmacılar, gazeteciler ve mistikler. Kendi gerçek doğan hakkında ne kadar şey bilmek istiyorsun? İnsan olmak ne demek ve bu noktada kuantum fiziği yeni bir paradigma yaratmak için nasıl kullanılabilir? Dünyayı algılayış biçimimiz günlük hayatımızı nasıl şekillendiriyor? Bu ve benzeri soruları dünyanın önde gelen 16 tane bilim adamı, felsefeci, gazeteci ve mistiği bilinç, fizik, biyoloji, duygular ve bağımlılıklarla da ilişkilendirerek cevaplıyor. İkinci filmde yer verilen önemli yeni bilimsel keşifler ise kuantum fiziği, nörobiyoloji, insan bilinci ve günlük hayat arasındaki bağlantıları farklı bir şekilde düşünmemizi sağlıyor. Tavşan deliğinden aşağı bir girmeyi deneyin deriz, bakarsınız dünyayı bambaşka bir şekilde görmenize sebep olabilir."} +{"text":"İstanbul Narkotik'inin tanınmış Başkomiseri Ertuğrul, giriştiği operasyonlardan birinde aldığı kirli kokular nedeni ile bir gün eşi ile birlikte çocuklarının önünde öldürülür. Yıllar sonra babası gibi başarılı bir narkotikçi olan 'Pars' lakaplı Atilla, babasının ve annesinin intikamını alma fırsatı elde edecektir. Giriştiği operasyonlardan birinde uyuşturucu dünyasının bir numaralı isimlerinden Haşhaşi'nin kuyruğuna basan Atilla, yakaladığı bu 'büyük balık'ın arkasındaki politik güçler tarafından görevden alınır. Fakat narkotikteki ekibinin yanında yer alması ile Atilla gizliden bir operasyon yürütecektir. Hollanda'dan Yunanistan'a, Monako'dan İstanbul'a varacak bu operasyon, hepsi için bir çok bilinmezle doludur. Uyuşturucu baronları, narkotik ve satıcıların son dönemlerdeki bir numaralı hedef kitlesi olan öğrenciler... Bu tehlikeli üçgen arasında gidip gelen, Osman Sınav imzalı bir aksiyon filmi olan Pars: Kiraz Opererasyonu, Mehmet Kurtuluş, Uğur Polat, Udo Kier, Pelin Batu gibi oyuncuları ile de dikkat çekiyor."} +{"text":"Manga ve anime ustalarından distopik bir gelecek öyküsü... Japon yönetmen Rintaronun Metropolisinin iki kaynağı var. Bunlardan biri 40lı yıllarda basılan klasik bir manga, yani Japon çizgi romanı. Diğeriyse Fritz Langın 1927 tarihli bilimkurgu klasiği. Aslında Osamu Tezukanın imzasını taşıyan manga da varlığını Langın aynı adlı filmine borçlu. Daha doğrusu filmin kendisine değil, posterine - çünkü Tezuka kendi söylediğine göre filmi hiç izlememiş ama posterdeki robot kadını görüp ondan esinlenmiş. Ve böyle bir yapay insanın kahramanı olduğu bir hikaye kurgulamış. Rintaronun elli yıldan uzun süre sonra yaptığı bu uyarlama ise, Tezakunun öyküsüne tam olarak sadık kalmıyor; onun yerine manga ile esin kaynağını, yani orijinal Metropolisi birleştiriyor. Muazzam binalarla kaplı göklerinde envai çeşit aracın dolaştığı o muhteşem şehirden tutun da alt katlara mahkum edilmiş sınıflara kadar, Fritz Langın filminden birçok öğeyi ödünç alıyor yönetmen. Bu bakımdan, senaryosu anime klasiği Akiranın yönetmeni Katsuhiro Otomoya ait olan filmin tam anlamıyla iki kaynağın da öyküsünü izlemediği söylenebilir."} +{"text":"Jo Shin, bir butik isleten genç, güzel ve oldukça çapkin bir kadindir. Hersey, çekingen Dong-ki 'nin kahvesini yanlislikla Jo Shin 'in üstüne dökmesiyle baslar. Dong-ki, mahçubiyetinin getirdigi bir atilganlikla Jo Shin 'i Çin Restorani 'na davet eder. Ancak ikisi de bol bol alkol alip günün stresinden uzaklasmaya çalisinca; Dong-ki çekingenligini iyice üstünden atar ve bu haliyle, her geçen saniye Jo Shin 'e daha da çekici gelmeye baslar. Gece, çiftin istedigi gibi noktalanir. Jo Shin için siradan birseydir. Fakat duygusal hastabakicimiz Dong-ki, çok geçmeden telefonu eline alir. Dong-ki 'nin gayreti ile uzun süreli bir iliskinin temelleri atilacaktir. Fakat iletisim kurmak yerine sürekli sevismeyi yegleyen bir çift, sorunlar bardagi agzina kadar doldurdugunda ne yapacaktir.."} +{"text":"Muhteşem Yedili, Meksika civarlarında rüzgar gibi eserek sinemada yeni bir çığır açıyor! Akademi Ödüllü Yul Brynner ve Robert Fuller, Warren Oates ve Claude Akins gibi çok başarılı yardımcı oyunculardan oluşan Muhteşem Yedili'nin Dönüşü filminde Elmer Bernstein Oscar ödülünü alacağı bir skor yapıyor ve engebeli western macera filmlerinin kalbinizi durduracak bir ölçüye çıkmasını sağlıyor. Chico'nun, Chris Adams ve kendi gangster grubuyla at sırtında koşturmasının üzerinden altı yıl geçmiştir. Şimdi ise, güzel Petra'yla evlenmiş ve silahlarını sonuna kadar bırakmaya söz vermiştir. Fakat zalim haydut Lorca, kasabasını tehdit etmeye başlayınca Chico, Chris ve beş yeni cesur silahşör yeniden bir araya gelir. Kahraman yedili silahlarıyla hayatlarının düellosu için hazırlanırlar ve bu belki de son savaşı olacaktır."} +{"text":"Oscar Ödüllü Sidney Poiter'in (En İyi Erkek Oyuncu, Lilles of the Field, 1963) heyecan veren performanslarıyla birlikte, insan ruhunu ve cesaretini öven ve döneminde çığır açan bir drama. Chicago da kalabalık evlerinde utanan Younger ailesinin duaları 10.000 dolarlık sgorta çeki ellerine geçtiğinde kabul olmuştur. Matriarch Lena Younger hemen bir eve kapora yatırır. Bu ev tüm komşularının beyazlar olduğu bir banliyodedir. Lena, kızı ve gelinin isteğini aksine, kalan tüm parayı oğluWalter Loe ye emanet eder. Ve bu durum aileyi ikiye böler. Afrika asıllı Amerikalı ailenin gücü ve bütünlüğünün Amerikan Rüyası ndan onlara düşen payı kapmaya çalışan kuşağın zayıflığına karşı verdiği savaşa tanık olacaksınız."} +{"text":"Almanya'ya çalışmaya giden Memo, istediği parayı kazanıp köyüne döner ve sözlüsü Cano'yla evlenmek ister. Memolar'ın kan davalı oldukları Sülo da hapisten çıkarak karısı Ayşo'nun yanına gelir. Bunu duyan Hamo, düğünü durdurur ve oğlu Memo'nun, Sülo'yu öldürmesini ister. Ancak, Memo buna pek yanaşmaz. Öldürüleceğini anlayan Sülo, Memo'ya bir teklifte bulunur. Memo'nun kendisini öldürmemesi durumunda köyden uzaklaşacağını söyler. Evlenmek için başka çaresi kalmayan Memo, Sülo'nun planını kabul eder ve köy meydanında Sülo'yu yalandan vurur. Köy halkı da bu numaraya inanır. Daha sonra dağdaki bir eşkıyanın yanında tekrar karşılaşan Memo ve Sülo yine birbirine düşer. Eşkıyanın altınlarını gören Sülo'nun iştahı kabarır ve şehirde kalmaktan vazgeçer."} +{"text":"Türkiye Cumhurbaşkanı, bir gün siyesetin yorucu temposundan sıkılırsa ne olur? Eşi ile birlikte cumhurbaşkanlığından firar edip halkın arasına karışmaya karar verir. Fakat devletin tüm o şaşalı gösterişinden ve hizmetinden uzaklaşmak, hele de cumhurbaşkanlığı makamına yükselmiş biri için hiç de o kadar basit olmayacaktır. First Lady ile birlikte Ankara'nın dışına sıradan bir insanmış gibi çıkmaya çalışırlarken başka bir firari olan hayat kadını Buse de, beklenmedik bir şekilde onlara katılır. Böylece bir dolu tuhaflıklar silsilesi peşlerini bırakmayacak ve o çok merak ettikleri 'öteki Türkiye'nin tam içine düşeceklerdir. 2004 Nisan'ından bu yana hazırlıkları süren Cumhurbaşkanı Öteki Türkiye'de filminin bir süpriz konuk oyuncusu var: 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel."} +{"text":"Bir oyunda neler vardır? Ülkesini arkasında bırakmış, hafızasını kaybetmiş ve aşkını unutmuş genç bir adam için oyun tek çıkış yolu olabilir. Bu bir Alman olmak için büyüyen bir Bulgar gencinin öyküsüdür. Bir araba kazasından sonra Alex adını bile hatırlayamaz. Hafıza kaybını tedavi etmek için büyükbabası Bai Dan Bulgaristan'dan Almanya'ya gelir ve torununun geçmişini hatırlaması için geldiği ülkeye spiritüel bir yolculuk düzenler. Zaman geçer, mekan değiştirirler, Avrupa'nın yarısını geçerler, oyunların en basiti ve en karmaşığı olan tavlayı oynarlar. Bu oyun Alex'in kim olduğunu idrak etmesine yardımcı olur ve oyun öyküde semboliktir. Ellerimizde tuttuğumuz zar kaderimizdir, şans ve yetenek arasındaki çizgide de hayat oyundur."} +{"text":"Kwon Tae San sıradan bir çocuktur ta ki annesi onu tiyatroya götürene dek. Hiç bilmediği bir dünyanın büyüsü altına girmiştir birden. O andan itibaren Tae Sanın hayatı dans olmuştur. Bulduğu dans kitaplarından kendi başına dans öğrenmeye başlar. Babası fark eder ve dansçı olmasına mani olarak onu fabrika çalışmaya zorlar. Zaman geçtikçe Tae San dansçı olma hayalinden uzaklaşır o güne dek, Singapurda bir dans okulu seçmelerinden davetiye gelir. Babasına karşı gelerek seçmelere katılır. Seçmelerde dans okulunun öğretmeni Eminin ilgisini çeker ve okula kabul edilir. Dersler boyunca aralarında bir elektriklenme başlar, fakat Emi evlidir bunu farkeden kocası Cheng Tea Sana para teklif eder bunu reddeden Tae Sanın onunla dövüşmekten başka çıkar yolu yoktur. Ya onu yenecektir ya da Singapurdan ayrılacaktır."} +{"text":"Maddiyat dünyasını reddediyorum. Fiziksel dünyayı. Gerçek olduğunu sandığımız illüzyon dünyasını. Onun için yaşıyoruz, ona tutsağız. Ve en nihayetinde sonumuzu getirecek. Madonna 2004 Re-Invention turnesi boyunca Madonnanın gündelik hayatını belgeleyen Sana Bir Sır Vereceğim, şarkıcının Blonde Ambition turnesinin perde arkasını görüntüleyen, 1991 tarihli çığır açıcı In Bed With Madonna filminin bir bakıma devamı niteliğinde. Madonnanın kendi deyimiyle film, o zamandan beri hem müzisyen hem de kadın olarak geçirdiği evrimi yansıtıyor. Bu evrim filmde ruhani gelişim gibi temalar eşliğinde ele alınıyor; bir sahnede ünlü şarkıcının prodüktörü Stuart Price ile Tanrı ve inanç üzerine yaptığı sohbete dahi kulak misafiri olabiliyoruz. Re-Invention turnesinin açılış gecesinden Lizbondaki son konsere kadar uzanan film, yakın planda Madonnanın perde arkasındaki yaşantısını takip ederken beste yaparken, dansçılarıyla ilişkilerinde- diğer yandan da ünlü şarkıcının kafasını kurcalayan varoluşsal sorulara yer veriyor. Madonnayı hem kendi imparatorluğunun başında bir iş kadını olarak izliyoruz dans grubu seçmelerinde dansçılara akıl verirken, önemli yardımcılarına doğum günlerinde şiirler yazarken- hem de çocukları ve kocası Guy Ritchie ile olan ilişkisine tanık oluyoruz. Ünlü müzik videolarının yönetmeni Jonas Akerlundun çektiği film, bu yüzyılın en büyük pop ikonunun hayatını ve düşünce biçimini gözler önüne seren, ilginç ve mest edici bir yolculuk."} +{"text":"20 yıldır süren dünyanın en iyi dostluğu. Benoit bekar bir bankacı, Pierre ise öğretmendir. Pierre kibirli, espirili dolayısıyla da kadınlar için çok çekici biridir. Pierre bu çekiciliğini 20 yıldır kadınlar üzerinde kullanmaktadır. Benoit ise gece gündüz çalışır ve hayatının kadınını bekler. Kadınlarla rahat ilişki kuramayan Benoit, bir gün haftalık bir derginin gönül köşesindeki bir ilana yanıt verir. Bir hafta sonra Marie ile bir kafede buluşurlar. Marie, tablo restore etmektedir ve hiç makyaj yapmaz. Çekingen daha doğrusu içine kapanıktır ve ne istediğini bildiğini zannetmektedir. Marie bir Pierre aramaktadır ancak üç ay sonra Benoit ile evlenir. Pierre nikah şahitleri olur, yaptıkları her şeye katılır. Ama kısa bir süre sonra da Marieye aşık olur."} +{"text":"94 Bu film 1900`lerde Meksika`da tehlikeli yerel bir suçlu olan Johnny Madrid`in, darağacından kaçmasıyla ve idamcının kızı Esmeralda`yı, Amerikalı bir kadın suçlu olan Reece`nin yardımıyla, kaçırmasıyla başlar. İdamcı ve bölge polisi tam da peşlerindeyken Johnny takımıyla karşılaşır ve hep beraber içinde ünlü yazar Ambrose Bierce`ı ve yeni evli çift John ve Mary Newlie`yi taşıyan yolcu katarını yağmalarlar. Gece çökerken tüm gruplar ilginç bir biçimde vampirler tarafından işletilen ve başlarında vampir rahibe Quixtla`nın bulunduğu han/genelev tarzında bir yere gelirler. Quixtla Esmeralda`yı aramaktadır, zira o yarı insan, yarı vampir prenses Santanico Pandemonium`dur ve tüm insanlar gece bu kan emicilerden sağ kurtulabilmek için güçlerini birleştirmek zorundadırlar."} +{"text":"Köyün genç ve yakışıklı delikanlısı Murat ile yine köyün güzel kızlarından Zeynep birbirlerine delice aşık iki nişanlıdır. Akıllarına estikçe yaptıkları gibi o günde atın üzerinde, gördükleri köylülere el sallayarak kırlara doğru yol alırlar. Köylüler çeşitli işlerde çalışmaktadırlar. Kızlar ağaçlardan meyve toplamakta, erkekler ise bereketli toprağı işleyerek ekim yapmaktadırlar. Tam bu sırada ise, köyün arkasındaki tenha koya demirleyen bir korsan teknesi sessizce karaya çıkış hazırlıklarını tamamlamaktadır. Korsanların başında, yüzünde zalim ve gaddar bir ifade taşıyan Kara Korsan bulunmaktadır. Hepsi silahlıdır ve üç grup halinde köye doğru ilerlerler. Murat ve Mıstık, Zeynepten az uzakta tarlada çalışmaktadır. Köy, işte bu günlük manzarası ile tam bir huzur ve sükunet içindedir. Zeynep su dolu testisi omzunda eve doğru yönelirken birden ateş başlar. Testi parçalanır ve ardından silahlı korsanlar naralar atarak köyü basarlar. Evler ateşe verilir, yaşlılar öldürülür ve korsanlar esir kafilesini kırbaçlayarak köyden çıkarırlar. Esirler arasında direnmeye çalışan Muratla Mıstıkta vardır. Hepsi kral Kasımın sarayına getirilirler. Acı günler başlamıştır. Murat taş ocaklarında kırbaç altında çalıştırılır. Zeynep mutfakta bulaşık yıkayıp esirlerin yemeklerini dağıtır. Mıstık vezirin evinde soytarılık yapan bir köledir artık. Bir süre sonra Murat kral Kasımın savaşçı kulları arasına girer. Onları eğiten kumandan Gaffar, Zeyneple Muratın aşkını fark eder ve şantaj yapıp Muratı Tahirle dövüştürür. Murat çaresiz, yenilir. Bir gece gizlice Muratın hücresine gelen Zeynep, nişanlısı ile aşklarının hasretini dindirirken Gaffara yakalanıp Kasım tarafından cezalandırılırlar. Kasım Zeynepi kendine cariye olarak alır, Muratı da en güçlü rakibi Tahirle bu kez ölümüne dövüştürür. Murat Tahiri yener ama öldürmeye kıyamaz. Kasım kızar ve Muratı çarmıha gerdirir. Mıstıkla Zeynep gizlice Muratı kaçırırlar. Kaçarlarken Zeynep vurulur. Yalnızca Murat kaçar ve ormandan rastladığı haydutların reisi ve kızı Leyla ona yardım eder. Kasım ise Zeynepi melike ilan edip düğün hazırlığına başlar. Düğün günü Murat ve haydutlar sarayı basıp Zeynepi kurtarırlar. Murat Kasımı düello da öldürür. Köleler özgürlüklerine kavuşur. İki nişanlı çektikleri tüm acıları arkalarında bırakarak geleceğe umutla bakarlar..."} +{"text":"Anastasia, Walt Disney'in çizgi film piyasasındaki 60 yıllık iktidarını sarsarak yüz milyonlarca dolarlık pazara ortak olmak isteyen 20th Century Fox'un ilk uzun metrajlı çizgi filmi. Yine Disney'den transfer ettiği bir ekiple kolları sıvayan Fox, yılların formülünü son teknolojiyle birleştirerek keyifli ve akıcı bir film çıkarmış ortaya. Yetişkinlere özgün bir hikayeyi, kayıp Rus Prensesi Anastasia'nın gizem dolu ünlü öyküsünü anlatan film, başarılı seslendirme çalışması ve müzikleriyle öne çıkıyor. İlerleyen dakikalardan sonra fantazi dünyasına kayarak öyküsünü anlatan film, Rasputin adlı kötü adam portresi, onun yardakçısı sevimli yarasa gibi tiplemeleriyle eğlendirici anlar yaşatıyor. Anastasia, ünvan ve paranın aslında hiç bir şey ifade etmediğini ve sevginin asıl olduğunu vurgulayan \"iyimser\" sonuyla sizi bekliyor."} +{"text":"1950'lerin başlarında Los Angeles'dayız. Küçük bir kasaba olmaktan sıyrılan, hızla gelişen bir şehir burası. Savaş sonrası nüfus patlaması, televizyonun günlük yaşama girmesi gibi genel etkenler, Amerikan rüyalarından birini yani Los Angeles'ı bir hayalşehir, geleceğin metropolü haline getiriyor. Ancak bu hayallerin ardındaki gerçek çok başka. Tehlikeli tutkuların ve dolandırıcıların şehrinde yaşam hiç de sanıldığı kadar kolay değil. Polis ve mafyanın karşılıklı oluşturdukları düzenle yaratılan kaos ve şiddet filmin odak noktası. Ünlü dedektif romanları yazarı James Ellroy'un kitabından sinemaya uyarlanan film, L. A. P. D yani Los Angeles Polis Teşkilatı'ndaki üç görevlinin yaşadığı olayları merkez alıyor. \"Los Angeles Sırları\", 1970'lerin kült filmi Chinatown'ın 90'lı yıllara yansıyan versiyonu olarak kabul ediliyor."} +{"text":"'Bright Lights, Big City', Jay Mclerney'nin aynı adlı, best seller romanının, James Bridges tarafından yönetilmiş film uyarlaması. Başrollerde dönemin en popüler oyuncularından Michael J. Fox ve kankası Keifer Sutherland yeralıyor. Filmin konusu kısaca şöyle; Jamie Coway, New York Magazine'de editördür. Bir yıl önce ölen annesinin ardından, hayatı tamamen kaos halindedir. Her şeyi sorgulamakta ve annesinin ölümünden kendisini sorumlu tutmaktadır. Bu bunalımlı halinin üzerine, çok sevdiği karısı onu aniden terk edince tüm dünyası yıkılır ve kendisini New York'un eğlencesi bol, parıltılı, uyuşturucularla dolu gece hayatına verir. Tabi en yakın arkadaşı Ted Allagash da onunla birliktedir. Zamanla yoğun alkol ve kokain bağımlılığı, Jamie'nin gündelik yaşantısını ele geçirir ve dış dünyayla bağlarını koparmaya başlar."} +{"text":"Dünyadan usanmış Tokyo'lu bir yakuza ekibiyle birlikte iki ayrılıkçı grup arasındaki sorunları çözmek üzere Okinawa'ya gönderilir. Yeni verilen görev hakkında şüpheleri olmasına rağmen yine de Okinawa'ya gider ve birkaç gün içerisinde birçok adamı ölmesine rağmen görevinin ne olduğu hala netleşmemiştir. Beklemek için ıssız bir sahildeki bir eve çekilir. Ordaki ilk gecesinde genç bir kadını yaşadığı saldırıdan kurtarır ve ikisinin arasında coşkulu bir ilişki başlar. Zamanla Okinawa'ya gönderilmesinin bir tuzak olduğu ortaya çıkar, bu tuzakla hedeflenen onun karlı bölgesinin başkaları tarafından ele geçirilebilmesidir. Ekibi gittikçe küçülen yakuza intikam almak için bir plan yapar. Ama bu plan başarılı olsa bile ne olur ki? Hayatta yaşamaya değer ne var ki zaten? Çeviri: afelka"} +{"text":"Bir zamanların punk grubu Sex Pistols'un basisti Sid Vicious ile sevgilisi Nancy Spungen'in biyografisi. Sex Pistols, punk denince ilk akla gelen grup. Hakikaten de grup, gitar çalma ve vokal yapma anlayışını sonsuza kadar değiştirmiş, punk kültürünün oluşmasında ön ayak olmuş ve yetmişlerin sonuna doğru İngiltere başta olmak üzere bir çok ülkede deprem etkisi yaratmıştı. Grubun en tartışılan üyesi Sid Vicious olagelmiştir. Yönetmen Alex Coxa da sahnede seyirciye küfreden, zaman zaman onların kafasına bas gitarını geçiren, hatta kırık camların üzerine atlayan bu manyak adamın ilginç hayat öyküsünü filme almak kalmış. Alex Cox hep ortalama bir yönetmen olarak görülse de filmin merkezinde Sid ve Pistolsın sıra dışı öyküsü olunca film kendini başarıyla izletiyor. Filmin konusu zaten belli ama biz yine de bir giriş yapalım. Sid Vicious, hayranı olduğu gruba bas gitarist olarak girmiş bir aykırı insandır. Kendisi gibi sıyırmış bir insan olan Nancy Spungen ile tanışınca zaten karman çorman olan hayatı bir curcunaya döner."} +{"text":"Uçmak, rüzgar gibi gitmek, havalanmak, süzülmek... Sinema, insanoğlunun çağlardır süren uçma düşünü başka hiçbir mecranın yapamadığı gibi yeniden alevlendiren bir güç... Bu filmde kuş sürüleri izleyicileri bir bölgeden başka bir bölgeye; hem yakına hem de dünyanın öbür ucuna götürüyor. İzleyici bir kuş misali kah sürü düzeninde kah kendi başına uçarak dünyayı yeniden keşfediyor. Bu sıra dışı filmin büyük bir bölümünü yabanıl kuşların çekimleri oluşturuyor. Yaklaşık 300 kişilik bir ekip, 1998'den 2001 yılına kadar \"gökyüzü göçmenlerinin\" göç yollarını mevsimden mevsime dünyanın her tarafında takip etmiş. Dahası hem yakın plan çekebilmek, hem de daha yoğun sahneler elde edebilmek için kaz, ördek, turna ve leylek gibi tam elli farklı türden kuşun, özel olarak inşa edilmiş bir kuş barınağında insan anne-babalara alışmasına olanak sağlanmış. Bu şekilde herhangi bir numaraya yada bilgisayar animasyonuna başvurmadan, nefes kesen güzellikte çekimler elde etmek mümkün olmuş."} +{"text":"Jeanne d'Arc'ın Tutkusu 1928 Fransa yapımı sessiz filmdir. Özgün adı La Passion de Jeanne d'Arc tır. İngilizce konuşulan ülkelerde The Passion of Joan of Arc adı ile gösterilmiştir. Carl Theodor Dreyer'in yönettiği son sessiz film olan 'Jeanne d'Arc'ın Tutkusu' Danimarka'lı yönetmenin dünya çapında tanınmasını sağlamıştı. İngiliz Film Enstitüsü'nün yayın organı Sight and Sound dergisinin 1952 yılından bu yana 10 yılda bir yaptığı \"Tüm zamanların en iyi 10 filmi\" derecelendirmesinde 1952, 1972 ve 1992 yıllarında olmak üzere üç kez listeye girmişti. Dreyer filmin senaryosunu Joseph Delteil'le birlikte yazdığı gibi filmin kurgusuna da katkıda bulunmuştur. Filmin başlıca rollerinde Maria Falconetti ve Antonin Artaud oynamışlardır. Sinema tarihinin en olağanüstü oyunculuklarından birini sergileyen Maria Falconetti üçüncü filmi olan 'Jeanne d'Arc'ın Tutkusu'ndan sonra bir daha film çevirmedi."} +{"text":"Birbirinden yaramaz yedi çocuğu olan Bay Brown eşini bir sene önce kaybetmiştir ve afacanlarla yalnız kalmıştır. Türlü yaramazlıkları ile babalarını çileden çıkaran bu çocuklara göz kulak olacak bir dadı bulmak nerdeyse imkansızdır. Maddi olarak da sıkıntı içinde olan Bay Browna ancak bir mucize gereklidir. Üstelik çocuklarına bakabilmek için para yardımı aldığı hala bayan Adelaide da yakın bir zamanda evlenmesini şart koşmuştur. Aksi takdirde biriken borçlarını en sert yoldan ödetmeye kararlıdır. Çaresiz Bay Brown kapıdan sihirli bir dadının geleceği günü beklemekten başka bir şey yapamaz. Çocukların evi savaş alanına çevirdiği gecelerden birinde kutsal kurtarıcı dadı McPhee tam zamanında yetişir. Kendine has taktikleri ile kısa bir zaman içinde en büyüyüğünden en küçüğüne çocukları uslandırmayı başarır. Ama elindeki sihirli değnek olmasa ne yaramazlar iflah olacaktır ne de Bay Brown muradına erecektir. Herşey iyiye giderken dadının sırrı evdekileri şüpheye düşürür. Eve geldiği ilk zamanlarda söylediği şifreli sözler zamanla gizemini yitirir ve anlaşılır. Korkunç derecede çirkin olan yüzü çocuklar onu sevdikçe değişir ve güzeller güzeli bir kadına dönüşür. Ama görevi çocuklar onu kabul ettiği zaman bitecektir. Peki ya çocuklar dadılarından vazgeçmek istemezse neler olur?"} +{"text":"T. E. Lawrence, Kuzey Afrika'da konuşlanmış İngiliz ordusunda görevli genç bir teğmendir. İstihbarat bölümünün harita kısmındaki pozisyonundan mutsuz olan Lawrence, bugün Suudi Arabistan olan bölgede araştırma görevi teklif edilince heyecanla kabul eder. Bölgede savaşmakta olan Arap ordusunun komutanı olan Prens Feisal'ı gözlemlemekte olan Lawrence, bir süre sonra bölgede kalarak Prens'e yardım etmeye karar verir. Tarihin en ünlü casuslarından biri olan Lawrence, Araplar'ı Osmanlılar'a karşı kışkırtıp, Arap topraklarına batılı medeniyetlerin girmesine ön ayak olmuştu. O dönemin tarihinde önemli yeri olan T. E. Lawrence'ın anılarından gazeteci Jackson Bentley'in araştırmalarıyla sinemaya aktarılan Arabistanlı Lawrence, 1963 yılında 10 dalda Oscar'a aday gösterilmiş, en iyi film ve en iyi yönetim dalları başta olmak üzere 7 dalda ödüle layık görülmüştü."} +{"text":"Ruhi, 17 yaşında içine kapanık, ailesi ile yaşayan, kendi halinde bir delikanlıdır. Nihat, karısının ölümünden sonra her şeyini satmış, parasal sorunları olan 65 yaşlarında emekli bir adamdır. Bu iki kişinin yolları Bodrum otobüsünde kesişir. Yolculukları sırasında hiç konuşmayan Ruhi ve Nihat, başlarına gelen hırsızlıktan sonra Bodrum Karakoluna giderler. Nihat ın kardeşi Ümit, Bodrum da yaşamakta ve teknecilik yapmaktadır. Beraber Onu aramaya başlarlar. Tam bulamayacaklarını sandıkları bir anda Kamyoncu Ali devreye girer. Ümit in oğlu Timurun, burada, bir pansiyonda kaldığını ve onlara yardım edebileceğini söyleyince, ikili Zagorun pansiyonuna yerleşir. Timur sorunlu bir tiptir, sıkıntılarını sevgilisi Zeynepe yükleyip durur. İlerleyen zamanlarda Zeynep ve Ruhi arasında bir arkadaşlık başlar. Birbirinden ilgisiz ve problemli insanların durağı olan bu pansiyonda, Tekneci Ümitin fikirleriyle, herkes yavaş yavaş değişmeye başlayacaktır."} +{"text":"X-Men Başlangıç: Wolverine, Origins serisinin ilk filmi. Wolverine'in hayatının gizli kalan ilk kısımları ortaya çıkıyor... Hugh Jackman'ın canlandırdığı Wolverine karakterinin geçmişine yolculuk yapılacak olan filmde en merak edilen karakterlerden biride Gambit... Logan Kanada Rockies dağlarında ağaç kesme işi yaparken bir yandan da karanlık geçmişine dair bir teselli aramaktadır. Hayatta ilk kez sevgiyi bulduğu ve bir öğretmen olan Kayla ile düzgün bir yaşam sürmektedir. Bu ilişki Loganı geçmişten kalma yaralarını silmeye iter. Mutant hayatı yaşayan Wolverine, kız arkadaşının da ölümüyle intikam duygusuyla dolar ve Victor Greedten intikamını almak için çok gizli bir program olan Weapon X e katılır. Böylece yolu Stryker ile yine karşılaşacaktır. Programa katılmayı önceden reddeden Wolverine, Sabretooth'un kız arkadaşı Silver Fox'un öldürmesi üzerine katılmayı kabul eder. Kendisini yenilmez hale getirecek Adamantium metalinin vücuduna enjekte edilmesiyle Wolverinein intikam macerası başlar."} +{"text":"Phillip Glass'ın unutulmaz müzikleriyle belleklere çakılan Koyaanisqatsi, görüntülere dair bir festivali çağrıştırıyor. 1983 yılı itibariyle devrim niteliğinde olan film hayatın imgesel dengesine yakılan bir ağıt niteliğinde. Görüntüden görüntüye geçerek, sonunda tüm görüntülerin tek bir görüntünün yansımasından ibaret olduğunu ispatlamaya çalışan film, tabiat bilimleriyle ve sosyal-antropolojiyle bağlarını sıkılaştırıyor. Otuz yıldır hayatın anlamını görüntülerin toplamından çıkarsamaya çalışan yönetmen Godfrey Reggionun en iyi belgeseli olan Koyaanisqatsi; doğa ve medeniyet arasındaki çelişkiyi ortaya koyan, Powaqqatsi ve Naqoyqatsi ile beraber oluşan bir üçlemenin ilk ayağını teşkil ediyor. 6 yılda toplanan görüntüleri ve 3 yılda hazırlanan müzikleriyle, hiçbir diyalog içermemesine rağmen gelmiş geçmiş en etkileyici belgesellerden biri olduğuna şüphe yok."} +{"text":"Effie, Deena ve Lorrell kurdukları The Dreamettes ismindeki grupları ile müzik piyasasında kendilerine yer edinmeye çalışan hırslı, umutlu ve başarıya endekslenmiş genç şarkıcılardır. Menejer Curtis Taylor'ın bir yetenek yarışmasında kendilerini farketmesi ile hayatlarındaki büyük değişim de başlar. İlk olarak ünlü şarkıcı James ?Thunder? Early'nin arkasında vokalist olarak yer alırlar. Fakat zamanla başarılarının dikkat çekmesi ile müzikte kendi bağımsızlıklarını elde edecek ve vokallikten kurtulup The Dreams ismi ile sektörde yer edineceklerdir. Komuoyunun ilgisini gittikçe üzerlerinde toplayan grubun içinden Deena'ya basının gösterdiği özel ilgi, zamanla hem ortak hem de dost olan bu üç kadının arasını açmaya başlayacak ve şöhretin şaşalı pırıltısı, ağır bedeller de getirecektir. 25 yıl öncesinin Broadway'de efsane olmuş müzikallerinden Rüya Kızlar'ın beyazperdedeki serüvenine yönetmenlik eden Bill Condon, filmi \"Siyahi Amerikalıların, 60?larda müzikte gösterdikleri olağanüstü başarının, günümüzde siyah kültürün, müzikte neredeyse çoğunluğu oluşturmasında etkisi olduğunun anlatıldığı hikaye\" sözleri ile özetliyor."} +{"text":"Basit bir hayat ve basit bir işten fazlasını istemeyen Spencer, 25 yıl annesi ve babasının evinde yaşadıktan sonra nihayet hayatına bir yön vermeye karar verir. Spencer'in bu kararında en etkili kişi hiç kuşkusuz, uzun süre önce ölmüş olan büyükannesidir. Bilgece tavsiyelerle, torununa kendine güvenmeyi öğretmeye çalışan büyükannenin mezar ötesinden çabaları sonunda hedefine ulaşır ve Spencer Los Angeles'a taşınarak, bir reklam ajansında küçük bir iş bulur. Ajansda posta dağıtıcılığı yapan Spencer, kısa bir süre içinde, lise yıllarında aşık olduğu Melora'nın da aynı ofiste çalışmakta olduğunu keşfeder. Spencer'in adını bile hatırlamayan Melora, onu devamlı aldatıp duran üst düzey bir yöneticiyle ilişkidedir. Spencer'in hayatı, bir reklam konusunda harika bir fikirle ortaya çıkması ve müdürlerin dikkatini çekmesi ise değişecek ve artık çok zengin ve güçlü olan Spencer, hayatının aşkını da elde edecektir."} +{"text":"Maxime ve Stephane bir keman yapımı ve tamiri dükkanını birlikte işleten iki yakın dosttur. Stephane, gayet çekicidir; fakat içine kapanık biridir. Müzik en büyük tutkusudur; fakat müzik yapmaktan ziyade dinlemeyi tercih etmiş, keman tamirinde ustalaşmıştır. Maxime ise Stephaneın tersine, güler yüzlü ve sosyaldir. Maximein güzel sevgilisi Camille ise çok yetenekli bir kemancıdır. Camille ile Stephane tanışır tanışmaz birbirlerinden etkilenir. Camille müzik tutkunu bu esrarengiz adamı merak etmeye, Stephane ise düşkün olduğu kemanı konuşturan bu güzel kadına ilgi duymaya başlamıştır. Üçünü, zor günler beklemektedir. Venedik Film Festivali, Avrupa Film Ödülleri dahil olmak üzere birçok festivalden bol ödül alan film, Claude Sautetin başyapıtı olarak gösteriliyor."} +{"text":"Genç ve güzel bir kız olan Handan İstanbul da annesi Leman ile beraber yaşamaktadır. Leman kızına bakabilmek ve geçinebilmek için metreslik yapar. Kocası yıllar önce evi terk etmiştir ve yurt dışında yaşamaktadır. Behiye diye bir kızla tanışan Handan, onunla çok kısa bir zamanda kaynaşarak arkadaş olur. Handan ne kadar hoş, sıcak ve canayakın birisiyse, Behiye de onun tam tersi; hırçın ve asi biridir. Ama buluştukları ortak nokta, her ikisinin de yaşadıkları hayattan memnun olmayışları ve bunu değiştirmek istemeleridir. Handana göre bunun tek bir yolu vardır. Avusturalyada yaşayan babasının yanına gitmek. Behiye için de tek çıkış noktası arkadaşının bu hayaline yarım ederek kendini de kurtarmaktır. Ve planlarını yapmaya başlarlar. Kızının bu yeni arkadaşlığını kıskanan Lemanının da planları vardır. Kızların arkadaşlığını engellemek için kendi yöntemlerini deneyecektir."} +{"text":"Charlotte, işlettiği güzellik merkezi ile sağlam bir meslek sahibi olan genç bir kadındır. Doktor sevgilisi ile de dışarıdan bakıldığında sorunsuz görünebilecek bir ilişkiye sahiptir. Fakat içeriden bakıldığında, gerçekler hiç de göründüğü gibi değildir. Charlotte, artık sürdürdüğü hayatı devam ettirmek istemez ve sevgilisi ile oturdukları daireden bütün eşyalarını toplayarak taşınır. Yeni tutmuş olduğu ufak apartman dairesinde, kendisi ile benzer sorunlara sahip bir de komşu edinir. Travesti olan Veronica da, Charlotte'u çok iyi anlayabildiği duygular içindedir. İkili, ortak paydalarından yola çıkarak sıradışı bir arkadaşlık geliştirirler. Cinsiyetlerden bağımsız bir aşk ilişkisinin olabilirliğini sorgulayan film, 2006 Berlin Film Festivali'nde iki büyük ödül birden kazandı. En İyi İlk Film ödülünün yanında, Jüri Büyük Ödülü'nü de Jafar Panahi'nin Ofsayt filmi ile paylaşan Sabun Köpüğü, kısa filmleri ile pek çok ödül almış Pernille Fischer Christensen tarafından yönetilmiş."} +{"text":"1836 ilbaharında, Meksika'ya karşı Teksas'ın bağımsızlığını savunan 200 kişinin Alamo Kalesi'nde verdikleri mücadele, Amerika'nın kısa tarihi içerisinde önemli yer tutar. Meksika'nın başkanı ve başkomutanı da olan General Antonio Lopez de Santa Anna yönetimindeki, binlerce kişiden oluşan orduya karşı direnen bir avuç insanın başında, onlara ilham veren ve omuz omuza çarpışan üç isim öne çıkar: genç ve idealist Albay Travis, tutkulu ve vahşi James Bowie ve elbette adını herkesin bildiği efsanevi David Crockett! Her öykünün aslında iki tarafı olduğunu iyi bilen yönetmen John Lee Hancock, birçokları için önemli bir milli olay olan Alamo efsanesini hamasi tuzaklara düşmeksizin beyazperdeye aktarmak adına çok uğraştığını iddia ediyor. En anahtar rollerin Dennis Quaid, Billy Bob Thornton, Patrick Wilson gibi isimlere emanet edildiği düşünüldüğünde, öncekilerden farklı bir uyarlama izleyeceğimize şüphe yok."} +{"text":"1990'larda metropol teröristi Simon Phoenix, kamuya karşı işlediği suçlardan ötürü dondurularak buz içine hapsedilir. Onu adelete teslim eden ve sert metotlarıyla ünlü polis memuru John Spartan da Phoenix tarafından kurulan bir komploya kurban gider ve bir otobüs dolusu masum sivili öldürmekle suçlanarak aynı akıbete uğrar. 2032 yılında, şiddetten temizlenmiş ve sinir bozucu derecede sorunsuz görünen San Angeles'te (Los Angeles'in 2023'teki adı) Phoenix yanlışlıkla serbest kalır ve şiddetle başetmeye hiç de alışık olmayan polis teşkilatı dehşete kapılarak Spartan'ı da uykusundan uyandırır ve yardımını istemek zorunda kalır. Burada sempatik kadın polis Lenina Huxley ile uyumsuz bir çift oluştururlar. Şakacı tavırları ve aksiyonperver mizacı ile Spartan şehrin, yeraltında yaşayan evsiz isyancılarla dolu bir sahte cennet olduğunu zaman geçmeden anlayacaktır. Filmin sonunda, şehrin her iki kanadını oluşturan kesime kolaycı ve maço bir şekilde yol gösterirken meşhur repliğini söyleyecektir: \"siz biraz temizlenin, siz de biraz kirlenin\""} +{"text":"Şehir hayatı ile doğup büyüdüğü kasaba arasında sıkışıp kalmış bir karakter, Yusuf... On beş yıl evvel terkedip İstanbul'a geldiği kasabadan, sadece fiziksel olarak değil menen de uzaklaşmış olan Yusuf, İstanbul'da kendisine sıfırdan bir yaşam kurmak istemiştir. Şiire gönül vermiş bir yazar olarak Bal ismindeki ilk şiir kitabının küçük bir çevre dışında kimse tarafından dikkat çekmemiş olması, bütün hayallerini ve beklentilerini baltalamıştır. Artık bir parçası olduğu sahaf dükkanı da batma noktasına gelince İstanbul'daki yaşamın da başına yıkılmak üzere olduğunu kabul etme noktasına gelir. Tam bu dönemde annesinin ölüm haberi ile unutmak istediği kasabaya yeniden dönmek zorunda kalacaktır. Ama bu sefer, kasabada onu farklı süprizler de beklemektedir."} +{"text":"Film 2020 yılında ve İngiltere'de geçmektedir. Tarihte olaylar farklı gelişmiş, yokedici bir savaş dünyanın yüzünü değiştirmiştir. Yüzyıllar boyu libarelleşmenin simgesi olan İngiltere artık uzun bir süreden beri, totaliter ve faşist bir şekilde yönetilmektedir. Ne siyasi ne de kişisel özgürlüklerin olduğu bu ortamda aniden ortaya çıkan ve zaman zaman absürtlük derecesinde saçma terörist eylemlere kalkışan esrarengiz bir figür her şeyi değiştirecektir. Özgürlüğün anlamını bilmeyen genç bir kadını da... Gizemli V, belaya bulaşmış masum bir kadın olan Evey'i kurtarır. Ancak bu kurtarış, tam da ulusun kurtuluşunu temsil eder çünkü onun davranışı aslında toplumun uyanışını tetikleyen ve başkaldırıyı başlatan unsurdur. Tam da bu sebeple artık insanlık adına bir ayaklanma zamanıdır."} +{"text":"Gencin yaşlıya karşı nankörlüğünün ebedi öyküsünü anlatan bu film, yeni Rus toplumunun bir kesitini sunuyor ve günümüzdeki ekonomik değişimle başa çıkmaya çalışan insanların zihniyeti ile karakteristik davranışlarının altını çiziyor Emek ve fedakarlıkla dolu bir yaşamın ardından, 80 yaşındaki Tusya Nine'nin sağlığı kötüye gitmektedir. Göl kenarındaki bir evde, uzun süredir büyük cefalar çekerek kızının ev işlerini idare eder. Kızı kötürüm olunca, damadı İvan yaşlı kadını evini torunlarına versin diye zorlar ve Tusya, kız kardeşi Anna'nın evine yerleşir. Anna, ayyaş oğlu Vitya'yla uğraşmak zorundadır, ancak kızı Liza Moskova'da başarılı bir gazetecidir. İki kız kardeş geçmişlerini yadeder, birbirleri ve komşularıyla uyum içinde yaşarlar. Derken Anna kalçasını kırar ve hastaneye gitmek zorunda kalır. Enerjik Liza, Tusya'yı tekrar akrabalarının yanına yerleştirmeye çalışır. Kendine yeni bir kadın bulmuş olan dul İvan bunu reddeder. Tusya'nın torununun eski kocası, işini ihtiyar kadının evinin satışı sayesinde kurmuş olsa da, onu villasında istemez. Kız torununun lüks dairesine taşınırsa onun işine engel olacaktır. Erkek torunu Tolik'in ise kendi derdi başını aşmıştır, ama aralarında en vicdanlısı da odur"} +{"text":"Kendine iyi bakmış 40 yaşındaki Hollywood süperstarı Honey Witlock, Baltimore'da yeni filminin uluslararası galasına gelir. 'Bir Tür Mutluluk'un onun meslek hayatının en büyük başarısı olması beklenmektedir. Film, genç Sinclair Stevens'ın işletmeciliğini yaptığı, şık Senatör Sineması'nda gösterilir. Stevens gündüzleri salonun müdürü, geceleri ise terörist sinemacı Cecil B. DeMented'dır. O ve çetesi, 'İktidar, kötü sinemayı cezalandıran halkın olmalı!' savaş çığlığıyla şenlikli ilk gösterimi kontrol altına alır. Charles Manson'ın karizmasına, Andy Warhol'un üslubuna ve Otto Preminger'in mizacına sahip olan Cecil B., en büyük yeraltı filmi olacak ilk filmini yönetmek için herşeyi riske atmaya hazırdır. Başarısız bir sanat filmi salonu müdürünün intikamcı karısını canlandırması için Honey'i kaçırır."} +{"text":"Ayşim liseyi bitirmiştir ve Kartaldaki akrabalarının yanına gelir. Biraz garip ama 5 yaşında gönderildiği okuldan dönüşü ancak şimdi olmuştur. 14 sene tam bir manastır hayatı yaşamıştır. Orhan Günşirayın kayınvalidesi Hafize Hanıma ait Yeniköydeki Köşk. Sanki herkes ölmeden mezara girmiş. Eve neredeyse yabancı kimseyi sokmuyorlar. Ailenin büyüğü Ömer çok aksi. Ona buna bağırmaktan başka yaptığı bir şey yok. Hele Ayşimin gelişinden sonra iyice azıtıyor. Davranışları öylesine düşmanca ki genç kız sonraları Benden alacağı bir öç mü var nedir diyecektir. Çocukları Bülent, Saliha ve Nazmiye daha sevecen. Ama bu cehennem azabına dayanmaktan başka yapabilecekleri bir şey yokmuş. Ayşim için söyledikleri de 1,52 yaşında bir bebek bu köşkün kapısına bırakıldı Biz büyüttük. Kendisinin bizi teyzeleri ve dayısı olarak bilmesini istedikten ibaret. Gerçek ise bambaşka."} +{"text":"1918'de Finlandiya, kızıl sosyalistler ve beyaz muhafız güçleri arasında devam eden bir iç savaşın hükmündedir. Zeki ve güçlü bir kadın olan Malin de, kızıl ordu saflarında mücadele eden bir askerdir. Beyazlara yakalanmadan kaçmaya çalışırken, düşman neferi Aaro tarafından tutuklanır. Ancak, Aaro;diğerleri gibi değildir. Kızcağızı öldürmek istemez. Onu adilane bir şekilde yargılanması için esir etme niyetindedir. Aaro ve Malin gibi iki güçlü insanın bu karşılaşması, korkunç bir sivil savaşın tam ortasında yaşanmak üzere olan etkileyici ve gerilimli bir aşk hikayesinin ilk kıvılcımlarıdır. çeviri: havlayankuzu Not: Bourgeois; Alman yanlısı, mevcut sosyalist rejime karşı cephe almış, nispeten daha milliyetçi Fin tarafını tanımlamak manasında kullanılan bir deyimdir. Birebir kavramsal karşılığı, \"burjuva\" veya \"kent-soylu\",\"kapitalist\" anlamındadır."} +{"text":"Vietnam gazisi ve eski Yeşil Bereli John Rambo, başından geçen tatsız deneyimler sonucu şimdi artık inzivaya çekilmiş, para karşılığı dövüşerek budistlere yardım etmektedir. Eski komutanı Albay Trautman bir kez daha talebesinin hayatına girer ve yardımını ister. Sovyet işgalindeki Afganistan'da, ABD'nin yardım edip kolladığı mücahitlerle omuz omuza çarpışması gerekmektedir. Rambo Albay'ın teklifini reddeder. Bir kez daha devleti tarafından oyuna getirilmekten korkar. Trautman Afganistan'a döner ve Ruslar tarafından kaçırılıp işkence görür. Olayın kişiselleşmesi Rambo'nun soluğu Afganistan'da alması için yeterlidir. Burada Rusların yerel halka nasıl eziyet ettiğini gördüğünde, savaş onun için yeniden başlamak zorundadır artık. Komik derecede inandırıcılıktan uzak olan Rambo 3, sadece İlk Kan gibi esaslı bir filmin mirasını daha da suistimal etmekle kalmamış, aynı zamanda Rusya'nın Afganistan'dan çekilmeye başladığı bir dönemde vizyona girerek politik olarak yanlış ve talihsiz bir başlangıç da yapmıştır."} +{"text":"Bekar bir kadın olan Lucy, yakışıklı Peter'la her sabah metroda karşılaşır ve uzaktan uzağa hayran olmayı sürdürür. Peter bir gün raylara düştüğünde müdahale eden kişi Lucy'dir. Komaya giren genç adamı hastanede ziyaret ettiğinde ailesiyle de tanışır ve onlara oğullarının hiç tanımadıkları nişanlısı olduğunu söyler. Peter'ın koma durumu sürerken Lucy ailenin bir parçası olur ve yalanını sürdürür. Ama Peter'ın erkek kardeşi Jack ortaya çıktığında işler karışır. Çünkü Lucy'yle birbirlerine aşık oluverirler. Genç kadın, hiç tanımadığı komadaki bir adamın sevgilisi rolü yapmakla gerçekten bulduğu aşkı yaşama arasında ikileme düşer. Jim Turteltaub'un, gişede çok iyi iş yapan Büyük Hazine'den 10 yıl önce çektiği Sen Uyurken, hem iyi bir romantik komedi izlemek isteyenlere hem de Sandra Bullockun hayranlarına önerilir."} +{"text":"Londra 1938 Julia Lambert oyunculuk kariyerinin zirvesinde ve mutlu bir evliliği olan güzel bir yıldızdır. Ancak hayat dışarıdan görüldüğü kadar mükemmel gitmemektedir. Yavaş yavaş orta yaş bunalımlarına giren, evliliğindeki heyecan biten Julianın tutkuları genç bir Amerikalı olan Tomla tanışınca gerçeğe dönüşmeye başlar. Julianın en büyük hayranı olduğunu iddia eden Tom, Ona sunduğu hayatla güzel oyuncunun yaşamına biraz heyecan ve tutku katar. Her şeyi bir kenara atıp Tomla yasak bir ilişki yaşamaya başlayan Julia ise genç hayranının gerçek tutkusunun Avice Crichton isimli bir başka genç oyuncu olduğunu ve kendisinden de sadece bir yardımcı rol beklediğini öğrenir. Zaman Julia için tersine dönmüştür ve intikam çanları çalmaktadır. Tüm dünyaya kendisinin bile çok farkında olmadığı oyunculuk yeteneğini bir kez daha ispatlayacaktır. W. Somerset Maughamın Theatre adlı romanından uyarlanan Being Julia, oyunculuğuyla göz dolduran Annette Beninge şimdiden, Altın Kürede müzikal-komedi dalında En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırdı ve En İyi Kadın Oyuncu dalında bir de Oscar adaylığı getirdi."} +{"text":"937 Musevi Alman, arkalarında her şeylerini bırakarak Havanaya doğru yola çıkar. Kimisi toplama kampından çıkmış, kimisi ise Hitler ve politikaları yüzünden elindekileri kaybetmiştir. Havanada akrabalarına kavuşacaklarını ve yeni bir hayata başlayacaklarını düşünen bu insanların tek istedikleri, Nazilerin soykırım tehdidinden uzaklaşmaktır. Ancak Havana limanına ulaştıklarında, tüm bu yolculuğun Nazilerin propaganda bakanı Josef Goebbelsin bir planı olduğu anlaşılır. Gemiden inmelerine izin verilmeyen ve hiçbir ülke tarafından kabul edilmeyen bu insanlar için Almanyaya geri dönmek, bile bile ölüme gitmekle aynı anlama gelir. Nazi Almanyası döneminde yaşanmış bir olaydan esinlenen Lanetliler Gemisi, politik oyunların insanların hayatını nasıl cehenneme çevirdiği gerçeğini tokat gibi yüzünüze çarpıyor. Faye Dunaway, Orson Welles, James Mason gibi birçok Hollywood efsanesinin yer aldığı oyuncu kadrosunun başarılı performansları ise filmin etkisini daha da artırıyor."} +{"text":"Avrupa'da Genovia adlı küçük bir ülke olduğunu biliyor muydunuz? Aslına bakarsanız, 15 yaşındaki San Franciscolu bir kız olan Mia dahil, pek çok kişi bu ülkenin varlığından habersiz. Ancak Mia'nın habersiz oluşu, özel bir durum yaratıyor: Çünkü, babasının yokluğunda annesi tarafından büyütülmüş bu genç hanım, gerçekte Genovia'nın prensesi. Babasının beklenmedik ölümünü haber alan Mia, San Francisco'daki yaşamında tam bir çirkin ördek yavrusu: Paspal bir görünüşü var, çekici olmayı beceremiyor, buna karşın, pırıl pırıl bir zekası var. Yeni tanışacağı büyükannesine düşen, Mia'nın dışını da içi kadar güzel yapmak - çünkü prensesler herşeyleriyle zarif ve alımlı görünmeli. Yani postallara veda, topuklu ayakkabılara merhaba... Tabii bu biraz zor olacak..."} +{"text":"İrlandanın bir kıyı şehrinde oturan heykeltıraş Sarah, yalnız yaşayan bir kadındır. Günün birinde ıssız bir sahilde yürürken kıyıda yatan yaralı bir adamla karşılaşır. Boğulma tehlikesi geçirmiş, kırık bacağına rağmen kendini kıyıya atabilmiş bu adam yaşam savaşı vermektedir. Sarah, adamı evine kadar götürür ve iyileşene kadar da bakar. Kendine gelen adam hafızasını kaybetmiştir ve kim olduğunu, ne iş yaptığını ya da nerede yaşadığını hatırlamamaktadır. Sarah ona kimselerin yaşamadığı ve ancak birkaç ayda bir gemilerin uğradığı ıssız bir adada olduklarını söyler. Ona inanan adam bir süre sonra Sarahya aşık olur. Ne var ki adamın içinde gitgide büyüyen bir istek vardır ve Sarah onun adayı terk etme arzusuna nasıl karşı koyacağını bilememektedir."} +{"text":"Paralı sağlık sistemini sorgulaması; Önce bilincini, sonra yaşamını değiştirdi. İspanya İç Savaşından, Çin Devrimine.. Bir ölümlünün, ölümsüzlüğü... Ünlü Kanadalı doktor, Norman Bethuneun gerçek yaşam öyküsü. Politik konuların uzağında duran, kadınlara ve mesleğine tutkulu yetenekli bir hekim... Ve her iki alanda başarılara imza atmış olan, Dr. Bethune, salgın hastalıklara karşı yoksulların korunmasına kafa yorar. Önce çalıştığı hastanenin patronlarını, insani duygularla ikna etmeye yönelir... Başarısız olur. Kesin bir çözüm arayışı, onu özel sağlık sisteminin tanrısının para ve kar olduğu gerçeği ile yüzleştirir... Ve bu gerçeği dile getirmesi, onun işsiz kalıp, bir komünist olarak dışlanmasına neden olur. Sağlık hizmetlerinden yararlanmanın her yurttaşın, doğal hakkı olduğunu; kapsamlı, toplumsal parasız sağlık sisteminin, insanlık için bir zorunluluk olduğunu görür. Tüm yaşamını bu ideale ve insanlığa adar. Cumhuriyetçilerle, faşist Franco arasında başlayan İspanya İç Savaşına gönüllü gider. Mao önderliğindeki Çin Devrimi döneminde, ateşin içinde seyyar hastaneler kurar, köy çobanlarını doktor yapar. Dr. Norman Bethuneun fırtınalı yaşamı, bir ölümlünün, ölümsüzlüğe erişmesinin gerçek öyküsüdür. Donald Sutherlandın olağanüstü oyunculuğuyla..."} +{"text":"Amazon yerlileri konusunda uzman bir antropolog olan Jean Campana, zarar gören Yağmur Ormanları hakkında kamuoyu yaratmak için Fransa çapında bir turneye çıkar. Basının ilgisini çekme amacıyla, bir Amazon yerlisi ve büyük bir şaman olan Wanu'yu da yanında gezdirir. Kaldıkları otelde, yolları, bencil ve fırlama bir genç adam olan François Perrin ile kesişir. Bu sonuncusu mafyadan saklanmaktadır. Perrin'in egosantrik dünya görüşüne rağmen Wanu onu sever. Bir süre sonra şaman kalp krizi geçirir ve koma durumuna geçer. Ancak Perrin'e, Amazon'lardaki birinin ruhunu çaldığını ve onu bulup öldürerek ruhunu huzura kavuşturması gerektiğini söyleme fırsatı bulur. Perrin, gözüpek ve fedakar Campana ile birlikte Amazonlar'a gitme fikrini sevmiş görünür. Ancak kafasında oraya gider gitmez sıvışmaktan başka bir şey yoktur. Zira bu hikaye, ona peşindeki adamlardan sıyrılıp ülkeyi terketme fırsatından başka bir şey çağrıştırmamaktadır."} +{"text":"Toplama görüntülerden film yapma üstadı, mimar, müzisyen, sinemacı Gustav Deutsch, modern bir yaratılış efsanesi anlatmak üzere kolları sıvarken, aynı zamanda sinema için bir tür anı defteri de oluşturuyor. Dünyanın her yerinde film arşivi avcılığı yaparken, çoktan unutulmuş film materyallerini yepyeni anlamlar yüklemek üzere gün ışığına çıkarıyor. Topladığı birbirine benzemez bir dolu malzemeyi birbirine örerken, artık her bir film parçası üretildiği andaki anlamından, niyetinden kopup yepyeni bir bütünün parçası haline geliyor. Sinemanın ilk elli yılından toplanmış kimi erotik, kimi bilimsel film parçaları; kurmaca filmlerden, doğa belgesellerinden, haber görüntülerinden alınmış bir dizi imge Zaman zaman Hesiod, Eflatun ve Sapphoya ait antik Yunan metinlerinden pasajların eşliğinde yönetmen kendine has kurgu, ses ve renk tekniğiyle şiirsel bir yol takip ediyor. Beş ana başlıkta, evrenin doğal ve mitolojik düzenine ait görsel öyküler oluşturuyor ve yaratılış, doğa, cinsellik, ölüm, yıkım gibi geçmişi insanlık kadar eski olan, her çağda insanın karşısında bulduğu temalar üzerine bir tür meditasyona sürüklüyor."} +{"text":"Cole Malby madenci olan babasını korkunç bir grizu patlaması sonucu yitirmiştir. Bu olaya tanık olan Cole çocukluğundan beri bu trajik olayın etkisini taşımaktadır. Genç adam küçük kardeşi Patrick ve annesiyle birlikte bir çiftlikte çalışarak günlerini geçirmektedir. Bir gün çiftlik sahibi Philip Hart ölür ve hırslı dul karısı Penny kendisine kalan, çiftlik dahil bütün mirası satmaya karar verir. Cole, geçim kapısı ve evi olan çiftliğin satışını engellemek için bütün kasaba kayıtlarını ve belgelerini incelemeye başlar. Ve bu inceleme sırasında sessiz kasabanın göründüğü kadar sessiz olmadığı anlaşılır. Yıllardır sürdürülen yalanlar, ihanetler, cinayetler bir bir ortaya dökülmeye başlamıştır. Bu arada Cole ve Patrick arasında, kasabaya yeni gelen genç bir kızın ilgisini çekme konusunda da gizli bir rekabet yaşanmaktadır."} +{"text":"Cinema 16, bir seri kısa filmler koleksiyonudur. 16 Amerikan filmi diskinin yanı sıra Avrupa ve İngiliz koleksiyonları da vardır. Bu disk, film türlerinin ilginç bir karışımı olarak sunulmuştur - klasik saygı duyulan kısa filmlerden, yeni ürünlere, deneysel vegeleneksel hikayelere.. Günümüzde ünlü olan yönetmelerden ilk filmler, belgeseller ve animasyon. Güçlü bir seçkiyle, iyi bir ekip yer alıyor.. Terry Tate Office Linebacker sade ama eğlenceli. Alexander Payne'nın ilk filmi Carmen'i yol kenarındaki bir benzin istasyonunda yeniden görselleştiriyor. Çok ilginç, bana Guy Maddin'i hatırlattı - eğer Maddin 70'lerdeki filmlerini yeniden yaratıyor olsaydı. Benzin, çan sesleri, tako sosu, bebek. Tim Burton'nın ilk animasyon filmi Vincent (1982) harika. Kendini Vincent Price sanan vezihninde korkularınıuyandıranküçük bir çocuk hakkında. Vincet Pricetarafından nakledilen kafiyeli beyitler.. Peter Sollett'in \"Five Feet High\" ve \"Rising\"(2000), 25 dakikalık filmde, Latin gençliği cinsellik ve büyümeyle ilgili konuları anlamaya çalışıyor. Daha sonra geliştirerek gösterime giren filmi\"Raising Victor Vargas\" (2002 ). Gus van Sant'ın ilk filmi The Discipline of D. E. (1982)değişik ve ilginç, ve William Burroughs'ın gerçek hikayesine dayanmaktadır. DA Pennebaker'ın ünlü \"Daylight Express\" ini içeriyor. Bununla birlikteMaya Deren'nin \"Mashes of the Afternoon\"çok övgüye değer.."} +{"text":"Pilot olan babasına öykünen küçük bir çocuk, ağaç evini gerçek bir uçakmışçasına babasının ardı sıra sürmeye başlar. Baba ile oğul, yan yana cennet sahillerde yol alırlar. Ancak, korkunç bir fırtına çocuğu babasından ayırır. Artık, koca dünyada oğul bir başınadır. Ancak, yılmaz. Babasının yolundan ilerlemeye devam eder. Oğul; okuyacak, bir iş bulacak günün birinde bir kızla tanışacak, bir baba ve nihayetinde bir büyük baba olacaktır. Şimdi, yol gösterme sırası ondadır. Torun ve büyükbaba, başka bir maceraya doğru yol almalıdır. Cedric Babouche'den hayat döngüsü ve kafamızdaki imajların kaynağına dair, pastoral görselliği, yumuşak hatlara sahip çizgileriyle insanın ruhunu okşayan bir kısa animasyon örneği. Yaşamın bir özeti niteliğinde. çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Roberto, 40 yaşlarında bir eczacıdır. Birkaç aydan beri, şehrin merkezindeki büyük otelin müdürü olan Sara isimli genç bir kadınla çıkmaktadır. Roberto, Saraya aşıktır. Sara, kendisine olan bu ilgiye rağmen, Robertonun hayatından dikkat çekmeden sessizce ayrılır. Ve şehri terk ederek, eski sevgilisine geri döner. Roberto bir gece kendisini, çaresiz ve hıçkıra hıçkıra ağlarken kardeşi Carla'nın kollarında bulur. Roberto birkaç ay sonra yeniden mutluluğu yakalamış gibidir. Şimdi Alba isimli başka bir kadınla beraberdir. Roberto ve Alba, birlikte yaşamak üzerine planlar yaparken, kendilerine büyük bir apartman dairesi bakar ve hatta çocukları olmasını isterler. Fakat Robertonun psikosomatik durumu gün geçtikçe daha kötüye gitmektedir. Roberto uyuyamaz, ani panik atakların ve endişenin kontrolü altındadır. Bir süre sonra erkek kardeşi Carlonun çok ciddi hasta olduğunu fark eder ve erkek kardeşine yapılması gereken kritik bir kalp ameliyatı fikri ile yüzleşir."} +{"text":"Monica öğretmendir. Steve ise fotoğrafçı. İki seneden fazla birliktedirler. Bir gün tartışırlar. Monica evi terkeder, artık görüşmelerinin doğru olmadığını söyler. Birkaç gün sonra ise yine biraraya gelirler. Aradan iki saat geçince Steve yine bir hata yapar ve bu sefer ayrılık ciddileşir. Her ikisi de başkaları ile görüşmeye başlar. Bir gün, Steve hiç beklenmedik bir şekilde Monicaya evlilik teklif eder. Monica kabul eder. Artık, evliliğin yürümesi için neler yapabileceklerini araştırdıkları, bunun için yabancılara bile birçok soru sordukları ve son olarak birlikte yaşamaya başlayacakları yeni bir döneme gireceklerdir. Son aşama olan düğüne gelince, Monicayı bir sürpriz beklemektedir. Steve cevap veremeyip donar. Yine, öfke ilişkilerinin önüne geçmiştir. Acaba bu sefer ilişkilerini kurtarabilecekler mi?"} +{"text":"Şili'de bir mahalle okulunda cinsel eğitim başladığında, aileler bunun gerekli olup olmadığını tartışmaya başlarlar. Oysa kendi cinsel hayatlarında her şeyin yolunda gidip gitmediği de muammadır. İşte bu okulun bu şanslı dersinin hocası Luisa'nın kendisi, öğrencilerinden birinin babası ile ilişki yaşamaktadır bile. Öğrenci velilerinden Emilio da, karısı Macarena ile yatakta mutlu olmayı başaramamıştır. Sorunun kafasının içinde başlayıp yine orada bittiğini anlayana kadar, kendisini karısının kuzeni ile aynı yatakta buluverir. Diğer bir öğrenci velisi Alvaro ise görünürde karısı ve kızına sadık iyi bir babadır ama içinde fırtınalar kopmaktadır. Çünkü o bir seks tutkunudur. Mümkün olan her kadınla yatmak istemekte, sürekli seks düşünmektedir. Seks uzmanı Profesör Jorge'ye gelince, istediği kadar makaleler yazıp dersler versin, kendi hayatı tam bir cehennemdir. Kaçamaklarına dayanamayan karısı tarafından terkedildiği yetmezmiş gibi, şimdi de şu şıllık Luisa onu yalnız mı bırakacaktır ne!"} +{"text":"Annesiyle babasını bir yangın sonucu yitiren ve korkudan dili tutulan Kınalı Yapıncak iyi yürekli ve saf bir köylü kızıdır. Bu felaketten sonra şehirdeki teyzesinin evine gitmek zorunda kalan genç kız burada tam bir cehennem hayatı yaşamaya başlar. Kibirli ve asabi bir kadın olan teyzesi sürekli aşağıladığı kınalı yapıncağı evde istemez ve onu evin hizmetçilerinin kaldığı kulübede yatırır. Bu arada evin çapkın oğlu da sarhoş olduğu bir gece ona tecavüz eder. Bunun sonrasında aile hamile kalan genç kızı evden atar. Evin iyi yürekli ve emektar uşağı ile birlikte kader birliği yapan genç kadın yaşlı ve aksi bir adama bakıcılık yapmaya başlar. Kendini çok sevdiren kınalı yapıncak yaşlı adamın ölümünden sonra kendisine bıraktığı miras sonucu büyük bir servete sahip olur. Bu sırada fabrikaları iflasın eşiğine gelen ve batmak üzere olan teyzesi ve ailesi kınalı yapıncağa onlardan intikam alma fırsatı verir... Yeşilçam'ın usta oyuncularından unutulmaz bir dram."} +{"text":"VALENTİNO, EGZOTİK AŞIK, UZAK ÜLKELERDE AŞKIN VE MACERANIN KRALI; ESRARENGİZ GÖNÜL AVCISI, ELE GEÇMEZ ADAM, CAZİBE VE FANTEZİNİN EFENDİSİ. Otuz bir yaşındayken gerçekleştirdiği son filmi olan Şeyhin Oğlu'nda Valentino, kendi önerisiyle iki rolü birden üstlenmişti: Hem biraz daha yaşını başını almış özgün şeyh hem de bir haydudun baştan çıkarıcı kızı olan, peçeli ve mücevherli güzel Yasmin'e arzu duyan oğlu Ahmed. \"Bütün delikanlılar gibi, o da bir rakkaseyi seviyordu. Kız da, bütün rakkaseler gibi, onu aldatıyordu\", deniyordu filmin tanıtımında. Prens, kızın ihaneti yüzünden öfkeye kapılarak onu kaçırır, süslü çadırında ona zorla sahip olur. Bu film hem aşk hikayelerinin en şahanesi hem de sessiz film döneminin pop ikonudur."} +{"text":"BBCde yayınlanan bir komedi serisinin aynı adlı beyazperde uyarlaması olan Stella Street, aynı cadde üzerinde yaşayan ünlülerin İngiliz mizahı yedirilmiş keyifli öykülerini anlatıyor. Pete Richardsonın 2004 yapımı filminde Michael Caine, müzik ve sinema dünyasından birçok ahbabını, Stella Streette yaşamaya davet ediyor. Olay bu ya, onlar da bu sıradan banliyö sokağına yerleşmeyi kabul ediyorlar. Hikayedeki absürt olaylar dizisi, eğlence dolu bir sinema filmi olup çıkıyor. Köşedeki dükkanı işleten Mick Jagger-Keith Richards ikilisi, mahalle arkadaşı Al Pacino ile Jack Nicholson ve Joe Pesci, Madonna, Penelope Cruz, Dirk Bogarde, David Bowie gibi yıldızlarıyla Stella Street, isminin İtalyanca karşılığını olan Yıldız Sokağının hakkını veriyor. Filmin eğlence yükünü tüm karakterleri canlandıran John Sessions vePhil Cornwell omuzlarında taşıyor."} +{"text":"Scott Calvin, sekiz yıldan beri Noel Babalık yapmaktadır ve herkes onu tüm zamanların en iyi Noel Babası olarak görmektedir. Ancak bu yıl bazı sorunları vardır. Bunlardan birincisi esrarengiz bir şekilde hızla zayıflamasıdır. Zayıf bir Noel baba düşünülemez. Öte yandan oğlu Charlie yılın en iğrençleri listesinde birinci seçilmiştir. Ayrıca Noel gününe kadar evlenmediği takdirde Noel Baba'lığa sonsuza dek veda etmek zorunda kalacaktır. Olumsuzlukların arka arkaya gelmesi üzerine herşeyi kopyalayan bir makine icat eder ve kendisine tıpatıp benzeyen kopyası Noel Baba 2yi üretir. Sonra da yeni versiyonunu görev başında bırakarak hayatını yaşamaya başlar. Ancak bir süre sonra Kuzey Kutbundan hiç de hoş olmayan haberler kulağına gelir. Görev başında bıraktığı Noel Baba 2, iğrenç birtakım davranışlarda bulunmaya başlamış, Noeli riske atacak olayların içine girmiştir."} +{"text":"Çalışmaktan bıkmış Manhattan kafe garsonu Bella, 35. doğum gününü hiç de iple çekmemektedir. Evli bir adamla fazlasıyla uzun bir süredir birlikte olan Bella, şansını bir de hüsrana uğramış romancı / taksi şoförü Brunoyla dener. Bir erkeği daha evlilik ve aile hayalleriyle korkutup kaçırmamaya kararlı bir şekilde, ağırdan alarak Brunoya çocuklardan nefret ettiğini söyler. Bu, eski karısı tarafından iki küçük çocuğu başına bırakılmış kadın avcısı için zor bir durumdur tabii... Kafedeki dünyasında Bella, ilişkilerin zorluklarına karşı verilen acı-tatlı savaşta yalnız olmadığını görür. Çekingen dul Paulün başı, ona kur yapan hayat dolu dul Emily ile derttedir. Azgın moruk Seymour, seksi bir striptizciye aşık olunca, adeta gençliğini yeniden yaşamaya başlar. Ve sebatkar Bella, masalların New Yorkta bile gerçek olabileceğini keşfeder..."} +{"text":"Sıradan bir yaşamları olan Lauri ve Ilonanın tüm hayatı işleri, köpekleri ve birbiridir. Onlar, kurdukları küçük dünyalarında mutludur. Ta ki, Laurinin işten çıkarılmasına dek. Lauri bağlantıları sayesinde çok geçmeden yeni bir iş bulacağını düşünmektedir; fakat günler geçmektedir ve iş bulamamaktadır. Bu arada Ilonanın çalıştığı restoran el değiştirince, Ilona da kendini sokakta buluverir. Karı koca kendi imkanlarının dışında iş bulma kurumlarına da başvurur; fakat başarısız olurlar. Tam ümitlerin kesildiği sırada, Ilonanın eski patronu Rouva Sjöholm ile karşılaşmasıyla beklenmedik bir şey olur. Şans bu sefer yüzüne gülmüştür. Sürüklenen Bulutlar, yönetmenin Finlandiya Üçlemesinin ilk filmi. Film, Cannes Film Festivali Özel Mansiyon ödülünü veSao Paulo Film Festivalinde En iyi film ödülünü aldı."} +{"text":"1496'da Brüksel'e giden İspanya Kraliçesi'nin kızı Juana, orada Avusturya İmparatoru'nun yakışıklı oğluna aşık olur ve kısa zamanda aralarında tutkulu bir ilişki başlar. Annesi ve erkek kardeşlerinin ölümüyle tahta çıkan genç kadın, bir de kocasının başka kadınlarla kendisini aldattığını öğrenince akli dengesini kaybeder. Bir süre Kastilya ve Aragona hükmettikten sonra deli olduğuna karar verilen Juana kocasının da isteği üzerine yüksek mahkeme tarafından bir manastıra kapatılır. Kocasını kıskanmaktan kaynaklanan kabul edilemez davranışları yüzünden sarayda deli lakabı takılan Kraliçe, Las Hueglas manastırında 50 yıl geçirmişti. Aranda, çıldırtan aşk üzerine bu tarihi dramda, devrin en büyük gücünün inşasındaki mekanizmalarla siyaseti de göz önüne seriyor... Film 2001 San Sebastian Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu dalında Gümüş İstiridye Ödülüne layık görülmüş."} +{"text":"Pen-ek Ratanaruang, bu son filminde onu başkalarından ayıran anlatım üslubuna yeni bir alan buluyor: modern yalnızlığın özel bir türüne, yargılamayan, mahrem bir bakışla yaklaşıyor. Ünlü görüntü yönetmeni Christopher Doyle'un atmosfer yaratma açısından çok güçlü, tahrik edici görsel üslubuyla zenginleşen, belki de son yılların en başarılı Tayland filmi Bangkok'da yaşayıp kütüphanecilik yapan gizemli, saplantı dürtülü, intihara meyilli bir Japon olan Kenji, kardeşinin ardına düşmüş bir Yakuza çete üyesini kazayla öldürür. Aynı gece, Nid'in bir trafik kazasında ölümüne tanık olur. Nid, plaj kenti Pattaya'da yaşayan Taylandlı bir fahişe olan ablası Noi ile, ortak sevgilileri uğruna kavga ederken ölmüştür. Kaderin bu cilvesiyle biraraya gelen Kenji ve Noi, Pattaya civarında, kızın neredeyse çöplüğe dönmüş evinde saklanıp aşk, hayat, kurtulma umutları beslerken, hayatlarının çözülmez biçimde içiçe geçmiş olduğunu fark ederler. Noi, Kenji'nin taban tabana zıddıdır. Kenji, bulaşıklarını yıkayan, kitaplarını güzelce sıralayıp tasnif eden bir tertip hastasıdır. Kız ise giyimi pasaklı, esrar içen, hiçbir şeyi alıp yerine koymayan biridir. Gene de, her nasılsa, beraberlikleri yürür. Yavaş yavaş ve eğlenceli bir şekilde, Japon adamın kimliği, neden intihara meyilli olup Bangkok'ta yaşadığı hakkında daha çok şey ortaya dökülür"} +{"text":"Elif, iki çocuk annesi, sıra dışı bir pavyon kadınıdır. Tarihçi olan babasının aşıladığı dünya görüşünün de etkisiyle, yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen insan kalmayı başarabilmiştir. Çocuklarına \"ne yapıp yapacaksınız; ama yaşamınızı kimseyi incitmeden yaşayıp bitireceksiniz\" diye öğüt vermiştir hep. Bataklıkta dans etmek kadar zor olan hayatını defalarca bitirmeye çalışmıştır Elif. \"Bu hayatı yaşamayı beceremiyorum\" der, kendi kendine sık sık; ama eli kolu bağlıdır. Çünkü iki çocuk anasıdır Elif ve bu dünyaya çocuk getirmek onun hayattaki en büyük hatasıdır. Ne yapıp, ne edip çocukları büyüyene kadar sürdürecektir hayatını... \"İki bebek, iki şizofren kardeş, birde alkolik, kocan varsa ve kış günü aç bir halde sokakta kalmışsan, pavyon çok iyi bir alternatiftir. Karnını doyururlar, iki kuruş para verirler, yatacak sıcak bir yerin olur ve bir anda umutsuzluğun umuda dönüşüverir. Ayrıca bu dünya, sizin yaşadığınız dünyadan çok daha net ve temizdir. Bu dünyada kimse kendini gizlemez, neyse odur. Hayatta herkes bir şekilde senden yararlanmak ister; burada hiç olmazsa bunu açıkça dile getirirler\" der Elif, dışarıdaki hayata yeğlediği \"Pavyon Hayatından\" söz ederken. Hayat ona oyun etmiştir. Hem de başa çıkılası olmayan nice oyunlar... O, bir Yaşam Arsızı'dır. Ve Her şeye rağmen yaşamak zorundadır."} +{"text":"Çetin İnanç'ın artık dünya çapında üne kavuşmuş fantastik filmi Dünyayı Kurtaran Adam, iki kahraman Türk pilotunun uzaylılara karşı mücadelesinin öyküsünü hiçbir devamlılık, mantık ve estetik kaygısı gütmeksizin anlatıyor. 70'lerin Yeşilçam'ının Hollywood bilim kurgu öykülerinin düşük bütçeyle adapte edilmesiyle oluşan fantastik filmler geleneğini \"mükemmelliğe\" taşıyan 1982 tarihli yapım son yıllarda tüm dünyada \"trash\" film meraklılarının gözdeleri arasında girdi. Dünyayı Kurtaran Adam'ın başında Star Wars'dan alınan sahneler eşliğinde bir anlatıcının sesinden filmin nasıl bir gelecek kurgusu içinde geçeceğine dair ipuçları verir. Birbiriyle çelişen, çoğunlukla anlamsız ve bozuk cümlelerle ifade edilmiş gelecek tasvirlerinin hemen ardından dünyayı bilinmeyen güçlere karşı savunmakta olan iki kahraman Türk savaşçı Cüneyt Arkın ve Aydemir Akkaya'yı uzay araçlarının içinde görürüz. Uzay araçları hasar gören Akkaya ve Arkın terk edilmiş görünen bir gezegene - burunları bile kanamaksızın - düşerler. Kendilerine saldıran gladyatörlere karşı Raiders Of The Lost Ark'ın müziği eşliğinde kahramanca bir savaş verdiklerinde artık Dünyayı Kurtaran Adam'ın benzersiz bir fantastik yapım olduğuna eminizdir... Dünyada Shocking Videos etiketi altında pazarlanan film için Türk Star Wars'u tabiri kullanılıyor."} +{"text":"-Evli miymiş sorsana! -Soramam... -Neden? -Ya evet derse? Sene 1968. İstanbulda bir meyhane. Güzeller güzeli Sabiha şarkı söylemekte. Halil gözlerini ondan alamaz. Ateş bacayı sarmıştır bir kere. Halil evli barklı, orta halli bir manavdır. Gözü dışarıda değildir ama olan olmuştur. Ama elin ağzı torba değildir ki! Türk sinemasının en hisli melodramlarından belki de ilkinin öyküsü böyle buruktur. Sait Faikin öyküsünden Safa Önalın senaryolaştırdığı bu film, aşk acısını öyle anlatır ki... \"Herkesin haklı olduğu\" bu hikayenin başından itibaren, Halil de Sabiha da farkındadır sonlarının ne olabileceğinin, yine de devam etmeye çalışırlar hayatlarına. Sabihanın soramadığı sorunun, Halilin söyleyemediği gerçeğin ağırlığıyla ezilerek... Bir soruyla başlayan bu aşk, bir türlü sorulamayan bir sorunun ağırlığıyla biter: Evli misin? Ya evet derse! Beyoğlunda bir meyhanede erkeğin yalnızlığıyla başlayıp, Kocamustafapaşada sokağın ortasında kalakalan kadının yalnızlığıyla biten bir aşkın hikayesi, Türk sinemasının en naif melodramıVesikalı Yarim..."} +{"text":"Zeki ama intihara eğilimli Wilburla iyi yürekli ağabeyi Harbour, babaları ardında döküntü bir sahaf dükkanından başka bir şey bırakmaksızın ölüp gittiğinde, otuzlu yaşlarını sürmektedir. Bir intihar girişiminde başarısız olan Wilbur hastaneye gider. Orada alaycı psikolog Horst ve anlayışlı baş hemşire Moirayla tanışır. Harbour gibi onlar da Wilburun bir sevgiliye ihtiyacı olduğunu düşünmektedir. Kadınlar sürekli Wilbura aşık olsalar bile ona yakınlaşamamaktadırlar. Utangaç ve tutkulu Alice küçük kızıyla birlikte sahafa girdiğinde, bu sefer aşık olan Harbourdur. Hastanede temizlikçilik yapan Alice, hastaların giderken bıraktığı kitapları satmaktadır. Kızı Mary ise kitapların sürekli satılmadığı bir yuvanın hasretini çekmektedir. Çok geçmeden bu dört kişinin yaşamı iç içe geçer. Wilbur yeniden hayata ba��lanmaya, Alice kabuğunu kırmaya başlar, Mary de sahaf dükkanındaki binlerce kitabı okumaya koyulur. Harbour hayatında hiç bu kadar mutlu olmamıştır, ama her an su yüzüne çıkabilecek büyük bir sır saklamaktadır."} +{"text":"Şirketin zirvesindeki gizemli patron, bir kasabanın yakınlarında, küçük beyaz arabalar tarafından korunan bir malikanede yaşamaktadır. Alberto Valle dağlardaki malikaneye giderken, özgür ruhlu bir kadınla tanışır ve kadından baştan çıkarıcı bir teklif alır. Fakat kadının teklifi de Valleyi yolundan döndüremez; o kendisine üst mevkilerin kapısını aralayacak olan Dr. Nosferatu ile tanışmak istemektedir. Valleyi evde bir tür kapitalizm panayırı beklemektedir. Evdeki aletler, sesli bir reklam eşliğinde çalışmaktadır. Gizemli patron Dr. Nosferatu ise göründüğünden daha büyüktür ve kapitalizmin askerlerini henüz çocukken gözüne kestirmektedir. Masonik toplantıları ise yöneticilerin, reklamcıların bir araya geldiği reklamın ve tüketimin yüceltildiği acımasız bir atmosfere sahiptir. Dr. Nosferatu fazla göstermese de bir vampirdir ve amacı gözüne kestirdiği çalışanlarından oluşan bir ordu kurmaktır. Bu fantastik ama şaşırtıcı olmayan senaryo Valleyi rahatsız eder ve oradan kaçmaya çalışır. Fakat dışarıda onu bohem kız arkadaşı beklemektedir ve kapitalizmin mabedine giren için çıkış o kadar kolay değildir."} +{"text":"Hayatta hep sorular soran ve yanıtlar bulmaya çalışan 23 yaşındaki Neal Oliver, doğum gününde bir dilek tutar. Sonrasında ise kendini barda tanıştığı gizemli yabancı O. W. Grant için bir adrese bir paketi teslim etmek için yollarda bulur. \"Otoyol 60\" ismindeki yoldaki bir yere paketi ulaştırmak için yola çıkan Neal için asıl sorun bu isimde bir yerin olmamasıdır. Neal, bilinmeyene doğru çıktığı bu yolda birbirinden ilginç insanlarla tanışacak ve yol boyu reklam panolarında gördüğü kıza ulaşmaya çalışacaktır. Geleceğe Dönüşün senaristi Bob Galein senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı, modern ve fantastik bir yol masalı anlatan Interstate 60, sıradışı görüntüleriyle ve yaptığı göndermeleriyle yalnızca bir yol hikayesinden çok daha fazlası."} +{"text":"İrlanda'nın bağımsızlık savaşındaki en tartışmalı figürlerden biri olan Michael Collins'in hikayesi. İngilterenin 700 yıldır demir yumrukla yönettiği İrlanda'da, isyancıların 6 günlük meşhur 1916 Dublin Posta Binası kuşatmasının ardından kendini kurtaran tek isyancı lideri Eamon De Valera olur. Aslında İrlanda kökenli bir ABD vatandaşı olan De Valera'nın destekçilerinin çoğu hapsi boylar. Aralarından bir tanesi, ileride adından çok söz ettirecek olan Michael Collins, hapisten çıktığında isyan hareketi ile ilgili yeni fikirlere sahiptir. Direnişte yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu tespit eden Collins, dava arkadaşı Harry Boland ile birlikte Irish Volunteers isimli bir hareketi başlatır. Terörist saldırılar, gerilla savaşı ve anahtar rol oynayan bir casusluk operasyonunu başarıyla organize edip üçlü bir strateji güden Collins, kısa zamanda İngiliz hükümetini köşeye sıkıştıracaktır. Neticede Cumhuriyetçi Hareket doğar ve Collins, özgürlük isteyen İrlandalılar arasında kahramanlaşır. Bağımsızlığa giden yöntemler konusunda Collins'le aynı görüşleri paylaşmayan De Valera, hareket içerisinde kendi etkinliğini artırmak için karşı mücadele başlatır. Dava arkadaşı Boland'ın sevgilisine aşık olma talihsizliğine düşen Collins artık birden fazla cephede mücadele vermek zorundadır. Olaylar köşeye sıkışan İngiliz hükümetinin İrlanda'ya kısıtlı bir otonomi veren doğrudan görüşmelere ikna olmasına kadar gider. Görüşmeler sırasında, Collins ve De Valera arasındaki güç oyunu artarak devam eder. İkiliderin, bir diğerini köşeye sıkıştırmak için defalarca tutum değiştirmesi sonucu Collins tamamen şiddeti dışlayan bir yönteme razı olmasıyla sonuçlanır. Ona göre mevcut şartlarla imzalanacak bir barış, zaman içerisinde İrlanda'nın tamamen bağımsızlığına uzanan bir yolda önemli bir kazanım olacaktır. Ancak, bütün bunlar bağımsızlık hareketinin kendi içerisinde fraksiyonlara ayrılmasına engel olmaz... İrlanda sorunsalından bir türlü uzaklaşmayan yönetmen Neil Jordan, karakter gelişimi ve dramatizasyona fazla yer vermeyen, şiddet ve tarihi aksiyonu ön planda tutan bir film yapmış. Zaman zaman, kendi anavatanıyla ilgili konuları böyle yüzeysel bir şekilde irdelediği için eleştirilen Jordan, bir kere daha kült oyuncusu Stephen Rea'ya rol vermekten çekinmezken, Liam Neeson, Julia Roberts gibi yıldızları da yanına almış."} +{"text":"Ali ve Reşat, beyin kanseri olan babaları Ahmeti kemoterapi görmesi için İstanbula getirmiştir. Ahmet ağır tedaviye daha fazla katlanmak istemediğinden hastaneden kaçar. Oğulları peşine düşer ancak Ahmet onlardan kaçmayı başarır. Ka��arken kendini bir huzurevinde bulur. Huzurevi sakinleri, Ahmetin çocukları tarafından terk edildiğini sandıkları için orada kalması konusunda ısrar ederler. Zorlukla konuşabilen Ahmet durumu kabullenir. Ali ve Reşat Ahmeti huzurevinde bulurlar. Ama mutlu göründüğü için bir süre orada kalmasına ses çıkarmazlar. Babalarının son günlerini mutlu geçirmesi, belki hiç işe yaramayacak ama çok acı verebilecek bir tedaviden daha önemlidir. Huzurevi sakinlerinin her birinin kendi hikayeleri ve dramları vardır. Ahmet bunları öğrendikçe onlara daha yakınlaşıp her birini tek tek çok sever."} +{"text":"Stephane, bilinmeyen bir şarkıcıyı bulmak için Romanya'ya tuhaf bir seyahat yapmakta olan genç bir Fransızdır. Aradığı kişiyle ilgili tek ipucu, bir kasetin üzerinde yazılı bir isimdir: Nora Lurca. Babasından kaldığı için manevi değeri olduğunu düşündüğü kasetteki sesin sahibini, bu çingene şarkıcıyı bulup gün ışığına çıkarmak üzere dolaşırken, kırsal alanda Isidore'ye rastlar. Çingenelerin bu yaşlı şefi ona sahip çıkar. Böylece genelde kapalı bir toplum olan Çingenelerin arasına karışan bu deli dolu, cesur ve yabancı genç sevilir ve kendisini kabul ettirir. Herkes onun dillerini öğrenmek için orada olduğunu sanmaktadır. Köyün genç kızlarından Sabina, tutkulu karakteri ve duygusallığı ile Stephane'ın kalbini çalar. Peki Stephane, peşinde belki de boşuna koştuğu hayali ararken aslında kendini, aşkı ve yepyeni cıvıl cıvıl bir yaşama şeklini mi bulacaktır? Uluslararası festivallerde adından çokça söz ettiren Cezayir doğumlu Tony Gatlif'ten, zamanında epeyce övgü almış, İstanbul Film Festivali'nde yıllar önce gösterildiğinde Türk seyircisi tarafından da coşkuyla karşılanmış bir yapım..."} +{"text":"Film gelecekte, 2173 yılında, bir atom bombası savası sonucu yok olmus olan eski Amerika Birleşik Devletleri karşılığı, bir amerikan üssünde geçer. Artık yönetim tek bir liderin elindedir, bir diktatörün. 1973 yılında yasamiş, bir vejeteryan restorani sahibi olan jazz klarnetçisi Miles Monroe'nin vücudu bir grup bilim adamı tarafindan bulunur. Aslında sadece ülser hastası olan ancak bir hata sonucu ameliyatı sonrası kış uykusuna yatırılmış olan Monroe bilim adamları tarafından 200 yıllık uykusundan soruşturmaya tutulmak üzere uyandırılır. Monroe'nin kimliksiz olmasi ve diktator tarafından uygulamaya geçirilecek olan Ires projesinde de kaydının bulunmaması, onu yönetimi kurtarmak için ideal kişi kılar. Woody Allen, kendine özgü mizahıyla bu kez de bilimkurgu türüne el atıyor ve yine kahkahaların ardı arkası kesilmiyor."} +{"text":"Kurtuluştanbeş gün sonra, 30 Nisan 1945 şafağında, Milanın varoşlarında kanabulanmış iki ceset bulunur. Osvaldo Valenti ve Luisa Ferida partizanlartarafından idam edilmiştirler. Peki kimdir bu Osvaldo Valenti ve LuisaFerida? Halk tarafından idolleştirilmiş, beyazperdenin ünlüçifti Valenti ve Ferida, Faşistlerle bağlantılı beyaztelefon sinemasının yıldızlarıdır, bu kesindir. Baştançıkarıcı çapkın erkek ve kaybolmuş ruhsuz kadınrolleriyle İtalyan küçük burjuvazisini sarsanskandallara neden olmuşlardır. Hayatları, oldukça tartışmalıdır. Uyuşturucu bağımlılığı, 1943 Ateşkesini takiben mahkum edilmiş SosyalCumhuriyetin tarafını tutmaları, iç savaş esnasındakaraborsaya girmeleri ve hatta dehşetengiz zalimlikleriyle bilinen birişkenceciler grubuna katılmışlar olmaları Kısacası, dejenere, sapık, açgözlü; ikisi de duyumsamaya dair kontrol edilemezbir arzu ve kokain kullanma alışkanlıklarıyla güdülüPeki bu söylentilerin ne kadarı doğrudur? Partizan başlarının bilerivayet edilen bu suçlara dair şüpheleri vardır. Valenti, Sosyal Cumhuriyete katılmış olmasının işgalci Almanlarla aracılıkyapmak için olduğuna yemin eder. Ona yüklenensuçların kıskançlıktan kaynaklanan uydurmalar olduğunuiddia eder. Ancak emsal olacak bir ceza gerekmektedir. Valenti veFerida, Faşist rejimi utanmazca desteklemiş, Almanlarla işbirliğiyapmış, partizanlara karşı savaşmış ve karaborsada vurgun yapmışlardır. Bunun bedelini ödemelidirler."} +{"text":"Birbirlerine zıt hayatlar sürdüren Alper ve Ada, bir kitapçıda karşılaşırlar. 30'larında, kendi restoranının aşçısı olan Alper lüks bir düzen içinde gününü gün ettiği bir hayat sürmektedir. Hayatını çocuk kostümleri tasarlayıp dikerek devam ettiren 20'li yaşlarındaki Ada'ysa mütevazı bir hayat sürer. Sadece çapkınlık alışkanlığıyla karşılaştıkları kitapçıdan Ada'yı iş yerine kadar takip eden Alper, Ada'nın kitapçıda aradığı kitabı ona hediye eder. Bir ilişkiyi başlatan bu tanışmanın sonrasında kendini aşka kaptıran Ada'ya karşılık Alper, daha önceden sürdürdüğü modern hayatın içinde ona yer açmaya çalışırken boğuluyordur da. Mustafa Hakkında Herşey, Babam ve Oğlum gibi filmlerle büyük başarılara imza atan Çağan Irmak, son projesi Issız Adam'da modern hayatların kişileri yalnızlığa sürüklediğinin hikayesini yemekler, anneler, eski şarkılar ve aşkla taçlandırıyor."} +{"text":"Polis tarafından izlenen Jonathan Cooper, Kraliyet Tiyatro Akademisi'nde ümit vaad eden bir oyuncu öğrenci olan eski sevgilisi Eve Gill'in evine sığınıyor. Suç mahallinden kaçarken görülen Cooper, masum olduğunu iddia ediyor. Aktris Charlotte Inwood'un kocasının ölümünün üstüne yıkılmaya çalışıldığı, bunda da kadına olan tutkusundan yararlanıldığı konusunda ısrar ediyor. Eve, Jonathan'ın öyküsüne inanıyor ama polisin ona inanmayacağının da farkına varıyor; bu yüzden dedektifi oynamaya karar veriyor. Hizmetçi kılığına giriyor, Charlotte'un güvenini kazanıyor ve gerçek bir dedektifin, Müfettiş Wilfred Smith'in yardımıyla, Charlotte'un katil olduğunu neredeyse kanıtlıyor. Hitchcock'un en az takdir edilen yapıtlarından biri olan Sahne Korkusu, karmaşık olay örgüsü, sürprizleri, irili ufaklı şaşırtmacaları ve en çok da baştaki asılsız geri dönüş sebebiyle bazı izleyicileri tedirgin etmişti."} +{"text":"Bitmemiş bir roman, çalınan bir araba, öldürülen bir hayvan, dengesiz bir öğrenci, şişman bir eş ve hamile bir sevgili. Grady Tripp'in bu haftasonu uğraşması gereken bir kaç işi olduğu bellidir. Grady Tripp ellisinde bir İngilizce profesörüdür. 7 yıl önce yazdığı ödüllü kitabı Büyük Amerikan Romanı'ndan sonra hiç bir şey yayınlayamamıştır. Doğal olarak kolejinin bu yılki edebiyat festivali bu eski dahinin kendine olan güvenini büsbütün sarsar. Ancak bu festival haftasonu Grady için umduğundan çok daha kötü geçer. Grady, başka bir dahi olan James Lear adındaki gençle bir talihsizlikten diğerine savrulur. James Grady'nin yetenekli bir öğrencisidir. Fakat aynı zamanda da yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş biridir. James'in bu davranışları, profesörü kendini keşfedeceği üçkağıtçılıklar ve maceralarla dolu uzun bir serüvene çıkarır."} +{"text":"Şehrin kalabalık bir meydanında karakalem portre çizen genç bir adamdır kahramanımız. İlk sahnelerden itibaren anlarız ki pek konuşmayan, hayata karşı pasif, kafasına vur ekmeğini al tadında biridir. Çizdiği portrelere para ödemeyen müşteriler, meydanı haraca bağlayan üç kişilik çetecik, kendi işlerini yaptıran kurnaz esnaf karşısında sessiz kalan genç adamın hayata karşı anlamsız bir duyarsızlığı vardır. Bir gün genç bir kadın kendisini kameraya almaya başlar. Genç adamdan kendisini takip etmesini ister. Genç adam takip eder. Boş bir tiyatro salonuna giderler. Burada şimdiye kadar hayatında kendisine haksızlık etmiş olan herkesten intikam alması istenir. Genç adam kendisine verilen tabanca ile listesindekileri teker teker avlamaya başlar."} +{"text":"1960'ların ortasında, üniversiteden yeni mezun olmuş Benjamin Braddock'un kendisini, cinselliği ve aşkı keşfetmesinin oldukça satirik öyküsü. Okuldan yaşamını artık ardında bırakmış olan Benjamin'in kafası epeyce karışıktır. Ailesinin ve aile dostlarının tavsiyelerinden bunalmış, hayata karşı tedirgin bir şekilde, banliyödeki evlerinin havuzunda günlerini geçirmektedir. Bir gün babasının patronunun karısı Bayan Robinson tarafından baştan çıkarıldığında hayatı değişir. Yetişkinlerin dünyasına doğru birden atılan bu adıma, Benjamin'in Robinsonlar'ın kızı Elaine ile yakınlaşmasıyla birlikte altüst olmasını ekleyin. Delikanlının metresi, sevgilisinin annesi olduğunda gelişmeleri tahmin etmek iyice zor değil mi? Mike Nichols'un bir döneme imzasını atan The Graduate'i, sadece onu büyük yönetmenler ligine taşımakla kalmamış; Dustin Hoffman ve Anne Bancroft'un canlandırdığı karakterleri de sinema dünyasının unutulmazları arasına sokmuştur. Simon & Garfunkel müziklerine de dikkat! Yönetmen Nichols'un neredeyse 30 yıl sonra Closer ile bir başka güç gösterisinde bulunduğunu da hatırlatalım."} +{"text":"Eskinin hınzır ve tuttuğunu koparan polis memuru John McClane, artık hiç de o tanıdığımız uslanmaz ve başarılı adam değildir. Geçen yıllar ona pek de iyi davranmamıştır. Tepetaklak giden özel hayatı, karısından boşanması, kendini alkole vermesi gibi sorunların üzerine, artık polis departmanında da çalışmamaktadır. Eskinin hareketinden ve başarısından uzak, devlete bağlı bir güvenlik şirketinde bilgisayar korsanlarını takip ettiği bir işte çalışmaktadır. Fakat tehlike ve macera, hiç beklemediği bir anda gelip yine onu bulacaktır. Tespit ettiği bir bilgisayar korsanını yakalamış giderken çok daha büyük bir bilgisayar çetesinin tüm ülkenin bilgisayar sistemlerine girerek ülkedeki yaşamı çökertmek üzere olduğuna tanık olur. Trafik lambalarından başlayarak bütün sistemler teker teker çökmektedir. Ülkenin bütün bilgisayar altyapısı korsanların eline geçmekte ve ülke ekonomisi başta olmak üzere herşey tehlike altındadır. Matt Foster ismindeki genç korsanın, teröristlerin bir sonraki adımlarını çözebilecek kadar zeki olduğunun farkına varan John McClane, bu işte onu dakullanmaya karar verir. İkili için son derece kritik saatler başlamıştır. Karanlıklar Ülkesi serisinin yönetmen ve senarist koltuğunda oturan Len Wiseman tarafından yönetilen Zor Ölüm'ün dördüncü ayağı, serinin meraklılarını yine heyecanlandıracak gibi..."} +{"text":"Açılışta yazar: ''Gülmeceli komedi- belki gözlerden yaş getirebilir-''. Edna, vakıf hastanesinden ayrılırken, bir kilise düğününün önünden geçer; yeni bebeğini yalvaran bir notla bir limuzinin içine bırakır ve intihar etmeye gider. Limuzin hırsızlar tarafından çalınır ve hırsızlar bebeği çöp kutusunun yanına bırakırlar. Serseri Charlie bebeği bulur ve o'na bir yuva verir. Beş yıl sonra, Edna bir opera yıldızı olmuştur; hayır işleri yaparak kenar mahalle çocukları arasında oğlunu bulmayı ummaktadır. Bir doktor Edna'yı çağırır; çocukla ilgili olduğunu doğrulayan nota ulaşmıştır. Yetkililere de haber verir ve yetkililer çocuğu Charlie'den almak için gelirler. Onlar yetimhaneye varmadan Charlie çocuğu tekrar çalar ve onu düşkünlerin kaldığı aşağı sınıf bir otele götürür. Otel sahibi çocuğu bulanın alacağı mükafatı öğrenir ve onu Edna'ya götürür. Charlie daha sonra uyanır ve nazik br polis tarafından Edna'nın malikanesinde çocukla yeniden kavuşurlar. Çeviri: dehsett"} +{"text":"Usta Samurai Kambei'nin cesareti ve fedakarlığına şahit olan bir grup köylü ondan sürekli olarak haydutların baskınlarına uğrayan köylerini korumasını isterler. Kambei bu isteği herhangi bir çıkarı olmamasına rağmen kabul eder ve ilk olarak kısa süre sonra müridi olan genç samurai Katsushiro'yu, ardından da güç kullanmaya meraklı bir samurai olarak görünen, fakat sonradan bir çiftçinin oğlu olduğu ortaya çıkan Kikuchiyo'yu yanına alır. Takımına dört yeni samurai daha ekleyerek köyü savunmaya girişen Kambei köylüler tarafından sevinçle karşılanır ve herkesin sevgisini kazanır; bir süre sonra onlara kendilerini savunmayı öğretmeye başlar. Bu arada haydutlar köyün sınırlarında dolaşmakta ve yeni saldırıları için uygun bir zaman kollamaktadırlar... Akira Kurosawa'nın kariyerinin doruk noktası olarak görülen Yedi Samuray üç saati geçen uzunluğuna rağmen özellikle zamanında kaliteli örneklerine rastlamanın zor olduğu savaş ve \"aksiyon\" sahneleri en dikkatsiz seyircinin bile ilgisini ayakta tutacak pek çok detay içerirken bir yandan da anlattığı hikayenin bütünlüğünden ve sinematografik kaliteden ödün vermeyen bir başyapıt."} +{"text":"Adını Flamanca'da \"Ben Bir Hiçim\" anlamına gelen \"Ik ben iks\" deyiminden alan \"Ben X\", otizm hastası olan Ben'in çevresiyle olan uyum problemlerini ele alıyor. Archlord isimli internet üzerinden oynanan rol yapma oyununda yarattığı karizmatik ve güçlü karakterinin aksine Ben, gerçek hayatta okulda sürekli itilip kakılan, dışlanan bir çocuktur. Hayatında aynı oyundaki gibi saygı duyulan bir karaktere sahip olma hayaliyle yaşayan Ben, oyunda tanıştığı Scarlite ismindeki kızla tanışınca işler Ben için farklı bir hal alacaktır. Nic Balthazar'ın kendi romanından sinemaya uyarladığı Belçika'nın adayı olarak Oscar yarışına gönderilmiş olan \"Ben X\", ülkemizde de İstanbul Film Festivali kapsamında gösterildi. Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği tarafından Fipresci Ödülü'ne layık görülen film aynı zamanda Montreal Film Festivali'nde de Grand Prix Ödülü'nü kazandı."} +{"text":"Kara komedilere has üslubuyla süslediği birbirinden ilginç karakterler aracılığıyla beyazperdede görmeye alıştığımız ünlü oyuncu Steve Buscemi, üçüncü yönetmenlik denemesi Yalnız Jim ile kamera arkasına geçiyor. Banliyö hayatının melankolik rutinleri arasında kaybolmuş Jim?in hikayesinin anlatıldığı film, birbirinden absürd karakterlerin duygularına tercüman olması ile dikkat çekiyor. Yalnız Jim, yaşadığı alanla sınırlı kalmamak, hayatına daha yüce bir anlam katmak amacıyla New York?a taşınmış Jim?in, bütün başarısızlıklarını sırtlayıp aile evine geri dönmesinin hikayesini anlatıyor. Korkunç bir melankolinin içine düşmüş olan Jim, kendi çaresizliğine teselli bulmak adına döndüğü aile evinde daha da büyük problemlerle karşılaşıyor. İki çocuğu ile ailesinin yanında yaşamakta olan boşanmış ağabeyi Tim, yaşama sevincini yitirmiş bir hayalet gibi ortalıkta dolaşıyor. Bütün gün koltuğunda oturup, çevresinde olan bitenlerle uzaktan yakından ilişki kurmayan umursamaz babası ve sinir bozucu derecede iyimser, anlayışsız annesi ile aynı evi paylaşmak zorunda kalan Jim?in depresyonu daha da derinleşiyor. Tam bu sırada karşısına çıkan bekar anne Anika ve küçük oğlu Ben, Jim?in kendi hayatını sorgulamasına ve öncelikleri hakkında kafa yormasına yol açıyor. Kendi tanımıyla ?kronik bir umutsuz? olan Jim, zorunluluklarının farkına vararak hayatına yepyeni bir yön verme çabası içine giriyor. Casey Affleck, canlandırdığı Jim karakterinin hüzünlü ruh haline yakışır bir performans sergiliyor filmde. Liv Tyler ise Anika rolünde filmin karanlık atmosferini dağıtan bir ümit ışığına dönüşüyor. Arka arkaya birbirinden heyecanlı olaylarla süslenmiş, hareketli bir film denemez Yalnız Jim için. Olağan insanların, sıradan hayatlarında dahi ne kadar ilginç olayların cereyan ettiğini son derece mizahi bir dille anlatan, insana umut veren içsel bir yol hikayesi bu."} +{"text":"Cassavetes gangster filminde, küçük çaplı bir emprezaryonun cafcaflı hayat tarzını ve lekeli ahlak anlayışını masaya yatırırken, Ben Gazzara'ya en iyi performanslarından birinde rehberlik ediyor Los Angeles'ta aynı zamanda striptiz kulübü olan bir gece kulübünün sahibi ve kalitesiz sahne şovlarının yöneticisi Cosmo Vitelli, her ne olursa olsun gösterinin devam etmesi gerektiği ilkesinden şaşmaz. Her şeye rağmen, sanatsal ve ticari bağımsızlığı için mücadele eder. Cafcaflı bir hayat tarzı ve güzel kadınlara temayülü olan, konuşması kaba ama kendisi garip bir şekilde ahlakçı bir adam olan Vitelli, onun adına çalışan kızları sömürmeksizin gece kulübünü ayakta tutmaya çalışır. Bir gün özel bir kulüpte kumar oynamak üzere cömertçe bir davete kapılır. Pokerdeki şanssızlığı, onu vahşi bir haraç, ikili oynama ve para karşılığı cinayet ağı içine savurur. Ona tanınan kredi yüzünden büyük para kaybedince de, mülkünü ipotek etmek isteyen gangsterlerden, borcunun silinmesi karşılığı, sadece \"Çinli Bahisçi\" diye bilinen, yaşlıca ve rakip bir yeraltı liderini öldürmesi yolunda baskı görür. Cosmo çok geçmeden, belden yukarısı çıplak kızların çalıştığı kulübünün, örgütlü suçun kalleşliğinin yanında zemzemle yıkanmış olduğunu anlayacaktır"} +{"text":"1700'lerin Venedik'inde, genç Bassanio güzeller güzeli Portia'nın kalbine giden yolu fethetmeye kararlıdır. Ama talibi çok olan bu genç hanımı elde etmek için çıkacağı yolculukta ona para lazımdır. Bunun üzerine tacir dostu Antonio'ya gider. Oysa iyi niyetli adam tüm parasını seyahatteki gemilerine bağlanmıştır. Dostuna yardım etmeye kararlı olan Antonio, faizsiz borç verdiği için nefretini kazanmış olduğu Yahudi tefeci Shylock'a başvurmak zorunda kalır. İntikam vaktinin geldiğini anlayan Shylock belki de hayatında ilk kez faiz işletmeden borç vermeyi kabul eder ama eğer parayı zamanında geri alamazsa her gecikme için Antonio'nun etinden bir parça almak üzere anlaşır. Shakespeare'in her yaştan okur için unutulmaz bir olay örgüsü sunan ve -her zaman olduğu gibi- insan ruhunda -karanlık kıyılarını da ihmal etmeksizin- başarıyla gezinen eserinden uyarlanan filmde Al Pacino ve Jeremy Irons gibi güçlü isimler var."} +{"text":"Dünyanın en korkunç insanı kimdir sorusunun cevabı bir zamanlar, Albert Fish idi. 55 yaşında, mülayim görünüşlü, dinine bağlı, çocuklarına karşı sevgi dolu, bu adam aslında; yüzlerce çocuğu kaçırarak, korkunç işkencelerle öldürdükten sonra, yemeyi adet edinmiş bir canavardır. Albert Fish ile onu yakalamayı saplantı haline getirmiş dedektif William King arasında yaşanan ünlü kovalamacayı konu alan bir film,\"Gri Adam\". Fish'in korkunç cinayetleri, henüz 10 yaşındaki Grace Budd'ı hunharca katlederek yemesi ile başlayıp ironik bir şekilde, 6 yıl sonra Budd'ın annesine yazdığı, akıllara zarar bir mektup sayesinde sona eriyor. Bu 6 yıl boyunca neler yaşandığı ise hala bir sır. Fish'in kaç çocuğa tecavüz ettiği yada öldürdüğü bilinmiyor. Ancak Fish'in itiraflarının onda biri bile gerçekse, şeytan bir zamanlar gerçekten aramızda dolaşmış demektir. Fish, asla kötü biri olduğunu düşünmedi. Fish, tüm yaptıklarını sadece tek bir kişiye adamıştı, Tanrı'ya. Fish, bir ruh hastası mı, tarihin gördüğü en korkunç yaratık mı? İnsanı zorlayan bir film. Özellikle, o mektup insanın aklına zarar verebilir."} +{"text":"Che Guevara... Günümüzde kişiliği, felsefi boyutundan soyutlanıp, içi boş bir idol, bir tüketim ögesi haline getirilmeye çalışılan, ezilen dünyanın, unutmadığı gerçek kahraman. Bu yapımda, gizli arşivlerden çıkan dokümanlarla, CHE'nin ölümüne yol açan Bolivya'daki yeraltı günlerinden bilinmeyen görüntüler yer almaktadır. Bolivya hükümeti, beresi tek yıldızlı, gerilla Che'yi her yerde ararken, o bir doktor kılığında, hemen yanı başlarındaydı... Che'nin doğumundan, öldürülmesine kadar tüm dönem: Ailesi, Çocukluğu... Genç Che'nin, Latin Amerika gezisi... Aşkları... Siyasi bilinç kaynakları... Küba devrimi... Afrika serüveni... Bolivya'daki savaşı... Dünyaya bakışı... Bolivya'da Che'nin kemiklerini bulan yer bilimciler... 1965 yılında Cezayir'de yapılan Asya-Afrika Seminerinde, bomba etkisi yapan, Sovyetler Birliği'ndeki yeni bürokrat yönetici sınıfını, hedef alan konuşması... Che'nin, Castro ile ilk fikir ayrılığı: Küba'da kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız bir sanayi kurma düşüncesi... Che'nin, Nasır, Bumedyen ve Mao Zedung gibi tarihe yön veren devrimcilerle ilişkileri... Che'nin, Fidel Castro'ya tarihi mektubu... Che'nin peşindeki CİA ajanı: Felix Ramos... Che'nin yakınındaki dönek, Regis Debray... Che'yi öldüren ve o günden beri korkuyla saklanan çavuş Mario Teran'ın itirafları... Birlikte, gizli tarihe yolculuk."} +{"text":"Genç arkeoloji öğrencisi Steffen, İsrailde Alman bir profesörün yaptığı arkeolojik kazılarda görev almaktadır. Bir gün tamamen şans eseri, gizli bir odanın içine düşer. Burada neredeyse 2000 yaşında bir iskelet bulunur. Fakat, iskeletin yanında bir handycam kamera kullanım kılavuzu olduğunu fark ettiklerinde durumun hiç de alışıldık bir buluş olmadığını anlarlar. Bütün bunlara ek olarak, bu yaşlı iskeletin el yazmalarından, İsanın görüntüsünü kaydetmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Steffen her ne kadar adamın bir zaman yolcusu olduğunu iddia etse de, bu büyük fanteziye kimse inanmak istemez. Ama bulunanların başka mantıklı hiçbir açıklaması yoktur. Bu iddialarının yoğunlaştığı bir gün, söz konusu projenin dışında bırakılacağını öğrenir. Hem de kim olduğunu bilmediği silahlı adamlar tarafından. Farkında olmadan bulduğu bu iskelet, onun tahminlerinin çok ötesinde, milyonların inancını değiştirebilecek bir güce mi sahiptir? Acaba adamın söz ettiği kayıp kamerada İsanın görüntüleri gerçekten var mıdır? Ve bütün bu etkileyici sorulardan rahatsızlık duyanlar kimlerdir? Steffen uzayıp giden bu soruların cevabını bulmak için hayatını ortaya koyduğu bir maceranın ortasına düşer. Tanrıya inanmayan genç öğrenci ile İsanın gizemi arasında heyecan dolu bir serüven başlar"} +{"text":"Bizans prensesi İren, Osmanlı hükümdarı Sultan 2. Mehmete aşık olmuştur. Bizans hükümdarı, Konstantinopolisi almaması koşuluyla kızını 2. Mehmete vermek ister. Sultan Mehmet kabul etmez. Bizanslılar tarafından esir alınmak istenir. Kara Murat yetişir ve Sultanı kurtarır. Bizanslıların öfkesi bu eyleme karşı Prens Nicolün komutasında Türk köylerine ani baskınlar ve halkı kılıçtan geçirme biçiminde gelişir. Bu baskınlardan birinde Kara Muratın annesi de öldürülür ve Murat, ne pahasına olursa olsun öç almaya yemin eder. 1453 yılında Sultan 2. Mehmet ve ordusu ki bu orduda Kara Murat da savaşmaktadır. Bizans surlarına dayanır. İstanbul dört bir yandan kuşatılır. Uzun süren kuşatma sonunda Ulubatlı Hasan Bizans surlarının tepesine Türk Bayrağını diker. Eşsiz bir zafer kazanan 2. Mehmet, ihtişam içinde muzaffer bir komutan ve hükümdar olarak İstanbula girer ve ilk Cuma namazını Ayasofyada kılar. Çağ değiştiren bu zafer 2. Mehmetin adının başına Fatih isminin eklenmesi sonucunu doğurur. Bu arada Prens Nicol, Fatih Sultan Mehmetin sevdiği prenses İreni öldürür. İrenin kardeşi Helen ise Türklerden nefret etmektedir. Bu yüzden Nicolden yana tavır alır ve onunla birlikte Midilli Adasına kaçar. Midilli sultanının oğlu kendilerine bir zarar vereceklerinden korktuğu Nicol ve Heleni öldürmek ister. Prenses İrenin ölümünden sonra Fatihin fermanı ile talihsiz prensesin intikamını almak için görevlendirilen Kara Murat, Kosta adıyla sızdığı Midillide Heleni ölümden kurtarır. Bizanslı sultanın kızının hizmetinde çalışmaya başlayan Kara Murat, adadaki esirleri gizlice kurtarır. Bu olay üzerine prens Nicol, Kosta diye tanınan Murattan şüphelenir ve Kara Murat olduğunu anlayınca da yakalatıp işkence yapar. Son kararları ise idamdır. Bizanslı kumandan Kabasakalidis Kara Murata yardım eder ve prenses Heleni de yanına alıp kaçar. Helen Kostanın aslında Türk, hem de Kara Murat olduğunu yolda onu yaralar. Tek başına kaçarken Bizans askerlerine yakalanırsa da yine Kara Murat tarafından kurtarılır. Böylece nefretle başlayan ilişki aşka dönüşür. Kara Murat İreni ablası Helenin öldürdüğünü sanmaktadır. Sonra bunu yapanın Prens Nicol olduğunu anlar. Peşlerinde olan Nicol, Kabasakalidis ve Heleni yakalayıp işkence eder. İmdada yine Kara Murat yetişir. Nicolü öldürür, Heleni kurtarır ve Bizans hazinesinin yerini bulur. Fatihin fermanı ile istediği tüm görevleri yerine getirmiş ve İrenin de intikamını almıştır"} +{"text":"Her şeyin \"Jeffers Corp.\" tarafından idare edildiği alternatif bir gelecekte yaşayan; George Washington Winsterhammerman, sıradan bir şirket çalışanıdır. Görünüşte iyi bir ailesi; evi, arabası ve hatta bir botu bile vardır. Kısaca; geleceğin mutlu insanlarından biri olması beklenmektedir. Ancak, George hiç de mutlu değildir. Kimselerin adını anmadığı gizli bir salgın, etrafta kol gezmektedir. İnsanları sıkıntı ve stressten dolayı havaya uçuran bu ilginç hastalığın ilk belirtileri George'da görülmeye başlamıştır. George'un için tek umut, bu stressin bir an önce yok edilmesidir. Aksi takdirde, diğerleri gibi o da havaya uçacaktır. Tüm ailesi seferber olup onu kurtarmaya girişirler. Zamanla, George'un mücadelesi;içinde yaşadığı sisteme dönük bir sorgulamaya dönüşür."} +{"text":"Film, zamanında New Mexico eyaletindeki Çinko madenlerinde yaşanmış, efsanevi madenci eylemlerini konu alıyor. Meksika kökenli madencilere yönelik ayrımcılık, Anglo kökenli beyaz Amerikalı madencilere verilen haklara sahip olmayan bu işçilerin mücadelesi, filmin esas konusunu teşkil etmekte. Aynı zamanda, film, ilk dönem Feminist hareketler için önemli bir dönüm noktasıdır. Zira, filmde eşleriyle birlikte mücadele eden kadınların hikayesi büyük yer tutar. Filmin finali ise bu mücadelenin sahibi işçiler ve onların aileleri adına bir tür zafer niteliğindedir. Filmin yönetmen ve yapımcıları zamanında Komünist cadı avına karşı çıkışlarıyla ün sayılan \"Holywood Onlusu\" üyesidirler. Bundan dolayı, filmin kara listeye alınmasına ABD anayasasının 1. maddesindeki değişikliğe dayanarak karşı çıkmışlardır. EK: Filmin yayınlanması ve çekimi sırasında birçok olay yaşanır. Film birçok eyalette yasaklanır, yapımcıları ve oyuncuları defalarca tehdit edilir. Oyuncuların büyük kısmı, amatördür. Bazıları, maden eylemlerinde bizzat yeralmış kimselerdir. Zamanında yaşanan tüm arbede ve darp olaylarına rağmen, filme karşı işlenen suçlar için hiç bir yasal işlem başlatılmaz. Film adeta gömülmeye çalışılır ve kısmen de başarılı olunur. Ancak bugün, işçi hareketleri içinde filmin ayrı bir yeri vardır. Kendi türü için kült sayılan yapımlardan. Kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"Oscar ve Felix birbirlerini en son on yedi yıl önce görmüşlerdir. Oscar Florida'da, Felix ise New York'ta yaşamaktadır. Bir gün Oscar oğlu Brucey'den bir telefon alır, Brucey Oscar'ı Felix'in kızının gelecek pazar California'da yapılacak düğününe davet eder. Oscar ve Felix yıllar sonra tekrar Los Angeles hava limanında karşılaşırlar ve beraber düğüne, San Malina'ya gitmek için araba kiralarlar. Yolculuk tam bir maceraya dönüşecektir, ilk olarak Oscar Felix'in bavulunu markette unutur, yolu şaşırıp kaybolurlar, polisle bir takım sorunlar yaşarlar, ölü bir adam, bir peruk, iç çamaşırı, gözünü kan bürümüş kovboylar ve sonunda da Felix'in hayatındaki o \"tek\" kadınla buluşması. Ama her şeye rağmen düğüne zamanında yetişilmelidir."} +{"text":"Binalardaki asbesti temizleyen bir ekip, terk edilmiş bir akıl hastanesinin asbestten arıtılması işini alırlar. Hastane yıllar önce kapatılmış, hastalar da binanın güvenlik görevlisinin dediği doğru ise sokağa salınmışlardır. Philin itirazına rağmen, paraya çok ihtiyacı olduğunu söyleyen diğer ortak Gordonun ısrarı üzerine, gerçekçi olmayacak bir sürede işi tamamlama sözünü verirler. İşi bir haftada tamamlayabilirlerse bonus alacaklardır. Ekibi kurup terk edilmiş binada çalışmaya başlarlar. Ekip üyeleri arasında ilginç bir gerilim hüküm sürmektedir. Çalışanlardan Hank, küçük ortak Philin eski kız arkadaşı ile beraberdir. Gordonun yeni bir çocuğu olmuştur ve kendi içine kapanmış, sürekli bir iç hesaplaşma içindedir. Dahası karanlık koridorların ötesinden bir sesin kendisiyle konuştuğunu duymaktadır. Jeff karanlıktan korkmaktadır. Henrynin gizli planları vardır. Mike takıntılı bir şekilde odalardan birinde buldukları ses kayıtlarını, tek başına dinlemektedir. Kayıtlarda bir doktorla, bir kişilik bölünmesi hastası arasındaki konuşma seansları vardır. Seanslarda doktorun sürekli izini sürdüğü Simon karakteri, ancak dokuzuncu seansta ortaya çıkacaktır."} +{"text":"Erotik ve sıra dışı konular hakkındaki tasvirleriyle izleyicilerinin kan basıncını artırabilmesi ile tanınan Jean Claude Brisseau, 2002de çok ses getiren Mahrem Şeylerin bir nevi devamı olarak adlandırılabilecek bir filmle karşımızda. François, kadınların cinsel tatminlerinin doruk noktalarıyla ve bu noktaya giden yolda pay sahibi olan yasak ve ahlakdışı detaylarla ilgilenen bir yönetmendir. Aslında Françoisnın macerası, bir film için oyuncu seçerken, kameranın karşısındaki kadın oyuncudan orgazm taklidi yapmasını istemesiyle başlar. Sahnenin sonunda kadın ona gerçekten orgazm olduğunu söyler; Françoisnın ve kameranın odadaki varlığı onu çok heyecanlandırmıştır. O günden sonra François, kamerasıyla yasak bölgeye her geçişinde, oyuncularına dokunmaz ve müdahale etmez. Yönetmen Brisseau birçok yerde Öldürücü Meleklerin senaryosunun Şubat 2003ten çok daha önce yazıldığı yönünde açıklamalar yapmak durumunda kaldı; zira o tarihte Mahrem Şeyler filminin denemelerine katılan iki kadın ona karşı bir cinsel taciz davası açmışlardı. Bu açıklamalara rağmen, Öldürücü Meleklerde Françoisnın düşüşünü izlerken, filmin yönetmeni Brisseaunun şu günlerde nasıl bir süreçten geçtiğini düşünmekten kendinizi alıkoyamayacaksınız. Öldürücü Melekler, tüm o çıplak güzelliğinin ve yumuşaklığının ötesinde, yönetmeninin -ve filmlerinin-, seks/ şiddet; sanat/porno; manipülasyon/kontrol ve yasak olan ile ilişkisini büyük bir gerilim içinde sorgulamanıza neden olacak."} +{"text":"Ünlü aksiyon yönetmeni Antoine Fuqua ve tecrübeli oyuncular Denzel Washington ve Ethan Hawke'dan sıkı bir polisiye: Jake Hoyt, Los Angeles polis merkezine yeni atanmış bir çaylaktır. Meslekte 13 yıllık deneyimi bulunan detektif Alonzo Harris'in seçkin memurlardan oluşan ekibinde görev yapmak için yanıp tutuşur adeta. Harris, Hoyt'a bir teklif götürür: Tam bir gün boyunca ekipte yer alması ve başarılı bulunması halinde, sınıfı geçmiş sayılacaktır. Kovalamacalar ve çatışmalarla dolu gün ilerledikçe, Hoyt duruma uyanmaya başlar: Harris aslında gözünde büyüttüğü kadar başarılı bir polis değildir; aksine, doğru ve yanlış arasındaki farkı iyiden iyiye unutmuştur. Dahası, sokaklarda kendi adaletini çarpık yollarla sağlamaya çalışan bu kıdemli detektif, Hoyt'u denemekte falan değildir aslında... Genç polis, kötü bir kumpasa kurban gitmekten kurtulmanın yolunu bulmak zorunda kalır. Gerçekten de sıkı bir \"ilk gün\" geçirmektedir Los Angeles'ta... Hatırlatalım ki bu filmin senaryosunu yazan David Ayer'in Hızlı ve Öfkeli'de de imzası var."} +{"text":"\"Die innere sicherheit\", Gespenster\" filmleriyle alman sinemasının \"taçsız kralı\" ünvanı yakıştırılan Christian Petzoldun son filmi. \"Hayatın güvenli patikalarından sapmış üç insan, yazgının oyunu olan bir karşılaşma sonucu kendilerini birbirlerinin yaşamında bulurlar. Genç ve güçlü Thomas yüz kızartıcı bir suçtan dolayı Alman ordusundan ihraç edilmiştir. Dost canlısı Türk işadamı Ali, zor zamanlar geçirmiştir ve onu ilgilendiren tek şey sahibi olduğu büfeler zincirinde çalışanların onu dolandırmalarını engellemektir. Karanlık bir geçmişe sahip çekici bir kadın olan Laura ise Aliyle yaptığı evliliğin çatısı altına sığınmıştır. Thomas, Ali ve Laura birbirlerine karşı ihtiyatı elden bırakmazlar ve her biri sırlarını kendine saklar. Grubun her bir üyesi sevgiye açtır fakat kimse güvenlik arzusundan da vazgeçmemektedir. Hür olduklarını düşünmektedirler ve arzuladıkları şeyler ancak ihanet yoluyla elde edilebilir.\" \"türk alman gündelik ilişkilerine tersten bakan başarılı bir film.\""} +{"text":"İstemsiz, insanların akılsızlıklarına, düşüncesizliklerine, aşırılıklarına ve sakarlıklarına dair sert, sivri dilli ama yargılayıcı olmayan bir film. Birbirlerine bağlanmayan kısa filmler halinde yapılandırılan filmde, insanların istemsiz davranışlarıyla karşılaştığımızda önceleri gerçekten tüm bunların bir önemi var mı? sorusunu sorarken buluyoruz kendimizi. Erkek arkadaşlarına cinsel şakalar yapmaktan hoşlanan -özellikle sarhoş olduğunda- bir genci tanıyoruz. Tuvaletin penceresine bağlı olan perdeyi koparan kişinin ortaya çıkmasını isteyen ve bu olmadan yola devam etmeyen bir otobüs şöförünü görüyoruz. İki genç kızın dijital bir kamera karşısında seksi pozlar vermelerini izliyoruz ve bu kızlardan birinin sarhoşluktan bayılmış bir şekilde bulunmasına tanık oluyoruz. Film, gördüklerimize sesle ya da görüntüyle hiçbir müdahalede bulunmuyor, yaşananları en çiğ halleriyle yakalıyor. Aşikar olan şeyleri kameranın çerçevesinin dışında bırakarak, normalde dikkat çekmeyecek küçük şeylere, pişmanlık ve utanç anlarına yer açıyor. Östlund, yenilikçi ve mesafeli bir yaklaşımla, insanların, özellikle suçüstü yakalandıklarında, birbirlerine ve kendilerine yaptıkları ürkütücü şeylerin komik bir tablosunu çiziyor. Bunu yaparken herhangi bir ahlaki yargıdan kaçınması ise filmi daha da çarpıcı bir hale getiriyor."} +{"text":"Filmin senaryosu ermeni kökenli italyan antonia arslan'in kendi ailesinin hikayesini konu aldigi ayni isimli romana dayaniyor. bir ask öyküsü ile 1915'in acilarini dile getiren, derin, karanlik bir melodram diyor der spiegel bu film icin. berlin'de yasayan türklerin tepkilerinden cekinen festival yetkilileri filmin gösterimi icin ek güvenlik önlemleri alacaklarmis. yüzlesmenin en iyi yöntemi sanatsa, bu filmi izlemeli ve üzerinde düsünmeli. yönetmen taviani'nin filmle ilgili görüsleri söyle: \"biz bir soykirimdan bahsetmiyoruz. yasananlarin soykirim olup olmadigina tarihciler karar vermeli. biz bir trajediden bahsediyoruz. bu film bir belgesel degil, filmlerimizle tezleri ispatlamaya calismiyoruz. biz insanlarimizin yazgilari yoluyla tarih kitabindan bir sayfa anlatiyoruz. hayatimizin bu noktasinda, her biri özgün ve gerekceli bireysel yazgilarimizdan olusan ortak tecrübelerimizi anlatmak istedik. biz ayni zamanda genc bir türk erkeginin, bir ermeni kizina duydugu imkansiz aski da anlatiyoruz. film türk askeri yusuf'un sucunu itiraf ettigi mahkeme sahnesi ile sona eriyor. bu film, türkiye'ye karsi yapilmis bir film degil. tam aksine, bu film türkiye'de tarihle ugrasan herkes icin yapilmis bir film."} +{"text":"Sanat eserleri restorasyonu ile uğraşan Amanda New Yorkta çok gösterişli bir apartman dairesini dört top model genç kızla paylaşmaya başlar. Bu dört genç mankenin gösterişli yaşamlarına uyum sağlamakta sıkıntı çeken Amanda, asıl sıkıntıyı -hep böyle birisi karşıma çıksın... diye dua ettiği, rüyalarının erkeği komşuları, yakışıklı Jim Watsona gönlünü kaptırınca yaşamaya başlar. Etrafında tüm erkeklerin peşlerinde koştuğu dört manken varken onun kendisi ile ilgilenmeyeceğine emin olamayan Amandayı kötü bir sürpriz daha beklemektedir. Kızlar bu yakışıklı genç hakkında daha fazla bilgi edinmek için onu gizlice takip ederken onun işlediğine inandıkları bir cinayetle karşılaşırlar. Amanda ve bu çılgın dört kız, anlam veremedikleri bu cinayeti çözmek için, ikinci sınıf detektifler gibi sokağa dökülürler ve gerçeği bulmaya çalışırlar. Tabii ki başları da beladan hiç kurtulmaz. Ama onlar bu işin sırrını çözmekte kararlıdır."} +{"text":"Tom Kincaid inşaat işleriyle uğraşmakta olan çok başarılı bir iş adamıdır. Yaptığı işleriden büyük bir servet edinen Tom, bu uğrda ailesi ile pek ilgilenmemiş ve şimdi dağılamak üzere olan ailesini bir araya getirmek için dağdaki evlerine birlikte gitme planı yapar. Oğlu Rick, yeni eşi Anne ve ondan olan kızı Carla ile kendi uçağına biner. Hava raporuna göre fırtına o tarafa doğru gelmektedir ve Tom bu uyarıya aldırış etmeden ve kızı Susan ı da beklemeden yola çıkar ve uçağın kanadında oluşan donma yüzünden acil iniş yapmak zorunda kalır. Uçak büyük hasar görür ve Tom da ağır yaralanır. Çarpışmanın yarattığı gürültüden meydana gelen çığ, uçakla birlikte onların bütün eşyalarınıda yok eder. Tam zamanında kaçtıkları için şanslıdırlar. Tom kontrolü oğlu Rck e bırakmak zorunda kalöıştır. Ailesini kurtarmak artık Rick' in becerisine kalmıştır."} +{"text":"Her koşulda işler ingiliz istihbaratı için kesinlikle iç karartıcı görünüyor. Küresel istikrarı sabotaj etmeye başlayan SMERSH; 11'den fazla ajanın kaybolması ve sorunların daha kötüye gitmesi yanında en iyi ajanları 007 emekliliğine doğru ciddi bir şekilde güç kaybetmektedir. KGB'nin ve CIA'nın başındakilerle birlikte olan M'in sadece bir tek umudu vardır: Bay James Bond'u emeklilikten geri getirip işe el koymasını sağlamak. Ordu patlayıcıları ile donanımlı bayan ajanlar, baccarat oynamayı bilen bir sihirbaz ve sinirli megalomanı karşısında bulan Bond'un zekice bir planı harekete sokması gerekmektedir. Baccarat ustası Evelyn Tremble komplonun kalbine gönderilmek için seçilir; ancak ilk önce James Bond'un yetiştirme okuluna katılmak zorundadır. Müthiş karışıklık içerisinde süprizlerle dolu macera başlar....."} +{"text":"1980lerin en orjinal gerilim filmlerinden biri. Sizi kendi dünyasına sokan ve tamamıyla içine alan çarpıcı ve şaşırtıcı bir film. Mick LaSalle, San Francisco ChronicleAl Pacino; Heat, Serpico ve Sea of Love fanatiklerinin de çok iyi bildiği gibi sert ve azimli polis rollerine yabancı değildir. Ama Cruisingde, eşcinsel erkekleri avlamaya çalışan bir seri katili tuzağa düşürmek için, bir New York polisi olarak, daha da fırtınalı bir denize dalıyor ve sadomazoşist bir altkültürün içine süzülüyor. William Friedkin, Gerald Walkerın romanını bizzat kendisi senaryolaştırarak, bu hala tartışılan, izleyenleri içine çeken, tehlikeli olduğu kadar da büyüleyici de olan bu dünyayı filme alıyor. Ve Al Pacinonun görevi yüzünden her şeyin ortasında yer alan bir adamı ve ilişkilerini canlandırdığı bu performansıyla sizi avucunun içine alıyor."} +{"text":"Faşizme Karşı Ulusal Direniş Destanı.. Sinemanın ustası Eisenstein, 1938 yılında, Batılı büyük devletlerin Hitler ile Münih Anlaşmasını yaparak, Nazi Almanyası'nı Sovyetler Birliği üzerine sürme çabasında olduğu tarihsel dönemde, Aleksander Nevski'yi Sovyet yurtseverliğini ateşlemek için gerçekleştirdi... Aleksander Nevski 13. yüzyılda yaşamış bir Rus prensidir; Cermen kavimlerinden Töton şövalyelerinin saldırısına karşı halkı ve soyluları birleştirmiş, Cermenleri bozguna uğratarak yurdunu savunmuştur. Eisenstein, 1938 yılında, yıldırım savaşlarına hazırlanan Hitler'e, 13. yüzyılın derinliklerinden Aleksander Nevski ile sinema diliyle bir mesaj, bir kararlılık bildirisi iletmiştir. Eisenstein, Lenin ve Stalin'in Tarihsel Materyalist tavırlarını sinemaya ulgulayarak, Rusya'nın ilerici tarihine sahip çıkarak, Nazizme karşı eşsiz birbaşyapıt ortaya çıkarır. Kavurucu temmuz sıcağında yaratılan, donmuş peypus Gölü üzerindeki olağanüstü savaş sahnesi sinema tarihine geçmiştir. Eisenstein ve filmin müziğin yapan Prokofiev, Aleksander Nevski'nin her karesini Marksist tarihçilik ve sanat duyarlılığı ile dokunmuşlardır."} +{"text":"FBI'dan emekli olmaya hazırlanan Will Graham kentte terör estiren bir katilin izini sürmesi için göreve geri çağrılır. Gerçek adı Francis Dollarhyde olan bu katil, Kızıl Ejderha ismini kullanmaktadır. Acımasız katilin bu kez Reba adlı genç bir kadını öldürmeye niyetlendiğini fark eden Will Graham, kadını kurtarmak için herşeyi yapmaya hazırdır. Bu amaç doğrultusunda eski düşmanı olan Dr. Hannibal Lecter'ı bile ziyaret etmeyi göze alır. Thomas Harris'in 1981 yılında yazdığı ve Altın Kitaplar'dan da geçtiğimiz aylarda yayınlanan aynı adlı kitap daha öne 1986 yılında Michael Mann tarafından Manhunter adıyla sinemaya uyarlanmış, Hannibal Lecter rolünde Brian Cox oynarken Will Graham rolünde William L. Petersen kamera karşısına geçmişti."} +{"text":"15 yaşındaki Bica, diğer takma adıyla Bitch evden kaçar ve Budapeşte caddelerinde dolaşırken, eski polis Cristuyla tanışır. Cristu bir organize hırsızlık işi için Bicayı Düsseldorfa gelmeye ikna eder. Bitch ve Romanyalı çocuklardan oluşan grup Cristunun yönetiminde evlere girip soygun yapmaktadır. Bitch, bir hırsızlık esnasında Milka adında genç bir kızla ve onun sayesinde de korku ve baskının olmadığı bir hayatla tanışır. Farklı iki dünyada farklı iki yaşam sürdürmeye başlar. Bunu fark eden Cristu şiddet kullanarak onu diğer dünyadan uzak tutmak ister. Ve bu kez Bicanın yeni arkadaşları devreye girer. Genç oyuncu Katharina Derr, Bitch karakterindeki oyunculuğuyla çok etkileyici. Yönetmen Theo Krieger, 17. Uluslararası Emden Film festivalinde senaryosu için ödül almıştır."} +{"text":"Anne-Sophie Birot'in yönettiği 2000 yapımı gençlik filmi. Çok yakın iki arkadaş olan Gwen ve Lise senelerden beri tüm yazları birlikte geçirmektedirler ve birbirlerine çok düşkündürler. Ancak bu yaz Lise'nin babası öldüğü için yazlığa gelememiş ve sevimli ama alkol sorunu olan işşiz babasi ile iş bulup etrafı toparlamaya çalışan annesinden bunalan Gwen zamanının büyük bir kısmını arkadaşları ilegeçirmektedir. Tam ergenlik döneminde olduğu için Gwen erkekleri, seksi keşfetmekte ve hoş macerelar yaşamaktadır. Lise yazın ortasında bir anda Gwenler'de belirir, ancak Gwen'in sevgilisi vardır ve sevgilisi onun için çok daha önceliklidir. İki genç kızın ergenlik bunalımları, birbirlerine dönük yoğun ilgileri, aileleri ile çatışmaları filmi biraz olsa izlenebilir kılsa da film daha önce birçok kez işlenmiş bir konuyu tekrar tekrar önünüze koymaktadır. Bu film Toronto Uluslararasi Film Festivali'nden \"official selection\" ödülünü almış."} +{"text":"Stanford mezunu iki parlak genç, bilgisayar dehası olarak kabul edilmektedirler. NURV adlı dev bir şirketin sahibi olan Gary Winston, son derece gelişmiş bir uydu iletişim sistemiyle ilgili bir proje için bu gençleri işe almak ister. İki arkadaştan Milo, sanatçı kız arkadaşının da aklını çelmesi sonucu işi kabul eder, ancak daha idealist olan Teddy'nin farklı planları vardır. Gary Winston'ın özel bir ilgi gösterdiği Milo, patronunu mahcup etmeksizin, orada tanıştığı meslektaşı Lisa'yla birlikte yoğun bir çalışmanın içine girer. Ancak bir süre sonra, projenin aslında son derece şeytani emelleri bulunduğunu ve kendisinin de onaylamayacağı bir amaç için piyon gibi kullanıldığını farkeder... Tim Robbins, filmin tanıtımlarını yaptığı dönemde, canlandırdığı karakterin Bill Gates'le benzeşimine dair soruları şakayla karışık cevaplarla geçiştirmişti. Adından da anlaşılacağı gibi AntiTrust, Microsoft firmasının tröst oluşturmak iddiasıyla mahkemeye düşmesi gibi gerçek bir olaydan ilhamla gerçekleştirilmiş bir yapım."} +{"text":"2. Dünya Savaşı sırasında bir avuç İtalyan askeri Ege Denizinde ufak bir adaya gönderilir. Amaç hem adayı işgal altında tutmak hem de olabilecek saldırılardan korumaktır. Neyle karşılaşacaklarını bilmeyen İtalyanlar adaya büyük korku içinde inerler fakat sahilden bakıldığında ada ıssız gibi görünmektedir. Önceleri duruma şaşıran İtalyanlar daha sonra adanın keyfini çıkarmaya başlarlar. Gelenlerin düşmanca yaklaşımlar içinde bulunmadığını anlayan ve sığınıklarda saklanan Yunanlar ise yavaş yavaş ortaya çıkarlar ve hayat sanki bir savaş yaşanmıyormuşçasına devam etmeye başlar. Farklı milletlerden bu insanlar birbirleriyle öyle çabuk anlaşır ki İtalyanlar asker olduklarını bile unuturlar. Hayatı başka insanların gözlerinden görmeye başlayınca da dostluk, aşk, düşmanlık, sevgi gibi temel kavramlar üzerine yeni tecrübeler kazanmaya başlarlar. Aslında bu savaş ne güzeldir öyle değil mi? İtalyan yönetmen Gabriele Salvatorese En İyi Yabancı Film Oscarını kazandıran başarılı bir politik komedi Akdeniz."} +{"text":"Ben, çiftlikteki bütün hayvaların yönetimini sağlayan ve güvenliklerinden sorumlu baş inektir. Yıllardır görevini büyük bir ciddiyetle ve başarı yapmaktadır. Tek derdi ise kendisinin sorumluluk sahibi yapısına hiç benzemeyen oğlu Otis'tir. Otis, son derece şakacı, eğlenceyi seven ve muzip bir inektir. En büyük keyfi, her gece çiftlik sahipleri yattıktan sonra en yakın arkadaşları fare, yaban gelinciği, horoz ve domuz ile birlikte parti düzenlemek ve sabahlara kadar dans etmektir. Babasının bütün ikazlarına rağmen çiftlikle ilgili herhangi bir sorumluluk almanın kendi yaşam anlayışına ters olduğunu söylemektedir. Ama bir gün baba Ben'in işleri daha fazla yürütememesi nedeni ile Otis, ister istemez babasının görevlerini üstlenmek zorunda kalır. İlk zamanlar bütün işler çok kolay ve keyifli gibi görünse de zamanla Otis'in herşeyi eğlence anlayışı çerçevesinde yönetmesi nedeni ile çiftlikte korkunç bir kaos oluşmaya başlar. Üstelik yıllardır çiftliğe saldırmayı bekleyen çakallar da bu kaostan yararlanmayı planlamaktadırlar."} +{"text":"Matthew Rettenmund'un romanından uyarlanan Erkekçe, seksi, eğlenceli ve zekice yazılmış bir eşcinsel komedisi. Bu ikinci uzun metrajlı filminde Brocka, sıradışı eşcinsel bir aile ile karşımızda: X, daima 12 zengin erkekle sabit tuttuğu seçkin bir müşteri portföyü olan pahalı bir erkek fahişedir ve ucunda para yoksa kimseyle asla yatağa girmez. Eşcinsel kimliğini yeni keşfetmiş olan ve doğru erkeği bekleyen güzel ev arkadaşı Andrew'a gizli bir aşk besler. Ama Andrew'a göre bir fahişe onun için doğru erkek değildir. Evin diğer sakini, sevişmeye bir türlü doyamayan 17 yaşındaki Joey ise, X'e için için yanmaktadır. Bu üç erkek arasında yoğun bir cinsel gerilim yaşanırken, X'in 12 kişilik kadroyu doldurmak için tanıştığı 79 yaşındaki münzevi Gregory her şeyin üstüne tuz biber eker."} +{"text":"1930lu yılların Şangay kentini kontrolünde tutan, komünist karşıtı eylemlere destek veren, parayı afyon ve kadın ticaretinden sağlayan bir mafya babası, Tang. Elindeki en değerli parça, meraklısının Gong Li tarafından oynandığını hemen anlayacağı ve kentin en güzel şarkıcı fahişesi olan Jewelsdır. Japonların Çin yönetimi üzerindeki etkisi ve yeraltı piyasasındaki gelişmeler sonucunda, tüm dengeler İki Numara adıyla bilinen mafya babasının istediği biçimde değişir. Jewels gizlice İki Numaranın metresi olur ve birlikte Tanga ölümcül bir tuzak kurmaya karar verirler. Ancak başaramazlar ve Jewels Tang tarafından sürgüne gönderilir. Öldürüleceğini düşünen Jewels kurtuluşun yolunun çekici kadınlığından geçtiğini düşünür. Haklı çıkar ve finali kendi kurallarıyla oynamaya karara verir. Öyküden de anlaşılacağı gibi sertlik ve şiddet üzerine kurulu bir mafya filmi değildir Şangay Üçlüsü. Yasadışı güçlerin kontrol ettiği bir toplumda kendine yaşam alanı bulmaya çalışan ve gösterişli yaşamını kısıtlanan özgürlüğüne borçlu bir kadının yaşamından bir kesittir sunulan. Yimou ilk kez karaktere öznel bir bakış açısı kullanmakta ve öyküsünü zamanın yontusunda netliğini ve doğaldır ki saf gerçekliğini yitiren bir belleğin bakış açısından aktarmaktadır. Yimounun Çinin egzotik dünyasını yansıtma konusunda duyarlı biri olduğu bilinir. Bu, orada yaşamak, orada üretmek ve orada varolmak isteğinin somut bir kanıtıdır. Belki de çok da bilinçli ve kontrol altında gerçekleştirilen bir eylem değildir bu ve öykülerin içine denetimsizce sızıverir. Ancak dengede durması gereken bu duyarlılık Shanghai Üçlüsünde olduğu gibi fazlaca ön plana çıktığı için rahatsızlık uyandırabilir."} +{"text":"Eski FBI ajanı Doktor Scully, ölmek üzere olan Christian'ın hayatta kalmasını sağlamaya çalışır. Bu sırada FBI ajanı Drummy, Doktor Scully'i ziyarete gelir ve ondan FBI ajanı Monica Benan dahil, kaybolan kızları bulmak için X-Files departmanındaki Scully'nin arkadaşı eski FBI ajanı Fox Mulder'ı göreve geri çağırmasını talep eder. Scully Mulder'ı zor da olsa ikna eder. Kaçırılan kızları zihninde gördüğüne inanan ve eskiden sübyancı olan rahip Joseph Fitzgerald Crissman FBI ile iş birliği yapar. Doktor Scully rahip Joseph Fitzgerald Crissman inanmaz ve onu sürekli sorgular. İş üstünde olan ekip bir kızın daha kaçırıldığının haberini alır. İnanmak isteyenler için Gizli Dosyalar yeniden açılıyor. 6 yıllık bir aradan sonra X-Files geri dönüyor. Komedi filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz Amanda Peet ve Billy Connely bu sefer bambaşka film tarzıyla karşımıza çıkıyor. X-Files yaratıcılarından yazar Chris Carter, bu sefer de yönetmen koltuğunda."} +{"text":"Sabah korkunç bir başağrısıyla uyanan Arthur Dent, üzerinden otoyol geçeceği için kendisinden habersiz istimlak edilen evi yıkılmasın diye, kendisini dozerlerin önündeki çamurlu yola attığında, henüz dertlerinin ne kadar az olduğunun farkında değildir. Zira dünyamız da galaksiler arası bir otoyol inşaatının ortasında olduğu için istimlak edilmiştir ve bunu henüz kimse bilmemektedir. Zalim uzaylılar dünyayı yok etmeden bir kaç dakika önce Ford Prefect gelip Dent'i alır ve uzaya götürür. Prefect, \"Otostopçunun Galaksi Rehberi\" isimli tuhaf yayının dünyadaki muhabirlerinden biridir. Rehber, evrenin her yerindeki muhabirleri sayesinde sayısız bilgi içeren bir turist rehberi gibidir. Artık yerinde uzay boşluğu bulunan Dünya hakkında ise sadece şu satırlar yer almaktadır: \"Çoğunlukla Zararsız.\" Dent belki gezegeninden olmuştur ama önünde keşfedilmeyi bekleyen galaksiler ve galip çıkılması gereken maceralar vardır. Bu serüvenler boyunca Dent, \"hayatın anlamı\" dahil bir çok şey öğrenecektir. Filmin uyarlandığı kitabın yazarı Douglas Adams'ın hayranları, dünyanın her yerinde, giderek artıyor. Artık hayatta olmayan Adams'ın mizahi bilim kurgu serisi Otostopçunun Galaksi Rehberi şimdiye dek bir çok mecrada tekrar hayat buldu. 80'lerin kült bilgisayar oyununa, BBC'nin radyo skeçlerine ve çizgi romanlara malzeme oldu. Serüven sonunda beyazperdeye de yansıdı."} +{"text":"Eski özel operasyon birimi üyesi Frank Martin, Fransa'nın Akdeniz kıyısında bir tür paralı asker olarak çalışmaktadır. Hiç soru sormadan, özel dizayn edilmiş BMW'siyle kimi zaman mallar, kimi zaman insanlar taşımaktadır verilen adreslere. Frank'in 3 kuralı vardır: 1. Anlaşmayı bozma 2. Kimin için çalıştığını sorma 3. Taşıdığın pakete bakma Frank'in aldığı son paketin de görünüşte diğerlerinden farkı yoktur. Wall Street olarak bilinen bir Amerikalı tarafından kiralanan Frank, yolda mola verdiği sırada paketin hareket ettiğini farkeder ve çantayı açtığında içinde genç ve güzel bir kadının ağzı bağlanmış olarak bulunduğunu farkeder. 3 kuralını da ihlal eden Frank, güzel yol arkadaşıyla birlikte sırlarla dolu olayı çözmek ve hayatını kurtarmak zorundadır. Fransız yönetmen Luc Besson'un yapımcılığını üstlendiği ve senaryosunu yarattığı iddialı bir Fransız aksiyonu..."} +{"text":"Büyük hayaller içindeki iki soyguncu olan Porter ve Val Resnick soygunlarını yaparlar ama, olaylar beklenenin dışında seyreder. Paranın paylaşılmasını istemeyen Val, Porter`a ihanet eder, karısına ve soygundan alması gereken paya sahip olmak ister. Porter bu yapılanların intikamını almaya kararlıdır. Mel Gibson, filmdeki Porter rolü için \"Şimdiye kadar canlandırdığım en kalpsiz adamdı\" diyor. Komplo Teorisi ve Los Angeles Sırları filmlerinin Oscar'lı senaristi Brian Helgeland'ın ilk yönetmenlik denemesi olan Gününü Göreceksin, Richard Stark'ın \"The Hunter\" adlı kitabından uyarlanmış. Hem yönetmenliğini yaptığı hem de başrolde oynadığı Cesur Yürek filmiyle En İyi Film ve En İyi Yönetmen Oscar'larını kazanan Mel Gibson'u, baştan sona temponun hiç düşmediği bu heyecanlı filmde izlemek yine her zamanki gibi keyifli."} +{"text":"Bir uzay gemisi içinden çıkan üç astronor aslında insana benzeyen maymunlardır. Cornelius ve Dr. Ziraya ek olarak bir de Dr. Milodan oluşan mürettebat incelenmek üzere Los Angeles Hayvanat Bahçesinde müşade altına alınır. Maymunlar yavaş yavaş tüm yeteneklerini sergilemeye ve yaşadıkları hikayeyi özetlemeye başlarlar. Gerçekten de gelecekten, 3955ten 1973e dönmeyi başarmışlardır. Yokolan bir dünyadan geriye kalan canlılardır onlar. Dolayısıyla şimdi geleceği ve insan ırkını bekleyen tehlikeyi de bilmektedirler. Kediler ve köpeklerin bir salgın sonucu nasıl yokolduğu; insanların ev hayvanı olarak maymunları beslemeye nasıl başladıkları; maymunların zamanla nasıl zeka kazandığı gibi ayrıntılari, incelemeleri yürüten ekibi dehşete düşürür. Ekibin başındaki Dr. Hasslien, her ne pahasına olursa olsun dünyayı bu gelecekten kurtarmak için gerçekleri deşmeye başlar. Bunlar ne yazık ki maymun dostlarımız için çok da rahat bir hayata işaret etmemektedir."} +{"text":"Uzakdoğu sinemasının yükselen değeri Kim-Ki Duk'un yönettiği, bol ödüllü bu filmde, Avrupa'ya seyahat etme hayalleri kuran liseli iki genç kızın para bulmak için içine düştükleri durum anlatılıyor. Jae Young, internet üzerinden ayarladıkları, erkeklerle birlikte olurken, Yeo-Jin de organizasyonun kusursuz işlemesini sağlar. Ancak Yeo-Jin bir gün büyük bir hata yapar ve polis baskınından kaçmaya çalışan Jae Young camdan atlayarak ağır yaralanır. Genç kız hastanede ölünce Yeo-Jin onun yerini alarak erkeklerle birlikte olmaya başlar. Yeo-Jinin dedektif olan babası kızının nasıl bir işin içinde olduğunu fark edince kızının müşterilerinden intikam almaya karar verir. Yükselişi devam eden Uzakdoğu sinemasının yeni yeteneklerinden olan Kim-Ki Duk, Fedakar Kızla 2004 Berlin Film Festivalinde En İyi Yönetmen ödülünü kazanmıştı."} +{"text":"Ailesi çocukken mafya tarafından öldürülmüş olan Emu O'Hara, çok güzel bir kadın ressamdır. Geçmişin hayaletleri, bu içine kapanık kadının peşini bir türlü bırakmamaktadır. Bir gün resim yaparken Yakuza üyesi oldukları anlaşılan üç adamın yakışıklı ve rüya gibi dövüşen bir katil tarafından öldürülmesine şahit olur. Gözgöze geldiği Emu ile anında aralarında bir elektrik oluşan usta katil, esrarengiz bir uzakdoğu suç örgütü için çalışan Yo'dur. Eşsiz bir suikastçi olan Yo'nun hayatı, kurbanları için gözyaşı dökerek, melankoli içerisinde geçmektedir. Şimdi de işlediği suça şahit olan Emu'yu öldürmesi gerektiğini biliyordur. Oysa bu o kadar kolay olmayacaktır. Çok sevilen aynı isimli Japon çizgi romanından -manga- uyarlanan bu başarılı yapım, ileride Kurtların Kardeşliği ile çok ses getirecek olan Christophe Gans'ın da, esaslı bir uzun metraj yönetmeni olarak yükselişini simgeliyor. Gans'ın stilize aksiyona olduğu kadar çizgi roman estetiğine düşkün olduğunu da bu filmle bir kez daha anlıyoruz."} +{"text":"Dünyanın en güçlü gizli servislerinden biri olan CIA'i keşfetmeye hazır mısınız? Edward Wilson, Amerika'nın liderlerini yetiştirmekle ünlü Yale Üniversitesi'nde okuyan, ülkenin ve dünyanın sorunlarına duyarlı bir vatanseverdir. Üniversitede katıldığı kardeşlik örgütü, ileriki yıllarda olaylar karşısında gösterdiği keskin zeka ve ülkesine bağlılığı, yeni yeni şekillenmeye başlayan Amerikan gizli örgüt yapısı için önemli bir insan haline gelmesini sağladı. İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile birlikte, CIA'in öncülü sayılan Strateji Servis Ofisi'nde görev alması ile dünyanın en büyük gizli servislerinden biri olacak bir örgütün kuruluş dönemlerinde yer aldı. Soğuk Savaş'ın keskin yüzünün ajanlar için büyük tehlikeler barındırdığı bir dönemde, Edward da hem zihinsel hem de fiziksel olarak çok yıpranır. Karısı ve oğluna karşı görevlerinde gösterdiği ihmalkarlıklar da dahil, görevi uğruna katlandığı tüm bedellere rağmen katı sadakatinden vazgeçmeyecektir. Forrest Gump, Köstebek, Munih gibi filmlerin de senaristliğini yapmış olan Oscarlı Eric Roth tarafından yazılmış olan Kirli Sırlar, ikinci yönetmenlik denemesindeki Robert De Niro tarafından yönetiliyor. Oyuncu olarak da yer aldığı filmin oyuncu kadrosu da Matt Damon, Angelina Jolie, Alec Baldwin, Joe Pesci gibi isimlerle oldukça zengin."} +{"text":"Dünya Güneşin etrafında döner. Fakat bu hep böyle olmadı. Bir zamanlar Güneş Dünyanın etrafında dönerdi. Yüzyıllarca bu görüş hakimdi. Aksi keşfedilene dek. Hatta birkaç yüzyıl sonrasında bile. Gösterilen hayli çabadan sonar Dünya Güneşin etrafında dönmeye başladı. Hıristiyanlık Güneş Sistemi konusunda yanılıyordu. Ya başka konularda da yanılıyorsa? Daha gösterime girmeden Amerikada ve dünyada tartışmalara yol açan ve muhafazakar kesimin tepkisini çeken bir belgesel. İsa nasıl 2 milyar insanın gözünde tanrı haline geldi? Acaba bu insanlar İsanın gerçek öğretilerini mi takip ediyor? Yoksa bir takım Hıristiyan gelenekleri başka kültürler ve dinlerden mi alınma? İsa gerçekten var oldu mu? Olduysa tam olarak ne zaman? Onunla ilgili bilgiler günümüze nasıl ulaştı ve bunlar sağlıklı bilgiler mi? Bunların ne kadarı gerçek, ne kadarı efsane? The God Who Wasnt There 2005 yapımı bağımsız bir belgesel. Yönetmenliğini Brian Flemmingin yaptığı belgeselde İsanın hiç yaşamadığı iddiası, günümüz Hristiyanlığı ve Hristiyanlarına eleştiriler ve çocuklara verilen dini eğitimin tehlikeleri gibi konular işleniyor."} +{"text":"Yaşadığınız herşey aslında hiç yaşanmamış olsaydı ne yapardınız? Ya da siz emin olsanız bile birileri tüm anılarınızı yok etmeye çalışıyorsa? Telly mutlu bir evliliği ve sekiz yaşında bir oğlu olan sıradan bir kadındır. Oğlunu bir uçak kazasında kaybetmesi sonucu Telly'nin hayatı nerdeyse kabusa döner. Bir yandan bir türlü aklından çıkaramadığı oğlunun anılarıyla boğuşurken diğer yandan kocasını kaybetmektedir. Çiftin aralarında oluşmaya başlayan soğuk duvarın yıkılabilmesi ve eski mutlu günlere dönebilmenin tek çaresi vardır, tedavi olmak. Ancak Telly'nin psikiyatristi hiç ummadığı bir şekilde yaklaşır kadına. Psikiyatriste göre zaten asla Sam diye bir oğlu olmamıştır ve bu anıların tümünü kafasında kendisi yaratmaktadır. Şoka uğrayan kadın oğlunun varlığını ispatlayabilmek için yıllardır biriktirdiği fotoğrafları ve Sam'in eşyalarını arar ama hiçbiri gerçekten yoktur. Telly delirmemek için tam herşeyi kabullenmek üzereyken kendisi gibi aynı kazada çocuğunu yitirmiş bir babayla Ash'le karşılaşır. İki mağdur elele verip anılarını geri kazanmak ve çocuklarının varlıklarını ispatlamak zorundadırlar."} +{"text":"Joy Division vokalisti Ian Curtis'in öyküsünü anlatan ve 2007 Cannes Film Festivali Yönetmenler Haftasının açılış filmi olan \"Control\", topladığı övgü ve ödüllerle özellikle öne çıkıyor. Orijinal punk soundunun en ünlü takipçilerinden olan, çoğu müzik eleştirmenince en önemli post-punk grubu kabul edilen Joy Division, sadece iki stüdyo albümüyle büyük bir başarı yakalamış ve solistleri Ian Curtis'in 1980 yılında intihar etmesi üzerine dağılmıştı. \"Control\"ün yönetmenliğini Hollandalı ünlü fotoğraf sanatçısı ve video klip yönetmeni Anton Corbijn üstlenmiş bulunuyor. Corbijn Depeche Mode, U2, Nirvana, Nick Cave and the Bad Seeds ve Joy Division gibi gruplara çektiği, klasikleşmiş video klipleriyle tanınıyor. \"Control\" Corbijn'in ilk uzun metraj filmi."} +{"text":"Dışarda çalışmaktan nefret eden bir laboratuar bilim adamı olan Alex, kendisini kum sinekleri, uçuşan kumlar tarafından çepeçevre sarılmış bir halde çölde ilerleyen bir kamyonda bulur. Hayatındaki söz konusu kötü gün daha da kötüleşmek üzeredir... Koltuğuna sıkıca tutunurken, önceden çölde kaybolmuş olan 4 araştırmacının etleri yüzülmüş kemiklerinin garip bir tepede etrafa yayılmış olarak bulunduğu haberi telsizle bildirilir. Katliama dair en ufak bir ipucu yoktur. Ancak mevcut durum, Alex kendisi ve meslekdaşlarının, milyonlarca yaratığın oluşturduğu dehşet saçan, durdurulması imkansız bir ölüm makinesince avlandıklarını keşfettiğinde daha da korkunç bir hal alır. Karanlık çöktükçe, ayaklarının altındaki zemin attıkları her adımda onları yok eden adeta canlı bir halıya dönüşür."} +{"text":"Anarşi ve isyanla damgalanmış bir dönemden geçilmektedir. 18 yaşındaki Rita Vogt, adalet duygusunun ve örgüt lideri Andi'ye olan aşkının etkisiyle, bir terörist hareketin içine çekilir. On yıl sonra, Rita örgütün şiddet dolu yöntemleri karşısında hayal kırıklığına uğramış ve hareketin çökmekte olduğunun farkına varmış bir halde yeraltına girer, Doğu Almanya'da saklanmaya başlar. Stasi'ye bağlı gizli servis ajanı Erwin Hull'ın yardımıyla, işçi sınıfının günlük hayatının içinde kendisine yeni bir kimlik edinir. Bu yeni hayatında, genç meslektaşı Tatjana'yla arkadaşlık eder. Rita kendini Batı'dan ne kadar soyutlamak istiyorsa, Tatjana da Batı'ya o kadar özenmektedir. İkisi arasında çok sıkı bir dostluk kurulur, ancak Batı Almanya hakkında bir TV haberi, Rita'nın sırrını ortaya çıkarır. 1989 yılı beraberinde Berlin Duvarı'nın yıkılışını getirir. Doğu Almanya artık yok olmuştur, onunla birlikte Rita'nın yeni yaşamı da"} +{"text":"Cinselliğin tehlikeli kıyılarına eğilen cüretkar yapıtlarıyla tanınan, \"pornauteur\" ünvanlı Fransız yönetmen Catherine Breillat, son filmi Mavi Sakal'da Charles Perrault'nun yazdığı 17. yüzyıl peri masalını kendine özgü feminist merceğinden yorumlayarak tekinsiz detayları ve güçlü yapısıyla öne çıkan bir beyaz perde anlatısı yaratıyor. The Observer tarafından \"büyülü ve ürkütücü biçimde olağanüstü\" olarak tanımlanan ve \"ressamca bir duyarlılık\"ın ürünü sinematografisiyle de övgü toplayan Mavi Sakal, dünya prömiyerini Berlinale'de, ABD prömiyeriniyse New York Film Festivali'nde yapmıştı. Peri masallarında çoğu zaman çocukları öldüren seri katiller vardır, diğer bir deyişle gulyabaniler. Mavi Sakal bunların simgesel prototipidir. 1950'lerde, Mavi Sakal küçük iyi kızların da sevdikleri bir masaldı. Bu küçük kızlardan biri de, ablası Marie-Anne'i, masalı okuyarak ağlayana kadar korkutmaktan hoşlanan küçük Catherine'dir. Fakat Catherine, Mavisakal'ın daha önceki eşlerinin ortak kaderinden kurtulmayı başaran son eşi Prenses Marine-Catherine olarak. kendisini de bu peri masalının içine yerleştirmektedir. Catherine, canavarın bir türlü öldürme kararını veremediği bakire prensestir. Bu çekince, canavarın sonunu hazırlayacaktır.."} +{"text":"Genç Macar yönetmen Viktor Oszkar Nagy, ilk uzun metraj filmi Buruk Hasat'ta Oedipal bir gerilim etrafında örülen bir baba-oğul öyküsünü, aşırılığı dışlayan bir üslup ve Tamas Dobos imzalı eşsiz sinematografiyle beyazperdeye taşıyor. Yalınlık tutkusu, mizansen ustalığı ve seyircinin çok boyutlu yorumlarına açık kapı bırakan özgün tarzıyla Bela Tarr gibi ustaların ardılı olarak selamlanan Nagy, Buruk Hasat ile Macar Film Haftası'nda Gene Moskowitz Yabancı Eleştirmenler Ödülü'nü kazanmıştı. Bir baba, hapishanede uzun zaman geçirdikten sonra oğluna nasıl geri döner? Baba, yokluğu sırasında annesini kaybettiği için onu suçlayan oğluna kavuşacak olmaktan dolayı kaygılıdır. Oğluna bazı değerleri öğretmeye çalışan baba, üzüm yetiştirmek için küçük bir arazi satın alır. Fakat oğul, baba figürünü bütünüyle reddetmektedir. Babayla eski eşinin kız kardeşi arasında kıvılcımlanan ilişki, gerilimi tırmandıracaktır."} +{"text":"Genç ve güzel bir kız olan Alice White, bir lokantada yakışıklı ve iyi giyinmiş bir yabancıyla flört ettikten sonra, Scotland Yard detektifi olan sevgilisi Frank Webber'le tartışır ve yabancının kolunda oradan ayrılıyor. Adam, Alice'in babasının puro dükkanının yakınında oturan bir ressam. Alice'i stüdyosuna davet ediyor, o da bu daveti kabul ediyor. Adam stüdyoda ona tecavüz etmeye kalkınca, kendini korumaya çalışan Alice ressamı öldürüyor. Cinayetin soruşturmasını yürüten Webber, Alice'in katil olduğunu hemen anlıyor, ancak bu gerçeği üstlerinden saklıyor. Alice'in ressamın evine girdiğini gören şüpheli biri ona şantaj yapmaya başlayınca durum daha da karmaşık bir hal alıyor. Alfred Hitchcock'un gerilim filmi Şantaj, \"İngiltere'nin ilk sesli filmi\" olarak sinema tarihindeki yerini garantilemiş durumda. Ama bu yapıt önce sessiz bir film olarak çekilmişti ve arşivciler ile sinema tarihçileri her ne kadar daha iyi olduğunu söyleseler de, sessiz versiyon hiçbir zaman hak ettiği üne kavuşamadı. Şantaj'ın sessiz versiyonu Hitchcock'a \"Gerilimin Ustası\" ünvanını kazandıran bütün öğeleri barındırıyor. İngiltere'nin önde gelen bestecilerinden Jonathan Lloyd, Hitchcock'un bu nefis filmine eşlik etmek ve onu süslemek için yeni bir müzik yazdı. Amerikalı orkestra şefi Robert Ziegler yönetimindeki sekiz İngiliz müzisyenden oluşan Matrix Ensemble'ın çaldığı müzikle, ortaya ses ve görüntünün mükemmel birlikteliği çıkıyor."} +{"text":"1980lerin sonlarında New Yorkta polis kıyafeti giyen bir katil, masumların canını almaktadır. Sözde manyak polisin aklını kaybeden gerçek bir polis memuru olduğuna inanan McCrae, dedikoduyu yaymaya ve şehir sakinlerini uyarmaya çalışır ama bu girişimi toplumsal bir arbedeye dönüşür. Bu durum New York Şehri Polis Departmanını, işler daha da kontrolden çıkmadan katili bulma zorunluluğuyla yüz yüze bırakır. Bu arada olaya polis memuru Jack Forrestun adı karışır. Forrest, dengesiz karısının şüpheleri ve ansızın ölümünden ötürü, manyak polis soruşturmasında bir numaralı şüpheli haline gelen dürüst bir polistir. McCrae ve Forrest'un kadın polis sevgilisi Theresa Mallorynin yardımıyla Jack, Manyak Polis Matt Cordellin ardındaki sırrı açığa çıkarmak ve masum olduğunu ispatlamak zorundadır."} +{"text":"5.000 yıl önce acımasız savaşçı kral Memnon, kaderinde çöllerin korku dolu insanlarını yönetmek olduğuna inanıyordu. Komutası altındaki zalim barbarlardan kurulu ordusuyla her tarafı sildi süpürdü ve büyük bir katliam yaptı. Öldürmediği insanları köleleştirdi. Kendisine muhalefet edenleri sistemli bir biçimde yok eden Memnon?un stratejilerinin kaynağında geleceği çok iyi gören bir büyücü vardı. Büyücünün öngörüleri sayesinde düşmanlarına ne zaman, nereden ve nasıl saldıracağını biliyordu. Bu yüzden hiçbir savaşı kaybetmedi. Memnon?un zulmü karşısında sadece birkaç kabile direnebildi, son darbesinin kaçınılmaz olduğunu bildikleri için güçlerini birleştirme yoluna gittiler ve onu durdurabilecek tek güç olan Mathayus?un yardımını istediler. Öldürme sanatlarında beceri sahibi bir suikastçiler kuşağından gelen Mathayus, Memnon?un elindeki en tehlikeli araç olan büyücüyü safdışı edebilecek tek güçtü. Böylece Mathayus çok büyük cesaret ve dayanıklılık gerektiren bu savaşın içine girdi. Öncelikle ünlü Gomorrah kentinde bulunan Memnon?un sarayına gizlice sızarak şeytan ruhlu Memnon?un en değer verdiği varlığın güzeller güzeli Cassandra olduğunu keşfetti. Ancak Cassandra?yı öldürmektense onu rehin alıp ıssız Ölüm Vadisi?nin derinliklerine götürme yoluna gitti. Mathaus bir gerçeğin farkındaydı: Hayatta kalabilmenin tek çaresi, Memnon ile direkt bir çatışmaya girmekten geçiyordu."} +{"text":"Alice'in biricik babası günün birinde ortadan kaybolur. Ardında bıraktığı tek ipucu ise, garip bir telesekreter mesajından ibarettir. Alice, bu büyük gizemi çözmek için en güvendiği beş arkadaşını toparlar ve babasının peşine düşer. Takipleri bu beş arkadaşı, Kanada kıyılarındaki ıssız bir adaya sürükler. Adanın güzelliğinden büyülenen grup, biraz dinleniriz, hem orman havası da iyi gelir diyerek kamp yapmaya karar verirler. Ancak grup çok ama çok büyük bir hata yapmıştır, çünkü cennetten çıkma gibi görünen bu ada, aslında; kendisini gören her faninin gözlerini ve ağzını dikmesiyle ün yapmış, \"terzi\" lakaplı bir hortlağın ikamet alanıdır. Düşük bütçeli bir \"teen slasher\" filmi, \"Seamstress\". Çok şey vaadetmiyor, tahmin edilebileceği üzere."} +{"text":"Senaryosunu Orhan Kemal'in bir eserinden Vedat Türkali'nin \"Hüsamettin Gönenli\" takma adını kullanarak yazdığı filmi Lütfi Ö. Akad ve Memduh Ün yönetmişlerdir. Yapımcılığını Be-Ya Film adına Nusret İkbal'in üstlendiği filmin başlıca rollerinde Ayhan Işık, Sezer Sezin, Senih Orkan, Saadettin Erbil, Reha Yurdakul, Osman Alyanak ve Asım Nipton oynamışlardır. Siyah beyaz görüntüler Mustafa Yılmaz ve Çetin Gürtop'a aittir. Memduh Ün filmin kurgusunu da yapmıştır. Cinayet suçuyla aranan kaçak bir gençle, yaralı olarak sığındığı evin kadını, üç yıldır kocasından haber alamayan çamaşırcı Hacer ve küçük oğlunun öyküsünü anlatan bu filmin çekimlerine önce Lütfi Ö. Akad başlamış ve büyük bir bölümünü çektikten sonra filmi bırakmıştır. Onun da görüşleri alınmak sureti ile filmi Memduh Ün tamamlamıştır. Toplam 2200 metre olan filmde Memduh Ün 700-800 metrelik bir bölümü çekmiştir. 1965 \"İzmir Enternasyonal Fuarı 1. Film Şenliği\"nde filme \"En iyi film ödülü\", sezer sezin'e de \"En iyi kadın oyuncu\" ödülleri verilmiştir"} +{"text":"Cannes 2009'un en çok konuşulan filmlerinden biri olan Annemi Öldürdüm'ün merkezinde gay lise öğrencisi Hubert var; onun en yakınındaki, aynı zamanda da en uzağındaki insan ise annesi Chantale! Aralarındaki aşk-nefret ilişkisi öyle boyutta ki, okuldayken annesinden ölmüş gibi bahsedebiliyor. Birlikte olduklarında ise mekan gözetmeksizin kavga ediyorlar. Sadece 19 yaşındayken yönettiği, kişisel imkanlarıyla prodüksiyonunu gerçekleştirdiği ve başrolü üstlendiği bu ilk filminde Xavier Dolan gayet açık sözlü Kahramanı Hubert yetişkinliğe geçiş döneminin gerginliklerini tam dozunda yansıttığı gibi kahramanın annesi Chantale de orta yaş bunalımının huysuzluklarını tüm inandırıcılığıyla sergiliyor. Tıkır tıkır işleyen, evrensel diyaloglar ve akıcı anlatımı Annemi Öldürdümün başarısında büyük yere sahip. Xavier Dolanın sunduğu sinemasal keyfin yanı sıra özellikle genç seyirciler, büyümenin sıkıntılarına dair filmin barındırdığı pek çok detayda kendilerini görecekler. Ebeveynler ise film sayesinde çocuklarıyla doğru iletişim kurmanın alternatif yolları üzerine düşünecekler!"} +{"text":"Yıl 1977, 13 yaşındaki japon kız çocuğu Megumi Yokota arkasında hiç iz bırakmadan kayboldu. Ne olduğu niye olduğu bilinmiyordu. Aile perişan olmuştu. Zorlu bir bekleyiş ve umutsuz arama çabaları sonucu bir gazete küpüründen yola çıkan aile, 20 yıl sonra bir haberle tekrar sarsıldı. Kızlarının adı kuzey Koreli Ajanlarca kaçırılan kişilerin arasında açıklanıyordu. Artık yeni bir süreç başlamıştı. Aile kızlarının ülkeye ve kendilerine iade edilmesi için çok büyük bir savaşa girecekti. Bunun için bireysel eylemlerden, en riskli toplu gösterilere girecek, bazen anne ve baba psikolojik baskıya dayanamayacak ve fikir ayrılıklarına düşecek ve kendileri gibi yüzlerce kayıp yakınının sesi haline geleceklerdi. Japonya eski başbakanı Koizumi'nin Kuzey Koreye yaptığı tarihi ziyaretin gerçekleşmesinde büyük rol oynayacaklardı. Orta sınıf mazbut bir Japon ailesinin verdiği muazzam mücadele sonucu Japonya Kuzey Kore arasındaki diplomasinin başlaması, ilaç ve yiyecek yardımı karşılığında kaçırılan kişilerin salıverilmesi insanlık için çok büyük bir ders içeriyor."} +{"text":"Günümüz rock müziğini yaratan adamlar desem yanlış olmaz. Efsane rock üçlüsü Eric Clapton, Jack Bruce, Ginger Baker ın kurduğu Cream grubuna bir saygı duruşu niteliğinde DVD herkes bilir ki Eric Clapton olmasaydı herşey daha farklı belki dedaha yavaş olurdu. Black Sabbath'tan Jimi Hendrixe, Bob Dylan dan The Who ya kadar geniş bir skalada Eric Clapton sinsice girmiştir yaratılan herşeye. ProZaC DVD 1: 1. I'm So Glad 2. Spoonful 3. Outside Woman Blues 4. Pressed Rat & Warthog 5. Sleepy Time Time 6. N. S. U. 7. Badge 8. Politician 9. Sweet Wine 10. Rollin' & Tumblin' 11. Stormy Monday 12. Deserted Cities Of The Heart 13. Born Under A Bad Sign 14. We're Going Wrong DVD 2: 15. Crossroads 16. Sitting On Top Of The world 17. White Room 18. Toad 19. Sunshine Of Your Love"} +{"text":"Her Şeyimiz Meydanda, adını hiç duymadığımız en büyük internet öncüsü Josh Harrisin yaşamına odaklanıyor. Harris bir yandan güçlü, bir yandan da yaralı bir karakter; kendisinden bahsederken, beni televizyon yetiştirdi diyor. 1990ların sonunda, internet alanında yaşanan patlama döneminde kurduğu yeni medya şirketleri arasında ilk internet televizyonu olan Pseudo.com da var. Bu girişimlerinin ardından, medya ve teknolojinin insan kişiliği üzerindeki etkisini araştıran bir dizi tartışmalı deney gerçekleştirdi. Bunlardan en bilineni, daha sonra 2000li yılların televizyon dünyasına damgasını vuracak olan, Biri Bizi Gözetliyor akımının habercisi, Sessiz Olun: Her Şeyimiz Meydanda adlı sanat projesi oldu. Proje için 100 kadar sanatçı New Yorkta yerin altına inşa edilen çok katlı bir otelde 24 saat gözetim altında yaşadılar. Yatak odalarından tuvalete kadar, yaşamlarının her anı yüzlerce webcam tarafından kaydedildi. Sessiz Olun projesiyle Harris, geleceğin online dünyasında, tanınma arzusu uğruna mahremiyetimizden nasıl da kolay vazgeçebileceğimizi kanıtlamış oldu bir bakıma. Emniyetin bir baskın düzenleyerek bu projeye son vermesinin ardından Harris, bu sefer kendisi, kız arkadaşıyla birlikte 24 saat canlı yayın gözetiminde yaşamaya başladı ve bu süreç altı ay sürdü. Bu deney, Harrisin ruhsal çöküntüsüne neden oldu... Tanınan belgesel yönetmeni Ondi Timoner, Sundancete Jüri Büyük Ödülünü kazanan bu filmi için on yıl süreyle çektiği saatlerce görüntüyü harmanlamış. Filmde, facebook ve twitter gibi siteler üzerinden herkesin her şeyi meydanda yaşadığı günümüzde, bu eğilimin nelere mal olabileceği çarpıcı bir şekilde sorgulanıyor."} +{"text":"Rus mafya babasının oğlu FBI tarafından Moskova'da bir gece kulübünde Rus militanlarına öldürtülür. Bunu üzerine FBI'a savaş açan mafya babası bu amacına ulaşmak için Çakal olarak tanınan ve gerçek kimliği konusunda kimsenin bir bilgisi olmayan soğukkanlı katili 70 milyon dolar karşılığında Amerikalı üst düzey bir yöneticiyi öldürmesi için tutar. Bu sırada Amerika cephesinde Çakal'ın planları öğrenilmiştir. FBI Başkan yardımcısı Preston hayatının en zorlu işiyle karşı karşıyadır. Çakal'ın hedefinin FBI başkanı olduğu tahmin edilmektedir. Anca bir problemleri vardır. Bu küçük ayrıntı kimsenin Çakal'ın kimliği hakkında bilgi sahibi olmamasıdır. Preston'a yardımcı olabilecek kişi sayısıda sınırlıdır. Önce KGB'nin yerine kurulan Rus istihbaratı GRU'nun kadın ajanı Valentine Koslova'yla işbirliği yapar ancak bu yeterli değildir. Çünkü Çakal'ı teşhis edebilecek birine ihtiyaçları vardır. Bu yüzden Çakal'ı tanıyan iki kişiden biri olan IRA tetikçisi Declan Marqueen ile bir anlaşma yapılır ve hapisten çıkarılır. Hiç bir şekilde birbirine uymayan bir ekip Çakal'ın peşine düşer ve Washington-Londra-Helsinki-Moskova arasında bir kedi fare oyunu başlar."} +{"text":"Hayatın son derece sakin bir şekilde aktığı küçük bir kır kasabası, çok başarılı bir üniversite öğrencisi olan Aubrey Fleming'in bir seri katil tarafından kaçırılması ile sarsılır. Daha da kötüsü, genç kızın ağır bir şekilde işkence görmüş olması tüm kasaba sakinlerini daha önce hiç karşılaşmadıkları bir vahşetle yüzleştirir. Genç kız kısa bir süre sonra kaçmayı başarıp ağır bir psikolojik travma ile hastaneye kaldırılsa da, olayların gizemi bir türlü çözülemez. Çünkü genç kız komadan çıktığında, kendisinin Aubrey olmadığını, asıl Aubrey'in hala katilin elinde işkence görmekte olduğunu söyler. Daha önce hiçbir filmi ülkemizde vizyona girmeyen genç yönetmen Chris Sivertson'un bu psikolojik geriliminde son dönem sansasyonları ile adından sıkça söz ettiren Lindsay Lohan başrolde..."} +{"text":"II. Dünya Savaşı henüz sona ermiş, Japonya onur kırıcı bir şekilde teslim olmaya zorlanmıştır. Aynı günlerde Seita isimli delikanlı bir tren istasyonunda yere uzanmış son nefesini vermektedir. Seita yaşadıklarını hatırlar. O ve küçük kardeşi Setsuko, savaş başladığında Kobe'de yaşamaktadırlar. Anneleri Amerikan bombardımında öldüğünde, babaları da donanmada denizci olduğu için teyzelerinin yanına gönderilirler. Buraya uyum sağlayamayan ve teyzeleriyle tartışan iki kardeş evden kaçıp yollara düşer. Bir yandan özgürlüğün tadına varıp pastoral doğal ortamda kendilerini kaybederken, bir yandan da savaşın dayattığı zorluklara birlikte göğüs germek zorunda kalırlar. Hayatta kalmak başlı başına bir mesele haline geldiğinde Seita büyümenin ne olduğunu da anlamak zorunda kalacaktır. Akiyuki Nosaka'nın yarı biyografik romanından uyarlanan Grave of the Fireflies, savaş hakkında yapılmış bir çok uzun metraj filmle denk tutulan, hatta kimi eleştirmenlere göre en iyilerini bile geride bırakan bir anime. Üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen Isao Takahata'nın dehası, ancak Hayao Miyazaki'ninkiyle ölçülebiliyor."} +{"text":"\"La Dolce Vita\", Roma şehir yaşantısının modern yozluğunu ve sofistike ahlak çöküntüsünü yüksek sosyetenin peşinde koşan bir gazetecinin gözünden anlatır. Genç gazeteci Marcello Rubini gerçek bir eser yaratmanın düşüyle yaşar; ancak çalıştığı bulvar gazetesinin ona sağladığı para ve prestijden de vazgeçemez. Günlerini Roma'nın en şık caddesi Via Veneto'da, bir sonraki skandalın peşinde koşarak geçirir. Filmde Marcello'nun yedi günü ve gecesini, birlikte olduğu farklı kadınlarla ilişkilerini, arka planda 1960'ların gençlik ve heyecanıyla kaynayan Roma sokakları ve sosyete yaşantısından kesitlerle izleriz. Marcello seks, içki, partiler ve alemlerle dolu bir dünyada savrulurken bile aslında haz almadığı bu \"tatlı hayat\"ı sonuna kadar yaşamaya devam eder. Onunki ruhsuz ve heyecansız bir varoluştur. İtalyan sinemasının ilk 3,5 saatlik filmi olan \"Tatlı Hayat\" gösterime girmesiyle birlikte büyük skandallara ve polemiklere yol açmış, Vatikan tarafından yasaklanmaya çalışılmış, halk tarafından kucaklanmıştır. Fellini \"Tatlı Hayat\"ı yaratırken hiçbir ahlaki ya da eleştirel kaygı taşımadığını, tek amacının şartlara rağmen yaşamın kendine özgü, yumuşak bir akışı olduğunu anlatmaya çalıştığını söylemiştir. Başka bir deyişle, eleştirmenleri ve gazetecileri hayal kırıklığına uğratma pahasına da olsa, bilinçli bir ironi sergilememiş ve tatlı hayattan çok hayatın tatlılığından bahsetmek istemiştir. Fellini, \"Tatlı Hayat\" filmiyle hem ticari hem de sanatsal başarı kazanmıştır. Film, Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye ve New York Film Eleştirmenleri Birliği'nin En İyi Yabancı Film ödüllerine layık görülmüş, En İyi Kostüm dalında Oscar Ödülü almıştır."} +{"text":"Sherry, uyuşturucu bağımlısı genç bir kızken hırsızlık suçundan hapse girmiş ve üç senelik cezadan sonra özgürlüğüne kavuşmuş genç bir kadındır. Dışarı çıktıktan sonra hem uyuşturucudan uzak sağlıklı bir yaşam sürebilmenin hem de kendisine yeni bir düzen oturtabilmenin amacındaki Sherry için en önemli öncelik, kendisi hapiste iken abisi ve onun eşi tarafından bakılmış olan kızı Alexis için mutlu bir ortam yaratabilmektir. Tüm sevdiklerinden ve hayattan uzak hapiste olmak katlanılmaz bir durumken zamanla dışarıdaki hayatın da içeridekinden çok farklı olmadığının ayırdına varır. Yaşamak için mücadele etmek, sanıldığından daha zordur. Tüm iyi niyetine rağmen hayatın dikenleri, canını acıtmaktadır. Sekreter filmindeki performansı ile akıllarda yer eden yetenekli oyuncu Maggie Gyllenhaal, SherryBaby'deki oyunculuğu ile bir kere daha hafızalara kazınıyor. Nitekim Karlovy Vary, Stockholm gibi film festivallerinden En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan oyuncu, Altın Küre'de de aynı dalda aday olmuştu."} +{"text":"Hellboy'u yetiştiren babası Profesör Trevor, yıllar önce insanlarla mistik yaratıklar arasında yaşanan eski bir savaşın anlatıldığı bir masaldan bahsetmiştir. Bu masala göre, bir cin yalnızca Elves Kralı ve onun soyundan gelenlerin kontrol edebileceği bir ordu yaratır. Altın Ordu'nun yaptığı katliamın bir daha olmaması için, Kral Balor bir karar alır. İnsanlar şehirlerinde yaratıklar da ormanlarında yaşayacaklardır. Bunu kabul etmeyen oğlu Nuada, krallığı terk edecektir. Fakat günümüzde ortaya çıktığında, Altın Ordu'yu tekrardan oluşturup insanlığı yok etmek için uğraşacaktır. Onu durdurmaksa Hellboy ve ekibinin görevidir. Guillermo del Toro'nun Pan'ın Labirenti'nden sonra tekrardan kamera arkasına geçtiği Hellboy'un devam filmi, aksiyon olarak ilkinden çok daha fazlasını sunuyor."} +{"text":"Depresif karakterli ve ölüm takıntılı 20 yaşındaki Harold, hayata bir türlü tutunamamaktadır. Boş zamanlarını sürekli cenazelere katılarak geçirmekte ve defalarca intihar teşebbüsünde bulunmaktadır. Bu girişimlerin hiçbiri başarılı olmasa da, takıntısından bir türlü kurtulamaz. Bir gün, yine gittiği bir cenaze sırasında tanıştığı 79 yaşındaki Maude ile çok sıradışı bir arkadaşlık geliştirirler. Harold'un aksine, son derece neşeli ve hayata bağlı bir karakter olan Maude, Harold'a hayatla ilgili bilmediği tatlar yaşatacaktır. Annesinin evlendirme teşebbüslerinin hepsine karşı çıkan Harold, bir gün herkese Maude ile evlenmek istediğini açıklar. Fakat Maude'un Harold'a, hiç beklemediği bir süprizi vardır. Hal Ashby'nin artık kült olmuş, hayat, ölüm ve tuhaf bir aşk hikayesi üzerine çektiği, büyük beğeni toplayan filmi Harold and Maude, filiminsanlarının kaçırmaması gereken bir çalışma."} +{"text":"1970'lerin dünyasında Kuzey İskoçya'da ufak bir kasaba. Yabancıların hoş karşılanmadığı ve yaşanan her günün Tanrı'nın isteği doğrultusunda yaşanıldığına inanılan tutucu bir kasabada, Bess kendisinin bile hayal edemeyeceği bir güzellikte aşk yaşar. Danimarkalı bir petrol işçisi Jan'a aşık olan Bess hızlı bir şekilde evlenir ve hayat onun için kusursuz hale gelir. Aşkla beraber öğrendiği seksin de korkutucu hiçbir yanı olmadığını anlayan, hatta dünyadaki en güzel duyguları yaşamaya başladığına inanan genç kadın her gün Tanrı'ya daha fazla dua etmeye başlar. İstediği tek şey mutluluğunun bozulmamasıdır. Ancak Bess'in korktuğu şeyler başına gelir ve petrol kulesindeki işine dönen Jan ağır bir kaza geçirip kafasından yaralanır. Tamamen felç olan Jan'la Bess arasında hiçbir cinsel bağ kalmamıştır. Jan karısından kendisine yeni bir sevgili bulmasını ve onunla sevişirken yaşadıklarını anlatmasını ister. En başta bu fikirden ürken Bess zamanla tüm bunların Tanrı'nın buyruğu olduğuna inanmaya başlar. Danimarka sinemasının en çarpıcı yönetmenlerinden Lars Von Trier'in perspektifinden yine zor bir konu. Aşk, cinsellik ve Tanrı inancı arasında gidip gelerek dalgaları aşmaya çalışan Emily Watson'ın en azından oyunculuk kariyerinde büyük engelleri aştığı gerçek. Güzel oyuncu bu filmdeki performansıyla Oscar ödülüyle tanışmıştı."} +{"text":"Gerçek karakterlerin akıl almaz öyküleri vardır. Tıpkı 70'lerin ortasında Amerika'da inanılmaz bir olaya imza atan kaçık Sam Bicke gibi... Sam'in başlarda ortalama bir yaşamı var. Bir satıcı olarak durumu fena değil ve en önemlisi hayalleri var. Fakat Vietnam savaşı ve diğer politik krizlere paralel olarak Sam işini ve ardından eşinin bağlılığını kaybediyor. Hayatta sahip olduklarını kaybeden kahramanımız bunu politikanın çürümüşlüğüne bağlıyor ve olaylardan sorumlu tuttuğu kişiden intikam almaya karar veriyor. Artık Amerikan Başkanına suikast yapmamak için hiç bir engel kalmamıştır... Önemli olaydan yaklaşık otuz yıl sonra gerçekleştirilen sinema uyarlamasında Sean Penn'in başrolü kimseye kaptırmaması oldukça dikkat çekici. Oyuncunun filmdeki karakter için ciddi bir ön çalışma yaptığını ve unutulmayacak bir derinlikle hayata geçirdiğini ekleyelim."} +{"text":"Ulusal Tarih Müzesinin karanlık koridorları belki de en inanılmaz günlerini yaşıyordu. Tarih öncesi yaratıklar, korkunç eski çağ savaşçıları, kayıp Efrica kabileleri, tarihin gördüğü en büyük kahramanlar ve daha neler neler tarihin koridorlarından çıkıp bu müzdede yerlerini almışlardı. Hepsi dondurulmuş gibi ya da dondurulmadılar mı acaba? Bir aksiyon komedi filmi olan \"Müzede Bir Gece\", Ulusal Tarih Müzesinin yeni gece bekçisi Larry, tüm ziyaretçiler evlerine gittiklerinde asıl maceranın başladığına tanık olacaktır. Hayatı boyunca fantastic maceralar peşinde koşmuş olan Larry Daley, unların ona hiçbir çıkar sağlamadığını ve bu yüzden işssiz kalıp oğlunu göremeyecek duruma geldiğini fark edince gerçek bir iş arayışına girer. Rüyalarındaki büyük hayalin bir gün onu bulacağından emindir. Fakat böyle bir hayalin bu kadar canlı ve heyecanlı gerçekleşeceğinden tabii ki haberi yoktu İşindeki ilk gecesinde büyükçe bir el feneri ve aşırı kullanılmaktan yıpranmış bir kullanım klavuzu ile koskaca müzede tek başına kalır. En azından o yalnız olduğunu düşünmektedir. Fakat bir dakika, bu ses de ne? Larry bütün şaşkınlığı ile koskoca müzedeki tüm yaratıkların teker teker canlanmasına şahit olacaktırDünya tarihinin en korkunç yaratığı T-Rex, Hun İmparatoru Atilla, kaplanlar, maymunlar ve bir müzede tarihe karıştığını düşündüğünüz her şey taker taker koridorlarda dolaşmaya başlayacaktır. Tarihin sayfaları içinden çıkan yüzlerce karakterin içinde yalnızca Teddy Roosevelt ona bu kaosun sebebini ve çözümleme yolunu gösterecektir. Tekrar işini kaybetmekten ve bu yüzden oğlu Nicki görememekten korkan Larry müzeyi zarar görmeden korumaya ve işine devam etmeye karar verecektir"} +{"text":"Yahudi asıllı kompozitör Hermann Gebürtig ve Alman gazeteci Konrad Sachs'ın öyküsünü anlatır. İki adam da onlara çok acı veren yahudi soykırımı anılarıyla başa çıkmaya çalışır. Yüksek düzeyli bir SS doktoru olan babasının gerçek kimliğini saklayan Konrad, bir Hamburg gazetesinin başarılı muhabiri, New York'da yaşayan Hermann ise yine başarılı pop bestecisidir. Hermann, ebeveynlerinin kamplarda öldüğü ve kendisinin de Ebensee kampından kurtulmayı başardığı Viyana'ya asla geri dönmemeye yemin etmiştir. Fakat, Susanne Ressel ve bir zamanlar Ebensee kampında bulunmuş olan babası Karl, bisikletle dolaşırken \"Kafa Kırıcı\" lakaplı eski bir SS subayını görünce, geçmişi yeniden hatırlar. Rudolf Pointner'i savaş suçluları mahkemesine çıkartmaya çalışan Karl, kalp krizi geçirip ölür. Rudolf'u tanıyan ve hala hayatta olan tek kişi Hermann'dır. Değil şahitlik etmeyi olayı hatırlamayı bile reddeden Hermann'ı ikna etmek Susanne'ya düşer. Burada devreye gazeteci Konrad girer. Konrad Susanne'ın New York' a gidip, Hermann'ı bulmasına yardım eder. Susanne ve Hermann aralarındaki büyük yaş farkına rağmen aşık olurlar."} +{"text":"Arkadaşları ve kendisi liseden yeni mezun olan Nick, özgürlüğünün ilk yazını en iyi arkadaşları ve sevdiği kız Trish ile birlikte Tofino sahilinde geçirmeyi ummaktadır. Ancak Trish ani bir kararla kariyer planlarını gerçekleştirmek üzere Toronto'ya taşınınca Nick onunla ilişkisine devam etmenin tek yolunun evlilik olduğunu fark eder. Öncelikle Trish'in haysiyetsiz patronu önünü tıkamadan Toronto'ya ve Trish'e ulaşmalıdır. Uçmayı unutun: Nick'in en yakın arkadaşları Tlyer ve Dime da Nick'in peşine takılır ve Nick'in döküntü karavanıyla Tofino'dan Toronto'ya manzaralı bir yolda seyahatlerine başlarlar. Yolcular karavana iki tane güzel otostopçu kız alınca, Nick'in aşkı uğruna ülkeyi baştan başa geçerek yaptığı yolculuğu daha da ilginç hale gelir. Çeviri: afelka"} +{"text":"Bir vampiri sevdiğinizde, seçim hakkınız kalmaz. Bunun sevdiğiniz kişiyi inciteceğini bile bile nasıl kaçar, nasıl savaşırdınız? Sevdiğinize verebileceğiniz tek şey hayatınızsa, nasıl vermemezlik ederdiniz? Ya onu gerçekten seviyorsanız? Vazgeçilmez bir şekilde bir vampire aşık olmak, Bella Swan için, bir fantezi ve kabusun gerçeğe karışmasıdır. Edward Cullen'a duyduğu yoğun tutkuyla bir tarafa, kurt adam Jacob Black ile arasındaki derin bağ ile öbür tarafa çekilmiş bir halde, nihai dönüm noktasına ulaşmak için kayıplar ve mücadele dolu çalkantılı bir yıl geçirmiştir. Artık kaçınılmaz bir seçimle karşı karşıyadır; ya ölümsüzlerin karanlık ama çekici dünyasına katılacak, ya da iki kabilenin arasında insan olarak hayatına devam edecektir. Bella artık kararını vermiştir ve kendisini muhtemelen yıkıcı ve anlaşılmaz sonuçları olacak benzeri görülmemiş bir olaylar zincirinin içinde bulur. Önce Alacakaranlık'ta yıpranmış olduğunu, ardından Yeniay ve Tutulma'da da dağılıp koptuğunu gördüğümüz ipler, artık tamamen düzeltilip bir araya gelecek gibi görünüyor. Peki ya bu sonsuza kadar gerçekleşmezse?"} +{"text":"Delilik ve dahilik arasında gidip gelen ve çok güçlü kitle katliam silahları üretebileceği endişesiyle Amerikan hükümetinin gözetimi altında yaşamaya mahkum edilen aynı zamanda buluşları dönemin ekonomisini yerle bir edeceği için başta General Motors olmak üzere birçok kurum tarafından baltalanmış değeri bilinmemiş dahinin hayat hikayesi. Tesla'nın hayatı boyunca yapmak istediği şey, elektrik dalgalarını, aynı hertz dalgalarında olduğu gibi atmosferde iletebilmekti. Böylelikle tüm insanlık için bir merkezden üretilen, bedava elektrik sağlanmış olacaktı. Sürekli bu hedef üzerine çalıştı durdu, ancak Amerikan elektrik dağıtım şebekesinin patronları bu fikri pek beğenmediler. Ona verdikleri destekleri bir bir çektiler, oysa Tesla ta o zamanlar kısıtlı imkanlarıyla şimşekten dahi güçlü arklar yaratmayı başarmıştı, şu bahsedilen Tesla bobini aracılığı ile. Tesla'nın bugün günlük yaşamda kullandığımız herşeyde direk payı vardır; bilgisayar, televizyon, radyo, internet. Hatta o kadar ki, radyoyu Tesla'nın bulduğunu Amerikan yüksek mahkemeleri 50'li yıllarda kabul etmişti. Bugün evlerde kullandığımız ac şebekeler yine tam olarak onun icadıdır; ac şebekeler sayesinde Tesla, Edison'un dc sistemini darmadağın etmiş ve elektriği uzak mesafelere iletmeyi başararak, bu rahmeti her eve sokmuştur."} +{"text":"\"the belly of an architect, tipik greenaway kafa karistiriciliginda olmakla beraber, hem psikolojik dram düzeyinde hem de gerilim düzeyinde daha rahat takip edilebilir filmlerinden birisidir. \"machiavelli'nin prensinin ve entrikalar sehri romanin ülkesi italya'da geciyor film. cok katmanli diyebilecegimiz hikayeyi asagi yukari söyle cözümleyebiliriz. newton'in yercekimi kanunu uyarinca, tepedeyseniz ve dengeyi saglayamiyorsaniz düsmeniz isten bile degil; kariyerinin dorugunda gözüken mimar cracklite, anladigimiz kadariyla esinin parasina borclu oldugu söhretiyle roma'da bir acilis yapmaya gider. fransiz ihtilali sirasinda eski roma mimarisini rönesansla birlestirip tekrar canlandiran etienne boulee isimli bir mimarin eserleri icin bir müze yapilacaktir. boulee'de kendisi gibi zenginlerin bagislariyla bir yere gelmis bir mimardir ve onun da anlasildigi kadariyla esasen kayda deger bir eseri yoktur...\""} +{"text":"Devrimci, öncü, ilerici, akılcı, aydınlanmacı, modernist hemşire Florence Nightingale'in yarı gerçek yarı kurgusal yaşam öyküsünü konu almış bir televizyon draması. Florence Nightingale, aristokrat bir ailenin kızıdır. Henüz genç bir kızken, hastaların içine düştükleri çaresizliğe ilk elden tanıklık eden genç Florence ailesinin tüm itirazlarına karşın, hastabakıcı olmaya karar verir. Henüz kurumsal \"hemşirelik\" mesleğinin olmadığı, hastalara rahibelerin veya gönüllülerin refakatçılık yaptığı bir devirde; Florence gibi bir kızın bu işi yapması şaşılacak şeydir. Ancak o yılmaz, tüm baskılara göğüs gerer, hatta ailesinin nüfuzunu kullanır, dönemin siyasetçileriyle görüşerek bir çok önemli karara imza attırır. 12 Mayıs bugün hala tüm dünyada \"hemşireler günü\" olarak kutlanmaktadır. İdealizmin sayılı güzelliklerinden Florence Nightingale'in hayatı, sıradışı bir kaliteyle televizyon ekranlarına aktarılmış."} +{"text":"Bezgin seyircileri bile şoka uğratacağı kesin olan bu çılgın film renkli, iğneleyici bir sefalet mozaiği. Heyecan dolu bir 24 saat boyunca umutsuz birtakım karakterler tutkularının rehberliğinde hep bir mutluluk arayışı içinde, bir tuzaklar ve intikam, gerçekleşmemiş rüyalar evrenine dalarlar Tipik bir Recife sabahında dükkanların kapısı açılır ve insanlar sokaklara boşalırken, seksi ama yalnız garson Ligia, sırtına sadece bir mini elbise geçirip barda servis yapmaya başlar. Fiyakalı eşcinsel aşçı Dunga ise, renkli müşteri yelpazesinin içinde hobisi cesetlere ateş etmek olan Isaac adlı pislik bir yabancının da bulunduğu Hotel Texas'a hız kazandırır. Yaşlı obez bir kadın olan Aurora, sahte bir bolluk ve çoktan çökmüş bir parıltı dünyasında yaşar. İğrenç bir mezbahada çalışan şehvetli Wellington, vakur karısı Kika'yı sever ama bayağı Daisy ile bir macera yaşamaktan da kendini alamaz. Nevrotik Dunga, kaslı Wellington'a karşı umutsuz bir tutku duyar ve onun evliliğini bozma yolunda manevralara girişir. Hayatındaki anlamı bulmak için muhafazakar Protestan bir kültten medet uman Kika ise, yıllardır, özellikle cinsel yönden, içinin ölmüş olduğunu birdenbire fark eder..."} +{"text":"Josh dakik olmayı, para biriktirmeyi ve hayatındaki küçük detayları kontrol etmeyi seviyor. Kardeşi Rhett ise çalılıklarda kertenkeleleri filme çekmeyi ve muhabbet etmeyi seviyor. Joshun üç senedir birlikte olduğu sevgilisi Emilynin en sevdiği film Sleepless in Seattle ve evlilik hakkında konuşmayı seviyor. Josh aslında bir tür tutunamayan. New Yorkta başarısız bir indie rock müzisyeniyken şimdi de başarısız bir menajer olma yolunda ilerliyor. Bir gün, oldukça kötü bir fikrin içinde ufak da olsa bir başarı ihtimali sezinliyor. Onlar küçükken, babasının en çok sevdiği koltuğunun aynısını eBayde görüyor ve 1985 model Lazy Boyu satın alıyor. Koltuk için ülkenin diğer ucuna arabayla gidip, Emily ve Rhetti de yanına alarak babasına sürpriz bir doğum günü hediyesi götürmeyi planlıyor. Küçücük bir minibüste üç kişi ve dev, mor, pofuduk bir koltuk yolculuğa çıkıyorlar. Pofuduk Koltuk yeni nesil bağımsız Amerikan sinemasının öncü filmlerinden biri sayılıyor. ! f 2006da gösterilen Mutual Appreciation filmi gibi Pofuduk Koltuk da tamamıyla doğallık üzerine kurulu: Küçük detayların dünyasında hayat ve aşk hakkındaki soruların cevabını arayan, samimiyeti ve incelikli mizah anlayışı ile vurucu olmayı başaran bir film."} +{"text":"Ji-young, Hye-ju, Ji-young ve ikizler Bi-ryu ile Ohn-jo dan oluşan; yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen beş kişilik kız gurubu, lisenin bitmesi ile dağılır. Her biri hayatın başka bir yanına savrulmuş, birbirlerini aramaz olmuştur Hye-ju, torpil ile bir aracı kurumda ortacı olarak işe başlamış; bir yandan üniversiteye giden sevgilisi Chan-yong a eziyet etmekte, diğer yandan ise iş yerindeki üstlerinden biri olan Park ı ayartmaya çalışmaktadır Ebeveynlerini kaybetmiş olan ve bu yüzden büyük annesi ile büyük babasıyla yoksul bir yaşam sürdüren Ji-young, bir iş bulmayı becerememiştir. En severek ve en iyi yaptığı şey çizmektir fakat çizdikleri de para getirmemektedir Gurubun en zayıf halkaları olan ikizler Bi-ryu ve Ohn-jo, sokakta tezgah açmışlar ve hediyelik eşya satmaya başlamışlardır. Tae-hie ise babasının sıcak taş tesisi için çalışmaya başlamış, doğru düzgün maaş almadan despot babasının üstüne yıktığı ayak işleri için koşturmaktadır Lise bittikten sonra buluşmalarının, birbirlerini aramalarının seyrelmesini; yeni hayatlarına ve işlerine alışma, düzenlerini oturtma sürecine bağlayan kızlar, her görüşmelerinde hayatın gerçeklerini biraz daha anlayacak ve kendi gerçekleriyle yüzleşmeye başlayacaklardır"} +{"text":"Sizi koltuğunuza çivileyecek inanılmaz görsel şölen ve özel efektlerle dolu bir afeti konu alan heyecan dolu bu filmde başrolleri Gerald McRaney, Thea Gill, David Millbern Steve Braun ve Joan Van Ark paylaşıyorlar. Yeni kasırga uyarı sisteminin başarısızlığı nedeniyle kamuoyu tarafından aşağılanan tanınmış bilim adamı Jake Arledge yılmaz, yardımcısı Mark ile sistemini onarmak ve yakında ki küçük kasaba sakinlerini kasabayı kısa süre sonra vuracak olan ölümcül kasırgaya karşı uyarmak için çalışırlar. Jack kendisinden ayrı yaşayan ve hava durumu sunuculuğu yapan kızı Dee, yapmış olduğu tahminde yanılıp yanılmadığını bir televizyon programı için belgelemek üzere gelince şaşırır. Jake ve Mark belediye başkanının yapmış oldukları hava durumu tahmini göz ardı ederek kasabanın kuruluşunu kutlama şenliklerini açık havada düzenlemek için ısrar etmesi nedeniyle dehşete kapılırlar. Jake, Mark ve Dee artık küçük kasabayı mutlak felaketten kurtarmak için birlikte çalışmak zorundadırlar..."} +{"text":"İtalyan sinemasının büyük korku ustası Mario Bava'dan birbirinden tekinsiz üç hikaye. İlkinde, gizemli bir telefon yalnız yaşayan bir kadına ve komşusuna zor anlar yaşatıyor. İkincisi bizi vampirlerin dünyasına, üçüncüsü ise hırsın neden olduğu bir lanetin peşinden ölülerin arasına götürüyor. Mario Bava'nın filmi birden çok isimle biliniyor ve Amerikan versiyonu ile İtalyan versiyonu arasında ciddi farklar var. Fakat her şekilde gerçek bir korku klasiği. 'Giallo' türünü anımsatan ilk hikayenin ardından gelen film, yaklaşık 30 dakika sürüyor. Projenin en çarpıcı filmi ise üçlemeyi tamamlayan son kısa film. Gotik bir atmosfer, düşsel renkler ve zamanının çok ötesinde makyajlar bu filmi Bava'nın başyapıtları arasına koyuyor."} +{"text":"Baba hiç de harika bir sabah geçirmiyordu: kahvaltıda karısı, babanın lavaboyu tamir etme girişiminin başarısız olduğunu belirtiyor, büyük kızı, okulda yaptığı çizimlerinden birini çöpe attığı için üzülüyor, diğer yandan da küçük kızı, söz verildiği halde, Diş Perisi'nin gece onu ziyarete gelmediğini fark ediyor. Baba Diş Perisi konusunda bahaneler üretir. Gece geç saatlere kadar lavaboyu tamir ettikten sonra, diş konusunda yapması gereken şeyi fark eder. Uyuyan kızının yastığının altında bir not ve Diş Perisi uğruna yola çıktığı hazine avına dair ipucu bulur. Baba yorgundur, ancak gece geçerken bir yandan da bir ipucudan bir diğerine koşar. Bu durum güneşin doğuşuna karşı yapılan bir yarış haline gelir."} +{"text":"Modern Amerikan ailesi ortalama 1.87 çocuk sahibidir. Fakat Tom Baker ve sevgili eşi Kate bir düzine çocuk sahibi olarak hayatın belki daha ucuz değil ama daha iyi olacağına inanmaktadırlar. Baker'ların hayatı Illinois'in küçük bir kasabasında kalabalık aileleri ile mutlu ve huzurlu geçmektedir. Tom'un kasabanın futbol takımının koçudur. Ailenin günlük yaşamı sevgi ve kaosla örülüdür. Ne tür kaos mu? Çocukların kurbağasının kahvaltı masasında zıplaması gibi kaoslardan bahsediyoruz... Tom hayalindeki iş olan büyük bir ünivesitenin koçluğu teklif edildiğinde aile meclisini toplayıp her ne kadar çocukları istemese de yeni bir hayata adım atmaya karar verirler. Aynı zamanda Kate de hatıralarını yazdığı kitabın basılacağını öğrenir. Ajansı onu New York'a kitabının tanıtımını yapması için çağırmaktadır. Tom hem bütün çocukların sorumluluğunu hem yeni eve ve yeni işe alışmanın güçlüğünü tek başına yüklenmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"1950'lerin Indianapolis'inde kurulu bu dram, Kore Savaşı'nda yeni dönen iki gazinin hayata tekrar başlayışını anlatıyor. Yakışıklı ve kendinden emin Gunner Casselman Asya'dan evine dönerken; askerliğini Kansas City'de yapmış, sakar, cılız ve içine kapanık biri olan Sonny Burns ile arkadaş oluyor. Gunner Sonny'i Japonya hakkında anlattığı birçok heyecenlı öykü ve serüvenle eğlendiriyor. Sonny, ailesinin tutucu kurallarına ve eski kafalı anne babasının muhafazakar adetlerine geri döndüğünde, Gunner'ın öykülerini hatırlayarak, birden hayatının ne kadar klastrofobik ve donuk olduğunun farkına varıyor. Güvenilir ve evlilik yanlısı eski kız arkadaşıyla olan ilişkisi bile ona boğucu geliyor. Geleceği hakkında hiç bir planı olmasa da artık Indianapolis'te kalmak istemediğini anlıyor. Gunner'ın yardımıyla, onu kabuğundan çıkaran ve ona ilk kez gerçekten yaşama şansı veren, tatlı Gail 'le arkadaş oluyor ve ilişkinin yakın bir durum aldığı kaçınılmaz noktaya kadar her şey yolunda gidiyor. Bu olay, sonucu ile Sonny'nin hayatının yönünü belirleyen, kötü bir krize yol açıyor."} +{"text":"Shadows in Paradise, Aki Kaurismakinin İşçi Sınıfı Üçlemesi adını verdiği üçlemenin ilk ayağı. Ariel filmiyle üçlemeye devam eden ve Match Factory Girlle de üçlemeyi sonlandıran yönetmen, bu üçlemede; başkent Helsinkinin varoşlarında yaşamaya çalışan sıradan insanların hayatlarına odaklanır. Yönetmen üçlemesiyle; ülkesinin bütün iyi imajını da yerle bir eder. Dışarıdan bakıldığında, her İskandinav ülkesi gibi Finlandiyada bir düşler ülkesidir. Toplumsal bir refahın sağlandığı, insan haklarının en üst seviyede olduğu, sosyal kurumların tıkır tıkır işlediği, işsizlere bile para ödendiği ve herkesin birbiriylemutlu mesut yaşadığı cennetten bir parçadır; Finlandiya. Ama yönetmen, bu üçlemeyle birlikte başkent Helsinkinin romantik ve ütopik imajının arkasındaki gerçekleri gösterir. Üçlemenin ilk filmi olan Shadows in Paradisede, çöpçülük yaparak hayatına devam eden Nikander ve sürekli iş değiştiren Ilona arasındaki ilişki üzerinden, geniş bir toplumsal bakış açısı yakalanır. İki karakterde tipik bir Kaurismaki kaybedenidir. Nikander sıradan bir kaybeden görüntüsünde; yalnız yaşayan, tutkusu olmayan, asosyal bir adamdır. Ilona ise, sürekli iş değiştirmesine rağmen, aslında hep sınıf atlamanın peşindedir. Bu yüzden de, Nikanderi kabul etmesi kolay olmaz."} +{"text":"Bir çocuk, annesi ona hamileyken üzerine yıldırım düşmesiyle albino özellikte yani vücudu renksiz olarak dünyaya gelir. Annesinin ölümüne sebep olan bu olay onu sadece renksiz değil aynı zamanda dünyanın en zeki insanı yapar. Hafızası çok gelişmiştir. Öyle ki doğduğu günü bile hatırlar. Hiç okula gitmeden bir üniversiteliden bile daha çok bilgiye sahiptir. Vücudunda yüklü olan fazlaca elektrik sebebiyle ne tv izleyebiliyor ne yağmurlu havalarda dışarı çıkabiliyordur. İnsanların Powder dediği bu çocuk babası tarafından bile reddedilir. Dedesi ona sahip çıksa da aslında o da korkuyor ve dış dünyadan ve kendinden onu uzak tutuyordur. Dedesi öldükten sonra içine girmek zorunda olduğu gerçek hayatta yaşadığı zorlukları, insanların onu dışlamasını, onun yanlızlığını anlatıyor bu film. Aşık oluyor. İlk defa arkadaşı oluyor. İlk defa biri ona dokunuyor ve sevgisini veriyor."} +{"text":"Serinin bu bölümünde Kahramanlarımız Miami'ye bir ödül törenine davetlidir. Hem ödül hem de tatil için ünlü tatil cenneti ve turizm kenti olan Miami'ye giderler. Ancak Miami'ye geldiklerinde havaalanında Lassard yanlışlıkla 3 milyon dolar değerinde elmas bulunan çantayı alınca mücevher hırsızları paniğe kapılır. Çünkü kumandan Lassard'ın çantası bir mücevher hırsızının çantası ile birbirine karışır. Lassard kendisinin zannetiiği içi mücevher taşlarıyla dolu çantayı alıp oteline giderken, hırsızların kendilerinin diye aldıkları çanta ile ortada kalırlar. Bunun için Lassard'ı kaçırıp çantaya kavuşmak isterler ve bundada başarılı olurlar. Lassard ise kendisini kaçıranların polis olduklarını ve tatbikat yaptıklarını zanneder ve bu çok hoşuna gider. Bu yüzden hırsızların işini kolaylaştıracak tüyolar verir, onlara yardımcı olur ve tabi onu kurtarmak isteyen kahramanlarımızın işide zorlaşır."} +{"text":"Gelin, zamanında kadın suikastçılardan oluşan bir grubunun parçasıdır. Bill ve öteki suikastçılar ona karşı birleşince konumunu bırakmıştır. Düğün günü kendisine kurulan bir tuzak nedeniyle girdiği komadan uyanınca intikam almaya yemin eder!.. Sık sık Uzakdoğu dövüş filmlerinin kendisini ne kadar çok etkilediğini söyleyen Quentin Tarantino, Uma Thurman için yazdığı ve başrolünü de genç oyuncuya verdiği filmle, köklerine dönüş yapıyor. Bill rolünde ise, 80?lerden sonra unutulmaya başlamış aksiyon yıldızı David Carradine oynuyor. Jackie Brown?dan beri ortalıkta gözükmeyen ve neredeyse kendisini unutturmaya başlayan Tarantino?nun bu filmi, estetik dövüş sahneleriyle dolu bir intikam hikayesi. Başlangıçta tek bir film olarak düşünülen yapım, Tarantino çektiği sahnelere kıyamıyınca ikiye bölünmüştü."} +{"text":"Romanyada komünist rejim çöktüğünde siz neredeydiniz? Corneliu Porumboiunun hafızanın çarpıklıklarından doğan komediyi işlediği ilk filmi Bükreşin Doğusunun kalbinde yatan soru bu. Tüm Romen halkı için sorunun cevabıysa, kızgın bir kalabalığın diktatör Çavuşeskuyu helikoptere bindirip Bükreşten kovmasını izlemekle meşgul olmaları. Geçtiğimiz Cannes Film Festivalinde en iyi yilk filme verilen Altın Kamera ile ödüllendirilen Bükreşin Doğusunda, bu tarihi olaydan 16 yıl sonra Romen başkentinin doğusundaki sessiz bir kasabadayız. Yerel bir televizyonda tartışma programı hazırlayan aksi sunucu Jderescu, devrimin ihtişamını yeniden yaşamak üzere programına davet edecek konuk aramakta. Ancak tek bulabildiği, ek iş olarak Noel Baba kılığına giren emekli bir amca ve maaşının tümünü içki borcuna yatıran bir tarih öğretmeni..."} +{"text":"Duplass kardeşlerin bir önceki filmleri \"Pofuduk Koltuk\"un çekimlerinde, ekipten biri aklınıza gelen en korkunç şey nedir? sorusunu ortaya atmış. Aralarından biri hemen atlayıp kafasına kese kağıdı geçirmiş, camdan sana bakan bir adam demiş. Bazıları bu fikre katılmış, diğerleri ise kesinlikle korkunç olmadığını, aksine aptalca ve komik olduğunu düşünerek, katılarak gülmüşler. Böylece Kese Kağıtlı Katil doğmuş: Kafasına kese kağıdından torba geçirmiş bir adamı konu alan komik, samimi, sempatik ve evet, biraz da korkunç bir film. Arkadaşlarının bir filminin başarısından esinlenen dört arkadaş haftasonunu geçirmek üzere ormanda bir eve kapanırlar. Amaç, ortada fazla bir fikir olmasa da, hepsinin önemli rollere soyunduğu, onları ünlü yapacak bir şaheser yazmaktır. Oraya vardıklarında, tahmin edileceği üzere, aralarında aşk ve arzu filizlenmeye başlar ve karakterlerden biri ormanda kafasına kese kağıdı geçirmiş bir adam gördüğünü iddia eder."} +{"text":"Dove Hurst ile Dana evli, üç güzel kız sahibi ve aynı klinikte birlikte dişçi olarak çalışan bir çifttir. Adım adım kurdukları bu ideal yaşamlarını, New York'un gözde mahallelerinden birinde güzel bir evde sürdürmektedirler. Ailenin görünüşte mutlu denebilecek bir yaşantıları olmasına rağmen, içten içe bir takım ciddi sorunları vardır. Ailenin babası David, ailesini bir arada tutmaki çin elinden geleni yapmaktadır. David, birlikte kurdukları hayatı korumak için çok kararlıdır ve her türlü fedakarlığı yapmaya razıdır. Ancak karısı Dana, hala bir takım heyecanların peşinde koşmak istemektedir. Amatör bir soprano olan karısının en büyük hayali, profesyonel bir orkestra ile birlikte bir Verdi operasında oynayabilmektir. Bir gün bu tutkusunu gözyaşları içinde kocasına anlatır. Ancak Dave gözyaşlarının sebebinin operadaki başka bir adam olduğunu tahmin etmektedir. \"Karım beni aldatıyor mu?\"... David'in içine kemiren bu korkunç şüphe, artık onu iyice yıpratmaktadır ama elinde somut bir delil de yoktur."} +{"text":"Hapisten yeni salıverilmiş ünlü soyguncu, Alman asıllı suç üstadı Doc Erwin Riedenschneider Cincinnati'ye gelerek vakit kaybetmeden yeni bir soygunun hazırlıklarına başlar. 'İçerde'yken bir mücevher şirketini soymak için kusursuz bir plan yapmıştır, ama bunun için bir ekip toplaması ve para kaynağı bulması gerekir. Para kaynağı için düzenbaz avukat Alonzo D. Emmerich'e başvurur. Ekibin diğer elemanları ise at çiftliği alma hayalleri kuran İrlanda asıllı meteliksiz kabadayı Dix, soygunda şoförlük yapacak olan kafe sahibi kambur Gus ve kasa açma uzmanı Louis'dir. Bir de bu kişiler arasında arabuluculuk yapan at yarışı oynatan kumarhane sahibi Cobby vardır. Soygun planlandığı gibi kusursuz bir şekilde gerçekleşse de, kasanın patlatılması alarm zillerini harekete geçirir ve karşılarına çıkan gece bekçisi ile yapılan kısa boğuşma sırasında bekçinin ateş alan tabancasından çıkan kurşun kasacı Louis'i ağır yaralar ve bu andan itibaren işler ters gitmeye başlar. Zaten aslında kendisi de meteliksiz kalmış olan üçkağıtçı avukatın planı ortaklarına kazık atarak elmasları alıp yurt dışına kaçmaktır, ama bu planı suya düşer. Polisin sıkı bir çalışması sonucunda ekibin elemanları teker teker safdışı bırakılırlar veya yakalanırlar."} +{"text":"Tapeheads 1988 yapımlı müzikal öğeler içeren komedi filmidir. Yönetmenliğini Bill Fishman'ın yaptığı filmin başrollerinde John Cusack ve Tim Robbins oynamaktadır. Filmin müziklerini ise John Cusack'ın da hayranı olduğu Fishbone hazırlamışdır. Eleştirmenler tarafından olumlu karşılanan film gişede de bütçesine göre yüksek bir kazanç elde etmeyi başarmışdır. Güvenlik görevlisi olarak çalışan iki arkadaşın işten atıldıktan sonra müzik ticaretine girmeye çalışması konu alınıyor. Filmin soundtrackında ise Tim Robbins'in yazdığı ve söylediği \"Repave America\" şarkısı da yer almaktadır fakat Tim Robbins yerine ismi Bob Roberts olarak geçmektedir. Robbins, 4 yıl sonra aynı isimli bir film yapmış, bu şarkının ismini ve bazı sözlerini değiştirerek tekrar o filmde de kullanmışdır. O filmde de John Cusackın cameo rolu mevcutdur. Cusack da bu filmde şarkı söylediği bir bölüm mevcutdur."} +{"text":"İrlandalı Frank, emekli bir denizci; Mark ise Kübalı bir berber eskisi. Bu iki yaşlı adam artık kendi yaşamlarının boşluğunda yalnızlığa terk edilmiş durumdadırlar. Günün birinde bu ikili bir parkta tanışırlar. Frank, uzun süren girişimleri sonucunda Mark'ı ikna eder ve aralarında bir dostluk oluşur. Frank, vakti zamanında Ernest Hemingway'le güreş tutmuş, birsürü limanda bir sürü anı bırakmış, sıradışı bir zattır. Mark ise, içine kapalı, gizliden gizliye garson kız Elaine'e ilgi duyan, sessiz, sakin kendi halinde bir adamcağızdır. Kısaca, ketum Mark'ın aksine Frank son derece konuşkan doğasıyla Mark'ın tam zıttı gibidir. Sürekli atışan bu iki ihtiyar, günün birinde Frank'in Elaine yengeye ayıp etmesiyle büyük bir kavga eder ve yolları ayırırlar. Acaba, bu iki dost yeniden bir araya gelebilecek midir ? çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Charlie bir lokantada çalışan sakar bir garsondur. Yaptığı hatalar ile müşterileri, diğer garsonları, aşçıyı ve patronu oldukça kızdırsa da her türlü sorundan bir şekilde sıyrılmayı başarır. Öğle yemeği molasında yakınlardaki bir paten salonuna gider ve orda gördüğü Edna'yı çok beğenir; fakat ona kendisini bir garson olarak degil, Sir Cecil Seltzer diye tanıtır. Bu esnada Edna'nın peşinde dolaşan fakat ondan yüz bulamayan Mr. Stout da ustaca paten kayan Charlie'nin onu sürekli düşürmesi nedeniyle zor anlar yaşar. Mr Stout patenlerle düşe kalka Edna'nın peşinde dolaşırken karısı Mrs. Stout da o esnada Charlie'nin çalıştığı lokantada Edna'nın babası ile flört etmektedir. Charlie'den çok hoşlananan Edna onu akşam paten salonunda vereceği partiye çağırır. Aynı partiye birbirlerinden habersiz bir şekilde sevgilileriyle gelen Mr. ve Mrs. Stout, kendini Sir diye tanıtan Charlie, gündüz lokantada Charlie ile kavga eden Edna'nın babası bir araya gelince gergin bir ortam oluşur."} +{"text":"Çok yetenekli olmasına rağmen, hak ettiği başarıyı bir türlü yakalayamamış bir ressam olan Harry Donovan, para kazanmak için işin kolayına kaçmış ve ünlü ressamların tablolarının sahtelerini yaparak bu alanda ciddi bir üne kavuşmuştur. Tam da, artık sadece kendi tablolarını yapıp satmak ve başarılı olarak babasının hayalini gerçekleştirmek isteği iyice ağır basarken, ilginç bir teklif gelir. Bir grup sanat eserleri kaçakçısı ondan 500.000 dolar karşılığında Rembrandtın gerçekte var olmayan bir tablosunu yapmasını isterler. Kendi özgün eserlerinin, Prado müzesinin duvarlarında asılacağı günün hayalini kuran Harry, bu teklife karşı koyamaz ve işe koyulur. Plana göre, Harry, dönemin karmaşık tekniklerini ve malzemesini kullanarak muhteşem bir tablo yapacak daha sonra da adamlar tabloyu uygun bir yerde keşfetmiş gibi yaparak sanat dünyasına duyuracaklardır."} +{"text":"Garfield her zaman dünyanın en komik, en çok sevilen ve en popüler kedisi olmuştur. Garfield, çizgi roman dünyasının, en eğlenceli performansının ödüllendirildiği, en uzun soluklu yarışma \"Komedi Festivali\"nde uzatmalı sevgilisi Arlene ile birlikte bugüne kadar defalarca birincilik ödülünü kazanmıştır. Ancak bu yıl Garfield tek başına yarışmak zorunda kalır. Çünkü çizgi roman dünyasına yeni adım atan yakışıklı kedi Ramone çok kısa sürede ortalığı kasıp kavurmakla kalmamış, inanılmaz bir hızla çok sayıda hayran edinmiş ve bu arada Garfield'ın uzatmalı sevgilisi Arlene'in de kalbini kazanmıştır. \"Yükselen değer\" Ramone ile Arlene'in birlikte sergilediği tango dansının izleyicilerin büyük beğenisini ve takdirini kazanması üzerine Garfield ümitsizliğe kapılır ve eski popülerliğini elde edebilmek için çareler aramaya başlar. Bu amaçla da Garfield ile sadık dostu Odie, Garfield'a \"Komedi Festivali\" Birincilik Ödülü'nü kazandıracağı söylenen efsanevi \"komik su\"yu bulmak için bir yolculuğa çıkarlar. Bu suyun, dünyanın ilk komedyeni Freddy Frog'u yarattığı söylenmektedir. Yolculuk boyunca çeşitli sınavlardan geçen, çeşitli engellerle karşılaşan kahramanlarımız, sonunda Freddy Frog'la tanışmayı başarırlar. Freddy Frog ihtiyaç duyduğu mizah gücünün aslında kendi içinde olduğunu Garfield'ın anlamasına yardımcı olur. Garfield artık ne pahasına olursa olsun Komedi Festivali yarışmasına geri dönmelidir. Bunu yapmadığı takdirde \"yükselen değer\" Ramone hem yarışmayı, hem de kızı kazanacaktır. Ancak efsanevi \"komik su\" Garfield'ın yarışmayı kazanmasına yetecek midir?"} +{"text":"Ritm duygunuz olmadan davul çaldığınızı, ya da aşık olur gibi şarkı söylediğinizi hayal edin. Bazen öğretmenler öğrencilerinde farkında olmadıkları yetenekleri keşfederler.. bazen Bay Holland gibi birisi çıkar ve hayatınıza girer. Akademi Ödüllü Richard Dreyfuss'un Oscar'a aday gösterildiği rolü \"beyazperdedeki en inandırıcı değişim hikayelerinden birisi\" , ve aralarında Akademi Ödülü sahibi Olympia Dukakis ve Oscar adayı William H. Marcy bulunan \"hatasız oynayan yardımcı oyuncular var\" Glenn Holland, en çılgın hayallerinde bile gençlere müzik öğretmeninin yeteneğini boşa harcamaktan farklı birşeye dönüşebileceğini düşünemezdi. Ama genç bestekar ailesini destekleyebilmek için bir muhteşem eser yapmaya karar verince, ilham verdiği öğrencilerin onda yarattığı etkiyi farkeder... ve onların senfonisinin notalarını oluşturduğunu anlar. Hayatımızı değiştiren o ender rastlanan, yetenekli öğretmenlere bir adak\" olan Sevgili Öğretmenim bir zafer marşı!"} +{"text":"Evrende bir yerlerde her bebeğin ruhu oturup doğacağı günü bekler. Tek tek, \"Büyük Kapı\"dan geçerek doğru zamanda doğru anne babaya kavuşurlar. Ama birgün tam doğumunun gerçekleşeceği anda Milo adında bir oğlan çocuğu korkar ve dünyaya gelmek istemediğine karar verir. Bu arada New York'ta genç ve heyecanlı bir çift, Elizabeth ve Kevin, hayatlarının bu muhteşem olayının gerçekleşmesini beklemektedirler. Birdenbire Elizabeth'in doğum sancıları -Milo'nun kararı sayesinde- ortadan kalkıverir. Bütün bunlar olurken, öte dünyada bir ruh olan, Milo'nun koruyucu meleği Elmore, Milo'yu dünyaya götürüp bir günlüğüne insan yaşamını denetmeyi kabul eder. Elmore'un Milo'yu ikna edip \"Doğmak istiyorum\" dedirtmesi için 24 saati vardır. Eğer başarılı olursa Elmore bir kere daha insan olarak dünyaya dönme şansı verilmek suretiyle ödüllendirilecektir."} +{"text":"Son dönemin en çok konuşulan fantastik filmlerinden biri olan Franklyn iki paralel dünya arasında geziniyor: Günümüz Londrası ile hayali gelecekteki, inanç ve dini fanatizmin hüküm sürdüğü tekdüze bir metropol olan Meanwhile City. Körfez Savaşı gazisi, dini bütün Esser, Londranın evsizlerin hükmündeki karanlık sokaklarında kayıp asi oğlunu aramaktadır. Otuzlarındaki Milo, gerçek aşkın saf ve güçlü duygularına tekrar sahip olmak için çabalayıp durmaktadır. Çekici ve yaralı güzel sanatlar öğrencisi Emilia, hayat ve ölümü ayıran ince çizgide gidip gelen intihar konulu sanat projeleri üretmektedir. Şehrin tek ateisti, başına buyruk maskeli detektif Preest sokaklarda intikam peşindedir. Tek bir kurşun, bu dört kayıp ruhun kaderini beklenmedik bir şekilde belirleyecektir. Terry Gilliam dünyasının hissiyatına yakın duran film, gerçek ile hayal arasında ustalıkla gidip gelirken, karmaşık bir senaryo örüyor. Hayat, aşk ve kaybetme duygusuna yönelik bakış açılarımızı sorgulamaya niyetlenen Gerald McMorrow, bu ilk filmiyle şimdiden yeteneğini kanıtlıyor."} +{"text":"Monty Brogan, uyuşturucu aleminin kralı olmuş, fakat çekirge misali uzun süre yakalanmadan yaşamayı başarsa da sonunda yakayı ele vermiştir. 7 yıllık hapishane serüveninin başlamasına tam olarak 24 saat kalmıştır. Özgürlüğünün son gününü yakın arkadaşları ve kız arkadaşıyla geçirmeye karar verir. Saatler ilerledikçe, beklemediği olaylar kozasını Brogan için örmeye başlar. Spike Lee yönetmen koltuğunda oturduğu filmini oldukça ufak bir bütçeyle çekmiş. Buna rağmen Edward Nortan, Philip Seymour Hoffman, Barry Pepper gibi isimlerden oluşan oldukça sıkı bir oyuncu kadrosunu barındırıyor. Yönetmenin 11 Eylül olaylarının hemen arkasından motor dediği film, tüm Amerika'da, özellikle de New York'da yaşanan toplumsal değişimler ve hortlayan ayrılıkçı politikaları hedefine alıyor."} +{"text":"İşsiz bir aktör olan Victor Bukowski, uzun yıllardır birlikte olduğu Sylviayi aldatır ve ihanetini sevgilisine itiraf eder. Sylvia, Victoru terk eder. Genç adam, bir süre sonra onun Dave Summers adında bir çevreciyle evleneceğini öğrenir. Victor, dışarı çıktığı bir gece, çöp boşaltan iki çöpçüyle karşılaşır. Bu iki garip adam, onu bir çöp tenekesinin başına götürürler ve oradan Victoru geçmişe ışınlarlar. Sylviaya ihanetini anlattığı dakikaların hemen öncesine giden Victor, bu defa sevgilisinden gerçeği saklar. Hatta, olayların nasıl gelişeceğini bilen Victor, Sylviayı, Davele tanışacağı jimnastik salonuna gitmekten alıkoymayı başarır. Ne var ki, bütün bu tedbirlere rağmen, olaylar Victorun umduğu gibi gelişmez ve Dave, Sylvianın hayatına bu defa en yakın arkadaşının tanıştırmasıyla girer. Sylvia ve Dave, Victordan gizli buluşmaya başlarlar. Victorun zamanda geri giderek sevgilisinin başka biriyle evlenmesini engellemek için yakaladığı ikinci şans geri tepmiş gibidir."} +{"text":"Yönetmeninin, aşk için söylenmiş bir yalanın günümüz Gürcistan'ında yaşayan üç ayrı kuşaktan üç kadının hayatlarını değiştirmesinin incelikli öyküsünü anlattığı bu ilk kurmaca filmi, vaktiyle komünist olan ülkelerin sosyo-ekonomik sorunlarını bir aile açmazı içinde ele alıyor Sovyet sonrası Gürcistan'ının harap başkenti Tiflis'te, genç Ada, annesi Marina ve büyükannesi Eka'yla birlikte yaşamaktadır. Paylaştıkları eski dairede, günlük yaşam hiç de kolay değildir; bu şartlarda tebessüm ve kahkaha zahmet gerektiren şeylerdir. Hayatlarının tek sevinci, Paris'e göç etmiş olan ve zaman zaman biraz para da yollayan, ailenin çok sevilen oğlu Otar'ın düzenli bir şekilde gönderdiği mektuplardır. Uzun yokluğu süresince genç adamın adı ev halkı arasında efsaneleşmiştir. Ne yazık ki Otar'a bir kaza sonucu trajik şekilde ölür ve onun ölümünü yaşlı Eka'ya söylemeye Marina'nın içi elvermez. Ada'yı da kendine suç ortağı eder ve ikisi, Otar'ın adıyla mektup yazmaya devam etme kararı alırlar"} +{"text":"İbrahim Zübükzade mesleğinden ihraç edilmiş bir siyasetçidir. Sözünde durmayan, ahlaksız bir adamdır. Gazeteci Yaşar gazetede yayınlamak istediği yazı dizisi için Zübükzadenin yaşam öyküsünü öğrenmek ister. Gittiği köyü Gülörende karşılaştığı köylüleri Zübükzadeyi nefretle anarlar. Yaşarın köylüden aldığı bilgiye göre Zübük iş hayatına bir dairede katip olarak başlamış, kısa sürede aldığı rüşvetlerle zengin olup çıkmıştır. Foyası ortaya çıkınca kovulan Zübük, Destek Partisine girip yağcılıkla ocak başkanlığına yükselir. Girdiği her yere de rüşveti bulaştırır. Muhalefet partisinden olan Kadir Ağanın kızı Yektaneyi evlenme vaadiyle kandırıp birlikte olur. Ama çetin ceviz Yektane, silah zoruyla Zübükü nikah masasına oturtur. Uyanık Zübük, partili partisiz herkesi öylesine birbirine düşürür ki, sonunda halk onun belediye reisi olması için neredeyse yalvarır. Aklı sürekli şeytanlığa çalıştığı için kendisine kurulan komploları da birer ikişer savuşturan Zübük, kendini milletvekili seçtirir. Tüm bu anlatılanlara çok şaşıran kurt gazeteci Yaşar, Zübükle yüzyüze konuşmaya gider. Zübük, tüm yüzsüzlüğü ile, köylüyü, kasabalıyı, giderek tüm halkı kötüleyip, kendisinin ne denli dürüst ve vatansever bir politikacı olduğunu öyle bir anlatır ki; Yaşar Zübüke neredeyse acımaya başlar. Ama giderayak Zübükün kendisine de oynadığı bir oyun aklını başına getirir. Çirkin politikacıların elinde çaresiz kalan halkın her zaman haklı olduğunu anlar..."} +{"text":"Toy Story'nin yaratıcılarından bomba gibi bir animasyon daha: CGI teknolojisi ile ve Disney ortaklığıyla gerçekleştirilen dördüncü Pixar filmi Monsters Inc., Canavarlar Dünyası adlı kendilerine has bir diyarda yaşayan ve enerji toplamak için arada bir insanların bulunduğu ortamlara gelmek zorunda kalan canavarların öyküsünü anlatıyor. Geliyorlar, çünkü Canavarlar Dünyası'nın enerji kaynağı, canavarlar tarafından korkutulan insanların attığı çığlıklar. Gerçekte kötü niyetli olmayan bu tuhaf yaratıklardan Sully günün birinde kazara küçük bir kızı da Canavarlar Dünyası'na getirince, tek gözlü arkadaşı Mike başta olmak üzere tüm canavarlar dehşete kapılıyor. Neden mi? Çünkü Canavarlar Dünyası'ndaki inanışa göre insanlar toksik etki yapıyorlar ve küçük kızın varlığı onlar için bir salgın hastalık tehdidi anlamına geliyor..."} +{"text":"Çello çalan Daigo Kobayashi, orkestrasının dağılmasının ardından eşiyle beraber doğduğu kasabasına geri döner. Başka bir işte çalışacak deneyimi olmadığı için deneyim aramayan \"Gidişler\" ismindeki bir işe seyahat acentası zannederek başvurur. Aslında yapacağı işin Japon kültüründe önemli bir yere sahip \"Nokanshi\", yani ölüleri öbür taraftaki yolcukları için hazırlama geleneğinin bir parçası olduğunu öğrenir. Daigo'nun işi ölüleri usulüne göre tabutlara yerleştirmektir. İlk başlarda bu durumda hoşlanmasa da zamanla işine alışılan Diago'nun kendi yaşantısı, bakış açısı ve duyguları da bu işle beraber değişecektir. Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını evine götüren Gidişler, Japonya'nın dini inançlarına ve geleneklerine yer yer komik ve duygusal bir bakış atıyor. Ölümün bir son mu yoksa yeni bir yolculuğun başlangıcı mı olduğunu sorgulatan film, izleyicisini sömürmeyen son derece naif ve aldığı ödülleri sonuna kadar hak eden bir yapım."} +{"text":"Dr. Tess Coleman ve 15 yaşındaki kızı Anna ayrı tellerden çalmaktadırlar. Yeniden evlenmek üzere olan Tess kızından beklediği ilgiyi görememektedir. Anna ise annesinin kendi zevklerine daha sempatiyle bakmasını beklemektedir. Tess'in evlilik töreninden bir gece önce talih kurabiyelerinde yaşanan bir karışıklık sonucu olanlar olur... Cuma sabah kalktıklarında beden değiştirdiklerini fark ederler. Anna annesinin bedeninde evlenmeye hazırlanırken, Tess de genç bir kadının bedeninde olayları yoluna sokmanın yolunu arar. Fakat bu değişim zamanla birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır. 1976 tarihli Disney klasiğinin yeniden yapımı. İlkinde Jodie Foster rol alıyordu. Yeniden yapımının da oldukça eğlenceli olduğunu ekleyelim. Jamie Lee Curtis de filmin artıları arasında öne çıkıyor."} +{"text":"Asya lı üç usta korku yönetmeninden üç kere korku, üç kere gerilim... İlk bölüm: Fruit Chan'nın yönettiği Mantı. Kocasını genç sevgilisine kaptırmak üzere olan eski televizyon yıldızı Quing, gençleştirici özelliği olduğu söylenen bir mantının tadına bakmaya karar verir. Ama bu mantı bilinhen mantılardan değildir. Paranoyaların ve kaybetme korkusunun zirveye ulaştığı bu ilk bölümde; insanın içindeki korkuları yenmek için nasıl da dehşet dolu şeyler yapabileceği anlatılıyor. İkinci bölüm: Chan-Wook Parkın yönettiği Kes. Ryu Ji-Ho, güzel bir evliliği ve iyi bir işi olan başarılı bir yönetmendir. Bir gün film çekiminden eve döndüğünde, filmlerinde rol alan bir figüranın onu beklediğini görür. Figüran, piyanist olan karısının parmaklarını piyanoya yapıştırır ve parmakların bedeli olarak da Ryudan yanında getirdiği küçük çocuğu öldürmesini ister. Final bölümü: Takashi Miike den Kutu... Roman yazarı olan Kyoko, çocukken, bir kaza sonucu, ikiz kardeşini öldürmüştür. Çocuğunun ölümüne dayanamayan babaları da kayıplara karışmıştır. Kyoko, yaşadığı bu dehşet olay yüzünden kabus gibi bir yaşam sürmektedir. 2002 yılında çekilmiş ilk filmin ardından, üç ünlü korku yönetmeni, bu sefer de, \"kötülük yapan insanın derdi nedir?\" sorusuna cevap arıyor."} +{"text":"Connie Sumner, kocası ve oğluyla mutlu bir yaşantısı olan bir kadındır. Bir gün iş için New York'ta bulunduğu sırada rüzgar yüzünden dengesini kaybeder ve düşer. O sırada orada bulunan genç kitapçı Paul Martel, kadına yardım eder ve dizindeki yaraya pansuman yapmak için evine davet eder. Connie, genç adamın evinde çok kısa bir süre geçirir ve hemen evine döner. Bu olayın, kocası Edward ile olan ilişkisi için bir test olduğunu düşünmektedir. Ancak bir süre sonra genç adamın dairesine tekrar gider; olaylar artık kontrolden çıkmıştır... Film, Claude Chabrol'un 1969 yapımı klasik filmi Une Femme Infidele'in Amerikan uyarlaması. Yönetmen Adrian Lyne, orjinalinde Paris'te geçen hikayeyi ustaca New York'a taşımış. Orjinali kadar olmasa da başarılı bulunan filmde, Diane Lane'in Oscar'a aday gösterilen sürükleyici oyunculuğuna Richard Gere ve Olivier Martinez de oldukça iyi eşlik ediyorlar."} +{"text":"Alan Parkerın filmi Fame, geleceğin dansçıları, şarkıcıları ve oyuncularının şöhret yolunda çektiği sıkıntıları anlatıyor. Pek çok filmiyle farklı nedenlerle adından söz ettiren Alan Parkerın, başarıya ulaşmak isteyen gençleri anlattığı iki filmi hafızalarda yer etmiştir. Dublinlilere soul müzik sunmak için genç bir müzik grubunun kuruluşunu anlatan The Commitments, karakterleri ve ilginç çekimleriyle hatırlardadır. Ama Parker ondan önce, yine şöhrete giden zorlu yolu anlatan bir başka film daha yapmıştı. 1980 yapımı Fame, New York Performans Sanatları Okuluna yeni katılmış umut dolu genç öğrencilerin, eğlence dünyasında kendilerine bir yer sağlamaya çalışırken nelere katlandıklarını anlatır. Ancak aynı zamanda çok da eğlencelidir. Parker bu zahmetli eğitimden, yer yer trajik olaylardan unutulmaz sahneler çıkarır. New York taksilerinin tepelerindeki müthiş dans, bir jam sessiona dönüşen yemek molası gibi. Başarıya ulaşan karakterlere hayran kalmaktan da kendinizi alamazsınız. Altı dalda akademi ödülüne aday gösterilen film en iyi şarkı ve en iyi beste ödüllerine sahip."} +{"text":"Jeff Talley, Los Angeles polisine bağlı olarak çalışan ve rehineler için arabuluculuk yapan bir polistir. Ancak günün birinde işler ters gidip bir çocuğu rehin almış bir adamın intiharına ve çocuğu öldürmesine engel olamayınca bunalıma girer ve ufak bir kasabaya tayinini ister. Karısı ve çocuğunu geride bırakarak geldiği kasabada kaybettiği huzuru arayan Talleynin başı eskisinden de büyük belalara girer. Bir araba çalmak derdinde olan üç genç, işler karışınca arabanın sahibi olan aileyi rehin almak zorunda kalırlar. Ancak rehin alınan aile de sıradan değildir. Ailenin evinde New Yorkun batı yakasının mafya babalarından Sonny Benza'nın milyonlarca doları bulunmaktadır ve bunun farkına varan hırsızların elebaşı Marsın bu paraları almadan kasabadan ayrılmaya niyeti yoktur. Durumu öğrenen Benza da, Talleyin karısını ve kızını rehin alır ve işler tamamen Talleynin kontrolünden çıkar. Geldiği sakin kasaba Los Angelestan beter bir kabusa dönüşmüştür."} +{"text":"Cole Trickle genç ve tecrübesiz olmasına rağmen son derece yetenekli olan, fakat yeteneğini başarıya nasıl dönüştüreceği hakkında hiçbir fikri olmayan kendini beğenmiş bir yarış pilotudur. Küçük yarışlardaki hatasız sürüşüyle herkesin dikkatini çekmeye başladığı günlerde Tim Dolan'ın desteğini kazanır. Dolan, eski bir NASCAR şampiyonu olan Harry Hoghe'u Trickle ile tanıştırır ve onun kullanması için özel bir araba üretmeye ikna etmeye çalışır. Hoghe yetenekli gence kendi yarış tecrübelerini aktaracak ve yeteneğini nasıl kullanması gerektiğini gösterir. Fakat Trickle'ın NASCAR'da tutunmanın sadece başarılı olmakla mümkün olmadığını anlaması uzun sürmez; şampiyonanın en başarılı pilotu Rowdy Burns ile yıldızı doğal olarak barışmayan Trickle, bir yarışta Burns ile kural dışı bir \"kapışma\"ya girişir ve iki pilot da hastanelik olur. Burns'un sakatlığı şampiyonadan çekilmesini gerektirecek kadar ağırdır, bunun üzerine Burns Cole ile dost olmaya ve onu desteklemeye karar verecektir."} +{"text":"16 yaşındaki Murat, Berlinli, Türk ve eşcinsel ve deneyime aç bir genç. Murat'ın ailesinde ipler, ağabeyi Osman'ın elinde, Osman'ın bir numaralı yasası ise, başka erkekleri seven erkeklerin birer utanç vesilesi olduğu. Murat buna rağmen, tutkulu bakışlara ve kendisiyle benzer düşüncedekilere rastlama fırsatı yakalamak için, her gece parklara çıkarak piyasa yapıyor. Sonunda kendini kiralık Türk oğlanlar ve travestilerden oluşan ikilemlerle dolu bir altkültüre saplanmış buluyor. Bu dünya, Murat için yeni bir yuva oluşturuyor. Tıpkı Murat gibi Türk olan Lola, bir travesti şovda şarkıcı olarak sahne alıyor. Lola ve Murat neredeyse ilk andan itibaren son derece sıcak bir dostluk kuruyorlar; ne var ki Lola, Murat'ın ağabeyi Osman'la ilgili bir sırrı saklıyor."} +{"text":"Quebec, 1758. Ailesini fazla burjuva ve kentli bulduğu için yıllar önce reddeden, cesur ve maceracı genç François Le Gardeur, o günden beri Amerika yerlileriyle birlikte ormanın içinde doğal bir yaşam sürmüştür. Bir av partisinden dönerken babasının sağlığının kötü olduğu haberini alınca Quebece döner. Ama geç kalmıştır. İkinci kötü haber ise, babasının yalnızca sağlığının değil, parasal durumun da artık eskisi gibi olmadığıdır. Dönüşünden bir gün sonra, Le Gardeur ve Marie-Loup pazar yerinde karşılaşır ve ilk görüşte aşık olurlar. Marie Loup, özgür gör��nüşü ve aklıyla, zamanının ötesinde bir kızdır. Onun özgür ruhunu ve konuşmalarını halk içinde kınayan Peder Blondeau, içten içe kıza karşı büyük bir aşk beslemektedir. Genç kızın vahşiler olarak adlandırılan yerlilerle iletişim içinde olması çevresindekilerin dedikodularına sebep olmakta; onun bir cadının güçlerine sahip olduğu kulaktan kulağa yayılmakta ve hastaları iyileştirmek için şaman büyüleri kullandığı ileri sürülmektedir. Olaylar karmaşıklaştıkça Blondeau hariç herkes inancını yitirmeye başlar. Le Gardeur ise sevdiği her şeye veda etme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır."} +{"text":"İranlı yönetmen Bahman Farmanaranın yönettiği Kafurun Kokusu, Yaseminin Rayihası nın konusu şöyle: Elli yaşındaki sinema yönetmeni ve sabık sürgün Bahman Farjami, Devrim Sonrası Sansür Kurulu tarafından yasaklandığı için yıllardan beri ülkesinde film çekememiştir. Sevgili karısının ölümünün ardından zor günler geçirmektedir. Kalbiyle ilgili sorunlar ve bir dizi garip tesadüf onu Azrailin yakınlarda olduğu konusunda ikna eder. İranda cenaze törenleri üzerine yeni bir belgesel çekmeye başlayınca, sağlıksız fikirleri de büsbütün şiddetlenir. Yaptığının sadece Japon televizyonu için belgesel bir film olduğunu söyler ama, arkadaşları acaba kendi cenazesini mi planlıyor diye merak ederler. Ülkesinin ve kültürünün cenaze törenlerini araştırırken; yeniyetme intiharları, tacize uğrayan kadınlar ve seri entelektüel cinayetleri de dahil, İran toplumunun hiç farkında olmadığı yanlarına göz atmış olur. Bütün bunlar kafasında karışır ve onu, gerçekten de ölümüne yol açabilecek yoğunlukta, Fellinivari bir düşte noktalanan, duygusal yönden çılgınca bir geziye çıkartır... Farmanara filmi Açılış monoloğundaki Ölümden korkmuyorum. Beyhude geçen bir hayattan korkuyorum cümleleri aslında filmimin özetidir. şeklinde özetliyor."} +{"text":"Mekan, 19. Yüzyılın sonunda siyasi birliğini sağlamayı ancak başarabilmiş, bu nedenle de sömürgecilik yarışında geri kalmış İtalya. İtalyanın en ünlü toprak sahiplerinden Berlinghieri ailesinin oğlu Alfredo ve babası çiftçi olan Olmo, 1900 yılında aynı gün doğarlar. Adaletsizliklerle ve ekonomik sıkıntılarla dolu olan 20. Yüzyıl İtalyasında iki yakın arkadaş olan Alfredo ve Olmonun arasındaki ilişki, yaşları büyüdükçe keskinleşen sınıf farklılıkları ve ülke içi-dışında yaşanan siyasi sorunlar nedeniyle arkadaşlıktan düşmanlığa dönüşür. Savaşa gidip gelen Alfredo, artık Marksist Olmonun gözünde, yok edilmesi gereken faşist bir liderden başka bir şey değildir. Usta Bernardo Bertolucci, toplumun, burjuvazi ve köylü sınıfı olmak üzere iki farklı kanadını temsil eden Alfredo ve Olmo üzerinden zamanında komünizm ve faşizmden çok çekmiş gerçekçi bir İtalya panaroması sunuyor. Orjinali 5.5 saat süren bu Bertolucci başyapıtı, içerdiği sahneler yüzünden pek çok kez sansüre uğrayıp kesildi. Bazı festivaller dışında gösterilmemiş olan kesilmemiş versiyonu yalnızca filmin orjinal Dvdsinde mevcut."} +{"text":"Gailın agorafobisi onu içeriye, aşk romanları okuyarak kendini kaybettiği, anneannesi ile paylaştığı eve hapsediyor. Bu iki kadın ufak adımlarla birbirleriyle yakınlaşmaya çabalıyorlar. Rob kız arkadaşını kaybetmiş olmakla başa çıkmaya çalışıyor. Gladwin çifti, 60 yıllık beraberliklerinde bir dönüm noktasına gelmişler: Senelerce konuşulmayan gerçekler aralarında bir duvar örmüş bulunmakta. Sevgisinde sadık Bayan Gladwin küçük hareketleriyle bu durumu ikisi için de aşmaya çalışıyor. Büyüleyici imgelere sahip olan Daha İyi Şeyler şiirseliğini, özenli görsel kompoziyonlarına ve derinlikli ancak minimal ses kullanımına borçlu. İnsanın toplumdan soyutlanması teması daha önce bolca işlenmiş olsa da, Hopkins kişisel bağa sahip olduğu bir bölgeye ve insanlarına benzersiz bir bakış açısıyla yaklaşıyor; İngiltere kırsalının kalbinde keşisen hayatlara, kayıplara ve aşklara apayrı bir dürüstlükle eğiliyor. Daha İyi Şeyler dramatik etkisini, bir bölgeyi, yaşayanlarını ve onların bireysel hikayelerini yavaşça üst üste bindirerek inşa ediyor; böylelikle Hopkins filmin karakterlerine uzun uzun bakabilmenizi ve onların içinize işlemesine izin vermenizi sağlıyor."} +{"text":"On sekiz yaşında güzel bir kız olan Ayşe, Saidle evlenmek için eğitimini yarıda bırakır. Said, kendisi yılın 11 ayı Tunus kentinde çalışırken onun da, tıpkı erkek kardeşlerinin eşleri gibi Cerba adasındaki evlerinde kalmasını ister. Ayşe gelenekleri bir yana bırakarak kocasıyla birlikte Tunusa gitmek ister; hatta yol parasını vermek için dokuduğu güzel halıları satmayı bile teklif eder, ama Said bir şart koşar: önce ona bir oğul doğuracaktır. Yıllar geçtikçe, Ayşenin Saidli mevsim leri gittikçe daha fazla çatışmayla dolar ve bunlar, sert kayınvalidesinin sürekli eleştirileriyle yılın geri kalan aylarına da yayılır. Ayşe, kaçıp gitme özlemiyle doludur. Zaman içinde, Cerbadaki boğucu kadın kaderinin kurbanı olacak iki kız doğurur: Meryem ve Emine. Nihayet Tunusa taşınmasını mümkün kılacak Aziz adlı bir oğlan doğurduğunda, çocuk onun nörotik sorunlarının da varisi olur... Altın Laleli Moufida Tlatli, modernlik ile erkeklerin kral, kadınların ise yumuşak başlı hizmetkarlar oldukları baskıcı gelenekler arasına sıkışmış Tunuslu kadınlar temasına geri dönüyor."} +{"text":"Yazar Giovanni Pontano, yaratıcılık krizinin yanı sıra, varoluşsal bir bunalım geçirmektedir. Karısı Lidiayla olan ilişkisi de yolunda değildir; aralarında iletişim sorunu vardır ve yazarın dünyanın geri kalanıyla arasındaki başlıca sorun da budur zaten. Çift, Giovanninin son kitabının piyasaya sürüldüğü gün, bir hastanede kanserden ölmek üzere olan Marksist editör Tomassoyu ziyaret eder. Daha sonra Giovanninin kendisi için çalışmasını isteyen Milanolu bir sanayicinin evinde verilen, erotik karşılaşmalarla dolu, gece boyunca süren uzun ve sıkıcı bir parti, genç çiftin evliliğinin giderek anlamsızlaştığı gerçeğini daha da belirginleştirir. Gecenin sonunda sorunlarına ancak yüzeysel bir çözüm bulurlar... Usta İtalyan yönetmen Michelangelo Antonioninin 1961 yılında çektiği Gece, çağdaş insanın duygularının belirsizliğini vurgulayan psikolojik bir dramdır. Filmde, boş ve çılgın bir dünyanın simgeleri olan çeşitli temalar iç içe geçer: yalnızlık, düşmanlar, ölüm, para, vs."} +{"text":"Titiwoo okyanusun ortasında küçük volkanik bir adadır. Burada sevimli ama bir o kadar da dağınık fikirli Horatio Tibberton yaşar. Tibberton çok yönlü fakat toplumla uyumsuz bir bilim adamıdır. Güney denizindeki bu doğa parçasına, kasvetli şatosunda uşağı Sami ile yaşayan kendini beğenmiş Kral Pumponell arafından sürgüne gönderilmiştir. Profesörün evlat edindiği Tim yanı sıra, adanın önde gelenlerinden bir grup yaratık da profesörün kendine özgü dil okuluna devam etmektedir: telaffuz sorunu yaşayan penguen Ping; kendi çatısı altında yatıp felsefe yapmayı yeğleyen sınıf başkanı kertenkele Monty; sürekli ağaç gövdeleriyle kayalara çarptığından tüyünü kaybetme eğilimindeki sakar, pabuç gagalı Shoe; sık sık denizdeki kayalığında güneşe karşı oturup melankolik bir havayla yürek parçalayıcı şarkılar söyleyen deniz aslanı Solomon; Tibbertonun evinin, okulunun ve küçük ada halkının düzeninden sorumlu alıngan ve duygusal bayan domuzcuk Peg..."} +{"text":"Abuzer Kadayıf çok ünlü bir türkücüdür. Konserlerinde taşkınlıklar yaşanırken, halk kendisine olağanüstü sevgi gösterir. Konserlere, turnelere, çeşitli TV programlarına çıkan Abuzer'in kasetleri kapış kapış satılırken gün geçtikçe büyük bir servetin sahibi olma yolunda hızla ilerler. Siyasi partiler onu kendi saflarına çekip milyonlarca hayranından yararlanmak isterken mafya da onun ardı arkası gelmeyen kazancından pay almanın hesaplarını yapar. O çiğköfte yoğururken, kebap yerken, kızlara sulanırken resimleri yayınlanan ve her fırsatta dinden imandan söz ederek çeşitli konularda bilgiçlik taslarken, ahkam kesen sempatik görünümlü esprili bir türkücüdür de. Aynı zamanda o, sosyoloji profesörü Ersin Balkan'dır. Ersin Balkan, bu kimlik değişimini saygın bir amaç için yapar ve bu sırrını doktor sevgilisi Ece'den bile saklar. Ersin Balkan'ın Abuzer Kadayıf olduğunu bilen tek kişi eski başarısız bir türkücü olan ve menejerliğini de üstlenen hemşehrisi Abdo'dur..."} +{"text":"Genç bir psikiyatrist olan Beatriz Vargas, en yakın yerleşim biriminden kilometrelerce uzakta kurulmuş ve hipnoz uygulamaları ile ünlü bir senatoryumda iş bulur. Genç doktor hastaneye kabul edildişinin ilk gününde, diğer meslektaşlarını kıskandıracak bir başarıya imza atar ve yıllardır tedaviye cevap vermeyen genç bir hasta ile iletişim kurmayı başarır. Beatrizin genç kıza yardım etme çabaları korkunç bir olayla boşa çıkar. Genç kız, bilekleri kesilmiş halde ölü bulunmuştur. Hafıza kaybı olan bir başka hastanın uyarıları ile birlikte Beatriz içinden çıkılması güç bir çıkmaza girer. Küçük kızın ölümün ardındaki esrar perdesi aralanırken, Beatriz aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını farkeder. Genç kadın içine hapsolduğu hastanenin sırrını çözebilmek için önce kendisi ile yüzleşmek zorunda kalır."} +{"text":"Ümit Elçi, sekiz yıl önce Sarıkamış'ta yaşanmış gerçek bir olayı beyazperdeye taşıyor. Emir ve Serhat çocukluklarından beri arkadaştılar ve Serhat'ın babası Şemdin'le birlikte sınırda silah kaçakçılığı yapmaktadırlar. Ancak bir gece çıkan çatışmada Emir arkadaşının hayatını kurtarmak için farkında olmadan asker kardeşi Baran'ı öldürür. Olaydan sonra yurtdışına kaçan genç adam ülkeye geri döndüğünde herkesin hayatında büyük değişiklikler olduğunu görür. Serhat milletvekili olmuştur, kendisi ise kardeş katili ve kanun kaçağıdır. Dünyanın neresinde olursanız olsun modern çağın yarattığı yozlaşmadan nasibinizi aldığınızı söyleyen Ümit Elçi ve Ferhat Gündoğdu, kahramanları hala hayatta olan hikayede tüm gerçek kişilerin isimlerini değiştirmişler. Ancak bu trajik hikaye önümüze sadece güneydoğu gerçeklerini sermekle kalmıyor, kazara yaşanan bir olayın insan hayatını nasıl altüst edebileceğini de gösteriyor."} +{"text":"ABD 'nin güney eyaletlerinden Georgia ile Güney Carolina 'yı birbirinden ayıran Cahulawassee nehri üzerine bir baraj inşa edilmek üzeredir. Kısa bir süre sonra bu nehir ortadan kalkacak yerini de yapay bir baraj gölü alacaktır. Atlanta 'lı doğa tutkunu Lewis ve üç şehirli arkadaşı, Ed Bobby ve Drew nehrin doğası sonsuza dek bozulmadan önce son bir kez kano ile nehri boydan boya geçmeyi ve bir çeşit macera yaşamayı planlarlar. Bu hafta sonu tatilinin her zaman golf oynadıkları hafta sonlarından farklı olmasını istemektedirler. Nehir boyunca ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe doğanın güzelliği ile ters orantılı olarak yöre insanlarının pek de dost canlısı olmayan davranışları ile karşılaşırlar ve yolculukları bir kabusa dönüşür."} +{"text":"Astronot Spencer Armacost ile karısı Jillian'ın mutlu bir evlilikleri ve yolunda giden bir hayatları vardır. Bir gün Spencer'ın görev sırasında esrarengiz bir şekilde kule ile bağlantısının iki dakika boyunca kesilmesi sonucu, her ikisi içinde hayatlarını zehir eden zorlu bir süreç başlayacaktır. Kısa bir süre sonra Jillian ikiz çocuklarına hamile kalır. Herşey oldukça güzel görünmektedir. Her ikisi de çok mutludurlar. Ama Jillian'ın hamile kalması ile birlikte başlayan kabusları, çocuklarının babasının Spencer olmadığını düşünmesine yol açar. İlginç olan şudur ki, bu varlığın insan bile olmadığını düşünmektedir. Bu düşüncelerin endişesi ile Jillian çıldırmanın eşiğine gelir. Spencer'ın o esrarengiz iki dakika boyunca yaşadıkları, bütün bu gerilimin kaynağını oluşturmakta ama NASA dahil hiçbir kurum tarafından da bu duruma bir açıklama getirilememektedir."} +{"text":"Trenin mühendisi kendisini almaksızın istasyonu terk ettiği an, mühendis Odd Horten, önünde uzanan geleceğin basılı zaman çizelgeleri ve iyi bilinen istasyonlar olmaksızın geçecek bir yolculuk olduğunu anlamıştır. OHorten dakik bir demiryolu ağının bir parçası olarak yolculuk ettiği 40 yılın ardından emekli olmaya mecbur edilmiştir ve platform onun için artık güven dolu bir yer değildir. Düzenli ve yalnız varoluşu yerini olasılık dışı serüvenlerle ve şaşkınlık verici ikilemlerle dolu bir geleceğe bırakmak üzeredir: Horten uçakla seyahat edebilecek midir? Ödüllü teknesini eninde sonunda satacak mıdır? Peki nasıl kendisini bir çift yüksek topuklu kadın ayakkabısının içinde bulmuştur? Ya direksiyonda gözleri bağlı bir adamla yaptığı kabus gibi yolculuktan kurtulabilecek midir? Yaşlanmakta eğlenceli bir taraf olduğu test edilip onaylanmıştır ve gülümseyerek, yaşamı kendine özgü görkemiyle kucaklamayı başarmamız için ille de yaşlı Norveçliler olmamıza gerek yoktur. İnsanlık haline mükemmelce eğri bir açıdan bakan Bent Hammer bize sıcaklığın, bir doz melankolinin ve evrensel cazibenin sarmaladığı absürt bir manzara sunuyor."} +{"text":"Stanley Kubrick, sinema tarihinin en ilginç yönetmenlerinden birisiydi. Bütün dünyada bilinen, son derece saygı duyulan ama özel yaşamına kesinlikle ulaşılamayan bir isimdi. Bu tuhaf durum ise bir şarlatanın işine fazlasıyla yaradı. Kendisi yönetmen Eyes Wide Shut'ı çekerken, Londra'da kendisini Kubrick gibi tanıtarak, bedava yemekler yedi, içkiler içti hatta girişimcileri dolandırdı. Film Alan Conway'i, yani bu 'zeki' adamı anlatıyor. Son derece stilize çekimleri müthiş bir oyunculukla birleştiren filmin tek eksiği, ilginç bir senaryo. Kubrick filmlerine yapılan görsel ve işitsel göndermeleri izlemek hayli zevkli olsa da, daha yaratıcı ve yırtık bir senaristin elinde bu öyküden bir başyapıt çıkabilirmiş. Yine de, Malkovich'in 'renkli' oyunculuğuna bir göz atın."} +{"text":"Bir zamanlar çok rağbet gören bir tatil ve sağlık kaplıcası olan Hotel Splendide, belli bir zamansızlığın hüküm sürdüğü kuş uçmaz kervan geçmez bir adadadır. Kath, beş yıllık bir ayrılığın ardından şef yardımcısı olarak yetiştirildiği bu yıkık dökük otele geri döner. O zamanlar, sağlıklı yaşamanın fanatik bir savunucusu olan ve fikirlerini uygulama konusunda gayet inatçı davranan acımasız Bayan Blanche'ın oğlu ve baş şef Ronald'ın sevgilisi olmuştur. Her ne kadar Bayan Blanche bir yıl önce ölmüş olsa da, aile üyeleri ve sürekli misafirler onun kurbanı olmaya devam etmektedir. Kath, Ronald'la mutfakta yarışmaya ve harika, karşı konulmaz gurme yemekleri hazırlamaya başlar. Ancak menüdeki değişiklikler konusunda, Bayan Blanche'ın çocuklarının en büyüğü olan Dezmond'ın muhalefetiyle karşılaşır. Dezmond, annesinin ruhunun kanalizasyon ve ısıtma sistemlerini kontrol ettiğine inanmaktadır. Gerçekten de yüzeyin altında, aile üyelerinin entrikalarının ve dolaplarının gerisinde, bina canlanmaya başlar \"Delicatessen / Şarküteri\", \"Brazil\", \"Barton Fink\" ve benzeri pek çok anarşist ve çılgın filmin bir bileşimi olan fimde de de dehşet ve acayiplik öğeleri, bol bol kara mizah ve grotesk düşkünlüğüyle aynı potada eritilmiş."} +{"text":"Fransız Le Monde gazetesinin \"Cannes Film Festivali'nin en cüretkar filmi\" dediği Mutluluğun Resmi, otuz yıldır evli olan sessiz William ve Madeleine çiftinin kör komşuları Adam ve onun cazibeli sevgilisi Eva ile tanışmalarını ve aralarında geçenleri anlatıyor. Yeni emekliye ayrılan William ve işi ile kocası arasında gidip gelen hayatının monotonluğundan resim yaparak kaçmaya çalışan Madeleine orta yaşlarını sürmektedirler. Rastlantı sonucu karşılarına çıkan bir kır evini yaşam tarzlarını değiştirmek adına satın alan çift, eve yerleşince civarda yaşayan Adam ve Eva çiftiyle tanışır. William ve Madeleine ikilisinin cinsel uyanışlarına vesile olan bu tanışıklık, çiftlerin eş değiştirmeye yönelik cinsel fanteziler gerçekleştirmesine neden olur. Kurallarını bilmedikleri bir fantezi dünyasına adım atmış olsalar da bu durumdan pek de şikayetçi gözükmeyen William ve Madeleine çifti, kapısı aralanmış bu fantezi dünyasında başka çiftlere de yer vererek mutluluğun resmini çizmeye çalışacaklardır."} +{"text":"David ve Diane birbirlerine aşıklar ve mutlu bir evlilikleri var. Genç kadın bir broker, adam ise mimardır. Hayal ettikleri eve sahip olunca bu mutlulukarını devam ettirebilmek için daha fazla paraya ihtiyaçları vardır. bunun için genç çift, mali açıdan büyük bir atılım yapmak için Las Vegas'a gidiyor. İşler David'in düşündüğü gibi gitmeyince borçlandığı bir milyoner ona 1 milyon dolarlık bir teklifte bulunuyor. 1 milyon dolar karşılığında sadece bir gece için David'in karısını istiyor. Genç çift bu teklif karşısında şok oluyor. Bu para onların tüm hayatlarını istedikleri gibi kurmaları için mükemmel bir meblağ ama diğer yandan da bu, onların ilişkilerinin sonu da olabilir."} +{"text":"Derin Karanlık'ın uyumsuz kahramanlarından Richard B. Riddick geri döndü! Başına ödül konan anti-kahraman, beş yıl boyunca kafatası avcılarıyla galaksinin her yerinde köşe kapmaca oynamıştır. Bir gün şans eseri geldiği barışçı Helion gezegeni insanlara baskı yoluyla hükmeden zorba Lord Marshal tarafından işgal edilmiştir. Riddick, gece ve gündüzün, dondurucu soğuk ve korkunç sıcaklar manasına geldiği buradaki bir yeraltı hapishanesinde eski bir tanıdığa rastlar: Kyra! Birlikte hayatta kalma mücadeleleri kısa zamanda nefes alıp veren her canlının kaderiyle oynadıkları muazzam bir savaşa dönüşecektir. Aksiyon yıldızı Vin Diesel, bir kere daha David Twohy'nin yazıp yönettiği bir filmde, yine Riddick karakterine bürünüyor. Üstelik bütün filmin merkezinde tek başına duruyor!"} +{"text":"80'li yıllar. Hayata küsmüş melankolik babası Jack ile beraber yaşayan Andie, zengin çocukların ve alt sınıftan olanların beraber okudukları bir liseye gitmektedir. Pembe renklerin hakim olduğu ilginç bir gardrobun da sahibi olan güzel kız, okul sonrası Trax isimli plakçıda çalışmaktadır. Burada çalışan 30'larındaki deli dolu ve bekar Iona, onun için hem en yakın arkadarş hem de bir nevi anne gibidir. Andie'nin hayatındaki diğer bir figür ise, güzel kıza umutsuzca aşık olan çocukluk arkadaşı Duckie'dir. Kendine has kıyafetleri ve anarşist tavırlarıyla hem gururlu bir kaybeden hem de okulda tiye alınan bir yalnız kurttur Duckie. Gelin görün ki Andie'nin kalbi okuldaki kendini beğenmiş zengin çocuğu Steff'e ait gibidir ama delikanlının kibiri her daim ondan uzak durmasına yol açmaktadır. Bir yandan okul balosunun yaklaştığı gerilimli Amerikan lise ortamında birdenbire ortaya çıkan beyaz atlı prens Blane işleri genç kız için daha da zorlaştıracaktır."} +{"text":"New Yorkun önemli ve de başarılı ailelerinden biri olan Grombergs ailesi, iş yaşamlarındaki başarıyı aile yaşamlarında gösteremeyen, birbirleriyle sağlıklı biçimde ilişki kuramayan bireylerden oluşmuştur: Ailenin en büyüğü Mitchell Gromberg, bir yandan ölüm fikriyle boğuşmakta, bir yandan da yıllardır geçinemediği oğlu Alexle anlaşabilmenin yollarını aramaktadır. Alex ise oğluyla ve ilişkilerinde babasının yaptığını düşündüğü hatalarını tekrarlamamaya çalışmaktadır. Bu esnada, ailenin üçüncü kuşak üyeleri olan Alexin çocukları, ebeveynlerinin desteği olmadan, kendi sorunlarını çözmeye çalışmaktadır. Sinema tarihinde ilk kez Douglas ailesinin dört üyesini, Kirk Douglas, Michael Douglas, Cameron Douglas ve Diana Douglası bir araya getiren film, üç kuşağın ilişkileri üzerinden günümüze ait bir aile portresi çiziyor."} +{"text":"Vladimir Nikolaevich, Moskovada bir tesisde formenlik yapan kendince değerleri olan ve bu değerlere sonuna kadar sıkı sıkıya bağlı orta yaşlı bir adamdır. Gedevan Aleksandrovich ise Gürcü kökenli bir üniversite öğrencisidir. Vova Dayı akşam işten eve gelir, evde ekmek ve makarna olmadığı için bunları temin etmek üzere dışarı çıkar. Yolda yanına elinde kemanı ile genç biri yanaşır. Köşede üstü başı yırtık ve kirli olan birini gösterir, adamın ufaktan deli olduğunu imleyerek polise teslim etmesi için yardım etmesini ister. Sosyal bilinç katsayısı yükseklerde olan Vova Dayı bir an bile tereddüt etmez. Adamın yanına yaklaşırlar. Adam uzak bir galaksiden geldiğini söylemekte, ama hafıza kaybı yaşadığı için kendi gezegeninin koordinatlarını hatırlayamadığından, bu yüzden geri dönemediğinden dem vurur. Adamın deli olduğundan emin olan Vova Dayı konuşurlarken adamın elindeki anahtarlık görünümünde olan garip bir aletin tuşuna basar. Vova Dayı ile Skripach kendilerini bir anda uçsuz bucaksız bir çölde bulurlar. Daha sonrasında geldikleri yerin Plyuk isminde bir gezegen olduğunu anlarlar. Muhteşem ikilimiz dünyaya geri dönmek için büyük bir maceraya doğru yelken açar."} +{"text":"Carly, Paige ve arkadaşlarıyla beraber senenin en büyük kolej maçına doğru yola çıkmıştır. Altı kişilik grup için baştan sona eğlenceli geçmesi planlanan yolculuk daha başında Carly için kabusa dönüşür. Çünkü erkek arkadaşı Wade ve kardeşi Nick arasındaki gerilimin dozu sürekli artmaktadır. Maçtan bir gece önce kamp yaptıkları alanda arabalarının bozulması sonucu planları değişir. Pek hoşnut olmasalar da, bir kamyon şoförünün teklifini kabul edip, en yakın kasabaya doğru yola çıkarlar. Yardım almak için geldikleri tuhaf kasabada dikkatlerini ilk çeken Trudy?nin Mumyalar Evi olur. Kısa zamanda kasabanın büyük sırrını keşfetmeye başlarlar. Acımasız bir katille aralarında başlayan kovalamaca beklenmedik bir kanlı oyuna dönüşecektir. 1953 Andre De Toth yapımı kült korku filminin remake?inin en büyük silahı, şüphesiz, skandallar kraliçesi Paris Hilton."} +{"text":"Lee Demarbre'nin bu korku türü hicvinde 1972 tarihli kült korku filmi ''The Last House on the Left''le Soldaki Son Ev tanınmış David Hess, ''The Hills Have Eyes'' Tepenin Gözleri filminde oynamış Michael Berryman ve porno oyuncusu Sasha Grey bulunuyor. Korku filmleri yönetmeni Able Whitman David Hess filmlerine yapılan eleştiriler ve gelen tepkilerden sonra insanları öldürerek vücut uzuvlarını filmlerinde kullanmaya başlar. Yönetmenin bu yeni ''gerçekçilik'' buluşu genel anlamda kabul görür. Ta ki özel dedektif Isaac Beaumonde'nin Jesse Buck ve cesur gazeteci April Carson'un Sasha Grey kayıp insan şikayetlerinden dolayı şeytani yönetmenin yerine gitmelerine kadar. Korku-komedi türünde olan film Herschell Gordon Lewis'in kariyeri ve filmlerinden esinlenilmiş. Kanlı sahneleri bolca içinde barındırıyor."} +{"text":"Meral ünlü bir şov kızıdır; genç, güzel, zengin ama uyuşturucu bağımlısı. Yılmaz ; çıkarları için gençleri zehirlemekten kaçınmayan kirli düzene ve uyuşturucu trafiğine karşı savaşan genç, gözüpek ve yakışıklı bir polis. Bu, şov işinin renkli dünyasında bir tutku fırtınasının, uyuşturucu bağımlılığının doğurduğu ıstırap ve onursuzluğun işlendiği, trajik sonuçları yaşamın içinden alınmış, ibret dolu bir öyküdür... Aysel adlı genç bir kızın aşırı dozdan ölmesi polisi harekete geçirir. Yılmaz, Aysel'in Meral'in yanında çalıştığını öğrenince genç kızı sorgular. Uyuşturucu çetesinin başı Hacı, Meral'den Yılmaz'la ilişki kurup muhbirlik yapmasını ister. Yılmaz ipucu için esrarkeş Corci'yi konuşturmak ister, Meral haber verir ve Hacı'nın adamları Corci'yi öldürür. Yılmaz'ın şüpheleri Meral'e odaklanır. Pişman olan genç kız Yılmaz'a, Hacı'nın onu öldüreceğini haber verir. Ama Yılmaz'ın arkadaşının ölmesini engelleyemez. Hacı'nın Yılmaz'ı pusuya düşürmesi isteğini Meral kabul etmeyince dışlanır. Meral, içten içe aşık olduğu genç komiserle işbirliği yapar. Hacı'nın teklifini kabul etmiş görünür ve onun evine gider. Onu izleyen Yılmaz ve ekibi eve baskın düzenler. Çıkan çatışmada Hacı ve adamları yaralanır. Bu kargaşada vurulan ve yaşamını yitiren talihsiz Meral'in yüzünde, içinde kopan tüm fırtınaların dindiği, hüzünlü ama mutlu bir gülümseme vardır..."} +{"text":"Mesleğinde saygın bir ismi olan psikolog Miranda Grey'in uzmanlık alanı suçlu psikolojisidir. Genç kadın kendisini, kocasının yönetimindeki bir klinikte akli dengesini yitirmiş son derece tehlikeli suçluların tedavisine adamıştır. Bunlardan biri de kurbanlarını satanist ayinlerle acı çektirerek öldüren karizmatik Chloe'dir. Grey'in dişi katilden dinledikleri huzurlu hayatı ve cici evliliğiyle karşılaştırdığında son derece alt üst edici ve düşündürücüdür. Geçirdiği bir kazadan sonra Miranda kendisini klinikteki hastaların arasında bulur. Kocasının üç gün önce öldürüldüğünü ve bir numaralı şüphelinin kendisi olduğunu öğrendiğinde, hafızasındaki boşluklar sebebiyle iyice dehşete düşer. Giderek Chloe tarafından da beyni deşilmeye başlayan genç kadın, kişisel bir cehenneme doğru sürüklenir. Hafızasının ufak ufak geri gelmeye başlayan parçaları onu korkunç ve belki de doğaüstü bir gerçeğe doğru adım adım yaklaştıracaktır. Mathieu Kassovitz'in yönettiği film, Berry, Penelope Cruz ve Robert Downey Jr. gibi oyuncularıyla da dikkat çekiyor. Film yapımcılığını ünlü korku filmleri şirketi Dark Castle üstleniyor."} +{"text":"Doragon Heddo büyük bir tren kazası sonrası bir tünelin içine sıkışıp kalmış tren enkazının görüntüleri ile başlar. Bir okul gezisi nedeniyle bütün vagonlar öğrenci ve öğretmenler ile doludur. Kazadan sadece üç öğrenci sağ olarak kurtulur; Teru, Ako ve Nobuo. Tünelin içine hapsolmuş öğrencilerden Nobuo inek diye tabir edebileceğim sınıfın devamlı dalga geçtiği bir öğrencidir. Kazadan sonra en çok etkilenen Nobuo olur. Ağır yaralı olan öğretmenini öldürürken benimle dalga geçerlerken nerelerdeydin? söylemiyle kendince öğretmenini cezalandırır. Şiddet kullanmaktan çekinmeyen Nobuo şokta olan Teru ve Ako üzerinde kısa sürede hükümran kurar. Teru tünelden çıkmak niyetindedir. Yanına Akoyu da alarak bir çıkış yolu aramaya başlar. Nobuo kurduğu hükümranlığın bu kadar kısa sürede yıkılmasına isyan ederek gitmek isteyen ikiliye engel olmaya çalışır. Biraz da şansın yardımıyla ikili tünelden çıkar."} +{"text":"Joe Doucett kaçırılır ve dış dünyayla hiçbir iletişiminin olmadığı karanlık bir yere götürülür. Bu karanlık mahsende neden kaçırıldığını dahi bilmeden yirmi yıl boyunca tutsak edilir. Hiçbir kurtulma umudu kalmamışken televizyondan gösterilen bir haberde karısının öldürüldüğünü ve baş şüpheli olarak arandığını öğrenir ve günü gelip dışarı çıktığında öncelikli amacı karısının katillerini ve kendini kaçıranları bulup esaslı bir intikam almaktır. Ne var ki soruşturmaya başladığında zannettiği kadar özgür bir adam olmadığını ve tuzaklarla dolu bir suç ağına karşı zorlu bir yoldan geçmesi gerektiğini anlar. Chan-wook Park'ın 2003 tarihli orijinal filminin Amerika'da yeniden çekilen bu versiyonunun yönetmenliğini Spike Lee yürütürken başrolleri Josh Brolin, Elizabeth Olsen ve Samuel L. Jackson paylaşıyor."} +{"text":"2002 toronto fipresci ödülü dogma kurallarına uyularak çekilen açik kalpler, yerine getirilemeyen sözlerden, yaşamın planlanmaması gerektiğinden bahsediyor. kısmen romans, kısmen trajedi olan bu film, aşk ve acı, şüpheler ve değişimler, başlarına her şeyin gelebileceği açık kalpler üzerine tam anlamıyla yürek parçalayıcı bir öykü. cecilie ve joachim genç ve aşıktırlar. yakında evleneceklerdir ve önlerinde koca bir hayat vardır. ama işler ters gider ve birdenbire her şey tepetaklak olur. işler sadece cecilie ve joachim için değil; üç çocuk sahibi, mutlu bir evlilik yaşayan, otuzlu yaşlarının sonlarındaki marie ve niels için de değişir. evlilikleri, niels cecilieye sırılsıklam aşık olunca ciddi şekilde sınanır. acaba niels ve cecilie, aşkları için her şeyden vazgeçmeye hazır mıdırlar? kesin olan tek şey vardır: bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır."} +{"text":"Portlanddaki kaykaycıların uğrak yeri Paranoid Park'tan adını alan filmde usta yönetmen Gus van Sant, Amerikan liselerini saran şiddet sorununa eğildiği 2003 tarihli sansasyonel filmi Filmin ardından bir kez daha ergenlerin dünyasına giriyor. Blake Nelson'un romanından uyarlanan film, ergenlik çağındaki kaykaycı Alex'in bir gece kaza sonucu bir güvenlik görevlisini öldürmesi ve bu konuda ağzını açmamaya karar vermesi üzerine gelişen olayları konu ediniyor. Filmin oyuncularını myspacete açtığı bir yarışmayla amatör gençler arasından seçen yönetmen, ergenlik çağının buhranlarına çeşitli yönlerden bakmayı ihmal etmiyor. Bu filminde Wong Kar-Wai'nin de görüntü yönetmenliğini üstlenen Christopher Doyle ile çalışan Van Sant, yine kendine özgü sinema ritmini ve dilini kullanıyor. Ayrıca Doyleun da filmde kısa bir rolü var. Bu yıl Uluslararası İstanbul Film Festivali?nin onur konuğu olan yönetmen, festival kapsamında verdiği ustalık sınıfında filmden bölümler göstermişti. Blake Nelson?ın aynı adlı romanından uyarlanan Paranoid Park 2007 Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye için yarıştı ve 60ıncı Yıldönümü Özel Ödülünün sahibi oldu."} +{"text":"Himalayaların en yüksek geçitlerinden bir tanesinde, gözüpek Jalan, şüphelenmeyen yolculardan çalarak geçinen çetesiyle birlikte yaşamaktadır. Kendi özgün onur anlayışlarına göre yaşayan ve ganimetleri eşit olarak bölüşen çete için her şey, güzel Ushnanın ortaya çıkışına kadar sıradan olagelmiştir. Bir hac karavanına yapılan saldırının ardından gizemli bir şekilde ortaya çıkan Ushna, rüyalarında gördüğünü iddia ettiği Jalana yanaşır ve onun yanından ayrılmak istemez. Diğer çete üyelerinin durumdan rahatsız olduklarını fark eden Ushna, onlara işlerinde yardım etmeyi önerir ama tek bir şartı vardır: hiç kimse Ushnanın istediği kişiyi başarıya ulaştırma sırrını sormayacaktır. Zaman geçer, Ushna çetenin bol ganimet getiren baskınlar yapmasını sağlar ve çetedekilerin saygısını ve bu gizemli kadına tutkulu bir aşk duymaya başlayan Jalanın hayranlığını kazanır. Durdurulamaz gibi gözüken başarı arttıkça, Jalanve Ushna arasındaki aşk yoğunlaşır ve ikili sonunda kendilerine ait bir dünyada yaşamaya başlarlar. Etraflarındaki dünyayı dikkate almayı bırakan Jalan ve Ushna, maceralarında çok ileri giderler ve maddesel dünyanın nesnelerini çalmaktan vazgeçip asla oyun oynanmaması gereken elementlerle oyun oynamaya başlarlar; artık enerji, şans ve hatta havaya yükselme yeteneği çalıyorlardır. İkili artık doğaüstünün sınırları içine girmiştir. İkilinin ve marifetlerinin haberi kurnaz ve güçlü Yetinin kulağına gider. Yeti, üç deneyimli kelle avcısını ikilinin peşine takar. Takibin getirdiği karışıklıkta, Jalan ve Ushna, şoku her birini umutsuzluğa boğan geçici bir ayrılık yaşarlar. Şanslarını, servetlerini ve arkadaşlarını kaybeden bedbaht ikili ne var ki sonunda şans eseri birbirlerini bulurlar. Her zamankinden daha da yoğun olan tutkularıyla, bir daha asla ayrılmamaya, kaderi kandırmak ve ölümlülüğe karşı hileler kuşanmayı gerektirecek bile olsa, ant içerler. Ama hayat daima sürprizlerle doludur."} +{"text":"Sherlock Holmes and the Case of the Silk Stockingte Sherlock Holmes ile Doktor Watson'ı gene bir ayrılık öncesinde görüyoruz. Doktor bu sefer de ikinci kez evlenmeye hazırlanıyor. Holmesun dairesinden çıkmış, insan psikolojisiyle ilgilenen hoş bir Amerikalı hanımla dünyaevine girecek. Sherlock Holmes ise, kendini afyona vermiş, ilgilenecek önemli bir vaka da olmadığı için, sıkıntıdan patlıyor. Derken, cinayetler başlıyor. Londranın Doğu Yakasında Thames Nehrinden genç bir kadının cesedi çıkarılıyor. Önce yerel bir fahişe sanıyorlar ama ağzına tıkılmış olan çorap, işin farklı boyutlarına işaret ediyer. Watson, isteksiz görünen Holmesu bu olayla ilgilenmesi için ikna ediyor. O da analitik bakışı ve gözlem yetenekleriyle, kurbanın aslında sokak kızı değil, aristokrat olduğunu anlıyor."} +{"text":"Gizemli ve engin bir evrende yüzyıllardır var olan küçük ama güçlü bir birlik vardır; Yeşil Fener Kolordusu olarak adlandırılan barış ve adalet koruyucuları. Gökadalarda düzeni koruyacaklarına söz veren bu savaşçı birliğinin her üyesi onlara süpergüç veren bir yüzük takar. Ama Parallax adında yeni düşmanları evrendeki güç dengesini bozmaya kalkışınca, kaderleri ve dünyanın kaderi, seçilen ilk insan, yeni asker Hal Jordanna emanet edilir.. Hal, yetenekli ve biraz da ukala bir test pilotudur. Diğer taraftan, Yeşil Fenerliler, yüzüğün güçüne inanmayan insanlara saygı duymazlar. Ancak, Hal da kesinlikle yapbozun eksik parçasıdır; Kararlılık ve iradesine ek olarak, diğer Yeşil Fenerli Savaşçılarda olmayan bir şeye daha sahiptir: insanlık. Pilot arkadaşı ve çocukluk sevgilisi Carol Ferrisın desteğiyle, eğer Hal yeni güçlerine bir an önce hakim olmayı öğrenir ve korkularını yenmesi için gereken cesareti gösterebilirse, sadece Parallaxı yenmenin anahtarı değil... en büyük Yeşil Fenerli savaşçı da olabilecektir."} +{"text":"Ji-hoon sihirbaz gösterileri düzenleyen ünlü birisidir. İş yaşamında ona başarılar sağlayan sihirbazlık özelliğini özel yaşamında kadınlar üzerinde de kullanmaktan kendisini alamaz. Bu sayede birden fazla sevgiliside olmuştur. Onları sihriyle büyüler, yoldan çıkarır. Sihir bitince yeni gösteri için hazırlanır. Ji-hoon sihriyle etkilediği kadınlar ile otel odalarında günü birlik ilişkiler yaşar. Ji-hoon'un menejeri internette porno sitelerinde dolaşırken tesadüfen Ji-hoon otel odasında gizlice çekilmiş görüntülerine rastlar. Ji-hoon bu gerçeği öğrendiğinde kendisine santaj yapılacağını düşündüğünden otelde geceyi onla geçiren Hee-won'u aramaya koyulur. Hee-won ise bir estetik cerrahı ile kararsız ilişkisi olan güzel bir resim öğretmenidir ve daha öncesi Ji-hoon ile bir ilişkisi olmuştur fakat kamera görüntülerinden kendisininde haberi yoktur. Her ikiside geleceklerinde bir skandal yaşamamak için görüntüleri çekenlerin peşine düşerler. Yaşadıkları kısa ilişkide birbirlerini tanıma imkanı bulamayan bu çift, takip sırasında birbirlerine yakınlaşacaklardır."} +{"text":"Hong Kong, 1962. yerel günlük gazetenin baş editörü Bay Chow ile eşi, genellikle Şangay kökenli kişilerin oturduğu bir binaya taşınır. Adam kısa süre sonra, onlar gibi kocasıyla birlikte binaya yeni taşınmış olan Li-Chun adında güzel bir genç kadınla tanışır. Kadın bir ihracat firmasında sekreter olarak çalışmaktadır. Kocası ise bir Japon firmasının temsilcisidir ve sık sık iş gezilerine çıkmaktadır. Kendi karısı da çoğunlukla dışarda olduğundan, Chow, Li-Yun'la gittikçe daha çok vakit geçirmeye başlar. Sık sık ev sahipleriyle buluşup mahjong oynar ya da birlikte son dedikoduları tartışırlar. Chow ve Li-Yun arkadaş olurlar, ama bir gün gerçekle yüzyüze gelmek zorunda kalırlar: eşlerinin arasında bir ilişki vardır."} +{"text":"Lucky gangster, dolandırıcı ve hırsızdır daha doğrusu öyleydi. Mahkumluktan kurtulduktan sonra bir az geçmişini gözden geçirir ve ne kadar berbat bir adam olduğunun farkına varır. Bunun büyük babasınında söylediği gibi kötü şansla ilgili olduğunu düşünür. Artık sokaklarda küçük ve değersiz şeyler satmaktadır, ve bu sayede bir az para kazanmaktadır. Artık temiz adamlığa ilerlesede yine kendisine yenilir. Gelen eski arkadaşları onu bir partiye, Hurricina Kattrine isimli bir eski gangsterin partisine davet ederler. Ancak Lucky bu olaya pek sıcak bakmaz, sonuçda yine o kirli yaşamı görmek istememişdir. Ancak kötü şans hep onun peşindedir. En sonunda ikna edilen Lucky partiye gelir ve burda Kübalı olduğu iddia edilen bir dansçıyıda beğenir ancak konu bu değildir. Eski arkadaşıyla görüşür ancak aklındakı tek şey burdan çabuk gitmektir. Bir süre sonra arkadaşı bir anlaşma yapmak için yukarı kalkar ve Luckyi de yanına alır. Ancak Lucky anlaşma yapacağı adamların polis olduğunu anlar ve arkadaşını korumak için onlara saldırılır, sonuç kötüdür. Arkadaşı hayatını kayb eder, polislerin operasyonu berbat geçer. Ancak bir anda Lucky bir boşluk yakalar kimselerin olmadığı bir anda arkadaşının \"satıcı\" zann ettiği adamlara verilecek olan para tam elinin altındadır ve onları alarak oradan uzaklaşır. Uzaklaşırken bir kadının arabasını alır tabi kadınla birlikte fakat onu da rehine olarak tutmalıdır yoksa gerçeği polise anlata bilir. Ve tesadüf eseri aynı kadın partideki dansçıdır ve yine aynı kadın Kübalı felan da değildir. Şimdi Luckynin amacı şansı iyi getirirse polislerle 500 bin dolardan fazla parayı değiş-tokuş etmektir. Bu arada bir meksikalı adamla bir kadın, başı rüşvet alan ekibiyle dertte olan bir polis tarafından aranılmaktadır çünkü bu ikili akıl sağlıkları yerinde değildir ve garip şekilde cinayetler işlemektedirler ve son kurbanları genç iki insandır. Ve beklenmeyen şekilde, aynı iki sevgili, iki katil, bir dansçıyla Lucky ve bir polisin yolları aynı yerde kesişir."} +{"text":"Alexis dos Santosun beceriksizlik, seks takıntısı ve hemcinsinden hoşlanma gibi ergenlik temalarını büyük bir hüner ve açık yüreklilikle işlediği ilk filmi Tutkalı en iyi özetleyen cümlenin, filmin tanıtımında kullanılan slogan olduğunu söyleyebiliriz: Hiçbir Yerin Ortasında Bir Ergenlik Öyküsü. Bahsi geçen hiçbir yer, yetişkinliğe adım atmak üzere olan üç arkadaşın hikayesine fon oluşturan, sıcak ve tozlu yaz mevsiminin kavurduğu Patagonya toprakları. Lucas, vaktinin çoğunu en iyi arkadaşı Nacho ve Andreayla birlikte geçirir. Filmde kimi zaman karşımıza çıkan dış sesiyle de yaşına özgü, olmazsa olmaz soruları sorar. Bu sorulara cevap bulabilmek için önünde uzun bir yaz tatili vardır. Rock grubuyla prova yapıp bisiklete biner, tutkal koklayıp porno filmler izler Tüm bunları yaparken, ne çocuk ne de yetişkin olmanın yarattığı hiçbir yerin ortasında olma durumunun sınırlarını zorlayacaktır Rotterdamda Gençlik Jürisi Ödülünü kazanan filmde yönetmen Dos Santos, Super 8 ile çektiği görüntüler ve Violent Femmesın müzikleriyle ergenliğin arzu dolu ve anarşik haletiruhiyesini izleyiciye geçirmeyi ustalıkla başarıyor."} +{"text":"Uzaylı istilası sonrası dünya yaşanmaz bir yer haline gelmiştir. Şekil değiştirebilen gemileri sayesinde uzaylılar, insanları saklandıkları son sığınaklarda da bir bir yakalayıp öldürmektedir. Tüm bu katliamın sebebi ise belirsizdir. İşgalin nasıl başladığını öğrenmek ve mümkünse bu işgali sona erdirmek için Milly isimli genç bir Japon kızcağız 2084'ten Ekim 2002'ye doğru bir zaman yolculuğuna çıkar. Burada Japon Mafyasının en önemli ismi Mizoguchi'nin can düşmanı süper asker Miyamoto'nun yardımı ile savaşın başlamasına sebep olan olayı keşfederler. Meğersem, bu uzaylıların prensini Japonlar kaçırmış ve onun ölümüne sebep olmuşlardır. Prens'in arkadaşları ise yoldadır. Dev bir armada bir kaç gün içinde dünyaya ulaşacak, prensin öldüğünü öğrenecek ve bunu yaptığına insanlığı çok pis pişman edeceklerdir. Yani Milly ile Miyamoto'nun fazla vakitleri kalmamıştır. Prensi bir an önce kurtarmalı ve uzaylılardan özür dilemelilerdir. Japonya sularından, kendi halinde bir yapım. Gayet kaliteli aksiyon sahnelerine sahip."} +{"text":"Patience Philips çok duygusal ve kırılgan bir grafik sanatçısıdır. Çalıştığı Hedare Beauty isimli firma, yaşlanmaya karşı yenilikçi bir ürünü lanse etmeye hazırlanan, dünyaca ünlü bir kozmetik devidir. Utangaç genç kadın, şirkette dönen kirli oyunlardan ve karanlık bir sırdan istemeden haberdar olduğunda bütün hayatı değişecektir. Başına gelen bir takım olaylar sonucu birden fazla anlamda ölümden dönecek ve yeni bir hayata başlayacaktır. Kedi gibi dokuz canlı, atletik, çevik ve güçlüdür. Ayrıca tutkulu ve tehlikeli yanlarıyla da Kedikadın ismini alacak olan bu yeni kişiliği, eski Patience'ın tam zıttıdır. Kedi kadın hayatını mahfeden kötücül şirketle olduğu kadar diğer kötülerle de savaşacak ve bunu yaparken aşkın dolambaçlı yollarında da şansını deneyecektir."} +{"text":"Clarence ve Mabel evlidir, bir de çocukları vardır. Mabel'ın çocuğa biberon alması için dışarı yolladığı Clarence, eve dönmeden önce yemek yemek ve içki içmek için bir bara uğrar; fakat orada karşılaştığı Ambrose ile tartışır. Çıkan kargaşa nedeniyle bardan ayrılırken yanlışlıkla kendi paltosu yerine Ambrose' unkini alır. Yarı sarhoş eve dönen Clarence, Mabel tarafından pek hoş karşılanmaz. Mabel'ın, paltonun cebinde biberon yerine aslında Ambrose'a ait olan bir aşk mektubunu bulmasıyla olaylar gelişir. Karısının şiddetli öfkesinden nasibini alan Clarence evden kaçıp parka gider, Mabel da onu takip eder. Orada Ambrose ve karısı ile karşılaşırlar. Bu esnada kocasının cebinde biberon bulan ve onun gayr-i meşru bir çocuğu olduğunu sanan Ambrose'un karısı da çok sinirlidir. Durumu kavrayan kocalar paltoları değiştirir, durumu açıklayıp karılarını sakinleştirirler. Mabel kocasına haksızlık ettiği için üzgündür. Fakat Clarence' ın Ambrose' a ait olan aşk mektubunu geri vermesi ile henüz yeni rahatlamış olan Ambrose' un karısı çileden çıkar ve çift arasında yeni bir kavga başlar."} +{"text":"\"Smoke Signals\" Idahodaki bir Kızılderili rezervasyonunda yaşayan iki gencin öyküsünü anlatan bir yol filmi. Victor Joseph yıllar önce kendisini ve annesini terk eden alkolik babası Arnoldın öldüğü haberini alır. Gidip babasının küllerini alması gerekmektedir ama yolculuğun masraflarını karşılayacak parası yoktur. Bunun üzerine küçükken anne ve babasının öldüğü bir yangından Arnoldın kurtardığı Thomas Builds-the-Fire ona yolculuk için gerekli parayı vermeyi teklif eder. Ama tek bir şartı vardır; o da Victorla beraber gelecektir. Sorun şudur ki Victorın Kızılderili olmayı \"Kurtlarla Dans\" filminden öğrenmekle suçladığı geveze Thomas ve sessiz, ağırbaşlı Victor, her ne kadar kader yollarını birleştirmiş olsa da tamamen zıt karakterlerdedir. İki genç adam rezervasyondaki bir Kızılderili kadının yabancı bir ülke diye adlandırdığı Amerikayı kateden bir yolculuğa çıkarlarken, hem kendileri, hem dostluk hem de Arnold hakkında çok şey öğrenecekleri içsel bir yolculuğa da adım atmış olurlar..."} +{"text":"Bir nükleer santralde laborant olarak çalışan Karen Silkwood ihmal sonucu radyasyona maruz kalır ve hayatı ciddi bir risk altına girer. Konuyu araştıran bir gazeteciyle işbirliği yapan Karen, nükleer santraller için nükleer yakıt üreten bir fabrikada işçilerin sürekli radyasyona maruz kalmalarını ve yolsuzlukları ifşa etmeye karalıdır. Karen Silkwood, arkadaşlarının can güvenliği için bir sendikayla işbirliği yapmaya başlar. Mesai bitiminde işverenlerin aleyhine delil bulmaya çalışır ve kısa zamanda hem fabrikadaki arkadaşlarıyla hem de şirket yöneticileriyle arası bozulur. Savaştığı kişiler kendiinden çok güçlü olmasına rağmen onu durdurmak için yapmayacakları bir şey yoktur. Karen, bir yandan haksızlığa karşı başkaldırıp mücadele ederken diğer yandan da mücadele etme inancını yitirmiş erkek arkadaşına destek olarak yaşamaya çalışmaktadır."} +{"text":"Grace ve Jim, üniversitede okuyan iki sevgilidir. Sömestr tatilinde eski model arabalarına atlayarak çılgın bir geziye çıkmayı planlarlar. Yola koyuldukları gece bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır. Yol kenarında son derece ıslanmış bir şekilde otostop yapan John'u görünce almaya karar verirler. Ama bu hayatlarının hatası olacaktır. John'un tam anlamı ile bir psikopat olduğunu anlamaları uzun sürdürmez. John gerisinde bir dolu ceset bırakmış olan psikopat bir katildir. Grace ve Jim'i hunharca öldürmek için yaptığı planlar tam gerçekleşmek üzere iken beklenmedik olaylar gerçekleşir. Grace ve Jim, bir yandan hayatta kalabilmek için mücadele verirlerken bir yandan da John'un kendilerini bulaştırdıkları pisliklerden kurtulmaya çalışacaklardır. Yönetmen Dave Meyers'ın ilk uzun metrajlı denemesi olan Otostopçu, Robert Harmon imzalı 1986 yapımı filmin yeniden çevrimi. Başrol oyuncularından Sean Bean, \" Şimdiye kadar hiç otostop yapmadım ve arabama da hiç otostopçu almadım. Bu filmden sonra da asla böyle bir işe kalkışmam sözleri ile filmin kendisini çok fazla etkilediğini anlatıyor."} +{"text":"Bir gezinti esnasında Mirasyedi Hurşit Bey'le Leblebici Horhor Ağa'nın kızı Fadime birbirlerini görüp yıldırım aşkına tutulurlar. Gizli gizli buluşup evlenmeye karar verirler ama Horhor ağa şiddetle bu evliliğe karşı çıkar. Çaresiz kalan Hurşit Fadime'yi kaçırır ve olaylar başlar. Önce Horhor Ağa kızını geri almak için kadın kılığına girer, lakin yakalanır hem dayak yer hem de rezil olur. Bu sefer İstanbul'daki tüm leblebicileri toplar Hurşit'in konağını basar, çatışma çıkar. Bunun üzerine Bostancıbaşı devreye girer, olayı yatıştırır, arayıda bulur. Sonuçta Horhor Ağa bu evliliğe razı olur. Öte yandan 1933'te ikinci Venedik Film festivali'nde aldığı onur ödülüyle Muhsin Ertuğrul'a ve Türk sinemasına ilk uluslararası ödülü getirmiş, Türk sinemasındaki ilk konulu ve uzun metrajlı film denemesi kabul edilen film."} +{"text":"Suç dünyasında hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir. Özellikle de Slevin'ın bulaşmış olduğu suç dünyasında. Sevgilisi tarafından aldatılan, evinden atılan, üstüne üstlük bir yankesiciye kimliğini kaptıran Slevin, Los Angeles'ın bunalımlarından bir süre de olsa uzak durabilmek için New Yorklu arkadaşı Nick Fisher'dan dairesinin anahtarını ödünç alır. Oysa ki New York terk ettiğinden çok daha belalı bir şehirdir. Bir dönem ortak ancak nihayet düşman olan iki mafya babası, Patron ve Haham, Büyük Elma'yı ikiye bölmüş ve suç dünyasını parsellemişlerdir. Ancak oğlunun intikamını almaya niyetli olan Patron, Haham'ın oğlunu öldürtmek için bir kiralık katil tutar. Katilin planı daha da basittir. Patron'a borçlu birini bul, adamı öldürt. En kolay yem Nick Fisher'dan başkası değildir."} +{"text":"Bir yüzme öğretmeni olan Cheon-soo her şeyini kumarda kaybeder. Ayrıca kendisine, hayatı boyunca ödeyeceği büyük bir borç kalır. Tefecisi Kang, ona tehlikeli bir teklifle gelir. Cheon-soo yu bir deniz çocuğu olmaya, yani okyanusu yüzerek uyuşturucu kaçırmaya davet eder. Cheon-soo bu şansı değerlendirmeye ve hayatını son kez tehlikeye atmaya karar verir. Kang ve Cheon-soo birlikte bir kayıt planı yaparlar. Yoo-ri, Kangın en iyi arkadaşının kızıdır. Babası öldüğünden beri, ona arkadaşının evinde Kang bakmaktadır. Yoo-ri, babasının ölümünden Kangın sorumlu olduğuna inanmakta ve içten içe ondan intikam alma fırsatını beklemektedir. Bundan haberi olmaksızın, Kangın kıza karşı yakınlığı artar ki bu da onu suçlu hissettirir. Yoo-ri ve Cheon-soonun birbirlerine karşı duyguları gelişince Kangın arkasından iş çevirerek uyuşturucu parasını kendileri almayı planlarlar."} +{"text":"2007 Oscar En İyi Kostüm 2006 Cannes Fransız Ulusal Eğitim Sistemi Ödülü Dünya tarihinin sıkça kötülenen, tutkuyla tartışılan ve en nihayetinde yanlış anlaşılan, en kötü şöhretli kadınlarından biri, bir 18. yüzyıl efsanesi Marie Antoinette, bu filmde ne tarihe mal olmuş bir kötü kişi ne de ilahi bir simge olarak canlandırılmış; aksine, felaketin eşiğindeki yoz bir dünyaya itiverilmiş, kafası karışık ve yalnızlık çeken bir yeniyetme olarak betimlenmiş. Bu taze ve renkli 21. yüzyıl yorumu, on beş yaşında 16. Louis ile evlenip on dokuz yaşında kraliçe olarak ülkeye hükmetmesine ve nihayet Versaillesın düşüşüne kadar genç kraliçenin izini sürüyor. Filmde Marianne Faithfull da konuk oyuncu olarak İmparatoriçe Maria Teresa rolünde karşımıza çıkıyor."} +{"text":"30 yaşında, evlilik çağı geçmek üzere olan Toula Portokalos, Chicago'da ailesiyle birlikte yaşamakta ve babasına ait olan Dancing Zorba's restoranında çalışmaktadır. Ailesinin ondan tüm beklentisi hoş ve yakışıklı bir Yunan genciyle evlenmesi, sevimli Yunan çocukları doğurması ve yaşamı boyunca kocasını ve çocuklarını beslemesidir. Ancak Toula, yaşamını ailesinin beklentilerine göre yönlendirmeyecek kadar kişilikli bir kadındır. Annesi Maria'yı kişisel gelişim kursuna gitmenin kendisine ne kadar faydalı olacağına ikna eder; annesi de bu kurs olayına pek sıcak bakmayan babası Gus'ı, kurs parasını ödemesini sağlar. İlk olarak bir bilgisayar kursuna katılan Toula, yeni bir şeyler öğrenmenin etkisiyle yaşama karşı duruşunu geliştirir. İlk olarak sırtında bir yük olduğunu hissettiği ve kendisini hiç geliştiremediği restoran işinden kurtulur ve teyzesine ait olan bir seyahat acentesinde çalışmaya başlar. Burada, ailesinin istediği evliliği gerçekleştirebileceği bir gençle karşılaşacaktır; ama bu genç bir Yunan değil, bir Amerikalı olunca kıyamet kopar. Her kızını istemediği bir erkeğin kollarına teslim etmek zorunda kalan Akdenizli gibi, baba Gus bu olayı bir türlü kabul etmeye yanaşmaz; ama sonunda kızını kıramaz. Ancak onun kabul etmesi her şeyin çözümü değildir. İki tarafın ailelerinin aradaki kültürel uçurumu aşıp iletişime girebilmeleri pek kolay olmayacaktır. Ünlü aktör Tom Hanks'in yapımcılığını üstlendiği \"Kalbinin Sesini Dinle \", başrol oyuncusu ve senaryo yazarı Nia Vardolas'ın gerçekyaşamından yola çıkılarak hazırlanmış. Amerikalı pek çok eleştirmen Kalbinin Sesini Dinle'yi \"Muson Düğünü'ne \" benzetiyor."} +{"text":"Annesinin mahkumiyeti nedeni ile hapishanede büyümek zorunda kalan Barış, bütün mahkumların neşe kaynağıdır. Ama siyasi mahkumlardan biri olan İnci ile arasındaki yakınlık diğer bütün mahkumlarla olandan çok farklıdır. Küçük Barış ile İnci arasında gelişen bu sevgi dolu dostluk, hapishane duvarlarını bile delen koskoca bir dünya yaratmalarını sağlayacaktır. Tunç Başaran'ın oldukça ses getirmiş ve büyük beğeni toplamış filmi Uçurtmayı Vurmasınlar, Feride Çiçekoğlu'nun romanından sinemaya uyarlama. Türkiye'nin Oscar adayı olarak Academy'ye de gönderilen film, İstanbul Film Festivali'nde de Yılın En İyi Türk Filmi Ödülü'nü kazanmıştı. Oldukça başarılı bir oyunculuk örneği gösteren Barış rolündeki Ozan Bilen'in, en son Zeki Demirkubuz'un Kader filminde Zagor rolü ile yer aldığını da belirtelim."} +{"text":"19. yüzyılın başında İngiltere'de, 10 yaşındaki zeki ve parlak kız çocuğu Fanny, yoksul ailesi tarafından daha iyi bir hayat umuduyla zengin akrabaları Lady Bertram'ın yanına gönderilir. Lady Bertram, kocası Sör Thomas ve çocukları ile birlikte Mansfield Park isimli villada yaşamaktadır. Ailenin büyük oğlu Tom tam bir haylazdır. Küçük kardeş Edmund ise, kardeş arasında Fanny'ye tek yakınlık gösterendir. Fanny kadar pırıltılı olamayan Julia ve Maria isimide iki de kız kardeşleri vardır. Yıllar geçer ve Fanny hem bir yazar hem de sportmen bir entellektüel olur. Bu arada genç kadın, Sör Thomas'ın zenginlikleri ile Amerika'daki köle ticareti arasındaki bağı keşfedecektir. Jane Austen'in 3 asırlık romanının biraz serbest uyarlaması, Fanny'yi günümüz entellektüel değerleriyle harmanlarken, seyircinin daha yakın ilişki kurabileceği bir karaktere dönüştürüyor."} +{"text":"11 Eylül 2001de ABDyi kalbinden vuran saldırıların ardından film yapımcısı Alain Brigand, dünyanın her tarafından 11 tane yönetmenden, tarihi günle bağlantılı birer kısa film yapmalarını istedi. Bütün dünyayı etkileyen ve her ülkeden farklı yaklaşımlarla ele alınan olay, 11 dakika 9 saniye süren kısa filmlerle, işte bu 11 sinemacının gözüyle sunuluyor. Dolayısıyla da değişik coğrafyaların ve kültürlerin 11 Eylüle bakışı görsel bir antolojiye dönüşüyor. Yapıma katkıda bulunan yönetmenler şunlar; Mısırdan Youssef Chahine, İsrailden Amos Gitai, Meksikadan Alejandro Gonzales Innaritu, Japonyadan Shohei Imamura, Fransadan Claude Lelouch, İngiltereden Ken Loach, İrandan Samira Makhmalbaf, Hindistandan Mira Nair, Burkina Fasodan Idrissa Ouedraogo, Amerikadan Sean Penn ve Bosna-Hersekten Danis Tanovic. Filme katkıda bulunan yönetmenlerin, projeye dahil olmaları nedenleri de farklılık arz ediyor. Ken loach, bu tür olayların yorumu, kitlesel medyanın güdümünde ve politikacıların ilgilerine yönelik olduğu için, farklı seslerin önemine vurgu yapmak için katkıda bulunmuş. Samira Makhmalbaf, İkiz Kulelerin başına gelenlerin, batılı olmayan şehirlerde yaşayan insanlar üzerindeki etkilerini göstermeye soyunmuş. Olayla ilgileri olmamasına rağmen, olayın sonucunda yoksul ve evsiz kalan insanların trajedelerine dikkat çekmek istemiş. Fransız Claude Lelouch ise filminin ilhamını, yaşadığı bir olaydan almış: Yapımcılar aradıktan sonra düşünmek için dışarı çıkıp koşmaya başladım ve iki dilsizin diyaloğuna rast geldim. Ve trajik olayda ölenlere saygı niteliğinde 11 dakikalık bir sessizlik yapmak istedim... Mira Nair ise 11 Eylülden sonra ortaya çıkan İslam fobisi üzerine bir film yapmak istemiş. Fransız sermayesi ile yapılan film, gösterildiği festivallerde tartışma yarattı. Film en çok da, ABD karşıtı okumalar içerdiği iddiasıyla, bu ülkedeki muhafazakarlar tarafından protesto edildi."} +{"text":"Stenograf Alice Sycamore, çalıştığı şirketin başkan yardımcısı da olan patronu Tony Kirbyye aşıktır, seçkin şirketse patronunun açgözlü babası Anthony P. Kirbyye aittir. Baba Kirby, silah ticaretinde tekel olmaya çalışmakta ve 12 blokluk bir bölgede son ev olan Alicein dedesi Martin Vanderhofun evini satın alması gerekmektedir. Bununla birlikte, Martin, bireyleri para yerine arkadaş edinmeye ve eğlenmeye önem veren anarşik ve uçuk bir ailenin reisidir. Tony, Alicee evlenme teklif ettiğinde; basit ve çılgın ailesinin züppe Kirbylerle tanışmasının zaruri olduğunu söyler, Tony kararlaştırılandan bir gün önce Alicei ve ailesini ziyaret etmeye karar verir. Kaçınılmaz bir sınıf ve yaşam tarzı çatışması vardır, Kirbyler Sycamoreları küçümseyerek reddeder ve Alice, Kirby ailesinin hayatını değiştirerek, Tony ile olan ilişkisini bitirir..."} +{"text":"United Airlines şirketine ait, 93 sefer sayılı uçağın yolcuları, 11 Eylül 2001 günü San Franciscoya doğru yola çıktıklarında, Amerika Birleşik Devletleri ne, tarihinde düzenlenmiş en büyük terörist saldırının bir parçası olduklarını bilmiyorlardı. Uçuş 93, mürettebatından yolcularına, o gün uçakta bulunan 40 kişinin yaşadığı korku, dehşet ve cesaret duygularını, olabildiğince gerçek varsayımlar üzerinden anlatmaya çalışıyor. 11 Eylül 2001 günü, dünya politik tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak algılandı. UA93 sefer sayılı uçağın yolcuları, bu yeni dönemin en acımasız gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Dünya Ticaret Merkezi ne düzenlenen terörist saldırı haberini bir şekilde öğrenen yolcular, başlarına gelen felaketin bilinciyle bir karar vermek zorundaydılar. Bloody Sunday ve Bourne Supremacynin yönetmeni Paul Greengrassın yönettiği film, mümkün olduğunca gerçeklerden yola çıkılarak hazırlanmış bir kurgudan oluşuyor. Çoğunlukla ismi duyulmamış genç yeteneklerin rol aldığı filmde, oyuncuların çekimleri, gerçek olgulara dayanan doğaçlama yöntemiyle gerçekleştirdiklerini de ekleyelim."} +{"text":"Alfred Kinsey, Harvard mezunu bir zoologdur. Indiana Üviversitesinde biyoloji dersleri vermeye başladıktan sonra, özgür düşünceleri ve mizahi yapısıyla diğerlerinden çok farklı olan öğrencilerinden biriyle evlenir. Kinseyi kendilerine yakın bulan öğrenciler, zamanla onunla özel hayatlarını da konuşmaya başlarlar. Özellikle cinsel yaşam ve seks üzerine sorulan sorulara cevap veremeyen Kinsey, aslında hiç kimsenin bu sorulara cevap veremeyeceğini fark eder. Çünkü o güne kadar seks üzerine klinik incelemeler yapılmamıştır. Kurduğu ekiple bu konu üzerinde çalışmaya başlayan Kinsey ilk olarak erkekler üzerinde çalışmaya başlar. Yapılan görüşmeler ilerledikçe insanlar utançlarını ve korkularını yenip, deneyimlerini paylaşmaya başlarlar. Alfred Kinseynin ilk çalışması Sexual Behaviour in the Human Male, 1948de yayınlanır ve tüm Amerikan basınının ilgi odağı olur. Ancak bunun peşinden kadınların seks hayatları üzerine incelemeler yapmaya başlayan Kinseynin çalışmaları Amerikada atom bombası etkisi yapar. Alfred Kinseynin gerçek yaşamından beyazperdeye aktarılan film, 20. yüzyılın en radikal bilim adamlarından birinin portresini yansıtıyor."} +{"text":"Zencilerle beyazlar arasındaki ayrımın henüz ortadan kalkmadığı 60lar Amerikasındayız. Baltimoreda yerel bir televizyon kanalında yayınlanmakta olan Corny Collins Dans Şovu, ayda sadece bir gününü zencilere ayırmakta, programda da zayıf, genç dansçılar yer almaktadır. Kanalın ve programın politikasına rağmen, dansçı seçmelerinde programa katılmaya hak kazanan, kalıpların dışındaki şişman ve sempatik Tracey Turnblad, devamlı hale gelir ve programın baş dansçısı Amberın pabucunu dama atar. John Watersın zencilere ayrılan tek gün olan Negro Day üzerinden dönemin ırkçı tutumuna getirdiği eleştirileri gördüğümüz filmde, Tracey Turnbladin annesi Velma rolünde yönetmenin favori oyuncusu Divine var. Birçok Tony ödülü kazanan 2002 yılında filmden uyarlanan Brodway müzikali ve 2007 yılında yapılan yeniden çevrimi de iyi eleştiriler aldı."} +{"text":"Film, yeni mezun olmuş bir grup gencin, 1962 yılında, sokaklarda arabayla dolaştıkları bir gecedeki hikayelerini anlatıyor. Curt ve Steve için ertesi sabah, üniversitedeki ilk günlerini simgelemektedir. Curt, kararından şüphe duymakta ve gitmeye pek hevesli görünmemektedir. Steve ise gitmenin yapılacak en iyi iş olduğuna arkadaşını ikna etmeye çabalar. Öte yandan, Steve'in kızarkadaşı Laurie, onun da gitmeyip kendisiyle kalmasını istemektedir. John ise grubun daha yaşlı, drag yarışları meraklısı ve otomobil çılgını üyesidir. Hayatta pek bir amacı yok gibi görünmektedir. Mıntıkanın en sıkı yarışçısı olduğundan, sürekli birileri çıkıp onu yarışmak için tahrik etmektedir. John, bu özelliği ile biraz da eski Western'lerdeki nam salmış silahşörleri anımsatır. Bu kez karşısına, 55 Chevy'siyle Bob Falfa çıkar. Kurbağa lakaplı Terry grubun \"inek\" diyebileceğimiz zeki ama tuhaf ve ezik elemanıdır. Steve gittikten sonra bakması için ona arabasının anahtarlarını verince Vespa motorundan kurtulacaktır. George Lucas'tan 1973 yapımı Gençlik Yılları, 750 bin dolar gibi çok düşük bir bütçeyle kotarıldığı halde, Harrison Ford, Richard Dreyfuss, Cindy Williams gibi yıldızları lanse ettiği için ayrı bir öneme sahip. Filmin bir başka özelliği de, tüm soundtrack boyunca Rock and Roll tarzı müzik kullanılan ilk film olması. Bunun sebebi olarak Lucas'ın o zamanlar müzik için ayıracak parayı bulamaması gösteriliyor."} +{"text":"Kuzey Kutbu'ndayız. Norveçli 2 araştırmacı, tuhaf bir şekilde bir Haski kurdunu çılgınca avlamaya çalışırken Amerikalıların üssüne kadar gelir ve ölürler. Kurt kampa sığınır. Pilot MacReady ve doktor Copper durumu araştırmak için helikopterle Norveçlilerin kampına giderler. Açıklanamayan olayların izini taşıyan kamp yerle bir olmuştur. Etrafta ölüler ve donmuş bir buz blokun içinde tuhaf bir nesne vardır. MacReady ve Copper kendi üslerine döndüklerinde dehşet başlar. Masum kurt köpeği, öldürdüğü herkesin şekline bürünebilen \"şey\"e dönüşmüştür. 1951 tarihli Howard Hawks filminin John Carpenter imzalı bu tekrar yapımı, John W. Campbell Jr.'ın esin kaynağı olan öyküsü Who Goes There?'e daha sadık bir uyarlama. Carpenter New York'tan Kaçış yıldızı Kurt Russell'a bir kez daha şans vererek ne kadar yerinde bir seçim yaptığını kanıtlıyor. İlk vizyona girdiği sırada gişede çuvallayan gerilim dolu film, giderek kültleşerek hakettiği kült mertebesine kısa sürede ulaştı ve yeni bir bilim kurgu / fantastik janrının da öncülüğünü yaptı."} +{"text":"Jack Torrance Colorado dağlarındaki Overlook Oteli'nin bakıcısı olmayı kabul eder. Otel kışın kapalı kalacağından Jackve ailesi uzun bir süre boyunca mekanın tek misafirleri olacaklardır. Kar fırtınası aileyi dış dünyadan yalıttığında, medyumluk ve telepatik güçlerden nasibini almış olan Jack'in oğlu Danny otelin \"perili\" olduğunu ve ruhların babası Jack'i yavaş yavaş çıldırma noktasına getirdiğini farkeder. Jack, yıllar önce karısı ve iki kızını öldüren otelin eski bakıcısı Bay Grady'nin hayaletiyle tanıştığında işler iyice kızışacaktır. Shining çoğu kişiye göre Kubrick'in gerçek başyapıtıdır. Usta yönetmen bu filmde gerilim ve korkutma sanatını, eşsiz bir grafik anlatımla sıfırdan inşaa ediyor. Filme kaynaklık eden Stephen King'in romanı, ülkemizde de \"Medyum\" adıyla, bir dönemin en çok satan kitapları arasındaydı."} +{"text":"Yıllar önce Michael ve Julianne eğer 28'lerinde hala kimse ile evlenmemişlerse, birbirleriyle evleneceklerine söz vermişlerdi. Julianne 28'ine yaklaşmaya başlayınca, şimdi Chicago'da spor yazarı olan Michael'i araması gerektiğini ve anlaşmalarının sona erdiğini söylemesi gerektiğini düşünürken, Michael Julianne'ı arayarak dört gün sonra evleneceğini haber verir. Bunun üzerine Julianne arkadaşına düğün hazırlıklarında yardım etmek için hemen Chicago'ya gelir. Gelişinin asıl nedeni ise bu evliliği önlemektir. Julianne'ın önünde sadece üç gün kalmıştır. Bu süre içinde Michael ve Kimberly'nin aralarını bozmak için her yola başvurur. Sonunda düğün günü Michael'a onu sevdiğini söyler ve onu öper ancak Kimberly onları izlemektedir. Şimdi Michael'ı çok zor bir karar beklemektedir"} +{"text":"1970 yılında 3 sosyalist genç tarafından İtalyada Kızıl Tugaylar adında bir örgüt kuruldu. Sembolleri, yuvarlak içine çizilmiş kızıl yıldızdı. 1978 yılında İtalyanın başbakanı ve aynı zamanda İtalya Hristiyan Demokrat Partisinin lideri olan Aldo Moro, Kızıl Tugaylar tarafından kaçırıldı. Benimsedikleri düşünce ya özgürlük, ya ölüm olan örgüt, devletten ve Papadan istedikleri cevabı alamadıkları takdirde örgütün ciddiyetini herkesin anlaması için Moroyu bir kurban olarak öldüreceklerdi. İtalyan yönetmen Marco Bellocchionun 1978 yılında dünyayı sarsan bu olayı 2003 yılında sinemaya aktardı. Bellocchio, filmde olayın Aldo Moro cinayetinden çok örgütün tek kadın üyesi Chiaranın hissettiği acıyı ve kararsızlığı vurguluyor. 2003 yılında Venedik Film Festivalinde yarışan; 2003 Avrupa Film Ödüllerinde Fipresci Ödülüne sahip olan ve 7 dalda David Di Donatello Ödülleri'ne aday olan filmde Maya Sansa, Luigi Lo Cascio, Roberto Herlitzka, Paolo Briguglia, Pier Giorgio Bellocchio ve Giovanni Calcagno başrolde yer alıyor."} +{"text":"Tahran'da bir kadın arabasıyla yola çıkmıştır. Arka arkaya arabaya binenler aracılığı ile bir kadının yaşamını ve İran'da yaşayan kadınların dünyasını tanımaya başlarız. Sürücü ile konuklar arasında geçen her diyalog, on bölümlük filmin bir parçasını oluşturur. Arabada gerçekleşen konuşmalar, kadınların aile yaşamlarına ve toplumda kendilerini ifade etme çabalarına ışık tutar. İran sinemasının en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiarostami'nin imzasını taşıyan film, sıradışı anlatımı ve öyküleriyle dikkat çekiyor. Gösterildiği festivallerde yoğun ilgi gören yapım, bizde de İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti. İran sinemasını yakından takip edenlerin kaçırmayacağı film, tüm dünyanın beğenisini kazanan güçlü bir sinemayı keşfetmek için de önemli bir adım. Yani her durumda ilgisiz kalmamakda yarar var."} +{"text":"Rosa von Praunheim ve Fassbinder film yapmaya aşağı yukarı aynı zamanda başladılar. 1960'larda Berlin Film Akademisi'ne kabul edilmedikleri halde, her ikisi de çok geçmeden film yönetmeni olarak kariyer yaptı - tabii her biri kendi yöntemiyle Rosa von Praunheim, on filminde Alman sinemasının kötü çocuğunun bir portresini çiziyor. Praunheim'ın, Fassbinder'in kişiliğini ve çalışma yöntemlerini sergileme amacındaki bu belgeseli, Hanna Schygulla'dan Jeanne Moreau ve Irm Hermann'a, onun favori kadın oyuncuları üzerinde odaklanıyor: Praunheim ayrıca Fassbinder'in Münih'te müdavimi olduğu bistronun sahibiyle, artık onun mülkünü yöneten kurgucusu Juliane Lorenz'le, yapımcısı Regina Ziegler'le ve kameraman Michael Ballhaus'la söyleşiler yaparak \"Fassbinder fenomeni\"ne alışılmadık bir açıdan ışık tutuyor"} +{"text":"Aynı kız lisesinde okumuş üniversite öğrencileri CASSIDY, JESSICA, CLAIRE, ELLIE and MEGAN kendi aralarında güven, sır ve dayanışma adına ant içmişlerdir ve eskiye dayalı bir kardeşlikleri vardır. Fakat onların sözlerine sadakati bir ev partisi şakasında test edilir. Bu partide işler berbat bir hale gelir ve MEGAN vahşice ölür. Suçlarını gizlemek ve parlak geleceklerini karartmamak adına kızın bedenini gizlerler ve bu sırrı sonsuza dek saklarlar. Mezuniyetlerinden bir yıl geçmiştir. Eve ve birbirilerine veda etmeden önce kızlar bol alkollü bir parti yapmak isterler ve karanlık sırlarının gizli olduğundan eminlerdir. Fakat gerçekten öyle midir?Parti evde tüm hareketliliğiyle sürerken bilinmeyen bir numaradan kızların telefonlarına cinayet gecesi çekilmiş videolar gelir ve videoların polisin eline geçmesiyle tehdit edilirler. Sonra da kızlar ve hiçbir şeyden haberleri olmayan erkek arkadaşları sırayla öldürülmeye başlanır. Acaba Megan ölümü için öç almaya mı geldi?Veya sırları onlara bunu ödettirmeyi isteyen biri tarafından mı keşfedildi?Kapana kısılmış, sırların kim tarafından öğrenildiğini düşünürken cesetler artmaya başlar ve kardeşliklerinin simgesi ev yıkıma doğru gider. Film 1983 yapımı klasik bir gerilimin yeniden çekimidir."} +{"text":"Güneyli yeni evli bir çift, düğün yolculuğunda Romaya giderler. Fakat kadın, en sevdiği fotoroman dergisindeki bir karakteri, rüyalarında gördüğü Beyaz Şeyhi aramak için kaçar. Ivan otelde dinlenirken, Wanda, senoryaya ulaşır ve tiyatro kumpanyasıyla beraber birkaç sahne çekmek için Fregeneye doğru yola koyulur. Bu sayede kadın acımasızca ve sıkıcı bir şekilde kur yapıp kendisiyle bir sahneyi paylaşması için onu zorlayacak olan Şeyhle tanışır. Önceleri onun dayanılmaz hareketlerine katlanır, fakat daha sonraları bu adamın vasat ve yapmacık olduğunu fark eder ve Romaya geri döner. Kocasının yüzüne bakacak cesareti olmadığı için bu utançtan kurtulmak ister ve intihar etmeye kalkışır ancak başarılı olamaz. Bu sırada Ivan, karısının bu ani kaçışından dolayı telaşlanır ve bütün gece kent sokaklarında, polis karakollarında gezinip durur. Ertesi sabah birbirlerine kavuşur kavuşmaz birbirlerinden özür dilerler ve kocasının ailesiyle beraber papayla resmi görüşme için Vatikana doğru yola çıkarlar."} +{"text":"Ortağı Lamarla birlikte çalışan Kyle, bir olay mahallinden cinayetin nedenini, faillerin zeki mi, yoksa aptal mı olduklarını kolayca anlayacak kadar işinin uzmanıdır. Bekar bir adam olan Kyle, bir gün Rachel Munro adlı bir kadınla tanışır. Kyle'in yakınlık kurma çabalarına pek yüz vermeyen Rachel, yine de ona karşı kayıtsız kalmadığını hissettirir. Bir süre sonra ortağı Lamar ile Munrolar'ın evindeki davete katılan Kyle, zengin bir bankacı olan Bay Munro'nun, karısı Rachel'la büyük problemler yaşadığını görür. Bu arada Kyle ile Rachel arasındaki ilişki ilerler. Kyle'ın büyükannesinin sık sık söylediği gibi, 'Ay, gökte kocaman bir Çin porseleni gibi parladığı geceler, garip olaylara gebedir.' Gerçekten de dolunay, aklı başında bir polis detektifi olan Kyle'ın sadece yasak aşk yaşamasına yol açmayacak, işlenen bir cinayetin saklanmasına yardım edecek kadar da aklını başından alacaktır. Kanunlara saygılı bu adam, giderek kurtulamadığı tutkularının esiri haline gelecektir."} +{"text":"ogai mori'nin öyküsünden uyarlanan filmde, mizoguchi alameti farikası plan-sekanslarla insanın böğrüne işleyen bir melodram sunulur izleyiciye. insanın bir değere sahip oldu��unun dahi farkında olmadığı ortaçağ japonya'sında, askeri otoriteyle ters düşen merhamet sahibi bir vali sürgüne yollanır. giderken de küçük oğlu zushio'ya şu öğüdü verir: \"merhametsiz bir insan, insan değildir. kendine karşı zalim, başkalarına karşı merhametli ol.\" ilk bakışta koftiden idealist gözüken bu öğüdü alan küçük oğlan, kızkardeşi ve anneleri düşünüp, babalarının sürüldüğü yere gitmeye karar verirler. ancak yolda köle tacirlerine rastlarlar ve kadın fuhuş merkezi bir adaya, çocuklar ise sansho isimli zalim bir idarecinin yönettiği, ağır koşullarla dolu bir işçi kampına köle olarak yollanırlar. peki kampta geçen özgürlükten yoksun yıllar boyunca zushio ve kızkardeşinin hayata dair tüm umutları kırılacak mıdır? özgürlük fiziksel boyutta mı yoksa zihinsel boyutta mı bakidir? iyi veya kötü, serbest ya da bağnaz, belli bir ideale bile tutunmamış insanın değerinden söz edilebilir mi? hümanizmin eski çağlar ve günümüzdeki konumu nedir? ismini veren zalimin aksine, insanın yüreğini paralayan bir samimiyet ve insanlık destanıdır bu film."} +{"text":"Jules Dassin, sinema tarihine pek çok kara film armağan etmiş; kendisinden sonraki yönetmenleri tarzıyla çok çok etkilemiştir. Öyle ki Samuel Fuller neyse Jean Renoir neyse Dassin de odur diyebiliriz. Başrolü eşi Melina Mercouriye verdiği Never on Sunday ; bir başka soygun klasiği olup bizlerin de yakından aşina olduğu Topkapı; 1990larda De Nirolu bir tekrar çevrimi de yapılan Night and the City en bilinen yapımları. McCarthy döneminde ülkesini terketmek zorunda bırakılmış sinemacılardan sadece biridir Dassin ve Rififi de Fransada çektiği ilk filmdir. Kendisine Cannesda ödül kazandırmış olması hiç mi hiç önemli değil! Rififi öyle bir film ki, onu çekip almak demek, soygun janrının sanki hep bir eksik kalması demek olacaktır. alıntı:okaliptus80"} +{"text":"Genç ve başarılı bir banker olan Andy Dufresne, karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan ömür boyu hapse mahkum edilir ve Shawshank hapishanesine gönderilir. İşkence, tecavüz, dayak dahil her türlü kötü koşulun hüküm sürdüğü hapishane koşullarında, Andy'nin hayata bağlı ve her daim iyi bir şeyler bulma çabası içindeki hali, çevresindeki herkesi çok etkileyecektir. Bir süre sonra parmaklıkların arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine bütün mahkumları inandırır. Bu mahkumlardan biri olan Red ve Andy, unutulmaz bir dostluk kurarak hapishaneyi bambaşka bir yer haline getirirler. Stephen King'in korku türü haricindeki ender romanlarından birinin uyarlaması olan film, gösterime çıktığı yılda inanılmaz bir başarı elde etmiş ve gişe rekorları kırmıştı."} +{"text":"Belçikalı yönetmen Alain Berliner'in büyük ilgi ve çeşitli ödüller toplayan ilk uzun metrajlı filmi \"Pembe Hayat\", küçük bir çocuğun cinsiyet karmaşasını ve bunların ailesi üzerindeki yansımalarını sağlam ve keskin bir bakış açısıyla keşfe çıkan bir yapım. Herşey, Paris'in varlıklı banliyö semtlerinlerinden birine yeni taşınan bir çiftin evlerinde bir parti vermesiyle başlar. Küçük oğullarının partiye prenses kıyafetiyle katılmasına çok şaşıran anne ve baba, bir kız olmak isteyen çocuğun davranışlarını önce ciddiye almazlar ama zamanla rahatsız olmaya başlarlar. Küçük çocuğun sınıf arkadaşları, ailesi ve komşuları üzerinde şok yaratan çıkışlar arasında gidip gelen filmde, yüzeyde oldukça nazik ve içtenlikli gibi görünen toplumun 'kabul edilebilir davranış'ın tanımlanmasına sıra geldiğinde son derece sığ bir tavırla ikiyüzlü insanlar haline dönüşmesine tanık oluruz."} +{"text":"Türkiye'nin yakın tarihindeki en çalkantılı dönemi olan 1979-1983 yıllarını anlatan politik film Zincirbozanın senaryosu, gazeteci Avni Özgürel tarafından yazıldı. Yönetmenliğini Atıl İnaç'ın, görüntü yönetmenliğini Gökhan Tiryaki'nin üstlendiği Zincirbozan'da filmin ana karakterleri dönemin önemli siyasi ve askeri figürleri. Filmde, Bülent Emin Yarar Bülent Ecevit'i, Haldun Boysan Süleyman Demirel'i, Suavi Eren Kenan Evren'i, Suna Selen Rahşan Ecevit'i, Ayşe Tunaboylu Nazmiye Demirel'i canlandırıyor. Gazeteci Abdi İpekçi suikastı ile başlayarak, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesine kadar tırmanan terör olaylarını, bu olaylarla başa çıkmaya çalışan siyaseti, ordunun yönetime el koymasını, siyasi liderlerin sürgüne gönderilişlerini ve o süreçte yaşananları konu alan Zincirbozan, dönemi pek bilinmeyen yönleriyle yansıtıyor. Film adını, 12 Eylül sonrasında bazı siyasilerin mecburi ikamete tabi tutulduğu, Çanakkaledeki Zincirbozan askeri tesislerinden alıyor."} +{"text":"Nazi Almanyası'nın son günlerinde iki genç kardeş fikirleri nedeniyle ters düşerler. Peter, babasının yolunda gitmiş ve Hitler Gençliği örgütüne katılmıştır, fakat kardeşi Karl, Edelweiss Pirates korsanları olarak bilinen anti -nazist bir çeteye üyedir. İki grup birbiriyle sürekli, savaş yorgunu ailelerin korku içinde ve gestapo baskısı altında yaşadığı, Cologne'ye zarar veren çatışmalar yaparlar. Korsanların hafif çarpışmaları, kaçak bir mahküm olan karizmatik bomba uzmanı Hans'ı kurtardıklarında kızışarak kanlı bir oyuna dönüşür. Hans, korsanların kontrolünü kısa sürede eline alarak onları gestaponun karargahını bombalamaya ikna eder. Babasının nazi almanyasına sadakatinin yalan olduğu haberini alan Peter, geçde olsa gözünü açar ve hitler gençliğinden ayrılır. Hansın yönetimi altındaki korsanlarına katılır. Karl artık küçük ailesini gestaponun gaddarlığından korumak zorundadır. Planladıkları eylemlerin sonuçlarında hüsrana uğrayan korsanlar hapse atılırlar ve kardeşler ayrılır. Korsanlar gestaponun işkenceleri sürerken zor bir kararla karşı karşıya kalırlar. Ya kendilerini kurtarmak için kendilerini ele verecekler ya da onurlu bir şekilde ölecekler ve davaları sona erecektir."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşının hemen öncesinde, bir kont bir haftasonu av partisi düzenler. Ne var ki av partisi efendilerle hizmetçiler arasında bir köşe kapmacaya dönüşür. BeaumarchaisninFigaronun Düğünüadlı yapıtını andıran dramatik fanteziOyunun Kuralıefendilerle hizmetçilerin ahlaksızlıkta ve zalimlikte birbirleriyle yarıştıkları, acımasız ve umutsuz bir ahlak tablosu çizer. İzleyicinin gözünün yaşına bakmadan drama dönen bu güldürüde, kırda tavşanların katledilmesi, 1940 ilkbaharındaki çatışmaların habercisi değilse de, duyguları konusunda fazlasıyla hilekar bir toplumun aptalca şiddete yönelmesini yansıtır. Dünyanın sonu, en azından bir dünyanın sonu yakındır, der bize bu acı ve karanlık trajikomedi. İlk gösterime girdiği sırada anlaşılmayan, uzun zaman boyunca yerden yere vurulan, yasaklanan, kesilen film savaş sonrasında sinemaseverler tarafından yeniden keşfedilmiş ve övgülere boğulmuştur. Bugün de Jean Renoirın başyapıtı olarak değerlendirilmektedir."} +{"text":"Cinsel boyutuyla aşk üzerine bir soyutlama olan film, basılı karelerden görüleceği üzere, alışılmamış mekanlarda geçen, döneminin halet-i ruhiyesinin çok dışında bir yapım. Yönetmen Yeni Dalgacılar gibi amatör bir kadro ile çalışmış. AlpZeki Heper bir kadını üçe bölerek \"ensest\", \"köle ruhlu\" ve \"fahişe\" kadını yorumlamaya çalışmış. Film, müstehcenlikten yasaklandı. Sansürün keyfine göre makaslanarak gösterime sokulan filmlerin aksine, Hüseyin Kaşfi'nin 'Kayıp Kız Ayla'sı ile birlikte, sansürden hiç çıkamayan iki filmden biri oldu. Alp Zeki Heper'in vasiyetnamesi gereği bu film hiç kimseye gösterilmiyor. Yıllar önce çok özel bir gösterimle 'Gergedan' dergisi için bir iki kişi, gene bir dosya için filmi izlemişti. Tek kopyasıİstanbul Sinema-TV Enstitüsü Arşivi'ndedir. O arşivdeki filmleri nasıl kıskançlıkla koruduğunu herkesin çok iyi bildiği Sami Şekeroğlu bu vasiyete yıllarca çok sadık kaldı!"} +{"text":"1939'da Çekoslovakya Nazilerce işgal edilince İngiltere'ye kaçan ve Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne katılıp Almanlar'a karşı savaşan iki Çek pilotun ana karakterlerini oluşturduğu filmin başında 1950 yılında Çekoslovakya'da bir hapishanede yatan ve eski bir SS subayı doktor tarafından tedavi edilen pilotumuzu görüyoruz. Zor da olsa İngiliz yaşam tarzına alışan, göklerde sürekli Alman uçaklarıyla dalaşan, her an ölümle burun buruna gelen ve aynı kadına aşık olan iki arkadaşın bazen komik bazen hüzünlü gelişen öyküsünü anlatan Mavi Dünya, bir aşk ve arkadaşlık öyküsü olmaktan öte, kısmen 1969 yapımı \"Battle of Britain\" adlı filmden alınan dramatik savaş sahneleri ve kullanılan özel efektler ile görsel açıdan da oldukça başarılı."} +{"text":"Hititler, zamanının en büyük askeri gücüne sahip, Eski Çağa damgasını vuran bir imparatorluğun öyküsü. Bu belgeselde Hititlerin zengin tarihi, röportajlar, güncel çekimler, görsel efektler ve dramatik canlandırmalarla yeniden diriliyor. Mısır Firavunu II. Ramsesle çarpıştıkları ünlü Kadeş Savaşından kral ve kraliçelerin kişisel hikayelerine kadar Hitit tarihinin tüm ayrıntıları Hititler ile gün ışığına çıkarılıyor. Başkent Hattuşa ve diğer Hitit şehirlerindeki kazılarda bulunan 25.000 Hitit tabletinden yola çıkarak Hitit halkının sözleri metinlerin yazımından 3.500 yıl sonra aynı detay ve duyguyla tekrar canlanıyor. Çekimleri Mısır, Suriye ve Türkiyede toplam 141 günde gerçekleştirilen Hititler yaklaşık üç yıllık bir emeğin ürünü. 40 metrekarelik maket, 20 bini aşan aksesuar, dekor ve kostümle, ünlü oyuncularla gerçekleştirilen canlandırmalarla film Prag Flarmoni orkestrasının yorumladığı özgün müzik eşliğinde izleyiciyi keyifli bir tarih yolculuğuna çıkarıyor."} +{"text":"The Player, Short Cuts gibi filmleriyle tanıdığımız Amerikan sinemasının özün ve her daim muhalif yönetmeni Robert Altman bu kez bir John Grisham uyarlamasıyla karşımızda. Yine oyuncu kadrosunda sayısız ismi barındıran usta yönetmen, başrolü İngiliz Kenneth Branagh'a vermiş. Öykü ABD'nin Georgia eyaletini Savannah kasabasında geçiyor. Başarılı bir Güneyli avukat, bir garson kızla ateşli bir macera yaşıyor. Garson kızın sorunlu babasının ilişkilerini etkilemesi üzerine avukat, kıza yardım etmek istiyor ve babasını akıl hastanesine yatırıyor. Ne var ki baba buradan kaçıyor ve avukatın çocuklarını tehdit etmeye başlıyor. Hollywood tarafından pek rağbet gören eski avukat yeni yazar Grisham'ın bu biraz klişe gerilim öyküsünü, Robert Altman ustanın vizöründen izlemek ilginç olabilir."} +{"text":"Yakın gelecekte, şehir devletlerine benzer bir idari yapı kurulmuş ve giriş çıkışlar 'papel' adı verilen özel bir belgeyle kontrol edilmektedir. Papel sahibi olmayanlar şehirler arasında seyahat edememektedir. Şehirlerın dışındaki çöllerde ise kaçaklar ve sürgünler yaşamaktadır. Bir sigorta müfettişi olan William, sahte Papel ticaretini soruşturmak üzere Şangay'a gönderilir. Araştırması devam ederken Maria adlı bir şüpheliye ulaşır. Kadının suçlu olduğunu bilmesine rağmen ona aşık olur ve suçu gizler. Aralarındaki ilişki, William'ın Papel'inin süresi dolana kadar, yani sadece 24 saat için de olsa çok tutkulu yaşanır. Kadını tekrar görebilmek için kaçak belgelerle seyahat etmeye razı olan William, onunla birlikte çöle kaçar. Fakat ilişkileri, kanunlara uygun olmayan bir hamilelik yüzünden tamamen sarpa saracaktır..."} +{"text":"Takvimlerin 2027 yılını gösterdiği dünya üzerinde, nedeni çok anlaşılamayan olaylar yaşanmaktadır. Son dünyaya gelen bebeğin üzerinden 19 yıl geçmiştir ve insanlık artık üreyememek gibi bir çıkmazla karşı karşıyadır. Ülkelerin politik düzenlerini de etkileyen bir şekilde değişimler yaşanmasına neden olan bu durum, kendini olayların akışına bırakarak çöküşe giden insanların yanında, bu durumuun nedenlerini bulmaya çalışan mücadeleci insanları da yaratır. Büyük Britanya, benimsediği askeri emperyalist yönetimi ile sınırları içinde herhangi bir kargaşa çıkmasını önleyen, bu nedenle de huzurun hala hüküm sürdüğü bir coğrafyadır. Buna karşılık, sınırlarında, bu ülkeye giriş yapmak isteyen bir dolu mültecinin dramı yaşanmaktadır. Theo, tüm bu olaylardan kendini soyutlamış bir şekilde, geçmiş yaşantısının eylemci yapısına ters, büyük bir hiçliğin içinde yaşamaktadır. Artık eski bir eylemciden bir bürokrata dönüşmüştür. Fakat bir gün kaçırılarak kendisini, eski silah arkadaşı ve sevgilisi Julian'ın önünde bulur. Julian, mülteci hakları için mücadele eden gizli bir örgütün başıdır ve Theo'dan, bu mültecilerden biri olan Kee'nin tehlikesizce yurt dışına çıkabilmesi için gerekli olan kağıtları sağlamasını ister. Yardım teklifini kabul edip Kee ile birlikte yola çıkan Theo'nun, onun aslında bütün dünya için ne kadar önemli bir kişi olduğunu anlaması hiç de uzun zaman almayacaktır."} +{"text":"Saray ressamlarının yetiştiği köklü bir ailede doğan Yun-jeong, yedi yaşındadır ve resim konusunda yetenekli bir kızdır. Yine de ailene geleneğini devam ettirmek erkek kardeşe düşmektedir, tüm baskı onun üzerindedir ve bir kız olarak Yun-jeong'un profesyonel bir ressam olmasına izin yoktur. Abisi kendisine yüklenen sorumluluğu üstlenmek için çalışırken, Yun-jeong ona yardım eder ve gizlice abisi için resim çizer. Ancak küçük kızın hayatı abisinin yeteneksizliğinden dolayı intihar etmesiyle alt üst olur. Ailenin onurunu korumak için Yun-jeong, abisinin ismini almaya ve erkek olarak yaşamaya zorlanır. Bu şekilde kendi kimliğini gizleyerek büyür Artık bir yetişkin olmuş ve saray ressamlığına kabul edilmiş olan Yun-bok'un dehası ve yeteneği, dönemin bir diğer büyük ressamı olan Kim Hong-do'nun kalbini fetheder. Fakat kızın cesur tasvirleri kraliyet enstitüsü tarafından müstehcen sayılıp kınanır. Daha sonra Yun-bok Kang-mu ile tanışır ve ona büyük bir aşkla bağlanır. Hayatında ilk kez, yarattığı her şeyden, tüm çalışmalarından vazgeçip; sadece seven bir kadın olmak için büyük bir arzu duyar. En iyi öğrencisi olan Yun-bok'un dehasına hayran olan Kim Hong-do ise, onunla ilgili her şeyi sevmeye ve öğrencisine aşık olmaya başlar. Bu da cariyelerin evinde yaşayan bir Giaseng olan ve Hong-do'ya gizli bir aşk besleyen Seol-hwa'nın öldürücü bir kıskançlığa kapılmasına neden olur. Shin Yun-bok'un baş yapıtı olarak sayılan \"Bir Güzelin Portresi\"nin arkasında yatan sır, 250 yıllık sessizlikten sonra nihayet gün ışığına çıkmıştır."} +{"text":"Uyuşturucu işinden içeri girmiş Porto Riko'lu eski bir mahkum olan Carlito Brigante, düzenbaz avukatı ve dostu sayesinde serbest kaldığında tek isteği suç dünyasından uzak kalmak ve Bahamalar'da kurmayı hayal ettiği kendi işi için, dürüstçe çalışıp para biriktirmektir. Aklının bir köşesinde eski sevgilisiyle bir şekilde barışıp mutlu olmak da vardır. Ancak eski karanlık dünyasından çıkıp gelen \"delikanlılık\" kuralları ve yanlış yönlenmiş bağlılıklar peşini bırakmayınca geri sürüklenmeye başlar. Usta yönetmen De Palma'nın filminde bir çok esaslı isim rol alıyor. John Leguizamo, bağlılığını ispatlamaya çalışan yeni yetme bir gangsteri canlandırırken; Viggo Mortensen ve Luis Guzman Carlito'nun eski günlerden iki arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor. 10 yıl önce Pacino'yu Scareface'te yönetmiş olan De Palma, bu filmi içerik olarak diğerinin devamı gibi çekmiş adeta. Tahmin edileceği üzere bir kez daha özenli çekimler ve gerilimli sahneler var. En akılda kalanı ise Grand Central Station'daki soluk kesen kovalamaca sahnesi. Olaylar, 1975 yılının Manhattan'ında ve Carlito'nun işlettiği bir gece kulübü civarında geçtiği için devrin klasik disko müziği film soundtrack'ine iyice işlemiş durumda. Filmin bir başka ilginç yanı da, eski New York yargıçlarından Edwin Torres'in Doğu Harlem'deki kendi çocukluğunu anlattığı iki kitabından uyarlanmış olması."} +{"text":"Son dönemde vizyonda sık sık belgesel yapımlara rastlar olduk. Fakat Eski Açık Sarı Desene'nin önemli bir farkı var. O Türkiye'de bir fenomeni, futbol dünyasını gözler önüne seriyor. Filmin yaratıcıları, futbolun bilinmeyen ve her zaman merak edilen yönlerini ortaya koymayı amaçlamışlar. Bir kameranın peşinden içeri'ye uzanıyoruz. Bir teknik direktör ve 11 futbolcunun dışarıda binlerin, televizyonların başında ise sayısız insanın merakla beklediği bir maça hazırlıklarını izleriz. Maçların hazırlıkları, sevinçleri, hüsranları ve bilinmeyen tartışmaları daima içeride yaşanır. Ömer Ali Kazma'nın kamerası bize futbolun merak edilen, mahrem yönlerini gösteriyor... Yapıma imza atan Ömer Ali Kazma'nın adı daha çok çağdaş sanat çalışmalarından biliniyor. Eski Açık ile Bir Galatasaray belgeselinden çok daha uzaklara gittiğini ve ilginç bir futbol filmi ortaya koyduğunu umuyoruz."} +{"text":"Fabrizio, tipik bir burjuva ailesinden gelen, 20 yaşında Parmalı bir entellektüeldir; Marksist ideolojiyle flört ettikten sonra böylesi bir çelişkinin doğal sonucu olan politik ikilemle karşı karşıya kalır. Delikanlı, orta sınıftan varlıklı bir ailenin kızı olan sevgilisi Cleliaya kendisinden ayrılmak zorunda olduğunu söyler. Fabrizionun iki dostu vardır; bunlardan biri kendisine Marksist ideoloji konusunda yol gösteren öğretmen Cesare, diğeri ise zengin bir fabrikatörün dik başlı oğlu olan Agostinodur. Fabrizionun ailesi, annesinin Milanoda yaşayan genç kız kardeşi Ginayı bir süre evlerine konuk olmaya davet eder; genç kadının oğullarıyla aralarının eskisi gibi iyi olmasına yardımcı olacağını ummaktadırlar. Agustino trajik bir biçimde boğularak öldüğünde Fabrizio birdenbire dert ortağını yitirir ve arkadaşlık girişimine sıcak bir ilgiyle karşılık veren teyzesi Ginayla yakınlaşır... Bertoluccinin uluslararası alanda ilgi topladığı ilk filmi olan Devrimden Önce, Avrupa politikası ve devrim üzerine şaşırtıcı ve etkileyici bir çalışma."} +{"text":"1960'lı yılların Teksas'ında yaşayan 12 yaşındaki Ben ailesi tarafından ihmal edilen bir çocuktur. Annesi Hollywood'daki yıldızların hayranıdır ve gününü sinema salonunda geçirmektedir. Babası ise tüm vaktini tekne tamiri ile geçirmektedir. Ailesinin sahip olduğu restoranın önünde bir trafik kazası olur ve kazadan Cassie isimli küçük kız kurtulur. Ben'in ailesi kızı iyileştirir ve ona bakar. Ben'in artık yeni bir arkadaşı olmuştur. İlerleyen zaman içinde Ben ve Cassie birlikte, Cassie'nin teyzesini ziyaret etmek için Baltimore'a doğru hareket ederler. Otostopla Arkansas'tan Baltmore'a doğru yol alan gençler hem dostluklarını hem de kendilerini keşfedeceklerdir. Yolculukları Cassie'nin sinir krizi geçirmesi ve psikayatri kliniğine yatırılması ile başka bir yöne savrulur. Ancak Cassie'nin her ikisi için de başka planları vardır."} +{"text":"Freddy ve Jason cehennemde karşılaşırlar. Freddy, Jason'ın güç kazanıp yeniden dirilmesini sağlar. İkili yeryüzünde yeniden gençlerin kabusu olmaya başlayacaktır. Freddy, yeni terör krallığını başlatmak için Jason?ı Springwood?a gitmesi için kandırır. Fakat bu kötülüğün bedeli olarak, iki terör kahramanı unutulmaz bir şekilde karşı karşıya gelecektir. Akreple kurbağa masalında olduğu gibi, ikilinin dayanışması doğaları gereği karşı karşıya gelmeleri ile sonuçlanmıştır. Artık en büyük soru, gerçek ile hayal arasında gidip gelen bu savaşta kimin kazanacağıdır... Korku sinemasının iki büyük ikonu bu filmde biraraya geldi. Elm Sokağı'nda Kabus serisinin sekizinci, 13. Cuma serisinin ise 11. filmi işte bu yapımda kesişti. Filmin yönetmenliğini, The Bride WITH White Hair ve Chucky'nin Gelini gibi yapımlarla tür sinemasında kendisini ispat eden Ronny Yu üstlendi."} +{"text":"Yönetmenler Paul ve Sandra Fierlinger, sevgilerini salyalarından, sıvılarından, sıcaklıklarından ölçebileceğiniz, duygularını asla gizleyemeyen köpeklerin insanın en iyi arkadaşı olduğunu gösteriyorlar. İngiliz yazar J. R. Ackerleynin 1956 yılında kaleme aldığı ve çoban köpeği Tuliple 14 yıllık ilişkisini anlattığı anılarını animasyona dönüştürülen film, bir insanla bir köpeğin ilişkisinin derinliğini yansıtıyor. Christopher Plummerın seslendirdiği Ackerley, köpeğini mutlu edebilmek için taklalar atmaya hazır; Sen benim kıçımı kokla. Ben de senin. İnsanlar gereksiz yere iffetli ve de sıkıcı diyor. Köpek sahibi olmanın sıkıntılarını da insanın içini ısıtan bir şekilde anlatan filmin diğer ünlü sesleri arasında Lynn Redgrave ve Isabella Rosselini bulunuyor. Yönetmen, senarist ve animasyoncu Paul ve renklendirme görevini üstlenen Sandranın ani- masyon ve kısa film geçmişleri otuz yıl öncesine dayanıyor. Oscar adaylığı bulunan çift, bu ilk uzun metraj filmlerinde yeteneklerini yeni bir alana taşıyorlar. El çizimi dijital animasyonun İngilizlere has keskin mizah anlayışıyla birleştiği film, hem köpek sahiplerine hem de insanla köpek arasındaki ilişkiyi anlamakta güçlük çekenlere hitap ediyor. Köpeğim Tulip, sevgiyi yeniden tanımlarken, sevginin bazen gerçekten de köpek gibi süründürdüğünü de gösteriyor."} +{"text":"Bir grup insanın çevresindeki olayları konu alan öykü, aslında bir kadının intikam hikayesidir. Maria Casaresin inanılmaz oyunculuğuyla hayat verdiği Helene, Jeana aşıktır. Ama Jean onun aşkına karşılık vermez ve onu ciddiye almaz. Kırılan onuruna karşın Helene, sinsice bir planı uygulamaya başlar. Bu plan için zavallı Agnes ve onun çaresiz annesini kullanacaktır. 2. Dünya Savaşından sonra sefaletin arttığı Pariste yaşamak için geceleri kabarelerde dans eden Agnes, bu şekilde hayatını sürdürmeye çalışır. Dans etmeyi çok seven ve yetenekli bir dansçı olan Agnesin başı sarhoş müşterilerle sürekli derde girer. Onun çaresiz ve yaşlı annesi ise, olan bitenler karşısında hiçbir şey yapamaz. İşte tam bu sırada, savaştan önce komşu oldukları Helene ile yeniden karşılaşırlar. Helene ise bu karşılaşmayı şeytanca planını uygulamak için bir fırsat olarak değerlendirecektir."} +{"text":"Benim adım Robert Neville. New York şehrinde hayatta kalan biriyim. Sesimi duyan biri varsa herhangi biri. Lütfen. Yalnız değilsin. Robert Neville çok başarılı bir bilim adamıdır, ama o bile tedavi edilemeyen, insan yapımı o korkunç virüsü kontrol altına alamamıştır. Her nasılsa virüse bağışıklık gösteren Neville, New York şehrinden, hatta belki dünyadan arta kalan yerde, hayatta kalmış tek insandır. Neville üç yıl boyunca inancını yitirmeden her gün telsiz mesajı göndererek, umutsuz bir şekilde, hayatta kalmış başka insanlar bulmaya çalışır. Ama yalnız değildir. Belki de insanoğlunun son ve en iyi umudu olan Neville'i ayakta tutan tek şey kendine düşen görevi yerine getirme arzusudur: Kendi kanını kullanarak virüsün etkilerini tersine çevirecek bir tedavi bulmak. Ama karşısındakilere karşı sayıca az olduğunu bilmektedir ve zamanı da hızla tükenmektedir."} +{"text":"2157 yılındayız. İnsanlık bir çok sorunundan kurtulmuş. Açlık, savaşlar, hastalık vb... belalar kötü birer anıdan ibaret. Bu ütopik dünyada, insanlar için galaktik seyahetlere çıkıp ilginç maceralar yaşamak en popüler eğlence aracı. Esas adamımız Maksim de bu amaçla uzay macerasına çıkmış bir genç. Günün birinde Maksim, bir kaza sonucu yıllardır devam eden savaşlarla yaşanamaz hale gelmiş, korkunç bir gezegene düşer. Maksim, esir düştüğü bu gezegende dostluk, aşk, anarşizm, dostluk, ordu, kader ve özgürlük üzerine bizi düşüncelere gark eden olaylar yaşayacaktır. Obitaemyy Ostrov, Strugatsky Kardeşlerin aynı adlı romanından hazırlanmış bir uyarlama. Roman, Ruslar için çok önemli. Hatta rivayete göre Gagarin'in uzayda okuduğu tek romanmış. Bu sebeple yüksek denilebilecek bir bütçeyle işe girişilmiş. Tüm film aslında 4 saate yakın bir süreye sahip bu sebeple ikiye bölünmüş (İkinci bölüm 2009 yılında gösterime girdi). Çok kaliteli bir uyarlama sayılmaz, romanı okuma şansını yakalayanlardansanız beni daha iyi anlayabilirsiniz sanırım. Ancak yine de, Rus sinemasının son dönem çalışmaları içinde güzel bir örnek. Roman içinse kısa bir özet niteliğinde."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı'nın en şiddetli yıllarında, İngiltere, Almanya ve Rusya'nın istihbarat teşkilatları, Alman asıllı Yahudi bir bilim adamı olan Nicky Raus'u kaçırmak için müthiş bir mücadeleye girişirler. Son derece güçlü bir silah geliştirmekte olan Raus'un kendi ellerine geçmesiyle savaşta büyük bir üstünlük sağlayacak olan taraflar, bu büyük bilim adamını kendi saflarına katmak için acele etmek zorundadırlar. Alman ajanları Raus'u kaçırmak için cesur bir atak yaparken devreye Amerikalı casus Frank Hossom girer. Frank, Nicky Raus'u ölü veya diri ele geçirmek zorundadır. Aksi halde söz konusu silah düşman güçlerin eline geçecektir ve bu da savaşın kaybedilmesi anlamına gelecektir. Tüm bunlar olup biterken, Frank Hossom'un, Nicky'nin sevgilisi Olga Ryabina'ya aşık olması işleri iyice karıştırır ve bu üç kişi arasında yaşanan aşk üçgeni, savaş öyküsünü bambaşka bir boyuta taşır."} +{"text":"2029 yılının kıyamet-sonrası Los Angeles'ında Skynet adlı yapay zeka ürünü bilgisayar sistemi 1990'larda büyük bölümünü yok ettiği insan ırkının kurtulmayı başaran direnişçilerine karşı savaşmaktadır. Direnişçiler Skynet'e karşı başarıya ulaşmadan hemen önce Skynet savaşçı Terminator'larından birine zamanda yolculuk yaptırarak onu geçmişe göndermeyi başarır. Terminator'ın görevi direnişçilerin başı olan John Connor'ın annesi Sarah Connor'ı öldürmektir... 1980'lerin en popüler popüler bilim-kurgu tasarımları olarak hatırlanan nükleer yıkım, kıyamet-sonrası dünya, insan görünümlü cyborg'lar gibi fikirlerin gerçekleştirilmesinin tarihi itibariyle teknik açıdan en mükemmel örneğini teşkil eden Terminator, filmin yönetmeni ve yardımcı yazarı James Cameron'ı dünya çapında üne kavuşturmış ve aksiyon filmleriyle yıldızlaşan Arnold Schwarzenegger'in ününü sabitleştirmesini sağlamıştı."} +{"text":"1943'te Burma'da bir Japon esir kampının komutanı olan Saito, kampa yeni gelen İngiliz Albay Nicholson'dan adamlarına Kwai nehri üzerine bir köprü kurmalarını emretmesini istemektedir. Saito'nun amacı bu köprüyü kullanarak Japon birliklerine cephane taşıma konusunda avantaj sağlamaktır. Saito'nun işkencesine dayanamayan Albay bir süre sonra köprünün emri altındaki mühendisler için de bir moral kaynağı olacağını düşünerek onun isteğini kabul eder. Nicholson düşmanının esiri konumunda da olsa, onun ve adamlarının yapabileceğinden daha iyi bir köprü yaparak onu psikolojik seviyede altetmiş olacağını düşünür. İnşaat ilerledikçe Nicholson köprünün düşmanına avantaj sağlayacağını tamamen unutur ve onu mükemmelleştirmek için elinden geleni yapar... Yönetmen David Lean'in kariyerinin doruk noktasını teşkil eden ve tüm zamanların en iyi sinema filmlerinden biri olarak gösterilen Kwai Köprüsü 1957'de sekiz dalda aday olduğu Oscar'ların yedisini aldı."} +{"text":"Karanlık geçmişi yüzünden kendisine bir gelecek de kuramayan bir adam, Jason Bourne... Hafızasını ve sevdiği tek insanı kaybetmiş biri olarak hayatta tek bir amacı kalmıştır. Gerçek kimliğini ve geçmişini yeniden bulabilmek... Fakat bunu yapmak hiç de kolay olmayacaktır. Jason, geçmişini araştırabilmek için tamamıyla ortadan kaybolmak ister fakat artık çok geç kalmıştır. Çünkü kendisini yaratanlar izini bulmuşlardır. Moskova'dan Paris'e, Londra'dan Fas'a gerçek kimliğinin izini sürerken bir taraftan da peşindeki yeni nesil iyi eğitilmiş federal ve interpol ajanlarını saf dışı etmek zorundadır. Robert Ludlum'un aynı adlı casusluk-gerilim kitapları serisinden beyazperdeye uyarlanan Bourne serisinin üçüncü filmi olan Son Ültimatom'un yönetmenlik koltuğunda, ikinci filmde büyük beğeni toplayan usta yönetmen Paul Greengrass oturuyor."} +{"text":"Nosferatu 1922 yılında Almanya'da çekilen Alman Dışavurumculuğu akımının başyapıtlarından ve korku sinemasının sayılı klasiklerindendir. F. W. Murnau'nun yönettiği filmde Max Schreck, vampir Kont Orlok rolündedir. Filmin orjinal Almanca adı Nosferatu, eine Symphonie des Grauens yani Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi 'dir. Film 1921 yılı ile 1922 yılı arası çekilmiştir. Bram Stoker'ın Drakula romanının uyarlamasıdır ve telif ödenmeden yapıldığı için yayından kaldırılmıştır. Nosferatu filminde Bram Stoker'ın filminden farklı olarak vampir Kont Orlok'dur. Bram Stoker'ın Drakula'sında ise vampir kontun adı Drakula'dır. Thomas Hutter Almanya'nın Bremen'e bağlı Wisburg isimli küçük bir kasabasında karısı Ellen ile birlikte yaşamaktadır. Transilvanya'da yaşayan Kont Orlok'dan bir mektup gelir. Bazı sembollerle dolu bu mektubu Renfield isimli kişi Hutter için okur. Zengin Kont Orlok ile emlak anlaşması yapmak için Hutter Transilvanya'ya gidecektir."} +{"text":"Genç ve bekar bir kadın olan Bronte'nin tüm istediği, büyük ve serası olan bir kata taşınmaktır. Doğru evi bulduğunda bekarlara verilmediğini öğrenir. Bunun üzerine yeşil kart alıp ABD vatandaşı olmak isteyen Fransız Georges ile sahte bir evlilik yapmayı kabul eder. Ancak göçmenlik dairesinin müfettişleri sık eleyip ince dokumaktadırlar. Bunun üzerine Georges, Bronte'nin yeni evine taşınır ve imtahanı geçebilmek için birbirlerini yakından tanımak zorunda kalırlar. Oysa dıştan bakıldığında gerçekten de uyumsuz bir çifttir onlar: Genç kadın tam bir idealist, üstelik vejetaryendir. Fransız ise sokaklarda büyümüş, pragmatik bir adamdır. Kırmızı ete ve şaraba bayılır. Peter Weir'in yazıp yönettiği Yeşil Kart, 1990'ların başında, aslında zaten ustalıkları su götürmeyen iki ismi, Andie McDowell ve Gerard Depardieu'nün sınırları aşan bir şekilde benimsenmesine ön ayak olmuş ve uzun bir süre romantik komedilerin en sevileni olarak da kalmıştır."} +{"text":"David Lynch'in ilk uzun metrajlı filmi olan 1977 tarihli Eraserhead yönetmenin sonraki filmlerinde de baskın olan karanlık, kaotik dünyanın erken bir habercisi. Filmde David Lynch'in favori oyuncularından Jack Nance'in canlandırdığı Henry Spencer'ı yeri tanımsız bir \"endüstriyel çöl\"ün kabusumsu atmosferinde gelişen bir dizi olayın merkezindeki özne olarak takip ediyoruz. Geçmiş bir ilişkisi esnasında partneri Mary'nin hamile kaldığını öğrenen Spencer onu kendi küçük evine getirir. Burada mutant, sürüngen benzeri bir yaratık dünyaya getiren Mary'nin evden kaçmasıyla Spencer evde \"bebek\"le, radyatörün arkasında hayali bir sahnede gördüğü kadınla ve kendisini baştan çıkarmaya çalışan karşı komşusu ile başbaşa kalır. David Lynch'in erken dönem başyapıtı, gerçeküstücü bir sinemanın da en güçlü mirasçılarından biri. Sinema tarihinde düşe en yakın filmlerden biri olarak kabul ediliyor."} +{"text":"Kaldığı akıl hastanesinden taburcu olan Anthony, hayatta ne yapacağını bilemez bir durumdadır ve kendisi gibi başıboş olan arkadaşı Dignan'a katılır. Ancak Dignan hayali dünyasında kurduğu suç şebekesinin lideridir ve arkadaşını da suç işlemeye iter. Komşuları Bob'un da yardımıyla üç sakar arkadaş bir suç işlerler. Artık kaçmak zorunda olan arkadaşlar bir otele gelirler ve orada Anthony, otelde çalışan Inez'e aşık olur. Wes Anderson, bu aynı adlı kısa filminin uzun versiyonu olan film, yönetmenin diğer filmleri gibi, aile içi iletişimsizlik ve dışlanmışlık gibi konuları içeriyor. Farklı hayalleri olan ilginç karakterleriyle aynı zamanda güzel bir aşk hikayesi veren bu yol filmi, başarılı bir ilk film."} +{"text":"Bir gün; Sam Merrick, yerel bir kabadayı olan George Tooney ile kavgaya tutuşur ve dayak yer. Bunun üzerine Sam'in abisi, Rocky ; arkadaşları Clyde ve Marty ile birlikte bir intikam planı yaparlar. Sam'in doğumgününü için düzenledikleri bot gezisine George'u da davet ederler. Ancak amaçları, çok haincedir. George'u çırılçıplak soyup, eve kadar anadan üryan koşturma niyetindedirler. Gezi ilerledikçe Sam, kızarkadaşı Millie ve abisi Rocky, George'u yanlış tanıdıklarını fark ederler. O aslında son derece naif, iyi niyetli ve efendi bir çocuktur. Plandan vazgeçme niyetindedirler ancak Marty, bunu reddeder. İntikam yemini bir kere edildi mi bir daha asla bozulamaz. Kınından çıkan kılıç, kanla sulanmadan yerine konamaz. Bu tür bir düsturla hareket eden Marty ve dostları bu sıcak bot gezisini bir cehennem yolculuğuna çevirmek üzeredirler. çeviri: havlayankuzu Jacob Aaron'un bağımsız sinema alanında büyük ses getirmiş bu draması, Cannes'da da ilgiden mahrum kalmamış. Bize, geleceğin yıldızlarını birarada görme fırsatı sunuyor."} +{"text":"Isaac Davis çok meşhur ve zengin bir TV senaristidir. Yaptığı iştens çok sıkılmış ve en büyük hayali olan ciddi bir kitap yazma işine girişmiştir. Kitabın ilk bölümü Manhattan'a dair sevdiği şeyler üzerinedir ama şehre o kadar aşıktır ki bir türlü ikinci bölüme geçemez. Kahramanımızın başındaki bir başka dert ise eski karısıdır. Şimdi lezbiyen olmuş ve 17 yaşındaki Tracy'le birlikte yaşayan kadın yeni yayınladığı kitabında Isaac'le ilişkilerini gözler önüne sermiştir. En yakın arkadaşı Yale ise evli olduğu halde bir ilişki yaşadığı Mary'den ayrılıp, kadını Isaac'e kakalamaya çalışmaktadır. Tüm bu karmaşa Isaac'in başedebileceğinden çok daha fazladır. Terapistiyle telefon görüşmeleri, kendi nevrozları ve insan ilişkileri içinde devinip durur. Manhattan, Woody Alllen'ın büyük elmada yaşayan tiplemeler etrafında gezindiği ve fona da bu kadar çok sevdiği şehrin siyah beyaz görüntülerini koyduğu bir yapım. İki melek, Diane Keaton ve Meryll Streep, Baba filmlerinin de ödüllü kameramanı olan Gordon Willis'in eşsiz görüntüleri eşliğinde filme renk katıyorlar."} +{"text":"Bildiğiniz gibi hristiyanlıkta rahip ve rahibeler kendilerini Tanrıya adadıklarından; aşık olamazlar, flört yapamazlar ve eğlenemezler. Esas elemanımız ise rahiplik kursuna giden, işine ciddiye alan ve iyi bir rahip olmaya çabalayan bir öğrenci bunun arkadaşı var süper çocuk ya, bunun tam tersi öylesine takılıyor (örneğin birkaçgün ortalıkta kayboluyor, arkadaşı soruyo nerdesin? rus kızlara doğru yolu göstermeye gittim kardeşim diye cevap veriyor, cep telefonu kız ararsa Tanrı seni çağrıyo diye çalıyor işte bu adma yüzünden bi olay olur ve ceza molarak bunları köy klisesine stajerliğe yollarlar. Bu köyede amerikadan güzel, şımarık ve bir erkeği baştan çıkaracak şekilde rahat giyinen bir kız gelir, olaylar gelişir."} +{"text":"Bir gurup bilim adamı, Romanyadaki dipsiz bir ormanda, onüçüncü yüzyıla ait döküntü bir manastıra rastlarlar. Manastırla yakından ilgilenen bilim adamları daha ayrıntılı bilgi toplamak için manastırın içine girdiklerinde, muazzam bir mağaranın girişini keşfederler. Yerel bilim adamları, mağaranın derinliklerinde keşfedilmemiş bir eko-sistem olduğunu düşünür ve bunun üzerine, mağara araştırması yapan Amerikalı bir guruptan gelip bu keşfedilmemiş mağarayı incelemelerini isterler. Maceraperest Jack ve kardeşi Tyler, kendileri gibi profesyonel dalış ekibiyle birlikte, ellerindeki en yeni ekipmanları toplayıp Romanyaya giderler. Ekip üyelerinden Charlie ve Buchanan gider gitmez araştırmaya koyulur. Ancak mağaranın içinde keşfettikleri şey, hem yeni bir eko-sistem hem de tamamen yabancı bir yaratık türüdür..."} +{"text":"\"Apu'nun Dünyası\" , Satyajit Ray'in Apu Üçlemesi'ni oluşturan filmlerinin sonuncusudur. Üçlemenin diğer filmleri ise: 1955 tarihli Yol Türküsü ve 1956'da tamamlanan Yenilmez 'dır. Bu filmin müziklerini de diğer iki filmin müziklerini yapan Ravi Shankar bestelemiştir. Her üç filmin öyküsü de Bibhutibhushan Bandyopadhyay 'ın kitaplarından uyarlanmıştır. Bu film de diğerleri gibi siyah beyaz çekilmiştir ve düşük bir bütçeyle tamamlanmıştır. Her üç filmin de görüntü yönetmeni Subrata Mitra'dır. \"Apu'nun Dünyası\" filminde olaylar üçlemenin ikinci filmi olan \"Yenilmez\"'in kaldığı yerden devam eder. Artık okulundan yeni mezun olmuş bir erişkin olarak Apu'nun kalabalık mega kent Kalküta'da işsiz geçen günleri, yazar olma hayalleri ve nihayet bir evlilik yapmasıyla bu sorumsuz günlerinin sona ermesi anlatılır."} +{"text":"Rugrats'ın kahramanlarını aynı mahallede oturan Tommy, Phil, Lil, Chuckie ve Angelica oluşturuyor. Bir de bu filmde onlara katılan, Tommy'nin küçük kardeşi Dil... Pickles ailesine yeni katılan Dil, ailenin oğlu Tommy ile arkadaşlarının egemenlik alanına yeni bir rakip olarak girmiştir. Tommy ve arkadaşları toplantı yaparak onun doğduğu hastaneye geri gönderilmesi kararını alırlar ve Dil'i karavanlarına yükledikleri gibi hastanenin yolunu tutarlar. Ancak yollarını kaybederler ve kendilerini büyük bir ormanın içinde bulurlar. Yollarını bulmak için verdikleri mücadele sırasında bir yandan küçük Dil istemeden de olsa türlü sorunlar yaratarak başlarına dert olurken, bir yandan da esrarengiz bir büyücüyle, onları tehdit eden bir kurtla ve sirkten kaçmış aç maymunlarla uğraşırlar. Kaynak: Sinema Dergisi, Nisan 1999"} +{"text":"Küçük çapta bir hırsız olan genç Ali evden kaçmıştır. Annesinden ve ender gördüğü babasından Nasıl karşılanacağını bilmeden İstanbulda yaşayan ve daha önce hiç görmediği dedesine doğru garip bir yolculuğa çıkar. Alinin dedesi emekli asker Recep, tek başına askeri disiplin içinde yaşayan huysuz bir ihtiyardır. Karısını üç yıl önce kaybetmiş ve onay vermediği bir evlilik yapmış kızı Yıldızla da yaklaşık yirmi yıldır görüşmüyordur. Recepin tüm saatleri hemen her gün aynı geçiyordur artık. Recepin üst kat komşusu Nilgün ise; yalnız yaşayan, orta yaşlarda, üniversite mezunu, asi, modern bir fahişedir. Nilgün ile Recep sürekli tartışırlar. Çünkü Recep onun fahişe olduğunu biliyor ve onu apartmandan atmak istiyordur..."} +{"text":"Vampir avcısı Blade, yıllarca gecelerini vampirlere karşı savaşarak geçirmiştir. Son dönemde FBI' ın Blade' in peşine düşmesi, onun kaçmasına ve gündüzleri de faal olmasına sebep olur. Bir grup vampir yılların efsanevi ve korkunç yaratığı Dracula? yı yeniden canlandırır. Üstelik Drake artık eskisinden de güçlüdür ve gün ışığından etkilenmeyecektir. Bir yandan FBI? nın güçleriye mücadele eden Blade, Gece Avcıları adındaki vampir avcısı bir grupla işbirliği yapar. Çünkü karşısındaki düşmanları çok güçlüdür. Baş dişi vampir Danica Talos, yardımcıları Asher ve Grimwood? Gece avcıları ve Blade? in işi bu sefer gerçekten zordur. Dehşet saçan Dracula ve onun ölümsüzler çetesiyle karşı karşıya gelmelerinin sonucu bütün insanlığı ilgilendirmektedir."} +{"text":"Kaena, \"Axis\" isimli gezegenin belki de en uçarı ve cesur kızıdır. Merakı dur durak bilmez. Öyle ki, günün birinde; kabilesinin tüm tabularına karşı çıkarak köyün sınırlarını aşar ve hiç görmemesi gerekeni, çevrelerini saran sonsuz gökyüzünü görür. Aslında yuvası Axis, galaktik boyutlarda bir ağaçtır. Üstelik bu yuvada yalnız değillerdir. Ancak bu görkemli ağacın ömrü azalmaktadır. Kaena, macerasına devam ettikçe, Axis'in geçmişi ile ilgili çok korkunç bir sırra ulaşır. İyi veya kötünün olmadığı, çok eski bir mücadelenin tam ortasında kalmışlardır. Fransa'nın CGI tekniği ile hazırlanmış ilk uzun metrajlı animasyonu, \"Kaena\". Felsefi bakımdan oldukça doygun bir altyapıya sahip. Teknik yönü zayıf kalsa da, dönemi itibariylekaliteli animasyonlar arasında."} +{"text":"St. Trinian tamamen genç kızlara eğitim veren özel bir okuldur ve büyük bir mali kriz içerisindedir. Okulun borçlu olduğu banka ise okul müdiresi Camilla Fritton'u okulu kapatmak ile tehdit etmektedir. Aynı zamanda Milli Eğitim Bakanı Geoffrey Thwaites'de bu tehdidin altındadır. O, Camillanın eski sevgilisi olsa da okula yeni bir disiplin emri getirmeye karar vermiştir. Okul yönetimi bu sorunlar ile uğraşırken, okulda eğitim gören genç kızlar ise bambaşka bir işin peşine düşmüşlerdir. Onlar Ulusal galeriden ünlü bir ressama ait olan bir tabloyu çalmak için plan yapmışlardır. Hatta bu iş için bir kız çetesi oluşturmuş ve okulun bazı öğretmenlerini de bu plana dahil etmişlerdir."} +{"text":"Otto ve Louna, birbilerini her sabah metro hattında gören iki sevgilidir. Otto, genç yaşına karşın hala annesinin evinde ikamet eder, üstelik sabit bir işi de yoktur. Geçimini, metro hattında gazete satarak sağlamaya çalışır. Louna ise yaşlı bir bayanla aynı evi paylaşan genç bir kuafördür. Bir gün ikilinin canına tak eder ve her şeyi ardlarında bırakarak uzaklaşmaya karar verirler. Bu ikiliye, entellektüel ve kaçak bir göçmen olan Ali de katılır. Üç arkadaş, önce bir araba çalacak, sonra bir dükkan soyacak ve ihtiyaçları olan her şeyi aldıktan sonra yola koyulacaklardır. Onların bu yolculuğu artık anarşist bir başkaldırı haline gelmiştir. Ancak, kanadından yaralı bir leylekle karşılaştıklarında üç arkadaş için her şey değişir. Leylek Almaya'daki göçmen ailesinin yanına ulaştırılmalıdır. Bu üç arkadaş, böylece leyleği evlat edinip yardım etmeye karar verirler. Artık bir amaçları vardır. havlayankuzu"} +{"text":"Meksika sinemasının son yıllardaki en dikkat çekici yapımı, çakışan üç hikayeyi birarada kurguluyor. Octavio, hayatta hiçbirşey elde edememiş olan boştagezerin biridir. Aynı zamanda, yengesi Susana'ya vurgundur. Öte yandan, başarılı bir editör olan Daniel, nevrotik bir süpermodel olan Valeria'yla birlikte yaşamak için eşini ve çocuklarını yüzüstü bırakıp lüks bir kata çıkmıştır. El Chiavo namıyla bilinen eski bir hükümlü de, gizli bir ilişki içinde olduğu genç bir kızın hayatını işgal etmiş durumdadır. Varlıklı bir işadamını öldürmek için tutulan bu caninin yolu, diğer öykülerin karakterleriyle ve iki köpekle çakışınca ortaya garip bir durum çıkar. Meksico City için bile alışılmadık türde bir vahşet doğacaktır bu hayat girdaplarından..."} +{"text":"İngilterenin 60lı yıllardaki öfkeli delikanlılar dramlarının en iyilerinden biri olan bu çarpıcı ve etkili film, işçi sınıfı yaşamının ümitsizliğini yakalıyor. Atak bir genç olan Arthur Seaton, Midlandste büyük bir fabrikada çalışırken aklı gelecekteki güzel günlerdedir. Biraya ve kadına harcayacak paraya ihtiyacı vardır, ama çok çalışıp kendini harap etmeye hiç niyeti yoktur. Haftasonu pubda ağır bir içki mesaisinden sonra, arka taraftan gizlice sevgilisi Brendanın evine girer. Kadının kocası Jack gece vardiyasına alındığında, Arthurun Brenda ile ilişkisi iyiden iyiye ümit vaat ediyormuş gibi görünmeye başlar, ama delikanlının şevk ve hevesi, pubda daha genç bir kız olan Doreenle karşılaşıp onunla çıkmaya başlayınca biraz azalır. Cinsel açıdan Brenda kadar özgür olmayan Doreen, Arthurla sevişmeden önce onun geleceğe yönelik niyetinden emin olmak ister. Brenda ondan hamile olduğunu söyleyince, Arthur kürtaj için yardım istemeye teyzesine gider, ama bu girişim başarısızlıkla sonuçlanır"} +{"text":"İlk serüvenden hatırladığımız gözüpek delikanlı Will Turner ve güzel Elizabeth, düğün hazırlıklarını yapadursunlar; dostları eksantrik Kaptan Jack Sparrow, yine bela aramaktadır. Elbette ki, Sparrow'un başına açılacak belalardan Will Turner ve Elizabeth de nasiplerini alacaklardır. Jack'in, efsanevi Uçan Hollandalı'nın kaptanı Davey Jones'a kan borcu olduğu ortaya çıkınca, tekrar ortalık birbirine girer. Eğer Sparrow, bu borçtan kurtulamazsa ömrü boyunca Uçan Hollandalı'nın kölesi olarak yaşama riskiyle karşı karşıyadır. Ama her beladan kurtulmanın elbet bir yolu olabileceğini düşünen uyanık Jack Sparrow'un, Ölü Adamın Sandığı?na sahip olan kişinin Davy Jones'u da kontrol edebileceğini öğrenmesiyle işler karışır. Karayip Korsanları: Siyah İnci'nin Laneti ile sevdiğimiz kadro, aynı yetenekli insanların elinde, yeni bir macerada yine seyirciyle buluşuyor. İzleyici beklentisinin yoğunluğunun bilincinde olan yapımcıların üçüncü devam filmini de, bu filmle arka arkaya çektiklerini belirtelim."} +{"text":"İyi bir eş, aldatan bir koca. Hojung eski bir dansçıdır, şimdi ise 7 yaşında olan, büyümüşte küçülmüş, evlatlık oğlunu yetiştirmektedir. Onun acayip, alkolik bir kayınpederi ve gizli bir kayınvalidesi var. Ancak; kocası Younjak evde hukuk uygulamaları, ve eski dansçı olan metresi Yeon ile görüştüğü için çok meşguldür ve çok içmektedir. Hojung getir götür işleriyle çalışırken bisiklet kullanarak, yerel okulda dans eder ve genç kalır. O, genelde Younjakın ihanetini kabul eder fakat o eşinin yanında kendi yerini bulamayarak daha çok kızar. Yan komşuları olan genç bir çocuk Hojunga aşık olur. O, ilk başta merak eder fakat daha sonra genç çocuğun ilgisi çekici gelir. Younjak birlikte olduğu Yeona aşık değildir fakat o, hamile kalınca; suçluluk duygusu Younjakı tahrik eder ve onunla daha çok vakit geçirmeye başlar. Daha sonra Hojung ve Youngjak aldıkları beklenmedik ve şaşırtıcı kararlarla, bu koşulları gözler önüne sermiş olurlar. Kayınpederi karaciğerinden rahatsızlanarak bir ay kalmak üzere hastaneye kaldırılır. Younjak, Yeon ile şehir dışındadır ve geri dönüş yolunda onlar kaza geçirir. Hojungun o genç çocukla olan yasak ilişkisini gencin babası öğrenir ve başka bir felaket olur. Bu aile bambaşkadır"} +{"text":"Nazilerin Polonya'yı işgal etmeleri sırasında, Yahudi bir aile, 11 yaşındaki küçük oğulları Romek'i, köye, iyi kalpli bir Katolik çiftçinin evine yollarlar. Ailesinden çığlık çığlığa kopartılan çocuk, ağlaya ağlaya köye gelir. Bu ücra köy, büyük yerleşimlerden uzak, sakin bir yerdir. Gönderildiği ailenin iki oğlu daha vardır. Hayal güçü zengin ve zeki bir çocuk olan Tolo ve Romek'in yaşındaki Vladek, yabancı çocuğu kısa sürede benimserler. Fakat köydeki diğer çocukların onu aralarına almaları hiç de kolay olmaz. Film ilerledikçe, bu küçük köye kadar sızan Nazi zulmünün izlerini hissetmeye başlarız. Köyün hemen dışından geçen demiryolu, Yahudi esirleri salkım saçak taşımakta, iyi kalpli geçinen köylüler, kaçmaya çalışan zavallıları soyup soğana çevirip bir de Nazilere teslim etmektedir. Romek'e Yahudi olduğunu asla, hiç kimseye söylememesi sıkı sıkıya tembih edilir. Çocuğun Yahudi olduğunu bilen rahip, kimsenin şüphesini çekmeden onu din dersine katar. Bu arada, Romek, 13 yaşındaki Maria'ya gönlünü kaptırır. İlk yarısında, Romek'in dramını anlatan, köye gelip, çocuklarla kavga dövüş anlaşmasını hikaye eden film, daha sonra ağırlaşır ve insan ruhunun karanlık yüzünün ortaya çıkışına ve küçük bir çocuğun, acıyla yoğrulup, olgunlaşmasına odaklanır."} +{"text":"Marynın en yakın arkadaşı stil uzmanı Sylvie Fowler, kusursuz şıklığı ve hızlı işleyen zekası ile mutlu bir bekar ve saygıdeğer kadın magazini CACHETin baş editörü. Mary ve Sylvienin bu sıkı dostluklarına, eksantrik bir anne ve buna ek olarak sürekli çocuk sahibi olmak isteyen Edie Cohen dahil oluyor. Ve son olarak da gruba, insanlara duymak istedikleri son şeyleri rahatlıkla söyleyebilen, büyüleyici kadın avcısı ve mizah deneme yazarı Alex Fisher katılır. Ama bu uzun süreli dostluk, çalkantılı bir döneme girer. Her şey Sylvienin Saks Fifth Avenuedeki güzellik salonunda manikürcü Tanya ile konuşmasıyla başlar. Dedikoducu Tanya, Crystall Allen isimli zengin avcısı, tezgahtar fıs fıs kızın, evli iş adamı Stephen Haines ile birlikte olduğunu söyler. Sylvie kendini bir çıkmazın içinde bulur: Acaba en yakın arkadaşı Marye kocasının onu aldattığını söylemeli midir?"} +{"text":"Gal-Örgüt, büyüleyici, merak yaratan, siyasi bir gerilim filmidir ve gerçek olaylara dayanmaktadır. 1980'ler İspanyası, ülke, kanlı bombalama olayları, anti terorist gurup GAL'dan şiddetli bir biçimde misilleme gören ayrılıkçı gurup ETA'nın korkusuyla yaşıyordu. İspanyadaki GAL isimli örgütün bağlantılarını araştıran iki gazeteci, ateşle oynadıklarının farkında değillerdir. Çünkü GAL, kolları, devletin ve meclisin koltuklarına kadar uzanan, çok derin bir örgüttür. Ülkeyi kaosa sürükleyen ve halkı korku içinde yaşatan ETAya karşı kurulmuştur. Ama kimse bu örgütün kurulması emrini kimin verdiğini bilmemektedir. Gazetecilere gelen gizemli bir telefon, GALin net bağlantılarını gösteren belgelere bir ışık tutmuştur. Ahizenin diğer ucundaki ses susturulmadan önce bu belgeler gün ışığına çıkmalıdır ama gelinen bu nokta, iki idealist insanın hayatlarını tehlikeye atar. Film, 1980ler İspanyasında ETA örgütü ile mücadele konusunda yaşanmış gerçek olaylara dayanıyor."} +{"text":"50'li yılların ilk yarısı, Polonya. Küçük bir çocuk, eğitimine devam etmek için k��yden kente taşınır. Tuhaf teyzesiyle yaşamaya başlayan çocuk, teyzesinin, at binme tutkusunu paylaşmaktadır. Emekli teyzesinin hevesi ve bazı olaylar genç kahramanımızı kentte kalmaya ve kentteki gündelik yaşamı tatmaya mecbur bırakır. Teyzesi ise yeni maceraların peşinde taşraya taşınmıştır. ... Yönetmen Krysztof Zanussi'nin otobiyografik öğeler içeren anlatısı Dört Nala, Demir Perde'nin arkasında yaşayan sıradan insanların hayatlarını ve rejimin burjuva hobileri olarak görülen aktivitelere karşı tutumunu mizahi ve duygusal bir dille aktarıyor. Dört Nala 1996 Polonya Filmleri Festivali'nde Eleştirmenler Ödülü ve Jüri Özel Ödülü'nü kazanmış, başrol oyuncusu Maja Komorowska'ya En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırmıştı."} +{"text":"Driving Miss Daisy Başrolunde Morgan Freeman, Jessica Tandy ve Dan Aykroyd`un oynadığı 4 oscarlı ve bundan başka 5 oscar adaylığı olan biraz komedi içeren dram filmi. 50`li yıllarda Bayan Daisy Werthan iyi bir yaşamı olsada kendisini hiç bir zaman zengin görmeyen ve fakir olduğu günleride unutmayan kendi halinde bir yaşlı bir kadındır ama araba kullanma konusunda biraz sorunlar yaşamaya başlar. Başka bahçelere girer, kaza yapar vesaire. Eski öğretmen olan Daisy`nin oğlu Boolie geçen gün işde iyi bir iş çıkaran Hoke`yi annesinin şoförü olarak işe alır yanlarında tek çalışan isimse daha önce sadece İdellaydı tabi Hoke gelene kadar, fakat Daisy bir şoför istememekte Hoke`un kötü birisi olduğunu düşünmektedir ve onun bir çok hata yaptığını düşünür ve onu bir çok kez azarlar. Sonunda Hoke kendisini onun şoförü olarak ikna eder fakat Daisynin bilmediği bir şey vardır, gelecekde Hoke`u çok seveceği."} +{"text":"İnsanlığın geleceği onların ellerindeydi... Ama ne bir senaryoları, ne bir yönetmenleri ve ne de bir fikirleri vardı. Tam yirmi yıl önce ve dört sene süreyle televizyonlarda yayınlanan ve o günlerin en sevilen programlarından olan Galaksiyi Kurtarmak İçin programının sevilen uzay gemisi NSEA Koruyucu ve kahraman ekibini oluşturan Yarbay Peter Quincy Taggart, Teğmen Tawny Madison ve Dr. Lazarus için dizi televizyondan kaldırılınca çok hüzünlü bir anlar yaşanmıştı. Aradan yirmi yıl geçmiştir ve saldırıya uğrayan uzaylı yaratıklar televizyonda izledikleri bu dizinin bir belgesel olduğunu sanıp bu dizide oynayan üç oyuncuyu yanlarına ışınlarlar. Onlardan istedikleri, o belgeselde izledikleri gibi davranıp kendilerine saldırmakta olan yabancı güçleri yenmek ve hem kendilerine hem de dünyamızı olası bir istiladan ve bunun getireceği korkunç olaylardan kurtarmaktır. Üç oyuncu ise ne yapacaklarını bilemeden kendilerini inanılmaz bir maceranın içinde bulmuşlardır."} +{"text":"Birbirlerine aşık olan Saskia ve Rex çifti, tatil yapmak amacıyla arabalarına atlayıp yola koyulurlar. Çiftimiz güle oynaya yollarına devam ederlerken Saskia Rex'e, belirli aralıklarla gördüğü ve her seferinde aynı kurgunun yaşandığı, özünde ikisinin de birbirlerine kavuşamadıklarını anlatan rüyalarından bahseder. Peşisıra patlak veren ve küçük bir anlaşmazlık sonucu yaşanan tartışma; Saskia'nın Rex' kendisini hiç bırakmaması için yemin ettirmesiyle son bulur ve dinlenmek üzere bir benzin istasyonunda mola verirler. Saskia, kahve almak için markete gider ve geri dönmez. Ne yapacağını bilemez bir durumda olan ve belirli bir süre arabasında Saskia'yı bekledikten sonra etrafı kolaçan eden Rex, herhangi bir sonuç alamaz. Hatta müessese sahibi, Saskia'nın belki de kendi isteğiyle oradan ayrılmış olabileceğini düşünerek ortada hiçbir delil bulunmadığını ileri sürer ve polisi bile aramaya tenezzül etmez. Rex ise böyle bir varsayıma asla inanmayacaktır..."} +{"text":"9.5 yaşındaki sağır Frankie... doğumundan beri annesi & büyük annesiyle birlikte--bir yerden diğerine taşınmakta ve hiç tanımadığı insanlardan kaçmak zorunda kaldığı bir yaşam sürmektedir. Derslerinde coğrafyası çok iyidir ve kendisi bir dudak okuma şampiyonudur. Hiçbir zaman tanışmadığı denizci babasi ile de... sadece düzenli olarak yolladığı mektuplarla haberleşmektedir. Fakat Frankie'nin bilmedigi şey; babasından geldiğini zannetiği bu mektupların, aslında annesi tarafindan yazılmakta olduğudur. Frankie'nin gercek babası ile ilgili büyük bir sır vardır ve annesinin bu sırrı Frankie'ye söyleyerek... oğlunun hayal dünyasını değiştirmeye hiç niyeti yoktur. Bir gün, Frankie'nin \"sözde\" babasının da içinde bulundugu geminin şehire geleceği öğrenilir. Ve ortaya 2 büyük problem çıkar... birincisi; Frankie, babasının o gemide olduğuna--ve futbol seçmelerine geleceğine dair arkadaşıyla 'büyük' bir iddiaya girer... ikincisi de; annesi, kısa sürede \"geçmişi--bugünü & geleceği olmayan\" bir 'yabancı' bulmak zorundadır... oğlu için."} +{"text":"Ben ile Lulu son derece güzel bir aşk hayatı yaşarken, Ben tek hayali olan iyi bir yazarlık için çok önemli olan Lowa Writers Workshop'a kabul edilir ve oraya gitmeye kalkınca Lulu ile kavga ederler. Ben'in saçını kesen Lulu kendini de jiletle doğramaya başlayınca Ben polis çağırır. Aradan onbeş yıl geçer ben meşhur bir tv oyunları yazarı olmuştur ve Claire ile evlenmiş ama küçük çocuklarının ölmesi ve Claire'nin tekrar çocuk yapmayı reddetmesi hayatlarını epey karartmıştır. Bu sırada bir akıl hastanesinden gelen haberde Lulu'nun firar ettiği Ben'e bildirilir ve hemen ardındanda Lulu onu arayarak San Francisco'ya gelip kendisini almasını ister. Claire'in tüm itirazlarına rağmen yola çıkan Ben uçakta büyük bir yazar olan Nelson'la tanışır ve ondan epey yardım alır. Lulu ile buluşunca ise hayatının şokunu yaşar. Lulu ona bir çocukları olduğu ve onu evlatlık verdiğini söyler."} +{"text":"Nuit de noces; Kanadada yaşayan göçmen bir ailenin eşcinsel oğullarını kabullenme uğraşını eğlenceli bir dille anlatan Mambo Italianonun Kanadalı yönetmeni Emile Gaudreaultun ilk yönetmenlik denemesi. Film, yarışmadan kazandıkları, tüm masrafları karşılayan bir düğün paketinin zorlamasıyla Niagara Şelalelerinde evlenmeye niyetlenen bir çiftin matrak hikayesini anlatıyor. Cep telefonlarının karışması üzerine tanışan video oyunu tutkunu Nicolas ve takıntılı mimar Florence birbirine aşık olur. Geçen zaman içinde Florence şiddetle evlenmek isterken, Nicolas hazır olmadığını düşünmektedir. Ne var ki, Nicolasın kardeşi onlar adına bir evlilik yarışmasına girip de birincilik ödülü olarak kusursuz bir düğün organizasyonu kazanınca işler renk değiştirir. Ailece gidilen bu cennet mekanda birbirleri için uygun olmadıklarını keşfeden çift, içine girdikleri zor durumdan kurtulmaya çalışırlar. Nuit de noces, Kanadada verilen Genie Ödüllerinde Altın Makara ödülüne layık bulunmuştu."} +{"text":"Bir maden ocağında çalışan Mustafa göçük altında kalan ağabeyinin karısı Emine ile, o yörenin töreleri gereğince evlenmek zorunda kalır. Ama Mustafa'nın asıl sevdiği, ağabeyinin karısının kardeşi Zeynep'tir. Zeynep ise Mustafa'yı hala sevmektedir. Mustafa, bu zorunlu evliliğin getirdiği acıdan biraz olsun kurtulabilmek için eski sözlüsü Zeynep'i Nizam'la evlendirmeye karar verir. Nizam, Mustafa'nın kendine en yakın bulduğu arkadaşıdır. Mustafa, parasal sorunları nedeniyle patronları ile aralarında sürtüşme olan maden ocağı işçilerini toplayıp düğüne getirir. Çalışma yerinde işler aksayınca maden ocağı sahibi, bu kez kiralık katiller tutar. Düğünden dönen işçilerin üzerine ateş açtırır. Mustafa can verir. Zeynep, Mustafa'nın arzusu üzerine zorunlu bir evlilik yaptığı Nizam'la ne kadar istemese de yeni bir hayata başlayacaktır."} +{"text":"Hem kumar bağımlısı, hem de bankacı, üstüne üstlük bir bankanın krediler bölümünde müdür yardımcısı. Kumar borçlarını, onay verdiği kredilerden \"ödünç aldığı\" parayla kapatmaya çalışan Mahowny, bankasında terfi ederken, kumarhanelerin limuzinle karşılanan en hatırlı müşterileri arasına yerleşip neredeyse bir efsaneye dönüşür Dan Mahowny, terfi eder ve Toronto'da çalıştığı bankanın krediler bölümünde müdür yardımcılığına getirilir. Başarılı iş hayatı ve efendi kişiliği elbette ki Mahowny'nin aydınlık yüzüdür; karanlık yüzü ise at yarışlarından futbol maçlarına kadar akla gelen her şey için bahse giren saplantılı bir adam olmasıdır. At yarışında kaybettiği 10 bin doları kapatabilmek için bankasını sadece 10 bin dolar dolandırır. Ne var ki, borcu arttıkça daha büyük miktarlar ödünç almaya, daha büyük oynamaya ve daha çok kaybetmeye başlar. O kadar ki, bahisçisi bile makul oynamasını tavsiye eder. Tutkusu ve bağımlılığı, Mahowny'nin hayatta kumar oynamaktan başka hiçbir şeyden zevk alamamasına yol açar; elbette ki aynı bankada veznedar olan kız arkadaşı Belinda da bundan nasibini alır ve araları bozulur. Oynadığı miktarlar artık öyle yüksektir ki, onu Las Vegas'a kaptırmak istemeyen Atlantic City'deki açıkgöz kumarhane patronu Victor Foss için Mahowny'yi özel uçaklar ve limuzinlerle getirtmek bir prestij meselesine dönüşür. Bu çılgın tempoda, ne giyimi ne de karakteri değişir; o hep aynı sakin, uysal ve kötü giyinen adam olarak kalır. Mahowny kazanmak için değil, her seferinde yine kaybedeceğini görmek için kumar oynayan ve bundan haz duyan bir bağımlıdır"} +{"text":"Mike Enslin, doğaüstü olaylar üzerine kitaplar yazan başarılı bir yazardır. Yine doğaüstü olaylara odaklanan son kitabı için araştırma yaparken Dolphin Oteli'nin 1408 numaralı odasında bir takım gizemli olayların olduğunu keşfeder. Geçmişte kitapları için yaptığı çalışmalardan elde ettiği bilgilerden, 1408'in önemli bir mit olduğunu anlayacaktır. Otel yöneticisi Mr. Olin'in de olaylara karışması ile herşey ürkütücü bir boyuta varır. 1408'in korkutucu geçmişini çözmeye çalışmak, hiç de kolay olmayacaktır. Stephen King'in 1408 isimli kısa öyküsünden uyarlanarak beyazperdeye aktarılan film, John Cusack ve Samuel L. Jackson gibi güçlü isimleri barındırıyor. 1408'in, ünlü korku romancısının en beğenilen öykülerinden biri olduğu düşünülürse filmin nasıl olacağı da merak konusu... Şeytana Karşı ve Raydan Çıkanlar gibi etkileyici gerilim filmlerinden sonra yönetmen Mikael Hafström'ün kesinlikle güven yarattığını söyleyebiliriz."} +{"text":"philippe grandrieuxnün 2002 yapımı deneysel filmi. başrollerde anna mouglalis ve zachary knighton var. filmin belli bir konu bütünlüğüne göre ilerlemiyor, çok az diyalog var, onlarda da ingilizce ve fransızca karmakarışık kullanılmış. özellikle dayak-tecavüz sahneleri çok gerçekçi, dolayısıyla çok da rahatsız edici. hangi ülkede geçtiği belirsiz ama eski komünist ülkelerden birinde olduğu açık. başlangıç sahnesinde sanırım seks endüstrisi içine düşen kızların aileleri, geride bıraktıkları kalabalık gösteriliyor. yer yer striptiz klüplerinde, genel ev, otel, yıkık dökük binalar ve boş arazilerde geçiyor. clair denisin beau travailıyla, david lynch filmlerini toplayın 102 dakikalık bir video klip düşünün işte budur. bir de köpekler var tabii. mouglalisnin insan eti yediği siyah beyaz sahneyi de cat peoplea benzettim. son derece eril ilişkiler ve bakışla aslında yeni bir hayat değil de, bir tükeniş anlatılıyor denilebilir. gerçek mi düş mü belirsiz. kadınlarla sevişebilme yeteneği olmayan erkeğin parayla sahip olduğu kadını düzme, ona şiddet uygulama arzusu aktarılıyor. saçları bıçakla kesme sahnesiyse yeni hayatı ya da birinin kontrolünü ele almanın simgesi olabilir. bir fahişeyi canlandıran mouglalisin kıyafetleri karl lagerfeld tarafından tasarlanmış. plan plan incelenince, özellikle kameranın karakterle birlikte dans edişiyle estetik ama yorucu bir deney."} +{"text":"Onlar gerçek bir erkektiler! Tam birer erkek olmanın ne demek olduğunu biliyorlardı. Araba avrat ve para ellerinde olmalı, sert hoyrat tavırları karşısında herşey küçülmeliydi. Ellerindeki silaha ve kadına fenalık yapan kefenini hazırlamalıydı. Onurları karşısında herşey hiç olmalıydı. Öyle de oldu. Erkeklik kudretleri karşısında tüm otoriteler çaresiz kalmıştı. Onlar baskındılar, onlar dominant ve hükmü geçen oldular. Ama aralarındaki arkadaşlıkta farklı olan birşey vardı. Sahip oldukları kadınların kendilerine veremedikleri bir şey... Çaldıkları paranın ötesinde lezzetli... Tabancadan çıkan kurşundan daha çarpıcı... Kısa ve hırçın hayatlarında sona hızla koşarken aralarındaki şeye bir isim koymalıydılar. Bu öyle bir tutkuydu ki birbirlerine hediyeleri hayatları oldu. bu senaryo toplumda varolan \"erkek adam\" kriteri ardındaki gizli eşcinselliği masaya yatırıyor. Sert ve maço tavırlar, töre ve mafya ilişkisi, birbirinden çok uzakken aniden kesişen kimlikler gibi eşcinselliğin fazla konuşulmadığı bir dünyanın eşcinsel karakterlerini tahlil eden film, ticari filmlere alternatif olarak 1990'lı yıllarda gelişen, sosyal gerçeklikle sosyokültürel eleştiriyi içeren ve bir 'kriz sineması' olarak tanımlanan 'yeni Arjantin sineması'nın en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor."} +{"text":"\"William F Nolan\" ve \"George Clayton Johnson\"'ın romanını temel alan bir uyarlama \"Logan's Run\". Konusu ise kısaca şöyle: 2100 yılında yaşanan küresel savaşın ardından insanlık yeni bir toplum yapısı inşa eder. Kalabalık şehirler terk edilmiş, her tür lüksün herkese bedava dağıtıldığı, hastalık ve çatışmanın olmadığı, sex ve eğlencenin fütursuzca yaşandığı, sınırlı nüfusa sahip yeni yaşam alanları kurulmuştur. Bu ütopik dünyada her birey sadece 30 yaşına kadar yaşayabilir. 30 yaşını dolduran her birey çözüleceği ve yeniden dirileceği yalanıyla kandırılarak yok edilmektedir. Yok oluş işlemi veya inananların deyimiyle \"yükselme\" işlemi \"Atlıkarınca\" adı verilen bir mekanda ve halkın çoşkulu katılımıyla gerçekleşir. Bu hassas Sistem, \"Sandman\" adı verilen polislerce kontrol edilir. Yok olmaktan korkanlar veya bu yalanın farkına varan direnişçiler duygusuz kum adamlarca buharlaştırılırlar. Hikaye, bir Sandman olan \"Logan 5\" ile direnişçi \"Jessica 6\" arasındaki yakınlaşma ile başlar, olaylar ilerledikçe; Logan içinde yaşadığı toplumu sorgulamaya, gerçek olduğuna inandığı değerlerden şüphe etmeye başlayacak, Sistemin baş düşmanı kesilecektir. Filmin en ilginç tarafı, izleyince fark edebileceğiniz gibi, bugün kullandığımız birçok yüksek teknoloji ürünün filmde de karşımıza çıkıyor oluşu. 1976 yapımı film daha sonra dizi haline getirilmiş, ülkemizde de uzun yıllar gösterilmiştir. Başrollerde; Jenny Agutter, Micheal York gibi isimleri görmek mümkün. Distopik, sinema meraklılarına öneririm."} +{"text":"Gerçek Bir Hikayeden Uyarlanmış Muhteşem Bir Hitchcock Filmi. Lekeli Adam, Hitchcock filmlerinin en iyilerinden. Öykü gerilim dolu, görüntüler muhteşem ve dahice olduğu kadar korku dolu... Gerilimin efendisi kendisine benzeyen bir soyguncu tarafından işlenen suçlar için yargılanan masum bir adamın hikayesini anlatıyor. Henry Fonda, haksız tutuklanmasına karşı görülebilir ama dile getirilmeyenbir öfke besleyen müzisyen Manny Balestrero canlandırıyor. Vera Miles ise onun bu beklenmedik durum karşısında şaşkına dönmüş ve aynı zamanda deliliğe sürüklenen eşini canlandırıyor. Gerçekleri getirecek olan doğru kişi bu olayları beyazperdeye aktaran Hitchcock, bu film ile New York şehrini filmin yıldızı haline getirdi ve gerçek Balestrero davası görgü tanıklarınada küçük roller verdi. Çekimlerin bazıları gerçek yerlerde gerçekleştirildi. Stork Club, Manny'nin hücresi ve Rose'un sanotoryumu."} +{"text":"Carla büyük planlarla evden kaçıyor. Lyona gidip moda okumak istiyor. Ama yol üzerinde, Berlinde bir tren istasyonunda bütün eşyaları çalınınca, ona bir inşaatta iş vermeyi teklif eden Rico ile kalması gerekiyor: Seyahati için paraya ihtiyacı var. Aynı inşaat alanında, bir teknede Lucie ve erkek kardeşi Michael yaşıyor; Lucie Carlaya şehirdeki hayatı gösteriyor. O tekne Lucienin evi; kendisini, bir ailesi varmış gibi iyi hissettiği yer. Ancak Carla, tam da yoluna devam edecek kadar parayı biriktirmişken, Ricoyla isteksizce geçirdiği bir gece ondan hamile kaldığını öğrendiğinde, işler karışıyor. Kürtaj yaptırmak için çok geç olduğunu öğrenmesiyle ümitsizliğe kapılan Carlanın imdadına yine Lucie yetişiyor. Lucienin planı şöyle: Carla, Lucienin kimliğini alarak, Lucienin sahip olduğu sosyal sağlık hizmetlerinden faydalanacak, üstelik bu sayede bir apartman dairesine taşınma şansları olacak. Lucie, Carla, yeni doğacak bebek ve Michael bir süre aynı evde yaşayacaklar. Carla istediğinde bebeğini Lucieye bırakıp kendi yoluna gidecek, Lucienin ise bir bebeği olmuş olacak. İşte sevgi, kıskançlık, ümitsizlik ve umudun filizlendiği yer, bu yeni apartman dairesi. Başka Birşeyin Önemi Yok, insanın dünyada kendini ait hissedeceği bir yere sahip olması üzerine duygusal bir film; gerçekçi ve yavaşça süzülen bir anlatımla, farkında olmadan yaşadığımız aşklardan, hayatımızı birlikte geçirmek istediğimiz insanlardan, arkadaşlıktan ve arzudan bahsediyor."} +{"text":"Stevie Neil ile tanıştığında ilk görüşte aşk için geç kaldığını düşünmekteydi. Her ikisi için de çok geçtir... Stevie İtalyan futbolcu kocası Sonny 'den bir bebek beklemektedir. Ve Neil'in karısı Jenny Afrika'lı bir bebeği evlat edinmek için başvuruda bulunmuştur. Ama olur işte... İlk görüşte aşk denen bir şey vardır. Neil ve Stevie'in hikayesi yaptıkları yanlış evlilikler birbirlerinin kollarında buldukları komik, acı verici ve hüzünlü aşkı nasıl yaşadıklarını anlatmaktadır. Hikaye Newcastleın yerli halkı ve deniz aşırı küçük misafirinin hayatından bir kesit oluşturmaktadır. Beş yaşındaki Burkina Faso'lu Mgala 'nın ilk ingilizce kelimesini öğrenmesi oldukça uzun zaman alır... Fakat bu dönem içinde yaşadıkları sıcacık aşklar her şeye bedeldir... \"the one and only\" sevimli, keskin ve oldukça esprili bir dille en basit hayatların bile ne çok sürprize açık olduğunu anlatıyor. Anlatım dilindeki dürüstlük, dolaysız ve oyunsuz anlatımıyla hayatımızı sorgulamamızı sağlıyor."} +{"text":"hayvanların yönetimi ele geçirdiği bir çiftliği anlatmaktadır. mr. jones'un sahip olduğu bu çiftlikte hayvanlar bakımsızlık, az yem verilmesi ve çok çalıştırılmaları gibi gerekçeler nedeniyle major adlı bir domuzun önderliğinde isyana karar verirler. bir süre sonra insanları çiftlikten kovmayı başarırlar ve kendilerine göre kanunlar yaparlar. buna göre \"iki ayaklılar kötü, dört ayaklılar iyidir\"; yani insanlar hayvanların tek düşmanıdır ve bütün hayvanlar eşittir. insanların yataklarında hayvanların yatması yasaktır ve hiçbir suretle hiçbir hayvan diğer bir hayvanı öldürmeyecektir. ilk seneyi napoleon ve snowball adlı domuzların önderliğinde hayvanlar sadece kendileri için çalıştıkları için mutlu bir şekilde geçirmişlerdir. daha sonraları ise her konuda snowball ve napoleon anlaşmazlığa düşmüşler; snowball yel değirmeni yapma fikrini öne sürdüğünde napoleon buna karşı çıkmış ve bir gün daha önceden yetiştirdiği köpekleri snowball'a saldırmışlar ve onu çiftlikten kovmayı başarmışlardır. sonunda napoleon tek başına iktidardadır ve çiftliği dilediği gibi yönetmektedir. yel değirmeni fikrinin ona ait oldugunu öne sürerek, yel değirmeni inşaasına başlamışlardır. komşu çiftlik sahipleri ise bu gelişmelerden bir hayli rahatsız olmuşlar ve bir gün kendi hayvanlarının da böyle bir isyana kalkışacağından korkmaktadırlar. onun için bir saldırı düzenlemeye karar verip, yel değirmenini yıkmışlardır. napoleon bütün bunların snowball tarafından yapıldığını ileri sürer. ve kesin bir şekilde yasakladıkları halde daha rahat ve sessiz bir ortamda çalışmak için napoleon mr. jones'un evinde yaşamaya başlayarak, domuzların diğer hayvanlardan 1 saat daha geç kalkacağını bildirmiştir. sadece bunlarla kalmayıp kanunlarda da değişiklikler meydana getirmiştir. mesela kanunlarda var olan \"hiçbir hayvan diğer bir hayvanı öldüremez\" maddesine \"sebepsiz yere\" eklenerek değiştirilmiştir. gün geçtikçe diğer hayvanlara verilen yiyecek miktarı azaltılmış ve hayvanlar daha çok çalıştırılmaya başlanmıştır. hatta hayvanlar mr. jones'un zamanında mı yoksa şimdi mi daha çok çalıştırıldıklarını algılayamamaktadırlar. bir gün çiftlikteki hayvanlar domuzların bulunduğu çiftlik evinden kahkahalar duyulunca oraya gitmişler ve onları masa başında insanlarla birlikte karşılıklı iskambil oynarken bulduklarında, masadakilerden hangilerinin insan hangilerinin domuz olduğuna karar verememişlerdir.."} +{"text":"70'li yıllarda Amerika'nın özgürlük hareketleri sinemayı da a'dan z'ye etkilemişti. Ana akım filmler bile dönemin ruhuna sadık kalan hikayeler anlatıyor ve sanatçı sinemacıların sesi daha gür çıkıyordu. Fakat daha tartışmalı, sıradışı, rahatsız edici filmler de üretiliyordu ve bunların normal seanslarda gösterilmesi sinema sahiplerini epey terletiyordu. Zamanla bu geceyarısı filmleri, geceyarısından sonra sabaha kadar süren özel seanslarda gösterilmeye başladı. Burada John Waters, David Lynch, Alejandro Jodorowsky gibi yönetmenlerin filmleri gösteriliyor; geceyarısı filmlerine düşkün olan kitle de geceleri sinemalara akın ediyordu. Bu gösterimlerin John Lennon gibi ünlü hayranları da vardı. Geceyarısı Filmleri: Marjinalden Merkeze belgeseli bu kültürü anlatan çok ilgi çekici bir çalışma."} +{"text":"Teğmen Harrigan uyuşturucuya karşı savaş yürüten bir polistir. Birdenbire uyuşturucu lordları birer birer öldürülmeye başlar, hem de tüyler ürpertici bir şekilde. Üstleri ona bu olaydan uzak durmasını söylese de Harrigan işin arkasında bir bityeniği olduğunu sezer ve üzerine gider. İçgüdüleri doğru çıkar ve cinayetlerin arkasında, kurbanlarını hunharca avlayarak kafataslarını ganimet olarak saklayan uzaylı avcı Predator olduğunu anlar. Harrigan, istediğinde görünmez olabilen vahşi yaratığı kendi şartları içerisinde durdurabilecek mi yoksa o da avın bir parçası mı olacak? Film giderek kaçınılmaz karşılaşmaya doğru ilerler. Schwarzenegger'in rol aldığı çok başarılı ilk Predator filminin siyahi Danny Glover'lı bu devamında, bu sefer yağmur ormanlarının yerini büyük şehirin cangılı, soluk soluğa ava dekor oluyor."} +{"text":"Kutuplardaki buzların eridiği geleceğin dünyasındayız. Heryer sularla kaplı. Ayak basacak kuru bir kara parçası bulmak imkansız. Hayatta kalmayı başarmış olan insanlar suların üzerine inşa ettikleri bir araya tutturulmuş çelik yığını şehirciklerde, ilkel yaşamlar sürüyorlar. Şehirler genellikle ihtiyar heyetleri tarafından yönetiliyor ve karaların suyla kaplandığına değil, su tarafından süpürüldüğüne inanıyorlar. Kendisine İnfazcı diyen bir adam kanunu temsil ediyor. İnsanların en büyük korkusu ise yağmacı çeteleri. Bu yağmacılardan kaçan Denizci küçük yelkenlisiyle bu şehirlerden birine varmayı başarır. İhtiyar heyeti Denizci'nin şehrin kadınlarını hamile bırakmasını ister. Oysa Denizci'nin aklında sadece, varlığına bir gün her nasılsa ulaşacağına inandığı son kara parçası vardır. Yağmacıların saldırısı bu insanların kaderini birleştirecektir. Kevin Costner'ın yapımcılığını üstlendiği Su Dünyası, ticari bir proje olarak, belki de Hollywood'un yakın tarihinde en çok kötülenmiş ve alaya alınmış projedir. Gerçekten 175 milyon dolara malolmuş ve gişede hüsrana uğramış olan bu filmin, sadece yanlış anlaşıldığına ve aslında kült mertebesine ulaştığına inanan marjinal bir zümrenin varlığını da kabul etmek gerekir."} +{"text":"Afgan yazar Khaled Hosseininin aynı adlı best-seller romanından uyarlanan The Kite Runnerda, uzun yıllardır Kaliforniyada yaşayan Amir adlı bir Afgan göçmeninin, çocukluk arkadaşı Hassanın oğlunun başının dertte olduğunu öğrendikten sonra ona yardımcı olmak için Taliban yönetimi altındaki anavatanına geri dönüşünün öyküsü anlatılır. Kaliforniyada yaşayan Amir, ülkeye Taliban rejiminin gelmesinden sonra Amerikaya göç eden Kabilli zengin bir tüccar ailenin oğludur. Kabilde geçen çocukluk yılları sırasında evin hizmetçisinin oğlu Hassan ile çok sağlam dostluk bağları yaşamıştır. Ancak bir uçurtma yarışı sırasında Hassanın başına gelen olayda ona yardım edebileceği halde sırtını dönerek en sevdiği arkadaşına ihanet etmiştir. Aradan geçen uzun yıllar boyunca bu ihaneti hiç aklından çıkmaz. Yıllar sonra Hassan ve karısının Taliban tarafından öldürüldüğü haberini alır. Bunun üzerine bir zamanlar ihanet ettiği çocukluk arkadaşının başı dertte olan oğlunu bulmak ve onu kölelik yaşamından kurtarmak için Taliban yönetimi altındaki Afganistana geri döner. DreamWork Picturesın sunduğu The Kite Runnerın yönetmenliğini Finding Neverlandden tanıdığımız Marc Forster üstlendi. Yapımcılığını Sam Mendes, Walter F. Parkes ve Laurie MacDonaldın gerçekleştirdiği filmin senaryosunu 25th Hourdaki çalışmasından tanıdığımız David Benioff ile Khaled Hosseini beraber yazdılar."} +{"text":"Toplumdan son derece kopuk bir hayat süren Jacek, insanlarla iletişim kurmakta zorlanan bir insandır. Bir gün bindiği bir taksinin şoförünü öldürür ve yakalanarak mahkemeye çıkartılır. Görünüşte, cinayeti tamamen sebepsiz yere işlemiştir. Lehine olabilecek de tek bir delil dahi yoktur. Avukatlık belgesini yeni kazanmış idealist avukat Piotr, bütün bu alehte durumlara rağmen Jacek'in savunmasını üstlenir. İdealizm mi gerçekler mi galip gelecektir? Tüm yaşananlar sonucunda, 'soğukkanlı bir şekilde idam emri veren sistemin de, sıradan katillerden bir farkı var mı?' sorusu tüm ağırlığı ile ortada durmaktadır. Polonya'nın ve dünya sinema tarihinin en usta sinemacılarından olan Krzysztof Kieslowski'nin en unutulmaz filmlerinden olan A Short Film About Killing, aşk üzerine olan çalışması A Short Film About Love ile arka arkaya çekildi. On Emir'den hareketle yola çıktığı on kısa filminden ikisini bu şekilde uzun metrajlı olarak filmleştiren yönetmen, bu filmi ile sadece ölümü değil, toplumsal değerleri de sorguluyor."} +{"text":"Aldatma İle İlgili Kurallar: Eğer ciddi bir ilişki içindeyseniz ve başka biriyle seks yapıyorsanız... Farklı alan kodlarında olmanız aldatmak sayılmaz. İlişkinizi hatırlamayacak kadar tükenmiş olmak aldatmak sayılmaz çünkü hatırlayamıyorsanız o ilişki hiç bir zaman gerçekten var olmamıştır. Aynı anda iki kişiyle birlikte olmak aldatmak sayılmaz çünkü ikisi birbirini nötrler. Fakat bunu video'ya kaydederseniz ve bir arkadaşınız kaseti yanlışlıkla kız arkadaşınıza gönderirse... İşte bu kesinlikle aldatmaktır ve Josh'un başına gelen durum da aynen böyledir. Bu hatayı farkeden Josh yanına iki arkadaşını ve gelmeye hevesli olmayan ama bir arabası olan genç bir çocuğu alarak hayatının aşkını kurarabilmek için Ithaca, New York'tan Austin, Texas'a kadar 1800 millik uzun bir yolculuğa çıkar."} +{"text":"Araştırmalara göre normal bir insan, bir gün içinde On Emirden en az 3 ya da 4 tanesini çiğniyormuş. \"Hadi şehre gidip bir gecede hepsini çiğneyelim!\" Daniel, Franc ve Danielın Dede lakaplı en yakın arkadaşı için sıradan bir gün böyle midir? Şehrin duvarlarına resimler yaparak para kazanan Danielın hayatını nasıl kazandığı, başta Vergi Dairesi olmak üzere herkes için büyük bir soru işaretidir. Kimin ne düşündüğünü umursamayan genç içinse en önemli şey Fiat 500 arabasıdır. Ta ki aşık olana kadar... Bir pastanede tanıdığı France görür görmez tutulan Daniel, Dedenin de aynı kıza aşık olduğunun farkında değildir. Bu kaybedenler üçlüsü kısa zamanda büyük seçimler yapmak zorunda kalacaktır."} +{"text":"Küçük Atina`nın ilk öyküsünün ana karakteri Heather, okuldan sonra acil yardımlara koşan medikal bir ekipte çalışır. Sevgilisinin onu aldattığından şüphelenen Heather, arkadaşı Allison`dan yardım etmesini ister. Bu takip, onu sevgilisinin ihanetleriyle yüzleşmek zorunda kalacağı bir ev partisine kadar götürür. İkinci öyküde, Jimmy, borçlarını halletmenin yolunu ararken karşısına beklenmedik bir fırsat çıkar. Uyuşturucu aldığı satıcıyı ölü bulan delikanlı, ortada kalan kaliteli uyuşturucuyu çalmanın bir yolunu bulur. Onun da yolu aynı partiye düşecektir. Üçüncü öykünün kahramanları Corey ve Pedro evlerinden atılır ve acilen kira parası bulmaları gerekmektedir. Çalıntı bir araba satmaya karar verirler. Bu satış onları, alıcının beklediği o meşhur ev partisine yönlendirir. Dördüncü öyküde, kendine güveni az bir genç kadın olan Jessica, sevgilisi Aaron`ın onu dövmeyi planladığını öğrenir ve partinin verildiği evin kiracılarından biri olan eski sevgilisi Carter`dan onu korumasını istemek zorunda kalır..."} +{"text":"Günümüzde büyük şehir gençliğinin bu samimi, tedirgin edici portresi, deneyden de sakınmıyor: dijital videoyla çekilmiş, neredeyse bütün filmde perde ikiye bölünmüş. İki görüntü, iki misli tempo demek. Irk, cinsiyet ve sınıf ile baskı ve diğer evrensel meseleler üzerine birbiriyle ilintili beş öyküyü bağlayan unsur, bir iççamaşırı reklam panosu. Farklı kültürel ve sosyo-ekonomik çevrelerden gelen, kafası karışık beş yeniyetme üçü Bolivya'da, ikisi ABD'de cinselliklerinden umutsuzca bir anlam çıkarmaya çalışıyor Bolivyalı yoksul bir yeniyetme kız vaziyeti daha iyi durumdaki arkadaşının lüks doğum günü partisine birlikte geldiği çocuğun tecavüzüne uğrar; Bolivya'daki hayat deneyimi daha geniş kuzenlerini ziyarete giden on beş yaşndaki Kolombiyalı bir oğlana, bir genelev deneyimi ikram edilir; zengin bir genç öğrenci New York Üniversitesi'ne gitmek için Santa Cruz'dan ve model sevgilisinden ayrılmadan önceki son gecesinde mahrem bir dehşete kapılır; New York'taki kampüsünde Bronx'tan karaderili sert bir genç kadın, gizlice iççamaşırı modeli olarak çalışan ve baskılar karşısında eşcinselliğini gizleyen bir Amerikan futbolu oyuncusuyla karşılaşır. Her karakter kendi cinsel bağımlılığının kurbanı haline gelirken, hayatları gözler önüne serilir ve çatışır"} +{"text":"İtalyanın azılı suçlularından Giorgio patlattığı bombayla masum bir yayayı öldürdüğünden beri Güney Amerika'da saklanmaktadır. Gerillalarla arasında hiçbir ortak nokta görmediğinden sakin bir hayat yaşamak ümidiyle vatanı İtalya'ya döner. Alacağı hapis cezasını azaltmak için eski dostlarını Anedda isimli yozlaşmış bir polise ispiyonlar. Dışarı çıkınca da bir striptiz barı sahibini ve de bir ayakkabı dükkanı sahibini dolandırır. Bütün bunlardan kazandığı paralar gözü çok daha yukarlarda olan Giorgio için çok yetersizdir. O da bunun üzerine Anedda'ya büyük bir soygunun olacağının haberini verir ve böylece büyük bir paraya konar. Giorgi sahtekar avukatı Brianese'nin de yardımlarıyla dürüst bir hayat edinmek amacındadır fakat arkasında bıraktığı kirli geçmiş onu hiç rahat bırakmayacaktır."} +{"text":"Dünya müzik endüstrisi müziği yıllar boyunca gençlerin bilinçaltına yerleşen ve onları tüketmek dışında hiçbirşey yapmamaya programlı, ölü beyinli zombilere dönüştüren mesajlar vermek için kullanmıştır. Ve ne zaman bir kişi veya grup bunu fark etse, sesi endüstri tarafından derhal kesilmiştir. Erkeklerden oluşan Dujour grubu da bu gerçeği fark ettiğinde aynı gerçekle karşılaşır. Kötü kalpli patron Fiona ve menajer Wyatt hemen yeni bir grup için arayışlara başlar ve içeri Josie, başdöndürücü Melody ve sert bakışlı Valerie girer. Onlar şimdilik küçük bir grup olan Josie and the Pussycats'tir. Ama büyük şeyler hayal etmektedirler. Wyatt tarafından keşfedilen bu üç kız kısa zamanda birer rock starı olurlar. Ama gerçeği fark etmeleri pek de uzun sürmez..."} +{"text":"Siz, Yaşayanlar insan hakkında; insanın yüceliği ve sefilliği, mutluluğu ve hüznü, kendine olan güveni ve tasası. İnsan denen varlığa gülmek istiyoruz ama aynı zamanda onun için ağlamak da. Kısacası bu film, bizim hakkımızda trajik bir komedi veya komik bir trajedi: Rüyalarımızdaki talihsiz olaylar gerçekleşip bizi engin güneşin altında yakaladığında mı hayatın güzelliğinin farkına varacağız? Çeşitli sıradan gündelik olayları bir araya getiren Siz, Yaşayanlar, yaşarken yaşadığımızın farkında olup olmadığımızı, hayatımızla mı yoksa karşılaştığımız gündelik sıkıntılar mı daha alakadar olduğumuzu sorgulatan gerçekçi ve eleştirel bir gözlem. Filmin sahneleri insan hayatının mozaikleri gibi işlev görürken, farklı insanların hayatlarından küçük parçalar, toplum içinde nasıl hareket ettiğimizin örneklerine dönüşüyor. Kimseyle tanışmak için yeterince zamanımız yok, acele içindeyiz, ama filmin yönetmeni Roy Anderssonun çarpıldığı bir İzlanda atasözünde dendiği gibi, insan insanın neşesidir: Peki öyleyse bize kalan zamanı nasıl kullanıyoruz?"} +{"text":"Asırlardır kayıp olan yüzük bulunur ve kaderin garip bir cilvesi sonucu, küçük bir Hobbit olan Frodo'nun eline geçer. İhtiyar Gandalf, bu yüzüğün Kara Lord Sauron'a ait özel yüzük olduğunu anlar. Frodo'nun yapması gereken, Kıyamet'in Çatlakları olarak anılan diyara dalarak epik bir mücadeleye girişmek ve bu yüzüğü ebediyen ortadan kaldırmaktır. Neyse ki yalnız çıkmayacaktır bu zorlu yolculuğa: Gandalf'ın yanısıra, bir elf olan Legolas, cüce Gimli; izci Aragorn, savaşçı Boromir ve Frodo'nun kendisi gibi Hobbit olan üç arkadaşı Merry, Pippin ve Samwise da onunla gelirler. Dağlar, ormanlar, kar, kaleler, nehirler ve ovalar boyunca, karşılarına çıkan şeytani güçlere karşı savaşarak ilerler bu grup. Yüzüğü yoketme görevini yerine getirerek, Karanlık Lordlar hükümranlığını içinde bulundukları gerçeklikten silmektir amaçları..."} +{"text":"Danny ve Walterın sorunu tüm diğer yaşıtlarından farklı değildir, kardeş kavgaları. Geçinmeyi beceremeyen bu iki afacan ablaların gözetimine rağmen kendilerini bodrumda eski bir oyunun başında bulurlar. Danny daha ilk hamlede bu oyunun bildiği diğer oyunlardan farklı olduğunu anlar, kendi kendine ilerleyen bir piyon Meteor yağmuru kartıyla beraber çatılarında büyük bir delik açılan kardeşler bir anda uzayın derinliklerine çekilir. Galaksiler arasında kimi zaman ölüm kalım savaşına dönüşen çılgın bir macera yaşamaya başlayan afacanlar dönüş biletinin oyunu kazanmak olduğunu kısa sürede anlarlar. Başrolünde Robin Williams'ın oynadığı Jumanji filminin bir nevi devamı niteliğinde sayılabilir. Zaten tanıtımlarında da \"A New Advanture From The World Jumanji\" ibaresi yer almaktaydı."} +{"text":"Bilgi ve fikir alışverişini kutlayan bu \"konuşmalı film\" sonuçta yalnızca konuşma üzerine olmakla kalmıyor; aynı zamanda, modern dünyanın karşı karşıya olduğu tehlikeler üzerine de Genç Portekizli tarih öğretmeni Rosa Maria, boyuna sorular soran küçük kızı Maria Joana'yla birlikte, Hindistan'da, Bombay'daki kocasıyla buluşmak üzere bir deniz yolculuğuna çıkar. Tıpkı yüzyıllar önce büyük Portekizli kaşiflerin yaptığı gibi, Lizbon limanından yola çıkar ve Marsilya'ya, Pompei'ye, Atina'ya, İstanbul'a, Port Said'e ve Aden'e uğrarlar. Rosa Maria, meraklı kızına ziyaret ettikleri yerler hakkında bilgi verir ve onu Akdeniz medeniyetleri ile Batı kültürünün kısmi bir tarihinde gezintiye çıkarır. İkili ayrıca, yol boyunca uzmanlıklarını cömertçe sunan yabancılara da rastlar. Bu arada, uğranan her limanda, ilgi çekici bir kadın yolcu Fransız bir işkadını, İtalyan bir eski model ve Yunan bir oyuncu ve öğretmen gemilerine binerek, dünyanın hali ve kendi hayatları hakkında konuşmaya katılır. Basra Körfezi'ne doğru giderlerken, tuhaf bir tehdit yolculuğu altüst ederek gemiyi ve yolcuların hayatını riske atar"} +{"text":"1968 yılında Prag'dayız. Bir beyin cerrahı olan Thomas, o yıllarda ülkede esmekte olan özgürlük rüzgarlarının da etkisiyle hareketli bir cinsel hayata sahiptir. Çalıştığı hastanedeki hemşireler de hastalar da, adeta onu mutlu etmek için sıraya girmiş gibidir. Oysa Thomas'ın gözdesi kendisi gibi hayatı, cinselliği ve ilişkileri hafife alan Sabina'dır. Yakışıklı doktorun hayatına genç ve tuhaf bir cazibesi olan taşralı Tereza girdiğinde işler değişir. Tutku dolu genç kadınla evlenmeyi kabul da etse Thomas hastanedeki çapkınlıklarına devam eder ve Sabina'yı görmeyi sürdürür. Apolitik bir adam olan kahramanımız her ne kadar görmek istemiyor olsa da, ülkedeki özgürlük havası, Sovyetler Birliği'nin demir yumruklu müdahalesi ile yerini şiddete bırakmak üzeredir. Prag baharı sona ererken hepsinin hayatları derinden sarsılacaktır. Çek yazar Milan Kundera'nın 80'lerde çok popüler olan kitabından Philip Kaufman'ın uyarladığı bu film, tahminlerin ötesinde çok ses getirdi. Kimilerine göre bunu, cinselliğe olan samimi bakışına; kimilerine göreyse Juliette Binoche ve Daniel Day-Lewis'in taptaze endamına borçluydu."} +{"text":"İtalya'nın farklı bölgelerinden farklı insanların gerçek yaşamlarını anlatmayı şiar edinmiş Yeni Gerçekçilik akımında, Guiseppe De Santis bize pirinç hikayesi anlatıyor. Pirinç! Kimi insanlar için bu bakliyat, alelade bir tüketim nesnesi olmaktan öte bir şeydir, hayattır. İşte bu insanlarla; pirinç tarlasında çalışan kadınlarla filme giriş yapıyoruz. Bu zorlu; dikkatli ve hızlı eller isteyen işi kadınlar üstleniyor, Anadoluda da benzerlerini bildiğimiz üzere. Filme girişten sonrasında bir kovalamaca, öğreniyoruz ki çok değerli bir mücevher çalınmış ve hırsız neredeyse polisin avucunun içinde! Hırsız, sevgilisine çalışmaya giden kadınlar arasında kaybolmasını salıklayıp kolyeyi ona veriyor ve kaçıyor. İkiliye, onları başından beri izleyen genç ve aklı bir karış havada olan Silvana katılıyor sonra, sonrasında ise asker Marco. Bundan sonrası ise özetle şudur; ön plandaki; seyircinin ilgisini canlı tutacak aşk içeren bir macera hikayesi ve asıl derdin de çizilen işçi topluluğu portresi ile beraber anlatılması. Eserin, akımın diğer filmlerinden geri kalır bir yanı yok. Hatta göz ardı edilemeyecek kadar müthiş bir derinlik içeren zeka dolu diyalogları ile fazlası bile var. Özellikle Raf Vallonenin canlandırdığı şair ruhlu asker Marconun ağzından çıkan tüm sözler not alınası göndermelerle dolu. Yukarıdaki insanlara özenen Silvananın Ingrid Bergmanı andıran güzelliği ve karakterin çalkantıları da akımın derdiyle paralel bir doğrultuda ilerliyor. Yani Acı Pirinç, Yeni Gerçekçilik akımı içerisinde özel bir yerde duruyor. Ayrıca, Acı Pirinç isimli 70lerden bir Yeşilçam filmi de var."} +{"text":"Otuzbeş yaşındaki Claude Mendelbaum, utangaç bir adamdır. İyi giyinmeyi beceremez, saçı başı dağınıktır; iyi yüreklidir, biraz da kilolu... Kısacası kadınlar onu görmez bile. Boşandıktan sonra kimseyle beraber olmamıştır, iki yıldır yalnızdır. Ama artık bu halinin katlanacak bir yanı kalmamıştır. Yaşıtı birçok erkek gibi o da rüyalarının kadınını aramaktadır. En yakın arkadaşının düğününde, kendinin tam tersi olan Serge ile tanışır. Serge, hiçbir şeyden korkusu olmayan, hatta kendisiyle dalga geçilmesinden bile çekinmeyen bir adamdır. O da boşanmıştır, iki de çocuğu vardır ve Claude gibi yalnızdır ama asıl derdi hep kendine bir eğlence bulmaktır. Claude ve Serge çok iyi arkadaş olurlar. Arkadaşlıkları ilerleyip tüm zamanlarını uygun bir bayan arkadaş bulmak amacıyla birlikte geçirmeye başlayınca, arayıp durdukları şeyin aslında burunlarının dibinde olduğunu fark ederler: gerçek dostluğun. Fransız komedisi türüne yepyeni bir soluk getiren yazar-yönetmen Toledano ve Nakacheın İtalyan komedilerini anımsatan bu ilk filminin çıkış noktası, kadınların onları terk ederken sıkça söylediği sözler olmuş: Sen benim kardeşim gibisin veya Gel, arkadaş kalalım!."} +{"text":"Yıl 1945, savaş bitmiştir, muzaffer Amerikan askerleri artık galibiyetin keyfini gönüllerince sürebilirler. Bu zafer atmosferinin rehaveti içinde ne yapacaklarını bilemeyen Amerikan askerleri Kronberg Kalesini taverna haline getimekte sakınca görmezler. Ancak bu kale çok ilginç gizemlerle doludur. Nitekim bir gece askerler kalenin gizli mahsenlerinde inanılamayacak bir hazine sandığı bulurlar. Elmaslar, yakutlar, pırlantalar, inciler, çil çil altınlarla dolu bu sandık artık bir savaş ganimetidir. Kinik Albay Jack Durant ve onun güzel ortağı Teğmen Kathleen Nash bu ulusal \"ganimet\" karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Albaya göre Sam Amca yeterince doymuştur ve Jack ile Kathleen emekliye ayrılmayı hak etmektedir. İkili mafya ile sinsi bir anlaşma yaparlar. Ancak, o mücevherlerin üstüne kapaklanmak sandıkları kadar kolay olmayacaktır. Suç, komedi, savaş ve ulusal değerler üzerine ilginç bir 2. dünya savaşı filmi. Gerçek bir olay temel alınarak hazırlanmış."} +{"text":"Charlie, alarm zillerini vaktinde duymadığı ve uyuduğu için şefi tarafından sürekli itilip kakılan bir itfaiyecidir. Edna ve babası itfaiyeye gelirler, babanın amacı şefle anlaşıp evinde kasıtlı bir yangın çıkarmak, böylece de sigortadan para almaktır. Bunu sağlaması karşılığında şefin kızıyla nişanlanmasını sağlayacaktır. Bu görüşme sırasında Edna'yı gören Charlie ona aşık olur ve sempatik hareketleriyle Edna'nın ilgisini çekmeyi başarır. Bu kasıtlı yangın planı yapılırken başka bir yerde gerçek bir yangın çıkar. Evi yanan adam koşarak itfaiyeye gelir. Charlie'ye evin yandığını anlatmaya çalışır. Uzun çabaların ardından adamın evine ulaşan itfaiye yangını söndürmeye çalışır. Tüm bu zaman boyunca Charlie sürekli olarak sakarlılar yaptığından işler bir türlü yolunda gitmez."} +{"text":"Töre kurallarına kurban gitmek üzere olan genç bir kız, Meryem... Bir gün baygın bir şekilde göl kenarında bulunması sonucu, ailesi tarafından hüküm verilir: Meryem'in namusu kirlenmiştir ve öldürülecektir! Bu görevin, yakın akrabalarından olan Cemal'e verilmesi ile ikilinin ölüme doğru yolculukları başlar. Cemal, kendisine verilen görevin haklılığı konusunda ne kadar kararlı görünse de cezayı gerçekleştirmekte bir türlü başarılı olamaz. Bir gün bir tesadüf eseri yollarının Profesör İrfan Kurudal'la kesişmesi, üçü için de bir daha geri dönüşün olmayacağı bir dönüm noktası olacaktır. Ölüm'e giden yolculuğun rotası, acaba Mutluluk'a doğru mu dönecektir? Zülfü Livaneli'nin pek çok dile de çevrilmiş dünyaca ünlü romanı Mutluluk, Abdullah Oğuz'un yönetmenliğinde sonunda beyazperdeye de aktarıldı."} +{"text":"Ted Allen'ın 1980 tarihli aynı adlı tiyatro oyunundan senaryosunu yine yazarın kendisinin uyarlayıp yazdığı filmin yönetmeni Amerikan bağımsız sinemasının öncü yönetmeni John Cassavetes'tir (1929 -1989). Cassavetes aynı zamanda senaryonun yazılmasına da katkıda bulunmuştur. Filmin başrollerinde de yönetmenin kendisinden başka gedikli oyuncuları olan Gena Rowlands ve Seymour Cassel oynamışlardır. Filmde iki kardeşi oynayan Rowlands ve Cassavetes gerçek hayatta karı kocaydılar. Filmin özgün müziğini ise daha önce de Cassavetes'in üç filminin müziğini yapan Bo Harwood bestelemiştir. Filmde orta yaşlı iki kardeşin eşleri ve sevdikleri tarafından terkedildikten sonra birbirlerine sığınmaları ve birlikte bu zor günleri atlatmaya çalışırken geçirdikleri birkaç günün hikayesi anlatılmaktadır. John Cassavetes Şubat 1984'te filmin ilk gösteriminin yapıldığı Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Altın Ayı ve FIPRESCI ödüllerine layık görüldü. Ayrıca karı koca oyuncular John Cassavetes ve Gena Rowlands aynı yıl en iyi erkek ve kadın oyuncu dallarında \"İtalyan Film Yazarları Sendikası\" 'nın \"Gümüş Kordela\" ödülüyle de onurlandırıldılar."} +{"text":"Pembe tavşankulağı takmış, tuvalette akordeon çalan yarı çıplak bir çocuk, meme uçlarına bant yapıştırıp çekmeyle memelerini büyütmeye çalışan iki kız, sokaklardan topladıkları kedileri suda boğan ya da tabancalarıyla öldürüp kilo başına Çin restoranlarına satan ve kazandıkları parayla özürlü kardeşini satan adama gidip özürlü bireyle ilişkiye giren iki genç, tornadonun etkisiyle mahvolmuş bir kasaba ve bu yıkımdan sonra normal insan yaşantısı formundan yavaş yavaş uzaklaşan insanlar, akıllara zarar, sinir bozucu, farklı bir film. Filmde aslında herhangi bir öykü/konu göremiyoruz, buna ihtiyaç da duyulmamış. Olaylar da birbirinin devamı niteliğinde değil, farklı sahneler, kesitler. Bir nevi mesaj kaygısı gütmeme durumu diyebiliriz filmin anlatışı için. Örneğin tavşankulağı takmış yarı çıplak çocuğun filmde oluşunun bir anlamı yok, yönetmene bu soru sorulduğunda sadece öyle bir karakteri filmde görmek istediğini söylemesi de bunu kanıtlar nitelikte."} +{"text":"Treasure şehri, Kedi adı verilen küçük öksüzlerin uçabildiği bir yer. Hikayemiz, Tokyonun bu nispeten korunmuş mahallesinde iki küçük çocuğun hayatlarını sürdürme mücadelesini anlatıyor. Beyaz, çocuk olmanın bütün güzel özelliklerine sahipken, Siyah acımasız gerçeklerle erken yaşta karşılaşmanın getirdiği tedirginliği son derece saldırgan doğasıyla sergiliyor. Şehirdeki hayat her geçen dakika daha da zorlaşırken, bu iki çocuk hem kendilerini hem de şehrin yok olmaya yüz tutan ruhunu kurtarmak için savaşmak zorundadırlar. Matsumoto Taiyonun kült mertebesindeki çizgi romanına dayanan filmin ismi Tekkonkinkreet Japonca beton, demir ve kas kelimelerinin birleşiminden ortaya çıkmış. Yönetmen bu ismi, büyük şehir denen cangılın, çocukların hayal gücü sayesinde kötü ve yağmacı güçlerden kurtarılmasının bir metaforu olarak değerlendiriyor. Siyah ve Beyazın suretinde, süperkahramaların hünerleri ve boyun eğmezliğiyle oyunbaz çocuklara has masumiyet bir araya geliyor. Film, sevgi ve öfkenin hayatımızdaki yerini sorgularken, bu iki genç kahramandan hayata dair öğrenebileceğimiz çok şey olduğunu da gösteriyor. Efektleri ve detaylarıyla göz dolduran bir Japon animesi olan Tekkonkinkreet, nefes kesen aksiyon sekansları içerse de, asıl duygusal gücünü evrensel temaları incelikle işlemesinden alıyor"} +{"text":"Kara Murat Ömer ve Cafer adlı iki askerle Bizansa gider. İmparator Konstantinis Sultan 2. Murat ölünce şehzade Orhanı Osmanlı hükümdarı yapacaktır. Aslında sıra şehzade 2. Mehmettedir. Orhan hükümdar olursa Bizans dostu olduğu için, Şehzade Mehmetin öldürülmesi gerekmektedir. Kara Murat ve yoldaşları Barbayaninin meyhanesine şarap getirdiğini söyleyerek Bizansa girer. Cafer ve Ömer sözde Prenses Olimpiayı kaçırmak isterken Kara Murat yetişir ve prensesin güvenini kazanır. Kendini silahşör Kosta Kanelli olarak tanıtır. Şehzade Orhana muhafız seçilir. Şehzade Orhanın sevgilisi Prenses Olimpia yakışıklı Kostaya aşık olur. Kosta, aşkına karşılık verdiği Olimpiadan Orhanın aslında bir vasıta olduğunu, evlenip imparatoriçe olduktan sonra diğer şehzade İkinci Mehmeti de ortadan kaldıracağını anlatır. Kara Murat Ömer ve Caferle İkinci Mehmete olacakları haber verir. İki akıncı yolda yakalanır, mektup ele geçer. Cafer ile Ömer mektubu yazanın Kosta, yani Kara Murat olduğunu açıklamaz ve işkence görürler. O sırada Sultan Murat ölür ve şehzade Mehmete çağrı yapılır. Planlara göre, Olimpia Manisaya gidip güzelliği ile Mehmeti etkileyecek, sonra da yüzüğündeki zehir ile şehzadeyi öldürecektir. Buna tanık olan hizmetçisi Zeynep Kostaya durumu anlatır. Zağanos Paşanın casusu olduğunu, onun da Kara Murat kimliğini bildiğini söyler. Kara Murat ilk önce Ömerle Caferi idamdan kurtarıp Barbayaninin meyhanesine götürür. Barbayani aslında Zeynepin ve akıncı Sinanın ağabeyidir. Hep birlikte prensesten önce Manisaya ulaşmak için harekete geçerler. Sinan, Ömer ve Cafer ölür. Kara Murat yola tek başına devam eder. Prensesin adamları ile çatışır ve yaralanır. Manisaya gelen Olimpia İkinci Mehmetle tanışmış, tam zehri içkisine karıştırmışken yaralı Kara Murat yetişir. Zehirli içkiyi denemek zorunda kalan prenses ölür. Şehzade Mehmet, Bizansı yıkıp yerle bir etmek için and içmiştir. Tarihin akışını değiştirmek için ilk durak olarak seçtiği payitaht Edirneye doğru yola çıkar..."} +{"text":"Chazz, Rex ve Pip isimli üç arkadaş The Lone Rangers isimli bir rock grubu kurmuşturlar. Chazz sürekli radyo istasyonuna gizlice girer, fakat bir türlü kendi şarkılarını dinletemez, dinletemeden onu atarlar. Chazz'ın sevgilisiyle ettiği son kavga artık ondan bu isteği daha büyükleştirir. Üçü daha önce gittikleri bir yerden dolayı ellerinde bazı oyuncaklar vesaire vardır. Daha sonra yine istasyona gizlice giren ikili bir kavga yaparlar, Rex oyuncak silahlardan birini çıkarınca oradakiler bunu gerçek sanırlar. Chazz, Rex ve Pip Radyo DJ'ni gibi vesaire orada çalışanları esir alırlar. Bir süre sonra resmen hayran kitlesi toplayan grubun polislerde onları kimseye zarar vermeden çıkarmak için yollar aramaktadırlar. Fakat kayıt kasetlerinden biri hasar görünce üçlü polisten kasetin diğer kopyasını isterler. Kopyaysa Chazz'ı terk eden sevgilisindedir, oysa sinirinden kaseti çoktan yola atmıştır. Ve memur Wilson onu bulmaya çalışır."} +{"text":"Bedeni tamamen eritilmiş olan bir kafatası daha bulunur. Bu bulunan dördüncü kafatasıdır. Kurbanın kimliğini saptamak için yüz yapılandırmasının dışında yapılacak bir şey yoktur. Ulusal Bilimsel Araştırmala Enstitüsünde preoloji uzmanı olan Hyun-min hastalığı gün geçtikçe kötüye gitmekte olan kızı ile ilgilenmek için işi kabul etmez. Her ne kadar işi reddetmiş olsa da Sun-young kafatasını orada bırakarak gider. Tuhaf bir şekilde kafatası geldikten sonra, Hyun-min kabuslar ve imgeler görmeye başlar. Bu arada polis, tüm kurbanların Beta-alerji hastaları olduğunu ve cinayetlerin kalp nakilleri ile bağlantısı olduğunu ortaya çıkarır. Hyun-min kızına nakledilen kalbin kurbanlardan birine ait olduğunun farkına varır ve kafatası üzerinde çalışmaya başlar. Sun-Youngun yardımıyla sonunda yüzü yeniden yapılandırır. Ancak kurbanın kimliği açığa çıktığında, Hyun-mini daha derin kabuslar beklemektedir Bir başka ceset daha vardır. -alıntı-"} +{"text":"Nepalin Kuzeybatı Himalayalarında, deniz seviyesinden 5,000 metre yükseklikteki Dolpo bölgesinde, unutulmuş bir köy. Yaşlı ve karizmatik reis Tinlenın en büyük oğlu Lhapka yeni ölmüştür. Reis vadide buğdayla değiş tokuş edilecek olan tuzla yüklü yak sürüsünün liderliğini, oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu, rakip bir klankadan olan genç Karmaya devretmeye yanaşmaz. Ancak ihtiyarlar meclisi Karmanın Lhapkanın yerini almasına karar verir. Kervanın yola çıkış vakti yıldızlara göre belirlenecektir. Yaklaşmakta olan kış konusunda endişelenen Karma, şamanın kehanetleriyle ilgilenmez ve ayin gününden önce yanında başka gençlerle birlikte yola çıkar. Yaşlı Tinle, İkinci oğlu Norbuayı bir manastırda ziyaret eder ve onu ağabeyinin yerini alıp, tecrübesi olmamasına karşın, İkinci kervanın lideri olmaya zorlar... Sevgi, cesaret ve insanın bilinmeyeni ve doğanın çelişkilerini tanıması üzerine şaşırtıcı bir destan."} +{"text":"Nimes şehri yakınlarındaki kırsal bölgede, bir hendeğin içinde donarak ölmüş genç bir kızın cesedi bulunur. Çeşitli \"tanıklar\" kızla daha önceki ilişkilerini anlatmaya başlarlar. Mona'nın bir yerden diğerine gezen, yaşayabildiği yerde, kim onu kabul ederse onunla yaşayan, mesafeli, bağımsız ve pek de sempatik olmayan bir kız olduğunu söylerler. Kızın tanıştığı kişilerde bıraktığı bilgi parçacıklarından, orta sınıf bir ailenin çocuğu olduğunu, sekreterlik eğitimi gördüğünü, bir ofiste çalıştığını ama bundan nefret ettiğini, sonunda yollara çıktığını, eşyalarını ve çadırını sırt çantasında taşıdığını, yiyecek ve kalacak yer dilendiğini, ve bazen biraz para kazanmak için çalıştığını öğreniriz. Agnes Varda'nın yine dokuz yıllık bir aradan sonra çektiği bu karanlık ve rahatsız edici film, onun en iyi yapıtlarından birisidir. '85 Venedik Altın Aslan ödüllü Yersiz Yurtsuz'da yönetmen amaçsız bir aroluşu sağlam bir biçimde incelemektedir."} +{"text":"Ünlü illüzyonist Harry Houdini, ölüme meydan okuyan gösteriler yapmaktadır. Önemli bir hayran kitlesi vardır ve görünüşte hayat harika görünmektedir. Ancak, tüm bu şaşaalı yaşamın görünmeyen kıyısında, onun hayatını derinden etkileyen bir gerçek vardır. Annesi yıllar önce son nefesini verirken Houdini onun yanında olamamış, son sözlerini duyamamıştır ve bundan büyük bir üzüntü duymaktadır. Bu nedenle annesinin ruhuyla iletişim kurabilen kişiye 10,000 $ vermeyi vaad eder. Mary McGregor, kızı Benjiyle birlikte hayatını Edinburghda sürdüren fakir ve eğitimsiz bir kadındır. Benji insanlar hakkında gizli bilgiler toplar, Mary ise bu bilgileri insanları psişik güçleri olduğuna ikna edebilmek için kullanır. Houdini 1926 yılındaki Britanya turnesinde Edinburgha geçtiğinde, Marynın yeni hedefi olur. Houdini, Mary ile zaman geçirdikçe kadının güzelliğinin ve tuhaf gizeminin etkisinde kalmaya başlar. Aldatma amacıyla başlayan oyun, zamanla çok daha karmaşık ve tehlikeli bir hal alır."} +{"text":"Çalıştığı giysi mağazasının kapanacağını öğrenen Sara, şirketin yöneticileriyle görüşmek için, şirket binasına hışımla dalar. Kendini yönetim ofisinde bulan genç kadın sonunda patronun bürosuna varınca, yönetim kurulu toplantısının ortasına düşer. Onu kurulun yeni üyesi zannederler. İlk önce bu duruma itiraz etmeye çalışsa da, bu konumda kalarak, dükkanın kapanmasına ve iş arkadaşlarının işlerini kaybetmelerine engel olabileceğini anlar ve bu eski firmaya biraz enerji katmaya karar verir. İnatçı ve kararlı kişiliği sayesinde, yöneticilerinin dar görüşlülüğü yüzünden bu duruma düşmüş olan firmaya taze bir kan getirir. Yapmayı planladığı değişikliklere en büyük itiraz yine yönetim kurulu üyesi olan David Karp'tan gelir. Firmanın yeni yapılanmasından sorumlu olan David, Sara'nın eskiyi yenileştirerek koruma planlarına karşı çıkar. Fakat zamanla, David ve Sara'nın arasındaki sürtüşme pozitif gelişmelere yol açar ve bu ikisi eğer el ele verirlerse şirketi kurtarabileceklerini anlarlar. Tam bu sırada, Sara, firmanın milyonlar kaybetmesine yol açan gizli bir planın işlemekte olduğunu farkeder. Bu plana engel olmaya çalışmak gerçek kimliğinin ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Ve bu kararı vermek kolay değildir."} +{"text":"Her sabah Türkiyede milyonlarca insan Esra Erolla İzdivaç programını izlemek için ekranlarının karşısına koşuyor. Televizyon programında evlendirilmek üzere seçilmiş insanların her türlü hayalleri ve korkuları göz önüne serilirken, hem stüdyodaki hem de Türkiyenin her yerinde televizyon başındaki izleyiciler de, onların hikayelerine kilitleniyorlar. Şovun sunucusu Esra Erol sahnede çok rahat görünüyor, oysa sahne arkasında programın iyi geçmesi için dua ediyor. Programın yönetmeni, canlı yayında tempo yavaşladığında Esra Erolun kulağına tüyolar fısıldıyor. Onun da asıl rüyası belgesel yapmak aslında. İşaret verildiğinde izleyiciler ayağa kalkıp alkış tutuyorlar. Stüdyodaki izleyicilerin arasında sık sık gördüğümüz Sakine Hanım, programdan programa gezerek geçimini sağlıyor. Bir boksör boks eldivenleriyle geliyor programa, 75 yaşında bir amca kaldığı huzur evinde hayatının sonbaharını birlikte geçirebileceği kadını arıyor Yönetmen Doğa Kılcıoğlu bütün bunları aktarırken, bazı şeyleri görmenin ve anlamanın tek yolunun samimiyet olduğunu hatırlatıyor bize."} +{"text":"Gece saatleri Neo-Nazi Jimmy ve grubunun gerçekleştirdiği vahşi bir nefret saldırısına tanık oluyoruz; önce gey bir adamı parkın içine doğru çekiyor, sonra öldüresiye dövüyorlar. Gündüz Bu sefer Çavuş Larsın ordudan atılışına tanık oluyoruz; çünkü Larsa dair, altındaki askerlerden biriyle flört ettiğine dair suçlamalar var. Daha sonra, Jimmy ile Larsın yolları kesişiyor; Lars, ordudan atılmasının ve aşırı baskıcı annesinin etkisiyle, Jimmynin de üye olduğu Neo-Nazi grubun tanışma toplantısına katılıyor. Bu gruba katılmak yeni birisi için pek de kolay değil. Larsa bu konuda yardım edense Jimmy oluyor; bir yandan Kavgam gibi temel metinleri anlamasına yardımcı oluyor, bir yandan da onun güvenilirliğini ölçüyor. Jimmy ve Lars, grubun liderinin evini tamir etmekle görevlendirilip kumsaldaki evde birlikte yaşamaya başladıklarında, hiç beklenmedik bir şekilde, aralarında tutkulu bir aşk doğar. Kardeşlik, hem güçlü tutkulara ve özgür aşka dair bir film; hem de Neo-faşist bir grubun iç işleyişinin gerçekçi bir öyküsü. Ustaca yönetilmiş ve mükemmel oyunculuklarla kotarılmış hem hüzünlü, hem de seksi bir film."} +{"text":"Ortalama 10 yılda bir film çeken Roberto Gervitzin 2000lerde imza attığı tek film, Jogo Subterraneo. Brezilya sinemasının yükselişteki isimlerinden Maria Luisa Mendonçayı başrollerden birinde izleyebileceğimiz filmde, Sao Paulo metrolarında geçen gizemli bir aşk öyküsü anlatılıyor. Martin adındaki piyanist, günlerini metro istasyonlarında takip edebileceği çekici kadınlar arayarak geçiriyor. Hayatının kadınını bu şekilde bulabileceğinden emin olan Martin, çoğunlukla yanılıyor elbette. Ancak bir gün metroda gördüğü kırmızı elbiseli, gizemli bir kadın onu kendine çekiyor. Normalde asla kadınların yanına gidip onlara varlığını belli etmediği halde, bu kez kadınla tanışıyor. Hatta ikili Martini haklı çıkaracak şekilde bir ilişkiye bile başlıyor. Ancak Ana adındaki kadının öyle çok sırrı olduğu ortaya çıkıyor ki, Martinin romantik hayalleri kısa sürede suya düşüyor. Brezilyadan ithal Jogo Subterraneo, festivallerde yönetmenine çeşitli ödüller kazandırdı."} +{"text":"10 Mart 1948 akşamında, Corleone Sendika Merkezi Sekreteri Placido Rizzotto ortadan kaybolur. Ne tesadüftür ki, onun ortadan kayboluşunu takiben bazı genç adamlar öne çıkıp İtalyan çağdaş tarihinde önem kazanırlar: soruşturmayı yürüten ve Rizzotto'nun katillerini tutuklayan jandarma yüzbaşısı Carlo Alberto Dalla Chiesa; Rizzotto'nun yerine geçen genç üniversite öğrencisi Pio La Torre; ve karşılarında da, Rizzotto'nun katili Luciano Liggio ile adamları, yani geleceğin Mafya babaları Kolektif hafıza, Pasquale Sciemca'nın savaş sonrası Sicilya yeraltı dünyasının köylü kökenlerini tanımlayan, epik öykü anlatımlı panoramasında yaşıyor. Bu süreci, Sicilya'da yozlaşma ve zorbalığa karşı tutkuyla çarpışan, ve cesaretini aşk ve fedakarlıkla ödeyen Corleoneli sendikacı Placido Rizzotto'nun mücadelesi aracılığıyla anlatan bu filmin 2000 Venedik Film Festivali'ndeki gösterimini tam on iki dakika süren çarpıcı bir alkış izledi."} +{"text":"Werner Herzog ile 1991'de ölen Klaus Kinski arasındaki sevgi-nefret ilişkisi üzerine bu son derece kişisel belgeselde, Herzog ilk kez tanıştıkları Münih'teki daireyi ve filmlerinin çeşitli mekanlarını yeniden ziyaret ederek, ilişkilerinin genellikle şiddetli iniş çıkışlarının izini sürüyor. Ayrıca bu, çok yetenekli ve son derece zor bir adamın da portresi ya da \"adamlar\"ın, çünkü bu film bir bakıma, Kinski üzerine olduğu kadar Herzog üzerine de 1950'lerde, Werner Herzog 13 yaşındayken, egomanyak bir sinir küpü olan Klaus Kinski'yle aynı dairede yaşıyordu. 48 saat süren, dinmek bilmez bir öfke krizinde Kinski, ortalıktaki tüm mobilyaları paramparça etmişti. Bu kaostan, çok güzel ama çabuk alevlenen bir ortaklık doğmuştu. 1972'de Herzog, \"Aguirre, Tanrı'nın Gazabı\"nda Kinski'ye rol verdi. Bunu dört film daha izleyecekti. Ama, bu belgeselin adının da ima ettiği gibi, onlarınki öyle pürüzsüz bir iş ilişkisi değildi. Herzog filmlerinden ikisinde oyuncularını ve teknik ekibini cehennemi mekan çekimlerine zorladı ve Kinski, \"Aguirre\" ve \"Fitzcarraldo\"nun set görüntülerinden de açıkça anlaşıldığı gibi, çizmeyi aştığı zaman yönetmeni uyarmaktan hiç çekinmiyordu"} +{"text":"Jeff Wadlowun yönettiği ve Sean Faris, Amber Heard, Cam Gigandet ile Evan Petersin oynadığı \"Asla Pes Etme\" yüzlerce figüranın yer aldığı gösterişli dövüş sahneleri, kriz yaşayan bir ailenin içsel dinamiklerine vurgular ve bir genç adamın kendi geçmişiyle barışma/uzlaşma çabasını gözler önüne seren bir film. Usta dövüşçü akıl hocası Jean Roqua ile çaylak öğrencisi Jake arasındaki karakter ağırlıklı ilişkiyle eşzamanlı giden hızlı tempolu ve ilgi çekici MMA dövüşü sahneleri yer alıyor. Jakein hayatındaki yeni dönüşümler, okulun en güzel kızı Baja ile tanışmasıyla başlar. Onun davetiyle bir partiye katılan Jake, orada Ryan adlı bir gençle istemeden kavga eder. Dövüşü kaybedince de çevresi tarafından küçümsenmeye başlar. Arkadaşı Max, Jakee karışık savunma sanatları sporundan bahseder. Jake, bu sporun başlı başına bir sanat olduğunu fark eder."} +{"text":"Elizabeth Masterson, San Francisco'da mesleğine kendini adamış bir doktordur ve işinden başka hiçbir şeye vakit bulamaz. İki çocuk sahibi kız kardeşi ile buluşmaya gelirken Elizabeth bir araba kazası geçirir ve komaya girer. Bu sırada eşini yeni kaybetmiş olan David Abbot adındaki bir mimar San Francisco'ya taşınır ve Elizabeth'in dairesini kiralar. O evde yaşarken Elizabeth'in ruhu onu takip etmeye başlar. Genç kadının komadaki bedeni hastanede kalırken ruhu firar etmiştir. Elizabeth kim olduğunu dahil hiçbir şeyi hatırlamamaktadır. Tek emin olduğu, o dairenin kendisine ait olduğudur. Tartışmaya bir son verebilmek için David, onun gerçekte kim olduğunu bulmaya çalışır. Bu işi birlikte yapmaya başladıklarında ise aralarında duygusal şeyler gelişmeye başlar. Aşka düştüklerinde, Elizabeth'in kim olduğunu bulmaları ile aslında kaderin onları bilerek bir araya getirdiğini anlarlar. Dahası Elizabeth halen komadadır."} +{"text":"Acımasız kader, talihsiz insanlar ve etrafta kol gezen kötülük üzerine vurucu bir film... Buz Diyarı pek çok insanın kederinin kesiştiği duygu yüklü bir dram. Filmde yaşanan olaylar günümüzde geçer. Karekterleri bir araya getiren olaylar zinciri, sahte bir 500 Euro ile başlar. Filmin ana temasını cesaret, bağışlayıcı olmanın ve hayatta kalma mücadelesi vermenin zorluğu oluşturuyor. Buz diyarı Şubat 2005te 28, Göteborg Film festifalinde Kuzey Filmleri Yarışması ketogorisinde toplam dört ödül olarak festivalin en başarılı filmi olmuştur. Buz Diyarı duygusal yoğunluğu, temposu ve günümüz Finlandiyasının gerçekçi tasviriyle kaçırılmaması gereken bir film. Film dramatik ve trajik olayların yanı sıra aksiyonu, sıcaklığı ve kara mizah unsurunu başarıyla bir arada sunuyor."} +{"text":"Qatsi üçlemesinin ikinci filmi Powaqqatsi, teknolojinin az gelişmiş ülkeler üzerindeki etkisi/etkisizliği üzerine yoğunlaşıyor. Üçüncü dünya ülkeleri ile modernite arasındaki derin uçurumun belgesi niteliğindeki film; Phillip Glass'ın müziklerinin de etkisiyle, ortaçağın karanlık günlerini çağrıştıran bir tür modern zamanlar kolajı meydana getiriyor. Godfrey Reggionun seçtiği muazzam görüntüler birbiri ardına ekranda boy gösterirken, insanlığın en temel felsefi uğraşı olan varlık ve zaman hakkındaki sorular cevaplarıyla buluşmaya başlıyor. Powaqqatsi; Koyaanisqatsinin doğa görüntüleri sayesinde insanlığa göndermek istediği mesajları, insan görüntüleri sayesinde vermeye çalışıyor. Teknolojiye dayalı büyümenin moderniteyi sürüklediği noktanın yarattığı sınıflararası farklılıklar üzerine Heideggervari bir çıkış taşıyan filmin; elmas madenleri ya da çalışan işçilerle oluşturduğu binlerce fotoğrafın bir tür belge seli yarattığını söylemek mümkün. Senelerce kılı kırk yararak ortaya çıkarılan 99 dakikacık iyi bir film"} +{"text":"Amerika banliyöleri büyük panik içinde. Zira, sapık ruhlu bir seri katil, genç ve güzel kadınlara göz dikmiştir. Riley Lawson da bu katilin son kurbanıdır. Ailesi, umutsuz bir şekilde bekleşirlerken, Will ve Kate kızlarını geri almak için sapık ruhlu seri katille temasa geçer. Ancak, kısa zamanda kibirli bir FBI ajanı tarafından olaya el konulacaktır. Bir anda işler karışır. Otis, bilinçaltının etkisiyle yarattığı bir hayal aleminde, Riley'yi lisedeki sevgilisi sanmaktadır. Riley, ailesine ulaşmak istiyorsa Otis'i idare etmek zorunda olduğunu anlar. Olaylar ilerledikçe FBI'ın hiçbir şey yapmayacağını gören aile, kendi başlarının çaresine bakmaya karar verirler. Otis, bir piskopat olabilir ancak Riley'nin ailesi Otis'ten bile tehlikelidir. Otis, yanlış aileye bulaşmıştır. çeviri: havlayankuzu 2008 yapımı, bir karakomedi örneği."} +{"text":"30'lu yılların haydut çifti Clyde Barrow ve Bonnie Parker'ın yaşamöyküsünden biraz fazla serbest uyarlanmış olan film, ABD'nin ekonomik buhran yıllarında geçiyor. Bonnie isimli genç kadının, annesinin arabasını çalan Clyde'ın cazibesine kapılıp onunla kaçmasıyla birlikte tarihin en popüler haydutları doğar. Birlikte o eyalet senin bu eyalet benim sayısız suç işleyen ikili, kısa sürede ülke çapında meşhur olur ve adeta Robin Hood muamelesi görür. Ekonomik krizin hayatlarını kararttığı insanlar, adeta genç aşıklar tarafından soyulmaktan mutludurlar. Oysa güvenlik güçleri aynı fikirde değildir. Şöhretle birlikte Bonnie ve Clyde'ın cesareti de artar ve akıllı bir insanın kolay kolay girişmeyeceği işlere girişmeye başlarlar... Warren Beatty and Faye Dunaway'in canlandırdığı iki suçluyu kahraman olarak sunarken, aşırı şiddet içeren sahneleri sergilemekten de çekinmeyen film, 1960'ların Hollywood'u için biraz fazla cesur bir yapımdı. Warren Beatty'nin yapımcıları zor ikna ettiği söylenen filmin gişede epey iş yapıp pop kültürün demirbaşları arasına girmesi uzun sürmedi."} +{"text":"Basit bir oto tamircisi olan Edward hayatının aşkıyla karşılaşıyor bir gün. Katherine Boyd, hem çok çekici hem de zeki ve güzel bir kadındır. Edward ilk görüşte ona aşık oluyor. Ama ortada küçük bir talihsizlik var çünkü Katherine kendini beğenmiş bir bilim adamı ve son derece çekilmez James Moreland ile nişanlıdır. Neyse ki Katherine'in amcası Edward'dan hoşlanıyor ve onun Katherine ile arasını yapmaya çalışıyor. Ama bu amca da öyle alelade biri değil, tüm zamanların en akıllı adamlarından Albert Einstein'dır. Dünyanın en zor problemleri ve formülleriyle uğraşan bu tatlı ihtiyar, bu sefer iddialı bir aşk bilmecesi ile karşı karşıyadır. Tipik bir Meg Ryan filmi?"} +{"text":"General Maximus'un imparatorluk içerisinde yükselmesi karşısında kıskançlığa kapılan tahtın varisi Commodus, general ile ailesinin derhal öldürülmesi emrini çıkarır. Ölümden zor kurtulan Maximus'u artık kölelik yaşamı beklemetedir. Arenaya gönderilerek orada bir gladyatör olarak eğitilir. Yıllar sonra Roma'ya geri döndüğünde tek bir amacı vardır. Yeni İmparator Commodus'u öldürerek karısıyla oğlunun katledilmesinin intikamını almak... Maximus arenalarda geçen yılları boyunca çok önemli bir gerçeği öğrenmiştir. İmparatorun gücü ne kadar fazla olursa olsun halkın iradesi ondan çok daha güçlüdür ve intikamını alabilmenin tek yolu imparatorluğunun en büyük kahramanı olabilmekten geçmektedir. Roma'daki büyük Colloseum Arenası'nın tam ortasında durmakta olan Romalı gladyatör, bakışları imparatorun locasına dikilmiş halde kararı beklemektedir. Yaşamın ve ölümün gücünü elinde bulunduran imparatorun baş parmağı havaya kalkmış durumdadır. Ucunun aşağıya dönmesiyle birlikte imparatorluğun acımasız yasaları işleyecek ve yendiği rakibini öldürmesi için gladyatöre gerekli sinyali vermiş olacaktır. Richard Harris gibi emektar oyuncuları da bünyesinde barındıran filmin çekimleri sırasında hayatını kaybeden Oliver Reed'in eksik planları bilgisayar hileleriyle tamamlanmış."} +{"text":"Bir şehir efsanesi şeklinde, izleyenlerin yedi gün içinde ölümüne yol açan, korkunç görüntülerle dolu gizemli bir video kasetin varlığından bahsedilmektedir. Dört gencin şüpheli ölümü üzerine gazeteci Rachel, bu sırrı çözmeye soyunur. Genç kadın, araştırmaları sırasında oğlu ile birlikte kaseti izleyince, hayatlarını kurtarmak için zamana karşı gerilim dolu, amansız bir yarış başlar. Film, yönetmen Hideo Nakata'nın 1998 yılında çektiği Ringu isimli filmin yeniden çevirimi. Sözkonusu film, Japon sinema tarihinin en çok hasılat getiren filmleri arasında yer almakta. Yapım, hikayenin ötesini berisini anlatan devam filmleriyle birlikte kısa sürede bir efsaneye dönüştü. Sinema tarihinin en korkunç son beş dakika'larından birine sahip olan film, şimdi de Amerikan versiyonuyla karşımızda."} +{"text":"Geleceğin vahşi derecede fütüristik ve amansız dünyasındayız. Ahlaki değerlerdeki çöküş hat safhada. Uzun bacaklı, deri kostümlü seksi kahramanımızın adı Aeon Flux. O bir casus, o bir katil, o baştan çıkarıcı bir Monica ajanı! Monica mı? Dev bir duvarla çevrili Bregna'yı yöneten Goodchild hanedanını devirmeye çalışan gizli bir örgüt. Güç delisi diktatör Trevor Goldchild tarafından demir yumrukla yönetilen Bregna. Halkının her ihtiyacını fazlasıyla karşılasa da, onlara özgürlüğü çok gören Trevor'un Aeon ile arasında anlaşılmaz bir aşk-nefret ilişkisi var. Peter Chung tarafından yaratılan Aeon Flux, kitlelerin huzuruna ilk defa 1991'de MTV'ye ait Liquid televizyonunda çıktı. Neredeyse hiç diyalog içermeyen ilk bir kaç kısa bölüm görsel olarak o kadar tahrik ediciydi ki, seri birbirini takip eden az sayıda bölüm ve bol ara vererek devam etti. Yaratıcıları ikinci sezonda öldürdükleri Aeon'u üçüncü bir sezonda tekrar ekranlara getirdiklerinde, izleyicinin kafasını iyice karıştırmayı bildiler. Aeon çifte ajan mıydı? Trevor'la arasında olan bitenler neydi? Bunları cevapları sanırız artık Charlize Theron'lu bu uzun metrajda aranacak..."} +{"text":"Parlak bir tıp öğrencisi olan Henry Frankenstein'ın ölmüş insan parçalarından yeni bir canlı insan yaratmak gibi bir saplantısı vardır. Issız bir tepedeki taştan bir şatoya çekilerek, gözlerden uzak bir şekilde çalışmalarına başlar. Ona akıl sınırlarını zorlayan çalışmalarında kambur ve kötücül asistanı Fritz eşlik etmektedir. Sonunda dünyadaki yaşamında kaynağı olduğuna inandığı atmosferdeki elektrik akımını kullanarak hilkat garibesi canavarına hayat vermeyi başaran Henry Frankenstein ne yazık ki mutlu olamayacaktır. Zira Fritz'in yaratık için bir suçlunun beynini bulmuştur. Ne yazık ki Henry'nin bu sebeple zindana kapatacağı yeni hayat bulmuş yaratık da pek mutlu sayılmaz. Fritz'in eziyetlerine dayanamayan yaratık bir gün zalim kamburu öldürerek kaçar. Mary Shelley'in meşhur romanının bu ilk beyazperde serüveni 1931'e dek giden bir siyah beyaz film. Boris Karloffyaratığı unutulmaz bir şekilde canlandırdığı yapımı sonradan Frankenstein'ın Gelini ardından da Frankenstein'ın Oğlu takip edecektir."} +{"text":"Çılgın Dersane'de birbirinden ilginç olaylar yaşayan gençler bu kez Çılgın Dersane Kampta için bir araya geldiler. Çılgın Dersane filminin devamı niteliğinde olan Çılgın Dersane Kampta da üniversiteye giriş sınavlarına çok az bir süre kalmış ve öğrenciler sınav stresinden uzaklaşmak amacıyla doğa cenneti bir yerde sınav öncesi 15 günlük bir kamp sürecine girmiştir. İstanbul Özlem Dersanesinin sahibi Hadinin yönetiminde başlayan kampa, öğrenciler ve öğretmenler büyük bir heyecanla katılırlar. Çocukluk arkadaşı olan ancak o yıllarda birbirilerine olan duygularını bir türlü ifade edemeyen Berksan ve Bahar ne tesadüftür ki bu kampta bir araya gelirler. İkisinin de yaşamında çok büyük değişiklikler olmuştur. Berksan artık herkes tarafından tanınan ünlü bir pop stardır. Ancak iki genç arasında yıllarca bastırılan duygular bu kampta ortaya çıkar. Fakat bu durumdan hiç de mutlu olmayacak bir üçüncü kişi vardır. Öğretmenler arasında da aşk kıvılcımları ortaya çıkmaya başlar. Seksi Coğrafyacı ile yollarını ayıran Mustafa ile Yüksel arasındaki yakınlaşma gün geçtikçe artmaktadır. Bu arada Hadiyi çökertmek için sayısız yola başvuran Şahin, çalışmalarını sürdürmekte ve yeni yeni planlar yapmaktadır."} +{"text":"Emekli bir dul olan Ali, yalnızlığını paylaşacağı bir insan ararken fahişelik yapan Yeter ile tanışır. Para karşılığı kendisine hayat arkadaşlığı yapmasını öneren Ali'nin bu teklifini, Alman Dili Ve Edebiyatı profesörü olan oğlu Nejat hiç olumlu karşılamaz. Nejat için Yeter'in mesleği kabul edilemezdir. Yeter'in asıl amacının Türkiye'de üniversitede okuyan kızını rahat ettirebilmek olduğunu anlayan Nejat, Yeter'e karşı daha sıcak duygular beslemeye başlar. Yeter'in beklenmedik bir şekilde hayatını kaybetmesi üzerine kızı Ayten'i bulmaya Türkiye'ye gitmeye karar veren Nejat'ın hayatında bambaşka bir pencere açılacaktır. Bilmediği tek şey ise, siyasi eylemci Ayten'in kaçak olarak Almanya'ya gitmiş olduğudur. Nejat'ın tahmin ettiği zamanda ve şekilde olmasa da, bir gün tüm bu karakterlerin yaşamları beklenmedik bir şekilde kesişecektir. Merakla beklenen filmi Yaşamın Kıyısında ile 2007 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışan ve En İyi Senaryo Ödülü'nün sahibi olan Fatih Akın, filmleri ile uluslararası festivallerin aranan isimlerinden biri haline geldi. Filmin, Cannes Film Festivali'nde Ekümenik Jüri Ödülü'nü de aldığını eklemeyi unutmayalım."} +{"text":"Los Angeles, Mart 1928: Genellikle çalışan sınıftan insanların oturduğu banliyö kesimlerinden birindeyiz. Telefon operatörü olarak çalışan anne Christine Collins, güzel bir cumartesi sabahında işe gitmek üzere evden ayrılırken dokuz yaşındaki oğlu Walter ile vedalaşır. Akşam evine döndüğünde her ebeveynin en büyük kabusuyla yüz yüze gelir: Biricik oğlu ortadan kaybolmuştur. Polis tarafından çok yoğun bir arama çalışması başlatılır. Ancak küçük Walter hiçbir iz bırakmadan ortadan yok olmuştur. Aradan beş ay geçtikten sonra polisten haber gelir. Christinein oğlu olduğunu iddia eden bir çocuk bulunmuştur. İtibarını kurtarmak isteyen polis, anne ile oğlunun kavuşmasını medya önünde bir halkla ilişkiler etkinliği gösterisi olarak organize eder. Yüzlerce polis, gazeteci, fotoğrafçı arasında adeta serseme dönen Christine, getirilen çocuğu evine almaya ikna olur. Ancak yüreğinin derinliğinde kendisine getirilen çocuğun oğlu Walter olmadığını bilmektedir."} +{"text":"1994'ün yazında New York'un tüm sokakları hip-hop müzikleriyle yankılanıyor. Yeni vali, Rudolph Giuliani ise gürültü yapan taşınabilir radyoları, alkolikleri ve grafiticileri ortadan kaldırma yolunda girişimlerde bulunuyor. Uyuşturucu satıcısı ve hiç arkadaşı olmayan delikanlı Luke ailesiyle sürekli sorun yaşar; aynı zamanda da kızlara hiç güvenmez. Terapisti Dr. Squires'la bir anlaşma yapar; seans karşılığında Luke ona uyuşturucu verecektir. Dr. Squires ise kendinden daha genç olan karısının ondan uzaklaşmasından dolayı alt üst olmuştur. Bu ikili çok iyi arkadaş olur. Doktor, Luke'a ayak uydurmak için gençliğindeki gibi saçlarını uzatır. Daha sonra Luke, doktorun üvey kızı Stephanie'yle tanışır ve ilk defa masum gerçek aşkı tadar. Stephanie, Luke'un sonunda ergenlikten çıkmasına yardımcı olur. The Wackness, iki kaybolmuş ruhun olgunlaşmasının olağan dışı hikayesi. Genç yönetmenin geniş oyuncu kadrosuyla ele aldığı enteresan bir komedi."} +{"text":"Bundan 150 yıl önce şirketler, iş yapabilmenin düzenlenmiş bir yolu olarak ortaya çıktılar. Şimdi ise şirket, küresel bir güç. Şirket, hukuki anlamda bir kişilik olarak algılanan bu kurumun felsefesini ve işleyişini çarpıcı ropörtajlarla ve esprili bir bakışla mercek altına alan bir belgesel. Dünya sağlık örgütünün, psikologların ve psikiyatristlerin kullandığı standart araçlarla bu kişinin karakterinin temel özelliklerini incelemeye alan belgesel, oldukça rahatsız edici bir sonucu gözler önüne seriyor: Bencil, ahlaksız, duygusuz ve hilekar olan şirketlerin işleyiş ilkeleri onların anti-sosyal kişiliklere bürünmesine neden oluyor. Anlayış, sevgi ve paylaşım gibi insani özellikleri taklit ederken bile, yoluna çkan sosyal ve hukuki standartları yerle bir eden şirketler, hiçbir zaman suçluluk duygusunu hissetmiyorlar. Teşhis: serbest piyasa ekonomisinin ilkelerinin kurumsal bir düzenlemesi olarak karşımıza çıkan şirketler aslında bir psikopatta gözlenen tüm özelliklere sahipler. Şirketin belkemiğini, dünyanın en büyük şirketlerinin yöneticileriyle ve önemli düşünürlerle yapılan röpörtajlar oluşturuyor. Bu karışıma bir de şirket casusları, gizli bir pazarlamacı, akademisyenler, tarihçiler ve aktivistler eklendiğinde ve tv reklamlarından, şirket propagandalarından ve filmlerden görüntüler de eklendiğinde, şirket denen kurumun büyüleyici bir portresiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bugüne kadar katıldığı tüm festivallerde izleyici ödüllerini toplayan şirket, belli ki çağımızın en vahim hastalığına parmak basıyor."} +{"text":"Kör bir gezgin olan Zatoichi kumar oynarak ve masaj yaparak geçimini sağlar. Aynı zamanda usta kılıç kullanışıyla ünü dört bir yana yayılmıştır. Bir dağ kasabasına gelen Zatoichi burada Ginzo denilen bir çete ile karşılaşır. Çete bütün kasabayı esir almış, karşı koymaya çalışan herkesi de öldürmektedir. Hattori adındaki samuray bu cinayetlerin baş kahramınıdır. Arkadaşı Şinkiçi ile beraber iki geyşayla tanışırlar. Kardeş olan bu geyşalar intikam hırsıyla dolmuş, güzel ama bir o kadar tehlikeli kızlardır. Ailelerinin öldürülmesinin öcünü almak için bu kasabaya gelmişlerdir. Zorlu bir mücadeleye giren Zatoichi meşhur kılıcıyla ve usta figürleriyle bu çete ile karşı karşıyadır. Film aynı isimli bir televizyon dizisinden uyarlandı. 62-89 yılları arasında 26 bölüm halinde Japon televizyonlarında gösterilen dizi, döneminin en başarılı yapımlarından biri olarak kabul ediliyor. Kitano'nun canlandırdığı anti kahraman, küçük ekranlarda Shintaro Katsu tarafından canlandırılmıştı."} +{"text":"\"İyi Geceler İyi Şanslar\", 1950'lerin Amerikasında radyo-televizyon gazeteciliğinin ilk günlerinde geçen bir hikayeyi konu alıyor. Televizyon haberciliğinin öncülerinden Edward R. Murrow, Senatör Joseph McCarthy ve Amerikan Karşıtı Eylemler Senato Komitesi arasındaki sürtüşmeleri, kronolojik bir perspektif içerisinde ele alıyor. Gerçekleri yazma ve kamuoyunu aydınlatma arzusuyla, CBS'in haber merkezinde çığır açan Murrow, kendini işe adamış haber şefi prodüktörü Fred Friendly ve Joe Wershba, 'komünist avı' yıllarında, McCarthy tarafından yayılan felaket tellallığı ve yalanları sorgulamak üzere baskı kurmaları için şirket ve sponsorlarına başkaldırırlar. Senatör, ana haber sunucusunu komünist olmakla suçlayarak cevapladığında halkın çoğunluğunda düşmanlık duyguları gelişir. Bu misilleme ve korku ortamında, McCarthy'nin yalanları ve kabadayı taktikleri sonunda açığa çıkıp da, McCarthy'yi güçsüz bırakartığındaysa CBS elemanları ne olursa olsun görevlerine devam eder ve sonuçta azimlerinin karşılığını görürler. Yine de Murrow ve ekibi yüksek bir bedel ödeyecekler ve programları daha geç bir zamana alınacaktır."} +{"text":"Filmin ana karakterleri Paulie adında bir çocuk ve onun beden eğitimi hocası Andrzej. 11 yaşındaki Paulie, kanser hastası annesi ve hafif zeka özürlü abisi Piotr ile yaşıyor. 35 yaşındaki Andrzej ise TV habercisi karısından boşanmış, günden güne alkol bataklığına saplanmakta. Paulie bir şampiyon gibi koşuyor ve ondaki bu yeteneği keşfeden kişi Andrzej. Paulienin annesi eğer alkolik kocası ölürse Bakire Meryeme ait kutsal tapınağı ziyaret edeceğine söz verir ama sözünü yerine getirmez. Paulie bu sözü yerine getirmeye karar verir ve Bakire Meryemin tapınağına koşmaya başlar. Öğretmeni ona eşlik eder ve yolculuk sırasında birbirlerini eğitirler. Bu arada medya çocuğun başarısına ilgisiz kalmaz. Herşey Yoluna Girecekde yönetmen Tomasz Wiszniewski geleneksel yol filmine Doğu Avrupalı bir perspektiften bakıyor, iki yaralı ruhun ezici sefalet ve çaresizliğe karşı inançlarını test etmeleri. Wiszniewski, bu ikilinin arasındaki duygusal bağı ve birbirleri için gizlice manevi fedakarlıklarda bulunmalarını, naif ve zarif bir anlatımla gözler önüne seriyor."} +{"text":"30lu yaşların başında, ortalama bir tip olan olan Irm Krischka, bir çamaşırhanede yarım gün çalışan bir kadındır. Müşterilerine de, felçli annesine karşı da çok sabırlıdır. Ama yaşamı güzel değildir. Ve Irm, zaman zaman kendi karanlık dünyasından kaçarak, ona ikinci bir yaşam sunan fantezi dünyasına sığınır. Bu ikinci dünyada, tanımadığı insanlara sesini değiştirip telefon ederek, kendi yaşamını çocukça kurgularla anlatmaktadır. Bir gün, telefondaki kadını telefondaki çocuğun annesi yerine koyar ve fanteziyi çocuğun ölümü üzerine kurgular. Kadın ruhi bir çöküntü yaşar, oyun kontrolden çıkar. Irm bu sonuçtan çok korkar ve oyununa devam etmez. İki kadın arasında çok kırılgan bir arkadaşlık doğar. Irm ilk defa, telefonda yaşadığı bu ikinci hayata bir son verir birisine kendi gerçek kimliğini tanıtır. Fakat bu kez de Irmin karşısına şok eden başka zorluklar çıkar. Felix Randau iki yalnız, sorunlu ruhun birlikte oyununu filmine konu etmiş. Başrol oyuncuları Esther Schweins ve Valerie Koch güçlü oyunculuklarıyla çok başarılı bir performans sergilemişler."} +{"text":"19. yüzyılın son demleri. Kızılderili savaşları gazisi hümanist Albay William Ludlow 3 erkek çocuğunu Montana kırlarındaki çiftliğinde, annesiz büyütür. Aileye yakın bir kızılderilinin cesaretlendirmeleri ve esini sayesinde, oğullardan Tristan çok gözüpek ve maceracı bir genç adam olarak yetişir. Kardeşlerden birinin nişanlısı olan güzel Susannah kentten gelip hayatlarına karıştığında, yepyeni bir enerjiyi beraberinde getirir. Baba, kardeşler ve genç kadın arasında karmakarışık bir çekim vardır. Birinci Dünya Savaşı patladığında, Ludlow'un genç erkekleri İngiliz soydaşlarının yanında savaşmak için müthiş bir istek duyarlar. Babalarına rağmen Avrupa'daki cepheye giderler. Burada Tristan, aslında kendi kendisiyle olan savaşıyla yüzleşme fırsatı bulacaktır. Jim Harrison'ın romanından uyarlanan, belki de bir döneme romantik bir ışık tuttuğu için batıda beğenilmiş bir melodram. Anthony Hopkins ve Brad Pitt'in rollerinin tam onlara göre biçilmiş olduğu, soluk kesici performanslarıyla kendisini belli ediyor."} +{"text":"L'isola dei morti viventi filminin devamı olan filmde adadan tek sağ kurtulan Dr Sharon'nın yaşadıkları ele alınıyor. Hastaneden çıkan Sharon adada yaşadıklarını en başta çalıştığı şirket olmak üzere hiç kimseye inandıramaz. Bunun üzerine her şeyden vazgeçer, kendini bir tapınağa kapatarak iç huzur peşinde koşar. Ama gördüğü kabuslar peşini bırakmaz. Altı ay kadar sonra Tyler Inc. isimli şirketin yetkilisi yanına gelerek iş teklifinde bulunur. Sharonın bahsettiği ada bulunmuş, adadan zombilere ait örnekler alınarak başka bir adaya gidilmiş, bu adada deneyler yapılmaya başlanmıştır. Fakat bir süredir bu yeni adadan haber alınamamaya başlandığından askeri bir ekip kurularak adaya gönderilmesine karar verilmiştir. Sharondan da bu ekibe danışmanlık yapması istenmektedir. Kabuslarından kurtulamayan Sharon teklifi isteksiz de olsa kabul eder. Hep beraber bu yeni adaya bir denizaltı ile giderler. Adada onları yeni sürprizler beklemektedir."} +{"text":"Eğlence sektöründe, sinema dünyasında ya da kısaca Hollywoodta kadın olmak 80li yılların popüler oyuncularından Rosanna Arquettein günümüzün ve daha on beş-yirmi yıl öncesinin popüler kadın yıldızlarıyla yaptığı röportajlardan oluşan bir belgesel, Kayıp Aranıyor: Debra Winger. Kendisi gibi 80li yıllarda oldukça sevilmiş bir oyuncu olan Debra Wingerın yıldızının çabuk sönmesinden yola çıkılarak yapılmış bu araştırmada Rosanna Arquette, kendi kardeşi Patricia da dahil olmak üzere pek çok Hollywood starıyla görüşmeler yapmış ve yer yer seyirciyi kahkahaya boğacak yer yer ağlatacak eğlenceli bir belgesel yaratmış. Jane Fondadan Sharon Stonea, Martha Plimptondan Meg Ryana kimler yok ki belgeselde. Bir kısmı, yüzünü dahi hatırlamakta zorlandığımız bu güzel kadınların ışıltılı dünyasının arkasındaki gerçekler bazen Debra Wingerın anlattıklarıyla üzüyor, bazense Whoopi Goldbergle güldürüyor. Belgeselin en büyük artılarından biri, Arquettein hiçbir yargılamaya taviz vermemesi ve sadece oyuncular ve seyircileri arasında bir bağlantı olarak kalması."} +{"text":"Sinan ile Mahmut ölümcül bir hastalığın terapi seansında tanışırlar. Mimar olan Sinan, yitirdiği oğlunun ölümünden kendisini sorumlu tutmaktadır. Karanlık işlere karışmış olan Mahmut ise gençliğinde işlediği bir günahın acısını çekmekte ve bu yüzden yaşamına son vermek istemektedir. Ancak aradığı kişi hakkında aldığı bir haber, İstanbuldan gitmesine neden olur. Sinan, aranan kişinin, fotoğrafını gördüğü bir kadın olduğunu sezinler. Kısa bir süre sonra Mahmutun ölüm haberi gelir. Bir adada meçhul bir cinayete kurban gitmiştir. Sinan, dostunun ölümünü araştırmak için adaya gider. Önce yitirdiği oğluna benzettiği bir delikanlıya, sonra da fotoğraftaki kadına rastlar. Adada ölümle yaşam arasındaki ince çizgide yürüyen Sinan için yeni bir yaşam sunulur. Bu bir mucizedir adeta..."} +{"text":"Aaron Hallam, 1999'da Kosova'da yaşanan en kanlı katliamlardan birinde, bu kasapça katliamı emreden komutanı yok etmekle görevlendirilir ve görevinin üstesinden başarıyla gelir. Bu sayede gümüş yıldız madalyasıyla onurlandırılsa da; orada yaşadıkları ve gördüklerinden gurur duymak bir yana, yaşadığı dehşet onu uykularında bile rahat bırakmaz. Yıllar geçer, Kosova'da yaşananlar unutulur. Kendisini artık doğaya adayan askeri eğitimci Teğmen Bonham, kendisinden yüzlerce kilometre ötede vahşice işlenen cinayetler için yardıma çağrılır. Bonham ilk incelemelerden sonra, birer vahşi hayvan gibi öldürülen avcıların katilinin ancak kendi yetiştirdiği biri olabileceğini anlar. Ormanda teğmen tarafından ele geçirilen Aaron, özel kuvvetlerin peşinde olduğunu anladığında yine korkunç cinayetler işleyerek kaçar ve kimin av, kimin avcı olduğu anlaşılmayan bir kovalamaca başlar."} +{"text":"13 yaşındaki Chloe ve ondan biraz küçük erkek kardeşi Joseph, minicik birer çocukken anneleri tarafından sokağa bırakılmış iki kardeştir. O zamandan beri hayatları bir yetimhaneden öbürüne, bir bakım evinden diğerine dolaşarak ve her birinden kaçarak geçmiştir. Yaşadığı travmalar yüzünden akıl sağlığı bozulmuş olan Chloe, tam bir otistik gibi davranmakta, kendisine dokunulmasına dayanamamakta, sadece kendisine söylendiği zaman bir şeyler yemeyi akıl etmekte ve hep aynı evin resmini yapmaktadır. Ablasını korumak gibi son derece zor bir görev edinmiş olan küçük Joseph'in tek istediği ise onu hayallerindeki bu eve götürmektir. İkisi yine kaçarlar. Yetkililer onları yakalar ve bu defa bir akıl hastanesine kapatırlar. Enstitünün doktoru Chloe'yle yaptığı seansların işe yaradığını gören Joseph buradan kaçma planlarını ertelerken, diğer yetimlerin onları rahatsız etmeleri ve duydukları şok edici haberler yüzünden kararından vazgeçer. Bundan sonra hayatları suç ve acıyla dolu olacak fakat yine bu sayede hayatlarındaki gerçeği keşfedecekler ve daha da önemlisi Chloe bir nebze de olsa iyileşmeyi başaracaktır"} +{"text":"Yaz Savaşları neredeyse dünyadaki tüm insanların, zamanlarının çoğunu internette, Oz adındaki bir sanal ortamda tükettiği bir gelecekte geçiyor. Matematik dehası lise ��ğrencisi Kenji Koiso ise, yaz aylarında Oz sisteminin yarı zamanlı programlayıcılarından biri olarak çalışıyor. Ta ki, rüyalarının kızı Natsuki onu 90 yaşına basacak olan büyük annesinin doğum günü için ailesinin yanına davet edene kadar. Kenji daveti kabul edince, bir yandan Natsukinin 27 kişilik ailesi ve yaşlı büyük annesiyle tanışırken bir yandan da bu kutlamada üzerine düşen görevi öğreniyor: Natsukinin nişanlısıymış gibi yapmak. !--yazının devamı film hakkında detaylı bilgiler içeriyor olabilir--! Bir gece, Kenjinin telefonuna e-mail ile bir matematik problemi düşüyor ve matematik dehası Kenji dayanamayarak bu soruyu çözüveriyor. Ancak kısa zamanda ortaya çıkıyor ki, bu problemin çözülmesi, paralel bir evrenin Dünya ile çarpışmasına neden olacaktır. Oz ortamında bu işin sorumlusu açıklanıyor ve Kenjinin avatarı bir suçlu gibi tüm dünyaya duyuruluyor. The Girl Who Leapt Through Timeın yönetmeninden yine ince düşünülmüş ve görsel olarak çok etkileyici bir film daha... Yaz Savaşları, bilim kurgu formunda bir büyüme hikayesi anlatan ve usta işi animasyon sanatına eğlence katan bir film."} +{"text":"Paul Sheldon kolay okunan popüler romanlar yazarıdır. Artık kariyerinde bir dönüm noktasında olduğunu düşünür, seri maceralarını yazdığı karakteri Misery Chastain'in öldürüp diziyi bitirir. Paul taşrada geçirdiği bir araba kazasından yaralı kurtulur. Onu bulup evinde bakmaya başlayan Annie Wilkes, şans eseri Paul'un sadık okurlarından biridir ve kahramanı Misery Chastain'in de sıkı bir hayranıdır. Son kitabı okuyup Misery'nin ölümüyle şoke olan kadın öfkeye kapılır ve Paul'u ayağından feci şekilde yaralayarak onu yatağa hapseder. Hem bölge şerifi hem de menajeri umutsuzca Paul'ü ararken o, gardiyanı Annie'ye özel bir Misery macerası daha yazmak zorundadır. Harry ile Sally Tanışınca yönetmeni Rob Reiner'ın bu müthiş başarılı Stephen King uyarlaması, o zamana dek gölgede kalmış aktris Kathy Bates'i şöhretle tanıştırmakla kalmamış, onu Oscar'la da buluşturmuştu."} +{"text":"İzleyiciyi avucuna alan bir gizem ve şaşırtıcı bir aşk öyküsü sunan Seven Pounds/Yedi Yaşam hayat ve ölüm, pişmanlık ve bağışlama, yabancılar ve dostluk, aşk ve kefaret üzerine kışkırtıcı sorular soruyor ve insanların kaderlerini şaşırtıcı biçimde birbirine bağlayan şeyleri takip ediyor. Her şey yedi isimden oluşan bir listeyle başlıyor: Ben Thomas, Holly Apelgren, Connie Tepos, George Ristuccia, Nicholas Adams, Ezra Turner ve Emily Posa. Tek ortak noktaları, her birinin bir dönüm noktasına ulaşmış ve umutsuz derecede maddi, manevi ya da tıbbiyardıma muhtaç olmalarıdır. Hiçbiri, Benin kefaret planını uygulamak için her birini teker teker seçtiğinden haberdar değildir. Ama hayat dolu bir kalp hastası olan Emily Rosa, Benin olanaksız sandığı bir şey yaparak planın gidişatını değiştirir: Yakınlaştığı Benin dünyaya bakışını altüst eder."} +{"text":"İki çocuğuyla beraber hafta sonunu geçirirken gökyüzü aniden kararır ve şimşekler eşliğinde çok şiddetli bir fırtına patlak verir. Gökyüzünde tuhaf şeyler olmaktadır. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra evinin yakınındaki kavşakta sıradışı bir olaya tanık olur. Toprağın aniden yarılmasıyla yeryüzünün derinliklerinden üç bacaklı çok büyük bir savaş makinesi ortaya çıkar ve görünürdeki herşeyi yakıp yıkmaya başlar. Bu olay, uzaylıların dünyamıza saldırısının ilk hamlesidir. O andan itibaren herhangi bir gün gibi görünen günün akışı değişmiş ve bu sıradan insanlar hayatlarının en olağanüstü anlarını yaşamaya başlamıştır. Ray hemen harekete geçerek çocuklarını toparlar. Acımasız düşmanın gazabından kurtulmak için o bölgeden bir an önce kaçmaktan başka çareleri yoktur. Uzaylı istilacıların elinden kurtulmaya çalışan binlerce insanla beraber çıktığı bu amansız yolculukta vahşi doğa koşullarıyla mücadele ederken tek isteği iki çocuğunun hayatını kurtarabilmektir. Ancak nereye kaçarlarsa kaçsınlar tam bir güvenlik yoktur. Sevdiklerini kurtarabilmesi için Rayin elindeki tek gücü iradesidir."} +{"text":"Danny Ocean'ın çetesi geri döndü. Daha önce Las Vegas'ta üç büyük kumarhaneyi aynı anda soyup, Terry Benedict'e gününü gösteren çete, bu kez aynı anda Avrupa'nın üç büyük şehrinde, Paris, Roma ve Amsterdam'da, aynı şeyi yapmayı kafaya koymuş durumda. Elbette geçen seferin intikamını almak isteyen Terry Benedict, olanları unutmuş değil. Özellikle karısı Tess ile ilgili kuyruk acısı, Danny'den öç almak için başlı başına yeterli bir sebep. Üstelik bu kez Danny ve çetesinin peşinde güzel ve kararlı bir Interpol ajanı da var. Steven Soderbergh bir kez daha George Clooney, Brad Pitt, Matt Damon, Andy Garcia ve diğer gözüpek oyuncularla çalışıyor. Bu ikinci serüvende onlara dişi-ajan rolüyle Catherine Zeta-Jones eşlik ediyor."} +{"text":"Irene annesini küçük yaşta kaybetmiştir ve teyzesi Eleonora tarafından büyütülmüştür. Başarılı bir iş kadını olan Irene, teyzesi Eleonara gibi çok para kazanmak ve büyük işlere imza atmak ister. Irene günün birinde ailesinden kalan bir evin, annesine ait eşyalarla dolu odasında kendi iç dünyasına doğru yola çıkar. Aniden başlayan bu değişim genç kadının bütün hayatını alt üst edecek ve hayatına ait her şeyi terk ederek yoksullara yardım eden insanlarla birlikte çalışmaya başlamasına yol açacaktır. Özpetekin varoluş problemlerini ve insancıllığı tartıştığı Kutsal Yürek bir iç yolculukla hayata farklı bakılmasını sağlıyor. Ünlü yönetmen, filmi İtalyada vizyona girerken, Kutsal Yüreki Sosyal ama sosyolojik değil, kutsallık üzerine ama dini değil diyerek tanımlamıştı."} +{"text":"Ozan ve Atilla köy köy gezip köy yaşantısı, yöresel yemek tarifleri gibi konuları çekerek TV programı yapan iki arkadaşlardır. Bir gün Dikili'nin gizemli bir köyüne gelirler. Orada Emine Teyzenin esrarengiz şerbetinden içen Ozan'ın hayatı değişir. Bu değişikliğe anlam veremez. Anlamaya çalışırken ölümsüz olduğunu fark eder. Köyü terk etmek isterler ama şerbetin bir etkisi de içenlerin köyü terk edememesidir. Şerbetten içmemiş olan Atilla arkadaşını orda bırakarak kaçıp gider. Ozan köyde yalnız başına kalır. Köyün muhtarı Hulusi Dede ona yardımcı olur, onu teselli eder. Bir süre sonra kız arkadaşı Duygu da yanına gelir. Fakat Ozan'ın ölümsüz olduğunu öğrenmesi yaşadığı olaylara anlam verememesi kafasını iyice karıştırır ve Ozanı terk edip o da köyden gider..."} +{"text":"Senaryosu, Boşnak yazar Meşa Selimoviç'in 1966'da yayınlanan ve yaklaşık otuz farklı dile çevrilmiş 'Derviş ve Ölüm' adlı romanından yola çıkılarak hazırlanan Derviş, Osmanlı döneminde küçük bir kasabadaki tekkede yaşayan Mevlevi şeyhi Ahmet Nurettin'in hayatını anlatıyor. Mutlak dini doğrular üzerine kurulu dünyasında yaşayan Ahmet Nurettin, olaylar karşısında hep seyirci kalmış, gerçeklerden ve çelişkilerden kaçmıştır. Öte yandan, diğer insanlara yol gösterici olma iddiasındadır. Ancak yaşam, onu kaçtığı her şeyle yüzleşmeye zorlayacaktır. Erkek kardeşinin suçsuz yere tutuklanıp idam edilmesiyle Nurettin, bunun sorumlularına karşı müthiş bir öfkeye kapılır ve isyan eder. Bu öfke ve isyan sonucu 'kutsallık' ve 'sonsuzluk' katından iner, yıkıcı duygulara sürüklenerek, gittikçe daha kusurlu ve güvensiz bir kişiliğe bürünür. İntikam hisleri ile halkı tahrik eder ve çıkan isyanda öldürülen Kadı'nın yerine geçer. Artık iktidar sahibi, kendisidir; ancak iktidar, sandığı gibi yanlışları düzeltmeye yarayan bir mekanizma olmanın çok uzağındadır. Kader, Nurettin'i de iktidarı bir zamanlar isyan ettiği kimseler gibi kullanmaya zorlayacaktır, hem de en yakın dostuna karşı..."} +{"text":"1815'in ilkbaharında August King hayvan ve erzak almak ve sekiz yıl önce satın aldığı arazinin son taksidini ödemek amacıyla pazara gitmek için yola çıkar. King, dindar biridir. Karısının intiharı ve tek çocuğunun ölümüyle sarsılmıştır. Yolda, kadın kaçak köle Annalees Williamsburg ile karşılaşır ve ona yardım etmeye karar verir. Annalees'in peşinde ise zengin toprak ağası Olaf Singletary vardır. Kötü niyetli ağa, halkı insan avcılığı konusunda kışkırtır. Olaylar arasında korkan King, durumunu sorgulamaya başlar. Acaba Annalees'e aşık mı olmuştur ve bu kadın onu acılı geçmişinden kurtaracak mıdır?\"August King\" John Ehle'in 1971 yılında yazdığı bir romandan sinemaya uyarlanmış. Senaryoya da imza atan Ehle, tiyatrocu eşinin provaları sırasında yazdığı bu romanın bir gün sinemaya aktarılacağına eminmiş. Bu isteğini ise Avustralyalı John Duigan gerçekleştirmiş. Duigan, \"Flirting\" adlı gençlik filmiyle tanınmıştı. Türk seyircisi ise onu \"Silence\"'la hatırlıyor."} +{"text":"Küçük bir erkek çocuk, bir böceğin üzerine basarak onu öldürür. Her olayın bir sonucu vardır: böceğin ölümü de zincirleme tepkilere yol açarak, bu cazip ve acayip komedinin çeşitli karakterleri arasında yüzleşme ve çarpışmalara neden olur Wallace merhametli bir adamdır, oğlanın böceğe basacağını görünce, müdahale etmeye çalışır. Bu yüzden de arabasını parkmetreye para atmadan terk eder ve görevli bayan memur ona ceza yazar. Ceza Wallace'ın belli bir şekilde hareket etmesine yol açar, bu da semtteki diğer insanları etkiler. Bir Çin restoranının saplantılı sahibi Cyr'in peşinde sağlık müfettişleri vardır. Niyet kurabiyelerine metin yazan Dwight, sevgilisi Eileen'le ilişkilerini sona erdirmeye karar verince, düşmanca duygularını işine de bulaştırır. Mitchell sokakta, Dwight'ın sinirle fırlattığı çatlamış bir niyet kurabiyesi bulur ve içindeki mesajı okur: \"Rüyalarınızın kızına rastlayacaksınız\". O anda, yanından yuvarlanarak portakalların geçtiğini ve Gwen'in de onların peşinde koştuğunu görünce bunun bir tür alamet olduğunu düşünür. Bir de Olive'le evliliği hiç iyi gitmeyen Ernie vardır, ama evliliklerindeki tüm sorunları belirsiz nedenlerle kendisi çıkarıyor gibidir. Bu arada, havalanmak için bekleyen bir uçağa önemli bir yedek parça ulaşır Karmayı, kaos teorisini ve neden-sonuç ilişkisiyle ilgili kozmik yasaları odağına alan teori ve felsefelerin çok başarılı bir sinema uygulaması olarak okunabilecek bu hızlı nükte bombardımanında, her bir öykü bir şekilde birbirine bağlı ve espriler süratle birbirini izliyor."} +{"text":"İngilterede yaşayan ve country müzik yaparak adlarını duyurmaya çalışan üç Asyalı göçmenin başından geçenleri anlatan Wild West, her anı ilgiyle izlenen sürükleyici bir komedi. Hintli güzel Rifatı grubuna katılmaya ikna eden Zaf, tam anlamıyla hayalperest bir gençtir. Yaptıkları demo kayıtla Wild West stüdyolarının yolunu tutan kafadarlar hayli büyük bir beğeniyle karşılaşır ve bir randevu koparmayı başarırlar. Ne var ki Asyalı üç müzisyenin country türünde müzik yapmaları pek de kolay yenilir yutulur bir durum değildir. Harwant Bainsin imzasını taşıyan senaryo, Stephen Frearesın unutulmaz filmi My Beautiful Laundrette ile Alan Parker imzalı The Commitmentsın biraraya geldiği matrak bir öykü gibi. 1992 yılında Edinburgh Film Festivalinde Eleştirmenler Ödülü kazanan Wild West ince mizahı, ilginç öyküsü ve başarılı oyunculuklarıyla kaçırılmayacak bir komedi"} +{"text":"Bir inç yukarı fırlayarak iriyarı bir adamı ayaklarıyla yere yıkmakla ünlendi. Bruce Lee : A Warriors Journey'de bu sahnelere ve daha nicelerine tanıklık edeceksiniz. Tüm Lee hayranlarının kesinlikle izlemesi gereken bir yolculuk hikayesi... Bruce Lee'nin hayatı, felsefesi ve son filmi, ustanın kendi stilini geliştirme aşamaları, genel akım Hollywood ve gelenekçi dövüş sanatçıları ile olan çekişmeleri ve dünyanın en fazla gişe hasılatı yapan filmlerine imza atışı bu belgeselde irdelenmiş. Belgeselin, Lee'nin hayatı kadar ilginç olan bir diğer özelliği ise, Ölüm Oyunu adlı bitirilememiş son filminin kayıp çekimlerini içermesi. Lee'nin hareketlerindeki mükemmelliği ve yeniden düzenlenmiş hikayesi ile Lee'nin kişisel dövüş sanatı felsefesinin filmi nasıl etkilediğini görme fırsatını sunuyor."} +{"text":"Küçükken kafasına çarpan beyzbol topu yüzünden beyin sarsıntısı geçiren ve ailesi tarafından bu yüzden terk edilen zeka özürlü bir adam olan Homer, Arizona'da yıllarca aile hasretiyle yaşadıktan sonra biriktirdiği parayla onların peşine düşer. Kanserden öldüğünü öğrendiği babasını mutlaka görmelidir. Yolda, otostopla Arizona'dan Oregon'a gitmeye çalışan Homer'ın başına gelmedik kalmaz ve giyecekleri hariç her şeyini çaldırır. Yolculuğu sırasında karşısına Eddie adında bir kadın çıkar. İlk başta, Eddie de onu soymaya kalkar fakat çalacak hiç bir şeyi olmayan bu adamı tanıyınca ona yardım etmeye karar verir. Eddie, aslında akıl hastanesinden kaçmıştır ve ciddi öfke krizleri geçirmektedir. Homer Eddi'nin soyduğu dükkanlardan çaldığı parayla yola devam ederken kaderin hiç de iyi davranmadığı ikili kısa süre sonra çok iyi dost olur. Eddie Homer'e beyninde bir tümör olduğunu ve doktorların ona sadece bir ay daha yaşayacağını söylediklerini anlatır. Zamanla, Eddie'nin durumu iyice kötüleşir."} +{"text":"Seçkin ve ülkesinde oldukça tartışma konusu olan film yapımcısı Chen Kaige, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından hemen önce geçen bu karmaşık melodramın hem senaristi hem de yönetmeni. Olaylar 1911 yılında emperyalist hükümetin düşmesinden bir gün önce Çin'de başlıyor. Şangay'dan fazla uzak olmayan bir şehirde Pang ailesinin görkemli evi var. Yaşlı aile reisi Pang bir bağımlı ve güzel kızı Ruyi'yi de afyon içmeye alıştırmış. Ruyi'nin ağabeyi Zhengda da bir bağımlı ve bu yüzden de felç olup, bitkisel hayata girmiş. Zhengda'nın üvey kardeşi Zhongliang ise, Şangay'da yaşlı evli kadınlarla beraber olup sonra onlara şantaj yapan başarılı bir jigolo. Yaşlı reis Pang'ın ölmesinden sonra Zhongliang eve dönüyor ve Ruyi ile aralarında gizli bir çekim oluşmaya başlıyor. Gelişmiş görünmek isteyen Ruyi ise Zhongliang'ın onu baştan çıkarmasına izin veriyor. Ancak sonra oluşacak duygu girdabına kızgın, kıskanç ve cinsel açıdan engellenmiş olan kız kardeş yani Zhengda'nın karısı da giriyor ve herşey daha da karmaşıklaşıyor. Film Çin otoritelerinin filmin ihracına izin vermesinden kısa bir süre sonra ülkede yasaklanmıştı."} +{"text":"Üç tane profesyonel oyuncunun yer aldığı Butcher, Fransanın küçük bir yerleşim bölgesi olan Tremolatta geçer. Bu bölgenin filme fon oluşturması alelade bir seçimin sonucu de��ildir. Tremolatta, ilk çağdan kalma pek çok mağara vardır. Ve hala bu köyde basit yaşam gelenekleri korunmaktadır. Teknolojiden uzak, herkesin birbirini tanıdığı, basit ve mutlu insanların yaşadığı büyük bir aileyi andırır. Arka arkaya işlenen cinayetler sonrasında bir tedirginliğin başladığı bu köyde, Chabrol iki karaktere yoğunlaşır. Bunların ilki, okulun genç müdiresi Helenedir. Başından tatsız bir birliktelik geçtikten sonra erkeklerden uzaklaşan ve bütün hayatını okuldaki çocuklara adayan Helene; köyün kasabı olan Paulla da yeni bir ilişkiye yelken açar. On beş yaşındayken orduya katılan, babasıyla sorunları olan, yıllar sonra doğduğu köye geri dönerek mesleğine devam eden Paul; aslında filmin merkezi noktasıdır. Chabrol bütün kariyerinde hep suçla ilgilenmişse de, Butcherı suçla ilişkili romantik bir film olarak tanımlayabiliriz. Hikayenin özünde, hüzünlü bir ilişki vardır. Üstelik bu ilişki daha başlamadan bitmiştir. Hitchcock filmlerinde, kaçan ve kovalayan, takip eden ve edilen, katil ve kurban gibi bir dizi ilişkinin yarattığı gerilimli atmosfer bizi kendisine bağlamayı başarır. Bu karakterlerden çok, olay örgüsünün yarattığı gerilimdir. Chabrolde filmlerinde karakterlerden çok olay örgüsüyle ilgilenir. Hatta bu konuda karakterlerini daha da geri plana atarak, Hitchcocktan da ayrılır ve Langın tam anlamıyla noir kelimesinin karşılığını verdiği kara filmlerine benzer. Fakat Butcher, bu kadar kara tonlarda değildir. Özündeki romantik ilişki, filmde suça eğilimli olan karakteri daha şefkatli gösterir. Üstelik yarım kalan ilişki de, bu karaktere melankolik bir hava katar ve seyircinin gözünde suçları ikinci planda kalır."} +{"text":"Fabrikatör Murat, milyarder bir sanayicinin kızı Yıldız'a aşık olur. Yıldız, Murat'la ilişki kurarken, babasıyla kafa yapısı olarak anlaşamadığı için evini terkedip, yalnız yaşamaya başlar. Hamallık yaparak hayatını kazanan Cemal'de Yıldız'la ilgilenmektedir. Sonunda Yıldız'a aşık olur. Ne var ki Yıldız'ın Cemal'e yaklaşımı sadece bir dost, bir arkadaş gibidir. Çünkü o, yalnızca Murat'ı sevmektedir. Murat'ın bu ara fabrikasındaki üretim düşer ve kısa zamanda iflasın eşiğine gelir. Yıldız'ın babasına adamları, Murat'ın onu sevmediği ve sadece bir zengin kızı olması nedeniyle evleneceğini söyler. Ama, aşıklar evlenme hazırlığına girerler. Bu ara büyük bir mutsuzluğa düşen Cemal, Yıldız'ı kaçırır. Peşlerine düşen Murat, onları bir ormanda kıstırır. İki erkek birbirine girerlerken, Yıldız Murat'ı seçer."} +{"text":"Kuzey kutbunda faaliyet gösteren bir grup araştırmacı buzların içinde yüzlerce yıldır bozunmadan korunmuş bir mamut cesedi bulurlar. Küresel ısınmanın etkisiyle günyüzüne çıkan Mamut bedeni, tam anlamıyla ilk günkü gibidir. Ancak çok geçmeden, araştırmacılar yüzlerce yıldır korunan tek şeyin mamut olmadığını fark ederler. Daha önce hiç karşılaşmadıkları türden bir parazit de, mamutla birlikte bugüne gelmiştir. Bulaştığı konağı tamamen tüketene kadar sömüren bu asalaklar, korkunç bir hızla çoğalmaktadır. Araştırma ekibinin kendilerini tecrit etmekten başka şansları kalmamıştır. Aksi takdirde tüm dünya büyük bir tehlikeye sürüklenecektir. Ancak, hiçbir şey fayda etmez, belki de insanlık son günlerini yaşamaktadır. Tabi birileri kendisini kurban etmediği sürece. Düşük bütçesine rağmen, kitabına uymayı başarmış, klişe bir bilimkurgu filmi. Val Kilmer da hediyesi."} +{"text":"Avukat Selim'in Yıldız ve Mehtap isimli ikiz kızları vardır. Kızlarını birbirine karıştırmamak için omuzlarına isimlerini dövme olarak yaptırır. Bir gün Yıldız dadısı ile birlikte yüzmeye gittiğinde yankesici Saçaklı Raziye tarafından kaçırılır. Aile dadıyı boğulmuş olarak bulur, kızlarından hiçbir iz yoktur. Yıldız, artık çağrıldığı adıyla Hacer, hırsızların arasında başka bir kaçırılmış çocuk olan Ömer ile beraber büyür. Mehtap üniversiteye gider. Hazırlayacağı haber için, gazetici Orhan Yıldız ve Ömer'den kendi cüzdanını çalmalarını ister. Yıldız Orhan'a aşık olur. Ömer Yıldız'la evlenmek istemektedir, ama Yıldız bunu istemez. Raziye hapishanededir. Yıldız da suçlarından dolayı aranmaktadır. Yıldız'ı arayan polisler onun yerine Mehtap'ı tutuklarlar. Yıldız Orhan'la nişanlanmak isteyen Mehtap'ın yerine geçer. Raziye hapisten çıkar ve Ömer'e Yıldız ile Mehtap'ın kızkardeş olduklarını söyler. Ömer polise her şeyi anlatır ve Orhan ile Yıldız'ın nişanında bütün olaylar ortaya çıkar. Selim kızının hapse düşmesine engel olur. Yıldız ve Ömer evlilik planları yapmaktadırlar. Çeviri: afelka"} +{"text":"Hep rahat bir hayatı düşlemiş olan güzel garson Slim, bir gün Mitch ile tanışır. Yakışıklı ve zengin bir adam olan Mitch, kusursuz bir koca gibi gözükmektedir. Evlenirler ve küçük bir kız çocukları olur. Slim, bu arada kocasının bir metresi olduğunu keşfeder. Bu konuyu bildiğini belli ettiğinde, kocası birden bire değişir. Mitch'in uygulamaya başladığı katı kurallar ve baskı yüzünden özgürlüğünü kaybeden Slim'in kaçmaktan başka çaresi kalmaz. Güçlü bir adam olan Mitch, Slim'in peşini bırakmaz. Sürekli onu takip eder ve avukatlarıyla yasal yolları da ona karşı kullanarak çocuğu elinden almaya çalışır. Kaçmanın ve yasal yolların bir çözüm olmadığını gören Slim, çılgın kocasından kurtulmanın, onu kendini korurken öldürmek olduğunu düşünerek yakın dövüş kurslarına başlar."} +{"text":"Eddie ve Maureen bir sanayi şehrinin karanlık apartman dairesinde yaşamaktadırlar. Eddie, sık sık yaptığı gibi hamile eşine haber vermeden üç gün ortadan yok olur. Maureen kocası yokken komşusunun evine gidip biraz içer, komşusu ona tecavüze kalkınca boğuşup elinden kurtulur. Kocası eve döndüğünde Maureen sinirlenip olay çıkartmasın diye ona bu konudan bahsetmez. Fakat vücudundaki izler Eddie'nin dikkatini çeker ve Maureen herşeyi anlatır. Olayın anlaşılmasıyla Eddie komşularını bir güzel döver. Maureen çok sevdiği kocasını ihbar eder ve akıl hastanesine yatırılmasına neden olur. 10 yıl sonra Maureen sanayi şehrinin karanlık apartman dairesinden kurtulmuş, temiz banliyösinde yeni kocası ve üç çocuğuyla yaşamaktadır. Gelir durumu yerinde bu klasik Amerikan ailesinin hayatı Eddie'nin dışarı çıkmasıyla birden değişir. Tutkulu çiftin ilişkisi bir üçgene döner. Maureen, Eddie'yle Joel ve çocukları arasında bir seçim yapmak zorunda kalır."} +{"text":"Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasında İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan çatışmaları konu alan Pusu, savaştan çok bireylerin savaştan nasıl etkilendiklerini ve genç askerlerin yaşadıkları ikilemleri anlatıyor. Ülkesinde büyük ilgi gören ve ticari başarı kazanan Pusu bir savaş karşıtı film olarak nitelendirilebilir. Bir teğmenin komuta ettiği müfreze, Rusya''nın işgal ettiği toprakları geri alabilmek amacıyla cephenin ön saflarında savaşmaktadır. Müfrezeye Liekza Gölünün çevresini dolanıp düşmanın nerede olduğunu bulma görevi verilir. Askerler düşman hatlarının gerisine doğru ilerleyerek Finliler tarafından terk edilmiş köylere gelirler. Ruslar tarafından pusuya düşürülünce geriye dönebilmek için çabalarlar. Bu küçük olay savaş tarihinde yer almamasına karşın onu yaşayan askerler için cehennemin ta kendisidir. İnsanın seçme şansını ve özgürlük düşüncesini engelleyen savaş karşısında bir askerin insancıl duygularını korumasının zorlukları üzerine bir film olan Pusu, klasik anlatımı ve görsel gücüyle bir David Lean filmini anımsatıyor. Filmde asker, görevlerini tamamlamaya çalışan bir kişi değil, bir birey olarak incelenmekte, savaşın vahşi ortamında geçirdiği değişim anlatılmaktadır. Finlandiya sinemasında savaş filmleri tarihsel gelişimleri içinde değişik dönemlerden geçtiler. 1970 ve 80''lerde yönetmenler ülkelerinin milliyetçi geçmişini anlatırken bugün belirgin olarak savaşı yaşayan insanların duyguları ön plana çıkmakta ve tarih bilgisi olmayan gençler de yaşanan olaylarla özdeşleşebilmektedir. İkinci Dünya Savaşı''nı konu alan günümüz Fin sinemasının bir ortak konusu da askerlerin çektiği vicdan azabı, yaşadıkları ikilemler ve savaşın haklılığını savunmanın zorlukları olarak özetlenebilir."} +{"text":"Yaklaşık yüzyıldır hizmet vermekte olan Mercy Falls Çocuk Hastanesi kapatılmak üzeredir. Fakat, bir tren kazası nedeniyle, çevredeki hastanelerde yer kalmadığı için tahliye işlemi bir süre ertelenmiştir. Hastanedeki koşullar iyice zorlaşmış, personelin çoğu gitmiş, birçok bölüm kapatılmış ve cihazlar yerlerinden sökülmüştür. Hastanedeki çocuklar tedirgindir. Görünmeyen, dokunulamayan birşeyden korkmaktadırlar. Aslında var olmayan ama acı veren bir şeydir bu. Nefret doludur. Bazıları ona Mekanik Kız demekte, ikinci katta yaşadığını iddia etmektedirler. Kırk sene önce kapatılmış olan ve artık kullanılmayan ikinci katta... Yavaş yavaş bu korkutucu şey kendini daha da belli etmektedir. Hastanenin koridorlarında kızgın bir şekilde hareket ederek, gölgelerin arasında ilerlemektedir. Hastanenin geçmişine ait karanlık bir sırrı vardır. Bu korkunç şey, geçmişten sıyrılıp gelmiştir. Hastanede durumu düzeltmek için gönderilen genç hemşire Amynin hastanedeki gariplikleri farketmesi pek uzun sürmez. Amynin bu korkunç sırrı çözmesi ve çocukları koruması için hastane görevlilerini karşısına alması, ama öncelikle kendi korkuları ve sırları ile yüzleşmesi gerekmektedir. Gerçek herkesin tahmin ettiğinden çok farklıdır: Daha karanlık, daha kötü ve daha tehlikeli..."} +{"text":"İstanbul Film Festivali'nde gösterildiğinde büyük ilgi gören, Avustralyalı yönetmen John Duigan imzasını taşıyan Çayır Köpekleri 1997 yapımı bir film. Filmin konusu ise şöyle: Louisville'in zengin mahallesi Camelot Garden'da çim biçerek geçimini sağlayan 21 yaşındaki Trent Burns, mahalle sakinleri tarafından küçük görülür. Para kazanmak zorunda olan Trent, dişlerini sıkarak tüm hakaretlere ve kendisine sorun çıkaran biriymiş gibi davranan güvenlik görevlisine katlanmaktadır. Hiç arkadaşı olmayan ve insanlara güvenmeyen Trent'in hayatı, 10 yaşındaki Devon Stockard ve ailesinin mahalleye taşınmasıyla değişecektir. Sosyal ilişkileri güçlü ebeveynine benzemeyen Devon'ın da hiç arkadaşı yoktur. Bir gün ormanda gezinirken, ancak korku masallarında rastlanabilecek bir harabede yaşayan Trent'le karşılaşır. Trent, 10 yaşındaki bir kızın beladan başka hiçbir şey getirmeyeceğini düşünür. Ancak zamanla ortak yönlerini keşfederek arkadaş olurlar. Devon'ın anne ve babası bu arkadaşlıktan rahatsız olunca işler birbirine karışır. İkiyüzlülük üzerine kurulmuş insan ilişkilerinin sorgulandığı film, yabanıl ve samimi iki insanın dostluğu üzerine kurulu."} +{"text":"DUNYA & DESIE, iki yakın arkadaşın hikayesini anlatan bir yol filmi. Dünya, ramazan, imamlar ve Mekke sembolleriyle yetiştirilmiş Faslı bir kızdır. Desie ise, peynir, tahta nalınlar ve laleler kadar Hollandalıdır. 18. yaş gününde, Dunya ailesinin onu Faslı bir kuziniyle evlendirmek istediğini öğrenir. Fakat bu fikir ona pek de cazip gelmemektedir. Bu esnada Desie hamile kalmış ve babasıyla görüşmeye karar vermiştir. Babasının Fas'ta yaşadığını öğrenen Desie, onu bulmak üzere Dunya'yla birlikte Fas'a doğru, son derece heyecan verici ve macera dolu bir yolculuğa çıkacaktır. Ancak Fas Amsterdam değildir. Yolculuk boyunca yüz yüze kalacakları kimi olaylar onları hayatları üzerine yeniden düşünmeye ve belli kararlar almaya sevk edecektir."} +{"text":"Chicagoda büyük bir gazetenin editörü olan Walter Burns ve onunla çalışan gazeteci Hildy Johnson boşanmıştır. Hildy, nişanlısı olan sigortacı Bruce Baldwinle evlenip sakin bir aile hayatı sürmek için işten ayrılacağını Waltera iletir. Fakat Walterın yazarını kaybetme gibi bir isteği yoktur. Bu yüzden Bruceu takibe alıp, onun başını belaya sokma çalışmalarında bulunurken Hildyi gazeteye döndürmeye ikna etmekle uğraşır. The Front Page filminin yeniden yapımı olan His Girl Friday, Amerikan Film Enstitüsünün 100 Yıl, 100 Gülüş kategorisinin 19. sırasında yer alır. karakterlerinin durmaksızcasına konuşması ve zekice diyalogları ile tarantino'nun favori filmlerinden biri olması hiç şaşırtıcı olmayan, muhtemelen sinema tarihinin en hızlı ve dakika başına en fazla diyalog düşen filmlerinden biri."} +{"text":"Doktor Frederick Treves, 1880'lerin kasvetli Londrası'ndaki bir gezici sirkte Fil Adam adam lakaplı, çirkin ve son derece anormal bir görüntüsü olan John Merrick'e rastlar. Zalim bir adam olan sirk müdürü Bytes, annesi Merrick'e hamileyken bir filin saldırısına uğradığını anlatmaktadır. Dr. Teves, Merrick'in bir hastaneye yatırılmasını sağlar. Dr. Treves bir süre sonra pek zeki olduğuna ihtimal vermediği Merrick'in korkunç dış görünüşünün altında son derece duyarlı ve insancıl birinin olduğunu anlar. Hastanede ilk başta ondan korkan hemşireler de Merrick'e alışacaklardır. Talihsiz adamın görünüşüne neden olanın \"multiple neurofibromatosis\" isimli nörolojik bir hastalık olduğu anlaşılır. Hastane yaşamı da kolay geçmemektedir. Gece bekçisi bilet keserek Fil Adam'ı sergilemeye ve üzerinden para kazanmaya başlar. Bu arada Bytes tekrar ortaya çıkarak onu kaçırır ve Kıta Avrupası'na getirerek onu eski kötü günlere döndürür. Merrick'in tek umudu kaçarak İngiltere'ye dönmektir. Dr. Treves belki de onu iyileştirebilecektir. Gerçek bir hikayeden yola çıkan iki ayrı kitaptan esinlenen David Lynch, Viktorya çağının kasvetinde, ilk filmi Eraserhead'in atmosferini aratmayacak bir film yapıyor. Usta oyuncu kadrosu bu iç burkan esere eşlik ediyor."} +{"text":"Karısını bir trafik kazasında kaybettikten sonra ruhlarla iletişim kurma yetisini elde edebilen ve para kazanmak için de üçkağıtçılığı seçen Bannister, toplumla ilişkilerini en aza indirmiş, aradığı huzuru da her nasılsa dünya üzerinde kalmayı seçmiş üç ruh arkadaşıyla dostluk etmekte bulmuştur. Ancak Fairwater adlı küçük kasabanın normal ötesi kesiminde faaliyet gösteren tek \"hayalet avcısı\" Frank değildir. Sebebi açıklanamayan bir dizi ölüm olayı ve esrarengiz bir takım olaylar, kötü niyetli başkalarının da varlığını düşündürmektedir. Peter Jackson ismini geniş kitleler ilk defa 1994'te duymuştu. Yeni Zelanda asıllı yönetmen, Heavenly Creatures adlı ilk filminde şaşırtıcı bir cinayet öyküsü anlatıyordu. Film, başrolündeki Kate Winslet'le birlikte Jackson'ı da şöhrete kavuşturmuştu. Elbette Jackson'ın bugün bulunduğu kült mertebesine erişmesi içinse Yüzüklerin Efendisi üçlemesine dek beklemek gerekecekti."} +{"text":"Çok ilginç bir korku filmi Dementia 13 yıllar sonra The Godfather ve Apocalypse Now gibi filmlerle Amerikan sinemasının en başarılı örnekleri arasına girecek filmlere imza atan Francis Ford Coppola'nın hayli genç yaşta çektiği ilk sinema filmi. Filmin merkezinde İrlanda'daki bir şatoda yaşayan ve karanlık bir kaderin terk etmek bilmediği Haloran ailesi yer alıyor. Yedi yıl önce gölde boğularak ölen genç Kathleen'in acısı hala annesi Lady Haloran'ı yiyip bitirmektedir. Düzenli olarak kzının mezarını ziyaret etmek suretiyle kendisine işkence eden Lady Haloran'ın çilesi bitacak gibi değildir. Şimdi de gelini Louise kalp krizi geçiren kocasının cesedini, sırf mirasın dışında kalmamak için, saklamıştır ve şatoda esrarengiz olaylar birbirini izlemektedir. Genç Coppola'nın yönetimi ve sağladığı yaratıcı kamera kullanımı ve etkileyici atmosferiyle izleyici diken üstünde tutan Dementia 13 çevrilmesinin üstünden uzun yıllar geçtikten sonra türün klasikleri arasına girmiş ve küçük çaplı bir efsaneye dönüşmüştür."} +{"text":"Dublin'in pek iyi şöhretli olmayan bölgelerinden biri olan Barrytown'da, müzik dünyasında isim yapma hayalleri kuran genç Jimmy Rabbitte, Soul çalan bir müzik grubu kurup zirveye tırmanmak üzere kolları sıvar. Yakın dostları Derek ve Outspan'la birlikte yetenekli müzisyen avına girişirler. Solistleri Deco'yu bir düğünde keşfederler. Vokalist kızları ise Jimmy'nin arka bahçesinde. Bir gazete ilanı onlara, kaşarlanmış trompetçi Joey Fagan'ı getirecektir. Grup yola çıkar. Ufaktan isimlerini duyurmaya başlarlar. Her ne kadar cover yapsalar da, artık Dublin'in de bir Soul grubu ya da deyim yerindeyse bir ruhu vardır. Ne var ki Deco çekilmez birisidir, Joey ise gruptaki her kızı baştan çıkaran işe yaramaz bir serseri. Her konserleri olay olur. Egolar çatışır ve sona yaklaşırlar. Yine de gerçek bir grup olduklarını göstermek için tek bir geceleri vardır... Yönetmen Alan Parker, başkahramanı Jimmy'ye de söylettiği gibi \"Avrupa'nın zencileri olan İrlandalıların da zencileri olan Dublinlilerin\" yoksul bir mahallesinde kurulan hayali bir müzik grubunun öyküsünü anlatıyor. Amerikan zencilerinin müziği sayılan Soul'u buz gibi ülkelerine getiren gençlerin öyküsü, şimdiye kadar yapılmış müzik temalı filmlerin en samimi ve başarılı olanlarından biri desek çok da ileri gitmiş olmayız."} +{"text":"Ormanda öldürülmüş bir adamın cesedi bulunur. Karısı da tecavüze uğramıştır. Olaya tanıklık eden üç kişi vardır: Bir gezgin, oduncu ve bir haydut. İzleyici olarak mahkeme bizizdir ve tanıkların hikayelerini dinleriz. Tecavüze uğramış kadın da dahil, hepsinin anlattığı hikayeler birbirinden farklıdır. Öldürülen adamın da olaya tanıklığını izlediğimiz filmde çözülmesi zor bir bulmacayla karşı karşıyayızdır: İçlerinden birileri yalan söylemektedir ancak kim ve neden Film, 20. yy. ın başlarında yaşamış yazar Ryunosuke Akutagawa?nın Ormanın Sıklığı isimli kitabının uyarlaması. Ancak, toplam süresi 60 dakikayı pek geçmeyine yazarın diğer kitabı Rashomon'dan alınan kestilerin eklenmesiyle film son halini almış. Japon sinemasının ustalarından 7 Samuray gibi bir külte imzasını atmış yönetmen Kurosawa'nın bu filmi pek ödüllendirilmemişse de oldukça başarılı. Rashomon insan psikolojisi üzerinde duran ve yalanın sınırlarını zorlayan bir Japon draması."} +{"text":"Nijerya'dan İngiltere'ye iltica etmiş olan Okwe, Londra'da taksi şöförlüğü ve bir otelde komilik yaparak geçimini sağlamaya çalışmakta ve yoksul bir hayat sürmektedir. Ev arkadaşı olan Türk göçmeni Şenay ise aynı otelde hizmetçilik yapmaktadır. Yasadışı göçmenler olarak sınır dışı edilme korkusuyla yaşayan ikilinin hayatındaki değişimler Okwe'nin otelin resepsiyon masasında çalıştığı bir gün aldığı bir telefonla başlar. Bir otel odasındaki arızalı tuvaleti kontrol etmeye gittiğinde, kendisini sonradan Londra'nın karanlık yeraltı dünyasına gönderecek olan korkunç bir keşifte bulunur. Okwe'nin mafya maceralarına, Amerika'ya kaçmak için kendisine gereken parayı bulma umuduyla Şenay da katılır... Amelie ile tanıdığımız Audrey Tautou'nun bu filmde canlandırdığı Türk göçmen Şenay, aynı zamanda aktrisin ilk İngilizce rolü olma özelliğini taşıyor. Tautou'nun ana dili olmayan İngilizce'yi Türk aksanıyla konuşmaktaki başarısı, eleştirmenlerce dikkate değer bulundu..."} +{"text":"Bir çizgi roman dükkanında çalışan çekingen ve asosyal bir tezgahtar olan Clarence Woley, nadiren dışarı çıktığı gecelerden birinde karşılaştığı çekici bir kadın olan Alabama'ya ilk görüşte aşık olur ve aşkına karşılık bulur. Fakat bir süre sonra Alabama'nın patronu tarafından ona gönderilmiş bir fahişe olduğunu öğrenir. Alabama \"kötü yol\"a düşeli pek fazla olmamıştır, ve yol yakınken dönmek istemektedir... Aşık olduğu Clarence ile birlikte yaşamaya başlayıp fahişeliği bırakmak tek amacıdır, fakat bu fikrin patronu Drexl'ın pek hoşuna gitmeyeceğini de bilir. Clarence umursamaz bir tavırla Drexl'a haberi verip Alabama'nın eşyalarını toplamaya gider, ve oradayken Drexl'ı da öldürür. Alabama'nın çantası sanarak yanına aldığı çantada ise bir milyon dolar değerinde kokain vardır. Çantayı yanlarına alarak kaçmaya karar veren ikilinin peşine mafyanın düşmesi uzun sürmez. Quentin Tarantino'nun senaryosunu yazdığı film senaryosu ve oyuncuları ile dikkat çeken bir kült yapım."} +{"text":"Andy Stitzer, hayatında çoğu şeyi halletmiş 40 yaşında bir adamdır. Elektronik mağazasında rahat bir işe, görkemli bir çizgi roman koleksiyonuna, güzel bir eve ve iyi arkadaşlara sahiptir. Ama onun yaşındaki çoğu kişinin birçok kez yapmış olduğu bir şeyi henüz gerçekleştirememiştir. Andy şimdiye kadar kimseyle seks yapmamıştır. Andy'nin iş arkadaşları bu işi çözmeye karar verirler ve onu bu durumdan kurtarmayı görev edinirler. Andy'e nasıl daha iyi görüneceğini, kendine güvenmesini öğretmeye çalışırlar, ama bunların hiçbiri işe yaramaz. Ta ki Andy 40 yaşındaki, 3 çocuk annesi Trish ile karşılaşana kadar... Andy'nin arkadaşları sonunda görevlerini başarıyla tamamladıklarını düşünürken, Andy ve Trish'in ilişkilerine \"seks yok\" kuralıyla başladıklarını öğrenirler."} +{"text":"Amy Mayfield Alpine Universitesi'nde okuyan bir film öğrencisidir. Bitirme tezi, aynı zamanda genç yönetmenler için prestijli bir yarışmaya vereceği korku filmi olacaktır. Bu film projesi, beklenmedik biçimde gerçeğe dönüşen söylenceleri konu almaktadır. Amy ve diğer öğrenciler kurulu ekip filmin çkimlerine başlar. Fakat, senaryo gereği olan kurmaca ölümler gerçeğe dönüşmete ve settekiler teker teker cinayetler kurban gitmektedir. Hayatta klanlar, kendi canlarını kurtarabilmek için katili bulmaya çalışır. Amy'nin katılacağı yarışmada aday olan Travis, Graham ve Toby'nin bu olaylarla bağlantısı var mıdır acaba? Yönetmen John Ottman, şimdiye dek kurgucu ve besteci olarak sinema filmlerine katkıda bulunmuş ve ilk yönetmenlik denemesi olan bu yapımda da eski görevlerini kendisi üstlenmiş durumda..."} +{"text":"\"Sonun Başlangıcı\" ve \"Çizgi Ötesi\" filmleriyle yeteneğini kanıtlayan Joel Schumacher'ın yönetmenliğini üstlendiği \"Öldürme Zamanı\", Güney Amerika'da hala süren ırk ayrımı üzerine bir film gibi gözükse de, işin haraketli yönüne ağırlık veren ve dolayısıyla bir macera filmi olarak tanımlanması daha uygun bir yapım. Mississippi'li bir fabrika işçisi olan Carl Lee Hailey, on yaşındaki kızı Tonya'nın gözü dönmüş iki beyaz ırkçı tarafından saldırıya uğraması sonucunda haklı olarak çok sinirleniyor ve bu iki adamı gördüğü ilk yerde öldürmeye teşebbbüs ediyor. Böylece bir anda 'suçlu' durumuna düşen Carl Lee, Jake Brigance isimli bir avukatı savunma için tutuyor. Jake'e dava sırasında Ellen Roark isimli genç bir hukuk öğrencisi destek oluyor. Birlikte Klan'ın kirli yüzünü, ve 1860'larda çözülmüş olduğu iddia edilen siyah-beyaz ayrımının hala varolduğunu gören Jake ve Ellen, dava sırasında önemli kanıtlara rastlıyorlar.. \"Öldürme Zamanı\"nın başrollerinde Sandra Bullock, Samuel L. Jackson, Matthew McConaughey, Kevin Spacey, Donald Sutherland, Kiefer Sutherland ve Ashley Judd gibi yetenekli oyuncular var."} +{"text":"Musa, İstanbul'a yeni gelen bir müezzindir. Galata'daki bir camide çalışmaya ve caminin ayarladığı bir dairede kalmaya başlar. Karşı dairesinde Clara adlı bir rahibe adayı oturmaktadır. Yakup ise aristokrat bir aileden gelen, sahaflık yapan bir İstanbulludur ve uzun yıllar önce birlikte yaşadığı kadından olan kızını aramaktadır. Musa, Clarayı ilk gördüğü andan itibaren onunla konuşmaya çalışır, onu takip eder. Yakupla da böylece tanışır. Üç farklı insanın hayatı kesişirken, sadece İstanbul gibi bir şehirde yaşanabilecek olaylar yaşanır. Uzak İhtimal, yönetmenin ilk filmi olurken, aynı zamanda Rotterdam Film Festivalinden \"Kaplan\" ödülüyle bu festivalde ödül alan ilk Türk filmi ünvanını aldı. Film, aynı zamanda 28. Uluslararası İstanbul Film Festivalinin programında yer alıyor."} +{"text":"Yıl 1943.2. Dünya Savaşı nın sonlarına doğru Berlin den toplanan bir grup Yahudi, katır vagonlarında toplama kampı Auschwitz e doğru yola çıkar. Su ve yemek verilmeyen insanların çoğu bu acı dolu yolculuk sırasında hayatını kaybeder. Ancak yaşam savaşı geride kalanlar için devam etmektedir. Eski yaşantılarına özlem duyan ve farklı sınıflardan gelen bir avuç insan artık aynı kaderi paylaşmaktadır. Bir türlü bitmek bilmeyen zorlu yolculuk sinirlerin harap olmasına ve dengesiz davranışlara sebep olur. Artık hepsinin aklındaki soru aynıdır; acaba hayatta kalmayı başarabilecekler mi? Yapımcılığını Arthur Brauner in üstlendiği The Last Train, Altın Ayı Ödüllü Sibel Kekilli ve Almanya da yaşayan Lale Yavaş gibi Türk oyuncuları da kadrosunda bulunduruyor..."} +{"text":"76 yılında Manchester'da Televizyoncu Tony Wilson bir Sex Pistols konseri deneyimi yaşar. Bir insanın dünyada başına gelebilecek en \"iğrenç\" ve güzel deneyimlerden birinin sonunda, Wilson konserin de gazıyla arkadaşlarıyla birlikte bir plak şirketi kurmaya karar verir. Şirket Factory Records adını taşımaktadır... Joy Division gibi gruplarla anlaşma imzalarlarken, Brit müzik dünyasına nasıl bir güzellik yaptıklarının farkında değillerdir. 70'lerin sonunda patlayacak olan yeni gruplar, İngiliz müziğinin çehresini değiştirecek, memleket kültürünün şeftali, kayısı gibi turistik nesnelerinden birine dönüşecektir. Hatta 2000'li yıllarda dönemi inceleyen filmler bile yapılacaktır... I Want You'nun bize acılar çektiren unutulmaz yönetmeni Michael Winterbottom'dan, dünyanın hemen her yerindeki Brit Pop takipçilerine büyük kıyak..."} +{"text":"Jobe Smith altı yaşında bir çocuğun zekasına sahip yetişkin bir insandır. Olağanüstü bahçıvanlık yetenekleri nedeniyle kendisine bir lakap takılmıştır: \"Bahçıvan\" Zeka noksanlığı onu yerel serserilerin hedefi haline getirirken masumiyeti sayesinde ise pek çok dost edinir. Jobe'nin hayatı dahi bilim adamı, Dr. Lawrence Angelo ile tanıştığı gün sonsuza dek değişir. Angelo, kasabanın hemen yakınında ki çok gizli bilim araştırma merkezinde yapmak zorunda bırakıldığı etik olmayan deneylere karşı nefret duyar ve kendi araştırmasını yapmaya başlar. Jobe'nin sanal gerçeklik ile kendi geliştirdiği yeni bir ilaç vasıtasıyla zeka düzeyini oldukça geliştirmesine yardımcı olmayı umar. Sonuç oldukça hızlı ve inanılmazdır... Jobe'nin mutant güçleri onu tatlı kişiliğinden dünyaya egemen olma hırsıyla yanıp tutuşan nefret dolu bir canavara dönüştürmekte gecikmez... Jobe'nin terör devri daha henüz yeni başlamıştır..."} +{"text":"Somers Town, Londraya yeni gelmiş iki çocuğun birlikte geçirdikleri yazı anlatan arkadaşlığa dair ufak bir hikaye. Nothinghamdan kaçıp gelen ve gidecek bir yeri olmayan Tomo yeni geldiği Londra'da soyulup dayak yedikten sonra Somers Townda oturan Polonyalı göçmen Marek ile tanışır. Gidecek yeri olmayan Tomo, Marekin evine yerleşir yerleşmesine ama Marekin babasının bundan haberi yoktur. Aynı kıza aşık olan ikili günlerini hangisinin daha aşık olduğunu tartışarak geçirirler. Öte yandan Marekin babasının oğlunun odasında yabancı bir çocuğun kaldığını öğrenmesi de an meselesidir. This is England ve Dead Mans Shoes gibi filmlerin yönetmeni Shane Meadowstan hayata ve dostluğa dair keyifli, mütevazı bir film olan Somers Town, yönetmenin önceki filmi gibi İstanbul Film Festivali kapsamında gösterilecek. This is Englandta da başarılı bir oyunculuk sergilemiş genç İngiliz oyuncu Thomas Turgoose yönetmenin bu filminde de başrolde."} +{"text":"Kıskanç bir koca, kirli bir polis ve hayatta kalmaya çalışan cesur bir kadın, bu cinayet çemberinin her yanı süprizlerle dolu Julia mckay kendini güç ve hırs dolu bir ölüm kalım mücadelesinin içinde buluyor. Julianın bir ilişkisinin olduğundan şüphelenen eşi ve iş ortağı Matt bu şüphe ile çılgına döner ve onu öldürmeye karar verir. Julianın öldürüleceğinden haberi olan Matt, vicdan azabı duyar ve intihar eder... Yada gerçekten edermi ? Matt'in ölümü bir cinayet gibi görünmektedir. kendi cinayetinden kurtulmayı başaran julia, geri döndüğünde hayatındaki adam yarım kalan işi bitirmeye kararlıdır. Son dakikasına kadar şüpheden kurtulamayacağınız ve süpriz finalle son bulan bu hırs ve cinayet oyununda, koltuklarınızda rahat oturamayacaksınız."} +{"text":"Her yıl, gözden uzak ve dikkat çekmeyen bir kasabada, dünyanın en tehlikeli 30 suikastçisi arasında, hayatta sadece tek bir adam kalıncaya dek, kazananın 10 milyon dolarlık büyük ödüle ulaşacağı bir turnuva düzenlenir. Yüksek bahis oynamaktan keyif alan bir milyarderler konsorsiyumu tarafından düzenlenen turnuva, katılımcıları tarafından kapalı devre bir yayınla sonuna kadar takip edilir. Turnuvaya katılan suikastçilerin herbirine birertakipcihazıve düşmanlarının yerini tespit edebilecekleri birer elbilgisayarıverilir. Ancak suikastçilerden biri takip cihazından kurtulmanın bir yolunu bulur ve alkolik bir rahip olan Macavoy cihazı yanlışlıkla yutar. Oldukça güzel bir kadın olan Lai Lai de turnuvanın gözde katillerinden biridir ve son hedefini, masum bir hamile kadın olduğunun farkına varmadan, öldürür. Turnuva organizatörlerinden intikam almaya kararlı olan Lai Lai, milyarderlerin bahis oynamaya devam ettiğimerkezeulaşana kadar rahibikorumasıaltına alır. Suikastçilerin birçoğunu altetmeyi başarırlar fakat uzun yıllardır şampiyonluğu kimseye kaptırmayan Joshua tarafından avlanırlar. Ölen hamile kadın onun karısı Marydir ve neden kendisi yerine karısının öldürüldüğünü öğrenmeye çalışmaktadır. Lai Lai ile beraber Marynin turnuvanın başından beri hedef olduğunu öğrenirler. Turnuvayı organize eden GÜÇLER, Joshuanın turnuvaya katılacağından emin olmak istemişlerdir. Joshua çok kanlı bir intikam yolculuğuna çıkar."} +{"text":"Dağda arkadaşlarıyla gezerken tipiye yakalanıp kaybolan Nevin, soğuktan donmak üzereyken doktor Ferit tarafından kurtarılır. Genç ve güzel kız doktorun dağ evinde misafir kaldığı o gece onunla beraber olur. Ancak Feritin evlenmek üzere olduğunu, bulduğu bir mektuptan öğrenen Nevin yıkılır ve oradan kaçar. Perişan haldeki genç kız evine döner ve annesi Leyla dahil kimseye bir şey söylemeden yurtdışına gider. Aslında Nevin'le olan ilişkisinden dolayı kendini suçlu hisseden ve evlenmek için onu arayan Ferit artık bundan umudunu kesmiştir. Tam bu sırada yeni hastası olan Nevinin annesi Leyla ile tanışan Ferit kısa sürede ona aşık olur. Bir anne ve kızıyla birbirlerinden habersiz aşık oldukları bir adamın dramatik öyküsü."} +{"text":"İkinci kuşak Sovyet sinemacılarından biri Mikhail Romm. Hemen tümü arşivlerden derlenmiş, aralarında Hitlerin özel film arşivi, SS subaylarının çektiği özel filmler, Sovyetlerin ve diğer kimi ülkelerin devlet arşivleri gibi kaynaklar da bulunan bir materyali kurgulayarak oluşturduğu anıtsal Sıradan Faşizm filmiyle, Almanyada Nazizmin 1930larda başlayan yükselişini ve savaş sonuyla birlikte gelen çöküşünü anlatıyor. Bunun yanı sıra, aynı zamanda, faşizmin içinde oluştuğu koşulları, sıradan, küçük, önemsiz bulunan olaycıklarla, tehlikeli hoşgörülerle, gündelik boş verişlerle, yerine getirilmeyen görevler ve kaçınılan sorumluluklarla nasıl palazlandığını da gösteriyor. Bir taraftan eğlenceye boğulmuş ve çökmekte olan soyluları ve zenginleriyle, diğer taraftansa, Hitler ve Mussolininin şahsında cisimleşen pespaye bir hakimiyet tutkusuyla çok başarılı bir üslupla dalga geçerken, diğer taraftan bu kepazeliklerin ağır bedellerini de seyircinin önüne koyuyor."} +{"text":"Bir Tadım Bal, Shelagh Delaney'in aynı adlı oyununun İngiliz yapımı 1961 uyarlamasıdır. Delaney, daha önce oyunun ilk sahneleşinde de yönetmenlik yapan Tony Richardson'ın yardımıyla senaryoyu kendisi uyarlamıştır. Jo alkolik ve herkesle yatan annesi Helen ile yaşayan tuhaf, utangaç, 17 yaşında bir kızdır. Annesinin son \"aşkı\" yüzünden evden atılınca çaresizce yalnızca sevilmenin hasretini çeken Jo, geceyi siyahi bir denizciyle geçirir. Ama Jo'nun annesi onu en son sevgilisiyle birlikte yaşamak için terkedince Jo kendine bir iş ve oda bulur. Utangaç ve yalnız bir eşcinsel olan Geoffrey ile tanışır ve dairesini onunla paylaşır. Denizcinin çocuğuna hamile olduğunu fark ettiğinde Jo'nun arkadaşlığından memnun olan Geoffrey, Jo'ya göz kulak olur ve hatta evlenme teklif eder. Onların bu mutlulukları, Jo'nun maymun iştahlı ve baskıcı annesi yüzünden kısa sürer. Kendi romantik umutları alt üst olmuştur ve nazik Geoffrey'i daireden atıp, kızının bakımını üstlenip, her şeyi kendine göre yeniden düzenlemeye kararlıdır."} +{"text":"Bu belgesel film, Rai arşivlerinden alınmış malzemeye dayalı bir Federico Fellini portresidir. 1952'de \"Lo sceicco bianco / Beyaz Şeyh\"in çekiminin sona ermesine ilişkin bir radyo alıntısından, Oscar kazanan 1975 yapımı \"Amarcord\" üzerine bir söyleşiye, \"La dolce vita / Tatlı Hayat\", \"Otto e mezzo / Sekiz Buçuk\", \"Giulietta degli spiriti / Ruhların Giulietta'sı\", ve \"Fellini Satyricon\" için yapılan hazırlıklara, bu filmlerin galalarına ve uluslararası festivallere katılışlarına varana dek. Radyo ve TV malzemesi olmayan tek şey, Fellini'nin \"Il viaggio di Mastorna\"nın yapılmayışından söz ettiği \"Block notes di un regista / Bir Yönetmenin Bloknotları\"ndan gelen renkli bir alıntı. Bu Fellini portresini, Georges Simenon, Ingmar Bergman, Frank Perry ile çekilmiş klipler ile Fellini'nin boş zamanlarını ve Pazar günlerini ayırdığı garip, sıradışı uğraşları tamamlıyor"} +{"text":"Macaristanın tahrip olmuş küçük bir köyünde, hayat fiili olarak durmuştur. Bir yandan güz yağmurları başlar. ... O akşamüstü köylüler büyük bir ödeme beklemektedir. Sonrasında da bazıları hakettiğinden fazlasını alma planlarıyla oradan ayrılmayı düşünmektedir. Fakat o sırada iki yıl önce öldüğünü düşündükleri karizmatik Irimiasın konuşmasını duyarlar. Geri gelmiştir... Film Irimiasın köye dönüşünün etkisi ve sonuçları üzerinedir veolaylar aheste aheste gelişir. \"Dünyada ne kadar insan varsa o kadar hayal kırıklığı vardır\" demeye getiren film, Laszlo Krasnahorkai'nin aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Bir girizgah ve ardından gelen 12 bölüm halinde kurgulanan film yaklaşık iki gün içinde gelişen olayları anlatır. Her bölümde filmdeki karakterlerin hikayesini 'kendi' başlangıç noktalarından seyrederiz. Olaylar doğrusal bir biçimde ilerlerken zaman atlamaları olmaksızın birbiriyle 'öteki'nin bakış açısından sürekli kesişir. Siyah beyaz ve 35 mm kamerayla çekilmiş film farklı çekim açıları, zekice tasarlanmış planları ve hatırdan kolay çıkmayacak sahneleriyle bir başyapıt olarak kabul görür. !! Film 7 saat ve yönetmenin de \"lütfen kesintisiz izleyin\" ricası var!!"} +{"text":"Şehir farelerinin gazabından kaçarak bir çiftliğe sığınan Ratso, buradaki kümes hayvanları ile birlikte yaşamak zorunda kalan bir faredir. Bir dolu kümes hayvanı ve yaramaz bir kedinin bulunduğu bu çiftlikte de yaşam çok kolay değildir. Ama Ratso'nun başına gelen talihsizlikler, bu kadarla sınırlı kalmaz. Yumurtasından çıkan bir ördeğin o anda yanında olması nedeni ile ördek tarafından 'anne' olarak benimsenen Ratso, bu durumda ne yapacağını bilemez. Son derece çirkin olmasından dolayı 'Çirkin Ördek Yavrusu' adı verilen bu minik ördeğe karşı kendini sorumlu hisseden Ratso için ne yapsa kaçamayacağı zorunlu bir 'annelik' dönemi başlamıştır. Hans Christian Andersen'in bilindik Çirkin Ördek Yavrusu masalından farklı bir kurguda uyarlanan film, Türkiye'de Okan Bayülgen ve Keremcem'in seslendirmeleri ile beyazperdeye geliyor."} +{"text":"Üretilen en hızlı ve en basit kullanımlı arabalardan biriydi. 1996da General Motors tarafından piyasaya sürülen EV1 adlı araba sadece elektrik ile çalışıyordu, hiçbir emisyonu yoktu ve Amerikan teknolojisini otomotiv endüstrisinin en başına taşımıştı. Silecek suyunun değiştirilmesi ve rot-balans ayarının kontrolü dışında hiçbir bakım gerektirmeyen EV1i kullanma şerefine ulaşmış şanslı kişiler ona vuruluyor ve bırakmak istemiyordu. Peki GM neden EV1 elektrikli araba filosunu Arizona çölünün ortasında hurdaya dönüştürdü? Araba yapımcılarının iddia ettiği gibi tüketici talep azlığından mı, yoksa başka kuvvetli etkenler mi vardı? Elektrikli Arabayı Kim Öldürdü? EV1in yaşamı ve esrarengiz ölümünü inceliyor; doğumu ile dalga dalga gelişen ekonomik ve kültürel etkisini, büyük şirketler ve hükümet nezdinde nasıl bir yankı yarattığını sarsıcı sonuçlarıyla araştırıyor."} +{"text":"Haneundae, Kore yarımadasının güney doğusunda bulunan Busan şehrine bağlı Doğu Denizi sahil şeridinin en uğrak noktalarından biri olmakla beraber plajları her yıl 1 miyon ziyaretçiyi kendine çekmektedir. Haeundae'nin yerlisi olan Man-sik, dört yıl önce açık denizde yaptıkları balık avı seferinde bir iş arkadaşını tsunamide kaybetmiştir. O günden beri bir daha denize açılmamıştır. Küçük bir deniz ürünleri restoranını işleterek basit bir hayat sürmekte ve uzun süredir çıktığı kız arkadaşı Yeon-hee'ye evlilik teklifi yapmaya hazırlanmaktadır. Man-sik'in erkek kardeşi ise sahil güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır. Günün birinde ona saldırganca asılan Seulden liseli bir kız öğrencinin hayatını kurtarır. Bu günlük ilişkiler ortaya çıkarken, jeolog ve tusunami araştırmalarında uzman Kim Hwi, Doğu Denizi'nden 2004 yılında Hint Okyanusu'nda oluşan tsunamiye benzer faaliyet sinyalleri geldiğini fark eder. Uyarılarına rağmen, Afet Önleme Dairesi bunun Kore'yi hedef almadığını ve zarar vermeyeceğini ileri sürer. Kore yarımadasına doğru ilerleyen mega tusunamiyi keşfettiğinde ise, çabucak Haeundae'ye doğru hareket eder. Orada bir kültürel etkinlik düzenleyen yedi yıldır görüşmediği eski karısıyla karşılaşır. Aynı zamanda onun babası olduğundan habersiz genç kızını da görür. En sonunda, Kim kaçmak için on dakikalarının olduğu ölümcül bir dalganın geldiğini haber eder. Tatilciler ve Busan sakinleri sıcak yaz güneşinin tadını çıkarırken, bir mega tsunami Haeundae'ye doğru saatte 800 km hızla gelmektedir."} +{"text":"Ju Dou, yönetmenliğini Yimou Zhang'ın yaptığı, Çin yapımı bir filmdir. Varlığını bırakabileceği bir oğul sahibi olmak isteyen zengin ve yaşlı bir adam tarafından satın alınan genç bir kadının, Ju Dounun öyküsü. İktidarsızlığı nedeniyle genç kadını hamile bırakamayan yaşlı adam, hırsını genç kadını önceleri aşağılayarak, daha sonraları da döverek çıkarmaya kalkınca, genç kadın yaşlı adamın yeğeninin ilgisine ve ardından da aşkına sığınır. Filmde Gong Li ve Li Baotianın canlandırdığı karakterler arasındaki ilk dostluk bağı, Baotianın Liyi gizlice gözetlediğini sandığı sahnede, Linin üstünü çıkartarak hem gözetleyeni hem de seyirciyi bir seks gösterisi yapacağı yanılgısına sürüklediği, ancak bu arzulanan süssüz striptizin yerine vücudundaki ezik ve çürükleri gösterdiği sahnede kurulur. Yaşlı adamın evde olmadığı ve yemek yedikleri bir sırada, Li arzusunu açık açık belli eder ve Baotiana bir erkek olduğunu hatırlatarak, Bu vücut senin der, sevişirler. Bu, etik yargılamanın da başladığı sahne olması açısından anahtar özelliği taşır. Ju Dounun hamile kalmasıyla sorunların sonunun bir türlü gelmeyeceği günler başlar. Bebeğin doğumu ölümcül çatışmaların başlamasına neden olur ve bir süre sonra yaşlı adam gizemli bir biçimde ölür. Her şey düzene girmiş gibi gözükürken, beklenenin aksine film mutlu sonla bitmez. Çin kültürünün dul bir kadının yeniden evlenmesine izin vermeyen tutucu gelenekleri pusuda bekler. Aradan yıllar geçecek, Ju Dounun oğlu, annesinin sadakatsizliğine ilişkin dedikoduların etkisinde kalarak, annesinin sevgilisini, yani gerçek babasını öldürecektir. Çin sinemasına erotizm ve cinsel duyarlılığı taşıyan çağdaş filmlerin başında Ju Dou gelir."} +{"text":"Hayatında eski püskü çorap fabrikasından başka bir şeyi olmayan 60 yaşlarındaki Jacobo, sağ kolu ve yirmi yıllık yardımcısı Marta ile sakin, sessiz ve düzenli bir hayat sürdürmektedir. Aralarında alışkanlık, iş ve karşılıklı bağımlılık dışında görünürde hiçbir ilişki yoktur. Jacobonun Brezilyada yaşayan başarılı ve evli kardeşi Herman, uzun yıllar sonra ziyarete geleceğini haber verince düzenleri altüst olur. Annelerinin ölümlerinin üzerinden bir yıl geçmiştir ve farklı ülkelerde yaşayan kardeşler anma töreni sebebiyle biraraya geleceklerdir. Herşeyi rekabete döken Jacobo, evli ve çocuklu kardeşinden altta kalmamak için Martadan karısı gibi davranmasını rica eder. Marta, Jacobonun yanına taşınır ve yıllardır beraber çalışan bu iki yabancı, üçüncü bir yabancının sayesinde birbirlerini tanımaya başlarlar."} +{"text":"Superman'in de dünyası olan Kripton gezegeninin bir patlamayla yok olduğunu takipçileri iyi bilir. İşte bu gezegenden kopan bir parça üzerindeki Argo şehri tüm sakinleriyle birlikte başka bir boyuta sürüklenmiştir. Kaybettikleri gezegenlerinden ötürü bir melankoli içinde yaşayan Kriptonlulardan biri de bizim Superman'in ta kendisi olan Kal-El'in güzel kuzini Kara'dır. Kara Kripton'u, eksantrik ve düzen karşıtı bir sanatçı Zor-El'in anlattıklarıyla tanır. Zor-El yüzünden Argo'yu ayakta tutan küç toplarından biri kaybolduğunda olaydan kendisini sorumlu hisseden Kara, istemediği olayların sonucu kendi boyutunun dışına sürüklenerek Dünya'ya gelir. Burada Superman'e de güçlerini sağlayan Güneş'in etkisiyle insanüstü güçler elde eder. Kara artık Linda Lee kimliğinin altında gizlenen Supergirl olarak Superman'in geçici yokluğundan ötürü boşta kalan yardıma koşma işlerine bakar. Bir yandan dünyayı kaosa sürüklemek isteyen Selena'yı durdurmak bir yandan da kayıp güç topunu bulup kendi boyutuna geri dönme planları yapmak zorundadır. Superman gibi kendi çizgi romanlarına ve mütevazi bir hayran kitlesine sahip olan Supergirl'ün bu sempatik filmi Faye Dunaway, Mia Farrow ve Peter O'Toole gibi esaslı isimleri bünyesinde barındırıyor. Supergirl mitosunun, sinemaya uyarlanırken biraz değiştirilmiş olması çizgi romanın takipçilerini üzmüyor zira ilk 2 Superman filminin geleneklerinde, derli toplu, eli yüzü düzgün bir filmle karşı karşıyayız."} +{"text":"Teğmen Jordan O'Neill Amerikan Deniz Kuvvetleri tarihinde bir ilktir. Çok gizli operasyonlarda kullanılan bu ekibe bir kadın alınması her zaman çok tehlikeli görülmüştür. Böylesine acımasız bir birlikte yetiştirilen erkeklerinde %60'ı başarısızdır. Herkes John Urgayle yönetimindeki birliğin, fiziksel ve psikolojik cehennemi andıran ve haftalarca süren eğitiminden başarıyla çıkamayacağını düşünür. Yüksek rütbeli subaylar ve olayın sonucunu merakla bekleyen bürokratlar da O'Neill'a bu konuda şans vermezler. Öyle ki onun tek destekçisi olan senatör Lillian bile bir gün pes etmesini bekler. Eğitimin sonlarına yaklaşıldığında, Orta Doğu'daki bir göreve atanan birlik O'Neill'ın liderlik güdüsüne ve sağduyusuna mecbur kalır. O'Neill kendi hayatını da tehlikeye atarak görevi yerine getirmek ve Urgayle'ın hayatını kurtarmak zorundadır."} +{"text":"Los Angeles'ın aksiyon-gerilim atmosferi için dört dörtlük sokaklarında geçen Hız Tuzağı'nda Keanu Reeves'i, genç, yakışıklı, cesur, zeki ve bağımsız bir polis, yani tam bir Amerikan kahramanı olan Jack rolünde olarak izliyoruz. Dennis Hopper'ın canlandırdığı baş kötü ise, inanılmaz patlayıcı tuzakları kurarak sivillerin hayatıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan bir çılgın suçlu, Howard. Önce Howard'ın asansörde sıkıştırdığı 13 kişiyi mutlak bir ölümden kurtaran Jack, sonunda kendisini bir otobüs dolusu masum sivili kurtarmak sorumluluğu altında bulur. Otobüs sürücüsü etkisiz hale gelmiş ve direksiyona yolculardan birini canlandıran Sandra Bullock geçmiştir. Pek tabii ki Howard, araca tuzakların ölümcül olanını yerleştirmiş durumdadır; eğer otobüs belli bir süratin altına inerse ya da durursa içindeki yolcularla birlikte havaya uçacaktır. Devreye giren Jack ile Howard arasında kan dondurucu süratte bir gerilim başlar. Kimi zaman komik derecede mantıksız sekanslardan ve adrenalin yüklü sahnelerden oluşsa da, Hız Tuzağı izleyicisine şimdiye dek görülmemiş bir gerilim sunuyor. En önemlisi seyirciyi içine alıyor ve bir saniye rahat bırakmazken, inandırıcı olmayı da başarıyor."} +{"text":"Çocuk yaşlarda 4 arkadaş, hasta bir çocuğun hayatını kurtarır. Bu olayın ertesinde telepatik güçlere sahip olurlar. Başkalarının zihnini okuyabilme yeteneğine sahip olmuşlardır. Zamanla hepsi ayrı dünyalara dağılır, farklı işlerle uğraşmaya başlarlar. Fakat seyrek de olsa, av için biraraya gelmeyi ihmal etmezler. Buluşmalarından biri öncekilere hiç benzemeyecektir. Karşılarına gizemli bir adam çıkar, bu sadece bir başlangıçtır. Bulundukları bölgenin gizli bir nedenden dolayı karantina altına alıdığını öğrenen adamlar, çocukluklarınla da bağlantılı şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşırlar. Büyük Kanyon ve Fransız Öpücüğü gibi filmlerin yönetmeninden bir Stephen King uyarlaması. Kingin telepati, uzaylılar, çocuklukta yaşanan gizemli olay gibi sık sık birarada kullanmadığı temalarını harmanladığı roman, ilginç bir filme kaynaklık etmiş."} +{"text":"Barbara Novak, döneminin ilgi çekici yazarlarından biri. Özellikle erken dönem feminist temalarla dolu romanıyla neredeyse bir yıldıza dönüşmüş durumda. O, aşık olup erkeklerin kölesi olmaya karşı çıkıyor ve kadınların kariyerleri için yaşayıp, erkeklerle sadece seks ortaklığı kurmalarını savunuyor. Catcher Block ise, kadın avcısı, karizmatik bir gazeteci. Kafayı Novak'a takıyor ve sorularıyla ve bakışlarıyla onu baştan çıkarmaya karar veriyor. İkisi arasındaki buluşma, ateşle barutun dansını andıracaktır. Eski Hollywood romantik komedilerini özleyen var mı? Rock Hudson-Doris Day tarzı eski tip bir romantik komediyle karşı karşıyayız. 60'ların benzer tarzdaki komedilerine saygı duruşu niteliği taşıyan film, görüntü tekniğinden, atmosferine kadar o dönemin izini sürüyor. Oyuncularıyla ilgi çeken yapım, yeni bir ikili yaratmaya çalışıyor olabilir, yakışıp yakışmayacaklarını görmek için filmi beklememiz gerekiyor."} +{"text":"Evlilikten ölesiye korkmasına rağmen erkek arkadaşının teklifini kabul etmiştir Sarah. Belki New Yorkta yalnız kalma korkusundan belki de bu şansı bir daha hiç yakalayamamaktan. Genç kadın tam bu kargaşadan kaçmaya çalışırken kız kardeşinin düğünü için doğup büyüdüğü Pasadenaya dönmesi gerekir. Ailenin kara koyunu olan Sarah bu kabus günleri şen şakrak anneannesi sayesinde atlatmayı umarken bir dedikodu ortalığı karıştırır. Kendi annesi de babasıyla evlilik arifesindeyken bir başka genç adamla kaçmıştır. Hatta bu aşk filmlere bile konu olan büyük bir skandal yaratmıştır. Annesinin aşkının izlerinin takip eden güzel Sarah, artık bir internet milyoneri olan Beau Burroughsu bulduğunda en az annesi kadar etkilenecektir. Romantik sinemanın yakışıklı prensi Kevin Costnerı uzun bir aradan sonra aynı türe geri döndürüyor Gerçek Dedikodu."} +{"text":"Benjamin Franklin Gates, hayatını Orta Doğu Kökenli Tapınak Şovalyeleri hazinesini bulmaya adamıştır. Ailesinde kuşaklar boyunca süren bu hazine avcılığında arama sırası artık ondadır. Paha biçilemez hazinenin Kuzey Amerika? da bir yerlerde olduğuna dair efsaneler vardır. Ben yaptığı araştırmalarda elde ettiği ip uçlarını birleştirince hazinenin yerini gösteren haritanın Bağımsızlık Bildirgesi? nin arkasında olduğu sonucuna varır. Ulaşılmaz zenginlik hayallerinde yalnız değildir. En büyük rakibi para için her şeyi yapmaya hazır olan Ian Howe? dur. Amerika? nın en önemli belgesinin başkalarının eline geçmesini önlemek için büyük soygun planını yapmaya başlar. Belgeyi herkesten önce çalmalı ve haritaya, oradan da hazineye ulaşan O olmalıdır. Tarihin bu en büyük soygununu gerçekleştirirken bir takım desteklere ihtiyacı olacaktır. Ulusal Arşivler yetkilisi Abigail Chase ve zekasını teknolojide konuşturan geç Riley ile işbirliği yapar. Macera dolu bir serüvene çıkan Ben Gates? in Oscar ödüllü aktör Nicolas Cage tarafından başarıyla canlandırıldığı film, görkemli ve heyecanlı bir soygunu sinemaseverlerle buluşturuyor?."} +{"text":"\"Her zaman bir bardak kahve içerek başlar. Sonra beraber dışarı çıkarsın, bir yemek ve bir bakarsın beraber uyuyorsun. Bir müddet sonra herşey normale döner ve birgün çok yakınlaştığınızı düşünerek korktuğunu söyler.\" Bunlar geleceğinden endişe duyan 29 yaşındaki Fanny'nin sözleri. Son derece çekici ve güzel bir kadın olan Fanny dört yıldır tek başına yaşıyor. Aslında ihtiyacı olan her şeye sahip gibi görünüyor; bir daire, bir iş ve arkadaşlar. Ancak istediği tek şeye sahip değil, bir eş. Alman yönetmen Doris Dörrie'nin yaşamın ironisini keyifle irdelediği son filmi \"Kimse Beni Sevmiyor \" ile aşk dışında her şeye sahip olan ve bir türlü mutluluğu yakalayamayan kompleksli bir kadın portresi yaratıyor."} +{"text":"Birinci Dünya Savaşından kısa bir süre önce, Almanyanın kuzeyinde bir Protestan köyü. Yaşamı inanç, iş ve feodal toplum yapısı yönetmektedir. Köyde ritüel cezaları andıran esrarengiz kazaların meydana gelmesiyle, köy halkının huzuru kaçar. Fail henüz meçhuldür ve öğretmenin şüphelerine de kimse inanmak istemez. Hanekein Cannes Film Festivalinin Altın Palmiye ödüllü filmi. Filmin öyküsü 1913 yılında Almanya'nın kuzeyinde öğrencilere sıra dışı cezalar verilen bir köy okulunda geçiyor. Haneke bu filmdefaşizmin ortaya çıkışında okulda verilen eğitimin rolünü çözmeye çalışacak. Bu yıl Eurimages'in en yüksek destek verdiği yönetmen olan Haneke'ye bu filmi için $6.3 milyonluk Eurimages'in fonundan $1 milyon ayrılmıştı. Ayrıca Fransız-Alman Film örgütü de filme $400.000 destek vermişti. Toplam bütçesi $2 milyon olan filmin Eylül 2009'da gösterime girmesi bekleniyor."} +{"text":"Brazilyanın kuzeyinde sırt çantaları ile seyahat eden Amerikalı genç turistler Alex, kızkardeşi Bea ve arkadaşları Amy, otobüsleri kaza yapınca, aynı otobüsteki diğer turistlerle mecburen tanışırlar: Pru, Finn ve Liam. Altı yoldaş, otobüsteki diğerleriyle birlikte yeni bir otobüsün gelmesini beklemeye başlarlar ama otobüs görünmez. Yerlilerle aralarında kavga da çıkınca, gençler sürüden ayrılmaya ve yoldan çok da uzak olmayan sahildeki plaja inmeye karar verirler. Burada karşılarında başka turistler, cennet gibi bir ortam, son derece konuksever yerliler ve çok ucuz bir bar ve pansiyon bulan gençler burada kalmaya karar verirler. Geceyi çılgınca eğlenerek geçiren gençler ertesi sabah uyandıklarında ayakkabıları da dahil, tüm eşyalarının çalındığını ve plajın terk edildiğini görürler. Kandırılmış ve soyulmuşlardır. Yakınlardaki köye gidip polis arayan gençler burada kasabalıların düşmanca tavırları ile karşılanır. Bir gün önceden dostluk kurdukları Brezilyalı köyün yerlisi bir genç olan Kiko onlara yardım eder. Ancak eşyalarının soyulmasının, böbrek, ciğer ve kalplerinin çalınmasına oranla önemsiz olduğunu anlayacak vakti bulup bulamayacakları belli değildir. Gençler, Brezilyalı bir organ mafyası çetesinin ve bu çetenin psikopat bir doktor olan liderinin yeni hammaddeleri haline gelmişlerdir."} +{"text":"İsrailin cesur genç yönetmeni Eytan Fox bu kez tutku dolu ve trajik bir aşk hikayesi ile karşımızda. Film bir İsrail-Filistin kontrol noktasında açılıyor; bir tarafta askerliğini yapmakta olan Noam, diğer tarafta ise yol kenarında doğum yapmak zorunda kalan bir kadına yardım etmekte olan Ashraf. İlk olarak burada tanışıyorlar ve hemen aralarında bir bağ kuruluyor. Noam, Tel Avivin Shenkin Caddesinde oturuyor; İsrailli liberal solcu ve gençlerin yaşadığı, bir tür fanusu andıran modern, steril ve şık bir semt. Ashraf, Noamın hayatına girdiğinde, bu fanusun içinde ona da yer açılıyor, Noam ve arkadaşları Lulu ve Yali ile yaşamaya, Yalinin şık lokantasında -izinsiz de olsa- çalışmaya başlıyor. Ancak tabii ki tüm İsrailli ve Filistinlileri saran düşmanlık arka planda hep hissediliyor; bu iki sıradan ve sevilesi adamın aşkı bu husumetin acısını ve tedirginliğini hep taşıyor. Lulu ve Noamın işgal karşıtı bir grupla düzenlemeye çalıştıkları Barış eylemi, tüm iyi niyetlerine karşın, özellikle Ashraf aniden Tel Avivden kaçmak zorunda kalınca gerçekler karşısında zayıf ve sığ kalıyor. Baloncuk, izleyiciye sürekli, içinde gerçeklerden uzak bir hayat sürdürülen fanusların delineceğini, delinmek zorunda kalacağını hatırlatıyor. Ashraf ve Noamın tutku dolu sevişme sahneleri, hülyalı aşkları ve birbirlerine duydukları şefkat, yaklaşan felaketle yüzleşmeyi daha da güç kılıyor."} +{"text":"Film The Dream lakaplı dünya şampiyonu boksör Kassim Oumanın hayatını beyazperdeye taşıyor. Uganda doğumlu Kassim henüz 6 yaşındayken ayrılıkçı ordu tarafından kaçırılarak çocuk asker olmak üzere eğitilmiştir. Ayrılıkçılar hükümeti ele geçirdiğinde Kassim ordu askeri olur korkunç suçlara itilerek hem kurban hem de suçlu durumuna düşürülür. Bu sırada ordunun boks takımı olduğunu keşfeden Kassim bu sporun özgürlüğünü sağlayacak bilet olduğunu fark eder. 12 yıl süren savaştan sonra, Kassim Afrikadan iltica eder ve Birleşik Devletlere varır. Kassim evsizdir ve kültür şoku yaşamaktadır fakat boks kariyerinde hızla yükselir ve hafif ortasiklette dünya şampiyonu olur. Bugün 29 yaşında olan Kassim neşeli yapısı, şöhreti ve hip hop hayat tarzıyla Amerikan Rüyasını gerçekleştirmiş gözükmektedir. Jermain Taylor ile yapacağı unvan maçı için hazırlıklarını Little Rock, Arkansasta sürdüren Kassim, kendisine rahatsızlık veren duygularını ringten uzak tutmakta zorlanmaktadır. Ailesiyle Ugandada tekrar birleşme arzusunu yerine getirmek isteyen Kassimin tek umudu kaçırılmasından sorumlu olan hükümetin başkanının kendisine affetmesidir."} +{"text":"John Person, yıldızı çabuk parlayıp çabuk sönmüş, kalburüstü bir aktördür. Hayatı boyunca kovaladığı yıldız ünvanı artık onun için bir hayalden ibarettir. Üstelik, zavallı Person'un yakasında 28.648 dolarlık bir kredi kartı borcu da vardır. En kara günlerini yaşayan John'un kapısını bir gün, çatlak kapı komşusu çalar ve hayal bile edemeyeceği bir teklif sunar: Eğer John, bir hafta içinde mavi bir valizi, Arizona'da \"kovboy\" adıyla bilinen bir adama ulaştırabilirse tam tamına 28.648 dolar alacaktır. Teklifi çaresiz kabul eden John; yolculuk sonunda bunun basit bir geti-götür işi olmadığını fark eder. Kovboy denen şahıs, kendisine bir bovling çantası yollamış ve asla açmamasını tembihlemiştir. Acaba bu çantada ne vardır ? Komşusunun kellesi mi, evrenin sırrı mı ? Peki, bu valiz neyin nesidir? Hiçbir yerin tam ortasında, evrenin en gizemli olayları olmak üzeredir. Joey Lauren Adams, Kelsey Grammer gibi ünlü isimlerin biraraya geldiği, oldukça gizemli bir film. Uzaylılar, mavi bir valiz, bir kovboy, bir bovling çantası. Hiçbir yerin tam ortasında gizemli işler olmak üzere. havlayankuzu"} +{"text":"60'ların Paris'inde ergenlik çağındaki Musevi çocuk Moses, annesi kardeşini de alıp evi terkedince babasıyla mutsuz bir hayata mahkum olur. Zamanının çoğunu mahallenin Türk bakkalı İbrahim Demirci ile geçirmeye başlar. Moses'ın babası depresyon sonucu intihar edince, onu İbrahim evlat edinir. Çok bilge bir adam olan İbrahim'in ışığında Kuran'dan yaşama dair güzel şeyler öğrenir Moses. Sonunda dükkanı kapatarak bir spor araba alırlar ve İbrahim'in ülkesine, yani Türkiye'ye doğru bir yolculuğa çıkarlar. Moses, burada bambaşka bir yaşama adım atarken yepyeni insanlarla da tanışacaktır. Popüler Fransız romancı Eric-Emmanuel Schmitt'in aynı adlı romanında uyarlanan film, başrolündeki emektar aktör Ömer Şerif'e Venedik'te ve Cesar ödüllerinde birer ödül kazandırdı."} +{"text":"Çinli yönetmen Yu Li, daha önce çekmiş olduğu iki film gibi son filmi Ping Guo'da da hızla büyüyen ve gittikçe dışarıya daha çok açılan ülkesinin sosyal problemlerine yoğunlaşıyor. Büyüyen ekonomiye ve gelişen teknolojiye karşın gittikçe daha da küçülen insanlara ve insanlığa özgü pek çok değere filminde yer veren yönetmen, şehrin büyüklüğüyle tezat oluşturacak bir biçimde sıradan insanların yaşamlarına kamerasını uzatıyor. Başkent Pekin ülkenin gelişimini özetleyen bir prototipe dönüşürken, sıradan insanların sıradan olmayan sorunlarıyla başa çıkma şekilleri de pek çok insani değerin yok olduğunu gözler önüne seriyor. Ahlaki çürümenin, fuhuşun, alkolün ve toplumsal eşitsizliğin hegemonyasındaki bir şehirde, yok olup giden hayatlardan kesitler sunan yönetmen; ülkesinde kaybolmaya yüz tutmuş pek çok değeri de kayıp insanların öyküleri üzerinden hatırlatıyor."} +{"text":"Ha-yeong sıradan çatlak bir lise kızıdır. Sevgilisiyle 100 günü doldurduğu gün onunla ayrılır ve sinirli bir şekilde yolda yürürken, yerde gördüğü içeçek kutusuna tekme atar ve kutu yoldan lüks arabasıyla geçen genç bir delikanlının kafasına çarpar ve çocuk direksiyona sahip çıkamayarak duvara toslar. Buna çok sinirlenen çocuk kutuyu görür ve kimin attığına bakar. Ha-yeongu görünce ona kızar. Ha-yeong ise sevgilisinden ayrılmanın kızgınlığıyla ona çıkışır. Bunun üzerine delikanlı ona arabasının tamirinin pahalı olduğunu ve bunu ödemesini söyler. Ha-yeong fazla para olduğunu duyunca oradan hızlı bir şekilde kaçar ama arkasında bir şey unutmuştur. Cüzdanı yere düşmüştür ve delikanlı ertesi gün onu okul çıkışında yakalar ve onunla bir sözleşme yapar. 100 gün boyunca onun istediği her şeyi yapacaktır. Çocuğun adı Hyeong-jundur ve Ha-yeongun evinin tam karşısında oturuyordur. Oldukça zengindir. Ha-yeong, Hyeong-junun yalan söylediğini öğrendiği zaman ondan intikam alır ama planı suya düşer. Çünkü Hyeong-jun ondan daha güçlüdür. Bu yüz gün boyunca ikili arasında gelişen komik anlar ve duygusal yakınlaşmalar olur. -alıntı-"} +{"text":"\"Aslolan kimi sevdiğiniz değil, nasıl sevdiğiniz...\" Holden ve Banky popüler çizgi roman \"Bluntman and Chronic\"in yaratıcıları olan çok iyi iki arkadaştır. Bu çizgi roman Kevin Smith'in \"Clerks\" ve \"Mallrats\" filmlerinde daha önce izlediğimiz ve bu filmin de karakterleri olan salak torbacılar Jay ve Silent Bob ��rnek alınarak yapılmıştır. Holden, daha sonra lezbiyen olduğunu öğreneceği bir başka çizgi romancı Alyssa'ya aşık olur. Bu ilişki Holden'in Banky ile yıllardır süren arkadaşlığını tehlikeye düşürecektir. Holden Alyssa'nın geçmişiyle bir türlü barışamadığından ilişkileri de aniden duvara çarpar. Kevin Smith'in View Askew evreninde yer alan filmleri arasında şüphesiz en derin ve çarpıcı olanı \"Amy'nin İzinde\", kahramanı Holden'la birlikte seyircisini de içsel bir serüvene çıkarıyor. Holden, aralarından Jay ve Silent Bob'un da yer aldığı sayısız Askew karakterinden ne kadar çok nasihat alırsa alsın, gözlerindeki perdeyi sadece kendi istediği zaman aralayacaktır ve artık sorun bunun ne kadar geç ya da ne kadar erken olacağıdır."} +{"text":"Charlie bir pakta yarı sarhoş dolaşırken karşılaştığı bir kadına kur yapar; fakat kadının kocası Ambrose' un gelmesiyle zor durumda kalır. Charlie'yi hırpalayan kıskanç koca, karısını alıp otele gider. Uyuyacak yer arayan Charlie de tesadüfen aynı otele gidecektir. Bir hayli sarhoş olduğundan lobide oturan adamın alçılı ayağına defalarca basar, odasına gitmek için çıkması gereken merdivenlerden defalarca yuvarlanır ama çıkmayı beceremez. Yukarı çıkmayı başardığında da sarhoşluktan kendi odası yerine, parktaki olay yüzünden hala kavga etmekte olan çiftin odasına girecektir. Sonunda kendi odasına döner ve uykuya dalar. Bu sefer de Ambrose' un karısı uyurgezer olduğu için onun odasına gelir. Kadını kocasına fark ettirmeden odasına geri götürür fakat kadının odasından çıkmak üzereyken Ambrose gelir. Korku içinde, yağan yağmura rağmen iç çamaşırlarıyla balkona sığınır. Bu sefer de onun durumundan şüphelenen polisin kurşunlarına hedef olacağından mecburen içeri girecektir."} +{"text":"Bir banka soygununun ardından tutuklanan yakışıklı hırsızın, cezaevinden bir müzikal gösteri sayesinde kaçabileceği kimsenin aklına gelmemişti... Long Rudford cezaevinde ters giden bir şeyler vardır. B kanadındaki sert adamlar uysallaşmaya başlamışlardır. Hepsi kostüm giyip, peruklar takıp, dans ve müzik dersleri almaktadır. Cezaevi müdürünün sahnelediği tamamiyle amatör bir yapım olan Nelson müzikalinde rol almaktadırlar. Fakat, işin aslı göründüğü gibi değildir. Mahkumlar cezaevinden kaçmak için tiyatro gösterisini kullanmayı planlamışlardır. Jimmy ve Rudy planın merkezindeki kişilerdir. Gösteride mahkumlarla beraber rol alan tek kadın, cezaevinde psikolojik destek danışmanı olarak çalışan, güzel Annabel'dir. Fakat, Jimmy'nin Annabel'e aşık olması ve güvenlik görevlisi Perry'nin bir şeylerin ters gittiğini anlaması planlarında pürüzlere neden olur. Acaba perde Jimmy ve adamları için hayatlarında yeni bir sayfa olarak mı açılacak yoksa yaşamlarının performansını mı sunacaklar? Ve Jimmy'nin seçimi ne olacak? Aşk mı? Özgürlük mü?"} +{"text":"Bir TV ekibi bir ilkokulu ziyaret eder. Öğretmeni Mary'den Vaftizci Yahya'nın hikayesini anlatmasını ister, bu sırada ekip çekim yapmaktadır. Yahya halka \"Give up yer aul sins\" der. Kadınlardan biri itiraz eder. Yahya hapse atılır ve şüphe içine düşer, ve oradan geçen birinden İsa'yı bulmasını ve gerçekten Tanrı olup olmadığını sormasını ister. Denizde balık avlamakta olan İsa bu kişiyi Tanrı olduğuna ikna eder. Böylece yoldan geçen kişi hapishanenin oraya gelir ve Yahya'ya cesaret verir. Bu sırada, kral bir partiye davet edilmiştir, kral daha önce Yahya'nın karşılaştığı kadını da partiye götürür, onunla dans etmesini ister, ve ondan o kadar çok etkilenir ki ne isterse yapmaya karar verir. Mary'nin renkli anlatımı, Yahya'nın başı ve ekibin makarası sonuna yaklaşır."} +{"text":"Charlie, güzel havadan faydalanmak ve golf oynamak için bir tatil yöresine gelir. O trenden indiği sırada -yine Chaplin tarafından canlandırlan- Charlie'ye ikizi kadar benzeyen başka bir zengin adam da karısını istasyonda karşılamak için hazırlanmaktadır. Fakat pantolununu giymeyi unutup dışarı çıkar ve yeniden odasına dönmeyi başarana kadar karısı Edna'yı almak için geç kalır. Edna bir araba ayarlayarak hizmetçileri ile eve dönerken Charlie de onun arabasının arkasına tutunarak golf oynayacağı yere giden yolu bedavaya getirir. Kendisini almaya gelmediği için kocasına sinirli olan Edna ona bir not yollar ve o içkiyi bırakıncaya kadar ayrı odada yatacağını bildirir. Duruma üzülen zengin adam kameraya arkası dönük bir şekilde sarsılarak ağlamaya başlar ama geri döndüğünde ağlamadığı, aksine bir kokteyli karıştırdığı görülür. Bu sırada Charlie de golf sahasına ulaşmıştır; ancak cebi delik olduğundan topunu kaybeder ve orada golf oynayanlardan top araklamaya çalşır. Bu sırada at sırtında dolaşan Edna'ya rastlar ve ona aşık olur. Onu çılgıncasına koşan, kontrolden çıkmış bir attan kurtardığı ve sonunda onunla evlendiği bir hayal kurar; fakat bunlardan habersiz olan Edna uzaklaşıp gider, Charlie de oyununa devam eder. Charlie golf oynayan iki adamın kavga etmesine ve bir tanesinin suya düşmesine yol açtıktan sonra polisle başı derde girer. Polisten kaçarken Edna'nın da katılacağı bir kıyafet balosuna gider ve herkes değişik kıyafetler içinde olduğundan kimse ondan şüphelenmez."} +{"text":"Charlie, kent hayatından sıkılmış ve kendini taşranın sakinliğine bırakmış şehirli bir züppedir. Tillie ise bir çiftlikte babasıyla yaşayan, yarı saf ve geçkin bir köylü kızıdır. Charlie etrafta dolaşırken tesadüfen ona rastlar. Tillie' nin babasının epeyce parası olduğunu fark edince de aslında hiç hoşlanmadığı Tillie'ye aşıkmış gibi davranıp onu kendisiyle birlikte şehre kaçmaya ikna eder. Ona inanan Tillie babasının paralarını çalar ve şehre giderler. Charlie ilk fırsatta Tillie' yi bir restoranda sarhoş eder ve eski kız arkadaşı Mabel ' in yardımı ile paraları alıp kaçar. Tillie sarhoşluğun da etkisiyle olay çıkarınca tutuklanıp hapse atılır. Çaldıkları paralarla bol bol alışveriş yapan Mabel ve Charlie ise sinemaya gidip A Thief's Fate adlı bir filmi izlemeye başlarlar. Film, Charlie ve Mabel gibi dolandırıcılıkla geçinen bir çiftin polis tarafından tutuklanmasini anlatmaktadır. Filmin konusu ve yanlarındaki koltukta oturan polisin onların gerginliğinden şüphelenmesiyle korkup kaçarlar."} +{"text":"Doğu Anadolu'ya tayini çıkan ebe Mürvet'le, kanun kaçağı Şehmuz'un insancıl ilişkilerinin öyküsü. Görsel olarak etkileyici bu dramda Şerif Gören, Ankaradan uzak bir kasabadaki sağlık ocağına görevli olarak gitmekte olan ebe Mürüvvetin öyküsünü anlatıyor. Mevsimlerden kıştır ve otobüsü kara saplandığında civardaki bir ailenin yanına sığınmak zorunda kalır. Sabah ordan ayrılmaya çalışsa da bunun mümkün olmadığın görür: Kar iyice yükselmiştir. Mürüvvet kışı bu köyde geçirmeye karar verir. Bunda yolların kapalı olması kadar Şehmuz adlı bir adama ilgi duyması da rol oynamıştır. Şehmuz, karısının ve çocuklarının katilini öldürdüğü için polis tarafından aranmaktadır. Mürüvvet ve Şehmuz polisin bir gün onu yakalayacağının farkındadırlar. Bu nedenle ilişkileri ve aldıkları kararlar sonunda üstesinden gelmeleri gereken bir yük taşımaktadır..."} +{"text":"Michael Felgate, kibar ve kendinden emin bir İngiliz açık artırmacıdır ve hayatında ilk defa fena halde aşıktır. Kızarkadaşı Gina ile ilk randevusundan üç ay sonra, bütün cesaretini toplar ve ona evlenme teklif eder. Ama Michael'ın hiç beklemediği bir şey olur. Gina bu teklifi reddeder. Michael'ı çok sevmesine rağmen onunla asla evlenemeyeceğini söyler. Michael, Gina'yı babası Frank'in Küçük İtalya'daki restoranına kadar takip eder. Burada Michael Amerikalı ve İtalyanlardan oluşan bir grupla karşı karşıya gelir ve bu grup Frank'e alışılmışın dışında bir saygı göstermektedir. Frank, müstakbel damadına karşı çok misafirperverdir ancak Michael, Gina ile evlendiği takdirde onun ailesinin bir üyesi olmanın yanında Aile'nin de bir üyesi olacağını farkeder. Yani Gina, bir başka erkek arkadaşını daha -ailesinin gangıster yaşamından uzak tutmak için- reddetmiştir. Ancak Michael, sevdiği kadınla evlenmeyi kafasına takmıştır. Bunun için de mafyanın kötü emellerine ulaşmasını engellemek için büyük bir cesaretle harekete geçer."} +{"text":"Charlie rüzgarlı bir günde plajda dolaşırken, karısını beklemekte olan bir adama rastlar. Rüzgar nedeniyle uçuşan şapkalar birbirine karışır ve sinirlenen iki adam kavgaya etmeye başlar. Charlie bir taraftan adamı dövüp bayıltırken bir taraftan da o esnada yanından geçen ve durumu fark eden Edna' yla flört etmeye çalışır. Diğer adamın ayılmasıyla yeniden başlayan bu kavgadan sıkılan Edna, ordan ayrılır ve iri yarı kocasını beklemek için parka gider. Kavga etmekten yorulan iki adam ise birlikte dondurma yemeye karar verirler. Bu sefer de ikisi de dondurmayı diğerinin ısmarlamasını isteyince aralarında yeni bir kavga başlar. Onlar birbirine dondurma fırlatmaya başladığında oraya yeni gelmiş olan Edna' nın kocası da kavgaya karışır. Polisin gelmesiyle ordan sıvışan Charlie parka gider ve yeniden rastladığı Edna' ya kur yapar ama kocası gelince ordan kaçıp plaja gider. Bu sefer de sürekli kavga ettiği adamın karısına rastlayıp onunla flört etmeye çalışır. En sonunda sinirli iki adam onu yakalar fakat oturdukları banktan hep birlikte düşerler."} +{"text":"Floransa 1934. Değişik kültürlerden gelme bir grup hanımefendi her gün öğleden sonra çay içmek için bir araya gelmektedir. Britanya'nın eski İtalya Büyükelçisinin dul eşi Lady Random, artist ve şarkıcı olan Arabella, aşırı heyecanlı Amerikanlı arkeolog Georgie ile kendi başına buyruk Elsa bu grubun bazı üyeleridir. İçlerinden birisi olan Mary küçük bir çocuğun velisi olur ve kısa süre sonra da tüm grup bu küçük çocuğu sanki kendi evlatlık edinmiş gibi sahiplenmeye ve onu yetiştirmek üzere çalışmaya başlarlar. Ancak bu benzersiz topluluğun düzenli giden yaşantısı politik ortamın değişmeye başlaması üzerine etkilenir ve büyümekte olan Luca artık kendi başının çaresine bakmanın yollarını aramak ve önüne çıkacak zorluklara göğüs germek zorunda kalacaktır."} +{"text":"In antiquity, the Amazons defeat the war god, Ares, and Zeus charges them to hold him prisoner as eternally young warriors on the hidden island of Themyscira. Centuries later, US Air Force pilot Steve Trevor is lured to crash land on the island and the distraction of that trespass allows Ares to escape. In response, Princess Diana wins the responsibility to both take Trevor home and recapture the fugitive god. Steve Trevor offers to help and together this disparate pair must not only overcome Ares' efforts to achieve a bloody revenge, but also reconcile their own conflicting world views in an adventure that would be the first for the greatest of the female superheroes."} +{"text":"Zhao ve Liu, ellili yaşlarında iki iş arkadaşı ve dosttur. Birlikte içki içip sarhoş oldukları bir gece, Liu ansızın ölüverir. Dostuna geçmişte verdiği sözü tutmak isteyen Zhao, Liu'nun cesedini doğduğu topraklara götürmek için Çin boyunca binlerce mil yol almayı göze alır. İnatçı köylü ülkeyi bir baştan diğerine kat edecek bir otobüse atlar fakat otobüs soyguncular tarafından durdurulur. Zhao haydutlara dostunun tazminatını çalmaları için öncelikle onu öldürmeleri gerektiğini söyler. Zhao'nun kararlılığından etkilenen haydutlar otobüsü terk ederler fakat bu arada yolcular da Zhao ve ölü arkadaşını otobüsten atmaktan çekinmezler. Bir otelde geçirdiği gecenin ardından Zhao bu defa yolculuk için ayırdığı paranın çalındığını görür ve umutsuzluğa düşerek ağlamaya başlar. Ancak kararlılığı, gayreti ve nüktedan dili sayesinde her türlü zorluğun üstesinden gelmeye teşvik edecek ve Çin'in olağanüstü güzelliklerine tanıklık edeceği seyahati boyunca Zhao pek çok farklı karakter ile karşı karşıya gelecektir."} +{"text":"İnanç, cinsellik ve köktendincilik hakkındaki kanıları yıkan, eşi görülmemiş bir belgesel. Hasid mezhebinden ya da ortodoks, eşcinsel Yahudilerin büyük samimiyetle anlatılmış kişisel hikayeleri üstüne kurulu bu film, derin bir ikilemle karşı karşıya kalan bir grup insanın portresini çiziyor: Yahudiliğe ve yüce Tanrı'ya yönelik büyük sevgilerini, kutsal kitaplarda eşcinselliği yasaklayan korkunç kurallarla nasıl uzlaştıracaklardır? Film ilerledikçe, dünyanın açıkça eşcinsel olduğunu ilan eden ilk ortodoks hahamından, cinsel kimliklerini toplumdan saklamak için evlenmiş Hasid mezhebinden eşcinsel erkek ve kadınlara, dindar aileleri tarafından terk edilenlerden, liseli ortodoks lezbiyen aşıklara kadar, kimi gizlenen, kimi çekincesiz, bir dizi karmaşık insanla tanışırız. Çoğu acıklı bir şekilde dışlanmıştır ve acıları gerçektir; yine de ironiye, mizaha başvurarak ve esnek davranarak, bu binlerce yıllık geleneği sever, sayar, onunla didişip onu sorgularlar. Sonuçta, inançlarını hayatlarının gerçeğiyle birlikte nasıl uygulayacakları sorunuyla karşı karşıyadırlar..."} +{"text":"Tüm hayatı boyunca normal bir insan yerine konmamış ve hiçbir eğitim almamış olan Danny bir çeşit köledir. Patronu ve aynı zamanda sahibi Bart tarafından bir köpek gibi eğitilmiş ve kendisine sadece tek bir şey öğretilmiştir, dövüşmek ve öldürmek. Yasadışı yapılan dövüşlerde Bart tarafından dövüştürülen Danny?nin hayatı algılaması, eğitimsizliği yüzünden on yaşındaki bir çocuğunki gibidir. Bir gün Bart?la beraber geçirdiği trafik kazasından sonra Bart komaya girince Danny sahipsiz bir hayvan gibi sokak ortasında kalır. Dünyaya dair hiçbir bilgisi olmayan genç adama kör bir piano akortçusu yardım eder. Adamdaki anormallikleri fark eden müzisyen, Danny?ye hayatı yeniden öğretmeye başlar; tabii ki müziği kullanarak. Ve Danny hayatında hiç bilmediği sevgi, aşk, intikam ve bağışlama gibi duyguları öğrenmeye başlar. Unleashed, her ne kadar yönetmen koltuğunda oturmuyor olsa da, Luc Besson?ın hem yapımcılığını hem de senaristliğini yaptığı bir film."} +{"text":"Los Angeles'ta yalnız bir hayat süren Arden'in hayatı cinayete kurban gitmiş bir genç kızın cesedini bulmasıyla bir anda altüst olur. Bu keşif ona kendi oturduğu bölgede küçük çaplı bir ün sağlar. Süpermarkette tanıştığı Rudy ile arasında bir ilişki başlayacaktır. Ölü kızın cesedi morgta otopsiye hazırlanırken, şehrin bir diğer köşesindeki depresif görünümlü Leah için bir umut doğmuştur. Kız kardeşi on beş yıl önce kaybolan Leah, bu kimliği belirsiz cesetle yaşadığı travmaya son vermeye çalışacak, bu süreç yaşanırken yanında Derek olacaktır. Bunlar olurken ev kadını olan Ruth, ceset ve kocası Carl arasında rahatsız edici bir bağlantı kurmaya başlar. Bilinmeyen bu ölü kız, belki de hiç karşılaşmadığı bu insanların hayatını bir anda değişime uğratmıştır."} +{"text":"Terry Gilliam tarafından \"'Alice Harikalar Diyarında' ile Sapık'ın buluşması\" olarak nitelendirilen, tabu yıkıcı ustanın göz kamaştırıcı, gerçeküstü ve mizah dolu bu son şaheseri, bir çocuğun, ateşböceklerinin isimleri olduğu, bataklık adamlarının güneş batarken uyandığı ve sincapların konuştuğu muhteşem hayal dünyasını anlatıyor. Yarı-isterik annesi aşırı dozdan ölünce, son derece meraklı küçük Jeliza-Rose, babası tarafından büyük şehirden kırlardaki yıkık dökük bir eve götürülür. Babası, annesinden daha iyi durumda değildir: Eski bir rock yıldızı olan Noah'nın kafası mütemadiyen dumanlıdır. Jeliza-Rose, günlerini geniş çayırlarda, kafasında kurduğu fantezi dünyasında kendi başına geçirir, ta ki sonradan en iyi arkadaşı olan zihinsel özürlü Dickens ve onun cadıya benzeyen ablasıyla tanışana kadar."} +{"text":"Aardman'ın Oscar ödüllü kısa çizgi filmi Wallace & Gromit'in sevimli karakterlerinin ilk uzun metrajlı filmi Wallace ve Gromit Yaramaz Tavşan'a Karşı'da peynir tutkunu Wallace ile sadık köpeği Gromit'in serüvenleri yer alıyor. Wallace ile Gromit'in yaşadığı kasabada her yıl düzenlenen geleneksel Büyük Sebze Yarışması zamanı yaklaşmaktadır. Girişimci ruhlu iki dostumuz, kendi keşifleri olan ve Anti-Pesto adını verdikleri mikrop kontrol donanımıyla her sene bu dönemde adeta para basmaktadır. Anti-Pesto sisteminin en önemli özelliği, kasabanın sebze bahçelerine dadanan tavşanları, onlara zarar vermeden insani yöntemlerle uzak tutmasıdır. Kasabanın sebze ekili alanlarına ansızın çok büyük çaplı gizemli bir saldırı başlar. Bahçelere dadanan tavşanlar özellikle gece saatlerinde yollarına çıkan herşeyi kemirerek adeta tarlaları talan etmektedir. Yarışmanın sahibeliğini üstlenen Bayan Tonnington, yarışmayı kurtarabilmek için Anti-Pesto donanımının devreye sokulmasına karar verir. Ancak bu durum, Bayan Tonnington'un kendini beğenmiş züppe sevgilisi Victor Quartermaine'in hoşuna gitmez. Bayan Tonnington ile evlenebilmek için pusuda bekleyen Victor, sebze bahçelerine saldıran canavarları hemen öldürmekten yanadır. Böylelikle kasabanın kahramanı pozisyonunu garantileyecektir. Yarışmanın kaderinin tehlikeye girdiğini gören Bayan Tonnington, sebzeleri tahrip eden yağmacıları avlaması için Victor'a izin vermek zorunda kalır. Ancak farkında olmadığı bir gerçek vardır: Victor'un gerçek niyeti bambaşkadır ve bu niyet hem Bayan Tonnington için, hem de iki kahramanımız için istenmeyen sonuçlara yol açabilecektir."} +{"text":"Film 1920'li yıllarda Almanların, Polonyalılar ve diğer azınlıklarla birlikte uyum içinde yaşadıkları yoksul kent Danzig 'de başlar. Annesi ve hangisinin babası olduğunu bilmediği iki erkekle birlikte yaşayan Oskar'a üç yaşına bastığı doğum gününde teneke bir trampet hediye edilir. Bu andan itibaren çevresinde gözlemlediği erişkinlerin mutsuz ve acınılacak dünyalarına katılmaktansa hep çocuk olarak kalmaya karar verir. Gerçekten de yıllarca fiziksel olarak bir gelişme göstermez. Çevreye karşı tek protestosu büyümeyi reddetmek değildir, aynı zamanda teneke davuluna şiddetle vururken çıkardığı cam eşyaları bile parçalayan tiz çığlığı da 2. Dünya Savaşı yaklaşırken ülkede olup bitenlere duyarsız kalan orta sınıf Alman toplumunu bir yadsıma biçimidir, gitgide çıldıran dünyaya karşı bir protestodur."} +{"text":"Jack ve Frank Baker kardeşler her gece bir yerde piyano çalarak yaşamlarını sürdürürler. Frank faturalarını ödeme ve ailesine rahat bir yaşam sunma derdindedir, kardeşi Jack'in ise hayattan hiçbir beklentisi kalmamıştır. J Giderek daha sıkıcı bir hal alan işlerinde değişikliğe gider ve gruba bir şarkıcı alırlar. Sesiyle onları büyüleyen Susie sayesinde her şey yoluna girmiş gözükür. Ancak Jack ve Susie arasındaki ilişkinin gidişatı ve iki kardeş arasındaki eski hesaplar bir süre sonra hayatlarının çıkmaza girmesine sebep olacaktır. J Jeff Bridges, Michelle Pfeiffer ve Beau Bridges'ın rol aldığı; Harry Potter filmlerinin senaristi Steve Klovesun yazıp yönettiği İki Erkek Bir Kadın meslektaş iki kardeş arasındaki açmazları dramatik şekilde yansıtan ve Pfeiffer'ın kendisinin seslendirdiği şarkılar ile renklenen, müzik dolu bir film."} +{"text":"Zinedine Zidane... Şüphesiz futbol dünyasının gördüğü efsanelerden biri. Pele ve Maradona tarzı oyunculardan bahsedersek bunu söyleyebiliriz rahatlıkla. Bu efsane oyuncu 23 Nisan 2005 tarihinde Santiago Bernabeu stadında oynanan Real Madrid-Villa Real maçının 90 dakikasında 19 ayrı kamera ile görüntülendi ve ortaya bu film çıktı. 90 dakika süresince farklı açılardan yapılan çekimler bir araya getirildi. Zidane'ın maç içersindeki her anı kaydedildi. Akıttığı terin parıldayışı, karakterini yansıtan hareketlerin altını çizen yakın plan çekimler filme renk kattı. Sydney Pollack, Woody Allen, David Fincher ve Roman Polanski gibi isimlerle çalışma fırsatı yakalayan Darius Khondji'nin görüntü yönetmenliğinin maharetini sonuna dek konuşturduğu bu film, oldukça deneysel, futboldan zevk alanlar için bir o kadar keyifli bir deneyim."} +{"text":"Vertovun Kameralı Adam adlı eseri Moskova, Riga ve Kievdeki görüntülerin montajlanarak devam eden bir tam günü anlatması üzerine kuruludur. Sovyet yönetmen ve kuramcı Dziga Vertovun filmi, can alıcı bir geçiş noktasında SSCByi anlatıyor gün doğumundan gün batımına kadar bir Sovyet kentinin portresi. Vertovun sinema, gerçeklik ve tarihin ilişkisi konusundaki coşku verici ve bazen neşelendirici yorumları bir çığır açmıştı. Kameralı Adam, geçen yüzyılın modern kentleri için sözsüz bir güzelleme... Bu film, senaryosu dahil her aşamasıyla, başta tek bir kişinin deneysel zekası ve bir grubun başkalarına örnek olmak için verdiği karşılıksız mücadelenin bir ürünü. Filmin yapımında sinema tarihinin her türlü başarısının yanında, bir kameranın yapabildiği muhteşem değişiklikleri de görebilirsiniz. Sanatsal drama alanında bilinen teknikleri değiştiren, hatta yıkan bir film olarak Kameralı Adam, aynı zamanda sinema ve sinema tarihine bir tür saygı olarak kabul edilmelidir."} +{"text":"Tabiatın bütün güzelliklerini birarada toplayan bir gölün ortasına kurulmuş yüzen bir ev, yaşlı bir rahip ve yanında ona eşlik eden küçük rahip adayı... Yaşlı rahip, ufak çocuğa nasıl rahip olunacağını inanılmaz bir bilgelikle ama bir o kadar da doğal bir akış içinde öğretir. Bu şekilde geçip giden mevsimler ile büyüyen çocuğun geçirdiği evrim, son derece doğal bir ahenk içinde ilerlerken sıra artık büyümüş olan çocuğun öğrendiklerini gerçek hayata nasıl yansıtacağını görmeye gelir. Ufak yaştan beri öğretilen erdemlere rağmen asıl öğretimin hayatın kendisi tarafından yapıldığının farkında olan bilge rahip için ise bekleme ve görme zamanıdır. Sessiz olduğu kadar etkileyici ve tam bir görsel şölen olarak beyazperdeye yansıyan ve gösterildiği bütün festivallerde büyük beğeni ile karşılanan İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış... Ve İlkbahar, yönetmen Kim Ki-Duk'un sinemasına dair pek çok önemli ipuçlarını da içinde barındıran bir film."} +{"text":"17. yüzyıl İstanbul'u, 4. Murat'ın demir yumruğu altında yasaklarla dolu ama fantastik karşılaşmalara da pay bırakan bir hayata sahne olmaktadır. Kendilerini uçmaya ve insan sınırlarını zorlamaya adamış iki mucit, Hazerfen Ahmet Çelebi ile Lagari Hasan Çelebi işte böyle bir İstanbul'da yarenlik etmektedirler. Bekri Mustafa ile Evliya Çelebi gibi şahsiyetler, işte bu İstanbul'un sıradışı başka karakterleridir. Dilsiz İtalyan dilber Franceska, Ahmet Çelebi'ye önce köle olarak gelir sonra aralarında bir aşk alevlenir. Franceska da, kafadarlara omuz verir ve mucitler birbiri ardına müthiş deneylerini gerçekleştirirler. Ancak sultanın da öfkesini üstlerine çekerler. Yiğidi öldürüp hakkını verelim. Türk sinemasını 80'lerdeki komadan çıkarıp yeniden popüler yapan, yerli film izlemek için yeniden salonların dolmasına önayak olan bir kaç isimden biri de, herhalde yönetmen Mustafa Altıoklar'dır. Tarihsel gerçekleri fantezileştirme şekillerine ve oyuncu tercihlerine ne kadar dil uzatılırsa uzatılsın, Altıoklar'ın Okan Bayülgen, Haluk Bilginer, Savaş Ay gibi popüler isimlerden yararlanma formülünün gişede işlediğine şüphe yok. Basını toplayıp adı sanı duyulmamış Beatriz Rico'yu önlerine attıkları basın toplantısı ise akıllardan çıkmaz."} +{"text":"Geçirdiği ağır bir kalp krizi sonrası, doktorların tüm karşı çıkışlarına rağmen hastaneyi terk eden Avukat Sir Wilfrid Robarts evine döner. Henüz ilk günden davalar kapısına yığılmıştır. Fakat bunlar arasında bir cinayet davası vardır ki, adeta Robarts'ı yeniden hayata döndürür. Leonard Vole adındaki bir adam, yaşlı bir kadını öldürmekle suçlanmaktadır. Fakat uzun yılların verdiği deneyimle Robarts genç adamın masum olduğuna inanmaktadır. Davayı üstlenir, fakat tam her şey sonuca bağlanacakken beklenmedik bir şey olur. Davalının eşi Christine Helm, kendisine karşı tanıklık etmeye başlamıştır. Fakat neden? Usta yönetmen Billy Wilder'ın yönettiği film bir Agatha Christie uyarlaması. Unutulmaz finali ile klasikleşen filmin sonunda yaşananların, filmi izlemeyenler tarafından öğrenilmemesi özen gösterilmiş hatta film ekibinde çalışanlarla bu konuda bir antlaşma bile yapılmıştı."} +{"text":"Elindeki malzemeyi ürkütücü bir korku filmi kalıpları içinde sunarken olağanüstü yaratıcı yenilikler getirdiği gözlenen 'The Blair Witch Project', insanların karanlıktan ve geceleri ortaya çıkan 'şeylerden' çekinmesi yönündeki evrensel korkuya son derece zekice düzenlenmiş modern yaklaşımlar da getiren bir çalışma. Sundance Film Festivalinin açılışında ilk gösterimi yapılan film, korku filmlerinin genel izleyici kitlesine kimi zaman yayan ve yetersiz gelebilecek bir yapı taşıyor olsa da, etkinliği o denli yüksek ve yapım biçimi yönünden o denli başarılı ki, yalnızca bu yönleriyle bile yakın gelecekte korku filmlerinde kült film statüsüne gelebilecek özelliklere sahip. \"The Blair Witch Project\"i farklı kılan en temel özelliklerinin başında bu filmin yapım sürecinin perdeye aynen yansıması gelir. Filmin açılış sahnesinde yer alan bir tanıtım kartından 1994 Ekim ayında gençlerden oluşan üç kişilik bir film ekibinin Maryland'deki Black Hills Ormanlarında zorlu bir yolculuğa çıktığını öğreniriz. Amaçları yörede dilden dile dolaşan Blair Cadısı efsanesini konu alan bir belgesel çekmektir. Üç kişilik ekipten bir daha hiç haber alınamaz. Ancak aradan bir yıl geçtikten sonra onların çektiği birtakım görüntüleri içeren malzemeler bulunur. Ormanda bulunan görüntü malzemesinin kurgulanmış versiyonu perdede izlediğimiz filmin kendisini oluşturur. Filmin hemen başında seyirciye verilen bu bilgiler, daha ilk andan itibaren seyirciler üzerinde tedirgin edici bir etki yapar. Ormanda birşeylerin yolunda gitmediği bellidir ve seyircinin tedirginliği böylelikle daha en başta garanti altına alınmıştır."} +{"text":"Küçük bir kasabada amcası ve kız kardeşiyle yaşayan Finn Bell günlerini resim yaparak geçirir. Günün birinde karşısına bir suçlu çıkar ve ona hapisten kaçması konusunda baskı yapar. Bu olay Finn'in erişkinliğe geçişinde belirli bir rol oynar. Daha sonra akli dengesini yitirmiş zengin bir kadın olan Nora Dinsmoor'un malikanesine gider. Burada da hayatının aşkı olacak, 11 yaşındaki Estella'yla tanışır. Estella Finn'in aşkına karşılık vermez ve Finn'i çok incitir. Estella'nın bir anda çekip gitmesi Finn'i daha da acılara boğar. Kendini artık sadece resme adamış olan Finn'in bu acılı hayatı, ancak çok sonraları, new York'a gittiğinde değişmeye başlar. Hayal ettiği herşey, ün, para ve büyük aşkı gerçekleşmekte ama hayat ona yeni oyunlar oynamaya hazırlanmaktadır. Charles Dickens'ın romanından uyarlanan \"Büyük Umutlar\", ergenliğe geçişte yaşanan olayların ve tesadüfi karşılaşmaların insan hayatı üzerinde bıraktığı etkiler üzerine bir film."} +{"text":"Benjamin Barry, profesyonel bir çapkın olarak kadınlarla gününü gün etmektedir. Derken bir gün patronuyla, bir kadınla 10 günden uzun bir ilişkiye girebileceğine dair bir iddiaya girer. Barry, 10 günlük bir ilişki kendisine çok uzun gelse de iddiayı kaybedip rezil olmamak için bu sancılı döneme dayanmaya karar verir. Aradığı bahis kadınını bir barda bulacaktır. Andie Anderson, genç kadınlara hayat, erkekler, sex, orgazm gibi konularda akıl hocalığı yapan bir dergi yazarıdır. Yeni makalesi için bir erkek üzerinde, bir deney yapmaya karar verir. Beraber olduğu erkekle hayli yakın bir ilişkiye girecek ve 10 gün sonra da, bozuk çıkmış bir ev aleti gibi kapının önüne koyacaktır. Aradığı ?şanslı? adamı bir barda bulur. Barry ve Anderson ying ve yang gibi başladıkları ilişkilerine bir romantik komedi tadında devam ederler."} +{"text":"Georges, bir televizyon kanalı için edebiyat programı hazırlayıp sunuyor. Karısı ile birlikte son derece rahat ve huzurlu bir yaşamı var. Bir gün kaynağı belirsiz bir paket alıyor. İçinden, Georges'un ailesiyle birlikteyken gizlice çekilmiş görüntülerinin olduğu bir video kaset çıkıyor! Zamanla, yeni paketler gelmeye başlıyor ve Georges, paketleri yollayan kişinin kendisini yakından tanıdığını anlıyor. Artık sadece karısı ile birlikte polise gidip gitmeme konusunda karar vermek kalıyor. Ve zaman geçtikçe Georges'un geçmişindeki bazı olaylar ile paketler arasındaki ilişki belirginleşmeye başlıyor... Yaşayan en önemli sinemacılardan birisi olan Michael Haneke imzasını taşıyan, sıkı bir gerilim filmi. Klasik bir gerilim filmi bekleyenleri, politik yönü ağır basan bir Haneke filmi olduğunu hatırlatalım. İlk gösterimi Filmekimi festivalinde gerçekleşiyor."} +{"text":"Son yılların en popüler ailesi Simpsonlar, televizyondan sonra sonra yeni maceraları ile şimdi de beyazperdede! Birbirinden farklı karakterdeki aile üyeleri ile tüm dünyada fanatiklerini yaratan Simpsonlar'dan Homer, bu sefer sadece kendisinin değil bütün dünyanın başını belaya sokuyor. Her zamanki sakarlıklarından biri yüzünden çalıştığı fabrikanın yakınındaki nehre zararlı maddelerin boşalmasına neden olan Homer, aynı zamanda işinden de olur. Fakat nehre dökülen zararlı maddeler, bütün Springfield kasabasındaki insanların hayatını tehdit etmekte ve şehrin hiç vakit geçirmeden boşaltılması gerekmektedir. Neden olduğu sorunu çözmek için elinden geleni yapmaya çalışan Homer, ailesi ile birlikte bir dolu olmadık maceranın içinde bulacaktır kendini. TV dizilerinin de yapımcılığını yapan Matt Groening, film projesinin de arkasındaki isim. Yapımcı, orjinal Simpson tasarımının tamamen korunup dizilerdeki konseptten çıkılmamasına da özelikle dikkat ettiklerini belirtiyor."} +{"text":"Oldukça yetenekli olmasına karşın işine karşı hiçbir ruh beslemeyen bir fotoğrafçı, amaçsız bir şekilde bir çok insanın ya da modelin fotoğrafını çekmektedir. Birçok kez, şiddet içeren ya da acı dolu olayları da fotoğraflamasına rağmen bunları yaparken içinde hiçbir etkilenme duygusu hissetmez, olayların içine giremez. Bir gün parktaki bir çiftin fotoğrafını çeker. Eve dönüp karanlık odada fotoğrafı büyütünce hiç farketmediği bir durum dikkatini çekiverir. Fotoğraf karesi, işlenen bir suçun en çarpıcı kanıtı olmuştur. Usta yönetmen Michelangelo Antonioni'nin başyapıtlarından biri sayılan Blowup, zenginlik ve şöhretin insanın yanlızlığına ve ruhunun ihtiyaçlarına doyum sağlayamayacak genel geçer değerler olduğunu anlatan önemli bir yapım olarak sinema tarihinde yerini alıyor."} +{"text":"Latin kökenli bir Amerikalı genç babasını bıçaklayarak öldürdüğü gerekçesiyle birinci dereceden cinayetle suçlanır ve mahkeme önüne çıkarılır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak cinayetin işlendiği odada bulunmuştur, mahkemeye sunduğu savunma oldukça zayıftır ve kurbanın çığlıklarını ve katilin kaçışını duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır, dolayısıyla dava kısa sürecek gibi görünmektedir. Sanık suçlu bulunduğu taktirde idama mahkum edilecektir. Jüri üyeleri kararı açıklamak için odalarından döndüklerinde şaşırtıcı olmayan sonuçlar ortaya çıkar: oniki jüri üyesinden onbiri genç adam hakkında \"suçlu\" hükmünde bulunmuşlardır. Sekiz numaralı jüri üyesi Davis \"suçsuz\" hükmü yönünde oy veren tek üyedir. Davis'in jüri üyelerini kararlarını tekrar düşünmeye ve eldeki kanıtları tekrar değerlendirmeye ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin \"suçlu\" kararı vermesinin arkasında aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkar."} +{"text":"Deniz, yedi yaşında tam bir şehir çocuğudur. 80 darbesinde annesini kaybetmiştir ve İstanbul'da babasıyla yaşamaktadır. Günün birinde babası, Sadık'la beraber Ege'deki ufak bir kasabaya doğru yola çıkar. Böylece dedesi Hüseyin Efendi'yle tanışır. Hüseyin Efendi okuması için İstanbul'a yolladığı oğlu Sadık'ı politik olaylara karıştığı için evlatlıktan reddetmiştir. Babasıyla yıllardır dargın olan Sadık, istese de istemese de, doğduğu topraklara dönmek zorundadır çünkü oğlunu emanet edebileceği tek kişi kendi babasıdır. Deniz bir yandan alışık olmadığı kasaba hayatına uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan da büyüklerin arasında olup bitenleri deşifre etmeye çalışır. Bu sevimli ufaklık ailenin yıllardır içine gömdüğü acılarla yüzleşmesine sebep olacak, baba ve oğul arasındaki buzları yavaş yavaş eritecektir. Ülkemizin genç yönetmenlerinden Çağan Irmak yine kendisine ait olan bir hikayeyle, Türkiye'nin 80'li yıllarına sevimli bir çocuğun gözlerinden bakıyor."} +{"text":"Asıl amacı bir gazetede foto muhabirliği olan Ali sokak fotoğrafçılığı yapmaktadır. O günlerde Nilgün adlı bir prenses, babası Katras Sultanı El Haşimle İstanbulu ziyarete gelir. Sürekli muhafızlar eşliğinde dolaşmaktan sıkılan Prenses Nilgün kaldıkları saraydan kaçar. Uyuyakaldığı bankta onu bulan Ali, Nilgünü evine götürür. Nilgün prenses olduğunu söylese de Ali inanmaz. El Haşim ise kızının kaçırıldığını sanıp polisi ayağa kaldırır. Ali gazetelerden Nilgünün prenses olduğunu öğrenir ve resimlerini çekerek gazeteye satıp zengin olmayı düşler. Nilgün evden kaçar ve saraya dönmek ister. Ali ve arkadaşı Yılmaz onu izler. Nilgün saraya dönmez ve Ali ile tüm İstanbulu dolaşır. Birbirlerine aşık olan gençler, sonunda ayrılmak zorunda kalır. Ali resimleri satmaktan vazgeçer. Baba kız İstanbula veda ederken, Nilgün'ün dönüşü nedeni ile bir basın toplantısı yapılır. Ali ve Yılmaz fotoğrafları Nilgüne verirler. Katras Sultanının yatı yavaş yavaş demir alıp dönüş yolculuğuna başlar. Yolculuk başlamasına başlar ama, Ali ve Nilgünün sımsıcak sevgileri, yatın dalgalara karışmış köpüklerinden beklenmedik sürprizlere açılacaktır. Audrey Hepburn'ün başrolünde olduğu Roma Tatili filminin Türk versiyonudur."} +{"text":"Angie, üniversiteye başlayana kadar annesiyle birlikte yaşamış, dinine bağlı bir kızdır. Kazandığı üniversiteye gidip yerleşmek için ilk kez şehir dışına çıkar. Oda arkadaşıyla beraber okul panosunda ilanlara bakarken çocuk bakıcısı arandığına dair bir ilan gözüne çarpar. Paraya da ihtiyacı olduğu için ev şehrin dışında yer almasına rağmen işi kabul eder. Stanton Ailesi'nin küçük oğullarına bakmak için anlaşan Angie için başta her şey çok kolay gözükmektedir. Fakat bir süredir takip edildiğini hisseden Angie'nin endişeleri doğru çıkar. Evin dışında biri vardır. Kapıyı kırarak içeri giren adama karşı kendini ve Sam'i savunmak zorunda kalan Angie, asıl tehlikenin eve giren adam olmadığı fark ettiğinde kaçmak için çok geç kalmış olacaktır."} +{"text":"Fowler Cenaze Evi... Tüyler ürpertici bir hikaye.. Zeb Fowler kasabanın cenaze işleri ile uğraşmaktadır ve evinin arka bahçesini bir mezarlığa dönüştürmüştür. Fowler çiftinin Bobby isimli oğlu, öyle biçimsiz bir yüze sahiptir ki sürekli bir kefenin altına gizlenerek dolaşır. Bobby sekiz yaşına geldiğinde ortadan kaybolur ve uzun yıllar sonra Fowler çifti evlerinde ölü bulunur. İkisinin de yüzleri vahşice parçalanmıştır. Kasaba halkı, Bobbynin ölmediğine inanmaktadır. Bugün ise Fowler Cenaze Evi, kabusları süsleyecek haldedir. Mezarlık bataklığa dönüşmüş ve evin her tarafı siyah küfle kaplanmıştır. Tabutlarla dolu bu çürüyen evde, ölüm kol gezmektedir. Evin yeni sahipleri Doyle ailesidir. Başlarına gelecek korkunç olaylardan habersiz Leslie ve Jonathan Doyle, iki çocuklarıyla birlikte Fowler Cenaze Evine taşınır. Çok geçmeden Fowler ailesinin başına gelenleri öğrenerek ve bu evi mesken tutmuş şeytani güçler ile karşı karşıya geleceklerdir"} +{"text":"Bruno elektro-akustik ve elektronik müzik üzerine çalışan çağdaş bir müzisyendir ve sadece müziği için yaşıyor gibi görünmektedir. Arkadaşı Noel ile birlikte elekronik müzik yapmaktadır ve işine kendini öyle adamıştır ki adeta hayatta etrafını saran arka plan gürültüsünün kaotik ortamını düzenlemeye çalışmaktadır. Dünya ile olar ilişkisi, yaşam şekli, buluşmaları, hepsi etrafındaki seslerle yakından bağlı bir çerçevede yer almaktadır. Bruno dinler, kaydeder, besteler, ancak bir gün müzikal deneyimleri ile karışan bir krizle karşılaşır, filmin \"görünmezleri\" ile. Bir prodüktör ile anlaşma imzalamak üzereyken telefonda duyduğu bir kadın sesine aşık olur. Geceleri, bir otelde, kapkaranlıkken buluşurlar. Birkaç buluşmadan sonra Lisa ortadan kaybolur, Bruno çeşitli sesler arasından aramaya koyulur: sesler, fısıltılar, uğultular. Filmin merkezinde, bir müzisyenin garip bir kadını obsesif bir şekilde araması ile karşılaşırız."} +{"text":"Tanıştıkları andan itibaren Paul ve Mathilde birbirleri için yaratılmış olduklarının farkındadırlar. Paul idealisttir ve her daim çocuksudur. Mathilde romantik ve pratiktir, Paris'te bir sanatçı ve dekoratör olarak orta karar bir yaşam sürdürmektedir. Beş yıl birlikte yaşadıktan sonra, Mathilde Paul'ün bir işe girmesi için ısrar etmeye başlar, ancak Paul gittikçe daha yoğun bir şekilde çok daha iyi şeylerin onu beklediğini düşünmektedir. Bir gün, harika bir fikirle çıkagelir - alışveriş poşetlerini daha kolay taşımak için bir alet. Bu fikrin kendisine bir servet kazandıracağından emin, Paul elinde avucunda ne varsa bu maceraya yatırır, ancak bu arada Mathilde'i başka bir adama kaptırmak üzere olduğunu farketmez."} +{"text":"Nina, babasının ölümünden kendini sorumlu tutan ve bunun yarattığı depresif ruh hali içinde, kendini yanlızlığa mahkum etmiş bir kızdır. Lizzy ise dengesiz ruh halinin dışa vurumu olarak birkaç kez intihara teşebbüs etmiş bir karakterdir. Bu iki yanlız ve bedenlerinin gençliğine tezat, ruhları çoktan yaşlanmış ruhun, yatırıldıkları klinikte tanışmaları ile hayatlarında bir değişim umudu beliriverir. Nina, Lizzy'nin varlığıyla yanlızlığını dolduracak bir dosta sahip olur. Lizzy ise Nina sayesinde hayata tutunmak ve yaşamak için bir neden bulur. Bir gece bir çılgınlık yaparak klinikten kaçmaya karar verirler. Lizzy'nin erkek arkadaşı da onlara yardım edecektir. Ama hayat, bir kez daha keskin kılıcını çekmiş, yaralamak için onları beklemektedir. Patrick Grandperret yönetmenliğindeki İki Kız, 1970'lerde gerçek olmuş ve o dönemde hakkında çok konuşulmuş bir hikayeden esinlenilerek beyazperdeye aktarılmış. Filmin Cannes Film Festivali'nde de gösterildiğini ve Jüri Başkanı Ödülü'nün sahibi olduğunu da ekleyelim."} +{"text":"Gerçek bir kaybeden olan Sonny ve pek zeki olmayan yancısı Sal, güzel bir yaz akşamüstü Brooklyn'deki bir bankayı soymaya girişirler. Küçük ve basit hırsızlıkları, bankada hiç para olmamasıyla başlayan bir seri talihsizlik sonucu, gerçek bir fiyaskoya dönüşür. Kısa süre sonra Sonny ve Sal, kendilerini büyük bir seyirci topluluğunun huzurunda bir rehin alma operasyonu düzenleyen teröristler olarak bulurlar. Medyanın çıkardığı gürültü ve Vietnam savaşının kamuoyunda yarattığı sivil itaatsizlik dalgası sağolsun, birdenbire New Yorkluların sevgilisi oluveren Sonny'nin kaderi, olay yerine gelip kontrolü polis dedektifi Moretti'den devralan ukala FBI ajanı Sheldon'un da müdahalesiyle değişmeye başlar. Özellikle de Sonny'nin cinsel tercihi ve soygunun arkasındaki gerçek neden ortaya çıkmaya başladığında... 1970'lerin en çok iz bırakan Amerikan filmlerinden biri olan Köpeklerin Günü, gerçek bir olaya ışık tutan bir gazete makalesinden yola çıkılarak senaryolaştırılmış. 1975 yılının en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kılpayı Jack Nicholson'a kaptıran Al Pacino'nun kestiği role ise laf yok!"} +{"text":"Baramui Fighter, gerçek bir yaşam öyküsünden yola çıkılarak hazırlanmış kore yapımı bir film. Filmin bahsettiği kişi Choi Bae-dal (daha sonra ismini Masutatsu Oyama olarak değiştirmiştir 1923-1994) dünyada 11 milyondan fazla öğrencisi olan Kyokushin Karate okulunun kurucusudur. Aslen Koreli olan Choi Bae-dal estetik anlayışın hakimiyetindeki japon karate ekolünü adeta yerle bir etmiştir. Çünkü onun karatesi en kısa yoldan karşındakinin kemiklerini kırma prensibine dayanır. Film ilginç bir deneme ile bu prensibi karakterin öz yaşam öyküsüne de yedirmeye çalışmış. İkinci dünya savaşı öncesinde Kore japon işgalinde ve Choi Bae-dal japon ordusuna alınıp savaşıyor. Sonrasında japonyada yaşamını kazanmaya çalıştığını görüyoruz ancak gerek askerdeyken gerekse de sonrasında bir koreli olarak ikinci sınıf vatandaş. Sürekli eziliyor ve küçük görülüyor falan filan. Onun yaşamı zor geçtiği için dolayısıyla bu yaşamdan ortaya çıkan bastırılmış bir öfkenin güdümündeki bir karate anlayışı da basit ve serttir."} +{"text":"Dewey hapishaneye kardeşini ziyarete gittiğini birgün hapishanenin radyocusu Petey Greene ile karşılaşır. Kendisi de bir radyoda genel yayın yönetmenliği yapmaktadır. Petey hapishaneden çıkınca Deweye yanına uğrayacağını söyler. Dewey pek önemsemez ama o an için bu adamın ne kadar büyük bir baş belası olduğunu da tahmin edemez. Güç bela Deweyi ikna eden Petey o zamandan sonra başkent Washington başta olmak üzere tüm siyahların idolü haline gelir. Sivri dili ile başı pek çok kez belaya girer ama bir neslin de bilinçlenmesinde öncü olur. Gerçek bir hikayeden uyarlanan ve başrollerinde Don Cheadle, Chiwetel Ejiofor, Martin Sheenin olduğu film siyahların 60ların ve 70lerin renkli hayatının arkasındaki acıları, adaletsizlikleri tebessümlerle bize gösteriyor."} +{"text":"Suzie'nin alın yazısı da çevresindeki diğer musevi kızlar gibi, içinde bulunduğu toplumun beceriksiz kalem darbeleriyle çok önceden şekillenmiştir. Çevresindeki en zengin, en risksiz, en düzgün musevi genç adam ile evlenecek, evini geçindirip çocuklarına bakarak ağır ağır yaşlanacaktır. Aslında, evlenme çağı gelip çatana kadar Suzie 'nin bundan bir şikayeti olmadığı gibi, yıllarca bunu beklemiş, bunu istemiştir. Yani Anthony Silver ile evlenmeyi... Suzie 'nin iş hayatına atılıp farklı bir dünya ile tanışmasıyla; iş yerindeki yakışıklı Darren'la hiç bilmediği, maceralar ve yeni renklerle dolu farklı bir dünya ile tanışması aynı döneme sirayet eder. Darren ile vakit geçirdikçe, hayatının bir tren yolculuğu olduğunu fark eder Suzie. Raylardan çıkış, sadece ani bir ölümle olabilmektedir ve trenin uğrayacağı tüm duraklar; kız kardeşi, annesi, büyük annesi olmak üzere gözlerinin önündedir... Suzie, Anthony Silver ile tren yolculuğu yapmak yerine, Darren ile motorsiklet yolculuğu yapmak istemektedir. Fakat bunu ne ailesine ne de çevresine anlatması, kabul ettirebilmesi imkan dahilinde değildir. Suzie özgür olmak istiyorsa; riski göze alarak treni raydan çıkartmalıdır..."} +{"text":"15 yıl önce Carlos, üniversitedeki platonik aşkı Julia ile tanışabilmek amacıyla sinemaya gider. Ama onu hiçbir yerde göremez. Lobide yalnız başına beklerken inanılmaz olaylar başına gelir. Bir dejavu mu yoksa bir hafıza boşalması mı bunun tarifi imkansızdır ama aradan geçen 15 yılın ardından Carlos 3 kişilik kazanmıştır. Bunlardan birincisinde, güzel ve aşk dolu bir yaşamı olan kişidir. Hayatta mutludur hiçbir eksiği yoktur. İkincisinde ise homoseksüel olarak varolmaktadır, değişik arayışlar içerisindedir. Üçüncü yaşamında ise Carlos henüz aşkı tatmamış ve hayatının aşkını arayan bir beyaz atlı prens beklentisi içindedir. Bu 3 hayat akışından birisi sahip olmak istediği; diğeri sahip olduğu ve sonucusu da sahip olmayacağı bir yaşamdır."} +{"text":"Amerikan İç Savaşı yıllarında, üç silahşör sürekli birbirleriyle kesişen kaderlerinin çizdiği yolda, farklı gerekçelerle aynı amaç uğruna yürüyorlardı. Bu silahşörlerin adı \"İyi\", \"Kötü\" ve \"Çirkin\" di ve onların için iç savaş bir cehennem değil, pratik yapma olanağıydı. Ortak çalışan \"İyi\" ve \"Çirkin\" biraz tehlikeli ama hiç de fena kazandırmayan bir işleri vardı; \"Çirkin\" bir çok kentte aranan azılı bir suçlu olduğu için \"İyi\" onu adalete teslim edip önce ödülünü alıyor sonra da darağacından riskli bir metot ile kurtarıp bir sonraki işe kadar sağ kalmasını sağlıyordu. Bir gün gizli bir hazinenin varlığı ortaya çıkınca bu hazinenin peşine düşen \"İyi\" ile \"Çirkin\" in araları bozuldu. Onlar birbirleriyle çatışıp didişirken ortaya üçüncü bir hazine avcısı çıktı: \"Kötü\" \"Kötü\" bu üç silahşör içerisinde adına en fazla layık olanıydı..."} +{"text":"Antikacı Dükkanı ünlü İngiliz yazar Charles Dickensın bir romanından uyarlama film. Antikacı Dükkanı Charles Dickens tarafından çıkartılan, kısa ömürlü haftalık Master Humphreys Clock isimli dergide 1840-1841 yılları arasında yayımlanmıştır.1841 yılında kitap olarak da basılmıştır. Küçük Nell ve büyükbabasının borç yüzünden Londradan kaçıp taşrada bir yerden bir yere sürüklenmelerini anlatır. Charles Dickens, diğer tüm romanlarında anlattığı insanlık trajedisine burada da değinmiş ve sanayileşme dönemi İngilteresinin sefaletini Nellin gözünden dile getirmiştir. Kitap ilk yazıldığında büyük başarı kazandı ve popüler hale geldi. Günümüzde Antikacı Dükkanının, Viktorya Dönemi duygusallığını aşırı bir şekilde yansıttığı düşünülmektedir. Gerçekten de, Oscar Wilde Küçük Nellin ölümünü gülmeden okumak için kişinin taştan bir kalbi olması lazım demiştir. Hikaye boyunca süregelen tesadüfler ve aşırı duygusallık romanın gerçekçiliğine gölge düşürse ve roman biraz dağınık olsa da Charles Dickensın her zamanki gibi son derece renkli olan karakterleri yazarı affettirmektedir. Romanın asıl zenginliği, edebiyat tarihinin belki de en kötü karakteri sayılabilecek Quilp ve Bay Swiveller'dır. Kitap, aynı zamanda, Viktorya Dönemi İngilteresini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir."} +{"text":"Emilio Martinez-Lazaro'nun tarihsel draması Las 13 Rosas(AKA 13 Roses) 1939 yılında Madrid'de başlıyor. Milliyetçi general Francisco Franco'nun orduları şehrin içlerinde doğru girerken ve bombalar İspanyol binaları üzerine şelale gibi yağarken iki cumhuriyetçi- Kızıl Haç çalışanı Virtudes ve tramvay görevlisi Julia - bir kulüpte oturmuş iki müzisyenin canlı performansını seyretmekteydiler: komünist Canepa ve Blanca'nın kocası Enrique. Ülkenin içinde bulunduğu durumun yaratacağı kuşku götürmez sorunları sezen Canepa hayatını kurtarmak için kaçar- Blanca'dan bir miktar maddi destek alarak- ve Julia ile Franco'nun ordusunda bir asker olan Perico arasında bir aşk başlar. Bu sırada milliyetçiler arasında huzursuzluk ve aşırı derecede güvensizlik oldukça yaygındır. Günah keçisi bulma arayışı içerisindeki güçler - kesinleşmiş bir kanıt olmamasına rağmen- Franco'nun öldürülmesi için plan yapıldığı yönündeki bir söylentiyle harekete geçip filme de ismini vermiş olan 13 masum genç kadını yakalarlar, bu 13 kişinin içinde Julia ve sosyalist Adelina da vardır. Bu kadınlar tutuklanır, yargılanır ve ihanet suçlamasından idama mahkum edilirler. Çeviri: afelka"} +{"text":"Nicholas Evans'ın aynı adlı romanından uyarlanan \"The Horse Whisperer\", western soslu bir aşk öyküsünü anlatıyor. Son dönemlerde özellikle yönetmenliğiyle ön plana çıkan Robert Redford'un hem kamera önünde hem de arkasında görev aldığı film, 14 yaşındaki Grace'in atıyla yaptığı kazanın görüntüleriyle başlıyor. Bir kamyona çarpan Grace'in bir bacağı ciddi ölçüde zedeleniyor. Bir dergide editör olarak çalışan titizlik hastası annesi Annie, kazada yaralanan atı, Pilgrim'i Montana'ya yollamaya karar veriyor. Burada atları terbiye etmekle ünlü Tom Booker, sadece Pilgrim'i yaşama döndürmekle kalmıyor, aynı zamanda Grace ve Annie'yi de sıkıcı şehir yaşamının ardındaki gerçek doğayla tanıştırıyor. Bu sıradan görünüşlü, ancak sürprizler vaat eden film, Redford'un beşinci uzun metrajlı filmi."} +{"text":"B. B. ve Melvin birbirlerine zıt yapıda iki tiptir. Bir an evvel paraya ve rahata kavuşmak için ellerinden geleni yaparlar. Ve son olarak da aralarında plan yapıp çok değerli bir balığın peşine düşerler. Amaçları balığı ele geçirip karşılığında fidye istemektir. Hafif agresif bir tip olan B. B. ile nevrotik Melvin, tarz olarak da diğer hırsızlara hiç benzemezler. Her şeyi daha edebi, daha sanatsal bir üslupla yaparlar. Bu arada elde etmeye çalıştıkları balık Mehmet Ulusoy adlı bir Türk operacının elindedir. Ne kadar çaba harcasalar da işler planladıkları gibi gitmez. Opera sanatçısı Türk'ü bir türlü kandırmayı başaramazlar. İşler iyice karışınca araya egzotik balık meraklısı bir köylü de girer."} +{"text":"Mavi Olmadan Kırmızı, cins iyet, kimlik ve aile ilişkilerinin çarpıcı bir incelemesi. Montanada doğan Mark ve Alex adeta filmlerden fırlamış beyaz Amerikalı evlat prototipleri gibi. Küçüklüklerinden kalan fotoğraflar ve amatör filmlerde, ebeveynlerinin sonsuz desteklediği, birbirinin kopyası gibi duran sarışın, neşeli, şirin iki oğlan çocuğu görüyoruz. Ancak 14 yaşına geldiklerinde durum çok değişmiştir; anne baba boşanmış, ikizler gey olduklarını ilan etmiş ve ortak bir intihar çabası sonrasında otoriteler tarafından birbirlerinden uzaklaştırılıp iki buçuk yıl ayrı okullara gönderilmişlerdir. Film ikizlerin tekrar bir araya gelmeleriyle başlıyor. Mark, San Franciscoda sanat öğrencisi, Alex ise New Yorkta sosyoloji okuyan Clair olmuştur. Üç yıl süreyle ikiliyi takip eden filmde Clairin kadın olmaya karar verme sürecinin yanı sıra gayet sıradan gözüken bir ailenin farklı olmayı kabul etme sürecine de yakın tanıklık ediyoruz. Her şeyin ötesinde, Mavi Olmadan Kırmızı gerek anne baba ve çocukları arasında, gerekse de ikizlerin birbirleri veya sevgilileri arasında gerçek anlamda sevginin keşfini gözler önüne seriyor. Bu kırılgan ama cesur aile bize, kalbimizi yeterince açarsak hepimizin dönebilecek bir evi olduğunu öğretiyor."} +{"text":"Film, Birinci Dünya Savaşında Rus Kraliyet Donanmasında görevli Amiral iken Bolşevik Devriminin ardından Beyaz Ordunun komutasına geçip Bolşeviklere karşı savaşan Aleksandr Vasiliyevich Kolchakın duygusal ilişkisini konu edinirken aynı zamanda Rus Tarihine farklı bir açıdan yaklaşıyor. Bolşevik Devrimini ve Komünist Yönetimi yanlı bir şekilde eleştirdiği iddia edilen film, vatan haini olarak addedilen Amiral Kolchakı kahraman olarak gösteriyor olması sebebiyle tepkilere yol açtı. Özellikle Rus Tarihçiler tarafından eleştirilmesinin yanında afişleri kimliği belirsiz kişilerce tahrip edildi. 9 Ekim 2008 tarihinde Rusya'da gösterime giren, altı milyondan fazla kişi tarafından izlenen film eleştirilerin yanında oyuncuların performanslarıyla beğeni topladı. Filmde, Bolşevikler tarafından öldürülen subaylara ait sahneler yer alırken, Bolşeviklere karşı savaşan Kolchakın yaptığı sivil katliamlara yer verilmemiş olmasının yanında Rus Aristokrasisinin şatafatlı yaşantısı açıkça gözler önüne serilmiş."} +{"text":"Duane Bradley, elinde kocaman sepeti ve kıvırcık saçları ile, köyden indim şehire modelinde New Yorkun altını üstüne getirmektedir. Ucuz bir otele yerleşen Duanein sepetinin içinde öğlen yemeğinin olmadığını bir dizi flashback vasıtasıyla anlarız. Duane, yapışık ikizinden, küçükken geçirdiği bir ameliyat sonucunda ayrılmıştır. Duane normal görünüşlü kıvırcık kafalı bir adamken, buna karşılık yapışık ikizi insan demeye bin şahit gerektirecek bir hilkat ül garübe dir. Operasyon sonucunda Duane kendi yoluna, hilkatülgarübe kendi yoluna gitmelerine rağmen, iki kardeş arayı hep sıcak tutmuşlardır. Duane, ikizini yıllar boyunca sepetinin içinde taşımış ve beslemiştir. Ama artık intikam zamanıdır. Duane ve hilkatülgarübe, New York sokaklarındadırlar ve onları birbirinden ayıran doktor ve hemşireleri bularak parçalarına ayırmak için mobilize olmuşlardır."} +{"text":"Bu epik fantastik filmde Dave, Balthazar Blake adında tuhaf biri aniden hayatına girdiğinde fizik dersinden geçmeye çalışan ve rüyalarının kızı Beckyden randevu koparmaya çalışan bir üniversite öğrencisidir. Balthazarın günümüzde bir sihirbaz olduğu ortaya çıkar, aynı güce sahip hatta kendi gücünü aşan birini bulmak için uzun süredir arama yapmaktadır. Ancak kötü bir kişi olan ve uzun zamandır rakibi olan, Maxim Horvath, sadece Blake ve Davei değil tüm New York şehrini tehdit eder, bahtsız Dave gönülsüz de olsa Balthazarın koruması altına girer, Davee hızlı bir sihirbazlık sanatı ve bilimi eğitimi verir. Bu alışılmadık ortakların, Horvath ve karanlığın güçleri günümüz Manhattanını mahvetmeden önce birlikte durdurması gerekmektedir. Dave'in Sihirbazın Çırağı olma aşamasında eğitimini tamamlamak, şehri kurtarmak ve kızın gönlünü fethetmek için tüm cesaretine ihtiyacı olacaktır."} +{"text":"Uçak fabrikasında çalışan Barry Kane, fabrikasını sabote etmek ve bir iş arkadaşının ölümüne yol açmakla suçlanıyor. Aslında, kimsenin şüphelenmeyeceği Amerikalı hayırsever Charles Tobin'in başını çektiği, akıllı bir Nazi casus şebekesi suçu onun üzerine yıkıyor. Kane, gerçek sabotajcının peşinde Los Angeles'tan New York'a tüm ülkeyi katediyor. Tabii ki bu arada polis de onun takip ediyor. Yolda yanına Patricia Martin adında isteksiz bir \"yol arkadaşı\" da alıyor. Kız önceleri Kane'e tepeden bakıyor ve onu ilk fırsatta yetkililere teslim etmek istiyor ama yavaş yavaş genç adamın masum olduğunu anlıyor. Sürekli tırmanan gerilimine, eli kulağında ölüm ve dehşet havasına, zeka dolu diyaloglarına karşın, bu filmde bir tür sıradanlık olduğu yorumları yapılır."} +{"text":"Yönetmenliğini Lasse Hallströmün yaptığı 1985 tarihli isveç filmi. anneleri ölümcül bir ciğer hastalığına yakalanan iki kardeşten büyük olanı bir bakımevine, diğeri ise dayısının bir başka kentteki evine gönderilir. Film genel olarak ingemar'ın kendisini benimseyen dayı ve yengesi ile kurduğu ilişki, burada edindiği arkadaşlar ve annesinin ölme ihtimalinden dolayı yaşadığı stres üzerinde döner. İçine girdiği yeni ortama beklediğimizden de çabuk adapte olabilmiş olması kaygısını bastırmak adına mıdır, yoksa henüz çocuk yaştaki bir insanın hayata karşı sergilediği meraklı tutumun bir sonucu mudur? Komşu çocuklarla yaşananları konu edinen kısımlarda yanıtımız ikinci seçenek tarafından belirlenecek gibi görünür. Annenin ağırlaştığı, ingemar ve abisinin anneyi ziyaret ettikleri hastane sahnesinde ise, çocuğun ölmekte olan kadına karşı sergilediği tutum yürekleri burkar ve birinci ihtimali bir kez daha gözden geçirmemize neden olur."} +{"text":"Tarihin en etkileyici liderlerinden biri olan, bilinen dünyanın yüzde doksanını henüz yirmi beş yaşında fetheden Büyük İskender'in gerçek hayat hikayesinden uyarlanan film, büyük imparatorun hayatına, annesi Olympias, babası Philip, hayatboyu arkadaşı ve savaş kumandanı Hephaestion, güzel karısı Roxanne ve çok güvendiği generali Ptolemy ile olan ilişkilerine cesur ve dürüst bir bakış sunuyor. İskender'in Hristiyanlık öncesinde, sosyal geleneklerin ve ahlak anlayışının bugünkünden çok farklı olduğu dünyasında geçen film; İskender'in hayatını, düşlerle, zaferle ve macerayla dolu gençliğinden başlayıp yaşayan bir efsaneye dönüşmesini, en yakınlarıyla olan ilişkilerini ve en sonunda dev bir imparatorluğun hükümdarı olarak tek başına ölümünü anlatıyor. Oliver Stone gibi usta bir yönetmenin imzasını taşıyan film, imparatorun mitik yanlarını perdeye taşımak kadar, onun özellikle bir insan olarak portresini vermeye de çalışıyor ve tartışmalı olan tarihi konularda dahi net bir yorumda bulunmaktan geri durmuyor."} +{"text":"Haydar karısıyla şiddetli geçimsizlik yaşayan bir devlet memurudur. yine bir gece karısıyla yaptığı tartışma sonucunda kendisini sokağa atar ve Beyoğlu' nda dolaşmaya başlar. her köşe başında yeni bir tip yeni bir olay onu beklemektedir. Sokak ortasında öldürülen insanlar, hapçılar, sarhoşlar, pezevenkler, travestiler, hayat kadınları derken bir gecede hayatını kabusa çevirir. Önce çiçek pasajında tanıdığı Badi adlı tinerci çocuk sayesinde Beyoğlu'nda kadın aramaya başlar. Disko Çarli lakaplı taksi şoförlüğü yapan bir pezevenk tarafından dolandırılır. yedinci sınıf bir hayat kadını olan Zümrüt tarafından bütün parası çalınır. Mardinli İbo adında askerlik arkadaşıyla karşılaşması onu iyice batağa saplar. Dayak yer. Bıçaklanır. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi belgesel çekimi için Beyoğlu' nda bulunan ekipteki Venüs adlı kıza aşık olur. Disko Çarli ve Zümrüt' ü ararken Beyoğlu' nun arka sokaklarında gece boyunca oradan oraya savrulur."} +{"text":"10 yıl önce Dr. Richard Long tarafından yürütülen orduya ait gizli bir deney başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Dr. Long bu olayın etkilerini üzerinden atmak için küçük bir kasaba olan Montana'ya yerleşmiştir. Deneylerine devam etse de daha çok zamanını kasabada yalnız yaşayan Tim Mason adlı gençle balık avlayarak geçirmektedir. Bu ölümcül deney sonrasında suçlanan Andrew, 10 yılını hapiste geçirdikten sonra tahliye olmuştur. Long'u bulan ve öldüren Andrew kurduğu ölümcül çete ile \"Elvis\" adındaki mavi kristal maddenin peşine düşer. Dr. Long ölmeden önce bu maddeyi Mason'a vermeyi başarır. Bu maddenin özelliği 50 Fahreneit 'ın üstünde bir sıcaklığa çıktığı anda patlayarak geniş bir alandaki insanları öldürecek olmasıdır. Mason, bir dondurma satıcısı olan Arlo ile hem Andrew'in adamlarından kaçmak hem de Elvis'i soğuk tutmak zorundadır."} +{"text":"Hiç kimsenin, Brad ve Kate kadar tatilleri sevmesi mümkün değildir. Tanıştıkları günden beri her Aralık ayının 25'inde, bu mutlu çift çılgın aileleriyle olmaktansa güneşli egzotik tatil mekanlarında keyif yapmaya koşarlar. Havuz kenarında margaritalarını yudumlayarak tatilin tadını çıkarmaktan hoşlanan bu çift, her tatil döneminde, her biri kendi ayrı hayatını yaşayan dört çılgın aile ferdiyle birlikte olmak zorunda kalmadıkları için ne kadar şanslı olduklarını düşünürler. Her ikisi de, ailelerle geçen tatillerde karşılaşmak zorunda oldukları, boşanmış anne ve babalar, sürekli didişen kardeşler ve kontrolden çıkmış çocuklardan uzak olmayı tercih ederler. Ama bu yıl planları değişmek zorundadır. Şortlarını ve güneş gözlüklerini valizlerine yerleştirip havaalınının yolunu tutan Brad ve Kate, tüm uçuşların iptal olmasına neden olan amansız sis yüzünden San Fransisco havaalanında kapana kısılırlar. Daha da kötüsü yerel haberlerin ekibine de yakalanırlar ve bu tatilde San Fransisco dışına çıkamadıklarını tüm şehre ve her ikisinin ailelerine TV'den duyururlar. Hiçbir kaçışları ve mazeretleri kalmamıştır, ve Brad'in babası ziyaretlerini beklemektedir. Ayrıca Kate'in annesi, Brad'in annesi ve Kate'in babası da onları beklemektedir. Bir günde dört noel ziyareti yapmak zorundadırlar."} +{"text":"Joe düzenli bir işi olmayan ve orada oraya savrulan serseri ruhlu genç bir adamdır. İyi niyetli ve babacan bir adam olan Les, Joe'yu işe alır. Les ve karısı Ella ile birlikte bir yük teknesinde kalan Joe'nun hayatı, rıhıtmda buldukları genç bir kadının cesetiyle alt üst olur. Genç kadının ölüm sebebi belirsizdir. Polis başlangıçta olayın kaza ya da intihar olduğu ihtimali üzerinde dursa da, şüpheler cinayet üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ölen genç kadınla ilgili gizem perdesi aralandıkça, Joe ile Ella arasında arasında önüne geçilmez bir cinsel çekim yaşanır. Genç kadınla ilgili soruşturma ilerledikçe, teknenin içinde yaşanan tansiyon da artar. Cesedin ölümünden sorumlu bir zanlının bulunması ve Les'in Joe ile karısı arasındaki ilişkiyi öğrenmesi ile Joe büyük bir çıkmazın içine düşer."} +{"text":"Mutsuz bir evlilik sonucu kocasından ayrılan dul bir kadın doktorla, küçük yaşlardan beri cinsel tacize uğrayan genelev sermayesinin öyküsü... Doktor Hanım, genelevde çalışan hayat kadınlarının sağlık kontrollerini yapmak üzere Ege bölgesinde bir kasabaya yerleşir. Görevine başladığı günlerin birinde, yıllardır görmediği çocukluk arkadaşıyla karşılarşır. Genelevde çalışan arkadaşıyla, onun izinli günlerinde buluşmaya başlayacaklardır. İki kadının bu birlikteliği, tutucu çevresinde dedikodulara yol açar. Bu çevre baskısı sonucu iki yalnız kadın, inadına birbirlerine sığınacaktır. Giderek yaygınlaşan dedikodular karşısında yıpranan iki arkadaş kasabayı terkedip İstanbul'a döneceklerdir. Arkadaşlıkları, İstanbul'da kısa sürede lezbiyen bir ilişkiye dönüşür. Aşk, kıskançlık ve iktidar hırsı tehlikeli boyutlara tırmanırken, genelev sermayesi kendisine dayanılmaz bir tutkuyla bağlanan doktor arkadaşını terkedecektir."} +{"text":"Üçü de birbirinden sevimli ve zeki çocuklar olan Baudelaire kardeşler, anne-babalarının yangında ölümünden sonra yetim kalmışlardır. Kardeşlerin en büyüğü olan 14 yaşındaki Violet dünyanın gelmiş geçmiş en genç kaşifidir. Violetin 12 yaşındaki kardeşi Klaus ise olağanüstü bilgi birikimi ve beceriye sahip çok iyi bir kitap okuru ve araştırmacıdır. Henüz bebek olan üçüncü kardeşleri Sunnye gelince, daha konuşmayı bile bilmeyen bu sevimli bebeğin dişlerinin keskinliği dillere destandır. Sevmediği insanı ısırdı mı tam ısırır. Bu küçük kız çocuğu sevgisini de nefretini de ısırıklarıyla belli etmeye bayılır. Baudelaire kardeşlerin sahip olduğu bu birikim ve beceriler, evlerinde çıkan müthiş bir yangının getireceği olumsuz sonuçlardan onları koruyamaz. Yangında anne-babalarının ölümü üzerine Kont Olafın velayetine verilirler. Şeytan ruhlu bir adam olan Kont Olafın bir özelliği de eski bir aktör olmasıdır. Çocukların büyük mirasına konmak isteyen kötü ruhlu adam, amacına ulaşabilmek için birbirinden iğrenç oyunlar düzenlemeye başlar. Bunun üzerine Kont Olafın elinden alınan Baudelaire kardeşlerin yeni hayatının ikinci durağında Monty Amca vardır. Ünlü bir yılan uzmanı olan Monty Amcanın evinde tam rahata ulaşmışken Stephano adlı esrarengiz bir laboratuvar asistanının ortaya çıkmasıyla işler bir kere daha karışır. Stephano aslında kılık değiştirmiş olan Kont Olafın ta kendisidir. Monty Amcanın evinde tehlikenin başgöstermesi üzerine çocuklar bir kere daha ev değiştirerek Josephine halanın gözetimine verilirler. Josephine hala zaten herşeyden korkan vesveseli bir kadındır. Bir de ortaya esrarengiz görünümlü tahta bacaklı denizcinin çıkması üzerine Baudelaire kardeşler için tehlike sinyalleri çalmaya başlar. Tahmin edileceği üzere tahta bacaklı denizci de, kılıktan kılığa girmeyi çok iyi başaran Kont Olaftan başkası değildir. Kont Olaf artık en şeytanca planını uygulamaya koymuştur. Titizlikle yaptığı bu planın gerçek hayattaki sonucu ise çocukların büyük mirasının kontrolünü kendi ellerine almak olacaktır. Tehdit altında olan Baudelaire kardeşlerin birbirlerine daha sıkı sarılmaktan, olağanüstü cesaret ve yaratıcılıklarına başvurmaktan başka çıkar yolları kalmamıştır. O andan itibaren yaşayacakları bir dizi talihsizlik olaydan sıyrılmak için cesur ve yaratıcı olmak zorundadırlar."} +{"text":"Jackie, işi, yerleştirilen güvenlik kamerası ile bir sokağı gözetlemek olan bir kadındır. Yapılan işteki tüm maksat da, o sokakta yaşayan insanların güvenliliğinin sağlanmasıdır. Her günün bildik rutinliğinin dışında, bir gün monitörde, daha evvel hiç görmediği ve bir daha da muhtemelen hiç görmek istemeyeceği bir adamın görüntüsü beliriverir. Görmezden gelemeyeceği bu adamı izlemek zorundadır. Ama artık kendisinin de, sokağın da hayatı eskisi gibi olmayacaktır. Toplumlarda gittikçe artan \"korku\" güdüsünün beslediği, daha çok güvenlik sağlama durumunun bir sonucu olan sokakların güvenlik kameraları ile 24 saat gözetlenmesi hali üzerine, 2006 Cannes Film Festivali'nden de Jüri Büyük Ödülü'nü alarak dönen Red Road, bunun haricinde de pek çok ödülle değerlendirilmiş bir yapım. Yönetmen Andrea Arnold'un ilk filmi olduğunu eklemeyi de unutmayalım."} +{"text":"Boris ufak bir şehirde cenaze işleri yapmaktadır. Çocukluk aşkı Betty'i sonradan milletvekili olan Hugh'a kaptırmış ve bunun üzüntüsünü yıllardır içinde yaşatmaktadır. Diğer yandan da kentin diğer cenaze levazımatçısı Frank ile de rekabet içersindedir. Yıllar sonra Betty ile karşılaştıklarında aşkı yeniden alevlenir. Betty'nin de aynı hislere sahip olduğunu anlayınca birlikte olabilmek için yollar ararlar. Bunlardan biri de Betty'nin kaza ile öldü numarası yapması ve cenazeyi kaldıracak olan Boris'in bu işi gizlemesi ve beraber kaçmalarıdır. Ancak işler planlandığı gibi gitmez. Planlı kaza sonrası cenazeye Frank'de talip olur. İşi Boris alır ancak böyle bir kaza geçirmiş kişinin tören için nasıl böyle güzel ve canlı şekle sokulduğu Frank'in aklında kalır ve öğrenmeye çalışır. Öte yandan Betty'nin eşi Hugh ve sevgilisi de onu öldürerek beraber olma düşünceleri kurmuşlar ve bunu da kendi cenaze töreninde veda sırasında ona söylemişlerdir. Bunun sonrasında Betty'de Boris ile kaçma planını erteleyerek onlardan öç almayı düşünür. Filmin son bölümünde bir \"perili ev\" mizanseni kurulur ve Betty intikamını eşi ve metresinden alır."} +{"text":"Tartışmalı konuların yönetmeni Michael Winterbottom, Berlin'de çok sükse yaptığı bu filmiyle bu kez kamerasını gerçekten yaşanmış bir drama yöneltmiş: İngiltere'de yaşayan Pakistanlı Asıf İkbal, annesinin ona evlenmek üzere bulduğu kızla tanışmak için memleketine döner. Burada eski dostları Ruhel, Şefik ve Münir ile buluşur. Dört arkadaş, bir camide dinledikleri hutbenin etkisiyle Afganistan'a gidip küçük bir macera yaşamaya ikna olurlar. Dörtlünün Afganistan'a gidişi, ABD'nin Taliban'ı devirmek üzere yaptığı operasyona denk gelir. Kendilerini bir savaşın ortasında bulan gençler, süratle Pakistan'a dönmek üzere kolları sıvarlar. Ne var ki serüvenleri, Amerikan güçlerince yakalanıp terörist oldukları şüphesiyle Küba'daki Guantanamo üssüne götürülüne dek bitmeyecektir. Arşiv görüntülerine ek olarak canlandırmalarla da bezenmiş, güçlü bir belgesel..."} +{"text":"Amerika'da yirmi beş eyalette yasaklandı. Hükümet kimsenin görmesini istemiyordu. Deep Throat, yalnızca iç gıcıklayıcı bir hoşluk değildi; toplumsal ve siyasal bir ateş fırtınası yaratan açık saçık bir film, sıradan topluma gerçekten sirayet eden ve popüler kültürde müthiş bir iz bırakan belki de ilk porno filmdi. Derin Gırtlak, bugün de en az o zaman olduğu kadar tartışma yaratan kültürel bir muammanın yarattığı siyasetin, hesaplaşmaların, porno yıldızlarının ve zulmün derin bir incelemesidir. 8 Mil ve A Beautiful Mind / Akıl Oyunları filmlerinin yapımcısı Brian Grazer'ın yapımcılığını üstlendiği bu belgesel, yalnızca 25 bin dolara çıkan, büyük bir sansasyon yaratan, kültürel ve cinsel bir devrime yol açan, yetişkinler için yapılmış bir filmi ve pornografinin kültürümüze nasıl bu kadar girebildiğini sorguluyor."} +{"text":"Sene 1963. 13 yaşındaki Anne ve 15 yaşındaki kız kardeşi Frederique anne ve babası ayrı iki kız kardeştir. Anneleri ile Paris'te yaşamakta, yaz tatillerini ise yanındayken kendilerini garip hissettikleri babalarının yahıhda deniz kıyısında geçirmektedirler. Son derece katı kuralları olan bir okula gitmektedirler. Anne yetişkinliğe geçiş döneminin başındadır ve son derece asosyaldir. Etrafında olup biteni annesinin ve kız kardeşinin konuşmalarını gizli gizli dinleyerek öğrenmeye çalışmaktadır. Okulda notları son derece kötüdür ve adaletsiz hocalarıyla başa çıkmak durumundadır; bir keresinde kız kardeşinin bir yıl öncesinde yazmış olduğu bir kompozisyonu kopya ederken yakalanmıştır. Bunun yanında ilk kez adet görmeye başlamıştır ve oğlanlarla konuşmaya çabalamaktadır. Bunun tersine, Frederique çok daha dışa dönüktür, politik olarak aktif olmaya başlamış, özellikle de Cezayir savaşı üzerine düşünceler içindedir. Kendinden çok daha büyük birine tutulmuştur ve ilk ciddi aşk acısını çekmektedir. Ayrıca ilk kez değer yargıları nedeniyle bir arkadaşını kaybetmiştir."} +{"text":"Yakın gelecek. Astronot Sam Bell, dünyanın başlıca enerji kaynağı Helyum-3ü araştırmak için ay endüstrileri ile üç yıllık bir anlaşma yaparak ayda yaşar. İşi icabı yalnızdır ve bozulan uydunun evle irtibatını kesmesi işi daha da zorlaştırır. Samin gönderip alabildiği tek şey mesaj kayıtlarıdır. Neyse ki aydaki süresi dolmak üzeredir ve Sam, üç hafta sonra karısı Tess ve üç yaşındaki kızları Evee kavuşacaktır. Nihayet uzun zamandır yaşadığı ay üssü Sarangın yalnızlığından kurtulacak ve üssün iyi niyetli ama bir hayli karmaşık bilgisayarı Gertynin dışında birileriyle de konuşacaktır. Ansızın Samin sağlığı bozulmaya başlar. Ayda aracıyla yaptığı rutin gezilerden birinde sancılı baş ağrıları, sanrılar ve dikkat dağınıklığı nerdeyse ölümcül bir kazaya neden olur. Üstte sağlığına yeniden kavuşurken, Sam kendisi gibi aynı üç yıllık anlaşma için orada bulunduğunu iddia eden daha genç ve kızgın versiyonuyla karşılaşır. Önceki halinin klonlanmış hali gibi görünen biri ve üssün verimli bir şekilde çalışması için gelen destek ekibiyle kuşatılan Sam neler olup bittiğini ve şirketin planlarını keşfetmek için zamana karşı savaşır."} +{"text":"William Parrish, oldukça zengin bir medya patronudur. Çok düzenli giden aile hayatı günün birinde karmakarışık olur. Çünkü Joe Black adında bir adam çıkmış ve Parrish'in güzel kızı Suzan'a aşık olmuştur. Ansızın gündeme gelen bu romantik ilişkinin sonuçları, hem Suzan hem de diğer aile bireyleri açısından çok karmaşık ve acı sonuçlar doğuracaktır. Kızının kalbini çalan bu genç ve yakışıklı delikanlı, gerçekte kimdir? Black ile Suzan arasındaki ilişki özel bir bağlılığa dönüşürken, Parrish de yavaş yavaş yaşamına veda etmeye hazırlanır. Fakat yaklaşmakta olan ayrılık herkes için üzücü olacak gibidir. İlgi çekici bir senaryoya sahip olan yapım, özellikle oyuncularının performansları ile dikkat çekiyor. Yaklaşık üç saat sürmesine rağmen izleyiciyi kendisine bağlayan ve etkisini sonuna kadar sürdüren başarılı bir film Joe Black."} +{"text":"Dünya boks şampiyonluğu unvanını en fazla koruyan ve en fazla şampiyonluk maçına çıkan boksör rekorlarını elinde tutan Julio Cesar Chavezin başarısı dillere destan. 89 profesyonel maç galibiyeti ve beş dünya şampiyonluğu kazanan Chavez uluslararası boks arenasında çok iyi tanınan bir isim. Muhammed Ali gibi, Chavez de büyüdüğü şehirde, dünyaca ünlü ve başarılı bir boksör olmasından daha fazla anlam taşıyor: Küçük bir kasabadan gelip böyle başarılara imza atmasıyla ülkesinin kahramanı ve başarının sembolü olarak anılıyor. 10 kardeşten biri olan Chavezin başarıya, üne ve örnek adam olmaya varan yolculuğu kolay değildi: Azmi, çalışkanlığı ve birçok zorlu maç galibiyeti sayesinde ulaştı bu noktaya. Film, Chavezin kariyerini ve Don King ve Bob Arum gibi organizatörlerle olan ilişkisini mercek altına alıyor. Fakat asıl olarak, emekliye ayrılıp birkaç sene sonra veda turuna çıkmak üzere boksa geri dönen Chavezin emeklilik sonrası hayatına yoğunlaşıyor. Ünlü boksör, emeklilik döneminde oğlu Julio Cesar Chavez Jr. a antrenörlük yapıyor, onun da kendi gibi boksör olma yolunda ilerlemesini büyük bir keyifle seyrediyor. Yönetmen Lunanın Chaveze hayranlığı ve ele aldığı konuya olan tutkusu filmi, hem bir adam hem de bir ülke üzerine büyüleyici bir portreye dönüştürüyor."} +{"text":"21 Aralık, 1975'te, 'Çakal' Carlos liderliğindeki altı adam Viyana'daki OPEC merkezine silahlı baskın yaparak 70 kadar devlet bakanını rehin aldılar. Plan suya düşünce çıkan çatışmada, üç kişi ölürken, bir saldırgan yaralandı. O yaralı adam Hans-Joachim Klein idi. Filmde bir dönemin efsane isimlerinden Klein ilk defa hayatının öyküsünü paylaşıyor. Klein, baskın sonrasında Cezayir'e kaçtıktan sonra terörist hareketten vazgeçti ve öğrenci hareketinden eski dostu Daniel Cohn-Bendit'in yardımıyla Fransa'nın ücra bir köyüne sahte kimlikle sığındı. 1998 yılında, kaçak yaşamaktan yorulan Klein kendini ele verdi ve beş yıl hapis yattı. Geçen yıl serbest bırakıldıktan sonra ilk defa konuşan Klein, büyük bir dürüstlükle, genç ve öfkeli bir adamın kendini nasıl bir anda, düşündüğünden çok daha büyük bir hareketin içinde bulabileceğini anlatıyor. OPEC baskınının Filistin davası adına yapıldığını düşünen Klein, sonradan bunun Libya lideri Kaddafi'nin OPEC'teki gücünü arttırmak için tetiklediği bir eylem olduğunu öğreniyor. Samimiyeti ve geçmişe dair pişmanlıklarıyla seyirciyi damardan yakalayan Klein, öyküsüyle hem bugün bildiğimiz anlamıyla terörün biçimlenmeye başladığı 1970'lerin ve o dönemin Avrupa solunun tablosunu çiziyor, hem de bir insanın yaşadığı olayların ve kişisel tercihlerinin etkisiyle nasıl köktenciliğe sürüklenebileceğini içtenlikle anlatıyor."} +{"text":"Dünyayı daha iyi bir yer haline getirme çabaları esnasında sevdiklerini kaybedenlerin anısına yapılmış, hüzünlü ve dokunaklı KAMÇATKA, insanın dünyasının bir gecede nasıl değişebileceği konusunda net bir bilinci yansıtıyor Harry on yaşında sıradan bir çocuktur. Okula gider, masa üstü oyunlarından ve TV seyretmekten zevk alır. Babası avukattır, annesi üniversitede öğretim görevlisidir ve ufak erkek kardeşi Tiny ortalığı karıştırma konusunda kaçınılmaz arkadaşıdır. Ancak 1976'da yaşadığı dünya normal bir dünya değildir. Arjantin hükümetinin yerine darbe yönetimi geçmiştir. Binlerce vatandaş izlenmekte ve kaçırılmaktadır. Çoğu zaman bu insanların tek suçu ağızlarından rejime karşıt sözler çıkmış olmasıdır sadece. Harry'nin ailesinin durumu da böyledir. Sol eğilimli bir çift olduklarından, kendilerinin ve oğullarının cunta tarafından \"ortadan kaldırılmak\" gibi ciddi bir tehlike tehditi altında olduğunu hemen fark ederler. Şehrin dışında 'güvenli bir ev'e geçip yeni kimlikler edinmeyi de kapsayan bir sonraki adımlarını planlarlar. Zamanın lehlerine işleyeceğini düşünmektedirler. Ancak, arkadaşlarından, okullarından ve oyuncaklarından uzak kalan Harry ve Tiny bu yeni yaşam tarzından mutsuzdur"} +{"text":"Eskiden çok zengin olan ama artık o gücünü kaybetmekte olan eski Lord Donald Brocklebank, Londra'ya gidip eşinin ve oğlunun tedavi masraflarını daha rahat ödeyebilmek için bir yol bulmak ister. bunun için de yatalak eşini akıl sağlığı çok da yerinde olmayan ve düşünme yetisi pek gelişmemiş oğlu ile bırakmak zorunda kalır. Bir şartla tabii; Hemşire Mary'nin gelmeyi kabul etmesi ile. Tüm şartlar hazırlandıktan sonra, Donald Brocklebank Hemşire Mary'yi arar ve evi terk ettiği gün evine gelip eşine göz kulak olması için ayarlar. Donald Brocklebank evden ayrılır. Evde oğlu ve eşi beraberken Hemşire Mary de eve doğru yol almaktadır. Hemşire Mary eve varır ama, annesine bakmayı kafasına koymuş oğul James kendisine evin tüm yollarını kapatmaya yemin etmiş gibidir. Tüm yaşananlar sonucunda, olaylar beklenmedik bir şekilde gelişmeye başlar..."} +{"text":"Onurun tüm yaşamı, beraber spor yaptığı arkadaşlarından birinin doğumgünü partisinde beklenmedik bir dönüşüme uğrayacaktır. Beraberce kürek takımında yeraldığı arkadaşı Vedatın doğumgünü partisinde Zeyneple tanışır ve hayatı değişir. Kalabalık ve gürültülü bir barda hiç konuşmadan geçen gecenin sonunda Zeynep, Onurun işitme engelli olduğunu farkeder. Ama bu alışılmadık durum Zeynepi Onurdan soğutmaz. İşiyle, ailesiyle sorunlar yaşayan Zeynep, yaşadığı çevreyi sorgularken birazda bilmediği bir dünyanın meraklıyla unuttuğu ceketini bahane ederek Onuru ziyaret etmeye karar verir. Babasının annesini bir başka kadınla aldattığını öğrendikten sonra bu durumu içine sindiremeyip evini terkeden Zeynep, bir çok iş değiştirdikten sonra çağrı merkezinde çalışmaya başlar. Ancak çağrı merkezleri çok ağır çalışma koşullarına sahiptir ve karşılığında kazandığı az paradan çok mutsuzdur. Bütün gün telefonda tanımadığı insanlarla konuşmak zorunda kalan Zeynep konuşmadan anlaşabildiği Onurla huzur bulacağına kani olur."} +{"text":"Marina, kendisinin çok özel bir falcı olduğuna inanan ve rüyalarında sık sık gördüğü beyaz atlı prensini bekleyen çok güzel bir kadındır. Günün birinde karşılaştığı bir kasap onun adeta nefesini keser. Çünkü o, rüyalarını süsleyen beyaz atlı prensten başkası değildir. Kasapla apar topar evlenen Marina, onunla birlikte New York'a taşınır. Bu yeni ve büyük şehir, yeni bir ortam, yeni bir yaşam şekli demektir. Bu yeni ortama alışması hiç de kolay olmayacaktır ve onu birçok zorluklar beklemektedir. Marina kadar güzel bir kadınla evlenmenin verdiği gururla dolaşmaya başlayan Leo, kısa bir zaman sonra duymaya başladığı dedikodular yüzünden rahatsız olmaya başlar. Söylentilere göre gizli güçlere sahip bir kadın kasabanın işten başka bir şey bilmeyen gençlerini birer aşk düşkünü haline getirmektedir. Kasabanın psikiyatristi de buna akıl erdirememekte ve aralarına yeni katılan Marina'ya olan hayranlığının gün geçtikçe aşka başlamasına da bir anlam verememektedir."} +{"text":"Film, radyoda gece programı yapan bir kızla, programa katılan bir avukat arasında geçer. Bir müvekkilinin verdiği dosya yüzünden başı belaya girmiş olan avukat, saklandığı evden gece programına katılarak, düşlerindeki aşkın, ilişkilerin, yaşamın portresini çizer. Baskı, şiddet ve belirsizliğin uçurumunda, herkes insan olabilmenin olağanüstü sesini iletmeye çalışır. Kim oldukları belli olmayan bazı adamlar tarafından tehdit edilen avukatın, direnişi sırasında dünyayla ilişki kurabileceği tek araç radyodur ve saklandığı sürece bu ilişksini sürdürür. Gece programı diyerek çok sayıda insanın katıldığı bir performansa ulaşır. Filmin kahramanı \"Bu dünyaya gelmeseydim ne olurdu? Varlığım ne işe yarardı?\" gibi, hepimizin yaşamını ilgilendiren soruların cevaplarını arar. Bütün baskılara rağmen, hayata karşı sorumluluklarını yerine getirmekten caymaz. Zaman zaman morali bozulan kahraman destek arar."} +{"text":"Katıksız eğlence. Komedi cennetinden bir hediye. Yönetmen Christopher Guest Best In Show ve Waiting For Guffman'daki takımı 60'li yılların folk müzisyenlerinin hikayesini anlatmak için tekrar bir araya topladı. Yaşama veda eden efsanevi menajer Irving Steinbloom'u anmak için 60'lı yılların folk müzik yıldızları New York City Town Hall'da bir konser vermek için bir araya gelirler. Tatsız ayrılığa kadar folk müziğinkalbi olan Levy ve Catherine O'Hara, Mitch ve Mickey rolüyle: Guest, Michael McKean ve Harry Shearer, klasik folk üçlüsü ve Parker Pose, John Michael Higgings ve Jane Lynch Yeni Ana Cadde Şarkıcıları'nın renkli kordinatörleri olarak karşımıza çıkıyorlar. Bob Balaban, Ed Begley, Jr., Jennifer Coolidge, Paul Dooley, Michael Hitchcock, Don Lake, Larry Miller, Jim Piddock, Deborah Theaker ve Fred Willard bu dokunaklı komedide folk müziği canlandırmak için çalıştılar."} +{"text":"Polis helikopterleri, şehrin merkezinde, içinde Chicago Polisinin İç İlişkiler Bürosu nun da bulunduğu binasının 20. Katını saralar. S. W. A. T ın adamları, ateş hattındaki İç İlişkiler Bürosu nun şefi Danny Roman ve adamlarına nişan almış, beklemektedir. Roman, bir rehine kurtarma uzmanıdır. İşlemediğini ispatlayamadığı bir cinayet ve zimmet suçlamasıyla hayatı alt üst olmuştur. Haklı olduğunu kanıtlayabilmesi için tek çare, en iyi bildiği yolla kendisinin dinlenmesini sağlamaktadır. Danny böylece, birilerini rehin alır. Bu durumda onu bütün dünyanın dinleyeceğini bilir. Bilir, çünkü kendisi de kurtarıcısıdır. Danny nin onu dinleyecek birine ihtiyacı vardır. Kendisi gibi saygın bir rehine kurtarıcısı ve polis olan Chris Sabian dan arabuluculuk etmesini ister. Sabian böylece, her an kontrolden çıkabilecek bu durumu değiştirmek için hazırlıklara başlar."} +{"text":"Turne için Paris'e gelen İtalyan tiyatro topluluğun Fransız yıldızı Camille, kendini beğenmiş erkek arkadaşı Pierre'den kaçmak için yıllar önce memleketini terketmiştir. Genç kadın huzuru, mutluluğu ve başarıyı, oyunun yönetmeni, diğer başrol oyuncusu ve topluluğun da sahibi olan Ugo'yla olan beraberliğinde bulmuştur. Ama Camille'in geçmişi Paris'te tekrar karşısına çıkar. Pierre artık evlenmiştir. Bu arada 18. yy İtalyan oyun yazarı Goldoni'ye ait kayıp bir el yazmasının da peşinde olan Ugo'nun karşısına ona yardım etmek isteyen genç ve güzel bir öğrenci olan Do çıkar. Do'nun tuhaf üvey erkek kardeşi Arthur'un ise Pierre'in karanlık bir geçmişe sahip bir balerin olan karısı Sophia ile bir ilişkisi vardır. Bütün bu ilişkiler kısa sürede birbirinin içine geçer."} +{"text":"Bir ev, motorlu bir araç, en son moda kıyafetler, seçkin ve güç beğenen bekar tüm bunları romantizmin başkenti Paris'te Gigi'ye sunar. Fakat bazı şeyler vardır ki, parayla satın alınamaz. Vincente Minelli den bir şaheser. Colette'in oyunundan sinemaya uyarlanan filmde Gaston, Parisli bir genç kızı fahişe olarak yetiştirmektedir. Fakat daha sonra genç kıza aşık olur ve onunla evlenmek ister... Chevalier Gaston'u genç kızlara tutkun sert babası, Gingold'u ise Gigi'nin büyük annesi rolüyle izleyeceğimiz film, Fransız yaşamını tüm çıplaklığıyla başarıyla yansıtıyor. Filmdeki Gigi Ah Yes, I remember it Weel, Thank Hevan For Little Girl gibi şarkıların klasik olduğunu dokuz dalda Oscar aldığını da belirtelim."} +{"text":"Film, üç karakter üzerinden geri dönüşlerle ilerliyor. Ahlaam, İngiliz dili ve edebiyatı eğitimi alan, yakında evlenecek bir genç kız. Mehdi, son sınavlarını verip doktor olan; ancak Baas üyesi olmadığı ve babası da siyasi suçlu olduğu için master yolu kapanan bir genç. Bir de saçkıran tedavisi için para bulup askerden kaçmaya niyetlenen Hasan ile en yakın arkadaşı Ali. Saddam döneminde başlayan bu hikaye, maalesef kayıplar ve perişanlıklarla ilerleyip Amerikan bombalamaları ve işgaliyle en üst noktaya ulaşacaktır. Düğün günü evden zorla götürülen ve bir daha kendisinden haber alamadığı nişanlısının ardından deliren Ahlaam, akıl hastanesine yatırılır. Amerikan bombardımanı sırasında gözünün önünde ölen arkadaşı Hasan`dan sonra akli dengesini yitiren Ali de. Mehdi ise onların doktorudur; çaresiz ama umutlu Pek çok festivalden ödül alan ve Irak`ın 2007 Oscar aday adayı olan film, gerçek olaylardan yola çıkılarak yazılmış."} +{"text":"New Yorkta kariyer yapmak isteyen siyahi oyuncu adayı Judynin arayışları, kadınlara alçaltıcı muamele yapıldığına karar verdiği bir mülakkatla sona erer. Film endüstrisinden umudu kesin siyahi genç kız bir telefon-seks şirketinde işe girer. Artık Girl 6 (6 Numaralı Kız) olarak anılan Judy, kısa sürede patronu ve iş arkadaşlarının sempatisini kazanır. Telefonun öbür ucundaki erkeklerle iç gıcıklayıcı konuşmalar yaparken kitap okuyan ya da örgü ören kadınların dünyasındadır artık. Bir yanda terkettiği sevgilisinin onu geri kazanma adımları. Diğer yanda içe kapanık komşusu Jimmynin bu dünyadan kendini kurtarması telkinleri arasında çift karakterli yaşantısı sürer. Bir gün özellikle Girl 6ya takıntılı Bob isimli bir müşterisi onunla gerçek hayatta buluşmak istediğinde, işler geri dönülmez noktaya doğru ilerlemeye başlar. Artık söyleyeceğini söylemiş bir Spike Leenin artık değişik arayışlara kucak açtığı bir dönemin ürünü olan Girl 6, Quentin Tarantino, Madonna, Halle Berry ve Naomi Campbell gibi küçük ama lezzetli katkılarının yanısıra Princein müzikleriyle de taçlanıyor."} +{"text":"Birkaç IRA mensubu terorist bir İngiliz askerini içlerindeki cazibeli Jude adlı kadın yoluyla kandırıp kaçırıyorlar. Ancak Jordy adındaki bu askerle teroristlerden Fergus arasında bir arkadaşlık başlıyor. İngiliz hükümeti ile yapılan rehin alışverişi sırasında birşeyler ters gidiyor ve Jordy ölüyor. Bunun üzere kaçmayı başaran Fergus Londra'ya kaçıyor. Kendisini Jimmy diye tanıtarak bir iş buluyor ve Jordy'nin ona bahsettiği Dil adındaki kuaför sevgilisini buluyor. Dil, Fergus'un ne yaptığını bilmiyor ama Fergus'da aslında Dil'le ilgili çok önemli bir ayrıntıyı bilmiyor. Şok edici bir öğrenme aşamasından sonra Fergus karar verme aşamasına geliyor İrlanda asıllı yönetmen Neil Jordan'ın büyük sükse yapan filmi, Boy George'un seslendirdiği \"Crying Game\" şarkısıyla da dikkat çekiyor"} +{"text":"Lisede edebiyat öğretmenliği yapmakta olan baba, ailesinin de onayını alarak istifa etmiştir. Kente yakın bir köyde aileden miras kalan bir eve taşınırlar. Çocuklar okullarına gidip gelirken baba da ailesini ayakta tutabilmek için çabalamaktadır, ancak işler pek yolunda gitmez. Bu esnada kayın biraderi kentte bir lokanta açmak için babaya borç verebileceğini söyler. Baba böyle bir iş için hazırlıklı olmamasına rağmen başka çaresi de olmadığından kabul eder, ancak lokantada da işler yolunda gitmez. Yalnız kalan anne evi terk eder. Baba ve çocuklar çok geçmeden hayatla başa çıkmanın bir yolunu bulurlar. Şehirle ev arasında gidip gelirken hayal kurma oyunu oynamaya başlarlar. Bu oyunlar onlara güç verir. Öte yandan bütün günlerini lokantada geçiren ve hayatları için çıkış arayan bir grup insanın da yolları aile ile lokantada kesişmiştir."} +{"text":"2004 yılında İstanbul Film Festivali'nde Bu San / Elveda Sinema ile Altın Lale kazanan Tsai Ming-liang'ın ilk kez 2005 yılında Berlin'de gösterilen bu son yapıtı, 2001 yapımı Ni neibian jidian / Orada Saat Kaç? filminden pek çok tema ve karakteri ödünç almış. Film, Berlin'de \"sinema sanatını yeni yönlere ulaştırdığı için\" Alfred Bauer ödülüne layık görülmüş olsa da, popüler sinema seyircisi tarafından yönetmenin yaptığı \"en anlaşılır\" film olarak tanımlandı. Dong / Delik'teki durumun aksine, aşırı bir su sıkıntısının hüküm sürdüğü Tayvan'da televizyonlar tasarruf yapılmasını ve su yerine karpuz suyu içilmesini önermektedir. Paris'ten kurak Taipei'ye yeni dönen Shiang-chyi, eskiden saat satıcılığı yapan Hsiao-kang ile tesadüfen karşılaşır ve aralarında bir ilişki doğar. Ancak Shiang-chyi, yeni sevgilisinin aslında bir porno yıldızı olduğunu ve oynadığı filmlerin de komşu katta çekildiğini bilmez. Bu arada, su sıkıntısıyla baş edebilmek için Shiang-chyi, atılmış plastik su şişelerini umumi tuvaletlerde doldururken Hsiao-kang da geceleri, binaların çatılarındaki su depolarında yıkanır. Bu alışılmadık tarzdaki müzikal, aralara serpiştirilen canlı ve ilginç sahneler, gizem dolu, eğlenceli bölümler ve Shiang-chyi'nin yoluna çıkan tuhaf karakterler sayesinde hareketleniyor"} +{"text":"Jong-du, davranış bozuklukları nedeni ile ailesi ve toplum tarafından hep dışlanmış bir gençtir. Yıllar evvel bilinçsizce yapmış olduğu bir kaza sonucu bir adamın ölümüne sebep olmaktan hapis yatmıştır. Cezasını tamamlayıp dışarı çıktıktan sonra vicdan azabı ile ölümüne sebep olduğu adamın evine ziyarete gittiğinde, hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşır. Öldürdüğü adamın sakat ve felçli bir kız kardeşi vardır. Jong-du, kontrol edemediği ihtiraslarının kurbanı olarak kıza tecavüz eder. Kız, maruz kaldığı bu şiddete rağmen ilk kez bir erkek tarafından arzu edilmiş olmanın tatminini yaşamaktadır. Kendisini ilk kez kadın gibi hissettiren bu adamın yolunu her gün izleyecek ve her ikisi de toplumun dışına atılmış bu iki genç arasında, duygu yüklü bir aşk başlayacaktır. Peki ya toplumu oluşturan dışarıdaki insanlar, böyle bir aşkı kabul etmeye razı mıdır? 2003 Venedik Film Festivali FIPRESCI Ödülü'nü almış olan Vaha, yönetmen Chang-dong Lee'nin de en çok ses getirmiş filmlerinden biri."} +{"text":"Bir gazinoda şarkıcı olan Oya ve taksicilik yapan Ahmet birbirlerini çok seven iki gençtir. Oya ile aynı gazinoda çalışan Neriman da Ahmet'ten hoşlanmaktadır. Ahmet'i elde edebilmek için gazino sahibi Osman'ın adamı Kazım'la bir plan yapar ve sahte kanıtlarla Ahmet'i, Oya'nın kendisini aldattığına inandırırlar. Ahmet Neriman'la evlenir ancak onun bitmek tükenmek bilmeyen isteklerini karşılayamaz. Neriman, kendisine arzuladığı hayatı vaat eden Osman'la gizli bir ilişki yaşamaya başlar. Bu arada Osman, polise konuşmasından korktuğu Kazım'ı öldürür ve suçu Ahmet'in üzerine atar. Ahmet'in bu iftiradan kurtulmak için tek şansı hapisten kaçıp Osman'ı suçunu itirafa zorlamaktır. Ahmet'i hala çok seven Oya ve tek akrabası olduğu için Oya'ya emanet edilen kimsesiz Hüdaverdi, Ahmet'e bu konuda yardım edeceklerdir..."} +{"text":"Jack Carver, Mikronezya adalarındaki bir tekne kiralama şirketinde çalışmaktadır. Adada kereste fabrikası gibi görünen aslında gizli kalıtsal araştırmaların yapıldığı bir askeri ada bulunmaktadır. Valiere adında bir bayan gazeteci bu olaydan haberdardır ve adada paralı asker olarak çalışan amcasını görmek için o bölgeye gider. Bir tekne kiralama şirketinden tekne kiralar, tekne Jack Carver'a aittir, birlikte adaya doğru yola çıkarlar. Başlangıçta Jack oraya girmek istemez, adadan bir askerin füzeyle teknesini havaya uçurması sonucu Jack olayın ciddiyetini anlar ve Valieri ile birlikte Max amcayı aramaya koyulurlar. Jack adada aslında kalıtsal özellikleri değiştirilmiş çok güçlü ve kurşun geçirmeyen askerler üretildiğini görür. Bu askerler, o adadaki seçilmiş askerlerden yapılmaktadır ve bu askerler içinde Max amca da vardır."} +{"text":"Goldfish Memory romantik komedinin 21. yüzyılda nasıl olması gerektiğine iyi bir örnek teşkil ediyor. Mükemmel Dublin manzaralarının süslediği, Martin Scorsese'nin eski asistanlarından Elizabeth Gill'in bu filminde cinsel yönelimleri ne olursa olsun herkes aşk acısını çekiyor, bununla başa çıkmayı öğreniyor ve yeni aşklar peşinde koşuyor. Filmde kaderleri birbiriyle kesişen herkesin ortak bir özellikleri var: Hafızaları ancak bir kırmızı balığınki kadar; 3 saniye. Tabii bu balığın hafızası meselesi orta yaşa dayadığı merdivenin üst basamaklarını tırmanmakta ve bu arada sınıfındaki çıtırları es geçmemekte olan edebiyat profesörü Tom'un öğrencilerini ağına düşürmek için bir tuzağı; evindeki Rilke'nin şiirlerinin 15 kopyası dışında. Tom'un zavallı orta yaşlı heteroseksüel erkek öyküsü filmin kesişen birçok öyküsünden sadece birini oluşturuyor: Lezbiyen Angie'nin Tom'un eski öğrencilerinden Clara'yla ilişkisi, Clara'nın Angie'den sonra bir süre lezbiyenliğe takılması, Angie'nin kankası gay kurye Red'in kadın sevgilisi olan kapalı bir gayle yaşadığı ilişki... Daha fazla anlatmayalım, tadı kaçar. Sadece şu: Oyunculuklar, çekimler, diyaloglar müthiş. Goldfish Memory hetero / gay / lezbiyen / biseksüel her türlü cinsel yönelime hitap eden ve sonuçta dalga geçerek de olsa hepimizi sıkı bir sorguya çeken bir film ve Gökkuşağı filmlerinin tartışılmaz en iyisi. Özellikle orta yaşlı heteroseksüel erkeklere önerilir! Radikal- Zeynep Aksoy"} +{"text":"İnsanların büyük şirketler, kurumlar ve hükümetler tarafından nasıl kontrol altına alındığını, manipule edildiğini anlatan Zeitgeist: The Movie isimli belgesel, 3 bölümden oluşuyor. İlk bölüm The Greatest Story Ever Toldda, eski Pagan inanışlarından günümüze kadar din olgusunu ve insanlar üzerindeki etkisi ele alınıyor. 2. Bölüm olan All the World's a Stage, bazı kanıtlar eşliğinde 11 Eylül saldırılarının Irak ve Afganistandaki saldırıları meşrulaştırmak için Amerikan hükümeti tarafından yapıldığını iddia eden teoriler üzerine gidiyor. Son bölüm Don't Mind the Men Behind the Curtain ise belirli bankaların giderek zenginleştiğini ve dünya ekonomisinin önemli bir kısmını tekeline almasını anlatıyor. Peter Josephın hazırladığı film, ilk defa Google Video üzerinden yayınlandı. Daha sonra dünya çapında elde ettiği ilgi sonucu çeşitli festivallerde gösterildi."} +{"text":"Amerikan tarihinin en önemli insan hakları savunucularından ve siyahi liderlerinden biri olan Malcolm Xin hayatı, Spike Leenin yaratıcı bakış açısı ile beyazperdeye aktarılıyor. Daha önce Broadwayde tarihi lideri canlandırmış olan Denzel Washingtonun dikkate değer oyunculuğu ile Malcolm Xin hikayesi sıradan bir biyografi olmaktan çok, bir insanın hayatında devrim yapıp kendini gerçekleştirmesi şeklinde, dönemlere bölünerek anlatılmış: Babası Ku Klux Klan tarafından öldürülen Malcolm, çağdaşı bir çok zenci gibi umutsuz ve zor bir çocukluk geçirir. Neticesinde hayatı günlük yaşayan hedonist bir hırsıza dönüşür. Sonunda hapise girdiğinde İslam öğretisi kendisini yeniden tanımlamasına yardımcı olur. Burada dahil olduğu toplulukta kendini bulur ve yükselmeye başlar. Hapisten çıkınca Malcolm, adeta bir mesih işlevi yüklenir ve kendilerini birer suçlu yapan toplumsal adaletsizliğe başkaldırır."} +{"text":"Tabutta Rövaşata, Rumelihisarı civarında yaşayan evsiz Mahsun'un gerçek ve ibret verici hikayesini anlatıyor. Mahsun, soğuk gecelerde ısınmak için araba çalıp sabaha kadar gezdikten sonra çaldığı arabaları yıkayıp temizleyerek eski yerlerine bırakmaktadır. Bu tür riskli bir ısınma metodunun faturasını sürekli oarak karakoa alınıp dayak yiyerek ödemektedir. Eroinman bir kıza duyduğu platonik aşk onun giderek karanlık bir hal alan yaşamını çok kötü yönde etkileyecektir. Montpellier, Torino ve San Fransisco başta olmak üzere bir çok festivalde ödül alan film, çok küçük bir bütçeyle ve kısa zamanda kotarılmış olmasına rağmen büyük bir beğeni toplamayı başarmıştı. Tuncel Kurtiz ve Ahmet Uğurlu'nun üstün performanslarıyla göz doldurduğu film, yurtdışındaki festivallerde en çok ödül olan Türk filmi oma özelliğini taşıyor."} +{"text":"20. İstanbul Film Festivali'nde yılın en iyi Türk filmi seçilen Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, yeniden vizyona giriyor: Esnafsporluların en büyük tutkuları Amatör Kulüpler Ligi'nde şampiyon olmaktır. Esnafspor'un uzatmalı ve vefakar antrenörü Hacı'nın en büyük tutkusu Aynur ile evlenmektir. Aynur'un çok istemesine rağmen direnmesi ile kısır bir döngüye dönüşen bu tutku, gelgitlerle sürüp gider. Şehir dışında, bağ evinde yaşayan bir hayat kadınıdır Aynur. Hacı'nın ona olan aşkını Aynur'un dışında kimse bilmemektedir. Kendilerine profesyonel bir kulüp olma yolunu açacak olan Amatör Kulüpler Şampiyonluğu'nu kazanmak, önlenemez bir tutkuya dönüşür Esnafspor için. Ülkü Spor'un yakışıklı ve hırslı yöneticisi Cem'in transfer etmeye çalıştığı genç ve yetenekli bir futbolcu olan Serkan, Ülkü Spor'a kaptırılmadan alelacele transfer edilir. Takımın uzatmalı kalecisi Suat, mahallenin genç ve güzel kızı Nurten'e aşıktır, delicesine. Nurten ise bu tutkunun farkında değildir. Suat, en yakın arkadaşı Ayla'nın ağabeyidir. Nurten için. Nurten'e açılamayan Suat, aşkını mektup kağıtlarına döker sonunda. Fakat mektuplarına bir türlü yanıt alamaz. Bir yandan Nurten'in suskunluğu, bir yandan babasının baskısı oldukça bunaltır Suat'ı. Takımın bir türlü toparlanamaması ve üst üste aldığı yenilgiler de tüy dikmektedir bütün bunların üzerine!... Serkan'ın transferi de takımdan çok mahallenin genç kızlarını etkilemiş, kızların özellikle de Nurten'in takıma ve maçlara ilgisini arttırmış evlerinin pencerelerinden takımın antrenman ve maçlarını büyük ilgi ile izlemeye başlamışlardır. Nurten'in takım arkadaşı Serkan'a olan ilgisi de bardağı taşıran son damla olur Suat için..."} +{"text":"Açgözlü Ticaret Federasyonunun Naboo'ya karşı giriştiği işgalin yenilgiyle sonuçlanmasının üzerinden 10 sene geçmiştir. İlk filmde 9 yaşında karşılaştığımız Anakin Skywalker artık 19 yaşındadır ve Obi Wan'ın gözetimi altında Jedi Eğitimini sürdürmektedir. Naboo Kraliçesi Padme Amidala ise, görevini halefi Jamillia'ya devretmiş ve bir senatör olarak Naboo'yu Galaktik Senatoda temsil etmeye başlamıştır. Bu sırada Galaksi yine büyük bir savaşın eşiğine gelmiştir. Jedi düzenini kendi isteğiyle terkeden eski Jedi Ustası Count Dooku, gizlice Darth Sidious'la çalışmaya başlayarak Ayrılıkçılar grubunun başına geçmiştir ve galakside huzursuzluk yaratmaktadır. Yüce Başkan Palpatine, kötü gidişe dur demek için bir klon ordusu hazırlama önerisini getirir ve Senatoda oylamaya sunar. Oylamaya katılmak üzere Coruscant'a gelen Senatör Amidala, bir suikast girişiminden kılpayı kurtulur. Bunun üzerine Palpatine, Obi Wan ve Anakin Skywalker'ı Amidala'yı korumakla görevlendirir. Bu arada Anakin ve Amidala arasındaki ilişki gittikçe gelişmektedir. Naboo'da Amidala'nın ailesinin yanında geçirdikleri bir kaç gün içinde birbirlerine aşık olduklarını farkederler."} +{"text":"1870 yılı Rusya için bir yıkım ve anarşi yılı olacaktır. Bir grup genç devrimci, ülkede yeni bir düzen kurmak için planlar yapmaktadır. Kanlı devrim söylentileri halkta tedirginlik yaratmıştır. Bu belirsizlik ortamında, grup üyelerinden Şatov adlı bir matbaacı örgütten ayrılmaya karar verir. Ancak örgüt lideri Pyotra göre Şatovun öldürülmesi gerekir. Onun gözünde bu ölüm, örgüt içindeki bağı güçlendirecek eşsiz bir fırsattır. Oscar ödüllü yönetmen Andrzej Wajda, Dostoyevskinin ölümsüz eseri Ecinnilerden uyarladığı bu filmde, iki usta oyuncu Isabelle Huppert ve Ömer Şerifi bir araya getiriyor. Ecinnilerdeki politik dramın odak noktasını, Dostoyevskinin eserinde olduğu gibi, nihilizm ve ateizme duyulan tepki oluşturuyor. Oscar ödüllü yönetmen Andrzej Wajdanın büyük yazar Dostoyevskiden uyarladığı çarpıcı bir film."} +{"text":"San Francisco polisi cinayet masasından dedektif Nick Curran, bir cinayet dosyasını araştırırken davanın şüphelisi olan Catherine Trammel'le yakınlaşır. Yazar olan ve cinsellik konusunda son derece serbest davranan Catherine, son kitabında Nick'in davasındaki cinayetin bir benzerini detaylı şekilde anlatmıştır. Catherine, çekiciliğiyle Nick'i etkisi altına alır ve ikili ihtiras dolu bir ilişkinin içine sürüklenirler. Cinayetlerin devamı geldiğinde Nick'in psikiyatristi Elisabeth ve ortağı, onu Catherine'le olan yakınlığı nedeni ile uyarırlar ancak Catherine'in kıskanç lezbiyen sevgilisi Roxy'nin onu öldürmeye çalışması bile Nick'in kadına olan tutkusunu engelleyemez.. Paul Verhoeven'ın tutku ve gerilim dolu filmi, özellikle Sharon Stone'un cömertçe sergilediği vücudu ve ünlü sorgulama sahnesiyle pek çok sinemaseverin hatırlarında kalmıştır"} +{"text":"Sinema tarihinin ilk 10 filminden biri... Dünya sinemasının başyapıtları arasında, tüm zamanların en önemli filmi olan Potemkin Zırhlısı; 1905 devrimi yansıtan devrimci bir film olmasının yanında, büyük usta Eisenstein'ın sinema sanatında devrim yaratan bir çalışmasıdır. Potemkin Zırhlısı'nda, tarihin en baskıcı rejimlerinden Rus Çarlığına karşı halkın ayaklanması ve dayanışması yalın ama sarsıcı bir dille anlatılmaktadır. Eisenstein, Potemkin Zırhlısı'nda, sinema tarihinde bir ilki gerçekleştirdi ve filmin baş kahramanı olarak \"yıldızlar\" yerine, halk kitlelerini seçti. Bolşevik devrimi, sanatın tüm alanında olduğu gibi, sinema sanatında da büyük bir canlanma yarattı. Ve çeşitli sinema akımları bu dönemde özgün örneklerini sundu. Sinema ustası Dziga Vertov'un sinema kuramı ve biçemi Sinema-Göz'e karşı Einsestein, Sinema-Yumruk kuramını geliştirdi ve ilk örneğini Potemkin Zırlısı'yla verdi. Sinema tarihinde yenilikçi kurgusu biçemi ve anlatımıyla bir devrima olarak nitelenen bu yapım, 1926 kurgusunun bestelerini yapan Edmund Meisel'in müzikleriyle daha bir büyüyor..."} +{"text":"The Cell, bir seri katilin aklının karanlık ve tehlikeli köşelerinde ilgi çekici ve şok edici bir zihin yolculuğu yapar. Katilin tuzağa düşürdüğü fakat hala yaşamakta olan son kurbanını kurtarmak için gerekli anahtar bu aklın içindedir. Bilim-Kurgu gerilim türünde yeni ve keskin bir yönelimle The Cell, insanın gözlerini yuvalarından oynatacak bir hayal gücüyle, deli bir adamın içindeki en kutsal yerin kapısını yerle bir ederek açıyor. Bir katilin, kabusu andıran fantazi dünyasına bu emsalsiz yolculuğu yapan kişi, yeni radikal bir terapi üzerinde çalışmakta olan psikolog Catherine Deane'dir. . Yeni bir transandantal bilim sayesinde Catherine, rüyalar ve derinlerde kalmış düşünceler de dahil olmak üzere bir başkasının bilinçaltında olanları deneyimleyebilir. Şimdiye kadar Catherine bu metodu yalnızca komada olan bir çocuğu dünyaya ve acı çekmekte olan ailesine döndürmek umuduyla kullanmıştır. Ancak seri katil Carl Stargher benzer şekilde komaya girince, FBI ajanı Peter Novak son ümidi olan Catherine'e gider ve ondan düşünmesi bile imkansız şeyi ister. Katilin son kurbanı bubi tuzaklarıyla dolu gizli bir hücrenin içinde hala hayattadır. Novak, Catherine'i Stargher'ın çılgın aklının içine girmek ve onun korkunç ve ölümcül ininin yerini tesbit etmek üzere ikna eder. Catherine cesur davranarak daha önce hiç kimsenin gitmediği bir yere gitmeyi kabul eder - bir katilin zihninin derinliklerinde bulunan değişken gölgelerin ve garip sırların içine. Ancak bu zihin onun daha önce deneyimlediği herşeyden çok farklıdır çünkü o kadar kötü, o kadar güçlü ve öyle canavarca görüntüler ve düşüncelerle doludur ki Catherine'in bu işten akıl sağlığı bozulmadan kurtulmasının garantisi yoktur. Stargher'ın korkunç ve şaşırtıcı dünyasının içinde Catherine onun sanal avı haline gelmesine karşın yırtıcı bir hayvan olmanın ne demek olduğunu öğrenir."} +{"text":"Allison Lang; Los Angelesta yaşayan ve üst sınıf olmaktan başka bir işlevi bulunmayan sıradan bir aileye sahip güzel bir kızdır. Arkadaşları ve Allison bu üst düzey yaşamdan fazlasıyla sıkıldıklarından, farklı olmak adına birer sokak kadını gibi davranırlar. Erkek arkadaşı ve onun çetesi ise hip-hop kültürünün etkisi altında kalmış, rapçiler gibi giyinen ve davranan amaçsız gençlerdir. Hayatlarının her gününü yeni bir heyecan bulmaya adamış bu gençler bir gün Los Angelesın güneyine giderler. Amaçları bu tehlikeli gettoda biraz eğlence bulmaktır. Burada hap satıcısı Latin bir çeteyle karşılaşırlar. Çetenin başında ise Hector adlı etkileyici bir Latin genci vardır. Allison ve arkadaşı Emily onların farklı yaşam tarzı karşısında büyülenirler. Ve 16. Cadde Çetesine katılmak için gettoya geri dönerler. Bunu Hector ve arkadaşlarını etkileyerek başaracaklarını düşünmektedirler ama bulundukları topraklar zannettiklerinden çok daha tehlikelidir. Çünkü katılmak için yanıp tutuştukları bu çetenin üyelik için tek bir şartı vardır: Seks yapmak... Allison ve Emily fikirlerini değiştirdiklerinde artık ne onların ne de erkek arkadaşlarının hayatı eskisi gibi olacaktır."} +{"text":"Beş kuşak İstanbullu ailesinin gözünde uçarı bir fotoğrafçı olan Ahmet, aslında başarılı bir MIT ajanıdır. Birbirinden çok farklı iki kimliği, iki yaşantıyı bir arada götürmektedir. Mısırlı saygın bir arkeologun kızı olan Fatima ise yıllar önce ölen Türk annesini bir türlü unutamamış bir üniversite öğrencisi. Mısırlı melez güzel Fatima ve MIT ajanı Ahmet'in yolları, Mısır'dan kaçırılan bir mumya yüzünden kesişiyorlar. Bir mafya babasının iktidar sorununu çözeceğine inandığı için çalınan mumyanın peşine düşen Ahmet'in şüphelisi ise Fatima. Mumyanın getirildiği uçakta bir de kazılar sırasında ölen arkeolog Yahya'nın cenazesi var. Fakat İstanbul'a gelindiğinde tabutlar karışıyor ve mafya babasına Yahya'nın cenazesi verilirken, acılı aileye de mumya teslim ediliyor. Bütün bu karmaşanın ortasında, mumyayı Mısır'a teslim etmeye çalışırken bir yandan Fatima'ya aşık olan Ahmet, fedailerini onların peşine takmış olan mafya babası ve olaylara karışmış olan beceriksiz bir komiser olayları çözüme bağlamaya çalışırlar."} +{"text":"Bir kadının tehlikeli ve erotik yolculuğu... 'Turist, gezinin en başında evine ne zaman döneceğini bilir, oysa bir gezginin ne zaman geri döneceği hatta hatta dönüp dönmeyeceği bile belli değildir.' Kit ve kocası Port New Yorkta geçen on yıllık evliliğin ardından Fasın Tanca limanına gezgin olarak gelirler. Birbirlerini derinden sevmelerine karşın artık ilişki kuramamaktadırlar. Birbirlerine ulaşma arayışlarını bu yeni coğrafyada giderek derinleştirerek dışsallaştırırlar. Yorgun evliliklerini, hatta yorgun ruhlarını canlandırmayı beklerken bu yolculuk onları trajik sonuçlara götürür. Bertolucci, Time dergisi tarafından 1923den beri İngilizcede yazılmış en iyi 100 kitap arasında gösterilen P. Bowlesin aynı adlı eserinden uyarladığı bu filmde insan ruhunun ıssızlığını ve yalnızlığını sorgular. Bunun için seçilen mekan da bu kavramalarının maddi ifadesi olan Sahra Çölüdür. Muhteşem görüntü ve renkleriyle dikkat çeken film ayrıca özgün müziğiyle de Altın Küre ödülü almıştır. 'Çölde Çay seyircileri egzotik, erotik, ölümcül, çılgın duyusal bir merkezin derinlerine çeken' bir filmdir."} +{"text":"Gençlik yıllarındaki pehlivanlığı ile övünen Lütfü Usta, zengin işadamı Kerim Bey'in evinde aşçıdır. Bir sabah kalktığında evde kimsenin olmadığını farkeder. Yanında çalışan kızın, o gün nişanı vardır. Ama sözlüsü Selim de ortalıkta görünmez. O sırada gelen şoför Seyfi'nin ağabeyinden, işçilerin grev ve yürüyüş yaptığını, patronun - ne olur ne olmaz- diye Avrupa'ya gittiğini öğrenir. Selim'le genç kız nişanlanır. Ortam sakinleşir, Kerim Bey döner. Lütfü Usta, gelirken getirdiği eğitimli kurt köpeğine özel yemek pişirdiği için sinirlenir. İşsiz nişanlı Selim, evlenebilmek için ihtiyacı olan parayı bulma amacıyla kargaşa çıkaranları ihbar eder. Bunlardan biri Selim'i tanır. Öldürülmekten korkan Selim, Lütfü Usta'ya sığınır. Lütfü Usta'nın konuştuğu Kerim Bey, bu \"muhbir vatandaş\" genci özel bir kampa yollar. Selim döndüğünde değişmiş, havalı ve agresif biri olup çıkmıştır. Saldırgan ve huysuz kurt köpeğini ise Lütfü Usta zehirler. Bunu ancak anarşistlerin yapacağını düşünen Selim araştırma yapar, nişanlısından şüphelenir. Kerim Bey iki köpek daha getirir. Genç kız ise Seyfi'den şüphelenildiğini sanır, ancak kendisi olduğunu anlar ve Selim'den ayrılır. Ahmet ve Seyfi gösteri yürüyüşlerine katılır. Lütfü Usta birgün gazetede miting alanında Selim'le eski nişanlısının kavga ederken resmini görür. Eski pehlivanlığı depreşir. Bir kız kadar yürekli olmadığını düşünür. Köşkten ayrılmalı mıdır, yoksa kalmalı mıdır? Bu ikilemde öylece kalakalır.."} +{"text":"Yusuf 12 yıl kaldığı cezaevinden birkaç ay ömrü kaldığı için salınır. Çamlıhemşin-Fırtına Vadisindeki köyüne, yaşlı annesinin yanına döner. Köyün bozulan ekonomisi yüzünden sadece yaşlıların kaldığı köyde, zamanını arkadaşı Mikhail ile yaşayamadıkları gençliklerini düşünerek ve akoru bozulan tulumunu onararak geçirir. Çoğu zaman hapishanedeki yaşamının alışkanlığıyla kendini eve kapatır ve iç hesaplaşmasını yaşar. Bir gün, ilçedeki bir meyhaneye Mikhailin zoruyla gider ve Gürcü konsomatris kız Elkaya aşık olur. Yakın olan ölümünü içinde saklarken, aşkından ayrılacağının acısı da acısına katılır. Dünyada ve Türkiye'de festivallere katılan, önemli ödüllere uzanan yapım, melankolik atmosferi, etkileyici görüntüleri ve karakterlerine yaklaşımı ile kendisini hissettiren politik bilinci ile dikkat çekiyor."} +{"text":"1995 yapımı serinin 6. filmi The Curse of Michael Myersın yönetmenliğini Joe Chappelle üstlendi. Film, farklı ülkelerde \"The Origin of Michael Myers\" adıyla da gösterime girdi. 17 yıl boyunca, Illinois'in Haddonfield kasabası şeytanın sokaklarda kol gezdiği, küçük bir mekan haline gelmişti. Haddonfield'da son Cadılar Bayramı kutlamasının üstünden 6 yıl geçmiştir. Michael Myers, yeğeni Jamie ve siyahlar içindeki adam beşinci filmin sonundaki patlamanın ardından ortadan yok olmuştur. Herkes onların öldüğünü düşünmektedir. Fakat gerçekte Jamie, siyahlar giyen adam tarafından kaçırılmıştır. Jamie'nin bebeği Cadılar Bayramı gecesinde doğar ve Mary adındaki bir bayan Jamie ve bebeğine kaçmaları için yardım eder. Bununla birlikte Michael Myers hemen arkalarındadır. Bu arada Tommy Doyle gözlerini Michael'ın eski evine taşınan aileye dikmiştir. Tommy'de Michael Myers saplantısı başlamış, üstelik radyo programında bir de Jamie'nin yardım çığlığını duyunca olaylar yeniden içinden çıkılmaz bir boyuta gelmiştir."} +{"text":"Proust'un, Kayıp Zamanın İzindeadıyla yazdığı yedi bölümden oluşan kitaplarından sonuncusu olan ve yazarın anımsama' üzerine yazdığı Yeniden Bulunan Zaman'ın beyazperde uyarlaması. Yıl 1922.. Proust ölüm döşeğindedir ve eski fotoğraflar aracılığıyla hayatını tekrar gözden geçirmektedir. Fakat bu sanıldığı kadar kolay olmaz - yavaş yavaş gerçek karakterlerle yazmış olduğu romanların karakterleri birbirine karışmaya başlar. Yazar, tüm bu karakterlerin odasının duvarına vuran imgeleri sayesinde, yaşamının gerçek anlamının eserlerinde yattığını keşfedecektir. Bu resimler ona çocukluğunu, gençliğini, sevgililerini ve Birinci Dünya Savaşı'nın nasıl sosyal statüleri alt üst ettiğini anımsatır. Romanlarında, bir anıyı aynen hatırlamanın asla mümkün olamayacağını, çünkü elde fotoğraflar bile olsa, tat, koku ve seslerin her zaman eksik olacağını sık sık vurgulayan Proust, anılardan yeniden dokunan zamanın, yaşanmıştan her zaman farklı olduğunu söylemiştir. Yönetmen Raoul Ruiz, aynen yazar gibi, anıları aktarırken bir zaman kurgusuna uymamayı tercih etmiştir. Bu yüzden zaman zaman kafa karıştıcı olabilen film, görülmesi gereken filmler arasında kendine haklı bir yer edinmiştir."} +{"text":"Batı Teksas'ta, bir adam vurularak öldürülür ve cesedi çarçabuk çölün ortasında gizli bir yere gömülür. Büyük bir çiftliğin başı olan Pete Perkins, ölen kişinin çok yakın dostu ve iş arkadaşıdır. Dostunun katilinin peşine düşen Pete, sınır devriyesi olan Mike'tan şüphelenir. Onu kaçırarak cesedi, defnedildiği yerden zorla çıkarttırır. Amacı, arkadaşının en çok istediği şeyi gerçekleştirip cesedini Meksika'daki evinin bahçesine defnettirmektir. Pete, Mike ve Melquiades'in cesedi, Meksika sınırına doğru tehlikeli bir yolculuk gerçekleştireceklerdir. 3 Defin, Tommy Lee Jones'un ilk uzun metrajlı filmi olarak büyük başarılara imza attı. 2005 Cannes Film Festivali'nden en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu ödülleriyle ayrılan filmin bu başarısında, senaryo ödülünden de belli olduğu üzere, Paramparça Aşklar Köpekler ve 21 Gram filmlerinin senaristi Guillermo Arriaga'nın da payı çok büyük."} +{"text":"Yalnız olmak iyidir, birlikte ve yalnız olmaksa harika... Erin, aktirist erkek arkadaşı onu bırakıp kendini bir kızılderili kabilesi için hayır işlerine adadığından beri Bay Doğruyu arayan bir hemşiredir. Alan ise deniz biyoloğu olmaya çalışan bir öğrencidir ve bir yandan de New England Akvaryumunda çalışmaktadır ve aşka ayıracak zamanı yoktur. Ne var ki onlar birbirleri için yaratılmışlardır. Film boyunca ikilinin birbirlerinden ayrı ama aynı çizgide süren yaşamlarına tanık oluyoruz. Durumu anlatan en hoş ifadelerden biri de şu, İlişkiler çikolata kutuları gibidir... Asla içinden ne çıkacağını tahmin edemezsiniz. Bazen tatlı, bazen acı, bazen fındıklı ve bazen gerçekten de harikadır. Bağımsız bir romantik komedi filmi olan Next Stop to Wonderland, Bostonda çekilmiş. Filmin Claudio Ragazzi imzalı müziklerinin de bu romantik atmosfere katkısını yadsımamak gerekir. Filmin başrol oyuncularından Hope Davis performansında oldukça dingin bir ruh hali yansıtırken, Alan Gelfantda gözleriyle kadınları ekrana bağlıyor."} +{"text":"Mabel Longhetti alt-orta sınıftan Los Angeleslı bir evkadınıdır; kişilik duygusu öylesine zayıftır ki, kendini sadece kocasının sevgisi ve çocuklarının bağlılığıyla tanımlar. Kocası Nick, bir inşaat ekibinin şefidir; coşkulu bir yapıya sahip, insanlarla birlikte olmayı seven bir tiptir. Mabel umutsuzca onu hoşnut kılmak ister ve yalnız olduklarında bunu yapar da. Uyuşurlar ve birbirlerini severler. Ama çevrede insanlar varsa, Mabel biraz kaçık bir hal alır. Nasıl davranması gerektiğinden emin değildir, çünkü kim olduğundan emin değildir. Mabel çevresindeki her tür etkiye karşı savunmasızdır; güvensizdir, hiperdir, maniktir. Fazlaca güler ve kendini zorlar. Etrafta başkaları olduğunda iyi değildir. Bu yüzden de kocası sonunda yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapar ve onu bir akıl hastanesine yatırır. Peki o ne olacaktır? Nick de Mabel kadar çılgın, hatta belki ondan da çılgın değil midir?.."} +{"text":"Ünlü komedyen Billy Crystalın hem senaryosunu yazdığı, hem yönettiği, hem de başrolünü üstlendiğiAh Paris, türün tüm gereklerini yerine getiren başarılı bir romantik komedi. Mickey Gordon mesleğinde son derece başarılı bir NBA hakemidir. Babasının ölümü üzerine onu toprağa vermek için Parise gittiğinde tuhaf bir karışıklık sonucu tabutun kaybolduğunu anlar. Parisdeki havayolları görevlisiEllen ile tartışan Mickey, hayatının tüm akışını değiştirecek bir aşkın eşiğinde olduğunun farkında değildir. Gerçekten de Mickey ve Ellen arasında filizlenen yakınlık onca kargaşa arasında kısa bir süre içinde aşka dönüşür ve iki sevgili hemen evlenmeye karar verirler. Ne var ki aslında bambaşka dünyaların insanlarıdırlar ve ilişkileri bir süre sonra içinden çıkılması güç bir hale dönüşecektir."} +{"text":"\"Sıradan bir Alman işçi sınıfı ailesi olan Bönike Ailesinin gündelik hayatı üzerinde gelişen olaylarla birlikte yaşadıkları değişimi anlatan bir film. Epizodik olarak ilerleyen yapısı ve Brecht'in epik kuramının en iyi uygulamalarından biri olması nedeniyle, günümüzde de akademik ve yazınsal pek çok araştırmada değerlendirilmeye alınan az bilinen bir eser.\" Kuhle Wampe çağdaşı olan hiçbir filmde görülmesi mümkün olmayan bir gerçekliğe sahip olmakla ünlü. --- Bertold Brechtin senaryosundan Slatan Dudowun çektiği Kuhle Wampe, Weimer Cumhuriyeti sırasında çekilen tek gerçek komünist film olarak nitelendirilir. Film Nazilerin baskısı sonucu devlet başkanını, adaleti ve dini aşağıladığı savıyla yasaklanmıştı. Kısa bir süre sonra da Brecht ve Dudow ülkelerini terketmek zorunda kalmışlardı."} +{"text":"Carmen, hikayesini Prosper Merimee'nin yazdığı, daha sonra da bu hikaye üzerinden Georges Bizet' nin opera formuna soktuğu bir eserdir. İlk kez 1875'te Paris'te sergilenen opera yıllar boyu çok büyük bir ilgi görmüştür. Hikayeye göre bir çingene çetesinin lideri olan Lillas Pastia, çetenin işlerini yürütmek için güzeller güzeli Carmen'i erkekleri baştan çıkarmakta kullanmaktadır. Don Jose ise kral adına çalışan ve kaçakçılığı engellemek üzere görevlendirilmiş bir askerdir. Carmen' i görür görmez ona umutsuzca aşık olur ve Carmen' in yanında çingenelerle birlikte yaşamaya başlar. Fakat Carmen bir süre sonra İspanya' nın idolü, efsanevi matador Escamillo' ya aşık olacak, Don Jose'yi bırakıp Escamillo'yu bulmak üzere Seville' e gidecektir. Onu takip eden Don Jose, arenanın dışında yakaladığı Carmen tarafından tekrar reddedilmeye dayanamayıp kalbine sapladığı bir bıçakla onu öldürecek ve ardından intihar edecektir. Bu oyunu komedi formunda yorumlayan Chaplin de hikayenin ana konusunu korumuş fakat onu komik öğelerle süslemiştir."} +{"text":"Çocukluğunda yaşadıklarının karanlık gölgesi altında yaşayan Danny, travmalarıyla boğuşmaktan yorgun düşmüş ve alkole bağımlı hale gelmiştir. Babasının umutsuzluk, alkolizm ve şiddetli mirasından kurtulmak için çabalayıp duran Danny, New Hampshire kasabasında, onu ayakta tutan bir destek grubuyla yerleşir ve \"parlama\" gücü sayesinde ölenlerin son anlarında onlara huzur verebildiği bir bakım evi işine girer. Bu arada Amerika'nın dört bir yanındaki otoyollarda, True Knot adı verilen bir topluluğun üyeleri refah arayışında dolaşıp durmaktadır. Çoğunlukla zararsız ve yaşlı görünen bu grupla ilgili gerçek ise oldukça korkunçtur. Danny, kendisiyle benzer yeteneklere sahip bir kız olan Abra Stone ile psişik bağ kurduğunda, bu grubun yetenekli olanları hedef aldığını fark eder. Bu grup yetenek sahibi çocukların işkence gördükleri sırada çıkan \"parıltılarının buharını\" teneffüs ederek yarı ölümsüz hale gelmişlerdir. Gördüğü en yüksek psişik güce sahip olan Abra, Danny'i şeytanlarıyla yüzleştirecek ve kendi ruhu için bir savaşa sürükleyecektir."} +{"text":"Lance Sterling, uluslararası casusluğun yüksek oktanlı dünyasının en önde gelen ismidir. Dünyanın en harika casusu olan Lance havalı, sevimli ve süper yetenekli olmanın yanı sıra dünyayı kurtarmanın günlük işlerinden biri olduğunun farkındadır, bu işte ondan iyisi de yoktur. Genç Walter ise Lance'in neredeyse tam tersidir. Zekasıyla göz kamaştıran Walter'ın sosyal becerileri ne yazık ki o kadar da gelişmiş değildir. Ancak Walter da sosyalleşmek konusundaki eksikliğini kapatmak için zekasını kullanmakta ve buluşlar yapmaktadır. Walter, Lance'in tehlikeli görevlerinde kullandığı araçları icat eden bilimsel dehadır. Fakat olaylar beklenmedik bir dönüş yaptığında, Walter ve Lance aniden yeni bir şekilde birbirlerine güvenmek zorunda kalırlar. Eğer bu birbiriyle alakası olmayan ikili bir takım olarak çalışmayı öğrenemezse, tüm dünya tehlike altında olacaktır..."} +{"text":"Ruhsal bunalımlarıyla mücadele etmeye çalışan ressam Vincent, vaktini gördüğü ruhlardan, şeytanlardan kaçarak ve resim çizerek geçirir. Mesleğinden para kazanamadığı için sefil bir hayat yaşamaktadır. Yıkıntı bir binanın bir katında, bitirmeye çalıştığı tablolarıyla birlikte yaşamaktadır. Üstelik psikolojik sıkıntıları da ona huzur vermemektedir. Günlerden birinde Vincent bir bara gider, biraz vakit geçirmek isterken genç bir kadına denk gelir. Gizemli tavırlarıyla dikkat çeken kadını gören Vincent, önemsemeden çıkıp evinin yolunu tutar. Evine varıp uyumaya çalışır fakat dışarıdaki insanların gürültüsünden rahat edemez. Pencereye çıkan Vincent, dışarıda bir kadına bağıran iki kişi görür. Yukarıdan onlara bağırarak aşağıya iner ama gitmişlerdir. Kadın tek başına kaldırımda durmaktadır. Yanında gelerek iyi olup olmadığını sormak istediğinde fark eder ki kadın barda gördüğü kadındır. Kadın Vincent'e teşekkür eder. Ne diyeceğini bilemeyen Vincent evine yönelirken kadın onu tanıdığını, bardaki sanatçı olduğunu söyler ve resimlerini görmek istediğini belirtir. Birlikte yukarı çıkarlar ve kadın resimlere bakar. Resimleri hiçbiri tamamlanmamıştır ve kadın bunu fark eder. Resimleri hakkında konuşurlarken, kadın kim olduğunu açıklar. Kendisinin Ölüm olduğunu, sırası gelen insanların canını aldığını söyler. Vincent buna inanmaz. Fakat sonradan kanepede bilinçsiz şekilde yatan kendisini görür. Vincent, ölümün ertesinde kendi iç dünyasına döner."} +{"text":"Her halk hikayesinde yoksul adamın, kendi yolunu bulması için oğlunu yolculuğa göndermesi gibi, Antal da 13 yaşındaki oğlu Sebastianı profesyonel futbolcu olması hayaliyle Hollandaya gönderir. Yedi kişilik Roman ailesinin kendilerini yoksulluktan çekip çıkarması için tüm umudu Sebastian olur; yani beklentiler yüksektir. Hep beraber, Hollandalı antrenörlerin beğenisini kazanması için çocuğa nereye koşması ve topa nasıl vurması gerektiğini öğütlerler. Sebastianı uğurlama vakti geldiğinde ise tam bir Roman kutlaması gerçekleşir. Gitmesi gerekiyor, çünkü hayatta bir şeyler yapmalı, bir yerlere gelmeli. diyor Antal gözü yaşlı biçimde. Sebastianın antrenörü Zoli ona kıyafetler getiriyor. Pantolon fazla uzun kalıyor ama problem değil, Katlarız diye gülüyor Sebastian ve Hollandaya doğru yola çıkıyorlar. İstikamet Eindhoven; deneme maçı için dünyanın en büyük futbol merkezlerinden biri."} +{"text":"Kalabalık içinde bile her an yalnız Arthur Fleck bağ kurma arayışındadır. Yine de, Gotham şehrinin isli sokaklarında yürürken; bölünme ve hoşnutsuzluğun düşmanca bir yer hline getirdiği şehrin, üzeri grafitilerle dolu toplu taşıtlarına binerken, Arthur yüzünde iki maskeyle dolaşır. Bunlardan birincisi gündüz işi için yüzüne çizdiği palyaço suratıdır. Diğeri ise asla silip çıkaramayacağı bir maskedir: Bu, çevresindeki dünyanın bir parçası gibi hissetmek için ortaya koyduğu boş çabayı yansıtan bir maskedir; hayatı tekrar tekrar yerle bir edilmiş, yanlış anlaşılmış bir adamı gizleme çabasıdır. Babasız büyüyen Arthurın annesi kırılgan bir kadındır ve belki de Arthurın en iyi arkadaşıdır. Annesi onu Mutlu/Happy takma adıyla çağırır; bu lakap Arthurın yüzüne içindeki yürek acısını gizleyen bir gülümseme yayar. Fakat, sokakta ergenlerin zorbalığına, metroda takım elbiselilerin sataşmalarına ya da işteki diğer palyaçoların şakalarına maruz kaldığında, topluma aykırı bu adam çevresindeki herkesle gitgide daha da uyumsuz hale gelir."} +{"text":"Scooby-Doo ve çetesi son işlerinde büyük bir hata yaparlar ve bunun sonucunda da neredeyse tutuklanmanın eşiğine gelirler. Bu olayın ardına grup gizem araştırmacılığını bırakmaya karar verir ve emekli olmak için hazırlık yaparlar. Fakat tam da bu sırada acil yardım çağrısı alırlar ve bu çağrıya yanıt vermekten kendilerini alamazlar. Çağrının sonucunda Scooby-Doo ve çetesi yıllar önce 12 tehlikeli hayaleti avlamış olduklarını ve onları ''İblis Sandığı'' adı verilen özel bir sandığın içine hapsetmiş olduklarını hatırlarlar. Ama aslında 13 hayaletin avlanması gerektiğini ve şimdi de bu 13. hayaletin yani Asmodeus'un dünyayı tehdit ettiğini öğrenirler. Haliyle ünlü gizem avcılarımızın bu hayaletin peşine düşüp onu yakalamaktan başka çareleri kalmamıştır!"} +{"text":"Nina kirli polislerinde dahil olduğu bir uyuşturucu operasyonu sonrasında tüm takım arkadaşlarının ölümüne şahit olur fakat bu olay Nina için bir son değil yeni bir başlangıçtır. Çünkü Nina bu olaydan sonra uyuşturucu kartellerine savaş açar ve nerede belalı bir görev varsa yapmaya hazırdır. Nina yeni görevini aldığında çok mutlu olmuştur fakat bu görev diğer görevlere benzemeyecektir. Bu görev en azılı uyuşturucu kartelinin bölgesindedir ve bu sefer ki operasyonda sadece kartel üyeleri değil yerel halkta devreye girecektir. Bunun sonucunda da Nina ya hayatta kalmak için hem kartelle hem de halk ile savaşacaktır ya da bu operasyona son verecektir. Ancak bu operasyona son vermesi demek verdiği yeminin bozulması demektir ve Nina artık bir seçim yapmak zorundadır, sokaklar kan gölüne mi dönecektir yoksa uyuşturucu karteli haklı yok etmeye devam mı edecektir!"} +{"text":"Grace, hayallerinin peşinden koşup model olmak isteyen, genç bir kızdır. Ancak annesi bu konuda ona pek destek olmamaktadır. Ayrıca baş vurduğu acentelerden de olumlu sonuçlar alamayan Grace, çareyi, bir gece internette dolaşırken karşısına çıkan bir reklamda bulur. Modellere ait daireleri olduğunu ve yol masraflarını dahi karşıladıklarını söyleyen reklamı gören Grace, hemen bu reklama geri dönüş yapar. Ertesi gün olumlu geri dönüşler alan genç kızımız, manken olma hayalleri ile Miamiye doğru yola koyulur. Gittiği yerde, Hunter isimli fotoğrafçının asistanı onu karşılar ve Hunterın evine doğru yola çıkarlar. İlk başta her şey Gracee çok hoş görünse de çok geçmeden, genç kızımız nasıl bir oyunun içine düştüğünü anlar. Hunter onu mankenlikten ziyade, pornografik sitelerde canlı yayınlamak isteyen bir manyaktır. Tıpkı eline geçirdiği diğer tüm kızlar gibi!"} +{"text":"İşsiz ve beş parasız şekilde ordudan dönen Emil, arkadaşının çalıştığı sette figüranlık yapmaya başlar. Sette Fransız dansçı Milou'yla karşılaşır ve ilk görüşte aşık olur. Milou da kendisine karşı boş değildir ve romantik bir randevu için sözleşirler. Berlin'in batısında bir otelde kalan Milou, randevu saatinde yola çıktığında bir grup askerin sınırı kapattığını görür. 1961 Berlin krizinin, aşklarının arasına duvar öreceğinden haberi olmayan Milou çaresizce Fransa'ya döner. Olan bitenden çok geç haberi olan Emil, Milou'yu tekrar görebilmek için sahte bir kimlikle yönetmenlik yapmaya karar verir. Hayatının aşkını tekrar Berlin'e getirebilmenin tek yolu, Milou'nun asistanlığını yaptığı Beatrice Moree'nin hayali olan Kleopatra filmini çekmektir. Fakat aradan çokça zaman geçmiş, kendisine böyle tutkuyla duyulan aşktan habersiz olan Milou başkasıyla nişanlanmıştır. Artık aralarında Berlin Duvarından çok daha büyük engeller vardır."} +{"text":"Tahin Pekmez, evlilik öncesi sevgilisi tarafından terk edilen genç bir kadının düğün borçlarını kapatmaya çalışırken yaşadığı birbirinden komik olayları konu ediyor. Bir süredir birlikte olan Esra ile Kerem ilişkilerini evlilikle taçlandırmak istemektedir. Birbirlerini çok sevdiklerini düşünen ikili zaman kaybetmeden evlilik hazırlıklarına başlar. Bir ton borca girerek tüm hazırlıklar tamamlanır. Her şeyin güzel olacağını düşleyen Esra tam da bu sırada hayatının şokunu yaşar. Evlenmelerine sayılı günler kala Keremin aldatmasına şahit olan Esra ne yapacağını bilemez. Aldatılmasının acısı ile boğuşurken bir yandan da düğün için yapılan borçları nasıl ödeyeceğini düşünür. Aklında bir fikir vardır ama bunu uygulamak pek de kolay değildir. Kerem ile hazırladıkları düğünü az bir zaman kalmıştır. Esra bu düğünü sahte bir damatla yapıp gelen takılarla borcunu kapatmayı planlar. Fakat ortada büyük bir sorun vardır. Sahte düğünü yapmayı kabul eden damat kim olacaktır?"} +{"text":"Meksikadaki uyuşturucu kartellerinin altın çağını yaşaması ve daha da zalimleşmesiyle şiddet olgusu da ülkedeki hayatın ve bilinçaltının vahim geleceği olarak baş göstermiştir. Şeytanın Özgürlüğü, gerek kurbanların gerekse faillerin ilk ağızdan ifadeleri aracılığıyla korku ve belirsizliğin toplumun her kesimine ne denli işlemiş olduğunu irdelerken, bu durumun doğurduğu şiddet ve derin korkudan ne anlam çıkarılması gerektiğini de sorguluyor. Şeytanın Özgürlüğü, şiddet eylemlerine dair bir film olmanın ötesinde, kabuslara ve ölen kişilerin ardında bıraktığı yokluğa da psikolojik bir bakış niteliğinde. Bu kişisel hikayelerin etkileşimleri ise evrensel yankılar uyandıran karmaşık bir ağ oluşturuyor, en derin korkularımızın özüne ve insan ruhunun en saklı özelliklerine ayna tutuyor."} +{"text":"Genç bir muhabir olan Elif, editörünün aldığı bir duyum üzerine İskenderun'a gider. Alınan duyum, ŞİD militanlarının Türkiye'de tedavi edilmekte olduğudur. Söz konusu hastaneye gelen Elif ve kameramanı Hüseyin, aldıkları duyumun peşine düşerler. Ancak Elif burada bambaşka bir hikayeyle daha karşılaşır. 80 yaşındaki Suriyeli göçmen Noor Nine ölümün eşiğindedir ve tek isteği torunu Adab'ı görebilmektir. Ancak Adab'dan 3 gündür haber alınamamaktadır. Elif ve doktor Rıza beraber Adab'ı aramaya başlar. Elif, İskenderun'u avucunun içi gibi bilen küçük rehberi Cemal ile Adab'ın kaybolduğu günün izlerini sürerken, Rıza da kameraman Hüseyin ile farklı ve daha karanlık yollardan Adab'a ulaşmaya çalışır. Birbirinden bağımsız dört karakter için de zaman hızla tükenmektedir..."} +{"text":"1970'ler, Roma. Toplumsal dönüşümün, kültürel değişimin, ışıltıyla döküntünün, eskiyle yeninin arasında bir dönem, bir dünya... Clara ile Felice de çocuklarıyla birlikte Roma'nın yeni modern apartmanlarından birine taşınır. Artık birbirlerine aşık değildirler, onları bir arada tutan tek şey çocuklarıdır. En büyük çocukları Adriana, kendini erkek olarak tanımlar, ancak bu durum ailenin kırılgan bağlarını iyice zorlar. Kendi çocukluğundan esinlenen yönetmen Emanuele Crialese, \"Kendimi dünyaya açmadım da, yüreğimdeki hikayeyi açtım demek daha doğru olur. Bu benim hikayem; annem ve kardeşlerim de içinde.\" Eleştirmenlerin \"capcanlı, hassas, kırılgan\" sözleriyle övdüğü film, Patty Pravo ve Raffaella Carra gibi dönemin en popüler müzisyenlerinden şarkılar ve ailenin siyah-beyaz televizyon şovlarından esinlenerek anlık mutluluğu yakaladıkları danslarla dolu, hafızalara kazınacak bir komedi-dram."} +{"text":"Çoğu insan temel anayasal haklarından haberdar değildir, bilenler ise polislerin korkutmaları yüzünden bunlardan vazgeçerler. daha kötüsü; polis bu korkuları ve yasayı bilmeme durumlarını kullanarak insanları haklarından vazgeçirir ve hapse yerleştirir. Bu yüzden Washingtondaki flex your rights isimli eğitim grubu busted: the citizens guide to surviving police encounters ı yarattı. bu 45 dakikalık eğlenceli çalışma, gerçekçi bir şekilde polislerin ortak 3 senaryosunu trafik kontrolü, sokak kontrolü ve ev baskınlarını anlatıyor. Anlatıcı Ira Glasser, polisleri saklambaç oyununda nasıl başınızdan savabileceğinizi ve bunu haklarınızdan vazgeçmeden yapabileceğinizi, polisin taktiklerinden korkmamayı ve aynı zamanda kibar görünmeyi nasıl becerebileceğinizi ve hiçbir aramayı kabul etmiyorum gibi ifadelerin sizi nasıl hapishaneden uzak tutacağına dair bilgiler veriyor."} +{"text":"Kim Seok-Hyeon Kore'nin 36 yaşında atanan en genç ağırceza mahkemesi yargıcıdır. Akılcı hükümleriyle ünlüdür. Kim Seok-Hyeonun bir de güzel bir eşi ve kızı vardır. Karısının vahşice öldürülmesiyle mükemmele yakın hayatı paramparça olur. Kim Seok-Hyeona karşı eski bir hükmü yüzünden kin güden Jang Su-Yeong adındaki bir adam, hızla bir numaralı şüpheli olur ve dava kapanır. Derken bir muhabir Kim Seok-Hyeonun matemini ele alır ve Seok-Hyeonın yaşamı ile Han Sang-Jun adında 30 yıl öncesinin bir yargıcının arasındaki şaşırtıcı benzerlikleri ortaya çıkarır. Bu yargıç, 30 yıl önce atanan en genç ağırceza mahkemesi yargıcıdır, aynı okuldan mezuniyet konuşmacısı olarak mezun olmuş keza eşi ve kızını da vahşi bir cinayette kaybetmiştir. Bu olaylar tam 30 yıllık bir süre içinde tekrar cereyan etmiş görünmektedir. Şimdi bu Paralel Yaşam Teorisi biçimi devam ederse, Jang Su-Yeong 16 gün içinde hapisten kaçacak ve kızını öldürecektir"} +{"text":"Serinin ilk filmi olan Spectre - Return to Moira'nın yönetmeni Mateo Gil. Alejandro Amenabar'ın kankası ve yönettiği filmlerin senaristi olan Gil, hem filmin senaryosunu yazmış hem de yönetmiş. Yazdığı filmler arasında Tesis, Open Your Eyes ve The Sea Inside bulunan yönetmenin önceki senaryolarına baktığımızda nasıl bir filmle karşı karşıya olduğumuzu anlamamız mümkün. Son yıllarda pek tutulan \"sesi ver, ani görüntüyü patlat, izleyiciyi korkut\" mentalitesinin aksine Spectre atmosfer üzerine kurulu, ağır ilerleyen bir film. Fakat ağır ilerlemesine rağmen izleyeni sıkmıyor, uyutmuyor. Filmde karısının ölümünden sonra doğup büyüdüğü kasabaya dönen Tomas adlı bir adamı izliyoruz. Tomas'ın kasabaya dönmesi ardında doğaüstü sebepler var ve filmi izledikçe olayların sebebini anlıyoruz."} +{"text":"1880'lerde Londra. W. S. Gilbert çabuk sinirlenen ama duygusal açıdan mesafeli bir söz yazarıd��r. Gilbert, güleryüzlü, eğlenceyi seven, hafif operalarla tatmin olmayan ve daha ciddi çalışmalar yapmak için yanıp tutuşan besteci Arthur Sullivan'la birlikte çalışır. Sullivan bir yaratıcılık krizine tutulmuştur, Gilbert'ın ise Lucy ile olan evliliği yıkılmak üzeredir. Her ne kadar o duygularının karşılığını veremese de, Lucy kocasını sever, ayrıca onun hasta babasıyla da uğraşmak zorundadır. Gilbert ve Sullivan'ın popüler komik operaları o güne kadar hiç başarısızlığa uğramamıştır, ama basın, son eserleri Prenses Ida'ya kayıtsız kalır. Lucy, Gilbert'ı bir Japon sanat sergisine götürünce, ilham bulan Gilbert Mikado'yu yazmaya karar verir. Sullivan birlikte çalışmayı kabul eder. Uzun provaların ardından, oyun seyirci karşısına çıkar ve büyük övgü alır... KARMAKARIŞIK başkalarını güldürmek için eziyet çeken, çırpınan sanatçılar hakkında bir film."} +{"text":"Babalarının İstanbuldaki cenazesinin ardından Timur (28), Ediz (38) ve Bora (16) Gente geri dönerler. Anneleri Meryem onlarla beraber gelmez ve bir süre daha İstanbulda kalmayı tercih eder. Üç kardeş hayatlarına devam ederken aynı zamanda babalarının yokluğunda yeni bir denge bulmaya çalışırlar. Aralarında yaşça en olgunu olan Ediz, baba rolünü üstlenir. Başıboş kalan Bora başını derde sokacak bir arkadaş çevresine girer. Timur ise babasının hayalini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Bandoda trompet çalmak için seçmelere hazırlanacaktır. Timurun kız arkadaşı Sarah başlangıçta genç adamın bu tutkusunu destekler - ta ki Timurun kendisinden uzaklaştığını fark edinceye kadar TURQUAZE, Gentte yaşayan bir Türk ailesinin sıcacık hikayesi. Yeni başlayanlar için Türkçe!"} +{"text":"Luuk Bos on iki yaşında, minyon, parlak kızıl saçlı bir çocuktur ve Dünyanın en güçlü adamının oğlu olduğuna inanmaktadır. Luuk, bekar annesi Dorien ile yaşamaktadır ve Dorien ona babası hakkında gelmiş geçmiş en güzel hikayeleri anlatmaktadır: Tek başına bir uçağı kaldırabilir. Tek hareketle bir arabayı kaldırıp, başının üstünde taşıyabilir. Görünüşü sebebiyle kızıl cüce olarak anılan Luuk, ortaokula geçtiğinde güçlü ve bağımsız bir kişiliği olan Minkeye sırılsıklam aşık olur. Günün birinde kasabanın en güçlüsünü bulmak için bir yarışma yapılır. Burada yarışmacılardan biri olan Rene ile tanışır. Renenin de saçları kızıldır ve belki de bu sayede sıkı birer dost olurlar. Renenin Minke gibi bir kızın kalbini çalmada Luuka öğreteceği çok şey vardır. Luuk, git gide Renenin biyolojik babası olabileceğine inanmaya başlar. Annesi bunu duyduğunda gerçeği ona açıklamaya karar veri"} +{"text":"M. Ö. 260. Zhao krallığına bağlı Lu Yi kasabasında Leydi Li Qin krallığının Zhao'yu tehdit ettiği bir dönemde Lord Ju Cong ile dünya evine girer. Evliliklerinin ardından Lord Ju Cong ve kasabadaki tüm erkekler krallıkları için savaşa gider. Geride kalan kadınlar bir yandan buğday hasatıyla meşgul olurken diğer yandan kocalarını beklemeye başlar. Bu sırada Qin krallığından iki düşman askeri Xia ve Zhe birliklerini terk edip köylerine dönmeye karar verir. Savaştan kaçanları infaz eden silah arkadaşlarından korunmak için buğday tarlasında gizlenirler. Eve dönüş yolunda, geçitte bekleyen Qin askerleri tarafından farkedildiklerinde kendilerini nehre atarlar. Onları nehir kıyısında bulan Lu Yi sakinleri evlerini onlara açar. Düşman topraklarında olduklarını anlayan iki savaşçı, Zhao askerleriymiş gibi davranırlar."} +{"text":"Julia, 50. yaş gününü kutlamak üzeredir. Bu ürkütücü döneme girerken, diğer insanlara görünmez hale geldiğini ve benlik duygusunu kaybettiğini hisseder. Otobüste, onu tamamen görmezden gelen diğer yolcuları gözlemler. Film, on dört yaşındakilerden, yaşlılar evinde birinin 80. yaşını kutlayan kişilere ve Julia'yı beklerken kendi aralarında yaşlanmanın bedeni, hafızayı ve uyku düzenini nasıl etkilediğine dair şakalar yapan misafirlere kadar çok farklı karakterleri betimler. Julia, yaş günü partisine geç gitmek için, daha yeni tanıştığı bir adamın bir şeyler içme davetini kabul eder. Julia'nın Kayboluşu, orta yaş krizi hakkında acı tatlı bir hikayedir, ama aynı zamanda sorunların, onları yaşamdaki belli yaş dönemlerine atfeden sayısız klişelerin ötesine geçtiği gerçeğine vurgu yapar."} +{"text":"14-15 yaşlarındaki içine kapanık, özgüveni olmayan Jimmy arkadaşlarıyla partiye gitmek yerine bebek bakıcılığı yapmayı, evdeki çocuğu erkenden yatırıp jakuzide kafa dinlemeyi istemektedir. Yalnız ergenlik ve cinsellik üzerine sorularıyla onu kışkırtmaya kararlı, 10 yaşındaki Sara'yı hesaba katmamıştır henüz. Kız gece boyunca merak ettiği yaşından öte mevzuları, bu sefer yaşının getirdiği bir patavatsızlıkla bir bir sıralar. Genç adam da bu konularda ne deneyimli ne de Sara kadar rahattır. Jimmy'nin bilinçaltında yapmak isteyip yapamadıklarını sorgulayan Sara hem onu hem de izleyiciyi son derece rahatsız eder. Belki de Jimmy'nin kendisinin farkına varabilmesi için böyle bir şok yerindedir. Gece ilerledikçe samimiyetleri artar, birbirlerinin hareketlerini anlamlandırıp, çevrelerindeklerden farklılıklarının yarattığı ortak noktada buluşurlar. Film birbirine yakın iki kuşaktan karakterlerin ilk bakışta kimlik değiştirmiş gibi görünen kişilik özelliklerinden gençlik problemlerine bir bakıştır."} +{"text":"Çölde arkadaşları tarafından soyulan ve terkedilen, günlerce susuz kalan Cable Hogue, sonunda suya ulaşır ve kendisine güzel bir mesken inşa eder. Başrol oyuncusu, usta Jason Robards, şehirde hiç bir zaman kendi olamayan, çölde ise kendi imparatorluğunu kurabilecek kendine güvene sahip, Robinson Cruise oynamayı seven, fahişeliğe bile bir yaşam tarzı olarak bakacak kadar geniş mezhepli olduğu gibi, ağır bir adamdır da. Filmin en can alıcı anlarında giren Country şarkıları da seyre ayrı bir keyif katıyor. Keyifle izlenebilecek bir Sam Peckinpah filmidir. Hatta ailecek bile izleyebilirsiniz. Ama Stella Stevensın göğüslerinin taştığı bölümlerde elinizi çocuklarınızın gözüne siper yapmak suretiyle. Film, arkadaşları yüzünden içine düştüğü kötü durumu şansı sayesinde lehine çeviren bir karakterin incesinden intikam öyküsünü anlatıyor. Başkarakter hayatta kalma motivasyonunu içinde bulundurduğu intikam güdüsüyle destekliyor. Sonrasında hayatta kalmak için ihtiyacı olan Şey aynı zamanda onun kaba tabirle yırtmasına vesile oluyor. Aşkı bulması da yine aynı eksen de dolanırken kütle çekimine düşmesine denk geliyor. Çetesinin diğer iki üyesi tarafından çölün ortasında ölüme terkedilen Cable Hogue, günlerce aç susuz çölde ilerler. Tam ümidi kesmişken bir su kaynağı bulur. Hayatta kalır ve suyun çevresini kapatıp gelen geçenden 10 sent almaya başlar. Bu toprağı satın alan ve at arabaları için bir şehirlerarası konaklama yeri haline getiren Hogueun aklında sadece o iki adamın bir gün geleceği ve intikamını alacağı vardır. Alıntılayan: dumani"} +{"text":"Korkunç bir kar fırtınası yolları kapayınca, birbirlerini tanımayan bir grup insan Colorado Dağlarında ücra bir otelde mahsur kalır. Eyalet polisi Jason zor bela otele ulaşır ve yolların tamamen bloke olduğunu ve kurtarılmayı beklerken en az bir gece daha otelde kalmaları gerekeceğini haber verir. Zoraki müşterilerden hiç biri bu durumdan hoşlanmasa da yapacak bir şey yoktur ve otel sahibi çiftin gösterdiği odalara yerleşirler. Aralarında bu otelde fazla zaman geçirmek istemediği her hareketinden belli olan bir kamyon şöförü, yobaz ve ırkçı iki kardeş, çapkın bir adam ve sevgilisiyle Jasonın eski kız arkadaşının da bulunduğu müşteriler geceyi geçirmeye hazırlanırken, etrafı kontrol etmeye çıkan Jason, odalardan birinde hunharca öldürülmüş bir ceset bulur. Haber diğer müşterilerin arasına bomba gibi düşer. İçlerinden biri katildir. Derken olaylar çorap söküğü gibi bir birini takip etmeye başlar ve bir ceset daha bulunur. Jasonın araştırmaları, otelin çöpüne atılmış bir poşetin içinde yüklü bir miktar nakit parayı ortaya çıkartır. Katilin parayı ele geçirmeye çalıştığı ve bu uğurda öldürmekten kaçınmayacağı açıktır. Hiçbiri göründüğü gibi olmayan grup üyeleri birbirlerinden ve hatta otel sahiplerinin otistik oğullarından şüphelenmeye devam ederken Jason, bir başka ölüme engel olmak için çemberini daraltmaya çalışır. Son Durak ücra motelde mahsur kalan bir grup temasıyla bir anlamda 2003ün, John Cusack ve Ray Liottalı muhteşem gerilimi Kimlik yi andıran oldukça başarılı bir yapım."} +{"text":"Aşkın herşeye kadir oluşu ve Şeytan'ın İyilik'le mücadelesi üzerine bir ortaçağ baladı 1485 yılında Provence. Canı sıkılan Şeytan, iki genç elçisini, ihtilaf ve günahı yaysınlar diye dünyaya gönderir. Gilles ve Dominique, Baron Hugues'ün kızı Anne'ın nişan töreni sırasında Baron'un şatosuna gelirler. Uğursuz görevlerine hemen başlarlar ama bu, sadece Gilles'in Anne'a karşı romantik duyguları kötülüğün gücüne direnene kadar sürer. Sonunda öfkelenen Şeytan'ın kendisi şatoya gelir Şiirsel Gerçekçilik akımının iki önderi, Prevert and Carne, çok uzaklarda kalmış 15. yüzyılda geçen bir çalışmada bile savaş öncesi filmlerinin felsefesine hemen hemen tümüyle sadık kalmışlardı. Yeminli bir estet olan Carne, burada efsaneye büyüleyici bir görsel biçim kazandırmıştır. Yüksek, beyaz duvarlı mağrur şatolarıyla film, beyaz bir senfoni olarak tanımlanmıştı. Hayrettir ki, savaş sırasında tamamlanmış bu yegane Carne filmi, aynı zamanda onun belli başlı çalışmaları içinde en iyimser olanıdır."} +{"text":"Jesus Franco, çektiği yüzlerce filmi yaparken dünyanın çeşitli yerlerini dolaşmış, yersiz yurtsuz bir yönetmendir. Avrupada çeşitli yapım firmalarıyla ortak film çekerken Almanyada da bu filmi çekmiş, üstelik öykü Viktorien İngiltere döneminde geçiyor! Tabii ki oldukça düşük bütçeli bu film, zamanın kült starı Klaus Kinskiye ayırdığı para dışında elde bir şey kalmadığını kanıtlıyor. Tek elden çıkma basit kostümler dönemin modasını yansıtsa da, Almanyanın arka sokaklarında geçen sahneler hiç te eski İngiltereye benzemiyor. Sis makinesiyle olayı geçiştirmişler. Film fazla korkunç değil, fazla pornografik de değil. Fakat özellikle halktan kişilerin ve görgü tanıklarının arasında geçen diyaloglar çok komik ve iyi. Gore efektler, her zamanki ucuzluğunu sürdürüyor."} +{"text":"Tamamen vakit geçirmek için izlenecek, eğlenceli bir film. Bu gün can sıkıntısından ne izleyeyim dedim, ve karşıma bu film çıkıverdi. Gerçi çok sık denk geliyordum ama pek içimden izlemek gelmiyordu. Eğer olurda, sadece eğlenmek ve vakit geçirmek için bir film izlemek isterseniz, bu film bunun için bire birdir. Tiyatro bölümünde okuyan, yaklaşık on yıldır okuldan mezun olamamış ki olmak gibi bir amacı da bulunmayan- her günü eğlence, kızlar ve serserilikle geçirmekten zevk alan ana karakterimiz bir gün gölde boğulmanın eşiğine gelmiş bir kızı kurtarır ve bunun sonucu olarak 4 sene iki çocuk babası ve bu kızla evli bulur kendini. Tabi burada bir aile saadetinden bahsetmek mümkün değil. İlk bakışta kızımız adama aşık olur ama adam da bu konuda tık yok; bizimkini beğenmek nerde kalmış, kızı gördüğü yerde gözlerini devirmeden geçemiyor. Bir sarhoşluk gecesinde bu ikisi birlikte olur ve orada yolları 2 sene kadar ayrılır. Bizimkisi bir gece vakti sokaktan polisler tarafından alınır ve sorgu odasına atılır. Orada onu savcı olarak bekleyen kızımız, onu alır ve evine götürür; orada ikiz erkek çocuklarının babası olduğunu öğrenir ve eğlence işte izleyici için o noktadan itibaren başlar. Zoraki bir evlilik içinde kaçış çabaları yaparken; savcı eşin onun için hazırladığı daha nice planları olacaktır."} +{"text":"Kutsal Topraklara yapılan ilk Haçlı Seferi savaşı bitmiştir. Yorgun haldeki şövalyeler, askerler ve rahipler, eve dönüş yolunu tutmuşlardır. Yakışıklı bir İngiliz şövalyesi olan George, Filistin'de görmüş olduğu korkunç katliamın ardından savaşmayı bırakıp, sakin ve huzurlu bir hayata başlama niyetindedir. Verimli toprakların yer aldığı ve sakin bir yerleşimin hakim olduğu Kral Edgaar'ın yönetimindeki Kuzey İngiltere'de yaşamayı planlamaktadır. Oraya vardığında, Kral'ı çok kötü bir durumda bulur çünkü çok güzel kızı Prenses Lunna, aniden ortadan kaybolmuştur. Prensesi bulma görevini üstlenen George, Kral'ın sadık uşağı Elmendorf ile yola koyulur. Kısa bir süre sonra Prenses'i bulmayı başarır ve yok olma nedenini öğrenir. Bu sırada aralarında büyük bir aşk başlar. Ancak ortada bir yalan ve binlerce yıldır süregelen bir efsane söz konusudur."} +{"text":"Sinemanın büyük ustası ve kuramcısı Pudovkin, Ana filmi ile kazandığı büyük başarıdan hemen sonra, Ekim devrimi kutlamalarına yetiştirmek üzere, devrimi anlatan, St. Petersburgun Sonu adlı filmi çekmeye girişir. Her planı inceden inceye düşünülmüş, yaratıcı bir dehanın izlerini taşır bu yapıt. Pudovkin, geliştirdiği kurgu kuramını bu çalışmasında uygular. Pudovkine göre, doğa ancak kurgunun üzerinde çalıştığı ham maddeyi verebilir. Yönetmen sık sık filmdeki gerçeğin yaratıcı öğesi olarak kurgunun önemine vurgu yapar. Bu arada Eisensten da Ekimi kutlamalara yetiştirmeye çalışmaktadır. Eisenstein ile Pudovkinin çalışmaları, neredeyse Kışlık Sarayı hangisinin daha önce ele geçireceği yarışına dönüşür. Pudovkin, Aurora gemisinden Kışlık Sarayı bombalarken, Eisenstein da sarayı, St. Peter ve Pol Kalesinden bombalıyordu. Bu film, bir sinema ustası ve kuramcısının görsel bir şöleni ve bir başyapıtıdır..."} +{"text":"Kral ve Peygamber olan Hz. Süleymana daha önce hiç kimseye verilmemiş bir krallık vaat edilir: Yeryüzünde bir cennet krallığı. Ancak o esnada binlerce yıldır hapsedilmiş ve insanlara yaklaşamayan cinler ve şeytanlar kilitli oldukları yerden kurtulmak üzeredirler. Büyücü Ara onları kilitli tutuldukları yerden çıkarıp karanlığın krallığını kurmak istemektedir. Hz. Süleyman bu durum karşısında kahinlerden yardım ister. Ancak kahinler, adalet ve özgürlüğün temsilcisi Sultan Süleymanın yanında yer almaktansa haksızlık ve zulmün safında yer almayı tercih ederler ve büyücü Arayı desteklerler. Böylece kilitli kapılar açılır ve cinler, şeytanlar insanların ruhlarını ele geçirerek onlara hükmetmeye başlarlar. Artık kafesten çıkmış olan bu yaratıkları yerlerine geri döndürmek imkansızdır."} +{"text":"Aydınlar sınıfı mensubu iki genç adam bir şirket kurmak istemektedir. Banka kredisi beklentileri boşa çıktığı sırada birinin eski komşusu, onların yaşıtı olan ve kendisini işadamı olarak tanıtan bir kişi rastlantı sonucu onlarla karşılaşır. Bu kişi, banka kredisi için gerekli olan teminatı halletmeyi teklif eder tabii ki belli bir komisyon karşılığında. Ancak bir sonraki görüşmede komisyon oranı artar, iki kafadar vazgeçmek isterken, öteki adam bazı masraflar yaptığı için, onların karşılanmasını talep eder ve ödenmediği halde borç miktarı her gün 1000 dolar daha artacaktır. Eli mahkum ödemeyi yaparlar, ancak cevap olarak, verilen dolarların sahte olduğunu duyarlar. Borçlulardan birine ait olan arsanın satış sözleşmesi silah tehdidi ile zorla imzalatıldığı halde sorunu çözmek için yetmez, çünkü borç inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Konu ile ilgili haberdar edilen bayan savcı, hiç bir şey yapamayacağını, öteki kişiyi ancak çağırıp ikaz edebileceğini bildirir. Bu arada öteki adamın istekleri devamlı artmakta, kiralık kabadayılarla kapıya dayanarak kendine ait şeyleri almaya geldiğini söylemektedir... Bu öykünün gerçeklere dayanılarak kurgulandığını da ekleyelim hazır kalıplardan hiç bir şey içermediği halde, aslında her şey mevcuttur. Yeni ortamda, yeni gerçeklerle bir şey yapmaya kalkışırken halledilen teminat için istenen komisyonu doğal bir şey olarak kabul etmek zorunda kalan, ancak dolandırıcılık ve şiddet karşısında çaresiz bırakılan dürüst insanların portreleri. Anlaşma şansı imkansızdır, çünkü tek amacı kurbanın her şeyini almak olan şantajcının karakter portresi çizilmiştir. Ve sonunda, kendine zulüm yapılan ve zor altında bırakılan vatandaşa yardım etme sorumluluğundan sıyrılan, ancak taciz edildiği insanın metodlarıyla kendini savunmaya çalışan, kurbana karşı baskı uygulama hakkı saklı tutulan devletin görünümü."} +{"text":"13. yüzyılın başlarında İtalya. Kentler arasındaki şiddetli çatışmalar ülkeyi bölerek, açlığa ve salgın hastalığa yol açar. Francesco, diğer frerlerle biraraya gelmek için Roma'dan yağmurun altında Santa Angeli'ye gelir; Ginepro Birader cübbesini yoksul bir yolcuya verip çıplak geri döner; Francesco gibi olmak isteyen Sade Giovanni, cemaate katılır; Hemşire Chiara keşişleri ziyaret eder; Ginepro Birader hasta bir biraderi beslemek için bir domuzun ayağını keser; Francesco bir cüzamlıyla karşılaşıp onu öper; Ginepro Birader vaaz vermeye gidip, alçakgönüllülüğü sayesinde Viterbo hükümdarı Nicolaio'nun zulmünün üstesinden gelir; Francesco Leone Birader'e yaralara sessizce katlanmanın mükemmel mutluluğa örnek teşkil ettiğini söyler ve kardeşlerini vaaz vermeye, uzak ve farklı diyarlara gönderir... Çeşitli bölümlerden oluşan, sevecen ve lirik, ama asla duygusal olmayan bir Rossellini filmi..."} +{"text":"Makas çetesinin lideri Eun-Jin ablasının ölüm döşeğindeki vasiyetini yerine getirmek için yaşadığı evlilik sürecini ve kadınlığı ile mafya liderliği arasında gelgitler oluşmasını sağlayan Eyvah Karım Mafya filminin devam filmi olan Eyvah Karım Mafya 2 - Efsane Geri Döndü, karşı çete üyeleriyle gökdelen tepesinde yapılan kavga sırasında Eun-Jin gökdelenden aşağı düşer ve çarpmanın etkisiyle hafızasını kaybeder. Yerde baygın halde yatan Eun-Jin'i oradan geçmekte olan deniz ürünleri restoranı işletmekte olan Yun Jae-cheol tarafından evine götürülür. Hafıza kaybına uğrayan Eun-Jin restoranda garsonluk yaparken bi taraftanda geçmişini aramaktadır. Fakat bulundukları mahalleye \"Beyaz Köy\" adında bir alışveriş merkezi yapılacağı için mahalleli Beyaz Köpekbalığı çetesinin baskısına maruz kalmaktadır. Geçmişini arayan Eun-Jin'in ayağına geçmişi kendisi gelmiş, bol aksiyon ve komedi getirmiştir."} +{"text":"Yıl 1920, Everest keşfedilmeyi bekleyen en büyük keşiflerden biridir ve dünyanın gündemindedir. Dağcılığa gönül vermiş olan George Mallory ve ekibi bu zorlu görev için gönüllüdürler. Fakat Everestin ürkütücü duruşu, soğuk iklimi, bilinmeyen gizemli zorlukları pek çok insanın ölümüne sebep olacaktır. Tüm çabalar boşa çıkar ve George Mallory geri dönmek zorunda kalır. Bir sonraki görev için yıllar geçer ve zaman gelir, artık daha büyük bir konvoyla Everest tırmanışı için yola çıkılır. Fakat Everest güçlü bir düşman gibi yine büyük engellerini dağcılara sunar ve bu girişimde başarısız olur bu defa George Mallory zirvenin yamaçlarında son defa görülür.. Aradan 75 yıl geçer ve Conrad Anker olarak bilinen başarılı dağcı günümüz şartlarında Everest zirvesine çıkıp George Mallory'nin akıbetini araştırmaya gönüllü olur.. Soluksuz izleyeceğiniz, hatta seyrederken üşüyeceğiniz bir belgesel film."} +{"text":"Dean ve Sal Beat Kuşağı'nın birer portresi gibidirler. \"Onu\" bulmak için sürdürdükleri arayışları, ABD'yi baştan başa geçtikleri, çok yükseldikleri ve bir o kadar da dibe baktıkları uzun ve heyecanlı bir yolculuğa dönüşür... Beat kuşağının babası Jack Kerouac'ın, 1947de gerçekleştirdiği ve 3 yıl süren uzun yolculuğunun Yolda adıyla romana dönüşmüş halinin sinema uyarlaması olan film, dönemin özgür ruhlu gençliğini beyazperdeye taşıma hedefinde. Filmin yönetmenliğini Walter Salles üstlenirken genç oyuncu kadrosu ise Sam Riley, Amy Adams, Viggo Mortensen, Garrett Hedlund, Kristen Stewart ve Kirsten Dunst isimlerinden oluşuyor. 2012 Cannes Film Festivali'nin resmi seçkisinde dünya prömiyerini yapan film, getirilen yorumlar açısından eleştirmenleri de ikiye bölmüş durumda."} +{"text":"16. yaş gününe girme heyecanı içerisindeki Abigail \"Abby\" Louise Jensen o geceki doğum günü partisinde gerçekleşeceğine inandığı 16 dileğini yazdığı listeyi dolabının kapağına asan Abby, kardeşi Mike tarafından farkedilir, listenin başında pop yıldızı Joey Lockhart ile tanışmak gibi ve işte Abby Jensen'in 16 dileği 1-Joey Lockhart ile tanışmak,2-Okul içerinde en güzel elbiselere sahip olacak,3-Odamı istediğim şekilde dekore edeceğim. 4-Sushiyi beğeneceğim,5-Bir kredi kartına sahip olacağım 6-Çok iyi bir dansçı olacağım 7-Bir sürücü ehliyetine sahip olacağm,8-Kendi arabama sahip olacağım,9-İnsanlar bana bir çocuk gibi davranmayacak,10-Çok popüler olacağım 11-Kendine ait banyoya sahip olacağını 12-Nefret ettiği Krista Cook'un havasını söndireceğini 13-İstediğim zmaan eve geç gelebileceğim 14-Ebeveynlerim beni anlayacak,15-Bu akşamki parti şimdiye kadarki en iyi parti olacak 16-Logan nin resmini sakızla on altıncı dileğinin üzerine yapıştırmış. Abbynin bu 16 dileğininCeleste Anna Mae Routladge nin getirmiş olduğu bir arıyıyutması ile gerçeğe dönüşmesini izleyeceğiz."} +{"text":"Jeju Adasının güneyinde su altında bir petrol yatağı bulunur, Hae-Jun da Eclipse isimli bir petrol arama gemisinde deniz ekipmanı müdürü olarak çalışmaktadır. Sonradan ekibe katılan Jeong-man, Hae-junun babasının eski bir iş arkadaşıdır ve Eclipse kaptan olarak atanır. Görevi geminin geri çekilmesini denetlemek olan Jeong-man biraz daha kalıp arama yapmayı önerir. Üç haftalık hazırlıktan sonra Hae-jun yeni ekibi su altına götürür ancak ekipman arızalanır ve denizin dibine batar. Kısa süre sonra ekip üyeleri tek tek vücutları parçalanmış halde ölü bulunur. Sağ kalanlar katilin daha önce de karşılaştıkları görünmez bir su altı yaratığı olduğunu keşfederler. Bu canavar sondaj borusundan gemiye ulaşmıştır ve hayatta kalmak için gemideki insanlarla beslenmektedir. Hae-jun ve arkadaşlarının yaşam savaşı başlar."} +{"text":"Anna Marchant, bir seri katilin saldırısından canlı kurtulduktan sonra \"yüz körlüğü\" hastalığına yakalanan genç bir kadındır. İnsanların yüzlerini tanıyamayan, en yakınlarını, hatta kendi yüzünü bile aynada ayırt edemeyen Marchant bu durumla başa çıkmaya çalışsa da, yitirdiği her görüntüde katil ona bir adım daha yaklaşmaktadır... Beyin fonksiyonlarının algıyla ilgili bölümlerinde yaşanan hasar sonucu ortaya çıkan Prosopagnosia rahatsızlığını korku ve gerilim türü içerisinde merkezine alan film, şahit olduğu cinayetlerin katilini tanımlayamayan Anna Marchant'ın psikolojik gerilimini beyazperdeye taşıyor. Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini şimdiye kadar çeşitli televizyon dizilerine imza atmış olan Julien Magnat üstlenirken, başrolde Resident Evil serisi ile gönüllere kazınan Ukraynalı model-oyuncu Milla Jovovich ter alıyor.."} +{"text":"İlk öpüşmelerinden elli yıl sonra zevkine düşkün, şehirci ve artık eşcinselliğini açıkça yaşayan bir lezbiyen ile, taşrada baskı altında yaşayan bir ev kadını tesadüfen karşılaşır. Olayların ilk gününde ikisi de hastanede komada yatan iki ayrı erkeği ziyaret eder. Kafa karışıklığı ve mutluluk ortasında birbirlerine karşı yeni ve eski hislerle yüzleşmek durumunda kalırlar. Bu yaşlı kadınlar filmde sevimli, gülünç ve duygusal bir portre çizmektense mizahi, güzel ve gerçek karakterler olarak hayat buluyorlar. Filmde, geçmişlerinde gamsız, hayat dolu öğrenciler olduğunu gördüğümüz Maite ve Axunu şimdiki zamanda izliyoruz. Gördüklerimiz şu soruyu akla getiriyor: İspanyanın Bask kırlarına ve San Sebastian şehrine bakan manzaralarda, bu kadınların yenilenen bir ilişkileri olacak mı, olmayacak mı? Yavaş yavaş ilerleyen bu aşk hikayesi aynı zamanda hayatlarımızın zaman geçtikçe nasıl da yüklendiğini ve yaş ilerledikçe trajedi ve komedi arasındaki çizginin nasıl da inceldiğini ortaya koyuyor. 80 Gün İçin belki de Bask dilinde çekilmiş ilk lezbiyen aşk filmi. Film pek çok uluslararası gey ve lezbiyen film festivalinde de gösterildi. Film için gösterişsiz gibi sıfatlar kullanan bazı izleyicilerse hayatlarındaki derin rahatsızlığı gözler önüne sermiş oldu. Oyuncuların güçlü performansı, yaşlı kadınlara karşı duyulan acımasız direnişe meydan okuyor."} +{"text":"Çelikkanat Uçak Fabrikasının sahibi Nusret Çelikkanat iki yıldan fazla bir zaman önce ölmüş. Kızı Zeynepin 20. yaş gününde ailenin yaşamı değişiyor. Oysa annesi Saide ve biraz kıskanç olsa da kız kardeşi Naciye ile ne kadar mutluydu. Kardeşi, annesinin bir konuşmasına kulak misafiri olduğu gün ailedeki sırrı öğrenir ; .. Onu evlatlık alana kadar çocuğumuz olmuyordu. Öksüzler Yurduna müracaat ettik, Zeynepi verdiler. İki sene sonra da Naciye doğdu. Gerçi ikisi arasında ayırım yapılmamış ama Naciye ilgi görmediği kanısında. Ablasına hayatı boyunca unutamayacağı bir hediye veriyor. Herkese onun bir evlatlık olduğunu açıklar. Zaten hasta olan Saide Hanımın kalbi bu rezalete dayanamaz. Zeynep, her şeyi kardeşine bırakarak evden ayrılır."} +{"text":"Nuri Bilge Ceylanın ödüllü filmi Uzakın başrol oyuncusu olarak tanınan 56 yaşındaki MuzafferÖzdemirin yavaş seyreden, derin düşünceli dağ yürüyüşü filmi, sabreden doğa tutkunları için gerçekbir şölen vaat ediyor. Huzur veren manzaraları, doğanın kalbine yönelen modern saldırı görüntüleriylebir araya getiren, seyrek bir olay örgüsü, kısa diyaloglar ve sade bir anlatımla desteklenen film, kendikendini yok eden bir çağın ayini niteliğinde. Doğaya yönelik bir güzelleme ve onu duyarsızca yok edenlereyönelik ısrarlı bir suçlama. Doktoru, orta yaş bunalımına giren ana karakter mimar Doğana gündelikkoşuşturmaya bir süre ara vermesini tavsiye ediyor. Doğan, yönetmen Özdemir tarafından canlandırılanortağının teşvikiyle, Türkiyenin kuzeydoğusundaki ücra memleketine gitmek ve işlerine yarayabileceközgün su değirmeni fotoğrafları çekmek üzere yola koyuluyor."} +{"text":"Usc öğrencisi David Greenspan in, 2001 cannes film festivali nde en iyi kısa film ödülünü aldığı, dili japonca olan filmi. Yönetmenin hikayesini lafcadio hearn in hikayesinden esenlendiğini söylediği film, süper tatlı kahramanımız taro'nun, annesinin bean cake lerini atıştırması ile başlar. Okulda öğretmeni 'dünyada en sevdiğin şey nedir' diye sorar. Taronun cevabı ise 'bean cake' olur. Oysa ki cevap 'imparator' olmalıdır. Taro aşık olduğu kız için okuldan atılmak istemez ve en sevdiği şeyin imparator olduğu yalanını söyler. Film kızın taro'ya bean cake ler mi ben mi diye sorması ile son bulur. Siyah beyaz film ile ilgili bir ayrıntı ise, taroyu oynayan küçük oyuncunun bean cake den nefret etmesidir."} +{"text":"Futbol üzerine kurgulanmış bir film gibi görünse de içinde barındırdığı aile ilişkileri, yoksulluk, çaresizlik ve geçmişle hesaplaşmalar nedeniyle naif bir \"kaybetmiş adam\" hikayesidir aynı zamanda. Kadrosu ile her karede izleyiciye oyunculuk ziyafeti vadeden bu film, eşini kendi kullandığı arabada yaptığı trafik kazasında kaybetmesi ile bir anlamda hayata küsen bir babanın da öyküsüdür. Maddi sıkıntılardan kurtulmak için babanın başvurduğu ihanet ve gurur öğelerinin yumuşak bir örgü ile iç içe sunulduğu film, varoşlarda yaşanan alt kültürü mümkün olan en sade dille yansıtıyor. Nurettin, futbolda parlak dönemler yaşarken geçirdiği trafik kazası sonucu hem eşini hem de geleceğini kaybetmiştir. Onu hayata bağlayan tek neden oğlu Feyyaz dır. Nurettin, 3. Lige çıkma hayalleri kuran ve başkanlığını gayri işler yapan bir adamın yaptığı amatör takımında oynamaktadır. Futbolda kale, dramatik bir bölgedir ve çoğunlukla kaleciler saha içinde yalnızlardır. Nurettinin eniştesi bir lunaparkta çalışmakta ve şans oyunları ile makus talihini değiştirmeyi düşlemektedir. Ablası sıradan bir ev kadınıdır. Uzun yıllar sonra Almanya dan gelen Zenoş teyze Görüntüde uçuk bir 3. kuşak Almancı gibi görünse de sıcaklığı ile evde eksik olan rengi tamamlayacaktır. Ünlü futbolcu Ümit Karan, Zenoş teyzenin Almanyadan çocukluk arkadaşıdır. Kale korunması gereken bir yapıdır. Kale düşerse kent de düşer. Kaledeki yalnızlık filmi, izlendikten sonra izleyicide olumlu duygular yaratacak ve büyük şehir koşuşturmasında unuttuğumuz pek çok insani değerleri yeniden anımsatacaktır. Filmi izlediğinizde TERS KÖŞE olacaksınız!.."} +{"text":"Tayland'lı bir yatırımcı olan Chot ile iş anlaşması yapmaya gelen batılı bir sermaye sahibi arasında ki görüşmeler başlamak üzeredir. Anlaşmanın yapılacağı lüks otelde ve civarında çok sıkı güvenlik önlemleri alınmıştır, imza töreni yapılıp el sıkışıldığı anda otelin içinde gizlice teşkilatlanmış bir grup saldırıya geçer. Silahlı saldırganlarla koruyucular arasında büyük bir çatışma başlar. Chot, koruması VVong Kom'un akıl almaz teknikleri ile korunup otel dışına çıkarılmasına rağmen devam eden çatışmada öldürülür. Babasının ölmesinde VVong Kom'un başarısız olduğunu d��şünen oğlu Chaichol cenaze sonrası açılan vasiyetname ile birlikte babasına ait tüm mal varlığının ve şirketlerin sahibi olur. Ancak Chot'un şirket içindeki düşmanları tekrar harekete geçerek Chaichol'u yakalamak için tuzak kurup, yeni bir saldırı düzenlerlerken, koruması VVong Kom'u da öldürmek üzere harekete geçerler."} +{"text":"Para vermediğim sürece, cenazemde tek bir insan bile olmayacak. O kadar garip bir dostluk ki, ancak gerçek olabilirdi. İskandinavyadan son yıllarda çıkabilecek en iyi şey, asi bir özgürlükçü ile hedonist bir kapitalistin dostluk hikayesi olsa gerek. Son derece konformist bir bölgede, övgüler ve iftiralar arasında gelip giden, hapishane koridorlarına ve ayı kafeslerine göğüs geren bir ortamdan söz ediyoruz. Uslanmaz playboy, yarı-zamanlı iş adamı Simon Spies ve hırslı fakat sosyal yetileri kısıtlı vergi avukatı Mogens Glistrupun gerçek bir olaydan uyarlanan dostluğundan Avukat Glistrup, eski dostu olan iş adamı Spiesı kısa sürede katbekat zengin edip, ülkenin en konuşulan adamı haline getirir. Yasalar çerçevesinde başlayan küçük kurnazlıklar, zamanla, bol seksli ve bol uyuşturuculu bu hayatın içinde göze batmaya başlayacaktır. 1965den 1984e uzanan bu hikaye, karakter açısından son derece zıt iki adamın, birbirlerinin çıkarlarına hizmet ederken geliştirdikleri koparılamaz bağları resmediyor."} +{"text":"Alice, yine garip olaylarla ve tuhaf karakterlerle dolu bir dünyada, yeni bir yolculuğa çıkar. Bu kez, Kedicik'ini de yanına alarak, evindeki aynanın içinden geçer ve Ayna-Ev'e girer. Bu ev tıpkı Alice'in evindeki eşyalarla doludur ama her şey ters taraftadır. Kitapları da bizimkiler gibidir ama sözcükler terstir, yazılar tersten yazılmaktadır. Olaylar bile tersine yaşanmakta, zaman tersine akmaktadır. Duvarlara asılı resimler canlı gibidir, duvar saati yaşlı bir adam yüzüne benzer. Alice bu eve girer girmez kendini bir satranç oyununun içinde bulur. Bir satranç tahtasına benzeyen ve kocaman bir satranç partisinin verildiği bu dünyada Alice, Kraliçe olmak ister ama ikinci kareden başladığı bu oyunda kurallara uymak ve karşısına çıkan tüm engelleri aşmak zorundadır."} +{"text":"Purple Rain bir 1984 müzikal film Albert Magnoli yönettiği ve Magnoli ve William Blinn tarafından yazılmıştır. Prince vitrin onun belirli yetenekleri geliştirilen bu film, onun filmi ilk kez sahneye çıktı. Film gişe de US $ 80.000.000 hasılat ederek ve bir kült klasik haline geldi. Grafiti Köprüsü başlıklı devamında 1990 yılında piyasaya sürüldü.\"The Kid\" Kid \" bir hevesli ve yetenekli, ancak sorunlu Minneapolis müzisyen zor bir ev yaşamı ile bilinmektedir. O, Apollonia adlı bir şarkıcı karşılayan onlar bir derbeder romantizm biçimde yer aldı. Prince üzerinde arsa merkezleri desen tekrar etmemeye çalışıyor. Birlikte Clarence Williams III oynadığı onun küfürlü babası ve kendi grubu, Devrim ve Apollonia ile olan ilişkisi tutmak zorundadır. Onun başka bir şarkıcı için Apollonia kaybeden babasının kendini yaralama davranışı tekrarlayarak, ve onun diğer insanlar ensues kendi bağlantı ile başa gelen bir karmaşık masalı."} +{"text":"\"Filmin başat karakteri Ferhad adında bir gençtir. Ferhat zengin bir aileden gelen, iyi eğitim almış bir gençtir. Ailesine haber vermeden orduya katılır ve İran-Irak savaşına gönderilir. Savaş sırasında gözlerinden yaralanarak, askerlerin kaldırıldığı hastaneye yatırılır. Ferhad hastaneye kaldırıldığında, tedavi sebebiyle sargılı olduğu için gözleri iyileşene kadar bir müddet göremeyecektir. Hastanede sadece sesini duyduğunu Şeyda adlı bir hemşireyle karşılaşır. Sadece ses üzerinden aralarında bir etkileşim olur. Acılarını unutması için, hemşireden geceleri kendisine Kur'an okumasını ister. Şeyda adlı hemşire, her gece Ferhad'ın bulunduğu yere gelerek kendisine Müzzemmil Suresini okur. Ferhad'ın tedavisi henüz tamamlanmadan Şeyda, hastaneden ayrılmak zorunda kalır. Ferhad, tedavisi tamamlandıktan sonra, Şeyda'yı bulmak için ailesinin yanına döner. Ancak sorun tahmin edildiğinden büyüktür. Zira hiç görmediği birinin peşindedir Ferhad. Hiç görmediği Şeyda'yı bulabilmek için elindeki tek iz onun Kur'an okurken duyduğu sesidir. \""} +{"text":"Kum gibi narin, para gibi sert Yaşlı ve varlıklı bir Fransız kadın, Dominik Cumhuriyetinde nefis bir sahil kasabasında leziz bir yerli genç kızla ilişki yaşamaktadır. Tahmin edilebileceği gibi onları bir arada tutan şey para. Bunu daha önce gördük ve sonunu biliyorum, diye düşünebilirsiniz. Ama yenilirsiniz. Film o kadar ince, özenli ve hassasiyetle yapılmış ki, konudan beklenebilecek hiçbir klişeyi barındırmıyor. Ortadaki ilişki basitçe bir çeşit fahişelik olsa da, film ilişkinin bütün belirsizliklerini ve tarafların güvensizliklerini belgesel gibi gözlemliyor. Yaşlı kadını canlandıran Geraldine Chaplinin hayatının en muhteşem performansını sergilemiş olması muhtemel. Büyük bir cesaret ve zarafetle yaşlılığın fiziksel ve duygusal bütün zaaflarını teşhir ediyor. Ketum bir şekilde sakınmasız olabilen Kum Parası, sinema sanatının genişleyebileceği alanlar olduğunu kanıtlayan türden, etkileyici bir film."} +{"text":"Nesrin ve Leyla, aynı erkeği seven ikizlerdir. AMa iki kardeş tamamiyle zıttır. LEyla içine kapanık, ağır, duygularını içinde yaşayan bir kızdır... Nesrin ise tam tersi;sosyal, kıpır kıpır, duygularını dışa vuran bir gençtir böylelike Nesrin erken davranarak Kemal'i Leyla'nın elinden alır. Bu acıya dayanamayan Leyla, Amerika'ya gider. Kemal ile evlenen Nesrin ise bir süre sonra kendisine yeni bir sevgili bulur. Para hırsı ve eğlenceye olan düşkünlüğü Nesrin ve sevgilisini uyuşturucu işine bulaştırır. Nesrin kocasını terk edip, sevgilisiyle Almanya'ya kaçmak üzereyken, Amerika'da yaşayan Leyla çıkagelir. Kardeşler arasında geçmişin kötü izleri hala kendini gösterse de, birbirlerine iyi davranmaya çalışırlar. Fakat bir gün Leyla ve Nesrin'in içinde bulunduğu araba kaza yapar. Kazada Nesrin ölmüş, Leyla ise kurtulmuştur. Ancak herkes Leyla'yı Nesrin zanneder.. Olaylar bu şekilde gelişir."} +{"text":"Sağlık kolejinin soğuk, karanlık bir anatomi sınıfı ve aynı sınıfta anatomi derslerine katılarak kadavra inceleyecek olan; 6 tane birinci sınıf öğrencisi: Zeki ve kendinden emin Sun-hwa; takım lideri olmak için dünyaya gelmiş, inanç dolu Ki-bum; bir hastane sahibinin oğlu Joong-suk; doktor olmak için yetersiz Kyung-min; seksi ve kibirli, ancak derslerinde başarısız Ji-young ve çok çalışkan Eun-joo. Onlar, birbirleriyle en iyi cerrah olmak için yarışan, ancak bir takım gibi güçlü dostluk bağlarıyla da bağlı olan öğrencilerdir. Birinci sınıfta, korkularını bastırmaya ve kendilerinin bekleyen kadavralara yaklaşmaya çalışırlar Güzel ve ölümcül kadavrayla ilk buluşmalarını ardından ise korkulu rüyaları başlar. Bir süre sonra hepsi hayaletlerden ve halüsinasyonlardan dolayı acı çekerler. Birçok kazadan ve birtakım grup üyelerinin ölümünden sonra, korkunç bir şeyin onlar için geldiğini anlamaya başlarlar. Kurtulmak için ellerinden geleni yaparlar ve bir ipucu bulurlar: Bu kazaların hepsi, kadın kadavraya yapılan birtakım şeylerle ilgilidir..."} +{"text":"Bir salondan ötekine koşan ya da aynı salonun bir kapısından çıkıp diğerinden giren insanlar, bilet çılgınlığı, iki haftalığına başkalaşan hayatlar, bambaşka bir Beyoğlu, iki film arası kahvesi, bu kitapçığın var oluş sebebi... Sinemaya İstanbul Film Festivalinde seyrettiği filmler sayesinde heves etmiş bir ekipten, hem festivalin 25. yılına, hem de 25 yılına dair bir film. Atilla Dorsay, Mehmet Açar, Esin Küçüktepepınar, Sevin Okyay gibi sinema yazarları; Jean-Paul Rappeneau, Bertrand Blier gibi 25. Yıl konukları festivali anlatıyor, ama filmin asıl yıldızları, bu filmin izleyicisi olmaktan ziyade konusu, hatta belki de ta kendisi olan festival seyircisi. İçinden Şehir Geçen Festival, kendi izleyicisinin gözünden bir festival anatomisi."} +{"text":"AIDS konusunda nispeten bilinçli olduğumuz bir zamanda yaşıyoruz. En azından virüsün öpüşmekten, dokunmaktan, yemek paylaşmaktan bulaşmayacağı biliniyor ve virüsü taşıyan birisinin toplum sağlığına bir zararı olmadığı kabul ediliyor. Fakat, artık sıradan olan bu bilgilere sahip olmadığımız, virüsün hayaletimsi bir tehdit gibi bedenlerin etrafında dolaşıp, kulaktan kulağa fısıldandığı bir dönemi de çok fazla hatırlamıyoruz. İşte Test, 1985in San Franciscosuna, geyler için belirsizlik ve korku dolu bir tarihi döneme geri dönüyor. Fakat daha önceki benzer filmlerin aksine Test, ne bir hastalık dramı ne de bir açılma öyküsü. 20li yaşlarında bir modern dansçı olan Frankie etrafında dönen öykü, AIDS tehdidinin queer kültürünü ve ilişkileri nasıl dönüştürdüğüne bakarken, bu durumu erkek bedeni ve modern dans üzerinden ifade ediyor. Bu bir hayli özgün filmin yönetmeni Chris Mason Johnsonın aslen bir modern dansçı ve koreograf olduğunu belirtmekte de fayda var."} +{"text":"2011de Şilide hükümetin eğitim politikalarına karşı bir protesto düzenlenir. Hükümet özel okulları desteklerken, halkın bir kısmı devletin eğitime el atması gerektiğini, aksi takdirde fırsat eşitsizliğinin daha da artacağını düşünmektedir. Bunun üzerine başkent Santiagodaki Başkanlık Sarayı etrafında 1800 saatlik bir maraton düzenlenir. Genci ve yaşlısı, 1800 saat boyunca dönüşümlü olarak sarayın etrafında koşacaklardır. İşe Yaramazların Valsi bu maratona dahil olan iki farklı bireyi takip ediyor. Biri, okuduğu liseyi arkadaşlarıyla beraber işgal eden bir öğrenci, diğeri ise Pinochet zamanında işkence görmüş eski bir muhalif. Bu iki bireyin gündelik hayat pratikleri üzerinden toplumsal değişimin imkanını araştıran belgesel, Şilinin dününe, bugününe ve yarınına ışık tutuyor."} +{"text":"Kayınço Gökhan, Del Piero Hikmet, Köfte Necmi ve Muhasebeci Servet ikinci filmde yaşadıkları deney kobaylığı tecrübesinden sonra hayatlarına denetimli serbestlik koşulu ile devam etmektedirler. Bu arada içinde yaşadıkları topluma ayak uydurmak için grup terapisine giderler. Del Piero Hikmet, bir gün vapura bindiğinde hayatında belki de gördüğü en güzel kadın olan Mihriban ile karşılaşır. Hikmet hayatının kırılma anı olduğundan habersiz Mihribandan çok etkilenir. Üstelik Mihriban dilsizdir! Yani kızın ağzı var, dili yoktur. İki aşık her geçen gün kalp gözü ile anlaşır ve birbirlerine kayıtsızca aşık olur. Ömründe ilk kez bir kadının elini tuttuktan sonra Hikmet Mihriban ile evlenmeye kararlıdır. Fakat kızın annesi Cemilenin, Hikmetten tek bir ricası olur: Kızının yeniden Anne! dediğini duymak Cemilenin ölmeden önceki tek isteğidir. Öte yandan ameliyat için gereken para oldukça yüklü bir meblağdır ve çakallıktan uzak durarak elde edilmesi çok da kolay değildir. Fakat bu kadar büyük bir iyilik için yapılacak çakallık, gerçekten çakallıktan sayılır mı? Yönetmenliğini yine Murat Şeker'in üstlendiği serinin üçüncü filminde, çakalların maceraları bu sefer Del Piero Hikmetin öyküsüyle kaldığı yerden devam ediyor. Yapımcılığını Sugar Works ve Taff Pictures firmalarının ortak üstlendiği devam filminin başrolleri ise ilk iki filmde olduğu gibi Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar ve Murat Akkoyunlu yer alıyor. Filmin senaryosu ise Murat Şeker ile birlikte Ali Tanrıverdi'ye ait."} +{"text":"Fransanın en ünlü dominatrixi Catherine Robbe-Grillet ya da kullandığı erkek ve kadın rumuzları ile Jean ya da Jeanne de Berg, gerçek ile kurguyu birbirinden farklı iki kavram olarak değil birbirini besleyen ve yücelten, böylece üstün bir varoluş yaratan bir birliktelik olarak tanımlıyor. Fransa'daki şatosunda düzenlediği sadomazoşist seremoniler ya da yönetmen-yazar Alain Robbe-Grillet ile elli sene süren ve cüretkar bir şekilde gözler önünde yaşanan açık evliliği Catherine'in geleneksel toplumsal sınırları ve bu sınırları çizen hiyerarşiyi yine aynı kurallarla altüst ettiği bir performans olarak algılanmalı belki de. Zaten her ilişki idrak etmeye direndiğimiz pazarlıklara dayanmıyor mu? Güç ve teslimiyet ya da duygusallık ve fiziksel acı arasındaki bu son derece farkında, rıza gösterilerek, izin verilerek yaratılan ilişki, bu ikilikler arasındaki salınımın aslında ne kadar kaygan olduğunu, ilk bakıştaki etken ve edilgen tavırların aslında aynı anda yaşanabileceğini kanıtlar gibi."} +{"text":"Berk Ataman, müzik yapımcısı olarak parlak yıllarını geride bırakmıştır. Mesleğinde soğuyan Berk, krizin etkilerini silmek için Kıbrıs'ta bir sahil kasabasında hayatını sürdürmeye karar vermiştir. Gönül işleriyle de arasının iyi olmadığından yaşadıklarından sonra artık emindir. 13 yılını bu şekilde sakin, huzurlu ve yalnız bir şekilde geçirmiştir. Evi ve teknesi hayatındaki en önemli iki şeydir, başka bir derdi de yoktur. Ta ki Ezel ile tanışana kadar... Ezeli her anını dolu dolu yaşayan, yetenekli, neşeli ve heyecanlı ruhuyla Berk'in karanlığa gömülen dünyasını aydınlatmaya başlar. Ancak bu aydınlık yeni bir karanlığı da beraberinde getirecektir. Çünkü Ezel ile ilgili alacağı bir haber ikilinin aşkını büyük bir sınavdan geçirecektir."} +{"text":"Ortaokul 318 Williamsburg-Brooklynde yer alıyor; buradaki öğrencilerin %65inden fazlasının ailesi, federal yoksulluk düzeyinin altında. Ortaokul 318 aynı zamanda ülkedeki ortaokul satranç takımları arasındaki en başarılı takım. Okul, ülkenin en üst düzey satranççılarından bazılarını yetiştirmiş; eğer puanı 1800 olan Albert Einstein okulun satranç takımına katılacak olsa, ancak beşinci olabilirdi. 2003te iyileştirilmesi gereken bir okul olarak tanımlanırken, satranç sayesinde New Yorkun en başarılı ortaokullarından biri haline geldi. Ancak ekonomik sıkıntıların yol açtığı bir dizi devlet okulu bütçe kısıtlaması, bu güçlükle kazanılmış zaferleri tehdit ediyor. Film, satranç takımının beş üyesinin hem satranç tahtası başında, hem de kişisel yaşamlarında yüzleşmek zorunda kaldığı zorlukları izliyor ve kaybetmenin acısını, kazanacakları zaferlerin beklentisini ele alıyor. Kaynak: Pera Film"} +{"text":"2013 Mar Del Plata En Iyi Arjantin FilmiPanorama Bin türlü filmi seyretmiş, hatmetmiş olan Victorun işi karanlık salonlarda film seyretmek, sonra da bu filmleri kafelerde arkadaşlarıyla yerden yere vurmaktır. Victor itibar sahibi bir film eleştirmenidir: Gayet ünlü, fakat romantik komedi klişelerini ezbere sayacak kadar film endüstrisinden umudunu kesmiş, dünyayı bir film gibi gören, karamsar bir eleştirmen Ta ki film zevki hiçbir şekilde onunkiyle uyuşmayan bir kadınla tanışıp o küçümsediği romantik komedilerden birini yaşamaya başlayıncaya kadar. Eski film eleştirmeni Hernan Gerschunynin ilk yönetmenlik denemesi olan Film Eleştirmeni hem tanıdık hem ilginç, hem cesur hem de duygusal bir aşk filmi. Kaynak:İSTANBUL FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Fikret, 40 yaşlarında babadan kalma bir berber dükkanı işletmektedir. Her tıraş sonrasında antika aletlerle müşterilerine yaptığı masaj ile mahallede nam salan Fikret'in hayatı, bir sabah dükkanına gelen Taner isimli uyanık bir pazarlamacının zorla sattığı tam otomatik bir masaj aleti ile tamamen kabusa döner. Tıraş olmak için dükkanına gelen ünlü mafya babası Altan'ın trajikomik bir biçimde ölümüne sebep olan Fikret ve Taner, mafyanın adamlarından kurtulmak ve cesedi ortadan kaldırmak için her şeyden habersiz olan koltukçu Rıza'yı da olaya dahil eder. Cesedi antika bir koltuğun içine gizleyip ortadan kaldırmak isteyen üçlü, amaçlarına ulaşamadan Altan'ın adamları tarafından kaçırılıp işkenceyle konuşturulunca, gerçeği söylemek zorunda kalır. Bunun üzerine koltuğu geri almak için geri dönerler ancak koltuk düzenbaz muhtar adayı Düzgün Söğüş ile Adana'ya doğru yola çıkmıştır. Mafyanın adamları, Altan'ın da içinde bulunduğu koltuğu bulup geri getirmeleri için üçlüye 2 gün süre verir. Adana'ya doğru yola çıkan 3 arkadaş, Düzgün'ün evine vardıklarında kendilerini bambaşka bir maceranın içinde bulur. Çünkü koltukta bir keramet olduğunu düşünen Düzgün Söğüş, köy halkını etkileyerek seçimleri kazanmak için evinin bahçesini bir türbeye çevirmiş ve koltuğu ziyarete açmıştır. Köylünün akınına uğrayan türbeden bu koltuğu geri almak düşündükleri kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"bir başbakan, feraset ve faziletiyle, bozuk düzeni, bürokrasinin, siyasetin, iş dünyasının ve medyanın nasıl yozlaştıklarını görüyor. devlet kurumlarının nasıl kişisel çıkar için kullanıldığını, bunların başındaki bürokratların çıkarları için ne kadar büyük yanlışlar yapabildiğine tanık oluyor. meclisteki solcu ve sağcı milletvekillerinin küçük menfaatler karşılığında nasıl birer kukla haline getirildiklerini fark ediyor. başbakanı olduğu iktidarlar partisi yöneticilerinin ve bakanların hangi kirli ve gizli işlere bulaştıklarını görüyor. muhalefet partisinin niçin ve ne şekilde sömürü sermayeye uşaklaştıklarını seziyor. bütün bunlara karşı tek başına siyasi bir mücadeleye girişen başkan, başbakanlığa hazırlanan, masonların desteklediği ve yahudi bir muhalif milletvekili olan şalomonla mücadele ediyor. başkan, yakın çevresindekilerin, dava arkadaşlarının, partideki hizmet kadrosu olarak gördüğü kişilerin, omuz omuza mücadele ettiğine inandığı dostlarının dahi, hıyanet merkezleriyle ilişkilerine ve muhalefet partileriyle gizli işbirliğine şahit oluyor ve onların destek kılıflı kösteklerinden kurtulmaya çalışıyor. dolayısıyla hem marazlı muhalefetle, hem de kendi iki yüzlü maiyetiyle uğraşıp herkesi kendi ayarında idare etmek, böylece olumlu ve onurlu hedeflerine, tek başına ve stratejik manevralarla yürümek zorunda kalıyor. Necmettin Erbakan'ın 2007'nin ilk aylarında; Genel İdare Kurulu üyelerini ve teşkilat yetkililerini konutuna davet ederek, onlara sadece bu filmi tavsiye edip izletmeside bilinir."} +{"text":"Carl Hamilton uluslararası bir örgütten gelişmiş bir güdümlü füze çalan teroristlerin peşine düşer. Ama roketleri arzu ettiği gibi yönlendiremeden sorunlarla karşılaşır ve kaçmayı seçer. Roketlerin Somalili barış siyasetçilerin üzerine gönderilmesi planlanır. İsveçli bir silah teknisyeni kaçırılır. İsveç Başbakanı kendini bu davaya adar ve bir kurtarma görevi için özel bir güvenlik şirketi kiralamayı kabul eder. İsveçli bir gözlemci, yani Carl Hamilton güvenlik şirketine eşlik edecektir. Hamilton bir gizli ajan olarak yılda bir ölüm makinesi haline çevirdi gerçeğiyle boğulmuş ve bu kötü anıları geride bırakmak isteyen biridir. Yeni bir kadınla tanışmıştır ve bu işlerden uzaklaşıp onunla mutlu bir hayat yaşamayı düşlemektedir. Ulusal çıkarları korumak ve masum insanların ölmesini engellemek adına kısa zamanda ne yapılması gerekiyorsa yapmaları gerekiyordur."} +{"text":"bir bakıma, korku, tanrı'nın kızıdır, hayırlı cuma gecesi kurtarılan. güzel değildir; aşağılanır, lanetlenir ve herkes onu reddeder. ama yanlış anlaşılmasın, tüm fanilerin ızdırabına dadılık eder, insanlık için aracıdır. zira, bir kural vardır, bir de istisna. kültür kuraldır ve sanat istisnadır. herkes kuralı konuşur: sigara, bilgisayar, tişört, tv, turizm, savaş. kimse istisnayı konuşmaz. o konuşulmaz, yazılır: flaubert, dostoyevski. bestelenir: gershwin, mozart. resmedilir: cezanne, vermeer. filme çekilir: antonioni, vigo. ya da, yaşanır ve yaşama sanatı haline gelir: srebrenica, mostar, saraybosna. kural, istisnanın ölümünü istemektir. böylece kültürel avrupa'nın kuralı, hala serpilen yaşama sanatının ölümünü örgütlemektir. yolun sonuna gelindiğinde hiç pişmanlık duymayacağım. bir çok insanın çok kötü yaşadığını, bir çoğunun da çok iyi öldüğünü gördüm."} +{"text":"Ergenlerin duygularını en yoğun yaşadığı, aşkın, öfkenin, hırsın, intikamın en üst seviyede olduğu bir dönemde, onlara eğitmenlik yapmaya çalışırken, kendi iradenizle hayatınızı tehlikeye attığınızı fark etmiyor olabilirsiniz. Yakın iki arkadaştan, orta halli bir aileye sahip, orada burada serserilik yapmaktan başını kaldıramamış Greg ve ona nazaran çok daha sakin, düzgün ve geleceği parlak Louis, gecenin karanlığında can hıraş araba kullanır ve bir ormana kımıldayan bir paket taşırlarken açılıverir sahne. Greg kararlıdır, kendisine disiplin cezası veren öğretmenini yalnızca tehdit etmekle kalmamış, onu kaçırmıştır. Louis ise sadık bir dosttur, arkadaşının geleceğiyle oynayan bu haddini bilmez öğretmene dersini vermesinde Grege a yardımcı olacaktır. Peki, işler planlandığı gibi gitmediği an, bu iki gençten hangisinin B planı daha önce devreye girecektir? L'age bete adlı romandan uyarlanan film, esere sadık kalınarak ortaya çıkarılabilecek en gerilimli bir büyüme sancısı."} +{"text":"Sadece bir gecelik değil. Nikolai ve Clara bir dans partisinde tanışırlar. Gece henüz bitmeden Nikolai'ın sade, biçimsiz stüdyo dairesinde tek gecelik ilişkileri başlamıştır. Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyoruz, keza onlar da birbirleri hakkında. Seviştikten sonra Nikolai uykuya dalar. Onun ritmine ayak uyduramayan Clara, kalkıp banyo yapar, üstünü giyinir ve evi terk eder. Bu esnada uyanıp, Clara'yı yanında göremeyen Nikolai kendini dışarı atar. Hava soğuktur. Kısa bir tartışmadan sonra birlikte eve dönerler. Sonrasında, ikisi için de sonsuza uzanan bir gece başlayacaktır. Başlarda birbirlerine mesafelidirler ama gün ağarırken uzun süreli bir ilişkinin samimiyeti oluşmuştur aralarında. Çok iyi kotarılmış ve son derece dürüst bir film olan Bir Gecelik hem duygusal hem de sert ve acımasız olmayı başarıyor."} +{"text":"Devam etmeni ne sağlıyor Oscar? Cevap: Eylemin güzelliği. Bir gün içinde Pariste dokuz ayrı karaktere bürünen bir adam. Bazıları bu filmi yılın en iyi yapımı ilan etti, başkaları gözüpek ve dahiyane olarak tanımladı. Oscar bir işadamı. Çok zengin ve gizemli bir adam tarafından tuhaf bir iş için görevlendiriliyor. Bir limuzinin içinde kılıktan kılığa girerek çeşitli randevulara gidecek. Bazen bir dilenci, bazen yeğenine veda eden yaşlı bir adam ya da bir cambaz olacak. Ama neden? Filmde, çok sayıda derin ve felsefi yorum yapılmasını sağlayacak malzeme var. Ama belki de hepsi sadece zevk içindir. Çünkü bir nedeni olsun ya da olmasın, bu filmi izlemek son derece büyülü ve esrarengiz bir deneyim: komik, hüzünlü, duygulu, çılgın ve gerçeküstü. Carax, sinemanın sınırlarını biçim ve içerik olarak sonuna kadar zorlayarak, sadece hikaye anlatmaya yaramadığını kanıtlıyor."} +{"text":"Popüler bir roman yazarının itaatkar karısı olan Izumi, 30 yaşına basmadan rutin yaşamında bir değişiklik yapmak ister. Önce bir süpermarkette yarı zamanlı çalışmaya, sonra porno filmlerde modellik yapmaya başlar. Yolculuğu onu Şato adlı izbe bir motelde fahişelik yapmaya kadar götürür. Bu esnada kendisiyle benzer bir yolculuğu sürdüren Mitsuko'yla karşılaşır. Sono, arzunun ve gücün farklı şekillerde tezahür ettiği bu iki kadının ve bedenlerinin hikayesini, görsel olarak etkileyici bir arka planla ve hiç acele etmeyen bir ritimle, duyusal ve tensel sepektrumun en uç noktalarına kadar götürmeyi başarıyor. Sono, kara filmleri andıran ve gerçek bir olaya dayalı olan bu müstehcen filmle, toplumun karanlık yüzüne dair özgün bakışını bir kez daha sunuyor ve 'nefret üçlemesi'nin de karanlık sonuna ulaşıyor."} +{"text":"Şu anda on altı yaşında olan Sabere, babası savaşta öldüğünde sadece yedi yaşındadır. Sonra amcasının yanına gider. Amcası, on yaşında geldiğinde onu dört kez hamile bırakan elli yaşındaki bir adama satar. Fakat her seferinde düşük yapar. Sabere ondan kaçar ve şu anda Mazar-e Sharifte güvenli bir evde yaşamaktadır. Saberenin annesi de kuzeninin yanına gitmek zorunda kalır. On bir yaşında Farzaneh adında bir kızları vardır. Babası onu fakirlik nedeniyle satar. Kız on beş yaşına gelene kadar beklemek ister ama alıcı aile onu hemen almak istemektedir. Farzanehin babasının onunla birlikte kaçacağından korkarlar. Bu ailenin günleri hep sorunla doludur. Tek umutları Afganistan Dayanışma Merkezidir. Saberenin kocasını bulup, ondan boşanmaya zorlamaları gerekir fakat o, Talibanın kontrolünde olan bir bölgede yaşamaktadır. Saberenin alıcısı polis tarafından bulunur. Ailesi, bulunması ve tutuklanması konusunda polise yardımcı olur. Fakat Saberenin boşanmasını sağlayamazlar."} +{"text":"16 yaşındaki Yukikonun ilk aşkı, kendinden büyük, Akira ismini kullanan beyaz bir adamdır ve bir süre sonra, aralarındaki ilişkinin adam için bir oyundan ibaret olduğunun farkına varır. Adamın yetişkin oyununa ayak uydurmaya çalışır ancak sonunda pes eder. Sarp kayalıklarda konuşlanmış, birçok intihara ev sahipliği yapmış kötü şöhretli Otel Namonakide intihar etmeye karar verir. Kazuhiro adındaki bir genç, son anda Yukikoyu kurtarır. Kurtarıcısı, absürd bir ortamda büyümüş, kayıp bir ruhtur. Kazuhiro, konukları manipüle eden ve eşyalarına el koyan egosantrik otel müdürü Ishigonun oğludur. Kazuhiro, Yukikoyu kendi dünyasına dahil eder. Yukiko konuşmadığından, genç adam, ona isimsiz diye hitap eder. Kazuhiro, onu arkadaş olmaya zorlar."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı, Finlandiya-Rusya sınırı. Hayatını kaybedenler için sınır çizgisinin hemen arkasında bir tahliye merkezi vardır. Ölen askerler memleketlerine gönderilmek üzere orada toplanır. Merkezde dört erkek ve üç kadından oluşan bir grup çalışmaktadır. Donmuş ölüleri oda sıcaklığında bekletmek, derleyip toparlamak ve giydirmekten oluşan bitmek bilmez ayin bu küçük cemaati, onları kuşatan gerçeklikten ayırmaktadır. Ölüler fısıldamaktadır. Ölüler diyarına götürülürlerken bakmasını bilenlere görüntüler bahşedilir. \"Sessizlik\" savaşı bir endüstri olarak görür, son ürün ölülerdir. Öyküye yön verip gerekçe sağlayan her zaman bu lojistik zincir olmuştur. Böylesi bir metne hayat kazandıracak oyuncuları yönetmek mümkündür. Metnin hakiki bir derinliği var. Bu yüzden bu filmi yapmak istedim. Sakari Kirjavainen alıntı:ALTIN KOZA FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"Bir gün bir morgdan iş kadını Mayka'nın cesedi kaybolur. Hayatta her şeyi düzenli ve planlı olan bu kadının ölümünün arkasındaki sır perdesi henüz aralanamamışken, bir de cesedinin ortadan kaybolması olayı daha da karmaşık hale getirir. Dava ile ilgilenmesi için dedektif Jaime Pena görevlendirilir. Jaime de eşini kaybetmiştir ve bu travmanın izlerini henüz tam olarak atlatamamıştır. Bu davayı hem kişisel duygularını çözüme kavuşturmak hem de halen meslekte iyi bir polis olduğunu göstermek için değerlendirecektir. Fakat olayın o kadar çok karanlık noktası vardır ki davaya dahil olan hiç kimse aslında göründüğü kişi değildir. Cinayetin ve kaybolan cesedin arkasını araştırdıkça hem maddi hem manevi farklı sonuçlara doğru yönelecektir..."} +{"text":"Paris'te faaliyet gösteren bir güzellik salonudur. Müşterilerine vücut, el, yüz gibi her çeşit bakım, masaj, makyaj servisleri sunan salonun sahibi Madame Nadine'dir. Salonda, Angele, Marianne ve Samantha adında üç güzellik uzmanı çalışır. Venus Beaute'de iki cilt bakımı bir masaj arasında sıkıntılar anlatılır ve dertler paylaşılır. Salon içinde, müşterilerin tam arzu ettikleri gibi sakin ve huzur dolu bir atmosfer vardır. Halbuki, tek tek bakıldığında, hem onlara gelen ve hayatlarındaki boşluğu ve bunalımları yalancı güneşle, maskelerle ve cilt bakım ürünleriyle doldurmaya çalışan müşterilerin hem de çalışanların hayatları sorunlarla doludur. Erkeklerle ilgili duygusal sorunları olan Angele artık aşka inanmamakta ve sadece yabancılarla ilişkiye girip, tek gecelik maceralar yaşamaktadır. Angele'in karşısına çıkan ve ona aşık olan Antoine adında bir heykeltraş ona aşık olunca bile, kalbi fena şekilde kırılmış bir kadın olan Angele, aşka yeniden güvenmekte güçlük çeker. Salonda çalışanlardan Samantha ve en gençleri olan Marie aşk konusunda Angele kadar karamsar değillerdir. Bir erkekten diğerine koşan fakat bir gün gerçek aşkı bulacağına inanan Samantha'nın aksine Marie, aşkı altmış yaşında bir eski pilotun kollarında yakalar."} +{"text":"Meksika, Arjantin, Güney Afrika, Filistin, Kore ve Kuzey cephelerinden, Seattle'dan Genova'ya, ve New York, Afganistan ve Irak'ta 'terörizmle savaş'a, The Fourth World War, bu savaşta yok edilmeye karşı direnen dünyanın her yerindeki erkek ve kadının hikayesidir. Her yerde yeni bir dünya savaşı konuşmaları yapılırken, bu küresel mücadelenin insan hikayesi anlatılmamış kalır. 'The Fourth World War' yeryüzündeki savaşın seslerini ve resimlerini bir araya getirir. Sonu olmayan bir savaşın ve buna karşı direnenlerin hikayesidir bu. Beş kıtada mücadelelerin içerisinden filme alınan iki yıllık bir ürün olan 'The Fourth World War', This Is What Democracy Looks Like ve Zapatista filmlerinin yönetmeni tarafından çekilen ve küresel bağımsız bir medya ve aktivist grubun yapımcılığını üstlendiği küresel bir filmdir."} +{"text":"Hollanda gizli teşkilatında çalışan evli ve de oğlu olan JD öğrencisi ile ilişkiye girer. Bu kariyerinde ve teşkilatta uygunsuz sonuç doğurur. O da tehlikeli bir o kadarda zor bir görevi üstlenerek Hollanda ve Hong Kog bağlantılı bir uyuşturucu mafyasının ortağı olur. Hong Kong a giderek mafya babası ile irtibata geçmek ister ama olaylar hiç de umduğu gibi olmaz Hollanda daki görev icabı ortağı olan kişi ve teşkilat başkanı JD nin ölüm emrini çoktan vermişlerdir. Kendisine uyuşturucu verilir herşeyi anlatması için, fakat ellerinden kurtulan JD teşkilatta öğrencisi olan ilişkiye girdiği bayan tarafından Hong Kong dan Amesterdam a uçakla gönderilerek kurtarılır. Amsterdam da onu daha çok sorun beklemektedir..."} +{"text":"Avustralya, 1970ler. Kelly kardeşler Andy \"28\" ve Jimmynin \"22\" tek bir tutkusu vardır: büyük dalgalarda sörf yapmak. Andy ve Jimmy çocukken anneleri Sydneyden dünyanın en zorlu ve tehlikeli dalgalarının görüldüğü bir sahil kasabası olan Margaret Rivera kaçar. 12 yıl boyunca, çocuklar sörf yeteneklerini geliştirir ve her zaman mükemmel dalgaları ararlar. Özgür ruhlu Jimmy mükemmel bir sörfçü ve yenilikçidir ama ailesini borç batağından kurtarmak içi suç dünyasına girer. Andy büyük bir karar alır. Düzenli işinden ayrılarak Jimmynin sörf yenilikleri ve kendi iş yetenekleri üzerine oynar ve sörf malzemeleri satacağı bir yer açar. Sörf tahtası tasarımları ve evde yapılmış dalış giysileri satışına başlarlar. Yerli bir uyuşturucu satıcısına bulaşınca, kurdukları her şey yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Sörf fotoğrafçısı JB ve Hawaili sörf arkadaşı Lani gibi yeni arkadaşlarının da desteğiyle işlerini büyütme yollarını ararlar."} +{"text":"Yüzyılın maçı, yıl 1953, 25 Kasım, saat 15:15, Macar milli futbol takımı İngiltere'yle karşı karşıya, aylardır beklenen bir maç, herkes radyoların etrafına toplanmış... Macarlar'ın altın takımı, İngiltere'de, yenilgisiz İngiliz takımının karşısına çıkmaya hazırdır artık ve herkes neler olacağını merak etmektedir. Başlama vuruşundan hemen sonra kentte komik şeyler olmaya başlar. Ortaya çıkan bir adam, maçı dinleyenlerin zevkini kaçırmaktadır, çünkü her golü önceden bilmekte ve olacakları önceden söylemektedir. Bu adamın bütün yorumları tam tamına doğrudur. Kimse onu tanımamakta, nereden geldiğini bilmemektedir. Maçı dinlemek için oradan oraya koşmakta, ama çenesini tutamadığından gittiği her yerden kovulmaktadır. Çok geçmeden gizli polis peşine düşer. Geleceği bilmesi karşısında şaşkınlaşmış bir grup anti komünist de peşinden gitmektedir. İki kişi ellerinde olmadan onun yardımına koşar. Önce acıdığı, sonra da onun güvenliğinden endişe duyduğu için onu koruyan sokak çöpçüsü Helen ve Helen'in eski nişanlısı, bar şarkıcısı Halmi. Yüzyılın maçı devam ederken, bu üçlü herkesten kaçmak zorunda kalır"} +{"text":"Profesör Hannibal, tarih içinde geriye gider. Bu, modern Macar tarihinin en sefil dönemidir; yirmili yıllardaki beyaz terör. Hala muzaffer mücadeleleri sergilemekte olan Macar sinemasının yakın tarihle yüzleşmesi için cesarete ihtiyacı vardı. Okul müdürü Bela Nyul'un, öğrencilerinin taktığı isimle Profesör Hannibal'in, traji-komik kaderini filme çekmekle Zoltan Fabri, bu cesareti gösterdi. Okul müdürü Nyul'un bedbaht hayat hikayesi, Ferenc Mora'nın en çok hayal kırıklığı yaratan romanında ele alınmıştı ve Fabri, bu romandan senaryoyu yazdı. Bu filmde Fabri, Macar faşizminin geliştiği 1920'lerin sonundaki iç savaşta bir piyon olarak kullanılan emekli, utangaç öğretmenin yaptığı zalimlikleri ayrıntısıyla anlatır. Kendisini çevreleyen dünya, gittikçe daha çok kabusa dönüşmektedir; en masum sözleri ve yaptığı hareketler yanlış anlaşılıp kendi aleyhine dönmektedir. Onu kurtaracağına dair söz veren \"arkadaşı\" bile suçlayanların başında yer alır ve herkesin önünde vatan haini olduğunu söyler. En başarılı sahne, yüzme havuzunda yapay dalgalar karşısında, öğretmenin dengesini umutsuzca korumaya çalışırken, sorunlarını \"arkadaşı\"na anlattığı sahnedir; arkadaşı şaka olsun diye ona vurup dengesini bozar ve neredeyse boğulmasına neden olur. Filmin en kritik anı olan, faşistlerin toplantısının yer aldığı final sekansı hayranlık vericidir; tek başına kalmış öğretmen, suçlanmış, teşhir edilmiş, taşlanmış, takip edilip dövülmüş, yaşamını koruyabilmek için verdiği sözlerden geri dönmüştür, kalabalığın kutsal bir bilgelikmiş gibi karşıladığı şeyleri saçmalıklar olarak adlandırmaktadır. Bu sahneler boyunca, öğrencileri, kendilerine asil sözler söylemiş olan bir adamın nasıl olup da onlara ihanet etmiş olabileceğini anlamaya çalışırlar; ironik bir şekilde verdiği sözlerden dönmesi, onun yaşamını kurtarmaz, amfi-tiyatronun merdivenlerinden düşüp ölecektir. Fabri'nin sapık milliyetçiliği teşhir eden bu filmi, belki de sanatsal olarak daha olgun, üslup olarak da daha güçlüdür."} +{"text":"John Krokidas'ın ilk yönetmenlik deneyimine imza attığı ve başrollerini Daniel Radcliffe, Michael C. Hall ve Ben Foster paylaştığı filmde bir cinayet dönemin en önemli yazarlarını bir araya getiriyor. 1944 yılında geçen filmde, genç Allen Ginsberg, Columbia Üniversitesi'ni kazanmış ve Lucien Carr ile burada tanışmıştır. Son derece havalı ve çekici biri olan Lucien'le karşılaşması Allen'ın hayatının en önemli dönüm noktası olur. Kısa süre içerisinde William Burroughs ve Jack Kerouc ile tanışmasıyla, bu dört genç adam toplumun kısıtlamalarının boğucu zırhından sıyrılıp tek gerçeğin edebiyat olduğu bir zihin yapısını benimserler. Gelenekleri reddedip yeni ve daha öncekileri hiç mi hiç benzemeyen bir akımı oluşturmanın peşine düşerler. Yeni ve bambaşka bir sanat akımı olan Beat Hareketi böylece ortaya çıkmış olur..."} +{"text":"Carlos \"El Capi\", \"Mystery Camp\" isimli popüler televizyon dizisinin başkahramanıdır. Özellikle genç nesilin hayranlığını kazanan Carlos, elindeki şöhret faktörünü nasıl kullanacağını çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de bir akşam sıradışı bir partiye katılması için teklif geldiğinde bu teklifi geri çevirmez. Partide aşırı miktarda alkol ve uyuşturucu kullanılır. Carlos sabah kalktığında kendini akşam tanıştığı üç kızla birlikte bulur ve neredeyse geceye dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Dört geneç bir anda görüntülü telefona gelen vahşet dolu videolarla dehşete kapılırlar. Bu videolarda, evde kapana sıkışmış insanların vahşice öldürülmeleri kayda alınmıştır. Gizemli katil ise televizyon dizisinde Carlos'un oynadığı karakter gibi giyinmiştir. Dört genç tanık oldukları şeyden sonra bir an önce evden çıkmaya karar verirler, ancak kapılar bir anda kapanır ve ev tüm ilginçlerikleriyle gençleri içine hapseder. Alıntılayan: filminsani"} +{"text":"Bizim gibi insanlarla bir arada, bize ait bir mekanda, yalnızca sevdiğimiz şeyleri yapmak bazılarımız için hiç gerçekleşememiş bir hayal. Onlar için değil! Dünyayı dönüştürmeye -tıpkı önerildiği gibi- kendi kapı önlerinden başlayan bir grup Estonyalı genç aktivistin hikayesi, Talini ele geçiren arabalara ve sıkıcı kent yaşamında sıkışıp kalmaya isyan etmeleriyle başlıyor. Yalnızca isyan etmiyorlar. Bisiklet aktivisti Erko ile mimarlık öğrencisi arkadaşı Martenin sayısız fikri ve bitmeyen bir enerjisi var. Kocaman bir evi yüzlerce insan için sürdürülebilir bir yaşam alanına, bir mahalleyi sıkıcı ve statükocu komşularına rağmen çocuklar ve tüm mahalle sakinleri için bir festival meydanına dönüştürmeyi başarıyorlar. Fon alıyor, yerel yöneticilerle ve neredeyse her gün kapılarında beliren polisle bağımsız bir yaşam alanının mücadelesini veriyor ve aslında bir devrimin, hep hayalini kurduğumuz yeni bir dünyanın kapılarını aralıyorlar. Yeni Dünya, Estonyada birçok benzer girişime ilham vermiş. Bu belgeseli izledikten sonra, bakarsınız biz de bir gün aynı çatı altında buluşuveririz."} +{"text":"Genç deha Yang Luchan dövüş sanatlarının yasaklanmış sırlarını öğrenmek için Chen Köyüne gider. Ama kısa süre sonra köyün Steampunk askerlerinden oluşan güçlü bir tabur tarafından tehdit edildiğini öğrenir. Köylüler yaşadıkları yeri korumak için Tai Chi bilgileriyle bu tuhaf yabancıya güvenmek zorunda olduğunu fark ederler. Efsanevi Chen Köyünde herkes dövüş sanatı ustasıdır ve herkes hayatının her alanında Tai Chi öğretisini kullanmaktadır. Yang bunu öğrenmek için köye gider ama bir yabancıya bu gizli bilgileri öğretmek köylülere yasaktır. Ancak gizemli bir adam buhar gücüyle çalışan bir makineyle köye gelip de köyün içinden geçen bir demir yolu inşa etmeyi planladığını açıklayınca, köylüler gizli bir plan yapan Yanga güvenmekten başka şanslarının olmadığını düşünürler. Efsanevi Sammo Hung tarafından yönetilen aksiyon Tai Chi 0 sizi koltuğunuzda zıplatacak dövüş sahneleriyle dolu..."} +{"text":"Bu film İç Savaş sırasında paramparça olan İspanyada insanların ortak çıkarları için çalışıp savaşmaları üzerine dikkat çekici ve benzersiz bir tarih kaydı. Filmin odağında küçük bir köy olan Fuenteduenadır. Kasaba sakinleri burada feodal toprak sahiplerinden yeni alınmış olan kuru ve sert toprağı sulamak için bir yöntem geliştirirler. Çabalarının Madridi savunanların hayatta kalmalarını sağlayacak yemeği üretmesini ummaktadırlar: halkın ordusu Francisco Franconun askeri diktatörlüğüne karşı demokrasi için savaşmaktadır. Tarihi öneme sahip olan bu film, ülkelerini Franconun tiranlık yıllarından kurtarmayı ümit etmiş olan demokratik güçlerin bir vasiyetidir. En önemlisi, Fuenteduena ve köylülerinin hafızalardan çıkmayacak görüntüleri bulunur. Özgün halinde, filmin genç bir oyuncu taraf��ndan yalın ve keskin bir dille anlatılması düşünülmüştü. O genç oyuncu Orson Welles idi. Ancak sonradan sesinin yeteri kadar kuvvetli olmadığına kanaat getirilmişti. Bu nedenle Hemingway kendi kelimelerini bizzat seslendirdi"} +{"text":"Faith, Brit, Candy ve Cotty müthiş bir bahar tatili geçirmenin hayalini kuran dört çılgın arkadaştır. Fakat sıradan genç kızlardan farkları, uçuk planlarıdır. Fakat biriktirdikleri paralar yola ancak yetince, çareyi ciddi bir soygun yapmakta bulurlar ve de başarırlar! Şimdi ellerinde tatil boyu deli gibi eğlenecekleri kadar çok paraları vardır. \"Her genç\" gibi bahar tatilinde partinin ve kokainin dozunu kaçırınca kendilerini kodeste bulurlar. Tam kurtulamayacaklarını düşünürken, Alien adında bir adam çıka gelir ve bu kızların kefaletini ödeyip, serbest kalmalarını sağlar. Alien, bölgenin yerel uyuşturucu ağlarını ele geçirmektedir ve uyuşturucu işinden yüklü miktarda para kazanmıştır. Brit, Candy ve Cotty bu vahşi hayata adapte olmakta pek de sorun çekmeyeceklerdir..."} +{"text":"Tıp eğitimini ve uzmanlığını tamamlayan genç psikiyatrist Mert Türker, Anadolu'da bir şehrin dışında bulunan bir hastaneye atanır. Mert konum açısından ilginç bir noktada bulunduğu bu hastanede, hastaların ve içinde çalışan insanların da çeşitli tuhaflıklarını fark eder. Yine de ilk günler her şey normal seyrinde devam eder. İlk hastası Esat Bey olur ve onda diğer hastalarda görmediği birtakım ilginç davranışların olduğunu fark eder. Ancak en çok ilgisini çeken hasta, kimseyle, Mert'le dahi iletişime girmeyi kabul etmeyen Muazzez Hanım'dır. Mert bu hastayla iletişim kurmaya çabalarken hastaneye Elif adında genç bir hasta gelir. Elif'e konulan ilk teşhis histerik psikozdur, fakat hasta terapiler esnasında, kendine bir varlığın musallat olduğunu iddia etmeye başlar. Mert başta böyle bir olayın bilimsel olarak mümkün olmadığını savunsa da zamanla kendini beklenmedik bir durumun içerisinde bulacaktır."} +{"text":"Raja Natwarlal, ufak tefek hırsızlıklar yaparak hayatını devam ettirmekte olan bir gençtir. Ortağı Raghav da ona bu suçlarda yardım etmektedir. Rajanın sevdiği kız olan Ziya ise bir barda çalışmaktadır. Onun ne kadar zor bir hayat yaşadığını gören Raja, küçük çaplı hırsızlıklardan vazgeçmeye ve büyük bir vurgun yaparak Ziyayla evlenmeye karar verir. Böylece genç kız rahat bir yaşama kavuşacaktır. Raghavla birlikte plan yaparlar ve oldukça zengin iki adamdan para çalmaya karar verirler. Paranın asıl sahibi olan Vardha adında bir adamdır. İki ortak planı gerçekleştirip Vardhayı soyarlar. Vardha bunu fark edince onların peşine düşer ve Raghavı yakalayıp öldürür. Bunu izleyen Raja ondan intikam almak için yemin eder. Bunu yapabilmek için ise yardıma ihtiyacı vardır. Ölmeden önce Raghavın bahsettiği Yogi adında bir adamı bulur ve onu ikna eder. Yogi hem Rajayı eğitir, hem de ufak suçlarda çalışan hırsızlardan bir çete kurmasına yardım eder. Artık sıra Vardhanın yaşadığı Cape Town kentine gitmeye ve onun işini bitirmeye gelmiştir."} +{"text":"Amerikalı gazeteci Kim Bakerın Afganistan ve Pakistanda yaşadıklarını anlatıyor, Gerçek hayattan uyarlanan filmler, sinema için her zaman büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Filmde verilmek istenen mesajın, konusunu gerçek hayattan alan bir olay üzerinden anlatılması izleyicinin filme daha çok bağlanmasını sağlayan önemli bir etmendir. Amerikalı gazeteci Kim Bakerın Afganistan ve Pakistandaki anılarını yazdığı;The Taliban Shuffle: Strange Days in Afghanistan and Pakistan adlı kitabından uyarlanmıştır. Paramount Picturesın yapımcılığını üstlendiği film, görev icabı Afganistan ve Pakistanda gazetecilik yapan Kim Bakerın yaşadıklarını merkeze alıyor. Baker'ın bu tecrübelerini komedi yönünden anlatmayı tercih eden film, Afganistan ve Pakistanda kadın olarak yaşamanın zorluğuna odaklanarak filmi daha da merak etmemizi sağlıyor."} +{"text":"NASAda bilim adamı olan Tom, nişanlısı Binbaşı Emma ile hayatını birleştirmek için Seattlea taşındığında, bu yeni başlangıç için bir hayli heyecanlıdır. Emmanın kızı Chloe ile tamamen ayrı dünyalara sahip olan oğlu Wyatt sürekli didişse de bir orta yol bulunacağından emindir. Ama şehre indikleri sırada bir günde tüm hayatları değişecektir. Çünkü tanımlanamayan bir gök cismi, ordu tarafından Seattle üzerinde patlatılır. İki parçaya ayrılan cisim Seattleda iki farklı yere düşer ve şehirde şimdiye dek görülmemiş büyüklükte bir fırtına kopar. Üstelik garip bir kimyasal hava yoluyla, tüm Seattle üzerine yayılmaya başlamıştır. Emma ve Tom için hem ailelerini, hem şehri hem de tüm dünyayı kurtarmalarını gerektiren amansız bir mücadele başlamıştır."} +{"text":"Amer ve Raghda hapiste tanışırlar. Amer Filistinli bir özgürlük savaşçısı, Raghda Suriyeli bir asi. Amer, Raghdayı ilk gördüğünde dayaktan yüzünün şişmiş, gözlerinin morarmış olduğunu anlatıyor. Sonra sesini duyar ve birbirlerine aşık olurlar. Ortadoğunun siyasi çalkantılarla dolu günlerinde evlenirler, üç de çocukları olur. En küçük çocukları iki yaşına bastığında Raghda yine hapse atılmıştır. Yönetmen Sean McAllister, beş sene boyunca aileyi tüm badirelerinde takip edecektir. Suriyeden mecburen başka ülkelere taşınacak hikayede çocuklar büyüyecek, yeni diller öğrenip kendilerini başka vatandaşlıklarla tanımlayacak, Raghda ve Amer arasındaki ilişki değişecektir. Sean Mc Allister, savaşın hayatlarını değiştirdiği insanlar denen adı olmayan, zaman zaman sadece sayılardan ibaret kalan insanlara yakından bakıyor, yüzlerini, hislerini, savaştan uzaklaşsalar da içinden çıkamadıkları baskıyı gözler önüne seriyor."} +{"text":"Before Midnight / Geceyarısından Önce ve Boyhood / Çocukluk filmlerinin yıldızı, yönetmen ve romancı Ethan Hawkeun imzasını taşıyan bu belgesel, klasik piyano ustası, yazar, öğretmen ve bilge Seymour Bernsteinın gayet samimi bir portresini çiziyor. Küçük yaşta piyano çalmaya başlayan Bernstein, kariyerini gelecek vaat eden bir konser piyanisti olarak geliştirmek yerine müzik öğretmeni olmayı tercih etti. Bugün 85 yaşını süren büyük piyanist, yaşamını Manhattanda küçük bir dairede sürdürüyor. Ethan Hawke bu filmle bizi hayranı olduğu Bernsteinın dünyasına götürüyor: Büyük ustanın çalışma alışkanlıkları, anıları, Kore Savaşından aklında kalanlar, diğer piyanistlerle ilgili gözlemleri, öğrencileri ve sabır, bağlılık, sanat ve yaşama dair düşünceleri, hepsi bu filmde..."} +{"text":"Louis Magpie, memleketi ve komşu köyü arasındaki Geleneksel Peynir Yarışı'nı haber alır ve adeta büyülenir. Sonunda gerçek bir yarış şampiyonu olduğunu kanıtlamak için bir şans elde etmiştir! Bu coşkusuyla hemen harekete geçer, takımın zaferi için tüm evini ve arkadaşı mucit Alfie'nin muhteşem atölyesini bahse koyma konusunda tereddüt etmez. Şüphesiz, yerel peynir fabrikasının müdürü olan rakibi Clapton, bu fırsatı kaçırmak istemeyecektir! En iyi arkadaşı Luca the Hedgehog ve zeki Alfie takımdayken, Louis'in kazanacaklarından hiç şüphesi yoktur. Bununla birlikte, Clapton'un ekibinin tuhaf bir komedyen ve şiddetli bir goril tarafından desteklendiğini öğrenince kendine güveni biraz olsun kırılır. Bakalım Alfie Louis'i affedecek mi? Arkadaşlar her şeye rağmen zafer kazanacak mı?"} +{"text":"Loieyi Folies Bergerenin yıldızı yapacak ve tüm dünyada sahneye çıkaracak bir geçmişi ya da yeterliliği yoktur. Fakat sonradan 1887de kıvırmayı keşfeder. 25 yaşındaki Marie-Louise babasının ölümünden sonra Batı Amerikayı terk eder ve New Yorka annesinin yanına, hayallerini gerçekleştirmeye gider. Bir gece sahnedeyken uzun elbisesine takılır ve düşmemek için yaptığı birkaç kıvrak hareketle yeni bir dans keşfeder. İzleyiciler alkışla bu hareketin devamını isterler. Bu geceden sonra Marie-Louise, Loie Fullere dönüşmüştür. Hayal ettiği yaşamı New Yorkta yaşarken onun hareketleri Paristeki taklitçiler tarafından kullanılmaktadır. Ancak şöhret her şey demek değildir. Gabrielle le olan karmaşık ilişkisi ve Isadora Duncanın hayatına girmesi onun sanatının sarsılmasına ve riske girmesine neden olacaktır."} +{"text":"Fakir: Bir Hint Fakiri'nin Olağanüstü Yolculuğu, hiç tanımadığı babasını bulmak için yola koyulan Aja'nın maceralarını anlatıyor. Hint Fakiri Aja, annesinin ölümünün ardından yapayalnız kalmıştır. Babasını tanımayan Aja, onu bulmaya karar verir ve bunun için Fransaya gider. Babasını bulmak için çıktığı bu yolculuk Ajanın hiç de düşlediği gibi gitmez. Pariste taksiye binen Aja gitmek istediği yer yerine kendisini şehir dışındaki İKEAda bulur. Bu sırada da Marie isimli bir kıza aşık olmuştur. Aja, İKEAda yanlışlıkla bir dolabın içinde kalıp kargolanınca bu sefer de kendisini Avrupada başka bir şehirde bulur. Yol boyunca birçok yere savrulan Aja, Paris'e geri dönüp sevdiği kız Marieye kavuşup babasını bulabilecek midir?"} +{"text":"Tenis dünyasının en çok konuşulan tenis rekabetlerinden biri, 1973te televizyonda en çok seyredilen spor olayı, hafızalara cinsiyetler savaşı olarak geçen efsanevi maç, Ezeli Rekabetin tam merkezinde yer alıyor, üstelik Oscarlı Emma Stone ve usta komedyen Steve Carrell, Little Miss Sunshine ve Ruby Sparksın yönetmenlerinin çektiği filmin başrollerini paylaşıyorlar. Eski şampiyon Bobby Riggs, tüm kibri ve cinsiyetçiliğiyle dünya kadınlar seribaşı Billie Jean Kinge meydan okumuş, söz konusu maç yalnızca tenis kortunda değil dönemin ruhuna uygun şekilde cinsiyetçilik ve feminist mücadelenin de gündeme gelmesiyle tüm dünyada yankı bulmuştu. Ezeli Rekabet, Riggs ve Kingin karşı karşıya gelişlerinin hikayesini mizahi bir yolla ele alan harika bir komedi-dram."} +{"text":"Üniversite profesörü Cary Westin en son istediği şey, karısı şehir dışındayken yeni bir TV setinin ona eşlik etmesidir. Ancak karısı Carolynin ona aldığı şey tam da budur. Eve televizyonu getiren adamlar, karısının bırakmayı unuttuğu 100$lık depozitoyu almaya gelmelince pek bir sevinir. Cebinde bu para yoktur ve mecburen televizyonu geri götürmeleri gerekecektir. Ancak yanlışıkla cebinden 5$lık bir bahşiş düşürür ve bu para bir anda olduğu yerde çoğalıverir. Hal böyle olunca adamlar da televizyonu bırakıp ellerinde nakit para ile çıkarlar. West çok geçmeden ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu fark eder. Televizyon canlıdır. Piposunu yakar, bulaşıkları yıkar, halıları süpürür. Hatta Westin ne okuyacağını bile seçer. Ona zarar verebilecek herkesten onu korumaya çalışır."} +{"text":"Tahran dışında, kaçak Afgan mültecileri çalıştıran küçük bir kaçak fabrika. Yakınlarında, bu mültecilerle ailelerine yuva olmuş gecekondular, teneke mahalleleri Genç İranlı işçi Sabır, eski asker, yeni kaçak işçi Abdülselamın kızı Maruna ile gizlice buluşuyor. Birbirlerine verebilecekleri o kadar az şey varken, yine de aşık oluyorlar; bu işin sonu hiç de belli olmasa da Afganistanın Oscara aday gönderdiği bu dokunaklı ilk film, gerçek olaylardan esinleniyor. Afganistandaki uzun süreli yıkıcı Sovyet işgali birçok Afganı sürgüne zorladı. Kaçanların çoğu İran veya Pakistana sığındı. Bu mülteciler toplumsal konumları da dahil sahip oldukları birçok şeyi kaybetseler de, onurlarını hiç kaybetmediler. Ailemle ben de bir süre önce İranda mülteciydik; çocukluğumuz ve ilk gençliğimiz orada geçti. Kardeşim Nevitle birlikte aşık olduğumuz sinema, bize umut ışığı ve kaçış yolu oldu. Küçük Bir Aşk Hikayesi de bizim ilk uzun metrajlı filmimiz. Cemşit Mahmudi"} +{"text":"Birbirinden ilginç bireylere sahip olan bir ailenin en küçük oğlu Bobby Dorfman yaşadığı hayattan bezmiş durumdadır. Dönemin en popüler film yıldızlarının menajerliğini yapan dayısı Phil'in yanına gitmek ailesinin kuyumcu dükkanında çalışmaktan çok daha cazip gelince gen adam soluğu Hollywood'ta alır. Philin ajansında çalışmaya başlayan Bobby, Hollywoodun skandal, dedikodu ve güzel kadınlarla dolu göz kamaştırıcı dünyasına ilk başlarda hayran kalsa da orada gerçekliğin bir hayli esnek bir şey olduğunu keşfedecektir. Bildiği acı ve aşk kavramlarının bir bir yıkılışını gören genç adam edindiği deneyimlerle zaman geçtikçe farklı bir adam olmaya başlar. Hollywood'un deneyimlerinden sonra New York'a dönen Bobby sıfırdan yeni bir hayata başlasa da geçmişin parıltılı ancak acılı izleri onu rahat bırakmayacaktır."} +{"text":"İnanılmaz bir gerçek hayat hikayesinden uyarlanan bu filmde, MS hastası bir adamın sporla ve ailesinin desteğiyle hayata tutunma çabası konu alınıyor. Başarılı bir işadamı olan 35 yaşındaki Ramon, eşi ve çocuğuyla birlikte mutlu bir yaşam sürmektedir. Bir gün kendini kötü hissedince doktora gider ve ona MS teşhisi konur. Durumu gün geçtikçe kötüye gider ve ona bir yıl içinde 100 metre bile yürüyemeyeceği söylenir. Ramon, özgüvenini yeniden kazanabilmek için Demir Adam Triatlon yarışmasına katılmaya karar verir. Bir yıl sürecek olan hazırlık aşamasında ona hiç anlaşamadığı huysuz kayınpederi Manolo eğitmenlik yapar. Aile fertlerinin dayanışması, doğada geçen idman görüntüleri ve kullanılan şarkılar çok etkileyici."} +{"text":"Ahmet, başkanlığı kaptırdığı için hala Oflu'ya çok kızgındır. Oflu Hoca yüzünden hem itibarını hem parasını kaybetmiştir. Tekrar başkan olmanın yollarını ararken zengin müteahhit İdris, oğlu Şaban'a Nur'u ister. Ahmet kendini kurtarmak için hemen kabul eder. Durumu öğrenen Kadir ve Oflu Nur'u kaçırmaya karar verirler. Ama Nur'u kaçırırken yanlışlıkla Ahmet'in halasını kaçırırlar. Hala, Ali Osman'a evvelden beri aşıktır, onunla evlenmek ister. Ama Ali Osman bu durumu istememektedir. Hala, Ali Osman'ı ikna ederse Arsin'deki arsaları Ahmet'in üstüne yapacağını söyler. Teklifi duyan Ahmet hemen çark eder, Oflu'ya babasını bu evliliğe ikna ederse Nur'u Kadir'e vereceğini söyler. Ama aklında başka bir plan vardır. Nikah hazırlıkları başlar. Ahmet'in keyfi yerindedir. Önce Emine halayla Ali Osman'ın nikahını kıydıracak sıra Kadir ve Nur'un nikahına geldiğinde nikah kıyılmadan duruma el koyacaktır. Niyeti Nur'u Şaban'la evlendirmektir. Ama planı ters teper, Ali Osman ve Oflu Ahmet'in hinlik peşinde olduğunu anlamış, ona oyun oynamışlardır."} +{"text":"Bugüne kadar huzurlu bir şehir olan Los Angeles'ta birden bire patlak veren volkanik bir yanardağ patlaması ve de ani bir deprem sadece bütün Los Angeles halkını korkutmakla kalmaz, aynı zamanda da güzel bir şehir olan Los Angeles'ı yerle bir eder. Bütün bu kaos yaşanırken, azimli bir çalışan olan muhabir John Benson'ın yapması gereken çok zorlu bir seçim vardır. Ya herkesin hayatında bir kere görüp görebileceği bu olayları kaydedecek, yayınlayacak, işini yaparak büyük bir fırsatı yakalayacak ve de bunları canlı yayında gösterebilmek için bütün olayların merkezine gidecektir ya da yükselmeye çalıştığı işi yerine ailesini seçerek, bu kaosun ortasında onları bulup toparlayacak ve güvenli bir yere geçmelerini sağlayacaktır. Bir adamın kariyeri ve ailesi ile sevdikleri arasında vermesi gereken zorlu bir kararı anlatan bu filmde, panik anında insanın içgüdülerinin onu nelere yönlendirdiği anlatılmakta."} +{"text":"Bir Kaliforniya hapishanesinde yaşanan bol çalkantılı grup terapi sürecine yakın plan, duygulu ve güçlü bir bakış getiren film, erkeklik üzerine düşünmemizi öneriyor. Kaliforniya'nın Folsom Hapishanesi'nde tek bir odada geçen belgesel; dışarıdan gelen üç adamla, çoğu ömür boyu hapis yatmakta olan mahkumların birlikte geçirdiği dört günlük terapi sürecini anlatıyor. Yönetmenlerin uzun yıllar gözlemlediği bu süreçte; dört gün boyunca, odadaki her adam kendi geçmişini derinlemesine irdelemek durumunda kalıyor. İçeridekilerin kendilerini açmak adına gösterdikleri cesaret, dışarıdan gelenleri bir anda kendi konfor alanlarından çıkarıp, hem kendi hayatlarına hem de mahkumlara farklı yerlerden bakmalarını sağlıyor. Terapi; erkeklikle, baba ve oğullarla, nesiller arası aktarılan yüklerle ilgili söyleyecek çok sözü olan ve bu yıl izleyeceğiniz en güçlü ve dokunaklı belgesellerden biri. Hem katılımcılarından hem de izleyicilerinden; hapishaneyle ilgili alışageldik imgeler, duvarlar ve önyargıların ötesine bakarak, iyileştiren ve dönüştüren bir değişim hareketini görmemizi istiyor..."} +{"text":"Cleveland polis departmanında göreve başlayan çaylak dedektif Michael, rahmetli babasının gölgesinden çıkmak için çabalamaktadır. Michaelın babası, o çocukken uyuşturucu skandalından hüküm görmüş bir dedektiftir. Babasının meslekten men edilmesine neden olan skandalı sorma imkanı bulamayan Micheal, hayatını onun gölgesi altında yaşamaktan fazlasıyla bunalmıştır. Şimdi ise babasının gölgesinden kurtulmak ve kendini katılmak için eline büyük bir fırsat geçer. Polisin elinde bulunan 1 milyon değerindeki uyuşturucu çalınıp, üstüne davayı yürüten dedektif ölünce Miacheal davayı almak için amirine yalvarır. Eline geçen fırsatı kaçırmak istemeyen Michael, davayı almayı başarınca hızla çalışmalara başlar. Soruşturma ilerledikçe davanın asıl yüzünü öğrenen Michael, bu süreçte gerçeklerin ortaya çıkmasını önlemeye çalışan suikastçılarla savaşmak zorunda kalır."} +{"text":"Kadınların yalnızca kocasını mutlu edip çocuk doğurmak için var olduğunun düşünüldüğü bir çağda Mulan, seçenekleri konusunda pek mutlu değildir. Çin İmparatoru, her bir ailenin bir erkeğinin, ülkeyi Kuzey istilacılarına karşı korumak için İmparatorluk Ordusunda görev yapması gerektiğine dair bir karar verdiğinde, onurlu bir savaşçının en büyük kızı Hua Mulan, hasta olan babasının sağlığı için korktuğundan, onun yerine erkek kılığına girerek savaşa katılıyor. Hua Jun isimli bir erkek olarak orduya katılan Mulan, her adımında içindeki güçten faydalanması ve gerçek potansiyelini benimsemesi gereken zorlu bir mücadeleye girişiyor. Savaştaki yetenekleriyle ön plana çıkan genç kadın, bu süreçte komutanına da aşık oluyor. Bu, onu onurlu bir savaşçıya dönüştürecek, minnettar bir ulusun ve gururlu bir babanın saygısını kazandıracak olan destansı bir yolculuk.."} +{"text":"Craig tamamen masum görünen, sıradan bir adamdır. Hayatında çok nadiren farklı bir şeyler olmaktadır. Ancak bu durum günün birinde başına gelen korkunç bir şey ile değişir. Kendine geldiğinde bir bodrumda olduğunu fark eden Craig için dehşet anları başlar. Craig, Los Angeles'ta terör estiren bir seri katilin yeni kurbanı olmuştur. Onu kaçırmış olan seri katil Bill, delilikle burun buruna yaşayan, gerçeklikle bağını kaybetmiş bir adamdır. Zamanında kaçırılmış ve işkenceye maruz kalmış olan Bill'in istediği şey, kurbanlarıyla yer değiştirerek geçmişte kendisini bir katile dönüştüren travmayı yeniden yaşamaktır. Bill Craig'e işkence etmeye başladığında alter egoları da bir bir su yüzüne çıkmaya başlar. Craig hayatı için mücadele ederken bir yandan da kendini kurtarmak için Bill'in patolojisinde işine yarayacak bir yol bulmak için umutsuzca çabalamak zorundadır..."} +{"text":"1960 yılında, o güne kadar herhangi bir bilim eğitimi almamış, ancak Afrika'ya gitme rüyasıyla büyümüş olan 26 yaşındaki Jane bir araştırma için Tanzanya'ya gönderilir. Elli yıl boyunca National Geographic arşivlerinde saklı kalmış 100 saatlik görüntünün, Jane'le o gün ve bugün yapılan röportajların harmanlanmasıyla, zamanın bilim adamlarının şempanzeler hakkındaki teorilerini yerle bir eden, insanların doğal yaşama bakışını kökünden değiştiren Jane'le yeniden tanışıyoruz. Philip Glass'in müzikleriyle daha da hayat bulan belgesel, tanıyabileceğimiz en kendine hakim, söylemek istediklerinin bilincinde kadınlardan birinin çok yakınına girmemizi sağlıyor, zira Jane'in görüntüleri daha sonra kocası olacak doğal yaşam fotoğrafçısı Hugo van Lawick tarafından çekilmiş. Jane, hayata duyulan tutkuya övgü niteliğinde, yaşama sanatının en güzel örneklerinden, can dolu bir film."} +{"text":"Virginie Linhart'ın, 2008 tarihli \"Le jour ou mon pere s'est tu\" (2008) kitap çalışmasının ardından çektiği bu belgesel, sıra dışı bir eğitim kurumu olan \"Centre Universitaire Experimental de Vincennes\"ı anlatır. Mayıs 1968'deki öğrenci hareketlerinin somut bir sonucu olarak, 1969'da Paris'te faaliyete geçen merkez, daha önce örneği görülmemiş bir sistemde eğitim vermiştir. Michel Foucault başkanlığındaki felsefe bölümünün eğitim kadrosunda, aralarında Gilles Deleuze, Jacques Lacan, Noam Chomsky ve François Chatelet ile yönetmenin babası Robert Linhart'ın da bulunduğu önemli isimler yer alır. Hiyerarşi ve formalitelerin reddedildiği merkez, yaş ve eğitim durumu gözetmeksizin herkesin katılımına açıktır. 1980'de Saint-Denis'ye taşınmasını takiben kapatılan Vincennes Deneysel Üniversite Merkezi, Paris 8 Üniversitesi'nin temelini oluşturur. Linhart, arşiv materyalleri, eski öğrenci ve eğitmenlerle söyleşiler ile çocukluk anılarından hareketle hazırladığı belgeseliyle bu özgürlükçü kurumun deneysel yapısı ile unutulan tarihine ışık tutar."} +{"text":"Cemil küçük olmasına rağmen nüfus kağıdına epeyce büyük bir yaşta yazılmıştır. Biraz büyüyüp ergenlik çağına geldiğinde kendisinden yaşça büyük olan Gülsüm ile evlendirilir. Fakat evlilik nedir henüz bilmeyen Cemil hala sokakta arkadaşlarıyla oyunlar oynamaktadır. Eşiyle hiç ilgilenmeyen Cemilin en sevdiği oyun ise ceviz oyunudur. Öte yandan Cemilin ailesi Gülsüm gelinden bir bebek beklemektedir. Gülsüm ise ne eşine, ne kendi ailesine ne de Cemilin ailesine bir şey diyememektedir. Gülsüm sırrını saklamaya devem ederken bu durumun farkında olan köyün delikanlılarından Hüseyin Gülsümü sıkıştırmaya çalışmaktadır. Günler böyle geçerken nüfus kağıdına yaşı büyük yazılan Cemil askere alınır. Cemilin askere gidişiyle iyice yalnız kalan Gülsüm, azap dolu günler yaşamaya başlar. Gülsüm bu sıkıntılar içinde boğuşurken nihayet Cemilin askerliği bitmiş ve köye dönmüştür. Fakat Cemil artık eski Cemil değildir ve onu askerden döndüğünde köyde bir sorunlar yumağı beklemektedir."} +{"text":"Ebuzer, Gıfarın dağlarında gözü pekliğiyle nam salmış yumruğu güçlü, kılıcı keskin biridir... Şama giden ticaret kervanları güvenli bir yolculuk yapmak için Ebuzere kılıç payı ayırmak zorundadırlar. Gıfar kabilesi yiğitliyle ünlenmiş Ebuzerin iki alışkanlığından memnun değildirler. Soygunculuktan gelen ganimeti yoksullara dağıtmasına ve putlarına saldırmasına karşıdırlar. Ebuzer, kabilesinin taş parçalarından medet beklemelerine, hediyeler sunmalarına, tapınmalarına katlanamaz Putları her seferinde yerle bir eder. Gıfarlılar, yıllardır süren kuraklığı ve kıtlığı Ebuzerin putlarını küstürmesine bağlamaktadırlar. Ebuzeri Gıfardan sürmeyi belki de güçleri yeterse öldürmeyi düşünmektedirler. Böylece putlarının öfkesini sona erecek, yağmur yağarak bolluk olacaktır. Ebuzer, Mekkede Allahtan başka ilah olmadığını ilan eden Resulullahın müşrikler tarafından dışlandığını, zulme uğradığını duyar. Mekkeye gidecek, taşa- demire değil, tek olan Allaha inanmaya davet eden Muhammedin dinine girecektir. Peygamberine kavuşmak için Mekkeye koşar Müşriklerin zulmünden korku her tarafı sarmıştır. Dövülmekten, işkence görmekten korkan halk, Muhammedin kaldığı yeri göstermez Ölümden kurtardığı küçük köle Ebuzere yardımcı olur. Evine götürür. Peygamber, bir iki gün eve gelmeyecektir. Köle çocuk, Şamdaki annesinden bahseder Peygamberine kavuşmak için yanıp tutuşan, Resulullahı görmek için kavrulan Ebuzer, annesine sarılmak için ağlayan köle çocuğun gözyaşlarına da duyarsız kalamayacaktır"} +{"text":"Küçük yaşta ailesini meçhul bir şekilde kaybeden Elisia, yıllardır özlem duyduğu babasını aramaktadır. Dünyanın dört bir tarafını gezmiş, ailesinden geri kalanlara ulaşmak için hiç tanımadığı insanlarla aynı ortamda kalmak zorunda kalmış ve sonunda aramadan vazgeçerek Amerika'nın güney kısmında meyve toplayarak geçimini sürdürmeye karar kılmıştır. Lakin aile özlemi, aradan geçen yıllara rağmen şiddetini artıracak ve yeniden yola koyulmaya başlayacak olan Elisia için hayata yeni bir başlangıç niteliğini taşıyacaktır. William adındaki patronuyla son konuşmasını yapan Elisia, babasından kendisine tek kalan motoruyla yeni serüvenler peşinde koşacaktır. Ancak motorun arıza vermesiyle devreye William girer ve kendisini gideceği yere kadar bırakmayı teklif eder. Çaresiz bir şekilde kabul etmek zorunda kalan Elisia, başına geleceklerden bihaber patronun aracına binerek diğer çalışma arkadaşlarının eşliğinde yola koyulacaktır. William'ın sinsi planlarına maruz kalan Elisia, araç içinde diğer işçilerle birlikte ormanlık alanda bir başlarına kalarak karanlık bir gücün esiri altına girmişlerdir. Doğaüstü güçlerle ölüm kalım savaşı veren Elisia'nın dehşet verici ve korku dolu hikayesi, izleyenler üzerinde derin bir iz bırakıyor."} +{"text":"Arctic Blast Delivery Service adlı şirketin posta odasında çalışan Swifty, günün birinde Top Dog olma hayalleri kuran bir kutup tilkisidir. Top Dog rolüne layık olduğunu ispatlamak isteyen Swifty, gizemli bir yere bir paket ulaştırmak için gizlice kızaklardan birini alır. Saklı bir kalede bir orkinos ordusuna öncülük eden kötü bir dahi olan Otto Von Walrus ile karşı karşıya kalan Swifty, Von Walrus'un kutup buzullarını eritme planını keşfeder ve yüce hükümdarlık için dünyayı sular altında bırakacağını anlar. Swifty bu zorlu görevi yalnız yapamayacağını anlar ve arkadaşlarından yardım ister: Kaygılı bir kutup ayısı olan PB, aklı bulutlarda olan albatros Lemmy, su samurları Bertha ve Leopold ile dünyevi düşüncelerle haşır neşir bir tilki olan Jade bu korkunç planı durdurmak için bir araya gelirler."} +{"text":"Henry nöropati adı verilen korkunç bir hastalığın pençesindedir. Bu hastalık korkunçtur çünkü dünya da sadece 100 kişide bu hastalık şu ana kadar tespit edilmiştir. Bu hastalık yüzünden Henry hiç bir şekilde acıyı hissetmemekte ve hayatını yaşayamamaktadır. Çünkü Henry her an kendine korkunç bir şekilde zarar verebilir ve bunu fark etmeyebilir bile. Bu yüzden Henry kendini insanlardan soyutlamış ve neredeyse inzivaya çekilmiştir. Fakat Henry'nin hayatı o kadar boş değildir. Bunun nedeni Henry'nin kendisini bu hastalığın çaresini bulmaya adamasıdır. Sonunda bu hastalığın çaresini bulmaya çok yaklaşan Henry, hayatında bir dönüm noktasına gelir ve kendisini ölüm ve kalım savaşı içinde bulur. Hanry'nin bir sonraki kararı hayatındaki her şeyi değiştirecektir!"} +{"text":"Victor Young Perez, 1931 ve 1932 yıllarında Dünya Şampiyonu olan Tunuslu Yahudi bir boksörün inanılmaz derecede etkileyici gerçek hikayesini anlatmaktadır. Victor Perez, ağabeyi Benjamin Kid Perez ile birlikte 14 yaşında boksör eğitimi almaya başlar. Leon Bellier yardımı ve akıl hocalığı sayesinde büyük bir şöhret elde eder ve Fransız-İtalyan aktris Mireille Balin ile bir ilişkisi olur. Perez Amerikalı şampiyon Frankie Genaro ikinci raunda nakavt ederek boks tarihindeki en genç dünya şampiyonu olarak Uluslararası Boks Birliğinin tacını giyer. Perez 21 Eylül 1943te Pariste tutuklanır ve Transport 60 kapsamında 10 Ekim 1943 yılında Auschwitz Toplama Kampına getirilir. Auschwitz III/Monowitzde alıkonulur. Alıkonulduğu süreçte Nazileri eğlendirmek amacıyla boks maçları yapmaya zorlanır. Sene 1945e geldiğinde, Victor 15 ay içerisinde 140 boks maçı yapmış ve 139unu kazanmıştır. Perez, 18 Ocak 1945 yılında, Ölüm Yürüyüşü için kamptan ayrılan mahkumlar arasındaydı."} +{"text":"Yıl 1973 ve Melbournede yaşayan Sparra tatlı eşi Paula ile güzel bir evliliğe, iyi bir işe, saygın bir hayata adım atmak üzere. Ta ki şiddetli arıza sinyalleri veren, insafsızlığı gözlerinden okunan eski hapishane ve hücre arkadaşı Pommie çıkıp gelene kadar. Sparra Paulaya geçmişinden hiç söz etmemiş, oysa belli ki yakıcı varlığıyla Pommie Sparranın ona borçlu olduğuna inanıyor. Kesik Yılan güçlü bir kara film- korkunun, öfkenin ve dökülen kanın içinden geçiyor, hayatı tehdit eden kötülüğü her daim hissettiriyor. Ama Kesik Yılanın asıl gücü yıllarca korunmuş sırların, unutulmuş arzuların ve şiddetin farklı hallerinin altında yatana, çok daha kırılgan ve hassas olana işaret edebilmesi ve bu da onu yılın en beklenmedik, en tekinsiz filmlerinden biri yapıyor."} +{"text":"H. R. Giger: Yaratıktaki çığır acıcı tasarımlarıyla Akademi ödülü almış, bilimkurgu sinemasındaki taşları geri dönülmeyecek bir şekilde yerinden oynatmış set tasarımcısı, sürrealist ressam ve heykeltıraş. Karanlık ve rahatsız edici birçok nesnenin, kabusun altında bizzat imzası bulunan bu gizemli adamın yaşadığı ev de en az yarattığı dünyalar kadar tuhaf. Bilinçaltındaki korkuları, cinselliği, uykusuzluğu ve kabusları en saf haliyle bize göstermiş olan Giger, Zürihte adeta paralel bir evrende, kendine ait gayet mütevazi bir dünyada yaşamaktadır. Sonuna kadar kapalı jaluzilerin arkasında gece ve gündüzün birbirinden ayırt edilmediği evinde Gigerın gündelik yaşamına eşlik ediyoruz. Bu oldukça samimi ve yaratıcı belgeselde Belinda Salinn, bizi Gigerın olağanüstü evreninde tekinsiz bir yolculuğa çıkarıyor."} +{"text":"Film, birbirlerini çok seven ancak ilişkilerinde sorunlar yaşayan bir çiftin, bir kedi aracılığıyla ilişkilerini onarmaya çalışma sürecini anlatıyor. Otuzlu yaşlarında olan Kıymet ve Kadir, üniversite bittikten sonra tanışmış ve o andan sonra da hiç ayrılmamıştır. Ne var ki çevrelerindekiler için \"örnek ilişki\" timsali olan bu birliktelik, Kadir'in arkadaşlarının sınırları zorlayan çapkınlıkları nedeniyle sorunlarla karşılaşmaya başlar. Geldikleri son aşama ise iki tarafın da aklına gelmeyecek türden karmaşıktır. Yönetmenliğini Mustafa Şevki Doğan'ın üstlendiğiKedi Özledi, yönetmeninuzun süredir üzerinde çalıştığı üçlemenin ilk filmi. Romantik Komedi türündeki filmdeİlker Ayrık, Algı Eke, Selim Erdoğan ve Oya Aydoğan gibi isimler rol alıyor. Filminsenaryosuna ise Baykut Badem ve Filiz Ekinci imza atıyor."} +{"text":"Oğlunun peşindeki bir babanın bitmek bilmeyen arayışı, hiç gitmek istemeyeceği bir yerde mi sonlanacak? Sokaklarda fermuar tamiri yaparak hayatını kazanmaya ve iki çocuğuyla karısına bakmaya çalışan Mahendra, kendini bir anda ülkenin öte yanında bir yerlerde, karanlık sokaklarda oğlunu ararken bulacaktır. Mahendra, evin geçimine yardım etmesi için 12 yaşındaki oğlu Siddharthı başka bir kasabadaki bir fabrikaya kaçak işçi olarak göndermiştir. İki hafta sonra dönmesini beklediği oğlu gelmeyince, Mahendra kendini sokaklara vurur. Siddharth belki de çocuk tacirlerinin elindedir. Ebeveynlerin çocuk sevgisinin sınırsızlığını, umutsuzluk çizgisini umuda çevirmeye çalışarak anlatan film, Hindistanı köşe bucak dolaşan bir babanın, gerçeği asla kabullenememe hikayesini anlatıyor. Film, yönetmen Mehtanın bir taksiciyle gerçekleştirdiği sohbetten esinlenerek beyazperdeye uyarladığı gerçek bir olaya dayanıyor.Kaynak:If İstanbul"} +{"text":"Letourneur, vefat etmiş olan Fransız ustaları Rohmer ve Rouchun yapıtlarıyla karşılaştırılan ilk uzun metrajlı filminde, bohem kızlardan meydana gelen küçük bir grubun görünürde oldukça mutlu gündelik yaşamını derin bir kavrayış ve mizahla sergiler. Yaklaşık 20 yaşlarında, birbirine çok bağlı bu grup, Lola, Pam, Manon, Chloe ve Judedan oluşur. Profesyonel olmayan oyuncuların canlandırdığı ve gerçek yaşamlarında da birbirlerinin arkadaşı olan bu kızlar, zeki ve biraz saftırlar, çoğu zaman bir saatleri bir saatlerine uymaz, günlerini içki içerek, sigara tüttürerek, gülerek, dans ederek, dedikodu yaparak ve aşk yaşamlarını tartışarak geçirirler. Ta ki her biri, gruptan ayrılıp kendi yaşamının izinden gitmesi gerektiğini anlayıncaya kadar. Bağımsız Sinema Derneğinin 2010 Cannes filmleri listesinde yer alan La Vie au Ranch, beğenilen bir festival filmi olup Viyana Uluslararası Film Festivalinde, Vancouverda, Sidneyde, Belfortta ve Rotterdam Uluslararası Film Festivalinde gösterildi. Letournerin yarı otobiyografik ilk uzun metrajlı filmi, amatör oyuncuların performanslarını, çok katmanlı diyalogları ve gerçek yaşam kast deneyimlerini kusursuz şekilde birleştirmektedir"} +{"text":"Onun ismi Sanpo SHIMAZAKI. Dünyanın heryerindeki dağ zirvelerine çıkmış biri olarak dağların güzelliği, zorluğu ve keyfi hakkında bilinmesi gereken her şeyi bilmektedir. Bildiği her şeyi dağ kurtarma gönüllüsü olarak kullanmaktadır. Sanpo dağların ihtişamını mümkün olduğunca çok kişiyle paylaşmayı o kadar çok istemektedir ki, kurtarılması gereken kişilere -kendi ihmalleri sonucunda ortaya çıkan kazaların neticesinde olsa dahi- asla kusur bulmamaktadır. Eğer kurtarılmayı bekleyen bir kişi kurtarılamayıp ölürse, bu garip kişi cansız bedeni teselli etmek için konuşmakta ve ölümün dayanmanın bir yolu olduğunu söylemektedir Kumi SHIINA, Kuzey Polis Merkezi Dağ Kurtarma Ekibine yeni atanmıştır ve dağların Sanponun evi olduğu ortaya çıkar. Kumi, ekibin acemi bir üyesi olarak Ekip Başkanı Noda ve ekip üyesi Sanponun rehberliğinde Dağ Kurtarma Ekibinin sıkı eğitimini almaktadır. Kumi, bir kurtarıcı olarak sürekli bir ilerleme gösterir. Ancak tecrübesizliği ve doğal çevrenin çok büyük güçleri sebebiyle ardı ardına bulunulan gerçek kurtarma girişimlerinde hayat kurtaramaz. Kumi bir güven krizine uğrar. Tam o sırada buz gibi dağlarda şiddetli bir kar fırtınası başlar ve çok sayıda kaza meydana gelir. Kumi, kurtarma girişiminde bulunmak üzere yönünü değiştirir fakat tahmin bile edilemeyecek bir tehlike dağlarda onu beklemektedir. Kar! Bu arada Sanpo"} +{"text":"Başının üst tarafında kellik, düzgün kaşlar, kahverengi gözler, geniş burun, kalın dudaklı büyük ağızlı, uçları kalkık büyük kulaklı, koyu tenli, 1.55 boyunda yetişkin bir erkek. Sırtında ateşli silah mermisinden dolayı eski bir yara ve sol kalçasındakı açık yardan dolayı alt baçaklarında felç görülmektedir. Tekerlekli sandalye ile hareket edebilmektedir. Yönetmen Alejandro Landes, 2005 yılında manşetlere de taşınan Bogato'da bir uçak kaçırmaya çalışan hava korsanı Porfirio Ramirez Aldana'nın gerçek yaşam hikayasene dayandırdığı bu filmde Porfirio'nun perspektifinden bir bakışla konuyu ele alıyor. Bir zamanlar Porfirio, omurgasını zedeleyen bir kurşunun onu felç edip devre dışını bırakana kadar, Kolombiya'daki köyünde saygın figür ve zengin sığır çiftliği sahibiydi. Başarısız oğlu Lissin ile sırtlandığı yaşamı sağlamak için cep telefonunu kiraya verir, ama kapı komşusu Jasbleidy ile olan cinsel kucaklama onu bir nebze mutlu eder yaşamında. Polis tarafından yaralanmasını devletce tanzim edilmesini ister. Yönetmen Alejandro Landes, bu dramında ünlü olan bu adamın günlük yaşamını, hayata dair görünümünü sunarken, ayrıca engelli olmanın zorluklarını ve bununla başa çıkmayı anlatıyor. Yaşamını devam edebilmek için çalısmasını, kendini temiz tutmasını, yemek yemesini, cinselliğini yaşamasını, kolay olmayan günlük rutinlerinide takdire değer mizah ilede olağan üstü hikaye ediyor."} +{"text":"Bir otomobili nasıl tepe taklak edersiniz? Yavaşça arkaya öne doğru sallayıp mı devirirsiniz, yoksa birkaç kişi bir araya gelip bir yanından tutup öbür yana kaldırarak mı tersyüz edersiniz? Rus sanatçı grubu Voina, olağanüstü gösterilerinden biri için bu fizik problemini çözmek zorundaydı. Yaygın bir şekilde dolaşıma giren bir videoda, boş bir polis otomobilini ters yüz ederken görürüz onları. Otoriter rejimi, esprili, zekice ve etkili bir tarzda kışkırtıp teşhir eden politik performans sanatı. Bu sanat, gruba uluslararası sanat dünyasında beğeni kazandırırken, en önemli üyelerine de hapis cezaları ve uluslararası tutuklama emirleri getirdi. Bu sanat, direnişin simgesi haline gelmek için tanınmış olmak zorunda. YouTubedaki izlenme oranları umut verici. Voina gösterilerinin herkes tarafından izlenebilen görüntüleri, Andrey Gryazevin belgeseline dahil edilince artı bir dağıtım kanalı buluyor. Onları zar zor tamamlayan görüşmelerle, özel sahnelerle ve televizyonlardan alınmış görüntülerle film, sadece Voina hakkında bir film olmakla kalmıyor, onlar tarafından, onlar için yapılan, neredeyse Voinanın bir parçası haline gelen, yeteri sıklıkta gösterilemeyecek görüntüler ortaya çıkaran bir performansa dönüşüyor."} +{"text":"Kaori, üniversite mezuniyetlerini kutlamak için arkadaşları Erika ve Aki ile birlikte Okinawa'ya tatile gider. Kaldıkları ev ise Kaori'nin nişanlısı Tadashi'nin amcasının evidir. Bir gün eve geldiklerinde korkunç bir koku hissederler, evin içinde garip bir yaratık görürler ve zor da olsa onu öldürdükten sonra gördükleri şey karşısında şaşırırlar. Bu yaratık bir balığa benzediği gibi ayakları da vardır ve tuhaf bir koku yayıyordur. Bu olayın ertesi sabahı ise Okinawa sahilinden itibaren nedeni bilinmeyen bir şekilde bütün balıklar ayaklanarak şehre akın etmeye başlar. Kaori ise nişanlısı Tadashi ile telefonda haberleşmesinden sonra onun tehlikede olduğunu düşünerek Tokyo'ya gitmeye karar verir. Bu akılalmaz tehlikeli yolculukta olayların arkasındaki gerçeği araştıran bir kameraman olan Shirakawa'da ona eşlik eder."} +{"text":"Yıldızlarla dolu bir oyuncu kadrosu ve on yönetmen, Rioda aşık olmanın ve bazen de Rioya aşık olmanın hikayelerini anlatıyor. Dünyanın en saygın yönetmenlerinden bazıları, bu büyülükente duydukları aşkı ve tutkuyu, on kısa filmle sinemasal bir aşk mektubu gibi tasarladılar. Rionun insani çeşitliliğini, doğal güzelliklerini, sıcaklığını ve canlılığını, geçici, ebedi, acı, zorlu ve şefkat dolu aşklar aracılığıyla sunan filmdeki kısa filmlerin her biri iki gün içinde, Rionun farklı mahallelerinde geçiyor. Oyuncu kadrosunda Harvey Keitel, John Turturro, Nadine Labaki, Rodrigo Santoro, Ryan Kwanten, Vanessa Paradis ve Vincent Cassel gibi yıldızların yer aldığıSeni Seviyorum Rio, daha önce Paris ve New Yorku ele alan Aşk Şehirleri dizisinin üçüncü ayağı."} +{"text":"Evlilik hazırlıkları yapmakta olan Kübra, kına gecesinde cinlerin saldırısına uğrar ve bedeni tanımlanmayan varlıklar tarafından ele geçirilir. Başına gelen bu esrarengiz olay yaşadığı köyKıbledere için yeni bir şey değildir. Bu gizemli köy geçmişte define arama olayları sırasında lanetli bir olay yaşamış ve bu lanet adeta üzerine yapışmıştır. Kübra'yı tedavi etmek için yola çıkan Ebru isimli bir psikiyatrist aynı zamanda Kübra'nın eski bir arkadaşıdır. Psikiyatrist Ebru, bu tür vakalarda halkın ilk olarak başvurduğu cin çıkaran hocalardan biriyle birlikte çalışacak;Cinci Faruk Akat olarak tanınan bu adamın cin çıkarma seansı sırasında genç kıza yaptıklarını kayıt altına alıp inceleyecektir. Böylece din ve bilimsel çözümler karşı karşıya gelir. Başlarda her şey yolunda gitse de köyün geçmişinde yaşanan olayların laneti herkesin yakasına yapışacaktır."} +{"text":"Geniş bir ormanın ortasındaki bir kayanın üzerinde yüksek bir kale vardır. Bu kalede, ormana doğru yolculuk yapan masum insanları soyan bir grup hırsız yaşar. Mattis liderleridir. Bir gece çok şiddetli bir fırtına olur. Büyük bir şimşek kayaya çarpar ve kayayı ve kaleyi ikiye bölen bir yarık oluşturur. Fırtınanın olduğu gece ayrıca iki çocuk doğar. Biri Mattis'in kızı diğeri ise Borka'nın oğludur. Borka şimdi kalenin diğer bölümünün lideridir. O günden itibaren birbirinin en azılı düşmanı olan iki grup olurlar. Hiçbir şey onları bir araya getiremeyecek gibi görünmektedir. Fakat tüm bu engellerin üzerinden iki şey gelecektir: aşk ve arkadaşlık. İki çocuk gruptaki diğer çocukların yaptığı gibi ormana giderek kendi başlarının çaresine bakacak yaşa gelene kadar kendi bölümlerinde büyürler. Ancak, bu kolay olmayacaktır. Fantastik bir maceranın ve arkadaşların yanında ormanda birçok garip ve tehlikeli yaratık da vardır"} +{"text":"2012de yayınlandığı ilk filmi ile beğeni toplayan ve her yıl yeni bölümleri çekilerek seri haline gelen VHS başarılı kısa filmler içeriyor. Meksikanın ıssız bir köşesinde garip bir tarikatla ve onların uyandırdığı iskeletlerle dövüşen bir grup kaykaycının hikayesi ile başlayan film 4 farklı kısa hikayeyi seyirciye aktarıyor. Daha önce çıkan iki filminde güzel başarılar elde eden ve hatta ilk filminin özel gösteriminde bir kaç izleyicinin salondan koşarak çıkmasına, daha sonra bir kaç kişi için ambulans çağrılmasına sebep olan adrenalin yüklü filmin V/H/S ismini almasının nedeni ise; V/H/S aslında eski video kasetlerinin kısaltılmış ismidir ve bu filmin ana konusu da her şeyin kamera ve türevleri olan cihazlar ile çekilmesinden ötürüdür. Bu kez şeytani güçlere sahip bir büyücünün alışıla gelmemiş anlarıyla karşılaşacağız. Aynı zamanda paralel evrenler arasında sürekli geçiş yapan iki adam adrenalin dolu anları bize yansıtırken, kaykaycı bir genç ise iskeletlerle savaşacak."} +{"text":"Zouzou nerede? Yalnızca filmdeki karakterlerin değil aynı zamanda izleyicilerin de sorduğu bu soru, Blandine Lenoireın bu ilk uzun metraj filminde asıl anlamını yitirip kadın, cinsiyet ve cinsel yönelimle ilgili sorgulamalarla birlikte geliyor. 60lıyaşlarındaki büyükanne Solange, yakın arkadaşı gibi gördüğü üç kızını kırsaldaki evinde toplar çünkü onlara çok önemli bir açıklama yapacaktır: Aşık olmuştur! Her biri özel yaşamında duygusal gelgitler yaşayan kızları Agathe, Marie ve Lucie bu haber karşısında ne tepki vereceklerini bilemezler. Bu konuşmanın yapıldığı sıralarda Agathe, 14 yaşındaki kızı Zouzounun ilk cinsel deneyimini birazdan yaşayacağını öğrenir ve bu haber aile buluşmasının gündemini bir anda değiştirir. 60larındaki büyükannenin aşık olması ve 14 yaşındaki torunun ilk cinsel deneyimi haberleriyle sarsılan üç kuşaktan kadın, cinsiyetlere dair bildiklerini tartışırken kendi yaşamlarındaki tabularla da yüzleşmeye başlarlar Diyaloglarında maddeci feminizmin en önemli temsilcilerinden biri olan Christine Delphynin Baş Düşman kitabından alıntılar da yapan yönetmen, bu filmiyle kadın hareketine içten bir selam veriyor."} +{"text":"Doğaüstü güçlere sahip DC Kahramanları, Kendileriyle aynı güçlere sahip hainlere karşı savaşmak için bir araya geliyor. John Constantine, Zatanna, Jason blood ve Swamp Thing gibi olağanüstü varlıklardan oluşan bu ekip, Dünyayı karanlık bir gücün etkisi altına alan esrarengiz gizemin perde arkasını bulabilmek için yoğun bir çaba sarf edecek ve gizli tehditleri bir bir açığa çıkaracak. Justice League kahramanları, Dünyaya karşı yapılan bu tehdidin sihir kaynaklı olduğunu fark edince Constantine'den yardım istiyor. Dolaysıyla DC Comics evreninde sihirle ilişkili süper kahramanlar hikayeye bir bir dahil oluyor. Ayrıca Animasyon filminde Wonder Woman, Superman, Rath, Destiny ve Felix Faust gibi süper kahramanlarında yer aldıklarını belirtmekte fayda var. 2017 yılında vizyona giren Justice League Dark filminin yönetmenliğini Jay Oliva yapmıştır. Seslendirme ve senaryo ekibinde ise Camilla Luddington, Rosario Dawson, Jerry O'Connell, Alfred Molina gibi tecrübeli isimler yer almakta."} +{"text":"Nefes kesici görüntü ve ses tasarımının kuşattığı, insanın, hayvansal doğasıyla yüzleşmeye çağrılıyoruz. Dağlar kadar uzak, gökler kadar yakın. Uçsuz bucaksız doğanın aydınlık ve karanlığında bir şeyler oluyor. Gündüzün getirdikleri, gecenin götürdüklerini karşılamıyor. Kü��ük bir dağ köyünde, herkesin nefretle karışık korktuğu evde kötü huylu bir yaşam formu nefes alıp veriyor. Annesinden miras kalan cadılıkla Albrun bu. Dönüşmemek için yeni doğan kızıyla verdiği mücadelede doğa dostu değil. Sinemada cadı külliyatını yeniden tanımlayan 2015 yapımı The Witch'i andıran agorafobik atmosferiyle ilk filmini yapan Lukas Feigelfeld, body-horror severlere çıkışsız bir 102 dakika vaat ediyor. Her karesi bir fotoğraf titizliğiyle ışıldayan Hagazussa: Kafirin Laneti yarattığı kendine has görsel dili, David Lynch veya Lars von Trier'i andıran özgüven ve kuraldışılığıyla, senenin en çok konuşulan filmlerinden."} +{"text":"İrlandalı yazar ve yönetmen John Butlerın kendi senaryosundan filme aldığı Şeytan Tüyü etkileyici ve hareketli bir gençlik filmi. 16 yaşındaki Ned babasının zoruyla bir yatılı okula gider. Nedin en büyük tutkusu müziktir ama gittiği okulda geçerli olan tek tutku rugby sporudur. Kırmızıya boyanmış saçlarıyla dikkat çeken Ned, bu maço ortamda hemen hakaretlere maruz kalır. Oda arkadaşı Conor ise yakışıklı ve başarılı bir sporcudur ama farklı sebeplerle o da okul arkadaşlarına uyum sağlayamamaktadır. Bu iki dışlanmış gencin dostluğu kendilerini keşfetmelerine aracı olur. Butler, oyuncularından aldığı iyi performanslar ve enerjik bir kurgunun yardımıyla, samimi ve herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir büyüme öyküsü anlatıyor."} +{"text":"Murat, Karadeniz'in yeşil ile iç içe geçmiş bir dağ köyünde kendi halinde yaşayan bir fotoğrafçıdır, aynı zamanda da bölgede belgesel filmler çekerek yaşar. Köyde sakin bir hayat sürerken yeğeni Burak'a da dağlardaki kırlangıçların gizemli hikayelerini anlatır. Dinlediği öykülerden etkilenen Burak, kendi hayal dünyasında kırlangıçlar için yuvalar yapar. Murat buraları sevse de gitmekle kalmak arasında bir seçim yapma sıkıntısı yaşamaktadır. Bir gün yaylaya, köyünden uzun zamandır uzak olan Harun çıkagelir. Harun'un gelişi Murat'ı umutlandırırken bir gün HES inşaatı için ekiplerin jandarmayla birlikte vadiye geldiği duyulur. Murat ve köylüler HES'çileri durdurmak için eyleme geçerler. Uzun süreli ve gergin bir bekleyişin ardından, tehditlere kulak asmayan köylüler, çareyi HES'çilere saldırmakta bulur."} +{"text":"Kod 8, dünya nüfusunun yüzde 4'ünün süper güçlerle doğduğu alternatif bir gerçeklikte geçiyor. Hükümet tarafından zihin okuma, elektriği manipüle etme veya nadir durumlarda diğer insanları fiziksel olarak iyileştirme gibi bazı yeteneklere izin verilir. Hasta annesi ile Lincoln City denen kalabalık bir metropolde yaşayan Connor Reed gibi güçlü bireyler iş bulmak için mücadele etmeye ve hükümet aleyhine saf tutmaya adeta zorlanır. Diğer taraftan polisi desteklemek ve Güçlü'leri kontrol altında tutmak için dronlar ve özerk robotlar kullanılır. Bu nedenle Connor, Lincoln City'nin en büyük uyuşturucu baronu Marcus Sutcliffe için çalışan bir suçlu olan Garrett tarafından yüksek maaşlı bir iş teklifi aldığında hayır diyemez. Ancak Lincoln City polisleri Park ve Davis, Connor'un, Sutcliffe için çalıştığını fark ettiğinde tehlike büyümeye başlar."} +{"text":"Eski bir yaşlılar yurdunda bulunan Hans ve hemşiresi yetişkin vücudunda kapalı kalmış iki çocuk ruh gibidirler. Çocukluktan ölüme kadar tüm hayatı tüketircesine, zamanda ve mekanda kapalı kalarak eski bir yetiştirme yurdunun odaları ve bahçesi arasında hareket etmekteler. Kibar eski bir hanımefendi olan Gertrud geçmişten ortaya çıkar; sanki her şey bir korku şeridinde geriye doğru sarılmış gibidir. Kötülük Gertrudun gömleği, işkence bölgesinin batı kanadınındaki duvarlar gibi beyazdır. Bu nedenle enstitü mevcut çizgilerini kaybeder ve eski haline döner; Gertrud başkanlığındaki soylulaştırıcı bir projesinin tapınağı, ailelerinden koparılıp alınan Jenisch çocuklarının acımasız barınağı. Asla bitmeyen acıklı bir çocukluğun ve mekanın kölesi olan Anna, uzun süredir kendisinden haber alamadığı ve sürekli hiç durmaksızın kendisini aradığı kankası Franziska araştırmalarıyla gücünü toplar. Diğer yüzlercesi gibi gerçek bir hikaye."} +{"text":"Film, ağanın kızına aşık olan fakir bir ırgatın öyküsünü konu edinir. Tahir Ağanın kızı Zahide ile kahyanın oğlu Muratın çocuklukları birlikte geçmiştir. İki gencin sevgisi zamanla aşka dönüşmüştür. Murat, Tahir Ağa izin vermediği için okuyamamıştır. Bu nedenle şansını sesiyle denemek isteyen Murat, İstanbulda yapılan radyo sınavlarına katılmaya karar verir. Ancak Tahir Ağa çiftlik işlerinin aksamaması için Murata izin vermez. Üstelik Zahide ile Muratın ilişkisini öğrenen ağa, ikiliyi birbirinden uzaklaştırmaya çalışır. Öte yandan Tahir Ağanın planı Zahideyi zengin bir ağanın oğlu olan Halille evlendirmektir. Durumu haber alan Murat, ağanın da isteğiyle köyü terk eder. Ancak giderken Zahideyi almak için geri döneceğine de ant içer."} +{"text":"New York Borsası 1928 yılının başından 29 yılı Ekim ayının başına kadar olan süreçte gittikçe yükseliyor ve yüksek fiyat/kazanç oranı getiriyordu. Ancak 3 Ekim 1929 tarihine gelindiğinde, yukarıda sayılan sebepler doğrultusunda borsanın ilerlemesi durmuş hatta birkaç büyük holdingin hisse senetleri düşmüştü. Bu düşüş 21 Ekim günü yabancı yatırımcıların kağıtlarını ellerinden çıkarmalarıyla hızlandı ve Kara Perşembe olarak anılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü borsa dibe vurdu. 1929 yılının fiyatlarıyla 4.2 milyar dolar yok oldu. 29 Ekim 1929 gününün fiyatlarına bakıldığında bir yıl öncesinin karının bile sıfırlandığı görülür. 21-29 Ekim 1929 tarihleri arasındaki fark Dow Jones sanayi ortalamasının 328den 230a düştüğünü gösterir. Bu süreçte 4.000 kadar banka batmış, binlerce insanın mal varlığı yok olmuştur."} +{"text":"Film, küçük bir kızın hayallerindeki eğlence parkını kurtarmak için dostları ile birlikte verdiği mücadeleyi anlatıyor. İyimser ve hayalperest bir kız olan June, ormanda gezintiye çıkar. Bu gezi ona bilmediği sihirli bir dünyanın kapılarını aralayacaktır. Bir kelebeğin peşine takılan küçük kız ormanın içerisinde gizemli bir eğlence parkı keşfeder. June tam anlamıyla büyülenmiştir. Wonderland adındaki inanılmaz büyüklükteki bu eğlence parkı oldukça fantastik bir yerdir. Onlarca oyuncağın yer aldığı parkın içerisinde birbirinden eğlenceli birçok hayvan vardır. Wonderlandin tam da hayallerindeki yer olduğunu düşünen June bir süre sonra buranın kendi hayal gücü sayesinde ortaya çıktığını fark eder. Tehlike altında olan eğlence parkını kurtarabilecek tek kişi olan June, bu büyülü yeri kurtarıp tekrar eski haline getirebilmek için sevimli dostları ile bir araya gelir."} +{"text":"Kalender, bir akrabasının cast şirketinde çalışan ve arada dizilerde, filmlerde ufak roller alan bir figürandır. Uzatmalı sevgilisi İmge ile evlenme hayalleri kuran Kalender, akrabasının adının karıştığı bir mali suçu üzerine alınca cezaevine girer. Cezaevinde tanıştığı Vefa abi isimli bir mahkum, kısa sürede Kalender'i çok sever ve onu himayesine alır. Cezasını tamamlayan Kalender, cezaevinden çıkar ve eski yaşamına geri döner. Vefa'nın dışarıdaki adamları ona dışarıda da yardım ederler. Bir süre sonra Vefa da cezaevinden çıkar. Kalender, Vefa'nın yanına gider ve ona kendi cast şirketini kurmak ve film çekmek hayalinden bahseder. Vefa çok sevdiği Kalender'e yardım etmeye ve ona bir film çektirmeye karar verir."} +{"text":"Zihnini ve hayatını mahvetmekle suçladığı tüm terapistleri öldüren, zihinsel olarak dengesiz bir genç adamı konu alan, Brian kendisini sevmeyen bir baba, şiddet içeren doğasından emin olmayan bir anne ve onun yerini alacağına inandığı yeni evlat edinilmiş bir kız kardeşle uğraşan sosyopatik eğilimleri olan rahatsız bir çocuktur. Zihinsel olarak dengesiz bir genç adam, aklını ve hayatını mahvetmekle suçladığı tüm terapistleri bulup öldürmek için bir göreve çıkar. Bir dizi artan şiddet olayından sonra, başarısız terapistten başarısız terapiste sıçradı ve öfke sorunlarından bir türlü kaçamayan genç bir adama dönüştü. Brian kendi seçimleriyle hayatı sonunda parçalanınca, başarısız terapistleri suçluyor, karanlık doğasını kucaklıyor ve ona haksızlık eden herkesten intikamını tek tek alıyor."} +{"text":"Muhammed Ali sağır ve yürüme engelli bir gençtir. En büyük hayali bir gün yürüyebilmektir. Uzun yıllardır doktor gözlemi altındadır ve ameliyatından sonra yürüyebileceği anı bekler. 14 yaşındayken doktoru ameliyatın daha büyük sorunlara neden olabileceğini söyler ve yüzmesini önerir. Anneannesi Ümmü, yüzme havuzunun müdiresi ile konuşur. Yüzme antrenörü Cenk, Muhammed Ali'ye yüzme öğretmeyi gönüllü olarak kabul eder. Muhammed ilk kez suya girdiğinde endişe duyar. Ancak antrenörüyle aralarında olumlu bir iletişim kurulduğunda yüzmeyi öğrenir ve kendini geliştirir. Havuzdayken kendini hiç olmadığı kadar özgür hisseder. Cenk, onun tutkusuyla cesaretini görür ve onu yarışmaya katılmaya ikna eder. Büyük heyecan duyan Muhammed Ali'nin artık yeni bir hayali vardır: Yüzme şampiyonu olmak."} +{"text":"Film, Sam'in aklına gelen ürkütücü ve kanlı bir olay ile başlar. Sam ve kız arkadaşı Ashley Noel için Sam'in çocukken yaşadığı eve bir tatile gideceklerdir. Ashley, artık yaşının iyice ilerlediğini ve evlenip çoluk çocuğa karışması gerektiğini düşünüyordur. Fakat Sam, evlilik ve babalık fikrinden çok uzaktır ve ne zaman konu açılsa konuyu başka yerlere çekiyordur. Bu şekilde yol alırlar iken Sam'ın çocukluk evine varırlar. Fakat bu eve gelmek Sam'in aklındaki yaşanmış kötü olayları tetiklemiştir ve sürekli bir şeyler görür. Sonraki gün eski ve yakışıklı arkadaşı Nolan ile karşılaşırlar. Nolan'ın, Ashley'i Ondan çalacağını düşünen Sam, paranoyaklaşır ve anlamsız hareketler sergilemeye başlar. Bakalım Sam aklını kaybetmeden tatilini geçirebilecek midir?"} +{"text":"İspanya, Barselona'nın dışında küçük bir kasabada, Jos Maria büyük bir sorunu olan bir gençtir, gerçekten bir kadın olduğunu zanneder. Kadın olma arzusunu görünüşüyle göstermeye başlarken, evindeki tepkiler onun için işleri daha da zorlaştırır. Kaba babası, oğlunun yumuşaklığından korkar. Ardından babası Jos Maria'yı kadınlarla tanıştırmak için onu bir kabare gösterisine götürür. Ancak bir gösteride Jos Maria, Bibi adında trans kadın olan bir dansçı ile ilk kez karşılaşır. Gösteriden sonra babası Jos Maria'yı bir fahişeyle seks yapmaya zorlar, ancak reddeder. Jos Maria oradan kendini suçlu hissederek trajik sonuçlarla kadın olarak kabul edilmeye çalıştığı şehre kaçar. Kuaför olarak çalışırken kabarede çalışan trans kadın Bibi ile karşılaşır ve Jos Maria onunla çalışmaya gider. Gösteride artık Jos Maria değil, Maria Jos olur. Kabarede barın sahibi Durn'a aşık olur. Başlangıçta isteksiz olan Durn, yine de sonuna kadar gitmek isteyen ve cinsiyet değiştirme operasyonu için Londra'ya seyahat etmeyi planlayan Maria Jos ile ilişkiye başlar."} +{"text":"Üniversite zamanlarından beri arkadaş olan bir grup, haftasonu kızlar buluşması planlar ve şehirden uzakta bir eve gitmeye karar verir. Sadie taze bir annedir ve bebeğine bakması gerekmektedir. Kocası Bruce'un da karşı çıkmasına rağmen, kızların ısrarlarına dayanamaz ve katılmaya karar verir. Hep birlikte iki araçla, perili olduğu öne sürülen ve Melissa'nın amcasından kalan tarihi konakta buluşmak üzere yola çıkarlar. Araçlardan biri yolda arıza yapınca diğer ekip eve onlardan daha önce varır. Whitney ve Ruth ise yoldan geçen Mitch'in çekicisi yardımıyla eve ulaşmayı başarırlar. Ancak yolda Mitch'den evin kötü şöhreti hakkında bilgi alırlar. Yönetmen Gus Smythe filmin başında izleyiciye bu hikayenin kısa bir özetini gösteriyor. 1865 yılında iç savaş sonrası binlerce erkek çocuk hayatını kaybediyor ve bu evde yaşayan çift de oğullarını kaybedince bunalıma girerek birbirlerini öldürüyor. Yani izleyici aslında evin perili olduğunu baştan biliyor. Herkes evde bir araya geldiğinde ise kızlar partisi kabusa dönüşmek üzeredir."} +{"text":"Jonathan tek başına yaşayan genç bir adamdır. Onu diğer insanlardan ayıran özelliği, yaşadığı bazı korkular nedeniyle senelerdir evinin kapısından dışarı bir adım bile atmamış olmasıdır. Hatta hasta yatağında yatan annesini bile ziyarete gitmez. Tüm görüşmelerini internet üzerinden gerçekleştirir ve tek iletişimi kapısına gelen yemek ve porta kuryeleridir. Ancak onlarla da karşı karşıya gelmez, yalnızca kapıdaki kamera sistemi ile iletişime geçer. Kendisini dış dünyadan bu kadar izole eden bu adamın hayatı annesinin ölüm haberini alması ve kapısının hemen önünde gerçekleşen bir suçu kendi gözleriyle görmesi üzerine bir daha eskisi gibi olmaz. Hiç istemeden ve ne olduğunu anlamadan kendisini bu suç dosyasının içinde bulur."} +{"text":"Romanya'daki Yahudiler, nazilerden kaçmak ve Filistin'e gitmek üzere 110 yaşında bir kömür gemisi satın alırlar. Struma isimli bu gemi 769 yolcu ile 12 Aralık 1941 yılında Romanya'dan yola çıkar. Boğazdan geçerken geminin motoru arızalanır ve 15 Aralık'ta Sarayburnu açıklarına demir atar. Almanya'nın baskısı ile gemiye geçiş izni verilmez ve yolcuların karaya çıkması da yasaktır. Bir Amerikan petrol şirketinin Romanya müdürü aynı şirketin Türkiye temsilcisi Vehbi Koç'un girişimleri ile gemiden çıkarılır. 9 hafta süresince demirli bekletilen gemiye Türkiye'deki Yahudi toplumu tarafından toplanan yardımlar ulaştırılır. Struma gemisi TC'nin organizasyonu ile 23 Şubat 1942 tarihinde bir çekici romorkörle Karadeniz'e çekilir ve kaderine terk edilir. Struma kaynağı bilinmeyen bir torpil ile batırılır. 103'ü çocuk 768 kişi boğularak ölür. Sadece 1 kişi sağ kurtulabilir. TC'nin Nazilerle iyi geçinme politikasının sonucunda, içinde çocukların da olduğu 769 kişi 9 hafta herkesin gözleri önünde bekletilmiş ve ölüme gönderilmiştir."} +{"text":"Motiflerini, hareketlerini ve yöntemlerini çevreleyen zekice analiz ve tartışmalarla dolup taşan \"Picasso: Bir Dahinin Mirası\" bizi sanatçının zaman çizelgesinde ve hayatının karmaşık çalışma aşamalarında gezdiriyor. Picasso'yu takip eden, David Hockney, Roy Lichtenstein ve George Segal gibi üretken sanatçılar tarafından yönlendirilen, sanatçının melankolik Mavi Dönemi'nden Kübizmi tanıtmaya kadar çok çeşitli eserleri araştırıyoruz. Picasso'nun çok farklı resim stillerini keşfetmeye ve mükemmelleştirmeye yönelik doğal eğilimiyle yüzleşirken Anthony Caro, \"Sanatsal kişiliğini Picasso kadar çeşitli ve çok hızlı değiştirebilecek kimseyi tanımıyorum.\" diyor. Hem çocukluğunun hem de kariyerinin ilk yıllarında karşılaştığı yoksulluk ve zorluklardan her zaman ilham alan Picasso, deneyimlerinin çirkinliğinden çekinmiyor. Demoiselles d'Avignon, Picasso'nun hızlı başarısının ardından kendini Kübizm'e atıyor ve gelecek yıllarda Soyut Ekspresyonist hareketle uğraşan sanatçılara ilham veriyor. Soyut figürleri ve ortamları, öznenin çarpık ve meraklı biçimleriyle içsel duyguları sunarak insanlığın karmaşıklıklarını göstermektedir."} +{"text":"Henüz bir yıldır birlikte olan Amy ve Jay, Amy'nin, Jay'e doğum günü hediyesi olarak Hindistan'a tatile giderler. Konakladıkları otel oldukça sakin ve huzur vericidir. Otel görevlisi Navin çiftin tatilinin güzel geçmesi için onların hizmetindedir. Amy ve Jay, gezmeye çıktıkları bir gün yollarını kaybeder ve hiç görmemeleri gereken bir ayine tanıklık ederler. Ayinde zor durumda olduğu ortada olan Asha adındaki küçük kıza yardım etmek için kızı alıp otele getirmeleri ile esrarengiz olaylar yaşamaya başlarlar. Jay'in Navin ile birlikte gittiği küçük bir köyde ise yaşanan olaylar bir açıklama bulmaya başlar. Bir doktor olan Amy, tüm iyi kalpliliği ile Asha'ya yardım etmek isterken çifti çok tehlikeli ve korkutucu günler beklemektedir. Amy ve Jay çifti, hem aralarındaki aşk ilişkilerinde hem de bu yeni yerdeki insanlarla olan ilişkilerinde yüzleştikleri olaylar ile şaşkına dönerler!"} +{"text":"Genç bir yönetmen olan Adrian, 30 yaşına girmek üzere olduğu sırada hayat amacıyla ilgili bir sorgulama içerisindedir. Hayatı boyunca glokom ve kısmi körlük ile mücadele etmiştir ve annesine göre bunun nedeni, Adrian'a altı aylık hamileyken bir iş gezisi için Ukrayna'da olduğu sırada Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen patlamadır. Yalnız ve amaçsız hisseden Adrian, Romanya'daki hayatını geride bırakarak kendisi gibi bu faciadan etkilenmiş insanların hikayelerini belgelemek üzere Ukrayna'ya gitmeye karar verir. Kiev'de, 1986'da yaşanan bu felaket nedeniyle kronik ağrılarla yaşamına devam eden Helena ile tanışır ve ona aşık olur. Belgesel filmi birlikte yapmaya karar veren ikili; çıktıkları yolculukta Çernobil faciasının sonuçlarıyla mücadele eden insanlarla tanıştıkça hayatlarının yönü de değişecektir. Bir yandan kendi sağlık sorunlarıyla boğuşurken, bir yandan da tüm zorluklara rağmen onları bir arada tutan şeyin ne olduğuna dair bir yanıt bulmaya çalışırlar ve bu arayış, bireysel hikayelerinin ötesine geçer."} +{"text":"Başarısızlık olarak görülen şeylerin birbirini tetiklediği, adeta kaybedenlerin dünyayı kurtarması ile bazı burnu büyüklere tokat gibi bir cevap veren bu film bir şarkının hayatlarımızı kurtarmasının hikayesi. Baladların iş yaptığı bir dönemde, henüz Sex Pistols bile ortalıkta yokken punk yapan ve yaptıkları müziğin anlaşılamayacağı realitesini umursamayan gönül insanlarının Fish Story adlı şarkısının yıllar sonra dünyaya çarpacak göktaşını bile durdurabileceği ümidine dair bir film bu. Aslında bizi ileride olabilecek tüm güzel şeylere dair cesaretlendiren bir film. Ayrıca Ben buradayım sevgili okuyucum sen neredesin?e verilmiş en şık cevaplardan biri olan bu film sırf evde bilgisayar karşısında, tek başınayken yazılmış bir şeyin bir gün bir şeyleri değiştirebileceği ihtimalini hatırlattığı için bile izlenmeyi hak ediyor. Kaldı ki filmin müzikleri, senaryosu Her şeyi ile mükemmel olan bu film tıpkı kimsenin dinlemeyeceği düşünülen Fish Story şarkısı gibi sonunda yerine ulaşıp hak ettiği değeri bulacaktır. Zaten yatağın altındaki canavarlara inanıp buna inanmasaydık kendi romantik düşlerimize ihanet etmiş olurduk."} +{"text":"Bu film, zengin, ünlü ve nüfuzlu Delhi sosyetesiyle kaynaştıktan sonra onları soyan, karizmatik, korkusuz ve kendinden emin bir hırsız olan Lucky Singh'in inanılmaz gerçek hayat hikayesinden uyarlanmıştır. Kendisi polisler tarafından hiç sevilmezdi ve yakalandığı vakit çaldıkları milyonları bulmuşlardı. Bir nevi günümüzün modern Robin Hood'uydu fakat ondan tek bir farkı vardı; hem zenginden hem de fakirden çalardı. Hiçbir şey onun için çok önemli değildi fakat aynı zamandada hiçbir şey onun dikkatinden kaçacak kadar önemsiz de değildi. Film, onun duruşmasıyla açılır ve sabıkasının Delhi'nin kenar mahallelerinden güç koridorlarının kalbine kadar yükselmesini anlatır. Tüm bunları yaşarken, ömür boyu arkadaşlıklar edinir, aşık olur ve kanunu ve düzen makinesini atlatmayı başarır."} +{"text":"Islahevinden çıkartılan iki küçük çocuk& Ailesi tarafından istenmeyen Mohsen& Yetimhane tarafından kabul edilmeyen Sohrab& Ve çaresizlik içerisindeki hayatlar& Yönetmenliğini Mohammad Ali Talebi, Abdoreza Akbari ve Parivash Nazariyehin yaptığı Azadi / You are Free ıslahevinden çıkarılan iki çaresiz çocuğun üzerinden suç işlemenin nedenlerini, ailenin önemini, özellikle çocuklukta verilen eğitimin ne kadar önemli olduğunu çarpıcı bir dille beyaz perdeye yansıtıyor. Azadi filmi ile yönetmen hem kurban hem de suçlu olan çocukların yaşamlarının iç yüzünü, suç ve şiddet ortamına itilişlerini ve vardıkları noktayı iki çocuğun gözünden izleyiciye aktaran etkileyici bir yapıt ortaya koymuştur. Film, hem ıslahevinde yaşadıkları koşulları hem de dışarı çıktıklarında karşılaştıkları zorlukları göstererek karakterlerin kişilik ayrıntısına girerek izleyiciyi senaryoya ve çevreye odaklamayı sağlayabilmiştir. Konusu: İran ıslahevindeki çocukların bir kısmının çıkartılması planlanmaktadır. Fakat bu çocukların ya aileleriyle beraber yaşamaları ya da hükümetin bakım evlerinde yaşamaları gerekmektedir. Mohsen'in ailesi onu almaya pek hevesli görünmemektedir. Sohrab'ı ise yetimdir ve bakım evleri almamaktadır. İkisi de zor koşullarda başladıkları yeni hayatlarında ne yapacaklarını bilemezler."} +{"text":"Bunlar sadece gizli bir tarihi yansıtan fotoğraflar değil, infazcı ve kurbanın karşılaşma anını sonsuza dek donduran kareler. Yıllar geçer ancak fotoğraflar aynı kalır, siyah beyaz portreler, profiller. Bu monokrom ve tekdüze, acıklı ve atıl görüntülerin ardında siyasi polis tarafından daha önce fotoğraflanmış olanların anıları, korkuları, yaraları, gözaltılar, uğradıkları fiziksel taciz, işkence, aşağılanma ve hapishanenin sesi duyuluyor. Yann Lardeau Bir portre fotoğrafçılığı siyasi bir sistem ile ilgili neyi açığa çıkarabilir? 35 yıl önce çekilmiş bir fotoğraf bugünkü toplumumuzla ilgili bize ne anlatır? Bu belgesel, Portekizde diktatörlük rejimi (1926-1974) politik mahkumların tutuklanmaları sırasında çekilen fotoğraflarından hareketle, bu rejimin 48 yıl boyunca varlığını sürdürmek için başvurduğu mekanizmalara ışık tutmayı amaçlıyor."} +{"text":"Macar köyü Medgyesbodzas yavaş yavaş batıyor ve sakinleri şaşkınlık içinde. Belgesel ekibine evlerindeki çatlaklar ve delikleri gösteriyorlar. Bir ot öbeğinin ortasında hiç hayra alamet olmayan bir delik var. Köy sakinleri ne kadar ilerlediğini anlamak için çatlaklar ve deliklerin çapının kaydını tutuyor. Köy devlet otoritelerinden çok az destek alabiliyor, bu yüzden de umutlarını Avrupa Birliği'ne bağlamış durumdalar. Orta yaşlı köy sakini Joszef AB'den yardım talebinde bulunduklarında kendisi ve köy sakinlerinin durumlarını anlattıkları bir kısa film çekip sunabilmek için elinden geldiğince İngilizce öğrenmeye çalışıyor. Macar Televizyonu durumlarına ilgi gösteriyor ve konuyla ilgili bir yayın yapıyor; ki bu ilk yayınları da değil. Yayını izleyen köy ahalisinden biri \"Yine Joszef!\" diyor. Ancak endişeli ifadesine rağmen Joszef durumun bozmuyor \"Sorun yok, sadece bazı engeller var\" diyor İngilizce, egzersiz mahiyetinde. Pozitif düşünmeye devam diyor, ancak bu arada genç insanlar her geçen gün köyü terk etmeye devam ediyor ve çözüm her zamankinden uzak görünüyor. Her şeyden önemlisi batmanın sebebi net değil. Kimileri petrol şirketlerini suçluyor, kimileri su çalışmalarını, kimileri de toprağın kendini."} +{"text":"Pansiyon'da kalan 3 kız arkadaş \"Lale\" Fatma Girik, \"Nilüfer\" Nilüfer Aydan ve \"Mine\" Nuray Uslu. Kiralarını bile zor öderler. Kendi halindedirler. Günün birinde 3'de aynı zamana denk gelir buldukları aşkları. Bu arada Sadri Alışık ise ünlü bir artist rolündedir. Gerçek hayatta olduğu gibi Fatma Girik ile aşk yaşar fakat kötü adam rolündedir. Süha Doğan'da rol gereği Sadri Alışık ile çok yakın arkadaştır. Mine ile aşk yaşar. Nilüfer ise \"Suat\" Orhan Günşiray ile beraberdir.3'de hep birlikte aynı anda tesadüf eseri bir mekanda karşılaşır. Dans ederler kaçamak, kaçamak, filmin diğer karakteri ise \"Kenan\"Özden Çelik'tir ressamdır ve fatma girik'e aşık olur. Aynı yerde otururlar. Mürrüvet Sim ise ev sahibi rolünde.3 kızda sevgilileri tarafından aldatılır. Hatta \"Mine\" Nuray Uslu hamile kalır. Ameliyat masasında vefat eder. Diğerleri ise sevdiklerine kavuşur."} +{"text":"1808'de özel detektif Wong Gyu Kore anakarasından uzakta bir adaya bir kundaklama olayını araştırması için gönderilir, ama çok geçmeden kendini bir cinayet soruşturmasında buluverir. O katili bulmaya çalışırken hem yalanların ve sırların, hem de cesetlerin sayısı hızla artar. Küçük bir toplumdaki hayatın karışıklığını anlamaya başlar. Ada sakinlerinin huzurunu kaçıran sadece ölü sayısının artması değil, aynı zamanda cinayetlerdeki sadistçe yöntemlerdir. Wong'un inatçı arayışı onu yedi yıl önce meydana gelen gizemli olaylara ilişkin cinayetlerin şüphelisine götürür. Bu olayda, kağıt değirmeninin eski sahibi Katoliklikle suçlanıp idam edilmiştir. Ada halkı çektikleri acılardan kötü bir ruhun sorumlu olduğuna inanmaktadır, ama mantıklı bir adam olan Wong Gyu'nun bu tür batıl inançlara ayıracak zamanı yoktur. Ancak, çok geçmeden, tüm çabalarına rağmen bu acımasız cinayetler dizisine engel olmayı başaramayınca düşüncelerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalır, ve neden bu cinayetleri soruşturmak için gönderildiğini anlamaya başlar"} +{"text":"Kendisine söz verilen atlama beygirinin satılmasıyla çılgına dönen yetenekli jokey Gracieuse, ceketini alır ve çalıştığı ahırı terk eder. Sıfırdan başlamaya karar verir ve babasının çiftliğinin yanındaki harada seyis olarak işe başlar. Haranın sahibi Josephine de Silene burada, dünyanın zengin kadın jokeylerinin bilgisi ve de bakışları için çekişmeye girdiği, artık elini eteğini çekmiş eski pervasız şampiyon Alman çalıştırıcı Franz Mann'ın dünya çapındaki ününden faydalanmaktadır! Güç ve paranın küçük dünyası, tek hazinesi yeteneği, sağlam karakteri ve başarma hırsı olan Gracieuse'ü beklemez. Ama Franz Mann'ın kendisine ve tüm güçlüklere meydan okumayı kafasına koymuştur. Tek saplantısının peşinden gider : onu zirveye taşıyacak bir ata sahip olmak..."} +{"text":"Takvimler Nisan 1915'i gösterdiğinde I. Dünya Savaşı'nın en çetin cephelerinden biri olan Çanakkale'de işgalci güçler aylardır sürdürdükleri kuşatmadan aylardır hiçbir şey elde edememiş haldedirler. Anzak güçleri daha sonra kendi isimleriyle anılacak olan Anzak Koyu'nda mağlup edilmişlerdir. İçinde isimsiz kahramanlar Muhsin ve Hasan kardeşlerin de yer aldığı Hilal-i Ahmer cemiyetine mensup destek birliği zorlu bir yol sonrası cepheye ulaşır. Ne var ki siperlere girdikleri anda savaşın tahmin edemedikleri sert ve acımasız yüzüyle karşılaşırlar. Muhsin oldukça keskin bir nişancıdır ama her gün ölümle buruna burunadırlar. Yüzbaşı İbrahim Adil, Muhsin'i keskin nişancı olarak görevlendirmiştir ve yüzbaşıdan istediği tek şey kardeşi Hasan'ın cephe gerisinde görevlendirilmesidir. Muhsin bir başka keskin nişancı olan Şeref ile beraber en ön saflardaki düşman askerlerini avlarken keskin hüneri ve Ancak'ları tek tek indirmesi de tüm koya adının duyulmasına neden olacaktır. Fakat Anzak kuvvetlerinin başındaki İngiliz Binbaşı Steward'ın bu namlı Türk askerine karşı manevrası da gecikmeyecektir."} +{"text":"Canlandırmacı Paul Grimault, atelyesine geri dönünce hayat ve çizgi film hakkında her şeyi merak eden küçük bir çizgi film palyaçosu tarafından karşılanır. Grimault, kırk yılı aşkın bir süre profesyonel olarak uğraştığı bazı çizgi film klasiklerini arayıp bulma ve gösterme fırsatını kullanır ve döner masa hikayesine başlar... Döner Masa, Fransa'nın en ünlü canlandırmacısı Paul Grimault için hak edilmiş bir övgü ve onun sanatına büyüleyici bir toplu bakıştır. Grimault, bu filmi yapmaya isteksizdi fakat arkadaşı Jacques Demy'nin küçük palyaço gibi, Grimault'yu etkileyecek ve yapıtı hakkında konuşmaya zorlayacak çizgi film karakterlerini kullanma önerisini kabul etti. Bu film, yalnızca Grimault'nun özgünlüğü ve kalitesiyle insanı sarsan sanatını değerlendirecek yeni bir kuşağın oluşmasını değil, aynı zamanda onu tanımayı da olanaklı kılıyor. Grimault, 1970'lerin sonunda, tüm zamanların en iyi canlandırması olarak nitelenen Le Roi et l'Oiseau adlı uzun metrajlı filmiyle uluslararası bir başarı kazandı. La table tournante, Grimault'nun yaklaşık 5 dakikalık sürelerde, daha iddiasız erken dönem kısa FILMLERine geri dönmektedir. Grimault'nun canlandırmaları konu ve üslup anlamında dikkate değer bir çeşitlilik gösterir. Bazıları açıkça çocukları hedef alır, bazılarıysa oldukça büyük bir meydan okumayla zeki ve yetişkin izleyiciyi şart koşar. Gene de, sarsıcı ve içe işleyen bütün çizgi FILMLERi, en azından bu FILMLERde gösterilenler, istisnai biçimde iyi ve etkileyicidir. La Table tournante canlandırmasında şu FILMLER yer alır: Le Marchand de Notes (1942), Les passagers de la Grande Ourse (1941), L'Epouvantail (1943), Le Voleur de Paratonnerres (1944), Le Fou du Roi (1988), Le Diamant (1970), Le Chien Melomane (1973), Le Petit Soldat (1947). James Travers"} +{"text":"İngiltere gay özgürlüğünün 40. yılını çok güzel bir senaryo, dikkatli bir yarı belgesel çekim ve dikkat çekici fizik ve oyunculukla kotarılmış A Very British Sex Scandal ile kutluyor. filmin tarihi önemi bir tarafa o zamanla bu zamanı karşılaştırmak ve geçişi görmek açısından da şiddetli bir muhasebeyi ortaya koyuyor. neydiniz ne oldunuz dedirtirken özgürlüğün ne denli lazım ve pahalı olduğuna bir delil daha sunuyor. gerçek kurgu arasındaki bağ zaten alkışlık öte yandan yunanlı iskenderin gençliği ile bu yıl sinema dünyasına hızlı giren Sam Heughan gibi güzellikleri de görme fırsatı veriyor. 1950ler sıcak savaşın bitmesi ile eşcinsel hareketin başlamasıdır. ama hemen ardından başlayan soğuk savaş dönemi çok daha ağır bir dönemi getirir. her yıl 1000 kadar eşcinsel geleceği meçhul bir halde ingiliz mahzenlerine atılmaktadır. bu baskı ise tamamen gözlerden uzak, görünmeyen adeta yeraltı eşcinsel kültürünü barlarını gece hayatını ve yaşamını ortaya çıkarır. nadir de olsa ifşa olanlar olur da yakalnırsa yüksek voltaj ile şok ediliyor ardından da yüksek oranda östrojen hormonlu tablet verilerek iyileştirilmeye çalışılıyordu. ama bu hezeyan bir süre sonra halkın içinden seçkinlere de sıçradı. Lord Montagu ve Michael Pitt Rivers aşkını mahkemeye taşırken ingiliz gay tarihinin en önemli kilometre taşı olacak avukatları Wildeblood da meşhur savunmalarını hazırlayacaktı."} +{"text":"1969 yılında Victor Pearson adında Amerikalı bir Vietnam Savaşı kahramanı Filipinlerin uzaktaki fakir köyüne taşınır ve yüzlerce kadını kendisi ile birlikte yaşaması için oraya davet eder. 2002 yılında 80'in üzerinde tecavüzden sorumlu tutulur. Kano, Filipinler'de sokak dilinde Amerikalı anlamına gelir. Beş yıl süren çekimlerin ve avukatlar, resmi yetkililer, sosyal hizmet uzmanları ve şahsın arkadaşları ile haftalar süren mülakatların ardından, film yapımcısı Monster Jimenez sonunda Pearson'un en yakınındaki kadınlara odaklanır: Kızı, kız kardeşleri ve seks yapığı kadınlar... Monster Jimenez bu merak uyandıran başlangıç filminde, bozuk bir geniş ailenin portresini çiziyor. Aşkın, iktidarın, şiddetin, fakirliğin ve istismarın köklerinde Oregon'dan karizmatik bir küçük kasaba erkeğinin ve Filipinlerin en fakir bölgelerinden birindeki sayısız kadının hikayesi birbirine karışıyor."} +{"text":"İnsanlar insan olabilmek için ille de 1.80 boy gerekmediğini anlamıyor. Asıl önemlisi insanın kafasının içinde, vücudunda ve özellikle de ruhunda ne olduğu. Cam kemik hastalığıyla doğan ve boyu ancak 91 santime ulaşan Michel Petrucciani uluslararası alanda ün kazanmış bir caz sanatçısı olma yolunda çok büyük engeller aştı. Olağanüstü ve eşine ender rastlanan bir müzik dehası, herkesi etkileyen karizmatik bir kişiliği ve tüm hayatı boyunca ona aşık çok sayıda kadın vardı. 1984 ve Postacı adlı filmleriyle tanınan yönetmen Michael Radfordun bu son filmi, röportajlar ve ilginç arşiv görüntüleri aracılığıyla hayata ve hayatın kendisine sunduklarına doyumsuz açlık duyan bu adamın muhteşem hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Hayat nadide bir şeydir; ama suyun nadide olmaması gerekir. Kenyanın Batı Eyaletindeki kadınlar ve kızlar, kaynatıp içilebilecek niteliğe getirebilmek için, saatlerce kirli su ve yakacak odun peşinde koşuyor. Kolera, tifo ve su yoluyla bulaşan diğer hastalıklar; içme suyunu, kirli sudan elde etmeye mahkum olan bu talihsiz halkların yaşamını ve geçim kaynaklarını tehdit ediyor. Kirlenmiş içme sularını kaynatmak zorunda olan Kenyanın Batı Eyaletindeki bu kadınlar, yakacak odun bulabilmek için eğitim ve kişisel güvenlikleri de dahil olmak üzere her şeylerini gözden çıkartıyor. Hızla azalan yakacak odun ise, giderek kıymete biniyor. İlk yıl için karbon salım azaltımını 2 milyon ton olarak öngören girişimci bir şirket, tamamen karbon kredisi yaklaşımıyla, 900,000 adet su filtresinin Batı Eyaletindeki bu topluluklara dağıtım ve bakım maliyetini üstleniyor. Ancak öncelikle 4.5 milyon insanın günlük alışkanlıklarını değiştirmek gerekiyor."} +{"text":"Şu koskoca dünyada ilhamın nereden geleceği hiç mi hiç belli olmuyor. En iyi, en güzel, en temiz, en mükemmelde ilhamı arayanlar, ritmik salsa hareketleriyle çöp karıştırmaya var mısınız? 70lerin bir dans 45liği ismi gibi duran Çöp Dansı, koreograf Allison Orrun hayatlarında hiç dans etmeyeceklerini sandığınız insanları dans ettirme isteği ve yönetmen Andrew Garrisonun bu süreci belgeleme tutkusunun bir ürünü. Hayatlarının büyük bir kısmını çöp konteynırlarıyla iç içe geçirerek temiz dünya için deyim yerindeyse en çok çalışanların bir anda birer balerin, tangocu ya da flamenko starına dönüşmesini beklemiyoruz ama tıbbi atık çöplüğünden, araba hurdalığına, geri dönüşüm alanından, plastiklerin depolandığı arazilere, bu insanlarla kol kola girip dans ediyoruz ve ellerimizi çöpün içine sokup, hep birlikte sanat çıkarıyoruz."} +{"text":"Yıllar önce dağa çıkan Kerimo, acımasız bir eşkiyadır, okuması yazması yoktur, cahildir. Adamlarıyla beraber toprak ağaları ve tefecileri haraca keser, onlardan aldıklarını fakirlerle paylaşır. Bazı kuralları vardır Kerimonun. Eşkıya dediğin hiçbir şeyi sevmez. Adamlarından Hasanı at sevdiği yüzden öldürmüştür. Silah elde, yiğit dediğin yoldadır Kerimoya göre. Kerimoyu öldürmek için, Kara Murat adlı eşkıyaya başvururlarsa da, Kerimo karşı bir baskınla eşkıyanın tüm adamlarını öldürür. Karşı köyde evlenme hazırlığı içinde olan bir damada altın götüren kervan, Kerimonun adamları Halil ve Süleyman tarafından çevrilir. Bu bir soygundur. Damadın sözlüsü Kezban, soygunculara diklenip, Bu çetenin reisi kimdir? diye sorar. Uzaktan olayları sessizce izleyen Kerimoya yönelen Kezban, Adamlarına emir ver de bizi bıraksınlar der. Kezban, bir kahya kızıdır. Kerimo, onu görür görmez yüreğine bir ateş düşer. Bu ilk karşılaşmada Kezban da ona karşı boş değildir. Kerimonun aşık olması arkadaşlarını rahatsız eder. Kendi koyduğu kuralları kendisi bozmuştur. Kerimo adamlarını dinlemez, kızı babasından isteyecektir. Kezban da babasına her şeyi anlatır. Kızının bir eşkıyaya aşık olması kahyayı telaşlandırır. Ağayala baş başa verip, bir daha ele geçmesi mümkün olmayan bu olay karşısında bir tuzak hazırlarlar. Kerimo avluya kız istemek için adamlarıyla geldiğinde kurşun yağmuruna tutulacaklardır. Ne var ki, Kerimo yalnız gelir. Avluya öyle bir girişi vardır ki, bu ağayı müthiş etkiler. Kahyaya dönüp Böyle bir yiğide kıyılmaz, vazgeçelim bu işten dese de kahya razı olmaz. Kezban, son anda tuzağın farkına varıp sevdiğini kurtarmak için avluya çıkar ancak çok geçtir. Genç sevgililer ölümden kurtulamaz"} +{"text":"Dublinin kaymak tabakasından, altın çocuk tabir edilen Richardın bir yaz gecesi mahvoluşunun hikayesi bu. Konumuz okul döneminin sonundan üniversiteye başlayıncaya kadar, yaz boyunca Richard Carlson: yakışıklı ragbi yıldızı, başarılı öğrenci, yaşına göre olgun, sorumluluk sahibi, arkadaşlarının lideri... Dünya ışıl ışıl, gelecek parlakken Richard öfkesinin şehvetine kapılarak öyle bir şey yapar ki hem kendisinin hem de etrafındakilerin hayatını paramparça eder. Kevin Powerın romanından uyarlananNe Yaptın Richard?, olduğu ile zannettiği arasında kalan, kendine güveni sıfır bir gencin Bergmanvari üzücü hikayesini anlatıyor. \"Richard iyi bir çocuk, ama iyi insanlar da karmaşık olabilir. Başarısızlığa alışkın olmayan Richard gibi tipler için hayal kırıklığı yaratan her olay bir felaket etkisi yaratabilir. Ben de, hayal ederek eski haline dönüşmeye çalışan bir karakter portresi çizmeye çalıştım.\""} +{"text":"New York Times dergisinde çalışan yazar Michael Finkel, sıradan bir çalışma gününde karşılaştığı bir gazete karşısında hayrete düşer. Bütün ailesini öldürdüğü için aranmakta olan Christian Longo isimli genç bir adam, Meksika'da yakalanmıştır. Christian Longo kaçtığı süreç boyunca kendine yeni bir kimlik edinmiş, kendini New York Times yazarı Michael Finkel olarak tanıtmıştır. Ertesi gün Times editörleri tarafından yazılıp yayımlanan bir başka not ise bir hayli ilginçtir. Gazetede yazan habere göre Michael Finkel kovulmuştur. Ne var ki hapishaneye gönderilen Longo'nun konuşmayı kabul ettiği tek gazeteci Michael Finkel'dır. Finkel, doğru hikayeyi öğrenmek için hapishaneyi arayıp Longo ile görüşmeyi kabul eder. Sonrasında aralarında tuhaf bir ilişki başlar..."} +{"text":"Genç Ethan yaşadığı kente taşınan gizemli bir kıza ilgi duymaya başlar. Fakat Lena adındaki bu kızda, lisedeki diğer öğrencilerden farklı bir şey vardır. Lena'nın ailesi ve tüm soyu aslında büyücüdür. Kurallara göre 16 yaşını dolduran tüm genç cadılar iyi veya kötü taraf arasında bir seçim yapmalılardır. Lena'nın 16 yaşını doldurmasına ise sadece 2 ay kalmıştır. Aile büyüklerinin bazıları iyiliği seçebileceğini iddia ederken, büyük bir kısmı ise lanetin başladığı ve Lena'nın istese de istemese de karanlık tarafta, kötülerle birlikte yer alacağını iddia etmektedir. Hatta Lena kendisinden büyük bazı cadılardan daha da güçlü büyü yeteneğine sahiptir. Tüm bu gel gitleri yaşarken Ethan'a olan aşkı ise asla kabul görmez... Kami Garcia ve Margaret Stohl'un aynı adlı roman serisinden bu sefer Hollywood tarafından beyazperdeye uyarlanan filmin arkasındaki isim ise Not: Seni Seviyorum, Water for Elephants gibi filmlerle tanınan Richard LaGravenese. Filmin kadrosunu ise Alice Englert, Alden Ehrenreich, Emma Thompson, Jeremy Irons, Emmy Rossum, Viola Davis ve Thomas Mann gibi yıldız isimler oluşturuyor."} +{"text":"Çindeki ekonomik gelişme, nüfusta yeni bir kesimin ortaya çıkmasına sebep olmuştur: arkada kalan çocuklar. Aileleri iş bulmak için başka şehirlere giden, akrabaları ile birlikte köylerinde bırakılan çocuklar. Muhafazakar devlet tahminlerine göre, sayısı 60 bin olan bu çocukların en az yarısı da kız çocuğu. Güney Çinde bulunan Hunandaki bir dağ kasabasında baharın başlangıç zamanı. 14 yaşında, teyzesiyle yaşayan bir kız çocuğu olan Honggui, her gün endişeyle külotunun içine sıkıştırılmış ve hala temiz olan tuvalet kağıdına bakıp durmaktadır. Honggui, 7 senedir bu evde yaşamaktadır. Hongguiyi mutlu eden tek şey, okulu bıraktıktan sonra köydeki taş ocağında çalışmaya başlayan eski çocukluk arkadaşı Ajiu ile vakit geçirmektir. Honggui henüz adet görmemiştir. Bu sırada etrafındaki insanlar yavaşça gerçek yüzlerini ortaya çıkarmaya başlar. Baiyu, teyzesi, amcası, Ajiu. Ve sonunda beklediği kanın akışı, Hongguinin 14lük kalbini sıcak, yaşayan bir civcive dönüştürmesine izin mi verecek yoksa onu sertleştirip, soğuk bir taşa mı çevirecektir?"} +{"text":"Şirinler'in başının belası olan kötü kalpli büyücü Gargamel, Naughties adlı Şirinlere benzer bir grup yaratık yaratır. Yine tek amacı kendisini çok güçlü yapacak Şirin özüne ulaşmaktır. Fakat yapay değil, ancak gerçek bir Şirin'in özünün işine yarayacağını fark eder. Dahası Şirine bu kötü kalpli yaratıkları gerçek şirinlere döndürmeyi başaran kimsenin bilmediği bir büyü bilmektedir. Gargamel bunu öğrenince hemen Şirine'nin peşine düşer ve onu Paris'e kaçırır. Paris'te dünya onu çok başarılı bir sihirbaz olarak tanımıştır, milyonların sevgilisi olmuştur. Şimdi Şirin Baba'nın önderliğindeki Şirinler yine insan dostları Patrick ve Grace ile işbirliği yaparak Şirine'yi kurtarmaya çalışırlar. Peki bakalım Şirine kurtulmak isteyecek midir? Kaynak: Acubens"} +{"text":"Tokyo Metropolitan Polis Departmanı Mishou Suçlar adlı özel bir birim oluşturmuştur. Bu birimin görevi, kanıt, tanık vb. materyaller olmaksızın çözülmesi oldukça güç davalara bakmaktır. Takeru Sebumi muhteşem bir kariyere sahip bir dedektiftir. Metropolitan Polis Departmanı'nın SIT ne seçilmiş ve 27 yaşında tim komutanı olmuştur. Astlarından Yusaku Shimura'ya olanlar yüzünden Tanımlanmayan Suçlar birimine gönderilir. Saya Toma 201 IQ'ya sahip genç bir kadın polistir. Fazlasıyla eksantrik karakteri nedeniyle Toma ve Sebumi anlaşmakta güçlük çekseler de, birlikte özel güçleri olan suçluların peşine düşmek zorunda kalırlar. SPEC~Ten geçen yılın TBS dizisinde SPEC sahibi insanlarla ilgili çeşitli davaları çözmüş olan Toma Saya ve Sebumi Takeru adlı iki ana karakteri hayranlarına geri döndürüyor..."} +{"text":"1992 yılı, Rostock, Doğu Almanya. Neo-Nazi grupları, Ateş Gecesi olarak adlandırılan ırkçı bir isyan çerçevesinde, mülteci ve sığınmacılara yönelik, büyük bir saldırıya hazırlanmaktadır. Genç bir adamın bir Nazi eylemcisine dönüşmesini anlatan büyük ölçekli sosyal bir dram. 24 Ağustos 1992de, 3000 kişinin tezahüratları eşliğinde, bir grup isyancı, içinde Vietnamlı erkek, kadın ve çocuklardan oluşan 150 kişinin yaşadığı bir binayı ateşe verdi. İsyanlar, o zamanlar daha yeni bir araya gelmiş olan Almanyada yabancı düşmanlığına karşı sembolik bir eylemdi. Ailesi Afganistandan Almanyaya kaçmış olan Burhan Qurbani, korkunç olayı üç farklı bakış açısıyla yeniden canlandırıyor. Bütün bir gün boyunca, bir grup bıkkın Neo-Nazi, Vietnamlı rehineler ve hırslı bir yerel politikacı olan ve idealleri ile kariyeri arasında bir seçim yapması gereken Martini takip ediyor."} +{"text":"Ji-so annesi ve küçük erkek kardeşi Ji-suk ile bir pizza arabasında yaşayan bir kız çocuğudur. Babasının pizza dağıtım işi iflas edip ortalıktan kaybolması ve annesinin gerçeklik algısının yokluğu Ji-so ve arkadaşı Chae-rangin kendi evlerini satın almaya karar vermelerine yol açar. Naif bir biçimde beş bin doların bir ev satın almaya yeterli olacağını düşünmektedirler ve Ji-so beş bin dolar ödülü olan bir kayıp köpek ilanı bulur. Artık amaçları zengin bir köpek bulmak, onu çalmak ve sonra onu bulmuş gibi davranıp sahibine geri vermektir. Ji-sonun çetesi, Ji-sonun annesinin çalıştığı restoranın sahibi zengin ve yaşlı kadının köpeği olan Wollyi görür ve köpeği çalmak için mükemmel planı uygulamaya koyar. Aynı zamanda köpeği tuttukları terk edilmiş evin dışında kalan iyi yürekli bir gezgini arkadaş edinirler. Gezgin çocuklarla bilgeliğini paylaşır ve onlara yardım etmeyi teklif eder. Öte yandan, bir başkası da gözünü Mollye dikmiştir. Yaşlı hanımın yeğeni, Soo-young teyzesinin mirasının peşindedir. Fakat her mükemmel plan, ne kadar iyi uygulanırsa uygulansın, yol boyunca beklenmedik bazı tersliklerle karşılaşmak zorundadır. Acaba Ji-so, Chae-rang ve umulmadık zekasıyla Ji-suk bu sinsi köpek çalma planını hayata geçirmeyi başarabilecekler mi?"} +{"text":"Catherine Stewartın ilk uzun metrajlı sinema filmi Sen Bakmazken, günümüzde Cape Townda geçiyor ve farklı kuşaklardan karakterleri aracılığıyla geçmiş ve bugün arasında diyalog kurmaya çalışıyor. Dez ve Terri yirmi yıldır beraber olan lezbiyen bir çifttir. Yıllar önce evlat edindikleri kızları Asanda artık bir yetişkin olmuş ve üniversiteye başlamıştır. Apartheid sonrası dönemde büyümüş olan bu genç kadın, bir anlamda yeni Güney Afrikanın da yüzü. Yıllar önce eşitlik için mücadele vermiş anneleri orta yaşın ve ait oldukları sınıfın konformizmine kapılırken, Asanda kendisine öğretilen gerçeği sorgulamak ister ve fotoğrafçılığa merakı sayesinde Shado ile tanışır. Shado ise gettolarda yaşayan ve erkek kardeşini suç çetelerinden uzak tutmaya çalışan bir tomboy. Sen Bakmazken, Güney Afrikanın yakın tarihini cinsiyet ve sınıf merkezli çatışmalar üzerinden ele alıyor."} +{"text":"Witold, hukuk dersi sınavlarından kalmıştır ve Fuchs, Parisli moda firmasındaki işinden ayrılmıştır. Ailenin ziyaretçi evi denilen yere birkaç günlüğüne gittiklerinde beklenmedik ve can sıkıcı durumlar onları beklemekler: ormanda asılı duran bir serçe, sonrasında aynı durumdaki bir parça odun ve bir de bahçedeki ve tavandaki işaretler. Bu misafir evinde aynı zamanda kötülük dolu bir hizmetçi ve Witoldun çılgınlar gibi aşık olduğu iyilik dolu genç bir kadın vardır. Ne yazık ki, aşık olduğu bu genç kadın saygıdeğer bir mimarla daha yeni evlenmiştir. Ama bu genç kadın evlendiği adam kadar saygıyı hak eder mi? Üçüncü asılı olan ise Witoldun astığı kedi. Bunu neden yapmıştı, dördüncü asılan bir insan mı olacaktı?"} +{"text":"Haksızlığa uğramış, ailesi, yuvası, geleceği elinden alınmış bir adam ile hayata karşı tek başına mücadele etmek zorunda kalan, çocuklarıyla bu koca dünyada bir başına kalmış bir kadının öyküsünü perdeye taşıyor Bizim Hikaye. Başka kimler yok ki bu öyküde: ailesinin itibarını kurtarmak için çabalayan bir genç, yanlış zamanın ve yanlış davanın kurbanı olan eski bir aşık... Yarınlardan bu günlere kadar gelmeyi başarabilmiş bir aşk hikayesi. 80 darbesinde gururu, itibarı zedelenen, inancı ve düşüncesi ne olursa olsun haksız yere hüküm giyen insanların, darbe sonrasında hayata tutunma çabalarını perdeye taşıyan film; o günlerden bu günlere kadar uzanan bir mücadeleyi, hiç bir şekilde bağlarını kopartmayan fedakar bir aile aracılığıyla bizlere aktarıyor."} +{"text":"Ali asi ve asabi bir gençtir ve bu sebeple de hç bir işte tutunamamaktadır. Genç adamın bu asabiyeti, daha önce olduğu gibi yeni işinden de kovulmasına sebep olmuştur. Ali işten kovulduğu akşam, aşırı alkol almıştır. Bardan çıkışta çiçek satan küçük bir kız çocuğuna çarpar ve kızın öldüğünü düşünerek olay yerinden kaçar. Ne var ki bu kaza genç adamın yakasını kolay kolay bırakmayacaktır. Olay yerinde düşürdüğü yüzük kullanılarak geç adama büyü yapılır. Kendisine yapılan büyü sonrasında annesini kaybeden Ali, köyüne geri dönmeye karar verir. Amcasının oğlu Mehmetin define vaadi cinler tarafından kaçırılmaları ile son bulunca en yakın arkadaşı Cengiz ve eşi Zeynep; Aliyi aramak için köye gelirler. Köyün gizemli hocasının katılımı ile korku ve gerilim dolu bir maceraya atılırlar."} +{"text":"Film Fransa'da terör eylemlerine karşı mücadele eden bir sanatçı ve CIA ajanının arasındaki olayları konu ediniyor. Michael Mason içinde cüzdandan daha fazlası olan bir çantayı çalınca, bir anda CIAnın bir numaralı hedefi haline gelen, Pariste yaşayan Amerikalı bir hırsızdır. Söz konusu olayı sahada inceleyen CIA ajanı, Sean Briar kısa zamanda Michaelın çok daha büyük bir oyunun sadece piyonu olduğunu fark eder. Ancak Briar aynı zamanda Michaelın bu büyük çaplı komployu açığa çıkarmak için çok büyük yardımı dokunacağının da farkına varır. Emirleri hiçe sayan Briar, Michael ile onun yankesicilik alanındaki uzmanlığından faydalanmak üzere iş birliği yapar. 24 saatlik amansız bir takip sürüp giderken, birbirlerinden çok farklı olan ikili, kendilerinin hedef olduğunu ve ortak düşmanlarını alt etmek için birbirlerine güvenmek zorunda kalırlar."} +{"text":"Pete isimli yetim bir çocukla en iyi dostu ve aynı zamanda bir ejderha olan Elliottın maceralarını konu alıyor. Yaşlı ahşap oymacısı Bay Meacham yıllardır mahalle çocuklarını Kuzeybatı Pasifikte yaşayan acımasız ejderha hikayeleri anlatan neşeli bir adamdır. Orman bekçisi olarak çalışan kızı Grace bu hikayeleri gerçeklikten uzak bulsa da günün birinde ormanda yaşayan Pete ile tanışır. 10 yaşında, ailesi ve evi olmayan gizemli bir çocuk olan Pete ormanda Elliott isimli yeşil, dev bir ejderhayla birlikte yaşadığını iddia etmektedir. Petein anlattığı ejderha Elliott, Bay Meachamın hikayelerindeki ejderhaya son derece benzemektedir. Grace, babası Jackin ve 11 yaşındaki Natalienin yardımıyla Petein geldiği, ait olduğu yeri ve ejderhayla ilgili gerçeği ortaya çıkartmak için yola koyulur..."} +{"text":"Fransız sinemasının ustalarından Claude Lelouch, bir kez daha kadın-erkek ilişkileri üzerine bir hikayeyle karşımızda. Oscar ödüllü Jean Dujardinin canlandırdığı Antoine Abeilard, dünyaca ünlü bir film müziği bestecisidir. Hindistanda çekilecek bir Romeo ve Juliet uyarlamasının müziklerini yapması için davet alır. Her şeyi hafife alan bu adam, karakteri gereği duygusal ilişkilere de ziyadesiyle rahat bakmaktadır; fakat Fransız büyükelçisinin karısı Anna ile tanışınca değişmeye başlar. Antoine ve Anna, Hindistanda mecburi bir yolculuğa çıkar. İkili hem fiziksel hem de ruhsal şifa aramaktadır ve bu yolculuk boyunca birbirlerine aşık olurlar. Romantik izleyicileri baştan çıkaracak bu egzotik aşk filminin müzikleri de bir diğer ustaya, Francis Laiye ait."} +{"text":"Mariachi müziğin maço dünyasında çok az kadın başarıya ulaşabilir. Tıpkı çaldıkları şarkılar gibi bu belgesel de aşkın, ölümün ve aradaki diğer şeylerin fotoğrafı gibi. Mariachi, Meksika kültürünün çok önemli bir parçası. Sadece bir müzik türü değil, dünyaya erkek gözünden bakan bir yaşam tarzı. Zor bir meslek tercihi olan ve katı bir şekilde erkek egemenliğinde olan Mariachilikte, kadınlar nadiren hak ettikleri değeri görür. Yine de bir avuç kadın müzisyen Mariachi olmayı seçer. Doris Dörrie Dia de los Muertes kutlamalarını fonda kullanarak Meksika sokaklarında müzisyenlere ve günlük yaşantılarına eşlik ediyor. Mariachi bir kadın, ölüm, aşk ve yoksulluk gibi ağır konularda şarkı söylediğinde, Meksikadaki günlük yaşam çok daha katlanılabilir bir hale geliyor."} +{"text":"Savaşa halüsinatif bir bakış! İçlerinde toprak vardı, onlar da kazdılar. Birliklerinin geri çekilme vakti geldiğinde Yüzbaşı Antares Bonassieu ve taburu bir gözetleme görevi için Wakhan Vadisinin en uçlarında, Pakistan sınırında bir yere konuşlandırılır. Antares ve adamlarının kararlılığına rağmen bu tenha vadi ellerinden kayıp gitmek üzeredir. Bir gece, askerler tek tek kaybolmaya başlarlar. Clement Cogitoreun alışılmadık tonuyla ve karabasanı andıran atmosferiyle dikkat çeken bu ilk uzun metrajı, bildiğiniz savaş filmlerinden değil. Deliliğin sınırlarında gezinen filmin giderek tekinsizliğe yelken açan tonu, Cogitoreun keşfetmeye çalıştığı doğaüstü alanı daha da güçlendiriyor. Batılı devletlerin uzak ülkelerde yürüttüğü savaşın anlamsızlığına dikkat çekerken askerlerin giderek kayganlaşan bilincine bizi ortak ederek benzersiz bir izleme deneyimine dönüşüyor Ne Yerde Ne Gökte."} +{"text":"Ortadoğunun ilk kadın araba yarışçısı takımı Hız Kızkardeşleri işgal altındaki yaşamın zorluklarına, ekonomik sıkıntıya ve muhafazakar toplumun baskılarına rağmen tutkularının peşinden giderek pistlerin altını üstüne getiriyor. Orta Doğunun ilk kadın araba yarışçısı takımı olan Hız Kızkardeşleri her açıdan şaşırtıyor. Tellerle örülü işgal altındaki Batı Şeriada normal araba parçalarından devşirerek ürettikleri yarış arabalarıyla hem işgale hem de kadınları yarış şoförü olarak görmeye alışkın olmayan muhafazakar topluma meydan okuyorlar. Bol espri, adrenalin ve cesaretle yol yapan kadınlar ailelerinden ve toplumdan gelen baskıya ve ekonomik sıkıntılara rağmen tutkularının peşinden giderek ün yapıyor. Ancak baskılar zamanla takımın geleceğini de tehdit etmeye başlıyor. Film beş kadını yarışlarda ve gündelik hayatlarında takip ederken sürprizlerle dolu, ilham veren bir yolculuğa çıkarıyor ve Filistini bambaşka bir pencereden görmemizi sağlıyor."} +{"text":"Bird Box, peşlerinde olanlardan kurtulmak için gözleri bağlı bir şekilde yola koyulan bir kadın ve çocuklarının hikayesini konu ediyor. Her şey tam beş yıl öncesinde başlamıştır. Başlangıçtan bu zamana kadar hayatta kalmayı başaran Malorie ve iki çocuğu için hayat bu süreçte hiç de kolay olmamıştır. Nehir kenarında terk edilmiş bir evde kalan aile, bugünlere her adımlarını planlayarak gelmiştir. Ailesini güvende olabilecekleri bir yere götürmenin hayalini kuran Malorie ve çocukları için artık gitme vakti gelir. Ancak bu yolculuk oldukça tehlikelidir. Tek bir hataları ölümlerine sebep olacaktır. Her şeyden önemlisi de yolculuk sırasında ne olursa olsun gözlerinin bağlı olması gerekir. Zekalarına ve geliştirdikleri duyma yetilerine güvenerek çıktıkları bu yolculukta Malorie ve çocukları yalnız değildir. Peki onların peşinde olan insan mı, hayvan mı, yoksa bir canavar mıdır?"} +{"text":"Tarihin en eski çağlarından beri Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri hükumetleri birbirleriyle sorunlu haldedir. Bu durum günümüzde halen daha varlığını korumaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'ne ait olan bir denizaltı, Rus bir mafya babası tarafından ele geçirilmiştir. Rus mafya babası, hükumetlerin birbirine girmemesi için elinde olan denizaltını satma planları içerisine girer. Miami'li bir dolandırıcı ile iş birliği yapmaya hazırlanan Rus mafya babası, böylelikle elindeki denizaltını iyi bir rakama Kübalı bir uyuşturucu mafyasına satabilecektir. 35 milyon dolar gibi yüksek bir rakamla satış gerçekleşecektir ancak olaylar bununla sınırlı kalmayacaktır. Gerçek bir tarihi olaydan esinlenerek belgeseli yapılan Odessa Operasyonu filmi, iki hükumet arasındaki soğuk rüzgarları açık bir dille ele alacak."} +{"text":"Bay Link çok özel bir adamdır. Bu 2,5 metre boyunda, 286 kiloluk adamın vücudu da tüylerle kaplıdır. Onu bu kadar farklı kılan şeyse genlerinde yatmaktadır. Bay Link, insanın yaşayan soyunun ilkel köklerinin son örneğidir. Komikliği ve tatllılığıyla dünyanın en sevimli efsanesi olmaya aday olan Bay Link'in soyu hızla tükenmiştir. Artık evrim ilerlemiştir ve insanlığın görünüşü Bay Link'inkinden farklıdır. Yalnız ve üzgün olan Bay Link artık çevresinde kimseyi bulamamaktadır. Kuzeybatı Pasifik'te yalnız yaşamaktan bıkan Bay Link, efsanevi Shangri-La vadisinde olduğu söylenen, uzun süredir kayıp olan akrabalarını bulmak için yolculuğa atılır. Bu yolculuk için de dünyanın en önemli mitolojik varlıklar dedektifi Sir Lionel Frost ve bölgenin bilinen tek haritasına sahip olan Adelina Fortnight ile işbirliği yapar. Bay Link'e eşlik eden kaşifler, yeni arkadaşlarına yardım etmek için dünyanın uzak yerlerine seyahat ederken, üçlü de birlikte hiç beklemedikleri maceralara atılacaklardır.."} +{"text":"Noel'den birkaç gün sonra, İsveç/Norveç asıllı olan iki kız kardeş Ida ve Tuva, Norveç'in uzak bir bölgesindeki bir kıyı kesimine keyifli olacağını düşündükleri bir kar ve dalış tatili düzenlemeye karar verirler fakat işler asla düşündükleri gibi gitmeyecektir. Dalış deneyimlerinin sonlarına doğru, kız kardeşlerden bir tanesi, Tuva, yerinden oynamış ve üstüne düşen kayalar tarafından okyanusun dibinde kapana kısılmış bir şekilde kalınca, iki kız kardeş boğulma tehlikesini de göz önünde bulundurarak, yardım alabilmek için zamanla yarışmak zorunda kalır fakat bu da düşündükleri kadar kolay olmayacaktır. Kız kardeşi Tuva ile birlikte yanlarında olan bütün ekipmanlarını, telefonlarını, araba anahtarlarını ve yardım çağırabilecekleri her şey de okyanusun dibine gömülmüştür ve geri alabilmenin imkanı yoktur. Kız kardeşinin ve kendisinin başına gelen bu talihsizlikle Ida, karakterini ve iradesini ölçen, bugüne kadar girdiği en büyük testi geçmek zorundadır."} +{"text":"Aslı, sanata düşkün bir anne ve profesör bir babanın, konservatuvarda okuyan genç kızıdır. Bir gün Beyoğlunda yürürken, kapkaççının gazabına uğrar ve çantası çalınır. Korku ve panik içindeki Aslıya, hayatın akışı içinde büyük aşkı olacak Kerem yardım eder ve hemen çantasını bularak ona teslim eder. Bu zorunlu tanışmadan sonra Aslı ve Kerem görüşmeye başlar ve evliliğe kadar giden romantik bir ilişkiye başlar. Kerem, Aslının hiç alışık olmadığı ve bilmediği bir dünyadan gelmesine rağmen kendini büyük şirketlere danışmanlık yapan finans uzmanı olarak tanıtır. Keremin babası, İstanbulun en büyük kapkaç çetesinin başındadır. Aslının dayısı olan emniyet müdürünün en büyük takibi ise bu kapkaç çetesini çökertmek üzerine kuruludur."} +{"text":"Rocco Espiritu ve Rocky Espiritu nun ortak yönü; her ikisininde acil paraya ihtiyaçlarının olmasıdır. Rocco, Yapım Şirketinin reklam parasını sarhoş olduğu 25. doğum günü arefesinde bir poker oyununda kaybeder ama umutsuz değildir çünkü 25. yaşına girdiğinde büyükannesi, güven fonunu serbest bırakacaktır ve Rocco nun minik bir serveti olacaktır. Evliliğe ve sadakate ineanmayan Rocco, güven fonundan para almak için avukata gitiğinde şoke olur çünkü parayı almasının tek yolu, büyükannesi tarafından belirlenen koşulları yerine getirmesi yani evlenmesi gerekmektedir. Rocky, bir ajansa bağlı küçük rollerin aktristidir. Bu arada Rocky, babası ve kardeşleri ödeyemedikleri kirayı ödemek ya da başka ucuz bir ev bulmak zorundalar yoksa bütün aile evsiz kalacaktır. Rocco cazip teklifi ile Rocky \"KİRALIK GELİN\" olmayı kabul eder ve anlaşma imzalarlar. Rocky, ailesinden ve Rocco nun büyükannesinden habersizce Rocco nun eşi rolünü üstlenir. Peki ya bu sahte evlilikte, büyükannenin haberi ve parmağı varsa Rocco ile Rocky isteklerine ulaşabilecekler mi?"} +{"text":"Alem-i Cin filminin devam halkası olan yapımda, ilk filmde meydana gelen olayların ardından yaşanan doğaüstü olaylar konu ediliyor. İlk filmde Cinler Alemine hapsolan Yelize kimse ulaşamamıştır. Polis, genç kızın bu gizemli kayboluşunu araştırmaya başlar. Yelizin kayboluşu ile ilgili tüm oklar Salih Hocayı gösterince, polisler onu gözaltına alır. Genç kızın kayboluşunun sorumlusu olarak görülen Salihin sorgu odasında anlattıkları, polise benzer bir vakayı anımsatır. Salihin anlattıkları ile Yakupup oğlu Yusufun yaşadığı paranormal olaylar arasında birçok benzerlik vardır. Yakup da tıpkı Yelizin başına geldiği gibi cinlerin saldırısı altındadır. Dava ile ilgili yaptığı araştırmayı iyice derinleştiren polis, bir süre sonra Yakup, oğlu Yusuf ve Salih Hoca arasında çok bir karar vermek zorunda kalır."} +{"text":"Emre, arkadaşı Hakan ile birlikte bir restoranın motor kuryesi olarak çalışır. Güzel bir sese sahip olan ve şarkı söylemeyi seven Emre, fırsat buldukça Cennet Çocukları isimli çocuk esirgeme yurdunda kalan çocuklara konser verir. Emrenin başarılı bir şarkıcı olacağını düşünen televizyon yapımcı olan Ayla ise Emreyi destekleyerek onun üne kavuşmasını sağlar. Aylanın Emre hakkındaki düşünceleri sadece iş ile ilgili değildir. Genç kadın içten içe Emreyi sever ancak Emrenin ona karşı hiçbir ilgisi yoktur. Bu sırada Delara isimli İranlı bir kız ve kardeşi Hamed, bir temizlik fabrikasının şubesini açmak için İstanbula gelir. Yaşanan bir olay Delara ve Emrenin bir araya gelmesine neden olur. Ancak onların yakınlaşmasından rahatsız olan Ayla, bu durumu engellemeye kararlıdır."} +{"text":"Winny, Earn ve Chaow'un yolları bir banka soygunu nedeni ile kesişir ve üçü bir arada iki Amerikalı banka soyguncusunun rehini olurlar. Bu iki azılı soyguncu ile silah zoruyla polisten kaçarken yolda trafik kazası geçirirler ve ormanın içerisinde ıssız bir eve sığınmak zorunda kalırlar. Başlarına daha fazla bir şeyin gelemeyeceğini ve yolun sonunda olduklarını düşünürken Winny, Earn ve Chaow çok daha farklı bir düşmanla karşı karşıya kaldıklarını anlarlar. Fakat işler hiç de göründüğü gibi bir hayalet hikayesi değildir çünkü sadece bu üç kişi değil soyguncuların da dahil olduğu çok farklı bir sır herkesi bir araya toplamıştır. Ama herkesin gerçeği anlaması çok uzun sürecektir ve gerçeği anladıkları zaman her şey için çok geç olacaktır!"} +{"text":"Wallingham artık terk edilmiş ve hayalet bir bölge haline gelmiş küçük bir kasabadır. Bu kasabada birçok bina gibi kasabanın lisesi de artık boştur ve belirsiz kaderine terk edilmiştir. Fakat yıl 2018'i gösterdiğinde yıllık lise balosu verilecektir ve Sabrina'da bu baloyu kasaba otelinde düzenleyecektir. Ancak baloya kısa bir süre kala otel neredeyse kapanma aşamasına gelmiştir ve baloyu orada yapamayacaklarını Sabrina'ya haber verirler. Balonun otelde yapılamayacağını öğrendiğinde Sabrina, eski sınıf arkadaşları Margo ve Ronnie'nin de zorlamasıyla baloyu eski liselerinde yapmaya kadar verirler. Her şey hazırdır ve birçok eski arkadaş ve öğretmen lise binasında balo verip eski günleri anmak ve biraz da eğlenmek için bir araya gelmiştir. Ancak hem Sabrina hem Margo hem de Ronnie'nin hesaba katmadıkları şey Wallingham lisesinin yıllar önce başından geçen olaylar ve bu olayların beraberinde getirdiği korkunç bir lanettir. Bu lanet balo için eski Wallingham maskot kostümünün baloda giyilmesi ile yeniden aktif hale gelecek ve lise binası içindeki herkese yeniden dehşet saçacaktır!"} +{"text":"Siobhn, günlerini bir laboratuvarda yalnız geçirmeyi tercih eden tamamen kendini işine ve çalışmalarına adamış ve hiç arkadaşı olmayan bir deniz biyolojisi öğrencisidir ve deniz canlılarının davranışlarını incelemektedir. Atlantikte'ki anormallikleri araştırmak üzere birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ekiple denize açılır. Sahil güvenliğin yasakladığı bir bölgeye güzel bir av geçirmek umuduyla dalan geminin kaptanı suyun derinliklerinde yatan şeyden bir haberdir ve teknesiyle birlikte mürettebatını büyük bir tehlikenin kollarına sürükler. Mürettebat üyeleri garip bir enfeksiyona yenik düştüğünde, Siobhn, herkes bir bir yok olmadan önce, mürettebatın güvenini kazanmak için yabancılaşmak ve endişelerini yenmek zorundadır. Sea Fever 2019 Amerikan yapımı korku ve bilim kurgu filmidir. Filmi yönetmenliğini tecrübeli ve on iki ödüllü kadın yönetmen Neasa Hardiman üstlenmiştir. Denizde geçen bir çok korku filminin aksine mürettebatın dev bir köpek balığı yerine tamamen farklı olaylarla baş etmelerinin gerekmesi türüne farklı ve başarılı bir yaklaşım olmuştur."} +{"text":"Yaşlı bir mülteci, karısının cenazesini ülkesine götürüp defnetmek ister. Küçük torununu da yanına alarak tabutla yola çıkar. Fakat ne otobüs ne de kamyon şorförleri, tabutla gezen bu iki mülteciyi araçlarına almak ister. Yola mecburen yayan devam etmek zorunda kalırlar. Ancak tabut, sürüklenmelere ve yol koşullarına daha fazla dayanamaz, çatlamaya ve kırılmaya başlar. Savaşın halen hüküm sürdüğü topraklara geri dönmek istemeyen küçük kız ile özlemini çektiği ülkesine bir an önce kavuşmak isteyen yaşlı adam... Ve her ikisinin de ortak sevgi bağı olan cenaze... Yolculukları boyunca hayata tutunma çabaları ve bu cenazeyi taşıma gayretleri, aralarındaki buzun zamanla erimesine neden olacak ve birbirlerine daha sıkı bağlanacaklardır."} +{"text":"Müzmin bekar Ronny ve mutlu bir evlilik süren Nick, üniversite yıllarından beri iyi ve kötü günde hep birlikte olmuş. Artık bir otomobil tasarım şirketinin ortağı olan iki dost, şirketlerini ateşleyecek bir rüya projesini kazanmak için rekabet ediyor. Ronnynin kız arkadaşı Beth ve Nickin karısı Genevanın desteğiyle, ikili yenilmez bir hale geliyor. Ama Genevayı tesadüfen başka bir adamla gören Ronnynin dünyası alt üst oluyor ve cevapları bulmayı kendisine görev ediniyor. Yaptığı amatör araştırma, dünyasını komik bir karmaşaya sürüklerken, Nickin kendine ait birkaç sırrı olduğunu öğreniyor. Artık zaman ilerliyor ve kariyerlerinin en büyük sunumunun yarattığı baskı artıyor, Ronny en yakın arkadaşına gerçeği söylerse olacakları göze almak zorunda."} +{"text":"Aşkın ve dostluğun karmaşık mekanizmalarını etkileyici bir şekilde sergileyen yönetmen Gay, sözünü etmedikleri bir dizi duygusal deneyimden geçen insanlar arasındaki gizli, mahrem ilişkileri irdeliyor. Yani, hepimizin ta içimizde saklı tuttuğumuz, ama bir gün iznimizi almaksızın dışarı kaçıveren bastırılmış arzuları ve duyguları Tomas, yasalara aykırı olduğu halde, reşit olmayan öğrencisi Ana'yla ilişki kurmuştur; üstelik Ana en yakın dostlarından biri olan Mario'nun da yeğenidir. Mario ile Sara'yı, dostları kusursuz çift olarak nitelendirmektedir, fakat Sara belki de ona ihanet etmektedir ve Mario eşini kaybetmemek için elinden geleni yapmaya kararlıdır. Irene'in ise görünürde Manu'yla mutlu bir evliliği vardır, ama o da geleceğine yönelik ciddi endişeler taşımaktadır. Sofia da aşkı aramaktadır, ama çalıştığı kitapçının müşterisi olan Andres'in hevesle peşinden koşmasına aldırmaz; çünkü gözü, hayatında başka bağlar bulunan ve bir geceliğine birlikte olduktan sonra ortadan kaybolan Eric'ten başkasını görmemektedir. Ardından Mario, Cristina'yla tanışır, işler iyice karışır ve dostları birarada tutan hassas ilişki ağları tehdit altına girer"} +{"text":"Film yapımcısı Tamra Davis, geç dönem arkadaşı, 1960 doğumlu ressam Jean-Michel Basquiat'nin, ani yükselişini ve düşüşünü haritalıyor. Suçun hüküm sürdüğü 1970'lerin New York'unda, şehri SAMO mahlası ile grafitilerle kaplayan ressamın boyası 1981'de ilk defa kanvasa değer. 1983'e gelindiğindeyse o artık 'rock yıldızı' muamelesi gören bir sanatçıdır. 1985 yılında Andy Warhol'le yakın arkadaşlık kurup, beraber resimler yapsalar da, bu birliktelik 1987'de Andy Warhol'ün ani ölümüyle son bulur. Kariyerinin zirvesinde öldüğünde sadece 25 yaşında olan sanatçının tabloları günümüzde milyon dolarlarla satılmaktadır. Tamra Davis, kendisinde vücuda gelmiş gibi gözüken inişli-çıkışlı şehir yaşamına ayna tutan kaderi ve muazzam yeteneğiyle bir ressamın, bu karizmatik genç adamın etrafını saran gizemi, şefkat ve anlayışla detaylandırıyor. Basquiat ile yapılmış ve daha önce hiç yayınlanmamış röportajları, arkadaşlarının ve sanat dünyasının yorumlarıyla birleştiren film, 20. yüzyıl ssnatının bsşat ışıltılarından birinin dokunaklı bir portresini sunuyor."} +{"text":"Matthias Müller genç denizcilerin çıplak bedenlerini, 19. yüzyılın deniz öyküleriyle birlikte MAHMUR CENNETin masmavi yitik aşk ve arzu okyanusunda boğuyor. Cordelia Swann, Londra Film Festivali, 1993 MAHMUR CENNET büyük estetik bütünlüğü ve hızlı ritmiyle dikkat çekiyor. Tekrarlanan hareketler ile art arda gelen açılmalar ve kararmalar yuvarlanan bir akış oluşturmuş; tehdit ile hüzünle yaratılan ayrılığı yeniden dinginlik ve uzaklık izliyor. Film, soğukluk, uzaklık ve güvenliği çağrıştıran bir renk paletine, mavi-siyaha boyanmış. Huzursuz uykuların, düşlerin, gecenin arzulu sırlarının ve bedensel hazların gerilimi denize ve limanlarla gemilerin imgelerine işlenmiş. MAHMUR CENNETte ses güçlü bir anlatım aracı olarak kullanılmış: kabaran ve sönen bir müzik, Joseph Conraddan alıntı metinler ve bir ses karmaşası ile denizin sesi başta olmak üzere, bir dizi gerçek ses dizimiyle birbirini izliyor. Heike Klippel, Screen, Oxford 1994"} +{"text":"Moda dünyasının önemli fotoğrafçılarından William Kleinın moda dünyasına kazandırdığı bu ironik filmin başrolünde fotoğrafçının en sevdiği model olan ve 1962 yılında Vogue kapağı olmuş Dorothy MacGowan bulunuyor. Polly Maggoo 20 yaşında, Pariste yaşayan bir moda mankenidir. Sovyet bloğunda yer alan küçük bir ülkenin prensi tarafından takip edilen Siz Kimsiniz? adlı bir televizyon programına konuk olur. Biz de bu belgesel sırasında yönetmenin kamerasıyla birlikte onu takip ederiz. Pollynin prensliğe gelişini, kenar bir mahallede yediği yemeği ve çocukluğunu öğreniriz. Pollyde güzel yüzü dışında da bir şeyler var mıdır? Moda ve güzellik endüstrisini taşlayan ve Fransız Yeni Dalga tekniğiyle çekilmiş film unutulmaz sahneler barındırıyor."} +{"text":"Daniel McGowanın, çevreciliği aşırı uçlara taşıyarak, nasıl Usame Bin Ladin ile aynı FBI listesinde yer aldığının hikayesi. Eğer Bir Ağaç Devrilirse tarihimizin en radikal çevreci grubunun hikayesini anlatıyor: Yeryüzü Özgürlük Cephesi ya da ELF ya da FBI'ın deyimiyle, \"Amerika'nın bir numaralı iç terörist tehdidi.\" Önce ELF'in kuruluşuna ve büyümesine göz atıyoruz, sonra Daniel McGowan'ın barışçıl bir aktivistten kundakçılık gibi terörist eylemlerle suçlanan birine dönüşmesini izliyoruz. Bu, bir pasifist olarak başlayıp, toplumun iyiliği için hayatların tehlikeye atılması gerektiğine inanmaya başlayan birinin hikayesi. Yönetmen Curry'nin başarısı hem ELF'in davasını, hem de diğer çevreciler arasında yarattığı karşı duruşları ikna edici bir şekilde sunabilmesi. Sonuçta ortaya çıkan film, hem ortalığı kızıştırabilecek bir politik belgesel, hem de kişisel ve samimi bir yaşam öyküsü."} +{"text":"Agent Marcus CIA için çalışan sıkı bir ajandır. Son görevinde birim şefi Marcus'tan, yasadışı para aklayıcısı olan Mr. Smith'in yanına koruma görevlisi olarak girmesini ve onu deşifre etmesini ister. Ortada, Redvale Para Fonu Şirketinden Afrika'ya aklanması için çıkartılacak yüz milyon dolarlık büyük bir para vardır. Marcus'un eski takım arkadaşları CIA Ajanları Floria ve Zander artık yoldan çıkmış kendi küçük suç örgütlerini kurmuşlardır ve bu parayı kendilerine almak için Mr. Smith'i ele geçirmek için bir operasyon düzenlerler. Marcus ortada dönen bu pis işin farkına varır ve Mr. Smith'i hem korumak ister hem de eski takım arkadaşlarıyla ölümüne bir mücadeleye girer. alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Soyo bir lise öğrencisidir ve yalnızdır. O günlük hayaıtını özel birşeyler olmadan yaşar ama tesadüfen sıralı paten kaymaya başlar. O hala acemidir, bu yüzden bir parkın köşesinde hergün tek başına antrenman yapar. Bir gün, parkın ortasında beraber takılan bir grup gürültülü sıralı patencilere rastlar. Harika paten kayan Mogi'ye bakarak şaşırır. Soyo, Mogi'nin yetenekleriyle mest iken, Han-ju tarafından sıralı ekibe katılmaya çağrılmaktadır, ona göre dosttur. Soyo artık yalnız değildir. Anne ve babasının boşluğunu hissettiği hayatında artık yeri yeni bulduğu arkadaşları almıştır. Soyo tamamen sıralı paten dünyasına kendini çeker, yeni aşk duyguları ile, bütün bütün kendine yeni bir hayat bulma, özellikle Soyo'nun kahramanı olan Mogi'den, Han-ju ve Mogi'nin kız arkadaşı, yanı sıra sorumlu Kabba, takımın lideri konumundadır. Ancak, o takımla birlikte zorluklara da dayanmak zorundadır."} +{"text":"Peter Watkins imzalı 1971 yapımı bir kurmaca-belgesel... 1970 yılında Vietnam işgali sürerken Başkan Nixon bir de Kamboçyaya yönelik gizli bir bombardıman planını onaylar. Ülkedeki savaş karşıtı gösteriler iyice yoğunlaşmıştır. Bir gösteride 4 öğrencinin öldürülmesi ile protestolar ülke genelindeki bütün üniversitelere yayılır. Olağanüstü hal ilan edilerek, McCarran Ulusal Güvenlik Yasası yürürlüğe sokulur ve eyalet yönetimlerine \"iç güvenliği tehdit eden\" kişileri tutuklama yetkisi verilir. Aralarında savaş muhaliflerinin, vicdani retçilerin, sivil haklar savunucularının, Komünist Parti üyelerinin de bulunduğu bir grup muhalif olağanüstü bir mahkeme tarafından yargılanarak hapis cezasına mahkum edilir. \"Suçlu\"'lara bir de alternatif sunulur: Ceza Parkı adı verilen, çölün ortasındaki bir arazide 85 km'lik bir yolu aç ve susuz kat ederek, kendilerine önden 2 saat avans veren polislere yakalanmadan ABD bayrağına ulaşırlarsa serbest bırakılacaklardır. Film olağanüstü hal ilan edilmiş, yönetim ve polis güçlerine olağanüstü yetkiler verilmiş bir polis devletinde işlerin nerelere varabileceğini gösteren bir kurmaca belgesel olarak son derece çarpıcıdır. Watkins, filmin oyuncularını da komünist parti, antimilitarist hareket, kadın hareketi vb. içerisinde yer alan kişilerden ve gerçek polis memurlarından seçtiği için tutukluların kendi aralarındaki konuşmalar ve mahkeme üyeleri ve polislerle aralarında geçen diyaloglar oldukça gerçekçi ve etkileyicidir. Bu film birkaç festivalde gösterildikten sonra dağıtımı yasaklanmıştır..."} +{"text":"Yapımcıları arasında İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın da bulunduğu bu yarı-belgesel, Mozart'ın \"Saraydan Kız Kaçırma\" adlı operasının dünyaca ünlü müzisyenlerce İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın Harem Dairesi'nde sahnelenişini konu almaktadır. Film bir belgesel tarzında başlar. Orkestra şefi Sir Charles Mackerras, Paul Groves ve Türk soprano Yelda Kodallı'yla birlikte filmin ses kayıtlarının provasını yapar. Opera yönetmeni Moshinsky ise Topkapı Sarayı'nın Harem Dairesi'nde filmin provalarını yönetmektedir. Olay örgüsünün can alıcı noktalarını kadroya izah eder. Çok geçmeden, operanın öyküsü ön plana çıkar. Film artık belgesel havasından kurtulmuştur. İzleyiciler giderek operanın öyküsüne kendilerini kaptırdıkça, film dramatik kimliğini kazanır... Olay Harem'de tutsak olan güzel İspanyol hanımefendisi Konstanze'nin peşinde olan Selim Paşa'nın sarayında geçer. Öyküde bir ikilem vardır: güçlü Paşa güzel Konstanze'ye istediği gibi sahip mi olacak, yoksa onu kurtarmaya gelen sevgilisi Belmonte'yle gitmesine izin mi verecektir? Paşa'nın, genç Belmonte'nin gerçek kimliğini öğrenmesiyle bu ikilemde gerilim artar. Zira, Belmonte, yıllar önce Paşa'nın sarayına saldırıp tüm ailesini öldüren baş düşmanının oğludur..."} +{"text":"Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içerisinde Panem ulusu yaşamaktadır. Başkent Capitol'ün etrafında 12 bölge bulunmaktadır. Capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. Onların her biri her yıl yapılan Açlık oyunlarına katılmak zorundadır. Yarışma için her bir bölgeden yaşları 12 ila 18 arasında değişen birer erkek ve bir kız çocuğu göndermek durumundadır. Açlık oyunları TV'den canlı yayınlanan ölümüne bir kavgadır. On altı yaşındaki Katniss Everdeen annesi ve 12 yaşındaki kızkardeşi ile yaşamaktadır. Oyunlarda kızkardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır. Ancak Katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kızkardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur. Eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır."} +{"text":"Elli yaşında bir bekar olan Robert, kendi nasibinden hoşnut olduğuna inanmaktadır. Korkunç bir flörtçü olmasına karşın çok eğlenir. Kaygılıdır, annesiyle babasının evinde yemek yer. Nörotiktir, ama uykuları kaçmaz Film bir doğum koğuşunda başlar. Robert burada tesadüfen henüz doğum yapmış olan eski sevgilisi Claire'e rastlar. Ona hala sırılsıklam aşık olduğunu fark eder. Hem bu gerçeği anlaması, hem de Claire'in başkasından çocuk sahibi olarak ona kendisini yeniden fethetme imkanını tanımaması, Robert'in keyfini kaçırır. Çocuğun babası olmak nasıl bir şey olurdu diye baş döndürücü hayallere kapılır. İşte tam bu noktada, çılgınca fikirlere sahip, ne yapacağı bilinmez genç bir kadın olan Aie, sahneye çıkar ve garip bir teklifte bulunur. \"İstersen sana aşık olurum, seni seçebilirim, sende özel biri, seçilmiş biri, tarafımdan seçilmiş biriymişsin duygusu uyandırabilirim. Aşkın ne olduğunu anlamanı sağlayabilirim.\" Kararsız Robert, son şansıymış gibi bu teklife dört elle sarılır. Ama acaba Aie onu ne gibi şaşırtıcı durumlara sokacaktır? Ve kimdir o aslında? Romantik bir komedi olarak başlayan film, gittikçe tuhaf ve çılgın bir havaya bürünüyor."} +{"text":"Son kez birlikte dans edişlerinin üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçmiş ve şimdi de tuhaf ve nostaljik bir buluşmayı kutlamaktalar. Televizyon onları bir Noel eğlence programına davet etmiş. Adlarını Amerikalı meşhur idollerinden alıyorlar: Ginger Rogers ve Fred Astaire. Gerçek adları ise, Amelia Bonetti ve Pippo Botticella. Geçmişte kısa süreli bir başarı yakalamış olan bu dansçı çift, uzun süre önce yollarını ayırmış. Amelia şimdi küçük bir kasabada kızı ve iki torunuyla yaşarken, Pippo Orvieto'da taksitle ansiklopedi satmakta. Önce Amelia Roma'ya trenle gelir. İstasyonda gördükleri onu biraz şaşırtır; otelde diğer konuk sanatçılarla karşılaşınca şaşkınlığı daha da artar. Burada Pippo'yu bulur. Ertesi sabah konuklar arabayla stüdyoya götürülür. Televizyon, onlara tümüyle yabancı bir dünyadır. Şovun konukları makyaj odasına çağrılır: Adriano Celentano, Bette Davis, Marlene Dietrich, XII. Pius, Liza Minelli, Garibaldi, Tarzan ve Ginger ile Fred Fellini bu rahat ve eğlendirici filmde TV ve ani şöhret kültüyle alay eder."} +{"text":"Aslında oldukça kötü bir film olan 'Silent Night, Deadly Night', vizyona girdiği dönemde tepkiler ve protestolarla karşılaşır. Noel Baba kostümlü bir katilin insanları kesip biçtiği film, bu tepkiler sonrası bambaşka bir kitlenin ilgisini çeker ve videokasetler aracılığıyla elden ele dolaşan kült bir filme dönüşür. Filmin konusuna gelince; Henüz 5 yaşındaki Küçük Billy, Noel arifesinde huzurevindeki dedesini ziyarete gider. Bir ara dedesiyle başbaşa kalan Billy, Noel Baba'nın sadece uslu çocuklara hediye getirdiği, yaramazlarıysa feci şekilde cezalandırdığı yönünde korkunç bir hikaye dinler. Tesadüfe bakın ki, ziyaret sonrası eve dönerken Noel Baba kostümlü bir hırsız yollarını keser ve anne babasını vahşice öldürür. Yetimhaneye yerleştirilen Billy, sıkı bir disiplinin uygulandığı yerde sürekli ceza ve işkencelere maruz kalır. Billy'nin psikopat bir katile dönüşmesi için gerekli tüm koşullar hazırdır."} +{"text":"74 yaşındaki balerin, ressam ve şarkıcı Marta Becket, California'da Ölüm Vadisi Kavşağı'nda (nüfus: 10 kişi) bulunan \"Amargosa Opera Evi\"nde, gözlerden ırak yaşar. Neredeyse bir harabe olan binayı onlarca yıl önce bir yolculuk sırasında keşfetmiş ve restore edebilmek için yıllarını harcamıştır. Sonra da dans etmeye başlamıştır. Önceleri duvarlara çizdiği karakterler için, daha sonra ise, giderek daha sık bir şekilde bu şaşırtıcı yere \"yolu düşen\" etten ve kemikten ziyaretçiler için Todd Robinson'ın 1999 yılında Uzun Metrajlı Belgesel dalında Oscar adayları arasında finale kalan filmi Amargosa, dansçı-koreograf Marta Beckett'in son derece ilgi çekici öyküsünü ve çölün ortasındaki bir hayalet kentte terk edilmiş bir tiyatroyu yeniden hayata geçirip bir sanatçı olarak anlamlı bir yaşam sürme yolundaki benzersiz azmini anlatıyor."} +{"text":"Şerif Sven 'The Swede' Sorenson mahkumlara sırf kendi sebeplerinden dolayı ateş etmiş, acımasız bir şerifdir. Ufak hatayı bile bağışlamazdır. Swedenin ikiz kızları vardır. Bu ikisi kasabanın en güzel ikizleri olarak bilinmektedirler. Her ikisi sevgilileriyle evlenmek için hem sevgililerine hem de babalarına hamile olduklarını söylerler. Şerif The Swede kızlarının kalbini kıramamıştır, ancak yakında evlenecekleri her iki adama da hayatı zehir edeceği bir gerçektir. Bu ikizlerden birisi aşçı olan ve hafif korkak birisi olan Larry, diğeri ise bira içip televizyon seyretmeyi felsefe olarak algılayan Bud \"Parlak Zeka\" Dyersondur. Sonunda o gün gelmiş ve ikizleri bu Svene göre \"Hayatında gördüğü en zavallı iki adam\"la evlenecektirler. Ve öyle de olur ancak şimdi her iki çift Sven 'The Swede' Sorenson ile birlikte yaşamak zorundadırlar ve Sorenson hepsine hayatı zehir eder. Hatta Bud ve Larrye eşlerini görmelerine izin bile vermez. Larry aşçılık yaparken, Bud ise odun kesmek gibi işler görmektedir. Bir gün Bud bir arkadaşından bir trende yüklü bir miktarda para taşınacağını öğrenince aklına parlak bir fikir gelir. Aklındaki plan işe yarayacak ve parayı alıp tüyeceklerdir ancak Larrye ihtiyacı vardır. Larry'nin korkusuna rağmen bu soygunu gerçekleştiren ikili Swede tarafından fark edilince Bud tutuklanır. Larry ise hapishane de aşçılık yapmaya başlar. Yargıç Rolf Rausenberger Sven ile kişisel problemleri olduğundan Sorenson'dan korktuğu için kızı FBI ajanı Karen Polarskinin Budı korumasına rağmen Budı tutuklatır. Ayrıca Karen Budın okul arkadaşıdır. Artık hayatları hapishanede geçen ikili eşlerinin kendilerini aldattığını da öğrenince işler iyice kötüleşir ancak en sonunda Budın aklına başka bir parlak fikir gelir."} +{"text":"Aşırı stilize bir çağdaş zaman kara film denemesi, olağanüstü seksi ve genç bir oyuncu kadrosu, çılgınca hareketli, cinsellik dolu bir komedi-gerilim-cinayet filmi... Gümmm'ün kahramanı, 18 yaşındaki \"hercinsel\" üniversite öğrencisi Smith, kızıl saçlı bir güzelin öldürülmesine ve dünyanın sonunu getirecek bir komploya tanık olur. Smith'in hayatı hınzır Stella, güzel London ve yakışıklı ev arkadaşı sörfçü Thor'la Kaliforniya'nın güneyinde bir sahil kasabasında kaygısız sürüp gitmektedir. Ama o meşum gece, kafa yapan otlarla dolu kurabiyeler yer Smith ve yaşamı alt üst olur. Gregg Araki'nin rengarenk, ışıl ışıl ve alabildiğine tarz son filmi, yönetmenin önceki filmleri Kıyamet Kuşağı ve Duman Altı'yı hedonistik bir zeminde birleştiriyor."} +{"text":"11 yaşında, babaannesi, bir keçi ve sihirli güçleri olduğuna inanan küçük kardeşi Rocky ile bir çiflikte yaşayan çocuk, Boy. Yeni Zelanda, 1984. 11 yaşındaki Delikanlının hayallerinin merkezinde iki kişi vardır: şöhretinin doruğundaki Michael Jackson ve en az onun kadar etkileyici olan babası Alamein. Ancak, gerçek hayatta bu kişilerin ikisi de yoktur. Delikanlı, babaannesinin çiftliğinde yaşamaktadır ve sihirli güçleri olduğuna inanan kardeşi Rockye bakmakla yükümlüdür. Sonra bir gün, yanında üç arkadaşıyla Alamein çıkagelir. 7 yıldır yerine getirmediği babalık rolünü üstlenmeye çalışan Alamein, Delikanlının hayal ettiği kahraman figüründen çok uzaktır. Yıllar önce gömdüğü para kesesini bulmaya gelmiş bir serseri ile onun hayaliyle yaşayan oğlunun buluşması, eğreti bir baba-oğul portresi çizer. Delikanlı, yetişkinler ve çocuklar arasındaki çizgiyi bulandıran, Alamein ve oğullarının garip buluşması üzerinden hayalgücüyle gerçeklik arasındaki dengeyi sorgulayan, ironik bir büyüme hikayesi"} +{"text":"O Avrupa halk masallarının en cingöz, en iş bitirici ve en insansı kedisi. Asalet ve güç sembolü olan sarı çizmeleri içerisinde Çizmeli Kedi aslında zenginlik ve ün peşinde koşan oldukça zeki bir canlı. Sinema perdesindeki yolculuğu ise meşhur Altın Yumurtlayan Kazı çalma macerası çevresinde şekilleniyor. Zeka küpü Humpy Dumpty ve sokakların kraliçesi Kitty Softpaws'u bu kendi hırsızlık planına dahil eden dokuz canlı Çizmeli Kedi, arkadaşlarıyla cesaret isteyen ama bir o kadar da komedi dolu bir maceraya atılıyor... Shrek üçlemesinin her filminde farklı karakterlere sesiyle hayat veren ve senaryoda da parmağı olan Chris Miller'ın Şrek 3 'ten sonraki ikinci uzun metrajlı yönetmenlik çalışması olan Çizmeli Kedi'nin orijinal seslendirme kadrosunda Kedi'ye Antonio Banderas, Humpy Dumpty'ye perde gördüğümüz anda gülmeye başladığımız Zach Galifianikis ve Yumuşak Pati Kitty'ye Salma Hayek sesleriyle hayat veriyor."} +{"text":"Iguana Geceleri, Tennessee Williams'ın aynı adlı oyunundan uyarlanmış 1964 yapımı bir filmdir. Konusu 1940'ların Meksika'sında geçer. Filmin baş karakteri, eski papaz, yeni turist rehberi Dr. T. Lawrance Shannon 'dır. ABD'nin Virginia eyaletinde görevli iken kendi deyimi ile \"çok çok genç yaşta bir papaz okulu öğretmeni\" ile uygunsuz ilişki kurduğu için afaroz edilmiştir. Artık Texas'ta bulunan \"Blake Tours\" için turist rehberliği yapan Shannon bir grup din okulu öğretmenini Meksika'nın Puerto Vallarta bölgesine getirir. Bu yolculuk sırasında grubun başkanı Judith Fellows tarafından onyedi yaşındaki yeğeni Charlotte Goodall 'ı baştan çıkarmaya çalışmakla suçlanır -gerçekte durum tam tersinedir- ve işten kovulur. Bir umutsuzluk anında da, Shannon tur otobüsünü içindeki yolcularla birlikte kaçırarak dobra dobra bir kadın olan Maxine Faulk 'un sahibi olduğu Mismaloya'daki Costa Verde Oteline getirir. Kadınlara ve alkole olan zaafı yüzünden Shannon adeta bir ipin ucunda debelenmektedir, tıpkı Maxin'in yardımcılarının yakalayıp boyunlarından iple bağladıkları iguana'ların debelendikleri gibi. Shannon alkol, umutsuzluk ve cinnet dolu bir geceyi, önce gezgin ressam Hannah Jelkes 'in öğütleri ve himayesi, sonra Jelkes'in büyükbabası Nonno 'nun şiirleri, nihayetinde de Maxine'in göstermekten esirgemediği dostluğu sayesinde atlatmayı bilir."} +{"text":"Yönetmen Jan Schütte, Nobel ödüllü ünlü yahudi yazar Isaac Bashevis Singer'in üç öyküsünü birleştirerek yaşlılık, ölüm ve şehvet üzerine derin bir meditasyona soyunuyor... 70'li yaşlarını süren yazar Max Kohn, güçsüz düşen vücudunu ve azalan cinsel maharetini bir türlü aklından çıkaramamaktadır. Trende yolculuk yaparken dalar ve kondüktörün ona artık kadınlarla yatıp yatamadığını sorduğunu düşler. Bu sorgulama o kadar şiddetlenir ve stres yaratır ki, Max bu kabustan uyanır. Sorgulama yüzünden altüst olması, Max'ı hayallere dalacağı, flört edeceği, kaybettiği aşkların hasretini çekeceği, düş göreceği ve kaygılarını edebi yapıtlarına akıtacağı bir süreci tetikler. Tüm bunların gerisinde, Max'ın çifte kişiliğinin yattığını anlarız: Simon adında bir emekli ile Henry adında sempatik bir centilmenin yaşamlarını harmanlayan bu evrende aşk ve cinayet, sıradan unsurlardır..."} +{"text":"Üç yetişkin kız bir erkek çocuğu ve bir anne aynı evde yaşarlar. Kızlardan en büyüğü evli ve evhanımıdır. Pısırık kocası ile arasındaki ilişkiden memnun değildir. Kadın Hastalıkları uzmanı kocası ve küçük kızıda kalabalık Han ailenin bireylerindendir. Ortanca kız edebiyat düşkünü, Üniversitede asistanlık yapan akıllı bir kızdır. Daha önce hiç ilişki deneyimi yaşamamıştır. Evin en küçük kızı ise bir gece klübünde şarkılar söyleyen, çıtı pıtı, yerinde duramayan kararsız bir kızdır. Farklı statülerde ve farklı karakterlerde olan Han ailesinin kızların tek ortak noktası onlara farklı heyecanlar yaatacak beyaz atlı prensin hayalidir. Bir gün Han Mi-yeong şarkı söylediği gece klübüne bütün kadınların hayalini süsleyecek kadar yakışıklı, kibar, kadınların dilinden anlayan, şiir seven, çocuklarla ilgili bir adam gelir ve Han Mi-yeongnun hemen dikkatini çeker. Kısa sürede Choi Su-hyeon ve Han Mi-yeong romantik bir ilişkiye başlar ve evlilik kararı alırlar. Fakat Han ailesinin diğer kızları bay mükemmel için gizli duyguları vardır. Bu sayade aile içerisinde herkesin bir diğerine söylememsi gereken sırları olacaktır."} +{"text":"Türkçe'ye \"eroin\" adıyla çevrilen ve takma adıyla christiane f'in uyuşturucuyla ilişkisini anlatan kitabın asıl adıdır. alman haber dergisi stern'in iki muhabiri kai herrmann ve horst rieck'in kaleminden fakat christiane f'in ağzından yazılan kitapta asıl adı christiane vera felscherinow olan 15 yaşında uyuşturucu bağımlısı bir çocuk fahişenin hayatı anlatılır. iki muhabir christiane'e 1978'de tanık olarak hazır bulunduğu bir davada rastlar. kızla iki saatlik bir röportaj için anlaşırlar ve christiane'ın anlattıklarını stern'de yayınlamak isterler. o iki saatlik röportaj iki ay sürer. christiane'in anlattıkları haftalarca stern'de yayınlanır. alman kamuoyu şoke olur. küçücük bir alman kızının uyuşturucu parası için aralarında yabancı işçilerin de bulunduğu erkeklerle yatması toplumu derinden sarsar. stern yönetimi yeni bir kararla, christiane f'in hayatını kitaplaştırmaya karar verir ve 1978 yılında \"christiane f wir kinder vom bahnhof zoo\" yayınlanır. Kitap 1981'de filme de alınır."} +{"text":"Alternatif bir gerçeklikte, Japonya baskıcı bir düzenle yönetilmektedir. Kerberosisimli özel polis birimi, çeşitli terörist örgütleri engellemek için gizli bir şekilde faaliyet göstermektedir. Kerberoskuvvetlerinin birinci hedefiSectisimli aşırı solcu terörist örgüttür. Kerberos, operasyonlarında ağır silah gücü ve güçlü donanım ile acımasız taktikler kullanmaktadır. Birim, savaş sonrasında ülkenin siyasi dengesinin sağlanmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Jin-Roh bu arka plan kurgusu içerisindeSectbomba kuryesi Kei Amemiya veKerberosüyesi Kazuki Fuse'nin hikayesini anlatır. Sect, eylemlerinde kullanacağı bombaları \"kırmızı başlıklı kızlar\" adını verdiği kuryeler aracılığı ile hedeflerine yöneltmektedir. Jin-Roh, karanlık bir Kırmızı Başlıklı Kız eğretilemesidir. Film kurt konumundaki Fuse ile kırmızı başlıklı kız rolündeki Kei arasındaki trajik yakınlaşmayı anlatır. Mamoru Oshii'nin Kerberos isimli mangası ile Red Spectacles ve Stray Dogs isimli filmleri üzerine inşa edilmiştir."} +{"text":"1580 de Japonyada Lord Nobunaga yönetimindeki karanlık güçler 3 en iyi Gölge Ninja klanını yok etmek için harekete geçer. Çünkü Onu durdurabilecek 3 Kutsal Kılıç, onları koruması için bu 3 aileye emanet edilmiştir. Kısa sürede Kasumi klanı yok edilmiştir bile. Köyden tek kurtulan kadın bir Ninja olan Ayame efsanede adı geçen silahlardan biriyle kaçmayı başarır. İntikam almak isteyen Ayamenin yolu bu sırada Sakon-sama kesişir. O da Nobunaganın yok ettiği 2. Gölge Ninja klanının kurtulan tek üyesidir ve Kutsal Kılıç'lardan diğerini taşımaktadır. İkili birlikte, geriye kalan son aileyi aramaya karar verirler. Çünkü Lord Nobunagayı yenmek için tek şansları en iyi 3 Ninja Klanın ve onların sahip olduğu Kutsal Kılıçları birleştirmek zorundadırlar."} +{"text":"Farklı grup ve statülerin bulunduğu bir okul vardır. Bu okulda Pong en düşük seviyededir. Okulda kimse onu görmez. Ama o yüksek statülü bir kıza aşık olur ve kızın her hareketini mangaya dönüştürür. Bir gün bu manga okula yayılır ve yayan kişiyi aramaya başlar. Daha sonra yayan kişinin May Kim olduğunu öğrenir. May Kim`in de bir grubu olmadığı için okulda görünmeyendir. Özel bir yeteneği vardır. Bu yeteneği yüzünden bir sürü okul değiştirmek zorunda kalmıştır. Şuan okuduğu okulda bu sırrını gizli tutma kararı alır çünkü P`Fame adında bir çocuktan hoşlanıyodur. P`Fame, okulun en popüler çocuğudur. Her konuda yeteneklidir özellikle atletizmde. Bütün kızlar ona hayrandır."} +{"text":"Yaşamının son film görüntülerinde Onat kutlar şöyle diyordu : \"Sanat hayatımın büyük bir bölümünü gönüllü sürgün olarak yurtdışında geçiren Tuncel Kurtiz'in, bir zamanlar çok çeşiti yabancıların söylediği gibi, kendi ülkesinde bilinemeyen değeri, yabancı ülkelerde daha iyi fark edildi. Üstelik uluslar arası soyut bir sanatçı olarak değil, bir Türk sanatçısı olarak.\" Ülkemizde yeterince tanınmayan, sinemamızın ve tiyatromuzun önemli aktörü Tuncel Kurtiz'in yaşamını, sanatını, içinde var olduğu ruh halini önemseyerek, sinemadaki renkli serüvenini şiirsel bir dille aktarma çabası BEDR. Onat Kutlar, Gürol Sözen, Tunca Yönder, ile Tuncel Kurtiz'in kendi öğrencilerinin farklı -- anlamlı yorumlarıyla zenginleşen film, Anadolu'nun çeşitli kentlerinde, Ankara'da, Efes'te, İzmir'de Şeyh Bedrettin oyunuyla birlikte özel gösterilerde sunuldu. Nünberg ve Londra Türk Film Festivallerine davet edildi. Ankara film festivalinde ödüllendirildi. \"Bu film sadece bir Tuncel Kurtiz belgeseli değil ; sanat ve sanatçılarımız üzerine, öncelikle toplumumuza ve kültür hayatımıza, özelliklede sinemamıza bir hafıza yoklama ve vicdan davetiyesidir aynı zamanda."} +{"text":"Ayşe, amcası ve yengesiyle yaşamaktadır. Aşık olduğu Ali'nin eğitimine devam etmek amacıyla İstanbul'a gitmesi sonucu, hayatındaki tek mutluluk kaynağını da kaybeder. Amcası ise Ayşe'yi şoför Ahmet ile evlendirmeye kararlıdır. Ayşe, Ahmet'i sevmiyordur, ama başka bir çaresi de yoktur. Sonunda Ayşe, Ahmet ile evlenir. Düğünlerine gelen Ali'nin annesi kısa bir süre için vefat edince Ayşe, eski aşkıyla olan tüm bağlantısını da kaybeder. Evlendiği Ahmet'i zaten sevmeyen Ayşe, bir de kocasının trafik kazası geçirmesi sonucu felç kalmasından sonra, sakat ve sevmediği bir adamla yaşamaya mahkum edilmiş gibidir. Umutsuzluğun pençesine düşmüş olan Ayşe, çaresizce kendi dünyasında yaşarken, bir gün kapı çalar; gelen ise Ali'dir..."} +{"text":"Norveçli perküsyoncu Terje İsungsetin müziğe benzersiz bir yaklaşımı var: Buzda müzik yapıyor. On iki yıl once donmuş bir şelale üzerinde gerçekleştirdiği caz festivali performansı Terjenin müziğine yeni ve radikal bir yaklaşım getirmiş. Bu deneyimini şöyle anlatıyor; Buzun sesi o kadar güzeldi ki artık geri dönemezdim O zamandan bu yana her buzun da kendi deyimiyle şarkı söyleyemediğini keşfetmiş. Tınısı en iyi olan vahşi buzun yerini sadece Terje ve onun güvenilir Buz Ekibi bilmektedir. Ne var ki yumuşak geçen bir kış o buzun yapısını berbat edip, onu sessiz bırakabiliyor. Buzdaki Notalar, Norveçin görülmeye değer donmuş peyzajını ve Terje Isungsetin insanın içine işleyen müziğini birleştiren ruhani bir güzelliğe sahip. Filmde Norveçte her yıl düzenlenen dünyanın tek Buz Müzik Festivalinin hazırlıkları anlatılıyor. Her şey; enstrümanlar, oturaklar, sahne buz ve kardan yapılmış. Başarısı doğanın ellerinde yatan buz, acaba bu sene şarkı söyleyecek mi?"} +{"text":"Bakmak ve dinlemek üzerine bir film. Birbiriyle bağlantılı on beş bölümde, Moskovadan New York ve İstanbula uzanan bir coğrafyada geziniyor Geri Sayım. Jem Cohenin son belgeseli, belki de bugüne kadarki en kişisel filmi. Hem bir şehir senfonisi hem de politik bağlantıların eksik olmadığı, günlüğe alınmış görsel notlar gibi. Her Jem Cohen filmi gibi sokak yaşamından yola çıkan, zamanın ve ışığın başrolde olduğu ama aynı zamanda gözetim ve gelişmişlik üzerine küçük dipnotlar, şiirsel ve müzikal pasajlar da içeren bir film. Cohenin kendine özgü ve basit üslubu dünyaya ve etrafındakilere dikkat kesilirken bize gündelik hayatın büyüsünü gösteren, nefis ve şiirsel bir izleme deneyimi!"} +{"text":"Kuduste yasayan, ultra ortodoks Haim-Aaron, calıskan bir ilahiyat ogrencisidir. Kendi istegiyle basladıgı bir orucun aksamında bilincini kaybeder ve yere yıgılır. Hekimler oldugunu soyler ancak babası oglunu hayata dondurmeyi basarır. Haim-Aaron bu kazadan sonra calısmalarına duydugu ilgiyi kaybeder. Bedeninin beklenmedik uyanısı karsısında duydugu saskınlıgı atlatamaz ve Tanrının kendisini sınadıgına dair supheler tasımaya baslar. Dini kuralların onerdigi yoldan saparak, inancını tazeleyecek yeni bir yol arayıp aramaması gerektigini sorgular. Haim-Aaronun degisen tavırlarını fark eden babası onu affetmeye calısır ancak oglunu olumden dondurerek Tanrının iradesine karsı gelmis olma korkusu onu ele gecirmistir. Avishai Sivan, bir inanc krizi sarmalını carpıcı ve sert bicimde anlatan Tikkun ile Israil sinemasının Carl Dreyerı ya da Lars Von Trieri olabileceginin sinyalini veriyor. Din egitimi goren ultra ortodoks bir ogrencinin sadakatten supheye yolculugu, siyah beyaz goruntulerle ve agır bir uslupla aktarılıyor."} +{"text":"Adrian Doria varlıklı bir iş adamıdır, Asya pazarı ile yaptığı ticari anlaşmaları ve yüksek teknoloji şirketi nedeniyle Yılın Adamı olarak adlandırılmıştır. Kendisine güvenilir bir savunma yaratmak için kendi avukatı Felix tarafından tavsiye edilen tanık hazırlama ve adli bildirimlerde uzman deneyimli bir avukat olan Virginia Goodman ile tanışır. Bir dağ oteli odasında yanında fotoğrafçı sevgilisi Laural Vidan'ın cesedi dururken polis tarafından tutuklanmıştır. Adrian Virginia'ya suç ve sevgilisi Laura ile ilişkisi hakkında konuşur. Her ikisi de sürücüsü Daniel Garrido adında bir adamın öldüğü araba kazasısını açığa çıkarmaya çalışırlar. Laura'nın Daniel'in ölümü nedeniyle hapse girmekten kaçınmak için Laura'nın onu nasıl yönettiğinden söz eder. Aynı zamanda avukatı Felix olayların seyrini değiştirebilecek bir delil araştırmaktadır. Virginia ve Adrian vaka hakkında konuşmalarını sürdürürler ama Adrian'ın ifadesinden ikna olmayan Virginia onu hikayesinin karanlık noktalarını açığa çıkarması için zorlar. Bulmacada gerçek ve yalan kolayca yer değiştirebilmektedir."} +{"text":"Sine, Yedi Uyuyanlar Menkıbesi'nden esinlenerek mağara biçiminde farklı bir cami modeli tasarlamış olan, günümüzdeki mimarlık pratiğinin aldığı biçimden hoşlanmayan genç bir kadın mimardır. Fakat bu tasarladığı cami inşaatı bir sürü problem yüzünden yarım kalır. Sinenin stres sebebi ile uyku hastalığı başlar ve bir uyku hastalıkları merkezinde tedavi olmaya başlar. Bir gün bu merkezde uyurken bir rüya görür. Bu rüyada kendini yedi uyuyanlar mitinin içinde ve olaylara şahit bir şekilde bulur. Rüyadan uyandığında ise fiziksel ve ruhsal olarak değişmiştir fakat etrafındaki kimse bu değişimleri fark etmez. Sine bu uyku merkezine her gittiğinde fiziki ve ruhi olarak değişir. Her değişimde ise her şeye öncekilerden farklı tepkiler vermeye başlar."} +{"text":"Damian Romay tarafından yönetilen film, yakın zamanda kocası ölmüş emlak işi yapan bir kadını konu alır. Kadının oğlu babasının ölümünden sonra içine kapanmıştır. Annesiyle bir şey paylaşmamasının yanı sıra, okuduğu okulda da zorbalıklara maruz kalan bu çocuğun karşısına Dylan adında bir çocuk çıkar ve ona birçok konuda yardımcı olarak gönlünü kazanır. Kadın, oğlu yeni bir arkadaş edindiği için çok mutludur fakat yakın zamanda bu arkadaşın amacının farklı olduğu ortaya çıkar. Film kandırmaca, ihanet ve intikam kavramlarını ele alıyor. Sharon ilk başta oğlunun arkadaşıyla duygusal ve uygun olmayan bir bağ kurar. Oğlunun arkadaşı, Dylan, evlerinde daha fazla zaman geçirmeye başladıkça, oğlunun aksine Sharon, Dylan'ın hareketlerinden şüphe duymaya başlar. Dylan'ın takıntılı davranışları artmaya başladıkça, Sharon onun gömdüğünü sandığı geçmişiyle daha yakından bağlantılı olduğunu ve intikam almak için oldukça sağlam bir sebebi olduğu keşfeder. Onların çekimi Sharon'ı mahvedecek mi? Acaba hangi sırlar saklanıyor?"} +{"text":"Kazıcı Ensep, yaptığı işin karşılığını artırmaya ve zengin olmaya karar verir. Gurur ve kibir ruhunu ele geçirir ve emirleri yalnızca zengin ve asil müşterilerden almaktadır. Bu sırada ailesiyle birlikte Khorezm'den taşınan Karakalpak köylerinde görünür. Karakalpak, küçük bir miktar para karşılığında bozkırdaki en derin kuyuyu kazar ve sonuç olarak, ünü bozkır boyunca yayıldı ve tüm müşteriler yavaş yavaş Ensep'ten ona geçmektedir. Ensep her zaman Karakalpak'tan daha derin bir kuyu kazmak ve adını bir kez daha yüceltmek için bir fırsat arar. Ana fikir, doğanın izinsiz olanın çizgisini aşması durumunda genellikle bir insandan intikam aldığını gösteriyor. Bir kişinin yeteneğinin bir sınırı vardır ve çizginin ötesine ya da aşağısına geçerse onarılamaz bir şey olabileceğini hissetmelidir."} +{"text":"Film, ABD Hava Kuvvetleri'ne pilot olarak katılmak için aday olan Marcus, Brown ve Spielman'ı merkezine alıyor. Sınavlar ve testlerden geçen adaylar bir hava eğitim üssünde uçuş eğitimlerine başladıklarında, gizli bir görevden dönen ancak büyük sorunlar yaşayan özel bir askeri uçak pilot adaylarının üssüne mecburi bir iniş yapmak zorunda kalıyor. Yaralılara müdahale edilirken diğer taraftan da hava üssü kapatılıyor ve karargahta bir toplantı yapılıyor. Kimliği belirsiz ekibin lideri Lassen elindeki çok önemli bir paketin içinde Ruslar tarafından geliştirilerek kullanılması planlanan, hava yoluyla çok hızlı bir şekilde yayılabilen bir virüs olduğunu, uzun süredir peşinde olduklarını, sonunda ele geçirdiklerini ancak çıkan çatışmada hasar aldıkları için eğitim üssüne inmek zorunda kaldıklarını söylüyor. Ancak Ruslar da hala bu değerli paketin peşinde ve ekibin iniş yaptığı üssün yerini tespit ediyor. Çatışma kaçınılmaz bir hal alıyor ve aday pilotların kendilerini kanıtlama fırsatları ortaya çıkıyor."} +{"text":"Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4 / Style Definitions / table. MsoNormalTable 1867 Meksika'sının toprakları Avusturya Ordusu tarafından İmparator Maximillien adına işgal edilmiştir. Meksika için alışılagelmiş devrim ve direniş hareketleri federal hükümete olduğu kadar bu yabancı ordu askerlerine karşıda sürdürülmektedir. Direnişçilerin lideri Ocano kuvvetlerinin silah ihtiyacını karşılamak amacıyla Avusturyalıların kontrolünde gerçekleştirilen önemli miktarda ki bir altın sevkiyatının istihbaratını alır. Güvenilir adamlarından Escudo ve ekibini kiralık silahşör Sabata ile temas kurmaları ve bu sevkiyattaki altını ele geçirmeleri için görevlendirir. Avusturyalıların denetiminde ki Guadolupe Kalesinin komutanı Albay Skimmel'in emriyle başlatılan sevkiyat Sabata ve arkadaşlarının pusu kurdukları noktada beklenmedik bir sürprizle durdurulur. Arabaya Meksikalı kılığında ki Avusturyalılar saldırır ve çok geçmeden Sabata ve ekibiyle, Avusturyalılar arasında bir araba dolusu altın için kovalamaca başlar. Bu takip hikayesi Sabata'nın bahisli düellolarından ciddi bir gelir elde etmiş üçkağıtçı arkadaşı ressam Ballantine'nin katılımıyla renklenir. Ekip tüm zorlukları atlatıp altını paylaşmak için güvenli bir yer bulduğunda ise kendilerini bambaşka bir sürpriz beklemektedir. Onlarca tehlikeye atılarak ele geçirdikleri arabanın içinde ki altın çuvalları kum doludur. Kendi ordusunu soymaktan çekinmeyen Avusturyalılar ve en ufak fırsatta birbirlerini egale etmeye hazır altın avcıları son büyük hesaplaşma için Guadolupe Kalesinin yolunu tutarlar."} +{"text":"Fitzgerald romanlarından fırlamış gibi duran Louis Ives, utanç verici bir yanlış anlaşılmanın sonucunda Princeton Üniversitesi'ndeki işinden kovulur. Bu aslında onun özgür olduğu ve hayallerini gerçekleştirebileceği anlamına gelir. Louis bir yazar olma hayali ile New York'a taşınır. New York'ta çılgın ve deli dolu bir oyun yazarı olan Henry Harrison'la tanışır. Aynı apartmanda yaşayan Henry ve Louis bir süre sonra dost olur. Henry oyunculuktan yazarlığa kadar bir sürü işte şansını denemiştir, ancak mevcut işi Louis'i daha da şaşırtacaktır. Henry, New York sosyetesindeki zengin kadınlara \"eşlik\" etmektedir. Henry'nin peşine takılan Louis çok ilginç ortamlara girip bir çok insanla tanışacak ve burada kalbini kaptıracağı Mary ile karşılaşacaktır. alıntılayan: Katrem"} +{"text":"Sam geçmişi karanlık bir dolandırıcıdır. Rick onun yirmi beş yıldır görmediği oğludur. Rick babasının izini bulduğunda, beklediğinden çok daha fazlasıyla karşılaşır. Sam kariyerinin en büyük işini yapmak üzeredir ve güvenebileceği tek insan, kendi kanından olan Rick'tir. Sam ve ekibi ünlü yarışma sunucusu Steve Skylar 'ı kaçırmayı planlamışlardır, ancak yaptıkları plan fena halde sarpa sarar. Bu şiddet dolu olay sırasında, silahlar çekilir, sadakatler denenir. Ne olduğunu bile anlamadan, yanlış insanlar ölür ve baba ile oğlunun kaçmaktan başka yapabilecekleri bir şey kalmaz. Polis, FBI ve Los Angeles'in en büyük suç örgütü lideri Lawrence Molina peşlerindedir. Baba ve oğlun elinde ise bir çanta dolusu para ve bu parayı sürekli çoğaltan bir ceset bulunmaktadır. Şansları yaver giderse, canlarını kurtarabileceklerdir."} +{"text":"Hugo Cabret Paris tren istasyonunun duvarları arasında gizlice yaşayan ve saatlerin düzgün çalışmasından sorumlu olan kimsesiz bir çocuktur. Bir müze yangınında saat ustası babasını kaybeden Hugo, ondan yadigar kalan bir \"automaton\"u da gizlice tamir etmeye çalışır. Bu arada Paris tren istasyonunun güvenlik görevlisinden sürekli saklanır, oyuncak dükkanı sahibi Bay Georges'tan çaktırmadan mekanik parça aşırır. Bir gün Georges'un manevi kızı Isabella ile tanışması Hugo'ya yeni bir dünyanın kapılarını daha açacaktır... Usta yönetmen Martin Scorsese'nin de ilk 3D denemesi olan Hugo Brian Selznickin \"The Invention of Hugo Cabret\" adlı çocuk romanından uyarlanan bir yapım. 2008 Caldecott nişanına sahip olan bu kitabın esas ilham kaynağı ise sinemanın babası olarak sayılabilecek Georges Melies filmleri ve yönetmenin mekanik figür koleksiyonları... Sinema tarihine bir saygı duruşu niteliğinde de olan Hugo, 84. Akademi Ödülleri'nde En İyi Film de dahil olmak üzere tam 11 dalda aday."} +{"text":"Genç bir delikanlı olan Nathan ve arkadaşı Karen bir gün internette kayıp veya kaçırılan çocukların listelendiği bir site ile karşılaşırlar. Çocukların fotoğraflarını yaşlandırma tekniği ile değiştiren ikili, çocuklardan birinin Nathan'ın küçüklüğüne benzediğini keşfederler. Siteyi kuran kişilerle iletişime geçen Nathan, Avrupa'da yaşayan bir kişi ile görüşür. Bu arada yıllardır anne ve babası olarak tanıdığı ebevyenlerinden gerçeği öğrenmek isteyen Nathan için işler hiç de beklediği gibi gelişmeyecektir. Peşinde bir anda eli silahlı katiller, iyi eğitimli suikastçiler belirir. Hepsinin tek hedefi ise Nathan'ı ele geçirmektir. Gerçeği ortaya çıkartmak daha çok insanın canına mal oldukça Nathan hayatta güvenebileceği tek insan olan Karen ile köşe bucak kaçmaya başlar... Başrollerini Taylor Lautner ve Lily Collins'in paylaştığı filmin yönetmenliğini daha önce Hızlı ve Öfkeli 2, Shaft, Boyz n the Hood gibi aksiyon dolu yapımlara da imza atmış olan John Singleton üstleniyor. Senaryoda ise Shawn Christensen'ın imzası var."} +{"text":"2008'de, beysbol büyük lig oyuncularının yüzde 25'inden fazlası Latin Amerika doğumludur. 19 yaşındaki Dominik Cumhuriyeti doğumlu ciddi bir oyuncu olan Miguel 'Sugar' Santos, Kansas City ile anlaşma imzalar. Seçmeler için Phoenix'e uçar ve Iowa, Bridgeport'a A sınıfı takımına yollanır. Burada çiftçi bir ailenin yanında kalır. Böylece uzun ve maceralı geçecek olan yolculuğu başlamış olur. Annesi ve kız arkadaşından ayrılır; yabancı bir kültür içinde yaşar; İngilizce öğrenir; gerginliğini aşar; sıkı çalışır; erken başarıyı yakalar; yeni arkadaşlıklar edinir; zaman zaman ırkçılıkla karşılaşır; bir kadının karışık sinyallerinden kafası karışır; sakatlıkla uğraşmak zorunda kalır; performans arttırıcı ilaçlar dener ve bu dünyada nereye ait olduğunu bulmaya çalışır. Büyük lig oyuncusu olup New York'ta oynayabilecek midir?"} +{"text":"15 yaşında yetişkin sorumluluklarıyla boğuşan dışlanmış bir çocuğun hayatı çok zor olabilir ve yardım çok tuhaf şekillerde gelebilir. Azazel Jacobs, kendine özgü hafif çarpık tarzda büyüme temasıyla oynamaya devam ediyor. Annesinin Oğlu (! f 2009) filminde, büyümeye direnen bir yetişkinin dünyasını anlatmıştı. Şimdi Terri ile, ergen bir çocuğun yetişkin hayatını irdeliyor. Terri 15 yaşında, aşırı kilolu, okulda dışlanan bir çocuk. Okul arkadaşlarının takılmalarını umursamayacak kadar depresif ve bilinçli. Ona bakan bir ailesi yok ama onun bakmak zorunda olduğu yarı bunak bir dayısı var. Kısacası, hayatı daha başlamadan bitmiş gibi. Terri bu duruma kendince isyan ediyor. Okula her zaman geç ve pijamayla gidiyor. Tuhaflıkları okul psikoloğu tarafından farkedilince Terri için bir çıkış görünüyor. Psikologla yaşadığı sıradışı ilişkide ve dışlanmış çocukların dünyasına girdiği bu süreçte Terri yalnızlığın evrensel olduğunu öğreniyor."} +{"text":"trash metal grubu Slayer'ın, 2004 yılında American Recordings tarafından piyasaya sürülen, canlı performans DVD'sidir. DVD ;11 Temmuz 2004 yılında, Augusta Civic Center'da grubun 1986 yılındaçıktıkları 'Reign in Pain' turnesindekine benzerkurulan bir sette, grubun 4 üyesi tarafından 1986 da çıkan albümün tamamının performanslarından oluşmaktadır. Still Reigning ;Revolver dergisi okurları tarafından 'en iyi canlı performans DVD'si ' seçildi ve 2005 yılında gold certificationile ödüllendirildi. Slayer'ın, DVD'de 'Raining Blood ' parçasının performansı sırasında sahneyi kan ile kaplaması, prodüksiyondaki ve teknik zorluklarla birleşince, kayıtların mixing aşamasını oldukça zorlaştırdı. DVD'nin prodüktörü Kevin Shirley, kaydın zil ve davullarının vuruşlarını düzenlemek için bile saatler harcadığını belirtti. Ayrıca prodüktör; grup üyeleri ile arasında geçen maddi anlaşmazlıkları ifşa ederken, grubun kaydının kalitesini eleştirdi. Bunun sonucunda prodüktör, grubun hayranları tarafından yapılantehdit ve hakaretleremaruz kaldı."} +{"text":"Li Ann Tsei, Mac Ramsey ve Victor Mansfield Hong Konglu bir mega suç şebekesi olan Tang ailesinin tepesindeki babalarının emrindeki müthiş ölümcül katillerdir. Aslında evlatlık olan Li Ann ve Mac birbirlerine aşıktır. Oysa baba, Li Ann'ın geleceğini öz oğlu Victor'la birlikte görmektedir. Aşıklar, ailenin sıkı bir şekilde korunan değerli bir şeyini çalarak kendi yollarına gitmek isterler. İşler beklendiği gitmez, Li Ann kaçmayı başarırken Mac yakalanır. Ama çete üyelerine değil, polise. Poliste Mac'e ikinci bir şans verilir: polisin \"kendine has\" yöntemlerle çalışan karanlık bir bürosunun hizmetine girecek ya da bir saatten fazla yaşama şansı bulunmayan Hong Kong sokaklarına salınacaktır. Once a Thief, aksiyon filmleri ustası John Woo'nun 1990'daki aynı isimli ve Chow Yun-Fat'lı filminin, yıllar sonra Batı dünyasına göç ettikten sonra TV için dizileştirdiği bir nevi uyarlamasının ürünü. Pilot film olarak üretilen eser, 6 yıl önce esinlendiği filmle arasında taşıdığı benzerliklerle olduğu kadar barındırdığı yeniliklerle de ilgi çekici. Victor rolündeki Nicholas Lea'yı X-Files hayranları, Ajan Krycek rolüyle de hatırlayacaklardır."} +{"text":"Erdem, Sevil ve çocukları Edip ile Sevginin küçük bir kasabada süren yaşamları, Sevilin annesinin felç geçirmesi sonucu İstanbula taşınmalarıyla değişmeye başlar. Aradan geçen on yıl içinde Edip yatılı okula gitmiş ve evden uzaklaşmış, Erdem ise hala her zaman ulaşmak istediği iyi bir yazar olma hayalinin peşindedir. Sevginin ani bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden Sevil evde yaşanan bazı olayları sorgular ve kapalı kapılar ardındaki karanlık sırrı keşfeder. Erdem bir trafik kazasında yaşamını kaybeder, ölümü ailede yeni sırların ortaya çıkmasına neden olur. Küçük bir ailenin her üyesi hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa kalır. Kendilerine bile itiraf edemedikleri bu sır nedir?"} +{"text":"Yönetmen Mahmoud al Massad, bir milyona yaklaşan nüfusuyla Ürdün'ün ikinci büyük kenti olan Zerka'da büyümüştür. Zerka, aynı zamanda, Osama Bin Ladin'in en güvenilir kurmaylarından biri olan ve 2005 yılında Irak'ta öldürülen Ebu Musa el Zerkavi'nin de doğum yeridir. El Zerkavi gibi bir adamı terörizme itenin ne olduğunu ortaya çıkarmak için Ürdün'e geri dönen yönetmen el Zerkavi'nin akrabaları ve tanıdıklarıyla görüşür; ona el Zerkavi'nin sıradan geçmişini ve radikal dönüşümünü anlatırlar. Ancak filmin odak noktasında, eski bir Mücahit olan ve şimdilerde karton kutuları ve atıkları geri dönüşüm için çöpten toplayarak hayatını sürdürmeye çalışan Ebu Anmar var. Bu sıradan adamın günlük mücadelesini detaylı bir biçimde aktarırken, Massad bize, dünyanın her köşesinde yabancılaşmış ve halinden hoşnutsuz kişilerin radikal akımlara kapılmasında, fakirlik ve mutsuzluğun oynadığı rolü anlatmak istiyor."} +{"text":"Ürettikleri her iş heyecanla beklenen, ünlü Japon animasyon şirketi Studio Ghibli bu kez çok sevilen The Borrowers romanının uyarlamasıyla karşımızda. Tokyoda bir evin yer döşemelerinin altında yaşayan küçücük ailenin maceralarına hazır olun! Mary Nortonın çok sevilen fantastik romanıThe Borrowersdanadapte edilen bu anime film, 2010 yılında, Tokyonun batısındaki Koganeide geçiyor. Hikaye, Borrower adı verilen, sadece 10 cm boyunda olan ve normal boyutlardaki sıradan insan evlerinin yer döşemelerinin altında yaşayan bir grup ufak insan etrafında şekilleniyor. Olaylar, 12 yaşındaki Shonun, annesinin çocukluğunu geçirdiği eve gelmesiyle başlıyor. Sho arabadan inerken bir kedinin çalıların arasındaki bir şeye saldırmaya çalıştığını fark ediyor. Kısa bir süre sonra, kendisi de bir karga tarafından saldırıya uğrayan kedi kaçıyor. Merak içindeki Sho çalılığa gidip kedinin neyin peşinde olduğuna bakarken 14 yaşında bir Borrower olan Arriettyi görüyor. Aynı gece, Arriettynin babası Pod, kızına nasıl şeker aldıklarını öğretmek için onu döşemenin üstüne çıkarıyor. Bu sırada Arrietty, Shonun uyanık olduğunu fark edip elindeki küp şekeri düşürüyor. Sho her ne kadar korkmalarına gerek olmadığını söylese de, Pod yine de taşınmaları gerektiğine karar veriyor. The Borrowers, Princess Mononokeve! f İstanbulda da izleyici karşısına çıkanRuhların Kaçışıgibi dünya çapında büyük beğeni toplayan animasyonların yapımcısı Studio Ghiblinin yeni filmi."} +{"text":"Dışarıdan bakıldığında Cal Weaver'ın kusursuz bir hayatı vardır: mükemmel bir işe, harika bir eve sahiptir ve gençlik aşkı karısı olmuş, ona sevimli çocuklar vermiştir. Fakat Cal'in gördüğü Amerikan rüyasından karısı Emily'nin onu aldattığını ve dahası ayrılmak istediğini öğrenerek uyanır. Artık 40'ında yalnız bir adam olan Cal çapkınlıkta ve flörtleşmekte genç Jacob, o kadar iyi değildir. Bir barda taşıtığı Jacob'ta gerçekten şeytan tüyü vardır ve Cal'a bekar bir hayat sürdürmenin püf noktalarını bu adam öğretecektir. Bir yandan da ergenliğe giren çocuklarıyla ilişkisini dengelemeye çalışan Cal kendini bir aşk üçgenini çözmeye çalışırken bulur! Daha önce de I Love You Phillip Morris (2009), Bad Santa (2003) ve Kediler ve Köpekler (2001) gibi filmlerin senaryosunu birlikte yazan ikili Glenn Ficarra ve John Requa'nın yönetmenliğinde kotarılan romantik komedinin senaryosunu ise Arabalar 2'nin de kadrosunda yer alan Dan Fogelman kaleme aldı."} +{"text":"Bu iğneleyici Akdeniz komedisi Barselona'da geçer ve birbirleriyle ilişkisiz, her biri birer başlıkla ayrılmış öykülerden oluşur: Bilgelik, Dürüstlük, İçtenlik, Boyun Eğme, Rekabet, Tutku, Anlaşma, Benmerkezcilik, Kin, Arzu, Kıskançlık, Aşk ve Güven. Bu bölümler iki fantastik öykünün, İrade ve Kuşku'nun arasına yerleştirilmiştir. Her bölümün içeriği ile biçiminin örtüştüğü bir öyküsü vardır. Her biri bir tür postmodern tableau vivant yaratan toplam 15 kısa öyküde, Katalan burjuvazisinin rahatsız edici kendine düşkünlüğü, titiz bir nefret ve hoşlukla ele alınmıştır Ventura Pons ünlü romancı ve kısa öykü yazarı Quim Monzo'nun 15 öyküsünü, pratik bir biçimde ve büyük bir incelikle beyazperdeye uyarlayarak günümüz insanının yaşadığı ikilemleri, kuşkuları, engellenme hissini, yalnızlığı ve yönünü yitirme duygusunu yansıtıyor."} +{"text":"35 yaşındaki Marie, 12 yıldır François ile evlidir; iki yaşında Paul adında bir erkek çocukları vardır. Marie'nin hala aşık olduğu François bir çocuk daha istemektedir; ancak Marie nedenini bilmemekle birlikte buna yanaşmaz. Yaşamından oldukça hoşnut olduğu halde, hala aradığı bir şeyler vardır. Marie kapı kapı dolaşıp ansiklopedi satarak para kazanır. Günün birinde gittiği bir villada Bill ile tanışır. Bill 50 yaşındaki Amerikalı bir zencidir; evden hiç dışarı çıkmamakta, tek kelime de Fransızca konuşamamaktadır. Beceriksizce başlayan ilk çekingen görüşmelerini diğerleri izler ve kısa süre içinde birbirlerinin sohbetlerinden hoşlanmaya başlarlar. Marie bu konuşmaları uzatmak için bahaneler yaratır, çünkü artık rahatça içini dökebiliyor, kendi hakkında konuşabiliyor, hatta uzun süredir bastırılmış olan bir sırrı bile açığa çıkarabiliyordur. Başlangıçta adamın kayıtsızlığından rahatsız olan Marie, artık onu dayanılmaz şekilde çekici bulduğunu fark eder. Kısa sürede kendilerini yasak bir ilişkinin içinde bulurlar"} +{"text":"Lourenco, Sao Paoloda bir ikinci el dükkanı sahibidir. Soğuk alışveriş ilişkisinden yavaş yavaş tuhaf bir zevk almaya başlar, zira dükkanına gelen ve mali zorluklar içinde olan müşterileri haksız bir şekilde istismar etmek hoşuna gitmektedir. Lourenco dünyayı, sadece kullanılmış eşyaların değil, insanların da tercihen düşük fiyatlara - satılık olduğu bir yer olarak görür. Dükkanına gelen insanları özelliklerine veya sundukları eşyaya göre sınıflandırır; gelin, gramofon adam, veya uyuşturucu bağımlısı. İnsanları eşyalar haline dönüştürme süreci sadece Lourenco bazı insanlarla ilişkisinde kendisine yabancı gelen bir para birimine, yani şefkate başvurmak zorunda kaldığı zaman sona erecektir. Ayrıca, sembolik bir şekilde, dükkanda kötü kokular saçan kanalizasyon da onu çok rahatsız etmektedir. Kontrolü altında olduğunu sandığı karakterlerin karşısında Lourenco dünya görüşünü tekrar g��zden geçirmek zorunda kalır"} +{"text":"Herat'ta çıplak ayak ile Belgesel, Majid Majidi'nin 2001 ve 2002 yıllarında Batı Afganistan'a yaptığı iki gezi sırasında çekildi. 2001 Kasım'daki ilk gezisinde Majidi Taliban kontrolündeki MAKAKİ ve kuzey ittifakında konumlanmış bir diğer mülteci kampı olan MILE 46 kampını ziyaret etti. Taliban'ın karşı saldırıya geçmesinin hemen ardından insanlar hava bombardımanlarından kaçarak Kandahar'a, Herat'a diğer köy ve şehirlere sığındılar. 2002 Şubat'ında yaptığı ikinci gezi Herat yakınlarındaki Taliban'dan kurtulmuş ama açlıkla boğuşan dünyanın en büyük mülteci kampı MASLAKH kampına oldu. Belgesel öncelikle Afgan mültecilerin bombalardan kaçış hikayesi ile Herat ve diğer illerdeki kuşatılmış kamplarda yaşayan mültecilerin zor hayat şartlarını anlatıyor. Savaşa tanıklık eden Afgan aileler herşeylerini kaybettiler ve asgari derecede bir hayat için ellerinden geleni yapıyorlar. Soğukla, açlıkla ve ölümle yüz yüze gelen Afgan çocuklar hala hayatın onlara verdikleriyle mutlu olmayı öğrenmeye çabalıyorlar. Belgesel Taliban yıkımı ardından Herat şehri sakinlerinin tepkilerini onların anılarıyla ve umutlarıyla ifade etmeye çalışıyor. Unutulmuş 150000 evsiz Afgan hala MASLAKH da zorlu bir yaşam savaşı veriyor. Orada açlık, öfke ve umutsuzluk hakim ama bu ezici yoksulluk ve günlük yaşam savaşı arasında bile mutluluk, güzellik ve müzik için istek hala yaşıyor. Majid Majidi köylülerle, askerlerle, gençlerle, yaşlılarla, kadınlarla ve özellikle önem verdiği çocuklarla röportajlar yaptı. Çocukların bu kargaşaya karşı gösterdikleri olağanüstü fiziksel ve duygusal dayanıklılıktan etkilendi Majidi.\"Barefoot to Herat\" yardım için bir yakarış, hayat için bir gazeldir."} +{"text":"\"Gerçekten çıplak , çorak olan küçük bir adanın tek yaşayanları anne, baba ve iki çocuktan oluşan dört kişilik bir Japon ailesi. Ailenin iki çocuğundan büyük olan her sabah annesi ya da babası tarafından kayıkla kasabadaki okula götürülmekte ve akşam alınmaktadır. Çocuğun bırakılış ve alınışlarında da mutlaka iki kova su getirilmektedir. Günlerden bir gün büyük çocuk hastalanır, doktor için kayıkla kasabaya geçer baba ama adalarına döndüklerinde çok geçtir. ... tekrar gündelik yaşmalarına dönen anne, baba ve küçük çocuğun adadakihayatları aynı şekilde devam ederken bir sabah aniden annenin kadere karşı koyan çığlığıyla irkiliriz...\" \"Çıplak Ada, yönetmenin tabiriyle, doğaya karşı karıncalar gibi çalışan ve mücadele eden insanları perdeye aktaran 'sinemasal bir şiir'dir. Shindo'nun siyah beyaz ışık oyunlarıyla bezenmiş tüm çekimleri, Hikaru Hayashi'nin film için yaratılmış orjinal müziğinin sadeliği ve mükemmelliği filmi sözsüz bir başyapıt yapmış.\""} +{"text":"Okul çağındaki iki sinema düşkünü Ladu ve Radi, kuş uçmaz kervan geçmez bir Macar köyünde yaşamaktadırlar. Köyleri o kadar küçük ve öylesine gözden ıraktır ki, halk oranın Tanrının bile unuttuğu bir yer olduğunu söylemektedir. En önemli eğlenceleri ise köyün tek sinema salonunda gösterilen filmleri izlemektir. Motorsikletli bir adamın her hafta yeni bir film getirmesini de sabırsızlıkla beklerler. Ancak bir gün, filmleri merkezden dağlık bölgeye dağıtan motorcu bir kazada hayatını kaybeder. Artık köye yeni film gelmeyecektir. Kış geldiğinde Ladu soruna bir çözüm bulur. Ladu'nun olağanüstü buluşu, karla kaplı ve dünyayla bağlantısı kesilmiş köy halkının üzerinde derin bir etki yaratır. Çoğu, yaşamalarını yeniden gözden geçirmeye başlar."} +{"text":"Norveçli yönetmen Ivo Caprino'nun çektiği son filmi '75 yapımı kült animasyon Flaklypa Grand Prix, ülkemizde pek bilinmese de, İskandinav coğrafyası başta olmak üzere Avrupa ve Japonya'da küçük çaplı bir fenomene dönüşmüş durumda: 4.8 milyon nüfuslu Norveç'te filme 5.5 milyon bilet satılması ve her Noel'de tvlerde gösterilmesi durumu özetliyor sanırım.. Hikayesi şu şekilde: Reodor, Flaklypa'da dağın tepesinde ördeği Solan ve kirpisi Ludvig'le birlikte yaşayan bir bisiklet tamircisi: Elektriğini rüzgar aracılığıyla üreten ve kuyudan su çekmek için bir düzenek kuran Reodor, bir mucit: Solan ve Ludvig'in her sabah gelen gazeteyi posta kutusundan alabilmesi için onlara ayarlı platform bile hazırlamış: Çalışırken de sürekli kahve içiyor.. Bir gün gazetede eski asistanı Rudolf'un Grand Prix'lere katılıp, birinci olduğunu öğreniyor: Tvdeki Rudolf röportajından da arabanın motorunu Rudolf'un onun fikrini çalarak ürettiğini de..."} +{"text":"Sam bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisidir. Sıradan bir sabahtır, ta ki içeride bir bomba patlayana kadar. Sam birilerini kurtarmaya çalışırken bir şey olur ve olay yerinden kaçar. Kendine geldiğinde, patlamanın mağdurları tarafından ziyaret edildiği karanlık bir dünyada bulur kendini. Tek tek hepsinin hikayelerinin içine çekilir, taşıdıkları üzüntülere ve hayal kırıklıklarına dahil olur. Nihayet bombacıyla karşılaşması bile beklediği gibi sorunsuz olmaz. Suçun ve masumiyetin birbirine çok yakın olabileceğini anlamaya başlar. Belçikalı yönetmen Koen Mortier, çok ses getiren tartışmalı ilk filmiEx Drummerın ardından bambaşka bir yöne dönerek şaşırtmaya devam ediyor.22 Mayıs, beklenmedik bir felaketin hemen ardından hissedilen suçluluğun, korkunun ve pişmanlığın izini sürüyor. Aklınızdan kolay kolay çıkmayacak, hayat ve ölüm hakkındaki fikirlerimizi sorgulayan, duygusal ve görsel olarak çarpıcı bir film."} +{"text":"Budd Boetticherın çektiği ve başrollerinde Randolph Scottın oynadığı yedi western, Scottın alaycı, az ama öz konuşan, feleğin çemberinden geçmiş karakterleri ustaca canlandırmasıyla; renkli yardımcı karakterleriyle; görsel zariflikleriyle; yalın, gösterişsiz mekanlarıyla; ve verdikleri abartısız ama yürek burkucu trajedi hissiyle dikkate değerdir. Bu seride eğer Ride Lonesome bir adım öne çıkıyorsa bunun nedeni finalindeki iyimserlik, Boetticherın iki sempatik haydutu Pernell Roberts ve James Coburn arasındaki yumuşak etkileşim ve Burt Kennedynin senaryosunun kusursuzluğudur. Scott, Ben Brigade adlı bir ödül avcısını canlandırıyor. Brigade, filmin ilk sahnesinde kötülüğüyle ün salmış bir katili yakaladıktan sonra, ödülünü almak üzere onu teslim edeceği yere götürmek amacıyla açık arazide bir yolculuğa çıkar. Bu uzun ve zor yolculukta, kendi iradesi dışında üç yol arkadaşı edinir: istasyon şefinin seksi karısı ve esirini Brigadein elinden çalmayı planlayan, yukarıda sözü geçen iki iyi \"kötü adam\". Bu arada esirin kanun kaçağı kardeşi grubu yakından takip etmektedir. Karakterler birbirlerine rakip ya da birbirlerinin tamamlayıcısı olan hedefler içinde sıkışıp kalırlar ; hepsi de hep beraber ölümcül bir nihai yüzleşmeye doğru gittiklerinin farkındadır. Boetticher, hem senaryonun güzelliğinin hem de kahramanının mitsel yalnızlığının hak ettiği özeni, filmi sinemaskop çekerek göstermiş. Alıntılayan: sadibeydogan"} +{"text":"Sarah eşini doğum esnasında kaybetmiş zengin bir Yahudi babanın, her şeye sahip olan kızıdır. Simon ise hiçbir şeyi olmayan, bilimum suçlar işleyen, fakat bir haylifırlama ve akıllıbir gençtir. Sarah hayatınızengin babasının finansörlüğü eşliğinde, Simon ise hırsızlık, porno film çekmek gibi bilimum suçlar işleyip, boyuna hapse girip çıkarak yaşamaktadır. Aslında birbirini tanımayanbu iki karakter her ne kadar birbirinin antitezi gibi gözükse de, ikisinin de GilbertBecaud hayranlığı, kahveye daima üçşeker katmak, aşka inanmak ve de hayatı sorgulamak gibi ortaközellikleri vardır. Gilbert Becaud şarkıları eşliğinde, politik mesajların bolca verildiği, dönemin bir çok önemli olayını politik diyaloglarla mercek altına alan ve destandartların bir hayli üstünde olanbir yetmişler filmi. Bu filmin kısa fakat mühimbir bölümü Türkiye'de çekilmiştir."} +{"text":"Californiada bir kumsalda doğduktan kısa bir süre sonra denize ulaşmaya çalışan deniz kaplumbağası Sammy, yumurtadan yeni çıkmış Shelly adlı şirin bir yavru kaplumbağayla karşılaşır. Ancak hayatının aşkını bulmasıyla kaybetmesi bir olur. Tüm kaplumbağaların doğdukları kumsala geri dönmeden önce yaptıkları okyanus geçişleriyle dolu destansı yolculukta, Sammy, Shelly ile tekrar karşılaşma umuduyla her tehlikeyi atlatır. En iyi dostu olan Ray ile, insanların gezegene nasıl zarar verdiklerini yakından görür. Ancak, yine başka insanlar tarafından kurtarılır. Piranalar ile savaşır, bir balık kartalından kaçar ve esrarengiz, gizli bir geçit arar. Ve bir gün, sayısız maceralardan ve kıl payı kurtuluşlardan sonra, Sammy Shellyi bulur. O da onu hiç unutmamıştır..."} +{"text":"Bir parti çıkışı David, hoşlandığı Emily'yi eve bırakmayı teklif eder. Corey ile birlikte üçü yolda giderlerken para çekmek için bir ATM'ye uğrarlar ve tam yola devam edecekleri sırada esrarengiz bir adamın dışarıdan onları izlediklerini fark ederler. Yüzü görünmeyen adamın görünüşünden tedirgin olan 3 arkadaş dışarı çıkmakta tereddüt ederler ve o dakikadan sonra içinde bulundukları ATM kulübesine kilitli kalarak ardı ardına işlenen cinayetlere tanık olurlar. Kaçma çareleri aradıkça daha çok tuzağa düşeceklerdir; sıra onlara da gelecektir. David Brooks'un ilk yönetmenlik çalışması olan filmin senaristliğini ise Toprak Altında filminin senaryosuyla çeşitli ödüller kazanan Chris Sparling üstleniyor. Başrolleri ise daha ziyade romantik komediler tanıdığımız Alice Eve ve genç yıldızlar Josh Peck ile Brian Geraghty paylaşıyor."} +{"text":"1980'nin Peru'sunda, 9 yaşında olan Cayetana, Lima'da eğitiminden sorumlu mürebbiyelerin olduğu zengin bir aileyle yaşamaktadır. Cayetana'nın annesi, kızın üvey babasıyla birlikte yurt dışında birkaç aylığına çalışıyordur. Çift, yolculuklarından döndüğünde, Cayetana annesinin hamile olduğunu öğrenir. Yalnız başına, küçük kız hayal gücünde bir dünya yaratmıştır. Kendisini küçük erkek kardeşi doğduğu gün öleceğine ikna etmiştir. Cayetana kendisini, tarih derslerinden öğrendiği tüm ülkelerin milli kahramanlarının yaşadığı hayal dünyasına kapatır. Ölmesi gerekiyorsa, o zaman bu kahramanlardan biri gibi ölmelidir! Bu arada, ailedeki herkes yaklaşan yılbaşı kutlamalarına hazırlanmakla meşguldür. Hiç kimse ülkede meydana gelen son terrörist saldırılarından dolayı rahatsız olmuş gözükmemektedir. Cayetana, bu neşeye ortak olamayan tek kişidir. Başkaları, özellikle annesi tarafından fark edilmeyecek kadar çaresiz durumdadır. Ama sonra; büyükannesi bir gün küçük kızı ve kuzenini kumsala götürdüğünde, işler yolunda gitmeye başlar."} +{"text":"Bir Charentes köyünde dört kuşak Goupi birlikte yaşamaktadır. Her zaman çok iyi geçinemezler ama kol kırılır yen içinde kalır. Bir akşam dede ölü bulunur, bu bir dramdır çünkü kuşaktan kuşağa aktarılan bir yontunun yerini sadece o bilmektedir. Kim yapmıştır bu işi? Ayrıca, aileyi keyfince yöneten evlenmemiş, yaşlı Tisane da ormanda ölü bulunur. Bu yeni ölüm, yine aileden, daha önce Parise yerleşmiş ama kendisini kuzini Muguetyle evlendirmek isteyen babasının yanlarına çağırdığı Eugene adlı delikanlının gelişiyle aynı zamana rastlar. Jacques Becker dallanıp budaklanan bir entrikanın ortasında, bir mizahçı olarak, tutkularını, saplantılarını, tuhaflıklarını ve acayip insani yanlarını betimlediği, on beş karmaşık kahramanı büyük bir beceriyle yansıtır. İşgal döneminde köylü yaşamı üstüne çekilen ender filmlerden biri."} +{"text":"Kumandan Kit Draper ve Albay Dan McReady bir keşif görevi için uzay gemileriyle birlikte Mars yörüngesinde turlamaktadır. Kendilerine doğru gelen bir meteordan kaçmak için gerçekleştirdikleri manevra yüzünden gemiyi terk etmek zorunda kalırlar ve ayrı kapsüllerde Marsa iniş yaparlar. Marsın sıcaklığı insan yaşamına uygun olmakla birlikte hava insanın ancak çok kısa bir süre soluyabileceği kadar incedir. Kit Draper kısıtlı oksijeni ve yiyeceği ile bir hayatta kalma mücadelesi verirken bir yandan da takım arkadaşı McReadyi aramaktadır. Bir süre sonra korkunç gerçekle yüzyüze gelir. Mcreadynin kapsülü iniş sırasında parçalanmış ve Albay ölmüştür. Kit Draper bu yabancı gezegende yalnızlıktan çıldırmak üzere iken gezegeni sömüren bir ırkın köle olarak çalıştırdığı Cuma ile karşılaşır ve macera başlar"} +{"text":"Pialat'nın çizdiği bu çağdaş Fransa portresinde, toplumsal ve cinsel devrimin yerini alan refah toplumuyla dalga geçiliyor. Nelly, işsiz güçsüz, asi, hapisten çıkmış bir serseri olan Loulou ve onunla süreceği delidolu, fırtınalı ilişki uğruna, orta sınıf saygınlığından vazgeçerek burjuva arkadaşlarını ve istikrarlı ilişkisini, kocasını bırakır. Bu aylak adamın en çekici yanı da enerjisini sekse saklamasıdır. Hırsızlık yaparak geçinen serseri Loulou, Nelly'nin parasını harcamaya dünden razıdır. Ama Andre de karısını kolay kolay bırakmaya niyetli değildir. İki yıldızın dinamizmine dayanan Maurice Pialat'nın, filminde Huppert ile Depardieu arasındaki cinsel kimya dikkat çekiyor. Pialat'nın her yere burnunu sokan hareketli el kamerası, karakterlerini nereye giderlerse izliyor ve bu gerçekçi, yarı belgesel tarz, doğaçlamalara da olanak veriyor."} +{"text":"Tae-sik yardımcıları, Mankafa ve Sivri zeka polisten daha akıllı üç gangsterdir. Zengin olma umuduyla içinde skandal görüntüsü olan kaybolan bir kaseti bulma işine girişirler ve yeraltı hayatı tecrübeleriyle bulurlar. Tae-sikin kaseti getirdiği film kiralama dükkanında ufak bir kaza sonucu kaset kaybolur, o sırada orada bulunan Dong-moo yaşanan bu arbede sıradasında kasetlerden birkaçını -içinde skandal kasetininde bulunduğu- alır ve kaçar. Tae-sik ve çetesi Dong-muyu bulur fakat kaset onda değildir. Bir yandan da iş veren kaseti beklemekte ve verdiği süre dolmaktadır. Bir yandan iş veren bir yandan gençlik çağındaki Dong-munun sorunları, kaset bulma ve zengin olma hayalleri bu üç kafadara olmadık işler yaptırır. Bu uğurda dedektif rolü bile yapacaklardır."} +{"text":"Greg Heffley için ortaokul dünyadaki en gereksiz fikirdir. Yüzlerce sosyal mayınla döşenmiş, etrafını moronların-yetmezmiş gibi garip kızların, kabadayı tiplerin, öğlen arası kafeterya sürgünlerinin kapladığı bir yerdir. Bu sonu gelmez işkencelerden sıyrılmak, farkedilebilmek ve hakettiğini düşündüğü statüyü kazanmak için Greg bir sürü plan düzenler ki bu planların hepside tabii ki de ters gider. O da çareyi tüm bunları bir parça kağıda, bir günlüğe yazmakta bulur - bu bir günlük değil, bir anı defteridir!\" Greg yazdıklarına daha az kızsal bir isim vermekte ısrarcıdır ve düşüncelerini, ailesiyle yaşadıklarını, sıkıntılarını ve özendiği okul bahçesi başarılarını yazar. Bir gün ünlü olduğumda, diye yazar Greg, bütün gün insanların aptalca sorularını yanıtlamaktan daha iyi işlerim olacak. Ve Saftirikin günlüğü işte böyle başlar. Jeff Kinneynin The New York Times - en çok satan kitaplar listesinde 74 hafta boyunca kalmayı başaran, tüm dünyada büyük beğeniyle okunan, Greg isimli bir ortaokul öğrencisinin eğlenceli maceralarını Gregin dilinden ve illüstrasyonlarla anlatan Diary of a Wimpy Kid / Saftirik serisinden sinemaya uyarlanan Saftirik Gregin Günlüğü kitaplarda da olduğu gibi Gregin hayatıyla illüstrasyonları birleştirerek hem çocuklara hem de büyük yaştaki izleyicilere hitap ediyor. Türkiyede kitap serisi Epsilon Yayıncılık tarafından yayımlanan seri büyük ilgi görüyor."} +{"text":"Günümüz Berlini... Kaçak işçilerin çalıştığı bir depoya yapılan baskın sırasında, Almanyada doğan, üç Müslüman gencin yolları kesişir. Türk asıllı bir polis memuru olan İsmail, görevine ve karısına olan sadakat yeminini bozmak üzeredir. Gönlünü yasadışı bir göçmen olan Leylaya kaptırır. Sammi, aşırı derecede homofobik olan arkadaşlarına rağmen, dini inançları ve birlikte çalıştığı erkeklerden birine duyduğu karşı konulamaz arzusu arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Sammiye cemaatin müthiş saygı duyduğu, liberal bir dini lider olan İmam yardımcı olmaya çalışır. Ancak imamın da kendi sıkıntıları vardır. Kızı Meryem, son derece rahat bir şekilde yetiştirilmiş olmasına rağmen, aşırı muhafazakar bir tarafa yönelmiştir. Üç genç adam, çağdaş Batı toplumu içinde inançları ve modern yaşam ile serbest yaşam tarzı ve gelenekler arasında kendilerine bir yer edinmek zorundadır."} +{"text":"Andhadhun, şahit olmadığı bir suçun içerisine sürüklenip hayatı değişen görme engelli bir piyanistin hikayesini konu ediyor. Görme engelli bir piyanist olan Akash, Londrada vereceği konseri için hazırlanmaktadır. Tam da bu sırada 70li yılların ünlü bir oyuncusu olan Pramod Sinha ile bir restoranda tanışan Akash, beklemediği bir teklif ile karşı karşıya kalır. Pramod, eşi Simiye unutulmaz bir sürpriz hazırlamak istemektedir ve bunun için de Akasha iş teklif eder. Akash, kendisinden evlerine gidip özel bir konser vermesini isteyen ünlü oyuncunun teklifini geri çevirmek istemez. İşi kabul edip, sözleştikleri gün konser vermek için eve giden Akashın hayatında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Kendisini bir anda esrarengiz olayların içerisinde bulan ve şahit olmadığı bir suç yüzünden hayatı değişen Akash, içine düştüğü durumdan kurtulmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Sinema bizim bilmediğimiz neleri biliyor? Hitler'in Hollywoodu Alman sinema tarihinin en dramatik dönemlerinden birinin, nasyonal sosyalizm dönemi sinemasının hikayesini anlatıyor. Nazi sineması büyük sinema olmak istiyordu, bir Alman rüya fabrikası olmayı hedefliyordu. Bu şekilde, doğrudan devlet kaynaklı, yoğun bir sansürün etkisi altında, kendi yıldız sistemine sahip bir sinema doğdu. Halkçı olma çabasındaydı, iddialı ve yönlendiriciydi. Filmlerin pek azı açıkça propaganda filmiydi ama zararsız eğlence filmleri de değillerdi. Nazi sineması teknik açıdan mükemmeldi; özlemler uyandırıyor, sığınacak dünyalar sunuyordu. Geniş kitleler bu sinemanın onlara anlayışla yaklaştığını düşündü. Bu sinemanın bu kadar etkili olması ancak böyle açıklanabilir. Rüdiger Suchsland Hitler'in Hollywood'unda 1933-45 yıllarının filmlerini inceliyor: Bu filmler sistemin amaçlarına nasıl hizmet ediyordu? İzleyiciler ve onların rüyalarıyla ilgili bize neler anlatıyorlar?"} +{"text":"Alemin \"Babası\" olmak için çabalayan Kamuran, kendisini bu işlere kaptırınca ailesinin babası olmaktan gittikçe uzaklaşır. Zamanla bu durumdan dolayı pişmanlığa kapılan Kamuran, artık bu işlerin bir sonunun olmadığını anlayınca her şeyden elini çekmeye karar verir. O, bütün illegal işlerden sıyrılarak kendisine yeni bir yaşam kurmaya ve sadece yasal olan işlerle uğraşmaya çalışır. Geçmişindeki işlerden iyice uzak olmak isteyen Kamuran, İzmir'deki kızlarına daha yakın olsun diye Seferihisar'a taşınır. Kızlarını, babalarının kirli dünyasından uzak tutmak için Kamuran'ı terk eden Zeynep, bu zamana kadar hayatını kızlarına adamıştır. Zeynep, büyük kızı Yağmur'u okutup doktor olmasını sağlasa da küçük kızı Damla meslek sahibi olamamıştır. Kamuran'ın bunca yıl kızlarından uzakta oluşu, aralarının bozuk olmasına neden olur. Zor da olsa gönüllerini almayı başaran Kamuran, şimdi gerçek zorlukla karşı karşıyadır. Çünkü zor olan alemin babası olmak değil, kız babası olmaktır."} +{"text":"Edo döneminin sonlarıdır. Dünya ve Amanto adı verilen uzaylılar arasında bir savaş patlak vermiştir. Savaş sırasında pek çok samuray hayatlarını kaybetmiş ve savaşı Amanto'lar kazanmıştır. Hükümet artık Amanto'ların kontrolü altındadır ve Edo'yu istedikleri gibi yönetmektedirler. Ayrıca hükümet kılıç kullanımını da yasaklamıştır. Böylelikle artık samuraylara ihtiyaç yoktur. Sakata Gintoki, bu dönemde yaşayan eski bir samuraydır. Kagura adındaki Yato klanından bir kıza, Shinpachi adındaki gözlüklü bir çocukla ve Sadaharu adındaki kocaman köpekleri ile birlikte, Yorozuya adında bir dükkan işletmektedir. Yorozuyada her türlü işi ücret karşılışında yapıp kiralarını ödemeye çalışırlar. Bu grubun başına gelen bazen komik, bazen hüzünlü ve bazen de macera ve aksiyon dolu olayları ele alır. Bazen de Gintokinin eski savaş yoldaşlarından olan ve 'Kihetai' denen bir terör örgütünün lideri olan Takasugi ile mücadele ederler."} +{"text":"Uzmanlığını tamamlayan, mecburi hizmet görevini yapacağı Yozgatın ilçesindeki hastaneye katılmak için yola çıkan Doktor Mehmeti bir sürpriz beklemektedir. Aşağı delice köyünün muhtarı Bahri, köye doktor getireceğim vaadiyle muhtar seçilmiş ancak bir türlü amacına ulaşamamıştır. Umudunu kaybetmek üzere olan muhtarın imdadına delice köyünün delice kızı Ayşe yetişir. Mademki devlet onlara bir doktor yollamaz, o zaman onlar kendilerine bir doktor bulacaklardır. Bu yüzden Doktor Mehmeti kaçırırlar. Kaçırıldığını anlayan Mehmetin derdini anlatma çabaları sonuç vermez. Köylüler daha ilk gününde hınca hınç doldururlar sağlık ocağını Duyan gelmiştir. Ama gelenlerin çoğu goygoy peşindedir. Doktorun dediklerini umursamaz, taktıkları isimle Badem Şekeri aşağı, Badem Şekeri yukarı kendilerince kafa bulurlar Mehmetle Ancak köylünün bilmediği Mehmetin sakladığı çok önemli bir sırrı vardır. Tüm bu henagemenin içinde Mehmetin tek tesellisi Ayşe olur. Mehmet, köylülerin elinden kurtulmanın yollarını ararken aşka kapılacak, başına türlü olaylar gelecektir."} +{"text":"Yüzlerce Kenyalı ve Etiyopyalı kadın atletin zaferi, geleneğinde maçoluk olan iki ülkenin sosyoekonomik yapısını atılan her fule ile biraz daha değiştiriyor. Cinsiyet eşitliğine giden bu maratonda roller değişiyor, erkekler evi çekip çevirirken kadınlar eve ekmek getiriyor. 01:05:12. En Uzun Yarış belgeseli Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Maratonu projesinin son parçası. Kuaför Nancy Chepkoge, süper şampiyon Florence Kiplagat, öğretmen Nelly Ruto, rol modeli ve eski şampiyon Lornah Kiplagat, parlak Sylvia Kibet, çalışkan Caroline Chepkwony ve gedikli Agnes Kiprop bu filmdeki Kenyalı baş aktrisler. Etiyopya tarafından ise, Olimpiyatlarda ilk altın madalya kazanan siyah Afrikalı kadın Derartu Tulu, yılmak bilmez Aberu Kebede ve gerçek bir profesyonel olduğu kadar utangaç da olan Feyse Tadese yer alıyor."} +{"text":"Little, yeniden gençliğini yaşama şansı elde eden bir kadının hikayesini konu ediyor. Jordan 30lu yaşlarında olan genç bir kadındır. Hayatının zorlu döneminden geçen genç kadın gerek özel hayatı gerekse iş dünyasında çeşitli zorluklarla boğuşur. Jordanın asistanı April ise bu süreçten etkilenenlerin başından gelir. Jordan ile çalışmak April için fazlasıyla yorucudur. Yetişkin olmanın yükünü fazlasıyla omuzlarında taşıyan Jordan, tam da artık bu yükü taşımakta zorlandığı dönemde hayatını değiştirecek bir mucize ile karşı karşıya kalır. Bir sabah uyandığında aynada gördüğü 30 yaşındaki bir kadın değil 13 yaşında bir çocuktur. Başına gelen bu inanılmaz durumla nasıl baş edeceğini düşünen Jordan, başlarda ne kadar şikayet etse de bir süre sonra anın tadını çıkarmaya başlar. Yetişkinliğin tüm sorumluluğundan kurtulmuş kaygısız gençlik dönemine dönmüş olmak onun aslında tam da istediği şeydir. Artık ipleri iyice salan Jordan, göründüğü yaşa göre davranmaya karar verir."} +{"text":"Olive'nin erkek arkadaşından ayrılması yetmezmiş gibi birde işinden olmuştur ve artık hayatında ilk defa da olsa annesinin öğüdünü dinlemeye karar vermiştir. Olive şehirden bir hafta sonu için bile olsa uzaklaşmaya karar verir, bu kısa ama önemli tatil için hafta sonunda şehir dışında bir kırsal alan bulur ve oradan bir ev kiralamaya karar verir. Olive bu kısacık şehir dışı tatilinde hem kafasını dinlemek, rahatlamak hem de işinde ve ilişkisinde olan başarısızlığını aklından silmek, bir kaç gün önce yaşadığı ve moralini bozan tüm şeylerini tamamen unutmak istemektedir. Fakat ne yazık ki Olivein hesaba katmadığı şey iki günlüğüne de olsa yeni ev sahibi tarafından kendisine yaşatılacak şeylerdir!"} +{"text":"Mühr-ü Cin, kendisine musallat olan varlıklarla savaşmaya çalışan bir kadının yaşadıklarını konu ediyor. Müzikallerde oynayan Rana'nın kendi halinde bir yaşamı vardır. Bir süredir Eren adında bir adam ile görüşen Rana, sonunda onunla sevgili olmaya karar verir. Ancak sevgili oldukları ilk gün Rana bir takım doğaüstü olaylarla karşı karşıya kalır. Gördüklerinden sonra büyük bir korkuya kapılan genç kadın ne yapacağını bilemez. Hayatına devam etmeye çalışan Rana, zamanını işe giderek ve sevgilisi ile görüşerek geçirir. Rana'nın yaşadıklarından dolayı arkadaşları onun halüsinasyon gördüğünü düşünür ancak bir süre sonra onlar da gerçeklerin farkına varır. Gördüğü doğaüstü varlıkların hem kendi hayatı için hem de arkadaşları için büyük bir tehlike oluşturduğunu fark eden Rana, onlarla savaşmaya karar verir."} +{"text":"Öğrenci Aoyama zeki, meraklı ve biraz dik başlıdır. Uğraştığı bir çok zihinsel iş var olmaktaydı. Sonuçta, sadece birkaç bin gün içinde bir yetişkin olacaktı. Şu an için, hayatını dördüncü sınıf öğrencisi olarak yaşamak zorundaydı. Bu o kadar da kötü bir hayat değildi. Yaz gelmiş ve okul bitmek üzereydi. Dişçi ofisinde tanıştığı meraklı ve büyük bir kadın, satranç oyununda ona koçluk yapıyordu. Ve aniden bir penguen kolonisi, Aoyama'nın durgun küçük kasabasının ortasında çıkıverdi. Yeryüzünden veya başka bir yerden; bu kıvrımlı izinsiz misafirler nereden geldi? Aoyama ve arkadaşları, titiz bir şekilde bilimsel yöntem ve ilkeleri uygulayarak bir araştırma görevine başladılar. Ancak keşifleri, sadece daha da şaşırtıcı mucizeler yaratıyordu..."} +{"text":"Filmimiz 2019da ve Madridde geçmektedir. Carmen Cobos, \"kötü polis\" karakterinin özüdür: yedi yıl önce kişisel bir kayıptan sonra kırgın, ağır bir sigara içicisi, ağır alkol içicisi ve aynı zamanda dünyayla kötü tutum içinde sert ve geveze bir kadın olan Carmenin Komiser Julin Vargas ile ilişkisi vardır. Üst sınıf genç bir kadın olan Luna, evinde etrafında tuhaf bir sahneleme ile ölü bulunur. Eva, Carmen'in kaba tavırlarına katlanmaya çalışırken ve kocasının ona sadakatsiz olduğundan şüphelenirken, ikisi de Luna'nın suçunun bir açıklamasını bulmak, arkadaşlarıyla ve tanıdıklarıyla konuşmak için güçlerini birleştirir. Yeni suçlar işlendikten ve yeni cesetler ortaya çıktıktan sonra işler daha da zorlaştığı için davayı çözmek oldukça zorlaşacaktır."} +{"text":"Lanetli olduğu ve ona sahip olacak kişiye lanet getireceği savılan kudretli Yeşim Ejder Kılıcı bir tapınakta sıkı bir şekilde korunmakta, ve elbette bazı hırslı kişilerin aklını çelmektedir. Bunlardan en kurnazı olan Tang Dachuan, kılıcı ele geçirebilmek uğruna tapınağın öğrencilerinden Fan Ying i baştan çıkarıp, evlenmiş, hatta birlikte biri kız biri erkek 2 çocuk bile yapmışlardır. Ama uygun anı bekleyip Yeterince güvenlerini kazandığını sanan Tang Dachuan, Fan Ying kullanarak tapınaktan kılıcı çalmaya yeltense de, neyse ki Başrahip Fan Chung Yu onu durdurur ve kılıcı geri alır. Bu başarısız girişimden sonra Tang Dachuan, kendi oğlunu kaçırarak sırra kıdem basar, ve Fan Yingi kızı ile ortada bırakır. Gerçi her ne kadar Fan Ying masum ve kandırılan kişi olsa da, tapınağın kuralları çok kesindir, ve kılıcın çalınmasına yardım ettiği için 20 boyunca tehlikeli bir mıntıka olan Ejder Bataklığına sürülür."} +{"text":"Bekarlığa Feda, kızının evlenmesini engellemeye çalışan bir babanın hikayesini konu ediyor. Yakın arkadaş olan Mete, Çağlar ve Burak arasında ilk evlenen Burak olur. Artık sıra Çağlara gelir. Deliler gibi sevdiği kız arkadaşı Gamze ile evlenmek isteyen Çağların önünde ise büyük bir engel vardır. Gamzenin babası Timur, kızının Çağlar ile evlenmesini istemez. Timur, kızını Çağlardan ayırmak için türlü numaralar yapsa da onları ayırmayı başaramaz. Ama Timur pes etmemeye kararlıdır ve bu sefer büyük bir plan yapar. Kızının düğününden bir gün önce bekarlığa veda partisi organize eden Timur, burada Çağların başına büyük bir bela açmayı planlar. Timur bu sefer kızını Çağlardan ayırmayı başaracağını düşünür. Ancak beklenmeyen gelişince, plan bambaşka bir hale dönerek ortamda büyük bir karışıklığa neden olur."} +{"text":"1951 Soğuk Savaşı sırasında ünlü diktatör Joseph Stalin amansız bir hastalığa yakalanır ve ölümü kesindir. Ancak tam da bu sırada KGB ajanı Stoichkov gönderildiği bir görevi tamamladıktan sonra dinlenmek amacıyla bir tiyatroya gider ve oradaki bir gösteriyi izleyip rahatlamak ister. Stoichkov için gösteri diğer gösterilere göre çok daha önemlidir çünkü bu gösteride sadece oyuncak bebekler yer almaktadır. Stoichkov'da tam bir oyuncak bebek tutkunu olduğu için gösteriyi canla başla izler ancak bu gösteri de tuhaf bir şey vardır ve bebekler hiç bir ip ya da olmaksızın kendi başlarına hareket etmektedir. Bunun üzerine Stoichkov olayın üzerine gider ve sadece oyuncakçıyla konuşmakla kalmaz ve onu evine kadar takip eder. Stoichkov sezilerin de haklı çıkar ve bebekler gerçekten de oyuncakçı ile evlerinde konuşmakta ve ona baba demektedir. Ancak Stoichkov'un henüz bilmediği şey bu oyuncakçının sıradan bir sihirbaz olmadığı ve kökünün Nazi Almanya'sındaki gizli bir bilgiye dayandığıdır!"} +{"text":"Üç yakın arkadaş olan Aslı, Ece ve Çiğdem, son zamanlarda astral seyahat ile ilgilenmeye başlar. Dünyada popüler olan astral seyahati deneyimlemek isteyen genç kızlar, bir süre uğraştıktan sonra sonunda amaçlarına ulaşır. Ruhlarını bedenlerinden ayırmayı başaran kızlar, dünyanın farklı noktalarında ruhları ile yaptıkları keşiflerle büyülenirler. Yaşadıkları deneyimden sonra sık sık astral seyahat yapmaya başlayan kızlar bir gün hiç beklemedikleri bir durum ile karşı karşıya kalır. Astral seyahati sırasında paranormal olaylar yaşayan Aslı, bu durumun etkisinden çıkamaz. Üstelik gördükleri ve yaşadığı korku sadece onu etkilemez, yaşananlara bir süre sonra Ece ve Çiğdem de dahil olur. Bir cinin musallat olmasıyla kara büyünün etkisi altına giren genç kızların, kendilerini cinden kurtarmak için tekrar astral seyahet etmesi gerekecektir. Aslı, Ece ve Çiğdem, kendilerine musallat olan cinlerden ve etkisi altına girdikleri büyüden kurtulmayı başarabilecek midir?"} +{"text":"Erkek arkadaşı ile bir kulübede yaşayan Charlotte hamile olduğunu öğrendiği sırada, henüz çocuğu doğuracağı bile kesin değilken, erkek arkadaşı Ben'i at tekmelemesi sonucu kaybeder. Avustralya'ya taşınma planları yapan çiftin planları ve hayatları alt üst olur. Zaten psikolojik olarak hassas olan Charlotte iyice kötüleşmeye ve halüsinasyonlar görmeye başlar. Bebeğin ve Charlotte'un iyiliğini isteyen Ben'in ailesi Charlotte'a yardım teklif eder, en azından bebek doğana kadar ama günler geçtikçe Charlotte'un içinde bir şüphe büyümeye başlar, kendisini orada zorla tuttuklarını ve onu öldürmeye çalıştıklarını düşünür. Fakat bunun kendi hastalığının sonucu olduğunu düşündüğü için yok sayar. Fakat çayında ilaç parçaları bulması ve kapıların kilitlenmesi onu iyice çıldırtır. Ben ailesinin tek umursadığı bebektir ve Charlotte umurlarında değildir. Ben'in üvey kardeşi her ne kadar Charlotte'un üzerine titrese ve ihtiyaçlarını karşılasa da, halüsinasyonları ve rüyaları sıklaşan Charlotte en iyi çarenin kaçmak olduğuna karar verir. Bakalım Charlotte'un erkek arkadaşının aşırı korumacı annesinden kaçıp bebeğiyle rahata ermesi ona nelere mal olacak?"} +{"text":"Louise, ataerkil çevrede yaşayan orta sınıftan bir kadındır... ve nihayet, kocası evden çıkar... artık dört yaşındaki kızı Ana'yla başbaşadır ve -hem kaybedilen hem aranılan anneliğin bir parçası olarak- kadın kimliği ile cinselliğinin farklı yönleri üzerine keşfi başlar... Kadının baskıcı ataerkil toplumdaki kimlik bunalımına bir nevi prizma tutan \"Riddles of the Sphinx\", dramatize edilmiş ev içi planların serbest çağrışımlı kendi kendine konuşmalarla dengelendiği, biçimci ve deneysel bir film. Biçim denemeleri karşı-sinema ekolüne pek çok bakımdan ufuk açan yenilikler katmıştır... Dahası, filme adını veren Oidipus meselinin geleneksel yorumuna da meydan okuyan, \"feminist ve cinsiyetçi-olmayan bir sinema dili\" yaratma iddiasında, bilinçaltı koridorlarında gezinen bir avantgarde'la karşı karşıyayız."} +{"text":"Kasabalı bir kız olan Adriana Romanın gösteri dünyasında kendini göstermek ister. Gazometronun karşısında küçük bir daireye yerleştikten sonra bir işten diğerine atlamaya başlar: hizmetçilik, kuaför, sinemada yer gösterici, bowling salonunda kasiyerlik. Bu arayışları onu o ya da bu şekilde bu dünyanın bir yerinde başarıya ulaşmış pek çok insanla tanışmaya götürecektir. Filmin adı, acı bir şekilde ironik olarak, bu genç kızı tanıma bahanesiyle kendisine yaklaşıp ama ondan faydalandıktan sonra bir şekilde unutan insanları ortaya çıkarıyor. Romayı kutsayan Tatlı hayattan 5 sene sonra gene aynı dünyayı hedef alan trajik bir film çekiliyor. \"Onu iyi tanırdım\" acıma ve pişmanlık dolu bir başlık. Partileriyle ve olanca haşmetiyle Romaya ve sinema endüstrisine olan bu bakış hiç te büyüleyici değildir. İki muhteşem oyuncu öne çıkıyor: Adrianayı şöhrete ulaştıramayan yetenek avcısı rolünde Nino Manfredi ve partide herşeye gücü yeten sadist divonun eğlencesi için bir kaniş rolünde başarızı oyuncuyu oynayan Ugo Tognazzi. Başrol oyuncusu kızdan faydalana bir dünya, mesleki hayal kırıklıklarını da hesaba alarak trajik bir sona doğru doğru ilerliyor."} +{"text":"Filmde üç kız kardeşten en küçüğü ve bir müzik dehası olan Sparkle'ın yıldız olma çabaları ve ailesini parçalayan sorunların üstesinden nasıl geldiği anlatılıyor. Sparkle zengin Detroit bölgesinde yaşamaktadır, hayatta çok tecrübesizdir. Ablalarıyla birlikte Motown döneminde enerjik bir müzik grubuna girer. Bu yeni hayatının getirdiği beklenmedik deneyimlere hazır değildir. Üç kız kardeşin annesi rolünde Whitney Houston'ı görüyoruz. Mike Epps zirveye çıkmak üzereyken Sparkle'ın ablasını uyuşturucu merkezli kötü bir ilişkiye sürükleyen Satin isimli zengin bir komedyeni canlandırıyor. Müzik dünyasındaki yolculukları sırasında Sparkle şöhretin getirdiği sıkıntı ve güçlüklerle baş ederken, bir yandan da müzik işinde yükselmek için mücadele eder. \"Sparkle\" Detroit'in Amerika'nın müzik merkezi olduğu 1960'lı yıllarda geçmektedir."} +{"text":"''Monsanto ABD merkezli, tarım ilacı, tohum, yapay aroma, yapay gübre, yapay tatlandırıcı, sentetik kimyasal hammadde, plastik, ilaç gibi alanlarda faaliyet gösteren bir şirket. 1995-2005 arasında dünyanın dört bir yanında 50 tohum şirketini bünyesine katmış, 11000 çeşit tohumun patentini almış. Şirket aynı zamanda Hiroşima ve Nagazakiye atılan nükleer bombalarının üretimi için çalışmış olan Manhattan Projesinin bir parçası idi. Akademik raporlarda, kamu araştırmalarında, ürün prospektüslerinde, reklamlarda hileye başvurduğu yönünde ABD mahkemeleri tarafından verilmiş kararlar var. Şirketin yönetim kurulunda silah ve madencilik şirketlerinin yöneticileri de bulunuyor. Şu anda Monsanto tarafından yapılan, bütün dünyanın gıda kaynaklarını, ekimi, hasadı, hatta arka bahçenizde, saksınızda yaptığınız üretimi kontrol altında tutan devlet-ötesi, yasa-üstü bir örgütün aleni provası. Mağdur çiftçilere açılan davalar, çiftçilerin iflası için harcanan kasıtlı ve programlı bir çaba, lobi yapmak ve hükümetleri satın almak için harcanan milyar dolarlar bunun işaretleri. GDO hareketi, bizim ne zaman yaşayıp ne zaman öleceğimize karar verme hakkını almaya çalışıyor. Biz bu konuyu tartışırken, bu şirketler yaşadığımız coğrafyada yeni yatırımlara başlıyor, olaydan habersiz yüzlerce çiftçi daha GDO tuzağına düşüyor, ölüm tohumları bu topraklarda yayılmaya devam ediyor. Giden geri gelmiyor. Vaktimiz daralıyor. Şirketin sorumlu olduğu ürünlerden bir kaç örnek: -Sığır büyüme hormonu -PCB ( 1980lerde yasaklanan sanayi tipi zehirli soğutucu gaz ) -DDT -Aspartam -Sakarin -Agent orange -V-Gurt -Copper 7 -Biyoetanol ve biyodizel -Roundup -GD mısır '' -ALINTI- Monsanto biyoteknolojik gıdanın güvenliğini garantilemek zorunda değil. Biz mümkün olduğu kadar fazla satış yapmakla ilgileniyoruz. -Phil Angell(Monsanto İletişim Sorumlusu, NYTimes, 25.10.1998)"} +{"text":"Güçlü bir kara mizahla renklendirilmiş bu duygusal dramda dağılmanın eşiğindeki varlıklı ama sorunlu bir aileye tanık oluyoruz. Federica, erkek kardeşi Aurelio ve kız kardeşi Bianca, 1970'lerde İtalya'da üst sınıfın sık sık maruz kaldığı çocuk kaçırma olaylarından kurtulmak için anne ve babalarıyla birlikte Fransa'ya göç etmişlerdir. Para üç kardeşe de huzur getirmemiş, mutlu olmak bir yana hepsi duygusal açıdan sorunlu olarak büyümüştür. Paris'te mevsim yazdır ve babaları hastanede son nefesini vermek üzeredir. Her biri duygularıyla yüzleşir. Soğuk ve mesafeli Aurelio uzun ve pahalı bir dünya turuna çıkma planları yaparken, hırçın mizaçlı Bianca, Federica'ya destek olmak için en ufak bir gayret göstermez. Federica, kendini işine verip oyun yazarı olmaya çabalamakta ve bir yandan da arkadaş çevresini bir arada tutmaya çalışmaktadır. Federica'nın solcu entelektüel arkadaşları vardır ama bir taraftan da rahibe evli bir erkekle yaşadığı kaçamağı anlatarak günah çıkarmak ihtiyacını hissetmektedir. Bu arada eski bir aile dostu olan bir tiyatro yönetmeni yazdığı oyunu geri çevirir. Dans etmek ve din onun için sadece kısa süreli birer hobidir. Babasından kalacak mirasın, çevresindekilerle kurduğu arap saçına dönen ilişkilerin ve peşini bırakmayan suçluluk duygusunun yükü altında ezilen Federica hayal dünyasına sığınır. Gündüz gözüyle gördüğü düşlerle, hayatı mükemmel ve harika bir hal alır. Filmin ismi Matta'nın İncili'nden bir alıntıdır: \"Bir devenin iğne deliğinden geçmesi, bir zenginin cennete girmesinden daha kolaydır\"."} +{"text":"Pasif Tutku; yalıtım, hava sızdırmasız yapı ve ısı geri kazanımlı havalandırma sistemi üzerine kurgulanmış, ısıtma ve soğutma için gerekli enerjinin %90 geri kazanımını amaçlayan bir tasarım metodunu anlatıyor. Binaların, yaşadığımız yerin karbon salımının %40ına katkıda bulunduğunu ve bunun yarısının ısıtma ve soğutma yüzünden gerçekleştiğini düşünürsek, böyle bir tasarrufun ısınmakta olan gezegenimize ne kadar fayda sağlayabileceğini anlayabiliriz. Ülkedeki en verimli binalardan çoğunun ısıtma sistemlerini tasarlayan ve New Yorkta yaşayan inşaat mühendisi Henry Giffordun hayali, Amerika Birleşik Devletlerinde Pasif Ev daireleri inşa etmek. Olmayacak bir duaya amin demek gibi gözükse de, Avrupa'da 20.000den fazla Pasif Ev konutu inşa edilmekte ve bu projeler arasında ofis binaları, okullar ve çoklu aile konutları da bulunmaktadır. Emsalsiz ve umut verici bir inşa tarzı konusunda giriş niteliğinde olan bu belgesel, Avrupalımüteahhitlerin bu konsepti ne ölçüde benimsediğini ve Amerikalı Pasif Ev Tutkunlarının bu alanda doldurması gereken geniş boşluğu inceliyor. Amerika Birleşik Devletlerinde bu hareket marjinal kalıyor, ama Pasif Ev yöntemi binalarımızı inşa etme şeklimizi yine de değiştirebilir mi?"} +{"text":"1915te, kış ayazında, Camille Claudel eğilip yerdeki bir taşı alır ve dikkatle inceler. Sanki işine yoğunlaşmış bir heykeltıraştır izlediğimiz; zihninde basit bir taşı yepyeni bir şeye dönüştürüyor gibidir. Ama sonra taşı atar, bir daha da sanata dönmez. Ailesi akıl hastanesine kapatılmasının hayrına olacağına karar kılmıştır. Film boyunca Camillein bir sanatçı olarak kabul görmeyi, anlayışla karşılanmayı ummasını izler, sevgili yazar kardeşi Paul Claudelin onu ziyaret etmesini beklediğine tanık oluruz. Bruno Dumontunİsanın Yaşamı, İnsanlıkveFlandersgibi yetkin filmlerinin ardından gelen ve Berlinde prömiyerini yapan bu dram, gelmiş geçmiş en yetenekli kadın heykeltıraşlardan birinin içsel karmaşasını inceliyor. \"Şansa bakın, Camille Claudelin hastaneye yatırılışıyla ilgili bir kitap okuyordum ki bunu Juliettele aynı yaştayken yaşadığını öğrendim. Beynimde bir şimşek çaktı, işte bu, dedim. Hayatı hakkında, hastaneye yatırılışı hakkında tıbbi kayıtlar hariç hiçbir şey bilmemek hoşuma gitti. Elimde hiçbir şey olmaksızın bir senaryo yazmak da öyle.\""} +{"text":"Türkiye'yi hem yurt içi hem yurt dışından gelebilecek tehditlere karşı koruma amaçlı kurulan gizli bir yapı olan Ulusal Güvenlik Teşkilatı'nın bu sefer ki görevi oldukça tehlikeli ve risklidir. Zira ülke ciddi bir tehditle karşı karşıyadır ve ekibin sadece 48 saati vardır. Mücadele ettikleri düşman ise oldukça güçlü ve teşkilatın adım attığı her yerde konuşlanmış durumdadır. Ülke güvenliği için UGT ajanları ile işbirliğinde olan SAT Komandosu Yzb. Mete Öztürk yaklaşan tehlikeyi engellemekle görevlidir. Senaryosu Tolga Küçük'e ait olan, yönetmen koltuğunda ise Cem Gül'ün oturduğu film sezonun bol aksiyon içeren yapımlarından biri. Başrollerini Gökhan Mumcu, Rojda Demirer ve Cemal Hünal'ın paylaştığı yapım özel efektleriyle de öne çıkıyor."} +{"text":"Hakan ünlü bir aktör ve dansçı olmak isteyen yakışıklı bir gençtir. Bu düşünü gerçekleştirmek için İstanbula, amcasının yanına gelir. Bir barda dansçı olarak çalışmaya başlar. Amacına ulaşmak için ilk adımı atmıştır ve gelecekten çok umutludur. Çalıştığı barda Meral adlı zengin ve güçlü bir kadınla tanışır. Bu tanışma giderek tutku dolu bir birlikteliğe dönüşür. Hakan, bardan ayrılıp Meralin işlettiği bir güzellik salonunda dans dersleri vermeye başlar. Meralle ilişkileri de alabildiğine doludizgin sürmektedir. Hakan bir akşam diskoda çok güzel dans eden genç ve güzel Yasemin ile tanışır. Yasemin birlikte geldiği arkadaşlarıyla, ilgisini sezdiği Hakanı kendisine aşık edeceği iddiasına girer. Hakana yakınlık gösterir, kendisini yoksul olarak tanıtır ve birlikte bir dans yarışmasına katılmaya karar verirler. Kısa sürede birbirlerine aşık olmuşlardır. Hakandaki durgunluğun farkına varan Meral, bunun nedeninin başka bir kadın olduğundan şüphelenir ve kıskançlıklarıyla Hakanı yaşamından bezdirir. Rastlantı sonucu Yaseminin aslında zengin biri olduğunu öğrenen Hakan, bir de oyuna geldiğini anlayınca genç kızdan ayrılır. Yaseminin babası kızının Hakana aşık olduğunu öğrenince, yoksul bir gençle evlenmesini istemediği genç kızı unutması için yurtdışına göndermeye karar verir. Yasemin havaalanında Hakanı görünce çok sevinir. İki sevgili barışır ve büyük bir mutlulukla katıldıkları dans yarışmasında birinci seçilirler..."} +{"text":"For No Good Reason, Ralph Steadman hakkında bir film. Jhonny Depp büyüleyici görsel bir yolculuğa, müthiş öykü toplantılarına, röportajdan animasyona sorunsuz devam eden ve en iyisi de şahitliğine ve özgünlüğüne meydan okunan Gonzo gelenek sorularına rehberlik eder. Steadman'ın çalışması ilk kez animasyona uyarlanacak, Hunter S Thompson'ın Las Vegas'ta Korku ve Nefret'inden illüstrasyonlar içeriyor. Başrollerde Richard E Grant, Terry William, Bruce Robinson ve müzikleri Slash, The All American Rejects, Jason Mraz, Crystal Castles, Ed Hardcourt Ve Beth Orton tarafından yapıldı. Dokunaklı ve zaman zaman eğlenceli film, dürüstlük, arkadaşlık ve sanatçı olma yolundaki hırstan bahsediyor. Film 20. Yüzyıl karşı kültürü ve son Gonzo hayalcilerinden Ralph Steadman ile yenilikçi hayalini öldüren gerçek bir kayıttır."} +{"text":"Ahlo, doğduğundan beri lanetlidir. En azından diğerleri böyle düşünmekte ve onun kötü şans getirdiğine inanmaktadır. Babası ve büyükannesiyle bir mülteci kampına gönderilir fakat buradan da kovulurlar. Evlerini kaybedip taşınmak zorunda kaldıklarında Ahlo, kimsesiz Kia ve onun James Brown hayranı uçuk amcası Purple ile tanışır. Yeni bir ev bulmak kaygısıyla hep birlikte yola çıkarlar. Savaşın izlerini hala taşıyan ülkeyi boydan boya geçen Ahlo, lanetli olmadığını kanıtlamak için son bir çabayla, yılın en tehlikeli yarışması olan Roket Festivaline katılmak için devasa bir füze yapar. Dünyanın en çok bombalanan ülkesi gökyüzüne ateş açtığında, küçük bir çocuk af dilemek için cennete ulaşacaktır. Kim Mordauntun gerçek ritüeller ve törenler içeren bu ilk uzun metrajı, çok fazla tanınmayan Laosta çekilen ilk uluslararası film. Daha önce sinemada hiç yer bulamamış bir dünyaya eşsiz bir bakış..."} +{"text":"Kendisine Star-Lord lakabını takan Peter Quill, esrarengiz bir gök cismini çalmaya kalkar ama yakalanır. Güçlü, hırslı ve kötü adam olan Ronan için bu işe kalkışan Quill, ondan kurtulmak isterken bir anda kendisini alakasız bir ekip içerisinde bulur! Star-Lord, silahlı bir rakun olan Roket, Rakunun yoldaşı olan ağaç kılıklı Groot, ölümcül bir suçlu olan yeşil kadın Gamora ve gözünü intikam hırsı bürümüş olan Drax, nam-ı diğer Yokedici ile işbirliği içerisine girecektir. Galaksinin Koruyucuları olarak anılan bu beşli, evren için gerçekten tehlike arz eden bu gök cismine karşı ne yapacaktır?Marvel'ın \"Guardians Of The Galaxy\" çizgi romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Slither (2006) filminin yönetmeni James Gunn üstleniyor."} +{"text":"Bir dönüm noktası filmi olarak Omar Gatlato, Cezayirin erkek kültürüne ayna tutuyor Ve bu aynanın çatlama hikayesine Filmin ismi, \"maçoluk onu öldüren şeydi\" anlamına gelen \"gatlato al-rujula\" deyiminden geliyor, Cezayir toplumunda dışlanma ve erkeklerin konumu üzerine etkileyici içgörüleri, bu halk deyimini ve ardında yatanları gözler önüne seriyor. Kurgu belgesel tarzındaki filmde genç bir adam, Cezayirin Bab el-Oued bölgesindeki hayatından sıradan bir günü alaycı bir biçimde anlatırken, kamera bir yandan da tamamen farklı bir hikaye gösteriyor. Mutluluk arayışındaki Omar ve arkadaşlarını takip eden film, toplumun genç nüfusunu yönlendiren çete değerlerini, bu gençlerin popüler kültüre olan tutkularını ; kadınlara karşı gizli korkularını ve ötekileştirildikleri bir çevrede sosyal güvensizliklerini beyaz perdeye taşıyor."} +{"text":"Rusyada milyonlarıkar, kış, tehdit demeden sokaklara döken meşhur hareketlenmenin yakın plan, nefes kesen hikayesi 10 Aralık 2011 günü, Vladimir Putinin başkan seçilmesinin ardından, Rusya çalkalanıyor. On binlerce insan hükümet karşıtı gösteriler için sokaklarda. On genç yönetmen bu fırsatı yakalayıp ellerine kameraları alıyor ve hem bu gösterileri hem de yakınlarında olup bitenleri kaydetmeye başlıyor. Kah korsan göstericilerle eylem öncesi hazırlıklarda, kah votkalı vatan nasıl kurtulur sofralarında, kah Pussy Riot ile birlikte, sonradan ünlenen kilise eylemindeyiz. Filmde mizah da üzüntü ve öfke de bol miktarda var. Ancak, filmi soluksuz olarak izlemenize neden olacak asıl unsur insanlar. Defol Kış!, şiddete maruz kalma ya da hapse düşme tehlikesine rağmen bir şeyleri değiştirmek için çabalayan çok sayıda etkileyici insanla tanışmanızı sağlayacak. Film bittiğinde onların enerjisi size de bulaşmış olacak."} +{"text":"Baltık Denizi'ndeki küçük bir kasabada 1945 baharı. Sahilde, 15 yasındaki Günter ve aynı yaştaki bir Rus yabancı işçi ölü bir asker bulur. Biraz sonra, hala nihai zafere inanan Günter ve bir grup genç, kaçan genç Rus'u ormanda kovalar. Günter onunla yüzleşip teslim olmaya ikna ederken, köy polisi Rus'u vurur. Günter gururla Demir Haç'ı kabul eder ve babası savaşta olmuş olmasına rağmen cephede hizmet etmeye gönüllü olur. Ne kız arkadaşı Christine ne de annesi onu vazgeçiremez. İlk görevinde bir Sovyet askeri devriyesi tarafından alınır. Ancak çipleri mayına çarptığında, hayatta kalan ve evden kaçan tek kişi Günter'dir. Christine'in ailesinin evinde saklanır, ancak Christine'in babası yaklaşan Rus birliklerinden korkarak intihar ettiğinde annesine döner. Sovyet ordusu burayı işgal ettikten kısa bir süre sonra Günter, yabancı işçiyi öldürmekten tutuklanır."} +{"text":"Düşkün meleklerle Beelzebub adındaki görünmez, başıboş bir varlık hakkında eski bir efsane: Bu bir fantezi değil, Danimarka'nın kuzeybatısındaki Thyland bölgesine ait mitler. Yönetmen Vibeke Bryld şiirsel tarzıyla, özgün Thybo lehçesiyle konuşan bir dış ses eşliğinde Limfjord'un kuzeyinde yaşayanları tarihten bugüne şekillendirmiş mitleri tekrar anlatıyor. Thy'ın günümüz sakinleri esrarengiz olaylar, kazalar ve ritüellere dair tanıklıklarını aktarırken tüm öykülerin merkezinde aslında doğanın kendisi yer alıyor; rüzgarların hakimiyeti altında, acımasız olduğu kadar güzel bir manzara. Bryld, yerel halkı bir arada tutan öykülerin serbest ve etkileyici bir anlatısını sunarken bir yandan da kamerasını mısır tarlaları ve tepeler, dökülen binalar ve gösterişli bahçeler üzerinde gezdirerek Kuzey Jutland'ın doğasını büyüyle beziyor. Burada doğa, anlaşılması değil hissedilmesi gereken bir şey."} +{"text":"Su gibi git, su gibi gel deriz gidenin ardından, sağlıklı bir şekilde geri dönsün diye. Ancak Aziz, Sidiqi, Houseine, Younes, Rahim ve Noyan, geri dönecekleri bile kesin olmayan bir yolculuğa çıkıyorlar. Hayatın yaşanılmaz olduğu ülkelerinden, çoğumuzun yakınacağı, aslında sadece sıradan bir hayat için kaçıyorlar. İran, Türkiye, Yunanistan, Almanya Bir sonraki durakları neresi bilmiyoruz. Kırgın ve yorgun seslerinden dinlediğimiz hikayeleriyle düzeni, sınırları, siyaseti, bürokrasiyi ve insanlığı sorgulatıyorlar bize. Kanırtmadan, sadece yaşadıklarını anlatarak, vicdanımızı boynu bükük bırakıyorlar. Koskocaman bir dünyada dapdar ve imkansızlıklarla dolu hayatlara sıkışıp kalan bu insanların hikayeleri, İnsanca yaşamak bu kadar zor olmamalı diye haykırtıyor. Gerçekten de yaşamak bu kadar zor olmamalı"} +{"text":"Yasemin ve Mustafa, farklı dinlere mensup olmalarına rağmen birlikte olmayı başarmış bir çifttir. İzmirde birlikte yaşayan çiftin sakin hayatı, günün birinde Yasemin'in gördüğü korkunç bir kabus ile sarsılır. Kabusun ardından Yasemin, bir dizi paranormal olay yaşamaya başlar. Mustafa'nın hafife aldığı bu olaylar karşısında kilise papazından yardım isteyen Yasemin, bir türlü çözüme ulaşamaz. En sonunda saygıdeğer Mansur Hocaya ulaşırlar. Mansur Hoca, zor da olsa yavaş yavaş sırları aralamaya başlar. Yasemin'e çok tehlikeli bir cin kabilesi musallat olmuştur ve bunun kaynağı babası İshak'tır. Mansur Hoca, Yasemin'in başındaki büyük tehlikeyi yok edebilmenin tek yolunun İshak'ın gizli sırrını çözmek olduğunu anlar. Yasemin hayatı için mücadele ederken, Mansur Hoca da onu korumak adına sırları aşmak zorundadır..."} +{"text":"Lila, Brüksel'deki Marolles'in yükselişlerinde yetişir. Kız kardeşi ve arkadaşları ile birlikte, dansçı olmayı ve hip-hop dünyasında devrim yapmayı hayal ediyor. Arkadaşları Brüksel'de kalırken, Lila her şeyin - konforun, ailenin - ardında kalıcılığını sürdüreceğine inandığı Paris'e gitmek için her şeyi bırakır. Bunun dışında Paris'teki hayat beklenmedik bir dönüşü hızla alır. Koreograf olmayı hayal eden kadın rap videosunda kucak dansçısı olarak biter ve bu sadece hayal kırıklığının başlangıcıdır. Drama öğretmeni ile bir tesadüfen buluştuktan sonra, sahnede kalbini ve ruhunu taşır ve ayakta durmaya başlar. Bu sefer, olağandışı özveri, onu arayışına götürüyor. Ancak, hala bir son savaşla savaşmak zorunda: babasını doğru seçimi yaptığını inandırmak."} +{"text":"Saar, anne ve babasının beklentilerini hiçbir zaman gerçekleştirmemiştir. Kibbutzun kurallarını hep reddetmiş ve 17 yıl önce yerleşim bölgesi halkı tarafından aforoz edilmiştir. Ailesine göre resmen yoktur artık. Londrada eşcinsel bir erkek olarak özgürce yaşayabilmek için İsraili terk etmiştir. Üç yıllık ilişkisinin sonlanmasıyla seks ve uyuşturucunun dibine vurmuş, kendisine HIV teşhisi konmasının ardından hayatını yeniden gözden geçirmek durumunda kalmıştır. Nihayet Londra Eşcinsel Erkekler Korosuna üye olarak yuvasını bulmuştur; koroda şarkı söylemek ve müzik, ailesiyle tekrar bir araya gelmek konusunda Saarı cesaretlendirir. Film, izleyiciye artık kırk yaşına basmış kahramanımızın ve ona yabancılaşmış annesi, babası ve kardeşlerinin, aralarındaki anlaşmazlıklarla ve korkularla yüz yüze gelme çabasına dair duyarlı, espirili ve etkileyici bir kayıt sunuyor. Beklenmedik yakınlaşma ve derin reddediş de bir o kadar zorluk teşkil ediyor. Saarın yoğun kişisel hikayesi, kültürün ve dinin nüfuz ettiği, komünel bir yaşam biçiminin büyüleyici çeşitliliği konusuna da ışık tutmuş oluyor; Saar kimlik arayaşının samimiyetiyle de esin veriyor bize. Filmin enerjik ve duygusal koro sahneleri, Saarın mesajına tutkulu bir ifade kazandırıyor."} +{"text":"Çinde birçok aile çocuklarının lezbiyen, gey, biseksüel ve/veya transeksüel olmasıyla yüzleşmekte zorluk çekiyor. Eşcinselliğin ayıp, anormal ya da sağlıksız aile ilişkilerinden kaynaklanan sapkın bir durum olduğuna yönelik toplumsal inanışlarla savaşmak durumundalar. Üstelik birçok ebeveyn çocuklarını kendi mülkleri olarak görüyor ve babalar genellikle baskı ve otoritelerini ailenin itibarının zedelenmesini önlemek için kullanıyorlar. Bu belgesel, LGBT çocukları hakkında açıkça ve özgürce konuşan altı Çinli babaya yer veriyor. Ayrımcılık ve namus bekçiliğine karşı seslerini yükseltiyor, bir yuvayı korumanın ne demek olduğunu baştan tanımlıyorlar. Gökkuşağı Baba, çocuklarını oldukları gibi kucaklayan ve daha eşit ve çeşitli bir toplum için savaşan öncü aktivistler haline gelen babaların hikayesi."} +{"text":"Bahtsız ve başarısız bir belgeselci olan Ahmet'in Balkanlardaki köklerimiz ve oralarda yaşayan Türklerin gelenekleriyle ilgili belgesel projesi TRTden kabul görür. Bu iş Ahmet için hayatının fırsatı ve hep çekmeyi hayal ettiği Kenya aslanları belgeseli için de bulunmaz bir kapıdır. Fakat Ahmet'in bu işi yapabilmek için hiç parası yoktur. Zorluklarla çekim için yola çıkan Ahmet ve ekibinin talihsizlikler yolda da peşini bırakmaz. Sınırı geçemeyen Ahmet, Meriçin iki yakasının da aslında özde aynı olduğunun farkına varır ve Yunanistan, Makedonya ve Bosna-Hersekte çekilmesi gereken belgeseli kimselere çaktırmadan Edirnenin köylerinde çekmeye başlar. Üstelik dünyanın en beceriksiz çekim ekibiyle. Köylerinin tanıtımı için TRTden bir ekibin geldiğini zanneden belediye başkanının çekimlere dahil olmasıyla işleri epey zorlaşacak ve üstüne üstlük Mostar Köprüsünden atlama geleneğini yine başka bir Mimar Hayrettin eseri olan köprü üzerinde çekmeye çalıştıkları sahnede, hep medyatik olmak isteyen sporcu belediye başkanının gönüllü olup köprüden suya atlayıp sonra da ortadan kaybolmasıyla ortalık iyice karışacaktır."} +{"text":"İran sinemasında bir dönüm noktası kabul edilen film, yeni bir trend başlattı. Kimiai, İran sinemasında \"trajik aksiyon drama\" ve \"intikam teması\" olarak anılacak yeni bir tür yarattı. Başroldeki Behruz Vossoughi, İran sinemasında efsane bir aktör haline geldi. Konusu Fati, Mansour Abmangol adında bir adamın tecavüzüne uğramış, hamile kalmış ve bu yüzden intihar etmiş bir genç kızdır. Ağabeyi Farman, Mansour'u öldürerek intikam almak ister; ancak, Mansour'un kardeşleri Rahim ile Karim tarafından öldürülür. Gheysar ailenin en küçük oğludur ve başka bir köyde çalışmaktadır. Nişanlısını görmek için köyüne dönerken ailesinin başına gelen trajediyi öğrenir. İntikam almak için işini bırakmaya karar verir. Karim'i hamamda, Rahim'i ise mezbahada öldürür. Mansour'u aramaktayken, Gheysar'ın annesi yaşadıklarına daha fazla dayanamaz ve ölür. Ghaisar sonunda Mansour'u öldürür; ancak, kendisi de polis tarafından vurulur."} +{"text":"Nicole, 41, yaşamında hepsi bu kadar mı ya da hala bir şeyler daha var mı sorularını sorduğu bir dönemden geçen eşi ve iki ergen çocuğuyla yaşayan bir eczacıdır. Bir gün, gündelik yapıp etmelerini bilen ve onun potansiyelinden çok yakından haberdar olan meçhul bir Gözetleyiciden bir mektup alır. Mektupta, eğer gizemli bir ilişki istiyorsa pencereye tutması gereken yeşil bir kart vardır. Eğer istemiyorsa mektubu atacak ve Gözetleyiciden bir daha haber almayacaktır. Birkaç gün süren iç gerilimden sonra kartı pencereye tutar ve Gözetleyici ile hayatındaki her şeyi değiştirmeye başlayan ve sonunda onun için anlam ifade eden her şeyi tehdit eden uzun bir ilişki başlar. Kaynak: Suç ve Ceza film festivali"} +{"text":"Film, dünya dışında hayatlar aramak için Jüpiterin Europa uydusuna giden 6 astronotun başına gelenleri anlatıyor. Elbette teknik aksaklıklar ekibin yakasını bırakmıyor ve Dünyayla bağlantıları kopuyor. Dahası, maalesef aradıklarını da buluyorlar: Europanın buzlarla kaplı zemininin altında bir şeyler olduğu ortaya çıkıyor ama müjdeli bir haber değil bu. Europa Reportun uzay keşifleri konusunda 2001 ve Moon gibi gerçekçi bir yaklaşım sergilediği söyleniyor. Film artık klişeleşmeye başlayan bulunmuş görüntü tarzını benimsemiyor ama her şey bir belgesel gibi, açık form tekniğiyle çekilmiş. Görüntülerin hepsi uzay aracı Europa 1in, uzay kıyafetlerinin veya astronotların kameraları tarafından çekilmiş gibi duruyor. Bu da gerçeklik hissine katkıda bulunuyor. Senaryo, pek de iyi eleştiriler almayan The Bleeding filmini yazıp yöneten Philip Gelatta ait. Yönetmense İspanyol sinemasından transfer olan ve ilk İngilizce filmini çeken Sebastian Cordero. District 9 (Yasak Bölge 9) filminden sonra basamakları hızla tırmanan Sharlto Copleye, Michael Nyqvist, Daniel Wu, Anamaria Marinca, Christian Camargo ve Karolina Wydra gibi yetkin isimlerden oluşan bir kadro eşlik ediyor."} +{"text":"Bir sünnet düğünü nedeniyle bir araya gelen tanıdıklar dans edip eğlenirken, sünnet çocuğunun Nasreddin Hoca fıkraları istemesi üzerine, birisi Hoca fıkraları anlatır. Hazım Körmükçü'nün canlandırdığı Nasreddin Hoca bölümü ardından, filmde sünnet düğünü gününe dönülür. Saadettin Kaynak, Müzeyyen Senar ortaya çıkarlar. Karagöz oyunu: \"Karagöz'ün Şairliği\"; orta oyunu \"Kanlı Nigar\" ve ünlü sihirbazımız Zati Sungur'un illuzyon numaraları perdeye gelir. Sonra da Ferdi Tayfur, sinemada dublajlarını yaptığı ünlü Amerikalı komedyen Laurel ile Hardy kuklalarıyla onları taklit edip sünnet çocuğunu ve davetlileri eğlendirir. Çekimi 1940'da başlayan filmin Nasreddin Hoca bölümünü Muhsin Ertuğrul çekti. Yarım kalan film 1943'de Ferdi Tayfur tarafından, eklenen sünnet düğünü bölümüyle tamamlandı."} +{"text":"Murat Kurnazın Guantanamo Körfezinde kendini bulması esrarengiz bir hikayedir. 5 Years, Kurnazın katlanmak zorunda kaldığı, fiziksel ve psikolojik işkencelerin yaşandığı, sonu gelmeyen ve haksız olan bu hapisin psikolojik yönünü irdelemektedir. 19 yaşındayken Pakistanda El Kaide ve Taliban ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınan ve Guantanamo kampında 5 yıl tutulan Murat Kurnazın yaşamı film oldu. Murat Kurnazın 2007 yılında yayımladığı Hayatımın Beş Yılı adlı biyografisi, genç Alman yönetmen Stefan Schaller tarafından filmleştirildi. Bir dönem Almanya ile ABD arasında krize neden oldu. Alman Bild gazetesinin Bremenli Taliban diye andığı, Alman vatandaşı Murat Kurnaz, ABD'yi hedef alan 11 Eylül saldırılardan kısa bir süre sonra Pakistanda tutuklanmış ve Guantanamo tutuklu kampına gönderilmişti. Burada yaklaşık 5 yıl boyunca sorgulandı, işkence gördü, terörist damgası yedi. Sorgulamalardan bir sonuç alamayınca Amerikan hükümetinin Kurnazı Almanyaya teslim etmek istediği ama o dönemin Alman hükümetinin buna yanaşmadığı da skandal olarak tarihe geçti. Murat Kurnaz, özellikle avukatı Bernhard Dockenin ısrarlı çabaları sonrasında 2006 yılında serbest bırakıldı ve Guantanamodan Almanyaya gönderildi. Avukat Bernhard Docke, \"Murat Kurnaz, özellikle medyanın Guantanamo gerçeğinin farkına varmasında büyük rol oynadı. Almanya'dan Guantanamo'ya giren tek tutuklu olan Kurnaz, orada neyse ki manen yıkılmadı ve Guantanamo'da hala tutuklu bulunanlara yardım etmek için gerçekten de inanılmaz işler yaptı. Örneğin Uluslararası Af Örgütü ile birlikte toplantılara katıldı, televizyon kanallarına çıktı, bu konuda bir kitap yazdı ve şimdi de bu film Filmin odak noktasında tabii ki Murat Kurnaz var, ama sadece o değil, bu hukuk dışı ve insanlık dışı tutuklu kampı Guantanamo'nun hala varlığını sürdürüyor olması ve artık kapatılma zamanının çoktan gelmiş olduğu da filmde işleniyor\" şeklinde konuşuyor."} +{"text":"Fransa 'nın üst sınıf ailelerinden birine mensup olan Claude ve Marie Verneuil çiftinin dört güzel kızları vardır. Bu kızlardan Isabelle bir müslüman olan Rachid ile, Odile bir Yahudi olan David ile ve Segolene de Chao isimli bir Çinli ile evlenir. Bu değişik kültürlerden damatları kabullenmekte güçlük çeken Claude ve Marie 'nin tek ümitleri küçük kızları Laure 'nin kilisede yapılacak bir tören ile Katolik evliliği gerçekleştirmesidir. İstedikleri de olmuştur. Bir gün Laure evlenmeye karar verdiğini ve damadın da iyi bir Katolik olduğunu ailesine bildirdiğinde çok sevinirler. Nihayet normal bir düğün gerçekleşecektir ancak hayalleri yeni damat adayı Charles ile tanıştıklarında yıkılır. Charles Afrika kökenli bir Katoliktir. Claude için artık yapılacak tek bir şey kalmıştır, düğünü sabote etmek. Bu hedefe ulaşmak için kendisine de ilginç bir müttefik bulur, damat adayı Charles 'ın Babası Andre."} +{"text":"Bir teknisyen olan Ethelin öz kardeşiDavid Greeenglass, Los Alamos atom tesislerinde uranyum çaldığı gerekçesi ile 1950 yılının 15 Haziran gecesi tutuklandı. İftira, şantaj, tehditlerle alınan ifadesi sonucunda Rosenbergler aleyhine tanıklık yapmaya zorlandı. Rosenbergler Sovyetler Birliğine atom bombası ile ilgili bilgi sızdırmak ve ABDye ihanet etmekten suçlandılar. Davalarını üstlenen AvukatEmanuel Bloch, Rosenberglerin hesaplarına Sovyetler Birliği tarafından 70 ABD doları yatırıldığı, kendilerine bir sandalye ve saat hediye edildiği gibi gülünç ve uyduruk delilleri tek tek çürütmesine rağmen 29 Mart 1951de jüri kararını verdi. Ölüm cezanın hafifletilmesi için hem ulusal hem de uluslararası platformlarda büyük bir kampanya başlatıldı. Elli bin imza toplandı. Yürüyüşler düzenlendi. Pablo Picasso, LHumanite dergisinde;Saatler önemli. Dakikalar önemli. İnsanlığa karşı bu cürmün işlenmesine izin vermeyin! çağrısında bulunurkenJean Paul Sartre, Albert Einstein, Bertold Brecht, Jean Cocteau, Frida Kahlogibi pek çok aydın tepkilerini ortaya koydular. Papa XII. Pius, ABD BakanıEisenhowerdan infazın durdurulmasını talep etti. ABD Yüksek Mahkemesi önce temyiz başvurusunu kabul, sonra da McCarthynin baskısı ile bu kararı iptal etti. Rosenbergler aynı günün akşamı, 19 Haziran 1953de, geriye iki küçük oğlan çocuğu bırakarak, Şabatın girişinden sonra, California açıklarındaki ünlü Sing Sing Adasında elektrikli sandalyede can verdiler."} +{"text":"Turuncu tulumu terorizmi simgeliyor fakat Omar Khadr's savunmasız tavrı farklı bir hikaye anlatıyor. 2003 Şubat'ında 16 yaşındaki Kanadalı Afgan Guantanamo koyunda Kanadalı yetkililer tarafından sorgulandı. İddialara göre Khadir Amerikalı bir askeri öldürmüştü ve bu yüzden de Washington'a göre savaş suçlusuydu. Bu film, dört gün boyunca güvenlik kameralardan alınan görüntülerden oluşuyor. Filmde, Khadr'in avukatları, hücre arkadaşları, Kanada eski hükümet yetkileri; Khadr'in psikiyatristi ve şüpheli davanın bağlamının taslağını araştıran muhabirlerle yapılan görüşmeler bulunuyor. Bölünmüş ekranlarda konuşan kafalar ve sorgu odasındaki yalnız bir gencin görüntüsü var. \"Bana doğruyu söylemezsen, siana güvenmeyeceğim\" diyor görünmez sorgucu. Avukatının fikrine göre \"Bu sorgulamanın hukuk dışı olduğu aşikar.\" Guantanamo'daki oda arkadaşına göre \"Eğer yalan söylersen, daha çok yalan duymak isterler. Eğer doğruyu söylersen, sana inanmazlar.\" Omar Khadr Ekim 2010'da bütün suçlamalardan suçlu bulundu. İtiraz üzerine ömür boyu hapis yerine sekiz yıldan hüküm giydi. ABD'nin 2001 yılındaki Afganistan işgalinden sonra savaş suçlusu olarak mahkum edilen ilk insan ve Nunberg'ten sonra da savaş suçlusu olan ilk çocuk asker."} +{"text":"Kuzey topraklarında aşkınlığı bulmak üzere çıkılmış ruhani bir yolculuk. Karanlığı Savuşturmak İçin Bir Büyü, pagan temsillerinden komün denemelerine, black metal festivallerinden kutuplardaki münzevilere, Kuzey Işıklarından her daim mucizevi anlara uzanan ruhsal bir yolculuk. Giderek sekülerleşen Batı yaşam biçimindeki spiritüelliğin, ütopyanın olanaklılığına dair de bir soruşturma aynı zamanda. Sanatçı/yönetmenler Ben Russell ve Ben Rivers bu ilk birlikteliklerinde seyircinin deneyimiyle tamamlanacak, kendilerinin katılımcı etnografi olarak adlandırdığı, kalıplara sokulamayacak bir iş ortaya çıkarıyorlar. Karanlığı Savuşturmak İçin Bir Büyü profesyonel olmayan aktörlerin performanslarının İskandinav manzarası eşliğinde bir koreografi gibi kaydedildiği; geçmiş, gelecek ve şimdinin iç içe geçtiği anları yakalamaya çalışan bir ritüel gibi. Karanlıktan aydınlığa geçişteki deneyimimiz, yaklaşmakta olan ütopyanın genel provası değil midir?Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"Bir grup araştırmacı, ölen insanları yeniden diriltmeyi başaran bir proje üzerinde çalışmaktadırlar. Bu projelerini tüm dünyaya duyurmaya çalışan ekibin hevesi, bulundukları üniversitenin dekanının, gizli deneylerini öğrenmesiyle birlikte kursaklarında kalır. Proje sona erdirilirken, projeye dair tüm kayıtlar da ellerinden alınır. Fakat ekip üyeleri kolay kolay pes etmeye niyetli değildir ve deneyi yeniden uygulamaya karar verirler. Ne yazık ki bu uygulama sırasında işler ters gider. Araştırmacılardan biri olan Zoe ölür ve tüm ekip yıkılır. Bu ölümü kabullenemeyen ekip üyeleri, Frank'in de kendilerini zormalasıyla birlikte deneyi gerçek bir insan üzerinde uygulama kararı alırlar. Bu defa denek Zoe olur ve deney sayede genç kadın yeniden hayata döner fakat karakteri tamamen değişen genç kadın, tüm ekip üyelerinin kabusu olmaya başlar!"} +{"text":"Filmde çok zengin bir aileden gelen fakat babasının bir mafya olmasını kabullenemeyen Viren evi terkederek kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışmaktadır. Viren taksicilik yapar ve para biriktirmeye çalışır. Viren in patronu taksileri satınca tüm birikimini taksiye saklayan Virenin paralarıda gider. Patronunun kızı olan Mini zorla evlendirilmektedir. Evlenmek istemediği için kaçmaya çalışan Mini tesadüfen parasını istemeye gelen Viren ile karşılaşır. Kız zorla kendisini Viren kaçırtır ve komedi dolu hikayeleri başlar. Mini babasından zorla Viren e fidye istetir. Vireni uzun zamandır babası aramaktadır ve sonunda babası ile karşı karşıya gelir. Mini ile Viren i babası yanına alır. Viren Miniyi orda tutmak istemez göndermeye çalışır fakat Mini gitmez ve aralarında aşk kıvılcımları olmaya başlar"} +{"text":"Sue çocukluk yıllarında, kuaför olan annesinin herkesin saçını kesmesine rağmen onun saçını kesmeyerek bir kız çocuğu gibi yetiştirilmesi sonucu içine kapanık, çelimsiz ve korkak bir insan olarak büyümüştür. Denize nazır tek katlı bir evi, hem kuaför salonu olarak hem de sevgilisiyle birlikte yaşam alanı olarak kullanır. Sue ile birlikte aynı evi paylaşan Wonyoung, gündüzleri motorsiklet ile kuryelik yapar. Geceleri ise evin çatı katında oturup deniz manzarası eşliğinde havai fişek gösterisi izleyerek zaman geçirir. Fakat Wonyoung yaşadığı hayattan daha fazlasını hayal etmektedir. Her ikisininde yaşamı bir gün aniden yaşamlarına giren Sue'nin arkadaşı Byungho tarafından altüst olur. Durgun hayatlar ile yalancı umutların arasında gizlenmiş hatıraların gölgesinde yaşanan ihanet ve intikamın öyküsü."} +{"text":"Toprak, tezek, ter ve aşkla yapılmış evler... Evlerin aralarından akan kirli su dereleri, donsuz koşturup duran çocuklar, açık ateş üstünde yemek yapan kadınlar, her fırsatta haşiş tüttüren adamlar ve her köşeden fışkıran sanat Kathputli Kolonisine hoş geldiniz! Delhide üç binden fazla sanatçıya, sihirbaza, akrobata, kuklacıya ve onların ailelerine ev sahipliği yapan büyüleyici varoşlara Aralarında, dünyanın dört bir yanında geleneksel Hint sanatını temsil edenler de var, ulusal ödüllerle onurlandırılmış olanlar da. Ancak hiçbiri yaşadıkları gecekondularda sevgi ve sanatla beslenmeyi dünya nimetlerine tercih edebilecek gibi değil. Ama ilerleme denen bir şey var. Bu da yaşadıkları toprakların gökdelen inşaatı için müteahhitlere satılması anlamına geliyor. Yoksulluğun ne olduğunu tekrar tanımlayan insanların bu ilham verici hikayesi, bir an için bile olsa nerde hata yapmış olabileceğimizi gösteriyor."} +{"text":"Si-ying, cafe de çalışan üniversite birinci sınıf öğrencisidir. Burada, müşterilerin siparişlerine göre çeşitli kahveler hazırlayan profesyonel kahveci olan A Bu-si nin yanı sıra, zamanının çoğunu cafesinin bir köşesinde oturarak geçiren, yalnız ve sessiz dükkan sahibi ve Ze Yu`yla tanışır. Bir gün, Kıdemli A-Tuo, üniversitede oldukça efsanevi olan Si-ying'in kıdemlisi tesadüfi bir şekilde tanıştığı kız arkadaşıyla kahve dükkanına gelir. Arkadaşları A-Tuo`yla alay ettiği halde, Si-ying tam aksine yardımsever kalbiyle zor durumlar da yardımcı olur. İkisi birkaç kere karşılaştıktan sonra arkadaş olurlar. Kıdemli A-Tuo`nun vurdumduymaz kişiliğinin yanında iyimser tarafı da vardır. Ayrıca yol kenarlarındaki büfelerde part-time olarak çalışır bunun yanında öncelerde film yönetmeni olan ve şimdilerde restoranda aşçılık yapan Bao ona iş verir."} +{"text":"Manakamana, Nepalin cangıllarının tepesinde, muazzam doğanın ve manzaranın içinden teleferik kullanarak ulaşabildiğiniz bir tapınak. Film hem bu yolculuğu yapanların teleferik seferleri etrafında kurulmuş bir nevi yol filmi, hem de gündeliğe yapılan tuhaf bir övgü. Yolculuklar bildiğimiz yolculuklara benzemiyor. Her biri farklı bir yüz ya da yüzler demek. Manakamana, bu yüzlerin deneyimlerinin, tedirginliklerinin hikayesi; ya da seyircinin bütün bunlarla nasıl bir bağ kurabileceği üzerine bir tefekkür. Gündelik anları ve detayları bir araya getirirken, Pacho Velez ve Stephanie Spray -hareketsiz- kameralarıyla hac yolcularının hareketi arasındaki gerilimin gayet farkındalar ve bunu da izleme deneyiminin bir parçasına dönüştürüyorlar. Hülasa, film hem ses tasarımıyla hem de sadece 11 çekimden mütevellit deneysel yaklaşımıyla, kutsal olanla dünyevi arasında, mitle gündelik arasında nefis bağlantılar kuruyor."} +{"text":"Özge Amerikada yaşayan genç bir Türk cerrahtır. Bir gün İstanbuldaki halası Mineden gelen bir telefon sonrasında sevgilisi Brianla acilen yollara düşerler. Babası Osmana bir tür sinir sistemi hastalığı olan ALS teşhisi konulmuşur ve hızla ilerleyen bu hastalığı kabullenmek tüm aile için hiç de kolay olmayacaktır. İdeallerinin dünyası New York ve en kıymetlisi babasıyla ilgilenmek için İstanbulda kalmak arasında gel-gitler yaşayan Özgenin hayatı bir tıkanmaya doğru ilerlese de yeni bir hayata Merhaba! demek gereklidir. Martin Scorcese bursunu kazanan genç bir yönetmen olan Lauren Bradynin kendi hayatından esinlenerek aktardığı öyküyü İstanbulda çekme fikri Fadik Sevin Atasoyla tanıştıktan iki yıl sonra ortaya çıkar ve Amerikan yapımı bu kısa, samimi bir Türkiye öyküsü anlatır. Ayrıca bu filmdeki performansıyla Fadik Sevin Atasoy, New York University Tisch-First Run Film Festivalinde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştır."} +{"text":"Cengiz Dağcının Korkunç Yıllar adlı romanından beyazperdeye aktarılan film, II. Dünya Savaşı sırasında Alman esir kamplarında rehin alınan Tatarlı esirlerin yaşadıkları insanlık dramını ve çektikleri acıları konu alıyor. Kırım'da yaşayan Sadık Turan savaş başlayınca diğer Kırım Türkleri gibi askere alınır ve cepheye gider. Savaş esnasında Almanlara esir düşer ve Almanca biliyor olması nedeniyle bulunduğu esir kampında irtibat görevlisi olarak çalışmaya başlar. Kısa süre sonra Almanların, Kırım'ı Ruslardan kurtarıp özgürleştirme vaadiyle Türklerden oluşan birlik kurma planına dahil olarak Alman ordusunda görev almaya başlar. Ancak bunun bir oyun olduğunu fark eden Sadık artık gerçek Kırım kurtuluşu için harekete geçecek ve bu esnada hayatının aşkı Maria ile de tanışacaktır."} +{"text":"Çok mütevazi, kimsesiz çocuklara yardım etmeye kendini adayan, Fatma, Büyük servetine konmak isteyen yeğeni Osman tarafından öldürtülmeye çalışmaktadır ve bunun için bir adam tutar. Fatma hanım evine doğru giderken bir araba gelir, ona çarpar. Bu, onu öldürtmek için tutulan adamdır. Oradaki 2 genç Fatma yı hastaneye götürürler. Özel hastanedir ve parası olmayan Fatma yı ilk önce Başhemşire hastaneye almak istemez. Fakat Gül Hemşire ona kefil olmak ister ve onu hemen ameliyata alır. Kısa sürede iyileşir ve taburcu olur. Başhemşire bu olaydan dolayı Gül hemşire'yi kovdurmak ister, bu arada Tıbbiyeyi 1. likle bitirmiş bir doktor olan Murat gelir. . Bu arada Fatma ile Gül Hemşire birlikte yaşamaya başlamışlardır. Gül hemşire ile Murat kısa sürede arkadaş ve aşık olurlar. Evlenmeye karar verirlerken, Onun Başhekim hocasının şımarık kızı Çolpan, Murat ile evlenmek ister. Ve kızın annesi onlara vicdan borcu olduğunu söyler. Keza ki 4 yıl Murat onlarla birlikte yaşamıştır. Gül hemşire kovulur, Fatma, Murat ile konuşur, ayrılırlarken yeniden onu öldürmeye teşebbüs ederlerken son anda Murat şoförü yakalar, polise teslim eder, şoför de herşeyi itiraf eder. Ondan sonra Fatma, kendisini bir yoksul olarak bilen seven, onu anne belleyen Gül le Murat a o hastaneyi satın alır. Ve ona yattığı sürede çok kötü davranan Başhemşire ye ağzının payını verir. Yeğeni Osman hapse girer, Fatma kadın Gül ve Murat a tüm servetini bağışlar."} +{"text":"Esra, birbirine paralel iki yaşam sürmektedir. Dünyasal yaşamı, yeniden birleşmiş bir kent olan Berlin'de yaşayan bir Türk olarak son derece neşeli ve capcanlıdır. Esra ailesine çok düşkündür ancak ilişkilerinde kendisini bir kafeste gibi hissetmektedir ve işinden memnun değildir. Kendisine dayatılan kurallarla çatışma yaşamakta ve devamlı bir şeylerin eksik olduğunu, yanlış olduğunu ve daha fazlasının olması gerektiğini hissetmektedir. Hayal yaşamında ise, rüyalarında görünen ve kendisini bir bütün hissettiren adamın kim olduğunu keşfetmek için yanıp tutuşmaktadır. Rüyalarını anlamak için ne kadar çabalarsa, onlar da hayatını bir o kadar derinden etkilemektedir. Bir taraftan günlük yaşamında uyanmak için nafile bir mücadele verirken, diğe yandan rüya yaşamında bir gizemin içine doğru ilerler."} +{"text":"Maddi açıdan bir türlü başarılı olamayan Mehmet, sevgilisi Zeynep ile evlenmekten kaçınmaktadır. Zeynep ise bir yuva kurmak istediğini, ancak Mehmet'in iş ve para sahibi olamaması sebebiyle sürekli kaçındığını belirtir ve yurt dışına gidip bir süreliğine yerleşmeye karar verir. Mehmet, fotoğraf çekmek için kırsallara seyahat ederken, ilginç bir kulübe ve Kavun satan bir ihtiyar adam olan Hasan ile tanışır. Hasan, kimsesiz bir kız olan Binnaz'ı eşkıyaların tecavüzünden kurtardığı ancak, onları öldürdüğü için katil olduğunu ve kasabayı terk etmek zorunda kaldığını anlatır. Hasan, Yunanistan'a giderek madenlerde çalışırken bir kaza sonucu istemeden katil olur ve yıllarca hapis hayatı yaşar. Mehmet, Hasan'ın trajik hikayesinden etkilenir ve sevgilisi Zeynep ile bir yuva kurmanın önemini anlar. Böylece, Zeynep ile evlenmek için harekete geçer ve Hasan'ı Binnaz'ına kavuşturur. Mehmet, geç olmadığını ve insanların aile kurmak için neler ödediğini öğrendiğinde ise umut dolu bir şekilde ilerlemeye karar verir."} +{"text":"nka bilimsel çalışmalar yapan Fikret adlı bir bilim insanıyla Ege Bölgesi'ndeki bir adada görevdedir. Yanında teknik işleri halleden, tesiste bir nevi otomasyon kolu olarak kullanılan on dördü küçük, biri büyük toplam on beş drone vardır. Anka ve Fikret'in yürüttüğü çalışmalar adaya bir gök taşının düşmesiyle alt üst olur. Gök taşının yaydığı manyetik alan sayesinde drone'lar canlanır ve tüm drone'lar Anka'ya karşı cephe alır. Drone'ların lideri Yusufçuk, Anka dahil tüm uçan araçları kendi emrine almak ister. Diğerlerine Anka'yı yakalaması için emir verir. Onlardan kaçarken hasar gören Anka'nın imdadına Aslan, Hürkuş, Mehmet, Eren ve Zeynep yetişir. Bir grup çocuğun, uçuk kaçık bir bilim adamının ve iki uçan aracın drone'ları durdurması için ilk başta iş birliği yapmayı öğrenmeleri gerekir."} +{"text":"Yaşayan efsane Joan Baez'i hiç böyle samimi ve içten görmediniz. Müzik, şahsi arşiv görüntüleri ve tarihe ışık tutan röportajlar, bir kuşağın sesi olmuş bu çok özel sanatçının hayatını benzersiz bir bakışla bir araya getiriyor. Joan Baez: I Am A Noise geleneksel bir hayat hikayesi anlatmıyor, alışıldık bir konser filmi hiç değil, efsanevi folk müziği sanatçısı ve aktivist Joan Baez'in en mahrem sırlarını kendi ağzından dinlediğimiz sıradışı bir yapıt. Berlin Film Festivali'nde ilk gösterimi yapılan film, Baez'in son turnesinden görüntülerin yanı sıra sanatçının özel arşivinden gün yüzü görmemiş videolar, yapıtlar ve ses kayıtlarını da içeriyor. \"Daha önce hiç hayatımı böylesine açmamıştım\" diyen Baez filmde ilk defa sahne ve özel hayatından söz ediyor, Martin Luther King Jr. ile insan hakları çalışmaları, Bob Dylan'la gençken yaşadığı birlikteliği, ömrünce yaşadığı duygusal ve psikolojik sıkıntıları ilk defa açıkça anlatıyor."} +{"text":"Ram, maskeli bir kadın hakkında son derece canlı ve korkutucu kabuslar görmektedir. Bu sırada Hindistan'da yaşayan babası Datsa kalp krizi geçirir ve ölür. Babasının cenazesi için gittiği Hindistan'da babasının tanıığı bir din adamı, Ram'i içsel bir yolculuğa çıkartır ve Ram, babasının onun için büyük bir fedakarlıkta bulunduğunu öğrenir. Bu arada Jenny, kocasının genç ve çok güzel bir kadınla birlikte çekilmiş bir fotoğrafını bulur ve onu, kendi hakkındaki gerçeği yalnız başına keşfetmesi için Hindistan'da bırakarak İngiltere'ye geri döner. Lily adındaki kadın ortaya çıkıp da, ona geçmişi hatırlatınca Ram'in hem hayatını hem kendi akıl sağlığını hem de ailesinin bütünlüğünü korumak için kolları sıvaması gerekecektir."} +{"text":"Kore savaşında ülkesi adına başka diyarlarda insanlara barış götürmek için savaşmış Ahmet efendinin kendini keşfetmesi ve kişiliğini tekrar sorgulamasının hikayesidir. Çalıştığı fabrikanın muhasebe bölümünde 20 yılı aşkın hizmetinin ardından emeklilik günlerini saymakta olan Ahmet efendinin hayattaki en büyük serveti oğludur. Fabrika içerisinde geçirdiği yıllar ve efendi kişiliği ona çalışanlar içerisinde saygı duyulan bir büyük sıfatı kazandırmıştır. Çalışma hayatının son günlerinde karşısında bambaşka bir Türkiye profili vardır artık ekmek kapısının önünde boynu bükük insanlar yoktur, öncelikle insan olduklarını söyleyen ve sadece aldıkları ekmeğin değil servetine katkıda bulundukları patronlara verdikleri hizmetin karşılığını sorgulayan bir kitle vardır. Demokratik haklar, işçilerin sendikalaşmalarını ve insanca yaşamak için gerektiğinde kanunların tanıdığı olanaklardan faydalanmalarını sağlamaktadır."} +{"text":"Kasabaya tek çocuklu bir çift gelir. Henry Fonda burda bütün varını yoğunu kaybettiği bir kumar düşkünü kocayı canlandırır, Joanne Woodward ise karısını. Kasabanın ileri gelen 5 zengini her yıl kendine ait kuralları, raconu olan geleneksel bir poker oyunu düzenler. Bu oyunun kendine ait acımasız kuralları vardır, tamamen kilitli kapalı bir alanda oynanan bu oyuna devam etmek için de belli bir miktarın masaya konulması gereklidir, aksi taktirde oyuncu elinde olanı da kaybeder. Böyle sert bir oyunda kocasının bütün parasını kaybettiği ve bakiyesinin yetersiz olması nedeniyle geri kalan parayı da kaybedecek olan ve bu yüzden krize girip oyundan çıkan kocasının yerine devam edecek olan bu güzeller güzeli bayanın hiç poker bilmemesine rağmen kocasının ısrarıyla bu sert ve gaddar erkekler arasında verdiği onur mücadelesini düşünün. Hele hele banka teminatından bile daha garanti olan bir eli vardır ki kadının, oyuna devam etmesi için gerekli parayı da almak için bankadan kredi talep eder ve banja sahibine teminat olarak elindeki kağıtları gösterir. özetleyen: cruachan_erkan"} +{"text":"Film, sıkıcı bir yaşamı olan huysuz Ferreteria adındaki bir hırdavat dükkanının sahibi ve çalışanı Roberto'nun hikayesini anlatıyor. Hayatları, beş parası olmayan ve Mandarince'den başka dil bilmeyen, kaybolmuş çinli bir erkek çocuğunu bulmalarıyla tamamen değişir. İyi yürekli ve merhametli Roberto çocuğu alıp bi yerlere bırakmayı düşünürken aslında onu bırakacak hiçbir yerin olmadığını farkeder ve böylece çocuğu alıp kendiyle eve götürür. Eve geldiğinde Hun'ın amcasını bulmak için Arjantina'ya gittiğini öğrenir. Çinli çocukla beraber onu aramaya giderler. Münzevi hayatına alışmış Roberto'nun, kültürü farklı daha da kötüsü hiçbir şekilde iletişim kuramadığı böyle bir yabancıyla yaşaması ikisi için de durumu zorlaştırır ve çok komik durumları da beraberinde getirir."} +{"text":"Ağa yedi köyün ağasıdır. Yaşamını kaçakçılıkla idame ettirmektedir. Apo nun babası ağanın kaçakçı adamıdır. Bir gün kaçakta mayına basar ve ölür. Ailesi ağadan korktuğu için cenazesine sahip çıkamaz. Bu sıralar Apo, Şahan isimli bir köylünün güzel kızı Ayno ile sevişmekte; arada bir gizli gizli buluşmuktadır. Apo Başlık parası için tek çare olarak kaçağa gitmesi gerektiğinden ağaya kaçağa göndermesi için gider. Bu asi gençten kurtulmanın tek yolu kaçak esnasında temizlenmesidir. Tabi ağanın oğlu Şeyhmuz da Ayno yu görüp beğenmiştir. Babasına Ayno ile evlenmek istediğini söyler. Aponun kaçakta temizlenmesi talimatı verilmiştir. Apo kaçakta sırtından vurulur. Ağa oğlu şehmusa düğün yapar. Şeyhmus iktidarsız olduğu için gerdek gerçekleşmez. Ağa bu lekeyi örtbas etmek için Aynoyu kız çıkmadı gerekçesiyle babası evine görderir. Baba Şahan töre gereği kızı Aynoyu silahla öldürür. Bu arada Apo Göçerler tarafından yaralı olarak bulunmuş, tedavi edilmiş, yaşama döndürülmüştür. Apo köye gelir Aynonun töre gereği öldürülmüş olduğunu öğrenir. Mezara gider açar cesedi sirtlanır. Kasabaya doktora götürür bekaret muayanesi yaptırır. Ayno kızoğlan kızdır. Camide cenaze namazını kıldırır. Apo Köye gelir. Şeyhmusu bahçede arkadaşları ile eğlenirken yakalar. Sınıra mayınlı tarlaya girmesi için zorlar. Bu ara ağada gelmiştir, kalabalık köylüye oğlu Şeyhmus u kurtarmaları için yalvarır, paralar teklif eder. En yakın adamı Kahtalı Nedim tarafından reddedilir. Köylü Nedim le birlikte ağaya itiraz ederler. Ağa çaresiz oğlunu kurtarmak için mayına dalar. Bastığı bir mayının patlaması neticesi ağa ve oğlu Şeyhmus olay yerinde ölür ve kalırlar. Köylü Apo ile birlikte köye dönerler"} +{"text":"İstanbul'da bir üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru (28), ağıt derlemeleri ile ilgili yaptığı tez çalışması için birkaç aylığına ülkenin güneydoğusuna yolculuğa çıkar. Kısa süreliğine çıktığı bu yolculuk, hayatının en uzun yolculuğuna dönüşür. Bu yolculukta Sumru'nun yolu Diyarbakır sokaklarında korsan DVD satan Ahmet, Diyarbakır'da tek başına kalmış yıkık dökük kilisenin bekçisi olan Antranik amca ve bölgede sürmekte olan 'adı konulmamış savaşa' tanıklık eden pek çok karakterle kesişir. Sumru, üç ay boyunca kaldığı Diyarbakır'da peşinde olduğu ağıtların hikayelerini ararken kendi ertelediği acısıyla da yüzleşir. Diyarbakır'dan Hakkari'de bulunan boşaltılmış bir dağ köyüne doğru yola çıkarken bu tehlikeli yolculuğa anlam veremeyen Ahmet'in \"Neden bu köy, orada ne var?\" sorularını yanıtsız bırakır."} +{"text":"Martin Rejtman'ın yazıp yönettiği bu buruk komedi, izleyicileri yerine getirilemeyen isteklerin, aşağılanmanın, saçmalığın kol gezdiği, insanın içini karartan bir Buenos Aires'e götürüyor Üç kişi, toplumsal konumlarıyla bağlantılı benzer tatminsizlikleri paylaşmaktadır: İyi mizaçlı Alejandro, eski havası kalmamış döküntü Renault 12'siyle geçici olarak taksi hizmeti vermektedir. Arabası o kadar gariban durumdadır ki, gerçek bir taksi şoförü sayılması mümkün değildir. Uzun süredir birlikte yaşadığı sevgilisi Cecilia ondan ayrılınca, evsiz kalır. Luis kendini oyuncu olarak tanıtır, ama yeteneğini yalnızca Kanada'da çekilen porno filmlerde sergilemektedir. Valeria ise hostestir ve \"charter\" uçuşlarıyla iç hatların bunaltıcı iş yükünden kurtulup uluslararası yolculuğun şaşaasına kavuşmak istemektedir. Alejandro taksisinde, önce 45 yaşında, hızlı konuşan, kendini yetiştirmiş bir adam olan, Luis'in ağabeyi \"Piranha\" Sergio'yla; ardından sonradan çıkmaya başlayacağı Valeria'yla; en sonunda da aynı evi paylaşacağı Luis'le tanışır. Bu rastlantısal karşılaşmaların doğurduğu dostlukların sonucunda, parlak bir gelecek vaat eden iş fırsatları çıkar ortaya ve porno filmler, köpek gezdirenler, kaplıcalar, antidepresanlar ve her ele uyan \"sihirli eldivenler\" Alejandro'nun hayatına girerek ilginç ve öngörülemez sonuçlar doğurur"} +{"text":"Cinemation, Fransız yönetmen Gerard Courant'ın 151 saat uzunluğundaki deneysel filmidir. Gösterime sunulan en uzun film sayılmaktadır. 1978'den 2010 yılına kadar geçen, 32 yıllık süre zarfında çekilen film, 2000'in üzerinde her biri 3 dakika 25 saniye süren ve çeşitli ünlülerin, sanatçıların, gazetecilerin, yönetmenin arkadaşlarının kendilerine verilen bu süre zarfında istedikleri şeyleri yapabildikleri sessiz kısa hikayelerden oluşmaktadır. Bu filmde yer alanlardan bazıları şunlardır: Yönetmenlerden Barbet Schroeder, Nagisa Oshima, Volker Schlöndorff, Ken Loach, Youssef Chahine, Wim Wenders, Joseph Losey, Jean-Luc Godard, Samuel Fuller ve Terry Gilliam, satranç büyükustalarından Joel Lautier, oyunculardan Roberto Benigni, Stephane Audran ve Julie Delpy. Gilliam 100 franklık bir banknotu yerken Fuller ise puro içerken görülmektedir. Courant'ın en sevdiği hikaye ise 7 aylık bir bebeğinkidir. Film 2009 yılı Kasım ayında Avignon'da ve 2010 yılı Nisan ayında Kaliforniya Redondo Beach'te bütünüyle beyaz perdede gösterilmiştir."} +{"text":"Ormanlardan ve tepelerden geçerek pagan bir yolculuk yapmakta olan iki genç adam ve bir genç kadının duyularına ve duygularına doğa yön verir. Çok yalnızdırlar. Bir araya gelmeye çalışırlar. Kısa diyaloglar, sessizlik, sesler... Korku, özgürlük, içgüdüler, arzu, sınırsız cinsellik ve yukarılardan bir yerlerden her an kendini hissettiren bir çift göz... Dijital fotoğraf makinesinin video özelliği kullanılarak çekilmiş olan Ormanda, tekinsizlik hissinin çevrelediği, yoğun tonlara ve kuvvetli biçimlere sahip varoluşçu bir peri masalını andırıyor. Sinema eleştirmeni, görsel sanatçı ve yönetmen Frantzisin üçüncü uzun metrajı bir taş gibi, su gibi ya da gökyüzü gibi doğaya özgü Film çekmenin yeni bir türü, cinsel bir tür kayıt..."} +{"text":"Dedektif Park, Müfettiş Mi Yun Kim ve acemi Dedektif Hyun Kang Tae, cesedin bulunduğu çöplüğe doğru yola çıkarlar. Olay yerindeki kısa bir incelemenin ardından Dedektif Park ve Müfettiş Mi Yun, cinayetin on ay önce Shin Hyun tarafından işlenen seri cinayetlerle büyük benzerlikler taşıdığına kanaat getirirler. İlk cinayet davasını soruşturmaya başlamış olan acemi dedektif Hyun Kang için Shin Hyun ismi pek bir şey ifade etmese de; tecrübeli meslektaşlarına çok şey ifade etmektedir. Çünkü Shin Hyun, on ay önce kendi hayat felsefesine uymayan altı kadını öldürmekle kalmamış, hem olayı soruşturan bir meslektaşları hem de Müfettiş Mi Yun 'un nişanlısı olan Dedektif Han 'ı da önce bunalıma, ardından da intihara sürükleyerek onlardan almıştır. Soruşturdukları cinayet, Shin Hyun tarafından işlenen cinayetlere çok benzemektedir. Ancak, Shin Hyun teslim olmuş ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak hapse konmuştur. Cinayetlerin faili Shin Hyun değildir fakat kimdir? Onu taklit eden biri midir? Yoksa, en başından beri onun suç ortağı olan biri midir?"} +{"text":"Büyük şehirlerin kuytularında, uçlarda yaşayan gençlerinhikayeleri insanların her zaman ilgisini çekti. Fakat, beklenmedik bir coğrafyadan, Bengalin kalbi Kalkatadan gelen bu film infial yarattı! Yönetmen filmini bir 'rap müzikali' olarak tanımlıyor. Eğer öyleyse, daha önce hiç görülmemiş bir türü. Müzikal tarihinin muhtemelen en vahşi yolculuğuna hazır olun. Gandu, Bengal dilinde 'pislik' demek ve filmin ana karakteri Gandu, lakabının hakkını sonuna kadar veriyor. Filmin gösteriminin Hindistan'da yasaklanması herhalde kimseyi şaşırtmamıştır. Zira, gösterildiği festivallerde hep en cesur seçimlerden biri oldu. Gandu ve arkadaşı Rickshaw, hayatın uçlarında, aşırı küfürlü bir dil ve bolca uyuşturucu kullandıkları, hardcore seks sahneleriyle bezenmiş bir yolculuğa çıkıyorlar. Ama amaç görüntülerle şok etmek değil. Yönetmenin dediği gibi: \"Gandu genel ahlaka bir saldırı.\""} +{"text":"Zamanın ve mekanın daralmasına, küreselleşmeye ve standartlaşmaya sıradan insanların gözünden eleştiri. İlk belgesel filmim olan Aynalarla Zaman, \"Mekan Üçlemesi\" nin de ilk filmi. Bu üçlemede binaların/mekanların/eşyanın da insan gibi olduğunu, insaniliğini vurgulamak istedim. Esasında kozmik savruluşunda insanın kosmos ile olan etkileşiminden ilham aldım. Nihayetinde kosmos, bizim büyük evimiz ve bizi biz yapan her şeyi içeriyor. Evreni dualist düşünceyle zaman ve mekan diye ayırırsak, insan işte ikisi arasına sıkışmış olandır. Bu bağlamda insanı ne zamandan ne mekandan soyutlayamayız. Binalar da toprak da dünya da kosmos da insanın parçasıdır. Aynalarla Zaman bir kahvehanenin soyutlanmışlığı üzerine kurulu. Duvarları aynalarla kaplı bir kahve: Aynalı Kahve burası. Ve oraya girdiğinizde zaman ve mekan değişiyor. Yıllar öncesine gidiyorsunuz adeta. Bu yüzden yaşayan bir mekan, her ne kadar ölmek üzere olsa da... Aynalı Kahve, insanın kosmosa derin bakışının ayna metaforu üzerinden de anlatılışı. Ve insanın yitip gidişinin hikayesi."} +{"text":"Genç bir adam olan Jim'in mesleği pilotluktur. Ailesi ile birlikte gittiği tatilden dönen Jimi havaalanında büyük bir sürpriz bekler. FBI havaalanını basıp uçağın içini aramaya başlar ve milyon dolarlık kokain bulur. Yapılan soruşturma sonucu Jimin yasa dışı yükü ailesini geçindirmek için taşıdığı, ticaret ile bir ilgisinin olmadığı anlaşılır. Asıl suçluları bulmaya çalışan FBI, bunun için Jim ile iş birliği yapar. Jim, gözetim altında rutin hayatına döndüğü sırada, evlerinin yakınına John DeLorean adında bir adam taşınır. John, 70li yılların en popüler arabalarından olan Pontiac GTOnun tasarımcısıdır ve DeLorean marka arabasını üretmek için kurduğu fabrika yüzünden borç batağındadır. FBI ile birlikte çalışan Jim, Johnu da kendi yanına çekerek daha büyük bir olayı ortaya çıkarmaya karar verir..."} +{"text":"Dört tecrübeli katil ve bir talihsiz profesör, deli ve esrarengiz konukçuları tarafından düzenlenen çılgın bir deneyin parçası olmak üzeredir. Konuklar tek ve bir şiddetli hamlede yakalanırlar ve zincirler içinde, sandalyelere bağlı biçimde uyanırlar. Konukçu bu katillere hoşgörü göstermez ve kendisine karşı gelenleri elektrik şoku ile cezalandırır. Aynı zamanda bu konuk katiller için bir tuvalet de yoktur ve yalnızca izin alarak su içebilmektedirler. Bu katil konukların, birbirlerinin kaderlerine karar vermeleri gerekmektedir. Bunu yapabilmek için de 'takım arkadaşlarının'' yargısıyla yüzleşirken, suçlarının ardındaki nedenleri paylaşmaları gerekir. Her katil yaşam hikayesini tek tek anlatırken, profesör de konukçuyu bir yanlışlık yapıldığına dair ikna etmeye çalışır. İçinde bulundukları bu oyunun kuralları tartışılamaz ve sonuç açıktır: yaşa ya da öl. Konukların birbirlerinin yaşaması ya da ölmesi için sandalyelerindeki düğmelere basarak oy vermeleri gerekiyordur. Bu ahlaki oyunda, son oylama yapılmadan önce herkes hayatlarında yaşadıkları zorlukları gerekçe göstererek işledikleri cinayetleri haklı çıkarmak için savaşırken, konukçu tarafından çok daha çılgınca sonuçlar doğuracak karar değişiklikleri yapılır."} +{"text":"Küçükken aileleri tarafından terkedilen çocuklar yetimhanede kalıyor. Yetimhanenin başında Bay Bandi ve Bayan Mirah var. Yıllar sonra Bay Bandi hastalanıyor ve yetimhanede baktığı üç çocuk, Hanif, Jefri ve Anton, yıllar sonra bir araya gelip ölmeden önce Bay Bandi'yi son kez görmek istiyorlar. Yetimhanede hala kalan Maman ve eşi Siti bulunuyor. Anton karısı Eva ile, Jefri karısı Lina ile, Hanif ise üç çocuğu ve karısı Nadya ile geliyor. Yetimhaneye geldiklerinde Hanif çocukların nerede olduğunu soruyor ama Maman geziye gittiklerini akşama geleceklerini söylüyor. Saatler ilerlerken evde garip olaylar olmaya başlıyor. Hanif ve Jefri ormanlık alanda yetimhanenin otobüsünü buluyor ve içindekileri görünce şok geçiriyor. Saatler ilerlemeye devam ederken Eva, Lina'nın başına kötü şeyler geliyor. Olan olayların hepsinin Bayan Mirah ve kaybolan kızı Murni ile alakalı olduğu görünüyor. Murni annesinin intikamını almak için kara büyü kullanıyor ve Anton, Jefri ve Hanif'e kin besliyor. Yetimlerin günahlarından aldığı güçle Kara Büyü Kraliçesi iş başına geçiyor."} +{"text":"Gelecek vaat eden aktör Kia Anderson aktör olmak için can atıyordu, ancak yakın zaman da bir çok aldığı ret cevaplarıyla, kendisinden şüphe duymaya başladı. Fakat bu kuşku, bir korku filminden aldığı geri çağrıyla sonlandı. Heyecanlanan ve artık vaktinin geldiğini düşünen Kia, iş teklifini kabul eder ve film yönetmeni ve kamera arkası ekibiyle tanışmak için şehir merkezine doğru bir yolculuğa çıkar. Fakat, Kia yakın bir zaman içerisinde film setinde bir oyuncu olduğunu ama film yapımcılarının ve kamera arkası ekibinin bir kayıt yapmadığını, bunun yerine kelimenin tam anlamıyla hayatının bir dehşete dönüşeceği gerçek şiddet ve ölüm sahneleri içeren bir korku filminde baş rol olduğunu öğrenecek."} +{"text":"Backtrace, zırhlı bir araca düzenlediği saldırıda hayatta kalan bir hırsızın, üzerinde uygulanacak bir deney için kaldığı yüksek güvenlikli tesisten çıkarılması ve deneyin uygulanmasından sonra yaşananları konu ediyor. 40'lı yaşlarının sonlarındaki MacDonald, giriştiği bir banka soygununda yaralanarak polisler tarafından yakalanmıştır. Ancak geçirdiği yaralanma beyninde hasar yaratmış ve amneziye sebep olmuştur. Bir hapishanenin psikiyatri koğuşuna yatırılan adam, yedinci yılını tamamladıktan sonra bir mahkum ve bir tıp doktoru tarafından firar etmeye zorlanır. Kötü niyetli ikili MacDonald'a bir ilaç enjekte ederek önceki yaşamını hatırlamasını sağlarlar. Artık MacDonald geçmişindeki hatalarla yüzleşip çalınan parayı kurtarmak için yerel bir dedektif, sert bir FBI ajanı ve kendisine verilen tehlikeli ilacın yan etkilerinden kurtulmak zorundadır. Yaptığı yanlışları düzeltmek için çok kısıtlı vakti olduğunun farkında olan MacDonald, hızlı hareket etmeli ve geçmişteki hatalarını bir bir düzeltmelidir..."} +{"text":"Tony'nin tek hayali dünya çapında ün salmış bir motosiklet yarışçısı olmaktır. Tony hırslıdır ve aynı zamanda da korkusuzdur. Yani hız yapmak Tony için korku değil bir yaşam tarzıdır. Fakat Tony'nin bu hayalini gerçekleştirmeden önce yapması gereken çok önemli bir şey vardır. Bu da oğlunun annesini çok büyük bir beladan kurtarmaktır. Tony'nin oğlunun annesinin yeraltı dünyasına yüklü bir miktarda borcu vardır ve kolayca geri ödemesine imkan yoktur. Bu noktada Tony devreye girer ve onun borcunu üstüne alır. Artık Tony gündüzleri motosiklet yarışlarında, geceleri ise yeraltı dünyası için uyuşturucu kuryeliği yapmaktadır. Bu yüzden Tony kısa bir süre içinde kırılma noktasına gelir ve bu şekilde devam edemeyeceğini anlar. Fakat mafya Tony'den çok memnundur ve onu bırakmak istemez!"} +{"text":"Çakallarla Dans 5, şartı tahliye ile salınan çakallar grubunun yasağı delip atıldıkları maceraları konu ediyor. Hakim karşısına geçen çakallar grubu birbirlerine 100 metre uzak kalma şartıyla tahliye olur. Fakat bu durum ekip için hiç de kolay değildir. Bu sırada Kayınço Gökhanın hayatı aldığı haberle bambaşka bir hal alır. Gökhan, yıllar önce yaşadığı tek gecelik bir ilişkiden çocuğu olduğunu öğrenir. Üstelik kızı Leyla, zengin ve züppe bir çocuk olan Sinan ile birliktedir. Gökhan henüz bir kızı olduğuna alışamamışken bir de Sinanı öğrenince deliye döner. Böyle bir çocuğun k��zı ile olmasını gururuna yediremeyen Gökhan Sinanla Leylayı ayırmaya karar verir. Bunu tek başına yapamayacağını anlayan Gökhan çakallar grubundan yardım ister. Yasağı delip bir araya gelen ekip Kayınçonun kızını kurtarmak için eğlenceli bir maceraya atılır."} +{"text":"Jan insanların doğuştan bencil olduğundan emindir. Onun için de Berlin'den birlikte seyahat etmek için anlaştığı kişi onu ortada bıraktığında hiç şaşırmaz. Jule ise insanların özünde empatiye ve işbirliğine yatkın olduğuna inandığından, Jan'ı külüstür karavanı 303e davet eder. İkisi de Atlantik kıyılarına doğru gitmek istemektedir. Jan'ın hedefinde İspanya vardır; orada gerçek babasıyla tanışmak istemektedir. Jule ise erkek arkadaşının yanına, Portekiz'e gitmektedir. Aslında en başta yalnızca Köln'e kadar birlikte seyahat etmeyi düşünmüşlerdir ama geride bıraktıkları her kilometreyle birbirlerinin dünyasını daha da ilginç bulurlar: Kapitalizm insanı giderek bir Neandertal'e mi dönüştürmektedir? Tek eşlilik mutsuzluk mu getirir? İnsan kime şık olacağına karar verebilir mi? Önce Fransa'ya ulaşırlar birlikte, ardından da İspanya'ya. Aralarındaki sohbet de giderek derinleşir. Birbirlerine şık olmamak artık ikisi için de çok zordur."} +{"text":"Penguen pilotlar Flip ve Zooey uzayda daha önce hiçbir canlının gitmediği yerleri keşfetmeye gidiyorlar. Görevleri barış içinde yaşanacak yeni galaksiler keşfetmek ve yeni canlılarla dostluk kurmaktır. Uzay gemisinin tecrübeli kaptanı Stella yemek molası için uzay sandviçleri istasyonuna iniş yapar. Yemek sonrası yolculuklarına devam ettikleri sırada penguenlerin mideleri bozulur ve sandviçlerine bir şeyler karıştırılıp saldırıya uğradıkları anlaşılır. Penguenleri bu maceralı uzay keşfinden vazgeçirtmek isteyen gizli düşmanları kimdir? Penguenler takımı gizemli düşmanlarının kim olduğu çözmek zorundadır. Yoksa uzun yolculuk boyunca daha çok sorunla karşılaşabilirler. Bu sebeple, Penguenler takımı güçlerini eski dostları uzay muhafızları takımıyla birleştirip daha güçlü bir şekilde yola devam ederler. Muhteşem ve rengarenk yıldız sistemlerinden geçip yeni dostlar edinirler ve uğradıkları her gezegende düşmanlarının izini sürerler."} +{"text":"Sessiz ve sakin Mossingham kasabasının üzerinde, gökyüzünde ortaya çıkan ne olduğu anlaşılamayan garip ışıklar, gizemli bir ziyaretçinin galaksinin ve samanyolunun ötesinden geldiğini haber vermektedir. Ancak yakındaki Mossy Bottom Çiftliği'ndeki muzur koyun Shaun'ın zihninde başka şeyler vardır; yaptığı birçok plan sürekli bıkkın Bitzer tarafından engellenmektedir. Ancak bu şaşkın ve sevimli uzaylı, Mossy Bottom Çiftliği'nin yakınlarına inanılmaz bir güçle düştüğü zaman, koyun Shaun çok geçmeden uzay gücünde bir eğlence ve macera için büyük bir fırsat görür. Koyun Shaun, tehlikeli bir örgüt onu yakalamadan önce bu galaksilerarası ziyaretçiye evin yolunu göstermek için zorlu bir mücadeleye girişecektir. Dünyanın geleceği Shaun ve sürüsünün ellerindedir. Onların başarısız olması dünyadaki her canlının kaderini belirleyecektir. Yaramaz koyun Shaun ve kalabalık sürüsü çok geç olmadan önce Mossy Bottom Çiftliği'ndeki Farmageddon'u engelleyebilecekler midir?..."} +{"text":"Koyu mor ninja kostümüne bürünmüş dövüş sanatlarında usta Kara Kelebek lakaplı bir hırsız, bir anda ortaya ortaya çıkar, ve bütün cimri ve kötü zenginlerin hazinelerini çalıp yoksullara dağıtmaya başlar. Elbette bu durum özellikle 5 Şeytan klanının hiç hoşuna gitmez, ve kendi yordamları ile Kara Kelebeği durdurmaya ve hazinelerini geri almaya çalışırlar. Bu arada başka bir yerde, adalet sarayında çalışan Liu Xi Lang, Kara Kelebek davasını soruşturmak üzere görevlendirilir. Soruşturmasının başlarında, birden bire çok parası olup, bu parayla yoksullara yardım eden sarhoş bir dilenciyi ve sarhoş dilencinin sürekli takıldığı lokantanın Sahibi olan dövüş sanatlarında şöhretli Altın Kılıç Kwan Yee yi şüpheli listesine ekler. Yalnız soruşturma ilerledikçe tahminleri hep boşa çıkacaktır."} +{"text":"Başlarına gelen korkunç felaketten 2 yıl sonra, başka bir felakete sürüklenen Alfie ve kardeşi Nara'yı ve lanetlenen bir grup yetim arkadaşı anlatıyor. Küçükken şeytanla yaşadığı trajik geçmiş, hala kendisini takip ediyor. Kardeşi ile evlerinde uyurlarken bir grup insan, Alfie ve Nara'nın evine giriyor. Bu duruma uyanan büyük kardeş Alfie, onlara bir sopayla saldırıyor ancak yeterli olmuyor ve evlerine izinsiz giren kişiler küçük kardeşi Nara'yı ve Alfie'yi kaçırıyor. Kaçırılma sebeplerini anlattıklarında onlara inanan Alfie, onlarla birlikte çalışmaya başlıyor. Eski bir yetimhanede yaşamış olan bu arkadaş ekibi, üvey babalarının eşi öldükten sonra, üvey babalarından gördükleri zulüm üzerine onu yakarak öldürüyor ve oradan uzaklaşıyor. Birbirinden kopmayan ekipten birinin babalarını tekrar gördüğünü ve peşlerinde olduğunu söylediğinde, tekrar bir araya gelerek yetimhaneye bu işi tamamen bitirmeye dönüyor ve şeytandan daha önce kurtulmuş olan Alfie'nin, kendilerinin de kurtarıcısı olduğunu düşünüyorlar!"} +{"text":"Arcadia arşiv çekimlerinden derlenmiş, insanın toprakla olan ilişkisine kışkırtıcı ve şiirsel bir yaklaşım getiren yeni bir film. BAFTA ödüllü İskoç yönetmen Paul Wright çağımızın kışkırtıcı öyküsünü anlatmak için arşiv malzemelerini yeniden kurgulamış. BFI Ulusal arşivinden film ve TV çekimlerinden oluşan bir seçki ile İngilterenin çeşitli yörelerinden bölgesel çekimlerin harmanlandığı Arcadiada, Adrian Utley ve Will Gregory yapımı orijinal film müziği eşliğinde imgeler, sesler ve duygulardan oluşan güçlü bir mozaik yaratılmış; film folklorik karnavallardan, maskeli geçit törenlerine, avcılıktan hasada, komünlerden çılgın partilere, makineleşmeden, çevre yıkımına, yangınlara, sellere ve fırtınalara uzanan çekimlerle bezenmiş. Arcadia, bizlere doğayla ve birbirimizle bağımız aşınıp koptuğunda neler olabileceğini hatırlatıyor. Geçen yüzyılda ne kazanıp ne kaybettiğimize baktığımızda ve kendimizi sorguladığımızda, gelecek yüzyılda hayatta kalmak için nelere ihtiyaç duyabileceğimizi belki bulabiliriz."} +{"text":"Bir köylünün oğlu olan genç Sadko, ailesi gibi tarlada çalışmak istemez. İstediği şey, gün boyunca arp çalmaktır. Ve gerçeği söylemek gerekirse, bunda da çok başarılıdır. Sadkonun bu yeteneğini fark edenler, Prensin kızı Nastya kendi için bir eş adayı seçerken bir kenarda oturup müzik çalması için Sadkoyu, Prensin sarayına çağırırlar. Nastya, tüm taliplerini reddeder ve sadece Sadko'yu beğenir. Sadko ise, Nastya'dan, saraydan ve düğünden kaçar ve kendisini denizin dibinde bulur. Saraydan kaçışı esnasında ise konuşkan bir papağan olan Jacob ile arkadaş olur. Deniz dibindeki Deniz Krallığı ise çalkantılı dönemlerden geçmektedir: Kötü kraliçe gücü ele geçirmiştir. Eve dönmek için Sadko ve Jacob Kraliçeyi yenmeli ve Deniz Kralı'nı uyandırmalıdır. Pek çok zorluğun üstesinden gelen Sadko, denizin dibinde gerçek arkadaşlar edinir ve gerçek aşkı bulur."} +{"text":"Her şey Manisa Salihli ile Ödemiş sınırında bulunan ve hayalet köy diye anılan Lübbey Köyü mezarlığında başlar. Metin ölen babasının eşyaları arasında bulduğu çok eski bir haritayı cinci hoca lakaplı bir kadına götürür. 300 yıl önce yapılan haritada hazine sandığının gömülü olduğu bir mezar işaretlidir. Hazine bulma ümidiyle kazılan mezardan çıkan küçük kutu açıldığında 300 yıl önce içinde hapsedilmiş cinler ortaya çıkar ve lanet başlar. Cinci Hocanın verdiği muska sayesinde ifritenin lanetinden kurtulan Metin, 5 yaşındaki kızı Dileği de alır ve kaçar. Metin 22 yıl sonra muskayı kızına verir ve intihar eder. Metin'in kızı Dilek, arkadaşları ile babasının vasiyetini yerine getirmek ve laneti sona erdirmek için 22 yıldır hiç kimsenin gitmediği ve gidenlerin ortadan kaybolduğu Lübbey köyüne gider. Arkadaşlarını birer birer kaybeden Dilek kendisini 22 yıl önce köyde çıkan yangından kurtaran Asiye ile karşılaşır. İfritlerin laneti ve dehşet dolu ölümlerle yüz yüzedir."} +{"text":"Film; Bxtiyar, Saşa ve Yusif adında üç dostun daha çocukken profesör Rcbov'un bağını çalma planları ile başlar. Arkadaşlar arasında alınan karara göre Bxtiyar güzel sesiyle taştan yapılmış çitin üstüne çıkıp şarkı söylemeye başlayacaktır; profesör Rcbov'sa başını sesin geldiği yöne çevirecektir. Çevirmesiyle beraber diğerleri fırsattan yararlanıp elmaları profesöre atacaktırlar. Bxtiyar çitin üstünde şarkı söylemeye başlar. Bunu işiten profesör hemencecik bayıra çıkıp Bxtiyar'ı tutar ve evine getirir. Onun sesine hayran olan profesör \"Şarkıcı olmak ister misin\" diye sorar \"Hiç benden şarkıcı olur mu?\" diye Bxtiyar soruyu soruyla yanıtlar. Böylelikle profesörle Bxtiyar tanışmış olur. Profesör çocukların o elmaları yaralı askerler için yığdıklarını zannetmişçesine cömertçe onlara elma verir..."} +{"text":"Hikaye 1986'da nükleer savaşın patlak vermesinden 26 yıl sonra geçiyor. 2012'de kuyruklu yıldız tiyatrosunda sürükleyici bir \"Birlikte Yaşlanmayacağız\" oyunu açıldı. Oyunun sonunda piyano öğretmeni Oliveira'yı canlandıran oyuncu Fang Fei, tiyatro sahnesinden kayboldu. Bir yıl sonra, tiyatronun sahibi Takahashi, piyano dehası Oliveira Marquez'in trajik kaderini yeniden yaratmak için Nakajima adında bir Japon-Brezilyalı aktrisi görevlendirdi. Aynı zamanda, Fang Fei'nin annesi Yang Fuzhi, kızının hala dünyanın bir yerinde yaşıyor gibi göründüğünü belirten isimsiz bir mektup aldı. Yang Fuzhi, kızının nerede olduğunu araştırmak için şehrin en seçkin özel dedektifi \"Y\" yi buldu. \"E\" kuyruklu yıldız tiyatrosuna girer ve kalabalığı aile trajedisine kadar takip eder ve yavaş yavaş gizemin derinliklerine iner. Şaşırtıcı bir şekilde, kuyruklu yıldız tiyatrosu, 26 yıl önce Y'nin babasının, sahibi için bir reklam yağlı boya tablosu çizdiği büyük, parlak pistti. \"Y\" ve sahibinin oğlu Lin tarafından bir yeraltı labirenti bulundu. Lin, 2012'deki performansın gecesinde seyircilerin arasında yer aldı."} +{"text":"Tanrıdan korkmayan şeytandan korkun The Evil Dead ve Spider Man üçlemesinin yönetmeni Sam Raimi, bu sefer son derece korkutucu bir film ile yapımcı koltuğunda karşımıza geliyor. Tüylerinizi ürpertecek gerilim dolu bu film, Los Angeles Timesda daha önce gerçekten yaşanmış ve belgelenmiş olan Oregonlı bir ailenin antika bir şarap kutusu alıp ailesine gelen şansızlık ve korkutucu olaylardan esinlenerek yazılmıştır. Film yaşlı bir kadının evi yanıp, evde ki eşyaların satışa çıkarılması ile küçük bir kızın almaması gereken bu kutuyu beğenip alması ile başlar. Kutunun açılması ile küçük kızın davranışları ve hareketlerinde gariplikler başlar. Yeni boşanmış olan anne ve baba, kızlarının bu durumuna anlam veremezler ve her saniye geçtikçe kızlarının davranışları daha tehlikeli olmaya başlar. Kızları için her şeyi yapmaya hazır olan anne ve baba, kızlarını bu durumdan kurtarmak için gereken her yola başvururlar."} +{"text":"Filmde, bir tuzak sonucunda hapse düşen babasının intikamını almak isteyen bir kadının hikayesi anlatılır. Feride, emekli büyükelçi İzzet Zeki Baykara'nın kızıdır. İzzet Bey maddi sıkıntılardan dolayı köşkünü satışa çıkarmak zorunda kalır. Bunu fırsat bilen Galip ve Ragıp adlı iki iş adamı ona birlikte çalışmayı teklif eder. Bu teklifi kabul eden İzzet Bey, bir süre sonra bir entrikanın kurbanı olur ve tutuklanır. Feride, babasını mahkemede suçlayan avukat Murat'tan intikam almaya yemin eder. Devletin bütün mal varlıklarına el koymasıyla parasız kalan Feride, bir gece kulübünde şarkıcılık yapmaya başlar. Bir süre sonra Murat'ın Feride'nin çalıştığı gece kulübüne gelmesi, Feride'ye intikam için beklediği fırsat verecektir."} +{"text":"Yıl 1969, Apollo Mission aya doğru yol alıyor. Vietnam Savaşı ve ülkede ona karşı yürütülen hareket hızla şiddetleniyor. Bu arada genç ve güzel ev kadını Pearl Kantrowitz monoton hayatına devam ediyor. Bütün bu çözülmeler, değişiklikler onun yanından geçip gidiyor. O, sadece çocuklarını yetiştirme ve iyi bir eş olabilmenin çabası içinde. Pearl ergenlik çağındaki kızı Alison ve vaktinden önce gelişmiş oğlu Daniel, ve her şeye burnunu sokan yaşlı büyükanneyi de yanına alarak Dr. Fogler'ın Bungalovları'na doğru giden bir rota çizer. Fakat, kocası Marty onlara katılamamaktadır. Dr. Fogler'ın Bungalovları, bir koyun içinde küçük bir dünyadır. Bu yıl, kadın kıyafetleri satan yeni bir adam gelmiştir. Bu adam, çekici ve baştan çıkarıcı Walker Jerome 'dur. Pearl tanıştığı Walker Jerome'ın çekiciliğine kapılır ve onun sorumsuz hayatı ve oynadığı kışkırtıcı seks oyunları Pearl'un aklını başından alır. Pearl kendini, bir anda, tehlikeli bir ilişkinin içinde bulur."} +{"text":"Bu derleme \"Eros\" temasını odağına alır. Beş ayrı hikayeden oluşan film koreli üst düzey beş yönetmen tarafından çekilmiştir. Her bölümdeki ana karakterler bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Çekicilik - Yönetmen: Byeon Hyeok Busana giden bir trende bir adam karşısında oturan kadındının çekiciliğine kapılır. İneceği durak olmamasına karşın kadının peşinden trenden iner ve kadının telefon numarasını almayı başarır. Adam bir kaç gün sonra onunla buluşmayı planlamaktadır. Buradayım - Yönetmen: Jin-ho Hur Hye-rim Ahn kocasının yolunu gözlerken, saklanıp ona sürpriz yapmak ister. Öte yandan Hyeon-woo Kang evde karısı yalnızken sürekli kaygılanmaktadır. Hye-rim'in kaygılandığı şey ise Hyeon-woo'nun yakında tek başına kalacak olmasıdır. 33. Adam - Yönetmen: Yeong-sik Yu Bir film setinde yeni acemi aktirist Mi-jin Kim ve tecrübeli karizmatik aktirist Hwa-ran Park inatçı ve titiz yönetmenleri Jan-woon Bong yüzünden zorluklar yaşamaktadır. En sonunda tecrübeli aktirist Hwa-ran yönetmeni baştan çıkarması için Mi-Jin'i seksi huysuz bir kadına dönüştürür. Bitiş ve Başlangıç - Yönetmen: Kyu-dong Min Jeong-ha Lee kocası Jae-in Min'nin seyehat ederken araba kazasında öldüğünü öğrenir. Sonrasında eski lise arkadaşı Na-ru Kang ve kocasının bir ilişki yaşadıklarını keşfeder. Kazadan sonra Na-Ru, Jeong-ha'nın yanına gider ve kayıtsız şartsız bağlılık garantisi vererek kendisiyle beraber yaşamasını ister."} +{"text":"1960lı yılların Parisinde geçen hikayede Jean-Louis Joubert işinde ciddi, hırslı bir bankerken evde eşi Suzanne ile mesafeli bir ilişki sürdüren bir koca ve yatılı okula devam eden iki şımarık çocuğun da babasıdır. Bu zengin adam, belli kurallara bağlı, dengeli ve aynı zamanda oldukça sıkıcı bir hayat sürdürmektedir. Bir gün Joubert ailesinin konağında Maria adında güzel, çekici ve fıkır fıkır bir kız, hizmetçi olarak işe başlar. Jean-Louis hizmetliler için ayrılmış altıncı katta yaşayan eğlenceli, hayat dolu İspanyol kızlarını Maria ile keşfeder. Fransız sinemacı Philippe LeGuay'in yönetmenliğini üstlendiği ve senaryosunu da Jerome Tonnerre ile beraber kaleme aldığı film 2011 Malatya Uluslararası Film Festivali'nde Uluslararası En İyi Uzun Metrajlı Film ödülüne de layık görüldü..."} +{"text":"Bükreş, hayal ettiğimizden oldukça farklı bir metropol... Tıpkı, klasik Rumen göçmen kız modelinden farklı olan ve sanki bir nouvelle vague kahramanını andıran, yirmi yaşındaki gururlu, tatlı Eva gibi. Sözleşmesi yenilenmediği için işyerinden ayrılan Eva, yola çıkmaya karar verir. Ulaşacağı yer ise, köy medeniyeti ile sanayi şehri arasında kalakalmış, başka zamanlardan gelmiş gibi bir havası olan, güney İtalyanın ücra bir köşesinde muazzam FIAT tesisiyle ünlü Melfi kasabasıdır. FIATda çalışan yaşıtı Annanın misafiri olur ve burada bir kadın grubunu izlemeye başlar. Önce bunlardan ikisini, sonra sadece birini seçecektir. Eva kadının gölgesi olur, onun her anını gözetler, onun bütün alışkanlıklarını öğrenir. Eva avıyla yüz yüze gelme zamanının geldiğine karar verir, adeta bir kedi-fare oyununu andıran bu oyunda Eva acımasız zalimi ve savunmasız kurbanı oynamaktadır. Eva ve Anna sonunda birbirlerine yaklaşırlar, Eva yolun sonuna gelmiştir ama Anna henüz başındadır...."} +{"text":"Hae-won, 30'lu yaşlarında, hayatını kariyerine adamış bir genç kadındır. Seul'de tek başına yaşayan Hae-won bir cinayete tanıklık eder. İş yaşamında da şansı dönen Hae-won elini nereye atsa hep karmaşık durumların içine düşmektedir. Çalıştığı banka onu zorunlu bir \"tatil\"e gönderince, Hae-woe çocukken büyükbabasını ziyarete gittiği Moodo isimli adaya yolculuk yapmaya karar verir. Burada çocukluk arkadaşı Bok-nam ile karşılaşır. Daha önce kendisi ile hep iletişime geçmeye çalışan iyi niyetli Bok-nam'ın adadaki insanların alay malzemesi olduğunu görünce kısa çaplı bir şok yaşar. Zulüm gören Bok-nam'ın tek istediği adadan kaçabilmektir, bu konuda Hae-won'un yardımını ister. Genç kadın ise hayatının yeterince karmaşık olduğunu düşündüğünden bu duruma karışmak istemez. Adadan Hae-won'un ihmali yüzünden ayrılamayan Bok-nam intikam planları kurmaya başlar."} +{"text":"Gerçekliğin bir çok kılıfı olabileceğini hatırlatan samimi bir film. Bir insanın kendini iyileştirmek için kurduğu hayali dünya bir diğeri için sanat olabiliyor. Marwencol, Mark Hogancampın hayal dünyasıyla ilgili bir belgesel. Mark, bir gece bar çıkışında, beş adam tarafından öldüresiye dövülür. Bu şiddet eyleminin sonucunda girdiği koma beyninde çeşitli hasarlar bırakır ve Mark kendini, arka bahçesinde, 2. Dünya Savaşı döneminde yaşayan küçük bir Belçika kasabası inşa etmeye verir. Marwencol adını verdiği bu kasabada, arkadaşlarını ve tanıdıklarını temsil eden oyuncak askerlerle ve Barbielerle bir yaşam sürdürür. Bir yandan da olan bitenleri görüntülediği fotoğraflar çekmeye başlar. Zaten daha önce kasabaya hunharca bir saldırıda bulunmuş olan Nazi subayları zaman zaman kasabaya uğramakta ve Markın çalıştığı barın yerini öğrenmek için insanları sorguya çekmektedirler. Kasabanın sakin gecelerinde ise kadınlar saç saça baş başa kavga ederler. Kasaba ile oyalanmak ve olayların fotoğraflarını çekmek, Marka hem fiziksel koordinasyon yeteneklerini yeniden geliştirmesinde, hem de saldırının ruhsal yaralarını sarmasında yardımcı olmaktadır. Mark ve fotoğrafları keşfedildiğinde, New Yorkdaki saygın bir sanat galerisi bir sergi düzenler. Birdenbire, Markın ev yapımı terapisi sanat addedilir ve bu durum onu, Marwencolun güvenli hayal dünyası ile saldırıdan beri kaçmaya çalıştığı gerçek dünya arasında bir seçim yapmaya zorlar."} +{"text":"İtalya'nın Fahrenheit 9/11'i olarak anılan bu sert ve eğlenceli siyasi belgeseli yazan ve yöneten Sabina Guzzanti, İtalya'nın en çok sansüre uğrayan hiciv yazarlarından biri. Viva Zapatero!'da Guzzanti, Avrupalı hiciv komedyenleriyle buluşup fikir alışverişi yaparak İtalya'da sansür sorununun, ifade özgürlüğünün ve Dario Fo gibi İtalyan hiciv yazarlarının zor yaşamının altını çiziyor. Guzzanti filminde ayrıca çıkar çatışması üzerine gerçek bir yasanın bulunmasının gerekliliğinden ve Silvio Berlusconi'nin sahibi olduğu Mediaset grubunun çıkarlarını koruyan Gaspari yasasından da bahsediyor. \"Viva Zapatero! Berlusconi'ye karşı bir film değil; İtalyan sistemine, bir rejimin hakimiyeti altında bulunan çürümüş bir TV ve kitle iletişimi sistemine karşı bir film. Bu açıdan, film Berlusconi'ye karşı değil; bir Berlusconi-sonrasından söz ediyor.\" Sabina Guzzanti"} +{"text":"O güne kadar sıradan hayatların sürdürüldüğü Cold Rock kasabası kimsenin çözemediği bir lanetle karşı karşıyadır. Zira kasabanın küçük çocukları geride hiçbir iz bırakmadan teker teker kaybolurlar, kimse akıbetlerini öğrenemez. Bir yandan da yayılan dedikodulara göre dev gibi uzun boylu bir adam çocukları kaçıran kişidir. Yalnız bir anne olarak ekonomik sıkıntılarla boğuşan Julia ise söylentileri kulak ardı eder, görünürde daha büyük sıkıntıları vardır ama bir gece yarısı oğlunun iri yarı bir siluet tarafından kaçırıldığını görür. Oğlunun hayatını kurtarmak için her riski göze alan anneye, olayları araştıran dedektif Dodd ve kasabanın şerifi de destek olacaktır. Esrarengiz adamın sırrı ortaya çıkacak mıdır? Filmin baş rolünü güzel oyuncu Jessica Biel üstlenirken, kadroda Stephen McHattie ve William B. Davis de yer alıyor. Filmin senaryosu ve yönetmenliği ise daha önce de korku ve gerilim temasında işlere imza atan Pascal Laugier'a ait."} +{"text":"Marvel aleminin sevilen süper kahramanlarından biri olan Ant-Man de beyazperdeye zıplamayı başardı! Mesleğine aşık olan ve bu konuda Reed Richards'ı bile aman aman aratmayan biyokimya uzmanı Dr. Hank Pym; altatomik partiiküller üzerinden ilginç bir formül geliştirir. Fakat Pym'ın geliştiğirdiği ve insanlığın geleceğini tayin edeceğine inandığı bu formül daha önceki testlerin hiçbirinde başarılı olmamıştır. Ayrıca henüz başarılı olabilmiş bir insanlı deneyden de söz edebilmek mümkün değildir. Pym, cisimlerin boyutlarını değiştirebilen bu formülün denemelerini yapmaya başlar ancak işler pek de umduğu gibi gitmez. Uygulama sırasında yaşadığı bir kaza sonucu, yeni bir yetenek kazanır. Artık çevresindeki bütün böceklerle iletişim kurabilmekte hatta onları kontrol edebilmektedir."} +{"text":"İki hayalet araftan sıkılıp yeniden başlamak üzere dünyaya yolculuğa çıkarsa ne olur? Bu filmde kendine has mantığı, mizahı ve büyüleyici görselliği içinde kusursuz bir yapım olmuş. Arafta kalmaktan bezmiş iki hayalet hakkındaki yol filmine buyrun! Bu ikisi, dünyanın sonuna ya da - onlar için aynı şeyi ifade eden - yaşayanların dünyasına gitmeye karar veriyorlar. Üstelik, ünlü Camino de Santiago hac rotasını izleyerek katediyorlar İspanya'yı bir uçtan diğer uca. Bu rota pek çok anlam barındırıyor olabilir ama satır aralarını okumayı izleyiciye bırakıp, satırlara dönelim. Zira bu tuhaf film, yılın en acayip sinema deneyimini yaşatmayı vaadediyor izleyicisine. Ünlü görüntü yönetmeni Eduard Grau'un elinden çıkmış olan muhteşem manzaralar tam bir göz ziyafeti. Eklektik müzik de kulaklar için bir şölen. Bu gerçeküstü ve masalsı yolculuk şaşırtıcı, komik detaylarla dolu. Ve bütün bunlar için, beyaz çarşaflarla dolaşan iki saçma hayalet, bir at ve bir tekerlekli sandalye yetmiş."} +{"text":"Bu varoluşçu öykü bize modern dünyanın kendisini hala kurtaramadığı bir barbarlık biçimi olarak ölüm cezasının vahametini ve insanlığın bir utancını anlatıyor. Belgesel film tadında bir girişle bizleri karşılayan film, yaşanmış hayat hikayelerinden yola çıkarak İran'da şeriat kanunlarına göre düzenlenen ölüm cezası uygulamalarını masaya yatırıyor. Şeriata göre cinayete kurban gidenin ailesi suçlunun cezasını bizatihinfaz ediyor. Aile, suçluyu azad edebiliyor, bir diyet talep edebiliyor, ya da kısasa kısas diyebiliyor. Sonuncu şıkkı seçmesi durumunda, aile infazın gerçekleştirileceği yerde hazır bulunmak zorunda yoksa idam erteleniyor. Patronunu öldüren Mansur'un suçlu olduğuna hiç şüphe yoksa da götürüldüğü darağacından, kurbanın ailesi infazda hazır bulunmayınca üç kez geri dönmüştür. Kararın tekrar tekrar ertelenmesi zalimce bir işkenceye dönüşmüştür ve bu, neredeyse suçunu gölgede bırakacak bir etki yaratır. Darağacından her geri dönüşün avuntusu kısa zamanda bir sonraki infazı beklemeye başlamanın gerilimi altında ezilip gitmiştir. Zaman akıp gittikçe ölümle yaşam, infazla af arasındaki bir Araf'ta sıkışıp kalır. Giderek ailesinden ve onu çevreleyen dış dünyadan uzaklaşır. Giydiği hüküm, yaşadığı hayata dönüşür."} +{"text":"Lübnanlı yazar Elias Khoury'nin Filistin hikayesine dair yazılmış başyapıtından uyarlanan film, sürgünleri ve tuzağa düşürülmüş mültecileri, yok olan sınırları, değişen kimlikleri, radikal talepleri ve yeni dilleri anlatıyor. Beyrutdaki Shatila mülteci kampının sevilen ebesinin ölümüyle, yerinden edilmenin, korkuların ve kırılgan umutların dünyasında buluyoruz kendimizi. Sürgün bir doktor, komadaki arkadaşını yaşatabilmek için ona hikayeler anlat��yor. Aynı memleketli olan hastası Yunes, orada hayatının aşkını bırakmıştır. Yunesin başucundan, anlatıcının mahrem ve unutulmaz anılarına uzanıyor... (Uyarlaması yapılan eser, ilk olarak 1998 yılında Beyrutta basılmış, Arap dünyası, İsrail ve Avrupada büyük bir heyecan yaratmıştır. 1998 \"Filistin Ödülü\" ve Le Monde Diplomatique'in 2002 \"yılın kitabı\" ödülüyle taltif edilmiştir.)"} +{"text":"1970lerin Koresi, askeri otokratik rejim altında, karanlık çağını yaşarken; bir yandan da genç neslin önderliğini yaptığı pop kültürünün, hızla yükselişine şahitlik eder. Şarkıcı Sang-kyu ve gitarist Man-sik Amerikan ordusunun kamp yerlerinin olduğu kasabadaki yıkık dökük kulüpleri gezdikten sonra, yanlarına dört kişiyi daha alarak Şeytanlar adı altında bir rock grubu kurarlar. Şeytanlar Nirvana adlı bir klüpte çalarak yıldız olmayı başarır. Kasabadan beri Şeytanların peşinden ayrılmayan Mimi de dans hareketleri ve tarzıyla bir ikon olur. Ne var ki; grup üyelerinden biri, kulüpte çıkan bir yangında hayatını kaybedince, grubun parlak günleri de son bulur. Durumu daha da kötüleştirense, askeri diktatörlüğün baskıcı kurallarının kulübü kapanmakla yüz yüze getirmesidir. Bu da onların şarkı söyleme şanslarını tamamıyla ellerinden alacaktır. Bütün bu çaresizlik içinde, Sang-kyu yine de Şeytanlar için heyecanlı bir konser planlamaktadır."} +{"text":"Kazım Koyuncu, tam da bu memleketin en çok ihtiyaç duyduğu insanlardandı. Memleket bunu ne kadar fark etti, bilemiyoruz. Ama ben öyle düşündüm. Kazım'ı Zuğaşi Berepe zamanından beri izliyor, günün birinde önemli ve yeni bir müzikal açılım getireceğine güveniyordum. Ama beni bir 'Kazım filmi' yapmaya, bunun için iki yıl uğraşmaya, arada evim soyulup filmin yapılmış iki saati aşkın bölümünü kaybetmeme rağmen işe yeniden sarılmaya yönelten şey sadece onun müziği değil. Bu memleketin en çok ihtiyaç duyduğu ama ne yazık ki, kolay kolay yetiştiremediği insan tipinin harika bir örneği olarak gördüm onu. Peki niye o kadar gerekli bir insan? Onu üç buçuk saate yaklaşan süresi içerisinde üzerinde günlerce düşünmediğim, daha iyi yapabilmek için defalarca uğraşmadığım hiçbir dakikası bulunmayan ve Kazım'ın hayatına ve anısına yakışırlığını durmadan yeniden sınadığım bir filmle anlatmaya çalıştım; bu yüzden burada söze dökmeyeceğim. Filmde de size bunu sadece Kazım anlatacak. Bir belgesel olarak değişik iddialar taşıdığını söylemekten kaçınmayacağım bu filmde, Kazımın ardından yapılmış konuşmalar, üstüne söylenmiş sözler falan yok. Sadece kendi konuşuyor, çeşitli dönemlerdeki grup arkadaşlarıyla birlikte çalıyor, söylüyor. İkinci sebebimse çok özel, biraz da tuhaf. Hiç tanışmadığım halde, onu kaybettiğimizde bir arkadaşımı kaybetmişçesine üzüldüm. Üzüntümün çokluğundan sözetmiyorum; bir arkadaşımızı kaybettiğimizde hissettiğimiz şey, başka üzüntülerle karıştırılmayacak kadar farklıdır. Film ve yapılış süreci üstüne anlatmak istediklerim yeralıyor. Bunların yanısıra, Kazım'ın müziği üzerine düşündüklerimi yazdım. Filmde çevirisiz yeralan Lazca parçaların çevirilerini de okuyabilirsiniz. Ayrıca film hakkında biryerlerde birşeyler çıkarsa onların linklerini vereceğim, yapılacak gösterimleri duyuracağım. Kazım, şarkılarla aramızdan geçti. Ne yazık ki hakikat bu. Geçip gitmesin istiyorum. Ümit Kıvanç"} +{"text":"Yoksa atlatabilir misin? Final Destination 5/Son Durak 5te, her zaman olduğu gibi hazır ve nazır bekleyen Ölüm, tehditkar varlığını önce bir grup mesai arkadaşının şirket gezisi sırasında hissettirir. Otobüs yolculuğu devam ederken, Sam kendisinin, arkadaşlarının ve birçok başka insanın daha köprünün çökmesi sonucu ölüşüne dair bir öngörü yaşar. Bu öngörü sona erdiğinde, gördükleri gerçek olmaya başlar ve Sam panik halinde mesai arkadaşlarından olabildiğince çoğunu, ayrıca dostu Peter ve kız arkadaşı Mollyyi Ölüm onları yakalamadan önce felaketten uzaklaştırmaya çalışır. Ama hiçbir şeyden şüphelenmeyen bu grubun hayatta kalmaması gerekmektedir; ve, zamana karşı dehşet veren bir yarışta, talihsiz grup yana yakına Ölümün sinsi planlarından kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışırlar."} +{"text":"Sevgi, umut, fedakarlık duyguları çevresinde hayata ikinci bir şans vermek ve taze başlangıçlara evet diyebilmek üzerine sıcak hikayeler anlatan film, yeni yıl arifesinde New York'ta yaşayan yalnız insanların kesişmeli öykülerini anlatıyor. Yönetmenliğini Özel Bir Kadın ve Kaçak Gelin gibi modern romantik klasiklere imza atmış yapımcı/yönetmen Garry Marshall'ın üstlendiği ve oyuncu kadrosu Halle Berry, Jessica Biel, Jon Bon Jovi, Abigail Breslin, Chris Bridges, Robert De Niro, Josh Duhamel, Zac Efron, Hector Elizondo, Katherine Heigl, Ashton Kutcher, Seth Meyers, Lea Michele, Sarah Jessica Parker, Michelle Pfeiffer, Til Schweiger, Hilary Swank ve Sofia Vergara gibi büyük yıldızlardan oluşan filmin senaristliğini ise Ateşli Oda filminin de senaryo danışmanlığını yapan Katherine Fugate üstleniyor..."} +{"text":"R hapse düşer ve başka bir R ile tanışır. Birlikte hapishanenin katı hiyerarşisini kendi avantajlarına çevirebileceklerine inanırlar. Ancak, katı ve gerçekçi Danimarkalı bakışıyla, hapishane mahkuma ancak iki seçenek sunar: Kurban olmak ya da katil olmak. Rune, bir bıçaklama olayı nedeniyle hapse girer ve şiddetin, yolsuzluğun ve ırkçılığın kol gezdiği bu ortamda varolmaya çalışır. Babalar, birini benzetmesi için Runeu görevlendirir ve o noktadan itibaren en aşağılık işlere koşturulan bir köle haline gelir. Kendini sağlama almak için, aksayan uyuşturucu ticaretini yola koyacak bir çözüm geliştirir. Hapishanedeki tek gerçek arkadaşı Rashidi, ticaretin müslüman ayağını bağlaması amacıyla işine ortak eder. Patronun gözüne girer ama düşmanlar da edinir. Peygamberin Maliki gibi durumu kontrolü altında tutmayı başaracak mı? Tüm mesele orada. Tüm fark da. Ama bu öyle bir fark ki, ortaya tamamen bambaşka bir film çıkarıyor. Peygambergerçekçi ise bu film naturalist. İskandinav eli değmiş. Kamera çıplak, görüntüler ham, anlatım sert. Kapı, ayak, yatak sesi gibi dış sesler yüksek, konuşmalar ekonomik. Tatlı anlar sadece Rashid ve Runeun mutfakta beraber çalıştıkları sahnelerle sınırlı. R ikisini birden temsil ediyor. Zira filmin meselesi, hapishanelere önemsiz olabilecek suçlardan düşmüş Rlerin suçlu ve/veya kurban olarak rehabilite edilmesine odaklanıyor."} +{"text":"Birkaç vakit önce bir arkadaşın kütüphanesinde şiirleriyle tanıştığım İran'lı kadın şair Füruğ Ferruhzad'ın 1962 yılında çektiği ilk ve tek film.20 yüzyıl İran Şiiri'nin en büyük isimlerinden olan ve 1967 yılında henüz 32 yaşındayken bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Ferruhzad ile birlikte, o dönemde toplumdan tecrit bir bölgede yaşayan cüzzam hastalarının arasında insana dair, dünyaya dair şiirsel, ruhani ve aynı zamanda sarsıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Benim, filmin varlığından kısa bir süre önce haberim oldu. Meraklısı bir şekilde bulmuş, edinmiştir zaten, sitede de sunumu olmadığına şaşırdım. Bu vesile ile bendeniz gyulapelle bu nadide eserin burada sunumunu yapmaktan gurur duyuyor ve bu muhteşem kadının anısı önünde saygıyla eğiliyorum."} +{"text":"Edirnede bir köylü akşam üzeri tarlasını sularken, yuvarlak biçimli çok parlak bir nesnenin tarlasının ortasına indiğini görür. Ne olduğunu anlayamayan köylü, etrafına göz kamaştıran ışıklar saçan nesnenin etrafında dolaşırken birdenbire bir kapı açılır ve seksi kıyafetli güzel kızların indiğini görür. Adam ne olduğunu anlayamadan korku içinde evine kaçar. Bir süre sonra bu olay gazetelere manşet olur. çalıştığı gazetede durumu pek parlak olmayan genç bir gazeteci bu olayı araştırmakla görevlendirilir. Çılgın ruhlu bir gazeteci olan genç, bu uzay gemisinin peşine takılır. Amacı bu seksi kıyafetli güzel kadınları bulmaktır. Gazeteci ile kızlar arasında komik olaylarla dolu bir kovalamaca başlar. Oysa uzaylı kızlar çoktan halkın arasına karışmıştır bile"} +{"text":"Nikko Londrada yaşayan, bir temizlik şirketinde çalışarak geçimini sağlayan 22 yaşında bir gençtir. Nikkonun en önemli özelliklerinden birisi de kuş gözlemcisi olmasıdır.. İnişli çıkışlı duygusal hayatında Stevie dışında kimseyi sevmemiş, sevememiştir. İkisi birlikte intihar etmeyi planlamış, birisi vazgeçmiştir. Nikko intihar fikrini tek başına gerçekleştirmeye çalışırken kendi ablasını da yanlışlıkla yaralamıştır. Bu olaydan sonra Stevie bir süreliğine yurt dışına gitmiştir. Artık Nikkonun hayatında sadece kuşlar vardır. Kimsenin rekorunu kıramayacağı bir şekilde en çok kuş türünü gören insan olmak için iki arkadaşıyla birlikte kuşların peşinden elinde kamera ve dürbünleriyle dağ, ova, bayır, park, orman gezerler. Ve bir gün Stevie tekrar karşısına çıkar. Olaylar gelişir..."} +{"text":"Usta yönetmen John Frankenheimer'in imzasını taşıyan filmde, Paris her an Nazilerin kontrolünden çıkıp özgürlüğüne kavuşabilecek gibidir. En azından Alman subayı Albay Franz von Waldheim 'in aldığı istihbarat bu yöndedir. Yukarıdan ona gelen emir Jeu de Paume müzesindeki paha biçilmez sanat eserlerini anayurda getirmesi şeklindedir. Eserler Almanya'ya bir trenle sevk edilecek; demiryolu müfettişi Labiche de bu sevkiyata engel olmaya çalışacaktır. Tren sahnelerinde gerçek trenler ve istasyonlar kullanmakta ısrar eden Frankenheimer'in ne kadar haklı olduğu görülmüş, filme son derece gerçekçi ve heyecan dolu bir hava katan sahneler birçok yönetmeni etkilemişti. Daha sonra çekilen Bullitt ve The French Connection gibi filmlerin takip sahnelerinde de The Train'den izler bulunabilir."} +{"text":"Barry Munday, kadınlara fazlasıyla düşkün bir seks manyağıdır. Önüne gelenle yatmakta, kimseyle ciddi bir ilişki düşünmemektedir. Ancak bir gün, tavladığı kızlardan birinin babası tarafından saldırıya uğrar. Hastaneye güçlükle yetiştirilen Barry, korkunç bir gerçekle yüzleşmek zorundadır. Tüm çabalara rağmen Barry'nin biricik aile yadigarı, testisleri kurtarılamamıştır. Barry, bundan sonraki yaşamında asla çocuk sahibi olamayacaktır. Çok geçmeden Barry, bir acı haberle daha sarsılır. Hayatına giren kadınlardan biri, hamiledir ve baba kesinlikle Barry'dir. Daha da kötüsü, kadın hiç de Barry'nin tipi değil gibidir. Entellektüel, tipsiz ve gözlüklü kızlar Barry'nin ilgi alanı dışında kalmaktadır. Ancak bir şişe votkanın gücünü asla hafife almamak gerektiği de bir gerçektir. Barry, artık bir baba olmak yolunda kararlı adımlar atmalıdır. Bir playboyun ehlilleşme serüveni. İbretlik olaylarla dolu. havlayankuzu"} +{"text":"ABD, tarihinin en kapsamlı doğal gaz çıkarma operasyonuyla karşı karşıyadır. Bir çok farklı eyaletin kırsal alanlarında enerji şirketleri toprak sahiplerine cazip teklifler sunarak arazilerini kiralamaya çalışmaktadır. Amaç doğal gazın Suudi Arabistanı olarak tanımlanan doğal gaz rezervine ulaşmaktır. Yöntem olarak da Halliburton şirketi tarafından geliştirilen fracking adlı sondaj tekniği kullanılacaktır. Ancak, kimse frackingin risklerinden bahsetmemektedir. Filmin yönetmeni Josh Fox da bir gün postayla böyle cazip bir teklif alınca konuyu araştırmaya karar verir. Eyalet eyalet gezerek fracking uygulanan bölgelerdeki insanlarla tanışır; toksik akıntılar, ölen hayvanlar, şiddetli hastalıklar ve musluk açıldığında alev alan lavabolarla karşılaşır. Yerküredeki tüm suların bağlantılı olduğunu, bazı şeylerin ise paha biçilmez olduğunu öğrenir. Hem bir yol filmi, hem etkileyici bir araştırmacı gazetecilik örneği, hem bir hesaplaşma çağrısı hem de kişisel bir hikaye olanDoğalgazülkegeçtiğimiz yılın en güçlü belgesellerinden."} +{"text":"Suha Arın, \"Ayasofya İnsanlığın Kutsal Anıtı\"nı bilim ve sanatı buluşturan eşsiz objektifi ve yorumuyla 1991 yılında filme dönüştürmüş. \"Türkiye'nin Kültür Hazineleri\" dizisinin ikinci bölümü olan 30 dakikalık belgeselde, dünya mimarlık tarihinin en büyük anıtlarından biri olan Ayasofya'nın 4. yüzyıldan günümüze uzanan tarihi, kültürel ve siyasal geçmişi, görkemli mimari yapısı ile iç içe anlatılıyor. Belgeselin özgün müziği ise Nadir Göktürk'e ait. Belgesel, şimdiye kadar, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupanın çeşitli ülkelerinde kültür kanallarında yayınlandı, düzenlenen çeşitli sergilerde yer aldı, aralarında Harvard, MIT, Sorbonne gibi dünyanın seçkin üniversitelerinin de bulunduğu çok sayıda üniversitede yardımcı ders malzemesi olarak gösterildi. California Üniversitesi'nin ünlü isimlerinden Prof. Stanford J. Shaw'un da belgeselin önemine ilişkin bir yazısı bulunuyor."} +{"text":"Dedektif Luca, kız arkadaşı Veronica'nın yanına taşınmasına yardım etmiştir. Aynı gün gelen telefon oldukca sıradan bir aramadır. Aşkları taze ve açıktır Veronica, Luca ile ciddi bir ilişki yaşamaya tanıştıktan çok kısa süre sonra ikna olmuştur. Luca'nın telefonda haberini aldığı cinayet soruşturması da oldukça rutin bir davadır; üniversite öğrencisi genç bir kız öldürülmüştür. Ancak, bu telefonun Luca üzerindeki etkisi zamanla oldukça yıkıcı olmaya başlar. Aslında masum olan kurbanın hayatı, beklenmedik şekilde Lucanın erotik arzularını, takıntılı ve dayanılmaz bir çekimi ateşler. Soruşturma ilerledikce, Luca, yavaş yavaş gerçeklikle olan bağını yitirmeye başlar. Veronicaya olan sevgisinden bile şüphe edecek kadar alçak ve ikili bir hayat yaşamaya başlamıştır. Artık kendi müstehcen görüntüleri, yansımaları, fantazilerinden oluşan kabusların acımasızlığı, cinsel eziyet ve zevklerle aklını bozmuştur Luca. Karanlık sulara düşmek üzeredir, ışıktan uzak Muamma ve onun yarattığı yıkıma kimsenin olmadığı kadar yakındır."} +{"text":"Angel's Egg, ıssız ve karanlık bir dünyada kucağında büyük bir yumurtayla gezen küçük bir kızın, garip bir haç taşıyan bir adamla karşılaşması ve bu iki insanın varoluşu sorgulamalarını konu alır. Film, nesnel bir anlatımdan çok, öznel bir algıya dayanır. Sunulan imgeler ve semboller, izleyicinin kendi yorumunu yapmasına yöneliktir. Oshii, Angel's Egg'i büyük bir oranda Hristiyanlığın doğumuna ve yaratılış mitlerine dayandırmış ve sembolizmi bu doğrultuda kullanmıştır. Yoshitaka Amano'nun gerçeküstü ve dışavurumcu sanat konusundaki bilgi ve yeteneğinin yapıma katkısı büyüktür. Anlatım durağan bir yapıda olsa da gerçeküstü sekanslar ve gerilim sahnelerinin arzı ile anime tarihinde bu açıdan benzerine az rastlanan bir film ortaya koyulmuştur."} +{"text":"Live After Death İngiliz Heavy Metal grubu Iron Maiden'ın 14 Ekim 1985 tarihinde yayımlanan konser albümüdür. Albüm 13 ay süren World Slavery Tour sırasında kaydedilmiştir. Albüm İngiltere'de 2 numaraya kadar yükselmiştir. Kanada'da iki platin plak kazanmıştır. Birinci CD Los Angeles'da Long Beach Arena'da (14, 15, 16 ve 17 Mart 1985) ikinci CD ise Londra'da Hammersmith Odeon'da (8, 9, 10 ve 12 Ekim 1984) verdikleri konserlerde kaydedilmiştir. Kayıtlar için grup Rolling Stones'un mobil kayıt stüdyosu ve ekipmanlarını kiralamıştır. Ayrıca Los Angeles konserlerinde alınan görüntülerle albümle aynı adı taşıyan bir de video yayımlanmıştır. Live After Death'ten çıkan iki single, \"Running Free\" ve \"Run to the Hills\"'dir."} +{"text":"\"İ\" adında yalnız bir adam elinde video kamerası Şanghay sokaklarında dolaşmakta, Suzhou nehrini köprüden yürüyerek ya da botla geçerken gördüğü kişiler hakkında öyküler uydurmaktadır. İ'nin kız arkadaşı Meimei, hiçbir açıklama yapmadan onu terk etmiştir. Bir gün İ, içinde bulunduğu sefaletten bir ziyaretçinin çıkagelmesiyle kurtulur. Gelen Mardar adında motosikletli bir kuryedir, reşit olmayan kız arkadaşını kaçırmak suçundan girdiği hapisten yeni çıkmıştır. Birkaç yıl önce kirli işler çeviren, alkolik bir gümrük kaçakçısı ondan, 16 yaşındaki kızı Moudan'ı alıp halasına götürmesini istemiştir. Mardar ile Moudan birbirlerine aşık olurlar, ancak mutlulukları kısa süre içinde bozulur. Moudan Mardar'ın kendisine ihanet ettiğini düşününce, bir köprüden Suzhou Nehri'ne atlayarak intihar eder. Ancak Mardar onun yaşadığına inanmaktadır"} +{"text":"Emile Zolanın aynı adlı kitabından uyarlanan Human Beast, Zolaya yapılan bir saygı duruşuyla açılışını yaptıktan sonra tıpkı insanoğlunun karanlık dehlizlerine yapacağı yolculuğu vurgularmış gibi karanlık tüneller içinden geçen bir trene kamerasını yöneltir. Paris ve Le Havre arasında gidip gelen bu trende Severinein kıskanç kocası Roubaud bir cinayet işler. Cinayeti görmemiş olmasına karşın, daha sonra neler olup bittiğini öğrenen makinist Lantierde, vakit geçtikçe sinema tarihinin en etkileyici kara meleklerinden biri görünümündeki Severinee aşık olur. Aşk bir süre sonra yeni cinayetlere zemin hazırlarken Renoir de simgesel diliyle filmine anlam katar. Karakterlerin içsel karanlığını ve kötücül yanlarını onların giyimleriyle dışavuran Renoir, yağmur altında Lantier ve Severinein öpüşme sahnesindeyse, bu yaklaşımını çok güzel bir mizansenle ekrana taşır. Bunun yanında Renoir hazırlamış olduğu sekanslarda karşıt duygulardan yararlanarak derin ve etkileyici bir anlatım yapısı da yakalar. Severine bir cinayetin anatomisini anlatırken, sevgi ve nefret, aşk ve vicdan azabı, iyilik ve kötülük tek bir sekansın içerisine sığdırılır, o bir dakikalık cinayet anı da tuhaf bir biçimde tezatlıklardan örülü bu sekansın içinde derinlik kazanır. Balo sahnesindeki şarkısıyla hikayesini özetleyen Human Beast, güzel ve çekici bir kadın etrafında toplanan erkeklerin kıskançlıklarına yenik düşerek işledikleri suçların yanısıra, insanların içlerinde gizledikleri şeytanlara da vurgu yapar. Zamanın en ileri teknolojisinin kullanıldığı demiryolları, aslında insanoğlunun en eski sorunlarından olan cinsel doyumsuzluğun, şiddete yatkınlığın ve adalet kavramının aksayan yanlarının anlatılması için de oldukça anlamlıdır. Renoirin zamanını aşan yönetmenlik başarısı ve başrollerdeki Jean Gabin ve Simone Simonun uyumlu oyunculukları, insanoğlunun içsel karmaşasını gözler önüne seren bu güzel ve anlamlı hikayeyi beyazperdede ölümsüzleştirirken, filmden bizlere de Ninettenin küçük kalbi hakkında, kısa ama anlamlı bir hikaye kalır."} +{"text":"Efsanevi yıldız Empar Ribera hakkındaki bir oyunun başrolüne seçilmeye çalışan genç bir tiyatro öğrencisi, gençliklerinde bu 'diva'nın öğrencisi olmuş, üç orta yaşlı aktristen öğüt almaya çalışır. Üçünden biri aynı derecede efsanevi olan uluslararası çapta bir tiyatro divası, ikincisi başarılı ama kırgın bir TV oyuncusu, üçüncüsü ise yumuşak bir ses tonuna sahip bir dublaj sanatçısıdır. Üç kadın hayatları boyunca arkadaş kalmışlardır, hala da yakındırlar. İğneleyici bir yemek sohbeti için biraraya geldiklerinde, üçünün de 20 yaşındayken, herkesin göz diktiği masum kız Iphegenia rolü için rekabete giriştikleri zaman neler olduğu konusunda farklı anılar taşıdığı ortaya çıkar. Elbette her kadın daha çok kendinden ve kariyerine yol açan olaylardan bahseder \"Rashomon\"u andıran bir yapıya sahip olan Oyuncular, üç büyük tiyatro oyuncusunun aynı olay üzerine farklı anlatımlarıyla tiyatro dünyasına bir pencere açan, tiyatrovari ve biraz dura��an bir film."} +{"text":"Yıldız ve Mehtap adlı ikiz kız çocukları olan zengin Avukat Selim Bey onları karıştırmasın diye omuzlarına yıldız ve ay dövmesi yaptırır. Dadısı ile denize giden Yıldızı, dadısı yüzdüğü sırada yankesici Saçaklı Raziye kaçırır. Amacı onu kocası Yamalı Mahmut ile yankesici olarak yetiştirmektir. Adını değiştirip Hacer yaparlar. Onların eve gelmediğini merak edip deniz kenarına gelen avukat Selimle karısı, dadıyı denizde boğulmuş olarak bulurlar ve Yıldızın da başına aynı akıbetin geldiğine inanırlar. Hacer kaçırıldığı yerde, kendisi gibi Raziye tarafından kaçırılmış Fırıldak Ömer adlı çocukla yankesici olara büyütülür. İkizi Mehtap ise kolejli bir kız olmuştur. Gazeteci Orhan Varol ile evlenme hazırlıkları yapmaktadır. Orhan gazetede yankesiciler üzerine bir yazı dizisi hazırlarken istemeden konu mankeni olur ve gerçekten cüzdanını Hacer ve Ömere çaldırır. Hacer cüzdanındaki fotoğrafını görüp Orhana aşık olmuştur. Fırıldak Ömer ise Hacere yangındır. Onunla evlenmek isterse de Hacer hep Ömeri tersler. Raziye hırsızlıktan hapse girmiştir. Polis Hacerin de izini sürmektedir. Bir tesadüf sonucu Mehtap, Hacer sanılarak karakola götürülür. Komiser Mehtapın Selimin kızı olduğuna bir türlü ikna olmamaktadır. Köşkü arayıp kızı tanıyan birini ister. Bahçıvan karakola giderken yolda çarpıştığı Haceri Mehtap sanıp eve getirir. Mehtap köşkten kimse gelip almayınca tutuklanır. Ailesi Mehtapın yerine geçen Hacerdeki garipliğe bir türlü anlam veremez. Hacer gizlice Ömere haber uçurup evi soymaya karar verir. Akşama yerine geçtiği Mehtapın Orhanla nişanı vardır. Bu Hacer için bulunmaz bir fırsattır. Ama buna çok kızan Ömer komisere durumu anlatır. Komiser de nişana gerçek Mehtapla gelir. Sonuç Hacer için yankesicilik ve dolandırıcılıkla tutuklanması anlamına gelir. Tam bu sırada cezasını tamamlayıp tahliye olan Raziye, Ömere Hacerle Mehtapın gerçek ikiz kardeşler olduğunu açıklar. Ömer mahkemeye gittiğinde Hacer, yine gerçek babası Selim tarafından suçlanmaktadır. Ömerin açıklamaları her şeyi tersine çevirir. Sonuçta öldü sandığı kızına da kavuşan avukat baba, bu kez onu savunur ve kısa sürede tahliye ettirir. Yeniden asıl adı Yıldıza dönüşen Hacer, bunca olay içinde başından beri Fırıldak Ömere aşık olduğunu anlamıştır. Gidip Ömeri bulur. İki sevgili bir an önce evlenip sonsuza kadar mutlu yaşamak için birbirlerine söz verirler..."} +{"text":"Eskiden FBIda özel bir timde grup lideri olan Jack Bender, işinden tartışmalı bir biçimde ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu özel timin uzmanlık alanı çeşitli operasyonlarda rehin alınan kişileri kurtarmaktır. Jack Bender işinden ayrıldıktan aylar sonra kendisini, bindiği bir uçaktaki bomba krizinin tam ortasında bulur. Bu sefer uçaktaki tüm yolcularla birlikte kendisi de rehin alınmıştır. Kaçırılan jumbo jetin içinde bir bomba vardır ve Los Angeles-Californiaya doğru ilerlemektedir. Jumbo jet i kaçıran radikal grup bir milyon dolar talep eder ve elde edemezlerse de uçaktaki bombayı patlatıp hem uçağı, hem şehri tehlikeye atacaklardır. Jack Bender uzmanlık alanı olan bu konuda üzerine düşeni havada yaparken, eski karısı da karada örgütün faaliyetlerini ve bağlantılarını araştırmaktadır. Zamanla yarışılan bu operasyon ve binlerce kişinin hayatını tehlikeye atan bu uçuş, herkesin kaderini etkileyecektir."} +{"text":"Nicolas Winding Refn ve Ryan Gosling'in Drive filminden sonraki yeni projeleri olan Only God Forgives, aksiyon ve şiddet dolu bir intikam hikayesi olarak nitelendiriliyor. On yıl önce bir cinayet işleyen Julian, şimdilerde sürgündedir ve Bangkok'ta yaşamaktadır. Burada görünürde kardeşi Billy ile birlikte bir boks klübü işletmekte olan Julian, esas gelirini buradan yürüttüğü uyuşturucu ağından kazanmaktadır. Güzel zamanlar, Billy'nin genç bir kızı öldürmesiyle sona erer. Zira Billy de kendini Bangkok sokaklarını temizlemeye adayan gizemli intikam meleği Chang tarafından öldürülmüştür. Olayların bu raddeye gelmesi ailenin güzel ve tahammülsüz annesi Crystal'ı da devreye sokar. Crystal'ın kışkırtmalarıyla intikam almaya karar veren Julian, kardeşini öldürenlerin peşine düşerek intikam arayışına çıkar. 'İntikam meleği'ni hedef aldığı bu savaş, başta sadece iki kişinin yer alacağı, sonrasındaysa sadece bir tanesinin hayatta kalabileceği türden olacaktır..."} +{"text":"K dul annesi ve J isimli kardeşiyle birlikte Hindistanla birlikte zengin bir hayat sürmektedir. Knın annesi Alman büyükelçiliğinde çevirmen olarak çalışmaktadır. K. Çocukluğundan beri arkadaşı Abbas Tyrewala ile birlikte sigara içmektedir. O kadar iki bir sigaraya öbürünü eklemektedir. Birlikte sigara içtiği arkadaşı sigarayı bırakmıştır. Prayogshala adlı bir klinikte tedavi olan Abbasın hayatı d��zene girmiştir. K ilk başta bu teklifi reddeder. Ancak sonradan karısı Anjali onu terk edince kliniğe giderek tedavi olmayı kabul eder. Orada ona bir sözleşme imzalatırlar. Okumadan sözleşmeyi imzalayan K. nın başı derde girecektir. Çünkü maddelerden birinde yeniden sigara içmeye başlaması halinde ailesinin ve akrabalarının başına kötü şeyler geleceği yazılmaktadır. İzleyip görelim K. Eğer sigara içerse başına neler gelecek?"} +{"text":"Birbirinden tamamen zıt iki hindinin eğlenceli ve inanılmaz serüveni. Onların zorlu görevi zamanda yolculuk yapıp, yılbaşı menüsünden hindileri tamamen çıkarmaktır. Jake ve Reggienin bu sıra dışı mücadelesi; zamanın gidişatını değiştirmeye ve birkaç değil, bütün dünyadaki hindileri kurtarmayı amaçlamaktadır. Reggie karakterini yurtdışında Owen Wilson seslendirirken, Türkçe dublajda büyük bir sürprizle Murat Boz karşımızda. Reggienin sıradan hayatı yaşadığı çiftliği Amerika Birleşik Devletleri Başkanının ziyareti ve yılbaşı gecesi kesilmeyecek tek hindi olarak onun seçilmesi ile birdenbire değişir. Artık o affedilmiş bir hindidir. Bu da leziz pizzalar, lüks bir yaşam ve televizyon keyfi demekti. Ama bu tatlı hayat Jakein gelişi ve onu bu mükemmel yaşamdan koparışıyla alt üst olur. Jakein tek bir görevi vardır o da hindileri bir yiyecek olmaktan çıkarmaktır. Bunun için de 1621 yılına gitmesi ve tüm zamanı değiştirmesi gerekmektedir. Bu macera dolu ve zorlu görev onun tek başına altından kalkabileceği kadar kolay değildir. Avcılar, vahşi doğa, tehlikeler ve sadece besili hale gelip tabaklarda yenmeyi beklemeyen harika ve ilginç bir hindi sürüsü bu maceraya eşlik ederler. Sürü lideri Şef Broadbeakin güzel ve alımlı kız kardeşi Jenny ise bu hikayeye çok farklı ve hoş bir boyut kazandıracaktır. Hindilerin bu çılgın macerası doludizgin, komik ve eğlenceli dakikaları beyaz perdede 3d olarak karşınızda."} +{"text":"Başarılı bir kaptan olan Ed Harris, Soğuk Savaş döneminde görev yapmış Sovyet yapımı bir denizaltı aracında görev almıştır. Kendisine bu zamanlardan emanet kalan psikolojik sorunlarla mücadele eden ve bunu yakın çevresinden gizlemekte olan Harris, atandığı yeni bir görevi kabul eder. Bu gizli görev için hem ailesini ardında bırakarak hem de psikolojik sorunlarını yok sayarak yola çıkar ve geminin nükleer füzelerini elde etmeye çalışan KGB ajanlarıyla başbaşa kalır. Başlangıçta önemsiz bir görev görünümünde olan bu mücadele, aslında tüm insanlığı ilgilendiren büyük bir tehlikeyi barındırmaktadır. Ed Harris, bir yerden sonra kendisinin piyon olarak kullanıldığını fark edecek ve bu tehlikeye karşı tek başına olduğunu anlayacaktır."} +{"text":"Nazar genç eşi Reyhanehe delice aşık olmasına rağmen, kaimvalidesinin fahişe olduğu ile ilgili söylentiler yayıldığında, ailesi ve arkadaşlarının baskısıyla eşinden boşanır. Aniden kıydığı nikahı için bankadan aldığı krediyi ve boşadığı güzel eşinin nafakasını ödeyebilmek için çift mesai çalışır. Borçlarını ödeyemeyen Nazar, polisten kaçar ve kendini bir çölde zehri için yılanları yakalayan ve pek de konuşkan olmayan yaşlı adam ile bulur. Bu ikili bundan sonra çölde birlikte yaşamak zorunda kalırlar; çünkü Nazarın şehre geri dönmeye niyeti yoktur ve yeterince yılan yakalayıp para kazanmayı ve böylece borçlarından kurtulmayı ister. Nazarın boşboğazlığı sessiz yaşlı adamı fazlasıyla rahatsız eder, ta ki Nazarın hayatı tehlikeye girene dek..."} +{"text":"Kurt sürüsünün Bangkok'u birbirine kattığı o meşhur gecenin üzerinden iki sene geçmiştir. yıl geçmiştir. Phil, Stu ve Doug evlerinde kendi hallerinde, dertsiz ve 'olaysız' biçimde yaşamaktadırlar. Eski dosyalar kapanmış, dövmeler lazer ışınlarına teslim edilmiştir. Bela paratoneri Leslie Chow ise Taylandda bir hapisanededir. Sürünün 3 erkeği neredeyse normal bir hayat sürerken, pek tabiiAlan bu durumdan hiç memnun değildir. Belalı gecelerden sonra Alanilaçlarını almayı bırakmış ve kendisini doğasına bırakmıştır ki bu Alan için, sınırsız, sağduyusuz, filtresiz bir haya demektir! Kişisel bir krizin ortasına düşen kahramanımız en sonunda yardım almaya karar verir amaen önemli sorumluluk en iyi 3 dostunun omuzundadır! Hangover film serisinin üçüncüsü ve sonuncusu olan filmde bu seferdüğün ya da bekarlığa veda partisi yok. Filmin yönetmenliğini yineTodd Phillips üstlenirken, \"Wolfpack\" yine tabii kiBradley Cooper, Ed Helms, Justin Bartha ve Zach Galifianakis'ten oluşuyor."} +{"text":"Hamile bir Tv yapımcısı olan Karen bir seri katilin saldırısı sonucu ölür. Onu kurtarmaya gelen kocası ise ölü bedenini ve vahşice parçalanan vücudunu bulur. Karnındaki bebeği yaşamaktadır... Aradan 18 yıl geçer ve Will Kidman annesiz büyür... O yıl liseden mezun olacak olan genç adam fazla korumacı babası ile dış d��nyadan hayli soyutlanmış bir hayat sürmektedir. Ta ki okulda aşık olduğu, Eliana Wynter'ın sevgilisi Tommy tarafından tehdit edilip tartaklanana kadar Olayın hemen ardından çocuğunu okuldan almaya gelen bir kadın olan Teri Hawken ile tanışanır. Genç kadın onu başkaları tarafından itilip kakılmaması konusunda ikna eder, hayat böyle çok daha iyi olacaktır... Peki ama nasıl? Will, Eliana ile bir araya gelmek için okulda yapılan gizli bir partiye katılmaya karar verir... Fakat ışıklar kararınca partied garip şeyler olmaya başlar. Garip yaratıkların kalabalığa saldırdığını görür Oysa ki ne Eliana ne de polis Willin hikayesine inanmazlar. Will arkadaşı Sachin'den kurt adamlar ve garip yaratıklar konusunda bilgiler almaya çalışırken annesinin de öldürüldüğü dönemde kurtadamları araştırdığını öğrenir"} +{"text":"Uzak bir geçmişte Farus Di Kanon İmparatorluğu Joker Galaksisinde bulunan dört yıldız sistemini kontrol etmektedir. Bilim ve teknikte insanoğlunun hayal edemeyeceği aşamalara gelen İmparatorluk, Joker Galaksisinin bilinmeyen köşelerini aydınlatmak için keşif filoları göndermiştir. Ancak, Farus Di Kanon İmparatorluğu zamanla iç çekişmelere ve iktidar savaşlarına yenik düşer. Keşif filoları evlerine döndüklerinde hayatta kalma mücadelesi veren yıkılmış bir imparatorlukla karşılaşırlar. Farus Di Kanon İmparatorluğunun sahip olduğu teknoloji zamanla kayıplara karışmış ve Joker Galaksisi yeni ortaya çıkan güç dengelerine sahne olmaya başlamıştır. İmparatorluğun dağılması ile Amaterasu, Fillmore ve Hathuha aileleri Joker Takvimini kurmuştur. İlk hikayenin başladığı Joker Takviminin 2988. yılında tüm Galaksi, içerisindeki ırkların ve ulusların amansız savaşları ile çalkalanmaktadır. Binlerce yıldır süregelen bu savaşların kilit araçları da Mortar Headd adı verilen mechalar ve genetik olarak geliştirilmiş Fatimalardır."} +{"text":"İki çocuk annesi Kathy, kocası Peter ile mutlu olsa da fazla tatmin edici olmayan bir evlilik yaşamaktadır. En yakın arkadaşı Emily ise bir sanat galerisinin sahibidir ve yakışıklı ressam Elliot ile birliktedir. İki arkadaş da hayatlarında boşluğunu hissettikleri romantizme ulaşmak muzip ve pek ahlaklı olmayan bir eylem konusunda anlaşırlar:Lisede kendini evleneceği erkeğe saklamak istediği için o dönem aşık olduğu Tom'a bir türlü sahip olamamış ama aklından da atamamış olan Kathy, Emily'den \"kendisine bir iyilik yapmasını\" ve bu adamı bulup onunla yatmasını ister. Sonra da bütün yaşadıklarını şimdi de evli olduğu için kocasını aldatamayan Kathy'ye anlatacaktır! İki arkadaş hayatla oyun oynamanın sandıkları kadar kolay olup olmayacağını elbette film boyunca görme fırsatı bulacaklar."} +{"text":"Babası II. Murat'ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet'in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu'nun son toprağı olan Konstantinapolis'i Osmanlı Devleti'ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir... Osmanlı Devleti'ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in 1451 yılında henüz İstanbul'u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihi-kahramanlık projesi olma iddiasında. Filmde Molla Gürani'yi de yani Fatih'i yetiştiren üstadı ve Fatih Sultan Mehmet'in çocukken aldığı bu eğitim süreçleri de yer alıyor. 3 boyutlu animasyonların da yer aldığı filmin yönetmenliğini Faruk Aksoy üstlenirken, senaryoyu kaleme alan Atilla Engin ve İrfan Saruhan'a Prof. Dr. Feridun Emecen, Doç. Dr. Hülya Tezcan, Doç. Dr. Gülgün Köroğlu, sanat tarihçisi Massimo Farinelli'den oluşan geniş bir danışmanlar kadrosu da eşlik ediyor. Yapım süreci 2009 eylülünde başlayan Fetih 1453, 3 senede tamamlandı. Türkiye'nin yanı sıra Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, İngiltere, İsviçre ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de gösterime girdi."} +{"text":"Genç lise öğrencisi Yuichi Sumida'nın yaşamdan tek dileği; sıradan ve normal bir adam olmaktır. Büyük hayalleri olmayan ve etliye sütlüye karışmadan sade bir yaşam dileyen Yuichi; ailesine ait olan tekne kiralama dükkanında, umursamaz annesi ile birlikte sakin bir yaşam sürmektedir. Sınıf arkadaşı Keiko Chazawa'nın hayattan tek beklentisi ise; kendisini seven bir adamla mutlu bir yaşam sürebilmektir. Keiko; Yuichi ile tanışarak mutluluğu yakalasa da Yuichi için bu durum baş ağrısından başka bir şey değildir. Yuichi'nin babası ise eve sadece para koparabilmek için sarhoşken gelmekte, her gelişinde; fiziksel ve sözlü olarak oğluna şiddet uygulamaktadır. Annesi ise durumu daha da kötüleştirerek zaten sıkıntıları ile boğuşan Yuichi'yi beş parasız ve yapayalnız bırakarak sevgilisi ile buluşmaktadır. Sarhoş babasının eve geldiği bir gece yaşanan bir hadise ise sade bir hayat dileyen Yuichi'nin tüm yaşamını ve geleceğini sonsuza değin değiştirecektir... poormf"} +{"text":"Matrjoschka, Alman sanatçı Karin Hoerler tarafından 2006 yılında çekilmiş bir filmdir. 95 saatlik uzunluğuyla en uzun ikinci deneysel film olma özelliğini taşır. Film tek bir fotoğraf üzerinde geçen görüntüler ve sekanslardan oluşmaktadır. Filmde bisiklete binen bir çocuğu, sokakları, evleri, garajlari, gökyüzünü görürüz. Zaman içerisinde bu görüntüler değişir ama hareketleri oldukça yavaştır ve bu değişimler net olarak görülemez. Filmin dünya prömiyeri 2006 yılında Almanya'nın Frankfurt kentindeki Luminale Işık Festivali'nde gerçekleştirilmiştir. Matrjoschka, DrKW binasının dışına kurulan 100 metrekarelik LED bir ekranda 23 Nisan 06:00'dan 28 Nisan 01:00'a kadar gösterilmiştir. Her gece 01:00 - 06:00 arasında filme ara verilmiştir. Film sadece. wmv formatıyla DVD olarak piyasaya sürülmüştür."} +{"text":"Yaklaşık 5.000 dolar gibi bir hayli düşük bir bütçeye sahip Chanthaly, Uzakdoğu korku filmlerinin sıklıkla kullandığı yola saparak bir hayalet hikayesinin peşine düşüyor. Aşırı korumacı bir babanın yetiştirdiği 20 yaşındaki Chanthaly, Laosun başkenti Vientianedeki evlerinde münzevi bir hayat yaşamaktadır. Genç kızın annesi, babasının söylediğine göre, kalbindeki problem nedeniyle doğum sırasında ölmüştür. Aynı kalp hastalığı Chanthalyde de vardır. Kızını da kaybetmekten korkan baba, genç kızın evden dışarı çıkmasına izin vermemektedir. Evdeki çamaşır makinesinde başkalarının çamaşırlarını yıkayıp ütüleyerek aile bütçesine katkıda bulunan Chanthalynin tek arkadaşı komşu evlerden birinde yaşayan Thongdur. Annesinin hayaletini görmeye başlayan Chanthaly, annesinin öbür taraftan kendisine bir mesaj vermeye çalıştığını düşünür. Konuyu babasının eve çağırdığı doktora açtığında, kalıtsal kalp hastalığı için kullandığı ilacın halüsinasyon görmesine neden olabileceğini söyleyen doktor, ilacı değiştirir. Bu değişiklikten sonra annesinin hayaletiyle iletişime geçemeyen Chanthaly, annesinin söylediklerini duyabilmek için ölümcül hastalığına yenik düşmek pahasına ilacını almamaya karar verir."} +{"text":"Alışılmadık bir ses ve görüntü birlikteliğine buyrun. Faturalarını ödeyemiyorsundur. Elektriğin ve doğal gazın kesilir, ödersin. İlk etapta bütün dijital göstergeler 88:88i gösterir. Saati tekrar ayarlarsın. Yine ödeyemeyince yine kesilir. Ödersin. 88:88. Tekrar eder her şey. 88:88. Kes. Saatini dünyaya uydurmayı bırakırsın artık. 88:88. Her şeyin askıda kalmasına alışmaya çalışırsın. 88:88. Kanadalı genç yönetmen Isiah Medinanın ilk uzun metrajı, yukarıda yazdığı metin kadar özgün ve kişisel. 88:88 sessiz sakinliği, samimiyeti ve derinliğiyle yılın en cesur ilk filmlerinden biri. Badiou ve Godarddan Jay-Zye uzanan referanslarla ilerleyen, görüntüler ve metinlerin alışık olmadığımız uyumu ve uyumsuzluğuyla fokurdayan film, bir tür ara bölgeyi keşfetmeye çalışıyor. Medinanın kalp atışlarıyla, ritimsizlikle ve bunların varyasyonlarıyla dans ettiği filmi sizi adeta sonsuz bir şimdiye davet ediyor. Her şeyi unutun ve kendinizi görüntü ve sesle dolu bu şimdinin içine bırakın!"} +{"text":"Ünlü ekstrem sporcu Karina kazası sonucu bir daha yürüyemeyez ve tekerlekli sandalyeye mahkum olur. Ancak Karina sınırlarını zorlamasını bilen ve pes etmeyen kişiliğinin de yardımıyla durumu kabullenmez ve çok yoğun bir tedavi programına başlar. Sayısız ameliyata ve rehabilitasyon seanslarına göğüs geren bu güçlü kadın tekrar ayaklarının üzerinde durmak için gereken tüm çabayı sarf eder. Ancak tüm hayatını adrenalin ve macera içerisinde geçiren biri için yürüyebilmeyi başarmak kayda değer bir ilerleme sayılmazdı. Karina bunu kanıtlarcasına dünyanın en imrenilen ve en zorlu kayak gezilerinden biri olarak bilinen ünlü Haute Routea katılmaya karar verir. Yürüyüşle birlikte başlayan ağrıları kendisine Alplerin en yüksek ve zorlu zirvelerinden biri olan Chamonixten Zermatta uzanan 200 kmye yaklaşan rotanın zorlu bir deneyim olacağını hissettirmişti. Sınırlarını sonuna kadar zorlayan Karina, bu zorlu sınavda hem kendini hem de zihnini yeniden keşfettiiği bir yola çıkıyor."} +{"text":"Bir Japon şehir efsanesi olan Hikiko karakteri hakkında 3D CG animasyon filmidir. Satoshi 15 yıl sonra sınıf arkadaşlarının düzenlediği partiye davetiye alır ve sonra birden geçmişini hatırlar. 15 yıl öncesini... Satoshi ilkokul öğrencisiyken bir gün yolda korkunç görünen bir kızın, ölü birini sürüklediğini görür ve ardından kız Satoshi'yi kovalamaya başlar. Bu korkunç olayı atlatamadan öğrenir ki yeni bir aile apartmana taşınmıştır. Bu ailenin kızı olan Kisaki Satoko, Satoshi ile aynı sınıfa gitmeye başlar, ancak vücudundaki yaralar onu inanılmaz korkunç biri olarak gösteriyordur. Sınıftaki herkes ondan uzak durmaya çalışırken bazı haşarı çocuklar ise ona sataşmaya başlar. Satoshi ise buna burnunu sokmak istemezken birden onu koruma içgüdüsüne kapılır"} +{"text":"Antik Yunan tragedyası Orestesin postmodern bir adaptasyonu, sahneye çıkan genç bir adamın mikrofonu devralmasıyla kesilir. Genç adam, kendini koronun bir üyesi olarak tanıtır ve sahnelemekte olan oyunu interaktif bir deneyime çevirir. Sahneye davet edilen bir grup seyirci çabucak oyuna dahil edilir. Sahne ise Orestes bugün yaşasa ne yapardı? sorusunun cevabının arandığı bir foruma dönüşür. Ancak eğlenceli başlayan bu oyun giderek kontrolden çıkmaya başlar ve korkutucu bir hal alır. Aranın gerçek bir rehinelerin rehin alındıklarını fark etmedikleri bir adam kaçırma olayından esinlendiğini söyleyen yönetmen Yorgos Zois, tek mekanda geçen gerçek zamanlı bu gerilimi, baştan sona ilginçliğini koruyan bir metin ve etkileyici bir görüntü yönetiminin etkisiyle soluksuz izletiyor."} +{"text":"Tanımlanamaz, eşsiz, neredeyse ölçüye gelmez filmler vardır; bir gün hayatımıza giriverir ve asla bizi terk etmezler. Bize dokunan, bizi etkileyen, bizi heyecanlandıran ve bizi değiştiren filmlerdir bunlar. Ama en önemlisi tavırlarıyla, üsluplarıyla, tek bir sözcükle, senaryolarıyla önümüzde yollar açarlar, bilinenden, alışık olunandan uzak patikalar açarlar, solumamız için dağ havası getirirler, derin uçurumların kıyısında başımızı döndürürler, okyanuslarda macera dolu özgürlüklere götürürler bizi. Yael Andrenin son filmi Diktatör Olduğumda, kesinlikle bu filmlerden biri ve o kadarla da kalmıyor. Yönetmen, mutlak iktidar fikriyle edepsizce oynayarak put kırıcı bir mizahla bütünleştiriyor. Farklı dünyalar yaratmak üzere imgelerin anlamlarını saptırıyor. titizlikle seçtiği görüntüleri arka plandaki gürültülerle, ses efektleriyle süslüyor, bazen etkilerini çoğaltmak için bir parça müzik ekliyor. Birçok delidolu, komik, egzotik ve tuhaf gerçeklikler eşliğinde düşsel ülkeleri, meskun ütopyaları bütünleştirdiği olası olmayan bir uzamın haritasını çiziyor. Diktatör Olduğumda, bir sonsuzluk tadı taşıyana dek geçmişi dönüştürüyor, varlıkların ve eşyaların zamanı belirsiz bir arafta asılı kalıverdiği sonsuz bir şimdiki zaman ortaya çıkıyor. Katıksız bir sinema deneyimi olan Diktatör Olduğumda, tekrar tekrar izlenecek bir film. Sonunu hiç görmeyeceğimiz bir film bu. Yaşamları sadece başlangıç."} +{"text":"Karanlık bir geçmişe sahip golf düşkünü agorafobik Max, Belçikanın bir kasabasında yalnız bir hayat sürmektedir. Ormanda pratik yaparken, üstü kan ve çamurla kaplı bilinci kapalı genç bir kadın görür. Onu temizlemek ve yardımcı olmak için evine götürür. Bianca demeye karar verdiği yabancı kadına güvenmemeye karar veren Max bu gizemli güzellikten hoşlanmaya başlar. Bir akşam Bianca evden kaçar ve ormana gider. Max kadının peşinden gitmeye karar verir. Ancak onu bir adamı yerken bulur. Önce iğrense de, Biancanın bu olağan dışı hareketinden büyülenmiştir. İkili arasında tuhaf bir ilişki başlar. Ama kısa süre sonra Biancaya ilgi duyan tek kişinin Max olmadığı anlaşılır. Bianca kaçırılınca, Max kendi geçmişiyle bir kez daha yüz yüze gelir."} +{"text":"Azerbaycanın ünlü yazarı Kurban Saidin aynı isimli romanından sinemaya uyarlanan Ali & Nino, 20. yüzyılın başında farklı kültürler için bir kaynaşma noktası olan Azerbaycanın petrol zengini kozmopolit başkenti Baküde yaşayan Ali Khan, savaşçı atalarının çöl aşkını taşıyan Müslüman bir genç. Nino Kipiani ise sofistike Avrupa kültürüne sahip Hristiyan Gürcü bir kızdır. Ali ve Nino birbirlerine çocukluktan beri aşıklardır ve Ali kültürel farklılıklarına rağmen Nino ile evlenmeye kararlıdır ama aşmaları gereken tek engel farklı dinlerden gelmeleri ve ailelerinin rızası değildir. 1. Dünya Savaşı patlak verir ve Baküdeki petrol Rusyanın gücü ele geçirmek için odağı haline gelir. Savaş ilerledikçe ve yönetim el değiştirince Ali ve Nino kendilerini Azerbaycanın bağımsızlık savaşı içerisinde bulurlar."} +{"text":"1992 yılında Bosna-Hersekteki savaştan kaçan mültecilerden oluşan bir dalga Danimarkaya ulaşmıştı. Kızıl Haç, mevcut mülteci kamplarının tamamen dolu olması sebebiyle Kopenhag kanallarına devasa bir gemi getirmişti. Flotel Europa gemisi iltica başvurularının karara bağlanmasını bekleyen bin kadar insana geçici bir ev oldu. Mültecilerin arasında annesi ve ağabeyi ile Saraybosnadan kaçan 12 yaşındaki Vladmir de vardır. Flotel Europada belirsizlik içinde 2 yıl geçirirler. Yönetmen Vladimir Tomic, bizi yirmi yıl sonra, savaşın yansımalarıyla ve bir ergenin geçirdiği çetin sınavlarla dolu bu gemide geçen bir büyüme yolculuğuna götürüyor. Bu olgunlaşma hikayesi, Flotelin uzam-zamanının vakumunu paylaşan mülteciler tarafından çekilen kişisel VHS arşivi malzemeleriyle yan yana getiriliyor."} +{"text":"Bir televizyon projesi için Antalya'daki Göbelek Köyü'nü ziyaret eden belediye başkanı ve heyeti, projeyi sunduğu köy muhtarı ile köylülerden olumlu bir cevap alamaz. Bunun üzerine yerel televizyon kanalını başka bir köye kurmaya karar veren başkan ve heyet yola çıkmak üzere hazırlanır. Ancak tam da bu esnada cimri bir adam olan Kıllı Mustafa'nın traktörü, başkanın makam aracına çarpar. Bu noktadan sonra işler iyice karışır. Kıllı Mustafa ile arkadaşı Anten Osman, aracın içindekinin belediye başkanı olduğunu bilmeden heyete saldırırlar. Köylüler ise kavgayı ayırır. Bu olaydan sonra fazlasıyla sinirlenen belediye başkanı artık kanalı Göbelek Köyü'ne kurmaya kesinkes kararlıdır. Üstelik köylülere, makam aracının tamir masrafları ve tasarladığı proje için gerekli parayı üç ay içerisinde toplamalarını söyler. Başta muhtar olmak üzere köydeki herkes parayı nasıl toplayacaklarının derdine düşer. Çeşitli yolları deneyen köylüler sonunda çocukluğunu bu köyde geçiren Zeynep'ten yardım istemeye karar verirler."} +{"text":"\"Eski Evler Eski Ustalar\" dizisi \"Batı Karadeniz\" bölümünü, dünyaca ünlü bir usta ve dünyaca ünlü bir kemanla başlatır: Ayla Erduran ve Stradivarius keman... Batı Karadeniz'den gittiği söylenen ağacın ehil ustaların elinde benzersiz bir keman olması ve usta yorumcuların ezgileriyle dile gelmesiyle başlayan \"Ağacın Türküsü\" adlı bu filmde, aynı ağacın ehil ustaların elinde nasıl estetik bir mimari yarattığı belgelenir. Yönetmenliğini Suha Arın'ın yaptığı \"Ağacın Türküsü\"nde, Batı Karadeniz evlerinin geleneksel mimarisi, yüzyıllardır atadan oğula, ustadan çırağa fısıldanan sırlarla ve \"çantı\" tekniğiyle yapılarak, her biri 100-150 yıldır ayakta duran evlerin anlatımları ile belgelenir. Bu bölgenin en orjinal örnekleri olan \"dizeme\" tekniğiyle yapılan evlerin de sergilendiği filmde, 300 yılı aşkın süredir hala ayakta duran evlerin toprağa dönmüş ustaları anılır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bir uğraşın yaşlı ve yorgun \"son temsilcileri\", depreme karşı kullandıkları yapım tekniklerini de aktarır. Batı Karadeniz'in ünlü \"bağdadi\" evlerinin de görüntülendiği belgesel, Bolu, Göynük, Safranbolu, Mudurnu, Gerede, Boyabat, İnebolu, Kastamonu, Tokat ve Amasya ile, bu yerlere yakın yerleşimlerdeki evleri ve yapım tekniklerini, yaş ortalaması 80i aşan eski ustalarla birlikte belgeliyor."} +{"text":"Film; Bxtiyar, Saşa ve Yusif adında üç dostun daha çocukken profesör Rcbov'un bağını çalma planları ile başlar. Arkadaşlar arasında alınan karara göre Bxtiyar güzel sesiyle taştan yapılmış çitin üstüne çıkıp şarkı söylemeye başlayacaktır; profesör Rcbov'sa başını sesin geldiği yöne çevirecektir. Çevirmesiyle beraber diğerleri fırsattan yararlanıp elmaları profesöre atacaktırlar. Bxtiyar çitin üstünde şarkı söylemeye başlar. Bunu işiten profesör hemencecik bayıra çıkıp Bxtiyar'ı tutar ve evine getirir. Onun sesine hayran olan profesör \"Şarkıcı olmak ister misin\" diye sorar \"Hiç benden şarkıcı olur mu?\" diye Bxtiyar soruyu soruyla yanıtlar. Böylelikle profesörle Bxtiyar tanışmış olur. Profesör çocukların o elmaları yaralı askerler için yığdıklarını zannetmişçesine cömertçe onlara elma verir..."} +{"text":"Hikaye 1986'da nükleer savaşın patlak vermesinden 26 yıl sonra geçiyor. 2012'de kuyruklu yıldız tiyatrosunda sürükleyici bir \"Birlikte Yaşlanmayacağız\" oyunu açıldı. Oyunun sonunda piyano öğretmeni Oliveira'yı canlandıran oyuncu Fang Fei, tiyatro sahnesinden kayboldu. Bir yıl sonra, tiyatronun sahibi Takahashi, piyano dehası Oliveira Marquez'in trajik kaderini yeniden yaratmak için Nakajima adında bir Japon-Brezilyalı aktrisi görevlendirdi. Aynı zamanda, Fang Fei'nin annesi Yang Fuzhi, kızının hala dünyanın bir yerinde yaşıyor gibi göründüğünü belirten isimsiz bir mektup aldı. Yang Fuzhi, kızının nerede olduğunu araştırmak için şehrin en seçkin özel dedektifi \"Y\" yi buldu. \"E\" kuyruklu yıldız tiyatrosuna girer ve kalabalığı aile trajedisine kadar takip eder ve yavaş yavaş gizemin derinliklerine iner. Şaşırtıcı bir şekilde, kuyruklu yıldız tiyatrosu, 26 yıl önce Y'nin babasının, sahibi için bir reklam yağlı boya tablosu çizdiği büyük, parlak pistti. \"Y\" ve sahibinin oğlu Lin tarafından bir yeraltı labirenti bulundu. Lin, 2012'deki performansın gecesinde seyircilerin arasında yer aldı."} +{"text":"Tanrıdan korkmayan şeytandan korkun The Evil Dead ve Spider Man üçlemesinin yönetmeni Sam Raimi, bu sefer son derece korkutucu bir film ile yapımcı koltuğunda karşımıza geliyor. Tüylerinizi ürpertecek gerilim dolu bu film, Los Angeles Timesda daha önce gerçekten yaşanmış ve belgelenmiş olan Oregonlı bir ailenin antika bir şarap kutusu alıp ailesine gelen şansızlık ve korkutucu olaylardan esinlenerek yazılmıştır. Film yaşlı bir kadının evi yanıp, evde ki eşyaların satışa çıkarılması ile küçük bir kızın almaması gereken bu kutuyu beğenip alması ile başlar. Kutunun açılması ile küçük kızın davranışları ve hareketlerinde gariplikler başlar. Yeni boşanmış olan anne ve baba, kızlarının bu durumuna anlam veremezler ve her saniye geçtikçe kızlarının davranışları daha tehlikeli olmaya başlar. Kızları için her şeyi yapmaya hazır olan anne ve baba, kızlarını bu durumdan kurtarmak için gereken her yola başvururlar."} +{"text":"Filmde, bir tuzak sonucunda hapse düşen babasının intikamını almak isteyen bir kadının hikayesi anlatılır. Feride, emekli büyükelçi İzzet Zeki Baykara'nın kızıdır. İzzet Bey maddi sıkıntılardan dolayı köşkünü satışa çıkarmak zorunda kalır. Bunu fırsat bilen Galip ve Ragıp adlı iki iş adamı ona birlikte çalışmayı teklif eder. Bu teklifi kabul eden İzzet Bey, bir süre sonra bir entrikanın kurbanı olur ve tutuklanır. Feride, babasını mahkemede suçlayan avukat Murat'tan intikam almaya yemin eder. Devletin bütün mal varlıklarına el koymasıyla parasız kalan Feride, bir gece kulübünde şarkıcılık yapmaya başlar. Bir süre sonra Murat'ın Feride'nin çalıştığı gece kulübüne gelmesi, Feride'ye intikam için beklediği fırsat verecektir."} +{"text":"Yıl 1969, Apollo Mission aya doğru yol alıyor. Vietnam Savaşı ve ülkede ona karşı yürütülen hareket hızla şiddetleniyor. Bu arada genç ve güzel ev kadını Pearl Kantrowitz monoton hayatına devam ediyor. Bütün bu çözülmeler, değişiklikler onun yanından geçip gidiyor. O, sadece çocuklarını yetiştirme ve iyi bir eş olabilmenin çabası içinde. Pearl ergenlik çağındaki kızı Alison ve vaktinden önce gelişmiş oğlu Daniel, ve her şeye burnunu sokan yaşlı büyükanneyi de yanına alarak Dr. Fogler'ın Bungalovları'na doğru giden bir rota çizer. Fakat, kocası Marty onlara katılamamaktadır. Dr. Fogler'ın Bungalovları, bir koyun içinde küçük bir dünyadır. Bu yıl, kadın kıyafetleri satan yeni bir adam gelmiştir. Bu adam, çekici ve baştan çıkarıcı Walker Jerome 'dur. Pearl tanıştığı Walker Jerome'ın çekiciliğine kapılır ve onun sorumsuz hayatı ve oynadığı kışkırtıcı seks oyunları Pearl'un aklını başından alır. Pearl kendini, bir anda, tehlikeli bir ilişkinin içinde bulur."} +{"text":"Bu derleme \"Eros\" temasını odağına alır. Beş ayrı hikayeden oluşan film koreli üst düzey beş yönetmen tarafından çekilmiştir. Her bölümdeki ana karakterler bir şekilde birbiriyle bağlantılıdır. Çekicilik - Yönetmen: Byeon Hyeok Busana giden bir trende bir adam karşısında oturan kadındının çekiciliğine kapılır. İneceği durak olmamasına karşın kadının peşinden trenden iner ve kadının telefon numarasını almayı başarır. Adam bir kaç gün sonra onunla buluşmayı planlamaktadır. Buradayım - Yönetmen: Jin-ho Hur Hye-rim Ahn kocasının yolunu gözlerken, saklanıp ona sürpriz yapmak ister. Öte yandan Hyeon-woo Kang evde karısı yalnızken sürekli kaygılanmaktadır. Hye-rim'in kaygılandığı şey ise Hyeon-woo'nun yakında tek başına kalacak olmasıdır. 33. Adam - Yönetmen: Yeong-sik Yu Bir film setinde yeni acemi aktirist Mi-jin Kim ve tecrübeli karizmatik aktirist Hwa-ran Park inatçı ve titiz yönetmenleri Jan-woon Bong yüzünden zorluklar yaşamaktadır. En sonunda tecrübeli aktirist Hwa-ran yönetmeni baştan çıkarması için Mi-Jin'i seksi huysuz bir kadına dönüştürür. Bitiş ve Başlangıç - Yönetmen: Kyu-dong Min Jeong-ha Lee kocası Jae-in Min'nin seyehat ederken araba kazasında öldüğünü öğrenir. Sonrasında eski lise arkadaşı Na-ru Kang ve kocasının bir ilişki yaşadıklarını keşfeder. Kazadan sonra Na-Ru, Jeong-ha'nın yanına gider ve kayıtsız şartsız bağlılık garantisi vererek kendisiyle beraber yaşamasını ister."} +{"text":"1960lı yılların Parisinde geçen hikayede Jean-Louis Joubert işinde ciddi, hırslı bir bankerken evde eşi Suzanne ile mesafeli bir ilişki sürdüren bir koca ve yatılı okula devam eden iki şımarık çocuğun da babasıdır. Bu zengin adam, belli kurallara bağlı, dengeli ve aynı zamanda oldukça sıkıcı bir hayat sürdürmektedir. Bir gün Joubert ailesinin konağında Maria adında güzel, çekici ve fıkır fıkır bir kız, hizmetçi olarak işe başlar. Jean-Louis hizmetliler için ayrılmış altıncı katta yaşayan eğlenceli, hayat dolu İspanyol kızlarını Maria ile keşfeder. Fransız sinemacı Philippe LeGuay'in yönetmenliğini üstlendiği ve senaryosunu da Jerome Tonnerre ile beraber kaleme aldığı film 2011 Malatya Uluslararası Film Festivali'nde Uluslararası En İyi Uzun Metrajlı Film ödülüne de layık görüldü..."} +{"text":"Bükreş, hayal etti��imizden oldukça farklı bir metropol... Tıpkı, klasik Rumen göçmen kız modelinden farklı olan ve sanki bir nouvelle vague kahramanını andıran, yirmi yaşındaki gururlu, tatlı Eva gibi. Sözleşmesi yenilenmediği için işyerinden ayrılan Eva, yola çıkmaya karar verir. Ulaşacağı yer ise, köy medeniyeti ile sanayi şehri arasında kalakalmış, başka zamanlardan gelmiş gibi bir havası olan, güney İtalyanın ücra bir köşesinde muazzam FIAT tesisiyle ünlü Melfi kasabasıdır. FIATda çalışan yaşıtı Annanın misafiri olur ve burada bir kadın grubunu izlemeye başlar. Önce bunlardan ikisini, sonra sadece birini seçecektir. Eva kadının gölgesi olur, onun her anını gözetler, onun bütün alışkanlıklarını öğrenir. Eva avıyla yüz yüze gelme zamanının geldiğine karar verir, adeta bir kedi-fare oyununu andıran bu oyunda Eva acımasız zalimi ve savunmasız kurbanı oynamaktadır. Eva ve Anna sonunda birbirlerine yaklaşırlar, Eva yolun sonuna gelmiştir ama Anna henüz başındadır...."} +{"text":"Hae-won, 30'lu yaşlarında, hayatını kariyerine adamış bir genç kadındır. Seul'de tek başına yaşayan Hae-won bir cinayete tanıklık eder. İş yaşamında da şansı dönen Hae-won elini nereye atsa hep karmaşık durumların içine düşmektedir. Çalıştığı banka onu zorunlu bir \"tatil\"e gönderince, Hae-woe çocukken büyükbabasını ziyarete gittiği Moodo isimli adaya yolculuk yapmaya karar verir. Burada çocukluk arkadaşı Bok-nam ile karşılaşır. Daha önce kendisi ile hep iletişime geçmeye çalışan iyi niyetli Bok-nam'ın adadaki insanların alay malzemesi olduğunu görünce kısa çaplı bir şok yaşar. Zulüm gören Bok-nam'ın tek istediği adadan kaçabilmektir, bu konuda Hae-won'un yardımını ister. Genç kadın ise hayatının yeterince karmaşık olduğunu düşündüğünden bu duruma karışmak istemez. Adadan Hae-won'un ihmali yüzünden ayrılamayan Bok-nam intikam planları kurmaya başlar."} +{"text":"Gerçekliğin bir çok kılıfı olabileceğini hatırlatan samimi bir film. Bir insanın kendini iyileştirmek için kurduğu hayali dünya bir diğeri için sanat olabiliyor. Marwencol, Mark Hogancampın hayal dünyasıyla ilgili bir belgesel. Mark, bir gece bar çıkışında, beş adam tarafından öldüresiye dövülür. Bu şiddet eyleminin sonucunda girdiği koma beyninde çeşitli hasarlar bırakır ve Mark kendini, arka bahçesinde, 2. Dünya Savaşı döneminde yaşayan küçük bir Belçika kasabası inşa etmeye verir. Marwencol adını verdiği bu kasabada, arkadaşlarını ve tanıdıklarını temsil eden oyuncak askerlerle ve Barbielerle bir yaşam sürdürür. Bir yandan da olan bitenleri görüntülediği fotoğraflar çekmeye başlar. Zaten daha önce kasabaya hunharca bir saldırıda bulunmuş olan Nazi subayları zaman zaman kasabaya uğramakta ve Markın çalıştığı barın yerini öğrenmek için insanları sorguya çekmektedirler. Kasabanın sakin gecelerinde ise kadınlar saç saça baş başa kavga ederler. Kasaba ile oyalanmak ve olayların fotoğraflarını çekmek, Marka hem fiziksel koordinasyon yeteneklerini yeniden geliştirmesinde, hem de saldırının ruhsal yaralarını sarmasında yardımcı olmaktadır. Mark ve fotoğrafları keşfedildiğinde, New Yorkdaki saygın bir sanat galerisi bir sergi düzenler. Birdenbire, Markın ev yapımı terapisi sanat addedilir ve bu durum onu, Marwencolun güvenli hayal dünyası ile saldırıdan beri kaçmaya çalıştığı gerçek dünya arasında bir seçim yapmaya zorlar."} +{"text":"İtalya'nın Fahrenheit 9/11'i olarak anılan bu sert ve eğlenceli siyasi belgeseli yazan ve yöneten Sabina Guzzanti, İtalya'nın en çok sansüre uğrayan hiciv yazarlarından biri. Viva Zapatero!'da Guzzanti, Avrupalı hiciv komedyenleriyle buluşup fikir alışverişi yaparak İtalya'da sansür sorununun, ifade özgürlüğünün ve Dario Fo gibi İtalyan hiciv yazarlarının zor yaşamının altını çiziyor. Guzzanti filminde ayrıca çıkar çatışması üzerine gerçek bir yasanın bulunmasının gerekliliğinden ve Silvio Berlusconi'nin sahibi olduğu Mediaset grubunun çıkarlarını koruyan Gaspari yasasından da bahsediyor. \"Viva Zapatero! Berlusconi'ye karşı bir film değil; İtalyan sistemine, bir rejimin hakimiyeti altında bulunan çürümüş bir TV ve kitle iletişimi sistemine karşı bir film. Bu açıdan, film Berlusconi'ye karşı değil; bir Berlusconi-sonrasından söz ediyor.\" Sabina Guzzanti"} +{"text":"O güne kadar sıradan hayatların sürdürüldüğü Cold Rock kasabası kimsenin çözemediği bir lanetle karşı karşıyadır. Zira kasabanın küçük çocukları geride hiçbir iz bırakmadan teker teker kaybolurlar, kimse akıbetlerini öğrenemez. Bir yandan da yayılan dedikodulara göre dev gibi uzun boylu bir adam çocukları kaçıran kişidir. Yalnız bir anne olarak ekonomik sıkıntılarla boğuşan Julia ise söylentileri kulak ardı eder, görünürde daha büyük sıkıntıları vardır ama bir gece yarısı oğlunun iri yarı bir siluet tarafından kaçırıldığını görür. Oğlunun hayatını kurtarmak için her riski göze alan anneye, olayları araştıran dedektif Dodd ve kasabanın şerifi de destek olacaktır. Esrarengiz adamın sırrı ortaya çıkacak mıdır? Filmin baş rolünü güzel oyuncu Jessica Biel üstlenirken, kadroda Stephen McHattie ve William B. Davis de yer alıyor. Filmin senaryosu ve yönetmenliği ise daha önce de korku ve gerilim temasında işlere imza atan Pascal Laugier'a ait."} +{"text":"Marvel aleminin sevilen süper kahramanlarından biri olan Ant-Man de beyazperdeye zıplamayı başardı! Mesleğine aşık olan ve bu konuda Reed Richards'ı bile aman aman aratmayan biyokimya uzmanı Dr. Hank Pym; altatomik partiiküller üzerinden ilginç bir formül geliştirir. Fakat Pym'ın geliştiğirdiği ve insanlığın geleceğini tayin edeceğine inandığı bu formül daha önceki testlerin hiçbirinde başarılı olmamıştır. Ayrıca henüz başarılı olabilmiş bir insanlı deneyden de söz edebilmek mümkün değildir. Pym, cisimlerin boyutlarını değiştirebilen bu formülün denemelerini yapmaya başlar ancak işler pek de umduğu gibi gitmez. Uygulama sırasında yaşadığı bir kaza sonucu, yeni bir yetenek kazanır. Artık çevresindeki bütün böceklerle iletişim kurabilmekte hatta onları kontrol edebilmektedir."} +{"text":"İki hayalet araftan sıkılıp yeniden başlamak üzere dünyaya yolculuğa çıkarsa ne olur? Bu filmde kendine has mantığı, mizahı ve büyüleyici görselliği içinde kusursuz bir yapım olmuş. Arafta kalmaktan bezmiş iki hayalet hakkındaki yol filmine buyrun! Bu ikisi, dünyanın sonuna ya da - onlar için aynı şeyi ifade eden - yaşayanların dünyasına gitmeye karar veriyorlar. Üstelik, ünlü Camino de Santiago hac rotasını izleyerek katediyorlar İspanya'yı bir uçtan diğer uca. Bu rota pek çok anlam barındırıyor olabilir ama satır aralarını okumayı izleyiciye bırakıp, satırlara dönelim. Zira bu tuhaf film, yılın en acayip sinema deneyimini yaşatmayı vaadediyor izleyicisine. Ünlü görüntü yönetmeni Eduard Grau'un elinden çıkmış olan muhteşem manzaralar tam bir göz ziyafeti. Eklektik müzik de kulaklar için bir şölen. Bu gerçeküstü ve masalsı yolculuk şaşırtıcı, komik detaylarla dolu. Ve bütün bunlar için, beyaz çarşaflarla dolaşan iki saçma hayalet, bir at ve bir tekerlekli sandalye yetmiş."} +{"text":"Bu varoluşçu öykü bize modern dünyanın kendisini hala kurtaramadığı bir barbarlık biçimi olarak ölüm cezasının vahametini ve insanlığın bir utancını anlatıyor. Belgesel film tadında bir girişle bizleri karşılayan film, yaşanmış hayat hikayelerinden yola çıkarak İran'da şeriat kanunlarına göre düzenlenen ölüm cezası uygulamalarını masaya yatırıyor. Şeriata göre cinayete kurban gidenin ailesi suçlunun cezasını bizatihinfaz ediyor. Aile, suçluyu azad edebiliyor, bir diyet talep edebiliyor, ya da kısasa kısas diyebiliyor. Sonuncu şıkkı seçmesi durumunda, aile infazın gerçekleştirileceği yerde hazır bulunmak zorunda yoksa idam erteleniyor. Patronunu öldüren Mansur'un suçlu olduğuna hiç şüphe yoksa da götürüldüğü darağacından, kurbanın ailesi infazda hazır bulunmayınca üç kez geri dönmüştür. Kararın tekrar tekrar ertelenmesi zalimce bir işkenceye dönüşmüştür ve bu, neredeyse suçunu gölgede bırakacak bir etki yaratır. Darağacından her geri dönüşün avuntusu kısa zamanda bir sonraki infazı beklemeye başlamanın gerilimi altında ezilip gitmiştir. Zaman akıp gittikçe ölümle yaşam, infazla af arasındaki bir Araf'ta sıkışıp kalır. Giderek ailesinden ve onu çevreleyen dış dünyadan uzaklaşır. Giydiği hüküm, yaşadığı hayata dönüşür."} +{"text":"Lübnanlı yazar Elias Khoury'nin Filistin hikayesine dair yazılmış başyapıtından uyarlanan film, sürgünleri ve tuzağa düşürülmüş mültecileri, yok olan sınırları, değişen kimlikleri, radikal talepleri ve yeni dilleri anlatıyor. Beyrutdaki Shatila mülteci kampının sevilen ebesinin ölümüyle, yerinden edilmenin, korkuların ve kırılgan umutların dünyasında buluyoruz kendimizi. Sürgün bir doktor, komadaki arkadaşını yaşatabilmek için ona hikayeler anlatıyor. Aynı memleketli olan hastası Yunes, orada hayatının aşkını bırakmıştır. Yunesin başucundan, anlatıcının mahrem ve unutulmaz anılarına uzanıyor... (Uyarlaması yapılan eser, ilk olarak 1998 yılında Beyrutta basılmış, Arap dünyası, İsrail ve Avrupada büyük bir heyecan yaratmıştır. 1998 \"Filistin Ödülü\" ve Le Monde Diplomatique'in 2002 \"yılın kitabı\" ödülüyle taltif edilmiştir.)"} +{"text":"1970lerin Koresi, askeri otokratik rejim altında, karanlık çağını yaşarken; bir yandan da genç neslin önderliğini yaptığı pop kültürünün, hızla yükselişine şahitlik eder. Şarkıcı Sang-kyu ve gitarist Man-sik Amerikan ordusunun kamp yerlerinin olduğu kasabadaki yıkık dökük kulüpleri gezdikten sonra, yanlar��na dört kişiyi daha alarak Şeytanlar adı altında bir rock grubu kurarlar. Şeytanlar Nirvana adlı bir klüpte çalarak yıldız olmayı başarır. Kasabadan beri Şeytanların peşinden ayrılmayan Mimi de dans hareketleri ve tarzıyla bir ikon olur. Ne var ki; grup üyelerinden biri, kulüpte çıkan bir yangında hayatını kaybedince, grubun parlak günleri de son bulur. Durumu daha da kötüleştirense, askeri diktatörlüğün baskıcı kurallarının kulübü kapanmakla yüz yüze getirmesidir. Bu da onların şarkı söyleme şanslarını tamamıyla ellerinden alacaktır. Bütün bu çaresizlik içinde, Sang-kyu yine de Şeytanlar için heyecanlı bir konser planlamaktadır."} +{"text":"Kazım Koyuncu, tam da bu memleketin en çok ihtiyaç duyduğu insanlardandı. Memleket bunu ne kadar fark etti, bilemiyoruz. Ama ben öyle düşündüm. Kazım'ı Zuğaşi Berepe zamanından beri izliyor, günün birinde önemli ve yeni bir müzikal açılım getireceğine güveniyordum. Ama beni bir 'Kazım filmi' yapmaya, bunun için iki yıl uğraşmaya, arada evim soyulup filmin yapılmış iki saati aşkın bölümünü kaybetmeme rağmen işe yeniden sarılmaya yönelten şey sadece onun müziği değil. Bu memleketin en çok ihtiyaç duyduğu ama ne yazık ki, kolay kolay yetiştiremediği insan tipinin harika bir örneği olarak gördüm onu. Peki niye o kadar gerekli bir insan? Onu üç buçuk saate yaklaşan süresi içerisinde üzerinde günlerce düşünmediğim, daha iyi yapabilmek için defalarca uğraşmadığım hiçbir dakikası bulunmayan ve Kazım'ın hayatına ve anısına yakışırlığını durmadan yeniden sınadığım bir filmle anlatmaya çalıştım; bu yüzden burada söze dökmeyeceğim. Filmde de size bunu sadece Kazım anlatacak. Bir belgesel olarak değişik iddialar taşıdığını söylemekten kaçınmayacağım bu filmde, Kazımın ardından yapılmış konuşmalar, üstüne söylenmiş sözler falan yok. Sadece kendi konuşuyor, çeşitli dönemlerdeki grup arkadaşlarıyla birlikte çalıyor, söylüyor. İkinci sebebimse çok özel, biraz da tuhaf. Hiç tanışmadığım halde, onu kaybettiğimizde bir arkadaşımı kaybetmişçesine üzüldüm. Üzüntümün çokluğundan sözetmiyorum; bir arkadaşımızı kaybettiğimizde hissettiğimiz şey, başka üzüntülerle karıştırılmayacak kadar farklıdır. Film ve yapılış süreci üstüne anlatmak istediklerim yeralıyor. Bunların yanısıra, Kazım'ın müziği üzerine düşündüklerimi yazdım. Filmde çevirisiz yeralan Lazca parçaların çevirilerini de okuyabilirsiniz. Ayrıca film hakkında biryerlerde birşeyler çıkarsa onların linklerini vereceğim, yapılacak gösterimleri duyuracağım. Kazım, şarkılarla aramızdan geçti. Ne yazık ki hakikat bu. Geçip gitmesin istiyorum. Ümit Kıvanç"} +{"text":"Yoksa atlatabilir misin? Final Destination 5/Son Durak 5te, her zaman olduğu gibi hazır ve nazır bekleyen Ölüm, tehditkar varlığını önce bir grup mesai arkadaşının şirket gezisi sırasında hissettirir. Otobüs yolculuğu devam ederken, Sam kendisinin, arkadaşlarının ve birçok başka insanın daha köprünün çökmesi sonucu ölüşüne dair bir öngörü yaşar. Bu öngörü sona erdiğinde, gördükleri gerçek olmaya başlar ve Sam panik halinde mesai arkadaşlarından olabildiğince çoğunu, ayrıca dostu Peter ve kız arkadaşı Mollyyi Ölüm onları yakalamadan önce felaketten uzaklaştırmaya çalışır. Ama hiçbir şeyden şüphelenmeyen bu grubun hayatta kalmaması gerekmektedir; ve, zamana karşı dehşet veren bir yarışta, talihsiz grup yana yakına Ölümün sinsi planlarından kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışırlar."} +{"text":"Sevgi, umut, fedakarlık duyguları çevresinde hayata ikinci bir şans vermek ve taze başlangıçlara evet diyebilmek üzerine sıcak hikayeler anlatan film, yeni yıl arifesinde New York'ta yaşayan yalnız insanların kesişmeli öykülerini anlatıyor. Yönetmenliğini Özel Bir Kadın ve Kaçak Gelin gibi modern romantik klasiklere imza atmış yapımcı/yönetmen Garry Marshall'ın üstlendiği ve oyuncu kadrosu Halle Berry, Jessica Biel, Jon Bon Jovi, Abigail Breslin, Chris Bridges, Robert De Niro, Josh Duhamel, Zac Efron, Hector Elizondo, Katherine Heigl, Ashton Kutcher, Seth Meyers, Lea Michele, Sarah Jessica Parker, Michelle Pfeiffer, Til Schweiger, Hilary Swank ve Sofia Vergara gibi büyük yıldızlardan oluşan filmin senaristliğini ise Ateşli Oda filminin de senaryo danışmanlığını yapan Katherine Fugate üstleniyor..."} +{"text":"R hapse düşer ve başka bir R ile tanışır. Birlikte hapishanenin katı hiyerarşisini kendi avantajlarına çevirebileceklerine inanırlar. Ancak, katı ve gerçekçi Danimarkalı bakışıyla, hapishane mahkuma ancak iki seçenek sunar: Kurban olmak ya da katil olmak. Rune, bir bıçaklama olayı nedeniyle hapse girer ve şiddetin, yolsuzluğun ve ırkçılığın kol gezdiği bu ortamda varolmaya çalışır. Babalar, birini benzetmesi için Runeu görevlendirir ve o noktadan itibaren en aşağ��lık işlere koşturulan bir köle haline gelir. Kendini sağlama almak için, aksayan uyuşturucu ticaretini yola koyacak bir çözüm geliştirir. Hapishanedeki tek gerçek arkadaşı Rashidi, ticaretin müslüman ayağını bağlaması amacıyla işine ortak eder. Patronun gözüne girer ama düşmanlar da edinir. Peygamberin Maliki gibi durumu kontrolü altında tutmayı başaracak mı? Tüm mesele orada. Tüm fark da. Ama bu öyle bir fark ki, ortaya tamamen bambaşka bir film çıkarıyor. Peygambergerçekçi ise bu film naturalist. İskandinav eli değmiş. Kamera çıplak, görüntüler ham, anlatım sert. Kapı, ayak, yatak sesi gibi dış sesler yüksek, konuşmalar ekonomik. Tatlı anlar sadece Rashid ve Runeun mutfakta beraber çalıştıkları sahnelerle sınırlı. R ikisini birden temsil ediyor. Zira filmin meselesi, hapishanelere önemsiz olabilecek suçlardan düşmüş Rlerin suçlu ve/veya kurban olarak rehabilite edilmesine odaklanıyor."} +{"text":"Birkaç vakit önce bir arkadaşın kütüphanesinde şiirleriyle tanıştığım İran'lı kadın şair Füruğ Ferruhzad'ın 1962 yılında çektiği ilk ve tek film.20 yüzyıl İran Şiiri'nin en büyük isimlerinden olan ve 1967 yılında henüz 32 yaşındayken bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Ferruhzad ile birlikte, o dönemde toplumdan tecrit bir bölgede yaşayan cüzzam hastalarının arasında insana dair, dünyaya dair şiirsel, ruhani ve aynı zamanda sarsıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Benim, filmin varlığından kısa bir süre önce haberim oldu. Meraklısı bir şekilde bulmuş, edinmiştir zaten, sitede de sunumu olmadığına şaşırdım. Bu vesile ile bendeniz gyulapelle bu nadide eserin burada sunumunu yapmaktan gurur duyuyor ve bu muhteşem kadının anısı önünde saygıyla eğiliyorum."} +{"text":"Edirnede bir köylü akşam üzeri tarlasını sularken, yuvarlak biçimli çok parlak bir nesnenin tarlasının ortasına indiğini görür. Ne olduğunu anlayamayan köylü, etrafına göz kamaştıran ışıklar saçan nesnenin etrafında dolaşırken birdenbire bir kapı açılır ve seksi kıyafetli güzel kızların indiğini görür. Adam ne olduğunu anlayamadan korku içinde evine kaçar. Bir süre sonra bu olay gazetelere manşet olur. çalıştığı gazetede durumu pek parlak olmayan genç bir gazeteci bu olayı araştırmakla görevlendirilir. Çılgın ruhlu bir gazeteci olan genç, bu uzay gemisinin peşine takılır. Amacı bu seksi kıyafetli güzel kadınları bulmaktır. Gazeteci ile kızlar arasında komik olaylarla dolu bir kovalamaca başlar. Oysa uzaylı kızlar çoktan halkın arasına karışmıştır bile"} +{"text":"Nikko Londrada yaşayan, bir temizlik şirketinde çalışarak geçimini sağlayan 22 yaşında bir gençtir. Nikkonun en önemli özelliklerinden birisi de kuş gözlemcisi olmasıdır.. İnişli çıkışlı duygusal hayatında Stevie dışında kimseyi sevmemiş, sevememiştir. İkisi birlikte intihar etmeyi planlamış, birisi vazgeçmiştir. Nikko intihar fikrini tek başına gerçekleştirmeye çalışırken kendi ablasını da yanlışlıkla yaralamıştır. Bu olaydan sonra Stevie bir süreliğine yurt dışına gitmiştir. Artık Nikkonun hayatında sadece kuşlar vardır. Kimsenin rekorunu kıramayacağı bir şekilde en çok kuş türünü gören insan olmak için iki arkadaşıyla birlikte kuşların peşinden elinde kamera ve dürbünleriyle dağ, ova, bayır, park, orman gezerler. Ve bir gün Stevie tekrar karşısına çıkar. Olaylar gelişir..."} +{"text":"Usta yönetmen John Frankenheimer'in imzasını taşıyan filmde, Paris her an Nazilerin kontrolünden çıkıp özgürlüğüne kavuşabilecek gibidir. En azından Alman subayı Albay Franz von Waldheim 'in aldığı istihbarat bu yöndedir. Yukarıdan ona gelen emir Jeu de Paume müzesindeki paha biçilmez sanat eserlerini anayurda getirmesi şeklindedir. Eserler Almanya'ya bir trenle sevk edilecek; demiryolu müfettişi Labiche de bu sevkiyata engel olmaya çalışacaktır. Tren sahnelerinde gerçek trenler ve istasyonlar kullanmakta ısrar eden Frankenheimer'in ne kadar haklı olduğu görülmüş, filme son derece gerçekçi ve heyecan dolu bir hava katan sahneler birçok yönetmeni etkilemişti. Daha sonra çekilen Bullitt ve The French Connection gibi filmlerin takip sahnelerinde de The Train'den izler bulunabilir."} +{"text":"Barry Munday, kadınlara fazlasıyla düşkün bir seks manyağıdır. Önüne gelenle yatmakta, kimseyle ciddi bir ilişki düşünmemektedir. Ancak bir gün, tavladığı kızlardan birinin babası tarafından saldırıya uğrar. Hastaneye güçlükle yetiştirilen Barry, korkunç bir gerçekle yüzleşmek zorundadır. Tüm çabalara rağmen Barry'nin biricik aile yadigarı, testisleri kurtarılamamıştır. Barry, bundan sonraki yaşamında asla çocuk sahibi olamayacaktır. Çok geçmeden Barry, bir acı haberle daha sarsılır. Hayatına giren kadınlardan biri, hamiledir ve baba kesinlikle Barry'dir. Daha da kötüsü, kadın hiç de Barry'nin tipi değil gibidir. Entellektüel, tipsiz ve gözlüklü kızlar Barry'nin ilgi alanı dışında kalmaktadır. Ancak bir şişe votkanın gücünü asla hafife almamak gerektiği de bir gerçektir. Barry, artık bir baba olmak yolunda kararlı adımlar atmalıdır. Bir playboyun ehlilleşme serüveni. İbretlik olaylarla dolu. havlayankuzu"} +{"text":"ABD, tarihinin en kapsamlı doğal gaz çıkarma operasyonuyla karşı karşıyadır. Bir çok farklı eyaletin kırsal alanlarında enerji şirketleri toprak sahiplerine cazip teklifler sunarak arazilerini kiralamaya çalışmaktadır. Amaç doğal gazın Suudi Arabistanı olarak tanımlanan doğal gaz rezervine ulaşmaktır. Yöntem olarak da Halliburton şirketi tarafından geliştirilen fracking adlı sondaj tekniği kullanılacaktır. Ancak, kimse frackingin risklerinden bahsetmemektedir. Filmin yönetmeni Josh Fox da bir gün postayla böyle cazip bir teklif alınca konuyu araştırmaya karar verir. Eyalet eyalet gezerek fracking uygulanan bölgelerdeki insanlarla tanışır; toksik akıntılar, ölen hayvanlar, şiddetli hastalıklar ve musluk açıldığında alev alan lavabolarla karşılaşır. Yerküredeki tüm suların bağlantılı olduğunu, bazı şeylerin ise paha biçilmez olduğunu öğrenir. Hem bir yol filmi, hem etkileyici bir araştırmacı gazetecilik örneği, hem bir hesaplaşma çağrısı hem de kişisel bir hikaye olanDoğalgazülkegeçtiğimiz yılın en güçlü belgesellerinden."} +{"text":"Suha Arın, \"Ayasofya İnsanlığın Kutsal Anıtı\"nı bilim ve sanatı buluşturan eşsiz objektifi ve yorumuyla 1991 yılında filme dönüştürmüş. \"Türkiye'nin Kültür Hazineleri\" dizisinin ikinci bölümü olan 30 dakikalık belgeselde, dünya mimarlık tarihinin en büyük anıtlarından biri olan Ayasofya'nın 4. yüzyıldan günümüze uzanan tarihi, kültürel ve siyasal geçmişi, görkemli mimari yapısı ile iç içe anlatılıyor. Belgeselin özgün müziği ise Nadir Göktürk'e ait. Belgesel, şimdiye kadar, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupanın çeşitli ülkelerinde kültür kanallarında yayınlandı, düzenlenen çeşitli sergilerde yer aldı, aralarında Harvard, MIT, Sorbonne gibi dünyanın seçkin üniversitelerinin de bulunduğu çok sayıda üniversitede yardımcı ders malzemesi olarak gösterildi. California Üniversitesi'nin ünlü isimlerinden Prof. Stanford J. Shaw'un da belgeselin önemine ilişkin bir yazısı bulunuyor."} +{"text":"Dedektif Luca, kız arkadaşı Veronica'nın yanına taşınmasına yardım etmiştir. Aynı gün gelen telefon oldukca sıradan bir aramadır. Aşkları taze ve açıktır Veronica, Luca ile ciddi bir ilişki yaşamaya tanıştıktan çok kısa süre sonra ikna olmuştur. Luca'nın telefonda haberini aldığı cinayet soruşturması da oldukça rutin bir davadır; üniversite öğrencisi genç bir kız öldürülmüştür. Ancak, bu telefonun Luca üzerindeki etkisi zamanla oldukça yıkıcı olmaya başlar. Aslında masum olan kurbanın hayatı, beklenmedik şekilde Lucanın erotik arzularını, takıntılı ve dayanılmaz bir çekimi ateşler. Soruşturma ilerledikce, Luca, yavaş yavaş gerçeklikle olan bağını yitirmeye başlar. Veronicaya olan sevgisinden bile şüphe edecek kadar alçak ve ikili bir hayat yaşamaya başlamıştır. Artık kendi müstehcen görüntüleri, yansımaları, fantazilerinden oluşan kabusların acımasızlığı, cinsel eziyet ve zevklerle aklını bozmuştur Luca. Karanlık sulara düşmek üzeredir, ışıktan uzak Muamma ve onun yarattığı yıkıma kimsenin olmadığı kadar yakındır."} +{"text":"Angel's Egg, ıssız ve karanlık bir dünyada kucağında büyük bir yumurtayla gezen küçük bir kızın, garip bir haç taşıyan bir adamla karşılaşması ve bu iki insanın varoluşu sorgulamalarını konu alır. Film, nesnel bir anlatımdan çok, öznel bir algıya dayanır. Sunulan imgeler ve semboller, izleyicinin kendi yorumunu yapmasına yöneliktir. Oshii, Angel's Egg'i büyük bir oranda Hristiyanlığın doğumuna ve yaratılış mitlerine dayandırmış ve sembolizmi bu doğrultuda kullanmıştır. Yoshitaka Amano'nun gerçeküstü ve dışavurumcu sanat konusundaki bilgi ve yeteneğinin yapıma katkısı büyüktür. Anlatım durağan bir yapıda olsa da gerçeküstü sekanslar ve gerilim sahnelerinin arzı ile anime tarihinde bu açıdan benzerine az rastlanan bir film ortaya koyulmuştur."} +{"text":"Live After Death İngiliz Heavy Metal grubu Iron Maiden'ın 14 Ekim 1985 tarihinde yayımlanan konser albümüdür. Albüm 13 ay süren World Slavery Tour sırasında kaydedilmiştir. Albüm İngiltere'de 2 numaraya kadar yükselmiştir. Kanada'da iki platin plak kazanmıştır. Birinci CD Los Angeles'da Long Beach Arena'da (14, 15, 16 ve 17 Mart 1985) ikinci CD ise Londra'da Hammersmith Odeon'da (8, 9, 10 ve 12 Ekim 1984) verdikleri konserlerde kaydedilmiştir. Kayıtlar için grup Rolling Stones'un mobil kayıt stüdyosu ve ekipmanlarını kiralamıştır. Ayrıca Los Angeles konserlerinde alınan görüntülerle albümle aynı adı taşıyan bir de video yayımlanm��ştır. Live After Death'ten çıkan iki single, \"Running Free\" ve \"Run to the Hills\"'dir."} +{"text":"\"İ\" adında yalnız bir adam elinde video kamerası Şanghay sokaklarında dolaşmakta, Suzhou nehrini köprüden yürüyerek ya da botla geçerken gördüğü kişiler hakkında öyküler uydurmaktadır. İ'nin kız arkadaşı Meimei, hiçbir açıklama yapmadan onu terk etmiştir. Bir gün İ, içinde bulunduğu sefaletten bir ziyaretçinin çıkagelmesiyle kurtulur. Gelen Mardar adında motosikletli bir kuryedir, reşit olmayan kız arkadaşını kaçırmak suçundan girdiği hapisten yeni çıkmıştır. Birkaç yıl önce kirli işler çeviren, alkolik bir gümrük kaçakçısı ondan, 16 yaşındaki kızı Moudan'ı alıp halasına götürmesini istemiştir. Mardar ile Moudan birbirlerine aşık olurlar, ancak mutlulukları kısa süre içinde bozulur. Moudan Mardar'ın kendisine ihanet ettiğini düşününce, bir köprüden Suzhou Nehri'ne atlayarak intihar eder. Ancak Mardar onun yaşadığına inanmaktadır"} +{"text":"Emile Zolanın aynı adlı kitabından uyarlanan Human Beast, Zolaya yapılan bir saygı duruşuyla açılışını yaptıktan sonra tıpkı insanoğlunun karanlık dehlizlerine yapacağı yolculuğu vurgularmış gibi karanlık tüneller içinden geçen bir trene kamerasını yöneltir. Paris ve Le Havre arasında gidip gelen bu trende Severinein kıskanç kocası Roubaud bir cinayet işler. Cinayeti görmemiş olmasına karşın, daha sonra neler olup bittiğini öğrenen makinist Lantierde, vakit geçtikçe sinema tarihinin en etkileyici kara meleklerinden biri görünümündeki Severinee aşık olur. Aşk bir süre sonra yeni cinayetlere zemin hazırlarken Renoir de simgesel diliyle filmine anlam katar. Karakterlerin içsel karanlığını ve kötücül yanlarını onların giyimleriyle dışavuran Renoir, yağmur altında Lantier ve Severinein öpüşme sahnesindeyse, bu yaklaşımını çok güzel bir mizansenle ekrana taşır. Bunun yanında Renoir hazırlamış olduğu sekanslarda karşıt duygulardan yararlanarak derin ve etkileyici bir anlatım yapısı da yakalar. Severine bir cinayetin anatomisini anlatırken, sevgi ve nefret, aşk ve vicdan azabı, iyilik ve kötülük tek bir sekansın içerisine sığdırılır, o bir dakikalık cinayet anı da tuhaf bir biçimde tezatlıklardan örülü bu sekansın içinde derinlik kazanır. Balo sahnesindeki şarkısıyla hikayesini özetleyen Human Beast, güzel ve çekici bir kadın etrafında toplanan erkeklerin kıskançlıklarına yenik düşerek işledikleri suçların yanısıra, insanların içlerinde gizledikleri şeytanlara da vurgu yapar. Zamanın en ileri teknolojisinin kullanıldığı demiryolları, aslında insanoğlunun en eski sorunlarından olan cinsel doyumsuzluğun, şiddete yatkınlığın ve adalet kavramının aksayan yanlarının anlatılması için de oldukça anlamlıdır. Renoirin zamanını aşan yönetmenlik başarısı ve başrollerdeki Jean Gabin ve Simone Simonun uyumlu oyunculukları, insanoğlunun içsel karmaşasını gözler önüne seren bu güzel ve anlamlı hikayeyi beyazperdede ölümsüzleştirirken, filmden bizlere de Ninettenin küçük kalbi hakkında, kısa ama anlamlı bir hikaye kalır."} +{"text":"Efsanevi yıldız Empar Ribera hakkındaki bir oyunun başrolüne seçilmeye çalışan genç bir tiyatro öğrencisi, gençliklerinde bu 'diva'nın öğrencisi olmuş, üç orta yaşlı aktristen öğüt almaya çalışır. Üçünden biri aynı derecede efsanevi olan uluslararası çapta bir tiyatro divası, ikincisi başarılı ama kırgın bir TV oyuncusu, üçüncüsü ise yumuşak bir ses tonuna sahip bir dublaj sanatçısıdır. Üç kadın hayatları boyunca arkadaş kalmışlardır, hala da yakındırlar. İğneleyici bir yemek sohbeti için biraraya geldiklerinde, üçünün de 20 yaşındayken, herkesin göz diktiği masum kız Iphegenia rolü için rekabete giriştikleri zaman neler olduğu konusunda farklı anılar taşıdığı ortaya çıkar. Elbette her kadın daha çok kendinden ve kariyerine yol açan olaylardan bahseder \"Rashomon\"u andıran bir yapıya sahip olan Oyuncular, üç büyük tiyatro oyuncusunun aynı olay üzerine farklı anlatımlarıyla tiyatro dünyasına bir pencere açan, tiyatrovari ve biraz durağan bir film."} +{"text":"Yıldız ve Mehtap adlı ikiz kız çocukları olan zengin Avukat Selim Bey onları karıştırmasın diye omuzlarına yıldız ve ay dövmesi yaptırır. Dadısı ile denize giden Yıldızı, dadısı yüzdüğü sırada yankesici Saçaklı Raziye kaçırır. Amacı onu kocası Yamalı Mahmut ile yankesici olarak yetiştirmektir. Adını değiştirip Hacer yaparlar. Onların eve gelmediğini merak edip deniz kenarına gelen avukat Selimle karısı, dadıyı denizde boğulmuş olarak bulurlar ve Yıldızın da başına aynı akıbetin geldiğine inanırlar. Hacer kaçırıldığı yerde, kendisi gibi Raziye tarafından kaçırılmış Fırıldak Ömer adlı çocukla yankesici olara büyütülür. İkizi Mehtap ise kolejli bir kız olmuştur. Gazeteci Orhan Varol ile evlenme hazırlıkları yapmaktadır. Orhan gazetede yankesiciler üzerine bir yazı dizisi hazırlarken istemeden konu mankeni olur ve gerçekten cüzdanını Hacer ve Ömere çaldırır. Hacer cüzdanındaki fotoğrafını görüp Orhana aşık olmuştur. Fırıldak Ömer ise Hacere yangındır. Onunla evlenmek isterse de Hacer hep Ömeri tersler. Raziye hırsızlıktan hapse girmiştir. Polis Hacerin de izini sürmektedir. Bir tesadüf sonucu Mehtap, Hacer sanılarak karakola götürülür. Komiser Mehtapın Selimin kızı olduğuna bir türlü ikna olmamaktadır. Köşkü arayıp kızı tanıyan birini ister. Bahçıvan karakola giderken yolda çarpıştığı Haceri Mehtap sanıp eve getirir. Mehtap köşkten kimse gelip almayınca tutuklanır. Ailesi Mehtapın yerine geçen Hacerdeki garipliğe bir türlü anlam veremez. Hacer gizlice Ömere haber uçurup evi soymaya karar verir. Akşama yerine geçtiği Mehtapın Orhanla nişanı vardır. Bu Hacer için bulunmaz bir fırsattır. Ama buna çok kızan Ömer komisere durumu anlatır. Komiser de nişana gerçek Mehtapla gelir. Sonuç Hacer için yankesicilik ve dolandırıcılıkla tutuklanması anlamına gelir. Tam bu sırada cezasını tamamlayıp tahliye olan Raziye, Ömere Hacerle Mehtapın gerçek ikiz kardeşler olduğunu açıklar. Ömer mahkemeye gittiğinde Hacer, yine gerçek babası Selim tarafından suçlanmaktadır. Ömerin açıklamaları her şeyi tersine çevirir. Sonuçta öldü sandığı kızına da kavuşan avukat baba, bu kez onu savunur ve kısa sürede tahliye ettirir. Yeniden asıl adı Yıldıza dönüşen Hacer, bunca olay içinde başından beri Fırıldak Ömere aşık olduğunu anlamıştır. Gidip Ömeri bulur. İki sevgili bir an önce evlenip sonsuza kadar mutlu yaşamak için birbirlerine söz verirler..."} +{"text":"Eskiden FBIda özel bir timde grup lideri olan Jack Bender, işinden tartışmalı bir biçimde ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu özel timin uzmanlık alanı çeşitli operasyonlarda rehin alınan kişileri kurtarmaktır. Jack Bender işinden ayrıldıktan aylar sonra kendisini, bindiği bir uçaktaki bomba krizinin tam ortasında bulur. Bu sefer uçaktaki tüm yolcularla birlikte kendisi de rehin alınmıştır. Kaçırılan jumbo jetin içinde bir bomba vardır ve Los Angeles-Californiaya doğru ilerlemektedir. Jumbo jet i kaçıran radikal grup bir milyon dolar talep eder ve elde edemezlerse de uçaktaki bombayı patlatıp hem uçağı, hem şehri tehlikeye atacaklardır. Jack Bender uzmanlık alanı olan bu konuda üzerine düşeni havada yaparken, eski karısı da karada örgütün faaliyetlerini ve bağlantılarını araştırmaktadır. Zamanla yarışılan bu operasyon ve binlerce kişinin hayatını tehlikeye atan bu uçuş, herkesin kaderini etkileyecektir."} +{"text":"Nicolas Winding Refn ve Ryan Gosling'in Drive filminden sonraki yeni projeleri olan Only God Forgives, aksiyon ve şiddet dolu bir intikam hikayesi olarak nitelendiriliyor. On yıl önce bir cinayet işleyen Julian, şimdilerde sürgündedir ve Bangkok'ta yaşamaktadır. Burada görünürde kardeşi Billy ile birlikte bir boks klübü işletmekte olan Julian, esas gelirini buradan yürüttüğü uyuşturucu ağından kazanmaktadır. Güzel zamanlar, Billy'nin genç bir kızı öldürmesiyle sona erer. Zira Billy de kendini Bangkok sokaklarını temizlemeye adayan gizemli intikam meleği Chang tarafından öldürülmüştür. Olayların bu raddeye gelmesi ailenin güzel ve tahammülsüz annesi Crystal'ı da devreye sokar. Crystal'ın kışkırtmalarıyla intikam almaya karar veren Julian, kardeşini öldürenlerin peşine düşerek intikam arayışına çıkar. 'İntikam meleği'ni hedef aldığı bu savaş, başta sadece iki kişinin yer alacağı, sonrasındaysa sadece bir tanesinin hayatta kalabileceği türden olacaktır..."} +{"text":"K dul annesi ve J isimli kardeşiyle birlikte Hindistanla birlikte zengin bir hayat sürmektedir. Knın annesi Alman büyükelçiliğinde çevirmen olarak çalışmaktadır. K. Çocukluğundan beri arkadaşı Abbas Tyrewala ile birlikte sigara içmektedir. O kadar iki bir sigaraya öbürünü eklemektedir. Birlikte sigara içtiği arkadaşı sigarayı bırakmıştır. Prayogshala adlı bir klinikte tedavi olan Abbasın hayatı düzene girmiştir. K ilk başta bu teklifi reddeder. Ancak sonradan karısı Anjali onu terk edince kliniğe giderek tedavi olmayı kabul eder. Orada ona bir sözleşme imzalatırlar. Okumadan sözleşmeyi imzalayan K. nın başı derde girecektir. Çünkü maddelerden birinde yeniden sigara içmeye başlaması halinde ailesinin ve akrabalarının başına kötü şeyler geleceği yazılmaktadır. İzleyip görelim K. Eğer sigara içerse başına neler gelecek?"} +{"text":"Birbirinden tamamen zıt iki hindinin eğlenceli ve inanılmaz serüveni. Onların zorlu görevi zamanda yolculuk yapıp, yılbaşı menüsünden hindileri tamamen çıkarmaktır. Jake ve Reggienin bu sıra dışı mücadelesi; zamanın gidişatını değiştirmeye ve birkaç değil, bütün dünyadaki hindileri kurtarmayı amaçlamaktadır. Reggie karakterini yurtdışında Owen Wilson seslendirirken, Türkçe dublajda büyük bir sürprizle Murat Boz karşımızda. Reggienin sıradan hayatı yaşadığı çiftliği Amerika Birleşik Devletleri Başkanının ziyareti ve yılbaşı gecesi kesilmeyecek tek hindi olarak onun seçilmesi ile birdenbire değişir. Artık o affedilmiş bir hindidir. Bu da leziz pizzalar, lüks bir yaşam ve televizyon keyfi demekti. Ama bu tatlı hayat Jakein gelişi ve onu bu mükemmel yaşamdan koparışıyla alt üst olur. Jakein tek bir görevi vardır o da hindileri bir yiyecek olmaktan çıkarmaktır. Bunun için de 1621 yılına gitmesi ve tüm zamanı değiştirmesi gerekmektedir. Bu macera dolu ve zorlu görev onun tek başına altından kalkabileceği kadar kolay değildir. Avcılar, vahşi doğa, tehlikeler ve sadece besili hale gelip tabaklarda yenmeyi beklemeyen harika ve ilginç bir hindi sürüsü bu maceraya eşlik ederler. Sürü lideri Şef Broadbeakin güzel ve alımlı kız kardeşi Jenny ise bu hikayeye çok farklı ve hoş bir boyut kazandıracaktır. Hindilerin bu çılgın macerası doludizgin, komik ve eğlenceli dakikaları beyaz perdede 3d olarak karşınızda."} +{"text":"Başarılı bir kaptan olan Ed Harris, Soğuk Savaş döneminde görev yapmış Sovyet yapımı bir denizaltı aracında görev almıştır. Kendisine bu zamanlardan emanet kalan psikolojik sorunlarla mücadele eden ve bunu yakın çevresinden gizlemekte olan Harris, atandığı yeni bir görevi kabul eder. Bu gizli görev için hem ailesini ardında bırakarak hem de psikolojik sorunlarını yok sayarak yola çıkar ve geminin nükleer füzelerini elde etmeye çalışan KGB ajanlarıyla başbaşa kalır. Başlangıçta önemsiz bir görev görünümünde olan bu mücadele, aslında tüm insanlığı ilgilendiren büyük bir tehlikeyi barındırmaktadır. Ed Harris, bir yerden sonra kendisinin piyon olarak kullanıldığını fark edecek ve bu tehlikeye karşı tek başına olduğunu anlayacaktır."} +{"text":"Nazar genç eşi Reyhanehe delice aşık olmasına rağmen, kaimvalidesinin fahişe olduğu ile ilgili söylentiler yayıldığında, ailesi ve arkadaşlarının baskısıyla eşinden boşanır. Aniden kıydığı nikahı için bankadan aldığı krediyi ve boşadığı güzel eşinin nafakasını ödeyebilmek için çift mesai çalışır. Borçlarını ödeyemeyen Nazar, polisten kaçar ve kendini bir çölde zehri için yılanları yakalayan ve pek de konuşkan olmayan yaşlı adam ile bulur. Bu ikili bundan sonra çölde birlikte yaşamak zorunda kalırlar; çünkü Nazarın şehre geri dönmeye niyeti yoktur ve yeterince yılan yakalayıp para kazanmayı ve böylece borçlarından kurtulmayı ister. Nazarın boşboğazlığı sessiz yaşlı adamı fazlasıyla rahatsız eder, ta ki Nazarın hayatı tehlikeye girene dek..."} +{"text":"Kurt sürüsünün Bangkok'u birbirine kattığı o meşhur gecenin üzerinden iki sene geçmiştir. yıl geçmiştir. Phil, Stu ve Doug evlerinde kendi hallerinde, dertsiz ve 'olaysız' biçimde yaşamaktadırlar. Eski dosyalar kapanmış, dövmeler lazer ışınlarına teslim edilmiştir. Bela paratoneri Leslie Chow ise Taylandda bir hapisanededir. Sürünün 3 erkeği neredeyse normal bir hayat sürerken, pek tabiiAlan bu durumdan hiç memnun değildir. Belalı gecelerden sonra Alanilaçlarını almayı bırakmış ve kendisini doğasına bırakmıştır ki bu Alan için, sınırsız, sağduyusuz, filtresiz bir haya demektir! Kişisel bir krizin ortasına düşen kahramanımız en sonunda yardım almaya karar verir amaen önemli sorumluluk en iyi 3 dostunun omuzundadır! Hangover film serisinin üçüncüsü ve sonuncusu olan filmde bu seferdüğün ya da bekarlığa veda partisi yok. Filmin yönetmenliğini yineTodd Phillips üstlenirken, \"Wolfpack\" yine tabii kiBradley Cooper, Ed Helms, Justin Bartha ve Zach Galifianakis'ten oluşuyor."} +{"text":"Hamile bir Tv yapımcısı olan Karen bir seri katilin saldırısı sonucu ölür. Onu kurtarmaya gelen kocası ise ölü bedenini ve vahşice parçalanan vücudunu bulur. Karnındaki bebeği yaşamaktadır... Aradan 18 yıl geçer ve Will Kidman annesiz büyür... O yıl liseden mezun olacak olan genç adam fazla korumacı babası ile dış dünyadan hayli soyutlanmış bir hayat sürmektedir. Ta ki okulda aşık olduğu, Eliana Wynter'ın sevgilisi Tommy tarafından tehdit edilip tartaklanana kadar Olayın hemen ardından çocuğunu okuldan almaya gelen bir kadın olan Teri Hawken ile tanışanır. Genç kadın onu başkaları tarafından itilip kakılmaması konusunda ikna eder, hayat böyle çok daha iyi olacaktır... Peki ama nasıl? Will, Eliana ile bir araya gelmek için okulda yapılan gizli bir partiye katılmaya karar verir... Fakat ışıklar kararınca partied garip şeyler olmaya başlar. Garip yaratıkların kalabalığa saldırdığını görür Oysa ki ne Eliana ne de polis Willin hikayesine inanmazlar. Will arkadaşı Sachin'den kurt adamlar ve garip yaratıklar konusunda bilgiler almaya çalışırken annesinin de öldürüldüğü dönemde kurtadamları araştırdığını öğrenir"} +{"text":"Uzak bir geçmişte Farus Di Kanon İmparatorluğu Joker Galaksisinde bulunan dört yıldız sistemini kontrol etmektedir. Bilim ve teknikte insanoğlunun hayal edemeyeceği aşamalara gelen İmparatorluk, Joker Galaksisinin bilinmeyen köşelerini aydınlatmak için keşif filoları göndermiştir. Ancak, Farus Di Kanon İmparatorluğu zamanla iç çekişmelere ve iktidar savaşlarına yenik düşer. Keşif filoları evlerine döndüklerinde hayatta kalma mücadelesi veren yıkılmış bir imparatorlukla karşılaşırlar. Farus Di Kanon İmparatorluğunun sahip olduğu teknoloji zamanla kayıplara karışmış ve Joker Galaksisi yeni ortaya çıkan güç dengelerine sahne olmaya başlamıştır. İmparatorluğun dağılması ile Amaterasu, Fillmore ve Hathuha aileleri Joker Takvimini kurmuştur. İlk hikayenin başladığı Joker Takviminin 2988. yılında tüm Galaksi, içerisindeki ırkların ve ulusların amansız savaşları ile çalkalanmaktadır. Binlerce yıldır süregelen bu savaşların kilit araçları da Mortar Headd adı verilen mechalar ve genetik olarak geliştirilmiş Fatimalardır."} +{"text":"İki çocuk annesi Kathy, kocası Peter ile mutlu olsa da fazla tatmin edici olmayan bir evlilik yaşamaktadır. En yakın arkadaşı Emily ise bir sanat galerisinin sahibidir ve yakışıklı ressam Elliot ile birliktedir. İki arkadaş da hayatlarında boşluğunu hissettikleri romantizme ulaşmak muzip ve pek ahlaklı olmayan bir eylem konusunda anlaşırlar:Lisede kendini evleneceği erkeğe saklamak istediği için o dönem aşık olduğu Tom'a bir türlü sahip olamamış ama aklından da atamamış olan Kathy, Emily'den \"kendisine bir iyilik yapmasını\" ve bu adamı bulup onunla yatmasını ister. Sonra da bütün yaşadıklarını şimdi de evli olduğu için kocasını aldatamayan Kathy'ye anlatacaktır! İki arkadaş hayatla oyun oynamanın sandıkları kadar kolay olup olmayacağını elbette film boyunca görme fırsatı bulacaklar."} +{"text":"Babası II. Murat'ın ölümü üzerine ikinci kez tahta çıkan II. Mehmet'in şimdi kafasında gerçekleştirmesi gereken ilk öncelik Bizans İmparatorluğu'nun son toprağı olan Konstantinapolis'i Osmanlı Devleti'ne katmaktır. Bu uğurda ne yapılması gerekiyorsa genç padişah hiçbirinden feragat etmeyecektir... Osmanlı Devleti'ne çağ atlatarak imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in 1451 yılında henüz İstanbul'u alma planları yaptığı dönemden başlayan film, şimdiye kadar çekilmiş en büyük tarihi-kahramanlık projesi olma iddiasında. Filmde Molla Gürani'yi de yani Fatih'i yetiştiren üstadı ve Fatih Sultan Mehmet'in çocukken aldığı bu eğitim süreçleri de yer alıyor. 3 boyutlu animasyonların da yer aldığı filmin yönetmenliğini Faruk Aksoy üstlenirken, senaryoyu kaleme alan Atilla Engin ve İrfan Saruhan'a Prof. Dr. Feridun Emecen, Doç. Dr. Hülya Tezcan, Doç. Dr. Gülgün Köroğlu, sanat tarihçisi Massimo Farinelli'den oluşan geniş bir danışmanlar kadrosu da eşlik ediyor. Yapım süreci 2009 eylülünde başlayan Fetih 1453, 3 senede tamamlandı. Türkiye'nin yanı sıra Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, İngiltere, İsviçre ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de gösterime girdi."} +{"text":"Genç lise öğrencisi Yuichi Sumida'nın yaşamdan tek dileği; sıradan ve normal bir adam olmaktır. Büyük hayalleri olmayan ve etliye sütlüye karışmadan sade bir yaşam dileyen Yuichi; ailesine ait olan tekne kiralama dükkanında, umursamaz annesi ile birlikte sakin bir yaşam sürmektedir. Sınıf arkadaşı Keiko Chazawa'nın hayattan tek beklentisi ise; kendisini seven bir adamla mutlu bir yaşam sürebilmektir. Keiko; Yuichi ile tanışarak mutluluğu yakalasa da Yuichi için bu durum baş ağrısından başka bir şey değildir. Yuichi'nin babası ise eve sadece para koparabilmek için sarhoşken gelmekte, her gelişinde; fiziksel ve sözlü olarak oğluna şiddet uygulamaktadır. Annesi ise durumu daha da kötüleştirerek zaten sıkıntıları ile boğuşan Yuichi'yi beş parasız ve yapayalnız bırakarak sevgilisi ile buluşmaktadır. Sarhoş babasının eve geldiği bir gece yaşanan bir hadise ise sade bir hayat dileyen Yuichi'nin tüm yaşamını ve geleceğini sonsuza değin değiştirecektir... poormf"} +{"text":"Matrjoschka, Alman sanatçı Karin Hoerler tarafından 2006 yılında çekilmiş bir filmdir. 95 saatlik uzunluğuyla en uzun ikinci deneysel film olma özelliğini taşır. Film tek bir fotoğraf üzerinde geçen görüntüler ve sekanslardan oluşmaktadır. Filmde bisiklete binen bir çocuğu, sokakları, evleri, garajlari, gökyüzünü görürüz. Zaman içerisinde bu görüntüler değişir ama hareketleri oldukça yavaştır ve bu değişimler net olarak görülemez. Filmin dünya prömiyeri 2006 yılında Almanya'nın Frankfurt kentindeki Luminale Işık Festivali'nde gerçekleştirilmiştir. Matrjoschka, DrKW binasının dışına kurulan 100 metrekarelik LED bir ekranda 23 Nisan 06:00'dan 28 Nisan 01:00'a kadar gösterilmiştir. Her gece 01:00 - 06:00 arasında filme ara verilmiştir. Film sadece. wmv formatıyla DVD olarak piyasaya sürülmüştür."} +{"text":"Yaklaşık 5.000 dolar gibi bir hayli düşük bir bütçeye sahip Chanthaly, Uzakdoğu korku filmlerinin sıklıkla kullandığı yola saparak bir hayalet hikayesinin peşine düşüyor. Aşırı korumacı bir babanın yetiştirdiği 20 yaşındaki Chanthaly, Laosun başkenti Vientianedeki evlerinde münzevi bir hayat yaşamaktadır. Genç kızın annesi, babasının söylediğine göre, kalbindeki problem nedeniyle doğum sırasında ölmüştür. Aynı kalp hastalığı Chanthalyde de vardır. Kızını da kaybetmekten korkan baba, genç kızın evden dışarı çıkmasına izin vermemektedir. Evdeki çamaşır makinesinde başkalarının çamaşırlarını yıkayıp ütüleyerek aile bütçesine katkıda bulunan Chanthalynin tek arkadaşı komşu evlerden birinde yaşayan Thongdur. Annesinin hayaletini görmeye başlayan Chanthaly, annesinin öbür taraftan kendisine bir mesaj vermeye çalıştığını düşünür. Konuyu babasının eve çağırdığı doktora açtığında, kalıtsal kalp hastalığı için kullandığı ilacın halüsinasyon görmesine neden olabileceğini söyleyen doktor, ilacı değiştirir. Bu değişiklikten sonra annesinin hayaletiyle iletişime geçemeyen Chanthaly, annesinin söylediklerini duyabilmek için ölümcül hastalığına yenik düşmek pahasına ilacını almamaya karar verir."} +{"text":"Alışılmadık bir ses ve görüntü birlikteliğine buyrun. Faturalarını ödeyemiyorsundur. Elektriğin ve doğal gazın kesilir, ödersin. İlk etapta bütün dijital göstergeler 88:88i gösterir. Saati tekrar ayarlarsın. Yine ödeyemeyince yine kesilir. Ödersin. 88:88. Tekrar eder her şey. 88:88. Kes. Saatini dünyaya uydurmayı bırakırsın artık. 88:88. Her şeyin askıda kalmasına alışmaya çalışırsın. 88:88. Kanadalı genç yönetmen Isiah Medinanın ilk uzun metrajı, yukarıda yazdığı metin kadar özgün ve kişisel. 88:88 sessiz sakinliği, samimiyeti ve derinliğiyle yılın en cesur ilk filmlerinden biri. Badiou ve Godarddan Jay-Zye uzanan referanslarla ilerleyen, görüntüler ve metinlerin alışık olmadığımız uyumu ve uyumsuzluğuyla fokurdayan film, bir tür ara bölgeyi keşfetmeye çalışıyor. Medinanın kalp atışlarıyla, ritimsizlikle ve bunların varyasyonlarıyla dans ettiği filmi sizi adeta sonsuz bir şimdiye davet ediyor. Her şeyi unutun ve kendinizi görüntü ve sesle dolu bu şimdinin içine bırakın!"} +{"text":"Ünlü ekstrem sporcu Karina kazası sonucu bir daha yürüyemeyez ve tekerlekli sandalyeye mahkum olur. Ancak Karina sınırlarını zorlamasını bilen ve pes etmeyen kişiliğinin de yardımıyla durumu kabullenmez ve çok yoğun bir tedavi programına başlar. Sayısız ameliyata ve rehabilitasyon seanslarına göğüs geren bu güçlü kadın tekrar ayaklarının üzerinde durmak için gereken tüm çabayı sarf eder. Ancak tüm hayatını adrenalin ve macera içerisinde geçiren biri için yürüyebilmeyi başarmak kayda değer bir ilerleme sayılmazdı. Karina bunu kanıtlarcasına dünyanın en imrenilen ve en zorlu kayak gezilerinden biri olarak bilinen ünlü Haute Routea katılmaya karar verir. Yürüyüşle birlikte başlayan ağrıları kendisine Alplerin en yüksek ve zorlu zirvelerinden biri olan Chamonixten Zermatta uzanan 200 kmye yaklaşan rotanın zorlu bir deneyim olacağını hissettirmişti. Sınırlarını sonuna kadar zorlayan Karina, bu zorlu sınavda hem kendini hem de zihnini yeniden keşfettiiği bir yola çıkıyor."} +{"text":"Bir Japon şehir efsanesi olan Hikiko karakteri hakkında 3D CG animasyon filmidir. Satoshi 15 yıl sonra sınıf arkadaşlarının düzenlediği partiye davetiye alır ve sonra birden geçmişini hatırlar. 15 yıl öncesini... Satoshi ilkokul öğrencisiyken bir gün yolda korkunç görünen bir kızın, ölü birini sürüklediğini görür ve ardından kız Satoshi'yi kovalamaya başlar. Bu korkunç olayı atlatamadan öğrenir ki yeni bir aile apartmana taşınmıştır. Bu ailenin kızı olan Kisaki Satoko, Satoshi ile aynı sınıfa gitmeye başlar, ancak vücudundaki yaralar onu inanılmaz korkunç biri olarak gösteriyordur. Sınıftaki herkes ondan uzak durmaya çalışırken bazı haşarı çocuklar ise ona sataşmaya başlar. Satoshi ise buna burnunu sokmak istemezken birden onu koruma içgüdüsüne kapılır"} +{"text":"Antik Yunan tragedyası Orestesin postmodern bir adaptasyonu, sahneye çıkan genç bir adamın mikrofonu devralmasıyla kesilir. Genç adam, kendini koronun bir üyesi olarak tanıtır ve sahnelemekte olan oyunu interaktif bir deneyime çevirir. Sahneye davet edilen bir grup seyirci çabucak oyuna dahil edilir. Sahne ise Orestes bugün yaşasa ne yapardı? sorusunun cevabının arandığı bir foruma dönüşür. Ancak eğlenceli başlayan bu oyun giderek kontrolden çıkmaya başlar ve korkutucu bir hal alır. Aranın gerçek bir rehinelerin rehin alındıklarını fark etmedikleri bir adam kaçırma olayından esinlendiğini söyleyen yönetmen Yorgos Zois, tek mekanda geçen gerçek zamanlı bu gerilimi, baştan sona ilginçliğini koruyan bir metin ve etkileyici bir görüntü yönetiminin etkisiyle soluksuz izletiyor."} +{"text":"Tanımlanamaz, eşsiz, neredeyse ölçüye gelmez filmler vardır; bir gün hayatımıza giriverir ve asla bizi terk etmezler. Bize dokunan, bizi etkileyen, bizi heyecanlandıran ve bizi değiştiren filmlerdir bunlar. Ama en önemlisi tavırlarıyla, üsluplarıyla, tek bir sözcükle, senaryolarıyla önümüzde yollar açarlar, bilinenden, alışık olunandan uzak patikalar açarlar, solumamız için dağ havası getirirler, derin uçurumların kıyısında başımızı döndürürler, okyanuslarda macera dolu özgürlüklere götürürler bizi. Yael Andrenin son filmi Diktatör Olduğumda, kesinlikle bu filmlerden biri ve o kadarla da kalmıyor. Yönetmen, mutlak iktidar fikriyle edepsizce oynayarak put kırıcı bir mizahla bütünleştiriyor. Farklı dünyalar yaratmak üzere imgelerin anlamlarını saptırıyor. titizlikle seçtiği görüntüleri arka plandaki gürültülerle, ses efektleriyle süslüyor, bazen etkilerini çoğaltmak için bir parça müzik ekliyor. Birçok delidolu, komik, egzotik ve tuhaf gerçeklikler eşliğinde düşsel ülkeleri, meskun ütopyaları bütünleştirdiği olası olmayan bir uzamın haritasını çiziyor. Diktatör Olduğumda, bir sonsuzluk tadı taşıyana dek geçmişi dönüştürüyor, varlıkların ve eşyaların zamanı belirsiz bir arafta asılı kalıverdiği sonsuz bir şimdiki zaman ortaya çıkıyor. Katıksız bir sinema deneyimi olan Diktatör Olduğumda, tekrar tekrar izlenecek bir film. Sonunu hiç görmeyeceğimiz bir film bu. Yaşamları sadece başlangıç."} +{"text":"Karanlık bir geçmişe sahip golf düşkünü agorafobik Max, Belçikanın bir kasabasında yalnız bir hayat sürmektedir. Ormanda pratik yaparken, üstü kan ve çamurla kaplı bilinci kapalı genç bir kadın görür. Onu temizlemek ve yardımcı olmak için evine götürür. Bianca demeye karar verdiği yabancı kadına güvenmemeye karar veren Max bu gizemli güzellikten hoşlanmaya başlar. Bir akşam Bianca evden kaçar ve ormana gider. Max kadının peşinden gitmeye karar verir. Ancak onu bir adamı yerken bulur. Önce iğrense de, Biancanın bu olağan dışı hareketinden büyülenmiştir. İkili arasında tuhaf bir ilişki başlar. Ama kısa süre sonra Biancaya ilgi duyan tek kişinin Max olmadığı anlaşılır. Bianca kaçırılınca, Max kendi geçmişiyle bir kez daha yüz yüze gelir."} +{"text":"Azerbaycanın ünlü yazarı Kurban Saidin aynı isimli romanından sinemaya uyarlanan Ali & Nino, 20. yüzyılın başında farklı kültürler için bir kaynaşma noktası olan Azerbaycanın petrol zengini kozmopolit başkenti Baküde yaşayan Ali Khan, savaşçı atalarının çöl aşkını taşıyan Müslüman bir genç. Nino Kipiani ise sofistike Avrupa kültürüne sahip Hristiyan Gürcü bir kızdır. Ali ve Nino birbirlerine çocukluktan beri aşıklardır ve Ali kültürel farklılıklarına rağmen Nino ile evlenmeye kararlıdır ama aşmaları gereken tek engel farklı dinlerden gelmeleri ve ailelerinin rızası değildir. 1. Dünya Savaşı patlak verir ve Baküdeki petrol Rusyanın gücü ele geçirmek için odağı haline gelir. Savaş ilerledikçe ve yönetim el değiştirince Ali ve Nino kendilerini Azerbaycanın bağımsızlık savaşı içerisinde bulurlar."} +{"text":"1992 yılında Bosna-Hersekteki savaştan kaçan mültecilerden oluşan bir dalga Danimarkaya ulaşmıştı. Kızıl Haç, mevcut mülteci kamplarının tamamen dolu olması sebebiyle Kopenhag kanallarına devasa bir gemi getirmişti. Flotel Europa gemisi iltica başvurularının karara bağlanmasını bekleyen bin kadar insana geçici bir ev oldu. Mültecilerin arasında annesi ve ağabeyi ile Saraybosnadan kaçan 12 yaşındaki Vladmir de vardır. Flotel Europada belirsizlik içinde 2 yıl geçirirler. Yönetmen Vladimir Tomic, bizi yirmi yıl sonra, savaşın yansımalarıyla ve bir ergenin geçirdiği çetin sınavlarla dolu bu gemide geçen bir büyüme yolculuğuna götürüyor. Bu olgunlaşma hikayesi, Flotelin uzam-zamanının vakumunu paylaşan mülteciler tarafından çekilen kişisel VHS arşivi malzemeleriyle yan yana getiriliyor."} +{"text":"Bir televizyon projesi için Antalya'daki Göbelek Köyü'nü ziyaret eden belediye başkanı ve heyeti, projeyi sunduğu köy muhtarı ile köylülerden olumlu bir cevap alamaz. Bunun üzerine yerel televizyon kanalını başka bir köye kurmaya karar veren başkan ve heyet yola çıkmak üzere hazırlanır. Ancak tam da bu esnada cimri bir adam olan Kıllı Mustafa'nın traktörü, başkanın makam aracına çarpar. Bu noktadan sonra işler iyice karışır. Kıllı Mustafa ile arkadaşı Anten Osman, aracın içindekinin belediye başkanı olduğunu bilmeden heyete saldırırlar. Köylüler ise kavgayı ayırır. Bu olaydan sonra fazlasıyla sinirlenen belediye başkanı artık kanalı Göbelek Köyü'ne kurmaya kesinkes kararlıdır. Üstelik köylülere, makam aracının tamir masrafları ve tasarladığı proje için gerekli parayı üç ay içerisinde toplamalarını söyler. Başta muhtar olmak üzere köydeki herkes parayı nasıl toplayacaklarının derdine düşer. Çeşitli yolları deneyen köylüler sonunda çocukluğunu bu köyde geçiren Zeynep'ten yardım istemeye karar verirler."} +{"text":"\"Eski Evler Eski Ustalar\" dizisi \"Batı Karadeniz\" bölümünü, dünyaca ünlü bir usta ve dünyaca ünlü bir kemanla başlatır: Ayla Erduran ve Stradivarius keman... Batı Karadeniz'den gittiği söylenen ağacın ehil ustaların elinde benzersiz bir keman olması ve usta yorumcuların ezgileriyle dile gelmesiyle başlayan \"Ağacın Türküsü\" adlı bu filmde, aynı ağacın ehil ustaların elinde nasıl estetik bir mimari yarattığı belgelenir. Yönetmenliğini Suha Arın'ın yaptığı \"Ağacın Türküsü\"nde, Batı Karadeniz evlerinin geleneksel mimarisi, yüzyıllardır atadan oğula, ustadan çırağa fısıldanan sırlarla ve \"çantı\" tekniğiyle yapılarak, her biri 100-150 yıldır ayakta duran evlerin anlatımları ile belgelenir. Bu bölgenin en orjinal örnekleri olan \"dizeme\" tekniğiyle yapılan evlerin de sergilendiği filmde, 300 yılı aşkın süredir hala ayakta duran evlerin toprağa dönmüş ustaları anılır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bir uğraşın yaşlı ve yorgun \"son temsilcileri\", depreme karşı kullandıkları yapım tekniklerini de aktarır. Batı Karadeniz'in ünlü \"bağdadi\" evlerinin de görüntülendiği belgesel, Bolu, Göynük, Safranbolu, Mudurnu, Gerede, Boyabat, İnebolu, Kastamonu, Tokat ve Amasya ile, bu yerlere yakın yerleşimlerdeki evleri ve yapım tekniklerini, yaş ortalaması 80i aşan eski ustalarla birlikte belgeliyor."} +{"text":"Film, Zeynep isminde öksüz bir genç kadının yaşadıklarını konu edinir. Zeynep ve Kemal birbirlerine aşık, evlilik planları yapan iki gençtir. Fakat bu planlar Kemal'in babası Arif Ağa yüzünden bozulur. Arif Ağa, Zeynep'in ağa gelini olabilecek biri olmadığını düşünür. Bir iftira ile Kemal'i Zeynep'ten ayırır. Bu iftira yüzünden Zeynep, İstanbul'daki akrabalarının yanına göçer. İstanbul'da Udi Kadir Bey'in desteği ile ünlü bir şarkıcı olur. Tüm geçmişi gibi adını da geride bırakır ve Aynur ismini alır. Yıllar sonra bir gün, gazino patronu Orhan, yanında yeni ortağı ile Aynur'un yanına gelir. Orhan Bey'in yeni ortağı Kemal, Aynur'un aslında Zeynep olduğunu anlamaz. Fakat Kemal de, babası da onun hakkındaki gerçeği öğrenecektir."} +{"text":"Günlerden bir gün, bir çilingir ve arkadaşı, günlerini sıradanlıklarla geçirirken, iş için gittikleri eski bir depoda bir flaş bellek bulur. İşleri bittikten sonra bu ikiliden biri belleği bilgisayara takarak içerisinde ne olduğunu görmek ister. Çilingir, buldukları bu flaş belleğin içinde birbirinden farklı videolar bulunduğunu fark eder. Üstelik bunlar, hiç de tahmin edilecek türden şeyler değildir. Çilingir gördüklerine inanamazlar çünkü videoların her birinde bir başka şiddet, cinayet ve kan dolu görüntüler vardır. Videoyu dikkatlice incelediklerine şeytandan, ruh avcısına, katillerden, psikopatlara kadar birçok doğaüstü ve korkutucu karakterlerden oluşan olaylarla karşılaşır. Çilingir ilk başta bunların bir oyun ve kurmaca olduğunu düşünür. Fakat görüntüleri izledikçe fikirleri değişir çünkü içerisindeki görüntülerde birçok kurban ve onlara yapılan işkenceler ve katliamlar oldukça gerçekçi şekilde görünmektedir. Oraya geldiğine pişman olan adam, gördüklerinin korkusuyla ne yapacağını bilemez halde kalır. Acaba izledikleri şeyler sadece bir videodan mı ibarettir yoksa geri dönülemez olayların bir başlangıcı mıdır?"} +{"text":"Muhtar Bahri'nin bir halta yaramaz çakal oğlu Fikret askerde de rahat durmayarak bir şekilde askerliğe elverişli değildir raporu almayı başarır. Kafasındaki tilkilerle köye dönmeye hazırlanırken otobüste tayini Aşağı delice köyüne çıkmış Kumru Hemşireyle tanışır. Tüm köylü Hüseyin'le Afetin düğünündeyken bir anda çıkıp gelen Fikret karşısında Ayşe dahil herkes şok olur. Hafızamı kaybettim diye tüm köye yalan söyler ve isteklerini yaptırmaya başlar. Bu duruma en çok doktor Mehmet bozulur elbette Diğer yanda köye gelen Kumru hemşirenin güzelliği karşısında köy erkekleri Sağlık ocağının önünde kuyruk oluşturur. Fikret'in ve Kumru'nun sevenleri ayırmak için ortak çalışması Mehmet ve Ayşe'nin başına büyük belalar açacaktır. Bakalım Ayşe ve Mehmet'i bekleyen büyük oyunlar ikilinin kavuşmasını engelleyecek mi?"} +{"text":"Elia Codogno, büyük bir çiftlik sahibidir. Çevresinde hatırı sayılır bir kişi olmasına karşın, oldukça ters, çoğu zaman kaba, inatçı ve geçimsiz biridir. Çiftlik evinde yardımcısı ile birlikte yaşayan bu tuhaf adamın kendine göre su geçirmez kuralları ve büyük ölçüde içine kapanık bir hayat tarzı vardır. Hayatına ve işine karışılmasından nefret eden Elia'nın düzeni, yağmurlu bir bahar akşamı çiftlik evinin kapısının bir yabancı tarafından çalınması ile alt-üst olur. Arabası arızalandığı için yolda kalan Milanolu güzel bir kız, Elia'nın evinde isteyeceği en son şeydir. Fakat bu aykırı adam, Liza'nın fazlasıyla ilgisini çekmiştir ve dişiliği de dahil sahip olduğu bütün araçları kullanarak inat ve ısrarla bu yaban'ı ehlileştirmeye çalışır."} +{"text":"Çocukluklarından beri birbirlerine rakip olarak büyüyen Karadenizli Cemal ile Adanalı Halil'in rekabeti babalarından kalma restoranların başına geçtikten sonra da devam eder. Cemal'in kızı Fatoş ile Halil'in oğlu Umut'un başlayan gizli aşkı ise ortaya çıktıktan sonra Cemal ile Halil'in rekabeti başka bir boyuta taşınır. Tam bu esnada yıllar sonra mahalleye dönen Yasemin, iki kafadarın kafasını karıştırıp rekabeti başka bir noktaya ulaştırır. Cemal ile Halil'in rekabeti sonlandırmak için verdikleri karar ise tüm mahalleyi şaşkına çevirecektir. Halil, Cemal'e meydan okuyarak dünyaca ünlü TV programı Şeflerin Şefi programına katılmayı ve yarışmayı kaybedenin mahalleyi terk etmesi konusunda iddiaya girer. Cemal, bu meydan okumayı kabul eder ve iki kafadar yarışmaya katılmaya karar verir. Tabi bu durum hem Umut, hem Fatoş hem de Yasemin için büyük bir sürpriz olacaktır."} +{"text":"Bir film şiiri. Bir kadın yatakta çıplak yatar. Bir adam elbiselerini çıkarır, ona katılır ve öpüşürler. Görüntüler çerçeveyi doldurur, ilk başta hala ortak nesnelerin hayatları: bir kapı kolu, gözlükler, kaktüs, lamba. Sonra basit eylemler: bir çekmece çıkarılır, bir mektup postalanır. Film müziğinde, müzikle birlikte, erkek ve kadın sıradan şeyler hakkında yorum yapar - bağlantısız sözler. Ekrandaki eylemler yavaş yavaş daha hızlı ve güçlü hale gelir: kafesteki bir kuş, etrafta dolaşır, su kaynar, tahtayı ısıran bir matkap ucu; diyalog durur. Rüzgarda bir çizgi üzerinde çarşaflar; bir metro treni ateş eder. Görüntüler yavaş. Erkek ve kadının ekran dışı sesleri geri gelir. Onları yan yana yatarken görürüz."} +{"text":"Dean ve Isabella tipik bir New York çiftidir. Isabella, Dean'in geniş ve renkli tuvalleri için tutku ve ilham kaynağıdır. Isabella, geometrik ve simetrik şekillerin göz alıcı dünyasında yaşayan Columbia Üniversitesi'nde bir matematik öğrencisidir. Onların ilişkileri renk-şekil ve sanat-matematik arasında bütünleşmiş bir eşsizliktedir. Ta ki Dean, Isabella'nın ölüm haberini alana kadar... Onun yokluğu, ölümünün gizemini koruması nedeniyle unutulmasını zorlaştırır ve hala çözümlenememiş bir suçtur. Polis, intihar teşhisi koyar. Dean, tarifi imkansız bir keder içindedir ve bu sanatını da kötüye götürür. Ilhamını yitirir; hüsranı, tuvaline sıçrar tüm soyut kavramlar ile birlikte. Resimler, kaotik ve soyut fırça darbeleri ortasında şekillenmeye başlar. Dean resimlerinden çıkan ipuçlarını takip eder. Resimlerdeki doğruluk şaşırtıcıdır. Nihayetinde kendi zihin yansımaları Dean'in en büyük korkularına karşı yol göstermede başarılı olacak mı?"} +{"text":"PuCCa dört yılını geçirdiği Ankara'dan, o dört yılı birlikte geçirdiği erkek arkadaşını kaybederek İzmir'e ailesinin yanına döner. Çok ama çok mutsuzdur, dünyanın sonunun geldiğini düşünür. Aşk acısının en sert hallerini yaşar. Evine, içine kapanır; hüzünlü ayrılık şarkıları dinler; gözü telefonda tekrar arayıp \"barışalım\" demesini bekler. Bu arada ne bulursa yer tabi, bunalımdadır. Bu sırada ailesinin de baskısıyla İzmir'deki bir yerel TV kanalına iş görüşmesine gider; hiç istemeyerek hem de. Ama işte o gün olanlar olur. \"Pekmez\" lakabını taktığı o yakışıklıyla karşılaşır. Anlamıştır dünyanın sonunun gelmediğini. \"Pekmez\"le evlenmelidir mutlaka. Ama nasıl olacaktır o koca basenleriyle? Üstelik \"Bayan Kaltak\" gibi son derece zorlu bir rakip varken..."} +{"text":"Kim Ji-soo: gelecek vadeden, yetenekli ve piyanoya gönül vermiş olduğu halde ailesinin ekonomik durumu yüzünden eğitiminin tüm gereklerini yerine getirememiş ve bunun sonucunda istediği yere erişemeyerek ünlü bir piyanist olma düşlerini kaybetmiş, bir stüdyoda çocuklara piyano dersleri vererek geçinmeye çalışan, 31 yaşında, bekar bir kadındır. Gyung-min küçük yaşta kötü bir kazada annesini de kaybedip yetim kalan ve huysuz ve küfürbaz yoksul büyükannesiyle yaşamak zorunda olan, içine kapanık, kimseyle iletişim kuramayan, sorun çıkarmaktan başka hiçbir şey yapmayan, son derece yaramaz bir çocuktur. işte, bu tuhaf ikilinin hayatları tuhaf birkaç olay sonrasında kesişir. Ji-soo, Gyung-min'deki olağanüstü piyano yeteneğini keşfetmiştir. Ji-soo, Gyung-min'in üstün yeteneğini ortaya çıkarıp geliştiren piyano öğretmeni olmakla ünlenmeyi ve bir zamanlar sahip olduğu düşlere yine kavuşmayı dilemektedir. Gyung-min ise yitirdiği annesinin sıcaklığını, şefkatini bu yalnız kadının sevecen ilgisinde bulmayı istemektedir."} +{"text":"1930'lu yıllarda Türkiye'de geçen hikayede, tıbbiyeden mezun olan iki yakın arkadaş Ahmet ve Refik'in öyküsüne tanık oluyoruz. Okulları bittikten sonra Anadolu'yu gezmeye karar veren iki arkadaş, Ege'de bir kasabaya gider ve burada eski İttihakçı Haşim Bey'in konağına misafir olur. Haşim Bey'in kızı Elif'le tanışmaları da bu şekilde gerçekleşir. Aynı gece göl kenarında karşılaşan Refik ve Elif birbirlerine aşık olur, ancak geleceğe dair idealleri olan Refik, Elif'i ardında bırakarak Avrupa'ya gider. Aynı zaman diliminde Ahmet de Elif'e aşık olmuştur ve kasabadan ayrılsa da Elif'i bir türlü aklından çıkaramaz. Bu nedenle tayinini isteyerek Elif'in yaşadığı kasabaya taşınır. Elif, Refik'in geri dönmesini; Ahmet ise Elif'in, aşkına karşılık vermesini beklemektedir. Aradan yıllar geçer ve üçü için de hesaplaşma zamanı gelir."} +{"text":"Takashi Miike'den hayli eğlenceli bir aksiyon-komedi. Başak burçlarının çalışkan ve mükemmeliyetçi oldukları bilinir, fakat geçtiğimiz Ağustos ayında 54 yaşına basan Takashi Miikenin 90ın üstünde film ve video çekmiş olmasını bir astroloğa özel olarak yorumlatmak lazım. En son filmi Köstebek Şarkısı: Gizli Ajan Reijinin 35 kitaplık bir manga serisinin daha ilk bölümünün uyarlaması olduğunu duyduğumuzda da, acaba arkasından 35 filmlik bir seri gelir mi, diye kendimize sormadan edemedik. Abartıysa abartı, geyikse geyik. Zaten Köstebek Şarkısı: Gizli Ajan Reijide de Miikenin aklında başka bir şey yok. Film, Japonyanın köklü Yakuza çetelerine köstebek olarak sokulan, beceriksiz ama hevesli polis memuru Reijinin maceralarını anlatıyor. Miike de burcunun mükemmeliyetçiliğini, 14 yaşındaki bir oğlan çocuğunun sabırsızlığı, başıboşluğu ve azgınlığı ile birleştirince ortaya hayli lezzetli bir aksiyon-komedi çıkmışKaynak:If Istanbul"} +{"text":"İç Savaş'ın bitmesinden altı, sekiz ya da 12 yıl sonra, bir grup yabancının, tipiden kurtulmak için dağdaki bir konaklama yerine sığınmasını ve gizli bağlılıkların hayatta kalmalarını tehdit ettiğini anlamalarını konu ediyor. The Hateful Eightte bir posta arabası, kış soğuğu yaşayan Wyomingden geçer. Yolcular, cellat John Ruth ve yakaladığı kaçak Daisy Domergue, Domergue'nun adalete teslim edilmesi için Ruth'un \"Cellat\" olarak bilindiği Red Rock kasabasına hızla yol alır. Yolda iki yabancıyla tanışırlar: Biri, kötü şöhretli bir ödül avcısı olan, zenci bir eski federasyon askeri Binbaşı Marquis Warren ve diğeri de kasabanın şerifi olduğunu iddia eden güneyli haydut Chris Mannix. Tipide yollarını kaybeden Ruth, Domergue, Warren ve Mannix, bir dağ geçidindeki konaklama yeri olan Minnie's Haberdashery'ye sığınır. Minnie's'e vardıklarında onları mekanın sahibi değil, dört yabancı karşılar: Minnie annesini ziyaret ederken Minnie's'e göz kulak olan Bob, Red Rock celladı Oswaldo Mobray, Kovboy Joe Gage ve Müttefik Sanford Smithers. Fırtına, dağdaki konaklama yerini etkisi altına alırken, sekiz gezginimiz, Red Rock'a hiç varamayabileceklerini öğrenir."} +{"text":"Bu ülkede olmaz yok. Ne fazla göze batacaksın, ne fazla zıplayacaksın ne de her önüne gelene kapılacaksın vs. Türkçesi zaman kötü! Filmde de bu vs. konulardan biri ufaktan işlenmiş. Ne abartılmış ne de aşırı şarkı ve türküyle şişirilmiş. Yani konu iyi ve sade, sıkmıyor vatandaşı. Tek sıkıntı finalde Leyla'ya saf değiştiriltmesi oldu, üstelik o güzelim ellerini kana bulatarak. Gel şimdi sabaha kadar kaşın dur niyesini bulmak için. Filmde ki mazereti kendilerine göre kuvvetli lakin tombaladan çıkartılıp sunulması o canlandırdığı profesyonel karaktere 1 numara bol gelmiş. Amma burada hemen bir parantez açmak gerekirse afet hanım arzettiği güzelliğiyle görülen olumsuzlukları haklamasını dabilmiş. İzleyin de gözlerinizin feri gelsin."} +{"text":"Leo Leone,7 yaşından beri güreş yapmaktadır. Babası Edwar Leone, eski eyalet şampiyonu güreşçidir ve şimdi de güreş hocalığı yapmaktadır. Babasının tek oğlu olan Leo'nun güreşe olan bağlılığı aslında babasına olan sevgisinden ileri gelmektedir. Şimdi Leo on yedi yaşındadır. Hayatı sonsuz bir döngü içinde, spor yapmakla, fedakarlıkla ve gerekirse kilosunu koruyabilmek için aç kalmakla geçmiştir. Bu döngü ergenlik çağına girdiğinde daha da zorlaşmaya başlar. Başarılı olmak için vazgeçmek zorunda olduğu fedakarlıklardan yorulmuş, hayatın geri kalanındaki cazibesini merak etmektedir. Aylık maaştan maaşa yaşayan, geleceği olmayan bir işte çalışıp parasız koçluk yapan Leo'nun babası Ed, anlar ki güreşçilere verilen bursu kazanmak oğlunun bu sıkıcı küçük kasabadan kaçması için tek yoludur. Fakat bu yüzden oğlunu çok fazla zorlamaya başlar."} +{"text":"Arkadaşları tarafından sürtük damgası yiyen Sara Wexler intihar etmeye karar verir. Bu arada kurbanlarının canlı canlı kalbini söken seri katil Chambers elektrikli sandalyede idam edilmek üzeredir. Katile son dokunan kişiler bir an kendi ölümlerini görürler. Fırtınalı bir havada idam edilmek istenen Chambers'in imdadına yıldırım yetişir, ölümü gerçekleşmez. Öldü sanılarak hapishane nakil aracı ile hastaneye götürülmek üzere yola çıkılır. Bu arada intihar etmek için türlü yollar deneyip başarısız olan Sara sonunda kendini geceyarısı yola atar. Nakil aracının altında kalarak sakatlanır. Görevliler Sara'yı alarak Chambers'in yanına koyar. Hastanede kendine geldiğinde yanındaki yanık cesedin canlı olduğunu farkeder ve kolları temas eder. Chambers'in kolundaki dövmenin bir parçası yürüyerek Sara'nın koluna yerleşir..."} +{"text":"Mutlu ve huzurlu bir evliliği olduğuna inanan Kate King, dışardan bakıldığında gayet sakin bir hayat sürmektedir. Avukatlık yapan Carly ise mükemmel bir ilişkisi olduğuna inanmaktadır. Bir günCarly, sürpriz yapmak için sevgilisi Mark'ın kapısını çalar ve karısı Kate ile karşılaşır! Tesadüfen tanışan ve her ikisi de aldatıldığını öğrenen Carly ve Kate tuhaf bir duruma düşmüşlerdir. Zamanla aralarında ilginç bir arkadaşlık gelişmeye başlar. İntikam için planlar kurarken, Mark'ın bir tek onlarla ilişki yaşamadığını fark ederler. Adamınustalıkla sakladığı gerçekler bir bir ortaya çıkacaktır. Kendilerinden daha genç olan ikincisi sevgilisi Amber'a da durumu anlattıklarında, intikam üçlüsü tamamlanmış olur! Carly'nin acımasızlığı, Kate'in kıvrak zekası ve Amber'ın cazibesi bir araya gelmiştir. Mark'ın yaşa dışı para aktarımlarından haberdardırlar ve bu yolu kullanarak onun hayatını karartmaya ant içerler!"} +{"text":"Nairobili multidisipliner bir sanat kolektifi, kendilerini gey, lezbiyen, biseksüel, trans ve interseks olarak gören bireylerin deneyimlerini ve tanıklıklarını arşivlemeye başlar. Yaşamımızdan Hikayeler adını verdikleri projeyle Kenyada kuir olma deneyiminin ne demek olduğunu araştırmaya koyulurlar. Bu topladıkları hikayeleri gene kendilerinin içinde yer aldığı bir ekiple, çok küçük bir bütçe yardımıyla kısa bir sürede bu muazzam kısa filmler antolojisine dönüştürürler. Her biri sadeliğiyle ve şiirsel naifliğiyle göz alan bu kısa ama etkileyici filmler dünyanın en muhafazakar ve homofobik yerlerinden birisinde kuir olma deneyiminin birebir tanıklıkları da aynı zamanda. Yakın zamanda kendi ülkesinde yasaklanan Yaşamımızdan Hikayeler LGBTİ haklarının her yerde tartışılabilmesi için evrensel bir çığlık adeta."} +{"text":"Kürdistanın sert güzelliği orada yetişen ya da yaşayan insanlar hakkında yeterince şey anlatıyor aslında, fazla söze gerek kalmıyor. Gerçekten de bu filmin sinematografisi, kocası Moradı arayan Leylanın Türkiyeden Iraka uzanan hikayesinin önemli bir parçası. Bir peşmerge olan Mardandan yardım isteyen Leyla, onunla birlikte geçmişin hayaletlerinin su yüzüne çıktığı bir polisiyenin içine sürüklenir. Hikayenin arka planında şüphesiz yıllardır süren savaş var, ama aynı zamanda Türkiye, İran ve Irak arasında sıkışmış çıplak sarp dağlar ve bu ülkelerin haklarından mahrum edilmiş insanlar var. Petrol, uyuşturucu ve insan kaçakçılığının yapıldığı, kazıldığında faili meçhul toplu mezarların çıktığı derin ve boş vadiler, rüzgarın uğultusunu kesemeyen basit kulübelerinde yaşayan kayıp ruhlar, kırılmış kalpler, katılaşmış duygular ve acıklı ifadeler de var. Film neredeyse politik olmadığının altını çizse de, hikayesini kişisel görünen travmalardan damıtıyor. Bu coğrafyanın her anının, Kürt tarihinin ifade bulmamış travmalarıyla örülü olduğunu hissediyoruz."} +{"text":"Küllü Harap lakaplı Cemal hapisten çıkmak üzeredir. Aynı mahallede yaşayıp aynı dünyayı paylaştıkları arkadaşları ise hem onun için hem de katılmayı planladıkları yetenek yarışması için hummalı bir çalışma içerisindedirler. Mahallenin gençleri hayallerini süsleyen sütodyoya kavuşmuşlardır ve arabest rap türündeki şarkıları için çalışmalara başlamışlardır. Ancak haksız yere cezaevinde yatan Cemal Abi'nin hapisten çıkışı beklemedikleri bir hikayenin ortaya çıkmasına neden olur. Cemal aklını ve kalbini ele geçiren aşk dışında hiçbir şeyi düşünemez haldedir... Daha önce İstanbul hakkında çektiği belgesellerle festivallerde tanınan sinemacı Aysim Türkmenin ilk uzun metrajlı kurmaca filmi yine tanıdık sulardan fazla uzaklaşmadan, kentsel ve toplumsal dönüşümün yeni nesil üzerindeki etkilerini beyazperdeye taşıyor. Çekmeköyde yaşayan ve kendilerini hip-hop müzik yaparak ifade eden bir grup gencin hayata dair çıkmazları, sorgulamaları anlatılırken bu müzik türünün ritmi de tüm filme yayılıyor. Filmin adının da grubun adından geldiğini ekleyelim."} +{"text":"İstanbul dinsel anlamda değil ama kültürel ve siyasi olarak Bağdattan, Belgrada, Fizandan Tebrize medeniyet kuran şehirlerin kıblesi haline gelmiştir. Onlardan bilim, kültür sanat alanında çok şey almış, aldıklarını yeni bir medeniyetin harcı olarak kullanmış, üstün bir estetik ve kültür değer ortaya koyarak onlara yeniden sunmuştur. Bu karşılıklı ilişki çağlar boyu devam etmiş ve İstanbulun doğal bir başkent oluşu gerçeğini perçinlemiştir. İşte bu çalışma bu hakikatin peşine düşmek üzere ortaya konuluyor. İstanbulun kendi bölgesinde değer üreten, medeniyet inşa eden 13 kardeş şehriyle ilişkilerini konu ediniyor. Biryandan İstanbulu İstanbul yapan şehirlere yakından bakmak, öte yandan Atlas okyanusundan Hint denizine koca bir coğrafyayı İstanbul yapan gücün ne olduğunu anlamak çalışmamızın temel hedefidir. Toplamda 18 Bölümlük belgesel çalışmasına ek olarak 105 dakikalık gala gösterimi için bir sinema versiyonu da hazırlanmıştır."} +{"text":"Rani Massalha'nın incelikle yönettiği ilk filmi Zürafa, insanın içine işleyen bir dramayı ince bir alay ile anlatıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenen filmin başrollerinde, usta performansıyla bir yıldız gibi parlayan Saleh Bakri ve dikkat çekici oyunculuklarıyla Mohamad Bakri ve Roschdy Zem yer alıyor. Yacine, Filistin Batı Şeria bölgesinde ayakta kalan tek hayvanat bahçesinde veterinerlik yapmakta ve 10 yaşındaki oğlu Ziad ile yalnız yaşamaktadır. Ziadın hayvanat bahçesindeki iki zürafa ile özel bir bağı vardır ve onlarla iletişim kurabilen tek kişidir. Bölgeye yapılan bir hava saldırısı sonrasında erkek zürafa ölür. Veteriner yeni bir eş bulamazsa, dişi zürafa Rita da yaşamını sürdüremeyecektir. Erkek zürafa bulunabilecek tek hayvanat bahçesi ise Tel Aviv'dedir...Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Başrolünde Önder Açıkbaşın yer aldığı, Çorum'un dünyaya armağanı, genç kız rüyası, fantazi müziğin prensi Mazlum Kuzeyin, can yoldaşı Tıfılla birlikte yaşadıkları çok güldürecek! Türk Sinemasına unutulmayacak bir kahraman hediye etmeye gelen Mazlum Kuzeyde, Önder Açıkbaş, Turan Selçuk Yerlikaya, Seçil Buket Akıncı, Dilberay, Gülten Çelik, konuk oyuncu olarak da Murat Dalkılıç, Tolgahan Sayışman, Kahtalı Mıçı, Bahtiyar Engin, Yüsel Aytuğ ve Erkan Can yer alıyor. Bu kadar da şanssızlık olmaz! dedirten hikaye, izleyenleri kahkahaya boğuyor. Avşar Film imzalı Mazlum Kuzeyin yapımcılığını Şükrü Avşar üstlenirken, yönetmen koltuğunda ise Ali Adnan Özgür oturuyor. 16 Ocakta gösterime girecek olan Mazlum Kuzeyin fragmanı sinema salonlarında izleyicisi ile buluşmaşa başladı."} +{"text":"Aslı ve Umut birinci yıllarını dolduran mutlu bir çifttir. O gece beraberliklerinin ilk senesini arkadaşlarıyla birlikte eğlenerek kutladıktan sonra, Umutun Beyoğlunda arka sokaklarından birinde yer olan evine girerler. Bu apartman sekiz katlı ama yıkık dökük bir binadır. Apartmanda Umut ve kapıcı dairesindeki çift dışında kimse yoktur. Umut ve Aslı eve girdikten sonra da oturur ve bir süre daha eğlenmeye devam ederler. Tam yatmaya niyetlendiklerinde ise salonun ortasında kocaman kırmızı bir bavulun durduğunu fark ederler. İkisine de ait olmayan bu bavula karşı şaşkınlıkları devam ederken, merak içerisinde açarlar. Fakat bavulun içinde çifti dehşete düşürecek bir manzara vardır Yönetmenliğini ve senaristliğini Yücel Müştekinin üstlendiği film Kırmızı sadece bir renk değildir cümlesi ile yola çıkarak, kırmızının insan hayatındaki farklı anlamlarını ve yansımalarını beyazperdeye taşıyor. Başrollerde Leyla Göksün ve Cemal Hünalın yer aldığı filmin kadrosunda ayrıca Adeliye Yurasli, Ali Balkan Avcı, Bülent Ergün, Yasemin Tunca ve Tayfun Talipoğlu da yer alıyor."} +{"text":"Vefat etmiş babası tarafından yazılan bitmemiş bir mektuba takılıp kalan Momo annesi ile birlikte Tokyodan uzak bir Japon adası olan Shioya taşınır. Adaya varır varmaz, orayı keşfetmeye, yerli çocuklarla tanışmaya ve insanların geleneklerini öğrenmeye başlar. Ancak kısa bir süre sonra bu sakin adada tuhaf olaylar yaşanmaya başlar. Meyve bahçeleri yağmalanmış, eşyalar ortadan kaybolmaya başlamıştır. Ve en kötüsü de her sabah annesi işe gitmek için evden ayrıldığında Momo evlerinin çatı katından gelen tuhaf sesler duymaktadır. Bu olaylar ve bu olayları annesine inandıramaması nedeniyle endişelenen Momo, bu kötülüğün kaynağını bulmak için tuhaf ve doğaüstü bir maceraya çıkar. Macera sırasında üç kişiyle tanışır: Kertenkele Kawa, çocuksu Mame ve dev liderleri Iwa. Momo ayrıca adaya gelmesinin babasının gizemli mektubuyla ilgili olduğunu da keşfeder."} +{"text":"Yapımcılığını Tom Hanks ve Gary Goetzmanın, senaristliğini ve yönetmenliğini Peter Landesmanin üstlendiği PARKLAND tarihteki bildiğinizi sandığınız trajik bir günün arkasındaki gerçek hikayeyi anlatıyor. 22 Kasım 1963 dünyayı sonsuza kadar değiştiren bir gündü. Genç Amerikan Başkanı John F. Kennedynin Dallas, Teksasta bir suikaste kurban gittiği gün. Filmde hayatlarını ve tüm dünyayı sonsuza dek değiştiren bu anlaşılamaz olayın ardından çok kısa bir sürede kararlar almak zorunda kalan bir grup insanın hikayesini takip ediyoruz: Parkland Hastanesinde çalışan genç doktorlar ve hemşireler, Dallas Gizli Servisinin şefi, tarihteki en çok izlenen ve incelenen görüntüyü kaydeden kameraman, silahlı Lee Harvey Oswaldı yakalayan FBI ajanları ve bir anda tüm ülkeyi kontrol etmek zorunda kalan Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson. Hayal edilemeyen sonuçları olan benzeri görülmemiş bir dramın içine sürüklenen bu ana karakterler şok, öfke, kararlılık ve cesaretle hareket ediyor. Görünüşte tamamen farklı bakış açıları şimdiye kadar anlatılmamış en güçlü ve en heyecan verici hikayelerden birini yaratıyor."} +{"text":"İspanyol kökenli Meksikalıların yoğunlukta yaşadığı Doğu Los Angeles mahallelerinin en güzel kızlarından olan Caroline bir artist olarak yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır ama ailesinin geçmişi hakkında kabuslar görmektedir. Efsane haline gelen ve Şeker Adam olarak bilinen ama beyaz bir kadına aşık olmak gibi bir gaflette bulunmuş bur zenci olan Danielle Robataillein bu durumunu öğrenen beyaz ırk mensupları, Daniellein bir kolunu kesmişler ve onu bala bulayıp arıların arasına atarak arıların sokması sonucu korkunç bir şekilde öldürmüşlerdir. Caroline ise Daniellein hayattaki tek torunudur. Caroline, kabuslarından bu efsaneyi sona erdirmek zorunda olduğunu görmektedir. Geleneksel Ölüler Günü Festivali çerçevesinde yapılan etkinliklerin başladığı günlerde Şeker Adam da ortaya çıkar ve intikamını almaya başlar. Caroline neyin içine girdiğini bilmeden onu yok etmek üzere hareket etmeye karar verir..."} +{"text":"Demiryollarında yol bekçisi olarak çalışan Basrinin uzun yıllardır haber alamadığı oğlunu umutla bekleyişinin öyküsü... Yönetmen Ali Aydın bizi vicdanımızla yüzleştiren ilk filmi Küftegözaltında kaybolan bir gencin ardından geride kalanların hikayesini anlatıyor. Seyfi 18 yıl önce, üniversitede okurken gözaltına alınmış ve o günden sonra kendisinden hiç haber alınamamıştır. Bu durumda ne ölüdür Seyfi ne sağdır, ne vardır ne de yok. Oğlunun kaybından sonra yavaş yavaş kendini toplumdan soyutlamaya başlayan Basri, o olaydan altı yıl sonra da karısını toprağa vermiştir. Onu günden güne çepeçevre saran bir umut yaşatmıştır bugüne kadar. Her gün kontrol etmek için üzerinde yürüdüğü tren yolları, on sekiz yıldır aralıksız her ayın başında ve ortasında oğlunun bulunması için yazdığı dilekçeler... Anadolunun bereketli toprakları ve onu sarıp sarmalayan uçsuz bucaksız tren yolları, umut ve vicdan..."} +{"text":"Kyon, liseye daha yeni baslayacak bir genctir. Hayali varliklara olan inancini liseye baslamadan once birakmistir. Ama olan olur ve daha okulun ilk gunu, herkes kendini yeni sinif arkadaslarina tanitirken; arkasinda oturan ogrenci ayaga kalkar ve \"Normal insanlarla isim olmaz. Aranizda uzayli, baska dunyadan gelen ya da psisik gucleri olan varsa yanima gelsin.\" der. Saka mi degil mi diye dusunen Kyon arkasina dondugunde oldukca guzel bir kizin bunu soyledigi gorur. Suzumiya Haruhi; onu orta okuldan da taniyan ogrenciler onun ne kadar garip oldugunu bildiginden Kyon'a ondan uzak durmasini soyler ama ne mumkun! Kyon bir kere onunla konusmaya baslamistir. Haruhi'nin de onun yakasini birakmaya niyeti yoktur. Nedeni de soyledir: Haruhi, okulda butun kluplere katilmistir ama cok kisa bir sure sonra hepsinden cikmistir. Sebep? = Eglenceli degilmis. Haruhi'ye bir konusma esnasinda, kendi klubu acmasi fikrini istemeyrek de olsa Kyon verir. Iste bu yuzden Kyon, artik Haruhi'nin garip klub aktivitelerine yakindan tanik olmak zorunadir."} +{"text":"Fatih İlçesinin Yavuz Selim Semti. İstanbulun 7 tepesinden 5. sinin üzerine Kanuninin babası Yavuz Sultan Selim hatırasına kırk merdiven ile çevrili bir tepe üstüne yaptırdığı Yavuz Selim Camii. Camiyi çevreleyen yüksek duvarlar. Mahallenin bıçkın delikanlısı Kabadayı Kemal zaman zaman duvar üzerinde muhteşem haliç manzarası eşliğin de içip sızmakta. Merdivenlerin dibindeki ahşap evde Gülnaz pencereden onu seyretmekte. Yüreği ağzında düşm emesi için dualar etmekte. Karşı tarafta Salacakta ise varlıklı bir iş adamının kızı Jale ile Gazeteci Fikret birbirlerini delice sevmekte ve evlilik planları yapmaktadırlar. Sevgililerinden ayrılan, ayrılmak zorunda bırakılan Gülnaz ile Fikretin yolları Tarlabaşında bir evde kesişir. Bu iki yaralı insan birbirlerinin yaralarını sarmak üzere evlenirler."} +{"text":"İsraillilerin çok sevilen kahramanı, düşmanlarını öldürebilmek için kendini feda eden Samson, tarihin ilk intihar bombacısı olabilir mi? Avi Mograbi İsrailli yönetmen Avi Mograbi, kontrol noktalarında Filistinlilerin İsrailliler tarafından nasıl aşağılandığını gösterdiğinde kıyamet kopmuştu. Filmde, bugünün insanlık dışı uygulamalarının görüntüleri, Yahudi turistlerin beyinlerinin eski kahramanlık hikayeleriyle yıkandığı sahnelerle bir arada kulanılmış. Mograbi bunlardan ikisine odaklanıyor: Düşmanlarını kendisiyle birlikte öldürmek için bir tapınağı yıkan Samson'un hikayesiyle Roma istilasına boyun eğmemek için Massada'da toplu intihar eden 900 Yahudi'nin hikayesi. Yönetmen böylece, İsraillilerin bir yandan bu masalları gururla anlatırken, diğer yandan, aslında aynı şeyi yapan Filistinlileri lanetlemelerindeki ikiyüzlülüğü açık ediyor. Mograbi, İsraillileri insanlığa dönüp 'terörist eylem' olarak nitelendirdikleri olaylarda sorumluluk almaya çağırıyor."} +{"text":"The Forgotten Space, Allan Sekulanın, denizin komplike ve sembolik mirasıyla ilişkili olarak güncel denizciliği anlama ve tanımlamayı amaçlayan yazı ve görsel tabanlı projesi Fish Story (1989-1995) üzerine kurgulanmıştır. Gemi, mavna, tren ve kamyonların taşıdığı konteyner kargoları takip eden video, işçi, mühendis, plancı, politikacı ve küresel taşımacılık sistemi tarafından marjinalize edilenleri dinler. Sekula ve Burch, Hollanda ve Belçikada yerlerinden edilmiş çiftçileri, Los Angelesta düşük maaşlı kamyon şoförlerini, Asya ve Avrupa arasında gidip gelen büyük gemilerin çalışanlarını ve düşük ücretlendirme nedeniyle yapbozun kırılgan anahtarı olan Çindeki fabrika işçilerini ziyaret ederler. Bilbaoda ise, denizcilik ekonomisinin ve denizin kendisinin artık bir hükmünün olmadığına dair inancın en sofistike ifadesiyle karşılaşırlar."} +{"text":"Yemekhanelerin adamı, Baltimoredaki devlet okullarında 83,000 öğrenciye hizmet veren beslenme programınıyeşilleştirme çabasını konu alan, nelerin mümkün olduğunu sergileyen olumlu bir girişimi ele alıyor. Aktivistlerin ve yurttaşların el ele vererek öğrencilerin yemeklerini değiştirme girişimini anlatan film, işlevsiz beslenme sistemine çözüm getirmek için kime ve neye ihtiyaç olduğunu gösteren etkileyici bir öykü. Hazır ve işlenmiş yiyeceklerin yerine yerel yetiştirilmiş, taze hazırlanmış gıdaları koymaya çalışan Tony Geraci, şehirdeki devlet okullarının yemek yöneticiliğini yapan New Orleanslı karizmatik bir şef. Geracinin cesur vizyonu kapsamında; okullarda sebze bahçeleri, öğrencilerin tasarladığı mönüler, etsiz Pazartesiler ve sınıflarda verilen beslenme eğitimleri de bulunuyor. Film, ana karakteri Tony Geracinin çevresinde, reform çabalarının başarıya ulaşması için gerekli olan farklı ve dinamik beşeri bileşenleri seyirciye aktarıyor"} +{"text":"Burdura bağlı Hasanpaşa köyünde; her yıl bir çoban yarışması düzenleme geleneği vardır. Bu geleneğe göre çobanlar sürüleriyle beraber teker teker küçük bir su birikintisine girmekte ve suyu peşlerindeki koyunlarıyla birlikte kesintisiz ve hızlı biçimde geçmektedirler. Suyu sürüsüyle beraber tereddütsüz, hızlı ve seri geçen çoban yarışmada birinciliği kazanmaktadır. Takmaz lakaplı yaşlı çoban son sekiz yılın şampiyonudur. Takmaz ve köydeki genç çobanlar çoban yarışmasında koyunların postunu boyamak için kırmızı renkli bir kayadan aldıkları parçaları elemekte, toz boya elde etmektedirler. Ancak gelecek yıllarda kırmızı renkli kayalardan bulmak zorlaşacağa benzemektedir. Çünkü büyük bir bir maden şirketi köy etrafındaki kırmızı kayaların olduğu yerde dev bir mermer ocağı açmıştır. Ali adlı genç çoban şehirdeki bir nalburdan kırmızı toz boya alır. Köylü o yılki yarışmada koyunlarını Alinin şehirden getirdiği hazır boya ile boyar. Ancak Ali o yıl yine dereceye giremez. Çobanlıktan bezen Ali yakınlardaki mermer ocağında şoför olarak iş bulur."} +{"text":"Jon Martello, porno bağımlılığı olan ve kadınlar konusunda türlü takıntılara sahip olan bir adamdır. Arkadaşları arasında Don Juan olarak mimlenen Jon, kadınları elde etme konusunda da bir hayli başarılıdır. Bir gece kulübünde tanıştığı Barbara ise daha önce karşılaştığı hiçkimseye benzememektedir. Bir hayli çekici bir görünüme sahip olan Barbara, doğru erkeğin peşinde olan son derece idealist bir kadındır. Ve sırf bu nedenle bile Jon için önemli bir cazibe merkezi haline gelmesi kaçınılmaz olur. Jon bir yanda her daim yanında olan Esther'le ilişkisinin karmaşasını yaşarken diğer yanda Barbara'yı elde etmeye çalışacaktır. Ünlü aktörJoseph Gordon-Levitt'in yazıp yönettiği ve başrolünde yer aldığı filmin diğer başrollerindeScarlett Johansson ve Julianne Moore yer alıyor."} +{"text":"Tom ve Lucy tatillerini bir değişiklik yaparak bir taşra motelinde geçirmek isterler. Fakat otele doğru giden yollarda, tabelalarda bir gariplik vardır. Genç çift karanlığında çökmesiyle birlikte aynı yollardan geçtiklerini, içinden çıkamadıkları daireler çizdiklerini fark ederler. Dar yollardan oluşan bir labirentin içinde sıkışmışlardır. Kendi arabalarında tuzağa düşürülmüşlerdir. Göremedikleri bir adamın, onların tüm korkularıyla oyun oynamaktadır ve güvenli oldukları tek yerin arabanın içi olduğuna karar verirler. Koltuklarına sımsıkı yapışan çift, aslında bu yaratığın kendilerine çok yakında, arabanın arka koltuğunda olduğunu sonradan fark edeceklerdir. Çeşitli televizyon dizilerinde bölüm yönetmenliği yapan Jeremy Lovering ilk uzun metrajlı işi olan filmin başrollerinde ise Iain De Caestecker, Alice Englert ve Allen Leech yer alıyor."} +{"text":"1950lerin başı, savaş sonrası Hollywood ve tüm mucizeler mümkün. Güzel olan her şeyin elinden tutulduğu ve güzelliğini kaybedene kadar bırakılmadığı günlerde James Dean tabii ki paha biçilmez bir parça ve o da bunun farkında. İkonik hayatının - ya da ölümünün - ardından onlarca hikaye anlatıldı, ancak hiçbiri ona Joshua Tree 1951in baktığı açıdan bakmadı. Bu bir efsaneyi yeniden kurgulayan ve tam da hayal ettiğimiz James Deani yaratan biyografik bir film. Biraz serseri, vahşi bir çocuk ama hep romantik ve sıkı bir entelektüel olan bir adamın kendine güvenli ve yalın bir alan yaratma arzusuna şahit oluyoruz. Uzun lafın kısası, Bayanlar ve Baylar, karşınızda James Dean! Arzumuzun artık belirsiz olmayan nesnesi."} +{"text":"Nana'nın yönetmeninden, kadınların yumuşak dayanıklılığına büyüleyici bir methiye. 2011 Keş! f birincisi Nana'nın yönetmeni, yine dingin ve özenli, yine tabloları andıran güzellikteki sinematografisiyle, adını filme veren karakterin hikayesini yıllar üzerinden anlatıyor. İlk önce Milla ve Leo'yu kendilerine ait olmayan bir evde yaşarken görüyoruz, yoksullar ama aşk var, eğleniyorlar. Sonra, bir ara, Leo bir gemide iş buluyor, Milla'nınsa karnı büyümeye başlıyor. Gel zaman git zaman Leo artık yok. Milla'yı bir otelde çalışırken, sonra oğlu Ethan'la oynarken izliyoruz. Ama hikayenin çağrıştırdığı melodram hissi yok Milla'da. Milla'nın gününün anlarında onunla birlikte kalıyoruz ve kameranın ince ve sade seçimleri sayesinde, Milla'nın etrafındaki alanı saygılı bir mesafeden, Milla'nın varoluşunu koruyan bir gözle izliyoruz. Milla'yla ilk oyunculuk denemesini yapan Severine Jonckeere de, gerçek hayatında genç yalnız anneler için ayrılmış bir sığınma evinde yaşayan genç bir anne ve oyunculuğuyla kadınların yumuşak dayanıklılığının cisim bulmuş hali. Milla da, tıpkı Nana gibi, yönetmeniyle oyuncusunun varoluşu arasında geçen ve iyileştiren bir aşk hikayesi aslında"} +{"text":"Elliot devasa bir kalbi ve büyük bir hayali olan minyatür bir attır. İçinde yaşadığı evcil hayvan çiftliği, Rengeyiği Eğitim Kampı olunca, büyük amcası ile birlikte yürüttüğü çiftliğin keçilerini gütme işi, ona sıkıcı gelmeye başlar. Elliot aslında macera aramaktadır. Evet, doğru. Elliot bir rengeyiği olmak ve Santa için çalışmak ister. Bütün zorluklara rağmen Elliot ve en iyi arkadaşı Hazel, onun tam bu işe göre bir at olduğunu kanıtlamak için işe koyulurlar. Elliot ve Hazel rengeyiği elemeleri için Kuzey Kutbuna gittiğinde, Hazel, Noel'in büyük bir felakete doğru sürüklendiğini öğrenir. Bu arada çiftlikte kötü kalpli bir kadın, arkadaşlarının hayatını zorlaştırmaktadır. Elliot hayatının en büyük seçimiyle karşı karşıya kalır: arkadaşlarını mı kurtarmalı yoksa hayallerinin peşinden gidip Noel'i mi kurtarmalı? Ama belki de seçim yapma şansı yoktur."} +{"text":"Şehirden oldukça uzak dağların, kanyonların, nehirlerin çevrelediği doğa harikası bir bölgede yer alan ve şirin bir köy olan Turan köyünün kaderi bir sabah köy üzerinde uçmaya başlayan ve nereden, kim tarafından kontrol edildiği anlaşılamayan helikopterlerin taşıdığı sandıkları bölgeye bırakmasıyla değişecektir. Sandıkların içinden çıkan ve kendi içlerinde bir hiyerarşiye sahip sülük benzeri yaratıklar insanları kontrol altına alarak tüm bölgeyi gerçek bir kaosa sürükler ve halkın içinden çıkılamaz bir kabusla yüz yüze gelmelerine sebep olurlar. Kontrol altına alınanlar ve hayatta kalmaya çalışanlar olarak ikiye ayrılan köyde taraflar arasındaki yoğun mücadele sürerken, bölgeye gelmek zorunda kalan altı kişilik arkadaş grubu ise tüm bu karmaşanın tam ortasında kalacaklardır. Ve sonu gelmeyen korku başlayacaktır."} +{"text":"Güney Afrika kırsalına kamp yapmaya giden bir grup genç arkadaş, sabah bir uyanır ki bedenleri değişmiştir. Birden kendilerini siyasi ve kişisel can alıcılığı olan, çıkmazlarla dolu bir labirentin ortasında bulurlar. Dört arkadaş kamp yapmak üzere yola çıkar. Gidecekleri yer Güney Afrika'nın kuzey ucunda ıssız bir çiftlik evidir. Ev, Lexi'nin ailesine aittir. Lexi, en yakın arkadaşları Xoli ve Tatiana'nın yanısıra, onların tanımadığı ve şoven laflarıyla kızları baştan sinir eden Thami'yi de çağırmıştır. Yolculuğu telefonlarıyla çekerler; etraflarındaki kırsal giderek çoraklaşır. Kamp kurarlar fakat ertesi sabah uyandıklarında beklenmedik bir gelişmeyle karşı karşıya kalırlar; gece içinde bedenleri değiş tokuş yapmıştır. Öfke, tiksinme ve eğlenmeye kadar çok farklı tepkileri olur. Ancak kesin olan bir şey vardır ki, eve bu şekilde dönemeyeceklerdir. Bir çözüm bulana kadar bir arada kalıp anlaşabilmeleri gerekecektir. Ancak gerginlik de gitgide tırmanır. Komedi her an trajediye dönüşecek gibidir. Aşkın Fantezi; ırk, cinsiyet ve kimliğe dair yaratıcı, derinlikli ve akıllarda kalacak bir sorgulama. Ayrıca, arkadaşlığa dair de önemli bir sözü va"} +{"text":"Film, kendi okuduğu liseye yıllar sonra öğretmen olarak gelen Tarık'ın acı hatıralarını ve kaybettiklerini yeniden hatırladığı o semtte, okuldaki öğrencilerini kurtarma hikayesini anlatır. Karşılaştığı İmkansız olasılık denebilecek olaylara karşı matematik öğretmeni Tarık, umudunu hiç kaybetmeden aynı yolda ilerler. Uyuşturucu belasına kapılmış sürüklenip giden öğrencilerine birer değer olduklarını onları kazanarak göstermeye çalışacaktır. Herkesin umudunu kestiği bu öğrenciler Abdullah, Fatma, İsmail, Reis ve daha birçoğu öğretmenleri Tarık sayesinde kendilerinin farkına varacaklardır. Bir matematik öğretmeni yalnızca matematik dersi vermenin ötesine geçip onların adeta hayat dersinden geçmelerini sağlamaya çalışacaktır. İmkansız Olasılık hayatın yalnızca size söylenenlerden ibaret olmadığının ve kötülüğün siz istediğiniz sürece sizi ele geçirebileceğinin, buna karşı koymanın sizin elinizde olduğunun örneğini, bir matematik öğretmeninin hikayesi üzerinden anlatmaya çalışır."} +{"text":"Suriye. Savaş. Şiddet. Yıkıntıların ardında, binlerce Suriyelinin yaşadığı bir hüzün ve korku anı var: Kendi evlerini terk etmek durumunda kaldıkları o sonsuz an. Ya kuşatma altındaki kentlerini henüz terk etmemiş, ya Suriyenin başka bir yerine kaçmış, ya da Lübnanda mülteci olarak bekleyen insanlarla tanışıyoruz. Sürekli bir güvensizlik hissi, köksüzlük, rüzgarda titreyen bir yapraktan farksız olduğunu bilmenin insanı yıpratan ağırlığı. Ortaya sorular düşüyor: Giderken yanında ne götürürsün? Geride bıraktıklarını nereye saklarsın? Giderken kimsindir artık sen? Kimin kendine ait bir alana sahip olma hakkı vardır? Evini terk ettiğinde gücün nereye gider? Gitmek için hazır olmak mümkün müdür? Tekrar yerleşmek mümkün müdür? Bavul yapma, eşyaları kutulara yerleştirme, en sevilen eşyalar, eski fotoğraflar ve kapalı perdeler kalıcı bir acının içindeki yerlerini alıyor."} +{"text":"Tahran'da, genç bir kızın yaşamının aile ve toplum baskısıyla adım adım dağılmasını anlatan; bunu da güçlü ve özgün bir görsel dille anlatan çarpıcı bir film. Ava, Tahran'da varlıklı ailesiyle yaşayan bir lise öğrencisi. Hayatı okul, viyolin dersleri ve ev arasında oldukça sıkı yönetilen bir program çerçevesinde geçmektedir. Şüpheci ve aşırı korumacı annesi, bir oğlanla yaşadığı masum buluşmayı sorgulayıp, işi jinekolojik muayeneye kadar götürünce, Ava'nın dünyası alt üst olur. Sonrasında Ava, özel hayatına yapılan bu korkunç müdahaleyi hazmedemez ve hem okulu hem de çok sevdiği viyolini aksatmaya başlar. Artık annesinin koyduğu sıkı kurallarla daha fazla karşılaşan Ava için beklenmedik ve ciddi sonuçlar doğuracak olan olaylar gelişir. Kendi yaşadıklarından yola çıkarak senaryosunu yazdığı filmde yönetmen Sadaf Foroughi, Ava'nın kıstırılmış dünyasını ve ergenlik bunalımını çarpıcı bir görsel dil ve gerçekçilikle anlatıyor. Ava rolündeki Mahour Jabbari'de gördüğümüz güç ve incelik de filmi; gençliğin özgürlüğe olan özlemine dair uzun süredir izlediğimiz en çarpıcı yapıtlardan biri yapıyor."} +{"text":"Templaton kardeşler; Tim ve Patron Bebek, küçük kardeşi Ted yetişkin olmuş ve birbirlerinden ayrı düşmüşlerdir. Tim, artık evli, çalışmayan bir babadır. Ted, yüksek riskli yatırım fonu CEO'sudur. Ama modern ve hevesli bir yaklaşıma sahip olan yeni bir patron bebek onları bir araya getirmek ve yeni bir aile şirketine ilham olmak üzeredir. Tim ve evin geçimini sağlayan karısı Carol, 7 yaşındaki süper zeka kızları Tabitha ve yeni doğan, sevimli bebekleri Tina ile birlikte banliyöde yaşarlar. Prestijli Acorn Gelişmiş Çocukluk Merkezi'nde sınıfının birincisi olan Tabitha, Ted amcasını idolleştirmiştir ve büyüdüğünde onun gibi olmak ister. Ama hala aşırı aktif ve gençlere özgü hayal gücüyle temasta olan Tim, Tabitha'nın çok fazla çalışmasından ve normal çocukluğu kaçırdığından endişe eder. Bebek Tina Tabitha'nın okulunun ve gizemli kurucusu Dr Erwin Armstrong'un, ardındaki karanlık sırları açığa çıkarmak üzere BabyCorp için çalışan çok gizli bir ajan olduğu ortaya çıktığında bu durum Templeton kardeşleri beklenmedik yollarla yeniden bir araya getirecek ve aile olmanın anlamını yeniden değerlendirmelerine ve gerçekte neyin önemli olduğunu keşfetmelerine yol açacaktır."} +{"text":"Murakami'yi çevirmek demek; onun yalnız, hülyalı karakterleriyle aynı rüyayı paylaşmak demek midir? Mette Holm, Haruki Murakami'nin ilk romanı Kaze No Uta O Kike adlı ilk romanını çevirmeye başladığı günlerde, Tokyo metrosunda yürürken iki metre boyunda dev bir kurbağa onu takip etmeye başlar. Kurbağa, Mette'yi her yerde takip eder, sanki; derin uykusundan uyanarak, dünyayı nefretiyle yok etmeye çalışan dev Solucan'la kavgasına çevirmeni de dahil etmek ister gibidir. Bundan 20 yıl önce, Murakami'nin ismini kimseler bilmezken, Mette ilk Murakami romanını okumuştur. O zamanlar yazarın hayali dünyalarının ileride kendi dünyasını nasıl şekillendireceğini aklından bile geçirmemiştir. O günden beri ise, Danimarkalı okuyucularına Murakami'nin kafa karıştıran ve tartışılan dünyalarını çevirmek için binlerce saat çalışmış, dünyanın her yerinde milyonlarca okuyucunun aklını uçuran hikayelerle yaşamıştır. Murakami'nin yalnız ve hülyalı karakterlerinin söylediklerinin en mükemmel çevirisini bulmaya çalışırken, Mette'nin dünyasında da gerçek ve hayal birbirine girmektedir."} +{"text":"Zamanımızın en acı hikayesi, bu güzel ve cesur Suriyeli gençlerin gündelik hayatları üzerinden anlatılıyor. Arap Baharı günleri; havada özgürlük ihtimalinin mutluluğu var. Şamlı radyo DJ'i Obaidah Zytoon ve arkadaşları da sokaklara çıkıyorlar, ellerinde kameralarıyla. Obaidah bizi en yakın arkadaşlarıyla tanıştırıyor; şair Hisham ve büyük aşkı hukuk öğrencisi Lulu; isyankar davulcu Rabea; genç aktivist Amal; mülayim bakışlı, güzel gülüşlü mimarlık öğrencisi Houssam. Siyaset üzerine konuştukları kadar, sanattan ve ilişkilerinden de konuşuyorlar. Onlarla birlikte plajda takılıyoruz, evlerinde köpek yıkıyoruz, aşık oluyoruz. Bazen de gösterilerde koşturuyoruz ya da başka bir kente orada gerçekten neler yaşandığını öğrenmeye gidiyoruz. Birkaç yıl süren bu çekimler boyunca, Obaidah ve arkadaşlarının geleceğe dair umutları şiddetle, ölümle ve hapisle sınanıyor. Zamanımızın en acı hikayesi, bu güzel ve cesur Suriyeli gençlerin gündelik hayatları üzerinden anlatılıyor. Kimi yüzler, kişilerin güvenliği için bulanıklaştırılmış. Kimi yüzlerinse, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar acıklı olaylar nedeniyle bulanıklaştırılmasına gerek kalmamış"} +{"text":"Film, bir yalan yüzünden ayrılan Ulvi ve Hülyanın yıllar sonra yeniden bir araya gelişini anlatır. Ulvi ve Hülya, okulları biter bitmez evlenmeyi planlamaktadır. Hülya bir kimyager, Ulvi ise bir doktor olacaktır. Fakat Hülyanın babasının ani ölümü ve Ulvinin Avrupadaki bir eğitime gitmesi, Hülyayı çaresiz bırakır. Parasızlık kalan Hülya, Ulvinin Avrupada evlendiğini duyunca, umudunu keser ve Fahrinin teklifini kabul eder. Fahrinin çetesi için uyuşturucu imal edecektir. Hülya, çeteden ayrılmak istediğini söylediğinde Fahri ile araları bozulur. Fahrinin adamlarından kaçarken bir trafik kazası geçirir. Bu trafik kazasında kör olan gözleri yeniden görmeye başladığında, kaybettiği her şeye kavuştuğunu fark edecektir. Kavuştuğu eski günleri, yeniden kaybetmemek için çetenin çökertilmesine yardım edecektir."} +{"text":"A boy is abandoned in the heart of the desert by his step father. He takes refuge with two orphans who live in an abandoned mining town. The three kids struggle to survive through series of increasingly desperate and serious crimes. They meet their downfall after a murder weighs too heavy upon their conscience. Written by James Mann In this visually arresting and gritty drama, a teenage boy named Phillip is abandoned in the desert by his Step Father. He struggles against the odds for days, surviving just long enough to make his way into an abandoned mining town inhabited by two mysterious orphans, Jack and Lucy. They reluctantly invite the desperate stranger into their broken dystopia. But as a bond forms between Lucy and Phillip, jealousy begins to boil inside of Jack. At his wits end, Jack leads Phillip and Lucy on a long journey back into civilization and on spree of increasingly dangerous crimes."} +{"text":"Montparnasse 19 1958 Fransa - İtalya ortak yapımı biyografik dramatik filmdir. Özgün adı Les Amants de Montparnasse olan film, ABD'de sinemalarda Modigliani of Montparnasse, İngiltere'de ise The Lovers of Montparnasse adlarıyla gösterime sunulmuştur. Jacques Becker'in yönettiği filmin senaryosunu Michel-Georges Michel'in Les Montparnos adlı romanından Jacques Becker ve Henri Jeanson birlikte uyarlayıp yazmışlardır. Filmin projesi Alman asıllı Fransız yönetmen Max Ophüls tarafından başlatılmıştı, ancak bu ünlü yönetmen senaryonun yazılması aşamasında ölünce yönetmenlik görevini Jacques Becker devraldı ve filmin jeneriğine de Max Ophüls için bir ithaf yazısı koydurdu. Modigliani'yi Gerard Philipe'in canlandırdığı filmin diğer önemli rollerinde Lilli Palmer, Anouk Aimee, Gerard Sety, Lino Ventura ve Lila Kedrova oynamışlardır. Siyah beyaz görüntülerini Christian Matras'ın çektiği filmin özgün müziğini İstanbul doğumlu, Musevi asıllı Fransız besteci Paul Misraki (1908 - 1998) yapmıştır. Konusu 1919 yılında Paris'te geçen film, ünlü İtalyan ressam Modigliani'nin ölümünden önceki son yılını anlatır. Hayattayken anlaşılmayan ve tabloları hiç satmayan bu ressam alkol ve uyuşturucu dolu günlerin arkasından daha 35 yaşındayken yoksulluk içinde tüberküloz menenjitinden ölmüştü. Filmde sanatçının aşırı alkol tüketmesine gönderme yaparak bir eleştirmen şöyle demiştir: \"Montparnasse 19'da betimlendiği şekliyle Modigliani'nin yanında Vincent Van Gogh Pat Boone gibi kalır\" Ressam Modigliani'nin hayat öyküsü 2004 yılında yönetmen Mick Davis tarafından Modigliani adıyla bir kez daha sinemaya aktarılmıştır. Bu filmde Modigliani'yi bu kez Andy Garcia canlandırmıştı."} +{"text":"Hayatını balıkçılık yaparak sürdüren genç adam, çevresinde bileğinin gücüyle de ün yapmıştır. Herkesin sevdiği, saydığı balıkçı genç, arkadaşlarıyla birlikte bir meyhaneye gider. Kafalar çekilip eski günler hatırlanır birbiri ardına. Sohbetin koyulaştığı ve kadehlerin kaldırıldığı bir anda çevreleri sarılır. Bu bir baskındır. Haraççı kabadayılar balıkçı gençten haraç isterler. Delikanlı direnir, tehditlere kulak asmaz ve aralarında büyük bir kavga başlar. Balıkçı genç ve arkadaşlarından dayak yiyen kabadayılar meyhaneyi terkederler. Çok iyi dövüşen genç, meyhanecinin de dikkatini çekmiştir. Balıkçı gencin bu olay nedeniyle başı derttedir. Dayak yiyen kabadayılar rahat vermezler. Bir barda eğlenirken yine çevresi sarılır gencin. Yine kavga. Dayak yiyen de yine, müşterilerin huzurunu kaçıran kabadayılardır. Olaydan sonra barın sahibi adamlarını gönderip delikanlıyı buldurur. Ona, dolgun bir maaş karşılığında barın fedaisi olmasını teklif eder. Balıkçı genç, önerilen teklifi kabul edip işe başlar. Barın tüm güvenlik işini teslim almıştır. Bu arada barda çalışan kızlardan biri, gönlünü delikanlıya kaptırır. Aralarında gizli bir ilişki başlar. Barın patronu durumu fark edince bozulur. Araları açılmak üzereyken delikanlı kızı kaçırır. Patronun adamları kaçakların peşine düşerler. Maceralı bir takipten sonra, rıhtım kenarındaki mavnalarda gizlenen genç kaçamaz. Kötü bir şekilde kıstırılmıştır. Çevresini saran silahlı adamlardan kurtulması mümkün değildir. Sonu ölümdür"} +{"text":"Bu ikinci bir oranı Pro-Beyzbol takımı sonsuza tarihi değişti bir beysbol oyuncusu Underdog ilgili gerçek bir hikaye saptıyoruz. Bu hikaye geri 1982 ve Pro-Beyzbol Ligi Kore'de bir resmi lansmanı gördüm en önemli yıl için izleyiciler taşıma. Kadar görünürde hiçbir ibrik GAM Cmt iyi tutmaya-Yong kararı Sammi superstars tüm lig en kötü takımı vardır. Bu Sammi superstars Lig's elit takımı, bu OB Bears, zaten tüm üst oyuncu Ace Park nedeniyle 20 ardışık oyunlar sürmüş bir kazanma çizgisinin ortaya sahipleri yüzü olmak önemli bir gün. Diğer tüm Sammi superstars pitchers caymak korku içinde, Sa-Yong sırasında Bay GAM's Zafer hakkında ne olduğunu diğer takım göstermek için ücret özlem alır."} +{"text":"Enerjimizin nereden geldiğini ve bundan kimin kar sağladığını sorgulamak biraz acayip gelebilir. Zaten herkesin damında da güneş panelleri yok. Ama yeşil ekonomi eğitimcisi David Chernushenko'nun var ve onunkiler ihtiyaç duyduğundan fazlasını üretiyorlar. Peki o zaman bunu neden paylaşamasın ki? Yeni teknolojiler enerji güvenliğimizin elimizin altında olduğu anlamına geliyor ama bunun karşısında hala güçlü bir direniş var. Büyük enerji lobisinin yalanlarını ortaya koyan David, sürdürülebilir bir geleceğin aslında neye benzeyebileceğini açığa çıkartma yolunda küresel bir yolculuğa çıkıyor. Yeni çözümler geliştiren son derece etkileyici mucitlerden, egzantrik eko-eylemcilere, oradan da tümüyle yenilenebilir enerjiyle yaşayan topluluklara giden yolda David, politik, ekonomik ve demokratik değişim için gerekli olan herşeyin kapımızın eşiğinde olduğunu gösteriyor ya da hemen üstünde."} +{"text":"Michael dünyada bir iz bırakmak için çabalıyor. Onun hayatındaki en iyi şey sadık sevgilisi Shea'dır. Bunun dışında Michael'in ne gidecek bir yönü ne de arzusu vardır. Şimdi uyuşturucu satıcısı olan iki eski arkadaşına rastladığı zaman hayatı değişir. Michael'i art niyetlerini açığa vurmayarak kendi dünyalarına çekerler fakat uluslararası efsanevi bir suçlu ve İlluminati üyesi olan J. Markeaur'un binlerce dolar değerindeki uyuşturucularını kurtarmak zorunda kalınca kendilerini bir yaşam savaşı içinde bulurlar. Fakat Markeaur'un daha büyük problemleri vardır. İhanet ettiği ve bir katil olan Marko, ve şimdi o intikam peşindedir. Onların bütün hareketleri kendi gizli ajansına sahip ve J. Markeur'u ortadan kaldırmak isteyen, eski bir polis olan, gizemli kate tarafından izlenmektedir. Onların kaderleri hayatlarını değiştirecek sonuçlarla birlikte bir hesaplaşmada kesişir. Kim yaşayacak? Kim ölecek?Her şeye rağmen, hepsi bundan zararlı çıkacaklardır."} +{"text":"Karizmatik Atlas tarafından yönlendirilen sihirli süper grup Mahşerin Dört Atlısı yüksek teknolojili sihirbazlık gösterileri sergilemektedir. Bu adamlar izleyicileri önce başka bir kıtadaki bir bankayı soyarak, daha sonra beyaz yakalı bir suçlunun bankadaki milyon dolarlarını izleyicilerin banka hesaplarına aktararak şaşırtıyorlar. Özel FBI ajanı Dylan bu sihirbazlara hak ettiği cezayı çektirmeye ve daha büyük bir soygun yapmadan önce onları durdurmaya kararlıdır. Ancak hakkında şüpheleri olan Interpol ajanı Alma ile çalışmak zorundadır. Başka çare bulamayan Dylan banka soygununun kılık değiştirilerek ve video hileleriyle yapıldığını ileri süren ve ünlü bir sihirbaz olan Thaddeustan yardım ister. Dylan ile Almanın aynı fikirde oldukları tek şey sihirbazların dışarıda bir adamlarının olduğu ve onu yakalarlarsa sihirbazların suç eğlencelerine son verebilecekleridir. Baskı arttıkça ve dünya Dört Atlının muhteşem son gösterisini izlemek için sabırsızlandıkça, Dylan ve Alma da bir cevap bulmak için zamanla yarışmaktadır. Ancak kısa bir sure sonra, bu illüzyon ustalarının bir adım önüne geçebilmenin imkansız olduğu anlaşılır."} +{"text":"Eşi Erol, Güneydoğuıda şehit düşen Berna, 4 yaşındaki kızı Begüm ile tek başına kalmıştır. Genç yaşta dul kalmanın güçlükleriyle yaşamaktan yorulan Berna, sevmediği halde, onunla çıkarları için evlenmeye çalışan Avukat Halitıin evlenme teklifine olumlu bakmaktadır. Halit ise, Bernaının varlıklı babasının avukatıdır ve Bernaıyı sevmediği, Serap adlı bir kadınla ilişkili olduğu halde, babasından kalacak servetine göz diktiği için onunla evlenmeye çalışmaktadır... Bir gün Berna, bir oyuncakçı dükkanında Kemal ile karşılaşır. Düşürdüğü cüzdan, Kemal ile Bernaıyı tekrar biraraya getirir. Bernaının evine yapılan bu ziyaret, Kemalıe geçmişi hatırlatır. Duvardaki resimler, çatışma esnasında hayatını kaybeden ve kollarında can veren komutanı Erolıdan başkası değildir... Berna ile Kemal arasında doğan yakınlık, onlara nasıl bir gelecek hazırlayacak?"} +{"text":"Gizli bir görevli FBI Ajanı Amanda Foster'in kimliği açığa çıkar. Nick Costantine'i Los Angeles'ta federal bir hapishaneye götürmekle görevlendirilir. Nick şirket sırlarını, en fazla parayı verene satmakta olan ileri teknoloji hırsızıdır. Amanda kısa bir süre sonra tuzağa düşürüldüğünü fark eder. Tıpkı kimseye güvenemeyeceğini fark ettiği gibi... Meslektaşlarına bile güvenemeyeceğini fark eder. Los Angeles büyük bir depremle sallanır. Her ne kadar kanunlar önünde farklı konumlara sahip olsalar da Nick ve Amanda Los Angeles'in harabeye dönmüş sokaklarında peşlerindeki acımasız suikastçilere ve kirli polislere karşı koyabilmek için güçlerini birleştirmek durumundadırlar. Bir yandan hayatta kalmaya çalışırlarken diğer yandan da Amanda kızını bulmaya çalışmaktadır. Nick ve Amanda hayatta kalmanın bir yolunu bulmak zorundadırlar."} +{"text":"Eski bir banka çalışanı olan Jun-Oh, bir sigorta ajansındaki işinin ilk gününde; birinin intihar ettiği bir durumda, biriktirilmiş hayat sigortası poliçelerine ne olacağını soruşturan birinden telefon alır. Birkaç gün sonra da Jun-Oh'a, bir poliçe sahibi tarafından, bizzat evine gelip gelemeyeceği sorulur. Eski ve yıpranmış eve vardığında Jun-Oh, asık suratlı bir adam tarafından karşılanır. Bir süre konuşurlar ve daha sonra adam sigorta çalışanından, oğlunun odasına gidip onunla konuşmasını ister. Sigorta çalışanı odanın kapısını açar açmaz, çocuğu bir iple tavana asılı ve ölü olarak bulur. Polis durumu hemen araştırmaya başlar ve otopsiyle diğer kanıtlar ışığında olayın bir intihar eylemi olduğuna karar verir. Bu olaydan sonra çocuğun babası Jun-Oh'un ofisine gelir ve oğlunun hayat poliçesiyle ile ilgili parayı sorar. Jun-Oh adamdan şüphelenir ve adama soruşturma yargıcının raporu gelene kadar beklemesini söyler. Bunun üzerine adam öfkelenip ofisi terk eder. Yine de her gün gelip parayı sormaya devam eder. Sonunda Jun-Oh'un patronu adama, oğlunun hayat sigortası poliçesini ödemeye karar verir. Bütün yaşananlardan sonra Jun-Oh'un hayatı normale dönmez ve hatta peşine takılan biri yüzünden her şey daha da kötüye gider -ki bu kişi yüksek bir olasılıkla ödemeyi sonlandırdıkları poliçe sahibidir."} +{"text":"Bugüne dek işlenmemiş bir konuyu özel bir yaklaşımla ele alan belgeselde, ucuz otellerde yaşamak zorunda kalmış ve hayatlarını bir valize sığdırmış kişilerin odasına, hayat hikayelerine, en samimi sohbetlerine konuk olacaksınız. Onları bu hayata mecbur bırakan nedenlerin izini süren Sevinç Yeşiltas, bu belgeseliyle bir tutunamayanlar külliyatının inşasına başlamış. Aileden, düzenli ve adı konulmuş güvenceli hayatlardan, her türlü konformizmden uzakta, iyice kenara çekilmiş, bedenleri ödünç bir hayata yerleşirken ruhları geniş sözcüklerle dile gelmiş yoksul insan öyküleri, kaçırılmaması gereken bir davet niteliğinde. Otel Odaları belgeselinin en belirleyici yanı; bugüne dek sanatın her dalına ilham kaynağı olmuş otelde yaşama kavramını bambaşka bir yaklaşımla ele alması. İzleyiciyi gerçekliğin en yorumsuz ve yalın haliyle buluşturmayı hedefleyen belgeselde yokluk içinde sabırla aza kanaat eden, bir odaya hayatlarını sığdıran karakterlerin geniş dünyasına konuk olacağız... Kameramanlığını Levent Ahinin, Yönetmen yardımcılığını Alev Ketenin Kurgusunu Cantekin Cantez in ve Müziklerini Ulaş Özdemir in yaptığı belgeselin ilk bölümünde Ödemişteki Yıldız Oteline konuk olup, 65 yaşındaki müzisyen Önder Akinin hikayesini izleyeceğiz."} +{"text":"İranlı kadın yönetmen Samira Makhmalbafın filmi, günümüz Afganistan'ında, kadınların önündeki sosyopolitik olanakları irdeleyen, ince bir mizah ve şiirsel diyaloglarla bezenmiş bir yapıt... Afganistanda taliban rejiminin düşüşünden sonra, gayet tutucu babasıyla birlikte yaşayan bir genç kız olan Noqreh, kendi cinsinden olanlara tanınan yeni özgürlükleri bir denemeye karar verir. Bir at arabacısının cüzi geliriyle evini geçindirmeye uğraşan yaşı ilerlemiş babasını kırmamak için, Noqreh kuran kursuna gidermiş gibi yapar, ama dersten kaçar, siyah terliklerini atıp topuklu ayakkabı giyer ve kızların pek çok şeyin yanısıra özsaygıyı da öğrendiği, yeni açılmış laik bir okulun öğrencileri arasında yerini alır. Siyasetle ilgili bir derste Noqreh, eski Pakistan başkanı Benazir Buttodan ilham alarak, ülkesine başkan olma hayalini dile getirir. Öğretmeni bu fikri saçma bir fantezi gibi görmek yerine, öncelikle sınıf başkanı seçilerek rüyasını gerçekleştirmeye başlaması için Noqrehyi teşvik eder. Noqreh başlattığı kampanyada, ona aşık olan yakışıklı genç bir şairin desteğini de arkasına alır. Bu arada Noqrehin babası Kabilde her yerde gördüğü \"kafirlikler yüzünden dehşete düşer ve ailesiyle birlikte, çorak çölün ötesine, ahlaken daha uygun bir yere taşınmaya karar verir..."} +{"text":"5 KITA, 70 ÜLKE, 5 BİN RÖPORTA, 40 DİL... 3000 SAAT ÇEKİMİN 5 YILDA TAMAMLANDIĞI ÜNLÜ FRANSIZ FOTOĞRAFÇI YANN ARTHUS-BERTRANDDAN MUHTEŞEM BİR BELGESEL. 6 MİLYAR ÖTEKİ 6 MİLYAR İNSANIN ÖZÜNE DOĞRU YAPILMIŞ SIRADIŞI BİR YOLCULUK. her bir insanın söyleyeceği ilginç bir şeyi mutlaka vardır ve her bir insan bunu söyleme hakkına sahiptir, onlar bilmeseler bile İnsan ve Doğa ile ilgili başarılı eserlere imza atan ödüllü fotoğrafçı ve Yönetmen Yann Arthus-Bertrandın 6 Milyar Öteki belgeseli insanoğlunun üniversal ve bireysel değerlerini ortak sorular sorarak ortaya çıkaran, her birinin duygusal ve insani açıdan küresel ölçekte fotografik portrelerini yansıtan son derece çarpıcı bir yapıt. Ünlü Fransız fotoğrafçı Yann Arthus-Bertrand, sadece insanlarla tanışmak ve basit bir şekilde iletişim kurmayı amaçlayarak 2003te 6 Milyar Öteki projesine Sibylle dOrgeval ve Baptiste Rouget-Luchaire ile başlayan ve ekibine 4 yönetmen daha katarak 5 kıtada 70 ülke gezmiş, 5000 röportajdan 3000 saatlik ham görüntü elde etmiştir. İnsanlara, aile, aşk, mutluluk gibi bizi birleştiren ama savaş, tecrübeler, kültürel değerler veya inançlar gibi birbirimizden ayıran değerleri içeren 40 civarında sorular sorarak aslında insanoğlunun özünü sade ama çarpıcı bir şekilde irdeleyebilen muhteşem bir eser ortaya çıkarmıştır. 6 Milyar Ötekinin ne bir jeopolitik ve ne de sosyolojik bir çalışma olduğunu söyleyen yönetmen, bunun sadece insan hikayelerinin koleksiyonu ve insanoğlunun perspektifi olduğunu savunuyor. Brezilyalı balıkçıdan Çinli çiftçiye, İtalyan anneden, Etiyopyalı babaya kadar öteki insanların korku, neşe, rüyalar gibi hikayelerini bizimkilerle birleştiren belgesel, dünyanın varoluşu için insanoğlunun çeşitliliğinin kabul görmesi gerektiğinin altını çizmektedir. Farklı değer yargılarına sahip insanların çeşitliliğini ortak bir dilde birleştirmeyi hedefleyen belgesel hepsine aynı soruları sorarak her bir kişiyi aynı format içerisinde yakın çekim yaparak filme almış. İnsanların duygu ve düşüncelerini içtenlikle hatta ağlayarak kamera yokmuşçasına samimi bir ortamda anlatmasını sağlayabilmesi de ekibin ne kadar başarılı olduğunun bir göstergesidir."} +{"text":"Missing in Action Joseph Zito tarafından yönetilen ve Chuck Norris'in oynadığı bir 1984 aksiyon filmi. Vietnam Savaşı POW / MIA sorunu bağlamında ayarlanır. Savaş kampı 10 yıl önce bir Vietnamlı tutuklu kaçtı Albay Braddock, Vietnam Vietnam Savaşı sırasında missing in action olarak listelenen Amerikan askerleri bulmak için döner. Albay James Braddock, bir Kuzey Vietnamlılar esir kampında yedi yıl boyunca sonra 10 yıl önce kaçan bir Amerikan subayıdır. Kanlı savaştan sonra, Braddock Ho Chi Minh City giden bir hükümet soruşturması takım hala esir tutulan Amerikalıların raporlarını kontrol etmek eşlik eder. Birlikte, onlar Genel TRAU gelen Amerikan savaş esirlerinin serbest ormana bir misyon derin başlatmak isterler."} +{"text":"'Ender's Game', 2070 yılında geçen, fütüristik bir film. Dünyaya yapılan bir 'uzaylı' saldırısı sonrasında hayatta kalmak için savaşmaya başlayan insanlık, gezegenlerini ele geçirmeye çalışan 'Buggers' isimli yaratıklara karşı büyük bir mücadeleye girişirler. Görevinde başarılı olmaya çalışan insanoğlu, bu dünyadışı yaratıkları yok etmek için özel olarak çalışacak olan IF isimli seçkin bir ordu kurar. Hikayemizin başkarakteri Andrew Ender Wiggin ise özel yeteneklere sahip bir çocuktur ve bazı çocuklar gibi o da gelecekte bugger'lara karşı savaşması için özel olarak eğitilir. Orson Scott Card'ın romanından beyaz perdeye uyarlanan filmin senaryo ve yönetmen koltuğunda 2005 yılında çektiği 'Tsotsi' filmiyle 'Yabancı Dilde En İyi Film' Oscar'ını kazanan Gavin Hood bulunuyor."} +{"text":"Çiftlik sahibi İzzet Ağa annesi babası kazada ölen bir çocuğu karısının bütün itirazlarına rağmen evine alır. Aynı yaşlarda kendi oğlu Necdet ve kahyanın torunu Ayşe birlikte büyürler. Ayşe ile Ahmet birbirlerini sevdiklerini anlar ve evlenmeye karar verirler. Diğer taraftan Necdet çiftlikte çalışan Zeynep i hamile bırakmıştır. Annesinin de teşviki ile Ahmet i para ve haber göndermek üzere Zeynep in evine gönderir. Bu gidip gelmelere şahit olan köylü ikisinin arasında aşk olduğunu zanneder. Bir tartışma anında Necdet Zeynep i bıçaklayarak öldürür. Ahmet ten şüphelenen Jandarma düğün günü onu tevkif eder. Ahmet hapse girer, dedesi ölen Ayşe yalnız kalmıştır. Bir akşam zorla eve giren Necdet, Ayşe ye tecavüze yeltenir. Ayşe İstanbul a kaçar ve bir ailenin yanına sığınır. Ahmet ten bir erkek çocuk dünyaya getirir. Suçsuz olduğu anlaşılan Ahmet hapisten çıkar. Kader baba ile oğulukarşılaştırır veaile bir araya gelir."} +{"text":"Meg Murry sadece çevresine uyum sağlamak isteyen kendi değerini bulmakla ilgili sorunlarla uğraşan sıradan bir ortaokul öğrencisidir. Dünyaca ünlü iki fizikçinin kızı olan Meg zeki ve eşsiz yeteneklidir, Meg'in erkek kardeşi Charles Wallace da öyle, ama bunu yeni fark etmektedir. İşleri zorlaştıran ise Bay Murry'nin gizemli ortadan kayboluşu olur, bu olay Meg'i harap eder ve annesini çok üzer. Charles Wallace, Meg ve sınıf arkadaşı Calvin'i üç göksel varlıkla tanıştırır, onların eşliğinde babalarını aramak üzere Dünya'ya giderler ve birlikte muhteşem maceraları başlar. Tessering olarak bilinen zamanda ve uzayda kıvrılma aracılığıyla yolculuk ederken kudretli kötü bir güce karşı koymak zorunda kaldıkları, hayallerinin ötesinde dünyalara giderler. Eve dönmek için, Meg evreni hızla kuşatan karanlığı yenecek yeterli gücü toplamak için içindeki karanlıkla yüzleşmelidir."} +{"text":"Cennet ve Kemal birbirini çok sevmektedir. Fakat bu sevgiye hiç beklemedikleri bir olayla gölge düşer. Köyün zengin delikanlılarından Hüseyin bir gün Kemalin dilsiz olan kardeşi Gülcanı eski bir kilisede sıkıştırıp, tecavüz etmeye kalkışır. Olanlara istemeden şahit olan Cennet ise duruma müdahale eder ve Gülcanı kurtarır. Kendisine engel olan Cenneti görür görmez aşık olan Hüseyin bu kez Cennetin peşine düşer. Cenneti elde etmek için her yolu deneyen Hüsayin Cennete karşı Gülcanı kullanır ve kızı kaçırır. Gülcanı öldürmekle tehdit eden Hüseyin Cennetin gönülsüz de olsa ikna olmasına neden olur. Sevgilisi ve sevgilisinin kardeşinin hayatını kurtarmak arasında seçim yapmak zorunda kalan Cennet olanları Kemale anlatamaz ve Gülcanı kurtarmak için Hüseyinin evlilik teklifini kabul etmek zorunda kalır. Düğün günü geldiğinde olanların şokuyla Gülcanın dili çözülür ve her şeyi ağabeyine anlatır. Bütün olanları kardeşinden öğrenen Kemal tam bir şok içindedir."} +{"text":"Bir parça star biyografisi, bir parça toplumsal tarih; İrlanda tarihini değiştiren ve dünyaya örnek olan drag queen Panti Bliss'in eğlenceli ve ilham veren hikayesi. Önceleri eğlence dünyası dışında adı pek bilinmeyen İrlandalı drag queen Panti Bliss, nam-ı diğer Rory O'Neill, 2014 yılında kendisini birden alevli bir siyasi tartışmanın göbeğinde buldu. O'Neill'ın bir televizyon programında homofobi hakkında söyledikleri, İrlanda'daki muhafazakarları çok öfkelendirdi, televizyon programının sahibiyse muhafazakarların gönlünü alarak olayı yatıştırmaya çalıştı. Bunun üzerine O'Neill'ın yaptığı tutkulu konuşma tarihe geçti ve İrlanda'da hemcinsler arasında evliliğin yasallaşması için yapılan kampanyanın merkezine oturdu. Böylece, uzun süredir Panti'yi takip etmekte olan belgeselci Conor Horgan, kendisini büyük bir hikayenin içinde buldu. İrlanda Kraliçesi, Panti'nin dünyaca tanınan bir drag queen'e dönüşmesinin öyküsüyle başlıyor ve ardından İrlanda'nın kültürel iklimindeki değişime odaklanıyor. Panti'nin yıllar sonra kendi kasabasına dönüşünü ve orada yaptığı stand-up şovu izlerken gözyaşlarınızın kahkahalara karışmaması imkansız."} +{"text":"Jeremiah \"Terminator\" LeRoy, 2000'de yayımlanan 'Sarah' adlı romanıyla ve bir sonraki yıl basılan 'The Heart Is Deceitful Above All Things' adlı öykü kitabıyla büyük yankı uyandırdı. LeRoy'un 20'lerinin başlarında, HIV-pozitif, trans erkek bir yazar olarak anlattığı çocuk istismarı, uyuşturucu, tecavüz, seks işçiliği hikayeleri edebiyat, sanat ve müzik çevrelerinde büyük övgü topladı. Gus Van Sant, 'Sarah'nın film haklarını satın alarak Fil'i (2003) çekti. 'The Heart Is Deceitful Above All Things' ise Asia Argento tarafından sinemaya uyarlandı. Bono, Winona Ryder, Courtney Love gibi pek çok ünlü isim, LeRoy'la birlikte görülmeye başladı. Herkes 2000'li yıllara damgasını vuracak yeni nesil bir yazarın keşfedildiğine emindi! Derken, 2006'da New York Times'ta yayınlanan bir haber, büyük bir şok dalgası yarattı: JT LeRoy, San Fransisco'lu ev hanımı Laura Albert'in yarattığı bir personaydı ve LeRoy kılığında boy gösteren kişiyse Albert'in eşinin kız kardeşiydi. Peki Laura Albert herkesi kandırmayı nasıl başarmıştı?"} +{"text":"Francesco Carrozzini annesinin kişisel bir portresini çizerken, moda dünyasının en ilham verici kadınlarından birisinin hikayesine de açık yüreklilikle bakmış oluyor. Yakın zamanda aramızdan ayrılan Franca Sozzani, İtalyan Vogue dergisinin efsanevi yayın yönetmeniydi. Onun seçtiği, kimi absürt kimi görkemli, hep hayranlık uyandıran ama sıklıkla da tartışma yaratan Vogue kapakları, sadece birtakım kuralları yıkmakla kalmamış, aynı zamanda son 25 yıl boyunca moda, sanat ve ticaret alanlarındaki standartları da yükseltmiştir. Irk, toplumsal cinsiyet, beden politikaları gibi meselelere dokunan efsane işleriyle Sozzani, güzellik kavramını yeniden tanımlamak ve geleneksel bakış açısını kırmak için pek çoklarına aşırı gelen konulara odaklandı. Karl Lagerfeld, Bruce Weber, Baz Luhrmann, Courtney Love gibi sayısız ünlüyle yaptığı görüşmelerle yönetmen Francesco Carrozzini, annesinin son derece kişisel bir portresini ortaya çıkarıyor. Franca: Kaos & Kreasyon'da bir yandan Carrozzini'nin annesinin yaratım sürecinin arka planını görüyoruz, bir yandan da onun ne kadar kırılgan olabildiğine tanık oluyoruz."} +{"text":"İstanbul, iki kıtaya birden yayılan dünyanın en büyük şehri. İki sinemacı Hind Benchekroun ve Sami Mermer İstanbuldaki milletlerarası telefon merkezlerinin şehirde yaşayan batı Afrikalı, güney Asyalı ve Arap Baharı ülkelerinden gelen göçmenlerin batıya yapacakları yolculukta güvenli bir geçit olarak üstlendiği modern rolünü anlatıyor. Görüntülerde tek yönlü telefon konuşmalarındaki umut ve hayal kırıklıklarına kulak misafiri oluyoruz. Bu dükkanlardan çıkıp sokaklara çıktığımızda ise üç Senegalli sokak satıcısının şehirdeki hem hayran bırakan hem de dehşete düşüren maceralarına konuk oluyoruz. Onların gözünde Istanbul belalı ve huzursuz olduğu kadar büyülü ve güzel bir şehir. \"Callshop Istanbul\", bu kıtalararası şehrin 21. yüzyılın göçmen krizindeki karmaşık rolünü anlatan bir film."} +{"text":"Daya Al-Taseh, Suriyeli muhalif bir mizah ekibi. Yaptıkları skeç videoları dünyanın dört bir yanında ses getirmekte ama onlar 2013 yılında ülkelerini terk etmek ve Türkiyeye sığınmak zorunda kalmışlar. Liliana Dulce Marinho de Sousanın belgeseli, Daya Al-Taseh ekibinin hikayesine 2015 baharında Gaziantepte dahil ediyor bizleri. Skeçlerini bir süredir Gaziantepte hazırlamakta olan komedyenler, savaşa daha uzak ve daha güvenli bir yere taşınmaya karar veriyor ve bu sefer de soluğu İstanbulda alıyorlar. Taşınma Sanatı, Daya Al-Tasehin bir ülkeden diğerine, bir şehirden ötekine kaçış sürecini takip ederken, mülteci sorununa pek alışık olmadığımız bir yerden bakıyor ve dünyada süregelen kanlı savaşlara karşı mizahın ne kadar önemli bir silah olduğunu hatırlatıyor."} +{"text":"sa, annesi öldükten sonra Suriyeli mülteciler için kurulmuş olan Şanlıurfa'daki bir yetimhaneye gönderilir. Orada Ahmad ve Motaz ile arkadaş olur. Ahmad, Suriye'de kaybolan babasıyla bir gün buluşacağına dair inancını hiç kaybetmemiştir. Ve bir gün ünlü olarak babasının dikkatini çekeceğini ve babasının kendisiyle gurur duyacağını hayal etmektedir. Motaz, yeniden evlenen annesi tarafından yetimhaneye terk edilmiştir. Bir ses yarışmasına katılmayı annesi tarafından fark edilmesinin ve ona kavuşabilmenin tek yolu olarak görmektedir. Birbirlerine çok da düşkün olmayan bu üç arkadaş, karakterleri ve hayalleri bakımından birbirlerinden farklı olsalar da ortak bir noktada buluşurlar: Yetimhaneyi terk etmek ve yeni bir hayata başlamak. Bu hedef doğrultusunda para kazanmaya çalışan çocuklar, Balıklıgöl'de kağıt mendil satmaya başlarlar. Başlarda işler yolunda gider. Fakat İsa'nın borçlu olduğu Karaca isimli serseri, bu süreci baltalamaya başlar. Bu durumdan kurtulmak isteyen çocuklar birbirlerine daha sıkı sarılırlar. Ve hayatlarına mal olabilecek bütün bu tehlikeler karşısında sevgiyi, dostluğu ve umudu yeniden keşfederler."} +{"text":"20 yıllık şiddetle yıkılmış Demokratik Kongo Cumhuriyetinin doğusu sıklıkla Kadın olmak için dünyanın en kötü yeri olarak nitelendirilir. Bu film o bölgeden, çok daha farklı bir hikaye anlatıyor. Madeleine Gavinin ilk yönetmenlik deneyimi olan Mutluluk Şehri, Kongonun doğusunda yer alan ve filme ismini veren devrim niteliğinde bir liderlik merkezi olan City of Joyun ilk mezunları olan kadınları izlerken onların filizlenen liderlikleriyle merkezin kurucularının hikayelerini aktarıyor. Dr. Dennis Mukwege (2016 Nobel Barış Ödülü adayı), kadın hakları aktivisti Christine Schuler-Deschryver ve radikal feminist Eve Ensler Film, korkunç tecavüzlere ve istismara maruz kalmış kadınların iyileşebileceği; açgözlülük, ekonomi ve sömürgeciliğin sebep olduğu bir savaşın içinde liderliği öğrenebileceği ve ülkeleri için değişimin güçlü birer sesi olabileceği bir yeri hayal etmiş bu üç kişiyi anlatıyor. İnsan ruhunun derin dayanıklılığını anlatan Mutluluk Şehri, Kongolu kadınların umudu geri kazanmak için azim ve iradelerine tanıklık ediyor; hem de onlar için değerli olan her şey ellerinden alınmış olmasına rağmen."} +{"text":"Andy Warholun süperstarı, Velvet Undergroundun solisti, nevi şahsına münhasır Nico bir dönem müzik dünyasının en ünlü, en ulaşılmaz yıldızlarındandı. Zirveden uzaklaştığı ve 50ye merdiven dayadığı 1987 yılının Nicosu, yönetmen Susanna Nicchiarellinin son filminde vücut buluyor. Nicodan sonra Niconun hikayesini anlatan, Venedik Film Festivalinin Ufuklar Bölümü'nün açılış filmi Nico, 1988, yıllar sonra oğlunu da yanına alıp yeniden turneye çıkan, özel hayatı kadar kariyeri de sıkıntılarla dolu Nicoyu Paris, Prag, Nüremberg, Manchester, Polonya ve Romada izliyor. Nicoyu, Komün filminden hatırlayacağımız Trine Dyrholm muhteşem bir perfromansla şarkıları da kendi seslendirerek canlandırıyor. Nico, 1988, cesur ve dirayetli bir müzisyen, bir ikon sanatçı, kadın ve anne olarak Niconun yeniden doğuşunun hikayesini anlatıyor."} +{"text":"Taptaze bir kült klasik! ! f seyircisinin gotik düşler Amer (2009) ve Bedenindeki Gözyaşlarının Garip Rengi (2013) ile yakından tanıdığı Belçikalı yönetmen çift Helene Cattet ve Bruno Forzani, bir kez daha karabasanlı, estetize düşleriyle karşımızda. Bu sefer Akdeniz civarında masmavi sular ve parıldayan güneş altında, patlayan silah seslerini duyarız. Rhino ve çetesi çaldıkları 250 kiloluk altınla neredeyse mükemmel denebilecek bir saklanma yeri bulmuş gibidir; ilham bulmak için inzivaya çekilmiş bir sanatçı kadın tarafından ele geçirilmiş ufak bir köy. Ne yazık ki beklenmedik misafirler ve onlara eşlik eden polisler bu planı bozacaktır. Boşken cennete benzeyen mekan, kalabalıklaşarak bir anda savaş alanına dönüşür. Cattet ve Forzani, gene türleri harmanlayarak akıl alıcı bir stilizasyon ve görsel beceriyle, bizi, giallo ve spaghetti western türlerinin içinden geçirerek, muazzam sinematografisi ve ses tasarımıyla unutulmaz bir kovalamacının içine davet ediyor."} +{"text":"Film, zengin bir ailenin özel şoförlüğünü yapan Bekirin hayatını anlatır. Bir fabrikatörün şoförlüğünü yapan Bekir, genç ve yakışıklı biridir. Çalıştığı evin hanımıyla ilişkisi olduğu gibi evdeki hizmetçiyle de, oturduğu yoksul mahalledeki Filizle de ilişkisi vardır. Bir süre sonra yaşadığı ilişkiler yüzünden başı belaya girer. Filiz hamile kalır, evin hanımı hizmetçiyle olan ilişkisini öğrenip Bekiri işten kovar. Üstelik kardeşi Murat da Filize aşıktır. Tüm sorunların üzerine parasızlık da eklenince Bekir, kaçakçılık yapan amcası Rüstemin yanına gider. Rüstem, Bekire başka bir iş teklif eder. Bekir, eski çalıştığı yerin hanımı ile birlikte olurken Rüstem, evi soyacaktır. Her şey plana uygun ilerlerken, yapılan bir hata amca ve yeğeni birbirine düşürecektir."} +{"text":"Yıllar önce eşini kaybeden Kenan, biri tekerlekli sandalyeye mahkum beş çocuğu ile yaşamaktadır. Bakıcılar tarafından büyütülen çocukların aşırı yaramazlıkları gelen her bakıcıyı canından bezdirerek kaçırmaktadır. Eve yeni gelen bakıcıları Elif de çocukların bu yaramazlıklarından nasibini bolca alır. Fakat kendisi de annesiz büyüyen Elifin gönlü yine de çocukları bırakmaya elvermez ve her türlü yaramazlıklarına sabırla karşılık verir. Kenan ise Elifin çocuklara olan ilgisinden ötürü çok memnun olur ve zamanla genç kıza karşı bir sevgi duymaya başlar. Elif de bu sevgiye karşılık vermek ister fakat tekerlekli sandalyede yaşayan Nurdan, babası ile Elifin bu yakınlaşmalarından rahatsız olur. İki seven kalbin önündeki engel bu kez sevgiye aç kalmış küçük bir yürektir. Elif ve Kenan birbirlerine karşı olan duygularını açıklayabilecekler mi? Nurdanın inadını yenmeyi başarabilecekler mi?"} +{"text":"James, Arkansas'da gayet normal bir hayat yaşamakta ve özellikle de orman gezilerini çok sevmektedir. Yine bir orman gezisinde inanılmaz farklı bir oyuncak bulur ve bu oyuncağı evine getirir. Ancak James bu oyuncağın aslında F. R. E. D. I. adında çok önemli bir robot olduğunu kısa zamanda anlar. Fakat James için bu dost canlısı robotu bulması sadece bir başlangıçtır. Çünkü bu robotun bir özelliği kötü ellere geçerse savaş makinesi olarak kullanılabileceğidir. Bu yüzden F. R. E. D. I.'nin de isteği üzerine James yanında arkadaşları Danny ve Natalie'yi de alıp robotun yaratıcısını bulup onu teslim etmek ister. Ama bu dost canlısı robotun yaratıcısı ortada yoktur ve peşlerine robotu savaş için kullanmak isteyen kötü kişiler düşer!"} +{"text":"Balık ve Kedi'nin yönetmeninde yeni bir tek plan mucizesi. Aynı dövmelere sahip ve metal düğmeli siyah üniformalar giyen bir çete, eski bir stadyumu mesken tutmuştur. İki arkadaşlarının öldürülmesinin ardından çetenin lideri Saman ortalıktan kaybolur. Gizemli cinayetleri araştıran polis, çete üyelerinden olay günü yaşadıkları her şeyi yeniden canlandırmalarını ister. O gün stadyumda yaptıkları her konuşmayı, her hareketi defalarca tekrar ederler. Kendisini bir anda başrolde bulan Ali, oyununu tekrarladıkça Saman ve onun ikiz kardeşi Negar'ın gizledikleri sırları çözmeye başlar. Ali büyük gizemi çözebilecek midir\" 2014'te ilk uzun metrajı Balık ve Kedi ile Keş! f Uluslarası Yarışma'yı kazanan Shahram Mokri! f'e geri dönüyor. İstila!, seyirciyi her an şüpheye düşürmeyi başaran, tek plan çekilmiş bir bilimkurgu gizem/polisiye"} +{"text":"Beş arkadaş, yeni bir soygun için bir araya gelirler. Bir eve girip, değerli eşyaları alıp çıkacaklardır. Fakat işler beklendiği gibi gitmez ve alarm çalmaya başlar. Benzinleri bitene kadar arabayla kaçarlar fakat benzin bittiğinde ormanlık bir alanın içine girerek izlerini kaybettirirler. Gece vakti girdikleri bu orman ise oldukça ürkütücüdür ve ağaçların arasından ışıkları görünen bir malikaneye girmeye karar verirler. Malikanenin kapısı açıktır ve içeride kimse yoktur. En azından hayatta kimse yoktur. Beş arkadaş, polisten saklanmak için girdikleri bu malikanenin aslında hiç tekin olmadığını öğrenirler. Evin içerisinde ölmüş olanların ruhları, bir lanet yüzünden öteki tarafa gidememiş ve eve sıkışıp kalmışlardır. Tüm bunlara ek olarak, gruptan biri, evin içerisinde gizli bir hazinenin haritasını bulur. Diğerlerinden habersiz işe koyulmak ister fakat bu ruhlarla dolu malikanede işleri giderek sarpa sarmaktadır. Bakalım grubumuzun başına daha neler gelecektir!"} +{"text":"Kişisel bir video günlük olarak tasarlanan Sonsuz Mutluluk aslında bir mimari deneyim. Film bizi yeni başarı örneği olarak nitelendirilen çağdaş konut projelerinden birinin kalbine götürüyor. Danimarkalı mimar Bjarke Ingels tarafından Kopenhagın bir banliyösünde gerçekleştirilen dev 8 Ev projesinin sakinlerinden Ila Beka ve Louise Lemoine 2011de Dünyanın en iyi konut binası seçilen bu dikey köy deneyinin içinde yaşamaya ilişkin öznel deneyimlerini paylaşıyorlar. Lego oyunu gibi kurgulanan bu filmde, herkesin hayat hikayesi bina ile olan özel ilişkisiyle bağlantılandırılarak bir seçki oluşturuluyor. Film, insan haritalarına çizdiği çizgilerle izleyiciyi binanın içine ve en mahrem noktalarına götürürken, 21. yüzyılın bu yeni sosyal modelinin şaşırtıcı sonuçlarını göstererek mimarın toplumsal mutluluğu yaratma yetisini sorguluyor."} +{"text":"Ersin, Kayseri'nin ünlü pastırmacısının oğludur. Altılı ganyandan bir miktar para kazanan Ersin eniştesini de ikna ederek bu para ile kumar oynar. Fakat işler düşlediği gibi gitmez. Büyük bir borç ile sonlanan gecede Ersin babasının dükkanı üzerine senet imzalamak zorunda kalır. 1 ay içinde borcunu ödemek zorundadır ve bunun için de bir plan yapar. Geliştirdiği proje ile Çinden ucuz mal getirip esnaflara daha çok para kazandırmak vaadi ile topladığı paralarla Çine gider. Bu arada çocukluktan beri sevdiği kız Zehra da bu süreçte nişanı atmıştır. Çinde kaldığı otelde yeraltı dünyasının önemli isimlerinden Chong'un kızının düğünü vardır. Ancak kız bu evliliği istememektedir ve Ersini de ikna ederek gece kaçıp birlikte Kayseriye gelirler ve ortalık iyiden iyiye karışır. Çinli mafya da Kayseriye gelmiştir."} +{"text":"Tartışmasız yılın en cesur ve en seksi hikayelerinden biri olan Dudağının Altında, Jasmine ve Dallas arasında aniden gelişen tutkulu aşkın, iki kadının da yaşamını kökten değiştirmesinin hikayesi. Jasmine bir moda dergisinde çalışan başarılı bir editör ve nişanlısıyla huzurlu bir birlikteliği var. Dallas ise, daha yeni bir ilişkiden çıkmış, kendini hemen yine ava çıkmaya hazır hissediyor. Bir gece kulübünde tanıştıklarında Dallasın Jasminele kendinden emin bir şekilde flört etmesi Jasmini şaşırtıyor. Jasmine o gece Dallasa hayır demeyi başarsa da, onu aklından çıkaramıyor. Dallas da vazgeçmiyor. Dudağının Altında, iki kadın birbirine tutkuyla bağlandığında neler olabileceğini yürekten ve büyük bir cesaretle anlatıyor. Tamamen kadınlardan oluşan bir ekiple hayata geçirilen film, arzunun derinliklerine iniyor ve fantezilerle gerçek dünya buluştuğunda neler yaşanacağını keşfe çıkıyor."} +{"text":"Bu yılın en kaliteli aksiyon filmi seçilen Aknyeo yani Cani filminde, bu defa her zaman alışık olduğumuz erkek kiralık katil ve intikam hikayesi yerine çok daha çarpıcı bir hikayeyi izleyeceğiz. Filmde tek başına bir çeteyi bir gecede çökertmeyi başaran yetenekli kiralık katil Sook-hee, gecenin sonunda çok yara aldığı için kaçamaz ve polislerin eline geçer. Ancak polis kuvvetleri Sook-hee'yi yargılamak yerine onun kimliğini değiştirip onu yeniden yaratmayı seçerler. Hayattan vazgeçmiş olan Sook-hee sadece doğacak çocuğu için bu teklifi kabul eder ve artık Sook-hee yeni bir kişidir ve tek yapması gereken öldür emrini aldığında polis için tetiği çekmektir. Ancak her şey bitti derken aslında tüm olaylar Sook-hee'nin bu teklifi kabul etmesinden sonra başlar!"} +{"text":"Bale yapmaktan hoşlanan hassas yapılı bir çocuk olan 12 yaşındaki Alf, bu özelliği yüzünden okulun kabadayısı Mathias ve çetesinin hedefindedir. Okul günlerini adeta bir cehenneme çeviren bu çeteye karşı çaresiz bir durumda kalmak Alf'i bıktırmıştır. Çetenin acımasızca yaptığı son saldırı bardağı taşıran son damla olur. Alf kendisiyle aynı durumdaki, hayvanlardan hoşlanan ve böcek koleksiyonu yapan Toke'yle, Mathias ve çetesinden intikam almak üzere işbirliği yapmaya karar verir. İki arkadaş güçlerini birleştirir ve makyavelist ilkeleri olan bir kulüp kurarlar. Onlar için artık zafere giden yolda her şey mübahtır. Bu yolculukta kendilerine Niccolo adında bir çizgi roman kahramanı önderlik edecektir. Ama, yolun sonunda gelindiğinde Alf ve Toke şimdi oldukları kişiler olarak kalacaklar mıdır?"} +{"text":"Tokyoda orta düzey bir reklam ajansında tasarımcı olarak çalışmaktadır. Evine uzak olan Tokyoda bir tasarımcı olarak kariyer yapmak umuduyla yıllar önce memleketini terk etmiştir. Ancak talihsizlik Hikaruyu bulur ve Hikaru'nun babası Noboru ölür. Hikaru, doğduğu yere, Kyushu Adası'ndaki Kurumeye döner. Noboru ve karısı Yoshiko, yemek satılan tezgahlarıyla ünlü bir bölgede kendi popüler erişte tezgahına sahiplerdir. Noboru, oldukça popüler olan kendi özel ve çok çeşitli ramen çeşitlerini geliştirmek için yıllarca uğraşmıştır. Hikaru, babasının itibarını korumaya çalışırken aynı anda kendi özel ramen yemeğini geliştirmeye çalışmaktadır. Hikaru, bir yandan yemek satılan tezgahlarıyla ünlü bölgeyi yayalar için düzgün bir meydana dönüştürmeye çalışan şehir planlamacılarına karşı uğraş verirken, diğer yandan acaba kendi özel ramen yemeğini geliştirmeyi başarabilecek midir?"} +{"text":"Film Arslanköylü Kadınlar Tiyatorosu ve Mersin Sinema Derneğinin ortak eseri olarak hazırlanmıştır. Proje iki yıl sürerken çekimler 2012 Ocak, Şubat ve Mart aylarında tamamlanmıştır. Dünyada mini buzul yılı olarak anılan dönemde film ekibi Toroslar sırtlarında -20 derecelerde, 3,5 m karda iklimin en zortlu şartlarına karşı koyalarak çekimleri tamamlamıştır. Ekip üyeleri sık sık donma tehlikesi geçirmiştir. Sıfır imkanla, zorlu iklim şartlarına karşı mücadele eden film ekibi özverili çalışma yürütmüştür. Oyuncu kadsrosunun tamamını Arslanköylü kadınlar tiyatro topluluğu üyeleri ve bölgede yaşayan insanlar üstlenmiştir. Filmin teknik yükünü Mersin Sinema derneği üstlenmiştir. Filmin oyuncularının tamamı kadın karekterlerden oluşur. Film Anadolu kadının gözünden, kadına uygulanan fiziksel ve sözlü şiddeti anlatır. Film yörük kadının gündelik işler ile şiddi bir iş yükünün altında ezilen kadının hayatına ayna tutmaktadır. Film de oynayan kadınlar dan oyunculuk yapmamaları talep edilmiş. Kendilerini oynamaları istenmiştir bu da çok ciddi bir inandırıcılık ortaya koymuştur. Film ekibi proje başlarken, temel de gerçek bir hikayeyi en gerçek ve doğal hali ile anlatmayı planlamıştır. Bu plan la yola çıkan film ekibi hikayeyi o bölgede yaşayan bir kaç kadının gerçek hikayelerinden yola çıkarak senaryolaştırmış, senaryo da gerçekten olmayan, gerçekten söylenmemiş, hiç bir şeye yer verilmemiş hikaye sinemasal öğeler eklenmemiş en doğal hali ile hikaye anlatılmaya çalışılmıştır. Film gerek konusu, gerek oyunculuğu gerekse tekniği ile gerçek ve doğaldır. Filmde en ufak görsel efekte yer verilmemiş. Konu itibari ile kadına şiddte çok sık işlenmiş ve gündeme gelmiştir ama kadının kadına şiddeti işlenmemiştir. Kadının kadına şiddeti ve baskısı çok daha sık ve acımasızca yaşanan bir olaydır. Filmde bir tek babaannenin geline olan şiddeti değil, akrabalar arasında, komşular arasında yaşanan şiddet ve baskı kadının kadına yaptığı haksızlık anlatılmıştır."} +{"text":"Manuela ve Olma, on beş yıl önce ilk aşklarını yaşayan birer yeniyetmeykensözleştikleri o uzak gelecekte tekrar bir araya gelirler. Bu romantik başlangıcı temel alan İlk Aşk, zaman kavramını ya da daha doğrusu zaman algısını inceleyen, kaybedilen ve yeniden hatırlanan zaman hakkında bir film. Kendimizle ilgili neleri hatırladığımız, neleri hatırlamadığımız hakkında Bizi tanımladığı için ve hem bugün hem geçmişte hem de gelecekte bizi biz yaptığı için sadık kalmakta ısrar ettiğimiz kelimeler, hareketler ve duygular hakkında. Trueba, yürüyüşler ve danslar, konuşmalar ve sessizlikler, jestler ve artık aynı dili konuşmayan bakışlardan oluşan tuhaf bir ritüeli üst düzey bir hassasiyetle perdeye yansıtıyor. Kayıp zaman ve geride bıraktığı yaralar üzerine mükemmel bir film."} +{"text":"Kötü işlere bulaştığı için aileden neredeyse sürgü edilen ve kendisinden uzunca bir süredir haber alınmayan Chris, uzun bir süre sonra kendi şehrine dönmeye karar verir. Fakat dönmesinin sebebi, ailesini ziyaret etmek ve onlarla arayı düzeltmek değildir. Hatta, döndüğünü onlara haber bile vermez. Oğlunu yol kenarında korkunç bir halde bulan babası, aralarında ne geçmiş olursa olsun oğluna yardım etmeye karar verdiğinde kişisel bir krizle karşı karşıya gelir. Uzun bir süredir ortalarda olmayan ve iletişim kurmadıkları Chris, rezil bir uyuşturucu anlaşmasının taraflarından kaçmaktadır. İşin içine cinayet ve aile de dahil olunca, Chris ne yapacağını bilemez hale gelmiştir. Yardım istemek için kime dönmesi gerektiğini şaşırır. Babası ve Chris, aynı zamanda Chris'in küçük erkek kardeşinin de dahil olduğu şiddet dolu bir yolculuğa baş koyarlar. Bu yolculuk baba, aile, bağlılık ve kader temalarını da beraberinde getirecektir."} +{"text":"18. yüzyılın sonları. Osmanlı İmparatorluğu ve Tuna Siçi, Kuzey Karadeniz Sahili için Rusya ile savaşmaktadırlar. Son kale olarak Hacıbey kalesi kalmıştır. Tuna Siçi Kozakları, savaşa ilişkin çok önemli gizli bir mesaj içeren mektup ile Andrey adlı Kozak'ı kale komutanı Ahmet Paşa'ya gönderirler. Ahmet Paşa'nın Sultan'a etkisi büyüktür, böylece bu mektubu denizden Sultan'a sevk edebilecektir. Ancak Hacıbey ele geçirilir, yaralı Ahmet Paşa zindana atılır. Paşanın Ukraynalı bir kadından olan tek kızı Fatma kurtulmuştur. Paşa, Fatma'yı Dinyester ile Tuna nehirleri arasında üzüm bağları olan gizli bir köye gönderir. Yolda Rus askerleri Fatma'ya saldırırlar ama Andrey Fatma'ya yardım eder. Bu sırada Andrey yaralanmıştır ve Fatma onu üzüm bağına getirir. Andrey iyileşip yoluna devam etmek üzeredir ancak Fatma, Hacıbey ele geçirildi diye haber vererek onu durdurur. Andrey, Kozak'ların mektubunu İstanbul'a göndermenin yolunu bulmakla görevli Fatma vasıtası ile bunu yapabilecektir ama oraya gidecek biri gerekmektedir."} +{"text":"Yelizaveta Uvarova tarihi bir dokuya da sahip bir kent olan Zlatogradın belediye başkanıdır. Hem kentinin hem de Sovyetler Birliğinin önündeki parlak geleceğe inanan ve tüm zorluklara rağmen tüm emeğini işine veren bir yöneticidir. Kent sakinlerinin sorunlarını her şeyin üstünde tutar. Kentin tarihi ve sanayi yakalarını birbirine bağlayacak köprüyü inşa etmeyi aklına koymuştur. Bu sırada yaşanan bir trajik gelişme ile yaşamı altüst olursa da sorumluluklarına yaslanarak yeniden ayağa kalkmaya çalışır. 1970ler SSCBdeki liberal etkilerin ve ideolojik çözülmenin toplumsal yaşam boyunca hissedilmeye başlandığı yıllardır da. Toplumsal ödevler ve sorumluluk, örgütlülük, siyasal bilinç ve kavrayış, yerini kişisel çıkar arayışıyla kayıtsızlık arasında salınan bir ideolojik bulamaca bırakmaya başlamıştır. Panfilovun filmi, Sovyet yurttaşı olmak üzerine kafa yoran ve yorduran bir film."} +{"text":"Film, 100 yaşındaki Aslan adındaki adamın yaşamını konu edinmektedir. Aslan, gençlik zamanlarında ölüm mangasının başında bulunan bir askerdi. Şimdilerde ise ıssız bir köyde yaşlı bir arkadaş grubu ile birlikte yaşamaktaydı. Tam 45 yıl önce buraya gelmişti ve o gün bugündür burada yaşamını sürdürür. O günden bu yana da hiçbir şekilde köyde bir ölüm olayına tanık olmamıştır. Bu sebeple de köydeki nüfusun neredeyse tamamı yaşlı ve engelli erkeklerden oluşmaktadır. Hepsi bu ölümsüzlük ve olaysızlık nedeniyle büyük bir sıkıntı içinde hayatlarından bıkmıştır. Ne yapıp edip bu köye ölümü geri getirmek isterler ve bunun için en güzel çözümün intihar olduğunu düşünürler. Ama bu hiç de kolay olmaz."} +{"text":"Başarılı bilim insanı Steve Unger, bir kozmetik firmasının ürün geliştirme bölümünde çalışmaktadır. Üniversiteden beri sevdiği kadın Darlene ile evlenmiş, bir de kızları vardır. Fakat bu mutlu aile tablosunun diğer tarafında Darlene, MS hastasıdır ve durumu giderek kötüleşmektedir. Bir gün Steve işten eve dönerken, radyoda arı sokması sonucu hastalığından kurtulan bir çocuğun haberini duyar. Araştırmaya başladığında, çocuğun kan örneklerinin çeşitli laboratuvarlara gönderileceğini öğrenir ve örneklerden bazılarını iş yerindeki laboratuvara getirtir. Steve'in amacı, iş yerinde de uyguladıkları hücre yenileme yöntemlerini geliştirip, karısının hastalığını tedavi edecek bir ilaç bulmaktır. Fakat denemeler için fareler dışında, insan denekler gereklidir. İşler buraya geldiğinde, Steve çok tehlikeli bir adım atar ve filmin başından beri bahsedilen bir salgının geri sayımı başlar. Alışık olduğumuz salgın ve zombi filmlerinin aksine, tüm hikayenin başlangıcına ve sevgi uğruna ne kadar ileri gidilebileceğinin işlendiği bir bilim kurgu korku filmi."} +{"text":"Film, tahsilini devam ettirebilmek için İstanbul'a gelen Elif'in hikayesini anlatır. Dedesi Veli ile birlikte yaşayan Elif'in tek amacı, okuyup doktor olabilmektir. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan çıkan bir burs ile okuluna İstanbul'da devam etme imkanı bulur. Dedesi son parasını Elif'e vererek onu İstanbul'a yollar. Saf ve iyi niyetli biri olan Elif, İstanbul'a geldiği gün dolandırılır. Üstelik ne okul ne de yurt açıktır. Zengin bir ailenin yazlığında geçici bir iş bulur. Burada Murat ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Fakat iflasın eşiğinde olan Rıfkı Bey, oğlu Murat'ı ortağının kızı Leyla ile evlendirmek ister. Bunu öğrenen Elif, evi terk eder. Yıllar sonra Elif ve Murat yeniden karşılaşacaktır."} +{"text":"Hikayemiz Kaptan McCloud'un ıssız bir adada uşağıyla birlikte keyif çatarken sözde tamamen gerçek olan hikayesini anlatmasıyla başlar. Mürettebatıyla birlikte bir gezi gemisinin kaptanı olan McCloud aniden ortaya çıkan bir fırtına sebebiyle geminin alabora olmasından dolayı mürettebatıyla birlikte okyanusa düşer, şans eseri oradan geçen bir Alman deniz altısı onları görür ve deniz altıya alır. Kendilerini ikinci dünya savaşından kalma bir aracın içinde Nazi askerlerle bulan takım olanları tam olarak algılayamaz ve onların mı geçmişe gittiğini yoksa Almanların mı geleceğe gittiğini çözmeye çalışırlar. Bir yandan evlerine dönmeye çalışırken bir yandan da Nazilerin arasında hayatta kalmaya çalışmaktadırlar ancak gemide onları bekleyen bambaşka bir kan emici yaratık bulunmaktadır."} +{"text":"House ve tekno ile geleneksel Angola ritimlerinin buluştuğu bir müzik ve dans türü olan Kuduro, iç savaşın son on yılında sokaklardan doğan bir kültür hareketi olarak hayat bulur. Başkent Luanda'nın merkezindeki diskolar ve partilerde hızla adını duyurduktan kısa bir süre sonra ülkedeki bütün şehirlere yayılır. Gündelik hayat esintili sözleriyle Angola popüler kültürünün ayrılmaz parçası haline gelen Kuduro, gitgide popülerlik kazanarak Afrika'nın dört yanındaki gençlerin beğenisini toplar. 2014 yapımı I Love Kuduro, bu hareketin Angola'da ortaya çıkma nedenleri ve gençler üzerindeki etkilerini incelerken sınırları aşan dinamizmini renkli görüntüler eşliğinde aktarıyor. Kuduro'nun en tanınmış yıldızlarının da yer aldığı belgesel film, ülkenin yeni kuşak müzisyenlerinin yeteneklerine ışık tutuyor."} +{"text":"Alaca, ormanda kamp yapmakta olan bir hayvan sirkinin eline düşer. Sirkin sahibi Kinyas, onun sayesinde kazanacağı paraları hayal etmektedir. Doru ve diğer sürü üyeleri, Alaca'yı o sirkten bir an önce kurtarmalılardır. Fakat bu iş hiç de kolay görünmemektedir. Her şeye rağmen Doru ve Karatay, Kinyas'ı sirkte çalışmak istediklerine ikna ederek, Alaca'nın yanına sızmayı başarırlar. Ertesi gün planı uygulayan kahramanlarımız, sirkten kaçmayı başarırlar. Fakat kaçtıkları at arabasının içinde onları bekleyen bir sürpriz vardır. Bu sürpriz; bebek maymun Şöbi'dir. Doru, Karatay, Yaman ve Muhtar, ormandaki tüm tehlikelere rağmen, küçük maymunu annesine kavuşturmaya kararlıdırlar. Fakat en büyük tehlike olan Kinyas'ın, peşlerine düştüğünü henüz bilmiyorlardır..."} +{"text":"Yıllardır aynı hat üzerinde çalışan otobüs şoförü emekli olmuştur. Dolayısıyla, ilçe halkı yeni bir şoför, Lütfü ile tanışacaktır. İlçeye alışmaya çalışan Lütfü, her sabah otobüse ucu ucuna yetişen Sadenaz ile bir çekişme halindedir. Otobüsün kalkış saatinin çoktan geçmesine karşın, fırtına gibi otobüse koşan bu sempatik kız, önceleri Lütfü'nün canını sıkar. Ancak ilerleyen zaman içinde Sadenaz ile Lütfü arasında bir arkadaşlık oluşur. Lütfü, her sabah Sadenaz gelmeden hareket etmemekte, Sadenaz'ın geldiğini görünce gaza basıp yol almaktadır. Lütfü bir gün, Sadenaz'ın hızını ölçmek için kronometresini çalıştırır. Sadenaz'ın hızı milli atletlerin koşabileceği bir hıza denk gelmektedir. Koşmayı seven Sadenaz için atlet olma fikri ilgi çekicidir. Çünkü aşık olduğu Berk'in dikkatini bu yolla çekebilecektir."} +{"text":"\"Istırap Denilen Köpek\" Luis Eduardo Aute tarafından çizilip animasyonu yapıldı. 1995'ten itibaren dört binden fazla çizim yapan Luis son 2 yılının tamamını bu filme adamış. Filmin ismini Meksikalı sanatçı Frida Kahlo'nun sahiplendiği bir köpekten ödünç almış. Film yedi hikayeden veya portreden oluşuyor. Sanatçı ve model ilişkisine odaklanılmış ve filmin sürekliliği, her bölümde başrölü paylaşan bu köpek figürü ile sağlanmış. Goya, Duchamp, Picasso, Sorolla, Romero de Torres, Frida Kahlo, Dali, ve Velazquez gibi sanatçıları ve modelleri ile ilişkilerini, kendi ortamlarını ve kendi zamanlarını tekrar ele almış. Bu tekrar ele alış her şeyden önce bir film, ve çoğu klasik filmde kullanılan dili kullanmış, ama aynı zamanda sanat ve sanatçıların, iç yaşamları ve dünyalarının bir yansıması."} +{"text":"Çehovun Motifleri, yazarın iki yapıtından, Tatiana Repina adlı oyundan ve Zor İnsanlar adlı öyküden yola çıkıyor; bu büyüleyici diptiğin iki parçasının ortak noktası karakterler, yüzeysel olarak bakıldığında başka bir ortaklıkları pek yok. Filmin başında genç bir adam, borç almak için küçük köyüne dönüyor, bu istek onu babasıyla sert bir şekilde karşı karşıya getiriyor. Yıllardır acı çeken annenin elinden yalnızca izlemek geliyor. Kira Muratova bu kuşaklar arası çatışmanın duygusal sancısını güçlü bir biçimde yakalıyor, çok sayıda meseleyi ve önyargıyı ortaya çıkarıyor. Oğul evden kaçtıktan sonra, köyün Ortodoks kilisesindeki nikah törenine giriyor. Damat şişman bir opera şarkıcısı, gelin ve ailesiyse Rusyanın yeni zenginlerinin grotesk birer örneği. Burada asıl olay belki de alaycılık değil, Muratovanın bütün töreni çok özenli bir şekilde yansıtması, izleyiciye bu karakterleri yargılayacak rahat bir mesafe tanımaması ve bizi filmin dünyasının içine sokması."} +{"text":"Iraklı bir Kürt olan Azad, altı yaşında kuzeni Vian'la nişanlanmış ancak iki çocuk bölgenin içinde bulunduğu siyasal durum yüzünden ayrı düşmüşlerdir. Azad 19 yaşına geldiğinde kazara Vian'ın babasının öldürülmesine şahit olur ve ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Avrupa'ya doğru yol alan bir gemide güzel bir kızla tanışır. Onun nişanlısı Vian olduğunu bilmeden ona aşık olur. Öte yandan Chavo'nun babasının ölümüyle ilgisi olduğunu zanneden Vian, ona kim olduğunu söylemez ve ona olan aşkını frenlemeye çalışır. Almanya'ya gitmiştir ama kimlik belgeleri sahte olduğu için Bulgaristan'da kalmıştır. Azad Vian'ı bulmak için elinden gelen her şeyi yapar ve sonunda başarılı olur. Bu kez, Vian ona kim olduğunu açıklar çünkü ona olan aşkı, şüphelerinden daha üstün gelir. Ancak Vian babasının öcünü alma saplantısıyla ölümcül bir oyunun içine dahil olmuştur. Azad onu bir daha göremeyecek olsa da, onu durdurmak ve kurtarmak için her şeyi yapacaktır. Acaba aşk, teröre üstün gelebilecek midir?"} +{"text":"Sayako Amanokawa 17 yaşında gazetecilik kulübü üyesi bir lise öğrencidir. Tek hayali ateist yazar Kanemoto gibi ünlü bir gazeteci olmaktır. Kanemoto'nun intihar ederek hayatına son vermesi Sayako'da büyük bir üzüntü yaratmıştır. Birgün okula giderken metroda onun hayaletini görür. Onu görmenin verdiği şokla tam raylara düşecekken gizemli eski erkek arkadaşı onu kurtarır. Bu olaydan sonra Sayako artık hayaletleri görebilmektedir. Ama ne var ki bu dünyada kalan ruhlar pekde iyi şeyler için kalmamışlardır bu yüzden de onlara kötü ruh denmektedir. Bu sıralarda bir tarikat lideri kendini Buda'nın reenkarnasyonu olduğunu iddia ederek televizyonlarda psişik güçleriyle şov yapmaktadır. Şimdi reenkarne olmuş gerçek Buda ile bu tarikat lideri arasındaki savaşta Sayako gerçeklerin ışığında bir seçim yapacaktır."} +{"text":"Gunnar ve Sonja, paraya, mutluluğa, bir kız çocuğuna, yani her şeye sahip bir çifttir. Ancak kızlarının ölümünden sonra güzel dünyaları yerle bir olur. Daha da kötüsü Gunnar zimmetine para geçirmek ve yasa dışı satış yapmaktan yargılanmaktadır. Gunnarın yeğeni Perla çiftin gözetimine kalınca çift, hafta sonu Parlayı almak için geziye çıkarlar. Gunnar ve Sonja, Perlanın kaldığı gözlerden uzak eve ulaşınca evde garip olaylar yaşanmaya başlar. Parla, Sonjayı bu eve taşınmaya ikna edecek bir etkiye sahip olur. Fakat Gunnar, garip olayların yaşandığı, garip insanların gelip gittiği ve uykusuz geceler geçirdiği bu evde kalmaktan rahatsızdır. Gunnar burada bir hafta sonu geçirmeye katlanabilecek midir? Yoksa aklını mı kaybedecektir?"} +{"text":"Ellie, 11 yaşındayken, babası aşırı alkollü olduğu halde arabayı kendisi kullanır, kaza geçirirler ve kazadan bir gün sonra annesi vefat eder. Ellie bir süre babası ile kaldıktan sonra teyzesinde yaşamak üzere babasından ayrılır. Ellie için hem kazanın kendisi hem de annenin kaybı büyük bir travma yaratır. Babasının annesini öldürdüğüne inandığı için onu suçlar. Yıllar sonra Ellie ve abisi Teksası terk eder ve babaları ile bir ilgileri kalmaz. Onu yokmuş var sayarlar... Hayatları bir şekilde devam eder; ta ki Teksasdan bir telefon gelene kadar... Baba vefat etmiştir ve Ellie tek başına memleketine geri döner... Yasal olmayan üvey annesi, onun oğlu, Ellienin arkadaşı ve babaannesi ve dedesi..."} +{"text":"Anadoluda bir devlet okulunda okuyan Niyazi derslerinin başarısı ve okul birinciliği sebebiyle İstanbuldaki bir Amerikan kolejinde yatılı ve burslu okumak için teklif alır. Babası Emin Efendi oğlunun bu büyük kolejde okuyup büyük adam olacağını umut ederek İstanbula gönderir. Çekingen ve efendi bir kişiliğe sahip olan Niyazi kızlar konusunda biraz utangaçtır. Kolejde ise işler biraz farklıdır. Sürekli partiler yapan, eğlenen, kolej hayatını dibine kadar yaşayan öğrenciler yüzünden kolejin başarı oranı düşmüştür. Okul müdürü tek çare olarak Anadolu'da en başarılı öğrenci olan Niyazi'yi okula transfer etmek ve okulun başarı oranını yükseltmek ister. Fakat okul müdürünün bu planı işe yaramaz. Niyazi bir süre sonra bir bambaşka birine dönüşür."} +{"text":"Marat, hem ozel hayatında hem de isyerinde yapayalnız birisidir, buyuk bir sirkette gece bekcisi olarak calısır. Bir aksam is basındayken pencereden dısarı baktıgında birisini beklermis gibi gorunen genc bir kadını fark eder. Ertesi gun Marat kadını tekrar gorur, ama bu kez taciz edildigine tanık olur, gidip kadına yardım eder ve evine gidene kadar eslik eder. Mariyam adlı genc kadın, aksamları her an donmesi beklenen sevgilisini bekledigini soyleyince Maratın kadına olan merakı artar. Sonraki gunlerde, Mariyam, Maratı sehrin cesitli yerlerine goturur. Genc kadın surekli onun basını belaya soksa da, bu Maratın onun karmasık kisiligine kapılıp gitmesini engelleyemez. Dostoyevskinin Beyaz Geceler adlı romanının serbest uyarlamasında yonetmen, tekrarlanıp duran durumların kayıp giden goruntuleriyle anlatıya sarmal bir yapı kazandırarak ekonomik bir anlatıma basvurur. Film Almatı sokaklarında cekilmis, kahramanın genc kadına yonelik merakını betimleyen ince sanatsal ve akustik ayrıntılarla pekistirilerek oykuye tuhaf ve melankolik bir hava katılmıstır."} +{"text":"Prenses Courtney ve ünlü rock şarkıcısı Erika bir hata sonucu yanlış kampa düşerler. Erika kraliyet hanedanlarına özel kampta gerçek prenses olmanın; Courtney ise rock yıldızları için ayrılan kampta bu kültürün ne anlama geldiğini keşfederler. Kampların başındaki sorumlular bu karışıklığı çözmeye çalışırken hem Erika hem de Courtney ilginç bir şekilde kendilerine çok uzak bu atmosferlerde iyi hissettiklerini fark ederler. Kısa zamanda yeni çevrelerine uyum sağlayıp yeni arkadaşlar edinirler. Ancak bu eğlence çok uzun sürmez. Zira iki kampın da kapanacağı haberi duyurulmuştur. Şimdi ikisi işbirliği içerisinde, insanlara farklılıkların birer detay olduğunu ve inanıldığı takdirde her şeyin gerçekleşebileceğini gösterecekleri büyük bir veda konseri için hazırlıklara başlarlar."} +{"text":"1898 yılında İspanya, İspanyol yerlilerinin Filipinler'de kalan son kolonisi korumak için Baler kentine teçhizatlı birlik gönderdi. Yüzbaşı Enrique de las Morenas ve Teğmen Cerezo önderliğindeki bu birlik yoğun saldırlardan korunmak ve sığınacak bir liman bulabilmek için Baler kentinde güveli bir bölge arıyor. Bu sırada Fray Carmelo yönetimindeki bir kilisenin stratejik açıdan iyi bir konumda olduğuna kanaat getiriliyor. Kiliseyi askeri bir kaleye çeviren subayların başa çıkması gereken önemli bir husus daha bulunuyor. Ansızın gelen sıtma hastalığı tehlike çanları çalmış ve akabinde Yüzbaşı Enrique de las Morenas'un ölümüne sebep olmuştur. Yeni lider kim olacak soruları kafa karıştırırken, Jimeno ile güç mücadelesine giren Cerezo'nun isyancılarla başı belaya girecektir."} +{"text":"Muratovanın en sıradışı filmi olan Tutkular, Rusyadaki en popüler filmi oldu ve hatta 1994te Nikka En İyi Film Ödülünü kazandı. Sirk performansçısı Violetta, kötü bir şekilde düşünce hastaneye yatırılan jokey Sashayla tanışıyor. Ona ve daha çok da arkadaşlarına tutuluyor, onların atlara ve at yarışı dünyasına olan bağlılıkları Violettaya çok ilginç geliyor. Yeni arkadaşlarını Orta Asyada bir aygır harasında ziyaret etmeye karar veriyor; görünürdeki amacı, sirkte başlatmayı umduğu yeni bir at gösterisi için kendine bir partner bulmak, ama aslında onları ve dünyalarını merak ediyor. Hafif gerçeküstü bir yanı olan Tutkular, günlük gerçeklikle yan yana varlığını sürdüren ve zaman zaman ona karışan bir tür altkültürün etkili ve gözleme dayanan bir portresi. Muratova bu filmde, en büyük tutkularından biri olan hayvanlarla uzun uzun çalışma fırsatı bulmuş olmaktan ne kadar hoşlandığından söz eder."} +{"text":"Gioacchino Criaconun romanından uyarlanan Kara Ruhlar, mafyaya dair filmlerde genellikle idealize edilen aile şerefi veya erkeklik gururu gibi kavramlara şüpheyle yaklaşıyor. Zira bir yarısı suç dünyasına bulaşmış, diğer yarısı ise o dünyadan uzak durmaya çalışan bir ailenin öyküsü bu. Mafyaya biat etmeden, bir çiftçi olarak hayatını sürdürmeye çalışan Lucianonun en büyük korkusu, genç oğlunun amcalarının yanında suça bulaşması; fakat geçmişten gelen bir kan davasının etkilerinden sıyrılamayan bu aile için şiddetten kaçmak giderek daha güç hale gelmekte. Venedikte Altın Aslan için yarışan ve festivalden ödülle ayrılan Kara Ruhların bir diğer ilginç yanı ise İtalyada mafyanın en etkin olduğu bölgede, Calabriadaki Africo kasabasında çekilmesi. Yönetmen Francesco Munzi bu tercihiyle ilgili şöyle diyor: Africonun suça bulanmış, çok sert bir geçmişi var ama bu geçmiş ülkemizle ilgili pek çok şeyi anlamamıza da yardımcı olabilir. Africodan bakınca İtalyayı daha net görüyorsunuz."} +{"text":"Tefecilik yapan Soetsu zamanı gelince parasını tahsil etmek için alacaklı olduğu Shinzaemona gider ancak Shinzaemon parayı vermek şöyle dursun istemeye nasıl cüret edersin gibi beylik sözleriyle Soetsuya gününü gösterir. Laflarını anlamamazlıktan gelip alttan alarak kurtulacağını sanan Soetsu, Shinzaemon tarafından hakkın rahmetine kavuşturulur ancak Soetsu ölmeden önce beddua etmekten geri kalmaz. Lanet üzerine olsun deyip bence içinden de epey saydıran temiz yüzlü tefecinin ahı tutar ve Shinzeamonun vj Bülent kılıklı oğlu Soetsunun yaşlı ve güzel kızına aşık olur. Aslında bu öyle çok zor bir olay da değildir, çünkü babasının ters tavrına ve katı yüreğine karşın oğlu tam bir aşk ve sevgi adamıdır. Kendisine bir kez nezaketen bile gülen kadınlara kolaylıkla aşık olup ötekine tekmeyi basabilmektedir. İşte yine birgün yanında sığıntı olarak çalıştığı Soetsunun kızına, bir başka kıza çiçek verirken yakalanır ve lanet çarkları dönmeye başlar. Soetsunun kızı ise çirkefliği elinden bir an olsun bırakmamaya and içmiştir."} +{"text":"Goethe'nin ölümsüz eserinden uyarlanan1926 çıkışlı \"Faust - Eine deutsche Volkssage\", tekniği sebebiyle Sinema Tarihi'nde ilkler arasında yer alır. 1931 senesinde hayatını kaybeden Alman sinemacı F. W. Murnau'nun yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosuGerhart Hauptmannve Hans Kyser'e ait. 1938 senesinde hayatını kaybeden İsveçli aktör Gösta Ekman'ın 'Faust' karakterini canlandırdığı yapımda 'Mephisto'yu Oscar Ödüllü İsviçreli aktörEmil Jannings, 'Gretchen' karakterini ise Alman aktrisCamilla Horncanlandırmakta. Tanrı'nın varlığını, Tanrı'ya olan inancını, kutsal kitabı ve hayatının anlamını sorgulayan Faust, hiç bir sabitinin, güvencesinin olmadığını farkediyor. Gerçeği, esas olanı bulmaya karar veren Faust, bu gerçeklik yolunda arzuları tarafından körleştirilir ve onlara esir düşerKayıp bir ruhun varlığını saptayan Mephisto ise, Faust'un çelişkili düşüncelerini bir kenaara bırakarak ona gerçekliği vaat eder. Bu gerçeklik, gençlik, diriliktir. Faust'un kanıyla imzaladığı gençlik anlaşması, şeytanın bir yüzü olan Mephisto tarafından dünyevi arzuların lanetiyle kuşatılacak ve Faust, yani insanoğlu, arzuların yüreği körelttiğine şahit olacaktır."} +{"text":"Bostonda bir restoranda şeflik yaparken saldırıya uğrayan ve hayatta kalmayı başaran tek kişi olan Reece Gilmore, yaşadığı bu korkunç olayın izlerini geride bırakmaya çalışmaktadır. Yeni bir başlangıç yapmak için hiç bir planı olmadan yollara düşer. Wyoming isimli kasaba hoşuna gider ve burada yola devam edecek yeterli parayı biriktirene kadar bir restoranda iş bulup çalışmaya karar verir. Kasaba insanlarını, özellikle de gözalıcı genç yazar Brodyi tanıdıkça geçmişini bir kenara bırakıp buraya yerleşmeye karar verir. Bir gün kasabada bir cinayete tanık olunca her şey yeniden altüst olur. Polisler soruşturma sırasında en ufak bir kanıt bulamaz ve herkes Reecein hikayesinden şüphe duymaya başlar. Reece de kendi bilincinin ona oynadığı oyunları sorgulamaya başlar."} +{"text":"25 yaşına gelen insanların, yaşlanmayı durdurmak için var güçleriyle çalışmak zorunda olduğu bir gelecekte geçen filmde, zaman gerçekten para ve güç demek. Will Salas, bir hata sonucu cinayetten hüküm giyer ve hapishaneden kurtulmak için tek şansı gerçek yüzünü gördüğü sistemi çökertmektir. Zira zamanın rahatlıkla satın alınabildiği bu sistemde zenginler sonsuza kadar genç kalarak yaşarken fakir ve güçsüz olan ise ölerek, elenir. Üstelik kendi yaşayamadıkları yıllar başkalarının hayatlarına eklenir. Güçs üz olanlar sadece bir gün daha hayatta kalabilmek için 'zaman' dilenir, ödünç alır hatta bazen zamanı çalar. Will Salas ise bütün bu yozlaşmış sisteme karşı baş kaldırır... Başrollerini son dönemde müzik çalışmalarına ara veren ve sinemaya yönelen Justin Timberlake ile yeni Scarlett Johansson olarak anılan Amanda Seyfried'in paylaştığı filmin yardımcı oyuncu kadrosunda ise Olivia Wilde, Alex Pettyfer, Cillian Murphy gibi isimler var. Daha önce Gattaca, S1m0ne ve Lord of War'ı hem yazıp hem yöneten, The Truman Show ve The Terminal gibi filmlerin senaryosunu kaleme alan Andrew Niccol'un son projesi büyük beklenti yaratıyor..."} +{"text":"Peninsulanın güney sahilinde Cennet Adası isminde 17 sakini olan bir ada vardır. Cennet Adası ismini nefes kesen dagları ve iyi huylu insanları sayesinde almıştır. Bu güzel vahaya gelenlerde dert, tasa ve stres uçup gider. Ama bir gün aniden adada birisi kaybolur, geride hiçbir iz bırakmadan. Kanlar içinde bir ceset bulunduktan sonra ortalık iyice karışır ve herkes birer şüpheli haline gelir. Kızgın deniz anakaraya gitmelerine mani olur ve tek iletişim aygıtları olan radyo paramparca edilmiştir. Adada tuzağa düşürülmüş insanlar birbirinden şüphe etmektedir ve görünmeyen bile olası bir şüphedir. Günden güne iğrenç sırlar açığa çıktıkca, cennet olan bu ada yavaş yavaş ölüm adasına dönüşür"} +{"text":"Andrey, çarın sarayında hizmetkarlık yaparken küçük bir çocuktur. Rusya'da toplumun karıştığı, açlığın hüküm sürdüğü ve yabancı orduların Moskova'yı işgal ettiği bir dönemdir. Andrey, çarın ailesinin düşmanları tarafından öldürülmesine şahit olur ve saraydan ayrılmak zorunda kalır. Aradan yıllar geçer, şans eseri Rusya'da yolculuk yapmakta olan bir İspanyol soylusu, Andrey'i yanına alır. Borja ile birlikte seyahat eden Andrey, Borja'nın soyguncular tarafından öldürülmesi üzerine çareyi efendisinin kıyafetlerini giyerek onun kimliğine bürünmekte ve bir İspanyol şövalyesine dönüşmekte bulur. Andrey, küçüklüğünde sarayda kaldığı dönemde tanıdığı Çar'ın güzeller güzeli kızı Prenses Kseniya'yı aradan yıllar geçse de unutamamıştır. Ailesi öldürülürken katliamdan kaçmayı başardığını düşündüğü Kseniya'yı bulmak için onu aramaya başlar. Andrey, aşkını ararken ülkesinin içinde bulunduğu savaş hali onu maceradan maceraya sürükleyecektir."} +{"text":"Sir John Rowan tanınmış bir cerrahtır. Bir model olan Lynn Nolan ile tanışmış ve aşık olmuştur. Hayatları ve yaşları arasında çok fark olmasına rağmen Sir Rowan, gösteriş budalası bu kızın çekimine kapılmıştır. Doktorun kıskançlığı ve bir fotoğraf çekimi sırasında çıkardığı kavga, Lynn'in yüzünde şekil bozukluğu ile sonuçlanan bir kazaya yol açar. Suçluluk ve aşk baskısıyla ile tahrik olan Rowan, doku ve hipofiz salgısı bezi nakli ile Lynn'in güzelliğini geri yükler. Yalnız bu hipofiz salgısı bezi bir ölüden alınmıştır ve nakli ile ilgili tıbbi protokolleri ihlal etmiştir. Ayrıca bu başarı geçici olmuştur ve Lynn'in yüzü tekrar bozulmuştur. Artık ona canlı ve taze donör gerekmektedir."} +{"text":"Üç uyarlama içinde Richard Matheson romanına en sadık olan, ilk uyarlama. Bu defa Dr. Robert Morgan adıyla Vincent Priceı dünyadaki son insan rolünde izliyoruz. Dr. Morgan virüsü durduracak panzehiri yapmaya çalışıyor ancak çok yaklaşmasına rağmen başaramıyor. Önce kızını sonra da karısını kaybediyor. Film üç parçadan oluşuyor. İlk parça, Vincent Priceın dünyadaki son insan olarak umutsuz ve yapayalnız yaşamını aktarıyor. İkinci parça, ilk parçadaki anlatının aralarına flashback formunda sokulan Priceın geçmişine ait parçalar. Price, dünyada yalnız olamayabileceğini fark ettiği anda ise üçüncü parça devreye giriyor. Omega Manin ve son filmin aksine, tıpkı romandaki gibi, virüsten etkilenip başkalaşanların vampire dönüştüklerini görüyoruz. Vincent Price özellikle aksiyon sahnelerinde çok sırıtıyor ama Morganın yalnızlığını daha güçlü bir ifadede verebilecek, bir yandan da dünyadaki son insan olmanın umutsuz ve faydasız gururunu başarıyla yansıtabilecek böylesine asil bir adam zor bulunur. Klasik korku sinemasının en büyük oyuncularından Price, bu rolle müthiş biçimde bütünleşmişti. Film, terk edilmiş şehir görüntüsünü yaratabilmenin zorluklarından dolayı İtalyada daha uygun şartlarda çekilmiştir. Price ümitsiz ve sonuçsuz bir çabada, yaşadığı şehri vampirlerden temizlediğini düşünürken aslında nasıl bir canavar olduğunu, yüzlerce yeni insanı acımasızca katlettiğini bilmez. Unutulmaz son sahnede ben dünyadaki son insanım diye bağırırken o aslında yalnızca kapanmış, gününü doldurmuş, hayatın akışının gerisindeki bir hatıradır."} +{"text":"Dürüst bir delikanlı, kira parasını süs eşyalarına yatıran bir kadın, ve onu ele geçirmek isteyen zengin bir adama aracılık yapan kötü ruhlu bir başka kadının öyküsü Şoförlük yaparak hayatını kazanan delikanlı yeni evlenmiştir. Güzel bir karısı vardır. Önceleri kocasının kazancıyla mutlu bir yaşam süren genç kadın, sonraları birden değişim sürecine girer. Çevresinin, özellikle de kötü ruhlu bir kadının etkisiyle daha iyi giyinmeyi ve daha iyi yaşamayı düşlemektedir. Bir yemekte tanıştığı kocasının patronunun gözleri de onun üstündedir. Bir yandan genç kadının yükselme hırsı, diğer yanda aralarını yapmaya çalışan diğer kadının baskısıyla baştan çıkarılmaya hazır olan şoförün karısı, sonunda patronun tuzağına düşer. Aldatılarak dünyası yıkılan şoförün namus mücadelesiyle olaylar sürer gider Osman Seden'in denenmiş ve başarıya ulaşmış tarzını koruduğu, usta sinemacılığının özeti sayılabilecek bir klasik yapıt."} +{"text":"California Dreamin, genç Romen yönetmen Cristian Nemescunun ne yazık ki ilk ve son uzun metrajlı filmi. Bunun nedeni, yönetmenin bu filmi çekerken elim bir trafik kazasında hayatını kaybetmesidir. Film, tam da onun bıraktığı yerden sonuca ulaştırılmış, Romencede sonsuza dek anlamına gelen Nesfarsit ile de ona ithaf edilmiştir. Yönetmen Cristian Nemescu,25 Ağustos 2006 tarihinde bir trafik kazasında hayatını kaybetti. İzlemek üzere olduğunuz bu filmi, tam o gün bıraktığı şekilde izleyeceksiniz. ibaresiyle başlayan film hem bu açıdan hem de belkide en iyi dönemlerini yaşayan Romen Sineması açısından apayrı bir yerde.. 2. Dünya savaşının tam ortasında 44 Romanyasında, bir evin radyosundan gelen İngiliz ve Amerikan Orduları hala Romanyayı bombalamakla meşguller. Amaçları, hükümetin Almanyanın müttefiki olarak kalma konusundaki kararlılığını yıkmaktır. sesini siyah-beyaz görüntüler eşliğinde açılış sekansına yerleştiren film, epizodik yapısıyla Çavuşesku rejiminin etkisinden hala kurtulamayan milenyum Romanyasında yaşanan bir olayı gündemine alarak devam ediyor. Bir demiryolu şefi, 1999'da Kosova'daki savaş için askeri ekipman taşıyan bir treni geciktirir."} +{"text":"Genç adamın adı Nicolas'dır ama genç kadın ona Calino der. Genç kadının adı ise Nejma'dır ama genç adam ona Nej der, \"ma neige / 'kar'ım\". Genç kadın kendi olmak ister. Genç adam da kendi olmak ister. Genç kadını da kendine ister. Toplum tarafından kabul edilme hayallerini, aşka olan gereksinimiyle karıştırır Hem eğlendirici hem de gerçekçi olan Calino Manegie, varoşlardaki aşk ve umut üzerine şiirsel bir film. Film uyuşturucunun, harap evlerin ve hırsızlığın olmadığı bir gençlik tablosu çiziyor. Sıradan sertliklerin dışında şiddetin bulunmadığı, gerçekleştirilmesi giderek daha da güçleşen hayallerin ve müthiş bir yaşama enerjisinin bulunduğu bir tablo bu. Yazar-yönetmen Jean-Patrick Lebel, karakterleri aracılığıyla, hayatta kalmak için mücadele etmenin gerektiği acımasız bir dünyada aşk ve toplumsal aidiyet arayışındaki bir gençliği yansıtıyor. Zıt hedeflere sahip iki insanın dokunaklı aşk öyküsünü anlatan film, ironiyi becerikli bir şekilde kullanıyor."} +{"text":"Teksas Meksika sınırında yaşayan ve hayatla dalga geçen Wendell Baker, son derece güleryüzlü, optimist, güzeller güzeli Doren'e aşık ve sürekli olarak Doren'e aşkını ilan eden, onun etrafında dolaşan, genç bir adamdır. Ama bu genç adamın bilinmeyen bazı gerçekleri de vardır... Bu adam bir hükümlüdür. Bu gerçeği öğrenen Doren için Wendell artık geçmişte kalır. Günlerini hapiste bile futbol oynayarak eğlenceli kılan bu sevimli adam günün birinde tahliye olur ve akabinde huzurevinde çalışmaya başlar. Böylece eğlence dolu maceralar da başlamış olur. Aynı yerde çalışan başhemşirenin akıl almaz dolaplarının farkına varır. Huzurevi'nin üç sakini Doren'i geri kazanması için ona yardım ederken, Wendel de onlarla beraber bu entrikaları açığa çıkarmaya çalışır. Acaba bu işbirliği, düzenbazlığı ortaya çıkarmaya ve Wendell'in Doren'i geri kazanmasına yardımcı olacak mıdır?"} +{"text":"Casey Wells, Los Angeles şehir merkezinin acımasız sokaklarında eski günlerinde yaşadığı inanılmaz olayların üstüne bir sünger çekmiş ve yeni yerleştiği sakin bir mahallede suç ve suçlulardan oluşan o eski günlerinden uzak yaşamaktadır. Bir Perşembe günü, eski ortaklarından Eckhart elinde çok dikkatini çeken garip bir bavulla çıkagelir. Casey'in o sakin yaşantısı bir anda sona ermiştir. Karşısına uyuşturucu kaçakçıları, insanı çıldırtan davranışlı güzeller güzeli bir kadın ve pis işlere bulaşmış polisler çıkar. Ama onu öldürmek niyetiyle gelirler. Casey, o eski günlerinde yaptığı gibi kurnazca hilelere ve kendine has bazı oyunlara başvurarak onlardan kurtulmaya çalışır. Eğer onlardan kurtulmayı başarır ve ertesi güne sağ çıkabilirse, eski ortağının uyuşturucu kaçakçılarından çaldığı ve bavulunda sakladığı milyonlarca doların da sahibi olabilecektir."} +{"text":"Takashi Miikenin, herhangi bir ahlaki değerden yoksun, köksüz karakterlerle dolu ilk iki Ölü veya Diri filminin tanımlayıcı özellikleri, estetik aşırılık ve gerçek üstü şiddetti. Bu kıyamet üçlemesinin son bölümü olan ÖLÜ VEYA DİRİ SON, bizi 24. yüzyılın Yokohomasına, tükenmiş bir dünyaya götürüyor. İnsanlar ve androidlerden oluşan aşırı nüfustan mustarip şehrin belediye başkanı Woo, bir diktatörün yetkilerine sahiptir. Woo aynı zamanda doğum hızını kısıtlayan bir ilacın mucididir. Honda onun emriyle, bir yeraltı direniş örgütüne dahil bir grup asiye karşı yürütülen mücadeleye öncülük eder. Rutin bir devriye sırasında onlardan biriyle, dönek android Ryo ile karşılaşır, ancak ona karşı tuhaf bir yakınlık duyar. Honda yavaş yavaş Woonun totaliter hırsları hakkında kuşku beslemeye başlar. Kendisi ve çok sevdiği ailesiyle ilgili korkunç gerçeği öğrendiğinde bu kuşkuları doğrulanır. Kaçar, Ryo ile yüzleşir, ve gösterişli bir son savaş başlar"} +{"text":"3 kukla delisi arkadaş Walter, Gary ve Mary tatil için Los Angeles'a giderler. Burada tesadüf eseri petrol zengini Tex Richman'ın yeni keşfettiği petrol kaynağına ulaşmak ve sondaj yapmak için Kukla Tiyatrosu'nu yıkacağını öğrenirler. Şimdi kukla tiyatrosunu kurtarmak için var güçleriyle mücadele edeceklerdir. Zira Kukla Kermit arkadaşlarını yeniden bir araya getirerek ihtiyaçları olan 10 milyon doları toplamak için Bugüne Kadarki En Büyük Kukla Televizyon Yardım Kampanyasını düzenler. Çünkü Fozzie, Reno kentinde 'Moopets' adıyla bilinen bir tribute grubunda sahne alırken, Miss Piggy Vogue Paris'te 'büyük beden' moda editörü olarak hayatını kazanmaktadır. Hayvan, öfkesini kontrol altına almak için Santa Barbara'da bir klinikte tedavidedir ve Gonzo da tesisatçılık yapmaktadır. Yönetmenliğini, Flight of the Conchords televizyon dizisinin yapımcısı, senaristi ve yönetmeni olarak tanıdığımız James Bobin'in üstlendiği filmde, sevimli kuklaların yanı sıra baş rolleri How I Met Your Mother ile yıldızı parlayan Jason Segel, en son Dövüşçü filminde seyrettiğimiz güzel aktrist Amy Adams ve Chris Cooper paylaşıyorlar. Efsane kuklaların son sinema filmi The Muppets, Türkiye'de 17 Şubat 2012'de gösterime girecek."} +{"text":"Amerikan edebiyatının unutulmaz isimlerinden olan Edgar Allan Poe, bir seri katilin peşinde polis ve özel dedektiflerle iş birliğine girer. Zira bu seri katilin işlediği cinayetler Poe hikayelerinin de izinden gitmektedir. Baltimor kasabasından gelen genç dedektif Fields ve yazar Poe bu sıra dışı katilin peşine düşerler ve kıyasıya bir kedi-fare oyunu başlar. Öte yandan yazarın sevgilisi Emily Hamilton katilin birincil hedefi haline geldiğinde işler iyice kızışacaktır... Yönetmenliğini V for Vendetta filmi ile tanıdığımız James McTeigue'nin üstlendiği film, psikanalitik edebiyata damgasını vurmuş hikaye yazarı Edgar Allan Poe'nun yaşamının son dönemlerini konu alıyor. Senaryoda ise Hannah Shakespeare ve Ben Livingstonın ortak imzası var. Oyuncu kadrosunda ise Poe'yu canlandıran John Cusack'ın yanı sıra, Luke Evans, Oliver Jackson-Cohen ve Alice Eve gibi öne çıkan isimler var."} +{"text":"Eşek, Hırvatistan ordusunun ülkedeki iç savaşı bitiren operasyonları tamamladığı 1995 yazının bunaltıcı sıcağında geçer. Boro, sinirli karısı Jasna ve altı yaşındaki oğlu Luka'yı, Zagrep'ten Bosna Hersek'in uzak bir bölgesinde doğduğu köy olan Drinovci'ye götürmektedir. Aile yedi yıldır gerilimli bir ilişki yaşamaktadır. Drinovci'ye vardıklarında içine kapanık Boro'nun ataerkil davranışlarının nedeni daha açık hale gelir. Boro babası Pasko ile konuşmamaktadır. Boro'nun eskiden Saraybosna'da yaşayan, sonra bir el bombası nedeniyle kötürüm kalan kardeşi Pero şimdi tekerlekli sandalyededir ve babasının yanında yaşamaktadır. Amcası Ante, karısı Ljuba için ağzından nadiren iyi bir söz çıkmasına karşın onun kendisine iyi davranmasını ve hizmet etmesini beklemektedir. Pero, karısı ve babasıyla ilişkilerini iyileştirmesi için Boro'ya yardım etmeye çalışır. Ancak sonunda arabulucu rolünü oynayan bir eşek olur."} +{"text":"Kızıl Oidipus Gabriel Garcia Marquez'in Sofokles'in Kral Oedipus adlı eserinden uyarlayarak senaryosunu yazdığı 1996 yapımı filmdir. Senaryosunda Marquez'in yanı sıra Stella Malagon ve Orlanda Senna'nın da imzası olmasına rağmen filmin bir Marquez filmi olduğu söylenebilir. Marquez film projesinden ilk olarak senaristler için düzenlenmiş bir atölyede bahseder. \"Gelin Sofokles'in trajedisi üzerine kurulu bir senaryo yazalım\" der. Orjinal hikayede kral olan Oidipus senaryoda belediye başkanı, halkın uğradığı felaket ise salgın değil değil bir şiddet ortamıdır. Hikaye ise yine Sofokles'in eserinden farklı olarak Thebes yerine Kolombiya Antları'nda geçmektedir. Böylece Gabriez filmde ayrıca iç savaşlardan bir türlü kutulamamış olan ülkesinin gerçeklerini de hiç sulandırmadan tüm ayrıntıları ile anlatır. Edipo idealist ve iyi niyetli bir yönetici olarak çeşitli politik gruplar arasındaki çatışmalara son vermek ve barışı sağlamak için bölgeye atanır. Ancak daha sonra babası olduğunu öğreneceği Layo'yu bilmeden öldürerek bir kehanetin ilk adımını gerçekleştirir. Layo yıllar önce gördüğü bir rüyada kasabanın yakınlarındaki bir köprüde öz oğlu tarafından öldürüleceğini görür ve tek çocuğunu öldürmesi için bir hizmetçiye verir. Ancak kadın bebeği öldürmez bir bölgede görev yapan bir tabur komutanına verir. Kehanet işler modern Oidupus babasını öldürür ve annesine aşık olur."} +{"text":"Kaliforniya'daki Venice Sahili'nde suç oranı gittikçe artmaktadır. Şehirdeki suçluları kontrol etmekte zorlanan emniyet güçleri, Vali'nin de baskısıyla yeni bir plan üzerinde çalışmaya başlarlar. Polis Akademisi'nde öğrenci olan, hoş ve yakışıklı polis adaylarından bir grup oluşturulur ve bu öğrenciler, sahilde kiralanan bir eve yerleştirilir. Amaç, Amerika'nın en gözde mekanlarından Venice Beach'i mesken tutan grup üyelerinin suç örgütlerine sızmalarını sağlamaktır. Bu çocuklar henüz öğrenci oldukları için, çalışmaları sırasında kural dışına taşabilecek, bu sayede de suç örgütlerine daha da yakınlaşabileceklerdir. Böylece işlenecek suçlar önceden öğrenilecek ve kilit adamlar yakalanabilecektir. Onlara verilen ev ve hızlı arabalar sayesinde bir tatil havasına giren, hepsi çekici ve yakışıklı gençler olan gizli ekip üyeleri arasında yakınlaşmalar başlar. Fakat, bir çete patronu, ekibin liderine karşı ölümcül bir savaşa girişince, duygularını bir yana bırakarak gerçeğin çirkin dünyasına adım atarlar. Polis kimliğinin verdiği güven ve rahatlıktan yoksun olan polis öğrencilerinin önünde, olayı çözmek için 48 saatten daha az süre vardır. Aksi halde, oluşturdukları gizli operasyonlar birimi kapatılmak tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır."} +{"text":"Canavar Kraken'e yenilişinden 10 yıl sonra, Zeus'un yarı Tanrı oğlu Perseus, on yaşındaki oğlu Helius'a bakan bir balıkçı olarak biraz daha sessiz bir hayat sürmeye çalışmaktadır... Bu arada Tanrılar ve Titanlar arasında bir güç savaşı vardır. İnsanlığın fedakarlıklarının azalması sonucu tehlikeli biçimde güç kaybeden Tanrılar; hapsettikleri Titan'lar ve onların zalim lideri Zeus, Hades ve Poseidon'un babası Kronos'un kontrolünü de kaybetmektedirler. Uzun zaman önce üç kardeş babalarının tahtını devirmiş ve onu yeraltı dünyasının derinliklerindeki korkunç bir zindan olan Tartarus uçurumuna atmışlardı. Perseus, Hades Zeus'un tanrı oğlu Ares ile birlikte ihanet edip Zeus'u ele geçirmek için Kronos'la anlaşınca harekete geçmeye karar verir. Zeus'un hakimiyeti zayıfladıkça dünya cehenneme dönmekte ve Titan'lar her geçen gün güç kazanmaktadır. Perseus, savaşçı kraliçe Andromeda, Poseidon'un yarı tanrı oğlu Argenor ve gözden düşmüş tanrı Hephaestus 'un da yardımıyla Titan'ları yenmek, insanlığı ve Zeus'u kurtarmak için yeraltı dünyasına gider."} +{"text":"Kriz zamanlar��nda hayata atılmaya çalışan gençliğe dair gerçekçi bir portre çizen filmin ana kahramanı 23 yaşındaki Julie Bataille. Julie, okuldan çok iyi dereceyle mezun olmuştur ve iş hayatına atılıp Paris'te kendine bir yer edinmek için sabırsızdır. Ona ilk işini veren, dışarıdan havalı duran ama zaman geçtikçe içinin boş olduğu anlaşılan PR şirketinde barınamaz. İş ararken bir mülakat sırasında Ben ile tanışır. Ben, hayatı günü gününe yaşamakta, ara sıra para kazanmak için ufak tefek kanunsuz işler çevirmektedir. Julie'yi, yazı birlikte geçirmek üzere İspanya'ya davet eder. Bu teklife ilk başta direnen Julie, başka bir işte de hüsrana uğrayınca, herşeyi bırakıp Ben'in yanına gider. Ancak, genç çiftin mutluluğu uzun sürmez."} +{"text":"Rebecca ve Tommy 9 yaşında birbirlerine aşık olurlar. Yaşadıkları sahil kasabasında tüm vakitlerini birlikte geçirmeye başlarlar. Ta ki Rebeccanın ailesi Japonyaya taşınmaya karar verinceye kadar. 12 yıl sonra Rebecca Tommyyi bulmak için kasabaya geri döner ve iki aşık hemen kenetlenirler. Sanki doğuştan aşıktırlar birbirlerine. Ancak, Tommy bir araba kazasında ölünce, Rebecca hayata nasıl devam edeceğini bilemez. Bu, insan klonlamanın - toplum tarafından onaylanmasa da - yasal olduğu bir dönemdir. Rebecca, anne ve babasının tüm itirazlarına rağmen, Tommynin bir klonunu doğurmaya karar verir. Rahim, bunu izleyen 20 yılın hikayesi. Film, Benedek Fliegaufun önceki işlerinden daha az deneysel. Ancak, yine de aşkın ve aidiyet duygusunun olası geleceğine dair bu filmi tasvir etmek kolay değil. Büyüleyici güzelliktekiRahim, sakin yüzeyinin altında hem merak uyandırıyor hem de rahatsız edebiliyor. Bittiğinde ise izleyiciyi yaşamanın etik kurallarına dair birçok soruyla baş başa bırakıyor."} +{"text":"Bobby içerde geçirdiği uzun yıllar sonunda şartlı tahliye ile serbest kalır. Kendisi içerdeyken ölen annesinin yaşadığı apartman dairesine yerleşir. Hayatını tekrar rayına oturtmaya çabalayan Bobby ilk olarak kendine bir iş bulur. Kendisi gibi eski bir mahkum olan Hector Rodriguez'in işlettiği bir oto tamirhanesinde çalışmaya başlar. Eski kız arkadaşı Alyssa ile ufak ufak arayı ısıtma turları olumlu sonuçlar vermeye başladığında her şey Bobby için yolunda gibi görünmektedir. Ancak yan daireden gelen kavga sesleri bazı geceler fazlasıyla rahatsız edicidir. Yan dairede bir polis, karısı ve küçük kızı ile birlikte yaşamaktadır. Adam mütemadiyen karısını dövmektedir. Sonunda her gece devam eden bu işkenceye dayanamayan Bobby olaya müdahele etmek için yan daireye girdiğinde dairenin bomboş olduğunu görür."} +{"text":"Cezayirin küçük bir köyünde yaşayan Münir yarı zamanlı çalışan bir bahçıvandır. Kendinin çok önemli bir adam olduğuna inanan Münir, bu gerçeği fark edemedikleri için yaşadığı köydekilere içten içe kızmaktadır. Kızkardeşi Rymde tuhaf bir uyku hastalığı vardır. Olur, olmadık yerlerde uyumaya başlayan geç kızın hastalığının bir tedavisi de yoktur. Ailesi durumunu kabullenmiştir aslında ama bir gün Münir köylülerin Rymin arkasından alay ettiklerini fark eder. Ve onu korumak için sarhoş olduğu bir akşam bu kız asla evlenemez diyenlere onun Avrupalı çok zengin bir işadamıyla nişanlandığını söyler. Bir anda kulaktan kulağa bu haber yüzünden bir anda köyün en popüler adamı haline gelir. Herkes onun yakın arkadaşı olduğunu iddia etmektedir. Karısı, oğlu ve kız kardeşi Rym bu ilgiden onun kadar memnun değildir, sürekli köylülere gerçeği anlatması için iknaya çalışırlar. Ama Münir sonunda hak ettiğine inandığı değeri kazandığı için mutludur. Rymde başlarda sevdiği adamı kıskandırıp abisine açılabilmesini sağlamak için bu ilgiden memnun gibi görünür. Ama sonraları bir an önce bu durumdan kurtulup sevdiği adamla evlenmek ister. Derken olaylar o kadar büyür ki artık Münirinde kontrolünden çıkmaya başlar"} +{"text":"Dünyanın en ünlü ve zeki dedektiflerinden Sherlock Holmes ve 'ortağı' Dr. Watson bu sefer Londranın dışına çıkarak Fransa, Almanya ve İsviçreye yol alacakları yeni ve tehlikeli bir maceraya sürükleniyorlar. Onlardan hep bir adım önde olan kurnaz ve vicdansız Profesör Moriarty ise -ki Holmes en zeki olma unvanını ona kaptırmak üzere- büyük bir laneti değiştirecek planların peşindedir. Kahramanlarımız ise ne olursa olsun Moriarty durdurmaya kararlı... Yönetmen koltuğunda ilk filmde olduğu gibi gene Guy Ritchie yer alırken senaryoyu ilk filmden farklı olarak Kieran ve Michele Mulroney çifti kaleme aldı. İlhamını Sherlock Holmes'un yaratıcısı Arthur Conan Doyle'dan alan filmde Robert Downey Jr. ve Jude Law başrollerinin yanı sıra ilk filmdeki rolleriyle kadroya tekrar dahil olan oyuncular ise Eddie Marsan, Rachel McAdams, Kelly Reilly ve Geraldine James olarak sıralanıyor... yer alıyorlar. Film kostümlerini ilk yapımda olduğu gibi gene Jenny Beavan tasarlarken ve müzikler ise kendisini her filmde mutlaka belli eden Hans Zimmer'a ait..."} +{"text":"İnsanoğlu kendi eliyle yine kendi sonunu getirecek. Bu kaçınılmaz bir gerçektir, nitekim tarihte ve birbirinden farklı din kitaplarında buna çeşitli örnekler mevcuttur. Parçalanan ay üssünde bir deney yapılmaktadır. Ancak başarısızlıkla sona erer ve bütün Dünya'ya zarar verir. Geriye kalan çok az sayıdaki insan topluluğu, yıkıntılar arasında yaşam mücadelesi vermektedir. Bu insanlardan biri olan Agitoya yasakları çiğnemek her zaman için cazip gelmiştir. Yine böyle yasaklı bir işe kalkışan Agito, eski bir medeniyete ait bir kalıntı bulur ve Tulayı 300 yıllık uykusundan uyandırır. Ancak Tula yerine getirmesi gereken bir görevi olduğunu hatırlamaktadır. Görevini gerçekleştirmek için Agitodan ve topluluktan ayrılır. Agito kolay pes edecek biri değildir ve Tulaya yardım etmek için orman ile bir anlaşma yapar"} +{"text":"12 yaşındaki zeki bir öğrenci olan Andy Nichol, kendi yaşındaki diğer çocuklar gibi alay konusu olmaktan ve diğer çocuklar tarafından hırpalanmaktan kaçınmak için herşeyi yapmaktadır. Herkesin çok sevdiği bir öğretmen olan Bay Simon, önemli bir dönem ödevi için Andy ile okulun en dışlanmış öğrencisi olan Stanley'i eşleştirir. Turuncu renkli saçıyla, vücuduna oranla fazla büyük olan kafasıyla ve kafasına oranla fazla büyük olan kulaklarıyla Stanley, ilkokuldan beri hep alay konusu olmuştur. Fazla zaman geçmeden Andy, Bay Simon'un yaptığı bu çılgınlığın arkasındaki gerçek nedeni anlayacaktır. Daha sonra okul müdürü Kelner, yaramaz bir öğrenciye bir kız öğrenciyi bitli olduğunu düşündüğü için acımasızca dövmesi üzerine uzaklaştırma verdikten sonra bay Simon kendisini kötü niyetli bir söylentinin hedefi olarak bulur."} +{"text":"Tarihi bir ikon haline gelen Marie Antoinette'i konu edinen birçok sinema filmi yapılmıştır. En meşhuru, 1938 yapımı Marie Antoinette'dir. Stefan Zweig'in Marie Antoinette biyografisi baz alınarak MGM stüdyolarında hazırlanan film, milyonlarca dolara mal olmuştur. Üç saatten biraz uzun olan film, dekorları ve kostümleri sayesinde, kısa sürede büyük bir hit olmuştur. Başroldeki aktris Norma Shearer, Marie Antoinette'in hayatını her yönüyle araştırmış ve rolüyle adeta özdeşleşmiştir. Bugün bile onun canlandırdığı Marie Antoinette portresi canlılığını ve doğallığını korumaktadır. Bu rolüyle Oskar'a aday gösterilmiş ancak Oskar'ı, Jezebel filmindeki rolüyle, Bette Davis'e kaptırmıştır. Hala birçok kişi, Norma Shearer'in sinemada Marie Antoinette karakterine son noktayı koyduğunu düşünmektedir. Film Arjantin'de Eva Peron'un öyle çok beğenisini kazanmıştır ki, Peron saçlarını sarıya boyatmıştır."} +{"text":"Gündelik hayattan basit bir nesneye insani duygular atfetmek kuşkusuz bir yenilik değil, fakat, anlaşılan daha önce hiçbir film bu konuda bu kadar başarılı olmamıştı. Kendizi bir araba lastiği ile özdeşleşirken buluverirseniz sakın şaşırmayın. Sıradan bir grup sinema seyircisi çok tuhaf bir gösterim için toplanır. Şerif, polis arabasının bagajından fırlar, hem perdedeki hem de salondaki seyirciye, stilin en önemli yapıtaşı olan sebepsiz yere kavramına bir saygı duruşu izleyeceğimizi söyler. Seyirciler, vahşi doğanın ortasında başlayacak gösteriyi izlemek üzere dürbünlerini çıkarırlar veLastikböyle başlar. Kimi sakin, kimi şaşkın bir şekilde ana karakterin canlanmasını, sonra da çevresine dehşet saçmaya başlamasını izler. Ana karakter cansız bir varlık, bir araba lastiğidir. Lastik, bir vahşi doğa belgeselini andırır şekilde, lastiğin tanımadığı bir dünyaya uyanmasıyla başlar. Önce bir plastik su şişesiyle, sonra akreple, bira şişesiyle, son olarak da bir tavşanla karşılaşır. Peki insanlarla karşılaştığında neler olacaktır? Varoluşuna karşı en büyük tehdidi insanlar mı oluşturacaktır? Film bir süre sonra bir polisiyeye dönüşürken, filmin içindeki seyircileri de büyük bir sürpriz beklemektedir. Onlar olan biteni dürbünün kısıtlı görüş alanından izlerken, bizler lastiğin bu sıradışı yolculuğunu yönetmen ve görüntü yönetmeni Quentin Dupieuxnün büyüleyici çekimlerinden izleriz. Bir lastiği duş yaparken, çıplak bir kadına dikiz atarken ve hayranlıkla televizyon izlerken görmek unutamayacağınız bir deneyim olacak."} +{"text":"1938 Çekoslavakya'sı. Bir adam, eşini korumak için tehlikeli bir anlaşma yapar. Hana, Nazi'lerin ülkeyi işgal etmesi ve yönetimi ele almasına kadar, hem ekranda hem de sahnelerde popülaritesi yükselen başarılı ve de yarı yahudi bir oyuncudur. Bu yüzden yeni Nazi rejiminde Hana'nın geleceği tehlike altına girer. Hana'nın kocası Emil ise, bir radyo habercisidir. Eşini sevmesine rağmen, aynı zamanda Hana'yı, başarısı, popülaritesi ve bağımsızlığından ötürü de kıskanmaktadır. Diğer yandan, Nazi propaganda ajansı Axis de, Emil'in haberciliğini ve sunuculuğunu etkileyici bulur ve ona bir anlaşma önerirler. Buna göre, yeni görevi, yeni rejimin daha iyi olduğu konusunda halkı ikna etmek olacaktır. Anlaşmayı kabul eden Emil'in aklında, Hana'yı korumak için bu bir fırsat olabilirdir. Ancak..."} +{"text":"Film, yaşlı bir beyaz çift tarafından evlat edinilen ve beyazlarla dolu olan Londra'da büyütülen yetim Jamaika'lı bir bebeğin, İngiltere'nin en korkulan ve saygı duyulan adamına dönüşmesinin inanılmaz ama gerçek hikayesini anlatır. CASS ırkçı zorbalıkların yaygın olduğu bir dönemde büyümüştür. Yıllarca biriken baskı sonucunda bir gün içindeki öfke şiddetli bir patlamaya dönüşmüştür. CASS şiddet sayesinde daha önce hiç sahip olmadığı saygıyı kazanmıştır ve dövüşlere bağımlı olmaya başlamıştır. Bir süikast girişimi sonucundada 3 kez vurulmuştur. Direnci sayesinde bir şekilde hayatta kalmayı başarmıştır ama aynı zamanda da ikileme düşmüştür; ya sokaklarda öğrendiği gibi intikam alacaktır yada şiddetli geçmişinden vazgeçecektir. İşte bu onun olağanüstü hikayesidir."} +{"text":"Rahul, bir dansçı ve başarılı bir müzik ve dans trupunun yöneticisidir. O, o Nisha'ya inanır, onun dansçılarının biri, onun en iyi arkadaşıdır; Nisha işleri, onun ahbabını beğenir, ama ona gizlice aşıktır. Nisha, onun ayağı ve Rahul ihtiyaçlarını yaralar, yeni bir dansçıdır. O, Pooja'yı kiralar. O ve Rahul, birbirlerine gittikçe çekilendir, ama onlar, oynar, olmuyordu gibi. Rahul'a bilinmeyen olan Pooja, şimdiden Ajay'a meşguldür, onun ebeveynlerinin, öldüğü zaman onu kaldıran aile arkadaşlarının oğlu. Başka bir adamla bir aşk, rezil olacaktı, ve, onların oğluyla evlenmek için onu görmeyi isteyecek olan onun yengesi ve amcasına bir hayal kırıklığı olacaktı. O, Rahul'dan onun mesafesi ve onu tutmayı dener, onun karışık sinyalleri ile şaşırttı, meseleleri itmez. Nisha, yine de, kıskançlık ile keskinleştirilen onun hisleri, onu bütünüyle görür. Ziyade meseleyi durdurmayı dene, yine de, o, bir zaman boyunca Hindistan'ı bırakmayı kararlaştırır, ve izin verilen meseleler, onların kursunu alır. O gerçekten, Rahul'u sever, ve sadece onun için en iyisine diler. Hazırlıklar olarak, yeni gösteri, devam ettiği için, Pooja sonunda, onun, Ajay'a işe alındığı Rahul'a söyler; Rahul, derince yaralanandır. O, onun yeni mutsuzluğunu yansıtması için gösteriyi gözden geçirir. Nisha, Londra'dan yeni üretimi görmek için döner, ve onun, mutsuz bir sonu olduğunu şikayet eder. Rahul, onu değiştirmeyi reddeder; Hikaye, onun, onu gördüğü Pooja'ya onun ilişkisini yola yansıtır. Sonda, Rahul, Pooja'yla onun aşkını canlandırmak için bir son gayreti yapmayı kararlaştırır. Pooja, neye ilerliyor olduğunu fark eden Ajay'a kadar sevgi ve vazifenin arasında yırtılır, onun nişanından Pooja, ve Poojasını bırakır, ve Rahulu, barıştırır."} +{"text":"1881 yılında New Mexicoda geçen öyküde, iki eski dost Pat Garrett ve Billy The Kid şartların değişmesi sebebiyle karşı karşıya gelir. Eskiden baba oğul gibi olan ikilinin arası, Pat'in kanun adamı olmasından sonra açılır. Artık şerif olan ve gözünü para hırsı bürüyen Pat ne olursa olsun kanun kaçağı Billy'i yakalamaya kararlıdır. İlk seferinde hapishaneden kaçmayı beceren Billy ise arkadaşları ile beraber özgürlüğün tadını çıkarmaktadır. Aslında Billy, Meksika'ya kaçsa sorun çözülecek Pat de eski arkadaşını takip etme zorunluluğundan kurtulacaktır. Ancak Pat'in mülklerini korumak için mücadele ettikleri zenginler, Billy'nin arkadaşlarına eziyet etmeye ve insanları sebebsiz yere öldürmeye başlayınca genç adam Meksika'ya kaçmaktansa kalıp kaderiyle yüzleşmeye karar verir. Bu karar, iki eski dosttan biri için ölümcül bir son demektir."} +{"text":"İngiliz Edebiyatı'ndan mezun olan Jun-young, bir üniversitede yarım gün ders vermeye başlamıştır. Ancak yeteri kadar kazanamayan genç adam, bu yüzden hala annesinin evinde yaşamaktadır. Annesinin tek isteği ise Jun-young 'un evlenmesidir... Evlenmesi için oğlunun üstüne düşmesinin yanında, Jun-young 'un arkadaşlarını da uygun bir gelin adayı bulmaları konusunda ikna etmeye çalışarak; elinden geldiği kadar işleri hızlandırmaya çalışmaktadır. Jun-young ise evlenmeyi düşünmemektedir. Aslında evliliğe ve evlenme fikrine karşı değildir ama mütevazı bir hayat yaşamayı kabul edecek, bu hayatın yükünü sırtlayacak, bir de üstüne hem çekici hem de zeki olacak bir gelin adayı nerededir? Jun-young 'un üniversiteden arkadaşı ve nişanlı bir adam olan Kyu-jin, Jun-young 'un da başını yakmak için arkadaşına bir tanışma randevusu ayarlar. Yeon-hee, randevuya oldukça geç gelir. Yeon-hee 'nin gecikmesinin yanında, birbirlerini tanıma işaretleri olan rulo yapılmış gazete ile aynı yerde bekleyen bir adamın daha olması; Jun-young 'u iyice germiştir. Jun-young, oturdukları kafede henüz birkaç dakika geçmişken Yeon-hee ile geleceklerine dair fazlasıyla katı bir öngörüde bulunur. Karşısındaki alımlı kadın asla sahip olamayacağı cinstendir ve zengin bir adamla evlenerek; rahat bir hayat sürmeyi yeğleyecektir. Ancak durum, Jun-young'un öngördüğünden farklı gelişir. Öğle vakti bir fast foodçunun önünde başlayan tanışma randevusu; gece, aynı otel odasında sonlanır. Fakat Jun-young, Yeon-hee 'nin zengin bir adamla evlenerek rahat bir hayat yaşamayı seçeceği konusundaki sabit fikrinden kurtulamayınca ve Yeon-hee 'de bu sabit görüşün kırılması için zamanında gereken adımları atamayınca; ikilinin ilişkisi, eşine az rastlanır bir drama doğru sürüklenmeye başlayacaktır... Kaynak: poormf"} +{"text":"'Kadın doğulmaz, olunur - Simone de Beauvoir 'Simone de Beauvoirın 14 Nisan 1986daki ölümü pek çok farklı ülkeden sayısız kadın için tam bir şok etkisi yaratmıştı. Birkaç gün sonra 19 Nisanda yapılan cenaze törenine dünyanın dört bir tarafından mesajlar ve çiçekler yağıyordu. Avrupanin farklı yerlerinden kadınlar, Simone de Beauvoirı son bir kez selamlamak ve Montparnasse mezarlığına kadar yapılan yürüyüşe katılmak için Fransız kadınlarıyla yanyanaydılar. diye anlatıyor o günleri Delphine Seyrig. Arşiv görüntüleri ve feminizmin üç uluslararası ismi Amerikadan Ti-Grace Atkinson, Kate Millett ve Fransadan Christine Delphy ile yapılan söyleşilerden oluşan film, Simone de Beauvoirın bıraktığı mirasın tüm ülkelerden ve kuşaklardan feministler için önemini bir kez daha vurguluyor"} +{"text":"Sen Aydınlatırsın Geceyi birtakım olağanüstü özellikleri olan kasabalıların olağan sıkıntıları, endişeleri ve dertlerini anlatır. Küçük bir Anadolu kasabasında hayat kendi halinde akmaktadır; yan hakemlik yapan Cemal maçları yönetmekte, Yasemin yumurta fabrikasında çalışmakta, Defne kasabadaki tezgahında kitap satmakta, Doktor İrfan hastalarıyla uğraşmaktadır. Göğünde iki güneşi, üç dolunayı olan bu kasabada duvarların arkasını görebilen Cemalin hayattan bir beklentisi kalmamıştır. Üstüne çöken sıkıntıyla baş etmeye çalışırken nesneleri parmağıyla oynatabilen Yasemin de kendine bir çıkış yolu arar. Fakat zamanı durdurabilen Defne bir süre sonra işlerin karışmasına sebep olacak, Yaseminin ölümsüz patronu da Cemalin endişelerini gidermeye çalışan görünmez ilkokul öğretmeninin tavsiyelerini boşa çıkartacak şeyler yapacaktır. \"Film, karakterlerin özelliklerini süper güç, karakterleri de süper kahraman olarak tanımlamıyor, dünya böyle olsa dahi insanın özünün aynı kalacağını iddia ediyor; dertlerin, sıkıntıların, endişelerin değişmeyeceğini. Bu yüzden de Euripidesin İnsan endişeden yaratılmıştır sözüyle açılıyor.\""} +{"text":"Muppet'lar ikinci devam filminde bu kez Avrupa'ya açılıyor. Berlin, Madrid, Dublin ve Londra gibi Avrupa başkentlerinde büyük sinemalarda kapalı gişe sahne alan tüm Muppets üyeleri bu sefer dünya turuna çıkıyor. Ama bu kez Kermit'in başı büyük belada. Zira ona ikizi gibi benzeyen, dünyanın en azılı hırsızlarındanConstantine ve onun sağ kolu Dominic, Muppets üyelerini özellikle de Kermiti uluslararası bir suç eylemine sürüklüyor. Constantin, masum Kermit'in yerine geçerek planlarını uygulamaya koyarken, Kermit'te tıkıldığı hapishanede suçsuzluğunu ispatlamaya çalışıyor... Filmin kadrosunda sevilen Muppet'larKurbağa Kermit, Miss Piggy, Ayı Fozzie ve Gonzo'nun yanı sıra Ricky Gervais, Ty Burrell ve Tina Fey de yer alıyor. Yönetmenliğini James Bobin'in üstlendiği filmin yapımcılı koltuğunda ise David Hoberman ve Todd Lieberman oturuyor."} +{"text":"2013 Karlovy Vary En İyi Yönetmen İstanbul Film Festivali'nde Kutsal Dörtlüfilmiyle aile ve cinsellik konularına mizahi bir bakış açısıyla eğilen Jan Hrebejk'in Temmuz ayında Karlovy Vary Film Festivali'nde prömiyerini yapan yeni filmi bir aile melodramı. Bir akşamdan sabah saatlerine kadar geçen film, ideal çift gibi görünen Tereza ve Radim'in her yönüyle kusursuz görünen düğünüyle açılıyor. Davetlilerle aile neşe içinde dans edip kutlamaya devam ederken nikah sırasında ortaya çıkan davetsiz bir misafir, herkesin keyfini kaçırır. Damadın arkadaşı olduğunu söyleyen bu genç adam yüzünden hem damadın geçmiş günahları hem de gelinin sıkıca sarıldığı sırları ortaya dökülür. Eski günahların gölgeleri hep uzun olur derler... Kaynak: İKSV"} +{"text":"Kiriko ve onun küçük üvey kardeşi Daigo, bir kitap illüstratörü olan babaları ile yaşamaktadır. 10 yaşındaki Daigo bir gün okulunun oyun alanında hasta bir tavşanı öldürür. Bu yüzden diğer çocuklar ona Tavşan Katili diye seslenir. O günden sonra Daigo okula gitmeyi bırakır ve ablası tarafından eğitilmeye başlar. Kirikonun annesi 10 yıl önce anlaşılmaz bir hastalıktan ölmüştür. O zamandan beri Kriko konuşamaz. Babaları ise hikaye kitabı çizimiyle uğraşmaktadır ve onlara karşı mesafelidir. Bir gün, Daigo ve Kiriko 3 boyutlu bir film izlemek için sinemaya gider. Filmdeki tavşan aniden ekrandan dışarı çıkar ve Daigo onu yakalamaya çalışır. O gece, Daigo oyuncak bir tavşan tarafından garip bir dünyaya çekilir."} +{"text":"Leigh Parrish televizyon programlarıyla çok alakalı ve bu alanda gelecek yılların parlak tv programcısı olarak bakılan genç bir bayandır. Bu genç bayanın yanından hiç ayrı görünmeyen ve manajeri olan Callaum Beck ise çok gözüpek ve ketum bir yapıya sahiptir. Parrish ve manajeri karakterleri birbiriyle uyuşmayıp hatta belkide tam zıt karakterde olsalarda birbirleriyle anlaşabilme konusunda iyidirler. Parrish bir karar alır, aldığı bu karar yaşadığı büyük şehirden eski şirin kasabasına dönmek istemesidir. Parrish'in eski kasabasına dönerler. Burada yerel bir televizyon kanalıyla bir iş anlaşması yapmayı planlamaktadırlar. Bunun için dikkat edilmesi gereken bir kaç husus vardır. Parrish kendini olabildiğince iyi ve uysal bir kız olarak tanıtmalıdır ki bu sayede temiz bir kariyer başlangıcı yapabileceğini ve bu küçük kasabada kendini sevdirebileceğini düşünür. Nihayetinde manajeri ona bu kasabadaki yerel bir tv kanalında iş bulur. Fakar parrish aradıgı huzura tam kavuşamaz, şehir hayatında uzun süredir onu tehdit edip şantaj yapan kişiyle yeniden karşılaşır. Ona beslediği kin ve nefret duygusu devasa boyuttadır bu yüzden intikam almaya karar verir. İntikamını almak üzere ailesi ile yiyeceği yemeği bile iptal eder, çizmesinin içine sakladığı bıçağıyla sokağa çıkar. Fakat olaylar düşündüğünden çok farklı gelişir ve içinden çıkılmaz paradokslara dönüşür."} +{"text":"Redmond Entwistlein yeni filmi İçinden Yürü, belgesel ve kurgulanmış canlandırma araçlarını biraraya getirerek, çağdaş sanat eğitiminin çok yönlü bir analizini yapıyor. Aynı zamanda, 1970'lerin Los Angeles'ında, sanatçı Michael Asher'ın California Sanat Enstitüsü'ndeki stüdyo-sonrası derslerinin önemli etkisini anlatıyor. Stüdyo sonrası dersleri, CalArts'ın öğretmeni podyumdan uzaklaştırma misyonunu temsil eden başlıca uygulamaydı, ve öğrencileri öğrenim sürecinde harekete geçirmeyi hedefliyordu. Uzun grup tartışmaları şeklinde gerçekleşen kimi zaman 12 saatten uzun süren bu derslerde öğrenciler birbirlerinin çalışmalarını eleştiriyordu. Sonuç olarak, grup eleştirisi, günümüz sanat okullarında kullanılan başlıca eğitim aracı haline geldi. İçinden Yürü, okul kampüsünün bir turu olarak tasarlanmış, ve CalArts tarihini ve okuldaki yaşamı, 1960'ların sonlarından günümüze okulun tasarım ve inşaatından arşiv görüntüleri kullanarak seyirciye aktarıyor. Film, okulun misyonunu analiz ederken, bir yandan da sanat tarihindeki yerini ve demokratik felsefesini mümkün kılmak üzere tasarlanan esnek mimarisini beyaz perdeye taşıyor."} +{"text":"Evicko, Anton Chekhov'un hikayesi \"Anita\"dan esinlenmiş bir kısa film. Prag'da çekilen film, hırslı tıp öğrencisi Milan'la onun sevgi dolu, yumuşacık sevgilisi Eva'nın hikayesini anlatıyor. İnsan bedeninin derinlerde sakladıklarına ve beklentilerimize dair bir hikaye Evicko... Yaklaşık 13 dakika uzunluğundaki film Çek oyuncularla, Çekce olarak çekilmiş. Filmin yönetmeni Ziya Demirel, görüntü yönetmenliği ise Doron Tempert'e ait. 6. Sinepark Kısa Tür Filmleri Festivali'nde büyük ödül Hürrem Erman özel ödülünü alan film, aynı zamanda En İyi Drama ve En iyi Görüntü ödüllerinin de sahibi oldu. Filmin yazar ve yönetmeni Ziya Demirel, 88 doğumlu genç bir yönetmen. Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliğ'ini bitirdikten sonra, Prague Film School'da film üzerine eğitim aldı. Demirel, Evicko ve diğer projeleri ile önümüzdeki günlerde adından çok söz ettireceğe benziyor."} +{"text":"2013 Locarno En Iyi Erkek Oyuncu 2013 Minsk En Iyi Erkek Oyuncu 2013 Havana En Iyi Özgün Müzik Ortak yapımcılarından biri Carlos Reygadas olan Disiz, Perulu yönetmenler Daniel ve Diego Veganın 2010 yapımı ilk filmleri Ekimin izinden gidiyor. Filmde, prensip sahibi, dürüst bir adam öyle çürümüş bir sistemle karşılaşıyor ki, sanki kendi karısı ve babası dahil herkes bu pisliğe bulaşmış. Her şey, Yargıç Constantinonun canını almasına ramak kalan bir kurşunlanma olayıyla başlıyor. Polis bunun bir serseri kurşun olduğuna hükmediyor; ancak, Constantino hedefte kendisinin olduğundan emin. Soruşturmayı tekrar açıyor ve kendini haklı çıkartmak için kendi ilkelerini bir kenara bırakıyor. Kaynak:İSTANBUL FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Film, 19. yy Amerikası'nda geçmektedir. Kızılderililere ait olan verimli, aynı zamanda altın madenlerine sahip toprakları almak isteyen Binbaşı Cabot; yandaşlarıyla beraber onlara pek yaşam şansı tanımamaktadır. Olaylar büyüyünce, Birleşik Devletler Ordusu tarafından Albay Pembroke, teftiş için gönderilir. Binbaşı Cabot bir pusu kurarak Albay'ı öldürür. Artık emeli olan Kızılderili altınlarına ulaşmak için önünde bir engel kalmamıştır. Bu sırada, çok hızlı silah çeken ve kendisine \"Joe Thanks\" diyen bir yabancı, kasabaya yeni gelmiştir. Yalnız kasabada olanlardan, Kızılderililerin yaşadıklarında habersiz değildir. Binbaşı Cabot'u ters köşe yapmak için bir takım planlar kuracaktır. Bunun için de Albay Pembroke'un yerine dümenden geçecek biri gereklidir. Eski ahbabı, hızlı hırsız Lokomotif Bill ve onun kız arkadaşı Lucy 'i; Albay Pembroke ve kızı olarak, bir kortej halinde Cristobal Kalesine gönderir. Alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Kundan Shankar küçük bir kasabada babası ile beraber yaşayan bir çocuktur. Özgür ruhlu bu genç babası için sokakta bağış toplayarak ona yardım etmektedir. Daha ufak yaşında yine sokakta bağış topladığı sırada Zoya Haider adındaki kendi yaşıtı kızı görür ve hemen aşık olur. Kızı kendine aşık etmek için her yolu deneyen bu genç adam tam kızın dikkatini üzerine çektiği sırada Müslüman Hindu sorunlarından dolayı birbirlerinden uzaklaşmak zorunda kalırlar. Zoyanın bambaşka hayalleri vardır. Üniversitede okumak gibi. Ailesi onu Jawaharlal Nehru Üniversitesine okumak için gönderir. Kundanın aşkı hiç bir zaman dinmez. Aradan geçen sekiz yıl sonra kız yeniden ufak kasabasına döndüğünde çocuk yine onun için mücadele etmeyi kafasına koymuştur. Ancak bu durum onu oldukça sıkıntılı durumlara düşürecektir"} +{"text":"Gençliğinde uzun süre bir müzik grubunda gitar çalıp beste yapan Mehmet, 30'lu yaşların sonuna geldiğinde hem müziği bırakmış hem de aile hayatında zor zamanlar geçiren birine dönüşmüştür. Eşiyle boşanıp müziği bırakır; maddi anlamda da bitik durumdadır ve bu süreçte kendisini hayata yaklaştıran tek şey kızı Ezgi'dir. Bu nedenle hiç istemese de anlaşamadığı eski eşiyle sık sık görüşmek zorunda kalır. Özel ders vererek ya da gitar tamiratı yaparken hayatını sürdüren Mehmet, uzun yıllardır birlikte oldukları arkadaşları Ayşe ve Orhan çiftiyle aynı apartmanda oturmaktadır. Evliliklerinde sorunlar yaşayan Ayşe ve Orhan'ın tartıştığı akşamlardan birinde Orhan'ın evi terk etmesi işleri karıştırır. Mehmet değer verdiği Ayşe'ye yardımcı ve destek olabilmek için sürekli yanında olur; aradan günler geçer ve birlikte Orhan'ı aramaya koyulurlar. Tam bu esnada çok sevdiği bir dostunu kaybettiği haberi gelir ve aynı zamanda bir iş teklifi alır. Mehmet hiç istemese de bu işi kabul etmek zorundadır; öte yandan Ayşe ile olan ilişkisi günden güne tuhaflaşmaktadır..."} +{"text":"Cehennem gibi bir savaşın, binlerce toptan açılan yaylım ateşinin, zehirli gazın ve hava baskınlarının ortasında, zengin bir ailenin varisi Bohemyalı Yüzbaşı Jack Kopetzky ve bir zanaatkarın oğlu Er Jakob Lindner, İtalyan topçularının baskınından sağ kurtulan tek askerlerdir. R mevziisini, yani Julian Alplerindeki Rombon dağının eteklerine kurulmuş topçu karakolunu korumaktadırlar. Yüzbaşı ciddi şekilde yaralanmıştır ve genç, deneyimsiz er ise daha yeni ön cepheye sevk edilmiştir. Isonzo boyunca yapılan muharebelerin on birincisi için İtalyan Ordusunun düzenleyeceği yeni akın çok yakındır. Stratejik öneme sahip bu gözetleme noktasının terk edilmesi mümkün değildir. Komuta Merkezinden herhangi bir yiyecek, içecek ve destek gelmeden insanlık ve haysiyeti korumak bir varoluş mücadelesine dönüşecektir."} +{"text":"Ali'nin kendi halinde bir hayatı vardır. Bir eczanede kalfa olarak çalışan Ali, kapıdan içeri giren bir kadını gördüğü anda her şey altüst olur. Çünkü kadın, Ali'nın çocukken hayallerini süsleyen Azra'dan başkası değildir! Külleri alevlenen aşkıyla Ali, Azra'yı tavlamak ister. Fakat bu konudaki becerileri sınırlıdır. Umutsuzluğa kapılmışken internette bir ilana rastlar: \"Yaşam Koçu Zihni\", üstelik indirimden faydalanabilecek şanslı kişi seçilmiştir! Belki bir yaşam koçu hayatını yoluna sokacak ve hayatının aşkına kavuşabilecektir. Öte yandan mesleğinde işler çok da yolunda gitmeyen Zihni'yle asistanı, yeni müşterinin gelişiyle kariyerlerini yeniden canlandırabilmek için kolları sıvar. Ali'nin hayatını değiştirebilmek için birbirinden yaratıcı teknikleri uygulamaya çalışırlarken, komik olaylar birbirini izleyecektir."} +{"text":"Bizim Dehşet Dolu Ülkemiz Suriye'nin yaralarını, Yassin Al-Haj Saleh ve Ziad Homsi'nin tehlikeli yolculuğu üzerinden anlatan bir korku hikayesi. Suriyeli muhalif ve tanınmış entelektüel Yassin, fotoğrafçı Ziad'la tanışır. 1980'lerde tutuklanıp 16 yıl hapis yatmış ve sonra 2011'deki Suriye ayaklanmalarını gizlice desteklemiş birkaç entelektüelden biri olan Yassin'in belgeselini yapmak istemektedir Ziad. İkisi birlikte müthiş tehlikeli bir yolculuktan geçerek önce Şam'a, sonra da Yassin'in memleketi olan, IŞİD'in ele geçirmek üzere olduğu Rakka'ya varırlar. Bütün bu yolculuğun sonunda evlerinden ve en yakınlarından uzakta kendilerini geçici sürgün olarak Türkiye'de bulurlar. Ziad Homsi ile Mohammed Ali Atassi'nin Bizim Dehşet Dolu Ülkemiz'i sadece bir belgesel film değil; bir direnişin, yaşananların, insanlık durumunun sıfır noktasının en çıplak haliyle gözlerimizin önüne serildiği bir tanıklık aynı zamanda."} +{"text":"2012 de vizyona giren ve beğeniyle karşılanan komedi filmi Sağ Salim in devam filmi olan filmde Salih in hikayesini izlemeye devam ediyoruz. Salim kimsesi olmayan bir cenazeyi memleketine götürmeye karar verir. Ancak bu yolculuk yolda karşılaştığı yol arkadaşı Nihal le birlikte azılı katiller ve kötü adamlarla mücadele ettikleri bir maceraya dönüşür. Nihal in annesi intikam için rehin alındığında ise işler iyice karışır. Adamlarımız artık seri katil olarak aranmaktadır ve yakalanmamak için kılık değiştirmek zorunda kalırlar. Ne var ki bu da çözüm olmaz ve talihsizlikler iyice çığrından çıkar. Salim tekrar eline silah almak zorunda kalır, Nihal ise başı beladan kurtulmayan Salim den uzaklaşıp annesini tek başına kurtarmak zorundadır. Salim ise yaşadığı bu büyük travmalar sonrasında artık ne ölümden ne de ölümden korkmaktadır, Nihal i yalnız bırakmak istemez ve peşine düşer.."} +{"text":"Çocuklar Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nı canlandırmışlar, ama öyle bildiğiniz gibi değil! Cezayirde sahilde bir grup çocuk denizden yeni çıkmış, kumlarda uzanıyorlar. Birisinin kafası diğerinin göğsünde, öbürünün başı bir başkasının ayak ucunda. Ortama bir barış ve kardeşlik havası hakim, ta ki... Çocuklardan biri gürültüyle gaz çıkarır ve etrafındakiler tiksintiyle çıkışır: Osuruğun bile Fransızınki gibi! Kahrolası Fasulyelerde Cezayir Bağımsızlık Savaşı çocuklar tarafından tekrar canlandırılıyor ama bu filmde tarihin bildiğimiz yıkımları, acıları, kahramanlıkları ve destanları yok. Çünkü tarih, kurgusu, ağırlığı ve iktidara yakınlığıyla, hassas bünyelerde gaz yapan ağır bir yemek. Yönetmen Narimane Marinin bu ilk filminde ise çocukların, sınırsızlığın, hayalgücünün ve ilhamın hafifliği var. Jean Vigonun Hal ve Gidiş Sıfırındaki (1933) anarşist çocuklar, Kahrolası Fasulyelerde tarihle gerçeküstücü bir dans yapıyorlar.Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"İngiliz müzik grubu Pulp, 90larda Common People ve Disco 2000 gibi şarkılarla bir neslin kalbine kazındı. Uzun bir aradan sonra bir araya gelen grup 2012 yılında son bir konser vermek üzere doğdukları şehir Sheffielda dönüyor. Konser hem duygulu hem muhteşem. Ancak yönetmen Florian Habicht salt bir konser filmi yapmanın çok ötesine gidiyor. Bir yandan Pulp üyelerini şöhret, aşk, yaşlanmak gibi konular üzerine konuştururken, diğer yandan Sheffieldda yaşayan sıradan insanları kadrajına dahil ediyor. Hiç beklemeyeceğiniz insanlar Pulp şarkılarını kendilerine has mekanlarda seslendiriyor. Film bu anlamda sadece Pulpa değil, grubun sevenlerine ve grubu şekillendiren bu Kuzey İngiltere kentinin endüstriyel coğrafyasına yazılmış bir aşk mektubu niteliğinde."} +{"text":"1958 Yılı Kartal'ın Soğanlık Mahallesi pardon Soğanlık Köyü. Hüseyin Ağa komşusu Dursun Ağa'nın hayvanlarının tarlasına girerek ekinlerine zarar vermesinden şikayetçi. Aralarında köy kahvesinde sık sık tartışma yaşanıyor. Dursun Ağa'nın tatlı dili dolayısiyle her seferinde tatlıya bağlanıyor. Hüseyin Ağa aksi ve hırçın bir ihtiyar. Oğlu Ahmet ile de tartışıp onu evden kovuyor. Ahmet'de evi terkedip İstanbul'açalışmaya gidiyor. Diğer taraftanHüseyin Ağa'nın güzel kızı Ayşe'de gözü olan Dursun Ağa'nın oğlu Hasan kızı tenhalarda devamlı sıkıştırıyor. Karşılık bulamayınca kızı istetiyor. Ama ne kızın varmaya gönlü var, ne de babasının vermeye gönlü var. Hasan iyilikle olmayan bu işi zorla yapmaya çalışıyor. Bir gece evi basarak Ayşe'yi kaçırıyorlar. Peşlerine düşen Hüseyin Ağa'ya ateş ederek ölümüne neden oluyorlar. Kızı'da alıp İstanbul'da pavyon sahibi amca oğlu Zühtü'nün yanına sığınıyorlar."} +{"text":"Haymo ya da gerçek adıyla İshak, varoluşundaki aidiyetsizlik duygusuyla çocukluğundan beri dönüşsüz yolculuklar deneyen ve son 20 yılını Doğu Avrupada bir haymatlos olarak yaşamış siyasi bir mültecidir. 1980 darbesi sonrasında aranan Haymo ve iki arkadaşı Türkiyeden Meriç Nehrini yüzerek sınırın diğer tarafına, Yunanistandaki Lavrion Mülteci Kampına iltica ederler. Lavrion Mülteci Kampında kaldığı günlerde arkadaşlarıyla portakal ve tütün bahçelerinde çalışan Haymo, aynı kamyonette kampa vardığı Arnavut mülteci Eleniyle uzun ve sessiz bir aşk yaşamaya başlar. Yerleşme güdüsü olmayan ve yatağından ancak sürekli bir nehir gibi akan Haymonun yolu yıllar sonra bir kez daha doğduğu ülkeden geçer. Şafak ile karşılaşır. Şafak, İzmir;in eski mahallerinden birinde, bir kortejoda annesi ve erkek kardeşiyle yaşayan aylak bir genç kızdır. Haymonun görme engelli abisi Avaz ile yasak bir ilişki içerisindedir. Şafakın yasaklara, tabulara olan ilgisizliği onu Haymoya yakınlaştırır. Bu yakınlaşmayla Şafakın hayatında yeni bir serüven başlayacaktır."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı. t-34'ün komutanı olan ikinci teğmen Nikolai ivushkin, Moskova yakınlarındaki bir savaşta tank asansörü Klaus Jager'a karşı eşit olmayan bir savaşta bulunuyor. Onun görevi bir intihardan öte - bir düzine Alman tankını, tek başlarına yok etmek. dedi ki, şans cesurca yapar. Savaşı kazanır, zar zor hayatta kalır, ama hayatını üç yıl boyunca esaret altında kaybeder... 1944 baharında, Wehrmacht, Jager'e ohrdruf yeniden görevini üstlenmesini ve en son t-34'ü çalışan bir hedef olarak kullanarak elit Alman zırhlı kuvvetleri için bir eğitim merkezine dönüştürmesini emreder. Bu Jager ve yine ivushkin çapraz yolları. Efsanevi bir tankın komutanı olmak için jager veya ers ivushkin. Bununla birlikte, ivushkin cesur ve dikkatli planlanmış bir kaçış için egzersizleri kullandığında hiçbir şey plan yapmaya gitmez."} +{"text":"Hindistan'da, M. Ö. 5. yüzyılda, Kativa Sarayı'nın bahçesinde bir taç prens doğar. İyi bir peygamber olarak görülen, prensin doğumunun halkın kurtarıcısı olduğu kehanet edilir. Yirmi yıl sonra, Prens Siddhartha, Prenses Yasodhara'nın kalbini kazanır. Bütün zamanları Kativa Sarayı'nda yaşayan Siddhartha, dört sıralı Kast sistemi ve açlıktan ve tedavi edilmeyen hastalıktan ölüme terk edilen insanlar karşısında sonsuz bir kedere bürünür. Dini kullanarak insan kurban edilmesi onu çok derinden rahatsız eder ve saraydan ayrılıp, altı yıl boyunca bir rahip olmaya karar verir. Buda olmaya başlamadan önce Bodhi Ağacı'nın altında aydınlanma arayışına girer. Bu arada, güzel Yasodhara için yendiği Devadatta, Kativa krallığını ele geçirmek ve tüm Hindistanı yönetmek istemektedir."} +{"text":"Popüler bir Dakar banliyösüne inşa edilen fütüristik bir kulede çalışan işçiler, aylarca emeklerinin karşılığını alamadan çalışır. Yaşadıkları sıkıntılara son vermek isteyen işçiler, daha iyi bir gelecek için ülkeyi terk etmeyi planlar. Ülkeden ayrılmayı düşünenler arasında genç bir kadın olan Adanın sevgilisi Suleiman da vardır. Çift birbirlerini sevip, birlikte bir gelecek düşleseler de Ada başka bir adamla evlendirilmek istenir. Ada için karar verilince de kısa sürede düğün hazırlıkları yapılır. Bu sırada, Suleiman ve bir grup işçi hayallerinin peşinden gitmeye karar verir ve ülkeyi terk eder. Ancak Adanın düğününün başladığı sırada büyük bir yangın çıkar. Genç kız, her yere yayılmakta olan bu ateşin kendisini kurtarmak için geri dönen Suleiman tarafından çıkarıldığını düşünmeye başlar."} +{"text":"Çocukluk arkadaşı olan Sasha ve Marcusun yollarının ayrılmasının üzerinden tam 15 yıl geçmiştir. Farklı yönlere savrulan ikiliden Sasha, başarılı bir şef olmuştur ve nişanlısı Brandon ile evlilik hazırlığı içerisindedir. Yerel bir müzisyen olan Marcus ise babasının himayesi altında yaşamaktadır. Sasha, yeni açılacak bir restoran için doğup büyüdüğü şehre, San Franciscoya dönmek zorunda kalır. Eski hatıraların yeniden canlanmasına neden olan bu şehir, ona çocukluk arkadaşını yeniden görme fırsatı verir. Aradan geçen 15 yılın ardından karşılaşan Sasha ve Marcus, geçmişi yad etmeye başlar. Bu sırada Brandonın evlilikten vazgeçtiğini açıklaması, Sasha için büyük yıkım olur. Bu süreçte en büyük desteği Marcustan gören Sasha, onunla birlikte vakit geçirdikçe, ikili eski hallerine geri döner. Marcus, Sashayı bir kez daha kaybetmemeye kararlıdır ama tam harekete geçeceği sırada önüne yeni bir engel takılır."} +{"text":"Kırılgan bir adam olan Caseyin hayatı, bir gün sokakta saldırıya uğramasının ardından bambaşka bir hal alır. Yaşadığı saldırı sonrası gururu kırılan Casey, özellikle akşamları dışarıda olmaktan korkar hale gelir. İçine düştüğü bu sıkıntılı durumdan kurtulmak isteyen Casey, kendini korumayı öğrenmek için bir şeyler yapmak ister. Bunun için savunma sanatlarını öğrenmeye karar veren genç adam, soluğu Sensei isimli karate dersleri veren adamın yanında alır. Daha önce karate hakkında hiçbir şey bilmeyen Casey, gizemli bir adam olan öğretmeni sayesinde bilmediği bir dünyaya adım atar. Akıl hocası ile birlikte hem korkutucu hem de eğlenceli bir yolculuğa çıkan Casey, bu süreçte dünyanın ne kadar şiddet dolu bir yer olduğunu keşfeder."} +{"text":"Aydınlarımızdan biri de Cemil Meriç tir. Ülkesinin geçmişini, hlini ve geleceğini sırtlanan bir aydın... Türkiye nin Ruhu, Cemil Meriç in ayna kişiliği üzerinden, başta Cumhuriyet dönemi olmak üzere son ikiyüz yıllık düşünce ve siyaset maceramızı, Batılılaşma çabalarımızı ve bu uğurda yapıp ettiklerimizin üzerimizdeki etkilerini, sanat ve edebiyat sorunlarımızı irdelemek ve yarınlarımıza daha kendinden emin bakabilmek için gerekli düşünce ipuçlarına vakıf olmak, kısaca Türkiyenin Ruhu nu sorgulamak amacını taşır. Türkiyenin Ruhu belgesel film projesi, Cemil Meriç konulu üç kitaba imza atmış olan gazeteci - yazar Dücane Cündioğlu danışmanlığı ile yola çıkmış bir çalışmadır. Türkiyenin Ruhu, Metin Tavukçuoğlu nun kalemiyle senaryolaştırıldı. Filmin Müzikleri, aralarında Kurşun Yarası, Son Osmanlı Yandım Ali, Elveda Rumeli gibi çalışmaları da bulunan, usta müzisyen Kemal Sahir Gürel ve ekibinin imzasını taşıyor. Filmi, usta oyuncu ve seslendirme sanatçısı Cüneyt Türel in seslendirirken, Cemil Meriç in sesi ise oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan oldu. Tiyatro, sinema ve televizyon dizisi çalışmalarından tanıdığımız Erdal Beşikçioğlu ise Türkiye nin Ruhu nun en özel bölümlerinden biri olan muamma hikayeler in anlatıcısı olarak çıkıyor karşımıza. Yapım aşamasında, İstanbul, Ankara, Hatay ın yanı sıra Cemil Meriç in hayatında özel bir yeri olan Paris te de çekimler ve arşiv çalışmaları gerçekleştirildi. Cemil Meriç, eserleri ve Türkiye nin Ruhu konusunda 70 önemli isimle söyleşiler gerçekleştirildi."} +{"text":"Stan, küfürbaz ve dayakçı asker emeklisi dedesiyle yaşayan liseye giden bir gençtir. Hayatı oldukça berbat haldedir. En yakın arkadaşı Dommerdır ama o da okulda kendisine zorbalık eden çocuklardan dolayı oldukça zor zamanlar geçirmektedir. Bu nedenle Stan, en iyi arkadaşını hep bu zorbalardan da korumaya çalışır. Stanın gizliden gizliye sevdiği Roxy ise bu zorba çocuklar tarafından rahatsız edilmektedir. Ne var ki Stanın hayatındaki canavarlar bununla da sınırlı değildir. Öldürücü bir yaratık bahçedeki barakaya sığınmıştır ve Stan yaratığın burada olduğunu keşfettikten sonra artık hayat aynı olmayacaktır. Yaratık Stanın büyükbabasını öldürür ve Stan devlet korumasına verileceği korkusuyla bunu polise anlatamaz. Stan bir yandan ne yapacağını düşünüp üstesinden gelmeye çalışırken arkadaşı Dommer barakadaki yaratığın varlığını keşfeder ve bunun yaşadığı sorunlar için harika bir çözüm olduğunu düşünür. Bunun için başına bela olan çocukları barakaya çekecek ve işlerini halledecek, onlardan intikamını alacaktır. Ancak hesapta olmayan bir şey vardır. Canavarlar bazı durumlarda insanları kahraman yapabilirken, bazen de insanları canavara çevirebilmektedirler!"} +{"text":"Alternatif bir dünyada insanlar buhar teknolojisinin yanında büyü gücünü de keşfetmiştir. Büyü, insanlığın yararı için tarımda, askeri alanda, ticarette, tıpta - kısaca her alanda kullanılmaya başlanmış fakat bunun bir bedeli olarak aşırı derecede büyü kullananlar çıldırarak canavara dönüşmeye başlamıştır. Dönüşenleri durdurabilecek tek şey mold teknolojisidir. Mold; savaş zırhlarını giyen özel uzmanlar, yani \"taktik büyücüler\", iblise dönüşenlerle savaşmaktadır. Fakat bu kişiler de kullandıkları büyü yüzünden savaştıkları iblisler gibi delirme ve dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle halk bu insanlara Strait Jackets adını vermiştir. Reiot Stainbarg lisanssız ve tek başına avlanan bir taktik büyücüdür. Hastanede yapılan bir operasyon sırasında doktorlardan biri çıldırarak canavara dönüşünce büyü idare bürosu müfettişi olan Nerin Simmons, Reiot'un yardımını istemek zorunda kalır."} +{"text":"Dazlaklardan oluşan ve döneminin en ünlü gruplarından biri olan ırkçı bir topluluğu konu edinen Skin, hikayesinin odağına topluluğun dışına çıkarak normal bir yaşam sürdürmeyi hedefleyen Bryon Widner'ı alıyor. Döneminde, çok hızlı bir şekilde büyüyen bir topluluk olarak tanınan bu grup beyaz üstünlüğü için yaptıkları şeylerle tanınıyordu. Ancak Widner'ın 2005 yılında Julie Larsen isimli kadınla evlenmek istemesi ve ardından üç çocuğa sahip olması, ırkçı gruptan kopmaya başlamasına neden olmuştur. Babalık sorumlulukları nedeniyle topluluktan ayrılan Widner, bu kez de yüzünde bulunan dövmeleri nedeniyle toplumdan dışlanır. Hatta bu nedenle Julie, Bryon'un yüzündeki dövmeleri asitle sileceğinden uzun bir süre endişe duyar. Ardından Widner'ın tanıştığı anti-ırkçı aktivist, onu bir plastik cerraha yönlendirecek ve normal bir yaşama kavuşmasına yardımcı olacaktır."} +{"text":"Marcela Gracia Ibeas, 1885 yılında okula başladığı ilk gün Elisa Sanchez Loriga ile tanışır. İkisi arasında kısa süre içerisinde derin bir dostluk oluşur. Sürekli birlikte zaman geçiren Marcela ve Elisanın bu yakınlığı ailelerinin de gözünden kaçmaz. Zaman içerisinde Marcelanın ailesi kızlarının arkadaşlıkları ile ilgili şüphe duymaya başlar. Aradan geçen yıllar onların birbirlerine duydukları hislerin daha da güçlenmesine neden olur. Hissettikleri güçlü bağ onları birlikte mutlu bir yuva kurmaya ittiğindeyse ciddi bir muhalefet ile karşı karşıya kalırlar. İki kadının evlenmesini onaylamayan topluma ve kiliseye karşı meydan okuyan Marcela ve Elisa her türlü zorluğa karşı gelerek bir arada olmaya devam eder. Her ne kadar eşcinsel evlilik yasak olsa Elisa kendisine erkek kimliği çıkartarak 8 Haziran 1901de Marcela ile evlenmeyi başarır."} +{"text":"On yedi yaşındaki genç Jakob'ın, uzun zamandır tek istediği şey, kendisini canlı ve de hayatta hissetmektir. Uzun zamandır bomboş hisseden Jakob, tekrar canlı hissedebilmek için her bedeli ödemeye ve her şeyi yapmaya hazırdır. Fakat bir türlü kontrol altına alamadığı anksiyete krizleri, onu böyle hissetmekten ve de düşlerini gerçekleştirmekten alıkoyar ve aynı zamanda da hayatı onun için çok zorlu bir mücadele haline getirir. Bu yüzden de genç Jakob'ın tek yapabildiği şey, kaçışını sanal dünyalarda bulabilmektir. Bu yüzden sanal dünyalara oldukça bağımlı hale gelen Jakob, bir gece hayatını değiştirecek bir olay yaşar. Kameralı chat odalarında gezerken, yirmi altı yaşındaki Kristjan adındaki genç bir sanatçı ile tanışır ve onunla sohbet etmeye başlar. İkilinin tanışması ve arkadaş olması, ikisinin de ruhlarında oluşmuş yaralarına doğru bir yolculuğu başlatır. İkili sonunda yüz yüze tanıştıklarında ise, beklenmedik olaylar zinciri başlar."} +{"text":"Renee içindeki şeytanları çıkarıp yürüyüp gidemiyor. Onu belgeleyen ve yürüten oğlu, yani yönetmen Jonathan Caoulettenin kendisi, yapabiliyor mu? Caouette, 11 yaşında hayatını filme kaydetmeye başladı. Çok ses getiren ilk filmi Kahrolası, 20 yıl boyunca birikmiş bu görüntülerin çarpıcı bir şekilde kurgulanıp bir araya getirilmesinden oluşuyordu: kayıplara karışmış bir baba, akıl hastanesine girip çıkan bir anne, berbat bir çocukluk... Caouette'in ikinci otobiyografik belgeseli de bu ilk filmin devamı niteliğinde. Bu kez kendi yetişkinliğini ve annesinin ilerlemiş ruhsal bozukluğunu bir yol filmi formatında anlatıyor. Caouette, annesi Renee'yi daha iyi bir kliniğe yatırmak üzere zorlu bir yolculuğa çıkıyor. Müziği, psikedelik görüntüleri ve gerçekle hayali harmanlamasıyla dikkat çeken film, sevgi ve fedakarlık üzerine önemli sorular soruyor. Ancak, en can alıcı yanı yine de Caouette'in kendisi. Duygularıyla ve gözyaşlarıyla Caouette, herhangi bir yönetmenden çok daha fazlasına cüret ediyor."} +{"text":"Hong Kong sinemasının usta yönetmeni Johnnie To içiçe geçmiş üç hikaye üzerinden ekonomik krizi inceliyor. Hikayelerin ortak noktası, insanın doğal dürtülerinden biri olan büyük paralar kazanma isteği, yani açgözlülük. Büyük usta To, yavaş bir başlangıç yapıyor. Önce, bir bankacının müşterileriyle ilişkilerine göz atarak, finans endüstrisinin mikro düzeyde nasıl işlediğini gösteriyor. Bankerin komisyonu, müşterilerinin aldığı risk oranında artıyor. Öteki iki hikaye geliştikçe tansiyon nefes kesici bir seviyeye ulaşıyor. Bu filmi, \"aldıkları riski bir bilebilselerdi\" diye düşünmeden izleyebilmek zor. Ama, gerçek krizde de olduğu gibi, riski bilmek olayları sadece belli bir noktaya kadar değiştirebilirdi. Çünkü sağduyu hep açgözlülüğe kurban gidiyor. Bu da zaten To'nun esas meselesi: paranın değeri."} +{"text":"Başrolünde Tom Cruise'un oynadığı Oblivion, TRON: Legacy'nin yönetmeni ile Rise of the Planet of the Apes'in yapımcısının yarattığı orijinal ve çığır açacak bir film... Görkemli gelecekte, artık tanınmayacak halde olan Dünya'da, bir yandan insanoğlunu kurtarmaya çalışan bir adamın geçmişle hesaplaşması onu bir kurtuluş ve keşif yolculuğuna sürükler. Jack Harper Dünya üzerinde geriye kalan birkaç insansız hava aracı tamircisinden biridir. Scavlar olarak bilinen korkunç bir tehditle yıllarca süren savaşın ardından hayati kaynakları kurtarmak için yapılan büyük bir operasyonun parçası olan Jack'in görevi neredeyse bitmiştir. Gökyüzünde binlerce kilometre yükseklikte yaşayan ve devriye gezen Jack'in hayatı yere inen bir uzay gemisinden güzel bir yabancıyı kurtarmasıyla değişir. Kadının gelişi, Jack'in bildiği her şeyi sorgulamasına neden olan bir dizi olayı tetikler. Bu olayların sonucunda, insanlığın kaderi Jack'in ellerindedir."} +{"text":"Cell 211in yapımcılarının üstlendiği film, küçük yaşlarından beri sokaklarda tek başına hayat mücadelesi veren Ricky ve çevresine odaklanıyor. Ricky on iki yaşındayken, fahişelik yapan annesinin tutuklanmasıyla sokaklarda yalnız başına kalır. Seks işçileri, kadın satıcıları ve keşlerle çevrili bir ortamda büyüyen Rickynin hayatı, sokaklarda, şiddetle iç içedir. Ricky 23 yaşına geldiğinde, biriktirdiği parayla Hiroshima adını verdiği kendi gece kulübünü açmaya karar verir. Tek amacı hapishaneden çıkmak üzere olan annesi Purayı mutlu etmek ve kendisiyle gurur duymasını sağlamaktır. Ricky, hayalini gerçekleştirebilmek için birkaç arkadaşından yardım ister. Kendini fahişelerin koruyucu meleği olarak tarif eden Angelito; bir ergen zekasına sahip kaba saba El Nino ve travesti La Infantita ile birlikte sokaklara çıkma vaktidir. Bu modern kahramanların başları mafyayla derde girer. Pura hapishaneden çıktığında Alzheimer hastasıdır ve Rickyyi hatırlamamaktadır."} +{"text":"Film, Torinoda babasından miras kalmış, iflasın eşiğindeki bir fabrikanın sahibi kırklı yaşlardaki Nicolanın öyküsünü anlatıyor. Fabrika borç batağına saplanmış, dünyayı saran ekonomik kriz yüzünden bankaya ve piyasalara çok borç yapmıştır. Nicola, bu sorunu hiç tereddüde kapılmaksızın finans kurumlarıyla çözmeye karar verir. Karısı Laura ise bu konuya uzak durmaktadır. Nicola yavaş yavaş aşkını kaybetmekte, aralarındaki meseleleri çözmek için de bir çaba sarf etmemektedir. Kaderlerini tayin etmeye çalışan fabrika işçilerinin etrafını sardığı Nicola, bir yandan da bir Alman şirketi ile ortaklığa gitmeye çalışmaktadır. Kesinliğinden emin olmasa da bir şey onu rahatsız etmeye başlar: karısı. Lauraya kalbini açmaktansa ondan şüphelenmeye ve onu takip etmeye başlar. Hayatı alt üst olur. Almanlar sözleşmeyi reddetmiş, karısı da boşanma davası açmıştır. Nicola çıldırır. Sonra birden hayatın çarkı tersine döner ve her şey tekrar yoluna girmiş görünmektedir"} +{"text":"Ellison Oswalt isimli bir suç yazarı, romanına malzeme toplamak için işlenen korkunç cinayetleri araştırmak üzere, eşi Tracy ve iki çocuğuyla birlikte ülkenin bir ucundan diğerine seyahat eder. Kiraladıkları dairede daha önce yaşayan tüm hane halkı öldürülmüştür. Ellison evin tavan arasında gizemli bir kutu bulur. Bulduğu bu kutunun içinden bir adet projektör ve onlarca video kaseti çıkar. Kasetleri izlemeye karar verir ve karşılaştığı sonuç tüyler ürperticidir. Karşısına çıkan şey daha önce burada yaşayan ailelerinin işkence ve ölümlerini kayda alındığı snuff filmlerdir. Kanı donan Ellison cinayetlerin ardında yatan gerçekleri ortaya çıkarmaya karar verir. Yapımını Paranormal Activity filminin yapımcılarının yürüttüğü filmin yönetmen koltuğunda The Exorcism of Emily Rose filmiyle tanıdığımız Scott Derrickson bulunuyor."} +{"text":"Bu film bizi 1950li yıllarda şimdiki adı Gana olan o zamanların Büyük Britanya sömürgesi Altın Sahiline götürür. Yerli bir halk çocuğu okumuş, İngilterede ünivesite bitirmiş, büyük adam olmuş, bir yerlere amir olarak gönderilmiştir. Oturduğu kocaman evde kendi gibi zarif arkadaşlarını ağırlarken yaşlı annesi çıkagelir. Bu cahil kadını ele güne nasıl çıkarır? Annesi, oğlunu korusun diye atalarından kalmış bir kutu getirmiştir. Ertesi gün kahramanımız yaranmak için kutuyu alıp geleneksel Afrika sanatına meraklı İngiliz üstüne hediye eder. Avrupalılara uymak için çocukluğunda verilmiş geleneksel adını bile değiştirerek kendine Quincy Arthur Bosomfield demiştir ama sonunda işleri tökezlemeye başlar, kabusa dönüşür. Kwesi/Quincy, tutuklu bir bağımsızlık savaşçısını da tanıdıktan sonra, yanlış yola girdiğini anlar, ama iş işten geçmiştir. Hem kişisel dram hem de sömürge sisteminin Afrikada yarattığı siyasal ve kültürel yabancılaşmanın son derece çarpıcı bir tablosunu veren bu film, FESPACO şenliğinde büyük ödülü alan İngiliz Kültür Dairesinden gelmiş ilk film olmuştur. Film FESPACO Sinema Festivali Büyük Ödülü (1989) ve Afrika Birliği Örgütü Ödülü aldı."} +{"text":"Dünyanın liderleri, eşleri, çocukları, danışmanları ve düşmanları tarafından samimi replikler vasıtasıyla anlatılan sırlar, fedakarlıklar, pişmanlıklar ve gücün bedeli, katiller, teröristler, yalancılar ve hırsızlar olarak anılan bu kişiler; savaşları başlattılar, düşmanları ile acımasızca anlaştılar ve sokaklardaki kanın sorumlusu oldular. Bu belgesel serisinin ilk iki filmi Yasser Arafat ve Shimon Peresi ele almakta ve liderliğin gerçek doğasına daha önce rastlanmamış şekilde göz atmaktadır. 2. Film - Shimon Peres: İsrail Cumhurbaşkanı, yetmiş yıldır Ortadoğunun kalbinde olan çatışmaların arasında gücün bedelinin ne olduğunu derinlemesine ve duygusal bir şekilde açıklayarak, vicdanı ile yüzleşir. Bu film 1. Filmde sorulan sorunların bazılarına cevaplar vermekte ve 1. Filmi mükemmel bir şekilde tamamlamaktadır. Krallığın Bedeli, yaşayan tanıklar tarafından anlatılan büyüleyici anlatılar ve tartışmalı açıklamalarla birlikte; gücün gerçeği ve dünya liderlerine dair eşsiz bir deneyim sunmaktadır."} +{"text":"Hikaye emekli müzik profesörü Misha Brankov'un alışılmadık şartlar altında gerçek kökenini keşfedişini anlatmaktadır. II. Dünya Savaşı döneminde Yahudiler için yapılmış bir Nazi toplama kampının bulunduğu bir yerde, çeşitli dökümanlarla dolu bir metal kutu bulunur. Isaac Weiss adlı bir tutsak tarafından 1941 yılında gömülmüştür. Profesör, gerçek ebeveynleri olan Weiss'lerin, toplama kampına alınmadan hemen önce kendisini arkadaşları Brankov'lara verdiğini öğrenir. Kutunun içinden tutsak Isaac Weiss tarafından bestelenmiş olan \"When Day Breaks\" isimli bitmemiş bir beste çıkar. Kendisi ve kökeni hakkındaki gerçeği ararken, Misha çağdaş Belgrad'ın kalbinde yer almış olan gelmiş geçmiş en kötü Nazi infaz alanlarından Judenlanger Semlin kampı hakkında az bilinen gerçeği keşfeder. Diğer yandan, babası tarafından başlanmış olan besteyi tamamlamak ve eski kamp alanı üzerinde performe etmek profesörün saplantısı haline gelmiştir. Birçok güçlüğe rağmen, sonunda başarır."} +{"text":"1976 yılında gerçekleşen Alman Grand Prix yarışında Niki Lauda'nın kullandığı Ferrari ikinci round'un sonunda yaşadığı bir sorun nedeniyle yarış dışı kalır ve birincilik ezeli rakibi James Hunt'a gider. Bu kaza sonrasında Lauda yaralanır; aradan geçen altı haftanın ardından olağan hırsı ve öfkesiyle pistlere geri döner. İki yarışçı arasında italyan Grand Prix'i ile başlayan mücadele diğer yarışlarda katlanarak devam eder. Hedef dünya şampiyonluğudur... Avusturyalı F1 yarışcısı Niki Lauda ve İngiliz rakibi James Hunt arasındaki dillere destan rekabeti konu alan film, Formula 1'in altın döneminde, 1970'lerde geçiyor. A Beautiful Mindfilminin Oscarlı yönetmeni Ron Howard'ın yönettiği filmin başrollerini Daniel Brühl ve Chris Hemsworth paylaşıyor."} +{"text":"Güney İtalya, Calabria Eyaleti'nde Rosarno kenti. Çizmenin burun kısmında bulunan bu eyalet bir futbol topuna tekme atarmışcasına durur İtalya haritasında. Futbol topuna benzetilen Sicilia ada eyaleti ile arasında kısa bir mesafe ve dar bir boğaz vardır Calabria'nın. Gündelik hayatında bir çok noktada folkloristik mafyaya teslim olmuştur Calabria. 2009 yılının Nisan ayında \"Ndrangheta\" adlı mafya oluşumu ile olan ve kanıtlanan ilişkisinden dolayı Rosarno ve komşu belediye Gioia Tauro yerel yöneticileri; Giorgio Dal Torrione, Rosario Schiavone ve Carlo Martelli yerel polis memurlarınca görevlerinden alınıp cezaevine götürüldü. 'Ndrangheta'nın en etkili olduğu yerlerden biri olan Rosarno tarım sektörü ile yaşayan bir kent. İkinci dünya savaşı sonrası Kuzey İtalya, Almanya ve bilhassa Amerika Birleşik Devleri'ne doğru İtalya'dan yola çıkan göç akımlarının en çok kalkış yaptığı bölge olan Calabria'da ve Rosarno'da gençler halen bugün daha iyi bir gelecek, daha özgür bir hayat ve daha fazla iş olanağı için gerek yurt dışına gerek İtalya'nın kuzeyine doğru hareket ediyorlar. İşsizliğin yıllardır yüzde yirmilerin altına inmediği, bir çok noktada ulusal ve uluslararası sanayi atığının yasa dışı yollardan öğütümü için kullanılan, çalışma hayatının her noktasında Ndrangheta'nın hakimiyetinin var olduğu ve yerel yönetimlerden eyalet yönetimine kadar bir çok görevlinin kanıtlanmış bir şekilde suç organizasyonları ile bağlantısının olduğu Calabria'nın Rosarno kenti bugünlerde İtalya gündemine farklı bir konu ile yer alıyor. Bilhassa Afrika'dan çeşitli yolları izleyerek İtalya'ya Akdeniz üzerinden varan yasal ve yasa dışı statüde bulunan göçmenlerin ilk adım attığı yerlerden biri Calabria eyaleti. Gerek denize olan geniş kıyısı gerekse de kapasitesi dolan Sicilia'daki göçmen kamplarının buraya yönlendirmesi ile göçmenlerin yoğun olarak bulunduğu noktalardan biri. Calabria'nın Rosarno kentinde hayat böyle rahatlıkla anlatıldığı gibi kolay bir sunumda değil göçmenler için. Bilhassa tarım sektöründe iş bulabilen göçmenler gerek yerel ve ulusal yönetimin çıkarttığı bürokratik ve siyasi zorluklar gerekse de yürürlülükte olan Bossi-Fini yasası gereği büyük bir çoğunlukta oturma ve çalışma iznine sahip olamıyorlar. Bir çoğu Afrika'nın savaşlarla, ekonomik krizlerle, açlık ve salgın hastalıklarla yok olmaya yüz tutmuş bölgelerinden geliyor; Senegal, Kamerun, Fil Dişi Sahilleri, Nijerya, Congo, Sierra Leone vs. Bu göçmenlerin bir çoğu siyasi ve insani iltica talebinde bulunmuş durumda ve bu talepte bulunabileek bir çok sebebe de yeteri kadar sahipler. İtalya siyasi ve insani iltica hakkı ile alakalı yasaya sahip olmayan bir ülke, hatta Avrupa Birliği kurucuları arasında bu yasaya sahip olmayan tek ülke. İtalya'da her başvuruda bulunan kişinin talebi ve dosyası iki sene öncesine kadar ya Roma'ya ya da Milano'ya gönderiliyordu sadece son iki senedir açılan yerel komisyonlar sayesinde bu 3 seneye kadar varan bekleme süreci kısaltılmaya çalışılıyor ancak elde edilen sonuç sadece uluslararası koruma izni ile sınırlı kalıyor. Bu izin göçmene ilk sene boyunca çalışma izni vermiyor ve bir çok temel ihtiyacına cevap olarak da sadece bazı illerde yeterli hizmet bulunabiliyor. Bu noktada siyasi/insani ilticacı için iki seçenek kalıyor ortada; ya çalışma imkanı ve hakkı olmayanlar için şartların daha iyi olduğu kuzey İtalya'ya göç edecek ya da hiç geç kalmadan çalışıp hayatını kurmayı deneyecek. İşte Rosarno'da da büyük bir çoğunlukta Kuzey İtalya'ya bir şekilde gitmemiş olan göçmenler bulunuyor genellikle. Onlar için tek seçenek bir an önce çalışmak; hayatlarını geçindirebilmek için ve ailelerine para gönderebilmek için. Rosarno'da bir çok iş sektöründe ücret 'Ndrangheta tarafından belirleniyor. Belirlenen ücret üstünde ödeme yapan işverenler cezalandırılıyor. 'Ndrangheta ayrıca iş ve işçi bulma görevini de elinde tuttuğundan dolayı zorunlu olarak gerek çalışanlardan gerekse de iş sahiplerinden belirli sürelerede haraç alıyor. Yerel yönetimlerle olan bağlantısı sayesinde de ihalelere giriyor ve usulsüz yollardan yasa dışı şekilde ve olumsuz sonuçlarla bir çok işin gerçekleştirilmesini sağlıyor; atık öğütümü, kamu binaları yapımı, Avrupa Birliği fonlarının kullanımı v. s. Rosarno'da ayrıca farklı geçmişe sahip göçmenler de bulunyor. Yürürlülükte olan Bossi-Fini yasasına göre yılda belirli bir gelir seviyesinin üzerine çıkamayan göçmen eğer işe sahipse oturma ve çalışma iznini yenileyebiliyor ancak gelir seviyesinin düşük olmasından dolayı sınırsız oturma ve çalışma iznine İtalya'da yıllardır yaşıyor olmasına rağmen başvuramıyor. En son yaşanan ekonomik kriz sayesinde işlerini kaybeden göçmenler sınırlı oturma izinlerinin bitmesi ardından dolayısıyla kendilerini yasa dışı statüsünde buluyorlar. İşte Rosarno'daki tarlalarda çalışanlar arasında yıllardır İtalya'da yasal şekilde yaşamış ancak bir andan oturma ve çalışma iznini kaybetmiş göçmenler de bulunuyor. Rosarno'da tarım sektöründe çalışan göçmenler günde 25 Avro'dan fazla kazanamıyor. Yaşadıkları yerden tarlaya her gün bisiklet ile en az 30 km yol kat ederek gidiyorlar. Sözleşmesiz ve sigortasız çalışıp yaşıyorlar. Bir çoğu İtalya devleti için çalışmıyor gözüküyor geri kalanının ise hiçbir şekilde varlığı dahi bilinmiyor veya sınır dışı edilmiş gözüküyor. Nitekim iş kazası ile ölümlerin her sene yüzde 10 arttığı Calabria eyaletindeki bu sektörde hayatını kaybeden göçmenlerin bir çoğunun kimliği dahi bilinmiyor. Rosarno'da ve bir çok tarım kenti olan güney İtalya'da üretilen meyve ve sebzeler pazarda düşük fiyatlarla yer buluyor tüm İtalya'da. Bu durum bilhassa gelir seviyesi nispeten yüksek olan kuzey için yeteri kadar gerekli ve avantajlı bir gerçeği oluşturuyor. Uluslararası ekonomik krize direnmeye çalışan birey ve aileler bir yandan bu göçmenler sayesinde gerekli meyve ve sebze ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. 2009 yılının Mayıs ayında BBC kameraları bir araştırma yapmak için Rosarno'daydı. Yaklaşık 350 göçmenin kartondan yapılmış evlerden oluşan eski ve terk edilmiş bir fabrikada ne şartlarda yaşadığını kayıt eden ve dünyaya gerek televizyon gerekse de ağ sayesinde bildirilen bü görüntüler İtalyan yerel ve ulusal televizyon kanallarında yer bulmadı. İtalyan halkı bu yazı ucuz karpuz ve kavun ile geçirirken Rosarno'da iş ve barınma koşullarına baş kaldıran 3 göçmen kimliği belirlenemeyen kişilerce öldürüldü. Aynen Castelvotturno'da 2008 yılında yerel mafya Camorra tarafından öldürülen 12 Afrika'lı göçmen gibi. Öldürülenler ve öldürenlerin kim olduğu halen belirli değil. Emergency ve Sınır Tanımayan Hekimler dernekleri Rosarno'da poli ambulator kurdular ve bu hekimlerin sene sonu 2009 raporlarına göre buradaki göçmenlerde yıllardır görülmeyen adette solunum yolu hastalıkları tespit edildi. Durumun en büyük sebebi yaşanılan yerde ısınma, sıcak su ve yemek için kömür ateşinin kullanılıyor olması. İşte bu komür ateşi Eylül 2009'da yaklaşık 350 göçmenin yaşadığı eski fabrikada yangın çıkmasına ve tüm kartondan yapılmış barakaların içinde bulunan eşyalarla yanmasını sağladı. En sonunda göçmenler şiddet, çalışma ve yaşama koşullarına direnemediklerini ve baş kaldırdıklarını göstermek için ellerinde sopalar, zincirler ve demir bastonlar ile sokağa indi. Kimine göre yaklaşık 500 kimine göre hatta 1000 göçmen son üç gündür Rosarno'da arabaları ters çeviriyor, bidonları yakıyor ve belediyeye doğru yürüyorlar. Zaman zaman polis ile çatışmaya giren göçmenler şimdi karşılarında başka bir engelle de karşı karşıyalar; Rosarno halkı. Unita gazetesine göre 'Ndrangheta'nın organize ettiği, sağ siyasete göre 'dayanma noktasının kalmadığı' Rosarno halkı ellerinde pompalı tüfekler ve sopalarla kendi deyimlerince 'zenci avı'na çıktılar. Çatışmaların devam ettiği ikinci günde iki Afrika'lı göçmen işte bu pompalı tüfeklerin hedefi oldu. İkisi de ağır yaralı ve ikisi de eylemlere katılmayan ve iş yerinden yeni çıkmış eve dönmek üzereyken vuruldular. Peki bu noktada İtalyan hükümeti ne yaptı? Bölgeye bu ana kadar henüz hiçbir bakan veya ulusal meclis/senato üyesi gelmedi. Hükümete göre olay 'güvenlik güçlerinin halledebileceği bir durum'. Çalışma Bakanı ve ayrılıkçı ırkçı parti Lga Nord meclis üyesi Roberto Maroni sadece şu açıklama ile yetindi; \"Bu durum İtalya'dan bizden önceki hükümetlerin ne kadar çok yasa dışı göçmenlere hoşgörülü olmasının sonucudur\". Hoşgörülmemesi gereken durum olarak bahsettiği bakanın yasa dışı göçmenlik konusu çünkü İtalya'da 2009 Ağustos ayından itibaren ülkeye yasa dışı yollardan girmek adli bir suç ve hapis, para cezası ve sınır dışı şeklinde ilerleye sürece tabi. \"Rosarno'da yaşananlar tüm İtalyan halkına örnek olmalı. Bizi uyandıran ve baş kaldırmamıza gerektiğine ikna eden, mafya ve her türlü sömürü sistemine karşı direnmemiz gerektiğini öğreten bu göçmenlerden ders almamız lazım\" diyen Roberto Saviano; Napoli'nin ünlü uluslararası mafyası Camorra'yı isim isim ve tarih tarih deşifre eden 27 yaşındaki gazeteci bugün yaşananları kısaca özetliyor. Olaya sadece kolluk kuvvetleri ile cevap veren hükümet, çözümü olaylara karışan ve terk edilmiş fabrikada yaşadığı tepit edilen yaklaşık 500 göçmenin kentten uzaklaştırılması ile bulmaya karar verdi. 'Sorun' olduğu iddia edilen ve her türlü ayrımcılığa ve sömürüye maruz kalan göçmenler Manisa Selendi'den uzaklaştırılan Romanlar ile aynı tarihte aynı durumu yaşıyorlar. Rosarno'dan uzaklaştırılan göçmenler yakınlardaki Kimlik Belirleme ve Sınır Dışı Etme Merkezleri'ne gönderildi. Sırayla sınır dışı edilmeyi bekleyecekler. Şimdi Rosarno sokaklarını temizleme, herşeyi eskisi gibi sessizliğine ve rayına oturmuşluğuna bırakma zamanı. Mafya ile bağlantısından dolayı düşen belediye yönetiminin halen geçici komiserin elinde olan Rosarno'da yeni sömürülecek göçmenler aranıyor ve İtalya her geçen gün yeni gelenden eşitlik, beraber yaşama ve adaleti öğrenip çok kültürlü bir topluma doğru gideceğine ırkçılığın ve sömürünün arttığı bir ülke olmaya yolunda ilerliyor."} +{"text":"Kızların canına tak ettiğinde erkeklerin başına bin bir türlü bela gelebilir, üstelik o bela herkesi yakabilir. New Yorkun kuzeyindeyiz, yıl 1953. Küçük bir kasabada bir işçi mahallesi. Dar kafalıların, kaba erkekliğin hüküm sürdüğü savaş sonrası yıllarda kendi bildiğini okuyan bir kızlar grubu beraberlik için yemin eder ve \"Can Ateşi\" çetesini kurar. Legs, Maddy, Lana, Rita ve Goldie, önce kendi kurallarını ortaya koyar, sonra da intikam için planlarını uygular. Ancak her şeyin bir bedeli vardır. Fransızauteur Laurent Cantet, Altın Palmiye kazandığıSınıftan beş yıl sonra çektiği bu ikinci İngilizce filmle sinemaya bu kez Joyce Carol Oatesun TürkçeyeCan Ateşi adıyla aktarılan ödüllü romanını sinemaya uyarlayarak dönüyor. \"Geleceğin pırıl pırıl, her şeyin olanaklı olduğunu iddia eden Amerikan rüyası dedikleri şeyi karşıma almak istedim. Benim ilgilendiğim Amerika daha çokAmerika Birleşik Devletleri Halklarının Tarihi adlı kitabında Howard Zinnin tarif ettiğine, sınıf mücadelesi, medeni haklar hareketi, grevler, barışseverlik ve itaatsizlikle biçimlenen bir tarihe yakın.\""} +{"text":"Denizcilikte elli yılı dolduran Yakup Kaptan evinde karısı Mualla oğlu Ayhan ve dostları ile emekliliğini kutlamaktadır. Bu sırada hizmetçi onu görmek isteyen biri olduğunu haber verir. Gelen eski karısının ölüm döşeğinde olduğunu ve onuçağırdığını söyler. Kaptan gider. Hasta kadın evliliklerinden bir kızı olduğunu barlarda çalıştığını ve onu kurtarmasını istemektedir. Kaptan inanmaz. Bu sıradaiçeri giren kızı Oya konuşmalara şahit olur. Babası ile tartışırlar. Bir türlü ikna edemediği babasından intikam almayakarar verir. Üzerine titrediği öz evlat gibi büyüttüğü üvey oğlu Ayhan'ı mahvedeceğini babasının yüzüne söyler. Biri denizci, biri liman barlarında konsomatris olunca bir şekilde yolları kesişir. Gerçektende Ayhan Oya'ya aşıkolur. İşin kötüsü Oya da Ayhan'a aşık olmuştur. Kaptan ve karısı bu durumdan son derece rahatsızdır."} +{"text":"New York'lu çekici ve göz alıcı bir ev kadını olan Jasmine, milyarder kocası Hal ile birlikte son derece gözterişli bir yaşam sürmektedir. Yatırımcı olarak çalışan Hal, son işlerinden birinde battığında, parasını bu denli cömertçe harcaması nedeniyle büyük bir mali krizin içine sürüklenir ve iflas etmenin eşiğine gelir. Jasmine evi terk eder ve bir süreliğine, San Francisco'nun taşrasında yaşayan üvey kız kardeşinin yanına gider. Tek çıkış yolu burada hayatını tekrar düzene sokup, zenginlik ve lüks içerisinde yaşamaktır. Bu süreçte modacı olarak kısa yoldan zengin olmayı ya da varlıklı birileriyle tanışmayı dener ancak içerisinde bulunduğu depresyona alkol ve antidepresan bağımlılığı da eklenince kendisini büyük bir karmaşanın tam ortasında bulur."} +{"text":"Billy ve Nick bir şirketin pazarlama departmanında çalışan ve dijital dünyanın yeniliklerine ayak uydurmakta zorlanan iki pazarlama elemanıdır. Nihayetinde beklenen olur ve işlerinden kovulurlar. İşsizlik sorunuyla baş etmeye çalışan ikili, bir plan yaparak medya devi Google'ın stajyerlik pozisyonlarına başvuruda bulunurlar. Mülakata ve eğitim programına yoğun bir başvuru olmaktadır ve başvurada bulunanların küçük bir kısmı, sadece bu konuda çok zeki olanlar kabul edilmektedir. Başvurada bulunanlarla karşı karşıya gelen ikili, eğitim programındaki herkesin yarı yaşlarındaki gençler olduğunu ve hepsinin alanında uzman olduğunu fark eder. Kendi farklarını ve tecrübelerini kanıtlamaya çalışırlar ve kıyasıya bir rekabet başlar. Dahası Billy ve Nick bu süreçte birbirleriyle de rekabet etmek zorunda kalır."} +{"text":"Alman yönetmen Fred Kelemen bizim için yeni bir isim. Alacakaranlık'ı izlemeye başladığınızda dikkatinizi ilk çeken şey görsel yönden çarpıcılığı oluyor, elle tutulur bir kasvete can veren görüntüler bunlar. Filmin görüntüleri, senaryo ve kurguyu da üstlenmiş olan yönetmen Kelemen'e ait. Alacakaranlık, en ucunda büyük olasılıkla yapay bir ışığın göründüğü bir işsizler kuyruğuyla başlıyor, onu dinlemeyen bir kadın görevliyi hırpalayan esas karakterimiz Anton'la tanışıyoruz. Anton, Polonya sınırındaki bu adı belirtilmeyen Alman kasabasında yaşayanların çoğu gibi işsiz ve bir çamaşırhanede çalışan Leni adlı bir sevgilisi var. Bütün kasvet, melankoli, yalnızlık ve bazen korku bir tarafa, bu onların hikayesi. İlişkilerinde, aşkın geri çekildiği ve sona ermek üzere olduğu noktadalar. Leni geriye kalanları kurtarmaya çalışır ve aşkını itiraf etsin diye ona yalvarırken, Anton çok mesafeli. Gene de, kurtarmaya değecek bir şey var gibi. Umutsuz Nina için ise, artık aşk değil sadece bir hatıra kalmış: \"Hatırlıyor musun, Paul, hani o gün az daha ağlıyordun?\" Anton ve Leni bir gece, aslında ikisi de çıkmak istemedikleri halde, dışarı çıkıyorlar. İkisi de kendi yollarına gidiyor, insanlarla karşılaşıyor. Birbirini incitiyor, kendilerini incitiyor ve şafakta, ışıkla birlikte geri dönüyorlar. Fiziksel karanlığı geride bırakıyorlar ama bir önceki akşamda olduğu kadar çok şeyle yüz yüze gelmek zorundalar. 1999 Venedik Film Festivali'nde gösterilen Alacakaranlık bize kabulü biraz zor olan bir hayat biçimi ve karakterler tanıtıyor. Kırmızılı küçük çocukla sübyancıların hikayesi korkunç ama gerçeküstü değil. Haddinden fazla gerçek, bütün kabuslar gibi. Anton'un trende soyulduğu bölüme gelince, bunun dehşet verici yanı ona saldıranların sonradan kaçmayışı, hemen yanıbaşına oturup yolculuklarını sürdürmeleri. Gene de Kelemen'in karşı karşıya gelmemizi istediği şey, bir kabus değil. Herkesin var olduğunu bildiği ama inkar etmeyi tercih ettiği uçurum."} +{"text":"Selma fabrikada çalışıp, yatalak annesine bakan fakir bir genç kızdır. Zengin bir ailenin oğlu olan avukat Doğan ile evlenme hazırlığı içindedir. Doğanın ailesi buna engel olmak için Doğanı Amerikaya yollar. Babası da Selmaya tuzak kurup Doğandan ayırmak ister. Randevu evi sahibi Despinayı Doğanın annesi gibi tanıtarak ilaçlı içki ile bayıltıp, erkeklerle çıplak resimlerini çektirir. Resimleri gören Doğan genç kızdan nefret eder. Oysa Selma Doğandan hamiledir. Olaylar böyle gelişirken Selma annesini de kaybeder. Doğan teyzesinin kızı Meralle nişanlanır. Selma bir barda fıstık satarak doğurduğu bebeğini büyütmeye çalışır. Bir süre sonra barda şarkıcılık yapmaya başlar. Doğan, hala onu unutamamıştır. Selmayı bu yola düşüren Haydar, genç kadına tüm gerçeği anlatır. Amacı Selmayı kullanıp Doğandan para sızdırmaktır. Silah zoruyla kendine sahip olmak ve çocuğunu kaçırmak isteyen Haydarı öldüren Selma tutuklanır. Onu suçlayan avukat Doğandır. Ama çocuğu görünce her şeyi anlar. Despinanın tüm olanları babasının yaptırdığını açıklaması, suçladığı talihsiz Selmayı savunmasına neden olur. Tüm tanıkları bulup gerçeği ortaya çıkarır ve Selmanın beraatini sağlar. Doğan, Selma ve biricik yavruları için kötü günler geride kalmış, mutlu bir yaşam başlamıştır..."} +{"text":"\"Karamsar drama\" olarak nitelendirilebilecek olan filmde, sıradışı bir aşk öyküsü izliyoruz. Reni bir rock grubunda şarkı söyleyen 20'li yaşlarının başında bir genç kızdır. Ancak son zamanlarda grup arkadaşlarıyla iyi geçinememektedir ve özel hayatı da bir çıkmazın içindedir. Tam da bu sırada kendi yaşlarında, yakışıklı ve çekici bir genç olan Andres ile tanıştığında duygusal hayatını değiştirebileceğini düşünür. Ancak Andres, para karşılığında erkeklerle birlikte olmaktan zevk alan bir erkek fahişedir ve geçimini bu şekilde sağlamaktadır. Reni ve Andres birlikte ortak bir duyguyu yaşadıklarını keşfederler ve Andres'le değişik deneyimler yaşayan Reni, Andres'e giderek duygusal yönden daha çok bağlandıkça onun başka erkeklerle para için birlikte olmasını istemez. Ancak bu, Andres'in yapmak isteyeceği bir şey değildir. Bir kısmı siyah-beyaz, bir kısmı renkli olarak çekilen \"Vagon Fumador \", Arjantin'li yönetmen Veronica Chen'in ilk uzun metrajlı filmidir... Alıntılayan: poormf"} +{"text":"Surley, yaşadığı yerden artık o kadar da memnun değildir. Kurallardan hoşlanmayan yaramaz sincap, evinden çok uzaklara gitmek zorunda kalır. Dışarıda hayatın nasıl olduğunu merak etmekte ve keşfetmek için can atmaktadır. Arkadaşı ile yollara düşerler. Büyük şehirde yaşamaya başlayan ikilinin koşullara ayak uydurması zordur. Yaklaşan kış mevsimi yiyecek bulmayı da zorlaştıracağından endişelidirler. Birkaç başarısız denemeden sonra umutları tükenmeye başlamıştır. Ancak akıllarına gelen bir yöntem onları bütün kış rahat ettirecektir: Fındıkçı soygunu yapmak! Maury'nin Fındık Dükkanı tam da bu soygunun yapılacağı hedeftir. Soygunda yanından ayırmadığı dostu fare Grayson da onun sağ kolu olacaktır. Birlikte bir ekip kurarlar. Ancak hedeflerine aldıkları fındıkçıyı soymayı düşünen yalnızca onlar değildir. Azılı bir rakun, istediğini elde etmeye ve Surley ve takımının planlarını altüst etmeye kararlıdır."} +{"text":"Serbest pazarın gücünü fakirlik, açlık ve eşitsizlik sorunlarını çözmeye kullanabilseydiniz neler olurdu? Kimilerine göre bu imkansız bir şey. Ancak Nobel Barış Ödüllü Muhammed Yunus tam da bunu yapıyor. Bonsai Halkı, Yunusun kendi cebinden 42 kişiye 27şer dolar borç vermesiyle başlayan ve şu anda dünyadaki her 1,000 kişiden birine yardım edecek kadar büyümüş olan bu olağanüstü insani çabaya bir övgü. Yunus bununla da yetinmemiş; şimdi nerede bir sorun görse, iş ve toplumsal hizmet konularını birleştiren ve kendisinin toplumsal ticaret olarak adlandırdığı iş alanları yaratıyor. Yunus, sağlık, eğitim ve alternatif enerji gibi dünyanın en derin sorunlarından bazılarıyla uğraşarak, karmaşık sorunların bazen basit çözümleri olabileceğini dünyaya gösteriyor. Mikro kredi, buzdağının sadece görünen kısmı!"} +{"text":"Bu film de Fineas ve Ferb için Ajan Pnin gerçek yüzünü keşfetme zamanı geliyor! Yaramaz ikilimiz, evcil hayvanları ornitorenk Perrynin aslında gizli bir ajan olduğunu ve Ajan P olarak her gün kötü güçlerle savaştığını öğrenirler. Fineas ve Ferb, Perryye yani Ajan Pye destek olmaya çalışırken ilginç olaylar birbirini izler ve bambaşka bir boyuta geçerler. Bu yeni boyuttaki dünya, yaşadıkları ve tanıdıkları dünyadan çok ama çok farklıdır. Bu boyutta Dr. Doofenshmirtz, Tri-State bölgesini yönetmektedir ve tahmin edebileceklerinden çok daha tehlikeli bir adamdır. Fineas ve Ferb kardeşler, Dr. Doofenshmirtzin asıl amacının kendi boyutlarındaki Tri-State bölgesini ele geçirmek olduğunu duyunca gerçek macera başlar. Çünkü bu kötü niyetli doktoru yenebilmek için yapabilecekleri tek şeyin; kendilerinin ve ikinci boyuttaki diğer Fineas ve Ferbü bir araya getirmek olduğunu anlarlar."} +{"text":"Napolili Luciano, balıkçılıktan kazandığı mütevazi gelirini, karısı Mariayla çevirdikleri ufak, zararsız dolandırıcılık işleriyle takviye etmektedir. Çevresinde çok sevilen, her fırsatta etrafındakileri eğlendirmeye meyilli Luciano, bir gün ailesinin de ısrarıyla Big Brothera katılmaya karar verir. Ünlü de olmayı çok isteyen Luciano bu duruma hazırlıksız yakalanır ve gerçeklik algısı değişmeye başlar. Lucianonun hırsını merkeze alan film, eğlenceli bir biçimde hem medya ve televizyonun hem de gözetim ve şöhretin günümüz bireyi üzerindeki etkilerini sorgulamak için bir fırsata dönüştürür. Matteo Garroneye bir önceki filmiyle Cannesda Jüri Özel Ödülünü getiren etkileyici kara komedi yeteneği bu fimde de kendini gösteriyor. Bu nefis film, hicivli tonuyla, bir yandan büyük İtalyan komedilerini diğer yandan da Scorsesenin King of Comedysini hatırlatıyor."} +{"text":"Bianca, bir hastanede yeni işe başlayan genç bir doktordur. İşini severek yapan ve büyük umutlarla başladığı işinde ondan beklenen, pediatri bölümündeki çocukları geceleri gözlemlemek ve herhangi bir problemde yardımcı olmaktır. İşe başladığı bu hastane bekledi��inden daha farklıdır çünkü hastane temelinde din görevlileri tarafından işletilmektedir. Pediatri bölümündeki bu çocuklara göz kulak olması için tutulan Bianca, bazı geceler tuhaf sesler duymaya başlar. Gariplikler sadece seslerden ibaret olmamaya, geceleri koridorlarda gördüğü bir çocuğa kadar varır. Bianca durumu tam olarak anlamasa da geceleri uykusuzluk nedeniyle kendince beyninin oyunları olarak adlandırır. Fakat durum giderek değişmeye başlar. Bianca hastane koğuşunda her geçirdiği gece tuhaf olaylar olmaya başlar. Bazı geceler ise bölümde kalan çocuklar için tehlikeli olmaya başlar. Olan bitene bir anlam veremeyen Bianca, hastanenin hademesi Francesco'ya durumu anlatır. Francesco, Bianca'nın anlattıkları karşısında hiç de şaşırmaz ve Bianca'ya endişelenmemesini tembihler. Fakat tüm bu olan olaylardan bunalan Bianca, gördükleri ve duyduklarının temelini araştırmaya başlar. Hastanenin geçmişini araştırmaya koyulan Bianca sonrasında hastanenin daha önceleri bir psikiyatri hastanesi olarak kullanıldığını ve yaşanan trajik olaylar sonrasında kapandığını öğrenir. Bianca geceleri koridorlarda dolaşan şeylerin hayaletler olduğunu anlar ve hem hastanedeki çocuklar hem de kendisini kurtarmak için işe koyulması gerekmektedir. Ona tek yardım edebilecek olan hademe Francesco'dur."} +{"text":"90 yaşına yaklaşan Alexander Kluge, benzersiz deneysel filmleriyle, uzun yıllardır dünya sinemasında simgesel bir figür. İlk gösterimi 75. Venedik Film Festivali'nin Venedik Günleri bölümünde gerçekleşen makale filmi Neşeli Ağıt'ta ise devrimsel bir buluşa değiniyor; elektrik ışığına... O olmasa sinema da olmazdı! Fakat Neşeli Ağıt 'ta izleyeceklerimiz bununla sınırlı değil; sirk, meşhur Blue Moon şarkısı veya Manila'nın kuzeyindeki sokak çeteleri arasındaki kavgalar da filmde önemli bir yer tutuyor, serbestçe ama tutarlı şekilde birbirlerine bağlanıyorlar. Zaten Kluge'nin alametifarikası da bu diyebiliriz. Manila bu film için ayrıca önemli, çünkü Kluge bu sefer yanına Filipinli yönetmen Khavn De La Cruz'u da almış. Hatta Khavn'ın 2016 yapımı filmi Alipato: The Very Brief Life of an Ember'dan kimi bölümleri kendi filmine yedirmiş. \"Dijital devrimin Che'si\" olarak da tanımlanan Khavn, eserlerinde yoksulluk, umutsuzluk ve vahşiliğin travmatik ittifakını ele alır. Bu tema auteur sinemasının büyük ustası Kluge'nin felsefi düşüncelerine etkileyici bir şekilde eşlik ediyor."} +{"text":"Kimsesiz büyüyen Hülya'nın en büyük hayali ünlü bir oyuncu olmaktır. Ve bir gün beklediği başrol teklifi gelir. Fakat bilmiyordur ki o başrolü oynamayacak, hayat onunla acımasız bir şekilde oynayacaktır. Yakın arkadaşı Ebru ve rol arkadaşı Tahir ile film setine giderken karşılaştıkları talihsiz kazayla başlayan serüven, aslında en masum olay olacaktır. Çekimlerin başladığı, hayallerine ulaştığı günün gecesi bilmediği ve anlam veremediği olaylarla karşılaşır. Kabuslarındaki adam gerçekte kimdir? Ölmüş olan ailesi Hülya'dan ne ister? Ve cevabını bilmediği birçok soruyu çözmeye çalışırken kendisini kördüğümün ortasında bulacaktır. Kabus ve halüsinasyonlarla gerçekler arasındaki sınırlar zorlanacak, olaylar esrarengiz bir hal alacaktır. Kabullenmediği gerçeklerle yüzleşen Hülya'nın artık tek hayali başrol olmak değil, içine düştüğü karmaşık labirentten kurtulmaktır."} +{"text":"Karakterleri birbirinden çok farklı olan ve uzun zaman önce birbirinden kopmuş olan üç kardeş Gabrielle, Elsa ve Mao, dedelerinin cenazesi için bir araya gelir ve büyükanneleri için bir süre beraber vakit geçirirler. Gabrielle ergenlik çağındaki oğlunun söylemeye utandığı bir iş yapan ve oğlunun doğumundan beri ona tek başına bakan bir annedir. Elsa dünyaya kızgındır ve bütün çabalarına rağmen hamile kalamadığı için eşiyle de ilişkisini yürütemez. Mao alkol problemi olan, intihara meyilli bir bilgisayar oyunu tasarımcısıdır. Karakterleri birbirlerinden çok farklı olan bu üç kardeş birbirlerinden nefret ediyor gibi görünüyorlardır ancak dedelerinin cenazesi ve büyükannelerinin hastalığı onları bir araya getirdikten sonra, yavaş yavaş aslında üçünün de birbirlerini tamamladıklarını fark edecekleri olaylar yaşayacaklardır."} +{"text":"Gri tonlardaki sakin, sabit çekimler, Arjantin'deki bir devlet hastanesine giden genç kadın ziyaretçileri gösteriyor. Burası genç kızların içlerinde büyüyen yeni yaşam hakkında karar vermeleri gereken yer. Birkaçının gerçekten çok genç yaşta çoktan çocukları oldu. Diğerleri için anne olarak gelecek fikri yeni ve korkutucu. Ancak çoğu durumda kürtaj yaptırmak, kesin olarak alınması gereken bir karar değildir. Bazı kızlar çocukluktan hamile kalmanın kendi hatanız olduğunu ve sonuçlarını kabul etmeniz gerektiğini öğrendi. Kürtaj hakkında bildikleri şey, arka sokaklardaki kliniklerdeki gizli uygulamaların dehşet verici hikayelerinden geliyor. Hastane jinekologları ve duyulabilen ancak görülmeyen diğer personel, kızlara sağlıklarını, ilişkilerini, aile bağlarını ve geleceği çocuklu veya çocuksuz nasıl gördüklerini soruyor. Bu samimi ve yargılayıcı olmayan konuşmalarda kızlar en savunmasız anlarında güçlü bir samimiyetle karşılık verirler."} +{"text":"Mavi gökyüzü, beyaz bulutlar... Anılarda kalan bir kaç sözcük... Anılarda kalan insanlık... İnsanlar, modern hayatta mutlu bir şekilde yaşamaktadırlar. Yirminci yüzyılın sonlarında, Amnesia adı verilen garip bir rüzgar; insanların tüm anılarını ve bildiklerini beraberinde götürür. Konuşmasını bile unutan insanlar, yeni doğmuş bebekler gibidir. Dünya; modern çağın içinde taş devrine dönmüştür. 1000'lerce yıllık bilgi saniyeler içince yokolmuştur... Wataru'ya, kendinden 3 yaş küçük olan Johnny, konuşmasını ve diğer bazı şeyleri öğretir. Ancak Johnny ölünce, Wataru bir jipe atlar ve yola koyulur. San Francisco'ya vardığında \"Gardiyan\" adı verilen aslında 1990 yılında insanlara hizmet etmesi amacıyla üretilmiş bir robotun, insanları öldürdüğünü görür. Robot, Wataru'yu farkeder ve peşine düşer. Kovalamacanın ardından Wataru robotu yener ve Sophia adında gizemli bir kadınla tanışır."} +{"text":"Post-apokaliptik bir evrende, Emma adında bir kadın Janey adında, kaçırılan kızını arıyordur. Kızının geride bıraktığı cılız köpeği Lips ile birlikte Janey'yi aramaya çıkan Emma, vahşi yaşam koşullarında hayatta kalmaya çalışan Sony adında bir çocuğa rastlar. Böylece, kızını aramaya Sony ve Lips ile birlikte devam eder. Daha sonra Lips bir süreliğine kaybolur ve Sony, Lips'i ararken bir grup çocuk tarafından esir alınır. Daha sonra Sony'yi bulan Emma, çocukları onlara zarar vermeyecekleri konusunda ikna eder ve çocukların Jasper adında bir adamdan kaçtıklarını öğrenir. Jasper çocukları kendi mülküne topluyordur ve yiyecek, elektronik eşya gibi şeyler çalmaları karşılığında onları besliyor ve onları kontrol ediyordur. Emma, Janey'nin orada olabileceğini düşünür ve Sony ve Lips ile birlikte Jasper'ın izini sürmeye başlarlar. Uzun bir zaman sonra Jasper'ın yerini bulan Emma ve Sony plan yapmaya koyulur."} +{"text":"Genç bir Amerikalının kendisine eş aramak için Rusya'ya gitmesi ve gittikten sonra dönebilmek için vereceği çabaları anlatıyor. Yakın zamanda boşanmış olan genç Anthony, yalnız bir yaşam sürmektedir. Anthony, eski dostu Matt'tan bir süre haber alamamıştır ve sanki kimseye haber vermeden ortadan kaybolmuş gibidir. Bir gün, Matt'in dairesinden sesler gelince Anthony, kontrol etmek için Matt'in dairesine gittiğinde, yabancı ve güzel bir kızla karşılaşıyor ve düşüp, başını çarpıyor. Karşılaştığı o yabancı ve güzel kız, Matt'in kız arkadaşıydı. Matt ve kız arkadaşı Natasha, Anthony'i evine taşıdıktan sonra ertesi gün Matt ve Natasha Anthony'ye Rusya'dan yeni döndüklerini ve bir eş bulmak istiyorsa mutlaka oraya gitmesi gerektiğini söyler. Natasha'nın, Rusya'nın çok güvenli ve eğlenceli bir yer olduğunu garanti etmesi üzerine, Anthony Rusya'ya gitmeye karar verir. Ancak verdiği kararın başına getireceklerden bir haberdir."} +{"text":"Bir Kadın'da, yapay aydınlatmanın bariz, sessizliğin daim olduğu bir yapay içsel dünya yaratılmış. Bu tek mekan dünyada, yönetmenin derdi evlilik ile iki insanın bir olma durumu. Bakışların insanı sarsıp duvarlara vurabildiği bu gerçeküstü diyebileceğimiz evin içinde, pencerelerin tahtalar ile kaplı kısmının aralıklarından içeri sarkan ışık huzmeleri bir var olup bir yok olurken, evin içindeki aile kurumunun kahramanları olan kadın ve erkekte varoluş çabası içerisindedir. Heper'in derdi, kadının ve erkeğin bir olduğu zaman, bağımsızlıklarından verdikleri ödünün sınırlarıdır. Bu durum neticesinde, kadın isyan ederken, erkek ürkütücü pasif bakışları ile bu isyanı körüklemekte, kadının isyanı, erkeğin pasifliği ile çarpışırken, aile kurumunun sarsılan temelleri yerlere saçılmaktadır. Bu evlilik savaşının kazananı yoktur. İki tarafında kaybetmeye mahkum olduğu bu evlilik piyesi, Zeki Heper'in evliliğe olan bakış açısını özgün bir dil ile ortaya koymasını sağlamıştır."} +{"text":"Hiç keşfedilmemiş yerleri keşfetmek ve aynı zamanda sörf yapmak için oluşturulmuş bir yolculukta, bottaki altı erkek sörfçü arasında anlaşmazlıklar vardır. Son dakikada iki erkek sörfçü iki kız sörfçü ile değiştirilir ve yolculuk başlar. Gemideki kızlardan Sam ilgi odağı olmaktan hoşlanıyordur ve Bull ve Rob'u parmağında oynatır. Sinirli ve ruhsal problemleri olan Bull, kendini Sam'in onu istediğine inandırıp onu taciz eder. Tacizin ardından diğerleri Bull'u adada bırakırlar fakat Bull bota geri döner. Bottakilerle dövüşür ve onları rehin alır. Sam'i tartaklar ve diğerlerine işkence etmeye başlar. Kabus olmaya başlayan yolculuk bir taraftan aklın sınırlarını zorlarken diğer yandan botta mahsur kalan dört arkadaş dümendeki manyaktan kurtulmalı ve bu yolculuğu sona erdirmelidirler."} +{"text":"Almanya-Polonya sınırı civarında, 48 saat içinde gelişen ve bir kısmı içiçe geçen öykülerin özenle işlendiği bir kanaviçe sayılabilecek UZAK IŞIKLAR, ahlaki belirsizliğin hakim olduğu bir dünyada ayaklarını basacak sağlam bir yer arayan bir grup insanın hayatlarını ele alıyor... Polonya ile Almanya arasındaki Oder nehri, kimileri için dünyanın sonu, kimileri için de yeni bir yaşama giriş kapısıdır. Farklı sosyal çevreden gelen insanları mutluluk, güvence ve daha iyi bir hayata doğru yolculuklarında mıknatıs gibi kendine çeker. Burası Ukraynalı mülteciler Kolja, Anna ve Dimitri`nin \"taşı toprağı altın Batı\"ya girmek için yalvarıp pazarlık ettikleri yerdir Bahtsız işadamı İngo`nun sahip olduğu her şeyi kaybederken daha önemli bir şey kazandığı yer Yeniyetme sigara kaçakçısı Andreas, sevdiği kızı islahevinden kurtarmak için babasına ve ağabeyine burada meydan okur"} +{"text":"İkinci film Election 2/Hak se wui yi wo wai kwaide iktidar hırsı herkesin büsbütün zıvanadan çıkmasına yol açıyor. Hong Kong yeraltı dünyasının ilk filmde gördüğümüz pek çok karanlık karakteriyle burada da yeniden karşı karşıya geliyoruz. Ancak Election 2, Tonun ilk filminden çok daha karanlık, daha tüyler ürpertici bir film. Yönetmen bu sefer, anakaradaki meşru iş bağlantıları sayesinde Hong Kongun en şaibeli Triad birliğini devralmaya zorlanmış olan Jimmynin hikayesini anlatıyor. Jimmyyi Çince pop şarkılarının idolü Louis Koo canlandırıyor. Filmi izlerken Michael Corleonenin The Godfather: Part IIIsi aklımıza geliyor. Ancak, Tonun çizdiği Çin devlet kapitalizmi ve Hong Kong örgütlü suç ilişkileri tablosu son derece kasvetli. Bütün değerler bir kenara itilmiş, Çinin yeni girişimci kültüründe suç dünyası insanları da, işadamları gibi davranıyor. Tek farkları, insanları öldürmeleri. To, özgün filmi ve devam filmiyle, izleyicilerini her zamanki gibi heyecanlandırmayı başarmış."} +{"text":"Barah Aana, günümüzün Mumbai'sinde geçen bir komedi filmidir. Hikaye üç farklı arkadaş üzerinden anlatılır: Bir sürücü, bir bekçi ve bir garson. Sürücü yaşlı ve metin bir adamdır ve aynı zamanda güvenilirdir. Bekçi otuzlarında olan işte itilip kakılan birisidir. Garson ise genç, havalı ve hırslı birisidir. Beraber yaşayan bu üç arkadaştan bekçi olanının başına şanssız birkaç olay gelir ve kendisini suç dünyasının içinde bulur. Kolay para kazanmanın düşük riskli bir yolunu keşfedince ve kendine olan güvenide artınca diğerlerinide kendisine katılıp bu suç dünyasının içine sokar. Aralarında doğan kedi-fare oyunları sonucunda olaylar kontrolden çıkar. Yetenekli oyuncu kadrosundan oluşan Barah Aana, orijinal bir senaryoya dayalıdır."} +{"text":"Evliliğinden ve çok sayıda çocuğundan dolayı mutsuz bir veznedar olan Cafer zimmetine yüklü bir para geçirir ve yakalanıp cezaevine atılır. Soygunculuktan hüküm giymiş Pire Mehmet, Fırıldak Ömer ve Cin Ali, paraların yerini öğrenmek için cezaevine girmeyi ve Cafere yakınlaşmayı başarırlar. Cin Alinin planıyla hapisten kaçan üç kafadar, yanlarında veznedar Caferi de götürürler. Ama parayı paylaşmamak için her biri Caferi ayrı ayrı kaçırırsa da sonunda birbirlerini bulurlar. Paranın peşinde olan bir başka mafya babası Beşir, Caferi onların elinden kaçırır. Konuşturmak için de Cafere üç kadın bulur. Ömer, Ali ve Mehmet de kadınların kılığına girip veznedara ulaşır. Beşirin gizlice dinlediğini farkeden Cafer hepsine farklı yanlış adresler söyler. Kendisi ise doğru yerdeki parayı alıp sınırı geçmek üzereyken üç kafadar, karısı ve yirmiüç çocuğuyla yoluna dikilirler. Paraları almak için bir kargaşa başlar ki, sorma gitsin!.. Aslında bir polis olan Cin Ali gerçek kimliğini açıklayarak paraları alır ve hepsini tutuklar. Pire Mehmet ve Fırıldak Ömer yeniden cezaevinin yolunu tutar. Ama onları orada bir sürpriz beklemektedir. Mücevher hırsızlığından yeni içeri girmiş bir av, ikisinin de oldukça ilgisini çekmiştir..."} +{"text":"Patronu Franck tarafından yönetilen bir çete ile işbirliği içerisinde olan güzel sanatlar açık arttırmacısı Simon, önemli bir müzayededen bir Goya başyapıtı çaldırır. Hırsızlık sırasında Simon çeteyi aldatınca, Franck intikamını vahşice alır ve kendisini döver. Hırsızlık sonrasında Simon, inatçı ve belki de kurnaz bir şekilde- şiddetli travmanın parçayı nereye sakladığını hatırlayacak hafıza bırakmadığını savunur. Simondan resmin yerini öğrenemeyen Franck ve yardımcıları, kendisini konuşturur umudu ile karizmatik hipnoterapist ile gönülsüzce iş birliği yapar. Ancak Simonun karışık aklının derinlerine gittikçe, gerçek ile hipnotik önerme arasındaki sınırlar belirsizleşmeye başlar ve bahisler oyunculardan hiç birinin girmek isteyeceğinden çok daha hızlı ve tehlikeli bir şekilde artar. Rosario Dawson tarafından oynanan hipnoterapist resmi kendisi için mi çalacak?"} +{"text":"Hep kaybeden konumunda olan Bon-gu, eski okul arkadaşlarıyla bir araya geldiği bir lise toplantısına katılır. Fakat başarısızlıkları yüzünden orada onunla alay edilir. Ertesi gün yedek asker eğitimine katılmak için şehre gider ve orada yine küçümseme ve başarısızlıkla karşılaşır. Geriye kalan birkaç wonuyla ucuz bir çakmak alır. Eve gitmek için başka bir yol olmadığından, kendisi gibi bir yedek asker olan arkadaşı Bum-soo ile Seul tren istasyonuna gitmek için bir taksiye binerler. İstasyondayken, Bon-gu çakmağını tuvalette unutur ve o çakmak Yang Chul-gon isimli bir gangster tarafından çalınır. Aşırı derecede sinirlenen Bon-gu gangsterin adamlarını dövüp, gangsteri kışkırtarak çakmağı geri almada kararlıdır. Bunun üzerine, Chul-gunu trene kadara izler. Chul-gunun orada bir senatör ile önemli bir toplantısı vardır. Senatör, Chul-gunun istediği şeği kabul etmeyip, inatla reddedince, Chul-gun trendeki herkesi rehin alır. Bu arada Bon-gu, çakmağını geri almak için elinden geleni yapacak ve bu yolda hiçbir şeyden geri durmayacaktır."} +{"text":"İşinin ehl-i bir hemşire olan Elena, zengin, yaşlı ve evde bakıma muhtaç bir adam olan Vladimir ile evlenir. Her ikisi de farklı aile yapılarından gelen çocuklarıyla ilişkileri bir şekilde sorunlu ve mesafeli insanlardır. Fakat Vladimir bir kalp krizi geçirip, hastaneye kaldırılınca vasiyetini yazdırma kararı alır; ama Elena bu vasiyette yer almaz. Oğlunun dağılmak üzere olan ailesini bir arada tutmaya çalışan Elena, kocası ve ailesi arasında ahlaki bir fedakarlık çıkmazında kalacaktır. Dönüş ve Sürgün filmleri ile kendisine hatırı sayılır bir kitle edinen Rus sinemacı Andrey Zvyagintsev'in son filmi, 2011 Cannes Film Festivali'nin Belirli Bir Bakış bölümünde kapanış filmi olarak gösterilmişti. Ülkemizde 2011 Filmekiminde seyirciyle buluşan yapımın yurt dışı eleştirmen notu ise yüksek..."} +{"text":"Neelakanta, küçük bir köyde yaşayan ve saygı duyulan bir adamdır. İki kızı Suubalakshmi ve Mendalakshi, hayatta sahip olduğu tek varlıklardır ve onun için tüm dünyadan daha kıymetlidir. Suubhalakshmi, Errabu adında yerli bir genci sevmektedir. Ancak kendisine sorulmadan bir evlilik yapması ayarlanmıştır, ve o da düğün gecesinde Erradu ile kaçar. Neelakantanın akrabaları iki gencin kaçtığını ve Erradunun arkadaşlarının da onlara yardım ettiğini fark ederler. İki arkadaşını da yakalayp köyde hapsederler fakat yakaladıkları kişilerden birinde yanılmışlardır, isim benzerliği nedeniyle başka birini kaçırırlar. İki tutsak sabah treniyle köyden kaçmayı planlarlar. Sabah olur, kaçmaya hazırlanırlar fakat gitmek üzerelerken gençlerden biri olan Krishna, köy meydanında Mendalakshiyi görür ve ona aşık olur. Oysa kız onun farkında bile değildir. Kaçaklar bu kez de bu sebepten yakalanacaklardır, ancak Krishnanın umurunda değildir, zira Mendalakshiyle birlikte kaçmayı kafasına koymuştur. Oyun içinde başka bir oyun daha başlamak üzeredir."} +{"text":"Ekrem küçük yaşta babasını yitirmiş ve amcası tarafından büyütülmüş ünlü bir sanatçıdır. Hastane yararına verdiği bir konserde tanıştığı güzel, iyi kalpli ve sevecen bir genç kız olan Fatoşa aşık olur. İlişkileri birlikte bir yuva kurmaya kadar uzanır. Amcasının kızı Jale ise gizliden gizliye Ekremi sevmekte ve onun kendisiyle evleneceğini düşlemektedir. Ekremin Fatoş ile evleneceğini açıklaması onun için bir yıkım olur. Ama Ekrem, amcasına olan vefa borcunu ödemek için Jale ile evlenmeye razı olur. Menajeri Fuat da Fatoşu Ekremi terk etmesi için ikna eder. İzmire giden Fatoş, son kez Ekremin sesini duymak için telefon ederken uçağı kaçırır. Kaçırdığı uçak düşünce Ekrem Fatoşun öldüğünü sanıp çok üzülür. Kendini içkiye verir, hayattan kopar. Sonra çaresiz ve umutsuz, Jale ile evlenir ama mutlu değildir. Hala Fatoşa aşıktır. Jale ile trafik kazası geçirirler. Ekrem kör olur. Fatoş olayı öğrenir ve gizlice Gül adıyla hemşire olarak yanlarında çalışmaya başlar. Jale, yakın bulduğu Güle evliliklerinin zorlama olduğunu anlatır. Bir yandan da Ekremle Gülün yakınlığını kıskanır. Gül Ekremi ameliyat olması için zorlar. Ekrem bir sır verir gibi Güle Fatoşun resmini gösterir. Jale de resmi görür ve Gülle Fatoşun aynı kişi olduğunu anlar. Güle ilgi duyan Kamil bu gerçeği Ekreme söyler. Ekrem ameliyat olup gözleri açıldığında Fatoşun gittiğini görür. Genç kızı bulur ve tam intihar etmek üzereyken kurtarır. Öte yandan Jale de çok üzgündür. Gerçek mutluluğun ancak Ekremle Fatoşun birlikteliği ile oluşacağına inandığını ve ikisinin birleşmelerini istediğini belirten bir mektup yazar ve bahtsız yaşamına son verir..."} +{"text":"Derin, çocuk olmanın imkansız olduğu bir yaşamın ortasında, kendi kendini büyütmektedir. Annesi sürekli kendini odasına kapatır, babası sürekli şehir dışındadır. Apartmanların arasında sıkışıp kalmış güzel evleri gibi, kapıların, duvarların arasına sıkışmıştır. Derin, hayatı televizyondan öğrenir, bebeklerle oynamayı bilmez. Aile, dedesinin de onlarla olduğu günlerden hayal meyal hatırladığı uzak bir anıdır. Bir gün annesini ölü bulur. Tarık ve Derin için yeni bir yaşam başlar. Bu yolculukta hayattan vazgeçmiş bir babayı, hayata döndürmeye çalışmak düşer Derinin payına. Tamamen güdüsel, öğrenilmemiş duygularla babasına bağı katlanarak artacak ve hayatta kalan, sahip olduğu tek kişi olan babasına kontrolsüz bir sevgi besleyecektir. Annesinin yerine geçmeye çalışacak, belki de başaracaktır."} +{"text":"Türkiyede spor yapan her dört kızdan bir tanesi dövüş sporları ile uğraşmaktadır. 16 yaşındaki Siirtli genç kız Evin Demirhanın da hayatını kazanması ve ailesine bakabilmesi için yaptığı şey güreşmektir. 2010 yılında kilosunda Avrupa Şampiyonu olan Evin, Siirtte sokakta tek başına dolaşamamaktan şikayetçidir. Uzun süren kamplar, zorlu turnuvalar, yaptığı işe itiraz eden abiler, istenmeden reddedilen transfer teklifleri, yokluk içinde yapılan spor Ailesinin güreşirken hiç görmediği Evin 2011 yılında yeniden Avrupa Şampiyonu olmak ve ilk defa yapılacak Dünya Şampiyonasında başarılı olursa KPSS sınavına girmeden öğretmen olarak atanabilecektir. Evinin hem kendisinin hem de ailesinin geleceğini kurmaya çalışırken verdiği mücadeleden Siirtte kimsenin haberi yoktur. Ama o sonunda tekrar Siirte dönmek ister. Bir şeyleri değiştirmek için."} +{"text":"Bütün ekonomik faaliyetlerin, toplumsal adaletin ve kültürel sürekliliğin; çevrenin gözetilmesi üstüne kurulu olduğu bir toplum düşünün. Gezegenin sağlığını iyileştirmenin; küresel mali başarıyıve toplumsal istikrarı kolaylaştırdığı bir dünya hayal edin Sizce hayal mi? Portland/ Oregonda on dört iş sahibi 1997 yılında bu hayali gerçekleştirdi. Bu on dört kişi, The Natural Step adı verilen bir sürdürülebilirlik yaklaşımını benimsedi, mevcut iş planlarına çevresel sürdürülebilirlik çerçevesinden bakıp ekonomik büyüme sağlarken aynı zamanda Dünyanın doğal sistemlerine karşı sorumluluklarını yerine getirebilecekleri iş alanları yaratmak üzere bir yolculuğa başladı. Bu yolculukları süresince hepsinin içinde bir Sürdürülebilirlik Tutkusu gelişti. Gelin; siz de bu ilham verici öncülerin serüvenlerini, önlerine çıkan engelleri ve hiç beklemedikleri kazanımları; sürdürülebilir bir dünya için geliştirdikleri eşsiz bakış açısını kendilerinden dinleyin. Kendinize özgü Sürdürülebilirlik Tutkusunu ateşlemek için gereken ilhamı, motivasyonu ve gücü içinizde hissetmeye hazır olun."} +{"text":"Hayatımızı şekillendiren enerjiden, geleceğimizi şekillendirecek enerjilere geçiş nelere mal olacak? Ulaşım ve konut, yemek ve su, iletişim, ışık, ısı ve soğutma; tüm çağcıl yaşamımız enerjiye bağlı. Bir yüz yıldan fazladır, bu enerji çoğunlukla petrol ve kömürden sağlanıyordu. Çevresel etkiler ve arza dayalı kaygıların etkisiyle ilgimizi enerjideki diğer alternatiflere kaydırmaya başladık. Bu geçiş sürecinin nasıl ilerlediğini öğrenmek üzere enerji düşünürü Dr. Scott Tinker'a katılın. Dr. Tinker, kömürden güneşe, petrolden biyo enerjiye kadar dünyanın önde gelen enerji üretim sahalarını keşfe çıkıyor. Daha önce hiç kimsenin girmediği mekanları kamerayla ziyaret ederek hükümetin, sanayinin ve akademinin uluslararası öncülerinden merak ettiği sorulara cevaplar alıyor. Dr. Tinker, enerjiyle ilgili en önemli konuları araştırıyor: Eğer kömür temiz bir enerji kaynağı değilse, niye kullanmaya devam ediyoruz? Petrol daha da pahalılaşacak mı? Tükenmesi mümkün mü? Hidrolik çatlama ne kadar riskli? Nükleer enerji ne kadar tehlikeli? Bu alternatif enerji kaynaklarına geçişsürecinde karşılaşılan en büyük zorluklar neler? En gelecek vaat eden çözümler neler? Dikkatli ve dengeli bir bakış açısı ile, Dr. Tinker bu karmaşık problemleri gözler önüne seriyor ve politikayıbir kenara bırakarak bizlere şaşırtıcı ve son derece pragmatik bir yol öneriyor."} +{"text":"İlk filmin başarısının ardından ikinci film için kolları sıvayan Avengers ekibi bu filme bütün kahramanları dahil ediyor; bu kez Thor, Iron Man, Kaptan Amerika ve Hulk'ın yanısıra Hawkeye, Nick Fury ve Black Widow da maceraya katılıp sürprizini koruyan beklenmeyen düşmanlara karşı savaşıyor. Bu kez hiç olmadığı kadar aksiyonlu bir macerayı vadeden film, her bir kahramanın kişisel yaşamına ve aralarındaki ilişkilere vurgu yapmayı hedefliyor. Iron Man, barışın sağlanması için bekletilen bir sistemi yeniden başlatmak ister fakat işler hiç de umduğu gibi gitmez. Bunun üzerine Thor, Kaptan Amerika, Hulk, Nick Fury, Black Widow ve Hawkeye yeniden bir araya gelir. Ultron adıyla bilinen James Spader ise bütün acımasızlığıyla ilerlemekte ve insanoğlunun soyunu tüketmek için korkunç planlar peşindedir. Yenilmezler bir araya gelip savaş başladığında, yeni gizemli karakterler ve gizli ittifaklarla gerilimin dozu iyice artar."} +{"text":"Montevideo, 1973: Güney Amerikanın en küçük ülkesinin, en kanlı askeri darbesinden bir hafta önce on iki yaşında, farklı ve aşık olmak. Osasuna Pamplonanın yeni transferi futbolcu Xavi, ailesinin topraklarına ayak basar basmaz, geçmişiyle karşı karşıya kalır. Otuzlu yaşlarında, hayatında ilk kez ufak vatanından ayrılmıştır ve yirmi senedir kendisini bulmasını ve 1973 Uruguayına dair anılarını paylaşmasını bekleyen, aşkı ve nefreti arasında sıkışıp kalmış olan Rosanna ile karşılaşır. O zamanın Uruguayı, ünlü demokrasisi ve milyonlarca insanın kitle psikolojisine rağmen yine de halkın sorunlarını örtememekte, politik çalkalanmalar, Tupamarolar ve askerler arasında, gelmesi önlenemez olan darbeyi beklemiştir. Tüm bunların ortasında ise, Rosanna ve Xavinin ailelerinin tek amaçladıkları şey, çocuklarının güvenliğini sağlamak ve fikirlerinin bilincinde bir hayat sürmelerini sağlamak.... ve tabii ki, futbol izlemektir. Vatancıkta, savaş dönemlerinde bile, futbol herşeydir"} +{"text":"Sürekli artan bir tempoda, bu gerilim/kara mizah filmi bir gün içerisinde yolları keşisen birbirinden çok farklı 8 grubun hikayesini anlatır. Filmde, şımarık zenginveletlerdençıkarcı sabıkalı pisliklere kadar arada sıkışmış çok sayıda karakterle tanışırız. Commedia dell'arte'de olduğu gibi, seyircinin dikkatini başka yere çekmek ve heyecanı sürdürmek için birkaç şaşırtmaca olsa da, karakterlerin her birikolayca tanınabilen rollere sahiptir. Hikaye, gerçekten berbat bir cuma günüyle sonuçlanan birkaç tuhaf rastlantıve bir sürü kötü kararın etrafında gelişir. Şakalar, eğlence ve bir miktar alkolle yeterince masumane başlar fakat önde gelen karakterlerin entelektüel kapasite düzeyleri göz önüne alındığında, felaketi görebilirsiniz. Ve günler boyunca gerçek dünyayla sağlam ilişkisi bulunmayan birkaçkafası uçmuş serseri, opera aşığı huysuz bir yaşlı adama dadandığında hikaye ancak gözyaşlarıyla sonuçlanabilir."} +{"text":"Demek doğruymuş. Her adamın penisinin kendinden ayrı ve tabi ki daha güçlü bir kimliği varmış. Toplumumuzun nihai üyesi penismiş. Peki tamam, kimse öyle demiyor ama galiba sonuç buna çıkıyor. Dünyanın tek penis müzesi İzlandada, kuzey kutbuna otuz mil mesafede. Ve bu müzenin büyük bir gayesi var: Koleksiyonun en nadide parçasını tamamlamak. O da insan penisi. Ama mümkünse en iyisi. Donörlere ihtiyaç var lakin toplum utangaç. Nihayet penislerini yüzyıllar boyunca sergilemeye ve onunla hatırlanmaya gönüllü iki kişi çıkıyor ve inanılmaz komik ve patetik bir şov başlıyor. Uygun penis boyu, penisin toplumdaki algısı, iki gönüllünün farklı bir isim takmaya layık gördükleri penisleriyle yaşadıkları aşk ve gurur... Ama tüm bunlar sizi yanıltmasın. Film bir parodiden ibaret değil. Penis muhabbeti ve acaip karakterleriyle bize sağ gösterip, sonunda sol vuruyor"} +{"text":"Kiralık katil olarak çalışan Jack, camiada oldukça saygı duyulan ve herkesin korkulu rüyası suç patronu Dragna'nın sağ koludur. Aldığı yeni işin bir parçası da Dragna'ya oldukça tenha bir motelde, içinde ne olduğu anlaşılmayan bir valizi teslim etmektir. Çantanın içinde ne olduğunu görmesi mümkün değildir. Durum gittikçe zorlaşır, olay yalnızca bir çantanın transferinden çıkar, çünkü Jack motelde yalnız değildir. Gizemli bir şekilde ortaya çıkan Rivka adlı kadın, Jack'in kaldığı yere sığınır. Ondan hemen sonraysa Rivka'nın peşine düşen satıcısı olan adam ve ikili oynayan polisler kapıya dayanır. Jack için artık olan biten bir ölüm kalım mücadelesine dönüşür. Ve Dragna'nın motele ayak basmasıyla, iş tamamen kontrolden çıkar."} +{"text":"Yıl 1913, Yer Barcelona. Alma belki o günlerin en modern kadınlarından biriydi. Kocası, Dr. Leon Pardo, ise psikiyatristti. Bu yaz, Viyanayı ziyaret etti ve Devrimci Dr. Sigmund Freudu ve onun histeri ve cinsellik hakkındaki ileri düzeydeki teorilerinin destekçisi oldu. Her şey Almanın eve gelip kocasını Almanın ve diğer herkesin hayatından çıkmayı düşündüğü için gözyaşları içinde bulduğunda başlar. Birkaç tutarsız mırıldama dışında hiçbir açıklama yapmadan, Almayı doğum yapmaya yakın bir zamanda yalnız bırakır ve Leon arabayla uzaklaşır. Slavador Almanın kayınbiraderidir ve o da psikiyatristtir. Leondan çok daha muhafazakar biridir ve Almaya derinden aşıktır. Ellerindeki tek ipucu ise 4 hastanın histeri ve kadın cinselliği hakkındaki el yazısıdır: Herkesi kendine düşman gören bir aktris, Kocasını öldürmeye çalışmış olan bir psikopat, cinsel kimliğinin endişesiyle ciddi krizler geçiren bir kadın, onun geçmişi hakkında korkunç bir sır öğrenmiş olan yabancı. Bu işaretlerden yola çıkarak, Alma ve Salvador, hipnoz, aşk, tehlike ve akla gelebilecek her tabunun birbirine dolandığı, Sherlock Holmes türünde bir maceraya başlar..."} +{"text":"Rüya Alemi Margate'deki \"Dreamland\" adlı eğlence panayırına, yağmurlu bir yaz günü oldukça kişisel bir bakış. Bir Rolls-Royce'u temizleyen şoförün yakın çekimiyle başlayan giriş sekansı daha sonra kamera açısının genişlemesiyle arkadaki sokağı ve diğer sokakları, panayırdaki kalabalığı görüntüler. Bakış açısının bir giriş çekimiyle yansıtılabilmesi ancak bu kadar başarılı olabilirdi. Film, aptal bir polisin gülüşüyle aniden kesilir. İğrenç kıkırdaması, zaten kalabalık görüntülerinde de duyulmaktadır. Anderson, tipik, ses ve görüntü ayrılığını film boyunca kullanır. Yavaşça, yüzyıllardır süren işkencenin dehşetiyle karşılaşırız, plastikten veya plasterden yapılmış Paris maketlerinin görüntüleri, tuhaf bir şekilde duygusuz seyirci yüzlerinin ara çekimleriyle kesilir. Film, panayırdaki bingo oyunu salonlarını, kumar makinelerini, otomatları görüntülerken, polisin gülme sesi tekrar duyulur."} +{"text":"1962'de Gagarin uzaya gittiğinde neredeyse üçüncü dünya savaşı patlayacaktı, gelecek otuz yıl içinde pek fazla bir şey olmayacakmış gibi görünüyordu. Sosyal düzen ve ahlakı bitmez tükenmek bilmeyen bir heyecanla gözetip savunan site yöneticisi Simon Amca da doğrusu bundan emindir. Onun uyarıcı, kollayıcı gözlerinin önünde yaşayan site sakinlerinin yaşamları da zamanın şarkılarında dile gelmektedir sanki. Ama \"kim ne biliyor?\" adlı yarışma \"iyi yaşam\"ı sağlayacaktır. Sitede bir canlanma olur. Herkes yarışmaya başvurur çünkü Helsinki'de yapılacak olan dünya çapındaki gençlik toplantısına katılarak seyahat özgürlüğü şansı elde edilecektir. Helsinki \"Batı\"dır. Kahrolası, zaten irmikli makarnalarıyla neredeyse Amerika'dır - tatlı hayatın ta kendisi! Birçok karışıklıktan sonra anlaşılır ki bir insanın kaderi şansa bırakılmaz. Bu büyük bir sorun değildir yeter ki insanlar yaşamı sevsinler. Ve öyle de yaparlar"} +{"text":"Güzel ve tuhaf bir kız, zihninin kötücül bir teknolojiyle kontrol edildiği gizemli bir hastanede bir doktor tarafından hapis tutulmaktadır. Doktorla kız arasındaki kedi fare oyunu bizi çok korkunç ve rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor. 80'lerin bilimkurgu arketiplerini başaralı biçimde harmanlayan Kara Gökkuşağının Ötesi bizi eşsiz bir yolculuğa davet ediyor. Konuyu takip etmek için sürekli dikkat kesilmek gerekse de, bir kez kendinizi kaptırdınız mı, siz de maceraya dahil oluveriyorsunuz. Kubrickvari soğuk, laboratuvarımsı bir binanın içindeyiz. Saçıyla, bakışlarıyla tam bir psikopat olduğu hemen anlaşılan bir doktor ve de orada hapis tutulan tuhaf bir kız var. Film, ilginç renk kullanımı ve olağanüstü görüntüleriyle, hikayesini narkotik bir gerçeklik düzeyine taşıyor. İddialı ses ve müzik kullanımı da eklenince, bu tuhaf film, seyirci için görsel-işitsel bir trip haline geliyor. Yönetmen bu ilk filminde, sanki Kubrick, Cronenberg ve hatta Lynch tarzı bilimkurgu distopyalarının peşinde yeni bir anlatı kurmaya çalışıyor."} +{"text":"Dublin, 16 Haziran 1904. Stephen Dedelus bedensel ve ruhsal bir arayış içerisinde Dublin sokaklarında bilinçsizce dolaşmaktadır. Ta ki Leopold Bloom ile karşılaşana dek. Bir baba figürü olarak beliren Bloom ile gezintilerine devam eden ikili, gün içinde bir kiliseden bir geneleve kadar bir çok yere uğrarlar. Genelevden kovulmalarına dek sürecek arayışlarında aşk, ölüm, sevgi ve ihaneti hissederler insanlarda. Ve bir yanda da kocasını aldatan bir kadının çürük ruhuna sahip Molly Bloomun iç çekişmeleri vardır. \"İçine o kadar çok bilmece, bulmaca ve zeka oyunu koydum ki, profesörler yüzyıllarca ne demek istediğimi tartışacaklar; insanın ölümsüzlüğü garantilemesinin tek yolu da budur.\" der James Joyce. Peki yönetmen Joseph Strick bu bulmacalardan ne kadarını çözebilmiştir? Bu tartışılabilecek ve kişiden kişiye değişebilecek bir konu olsada, böylesine zor bir işin altına girdiği ve saygıdeğer bir iş çıkarttığı için takdir edilmelidir."} +{"text":"TT nin efsanevi rekabetini ve Man Adası'nın eşsiz motor yarışı tarihini canlı bir gözle izleyince, bu belgesel sayesinde günümüz TT yarışçılarının neden hala dünyanın en riskli yarışmasını kazanmak için hayatlarını riske attıklarını keşfedebileceksiniz. Man Adası Turist Kupası dünyadaki en zorlu motor yarışı olmanın yanı sıra motorcu ve motor için en büyük resttir. Bu yarışma her zaman diğer yarışların çok ötesinde olmuştur, çoğu kişi çıktıkları macerada zafer elde etmek için en yüksek fedakarlığı göstermiştir. Bu bir seçim özgürlüğü, insan ruhunun gücü ve zafer tutkusu hikayesidir. Ayrıca kazanmak için hayatlarındaki her şeyi riske eden bu seçkin topluluğu neyin motive ettiğinin irdelenişidir. Zirvedeki reklam filmleriyle ünlü Richard Aragues'in vizyonundan 2011 in en dehşet verici filmi olmaya aday bir film sizleri bekliyor."} +{"text":"Süha üniversitede çalışan bir araştırma görevlisidir. Şiddetli yağmur yağan bir gece arabasını bir mezarlık duvarına çarparak kaza geçiren Süha, mezar taşlarının arasında uyanarak kendisine gelir. Önündeki boş bir mezardan, kendi geçmişine doğru gizemli ve gerilim dolu bir yolculuğa çıkacaktır... Boş mezarın sahibi olması gereken Alevi genci İsmayil, bu yolculukta Sühanın yol göstericisi olacaktır... Süha İsmayil'in kendisine ayna olmasına izin verir ve kendi gençliğinin geçtiği Türkiyenin yakın tarihine, 1970 sonu ve 12 Eylül Darbesi sonrasına geri döner... Roman yazarı Ahmet Ümit'in aynı adlı eserinden Ersan Arsever tarafından senaryolaştırılıp çekilen mistik filmin başrollerini ise Cem Davran, Merve Dizdar, Ali Sürmeli ve Gün Koper paylaşıyor."} +{"text":"Öğrenmeye sevdalı küçük bir çocuk ve fedakar bir öğretmenin cahilliğe karşı verdiği onurlu mücadelesi... Selim, köylerinde bulunan okulun harabe durumda olması dolayısıyla çok istediği halde eğitimine devam edememektedir. Fakat küçük çocuğun her gün harabe binaya giderek kendi başına bir şeyler öğrenme çabasını fark eden köy muhtarı ve imamı okulun faaliyete geçmesi için gerekli makamlara müracaatta bulunurlar. Yapılan girişimler sonuç bulur, okul faaliyete açılır ve Ayşe Öğretmen ilk görevine atanır. Ayşe Öğretmen görev yapacağı köye geldiğinde okulun harabe durumunu görerek tedirgin olur fakat köy halkının da desteğiyle kısa sürede okul eğitime hazır hale gelir. Ayşe Öğretmen Selim ve diğer öğrencilerin kısa süre içindeki öğrenme azmi karşısında kendisini işine adar. Fakat kısa zamanda köylünün sevgisini kazanan Ayşe Öğretmen'e köyde farklı gözle bakan biri vardır. Koy ağasının torunu Doğan, genç öğretmenden hoşlanmakta fakat ondan beklediği ilgiyi görememektedir. Sürekli Ayşe Öğretmen'e yakınlaşmaya çalışan Doğan'ın nihayet eline bir fırsat geçer. Selim rahatsızlanmıştır ve Ayşe Öğretmen Selim'i şehre götürmek için köyün tek araba sahibi Doğan'dan yardım istemek zorunda kalır. Ayşe Öğretmen ve Selim'i şehre götürmeyi kabul eden Doğan yolda genç öğretmeni taciz eder, istediğini elde edemeyen Doğan bu kez köyde Ayşe Öğretmen aleyhinde çirkin iftiralar yayar. Kısa sürede köye yayılan söylenti üzerine aileler çocuklarını okula göndermeyince genç öğretmen zor anlar yaşamaya başlar. Köyde kendisine destek olanlar ise sadece öğrencisi Selim ve köyün delisi Sefer'dir. İdealist bir genç öğretmenin görevi uğrunda yaşadığı zorluklara karşı verdiği onurlu mücadele."} +{"text":"İki oğlunu babasız yetiştiren Zehra, heyecanla ve hevesle büyük oğlunu askere gönderir. Fakat bir süre sonra gelen oğlunun şehit olduğu haberiyle yıkılır. Zamanla kendini toparlayan Zehra, hayatta kalan küçük oğlu Kemal'e artık daha fazla ilgi göstermeye başlar. Ayşe adında bir kıza sevdalanan Kemal askerliğini yapmadığından ötürü kızın ailesinden olumlu yanıt alamaz. Oğlunun sevdiğine düşkünlüğünü gören Zehra kız tarafını ikna eder ve nişan yapılır. Derken Kemal'in askerlik çağı gelir ve davul zurna ile askere uğurlanır. Fakat bir gün Kemal'in çatışmada yaralandığı acı haberi aileye ulaşır. Hastanede tedavi altına alınan Kemal'in durumu iyidir fakat artık hayata gözleri olmadan devam etmek zorundadır. Kemal'in tekrar görebilmesi için tek çıkar yol ise göz nakli yapılmasıdır. Ayşe ailesinin baskılarına aldırış etmeden Kemal'e bu haliyle sahip çıkar. Evlendikten sonra göz nakli yapılan Kemal, kendisine gözlerini verenin kim olduğunu öğrendiğinde büyük bir şok yaşayacaktır. Bir annenin oğlunun mutluluğu için yapabileceği en büyük fedakarlığının anlatıldığı duygu yüklü film..."} +{"text":"Dünyayı kötü güçlerden korumaya çalışan barışsever Hobbitlerin macera dolu destansı hikayesi, belki de 20. yüzyılın en sevilen hikayesi oldu. Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin ilk kitabı ''Yüzük Kardeşliği'', New Line Productions tarafından sinema filmi haline getirilirken National Geographic de, J. R. R. Tolkien'in bu önemli eseri yazarken ilham aldığı kültürel güçleri keşfetmek amacıyla sıradışı bir zaman yolculuğuna çıkarak, dünyanın uzak köşelerinde bu fantastik hikayenin izini sürdü. Sinema filminden alınan özel bölümlerin, yapımcılar ve oyuncularla yapılan ilgi çekici söyleşilerin yer aldığı bu belgeselde National Geographic, çok sevilen filmin perde arkasını bilmek isteyen izleyiciler için tarih, coğrafya, folklor ve kültürlerle ilgili merak uyandıran soruları ortaya koyuyor. J. R. R Tolkien kimdi ve kendi hayatı bu destansı hikayeye nasıl ilham kaynağı oldu?Sinema yapımcıları Orta Dünya'yı nasıl yarattı?Destansı hikayedeki iyi ve kötünün savaşı 20. yüzyıl başlarının bir yansıması mıdır?Filmin Perde Arkası:Yüzüklerin Efendisi belgeseli, belki de bugüne kadar yazılmış en muhteşem doğaüstü hikayenin, tarih ve kültürel gerçeklerle ilişkisini araştırarak ilginç tespitleri ortaya koyuyor. Sinemaseverler ve sinema filmlerinin ilham kaynaklarını merak edenler için bu belgesel unutulmaz bir deneyim olacak."} +{"text":"Geçirdiği bir kaza sonrası Elena tekerlekli sandalyeye mahkum olur ve acıyla başa çıkmak için haplara güvenmek zorundadır. Babası aile evini ona göre ayarlar ve böylece Elena rahat bir şekilde yaşayabilir. Ayrıca Elena'ya kapıları açmak gibi karmaşık görevlerde yardımcı olacak bir köpek olan Athos'u alır ancak Elena ve Athos arasında bir anlaşmazlık ortaya çıkar. Elena'nın tutumu ve köpeği de dahil olmak üzere etrafındaki herkese davranış şekli bize anlayışsız bir karakter tasfir eder. Elena, hayatta kalmak için elinden gelen her şeyi kullanırken süreç ilerledikçe filmin başında karşılaştığımız Elena, kederli ve artan gerginlik hissi gibi tanıdığımız karakterle artık örtüşmemeye başlar. Kız kardeşinin ölümü için üzüntü duyan Elena, ona yardım etmek için özel olarak eğitilmiş bir Belçikalı çoban olan Athos'un garip bir hastalık kaptığını ve en büyük düşmanı haline geldiğini düşünmeye başlar. Yönetmen Jos Luis Montesinos, farklı türleri büyük ustalıkla ve gerginlik, acı veren bir atmosferle birleştirmiş. Gerilim dokunuşları ve korku sineması unsurları ile izleyiciye dramatik bir durum yaratmış."} +{"text":"Birbirini tanımayan on iki yabancı bir anda ormanlık bir alanda uyanır. Nerede olduklarını veya oraya nasıl gittiklerini hiçbiri hatırlamamaktadır. Daha da önemlisi çok özel bir amaç için seçilmiş olduklarını bilmemektelerdir. Karanlık bir internet komplo teorisinin gölgesinde, bir grup küresel elit sosyete üyesi spor için insanları avlama etkinliği düzenlemektedir. \"Av\" adını verdikleri bu etkinlik için de ilk kez bir araya gelmişlerdir. Devasa bir ormanlık alanda kaçmaya çalışan 12 kişiyi tek tek avlamayı hedeflemektedirler. Fakat bu seçkin zenginlerin kötücül planı raydan çıkarılmak üzeredir. Avlananlardan biri olan Crystal, bu tehlikeli oyunu bütün avcılardan daha iyi bilmektedir. Tek tek avcıları ava dönüştüren genç kadın, birer birer avcıları elerken tüm bu planın ortasındaki gizemli kadına doğru adım adım ilerlemeye başlar."} +{"text":"İki yakın arkadaş olan Salih ve Metin avlanmak için ormana gider. Ancak burada yaşanan bir kaza sonucu Salih tüfekle vurularak ağır bir şekilde yaralanır. Salih, artık beynine saplanan saçma taneleri ile yaşamak zorundadır. Yaşadıklarından sonra psikolojisi iyice bozulan genç adamın iyileşmesi için hem maddi hem de manevi yardıma ihtiyacı vardır. Metin arkadaşının geçtiği bu zorlu dönemde ona her türlü desteği vereceğini söylese de işler öyle olmaz. Metin, sadece Salihi bir başına bırakmakla kalmaz, kız arkadaşı Şerminle de arasına girer. Eski nişanlısı Arzudan da ayrılan Metin bir süre sonra Şermin ile nişanlanır. Arzu olanlar karşısında ne yapacağını bilemeyince çareyi Salih ve annesi Türkanın ziyarete gider. Bu ziyaret, tekinsiz bir kadın olan Türkanı oğlunu bu hale getirenlerden intikam almak için harekete geçirir."} +{"text":"Baştan Başa, Anadoludan satım alınan saçların, Ortodoks Yahudi kadınlarının başındaki pahalı peruklara dönüşmesini konu ediyor. Yahudilikte, tıpkı Müslümanlıkta olduğu gibi baş örtme vardır. Yahudilerin bir kısmı başörtüsü kullanırken, bir kısmı da başörtüsü yerine peruk kullanmayı tercih eder. Raman Ganda yaşayan Coya ve Sima adındaki iki kardeş, Türkiyenin bir köyünde kaliteli saç olduğunu öğrendiklerinde bunu bir işe dönüştürmeye karar verir. Türkiyedeki saç tüccarlarından kaliteli saçları toplayan kardeşler, Tel Aviv, Ramat Gan, Bnei Brak gibi şehirlerdeki perukçulara, saçları satmaya başlar. Anadoludan toplanan saçlar, Ortodoks Yahudi kadınlarının başındaki pahalı peruklara dönüşür. Belgeselde, güzellik ve geçim kaynağı olan saçın, bir dinden diğerine aktarılıp, metalaştırılmasına değiniliyor."} +{"text":"Organik Aşk, Bülent ve Esmanın hikayesini anlatıyor. Beceriksiz bir adam olan Bülent zengin bir ailenin çocuğudur. Ailenin eriştiği zenginlik evin babası Celal sayesindedir. Başarılı bir iş adamı olan Celalin hayattaki tek başarısızlığı oğlu Bülenttir. Dünyanın parasının harcayarak oğlunun başarısızlığını örtbas eden Celal artık bu duruma bir son vermeye karar verir. Oğlunun kendi ayakları üzerinde durmasını isteyen Celal, kendisini düzeltmesi için oğluna bir ay müddet verir. Bülent, bir ay içerisinde sıfırdan bir hayata başlayıp işleri yoluna koymazsa mirastan men edilecektir. Bu bir ay içerisinde başına türlü belalar açan Bülentin hayatı düğünden kaçan gelin Esma ile karşılaştıktan sonra iyice karışır. Esma ile aşkı bulan Bülent bir yandan peşlerine düşen Esmanın abisi Davut ile uğraşırken bir yandan kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışır."} +{"text":"Jamaikalı bir kız olan Natasha Kingsley, çocukken ailesi ile birlikte New Yorka taşınır. Kendisini New Yorklu kabul eden genç kız, tüm hayatını bu şehirde kurmuştur. Hayatının sonuna kadar New York'ta yaşamak isteyen genç kızın önünde büyük bir engel vardır. Natasha, ailesi ile birlikte sınır dışı edilmiştir. Onlar, kararı değiştirmek için her yolu deneseler de karar kesinleşmiştir ve şehri terk etmeleri için önlerinde sadece bir günleri vardır. Tam da bu süreçte, Daniel adında bir genç ile tanışan Natashanın hayatı bambaşka bir hal alır. Aşka inancı olmayan bir kız olan Natasha, hayatını kurtaran Daniela karşı anlam veremediği bir çekim hisseder. Zeki bir adam olan Daniel ise Natasha'yı görür görmez aşık olur. Karşılaşmalarının bir tesadüf olmadığını, evrenin bu an için onları hazırladığını düşünen Daniel, genç kızı kendisine aşık edebileceğine inanmaktadır. Ancak bunun için önlerinde sadece 1 gün vardır."} +{"text":"New York'un elit ailelerinden biri olan Crawford'ların koleje başlayacak oğulları Brandon'ın yaz tatilini geçirmek üzere Long Island'daki evlerinde kalmaya başlamasıyla, zamanının çoğunu New York'ta geçiren aile hem oğullarına göz kulak olması hem de evin ihtiyaçları ile ilgilenmesi için güzel ve bir o kadar da zeki bir kız olan Drina'yı evin hizmetçisi olarak işe alırlar. Ailenin New York'a dönüşüyle birlikte, Brandon'ın ve şımarık arkadaşlarının yaptıkları ile Drina için işler daha zor bir hal alır. Şehirde meydana gelen bir trafik kazası ile işler daha da karmaşık hale gelecektir. Hizmetçi kızın odası, doğruluk ve adalet, kibir ve güç, zenginlik ve korku arasındaki karmaşık ilişkileri konu alan psikolojik gerilim filmi."} +{"text":"Sıradan bir aile uzaklarda ki bir kasabaya taşınırlar. Anne ve babanın asıl endişesi kızlarının güvenliğidir. Kocaman meyve bahçesinin içinde olan bir ev satın alırlar. Ancak evde aileden önce bir seri katil oturmaktadır. Seri katil genç kızları bahçe içinde ki güzel evine çekerek onları öldürüp, gömmektedir. Ve ailenin kızları bu haberi bir benzin istasyonunda kasabanın sevmediği belalı kardeşlerden birinden alır. Bu eve taşınıldığı için ebeveynler ve en büyük kızları arasında sürekli bir gerginlik vardır. Ebeveynlerin iş seyahatine gitmesi üzerine kızlar evde yalnız kalırlar ve eğlenmeye karar verirler. Ancak bu sırada evi soymak isteyen belalı kardeşlerin eve gelmesiyle olaylar ilginç bir hal almaya başlar. Fakat hiç bir şey görndüğü gibi değildir ve belki de bu sefer ava giden avlanacaktır!"} +{"text":"Güller, Türkiyede post modern darbe olarak adlandırılan bir döneme şahit olan küçük bir çocuğun hikayesini konu ediyor. Ali Osman, Türkiyenin siyasi olarak en kırılgan dönemlerinde birinde yaşayan 12 yaşındaki bir çocuktur. Kekeme ve utangaç bir çocuk olan Ali, eğitim görmek için köyde yaşayan ailesinin yanından ayrılıp, şehirde yatılı bir okula gider. 28 Şubat sürecinde yurtlar erken tatile girince, kendisi ile birlikte köyden okula gelen Serdar ile birlikte doğup büyüdüğü köye doğru yola koyulur. Ancak yolculuk sırasında, köyü ile ilgili can sıkıcı haberler alır. Platonik olarak aşık olduğu Güllerin köy okulunda öğretmen olan babası hakkında soruşturma açılmıştır ve bu yüzden aile köyden taşınmaya karar vermiştir. Ali, bir yandan yaşananları kafasında oturtmaya çalışırken bir yandan da sevdiği kızı bir daha göremeyecek olmanın telaşı içine girer."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı'ndan bölümleri kapsayan iki kısa öykü. İlk bölüm, \"Scherzo alla polacca\"da kurnaz biri olan Bebek Surat kendi canını korumaya çalışırken sonunda savaşmak için bir sebep bulur ve kahraman olur. Başlangıçta Varşova ayaklanmasından kaçmak için yeraltı eğitiminden kaçmaya çalışır. Sarhoşluğu, deliren dünyada aklı başında bir şey olarak ortaya çıkan mizahi etkisiyle ifade edilirken, güvenlik ve korkaklığa itibar etmiyor. Hayatta kalma isteği kahramanca ölüm arzusundan daha kabul edilebilir. \"Ostinato lugubre\" adlı ikinci öykü, askeri cezalarla esir kampında tutunmaya çalışan profesyonel askerlerin hapsi ve aptallıklarına dayanamayan bir adamın esir kampından umutsuz bir kaçma girişimi anlatılıyor. Bununla birlikte, kaçış, diğer mahkumların moralini artırırken, \"kaçak\" Almanlardan ve aynı şekilde yoldaşlarından gizlenerek kampta saklanıyor."} +{"text":"Doğum ve ölüm birer sıra dışı deneyimdir. Yaşam ise geçici bir eğlencedir. Gaspar Noe'nun yeni filmi Climax, 1996 yılında yaşanan gerçek bir hikayeden uyarlanıyor. 3 günlük bir prova için özel bir sette toplanan 20 kişilik bir dans grubu, çok çalıştıktan sonra kendi aralarında son bir defa parti düzenler. Bunun için de ortaya bir punç kasesi çıkarırlar. Fakat kısa bir süre sonra ortam değişir ve geceyi anlaşılamaz bir delilik sarar. Herkes uyuşturulduğunu hisseder fakat bunun nasıl yaşandığı hakkında bir fikirleri yoktur. Uyuşturucunun yarattığı güçlü etkiye ve hipnotize edici müziğe karşı dayanması imkansızdır. Ekibin bir kısmı kendilerini cennette gibi hissederken, diğerleri adeta cehennemin merkezindedir."} +{"text":"Jack Malik, küçük bir İngiliz kasabasında yaşayan ve ünlü olma hayalleri yavaş yavaş suya düşen bir şarkıcı ve söz yazarıdır. Ancak her şey kötü gitse bile çocukluğundan beri yanında olan en yakın arkadaşı Ellie onu sonuna kadar desteklemeye devam eder. Tüm dünyada elektriklerin gittiği gizemli bir olay sırasında bir kaza geçiren Jack uyandığında şoke edici bir gerçekle yüzleşir: Dünyadaki kimse The Beatles grubunun varlığından haberdar değildir. Durumdan faydalanmaya karar veren Jack gelmiş geçmiş en iyi müzik grubunun şarkılarını kendisininmiş gibi söylemeye başlar. Amerikalı bir temsilci olan Debranın da yardımıyla şöhret basamaklarını hızla çıkar. Ancak yıldızı parladıkça, her zaman ona inanan Ellieyi kaybetmeye başlar. Eski hayatından uzaklaşan Jack, geç olmadan ait olduğu yere geri dönmeli ve tek ihtiyacının aşk olduğunu kanıtlamalıdır."} +{"text":"Paul sıradan bir hayata sahip olan, mantıklı ve düzenli bir acil servis hemşiresidir. Eşiyle birlikte güzel bir evlilik sürdüren Paul'un hayatını güzelleştiren bir diğer neden de eşinin hamile olmasıdır. Yakında ailelerine katılacak olan bebekleri için çok mutlu olan Paul'un bu düzenli ve sakin hayatı bir anda başına gelen bir karmaşa ile birbirine girer. Hamile olan karısı kaçırılmış ve teminat olarak alınmıştır. Karısının ve doğmamış bebeğinin hayatını kurtarmaya kararlı olan Paul bu amaçla ağır yaralanan ve cinayet şüphelisi olan bir suçluyla iş birliği yapmak zorunda kalır. Rakip çete üyelerinin ve yozlaşmış polislerin arasında ölümcül bir mücadeleye atılan ikili, aralarındaki farklılıkları bir kenara bırakıp hayatta kalmak için birlikte çalışmak zorundadır. İkisinin hayatı da aralarındaki ortaklığa güvenmelerine bağlı olacaktır."} +{"text":"1999 yılında Arkansas hastanesinde Mandy adındaki uyuşturucu bağımlısı olmaktan denetimli serbestliği olan ve hastanede gizlice uyuşturucu kullanan bir hemşirenin on iki saatlik nöbeti başlar. Mandy, aynı zamanda çatlak kuzeni Regina ile birlikte organ mafyasının suç ortağıdır ve Mandy'nin karıştığı bu karanlık işindeki görevi ise hastanede komada yatan hastalardan böbrek çalıp kuzeni Regina'ya vermektir. Regina da bu böbrekleri organ mafyasına satmaktadır. Fakat Regina aklı bir karış havada olan aptal bir kızdır ve Mandy'nin ona teslim ettiği böbreği kaybeder. Bunun üzerine organ mafyası Regina'yı, böbreği bulamadığı halde onun böbreğini alacaklarını söyleyerek tehdit eder. Regina böylece hastaneye geri döner ve Mandy'den bu konuda yardım ister. Mandy ilk başta bunu reddetse de Regina'nın kendisini ispiyonlamakla tehdit etmesi üzerine ona yardım etmeyi kabul eder. Fakat organ mafyası Regina'nın peşinden gelmiştir ve hastanede olaylar karışmak üzeredir."} +{"text":"Harun tüm Türkiye tarafından tanınan bir medya patronudur. Sayısız televizyon programının yapımcılığını üstlenmiş ve uzun süre sektörde tek başına hüküm sürmüştür. Ancak zamanla programlarının izlenme oranları düşüp işler ters gitmeye başlayınca uygun bir fiyata yurt dışından son bir format satın alır. Amacı tekrar zirveye oynamak olan Harun'a bu yeni programı için gereken tek şey bir salaktır. Asistanı Yeşim ona bu salağı tesadüfen bulur. Peyami tam halkın seveceği saf naif bir gençtir. Haruna tam bu sırada sektörün çok dışından bir iş adamı olan Osman Koral bir teklifte bulununca Harun'un planları tamamen değişir. Osman Koral Harun'un şirketine yüklü bir nakitle ortak olmak istemektedir. Harun hem yeni bir formatla adından söz ettirecek hem de ihtiyacı olan maddi desteğe kavuşacaktır. Güzel bir akşam yemeğinde bu anlaşmayı bağlamak isteyen Harun Osman Koral ve eşini akşam yemeğine evine davet eder. Bu yemeğin çok güzel geçmesi için her şeyi ayarlayan Harun'un hesap etmediği tek şey yeni programı için bulduğu Peyami'nin de o akşam yemekte olmasıdır. Tesadüfi bir yanlış anlamayla o yemeğe dahil olan Peyami ile birlikte bir gece ne kadar ters gidebilirse o kadar ters gider."} +{"text":"20. yüzyıla damgasını vuran bir kadının tutku dolu hikayesi Nobel Ödülü sahibi ilk kadın Marie Curienin, erkeklerin baskın olduğu bir toplumda başarılı bir bilim insanı olmak için verdiği ilham verici mücadelesi. 2016 Hamburg Film Festivali Art Cinema Ödülü Adayı 1905te kocası Pierre ile radyoaktif maddelerin keşfi üzerine Nobel Ödülü kazandıktan sonra Marie, hayatında yeni zorluklarla karşılaşacaktır. Fransada araştırmalarına devam etmeye karar veren ikili burada çocukları için de yeni bir hayat kurmak ister. Ancak büyük bir aşkla bağlı olduğu Pierre hayatını kaybedince Marie, araştırmalarına tamamen yabancı olduğu bu ortamda tek başına devam etmek zorunda kalır. Burada hem yaşadığı aşk, hem de bilimle uğraşan başarılı bir kadın olarak toplumun tabularıyla karşılaşsa da Marie asla pes etmez. İki farklı alanda Nobel ödülüne sahip ilk ve tek bilim insanı olan Marie Curienin ölümsüzleşen ismi ve çalışmaları günümüzde de birçok insana ilham vermeye devam ediyor."} +{"text":"40'ların Londra'sındayız; her gece Alman uçaklarından bombalar düşüyor, insanlar kendilerini korumak için koşturuyor, herkes çok karamsar. Catrin, akıllı ama özgüveni zayıf genç bir kadın. İstihbarat Bakanlığı'nın savaşa dair söylemlerini ileten 'iyimserlik aşılayıcı' ve 'ikna edici' savaş propagandası filmlerinde çalışmak üzere işe alınıyor. Asıl görevi, bu filmlerdeki kadın karakterler için o zamanlar 'lapa' olarak adlandırılan türden diyaloglar yazmak. İlk işi ise, Dunkirk açıklarında batmakta olan bir donanma gemisindeki askerleri alkolik babalarının teknesiyle kurtarmayı başarmış iki kız kardeşin öyküsünü araştırmak. Yönetmen Lone Scherfig bir kez daha, temkinli ama kararlı bir şekilde kendi yolunda yürüyen bir kadın karakterle karşımızda; savaş günlerinde etrafı onun gücünden habersiz bir sürü erkekle çevrili bir kadın. Aşkın Çekimi, Catrin ve ona ilgi duyan iki erkek arasında geçen bir romantik komedi olarak görülebilir bir yandan. Ama daha önemlisi, sinemaya yazılmış bir aşk mektubu bu. Kadınların bakış açısı işin içine girdiği, girebildiği zaman, filmlerde anlatılan öykülerin ve o öyküleri dinleyenlerin nasıl dönüşebildiğini gösteren bir aşk mektubu."} +{"text":"Senaryo yazarlığından yönetmenliğe geçen Mei Fengin ilk filmi Mr. No Problem bu yıl Pekin Uluslararası Film Festivalinde en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini alarak dikkatleri çekmişti. Lao Shenın 1943te yayımlanan kısa öyküsünden uyarlanan siyah-beyaz film, Çinin güneybatısında yer alan Chongqing kentinde Japon işgaline kayıtsız kalınan zengin bir çiftlikte yaşananları anlatıyor. Çiftliğe bazı davetsiz genç misafirlerin gelişiyle, her şey bir anda değişiyor. Shuhua Çiftliği üretken olmasına rağmen kar elde etmeyi başaramamaktadır. Hisse sahipleri müdür Dingi kovarak yeni bir müdür işe almayı kararlaştırırlar ancak çiftliğin kiracılarından Qin buna karşı çıkarak çalışanları örgütler. Ding, sorun çıkarmamak geri dönüp çalışmaya başlar ancak çiftlik gelir kaybetmeye devam eder."} +{"text":"Çocukluk arkadaşı olan Lily ve Amanda, yıllar sonra Connecticut'ta yeniden bir araya gelir. Ayrı büyüyen kızlar adeta birbirinin tam tersi kişiler olmuşlardır. Lily, eğitim aldığı prestijli yatılı okulu ve özgeçmişindeki gıpta edilecek staj yeri ile havalı, biraz da burnu havada bir kıza dönüşürken, Amanda ise onu sosyal olarak yalnızlaştıracak bir mizah anlayışı ve sarkastik tutum geliştirmiştir. İkili, zıt karakterlerine rağmen, Lily'nin baskıcı üvey babası Mark'a karşı bir araya gelirler. Arkadaşlıkları geliştikçe birbirlerindeki en tehlikeli düşünceleri özgür bırakan kızlar, bu işi çözmek ve hayatlarına istedikleri yönü verebilmek adına işi halletmesi için bölgenin serserilerinden Tim'le ortaklık kurarlar. Ancak bu yol planladıklarından çok daha tehlikelidir..."} +{"text":"Bir anne-kız ile bir terapist, derin ve yoğun terapi seanslarında bir araya gelirler. Acaba yıllarca birikmiş sorunların üstesinden gelmeyi başarabilecekler midir? Bu, terapi üzerine bir film. Özel olarak ise, bir anneyle kızı arasındaki sorunlu ilişki üzerine. Bu anne-kızın uzman psikoterapist Bogdan de Barbaro'yla olan seanslarını yakın plan çekimlerle takip ediyoruz; birbirlerine dönük suçlamalarının, hayal kırıklıklarının ve karşılıklı öfkelerinin yavaş yavaş dönüşümüne şahit oluyoruz. Yönetmen Pawel Lozinski, hiç anlaşamadığı ve üç yıl boyunca küs kaldığı babasıyla olan ilişkisine dair kişisel bir belgesel yapmıştı daha önce. Bu yeni belgeselindeyse, aile içindeki derin çatışmaların nasıl onarılabileceğine odaklanıyor. Zor olsa da, terapinin küçük fakat önemli adımları bunun mümkün olabileceğini gösteriyor. Filmin hikayesi tek bir odanın içinde geçse de, terapistin maharetli kılavuzluğu eşliğinde iki kadının deneyimlerinin en derinlerine inen bu yolculuğun her saniyesi ilgi çekici. Bir anne ile kızı arasındaki son derece karmaşık ilişkiye dair bu cesur ve duygu yüklü hikaye, pek çok izleyiciye fazlasıyla tanıdık gelecek."} +{"text":"Queersanız ve halihazırda varolan queer gruplarına ait hissetmiyorsanız ne yaparsınız? Karşı bir hareket başlatırsınız. 80'lerin ortalarında iki Kanadalı, Bruce LaBruce ve G. B. Jones ev yapımı fanzinler ve amatör videolar ile aslında var olmayan Toronto kuir punk kültürünü dünyaya tanıtmaya başladılar. Var olmayan bir kuir kontra-kültüre özlem duyan ikili, ürettikleri uydurma görseller ve videolarla queercore' hareketini başlattı. Henüz internet yoktu ve fanzinleri görenler, queercore konseptinin sadece iki kişiden oluştuğunu bilmiyordu. Heteroseksüel dünyanın gey kültürünü asimile etmesine ve homofobik punk kültürüne direnen queercore dünyaya hızla yayıldı. ! f'in gedikli yönetmenlerinden Yony Leyser, Devrimi Punk'lamak'ta Bruce LaBruce, G. B. Jones, Genesis Breyer P-Orridge, John Waters, Peaches, Pansy Division ve daha birçoğunu bir araya getiriyor. Katılımcılarla homofobi, toplumsal cinsiyet, feminizm, AIDS, asilimasyon, seks ve sanatı konuşurken bir yandan da harekete mal olmuş filmlerden klipler, fanzin küpürleri ve konserleri izliyoruz."} +{"text":"Perdesiz Sahneler, Türk tiyatro sahnesindeki bağımsız hareketin cumhuriyetten günümüze kadar yaşadığı serüveni ekonomik, sosyal, sanatsal ve ideolojik açılardan belgeleyen bir filmdir. Son 30 yılda kendini yeniden ortaya koyan bağımsız hareketin, 12 Eylül askeri darbesi, tek parti iktidarı, gezi park eylemleri gibi birçok siyasi ve toplumsal olayla ilişkilerini araştıran Perdesiz Sahneler, Türkiye Tiyatrosunun penceresinden bakarak ülkenin yakın tarihini anlamaya, dönemin tanıklarıyla sanatsal süreci anlatmaya çalışıyor. Şahika Tekand, Mahir Günşiray, Prof. Dr. Dikmen Gürün, Nihal Koldaş, Kerem Kurdoğlu, Mert Fırat, Prof. Dr. Merih Tangün, Prof. Dr. Beliz Güçbilmez, Yiğit Sertdemir, Engin Alkan, Sevinç Erbulak, Emre Koyuncuoğlu, Sevil Akı, Selen Korad Birkiye, Özlem Hemiş, Yeşim Özsoy, Gülhan Kadim, Çıplak Ayaklar Kumpanyası, Moda Sahnesi, Emek Sahnesi, Tiyatro Hal, Mekan Artı, İkinci Kat, Tiyatro Tatavla, D22, Merve Engin, Semaver Kumpanya, Şermola Performans-Destar Tiyatro, Gnlev, İstanbul İmpro, Seyyar Sahne, Altkat Sanat, Tiyatro Yanetki, Karakutu gibi önemli bir çok isim ve grup filmde yer aldı."} +{"text":"Mary doğum sırasında ikizlerinden birini kaybeder. Bu olay Mary'nin içinde büyük bir boşluk oluşturur. Mary'nin kalbindeki bu boşluk hissi yerini günden güne büyük bir korkuya bırakır. Mary'nin korkusu, bebeğinin de ikizi gibi ellerinden kayıp gitmesidir. Bu arada, çevresindeki herkes, kocası Jack, komşusu Rachel ve hatta annesi normal olarak hayatlarını sürdürürken, Mary iç kargaşasını gizlemek için elinden geleni yapmaya çalışır. Fakat ruh halindeki değişimler geç olmadan eşi tarafından farkedilir. Jack eşini doktora götürmeye karar verir. Doğum sonrası depresyon tanısı konulduktan sonra Mary, bebeğini kaybettiği günden beri yaşadığı korkunç gecelerle başa çıkabilmek için ilaç almaya başlar. Jack'in, önemli bir toplantı için Pittsburgh'a iş gezisine gitmesi gerekmektedir. Mary bebeğiyle yalnız kalmak ve kendini kontrol altına almak zorundadır. Büyük banliyö evlerinde yalnız geçirdiği o gecede yaratıklar ona fısıldamaya başlar; Mary, gerçek ile hayali olanı ayırt etmekte zorlanır. Geçmişte onunla aynı durumu yaşamış bir kadınla karşılaşır ve kadın Mary'ye, yeni doğan bebeklere ve annelerine musallat olan şeytan Lamashtu'nun varlığından bahseder. Bu hikayeyi öğrendikten sonra Mary'nin kaygıları daha da artar ve derin bir psikoza girer. Mary aklını mı yitiriyor yoksa bu doğaüstü canavar gerçekten çocuğunu ondan koparmaya mı çalışıyor?"} +{"text":"Tek yumurta ikizi olan Selma ve Selda o kadar çok birbirlerine benzemektedir ki neredeyse anneleri bile onları birbirinden ayıramaz. Aradan yıllar geçer ve ikiz kardeşler büyür. Selmanın mutlu bir yuvası ve iki çocuğu vardır. Selda ise şarkıcılık hevesiyle hayat yollarında savrulmuş bu yüzden ailesi tarafından da dışlanmıştır. Gelgelelim Selma bir gün ölümcül bir hastalıkla yüz yüze gelir ve bu acı gerçeği hem kocasından, hem de çocuklarından saklar. Selmanın tek korkusu ise ölmek değil, ölümünden sonra küçük çocuklarının annesiz kalması ve yuvasının dağılmasıdır. Bu duruma çare arayan Selmanın aklına yıllar önce şarkıcılık hevesiyle evden ayrılan kardeşi Selda gelir. Kız kardeşini bulup, ondan ölümünden sonra kendi yerine geçmesini isteyecektir. Selda nasıl olsa çocuklarının teyzesidir. Teyze de anne yarısıdır. Fakat Selda, Selmanın bu zor teklifini önce kabul etmek istemez. Selma ise ısrar eder ve ölüm döşeğindeki ikizinin ısrarına dayanamayan Selda kardeşinin son arzusunu kıramaz Bunun üzerine Selma ölümünden önce ailesiyle ilgili bütün detayları kardeşi Seldaya aktarır ve gün gelir, Selma son nefesini verir. İkiz kardeşini kaybeden Selda, birlikte planladıkları gibi kız kardeşinin bıraktığı yerden dublör anneliğe başlar. Anne yarısı iken kız kardeşinin çocuklarına tam annelik yapma görevi Selda için zor gözükmektedir. Hakan ise karısındaki değişiklikleri fark etmekte gecikmez. Selda için zor günler başlamıştır fakat yinede kız kardeşinin vasiyetini yerine getirmekte kararlıdır"} +{"text":"Filmde, peygamberlerden Hz. Yusufun hayatı konu edilir. Hz. Yakup oğulları arasında en çok Yusufu sever. Diğer çocukları babalarının Yusufa olan düşkünlüğünü kıskanırlar. Yusufu öldürmeye karar verirler. Önce onu bir kuyuya atarlar. Daha sonra bir kervana köle olarak satarlar. Babaları Hz. Yakupa ise Yusufun öldüğünü söylerler. Yusuf, kervanla beraber Mısıra gider. Burada hazine veziri Azizin kölesi olur. Zaman geçtikçe Azizin karısı Züleyha, Yusufa aşık olur. Aşkına karşılık bulamayınca da onu zindana attırır. Bir süre sonra Aziz ölür ve Züleyha Yusufun suçsuz olduğunu itiraf eder. Kral da Yusufu hapisten çıkarır ve onu hazine veziri yapar. Bu durum Yusufun kardeşleriyle yolunun kesişmesine sebep olacaktır."} +{"text":"Hayatı yanlış anlaşılmalar yüzünden hep mahvolan Yaşar, sonuçta yine bir yanlış anlama sonucu hapse girer. Hapiste Ömer ile tanışır ve en yakın dost olurlar. İkili, hapisten çıktıktan sonra birçok defa dolandırıcılık işleri yapar. Fakat her defasında işler kötü gider ve tekrar hapse girerler. En son çıkışlarında bıkarlar ve tövbe ederler. Artık böyle işler yapmayacaklardır. Tövbe etmek için camiye gittikleri gün iyilik olsun diye kaldırdıkları cenaze başlarına talih kuşu gibi konar. Cenaze, cenazemi kim kaldırırsa mal varlığımda onundur. diyen ünlü ve zengin bir iş adamına aittir. Yaşar ve Ömer bir anda uluslararası nakliyat işi yapan bir tertemiz firmanın başına geçmiştir. Fakat işler o kadar temiz kalmayacaktır..."} +{"text":"Beyaz perdenin en kalıcı efsanelerinden Godzilla'ya nihai saygı için yol açın! Canavarların en büyüğü, şehirleri ezmek için Tokyo'ya geri döndü. Japonya'da huzur dolu bir günde körfezde su fıskiyesi garip bir şekilde patlar fakat yetkililer pek önemsemez. İlk başlarda sadece volkanik faaliyetlerden şüphelenirler, ancak bir genç yönetici farklı bir şey olup olmadığını merak eder... Yaşadığı en kötü kabus, canlı bir şey. Korkunç, solgun canavar derinlerden çıkıp kenti yıkmaya başlayınca yıkımdan başka bir şey bırakmaz. Hükümet vatandaşları kurtarmak için uğraşırken, gönüllülerden oluşan takım, canavarın zayıflığını ve yabancı bir süpergüçle olan gizemli bağlarını ortaya çıkarmak için bir kırmızı bandı keser. Ancak zaman kısıtlıdır ; dünyanın her yerinde yaşanacak en büyük felaket hemen gözlerinden önce gelişmek üzeredir"} +{"text":"Yerli yapım bir komedi olan Hep Yek filminin yapımcılığını ve dağıtımcılığını Roll Caption firması üstleniyor. Fırat Tanış, Gürkan Uygun, İnan Ulaş Torun ve Gökhan Yıkılkan'ın başrollerinde oynadığı filmin yönetmeni Ali Yorgancıoğlu. Hep Yek'in senarist koltuğunda Alper Erze, Suat Özkan, Bilal Kalyoncu oturuyor. Cevat, Türkiye'nin ünlü Kabadayılarından birinin şehvet ve şan düşkünü oğludur. Uluslararası alanda şöhrete sahip manken Camilla'yı tutkulu aşkı sonucunda kaçırmaya karar verir. Bu kaçırma operasyonunu Cevat adına Ziya Baba üstlenir. Ziya Camilla'yı kaçırır ve Camilla'yı bir paket içinde Cevat'a götürme görevini Şahin'e verir. Ancak Şahin, Cevat'a götürdüğü paketin içinde ne olduğunu bilmez. Şahin paketi İzmir'den, İstanbul'a getirirken Gürkan ve Altan adında iki belalı ile yolu kesişir, onlar yüzünden Cevat'a götüreceği paketi kaybeder. Bu sebeple Şahin hayatının en zor 48 saatini yaşamak zorunda kalır."} +{"text":"! fin en sevdiği yönetmenlerden olan Ben Rivers bizi Fasın muazzam güzellikte manzarasıyla buluşturuyor önce. Sonra Atlas Dağlarının inişli çıkışlı yüzeyine ve oradan da çölün tuhaf ve ıssız uçsuz bucaksızlığının sarmaladığı bir alanda dolaştırıyor. Burada kumların arasındaki sanrılı gerçeklik bir anda film içindeki bir film ekibiyle karşılaştırıyor bizi ve arka planda deliliğin, vahşetin ve kötülüğün yer aldığı bir masalın içine çekiyor. Paul Bowlesun bir hikayesindeki bir cümleden yolan çıkan Rivers, kendi estetiğini biraz daha ileri götürürken, giderek dijitalleşen sinema dünyasında, analog sinemanın olanaklarını kullanıyor ve filmini nesneler hakkında metafizik bir denemeye dönüştürüyor. Belgesel, fantezi ve masalsılık arasında mekik dokuyan Gök Gürülder, Dünya Korkmuştur ve İki Göz Birbirinin Kardeşi Değildir epik bir labirenti andırıyor."} +{"text":"1945 yılı yapımı olan Maskeli Leydinin filme adını da veren başrolündeki kötü kadın Margaret Lockwood, bir asilzadenin sırf heyecan için gizlice yol kesip silahlı soygun yapmaya başlayan karısını canlandırıyor. 18.4 milyon izleyiciyle, aynı döneme ait yapımlar arasında en yüksek hasılatlı filmlerden olan The Wicked Lady, 1940ların sevilen Gainsborough melodram serisinin bir parçası. Senaryosu Magdalen King-Hallun The Life and Death of the Wicked Lady Skelton adlı romanından uyarlanmış; söz konusu roman ise Londra-Birmingham yolu üzerinde bulunan Markyate köyünün büyük toprak sahiplerinden birisinin karısı olan Lady Katherine Ferrers hayatı üzerine anlatılan hikayelere dayanıyor. Filmin, 1983 tarihli ve Michael Winnerın yönettiği bir yeniden çevrimi de bulunuyor"} +{"text":"Lucis krallığı Kutsal Kristalin evidir; ama Niflheim imparatorluğu krsitali çalmak ve ele geçirmek için krallığı tehdit eder. Lucis Kralı Regisin emri altında kralın büyü gücüyle donatılmış Nyx ve bir grup seçilmiş askerden oluşan Kingsglaive birliği yer almaktadır. Bu birlik canları pahasına Kral Regisi korumakla görevlendirilmiştir. Fakat imparatorluğun askeri gücü krallıktan üstündür. Kral Regis şimdi zor bir kararla karşı karşıyadır. Oğlu Prens Noctis ile Niflheimın tutsağı Tenebrae Prensesi Lunafreyayı evlendirerek topraklarının hakimiyetini imparatorluğun emrine verecektir. Kralın pes etmesine rağmen kısa sürede imparatorluğun kötü emellerini gerçekleştirmesi için hiçbir şey uğruna durmayacağı belli olur. Şimdi Niflheim İmparatorluğu ve dünyanın hakimiyeti arasında duran tek engel Kingsglaivedir..."} +{"text":"Bizans Prensi Carlos, Kara Muratın gözleri önünde babasını öldürür ve ikiz kardeşi Mehmeti kaçırır. Kara Murat içinde büyük bir intikam hırsı ile büyür. Carlos, Mehmeti Hristiyan olarak yetiştirip Osmanlılara karşı kullanacaktır. Adını da değiştirip Marc koymuştur. Marc büyüdüğünde Türk köylerine baskınlar düzenler ve Türklere işkenceler yaptırır. Carlos ve şövalyeleri Rumeli Beylerbeyi Karaca Paşayı öldürmek için saldırıya geçer. Karaca Paşanın kızı kaçarken yakalanırsa da Türkler kızı kurtarır. Bu baskın sonucu Karaca Paşa esir düşer. Fatih, Paşayı kurtarmak için Kara Muratı görevlendirir. Kara Murat görevini sürdürürken Marc ile karşılaşır ve onun kardeşi Mehmet olduğunu anlar. Marcın kılığına girerek Carlosun sarayına sızar. Zerdus ile adamlarından yardım alarak saraydaki Türk esirleri kurtarır. Bu sırada kurtularak saraya gelen Marc olanları Carlosa anlatınca, foyası ortaya çıkan Kara Murat yakalanır ve işkence yapılır. Marc da Kara Murat kılığına girip Osmanlıların arasına katılır. Amacı padişahı öldürmektir. Bu sırada daha önce kurtarılan Karaca Paşa ve asiler bir baskınla Kara Muratı kaçırırlar. Marc padişahı öldürememiş ve geri dönmüştür. Carlos ve adamları zulüm ve işkencelerini sürdürürken Kara Muratın annesini de döverek yerde sürüklerler. Marc bunları gördüğünde birden geçmişini hatırlar, annesini kurtarmaya çalışır, ama talihsiz kadın ölür, Marc da ağır yaralanmıştır. Kara Murat yetiştiğinde Marc son nefesini vermiştir. Annesini ve yıllar sonra bulduğu kardeşini yitiren Kara Murat içindeki öç ateşiyle saraya saldırır. Bu ateş herkesi yakacak ve Carlos ile adamlarını öldüren Kara Murat, kendisinin ve ailesinin intikamını alacaktır..."} +{"text":"Şogun'un veliahtı olan Narimichi sorunlu geçen çocukluk yıllarının da etkisiyle kabuslar görmekte ve ansızın baygınlıklar geçirmektedir. Klanın önde gelenleri zihinsel açıdan sıkıntılar çeken Narimichi'nin hizmetinde bulunan samuraylardan Sukejiro Seta'nın köyünde zaman geçirmesinin kendisine iyi geleceği düşüncesiyle bir gezi düzenleme kararı verirler. Halk arasında cinli orman olarak efsaneleşen bölgeden geçişleri esnasında Narimichi atıyla birlikte ormana dalar. Açık alana gelince kendini huzurlu bir şekilde yere atar. Kısa bir zaman sonra saldırıya uğrar. Kavga esnasında bir boşluğundan yararlanarak yere düşen saldırganın yüzünü açan Narimichi karşısında bir kız görünce kısa süreli şaşkınlık yaşar. Babası ile ormanda yaşayan Rai de Narimichi'den etkilenmiştir. Acaba bu iki genç aralarındaki statü farkına rağmen toplumsal engelleri aşıp birlikte olabilecekler midir?"} +{"text":"Film, 1950lerin başında Stalinin Kişilik Kültü döneminde geçmektedir. Hikaye bir taşra kasabasında başlar. Tomekin babası, eski bir Home Ordusu üyesidir. Tutuklandığı için karısı, iki çocuğunu tek başına yetiştirmek sorumluluğu ile baş başa kalmıştır. Üst kat komşusu, kendi kocası da tutuklanıp hapishane kampına götürülünce intihara teşebbüs eder. Kış zamanıdır ve çocuklar, okulda ısınabilmek için türlü çabalar sarf etmektedirler. Okuldaki öğretmenler huysuz, dar kafalı idealist tiplerdir. Çocuklara Pazar günleri kimin kiliseye gittiğini sorduklarında tüm sınıf, ayağa kalkıp bu propaganda dersini engellemeye çalışırlar. Tomek, yazın eğitim okuluna gönderilir. Orada kafasına işlenen her türlü ideolojiyi absorbe eder. Babası serbest kaldığında oğlunun yerinde artık bambaşka bir karakter bulacaktır."} +{"text":"Hayatını karın tokluğuna rol aldığı erotik filmlerle geçindiren Kerim'in en yakın arkadaşı Basit dışında pek kimsesi yoktur. Çaresizlikle sürüp giden hayatları, Kerim'in varlığından bile haberdar olmadığı babasının ortaya çıkmasıyla kökünden değişir. Zira ölüm döşeğinde olan babası, ölmeden önce oğlunu görmeyi istemiştir. Kerim'in bilmediğiyse bir hayli varlıklı bir adamın oğlu olduğu ve büyük bir mirasın varislerinden biri olacağı gerçeğidir. Kerim en yakın dostu Basit'i de alarak babasının yaşadığı lüks malikanenin yolunu tutar ve burada üvey annesi Peri ile üvey kardeşleri Rüya ve Arif ile tanışır. Her biri birbirinden ilginç özelliklere sahip, herkesin birbirinden nefret ettiği yeni ailesi Kerim'in gelişiyle birlikte büyük şaşkınlık yaşar; diğer yandan Kerim de en az onlar kadar şaşkındır. Kerim'i şoke eden bir diğer gerçek ise babasının gizli bir tarikatin lideri olduğudur. Kerim hem babası ve sahip olduğu sırlarla mücadele edip hem de yeni ailesiyle geçinmeye çalışırken kendini komik bir maceranın içinde bulacaktır."} +{"text":"Victor ülke kara yolunda emniyet teşkilatı tarafınca her tarafı kan içinde bulunmuş ve derhal hastaneye kaldırılmıştır. İlk etapta polis tarafından kimliği belirlenemeyen Victorun, sorulan sorulara cevap vermemesi güvenlik güçlerini zora sokar ve işin içinden çıkılamaz bir hale getirir. Medya aracılığıyla tüm Tv ekranlarında fotoğrafı yayınlanan gizemli çocuğun kısa bir süre sonra Annesi ortaya çıkar. Annesi çocuğunun sağır ve dilsiz olduğunu belirterek, işaret diliyle ifadesinin alınmasını ifade eder. İfadenin ardından okuduğu okulda meçhul biri tarafından kaçırıldığı ortaya çıkacaktır. Polis teşkilatı, tüm imkanlarını seferber ederek bu gizemli olayın açığa çıkması için var gücünü kullanmaktadır. Yakın zamanda maddi sorunu olduğu ve eşinin de hamile olduğu bir adamdan şüphelenen polis, şüpheliyi derhal ifadesini almak üzere büroya götürür. Ancak Charlie Victorun nerede ve ne zaman kaçırıldığı muamma olunca, polis ekiplerinin ellerindeki şüpheliyi bırakmaları olasılıklar dahilinde mümkün olacaktır. Çok geçmeden gerçekler bir bir ortaya çıkar ve olay Raul, Patricia Charlie ve Victor çevresinde dönerek, geçmişin gölgesinde sürecektir. Kontrol dışı sonuçlara mal olacak eylemler, küçük bir çocuğun geleceğini karartacaktır."} +{"text":"Laura Bonaparte: Unutmaya Karşı Bir Plaza de Mayo Annesi başlıklı otobiyografiyi ilk gördüğümde otuz beş yaşındaydım. Laura benim büyükannemdi ve onu çok yakından tanıyordum. Ama bu durum kitabı okumama engel olmadı. Böylece bambaşka bir Laurayla tanışmış oldum. Bana göre kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm çocukluğunu, hayatının bana hiç anlatmadığı kısmını, tamamen bir romanmış gibi aktarıyor. Büyükannem yüzmeyi öğrendiği Parana Nehri dışında çocukluğuyla ilgili hiçbir şey anlatmazdı. Kitabın ikinci bölümü çocuklarının ve eski eşinin kaybolmasıyla başlıyor; yani benim tanıdığım Laurayla: bir psikolog, aktivist ve Plaza de Mayo Anneleri üyesi olan Laura. Ben kitabı okurken, büyükannem yaşlılıktan kaynaklanan bunama sürecine gireli birkaç yıl olmuştu, hafızasının da artık dağılmaya başladığını hissedebiliyordum. Hayatın paradokslarıyla ilgili bir belgesel yapmak istedim; otuz beş yılını bir ülkenin hafızasını canlı tutmaya, toplumların tarihinde sıklıkla rastlanan hafızasızlıkla savaşmaya adayan bir kadın nasıl olur da hafıza kaybı gibi bir rahatsızlığa yakalanır? Böyle bir hastalığa yakalanması Lauraya haksızlık değil mi?"} +{"text":"Hırvatistan Bağımsızlık Savaşı sona erdiğinde, köyleri yıkılan Bosnalı Hırvat sığınmacılar Hırvatistan'ı terk eden Hırvat Sırplar'ın evlerine yerleşir. Ancak şimdi Sırp ev sahipleri geri dönmeye başlar ve Hırvat sığınmacıları belirsiz bir gelecek beklemektedir. Taraflar arasında nefret ve düşmanlık artmaya başlar. Geri dönen Sırplar'a karşı olan hoşnutsuzluk, her tarafa yayılır ve Sırplar AK-47'lerden açılan ateşlerle karşılanırlar. Bu terör atmosferinin içinde bir yerde, Bosnalı bir Hırvat olan Jozo ardında hiçbir iz bırakmadan kaybolur. Kendisi de Bir Sırp evine yerleştirilmiş olan polis memuru Filip, bu davaya bakması için görevlendirilir. Herkes Jozo'nun geri dönen bir Sırp tarafından öldürdüğünü düşünse de, davada tarafsız ve adil olamaya kararlı olan Filip, bir yandan kendi geçmişindeki sorunlarla uğraşırken, bir yandan da ayrıntılı bir soruşturma yapmaya çalışır."} +{"text":"Kanichiro Yoshimura is a Samurai and Family man who can no longer support his wife and children on the the low pay he receives from his small town clan, he is forced by the love for his family to leave for the city in search of higher pay to support them. In his search he joins a notorious clan, known as the Shinsengumi where he does as much as possible to get money. Looked at as a money grubber, Yoshimura proves his strength physically and mentally by being loyal to his honor. During the dramatic period, with the rise of the Emperor and the fall of the Shogun. Yoshimura shows us the struggle of life in a personal way, by changing the lives of the people he meets and the way life is looked at."} +{"text":"Altın Ayı ödülü sahibi ünlü yönetmen Mat Whitecrossun imzasını taşıyan 2010 BAFTA ve Londra Eleştirmenler Birliği Film Ödüllerine iki dalda aday gösterilen Seks, Uyuşturucu ve Rockn Roll, savaşçı, müzisyen, karşı yazarı baba, aşık ve mazlum Ian Durynin, kişi mücadele ettikçe, sabırlı oldukça ve ideallerine sadık kaldıkça şartlar ne kadar zor olursa olsun büyük başarılara imza atabileceğini kanıtlayan öyküsünü anlatıyor. Punk efsanesi Ian Duryyi Emmy ve Altın Küre adayı oyuncu Andy Serkisin canlandırdığı filmin öyküsü, Ian Durynin kuvvetten düşüren çocuk felci hastalığıyla olan kişisel savaşından sonra şöhrete adım atışını ve şöhretinin ilişkileri üzerindeki etkisini beyazperdeye taşıyor. İsmini 1977 tarihli, Seks, Uyuşturucu ve Rockn Roll ifadesini ağızlara pelesenk eden hitten alan film, Ian Durynin geride bıraktığı ailesinin işbirliği ve Ian Durynin oğlu Baxterın, kızı Jemimanın ve Duryden olan iki çocuğuyla birlikte yaşayan ikinci karısı Sophienin tam desteğiyle çekildi."} +{"text":"Yıl 2237. Dünya bir ekolojik çöküş yüzünden yaşanmaz hale gelmişti. Hayatta kalan insanlarsa dünya yörüngesindeki uzay istasyonlarında kalabalık bir halde yaşam savaşı veriyordu. Genç doktor Laura Portmann bunlardan biridir. O uzak bir gezegen olan Rhea'de daha iyi bir gelecek için umut besler. Ama oraya varmak için paraya ihtiyacı vardır. İstasyon 42'ye 4 yıl sürecek bir yolculuk yapacak sahipsiz yük gemisi Kassandra'da çalışmak için bir sözleşme imzalar. Mürettebat zamanlarının çoğunu derin uykuda otomatik pilotta uçuyor olarak geçirecektir. Her zaman biri uzayı gözlemlemek içinuyanık kalır. Ayrıca yeni oluşan terörist saldırılar tehdidi yüzünden Mürettebata bir Güvenlik Subayı katılır. Gemide Ölümler, Gizemli Kargolar, Yalanlar üstüne kurulmuş Gerilim havasında Avrupa Sinemasından Bir bilimkurgu filmi."} +{"text":"Kanadalı yönetmen Pablo Aravena, New York, Paris, Londra, Barselona, Berlin, Amsterdam, San Paolo ve Tokyo sokaklarında grafitinin izini sürerek, izleyiciyi renkli, heyecan verici görsel bir şölenle dünya turuna çıkarıyor. Grafitti, görüntü kirliliği mi, vandalizm mi yoksa şehirlerin arka sokaklarında doğup sanat galerilerinin yeni gözdesi haline gelmiş bir sanat akımı mı? Günümüzde modadan reklamcılığa, müzikten sinemaya etkisi birçok alana yayılan bir küresel kültür biçimi olan modern grafitti üzerine Pablo Aravena ile yapılan dünya grafitti turu,1970lerin Brooklyninden başlıyor. Bu yolculukta izleyici, değişik, hiç görülmeyen yaratıcı çalışmalara; Berlin ve Amsterdamdan geometrik yerleştirmelere, maskeli Japon grafiticilerin yaptığı Kanji biçimi taglara, çalışmalarını yeraltı mezarlarında gerçekleştiren Parisli sanatçılarla çıkılan gizli bir yolculuğa, üç boyutlu resimlere tanık oluyor."} +{"text":"Klasik hayalet hikayesine dayalı olarak The Woman In Black, oğlunu terk etmek zorunda kalıp Eel Marsh Malikhanesi'nin yeni ölmüş sahibinin işlerine katılmak için uzak bir köye seyahat eden avukat Arthur Kipps'in yaşadığı olayları anlatıyor. Eski köşklerde yalnız başına çalışan Kipps, kasabanın trajik ve işkence dolu sırlarını ortaya çıkarmaya başlıyor. Yerel çocukların gizemli yollar ile öldürüldüğünü anlayan Kipps'in korkusu artmaya başlıyor. Siyahlar içerisinde intikamcı bir kadın tarafından tehdit edilen Kipps, terörün dönügüsünü kırmak için bir yol bulmalı. The Woman In Black filminde Ciaran Hinds ve Janet McTeer gibi oyuncular da yer alıyor. Film, Susan Hill'in romanından ekranlara Jane Goldman tarafından uyarlanıyor ve yapımın yönetmenliğini James Watkins üstleniyor. ."} +{"text":"Yıllar önce, oğlunu da arkasında bırakarak kendisini terk eden kocasından sonra hiçbir erkeği kapısından bile içeri sokmayan Sinyora Enrica, bu özelliğiyle ün salmıştır. Enrica, evindeki boş odaları kız öğrencilere kiralamakta, ek iş olarak da terzilik yapmakta ve bir pazarda çalışmaktadır. Yıllarca bozmadığı bu kuralı, yağmurlu bir gecede, bir yanlış anlama sonucunda evine gelen Türk öğrenci Ekin için bozacaktır. Önceleri evinin kapılarını bu yabancıya açmak istemeyen Sinyora Enrica, daha sonra sadece evini açmakla kalmayıp, yıllarca kilitli tuttuğu kalbini de bu Türk gencine açacaktır. Filmin oyuncularından Giovanni rolündeki Teoman Kumbaracıbaşı da Sinyora Enricanın tek oğlu ve babası henüz çok küçük yaşlarda terk ettiği için sorunları olan bir kişiliktir. Giovanninin annesine karşı haksız davranışları Ekinde Sinyora Enricaya karşı bir koruma duygusuna dönüşecek ve böylece aralarında bir gönül bağı oluşacaktır. Bir dil okulu için İtalyaya giden Ekin için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve hayatı tümden bir değişime uğrayacaktır."} +{"text":"Tarih 1 Kasım 1938'dir ve Meksika'nın Cuernavaca adındaki küçük kentinde Ölüler Günü Festivali kutlamaları yapılmaktadır. Bir süre öncesine kadar bu kentin İngiltere konsolosu olduğunu öğrendiğimiz Geoffrey Firmin 'i üzerinde şık bir smokin olduğu halde çarşıda gezerken, gece klüplerine, meyhanelere, sinemalara girip çıkarken görürüz. Bu arada durmaksızın alkol almaktadır. Bir ara onunla takılan arkadaşı Dr. Vigil konsolosun taşkınlıklarına engel olmaya çalışır. Geoffrey, sarhoşlara özgü bütün taşkın davranışlarına rağmen çevreden bir tepki almaz, çünkü çevresine değil sadece kendine zarar vermektedir, ancak eskiden var olduğu anlaşılan saygınlığın da yitirilmekte olduğu sezilmektedir. Avukatlardan gelen bir mektupta karısı Yvonne 'un da kendisinden boşanmış olduğunu öğrenince bir kat daha yıkılan ve hayata küsen bu hüzünlü adam adeta kendi ölümünü hızlandırmaya çalışmaktadır. Konsolosluk görevinden de bu nedenle istifa etmiştir. Bir tiyatro oyuncusu olan boşandığı karısı Yvonne bir gün Cuernavaca'ya çıkar gelir, görünüşte eski kocasına dönmüş gibidir, birlikte alkolden uzak yeni bir hayata başlamaları için onu ikna etmeye çalışır. Geoffrey'in bir de genç üvey kardeşi vardır. Kardeşi Hugh kendisiyle aynı evde kalmaktadır ve ona bakmaktadır. Hugh İspanya'da Cumhuriyetçilerin safında Franco'ya karşı çarpışan Uluslararası Tugaylar'da görev yapıp geri dönmüştür ve Nazilerin Meksika'daki faaliyetleriyle ilgili bir kitap yazmaktadır. Alkolü dipsomani derecesinde tüketen Geoffrey hayaller de görmektedir. Kardeşi ve karısı arasında bir ilişkinin olduğu sanrısına kapılan konsolos her ikisinin de yardım çabalarını elinin tersiyle geri çevirir. Asında böyle bir ilişkinin olduğu filmde açıkça gösterilmez ama önceden yaşanmış olabileceği de üstü kapalı olarak ima edilir. Konsolosun kendisini yiyip bitirecek derecede alkolik olmasının ipuçlarından biri de bir ara ağzından kaçırdığı gibi, çiftin çocuklarının olmamasıdır. Bir akşam gittiği batakhanede, önceden de bir cinayetine şahit olduğu Faşist parti üyesinin kışkırttığı sözde belediye görevlileri tarafından Rus ajanı bir Yahudi olmakla suçlanarak taciz edilir, sonra da öldürülür. Geoffrey sürekli onları tahrik ederek adeta kendisini öldürtmek için çabalamıştır."} +{"text":"TARKAN CANAVARLI KULE (1969)/Tarkanın yazar-çizeri Sezgin Burakla seri Tarkan filmleri çekimi için anlaşan Arzu Film sahipleri, dizi flmlerin çekimi öncesinde TARKAN rolüne uygun tipte bir oyuncu bulmak için Tarkan dergisi yayını yapan Veb Ofset Yayınları sahibi Haldun Simavinin PAZAR dergisi aracılığı ile bir artist yarışması açtı. Yarışmaya katılan gençler arasından Tarkan tipine en benzer tip olarak ÜNAL ŞAHİN seçildi. Ancak yarışma tertipleyip seçimini yapan Arzu Film sahipleri, Türk Sineması ölçütlerinde böylesine büyük projede Tarkan filmlerinde adı sanı duyulmamış bir oyuncuyla yola çıkmaya cesaret edemediklerinden, Ünal Şahini oynatmaktan vazgeçip rolü Karaoğlan filmleriyle ünlenmiş Kartal Tibete verdiler. Yarışmada seçilen Ünal Şahini, Sibel Film sahibi Müfit İlkiz, Nuri Kırgeçin senaryosunu yazdığı, Cavit Yürüklünün yönettiği bu filmde oynattı. Siyah-beyaz çekilen bu filmde baş rol oynayan Ünal Şahin, bu film sonrası oyunculuğu bıraktı."} +{"text":"Baek Jang-mi göz kamaştıran güzellikte, seksi bir yankesicidir. Japonya'dayken koruması Choi Seong-su ile bir suç mahallinde yakalanır ve yetkililerden kurtulmak için ülkesine dönmek zorunda kalır. Japonya'da öğrendiği sanatla bir dövmeci salonu açar, ama içinde hala Kore'deki yankesicilik örgütünü büyütmeye yönelik bir arzu alev alev yanmaktadır. Böylece, Samsung Çetesi adını verdiği bir yeni bir çete oluşturur ve merhum annesinin dostu olan efsanevi yankesici Kang Man-ok Hae-suk Kim'i de aralarına almaya çalışır ve eylemlerini Dongdaemun'un tam göbeğinde başlatır. Cho Dae-young en yüksek sayıda tutuklama başarısına sahip kelimenin tam anlamıyla doğuştan bir dedektiftir. En rezil suçlarla uğraşan bu seçkin polisin yankesicilik birimine katılması emredilir, ancak kendisine acı veren geçmişi yüzünden katılmak konusunda karasızdır, çünkü annesi yankesicilikten 17 defa tutuklanmış bir suçludur. Tereddütlerine rağmen eski arkadaşı Teğmen Oh tarafından ikna edilerek ekibe katılır. Polislik içgüdüsü ve işine olan tutkusuyla annesinin hatalarını geçmişinden silmeye yemin ederek yeni görevine başlar. Yankesicilik çetesiyle büyük paralar kazanmaya başlayan Baek Jang-mi başarılı bir vurgunun ardından rakibi olan İkizler Çetesi'nin adamları tarafından saldırıya uğrar ancak yakınlarda bir olayı inceleyen Dae-young onu kurtarır. İkili bir anda birbirlerine ilgi duysa da Jang-mi Dae-young'un bir polis olduğunu anlayınca uzaklaşır, bu arada Dae-young Teğmen Oh'un verdiği polis kayıtlarına göz atarken kurtardığı kadının Baek Jang-mi'den başkası olmadığını keşfeder. Ufukta kaçınılmaz bir savaşın onları beklediğini sezer."} +{"text":"Mallory Kane, güzel, genç ve işinin ehl-i özel bir dedektiftir. Koruyucusu Kenneth hükümetin onaylamadığı ve 'derin devletin' tepesindekilerin bilmemezlikten geldikleri tehlikeli bir göreve Mallory'i yollar. Fakat İspanya'daki başka bir operasyon başarısızlığa uğradığında Kenneth, Mallory'i Dublin'e başka görev için yollar. Mallory burada başka bir gizli dedektif Paul ile ortak çalışacaktır. Fakat bu yeni görevde bir gariplik olduğunu sezen Mallory oyuna getirildiğini anlar ve asıl macera bundan sonra başlar! Artık uluslararası bir seviyeye çıkan insan avından canlı çıkmak için bütün yeteneklerini ve kurnazlığını kullanacaktır. Yegane amacı ülkesi Amerika'ya geri dönüp ailesini korumak ve kendisine bu ihanet komplosunu düzenleyenlerden intikam almaktır. Traffic filmi ile 2000 yılında En İyi Yönetmen Oscar'ını alan Steven Soderbergh, gişede dört köşe olduğu Oceans serisi ile oldukça gündemde kalmıştı. Yönetmenin son filmi olan Haywire hem Soderberg'in performansı açısından hem de yakın zamanda kanserle savaşan başrol oyuncusu Micheal Douglas'ın oyunculuk performansı açısından merakla bekleniyor. Filmin senaryosu ise The Score'dan beri sinemada görünmeyen Lem Dobbs'a ait..."} +{"text":"Frank Bono adında bir kiralık katil Noel haftası sırasında Cleveland'dan New York'a ikinci dereceden bir gangster olan Troiano 'yu ortadan kaldırmak üzere gönderilmiştir. Yalnız, içine kapanık ve pek konuşkan olmayan Frank bu farklı görevi nedeniyle her zamankinden daha temkinli olmak zorundadır. Zaten pek arkadaşı olmayan bu yalnız adam, kurbanını takip ettiği günlerde gereksiz temaslardan kaçınmak ve eşgalini belli etmemek için bir kat daha yalnızlığa gömülür. Hedefindeki adam Troiano'nun geçici olarak şehir dışına çıkmış olması ona birkaç günlük bir boş zaman kazandırır. Bu boş zaman sırasında yetimhanede birlikte büyüdükleri eski bir arkadaşına rastlar. Arkadaşı onu Lorrie adında bir kızla tanıştırır. Lorrie Frank'i evine yemeğe davet eder ama işler pek de iyi gitmez ve Frank kendisini daha da yabancılaşmış ve yalnız hisseder. İnsanca ilişkiler kurmak demek Frank'in işinin ve hayatının tehlikeye girmesi demektir, dış sesin de dediği gibi: \"Bir katil öldürmezse öldürülür\" Allen Baron'ın yönetip başrolde oynadığı kara film gösterildiği dönem dikkat çekmese de 2006 yılında Cannes'da gösterildikten sonra keşfedilmiş kült klasik filmdir."} +{"text":"Colorado'da ki küçük bir kasabada garip olaylar yaşanmakta ve solunum yoluyla bulaşan bilinmeyen bir hastalık hızla çevreye yayılmaktadır. Ordu bölgeyi karantina altına alıp durumu gizlemeye çalışırken, hastalananlar da bir tıp merkezinde toplanır. Ancak korkunç virüsün etkisiyle mutasyona uğrayarak zombiye dönüşen kurbanlar etrafa dehşet saçmaya başlarlar. Bu kasabada yaşayan ve orduda görev yapan çavuş Sarah Bowman, ailesi ve bölge yaşayanlarını kurtarmak için zorlu bir mücadeleye girişir. Kısa zaman içinde bölge insan eti yiyen zombilerin istilasına uğrar, kasaba yaşayan ölülerin hükmettiği kontrolden çıkmış bir hale dönüşür. Artık bu vahşi yaratıkların açlıklarını gidermek için yaptıkları saldırılara karşı hayatta kalmak için tehlikeli bir ölüm kalım savaşı başlamıştır."} +{"text":"qin fen 40lı yaşlarının sonunda, uzun süre yurt dışında yaşamış, eğitimli, entelektüel ve idealist; bu saydığım sebeplerden ötürü hala evlenmemiş komik ve hazırcevap bir adamdır. pek yakışıklı sayılmadığı için söz konusu yaşından sonra çok iyi bir evlilik yapabilme ihtimali yüksek değildir. uzun süre yaşamış olduğu amerika'dan ülkesine döndükten sonra yaptığı inanılmaz basit ama bir o kadar da yaratıcı bir icadın patentini satması ile kendisini yormadan hatırı sayılır bir paranın sahibi olur ve de ilerlemiş yaşına rağmen evlenmeye karar verir. müstakbel eşini bulma metodu olarak ise çin'de son dönemlerde oldukça yaygın olan internet sitesine ilan bırakma metodunu seçer ve de hiç beklemediği bir şekilde standartların çok üzerinde bir afet olan liang xiao xiao ile tanışır."} +{"text":"Operation Danube, Ağustos 1968de, Çekoslovakyanın Varşova Paktı ordularınca işgalinin gizli adıdır. Komşularının özgürlüğünü sağlamak için gelen Polonya tank alayı, kışlayı en son terk edecek olan Ladybird takma adlı eski bir tankı da içeren karşı devrim tarafından görünürde tehdit edilir. Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde küçük bir Çek sınır kasabasında tan ağarırken umutsuzca kaybolur ve bozulur. Kasaba sakinleri, işgalcilere karşı nefretlerini göstermekte geç kalmazlar. Ancak, her iki taraf da, aslında bu durumun kurbanları olduklarının farkına vardıklarında, bir uzlaşma ortamı doğar. Ortada tamir edilmesi gereken bir tank, kokusu yayılacak Çek börekleri ve bir romantizm havası vardır Trajikomik hikayesinin temelini, 2006 yılında Polonyanın Legnica şehrinde sahnelediği kendi tiyatro oyunundan alan, ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturan Jacek GBomb, Sıradan bir insanın bakış açısından tarihle ilgileniyorum. Bu, anlamakla ilgili bir film. diyor. Tarihi gerçek, bu Polonya kasabasını Çekoslovakyanın işgaliyle ilişkilendiriyor: işgalin Sovyet komutası buradan yönetildi ve Prague Springe katılan Çek politikacıların yakalandıktan sonra getirildiği yer Legnicaydı."} +{"text":"Daniel Cimerman, mafya olan ailesi ile bağlarını koparmış ve başarılı bir banker olmuştur. Daniel'in uzun zamandır görüşmediği babası, ölüm döşeğinde oğlunu çağırır ve aile işini meşru bir hale getirmesi için yalvarır. Yeni patron böylece yeni hayatına başlar, hatta babasının eski ortağının kızıyla bile nişanlanır. Daniel işi büyüttükçe, ortaya yeni düşmanlar çıkar. Rakip çetenin liderinin emriyle, fahişelikten kurtulmaya çalışan seksi Divinia, Daniel'e şantaj yapmak için kolları sıvar. Daniel'in bekarlığa veda partisinde onu baştan çıkarır ve gizlice ilişkilerini fotoğraflar. Ancak Divinia ve Daniel birbirlerinden çok hoşlanmışlardır. Şantaj amacıyla başlayan ilişki başka bir yola dökülür. Daniel, yeni ilişkisinin çekiciliği ile nişanlısı arasında kalmıştır. Kıskançlıktan çıldıran Divinia, fotoğrafları özgürlüğü karşılığında kendisini pazarlayan adama teklif eder. Daniel hem ihanete uğramış hem de çok tehlikeli bir durumda kalmıştır. Ya ailenin parasını koruyacaktır ya da sırrı ortaya çıkacaktır. Kızgın ve umutsuz Daniel, Divinia'nın peşine düşer. Karşılaştıkları anda birbirlerine aşık olduklarını anlarlar ve ikisi birlikte hem fotoğrafları hem de parayı kurtarmak için harekete geçerler."} +{"text":"Murat Almanya da çalışan bir fabrika işçisidir. Maria ise zengin bir Alman işadamının kızıdır. Bir gün hafif bir trafik kazası sonucu Murat ve Maria tanışır. Aynı günün akşamı Murat iş arkadaşlarıyla gittiği bir barda Maria ile karşılaşır. Sudan bir nedenle barda çıkan kavga sonucu Murat ve arkadaşları tutuklanır. Ama ertesi gün Marianın tanıklık etmesiyle kurtulurlar. Bu alçakgönüllü, dürüst ve güzel Alman kızı Muratı derinden etkilemiştir. İki genç arasında duygusal bir ilişki başlar. Maria davet ettiği doğum günü partisinde Muratı ailesi ile tanıştırır. Babası Marianın bir işçiyle, hem de yabancı uyruklu bir işçiyle evlenmesine karşı çıkar. Bunun üzerine Maria ile Murat Türkiyeye birlikte gitmeye karar verirler."} +{"text":"Alternatif kitaplar basan bir yayınevinin sahibi olan Kaan ile Kadıköy'de bar işleten, çok sıkı bir plak ve efemera koleksiyoneri olan Mete, 90'lı yılların ikinci yarısında, sanki bir yerde oturmuş konuşuyorlarmış ve kimsenin bundan haberi yokmuş gibi bir radyo programı yapmaya başlarlar. Yaptıkları program zaman içinde hem onların hem de dinleyenlerin hayatını değiştirecektir. Programın şöhreti hızla yayılırken Kaan ve Mete eski hayatlarına aynen devam ederler. Hergün başka kadınlarla yalnızlığını gidermeye çalışan Kaan, aradığı aşkı Zeynep'de bulur ve bu aşkı tutkuyla yaşamaya çalışır; aralarındaki hayat görüşü farklılığına rağmen... Bu arada herkesin \"kendi kaybını\" bulduğu \"Kaybedenler Kulübü\", toplumun farklı kesiminden insanları biraraya getirerek adeta bir \"ortak mahalle\" de buluşturur. Kendi yalnızlıklarıyla bile dalga geçen, sisteme her gün başkaldıran, hayatın kıyısında yaşayan Kaan ve Mete'nin renkli hayatlarını yansıtan programın tutkunları, \"Kaybedenler Kulübü\"nün üyeleridir artık."} +{"text":"Sybille güzel bir kadın değildir. 30 yaşında olmasına karşın, iyi niyetli insanlar olan annesi ve babasıyla yaşar, hala bakiredir ve o kadar iffetlidir ki kendi yatak odasında yalnızken bile sütyenini geceliğinin içinden çıkarır. Bir bankada zorlayıcı olmayan bir işte çalışır ve sıkıcı işiyle steril banliyö evi arasındaki bitmek bilmez otobüs yolculuklarında ucuz aşk romanları okur. Sybille yakışıklı Victor'la tanıştığında, adeta o aşk romanları gerçekleşmiştir. Hayrettir ama, adam da onun bakışlarına karşılık verir ve biz daha ne olup bittiğini anlamadan, Sybille'in yanına, onun ailesinin evine yerleşir. Her zaman bir iş çantası taşıyan, sürekli takım elbise ve kravatla dolaşan Victor, her gün işe gider gibi yapar. Ama biz onun aslında günlerini alışveriş merkezlerinde gezinerek geçirdiğini biliriz, Sybille ve ailesinden talep ettiklerinin de sürekli arttığını görürüz. Sinsi bir planı olmalıdır mutlaka. Sybille'in geleceği için endişeleniriz. Ama Sybille sandığımızdan daha güçlüdür"} +{"text":"1936'da faşistlerce öldürülmüş bir anti-faşist kahramanın aynı adı taşıyan oğlu Athos Magnani, yıllar sonra, babasının doğduğu, yaşadığı ve öldüğü Padana Ovası'ndaki Tara kasabasına gelir. Delikanlı, babasının ölümünden sonra doğmuştur ve babasının eski sevgilisi Draifa onunla tanışmak istemektedir. Böylece Athos, babasının üç eski arkadaşıyla tanışma ve, yıllar önce kasabanın tiyatrosunda opera mevsiminin açılışı nedeniyle yapılan gösteride, babasının Mussolini'yi öldürme girişiminin öyküsünü öğrenme olanağını bulur. Ne yazık ki bomba patlamadan bulunmuş ve babası da vurulmuştur. Ama üç adamın anlattığı bu öykü Athos'u pek tatmin etmez; genç adam daha aynı gün öğleden sonra Draifa ile konuşurken bunun bilincine varır. Ertesi gün, Athos babasının ölümü hakkında hiç de beklemediği bir gerçeği öğrenecektir Bertolucci'nin görsel açıdan en hayranlık uyandırıcı başarılarından biri olan Örümceğin Stratejisi psikanaliz, politika, tarih, yazınsal eleştiri ve cinsellik gibi, yönetmenin meslek yaşamı boyunca ele almayı sürdürdüğü temaların tümünü içerir."} +{"text":"Pagen kraliçesi, Libuse'nin efsanesinde temel alınan fantezi öğeleriyle tarihi bir dramadır, 8inci yüzyılın Slav kraliçesi, Bohemia'dır. Doğaüstü güçler, bir hayalci ve bir kahinle yetenekli, bu alışılmadık kadın, geleceği görebilmektedir, ve kültürel değişikliğin fırtınalı bir zamanında, Prague'nin modern şehrini kurdu. Libuse, onun iki güzel kız kardeşi Kazi ve Teta'yla bölgenin kabilelerinin üzerinde bir kadın olarak yönetti, ve en iyi arkadaşın olduğu onun emrinin altında kadınların bir ordusu, amazon Vlasta. Çiftçilerin huzurlu toplumunun, baskıncılar tarafından saldırının altında olduğu zaman ve aç toprak sahiplerinin olduğu gücün farklı partilerine ayrılma, Libuse, onun kendi insanları tarafından evliliğe zorlanır. Onun, onun uzun zaman aşığı, karizmatik saban süren kimse Premysl'i seçtiği umutsuz, onun kocası ve kralı olmak. Yakında Premyl, yeni krallığı devralır, ve demir bir yumrukla yönetir, önceden özgür çiftçileri köle yapmak. Ama, ona gizlice aşık olan Libuse'nin arkadaşı Vlastası, yeni lideri izlemeyi reddeder, ve onun yeni ordusuyla, Bohemia'nın adamlarında savaşı bildirir."} +{"text":"Buster Keaton'ı, dünya sinemasının dahileri arasındaki, yerini güçlendiren bu sessiz filmde Keaton, Willie Canfield adlı sönük bir üniversite öğrencisi genci canlandırır. Uzun bir ayrılıktan sonra buharlı bir geminin kaptanı olan babasını ziyarete gider. Kaptan Canfield, oğlunu gemide çalışmaya ikna etmek için uğraşır. Amacı onu gerçek bir erkek yapmaktır. Bu sırada Willie Jr., üniversiteden arkadaşı Kitty King ile karşılaşır ve görüşmeye başlarlar. Ama genç kızın babası, Kaptan Canfield'ın rakibi, yeni bir yolcu gemisi sahibi John James King'dir. Genç çift ilişkilerini gizli sürdürürken bir fırtına patlak verir. Sakar Willie, sevdiği kızı ve kendi babasını kurtarmak için bir sürü komik duruma düşer. Haksız yere suçlanan babasına kendini ispat etmek için elinden geleni yapar. Bill'in Buharlı Gemisi, Buster Keaton'ın en önemli filmlerindendir. Tüm zamanların en iyi filmleri arasında gösterilmesinin yanında kendine özgü komedi tanımını da geniş bir kitleye kabul ettirmiştir. Komedinin bu başyapıtı da diğer Keaton filmleri gibi çarpıcı müzikleri ile belleklere kazınmıştır."} +{"text":"12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerini yaşayan insanların psikolojik öyküsü. Muhasebecilik yaparak hayatını sürdüren Uğur, bu darbelerin oluşturduğu toplumun yeni yükselen değerlerine uyum sağlamakta zorlanır. Kaldı ki küçük kardeşini politik yaşama sokarak onun idam edilmesine yol açmanın verdiği suçluluk duygusuyla yaşamaktadır. Yazmakta olduğu romanında da bu iç hesaplaşmayı işleyen genç adam, benzer sorunlar içinde çırpınan ve 12 Eylül öncesi bir arkadaş grubundan tanıdığı Nihalle karşılaşır. Genç kadın kayınvalidesi ve kayınpederi ile aynı evi paylaşmaktadır. Kocası ise siyasal bir suç nedeniyle hapistedir. Yaşamakta oldukları sorunlar bu iki insanı birbirlerine yakınlaştırır. Birbirlerine masum bir sığınmayla başlayan bu duygusal ilişki giderek tutkulu bir aşkı doğurur. Ne var ki çevre baskısı ve hapisteki kocanın tahliyesi yakınlaşınca dönüşü olmayan bir yola sürükleneceklerdir."} +{"text":"Chris Cody bağımsız olarak çalışan ve anti-terörist ajanlığı yapan kiralık bir askerdir. Bir önceki operasyonda suçlu bulunduğu için hapistedir. Bu sırada Uruguay'da bulunan Birleşmiş Milletler elçiliği saldırıya uğrar ve herkes öldürülür. Ölümler garip bir biçimde beyin kontrolleri ele geçirilmiş kişilerin birbirlerini öldürmesiyle gerçekleşmiştir. Hapisteki Chris'e bu terör olaylarının arkasındaki örgütü ele geçirmesi için amerikan gizli servisinden özel bir görev verilir, eğer başarırsa hem özgür kalacak hem de iyi para kazanacaktır. İşi kabul eden Chris'e kendisi gibi hapiste bulunan ve kendi dallarında uzman olan askerlerden oluşan bir ekip verilir ve nükleer bir denizaltıyı ele geçiren teröristleri durdurmak için harekete geçerler. Bu inanılmaz derecede zor ve tehlikeli görev tam bir ölüm-kalım savaşı olacaktır..."} +{"text":"Seul 'de yaşamakta olan Gyung-soo, küçük bütçeli filmlerde başrol oynayan bir aktördür. Şu ana kadar oynadıklarından daha büyük bütçeli bir film anlaşmasının eşiğinde olan Gyung-soo, kötü haberi yönetmenden alır. Yapım şirketi, bir önceki filmin başarısızlığını Gyung-soo 'nun üzerine yıkmış ve rolü O 'na değil, yıldız bir aktöre verme karary almıştır... Eski bir arkadaşı ve en büyük hayranı olduğunu söyleyen Seong-wu, geçen gece Myung-sook adındaki bir dans öğretmeniyle Gyung-soo 'yu aramaya ve israrla ziyaretlerine gelmesini, O 'nu Chuncheon 'da krallar gibi ağırlayacaklarını söylemiştir. Kaçırdığı fırsatla dünyası bir anda tepetaklak olan Gyung-soo, kendini toparlamak için Seul 'den ayrılarak; bir süreliğine Chuncheon 'a gitmeye karar verir."} +{"text":"Sosyetik, zengin Charlotte Cartwright, büyük hedefleri olan ve işçi sınıfından gelen yakın arkadaşı Alice Pratt ile uzun yıllar çok iyi bir arkadaşlık ilişkisi içindedir. Sevdiklerini geride bırakarak ülkeyi boylu boyunca gezerek hayatlarına devam etmeyi planlarlar. Aniden, yetişkin çocuklarının evlilik dışı ilişkisi yüzünden bir hengame yaşanır. Alice'in yeni evlenmiş kızı Andrea, patronu William ile yeni kocası Chris'i aldatır. Alice'in en iyi arkadaşı Charlotte'un oğlu William da Andrea ile ilişkiye girerek karası Jilian'ı aldatır. Ancak William'ın metresi Andrea ve karısı Jilian iş birliği yapar. Bu sırada, Alice'in diğer kızı Pam, aileyi daha pozitif bir yola yöneltmeye çalışır. Tyler Perry'nin yazıp yönettiği aynı zamanda rol aldığı çalkantılı ve sansasyonlu bir hikayede oscarlı aktris Kathy Bates ve oscar adayı Alfre Woodard'ın uyumu göz dolduruyor."} +{"text":"Ullman'lar trajik bir bahtsızlığa uğrar ve ailenin babası beklenmedik bir şekilde ölür. Dört çocuk anası çaresiz Dafna birden kendini, kederiyle başa çıkma mücadelesinin yanısıra, mali sorunlarla da boğuşurken bulur. Yataktan çıkamadığı üç ayın ardından hemşireliğe dönüp çift vardiya çalışmaya başlarken, on yedi yaşındaki kızı Maya'ya güvenmektedir. Maya ise hayallerini kovalamak ya da ailenin diğer fertlerine bakmak arasında kararsız kalmıştır. Eylül başıdır ve okulun ilk günüdür. Çoğu ailede bu olay heyecan yaratır; Ullman'lar için ise, birbiri ardınca bunalımların patlak vermesi anlamına gelecektir. Günün başlamasıyla birlikte öyküleri içiçe geçerek gelişir. Dafna'nın beş yaşındaki kızı Bar, okuldaki ilk gününden korkmakta, terk edilme duygusu içinde acı çekmektedir. Bar'ın on yaşındaki ağabeyi İdo, boş bir havuza riskli atlayışlarla üzüntüsünü unutmaya çalışırken, okulu bırakmaya karar vermiş yeniyetme ağabeyi Yair, fare kılığında broşür dağıtarak biraz harçlık edinmektedir."} +{"text":"Gürcistan, 2011. Bir film yönetmeni 15-23 yaş arası genç oyuncular aradığını ilan eder. Bu arayış onu farklı mekanlara, köylere ve kentlere götürür. İlan için başvuran birçok insan vardır; bazıları filmin bir parçası olmak ister, bazılarıysa kendi duygusal hikayelerini paylaşmak veya ne kadar azimli olduklarını kanıtlamak ister. Yeterince ilginç olduklarını kanıtlayanlar çeşitli dramatik durumları canlandıracaktır. Yaşamın ne kadar güzel ve insan kahraman olmayı hayal ettiğinde ne kadar zor olabileceği üzerine bir film. Bu filmin karakterleri, gerçeklikten kaçsalar da, bire bir yaşasalar da bu kahramanlığı yaşayıp, hayal ediyor. Yaşlılar ve çok gençler, hayata yeni başlıyorlar. Fakat hepsi de arayışın şiirselliğinde birleşiyor.Kaynak:Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"1952de okul müdürü John Standing tıpatıp benzeri olan aristokratik Johnny Spence ile tanışır. İçki içtikleri bir gecenin ardından John, Spencein kaybolduğunu ve onu kendi yerine geçmesi için bıraktığını fark eder. Johna bir kır evi, uyuşturucu bağımlısı bir anne, mağdur bir eş, alaycı bir kız kardeş, küçük bir kız çocuğu ve iki metres miras kalmıştır. Durumu açıklamaya çalışan ama başarısız olan John yeni kimliğine alışmaya çalışır ve kendi yetenekleri karşısında hayretler içinde kalır. Annesinin uyuşturucuyu bırakmasına yardımcı olur, aile işini geliştirir, karısına uzun zamandır ihtiyacı olan şefkati gösterir. Ama daha sonra Spence yenide ortaya çıkar ve neden Johnu kendi yerine geçirdiği anlaşılır."} +{"text":"Anina Yatay Salas isminden hoşlanmayan 10 yaşında bir kız çocuğudur. İsminin her kelimesi palindrom şeklindedir, yani tersinden de aynı şekilde okunabilir. Okul arkadaşları bu konuda her zaman onunla alay eder, özellikle Anina'nın bir \"fil\" olarak gördüğü başdüşmanı Yisel. Bir gün, Anina ve Yisel oyun alanında kavgaya tutuşurlar ve okul müdürü kendilerine garip bir ceza verir. İki kıza da tüm hafta boyunca açmamaları gereken siyah mühürlü bir zarf verilir. Kabuslar ve gündüz düşleri tarafından rahatsız edilen Anina, ne tür korkunç bir cezanın beklediğini endişeli bir şekilde bulmaya çalışırken, kendisini içinde gizli aşkların, yakın arkadaşların ve tüyler ürpertici düşmanların olduğu macera zincirinin içinde bulacaktır. Farkında olmadan, Anita'nın zarfın içindekileri öğrenmek için sarf ettiği çaba, dünyayı ve kendi konumunu anlamaya götüren bir maceraya dönüşecektir."} +{"text":"11 yaşındaki Aslan adlı bir çocuk ile Sivas isimli bir dövüş köpeğinin, bozkırda geçen hikayesini anlatan Sivasın başrollerinde; Doğan İzci ve Çakır yer alıyor. Ana oyuncuların neredeyse tamamının, Yozgat Yerköyde yaşayan halktan oluştuğu filmde; Muttalip Müjdeci, Hasan Özdemir, Ezgi Ergin, Furkan Uyar ve Hasan Yazılıtaşa, profesyonel oyuncular Ozan Çelik, Banu Fotocan ve Okan Avcı eşlik ediyor. İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar Atölyesi kapsamında 1000 Volt Post Prodüksiyonu Ödülü alan ve Kültür ve Turizm Bakanlığı sinema Genel Müdürlüğünün yapım desteği ile gerçekleştirilen Sivasın çekimleri, geçtiğimiz sene Yozgatın Yerköy ilçesinde gerçekleştirildi. Senaryosu da Kaan Müjdeciye ait olan filmin; görüntü yönetmenliğini Armin Dieroff ve Martin Hogsnes Solvang üstlenirken, kurgusunu ise Yorgos Mavropsaridis yaptı"} +{"text":"Libby Day'in ailesinin Kansas şehrindeki bir çiftlikte vahşi ve acımasız bir şekilde katledilmesiyle başlıyor. Yalnızca beş yaşında olan Libby, Ocak ayının ölümcül kar fırtınasının ortasında, bir şekilde buradan kaçıp kurtulmayı başarır. Ancak bu bir kurtuluş değildir. Zira yolda çeşitli hazin olaylar ve talihsizlikler bir türlü hayatından silinmez. En sonunda medyanın baskısından kurtulamayarak ailesinin ölümüne dair talihsiz bir beyanatta bulunmak zorunda kalır. Aradan 25 yıl geçer ve bu süreçte her günü talihsiz geçmişini unutmaya çalışarak geçer. Ta ki Kill Club isimli, gizemli suç olaylarını araştıran gizli bir topluluğu keşfene dek... Şimdi geçmiş anıları tekrar canlandırmanın ve ailesinin başına gelen katliamı çözmenin zamanı gelmiştir."} +{"text":"Jonathan Singer-Vine ilk yönetmenlik deneyiminde, doksanların çarpıcı şehir filmlerine benzer bir şekilde işlediği kenar mahalle dramı Licksde, Oakland, Kaliforniyanın suçlarla dolu sokaklarına acımasızca dikkat çekiyor. LICKS, sonu kötü biten bir soygun yüzünden iki yılını hapiste geçirdikten sonra Oaklanddaki mahallesine dönen D adında genç bir adamın hikayesini anlatmaktadır. Film bizi beraat ettikten sonraki günlerde kenar mahalle halkının başına bela olmuş, zorlu sorunlarla uğraşan Dnin hayatına dahil eder. Serbest bırakılmasının ardından D mahallesinde çok az şeyin değiştiğini görür ve tüm çabalarına rağmen yanlış kişilere Yetenekli ve genç, amatör ve profesyonel oyuncuların yer aldığı filmde Stanley Doe Hunt, soygun sonrası yeni bir başlangıç yapmak için eski mahallesine dönen ancak kötü alışkanlıklarından kurtulmakta zorlanan genç bir Amerikalı zenci rolünde dikkat çekiyor.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Hitchcock ve Argentoya göndermeler yapan şık polisiyede, bir klasik müzik piyanisti kendini katil ruhlu bir manyağın tehdidi altında bulur. Elijah Wood, bir performans sırasında yaşadığı çöküş sebebiyle verdiği beş yıllık aradan sonra tekrar seyirci karşısına çıkmaya hazırlanan meşhur klasik müzik piyanisti Tom Selznicki canlandırıyor. sahne korkusuyla dolu bir şekilde, ağzına kadar dolu Şikago konser salonuna gelir ve bir zamanlar müzik hocasına ait olan paha biçilemez Bösendorfer piyanonun başına oturur. Ancak çalmaya başlar başlamaz nota defterine karalanmış tehdit notunu görür. Kısa bir süre içinde, güçlü bir müzik kulağına sahip deli bir adam tarafından izlendiğinin ve hayatında çalabileceği en mükemmel şekilde çalması gerektiğinin farkına varır. Eğer bir notada bile hata yaparsa adam, onu ve seyirciler arasında yer alan film yıldızı karısı Emmayı öldürecektir. Hiç durmayan gerilim, piyano çalmayı yüksek hızda bir araba yarışı kadar heyecanlı hale getiriyor."} +{"text":"Insidious serisinin üçüncü halkasında, Lambert ailesinin ilk iki filmdeki mücadelesinden ve Elise'in ruhlarla savaşından yıllar öncesine gidiyoruz. Quinn Brenner oyuncu olma hayalleri kuran bir genç kızdır ve son zamanlarda paranormal bir deneyimden geçmektedir. Quinn annesinin ruhunun, kendisiyle iletişim kurmaya çalıştığını hisseder. Aklındaki soru işaretlerine cevap bulmak için medyum arayışına başladığında ise yolu Elise ile kesişir. Elise her ne kadar Quinn'e yardımcı olmayı istese de geçmişte yaşadığı acı bir olay nedeniyle becerilerini kullanmayı bir kenara bırakmıştır. Quinn kısa bir süre sonra bir kaza yaşayınca babası Sean, Elise'e gider ve ona kızına yardımcı olması konusunda ısrar eder. Kendini ciddi bir ikilemde bulan Elise sonunda ölülerle irtibada geçmek için güçlerini kullanmaya karar verir ve lisanssız parapsikologlar Tucker ve Specs'ten yardım ister. Elise çok geçmeden o zamana kadar karşılaştığı en acımasız düşmanla karşı karşıya olduğunu fark eder..."} +{"text":"Dünyanın bir zamanlar Burma dediği topraklardayız. Burası neredeyse iki bin yıldır değişime direnen bir Budist halkını barındırıyor. Tevazu, yaşlılara saygı ve her şeyde doğal bir güzellik arayan ruhani bir yol izliyorlar. İşte şimdi, dış dünyanın hakkında çok az şey bildiği bu toplum Efsane Burma Yolu sayesinde yeni bir yaşamla tanışmaya hazırlanıyor. Myanmarı 21. yüzyıla bağlayacak olan ünlü otoyolun çalışmaları başladı. Ve bu bağlantı dikkatlice sağlanırsa Myanmarın yalıtılmışlığı, uluslar arası camiaya yol, Myanmar halkına da bir gelecek. Bu yolu Çin ile Hindistanın, oradan da Avrupayı birbirine bağlayan beton bir atardamara dönüştürme planları. Bu elle inşa edilen Burma yolunun orta çağda yaşayan bu toplumu geleceğe nasıl bağlayacağının öyküsü."} +{"text":"Evliliği sona eren Eva'nın hayattaki tek varlığı kızıdır ve onun hayatını idame ettirmek için yoğun bir tempoda çalışmaktadır. Masözlük yapan Eva, kızının yeni bir okula başlayacağı bu dönemde bu okulun masraflarını nasıl karşılayacağını kara kara düşünmektedir. Bu sıkıntılı dönemde Albert isimli iyi kalpli bir adamla tanışır. Albert, komik ve sevimli halleriyle Eva'yı etkiler ve ikili arasındaki ilişki zamanla daha romantik bir hal almaya başlar. Marianne ise Eva'nın en sevdiği müşterilerinden biridir ve sürekli eski eşinin arkasından konuşmakta, onu yerin dibine sokmaktadır. Bir süre sonra beklenmedik bir şekilde Marienne'in eski kocasının Albert olabileceği ihtimaliyle karşılaşan Eva, ilişkisini gözden geçirmek zorunda kalır. Nicole Holofcener'ın yazıp yönettiği filmde, Oscar adaylığı bulunan ünlü aktrisler Catherine Keener ve Toni Collette'e, The Sopranos'un efsane oyuncusu James Gandolfini eşlik ediyor."} +{"text":"1992 Gürcistan'ının başkenti Tiflis'te geçen hikayede, Sovyet rejiminden bağımsızlığını yeni kazanmış Gürcistan'da, Abhazya'da geçen iç savaş esnasında Natia ve Eka isimli iki arkadaşın hikayesi konu alınmaktadır. Eka, babasız büyümüş, annesi ve ablası ile geçinemeyen ama onlarla ilgilenmeyi de ihmal etmeyen bir kızdır. Natia'nın babası alkoliktir ve aile üzerinde şiddet ve kötülük estirmektedir. Bu iki arkadaş birbirleri dışında huzuru, ne okulda, ne sokakta, ne de ekmek kuyruğunda bulamazlar. Hergün, kaos, gelecek kaygısı ve güvensizlik içinde günlerini geçirirler. Nadia'ya aşık olan bir genç kendisine, bu iç savaştan koruması için silah ve tek bir kurşun verir. Bir süre sonra başka bir hayranı ile karşılaşır ve herşey bir anda daha da karmaşık hale gelir. Nana Ekvtimishvili ve Simon Gross'un ilk uzun metraj filmi olan bu film, Gürcistan geleneksel sinemasının dışına çıkıp, sertlik ve yumuşaklığı, melankoli ve kayıp aşkı, şiddet eğilimi ile huzuru aramayı harika bir sinematografi ve ritim eşliğinde izleyicilerine sunuyor."} +{"text":"Any Body Any Way diğer bir adıyla Behind Locked Doors 1968 yapımı formunda bir B film. Şehrin hızlı çocukları gözlerden ırak bir bölgede çılgınlarca eğlenip, seçtikleri partnerleriyle ateşli dakikalar yaşamak için terk edilmiş bir ahırda parti yaparlar. İş arkadaşı olan Ann ve Terryde bu parti de yer alan güzel kızlardan ikisidir. Tüm talihsiz olayları yaşayacak olan bu ikili bir süre vakit geçirdikten sonra partiden ayrılmak isterler ancak Dr. Bradley kaderin çarklarını ellerinde tutmaktadır. Talihsiz kızların arabasının benzini bitmiştir ve en yakındaki ev olan Dr. Bradleyin evine sığınmak zorunda kalırlar. Bu garip evde İda adında orta yaşlı bir kadın ve doktor birlikte yaşamaktadır. Genç kızları tuzaklarına düşürmüş olan bu sapkın kardeşler onları deneylerinde kobay olarak kullanmak isterler."} +{"text":"Ziyaretçiler teknolojiye ve aşkın duygulara dair eşsiz bir deneyim sunarken, izleyicileri aya kadar götürüp kendileriyle yüzleşmeleri için geri getiriyor. Unutulmaz Qatsi üçlemesinin ilk filmi bizi bizden alalı 30 yıl oldu ve Godfrey Reggio yine akıllara durgunluk veren diyalogsuz bir modern yaşam portresiyle karşımızda. Ve üstelik o yaşamı yine Philip Glassın müziği dolduruyor. Yalnızca 74 nefis, sakin ve sabit plandan oluşan Ziyaretçiler, izleyeciden gözlerini bir an bile kaçırmayan bir yüzleşme gibi. İlk sahnede dişi goril Triskanın duygu dolu gözlerine bakarak başlıyoruz ve izlendiğimizi anlıyoruz. Ziyaretçilerin yüzlerinin hepsi bize bakıyor; çok gerçekler, ifadelerinin tüm detaylarını izleyebiliyoruz, bugüne kadar sanki kimse bize bakmamış gibi bakıyorlar. Yüzlerin arasında, terk edilmiş bir lunapark, görünmeyen bir bilgisayara yön veren parmaklar, ay, Louisiananın bataklıkları, bir nehre dökülen çöpler, sanki bildiğimizi bile bilmediğimiz, kelimesiz bir anlayışa usulca işaret ediyor. Ziyaretçiler, kendimizi kendi dünyamızda izlediğimiz bir rüya.Kaynak:If ISTANBUL"} +{"text":"Dünyalarının değişeceği günü bekleyen bir çocuk ve bir anne. Toplu konutlarda annesi ve küçük kardeşiyle yaşayan 9 yaşındaki Junior ve iki çocuğuyla birlikte yaşamını sürdürmeye çalışan annesinin hayatları, uzayıp kısalmadan ama gitgide gerilen bir çizgide devam etmektedir. Juniorın hayali, kıvırcık saçlarını düzleştirip dans kostümünü giymek ve kafasındaki fotoğrafı çektirmek. İş bulma bürolarında gezinen annesininki ise, hak ettiğini düşündüğü bir işte çalışmak. Juniorın diğer erkek çocuklardan farklı istekleri günbegün ortaya çıktıkça, annesi panik içerisinde bu işe el koymaya çalışacaktır. Annenin, oğlunu erkek çocuk yetiştirme normlarına göre büyütmek istemesi ve çocuğun kendi kimliğini oluşturmaya çalışmasıyla birlikte ikilinin arasında dramatik bir savaş baş gösterir. Minimal dokunuşlarla, diğerlerinden farklı olma halinin o ilk farkındalığını bir anne-oğul üzerinden sorgulayan film, Juniorın hayallerinin başladığı, annesinin hayallerinin ise sona erdiği noktayı bir saç tarama hikayesi üzerinden anlatıyor.Kaynak:If Istanbul"} +{"text":"Nagisa Oshima'nın ezberleri bozan filmi, genç ve çekici olan Mako ile arkadaşlarının orta yaşlı bir adama otostop yapma sahnesi ile başlar. Mako'nun arkadaşları arabadan ayrıldıktan sonra arabasına bindikleri adam Mako'ya tecavüz etmeye kalkışır fakat yoldan geçen yakışıklı Kiyoshi, Mako'yu adamın elinden kurtarır. Daha sonra, 1960 Japon/ABD güvenlik paktına karşı yapılan gösteriler sırasında Kiyoshi ve Mako kereste deposu olarak kullanılan bir sahil kenarında yürüyüp cinsellik hakkında konuşurlar. O sırada birçok defa Kiyoshi, Mako'yu öpmeye kalkışır fakat suratına tokat yer buna sinirlenen Kiyoshi, kızı nehre atar. Mako yüzme bilmediği için suyun içinde debelenip ağmaya başlar. Kız, oğlanın tekliflerini red etmeye devam eder ve nehirdeki kütüklere tutunmaya çalışır fakat Kiyoshi bu esnada kızın parmaklarına basar. Mako'ya taciz girişiminde bulunan üçlü kadın satıcıların elinden Kiyoshi yeniden Mako'yu kurtarır. Fakat kurtardıktan sonra yeniden ona baskı yapmaya başlar. Bu beklenmedik başlangıçla birlikte Kiyoshi ile Mako arasında tutkulu bir ilişki başlar. Bu olaylardan sonra kız okula gitmeyi bırakır ve Kiyoshi'nin pire basmış pis evin taşınır. Bir süre sonra maddi konuda sıkıntı çeken çift şantaj yoluyla orta yaşlı bir adamdan para almaya başlar."} +{"text":"Kyle Peoples, otuzlarına geldiğinde aslında hiç de olmak istemediği gibi biridir. Bitmek bilmeyen işler yumağının ortasında sıkışıp kalmış bir muhasebecidir ve bir de kendisinden daha başarılı bir sevgilisi vardır. Zaten ailesi de hiç ilgilenmemektedir. Bir partiye gider ve o gece onun yeni bir aile ve yeni arkadaşlar kazanmasına neden olunca Kyle gerçeklikten kaçmak için bir imkan görür. Ancak Maia ve Dusty ile olan yeni arkadaşlığı ve bu üçlünün kristal meth aşkı Kylenin işini, sevgilisini, evini ve ailesini kaybetmesine mal olur. Onun kaçışı tuzağı haline gelir. Parti bir illüzyondur ve kristal onu yavaş yavaş öldürmektedir. Hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak. Bir an gelir ve seçim yapmak zorunda kalır."} +{"text":"Sen Aydınlatırsın Geceyi (2013)ile Altın Lale En ��yi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanan, ayrıca FIPRESCI jürisince de ödüle layık görülen Onur Ünlünün son filmi İtirazım Var bir cinayetin izini dedektif gibi süren bir imamın hikayesini anlatıyor. Klasik polisiye türünün kurallarına mümkün olduğunca sadık kalan bir film yapmaya çalıştığını söyleyen yönetmen Onur Ünlü, filmin hikayesini Sırrı Süreyya Önderle birlikte yazmış. Filmin kahramanı Selman Bulutun imamı olduğu camide bir cinayet işlenir. İmam, polisin pek de ilgilenmediği bu cinayeti çözmek için kolları sıvar. Ancak yöntemleri de en az kendisi kadar sıra dışıdır. İmam ve çevresindeki diğer kişilerin hepsi bu cinayetle bir şekilde bağlantılıdır. Ortada yıllarca saklanmış sırlar, yalanlar, tefecinin paraları, aç bir köpek ve aşk vardır. Bir de herkesin şüphelisi olduğu şu cinayet..."} +{"text":"Tan 9 sene önce yaşadığı bir gönül kırgınlığı sonrası İzmir'i bir daha geri dönmeyi düşünmeyerek terk etmiştir. Çok yakın bir arkadaşının vefat haberini aldıktan sonra istemeye istemeye İzmir'in yolunu tutar. Selanikli Alexi Hristo ise 55 yıl önce bu güzel kentten göç etmiştir. Sevgili eşini yakın zamanda kaybeden Hristo, onun son dileğini gerçekleştirmek için karısının küllerini İzmire götürmek üzere yola çıkar. İkisi de farklı öykülerle bu şehre bağlı olan iki adamın yolu, bindikleri uçakta kesişecektir. Hristo son görevini yerine getirmek ve geçmişiyle yüzleşmek için kente gelir ama peşine hiç de hesapta olmayan ve onun yurt özlemini çok yanlış yorumlamış iki fırsatçı hazine avcısı takılacaktır..."} +{"text":"Kate just graduated college, started a new job and is moving into a new apartment with her best friend, Clara. Everything seemed to be going just fine. But things soon come to a halt. Her world is suddenly filled with a paralyzing sense of anxiety and dread. Something has changed, and it's gnawing at her. The more she tries to ignore it, the more it follows her around - weighing on her every move. She's become prey to a world filled with suffocating, terrorizing paranoia and suspense. The Red is about a life plagued with overwhelming dread and fear. It's a thriller about the things we can't outrun in life; the terrors we can't escape, but have to face. Orgasm"} +{"text":"Slav masalı Baba Yaga büyülü bir ormanda, tavuk ayakları üzerine inşa edilmiş bir kulübede yaşayan bir cadı hakkındadır. Jessica Oreckin büyüleyici filmi, bu çok bilinen masaldan hareket ederek bizi doğa ve savaşın insanla olan ilişkisine dair, Theodor W. Adornodan Nobel ödüllü Czeslaw Milosza uzanan referanslarıyla muazzam bir yolculuğa davet ediyor. Klasik belgesel teknikleriyle animasyonu birleştiren ve kişisel anılarla örülü film, şiirselliğiyle kendine hayran bırakıyor. Sadece Doğu Avrupa hakkında gibi gözükse de, özünde insanın doğayla olan ilişkisini mercek altına alıyor ve insanın içindeki el değmemişliği keşfetmeye çalışıyor. Masalların, güncel mitolojilerin ve kişisel hikayelerin peşinde, insanoğlunun ekmek kırıntılarını takip eden Büyücü Baba Yaganın Yok Oluşu Doğu Avrupanın mitik ormanlarına doğru yol alırken arkasında kanlı ve bilinmeyen bir tarih bırakmış insanın doğadaki yerini bulmaya çalışıyor."} +{"text":"Max Simkin nesillerdir ailesinin işlettiği ayakkabı dükkanının başında duran bir ayakkabı tamircisidir. Tek hayali ise bu rutinini kırıp yeni yerler görüp dünyayı gezmektir. Max fazlasıyla sıkıcı bulduğu bu hayattan, dükkanda bulduğu babasından kalan bir makineyle değişecektir. Sihirli güçleri olan makine sayesinde müşterilerinin ayakkabılarını ayağına geçirdiği anda onların kılığına bürünen Max, başta eğlenceli gelen bu özelliği biraz abartınca başına türlü dertler açmaya başlayacaktır. Kameranın hem önünde hem de arkasında hatrı sayılı işler çıkaran Thomas McCarthy, son olarak 2011 yılında başrolde Paul Giamatti'yi izlediğimiz Kazananlar Klübü ile oldukça beğeni toplamıştı. Filmin başrolündeki Adam Sandler'a ise Dan Stevens, Steve Buscemi ve Dustin Hoffman eşlik ediyor."} +{"text":"İlk kez 1972 yılında Metodi Andonov tarafından çekilen, Nikolay Halitov'un öyküsü, o dönemde eleştirmenler tarafından en iyi Bulgar filmi olarak gösterilmişti. Öyküyü, Nikolai Volev yeniden beyaz perdeye aktardı. Filminde, öyküdeki milliyetçi motifleri insancıl duygular çerçevesinde sınırlayarak ve öykünün insancıl yanına bağlı kalarak, karmaşık bir aşkı ele almaktadır. Bulgaristan'ın Osmanlı egemenliği altında bulunduğu dönemde Hıristiyan bir çoban ve ailesi. Osman Bey ve adamları tarafından saldırıya uğrar. Adamlar çobanın karısına çoban ve küçük kızı Maria'nın önünde tecavüz ederler ve boğazını keçi boynuzu ile parçalayarak öldürürler. Gördüğü sahneden çok etkilenen Maria konuşma yeteneğini yitirir ve yabani olarak büyür. Çılgına dönen baba, kızına büyük bir mağarada bakar ve intikam duygusu içinde yetiştirir. Kızının olgunlaşmasıyla saçlarını keser, koyun postundan yapılmış elbiseler giydirir. Maria babasının öğüdüne sadık kalarak, intikam almaya karar verir. Bir süre sonra yıllar önce annesini öldüren iki Türkü bulur ve keçi boynuzu ile öldürür. Kızının büyümesi ve giderek çekici bir kadın olması babasının kızına karşı bastıramadığı bir arzu duymasına neden olur. Maria'nın yalnız yaşayan bir Müslüman çobana aşık olması babanın kıskançlığını arttırır. Filmin senaryosu oluşturulurken öyküde bir tek bölüm değiştirilmiştir. Maria'nın ilk aşkı olan çoban, Hıristiyanken filmin senaryosuna Müslüman olarak geçirilmiştir. Bu durum intikam duygusuyla yanan babanın halini daha da ironik kılmış, iyi Hıristiyan-kötü Türk klişesini de yıkmayı amaçlamıştır."} +{"text":"Kuzey Kore askerleri acımasız olarak eğitilir ve Komutanları Park Mu-Young tarafından Güney Koreye gönderilir. Bayan asker Lee Bang-Hee sürekli Güney Kore devletinin kilit isimlerini sistematik olarak öldürür. Lee Bang Heeden sorumlu ajan Yu-Jong-won rüyalarında sürekli o bayan ajanın kendisini ve çalışma arkadaşı Lee jang gil i öldürdüğünü görür. Yu jong alkolik olan Myung Huyun ile nişanlıdır ama yu jung görevinin gizliliği ve güvenliğinden dolayı işinin ne oldugunu söyleyemediğinden rahatsızdır. Nişanlısı balıklara bakmaktadır ve onn ofisine de akvaryum koymasını ister. Gideceği yerlerde Kuzey Koreli bayan asker tam onu vuracakken baskasını vurur ve artık nere gittiğinin nasıl bilindiğini merak eder ve cok şaşırtıcı gelişmeler olur"} +{"text":"Hiçbir cinayet tek başına bir insanın öldürülmesi değildir. Ölür başka insanlar da o ölümde Bir lise öğrencisi olan Erdal Erenin mahkemeye düşmesinde, darağacına götürülmesinde de vardır bu zalimce şey. MHP üyesi bir polis ODTÜ öğrencisi Sinan Suneri arkasından vurarak öldürmüştür. Erdal savunmasında şöyle demektedir: Sıkıyönetim varlığıyla birlikte, halklar ve halk gençliğine başlı başına bir saldırıdır. Sıkıyönetimden bu yana dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle onlarca vatandaş ve devrimci jandarma ve polis tarafından katledilmiştir. Ve benim katıldığım gösterinin nedeni olan, bir gün önce polis tarafından katledilen Sinan Suner'in ölümü de bunlardan biridir. Her türlü demokratik hakkın hakim sınıflar ve sıkıyönetim tarafından ayaklar altına alındığı şu dönemde, biz devrimcilerin alçakça katledilen yoldaşlara son saygı görevini yasaları da çiğneyerek yapması meşrudur. Meşru olmayan şey sıkıyönetimin ta kendisidir. Sunerin öldürülmesi, başka bir emekçinin, bir dokuma ustası olan Zekeriya Öngenin ölümüne yol açmıştır; çünkü bu cinayeti, bir korsan mitingle protesto eden devrimci gençlere müdahale eden askeri timin içindedir Önge. 20 yaşındadır. Evlidir. Hiçbir cinayet, tek başına bir insanın öldürülmesi değildir. Bu korsan gösteride Erdal Eren, Öngeyi öldürmek suçlamasıyla tutuklanmış ve askeri mahkemelerin çok önemli bir kesimini bile ikna edemeyen kanıtlarla, ilgili bilim dallarının kabul etmediği bir adli tıp tutanağıyla idam cezasına çarptırılmıştır. Devlet, Erdal Ereni darağacında öldürmüştür. Devlet tarafından planlanmış her cinayet, başka ölümlerin de çağırıcısıdır Organizedir çünkü. Bu idamı, Erdal Erenin hesabını faşist cuntadan soralım! yazan bir pankartı otobüs durağına astığı gerekçesiyle, yakalanan Ercan Koca, işkence edilerek öldürülmüştür Günümüzde sıklıkla 12 Eylül 1980 öncesi ülke kan gölüne dönmüştü deniyor. İyi ama ceplerinde ölümün vekaletiyle dolaşanlar kimlerdir? Türkiyede yönetici sınıflar ve cinayet neden bu kadar iç içedir? Sinan Suner, Erdal Eren ve Ercan Koca korku ve terörün buyruğundaki ölümün birer kurbanı mıydı; yoksa onun karşısında devrimci bir geleceği isteyenlerin cümleleri bir yerinden kesilmiş genç, boyun eğmez sözcüleri mi? Oğlunuz Erdal bu can yakıcı soruların dünya ölçeğinde yeniden konuşulmasına olanak yaratmayı amaçlamaktadır. Çünkü belgeseli hazırlayan SAV 74-83 Araştırma Grubu her insanın bir dünya olduğuna ve her insanın dünyanın değişmesinde etkili olduğuna inanıyor. Erdal Erenin doğduğu Şebinkarahisarda başlayan belgesel, bütün bu yaşamları, onların kişiliklerini, bir dönemin gençliğini baştanbaşa etkileyen olaylarla birlikte ele alıyor."} +{"text":"Başka bir dünyanın mümkün olduğu inancından ilham alan tanınmış yönetmen Velcrow Ripper, bizleri Martin Luther King'in Eylem Halindeki Sevgi, ve Gandhi'nin Ruh Gücü adını verdikleri, kendisinin de Vahşi Işık dediği şeyin arayışında bir yolculuğa çıkarıyor. Desmond Tutu ve Thich Nhat Hanh gibi önde gelen ruhani isimler ve Alice Walker ve Julia Butterfly Hill gibi eylemcilerle yapılan röportajlarla bezeli film, günümüz dünyasında ruhani eylemin etkilerini ve gerekliliğini anlatan başlı başına ruhani bir deneyim. Çarpıcı bir sinematografi, etkileyici film müzikleri ve dramatik direniş ve dönüşüm hikayeleri sayesinde, Vahşi Işık: Ruhun Eylemle Buluşması, kriz içindeki bir dünya ile karşı karşıya bulunan insanların ellerinden gelenin en iyisini ortaya koyduklarında nelerin ortaya çıkabileceğini gözler önüne seriyor."} +{"text":"Yıllarca çizgi romanları sevilerek okunan ve daha önce sinema filmleri yapılan Kara Murat, yeni ve modern teknolojinin nimetlerinden yararlanılarak geri dönüyor. Fransız aktör ve kareografist Cyril Raffaelli aksiyon kareografisi danışmanlığında çekilen filmin fragmanı çok yakında sinemalarda gösterine girecek. Başrolde Fatih Ustanın Kara Muratı oynadığı filmin fragman çekimleri yapıldı, seti ise Haziran ayında start alacak. Dünya çapında satış ve pazarlaması, Centre Media ve Şebeke Creative Team tarafından yürütülecek olan Kara Murat Moranın Ateşi, Türkiyede Aralık 2011de Pinema Filmin dağıtımıyla sinema izleyicisine ulaşacak Çekim teknikleri ve aksiyon sahneleri ile büyük ilgi toplanması beklenen filmin fragman çekimleri bir haftada tamamlandı ve sette oyuncular dahil 150 kişilik bir ekip görev aldı. Filmin oyuncu kadrosunun seçimi, yapım şirketi tarafından büyük bir titizlikle yürürtülürken, tüm teknik hazırlıklar tamamlanmış durumda. Rahmi Turan tarafından yaratılan tarihi bir kahraman olan Kara Murat, Fatihin fedaisi Kara Murat olarak da anılmaktadır. Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet döneminde geçen maceralarında iyilerin yanında kötülerin karşısında yer alan Kara Murat, ilk olarak 1971 yılında Günaydın Gazetesinde okuyucuyla buluşmuştu. 1974 yılından itibaren haftalık dergi olarak yayınlanmaya başlanan Kara Muratın daha sonraları başrollerini Cüneyt Arkın oynadığı bir çok filmi çekildi."} +{"text":"1992 yapımı lessons of darkness ırak'ın kuveyt'i işgali sonrası ateşe verilen petrol kuyularını beyaz perdeye tüm \"dünyanın sonu geldi\" hissiyatı, \"karanlık\" gerçekliği ve \"ateşli\" gerçeküstülüğüyle taşıyor. çekimler etkileyici, teknik anlamda sanki 2000li yıllardan bir film izliyorsunuz, hatta burası ya başka bir planet, ya da bir maket diye düşünüyorsunuz. helikopter çekimleri o kadar yakın, o kadar gerçek ki, insan böyle bir felakete bu kadar yaklaşamaz gibi geliyor. ama hayır, her şey gerçek. basra körfezi'ni bir ölü denize dönüştüren, yarım milyon ton petrolün atmosfere karışmasına ve asit yağmuru olarak başımıza yağmasına, kuveyt çöllerinin, ormanlarının bir petrol nehrine dönüşmesine sebep olan bu korkunç felaketi çılgın yönetmen herzog ingiliz bir kamera ekibiyle yerinde gözlemlemiş."} +{"text":"Yeşilçam'da dönüm noktası olarak kabul edilen. Kanun Namına (1952) de çekilen filmin devamı niteliğindeki. Ayhan Işık'ın muhteşem karizma'sı ile bütünleşmiş bir film.\"Nazım\"Ayhan Işık'ın yirmi yıl öncesinden işlediği suçu ile hayatını karartması. Hapisten çıktığında oğlu \"Cüneyt\" Yalçın Gülhan'ın bir çete elemanı olması. Onu kurtarmak isteyen \"Nazım\"ın çetenin içine kadar girmesi. Onu her beladan çatışmalardan kurtarması. Işık'ın eşi rolündeki \"Ayten\" Gülistan Güzey'in hafızasını kaybetmesi. Kızı \"Tülay\" Nazan Şoray'ın esrara bulaşması farklı hayat sürmesi. Işık'ın aile'yi toparlamak için mücadelesini anlatan. Müzekleri ilede duygusal sahneleri olan seyirciyi hafiften hüzünlendirebilen bir film. Ayrıca \"Kenan\" Kenan Pars'ın çete elebaşı rolünü ve evladını kaybetmiş yaralı bir baba'yıda güzel canlandırdı. Şaşırdığım bir noktada casta baktığımda Ayhan Işık'ın oğlu rolünde Yalçın Gülhan'ın olması ve Aytaç Arman'ın Işık'ın kızının sevgilisi rolü. Aslında genel olarak Aytaç Arman, Ayhan Işık'ın oğlunu canlandırırdı. Bu ufak değişikliğe rağmen güzel hareketli bir film yinede.. alıntı sinematürk/kariz_ma_35"} +{"text":"Sıradışı bir komedi filmi olan 'To Wong Foo'nun en önemli özelliği kendilerini daha çok maço rollerde seyrettiğimiz üç erkek oyuncuyu travesti olarak seyrediyor olmamız: Patrick Swayze, Wesley Snipesve John Leguizamo. Vida Boheme ve Noxeema Jackson New York'ta düzenlenen büyük bir travesti yarışmasında prenses seçildikleri için Hollywood'a bir gezi kazanıyorlar. Bu seyahatleri sırasında henüz prenses olmamış ama olmayı çok isteyen Chi Chi de onlara katılıyor. Böylece bu sıra dışı üçlü eski bir Cadillac'la yola çıkıyorlar. Ancak Los Angeles'dan biraz uzaklaştıklarında küçük bir kasabada arabaları bozuluyor. Böylece üç çıtı pıtı travesti, rüküş kostüm ve makyajlarıyla sıradan bir Amerikan kasabasında bir süreliğine mahsur kalıyor. Kasabanın şerifi Dollard'ın gözü de bu üçlünün peşindedir."} +{"text":"filmde oyuncu olarak izlediğimiz nesrin hanım tsm ses sanatçısıdır. arım balım peteğim filmini izleyenler sesini ve şarkılarını hemen hatırlarlar. pek çok filmde sesi ile yer almıştır. nesrin hanımın sabite tur perihan altındağ sözeri hamiyet hanım safiye ayla gibi tsm solistlerinden farkı usul bilgisi çok fazla olmasına rağmen makamın dışına çokmadan klasik batı müziği edası ile şarkı söylemesidir. örneğin ankara rüzgerı şarkısını dinlediğnizde arya söylüyormuş gibi hissetmiştim ben. ses perdesi fevkalade yüksek olup her türlü oktava da çıkabilmektedir. 2008 tarihli bir gazete röportajında kimseye küs olmadığını yeni albüm yapacağını deklare etmiştir. halen özel bir üniversitede de tsm alanında özel ders vermektedir. alıntı-enigmacuture"} +{"text":"Karlı yollarda devrilen hapishane aracından iki idam mahkumu Hasan'la, Kör Mustafa kaçarlar. Aile içinde ve çalışma yaşamında kendini bir türlü kanıtlayamamış olan emekli komiser Hüseyin, peşine düştüğü iki azılı caniyi yakalar. Karın yolları kapatması nedeniyle kaçaklar ve komiser bir dağ evine sığınırlar. Hasan, ev sahibi yaşlı adamın genç ve isterik karısı Oya ile ilişki kurar. Bu ara iki mahkum evden kaçarlar. Yolda Kör Mustafa, Hasan'ı öldürmek ister. Gerçekte kaldıkları evin sahibi, karısıyla yatan Hasan'ı öldürüp cesedini getirmesi için Kör'e para ve silah vermiştir. Ne var ki Hasan'ın yerinde Kör'ün cesedi gelir. Karısının ihanetine dayanamayan adam intihar eder. Yıllar önce yanlışlıkla iki çocuğunu öldürüp katil olan Hasan'ın peşine düşen emekli komiser, çeşitli maceralardan sonra onu teslim alır. Ama artık, kanun adamıyla cani birbirlerine düşman değil, dostturlar..."} +{"text":"Dünya prömiyerini Venedik Film Festivali'nde yapan Alois Nebel, Jaroslav Rudis'in çizgi romanından Tomas Lunak tarafından uyarlandı. 2000 yılında çektiği Expedice ve Akrobat kısalarından sonra ilk uzun metrajına imza atan yönetmen, filmde Waking Life filminde kullanılan tekniğe benzer bir teknik kullanmış. Üç yıl süren bir çalışmanın ürünü olan yapımda, küçük bir demiryolunda güvenlik şefi olarak çalışan ve yalnız yaşayan Bily Potok'un bir süre sonra gerçekle hayal arasında sıkışması üzerine başına gelenler konu ediliyor. Orta Avrupa'nın karanlık geçmişinden birtakım gölgelerin ve hayaletlerin geldiğine inanan Potok, bir türlü bu kabusvari görüntülerden kurtulamaz ve en sonunda bir sanatoryuma kapatılır. Ama işler hiç de düşündüğü gibi değildir..."} +{"text":"Şiddetin sözünü kesmek için kapı kapı dolaşan bu başkaldırı gerçek. Oscar adayı Hoop Dreams'in yaratıcısı Steve James'den çarpıcı bir belgesel daha. James'in kamerası bu kez ölümün sıradanlaştığı Chicago gettolarına çevrilmiş durumda. Müdahaleciler'de şiddet her yerde, kaynağı da sokak çeteleri. Belgesel, politik açıdan kara cahil, toplumsal olarak da derin bir umitsizliğe gömülmüş bir nesli bilinçlendirmek konusunda kararlı olan CeaseFire organizasyonuna odaklanıyor. Şiddeti bulaşıcı bir hastalık olarak tanımlasa da seçtiği tedavi yöntemi karantina değil. Aksine, cenazeler, ağıtlar, korku ve öfkeyle örülen duvarları yıkmak için bu vahşi sokakların, kızgın ve umutsuz hayatların içine girmek, hesap sormak ve barışın mümkün olduğunu yılmadan anlatmak derdinde. Şiddetin sözünü kesmek için kapı kapı dolaşan bu başkaldırı gerçek. Ve üzerine yöneltilmekte olan silahtan bile hesap soracak kadar cesur."} +{"text":"1963 yapımı Soy Cuba filmi üzerine 2005 yılında hazırlanan belgesel. Belgeseli brezilyalı bir sinemacı hazırlıyor. küba'ya gidiyor, orada filmin yapımında çalışmış kişilerle, hayatta kalan oyuncularla buluşuyor vs. film için verilen emeğin kamera arkası anlatımlarını dinliyorsunuz bol bol. filmin dünyanın o çalkantılı günlerindeki çalkantılı hikayesini takip ediyorsunuz. en ilginci, o kadar emek sonrasında ortaya çıkan işin ne kübalılar ne de ruslar tarafından beğenilmemiş olması. rafa kalkan filmden kimse bahsetmiyor bile, ta ki 1990lara kadar... 1990larda artık sovyetler bir tehlike olmaktan çıktıktan sonra, sovyetlere ait birçok iyi şey gibi bu film de batı dünyası tarafından keşfediliyor. scorsese ve coppola filmi sovyetlerde bulup yenileyip piyasaya sürüyor. müthiş olumlu tepkiler alıyor film.... kübalılar da bu işe pek şaşırıyor. kısacası, belgesel oldukça iyi hazırlanmış. soy cuba'yı izledikte sonra görmek farz. soy cuba'yı görmek ne anlama geliyor peki. scorsese söylesin: \"soy cuba'yı gençliğimde görmüş olsaydım, bugün bambaşka bir yönetmen olurdum! \""} +{"text":"Gül, sevgilisi Kartal, arkadaşları Necdet ve Hüseyin ile işportacılık yapmaktadır. Zengin Hulusi Bey için ise hayat, varsa yoksa, hiç tanımadığı Güle tıpatıp benzeyen kızı Jaledir. Eğlence düşkünü Jale, arkadaş grubundan Cafere aşıktır. Aslında Cafer bir servet avcısı çapkındır. Jale evlenme planını babasına açar. Hulusi özel dedektif Çaktım Zekiyi tutar ve Caferi izletip onun bir yalancı olduğunu öğrenir. Gangıster şef, Caferi kullanıp Jaleyi kaçırarak fidye almak ister. Bu arada belediyeden kaçan işportacılardan Gül, bir giysi dükkanına girip uyuyakalır. Ertesi gün dükkanı açıp Gülü gören dükkan sahibi, hırsız sandığı genç kızı karakola teslim eder. Cafer ise tüm çapkınlık hünerini kullanıp ikna ettiği Jale ile kaçar. Kartal, Necdet ve Hüseyin ise şikayetten vazgeçirerek Gülü hapisten kurtarırlar. Kartal artık işportacılık yerine arsa satma dolandırıcılığı yapmalarını önerir. Hulusi Bey, telefonla istenen fidyeyi polise anlatır. Jale bunu hala bir oyun sanır. Ama babasını arayıp onun para ile buluşma yerine gelmesini istediğinde Caferin gerçek yüzünü görür. Parayı Çaktım Zeki götürür, Hulusi Bey bahçede bekler. Tam o anda arkadaşları ile arsa satan Gül, kavga çıkınca polisle adeta kovalamaca oynarlar. Şef gelir parayı alır ama polisleri görünce bırakıp kaçar. Zeki Jale diye Gülü yakalar, arkadaşları da kamyonetine gizlice biner. Hulusi otele geri döner. Şef telefon edip fidyeyi iki katına çıkardığını söyler. Zeki ise Jalenin adresini bulduğunu anlatır. Polise haber verip Zekinin Gülden aldığı adrese giderler. Hulusi Gülü kızı sanır. Kartal, Hüseyin ve Necdet tutuklanır ama, Gülün Jale olmadığı anlaşılınca serbest kalırlar. Kartal ve arkadaşları Hulusi Beye yardıma karar verir ve haydutları türlü oyunlarla yakalatırlar. Hulusi fidye parasını bizim işportacılara vermek ister, onlar kabul etmez. Ama yine de İrana dönerken içinde Güle gelinlik ve küçük hediyeler olduğunu söylediği bir paket bırakır. Eve döndüklerinde açtıkları paketten para ve Hulusinin yazdığı bir mektubu çıkar...."} +{"text":"Bir kişinin resmi nasıl çekilir? Joerg Burger'in Elfie Semotan'ın portresini çizdiği bu film, bir sonbaharda güney Burgenland'da başlıyor. Kahramanımızın arşiv olarak kullandığı bodrum katındayız. Bir sergi için hazırlıklar yapılmakta, baskılar gözden geçiriliyor, karelerde Louise Bourgeois, Claudia Schiffer, Naomi Campbell, Willem Dafoe, Maria Lassnig ve Udo Kier gibi isimler göze çarpıyor. Elfie Semotan'ın moda, reklam ve portre fotoğrafçısı olarak 1970li yıllardan beri uluslararası üne sahip olduğunu - üstüne basa basa belirtilmeden böylece öğreniyoruz. Kendisi de fotoğrafçı olan film yapımcısı ve kameraman Burger, fotoğrafçılar üzerine daha önce de pek çok film çekmişti. Elfie Semotan, Fotoğrafçı ise, adından da anlaşılacağı üzere, sanatçıyı iş üstünde gösteren bir portre çalışması. Sanatçıya arşivde, stüdyoda veya açık havada elinde kamera çalışırken ve hatta fotoğraf çekimleri esnasında tanık olmamızı sağlıyor:"} +{"text":"Güzel ve huzurlu bir aileye sahip olan bir adamın, trafik kazası sonucu kaybettiği hafızasını geri kazanmaya çalışmasını anlatıyor. Bir trafik kazasında karısını ve hafızasını kaybeden Nolan, kazadan kurtulacak ancak çok daha zorlu ve tahmin edemeyeceği kadar karanlık bir yola girecektir. Trajik kazadan sonra kızıyla tek başına kalan Nolan, hem kızını büyütmeli hem de kaybettiği hafızasını geri getirmelidir. Bunun tek şansı olduğunu düşünen Nolan, hafızasını geri getirmesine yardımcı olacak deneysel bir tedavi görmeyi kabul eder. Kazadan sonra bir yandan kızını kaybetmemek için çabalayan, bir yandan da tedaviye başlayan Nolan, doktoru gördüklerinin, beyninin kendini savunma mekanizması olduğunu söylese de aniden kendisine ait olamayacak kadar karanlık ve korkutucu bir geçmişi hatırlamaya başlar."} +{"text":"Japonya'nın asırlardır süregelen korku efsanesi Inunaki Köyü efsanesi, tekrar su yüzüne çıkar. Oradaki her şeyin lanetli ve korkunç olduğu dedikodusu bir ailenin içinde tekrar yayılmaya başlar. Daha da kötüsü, herkesin efsane sandığı bu köy gerçekten de vardır ve efsanelerin hepsi doğrudur. Lisanslı ve tedavi ettiği hastaları olan uzman psikiyatr Doktor Kanae, sadece bu olaya ilgili olmakla kalmaz, aynı zamanda da kendisinde de bazı güçleri vardır. Kendisine gelen bir çocuk hastayı tedavi ederken, ruhları görebildiğini fark eder. Erkek kardeşi ve onun kız arkadaşı, bu efsaneyi araştırmak için başlarını bu köyde balaya soktuklarında, Kanae de kendisini bu olayın içinde bulur. Inunaki'nin lanetinin kendi ailelerinin üzerine neden çöktüğünü kesinlikle öğrenmesi gereken Kanae, kendilerinden nefret eden babası ve aklını kaçırmak üzere olan annesi arasında, cevapları nereden bulacağını bilemez ve aklına dönebileceği tek kişi gelir: Yaşlı büyükbabası."} +{"text":"Çizgi dizide, Evliya Çelebi ve atı olan Küheylan'ın Türkiye'de yaşadıkları maceralar anlatılır. Yer yer gerçek görüntülerinde yer aldığı çizgi dizide her bölüm farklı bir şehirde maceralar yaşanırdı. Dizide, Şahap Sayılgan şehrin önemli yerlerini, gelenek göreneklerini ve tarihi olaylarını dış ses olarak anlatır. Dizinin ilk bölümü 1988 yılının Eylül ayında yayınlanır ve hikaye İstanbul'da geçer. İlk bölümde Evliya Çelebi ve atı küheylan, hekimbaşının verdiği tüm uyku otunu içtikleri için gözlerini günümüzde açar. Çelebi her bölümde günümüz illerini elindeki Seyahatname ile karşılaştırır ve bilgilerini izleyicilere aktarır. Senaryo gereği Evliya Çelebi görünmezlik otu içerek kentlerde dolaşır. Çocuklara gülmece, bilmece, örf, adet, gelenek eğitimi yanında tarım, hayvancılık, arıcılık, ipek böcekçiliği, nüfusun bölgelere göre dağılımı hemşirecilik ve aşı zamanları hakkında bilgi veren çizgi diziydi."} +{"text":"Filmde, ünlü bir şarkıcıyla bir hayranı arasında yaşanan aşk hikayesi anlatılır. Sevgi, ünlü şarkıcı Bülent Ersoy'a hayrandır. Bülent'in bestelemesi için bir şiir yazar ve mektupla gönderir. Cevap gelmeyince gazino çıkışı Bülent Ersoy'un yanına gider. Şiirinden bahsederek bestelemesini rica eder. Ancak Bülent yine mektuba bakmayı unutur. Sevgi bir süre daha bekledikten sonra yine gazinoya gider. Gazino çıkışı gizlice Bülent'in arabasına saklanır. Bülent, Sevgi'yi fark eder ve onu evine götürür. Ne var ki işlerinin yoğunluğundan ötürü Sevgi ile ilgilenemez. Sevgi de sinirlenerek mektubunu yırtar. Sevgi gittikten sonra Bülent mektubu birleştirerek şiiri okur. Kısa süre içerisinde besteler ve Sevgi'yi gazinoya davet eder. Sevgi'ye sürpriz yaparak şarkıyı okur. Bu şarkı, Sevgi ve Bülent arasında bir aşkın başlamasına sebep olacaktır."} +{"text":"Tommy, işini daha yeni kaybetmiş ve birbirinden tamamen zıt karakterleri olan iki erkek kardeşe sahip yalnız bir adamdır. Kardeşleri ile iş konusunda konuşurken bir tanesi ona uyuşturucu satıcılığı konusunda ortak olmayı teklif eder ve kısa sürede paraya ihtiyacı olan Tommy için bu oldukça cazip bir tekliftir. Teklifi kabul eden Tommy, kardeşi Donnie hakkında hiç de hoşuna gitmeyen gerçekleri öğrenir ve kendisini böylesine tehlikeli bir işe bulaştırdığı için ona son derece öfkelidir. Bu işten oldukça iyi para kazanırlarken Tommy, bir gece yolda tacize uğrayan Zoey ile tanışır. Meksika'dan Amerika'ya iki yıl önce gelen Zoey, kendi hayatını kurmaya çalışan ve artık yalnız olmak istemeyen, eğlenceli, kendi halinde bir kızdır. Kısa sürede aralarındaki ilişki ilerler ve sevgili olurlar. Ancak bu ilişki, Tommy'nin kardeşi Donnie'nin başına gelenlerden sonra ayrılık sinyalleri vermeye başlayacaktır. Çünkü Zoey, Tommy hakkında öğrendiklerinden sonra bu ilişkiyi sorgulamaya başlar."} +{"text":"A Passage' Güney Ermenistan sınır altyapılarının politik ekonomisini ve sosyal ekolojisini, hızlı militarizasyon ve neoliberalleşme süreçlerinin bu sınırları nasıl yeniden yapılandırdığına, bölgedeki baskın siyasi kaymaları işaret eden iki olaya odaklanarak sorgulayan bir filmdir. Bu iki olay, yakın zamanda silinen tarihi Erivan-Bakü Demiryolunun yerine planlanan Serbest Ekonomik Bölgesi sanayi inşaatıdır. Demiryolunun hurdaya çıkarılması, vatandaşların katı hareketlilik rejimlerinin devamına olan sosyo-politik bağlılığını sembolize ederken, FEZ'in girişimi sermayenin bu bedensel kısıtlamaları ve sınırları ne denli ihlal edebileceğini işaret eder. Film, Rusya'nın Orta Doğu operasyonlarının ön karakolu olarak yenilenmesi planlanan terk edilmiş Meghri havaalanından, Sovyet döneminden kalma işleyen bir bakır ve molibden madenine, mayın bölgesi haline geldiği için terk edilmiş bir köyün ayakta duran son binası olan 16. yüzyıldan kalma bir kiliseden, Nahçivan ile Ermenistan sınırındaki terk edilmiş tren istasyon ve tünellerine bölgenin çeşitli ihtilaf bölgelerini bir araya getirirken; bir metafor olarak rüzgar'ı, karmaşık sosyo-politik dinamikleri incelemek için tekrar eden tematik bir çerçeve işlevinde kullanıyor."} +{"text":"Her şey Thomas isimli bir adamın gizli kapaklı bir iş yapmasıyla başlar. Şili'de bir barda Lily ve Natalia, para koparabilecekleri birini ararken Thomas'la tanışırlar. Kısa sürede ilerleyen muhabbetleri Thomas'ın evinde devam eder. İkilinin amacı Thomas'I uyutup paralarını ele geçirmektir. Amaçlarına ulaşırlar, ancak başlarına gelen talihsiz bir olay her şeyi değiştirecektir. Zincirleme bir felaket zincirinin ikinci aşaması ise İtalya'da gerçekleşir. Trafik kazası geçiren bir adamı kurtarmaya çalışan Owen, başına geleceği korkunç faciadan haberdar değildir. Olayın ardından kendini rahatsız hisseden Owen feci bir şekilde hastalanır. Kız arkadaşı Owen'ın bu mızmızlıklarından bıksa da, aslında bu hastalık hafife alınacak gibi değildir. Felaketin üçüncü durağı ise Kosova'dır. Estetik yaptırarak daha alımlı olmak isteyen Laura, operasyondan sonra hiç beklemediği bir olayla karşılaşır ve kafayı yemek üzeredir. Hikayenin dördüncü son bölümü Almanya Köln'de geçer bir baba hasta oğlunu kurtarmak için elinden geleni yapacaktır bakalım bunu başara bilecekmidir. Peki, tüm bu olayların birbiriyle bağlantısı nedir ve bu felaketler insanlığı ne yönde etkileyecektir?"} +{"text":"Euronymous 17 yaşındaki genç bir delikanlıdır. 1987 yılı Norveç'inin sakin Oslo'sunda hayatını sürdürmektedir. Ancak genç Euronymous'un kalbinde sakin bir hayat ve mutlu bir aileden çok daha ötesi yatmaktadır. Euronymous'un istediği şey dünya çapında tanınan bir müzisyen olmaktır. Geleneksel yetiştirilme tarzı ve ailesini geride bırakmaya kararlı olan genç adam, kurduğu müzik grubu Mayhem'le birlikte 'gerçek Norveç dark metalini' yaratma konusunda giderek daha takıntılı hale gelir. Grubunun ismini potansiyel dinleyicilerine duyurabilmek adına izleyenleri şok eden tanıtım gösterileri düzenlemeye başlar. Ancak bir noktada gösteri ve gerçeklik arasındaki çizgiler bulanıklaşmaya başlar ve Euronymous için ahlaki sınırlamalar, toplumsal değer yargıları ve katı kuralların değerleri yitikleşir. Bu genç müzik grubunun Oslo'da Norveç black metalini başlatma arayışı çok şiddetli sonuçlar doğuracaktır. Kundaklama, şiddet ve korkunç bir cinayet, bu takıntılı müzisyenlerin kuşatması altındaki ulusu şok edecektir..."} +{"text":"70'lerin sonunda yapılan korku filmi \"Antrum\" bir erkek ve kızın ormana gidip cehenneme doğru bir çukur kazmalarını konu alır. Filmi izleyenler gerçek hayatta tek tek ölmektediler. Bu isimlerin içinde Janet Hilberg gibi zamanın ünlü film festivali yapımcıları da yer almaktadır. Hiçbir sinema salonu bu filmi salonlarına almayı kabul etmemişlerdir. Budapeşte'deki halka açık ilk ve tek gösterimde bütün bina birden alev almış ve filmi izleyen herkes ölmüştür. Bu olaylardan sonra film lanetli olarak nitelendirilmiş ve tamamen ortalıktan kaybolmuştur. Yıllar sonra bir kaç araştırmacı filmin ilk kopyalarından birini bulup incelemeye almışlardır. Bu filmde ise filmin ilk kopyasını ve araştırmacıların film hakkında ki yorumlarını bulgularını ve 70'lerden bu yana olanları bizlere göstermektedirler. Ben öyle şeylere inanmam bana bir şey olmaz diyorsanız buyrun ekran başına!"} +{"text":"Kate Bradley, trajik haberler peşinde koşan genç bir gazetecidir. Yangın, araba kazası, Kara Cuma izdihamı gibi haberlerin peşinden koşan Kate, aldığı risklerle yönetimi delirtmektedir. Artık hayatını tehlikeye atacak haberlere son vermesini isteyen müdürü, Katee gizemli bir hayırseveri araştırma görevini verir. Kimliği belli olmayan bir hayırsever, New York sokaklarına para dolu torbalar bırakmaktadır. Rastgele gibi görünen evlerin kapılarına nakit 100.000 dolar para bırakan adam, kısa sürede ülkenin diline dolanır. Karşılıksız iyilik yapılacağına inanmakta zorlanan Kate, kendisine verilen bu görevi oldukça basite alır. Hayırseverin kim olduğunu araştırmaya başlayan genç kadın, kapılarında çanta bulanların sayısının gittikçe arttığını görür. Ülkeye hayırseverin haberi yayıldıkça, insanlar da onu örnek alıp yardımlaşmaya başlamıştır. İşi ilk ele aldığında hayırseverin art niyetli olduğunu düşünen Kate, artık onun sayesinde birçok insanın iyilik yaptığına şahit olur. Kate, hayata farklı gözlerle bakmasını sağlayan hayırseverin kim olduğunu bulabilecek midir?"} +{"text":"Film, kendisini öldürmek için bir suikastçıyla anlaştığı sırada hayatının aşkını bulan genç bir adamın hikayesini konu ediyor. 27 yaşında olan William, hayatla bağı olmayan bir adamdır. Hayatına son vermek isteyen William bu yaşına kadar birçok intihar girişiminde bulunur. Fakat hiçbirinde de ölmeye başaramaz. Dokuzuncu intihar deneyiminde de başarılı olamayınca bir profesyonelden yardım almaya karar verir. 65 yaşında arkadaş canlısı bir adam olan Leslie ise usta bir tetikçidir. Aradığı adamı bulduğunu düşünen William, kendisini öldürmesi için Leslieden yardım ister. Artık Williamın ölmesi için her şey hazırdır. Fakat tam da bu sırada beklenmedik bir şey olur ve genç adam hayallerinin kadını ile tanışır. Artık onun yaşaması için önemli bir nedeni vardır ve Leslie ile yaptığı anlaşmayı iptal etmek ister. Fakat Leslienin de suikastçılar birliği üyeliğini elinde tutabilmek için aylık kotasını doldurması gerekmektedir. İşler bir anda iki adam için de karmakarışık bir hal alır."} +{"text":"Genç girişimciler Drew ve Max canlı yayında şeytan kovma ayinleri yaptıkları bir program sunarlar. Program \"The Cleansing Hour\" olarak adlandırılır. Bu ayinler tabii ki sahtedir. Hepsi ikisi tarafından planlanmıştır. Fakat bir gösteride Max'in beklediği oyuncu gelmez ve onun yerine Drew'in nişanlısı Lane gösteride oynamak zorunda kalır. Her şey çok iyi gidiyorken Lane birden repliklerini atlamaya tuhaf davranmaya başlar. Max ve Drew önce doğaçlama yapıyor sanırlar fakat işin aslı şudur ki Lane'in içine bir şeytan girmiştir. Lane'in içine giren şeytan Max ve Drew'in tüm canlı yayın ekibini esir alır. Bu olay aynı zamanda canlı yayında yayınlandığı için gösterinin izleyicileri büyük ölçüde artar. Lane'in içindeki şeytan canlı yayın süresi boyunca günahlarını itiraf etmezlerse Lane'i öldüreceğini söyler. Drew hayatının aşkını kurtarmaya çalışırken şeytanın asıl amacının intikam olmadığını öğrenir. Canlı yayının saati geri sayarken her şeyin ortaya çıkması an meselesidir!"} +{"text":"Saf ve kendi halinde bir taksi şoförü olan Ferdi dedesi Cemşit ile birlikte yaşar. Cemşit, sadece telefonda mesajlaştığı Tatyanaya aşık olmuştur. Tatyana Bulgaristandan Türkiyeye gelmek için 10 bin Euro isteyince, Cemşit tarlasını satmaya karar verir. Ferdi, dedesine Tatyananın dolandırıcı olduğunu söylese de onu ikna edemez ve emlakçıya doğru yola koyulur. Bu esnada kaza yapar ve Kader isimli bir kadına çarpar. Genç kadın kaza sonrası hafızasını yitirir. Ferdi, Kaderi nereye götüreceğini bilemeyince onu da arabaya alarak yola devam eder. Ferdi, bir yandan dedesi ile uğraşıp Kaderin hafızasının geri gelmesi için planlar yaparken bir yandan da taksiye binen müşterilerle uğraşır. Fakat başındaki sorunlar sadece bunlar değildir. Ferdi yol boyunca iki deli, bir soyguncu, mafya, arabada unutulan cüzdan ve daha birçok sorunla uğraşmak zorunda kalır."} +{"text":"İsmail, en önemli Filistinli ressamlardan İsmail Shammoutun (1930-2006) yaşamının bir gününden esinlenmiştir. İsmail sahip olduğu büyük yeteneği sayesinde 1948de Filistinlilerin göçün akabinde yaşadıklarını, görsel tarihlerini tablolarıyla kayıt altına alır. Bunun bir sonucu olarak da Filistin davasının en etkin isimlerinden biri olarak kendine tartışmasız bir yer edinir. Film anne ve babası 1948 yılında İsrail güçleri tarafından bir mülteci kampına sürülen Filistinli bir gencin onlara destek olma çabasının iç burkan hikayesini anlatıyor. Perişan hayatlarına ve sıkıntılarla dolu ortama karşın Filistinli genç, resim okumak üzere Romaya gitme hayalinden hiç vazgeçmez. Bir gün kardeşiyle tren istasyonunda kek sattıktan sonra düşüncesizce bir mayın tarlasına girerler. İsmail ölümle burun buruna gelir. Kendini ve kardeşini kurtarma uğraşı sırasında İsmailin gerçek maneviyatını keşfetme imkanı buluruz."} +{"text":"J. C, bir gün babası tarafından işi teslim almak için eğitilmek üzere sahibi oldukları otele götürülür. Oldukça katı bir disiplini ve sert bir mizacı olan Baba, oğlu J. C'ye işi öğretirken karanlık gerçekler ortaya çıkmaya başlar. Otel, hükumet tarafından planlandığı şekilde ülkeye kaçak giriş yapmaya çalışan mültecilerin gizemli bir yatakta öldürülmesi için çalışmaktadır. Bu yatak, karanlık bir yaratığa hizmet etmektedir. Babasından yadigar kalan bu işi yapıp yapmamak arasında vicdan çatışması yaşayan J. C, sorumlu olduğu üç mülteci ve babası için çalışan Angeli ile bu otelden sağ çıkmayı amaçlar. Ancak işler istediği gibi ilerlemez çünkü mülteciler burada ölüm değil, bir otel hizmeti beklemektedir ve bunun için ellerindeki her şeyi satıp umutlarına doğru yola çıktıklarını zannetmektedirler. Aslında günümüz dünyasının gerçek bir hikayesi olan mültecilerin umuda yolculuğunu ve bu yolculuğun yasa dışı unsurlarını konu alan film.."} +{"text":"Zengin ve şımarık bir milyoner ve ceza almış bir bilim fotoğrafçısı, birbirinden çok farklı dünyalara sahip olan bu iki kişiyi bir araya getiren tek şey bulundukları uçağın düşmesidir. Bilim fotoğrafçısı Aurora Australis ışıklarının fotoğraflarını çekmek istemektedir. Milyoner iş adamı ise Antartika'da evlilik töreni hazırlayabilecek bir şirketin temelini atmak için uzun süredir sıkı bir şekilde çalışmaktadır. Ve kaderin bir oyunundan dolayı bu iki kişi aynı uçakta kendilerini bulurlar. Hatta uçak bir anda düştükten sonra da hala birbirlerinden kurtulamazlar ve sadece ikisi bu kazadan canlı kurtulmuş gibidir. Ayrı dünyalara ait olan bu iki kişi sadece birbirlerine katlanmak zorunda değil, Antartika'nın acımasız iklim şartlarını da birlikte göğüslemek zorundadırlar!"} +{"text":"Babamın Ceketi, evlenebilmek için iş bulmaya çalışan bir gencin hikayesini anlatıyor. Bir süredir birlikte olan Ferhat ve Aslıhan ilişkilerini evlilikle taçlandırmak istemektedir. Fakat Ferhatın işsiz olması evlenmeleri önünde büyük bir engeldir. Bu sırada Aslıhanın babasının kalp krizi geçirmesi durumu daha da çıkmaza sokar. Aslıhanın babası yaşadığı sağlık sorunu sonrası kızına evlenmesi için baskı yapmaya başlar. Babası ölmeden önce kızının mürüvvetini görmek istemektedir. Fakat bunun için Ferhatın iş ve düğün için para bulması gerekir. Bu süreçte Ferhatın en büyük destekçilerinden biri de babası İbrahimdir. Oğlunu okutarak en iyi babalığı yaptığını düşünen İbrahim şimdi de ona iş aramaya başlar. Mahalleden arkadaşı Penguen Ersinin de yardımıyla iş aramaya başlayan Ferhat kendisini türlü maceraların içerisinde bulur."} +{"text":"Üniversite öğrencisi bir genç kız olan Natalie, çocukluğundan beri en iyi arkadaşı Brooke ve onun ev arkadaşı Taylor ile birlikte Hell Fest'e gider. Bu festival Cadılar Bayramı'nda düzenlenen ve labirentleri, eğlenceli oyunları ve dev panayır alanıyla şehri dolaşan bir etkinliktir. Her yıl binlerce genç, kabuslardan çıkıp gelmiş gibi görünen korku karnavalında eğlenmek için Hell Fest'i takip etmektedir. Normal bir akşam olsa hep birlikte eğlenmek için dansa gidecek olan gençler, festivalde bir araya gelirler. Ama bir ziyaretçi için Hell Fest bir cazibe merkezi değil bir avlanma yeridir. Gözler önünde cinayet işleyip dekor ve kurgu kılıfına uydurabilmenin ve eğlenceye kendilerini kaptırmış dikkatsiz kurbanları kolaylıkla avlayabilmenin mümkün olduğu festival, bu yılki katılımcılar için oldukça tehlikeli olacaktır. Festivale gelenlerin sayısı ve damarlarında dolaşan adrenalin arttıkça, katil maskeli yüzünü Natalie, Brooke, Taylor ve gece hayatta kalmak için onlarla birlikte savaşacak olan erkek arkadaşlarına çevirir. Gençler gözlerinin önünde gerçekleşen korkunç vahşetin bir kurgu olmadığını fark ettiklerinde yaşam savaşları başlayacaktır."} +{"text":"San San Metropleksi, Kaliforniya eyaleti kıyısı boyunca uzanan kentsel bir koridordur. Bu fikir, fütürist Herman Kahnın 1967 tarihli kitabı The Year 2000 / 2000 Yılında ortaya attığı kavram üzerinden geliştirilmiştir. Kahn, kitabında San Diego ile San Francisconun kıyı bölgelerinin tek bir dev metropol oluşturacak şekilde büyüyeceğini öngörmüştü. Böyle bir şey olmadı. Biz de bu gerçekçi kurguyu ele alıp bir film üçlemesi yaptık: Yüzen Zincir, Gölgede Senaryo ve Cıvakent. Bu üç belirgin bölümden oluşan San San Üçlemesi, bir dizi dekor, çevre düzenlemesi ve resim ile mimari modellemeler aracılığıyla ortaya konan sahte etnografik anlatılara dönüşüyor. San San Üçlemesi, daha önce sanatçı ikilisi Michael Elmgreen ve Ingar Dragsetin küratörlüğünü üstlendiği, iyi bir komşu başlıklı 15. İstanbul Bienali (2017) kapsamında Galata Rum Okulunda sergilenmişti."} +{"text":"Anneler Günü yaklaşırken birbirinde farklı yaşlarda bir çok karakter, kendi hayatlarıyla ilgili değişik süreçlerden geçmektedir. Kısa süre önce boşanmış 2 çocuk annesi Sandy eşinin kendisinden çok daha genç bir kadınla evlenmesiyle de ayrıca sarsılmıştır. Bradley 16 yaşındaki kızına hem babalık hem de annelik yapmanın zorluklarıyla karşılaşırken, ünlü bir yazar olan Miranda tüm başarısına rağmen kızı Kristin'i daha bebekken evlatlık vermek zorunda kaldığı gerçeğiyle yaşamaktadır. Kristin ise evlilik arifesinde annesini bulmaya karar verir. Ailesiyle arası çok iyi olmayan Jessie ise bunu düzeltmesi gerektiğini yavaş yavaş kabul etmeye başlar. Bütün bu hayatlar Anneler Günü'nde bir şekilde birbirine bağlanacaktır. Film, özel bir günde kesişen yollar konseptini ele alıyor."} +{"text":"Gerçekleşen normal olmayan faaliyetlerden dolayı hükümet tarafından gizlice karantinaya alınan gizemli \"Area X\" bölgesi, onyıllardır kıtanın geri kalanından ayrıdır. Tabiat, insan uygarlığının son izlerini de bölgeden silmiş vaziyettedir. İlk keşif gezisi, bozulmamış, cennet gibi bir doğanın süregeldiğini rapor etmektedir. Bölgeye giden 2. keşif grubu toplu intiharla, 3. keşif grubu dost ateşiyle, en sonuncu olan 11. keşif grubu ise kendilerinin bir gölgesi olarak geri dönmüş ve kısa müddet sonra kanserden ölmüştür. 12. keşif grubunu oluşturan bir biyolog, bir antropolog, bir psikolog ve bir araştırmacı, kendilerini nelerin beklediğini bilmeden bölgeye giriş yapar. Görevleri araziyi haritalamak, örnek toplamak ve bütün gözlemlerini raporlamaktır. Akıl almayacak topografik anomalilere ve yeni hayat biçimlerine tanık olan ekibin birbirlerinden gizledikleri sırların ortaya çıkması ise her şeyi değiştirecektir."} +{"text":"17. Sokan İmparatoru ölüp de oğlu tahta geçme hazırlıkları yaparken, devrim ve politik entrika rüzgarları esmeye başlar. Tahta çıkmada yaşadığı zorluklara rağmen, yeni imparator kendine bir imparatoriçe bulmak zorundadır. Bütün ülkedeki kızlara yarışmaya katılmaları için çağrı yapılır ve Yasak Şehir imparatoriçe olmak için çalışan ve birbirleriyle yarışan genç kadınlarla dolar. Bu çağrıya cevap verenlerden biri de işle birlikte günde üç öğün yemeğin ve yatacak bir yerin iyi bir anlaşma olduğunu düşünen açıksözlü çiftlik kızı Ginga'dır. Ama gelişmelerle birlikte umduğundan fazlasını bulur ve rakipleriyle rekabet edebilmek için kendini geliştirmeye mecbur kalır. Ancak, istemeden de olsa yeni hükümeti tehdit eden tehlikelerin bir parçası olacaktır."} +{"text":"Hayal, yazarlık kariyerini devam ettirmek isteyen ve yayıneviyle yaptığı sözleşme nedeniyle bir roman teslim etmesi gereken bir yazardır. Fakat bir türlü romana konsantre olup yazamaz. İşlerin çıkmaza girdiğini düşündüğü sırada Bünyamin adlı bir adamın hikayesini yazmaya başlar. Bu hikayeye göre Bünyamin işsiz, hayatı da dağınık bir adamdır. Bir sabah telefonu çalar ve herhangi bir başvuru yapmamış olmasına rağmen, Vay Yayıncılık adlı bir yayıncılık şirketi tarafından iş görüşmesine davet edilir ve işe alınır! Şirket çalışanlarından Deniz'e hayran ve aşık olması ise gecikmez. Fakat bir kapının altından süzülen ışıkla Hayalin ta kendisiyle karşılaşması olayları bambaşka bir boyuta taşıyacaktır. Hayal, Bünyamin'e yazmakta olduğu romanında yer alan bir karakter olduğunu ispatlamaya çalışır. Bünyamin ise gerçek bir insan olduğunu"} +{"text":"Hae Gwan 'ın kızı Yoo Joo kayıptır. Kızının Daegu'daki bir metroda çıkan yangında hayatını kaybettiği kendisine söylenir fakat Hae Gwan kızının ölümüne inanmayı reddeder. Kızı Yoo Joo'yu bulmak için gidebileceği her yere gitmiştir. Bir gün bir adada Yoo Joo'yu gördüğünü iddia eden birinden bir telefon alır. Hae Gwan derhal o adaya gider ama kızını orada bulamaz. Karanlık çökünce deniz kenarında bir kayaya oturur. Birden okyanusa düşen bir ışık halesi görür ve daha sonra byük bir dalga tarafından yutulur. Hae Gwan kendini bir kumsalda bulur. Gözüne garip bir şey çarpar. İlk baştan bunun bir mayın olduğunu düşünür. Bu cismin, telefonda yapılan her konuşmayı kaydeden AI uydu robotu olduğu ortaya çıkar. Hae Gwan bu robotun yardımıyla kızını bulabileceğini düşünür. Bu robotun adı Sori'dir."} +{"text":"Calloway Chicagodan bindiği gece treninde derin bir uykuda iken Irving Millsin bir sonraki günkü New York Cotton Clubdaki performansında değişiklik yapmasını isteyen telgrafını alır. Bu haber üzerine Calloway diğer müzisyenleri de uyandırır. Grup, pijamalarıyla, hareket eden trenin sesinden ürettikleri coşkulu bir doğaçlama caz seansına başlar. New Yorka varınca Calloway tren görevlisine o işteyken eşini oyalayacak bir radyo almasını tavsiye eder. Tavsiyeyi dinleyip, en önemli sanatçıları evinize getiren radyoyu alan görevli, radyo sayesinde; kendi uzaktayken yalnızlık çeken eşine gerçekten de çapkın Cab Callowayin uğrayacağından habersizdir! Bu baştan çıkarıcı ve erotik erken dönem kısa caz filmi, hikaye gelişimi ve uyuşturucu referanslarıyla, meşhur Minnie the Moocher gibi en hit parçaları filme dahil ediş biçimiyle 1930ların pek çok kısa müzikal filminden daha başarılıdır. Çok sayıda Amerikalıyı canlı caz müziğiyle tanıştıran radyoda Cotton Club yayınları ile ilgili bir belge niteliği taşıyan film, caz müziği sayesinde gerçeklikten fantaziye eğlenceli bir şekilde ve kolaylıkla sıçrar."} +{"text":"Ayaklarımızın altında yer alan saklı dünyayı keşfetmek için muhteşem bilgisayar grafikleri eşliğinde 6500 km derinliğe yolculuk edeceksiniz. Dünyanın Merkezine Yolculuk sizi tek seferde yeryüzünden gezegenimizin merkezine indiriyor. Muhteşem bilgisayar grafikleri eşliğinde ayaklarımızın altında yer alan saklı dünyayı keşfetmek için 6.500 km derinliğe yolculuk edeceksiniz. San Andreas fayına girerek depremlerin nasıl meydana geldiğini öğrenecek, volkanik patlamanın içine girecek, tuhaf mağara canlılarını görecek ve içi dev kristallerle dolu bir mağarayı keşfedeceksiniz. Derine indikçe gezegenimizin sıra dışı hikayesi de aydınlanmaya başlayacak. Kademe kademe tarih öncesi ormanların günümüz petrolüne nasıl dönüştüğünü, dinozorların nasıl yok olduğunu, yer altı sarkıtlarının nasıl şekillendiğini göreceksiniz. Hiçbir delginin inemeyeceği derinliklerde, hayal gücünüzü zorlayacak harika oluşumlar karşınıza çıkacak. Erimiş metal fırtınaları ve kristal demir ormanlarını da aştıktan sonra, gezegenin en tuhaf ve anlaşılması en güç yerine ulaşacaksınız. Dünyanın çekirdeğine"} +{"text":"Bugüne kadar mafya, yakuza, korku, fantezi, aksiyon ve komedi gibi farklı türlerde 70'i aşkın film çeken Japon sinemasının en verimli ve en çok tartışılan yönetmenlerinden Takashi Miike'nin Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışan son filmi, Japonya'yı baştan başa kat eden polisiye bir yol filmi. Heyecan dozu bir an bile düşmeyen filmde yaşlı bir milyarder, küçük torununun acımasızca canına kıyan katili öldürene 1 milyar yen vereceğini duyurur. Öldürülmekten korkan katil zanlısı, polise teslim olur. Japonya'nın en iyi dört polisi 48 saatlik gözaltı süresi içinde bir anda ülkenin en çok aranan kişisi haline gelen katili 1200 kilometre ötedeki Tokyo'ya nakletmelidirler. Ne var ki şimdi katili sıradan insanlardan korumak zorundadırlar."} +{"text":"Milattan önce 79 yılında, Vesuvius volkanı şiddetli bir patlamaya sahne olur ve bulunduğu antik Pompeii şehrini tehdit altına alır. Gemilerde köle olarak çalışan Milo, Naples'e gidecek olan gemide çalıştığı esnada bu patlama anına tanık olur. Olayın canlı tanığı olan Milo, bu dehşet anına ve sonrasında yaşananlara baktığında bildiği tek dünyanın, ateş ve küller nedeniyleyıkıma uğradığını fark eder. Öte yandan aşık olduğu Flavia da artık harabeye dönen bu olağanüstü güzellikteki şehirde hayatta kalmak için, patlamanın doğurduğu yıkıntıların arasında sığınacak bir yer aramaktadır. Flavia Roma komutanıyla evlenmesi için baskı altında tutulsa da Milo aşkı için savaşmaktan vazgeçmemiştir. Milo, Pompoii'ye geri dönüp hem gerçek aşkını hem de en yakın arkadaşını kurtarmaya karar verir."} +{"text":"Yalçın ve Bahadır, birbirine zıt karakterlere sahip olan iki yakın arkadaştır. Ancak Yalçon'ın beklenmedik ölümüyle iki dostun yolları acı bir şekilde ayrılır. Yalçın'ın deli dolu hallerini özleyen Bahadır'ın bir gün kapısı çalınıverir. Ölümüne çok üzüldüğü çılgın arkadaşı Yalçın'ın hayaletini karşısında bulur! Üstelik yalnız da değildir, yanında Bernardo adında bir İtalyan trapezci vardır. Yalçın tutmadığı bir söz yüzünden öbür tarafa geçiş yapamamış ve arafta kalmıştır. Bu sözü yerine getirebilmesi için de ona yardım edebilecek tek kişi yakın dostu Bahadır'dır. Üç günlük zaman içerisinde Yalçın'ın sözünü yerine getirmesi şarttır, ancak bu şekilde huzur bulabilecektir. Bahadır ise bir yandan ona yardım etmeye çalışırken başına olmadık işler açılır. Öte yandan aynı işyerinde çalıştığı ve bir türlü açılamadığı Demet'le arasındaki platonik aşk, macerasına tuz biber ekecektir."} +{"text":"Yeong-sik bir şahsi vergi muhasebecisidir. İki yıllık evliliğinde artık karısının eskisi gibi olmadığını fark eder. Tesadüfen karısının başka bir adamla buluştuğunu görür, bu yüzden yalnızca onu geri boş döndürmek için peşine takılır. Hüsran içinde, Yeong-sik bizzat peşine takılır ama sıradışı hiçbir şey yoktur. Bir süre sonra So-yeon' un vücudu izole edilmiş bir alanda bulunur ve polis Yeong-sik ve Oh Min-soo' yu çağırır, adam So-yeon' un soruşturması için bir araya gelir. Oh Min-soo bir şey yaptığını ve So-yeon ile bir ilişkisi olduğunu reddeder. Yeong-sik polisi arar ve soruşturma nasıl gittiğini sorar ama polis onun inkar ettiğini ve dava kapandığı zaman onu arayacaklarını söyler. Ama o, karısı hakkında nasıl bir ifade verdiğini, suçlunun kim olduğunu ve So-yeon ile Oh Min-soo arasındaki ilişkinin ne olduğunu bilmek istiyor."} +{"text":"Üç genç ve güzel kadın, yazı İngilizce öğreterek geçirmek için Tayland'a giderler. Kimisi macera peşindedir, kimisi de masun inanışlar içerisinde; fakat hiçbiri kendilerini bekleyen katliamı hayal bile etmemişlerdir. İçlerinden ilki kaybolunca kabus başlar. Gerçekçi kanlı hikayeler kabuslarını ele geçirir ve çalıntı bir heykel onları Tayland'ın uzun zamandır unutulmuş büyülerine yönlendirir. Peşlerindekinin bir şey değil de biri olduğunu anladıklarında kabusları şiddetlenir. Ailesi tarafından on yıllar önce katledilmiş sekiz yaşındaki bir kız çocuğu peşlerindedir ve tek istediği onların vahşice yaralandıklarını görmektir. Bu bir iyiye karşı kötü hikayesi değildir. Bu bir sonunda iyiler mutlaka kazanır hikayesi de değildir. Bu yalnızca ailesinden intikam almaya çalışan küçük bir kız çocuğunun hikayesidir."} +{"text":"Greenwich Village, 1953 Kafeler ve bol macera İlk aşkınız ve en büyük hayaliniz Şarap içen kızlar ve evde, Tanrıdan sizi affetmesi için yalvaran anneniz yazar, filmin üç farklı posterinden birinde; belki de filmi en iyi özetleyen cümleler de bunlardır. Paul Mazurskynin hem senaryosunu yazıp hem de yönettiği film, hayallerinin peşinde koşmak temasını en sempatik, en naif, en esprili ve en hüzünlü anlatmayı başaran hikayelerden biridir. Oyuncu olmak en büyük hayali olan Yahudi bir gencin, Brooklyndeki aile evini bırakıp, elinde iki bavulla Greenwiche, sanatçıların ve bohemliğin kol gezdiği bir hayata atılışı anlatılır filmimizde. Ümit ve hayal kırıklığı, dostlar ve arkadan vuranlar, hayaller ve gerçekler, 111 dakika kadar peşimizi bırakmaz; üstüne bir de ilk aşkın, gençliğin deli duygularının lezzeti eklenir de, tadından yenmez bir seyir de bizi bekler! 37 yaşında kansere yenik düşen Lenny Bakerın etkileyici performansı, insanın tüylerini diken diken ederken;bugün yaşasaydı Robert DeNiro klasmanında bir oyuncu olması muhtemel birinin kaybını da daha hüzünlü bir hale getirir. Usta oyuncu Shelley Winters, nevrotik ve fazla kontrolcü anne rolünde alkışı hak ederken, Christopher Walkenda bohem sanatçı rolünde dikkat çekmektedir."} +{"text":"Amerikalı genç oyuncu/komedyen Patrick Moote'un yönetmenliğini üstlendiği bu kişisel belgesel, Moote'un yaşadığı gerçek olayları izleyiciyle buluşturuyor. Bir basketbol maçında sevgilisine evlenme teklif eden Moote'un bu özel anları, kameralara yakalanıyor. Ve \"hayır\" yanıtı alan genç aşığın videosu kısa sürede internette tıklanma rekorları kırıyor. Çünkü sevgilisi bu özel teklifi, Moote'un penisi küçük olduğu için reddediyor. Bu olayın ardından Patrick, acilen bu sorununa çözüm aramaya girişiyor. Seks oyuncaklarından altertatif tıbba, prono starların danışmanlığından alanında uzman doktorların tavsiyelerine ve Uzak Doğu'nun enteresan metodlarına kadar hemen tüm penis büyütme yöntemlerini deniyor. Ve sonunda herkesi mutlu eden bir çözüm buluyor. Penisi küçük olduğu için reddedilen genç bir erkeğin erkeklikle imtihanını eğlenceli bir dille anlatan film; erkeklerin penis saplantısı ve modern kadın erkek ilişkileri gibi çok tartışılan konularda sözünü sakınmıyor."} +{"text":"İki yaşlı kız kardeş ıssız ve eski bir avluda parlak yeşil bir bankta oturmaktadır. Biri konuşur, diğeri sessizdir. Yaşlı olanı yönetmene kız kardeşini şikayet etmektedir. Kız kardeşi kırılan kalçası yeni iyileştiği halde egzersiz yapmayı reddeder. Yaşlı kardeş ona bakmak zorunda kalmıştır ve diğeri ev işlerine de yardım etmemektedir. Kız kardeşi mahçup bir şekilde gülümser ve bu laflarla yavaşça itiraz eder. Bir ara ayağa kalkar ve bastonuna dayanarak bir tur atar. Sonra geri dönüp, evin anahtarlarını ister, ancak olumsuz yanıt alır. Ablası, Yeterince yürümedin, der. Yıllardır süren bir aile terörü, on iki dakikalık bir filmde görselleştirilmiş. Krakow Film Festivali, Golden Hobby-horse 1999"} +{"text":"Bahtiyar, koşulları oldukça rahat olan bir kışlada askerlik yapmaktadır. Bir gün çeşme başında gördüğü Mhriban adlı kadına ilk görüşte aşık olur ve onunla evlenmek ister. Mihriban'ın da Bahtiyar'da gönlü vardır, ancak genç kadının tek talibi o değildir. Albay Rıza da Mihriban'ı kendine eş olarak babasından istemeye niyetlidir. Üstelik Mihriban'ın babası da Albay Rıza'ya kızını vermeyi seve seve kabul edecektir. Bunu duyan Bahtiyar, kumandanın üniformasını çalarak kendini Mihriban'ın babasına Albay Bahtiyar olarak tanıtır. Ancak Rıza olay yerine geldiğinde işler iyice karışır ve aynı kadına aşık olan ikili birbirine meydan okur. Karaman Paşa, kışlayı teftişe gelecektir ve ikisi de Mihriban'ı onunla beraber istemeye gitmeye niyetlidir. Ancak Karaman Paşa'nın damat olarak hangisini seçip de Mihriban'ı istemeye gideceği merak konusudur. Durumdan haberdar olan ve Osmanlı'nın en meşhur ve sert mizaçlı paşası olarak nam salmış Karaman Paşa ise Rıza ve Bahtiyar'ın arasında kalmaktan ziyade onlara unutamayacakları bir oyun oynayacaktır."} +{"text":"Film, savaş sonrası Fransız alt orta sınıfının materyalist dünyasını acımasızca sorguluyor. II. Dünya Savaşı sırasında bir radyo yayınıyla başlayan resmi Vichy propagandası, kısa sürede yurtseverlik yüklü heyecan verici direniş konuşmalarına geçiyor. Danielle Marjolinein evliliğinin fonunda bunlar vardır; Fransanın bu dönemde başına gelenleri de yansıtan bu ilişkinin yıllar içindeki iniş çıkışlarını izleriz. Çekici ama biraz kafasız bir kız olan Marjoline, kısa sürede mükemmel bir tüketiciye dönüşür, dergi ve reklamları hevesle okur, heyecan verici yeni giysiler ya da evi için aletler aramaya başlar. Danielse daha hayalperestir, aile işi olan ve evle birlikte kendisine miras kalan güllere aşıktır. Borç ve kredi problemleri genç çiftin başlangıçtaki romantizmini yok etmeye başlarken Gitai, bu talihsiz evliliğin duygusal dalgalanmalarını ustalıkla takip ediyor. Savaş sonrası yeniden yapılanma ve genişleme döneminde günlük yaşam sürerken, ilişkinin iniş çıkışları da son derece başarılı işleniyor. Dahası film, 1950lerin dekoru, giysileri ve tasarımına bir saygı duruşu niteliğinde; döneme tam anlamıyla bağlı kalmak için inanılmaz bir çaba gösterilmiş. Ancak bu kusursuz yüzeyin altında güçlü bir mesaj yatıyor Kaynak:Pera Film"} +{"text":"1948 savaşında Filistinli sahibi tarafından terk edilen; boş olduğu için İsrail hükümeti tarafından el konulan; 1956da Yahudi göçmenlere kiralanan; 1980de, burayı üç katlı bir eve dönüştürmek isteyen bir profesöre satılan bir bina... Batı Kudüsteki bu bina, 25 yıl önceki gibi bir mikrokozmos değildir artık. İçinde yaşayanlar dağılmış, kendisi de yıkılmıştır, ama bu ortak alan, İsrail-Filistin meselesinin hem duygusal, hem de fiziksel anlamda tam merkezinde olmayı sürdürmektedir. Somut gerçekler, dağınık hikayelere ve anılara dönüşmüştür. Yeni bir kimlik, yeni bir diaspora ortaya çıkmışt��r. Yurttan Haberler/Evden Haberler ile Amos Gitai, House (1980) ve A House in Jerusalem (1998) ile başlayan üçlemeyi tamamlıyor. Bir tür insan arkeolojisi yaratan Gitai, binada yaşayanlar arasında, geçmişle bugün arasında, İsraillilerle Filistinliler arasındaki ilişkiyi inceliyor. Her biri kendi içinde hem bölgenin, hem de dünyanın kaderine dair bir işarete dönüşüyor.Kaynak:Pera Film"} +{"text":"Filip, fakir bir semtte oturur. Şehrin daha zengin bir bölümünde ihtişamlı, lüks bir yaşam tarzı hayal eder. Bir gün Filipin kapısı çalınır. Her anlamda kaçındığı, eski hayat kadını olan komşusu Tereza, Filipten nişanlısına mektup yazmasını ister. Filip kabul eder. Ve her şey yoluna girdi derken, Tereza bir hafta sonra tekrar Filipin kapısına dayanıp önceki mektuba cevap yazmasını isteyecektir. Filip lives in a poor neighborhood. He dreams of writers glory and luxurious lifestyle in a more prosperous part of town. One day Filip gets a knock on the door. His neighbor Tereza, an older prostitute that Filip tries to avoid by all means, asks him to write a letter for her fiance. Filip agrees. And it would all end up fine if a week later Tereza would not show up at his doorstep again, asking him to write an answer to the previous letter."} +{"text":"Michael genç bir delikanlı iken bir daha arkasına bakmamak üzere evini terkeder. Şimdi de kardeşi Chloenin ölümünün akabinde, nişanlısı Juliette ve hayattan bezmiş halde olan yeğeni Brandon ile yıllar önce terkettiği evine geri dönecektir. Vardıklarında farkederler ki, ev tam olarak bıraktıkları gibi değildir. Yüksek duvarlarla çevirili olan, her ücra köşe ve noktası son sistem güvenlik kameraları ile döşenmiş bu yer bir evden daha çok askeri bir üs gibidir. Michaelın kendisiyle arasının soğuk olduğu babası Gary'nin ise, oğlu ve torunu ile tekrar bir araya gelmesine çok sevinmesinin yanısıra aklı başka unsurlara takılmıştır. Bu garip aile birleşmesi yaşanırken, davetsiz bir misafir ortaya çıkar ve biz de Chloenin ölümünün arkasında yatan asıl gerçekleri ve neden Brandonın Michaela bu kadar uzak oluşunu parça parça öğrenmiş oluyoruz. Bu dağılmış aile bir araya gelmek ve geçmişlerindeki hayaletlerle çatışıp oradan canlı çıkmak zorundadır."} +{"text":"Film iki farklı kadın olan Mary ve Martha 'nın hikayesini anlatmaktadır. İkiside oğullarını sıtma yüzünden kaybetmiştir. Mary ileri derecede koruyucu Amerikan annesidir ancak sonradan yeterince koruyuculuk yapamamaktadır. Genç ve tek çocuğu George, sınıf arkadaşları tarafından tartaklandıktan sonra, oğlunu okuldan alıp Afrika'ya bir geziye götürmüştür. Çünkü ona daha iyi bir eğitim vereceğini düşünmektedir. Orada oğlunun bir maymun tarafından ısırılması sonucu sıtma hastalığı bulaşır ve ölür. George defnedilirken tanıştığı Martha ile görüşmek için Afrikaya dönmeye karar verir. Martha, Mozambikte yetimhanede çalışırken oğlu aynı hastalıktan ölmüştür. Bu hastalık yüzünden Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre 2010 yılında Afrikada 660.000 kişi ölmüştür... İki kadının paylaştıkları üzüntüleri, hastalığa çözüm bulmak için onları harekete geçirir..."} +{"text":"Genç, yakışıklı ve çok iyi bir hayatı olan Necip, küçüklüğünden beri futbol ile büyüyen, bu sporu kariyer olarak seçen bir futbolcudur. Sevgilisiyle beraber keyif dolu bir hayat yaşamaktadır. Önündeki en büyük hedef ise takımını ve dolayısıyla kendisini de 1. lige çıkartmaktır. Önlerinde son bir playoff maçı kalmıştır ve necip hırsla doludur. Fakat sahada hiç beklemedik bir olay olur ve sert bir müdahale sonunda Necip sakatlanarak maçı yarıda bırakır. Daha kötüsü aldığı darbe nedeniyle bedeni tamamen felç olmuştur. Uzun bir yoğun bakım sürecinin ardından evine taburcu olan genç adamı, artık bambaşka bir hayat beklemektedir. Necip, bir köşede süs eşyası gibi durduğu, garip ailesiyle yaşadığı ahşap evde, gören duyan ancak bedeni hiçbir şey hissetmeyen, tepki veremeyen bir varlıktır. Yaşam \"onsuz\" devam eder. Necip, bu yeni hayatında içsel bir yolculuğa çıkacaktır."} +{"text":"Film, Arnavutluk'un kuzeyindeki küçük bir köyde geçiyor. Zamanın durduğu bu yerde \"Kanun\" adı verilen ve bir tür namus kavramı olan besa'ya dayanan kadim bir yasanın ağır kuralları geçerlidir ve Kanun hala doğumdan ölüme halkın tüm yaşamının çizgilerini belirlemektedir. Kabil'in Oğulları'nda bu yasalar uyarınca hayatlarını sürdürmek zorunda olan yedi çocuk, bir rüya atölyesinde tanışıp Habil ile Kabil'in öyküsünü tartışırlar. Biraz bilerek biraz da bilinçsizce kendi hayal alanlarını yaratırlar, kendi hikayeleriyle İncil'deki meseller arasında bir benzerlik kurarlar. Öyle ki, travmaları ve duygularıyla yüzleşebilmek için nadir bir fırsat yakalamış olurlar. 2021 Venedik Film Festivali'nin Venedik Günleri bölümünde gösterilen bu rüya gibi belgeselin yaratıcısı Arnavut kökenli yönetmen Keti Stamo, şöyle diyor: \"Kurgu ile belgesel arasındaki çizgiyi gerçekten tanımlayamıyorum, tıpkı rüya ile gerçeklik arasındaki çizgiyi tanımlayamadığım gibi. Bu sınırın etrafında puslu bir hava var."} +{"text":"Birbirlerine deliler gibi aşık olan Celia ve Nick için o gün hayatlarının dönüm noktasıdır. Çünkü saatler sonra Amerika da olacaklar ve her şeye sıfırdan başlayacaklardır. Celia, sıradan geçmişini geride bırakırken, Nick bugüne dek bulaştığı her türlü pis işten sıyrılacağı için mutludur. Ama unutmak istediği eski günlerden bir alacaklı yakasına yapışır. Bu işlere artık bir nokta koymak isteyen Nick, yol üstündeki bir marketi soymaya kalkışır. Markete bir sivil polisin gelmesi ile tüm planı altüst olur. Çünkü kaçmaya çalışırken, polis kendi silahıyla vurulur. Artık yola kendi arabasıyla devam edemeyeceği için, Celia ile ilk gördükleri eve girerler. Amaçları kapıdaki arabanın anahtarını almak ve havaalanına varıp, bu ülkeyi sonsuza dek terk etmektir."} +{"text":"John Jaspers, kız arkadaşı belalı adamlar tarafından öldürülünce soluğu intihar etmek üzere köprüde alır. Burada M kendisine yanaşır ve ruhu karşılığında intikam alabileceğini söyler. M ile bir anlaşma yapan Jaspers, bileklerinden fırlayan, wolwerin benzeri bıçaklarla donanır. Ortamdan ortama akan ve intikamını ziyadesiyle alan Jaspers, artık Mnin kölesi olmuştur. Mnin kendisine verdiği katliam görevlerini yerine getiren Jaspers bir noktada isyan eder ve polislerin kendisini yakalamasına izin verir. Dedektif Dan Margolies bu suçlunun gizemini araştırmaktadır. Aynı şekilde güzel bir psikolog olan Jade de Camp da bu adamın derdini anlamaya çalışmaktadır. Jaspers psikoloğa aşık olur. Mnin adamları ise her yerdedir. M, Jaspersı polisten teslim alır ve canlı canlı gömer, gömerken de sahip olduğu herşeyin, yeni aşkı Jade de Campın da kendine ait olduğunu söyler. Jaspers da yeni, boynuzlu ve pelerinli bir formatta, bir iblis olarak geri döner ve bizzati şeytan Mnin de aralarında olduğu herkese kafa tutar."} +{"text":"Louisianadaki bir İtalyan-Amerikan mahallesinde yaşayan Serafina Delle Roseun yaşamı kaçakçılık yapan kamyon şoförü kocasının polis tarafından öldürülmesiyle altüst olur. Serafinaya göre ölen kocası onu o kadar sevmektedir ki, onun aşkı için göğsüne bir gül dövmesi bile yaptırmıştır. Artık kendisi için yaşamanın bir anlamı kalmadığını düşünen Serafina hem kendine, hem de yeni yetişmekte olan genç kızına dünyayı dar eder. Derken, Alvaro adındaki genç bir adam Serafinaya tutulur ve onun gönlüne girmek için elinden ne geliyorsa yapmaya çalışır. Tam da bu sırada Serafina korkunç bir gerçeği öğrenir. Ölen kocası aslında onu önüne gelen her kadınla aldatmıştır ve hemen herkes de bunu bilmektedir. Serafina kelimenin tam anlamıyla çılgına döner. Bu arada Alvaro da, Serafinaya hoş görünsün diye göğsüne bir gül dövmesi yaptırmıştır. Ama artık o dövme Serafinaya, bir ihanet simgesi gibi gözükmektedir."} +{"text":"Yönetmen Isidor Leontis ve Art In Vision yapım şirketi, Theo Angelopoulos'a dair yeni bir bakış açısı getiriyor... Çekim sırasında. Ekip, tutku ve aile trajedisinin filmini yapmak için, Avrupa ve Rusya'yı büyük yönetmen ile birlikte katediyor. Üçleme 2: Zamanın Tozu'nun görkemli oyuncu kadrosunun başında Willem Dafoe yer alıyor. Ünlü aktör, anne ve babasının maceralı yaşam yolculuğunu anlatan bir sinemacı olan A karakterini oynuyor. Angelopoulos bir kez daha, kendi öyküsünü, onu Soğuk Savaş Rusya'sına geri götüren bir öyküyü anlatmak için tarihe başvuruyor. Gerçeklik, yönetmenin sinema sanatına özgü bir özellik olarak öne çıkıyor... Ve bu gerçekliğe kavuşmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Kendisini adamış bir yönetmen, aktörler ve ekip zorlu koşullar ile karşılaşıyor... Rusya ve Kazakistan'da sıfırın altına düşen hava sıcaklıklarında. Büyük aktör Bruno Ganz, ikinci kez Angelopoulos ile birlikte çalışıyor. Avrupa'nın ilham perisi Irene Jacob... Ve klasik aktör Michel Picolli kadroyu tamamlıyor. Zamanın Tozu, 1953'ten bugüne kadarki dönemi kapsıyor... Berlin ve Köln'deki mekanlar, bugünün toplumsal sorunları için bir sahne oluşturuyor... Ve kurbanları için. Zamanın Tozu boyunca Theo Angelopoulos'u izlemek, belgesel gerçekliğini Düşleri Filme Alma'nın sihrine dönüştürüyor."} +{"text":"Sinemaya en çok uyarlanan eserlerden biri olan Operadaki Hayaletin Argento yorumu. Paris, 1877. Ailesi tarafından istenmeyen bir çocuk, sepet içerisinde nehre bırakılır. Akıntıyla sürüklenen sepet, opera binasının altındaki kanalizasyon kanallarına ve tünellere sürüklenir. Burada fareler sepete ve içindeki bebeye sahip çıkarlar. Sonradan Operadaki Hayalet olarak nam salacak olan Julian Sands, fareler tarafından bu kanallarda büyütülür. Önceki yorumların ve romanın aksine bir ucube olmayıp dalyan gibi bir delikanlı olan Hayalet, ailesi olarak gördüğü farelere karşı yapılan haksızlıklar karşısında çıplak elleriyle insanları parçalayacak kadar iddalıdır. Buna karşılık hayaletin opera binasının havasından ve atık suyundan gelen ince bir ruhu da vardır. Operanın karanlık koridorlarının prensi gibi, kimselere görünmeden yıllarca dolanan Hayalet, Opera kariyerinin başlangıcında taze bir şarkıcı olan güzel Christine Daaenin kendisini görmesine izin verir. Hayalet ve Christine arasında bir aşk başlamıştır. Diğer yandan zengin bir aristokrat olan Baron Raoul De Chagny de Christinee karşı ilgi duymaktadır. Başka bir yandan ise Paris Fare ve Haşere Kırım Ekibinin lideri Ignaceın akılalmaz işgüzarlığı söz konusudur. Ignace, fareleri parçalayarak imha eden, belediyenin sokak süpürgeleri gibi bir makina ile opera binasının altındaki tünellerde dehşet saçmaktadır. Bunlar yetmezmiş gibi bazı serseriler Hayaletin hazinelerinin peşindedir. Hayaletin giderek daralan bu çember karşısındaki cinnet-i şinas reaksiyonu kanlı olacaktır."} +{"text":"Henry James'in 'Turn Of The Screw' adlı eserinden filme uyarlanmıştır. Genç bir kadın babasının ölümünden sonra Miles ve Flora adlı iki çocuğa dadılık yapmaya başlar. Anne ve babalarının ölümünden sonra çocuklara amcaları kol kanat germiştir. Amcanın şirinliğiyle mürebbiye baştan çıkar ama tek koşulda çalışmayı kabul eder; çocuklarla ilgili her tür sorumluluk ona ait olacaktır. Mürebbiye Akdeniz'in güzel adasında bulunan evde çocuklara bakmaya çalışır. Evde temizlik ve düzenden sorumlu kadınla bir türlü anlaşamazlar. Çocuklardan Flora ile baş edebilmek de çok zordur. Mürebbiye bir gün evdeki odalardan birinde gizli bazı şeyler yakalar. Daha önceki mürebbiye ve uşak bilinmeyen bir nedenle ölmüştür. Ayrıca ölen uşağın, ölen mürebbiye ve çocuklarla bir ilişkisi vardır."} +{"text":"Rebecca Kaplan, artık New York'ta oturan ve çalışan Arjantinli bir psikiyatrdır. Kentin yüksek kiralarını ödemekten kurtulmak için, hastalarına bir karavanda bakar. Bu seyyar ofis, \"Ayağınıza Gelen Tedavi!\", doktorun her türden örneklerin yer aldığı hastalar grubunu ve onların sorunlarını kentin bir ucundan öbür ucuna, sokaklar boyunca taşır. Rebecca'nın bir tatile şiddetle ihtiyacı vardır ama, hastalarını terk etme düşüncesi onu kaygılandırır. Bay Roy, hala gittiği her yerde seks kokusu almaktadır; istikbal vadeden romancı Sue Ying seanslara sarhoş gelir; Jimmy ağır bir depresyon içindedir ve CNN'de haberleri izlemekten vazgeçemez; Hilary Clinton hayalleri kuran frijit yönetici Wendy seanslarını kaçırmaktadır; ve gözünü intikam bürümüş olan yeni ve agresif hastası Mike, Rebecca'da en rahatsız edici türden tepki ve fantezilere neden olmaktadır. Sanki bunlar yeterince kötü değilmiş gibi, Şilili genç bir kadın da onu izliyor gibidir. Tahlil yetisini mi kaybediyordur acaba? Yoksa Rebecca'nın geçmişi sonunda onu yakalamakta mıdır?"} +{"text":"Daniel, işsizlikten fena halde etkilenmiş yoksul bir madencilik kasabasındaki ilkokulun müdürüdür. Bir gün öğle üzeri, Bayan Henry kızı Laetitia'yı almaya gelir, ama sarhoştur ve oyun bahçesinde yığılıp düşer. Utanmış ve yerin dibine geçmiş bir halde, Laetitia ile küçük kardeşini bırakıp kaçar. Daniel'in iki çocuğu evlerine götürmekten başka çaresi yoktur. Yaşadıkları korkunç şartları görünce öfkelenir. İstismara maruz kalmış bir madenci çocuğu olan, öğrencilerine keşif ve yaratıcılık hissi aşılamakla övünen Daniel, çocukların okuma yazma öğrenmenin dışındaki şeylere de ihtiyacı olduğunu farkeder. Kız arkadaşı Valeria'nın ve okulda yeni çalışmaya başlamış çocuk bakım görevlisi Samia'nın yardımıyla, bu konuda bir şeyler yapmaya karar verir. Bütün çocukların eğitim, yemek, ısıtma, sevgi ve destek haklarını korumaya çalışırlar. Ne var ki Daniel'in bu mücadelesi, onu yetkililerle karşı karşıya getirir Sevgi, onur ve saygı üzerine bir film olan Herşey Bugün Başlıyor Fransız eğitim sisteminin avantajlarını ve kusurlarını, kendini işine adamış, şefkatli bir öğretmenin bakış açısından anlatıyor."} +{"text":"Patty Schemelin Yaşamı ve Ölüme Yakın Hikayesi90'lara damgasını vuran kült rock gruplarından Hole'un bateristi Patty Schemel inişli çıkışlı hayatını ilk defa kamera karşısında anlatıyor. Grubun en ünlü elemanı Courtney Love olsa da, Schemel belki de en cesur olanıydı. Schemel, erkek egemen bateri dünyasında lezbiyen bir kadın olarak var olmayı, grunge dönemini ve kendisini sokağa kadar götüren uyuşturucu bağımlılığını tüm samimiyetiyle anlatıyor. Hole'un yanısıra Veruca Salt, The Go-Go's, Faith No More ve The Bangles gibi grupların elemanlarının da dahil olduğu film, aynı zamanda Kurt Cobain ile Courtney Love'un özel hayatlarına dair, daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış görüntüler de içeriyor. Rock dünyasının içini dışını sakınmadan ortaya koyan film, bir yandan da bir kadının bu dünyada varolma mücadelesini belgeliyor."} +{"text":"Film, Macar tarihinin en utanç verici dönemi olan Macar Nazi Örgütü \"Arrow Cross\"un terör estirdiği yıllar olan 1944-45 kışında bir avuç insanın hayatlarının tepetaklak olmasının öyküsünü anlatır. Üç adam; saatçi Gyurica, doğramacı Kovacs ve kitap satıcısı Kiraly, her akşam bir bardak şarap eşliğinde gevezelik etmek için Budapeşte'nin işçi sınıfının oturduğu bir semtindeki, \"arkadaşları\" Bela'nın meyhanesinde toplanırlar. Çok çalışan bu dürüst ve sıradan insanlar, hayattan beklentileri ve istekleri üzerine konuşurlar. Aynı mantığı paylaşan ve yüreklerini birbirlerine açan bu insanlar, ahlak, güç, yardımseverlik ve günahkarlık üzerine yeterince açık bir şekilde fikirlerini söylerler. Yüksek şeylerde gözleri yoktur, tüm istedikleri \"bu kanlı savaş\"tan sıyrılmaktır. Bir akşam meyhanede beliren bir adam, bu küçük gruba katılır; tek bacaklı bir fotoğrafçı ve neredeyse göze çarpmayacak kadar silik olan bu adamın adı Keszi'dir. Saatçinin aralarında yeni birinin olduğu konusunda uyarılarda bulunmasına rağmen her zamanki gevezeliklerini sürdürürler. Fakat bir noktada, fotoğrafçı ilgi odağı olur. Saatçi, sohbeti ahlaki bir konuya çekmiştir. \"Diyelim ki\" der arkadaşlarına \"şu anda burada bulunan herkese ya bir esir ya da elinde tüm güçleri toplamış bir bey olmak fırsatı tanınıyor, hangisini seçerdiniz?\" Bu film, sinir bozucu bir itiraf. \"Küçük insan\"ın sabrı, yardımseverliği ve inancı üzerine bir hesaplaşmadır. Ve aynı zamanda Tiran ve Şeytan hakkında acımasız bir hükümdür..."} +{"text":"Cliff, yöneticisi olduğu yetimhanedeki çocukları her yaz olduğu gibi kampa götürmeyi planlamaktadır. Ancak, kampın sahibi rahatsız olduğu gerekçesi ile bu yaz kampı açmayı istemez. Oysa Cliff'in babası Herry, kamp müjdesini çocuklara çoktan vermiştir. Herry işleri yoluna koymak ve kampın açılmasını sağlamak için kamp sahibi ve Julia'yı ikna etmeye çalışır. Kendine has yöntemlerle bunu sağlar ve çocuklar için keyifli bir tatil daha başlar. Julia'nın yeni nişanlısı Jeffrey'nin kamp ile ilgili farklı planları vardır. Habersizce sürdürdüğü -kamp yerini lüx bir tatil köyüne dönüştürme- projesi, afacanlar tarafından yüz üstüne çıkartılır. Minik yetimler Jeffrey'nin planlarını bozmak ve gerçek yüzünü ortaya çıkarmak üzere Herry ile el ele verip, harekete geçerler."} +{"text":"1970lerin Kuzey İrlandasında geçen Mickybo and Me, bir başka The Troubles dönemi filmi değil. O dönemde geçmesine rağmen, farklı hayatlardan gelen iki çocuğun çılgın hayal dünyasını ön plana çıkaran film, keyifli bir büyüme öyküsü anlatıyor aslında. Terry Loanein Owen McCaffertynin Mojo Mickybo adlı oyunundan uyarladığı Mickybo and Mede, Kuzey İrlandada Protestanlar ve Katolikler arasındaki tartışmaların hat safhaya çıktığı bir zamanda, farklı mezheplerden iki çocuk arasında başlayan dostluğa tanık oluyoruz. Butch Cassidy and the Sundance Kid filmine tutkuyla bağlı olan bu iki çocuk, Butch ve Sundancei rol modeli olarak kabul ediyor ve onlar gibi aranan suçlular olmak için ellerinden geleni yapıyor. O arada gittikçe şiddetlenen politik ve toplumsal anlaşmazlıklar ise birlikte Avustralyaya kaçma hayalleri kurmalarına neden oluyor. McCaffertynin oyununda iki ana karakteri yetişkin oyuncular canlandırırken, Loanein filminde çocuk oyuncular kullanılıyor."} +{"text":"Ken Keseynin Kıyak Bir Yer Arayışı, kendisiyle birlikte bir grup ünlü bohemi eski bir okul otobüsüne götürüyor. Sürekli iyi kafayla çekilen bir yol filminin belgeseli. 'Guguk Kuşu'nun yazarı Ken Kesey ve arkadaşı Neal Cassady 1964 yılında antika bir okul otobüsünü rengarenk boyayıp, yanlarına da bir grup ünlü bohemi katıp New York'a doğru yola çıkarlar. 'Magic Trip' dedikleri bu yolculuk karşı kültürün efsanevi olaylarından biri olur. Yolculuğu filme çekmeyi amaçlarlar ama işgüzarlıkla bezeli yüksek asit oranları, onları kullanılamaz halde 107 saatlik görüntü ile başbaşa bırakır. Ellwood ve Gibney güç bir işi üstlenip 'magic trip'in nasıl bir şey olduğunu bize gösteriyorlar. Bazıları sadece LSD demek diyor ki karşı çıkması zor. Biri \"sınırda devrimcilik\" ifadesini kullanmış ki o da yerinde. Bunlar karşı kültür figürleri mi yoksa bu kavramının içini mi boşalttılar? Karar size kalmış. Ama kesin olan bir şey var: O neslin ruh hali cazibesini asla yitirmiyor."} +{"text":"Alın Yazısı geçmiş zaman İstanbul'unun kabadayılarına yakılmış bir ağıt. Baba Ökkeş'in iki yiğit oğlu Osman ve Haydar'ın son kuşak temsilcileri oldukları bu insanların hayatlarının inandıkları o güne kadar öğrendikleri mertlik kurallarına karşı artık ait olmadıklarını düşündükleri bir dünyaya kanlarıyla ödedikleri bedelin hikayesidir. Film genç bir kızın intiharı ile açılır, ilerleyen dakikalarda böyle bir işe kalkışması için hiçbir sebebin olmadığını düşünen ailesi genç kızın göğsünde taşıdığı mektubun ortaya çıkmasıyla beraber kızın iğfal edildiği gerçeğini öğrenirler. Geçmiş zaman İstanbul'unda sokağa çıktımı bir bakanın tekrar dönüp baktığı, \"saygı\" ile kendinde imrenme yaratan sigarasından elinde tuttuğu tespihe çakısından yumurta topuklu ayakkabısına, jilet gibi kendisini giyen elbiselerinden belindeki çakısına yedi mahalleye namını duyuran kabadayılar vardır. Toplumun içindeki yazılı olmayan ahlak, namus ve saygı kurallarının temsilcileri bu coğrafyanın geçmişten gelen soylu adetlerinin bir vücut içerisinde can bulmuş şekilleridir. Kendiniöldüren kız bu insanlardan Osman ve Ökkeş'in kardeşidir. Kardeşlerin en büyüğü Osman tövbekar olmuş artık kasaplık yapmakta olan bir insandır. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla beraber yemini bozar ve bıçağını tekrar kınına takar. İntikamını elleriyle alacağı; babasından, amcasından öğrendiği gibi ölen kız kardeşinin kanını yerde bırakmayacağı; lekelenmiş namusunu temizleyeceği için bir an tereddüt etmez. Vaktinde bileğinin gücüyle namını saldığı mertliğiyle insanların saygısını kazandığı bu dünyada geçmiş zamandan kalma bir yabancıdır çünkü."} +{"text":"Oscar ödüllü Tom Hanks ve Julia Roberts, romantik ve iyimser bir komedide bir araya geliyor. Larry Crownda, günümüz ekonomik durgunluğunun zorlukları yüzünden kendini yeniden keşfetmeye başlayan ve hayatında beklenmedik şekilde yeni bir dönem başlatan sıradan bir insan konu ediliyor. Sevimli ve saf Larry Crown deniz kuvvetlerinden ayrıldığından beri çalıştığı şirkette küçülmeye gidilene kadar süper bir ekip lideri olarak çalışmaktaydı. İşsiz kalınca ev kredisini ödemekte zorlanan ve boş günlerinde ne yapacağını bilemeyen Larry, dostları ve arkadaşları Lamar ve BElla tavsiyelerine ihtiyaç duyar. Sonunda yeni bir başlangıç için yerel üniversiteye gitmeye başlar. Doğu Vadisi Halk Üniversitesinde Larry, genç öğrencilerden oluşan renkli bir gruba katılıyor. Bunların arasında kendilerine daha iyi bir gelecek kurmaya çalışan güzel Talia ve erkek arkadaşı Dell yer almaktadır. Kendisini de hayrete düşürecek şekilde, hitabet hocası Mercedes Tainota aşık olur. Mercedes hem öğretmenliğe hem de kocası Deane karşı olan ilgisini büyük ölçüde yitirmiştir. Mercedes, Larrydeki değişimin ilham verici olduğunu görür. Müthiş bir değişim geçiren bu orta yaşlardaki öğrencisine karşı giderek büyüyen ilgisini de inkar edemez. Haklı olarak hayatının durma noktasına geldiğini düşünen bu sıradan kişi, hiç beklenmedik bir şey öğrenir. Değerli olduğunu düşündüğünüz her şey elinizden kayıp gittiyse, yaşamak için gerçek nedeninizi keşfedebilirsiniz."} +{"text":"17 yaşındaki güzel Marie, okula yeni gelen ve önüne gelenle birlikte olan Elena ile tanıştıktan sonra kendini yalancılık ve adiliklerin içinde bulur. Florida Blue Bay'de olaylar ateşlenmeye başlar. Elena beladan başka bir şey değildir. Marie'nin parasıyla dalga geçer ve acımasızca Marie'nin üvey babasıyla flört eder. Elena, para koparmak için Jay'i tecavüzle suçladığında, okullarda tecavüzlere karşı öğrencileri bilgilendirme kanpanyası yapan Kirsten'in dikkatini çeker. Elena Jay'e ait olan paha biçilemez elmasları elde ettiğinde Jay' in serbest bırakılmasını sağlamak yerine tecavüz davasına devam eder. Elena, Marie ve polis memuru Chad bu düzen bazlığın içindedir. İşledikleri bu suçtan kurtulabilecekler midir? Yoksa bu tezgahın arkasında başka biri mi vardır?"} +{"text":"Gelecek Gösteriler ile imgelerinin yapısı sinemanın ilk dönemleriyle yenilikçi film arasında derin bir ilişkinin var olduğu görüşü üzerine dokunmuş. Tom Gunning iyi bilinen ve sıklıkla alıntıları yapılan denemesinde bu kavramı sistemli ve metodik bir biçimde tanımlayan ve soruşturan ilk insanlar arasındadır. (John L. Fell, Film Before Griffith, Berkeley 1983). Gelecek Gösteriler ayrıca Gunningin Atraksiyonlar Sineması kavramını da irdeliyor. Bu terim daha çok ilk dönem sinemada aktör, kamera ve izleyici arasında kurulan, 1910dan sonra gelişen çağdaş sinemanın ilişkilerinden tamamen farklı olan ve bizi adım adım D. W. Griffithin anlatım tekniğine götüren bir ilişkiyi tanımlamak için kullanılır. Atraksiyonlar Sineması kavramı eski filmlerin teşhirci doğasına, cesur gösterilerine ve yaratıcı olanaklarıyla birlikte izleyiciye doğrudan seslenme yeteneğine değinir. Bir noktada atraksiyonlar sinemasının bir başka kalıntısının tanıtım üslubunun alt��nda yatabileceğini düşündüm: Burada da genellikle aktör, kamera ve izleyici arasında benzersiz bir direkt ilişki vardır."} +{"text":"Tayfur ve Necmi bebekken babalarının düşmanları tarafından bir baskın sırasında ayrılmış ikiz kardeşlerdir. Tayfur, bu baskın neticesinde kaçırılır. Necmi ise kurtulmuştur. Tayfur, Adana'dan İstanbul'a getirilerek bir cami avlusuna bırakılır. Hayatı yokluk içinde geçer. Necmi ise annesinin yanında ve kız kardeşi Türkan ile Adana'da büyür. Bir müddet sonra Necmi Adana'daki varlıklarını satarak İstanbul'a yerleşir ve yeraltı dünyasının babaları arasına girer. Necmi, kardeşi Türkan'ı zengin bir adamla evlendirmek ve sonra da adamı ortadan kaldırarak milyonlarına sahip olmak istemektedir. Türkan ise bu evlilikten kaçmaktadır. Bir gün tesadüf eseri kayıp kardeş Tayfur'la karşılaşır ve ondan yardım ister. Bu duruma çözüm olarak Tayfur, ikizkardeşi Necmi'nin yerine geçecektir. Bu durum olayların bir anda karışık bir hal almasına sebep olacaktır."} +{"text":"Jacque Fresco'nun Venüs Projesi'ni anlatan bir belgesel. Jacque Fresco'nun hayatı boyunca yaptığı konsept tasarım, çizim ve projeler özetleniyor. Sadece bir mimar değil, aynı zamanda endüstri tasarımcısı ve toplumbilimci de olan Fresco, geleceğin dünyasını sadece mimari açıdan değil, aynı zamanda toplum yapısı ve diğer açılardan da şekillendiriyor. Zeitgeist hareketi, The Future By Design belgeselinde gelecekte olması muhtemel bir yaşam projesi öneriyor. Zeitgeist hareketi, robot teknolojisinin insanı para kazanmak için çalışma zorunluluğundan kurtaracağına ve paranın kullanılmayacağı bir dünyanın var olabileceğine inanıyor. Proje, dünya devletlerinin, insanoğlunun bütün kaynaklarını bir araya getirerek zaten ilerlemiş olan robot teknolojisini daha da geliştirerek, bütün işleri robotların yaptığı, insanın sadece yaratıcı düşüncesini geliştireceği yeni bir yaşam tarzı oluşturmasını öneriyor."} +{"text":"Çanakkale savaşını merak eden ve öğrenmek isteyenler... Avustralya, Yeni Zelanda, İrlanda ve Galler televizyonları ile TRT ortak yapımı Revealing Gallipoli - Çanakkale Geçilemedi belgeseli mutlaka izlenmesi gereken uluslararası bir başyapıt. 1915 yılında Çanakkale'de yaşanan kanlı savaşın tüm tarafları ilk kez bu dev yapımda biraraya geldiler ve Çanakkale Savaşı'nın askeri ve insani boyutunu irdeleyip, unutulmuş yönlerini ortaya çıkardılar. İrlandalı Savaş Tarihçisi Prof. Keith Jeffery, Avustralya Savaş Tarihçisi Dr. Peter Stanley ile Türk Belgesel Yapımcısı ve Çanakkale Gazisi torunu Savaş Karakaş, Çanakkale Savaşı'nın baş aktörlerini ve cephede yaşanan kritik gelişmeleri farklı bakış açılarıyla savaş alanında sorguladılar. Savaşın kaderinin değiştiği noktalarda yaşananları konunun üç uzmanı anlatıyor. Orijinal savaş fotoğraflarının üç boyutlu olarak kullanıldığı belgesel Çanakkale'nin nasıl ve neden geçilemediğini anlatmakla kalmayacak, size bu savaşı yaşatacak..."} +{"text":"Aslında yine kendilerine ait 1930 yapımı Be Big filminin yeniden çevrimi olan bu uzun metrajlı Stan Laurel ve Oliver Hardy komedisi, ikilinin dördüncü ve muhtemelen en iyi filmiydi. Diğer Laurel Hardy filmleri, en azından öznel olarak bu filme eşit olmalarına rağmen, alışılmamış dünyalarda geçer. Çölün Oğulları, Laurel ve Hardynin en klasik komedilerinden biri olduğu halde, ikilinin en muhteşem eserlerinde yaşadıkları garip ev cehennemini; yani otoriter eşler, gizli eğlenceler, yasak sigara ve içki alemleriyle dolu tuhaf, çocuksu dünyayı en iyi temsil eden film. Filme adını veren Mason benzeri bir örgütle Hawaii yolculuğu ve Stanle 011 enin bu gezintiyi karılarından gizleme girişimleri çevresinde gelişen Çölün Oğulları, temeli fars olan bir öyküyü alıp, sinemanın en muhteşem komedi ikilisi performansının aracı haline getiriyor. Yardımcı oyuncuların, özellikle de Bayan Hardy rolünde Mae Buschun ve kendisinin sarhoş türevini canlandıran komedyen yönetmen Charlie Chasein muhteşem oyunculuğunun yanı sıra, William A. Seiterın (bir başka kayda değer komedisi de Marx Kardeşlerin 1938 yapımı usta işi filmi Room Service-Oda Servisiydi) yetenekli yönetmenliği. Çölün Oğullarını 70 yıllık bir komedi filmini alışılmışın tersine hala seyredilir kılıyor."} +{"text":"Moominvalleyde tuhaf şeyler oluyor. Her şeyin üzeri gri bir tozla kaplanmış. Filozofun iddia ettiği gibi bu, göklerden gelen korkunç bir sonun yaklaştığının alameti mi? Yoksa yaklaşan bir kuyruklu yıldız mı? Moomintroll bir sabah uyanır ve her şeyin gri bir tozla kaplandığını görür. Görmüş geçirmiş, okumuş yazmış Muskrata sorar. Okumuş olduğu kadar karamsar olan Muskrat dünyayı göklerden gelecek büyük bir felaketin beklediğini söyler. Moomintroll olayın aslını öğrenmek için arkadaşlarıyla gözlemevine doğru zorlu bir yolculuğa çıkar. Gözlemevindeki profesör ise ortaya şöyle bir hesap koyar: Dünyaya 4 gün, 4 saat, 4 dakika ve 44 saniye sonra korkunç bir kuyruklu yıldız ulaşacaktır. Tove Janssonun yarattığı Moominler Teletabiler gibi tombul ve sevimli. Ama aynı zamanda çok da maceraperestler. Dünyaları ilginç yerler, renkli geziler ve gizemli karakterlerle dolu. Ahlakçı olmadan bilge olabilmek ise belki Janssona belki de İskandinavya topraklarına özgü bir şeydir. Moominler, gerçek üç boyutlu sunumuyla, hem çocukların hem ailelerinin sevgilisi olacak."} +{"text":"Onların müziğini herkes sevdi ya da takdir etti. Ama kendilerini değil. Blur, 90'ların en büyük Britpop grubu oldu, albümleri listelerde ilk sıralarda yer aldı, ama asla rock ilahları olamadılar. Sınıf bilinci doruklarda olan İngilizlerin gözündeki orta sınıf imajlarını bir türlü silemediler. Zira İngilizler müzisyenlerinin Liverpool ve Manchaster'ın işçi sınıfı mahallelerinden gelmesini tercih ederler. İki albümden sonra dağılan ama yine de halkın kalbini fetheden işçi sınıfı kökenli Oasis, billboard yarışında Blur'ün gerisinde kaldığında herkes hayal kırıklığına uğramıştı. Blur, böyle bir ortamda bir arada kalmayı başardı ve üretmeye devam etti. En iyi albümlerini, takdir ve minnet duygusundan en mahrum kaldıkları dönemlerde yaptılar. Dağılmaları da, filmin adı gibi, artık beraber katedecekleri bir mesafe kalmadığında oldu. Bu belgesel, yıllar sonra bir konser turnesi için yeniden birleşen grubun geçmişine bakıyor: nasıl kurulduklarına, bir arada kalabilmek için nasıl badireler atlattıklarına, nasıl dağıldıklarına... Müziğe adanmış bir grup, onlara adanmış bir belgesel. Asla duygusallaşmayan, sansasyonel olmayan bir film. Tıpkı grubun kendisi gibi."} +{"text":"İzmir Eşrefpaşadan gelip İstanbula yerleşmiş iki dosttan biri olan Tayyar, güç ve iktidar tutkusu ile büyük bir mafya lideri olurken; Davut, küçük mahallesinde namusuyla kahvesini işletmektedir. İkisi de aynı kadını sevmiştir fakat Madam Eleni Davutu sevmesine rağmen Tayyar ile evlenmek zorunda kalmıştır. Bir de kızı Duygu dünyaya gelir. Fakat Tayyar, Madamın gönlünün Davutta olduğunu bildiğinden bunu sindiremeyip kızı ile birlikte Madamı ortada bırakır. Tayyar bir şekilde intikam alacaktır ve bunu Davutun evlatlığı Nusreti kendi yoluna çekerek yapacaktır. Mahalle kabadayısı Nusret ise bir tarafta sevdiği kız, sevdiği insanlar; diğer tarafta ise para ve saltanat arasında kalır. Bu iki dünya arasında bocalarken mahallenin metruk camisine bir Hoca tayin olur ve olayların seyri değişmeye başlar"} +{"text":"İstila üzerinden 7 yıl geçmiştir. Milyarlarca insan iletişim araçlarıyla yayılan hayaletler yüzünden ölmüş ve geri kalanlar ise yaşadıkları şehirleri terk edip hiç bir teknolojik aracın olmadığı kamplarda yaşamaya başlamışlardır. Justine, pis hiçbir teknolojik cihazın olmadığı mülteci kampında rüyalarındaki hayatı arayış içinde olan genç bir kızdırBir gün çalışan bir laptop bulur ve bu onun için, düşlediği hayatı bulma umudunu yeşerten adete Pandoranın kutusu olmuştur. Laptopu açtığında, internette onun bu hayalini gerçekleştireceğini söyleyen gizemli bir adamla tanışır. Adam Justinei terk edilmiş olan şehre gelmesi konusunda ikna eder. Ve Justine korku dolu bu yolculuğa hayalini gerçekleştirmek umuduyla çıkar. Fakat şehre geldiğinde onu hiçte beklemediği bir sürpriz beklemektedir."} +{"text":"Antik kültürleri, imparatorlukları, mitolojileri ve yaşanmış görkemiyle dünyada eşi benzeri olmayan Anadolunun 10 bin yılı aşan bir geçmişten kalma egzotik mekanları ve insanları arasında yaşanan bir müzikal yolculuk. Anadolunun Kayıp Şarkıları, bir müzikal-belgesel olarak belki de türünün ilk örneği: Anadolu halkının kendi mekanında ve provasız kaydedilen otantik performansları, 20 benzersiz şarkı halinde yeniden düzenlenirken bazıları ise orijinal halinde bırakıldı. Bu yolculuk, müzik ve kültürün nasıl olup da hayat, coğrafya ve çalışma ortamından türediğini gözler önüne sererken, Anadolunun zengin kültürleri de müzik, dans ve ritüeller temelinde keşfediliyor. Bu insanları saran ve yaşam biçimlerini etkileyen büyüleyici çevre de filmin şiirsel anlatımına katkıda bulunuyor."} +{"text":"Reis Bey, görevinde hiç taviz vermeyen kanunlara son derece bağlı ve kararlarında acımasız bir hakimdir. Sanıkların suçlu olduğuna kanaat getirirse, onları idam sehpasına göndermekten çekinmeyen Reis Bey'in hayatı bir katil zanlısıyla ilgili dava sonucu değişir. Tüm deliller, mahkemeye gelen zanlının suçlu olduğunu göstermektedir ve Reis Bey, onu da idam ettirecektir. Sanık, her ne kadar suçsuz olduğunu iddia etse de, 'Merhamet' diye yalvarsa da Reis Bey, kararını verir ve adam, idam edilir. Daha sonra, sanığın suçsuz olduğu anlaşılır. Görevi bırakan Reis Bey, artık hayatını merhamet duygusunun yaygınlaşmasına adamıştır. Belalı insanların bulunduğu bir kahvede insanlara merhameti anlatır. Herkes, Reis Bey'e büyük saygı göstermektedir. Bir gün, bir polis baskını sırasında orada bulunanlardan biri, yanındaki uyuşturucuyu hakimin cebine saklar ve hakim yakalanır. Reis Bey, yıllarca hakim koltuğunda oturduğu mahkemede bir iftira sonucu artık bir sanık olarak yer alacaktır."} +{"text":"Dünya prömiyerini 2010 Toronto Uluslararası Film Festivali'nde gerçekleştiren ANYTHING YOU WANT ebeveynlerin çocuklarına duydukları sevgi ve onlar için yapabilecekleri fedakarlıkları konu alan sıradışı bir öykünün etrafında gelişiyor. Avukat Leo Velasco, eşi Alicia ve dört yaşındaki kızları Dafne ile birlikte Madrid'de yaşamaktadır. Küçük kızının sorumluluğunu yüklenmiş Alicia, Noel tatili sırasında aniden, kızının gözleri önünde sara krizi geçirerek ölür. Annesinin ölümünden derinden etkilenen Dafne ilişki kurabileceği bir anne figürüne ihtiyaç duymaktadır. Küçük kızına elinden geldiğince ilgi göstermeye çalışan Leo, eski sevgilisi Marta'dan yardım ister. Marta, Alicia?nın yerini dolduramasa da, Leo'ya, radikal bir karar için ilham verir. Leo, bir kimlik karmaşasına düşmek pahasına, Dafne'nin bir anneye duyduğu ihtiyacı giderecektir. Başrol oyuncusu ünlü yıldız Juan Diego Botto ve küçük yıldız Lucia Fernandez'in göz kamaştırıcı performanslar sergilediği ANYTHING YOU WANT, aile kurumunun değişimini ve toplumsal cinsel kimlik konusunu cüretkarca sorguluyor."} +{"text":"Skotlett, hiçliğin ortasındaki küçük bir şehirdir ve herkesin zannettiği kadar huzurlu bir yer değildir. Kasabada düzenlenen bir festival sırasında gösteri yapanlardan biri olan dublör James, kazara Bosco'nun Paradiso adındaki barını yerle bir eder! Kızı Concia'nın bu serseriyle görüşmesini hiç istemeyen Bosco, bu fırsatın üzerine atlar ve onun 133 yıl ceza almasını sağlar! Ancak iyi niyetli bir adam olan Bosco, barı yeniden inşa edip bütün enerjisini küçük bir festivalin organizasyonu için harcamaya karar verir. Diğer taraftan Concia, James'i unutabilmek için kendini müziğe adar. Artık tek amacı festivalde yapılacak yarışmayı kazanıp Allan Chiasse adındaki gizemli yapımcıyla gerçek bir kontrat imzalayabilmektir. Skotlett sakinleri festival günü yavaş yavaş toplanmaya başladıklarında ufuktaki tehlikeden haberleri yoktur. Aniden uzaylıların ilginç şekillere sahip uzay gemileri şehrin üzerinde belirir. Ardından da tam bir katliam başlar. Tam zamanında hapisten kaçmayı başaran James, Concia, Bosco ve Allan, kendilerini sonu belli olmayan bir kabusun içinde bulurlar."} +{"text":"Victor 10 yaşında sıradan bir kasabada yaşayan bir çocuktur. Sıkıcı yaz aylarını arkadaşları Jacob, Clara ve köpeği Sosis ile türlü yaramazlıklar yaparak geçirirler. Ta ki bir gün kasabalarına gezici bir sirk gelinceye kadar Sirkin sahibi Cannonball Kingin son bir gösteri yapacağını kasabada yaşayan herkesin bu son gösteride ortaya çıkıp kendi becerilerini gösterebileceğini ilan eder. Fakat bu eğlenceli teklif kasabanın en kötü yürekli ve en çirkin kişisi Freddy Frogface in Victor ve arkadaşlarına meydan okumasıyla zor bir hal alır. Şimdi bu cesur çocuklar köpekleri Sosis ile Freddynin her türlü engelini aşarak sirk gösterisine katılmaya çalışırlar. Danimarkalı çocuk kitapları yazarı Ole Lund Kirkegaardın aynı adlı çocuk kitabından uyarlanan filmin hedef kitlesi heyecanlı maceraları seven çocuklar."} +{"text":"Kendi sözleriyle... Hayat hikayesi... Diego Armando Maradona, uluslararası boyutta en çok sevilen spor süper starlardan biri. Dört Dünya Kupası'nda oynadı ve tüm zamanların en iyi futbol oyuncusu olarak FIFA tarafından verilen Yüzyılın Oyuncusu ödülünü aldı. Arjantin'i Dünya Kupası'nda galibiyete taşıyarak, milyonların kahramanı haline geldi. Maradona dövmesi taşıyan sayısız futbol hayranı var, ismini taşıyan bir nehir ve kutsanmış bir kilise de mevcut. Maradona'nın, tarihteki en büyük ve en çok saygı duyulan futbol oyuncularından biri olduğu gerçek. Kendi sözleri ve sayısız hayranının anlattıklarıyla, tartışmalı olduğu kadar çarpıcı bir film olan Maradona'yı Sevmek; Buenos Aires'in yoksul gecekondularından çıkıp şöhret ve serveti yakalayan bir adamın gerçek ve bir hayli etkileyici hikayesi. Maradona'nın skandallarının arka planı, Küba'da inzivaya çekilmesi, ailesine olan bağlılığı ve en iyi oyunlarından dikkat çekici sahneleri kaçırmayın."} +{"text":"14 yaşında, yalnız ve hassas bir çocuk olan Mo'nun birlikte takılıp itişen ve şakalaşan arkadaşlara özenmesi, onun tehlikeli sulara açılmasına neden olur. İdolleştirdiği karizmatik abisi Rashid, mahalledeki bir çetenin saygın üyesidir. \"Rash\" torbacılık becerileri sayesinde ailesini geçindirmektedir. Mo, abisine özenip, bir işe bulaşır ve iki kardeşin içlerindeki şeytanlarla yüzleşmek zorunda kalacağı bir olaylar silsilesini tetikler. Nefret etmenin çok kolay olduğu anlaşılır. Sevgi ve anlayıştır gerçekten cesaret gerektiren. Sally El Hosaini, bu ustalıklı ilk filmiyle, takip edilmesi gereken bir yetenek olduğunu kanıtlıyor! Çok güzel, alçakgönüllü ve özgün bir film olan Şeytan Kardeşim, tutkulu bir şehir hikayesi. Aynı zamanda, kendisini benzerlerinden ayırıp, hakettiği hayran kitlesini oluşturacak bir keşif. (Sundance 2012 Kataloğu) alıntı: if istanbul 2012 kataloğu"} +{"text":"Mübarek'in iktidardan inişinden hemen sonra, Mısırlı üç yönetmen bir araya gelip kuşatmanın hikayesini anlatmaya karar vermişler. Filmin yalnızca bir anlık bir zaferin hikayesini anlatabileceğinin ve Mısır'ın geleceğine dair birşey söyleyemeyeceğinin bilincinde, üç bölümlü oyunbaz bir film yaratmışlar. 'İyi', Tahrir Meydanı'nda bulunanların söylediklerine odaklanıyor. Ayrı geçmişlerden gelen, farklı siyasi görüşlere sahip insanlar geçici ortak zeminlerin mümkün olabileceğini kanıtlıyor. 'Kötü', Mübarek'in güvenlik görevlisi olarak görevli dört kişiyle yapılmış söyleşilerden oluşuyor ve Mübarek'in baskı politikasını gözler önüne seriyor. 'Politikacı' ise, 'On Adımda Diktatörlük' dersi gibi, kolajlarla 30 yıl süren korku rejimini esprili bir yapıbozumuna uğratıyor. Zeki ve gerçekçi bir film çıkmış ortaya: Tahrir'deki günlerin ruhunu yakalıyor ve gerisini tarihe bırakıyor"} +{"text":"İngilizce orijinal adı \"The Lone Ranger\" olan MASKELİ SÜVARİ, sesini ilk kez ABD radyolarından arkası yarınlarla duyurup kendini tanıtmaya başladı 1933'de. Francis H. Striker'in yazdığı radyo oyunu daha sonra ucuz romanlar serisinde kitap dizisi oldu. Sevilen diziyi editör King Features Syndicate, Ed Kressy'nin deseniyle, gazete çizgi romanı olarak 10 Ekim 1938'den itibaren yayınlamaya başladı. Bundan bir yıl sonra 1939'da 15 bölümlük ilk serial filmi \"The Lone Ranger Rıdes Again\"de Maskeli Süvari'yi Robert Livingston, Tonto'yu Chief Thunder Cloud canlandırdı. ABD sinemasının 2. Maskeli Süvarisi Clayton Moore, Tonto'su Jay Silverhells oldu. Bizim bu filmde Maskeli Süvari'miz ise Altan Bozkurt, yardımcısı Tonto ise Yeşilçam'da Köse Ahmet olarak tanınan Ahmet Sarı. Filmin 2. kahramanı Tommiks, İtalyan western çizgi romanı \"Capitan Miki\"ye Türk basınında dergi yayıncısının kapak ressamı Samim Utkun'un uygun görüp aynı adlı Amerikalı aktörden esinlenip taktığı isim."} +{"text":"Jules Daly öksüz kalan yeğenlerine bakabilmek için yalnız başına hayatta kalma mücadelesi verir fakat gittikçe kötüleşen antika satışı ve ailesin kaybıyla asileşen ve hırsızlağa bulaşan Milo ile bu kolay olmayacaktır. Kasvetli bir Noel gününde, Paisley adında bir İngiliz kahya, çocuklara Liechtenstein'ın yakınındaki bir yerde Castlebury Hall'da yaşayan duygusal olarak uzaktaki dedelerinden onları görmek istediğine dair bir davetiye getiriyor. Onları alıkoyan hiçbir şey yok ve giderler fakat dedeleri Castlebury dükü Edvard onların ziyartinden dolayı oldukça rahatsız olur. Onun hayatta kalan diğer oğlu ise, Castlebury Prensi Asthon' dır. Kısa sürede iyi zaman geçirirler ve Noel arifesi balosunu dört gözle beklerler fakat Jules yanlış sonuçlar çıkaracağı bir konuşmaya kulak misafiri olur."} +{"text":"Kazanova Burhan, 11. karısından da boşanmasının üzerinden çok vakit geçmeden Oya adlı genç bir kadınla tanışır ve evlenir. Fakat, evliliklerinin ilk gecesinde bir anda Oyanın eski karılarından farklı olduğunu fark eder. Oyanın düğün gecesi başlayan numaraları, Burhanı bir Arap prensinin de işin içinde olduğu bir kaçırma hadisesinden bir Çingene çetesiyle kavgaya karıştırmaya kadar birçok fantastik olayla devam eder. Oya farklı karakterlere büründükçe, Burhan her seferinde ona biraz daha fazla aşık olur ve sonunda ona boyun eğer. Burhanı sonunda yola getiren Oya, bu sefer gerçek kimliğiyle onunla bir kez daha evlenir. 60ların en eğlenceli ama az bilinen komedilerinden biri olanBir Gecelik Gelin, dönemin yaşam tarzları üzerindeki değişik kültürel etkileri iyi bir şekilde sergileyen ilginç bir film."} +{"text":"Kuzey Afrika'dan gelen bir göçmen olan 26 yaşındaki Mona, Chicago'da kocasının ailesinin mini marketini işletmektedir. Otoriter annesine dayanamayan Mourad isimli bir adamla evlidir. Mona da kayınvalidesinden nasibini almaktadır çünkü beş yıldır evli olmalarına rağmen hala hamile kalamamıştır; bu durum ailenin kültüründe bir utanç vericidir ve tabudur. 29 yaşındaki Marilyn, bilgisayar tamir şirketinde resepsiyonist olarak çalışmaktadır; Harvey ile evliliği iyi gitmemektedir. Onu hayatta tek mutlu eden şey gittiği oryantal dans dersidir. Bu tutkuyu Mona da paylaşmaktadır. Aile toplantılarında dans etmek onu mutlu etmekte ve günlük yaşamının sıkıcılığını unutmasını sağlamaktadır. Marilyn, Mona'nın işlettiği marketten alışveriş yapar. Bir süre sonra ikili arkadaş olur. Bir sabah Mona'nın kayınvalidesi yatağında ölü bulunur. Mona kadının ilacını hazırlarken yanlış doz koyduğunu sonradan fark eder. Cinayetle suçlanacağını düşünen Mona Chicago'dan kaçar.."} +{"text":"Yönetmen kendi kitabı Women Behind The Cameradan yola çıkarak, bu belgeselle dünyanın dört bir yanındaki görüntü yönetmeni kadınların emek ve tarihlerini açığa çıkarıyor. Yedi yıl boyunca, Afganistan, Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Meksika, Senegal, ABD ve diğer ülkelerde, sualtında ya da savaş bölgelerinde, Hollywood ya da Bollywoodda kameranın arkasındaki kadınları izliyor. 50 görüntü yönetmeni kadın ve bu kadınlara destek olan kadınlar ve erkeklerle yapılan görüşmeleri içeren belgesel, Afganistanda Taliban rejiminden gizli çekilen filmlerden, Hindistanda güçlenmenin bir yolu olarak kamera öğrenen kadınlara, Senegalli kadınların erkeklere rağmen sürdürdüğü meslek hayatlarına kadar erkeklerin hakimiyetindeki teknik bir alanda kadınların mücadele hikayelerini paylaşıyor. Yetenek, güç, cesaret ve düşlerini de"} +{"text":"İlk defa bir belgesel, pedofilinin dünya çapında etkisini kültürel ve profesyonel bir açıdan ele alıyor. Tarih boyunca biyolojik içgüdünün ve dünyadaki kültürleringençlere ilgi duyulmasının kaçınılmaz olduğunu ileri sürmelerine rağmen pedofilinin suç olarak görüldüğü bir toplumda yaşıyoruz. Bir diğer taraftan bu içgüdülere göre davranan kişiler suçlanırken moda endüstrisi genç kızları cinsel obje haline getiriyor. Toplumun içindeki görünen iki yüzlülük şu sorunun ortaya çıkmasına neden oluyor: Pedofili dediğimiz zaman ne demek istiyoruz? Ayrıca belgesel çocukların karşılaştığı birçok tehlikeyi konu alıyor, toplumun çocuk haklarını nasıl ihlal ettiğini ve pedofili histerisinin çocukların ve yetişkinlerin kitlesel hapsine nasıl yol açtığını ortaya koyuyor. Özetle, gençleri cinsel obje haline getiren toplumun çelişkileriyle ve şu soruyla yüzleşiyoruz: Herkes pedofil midir? 2012 yılı En İyi Belgesel dalında Medya Ödülü sahibi"} +{"text":"İspanyol pembe dizileriyle Musallat bir araya gelirse. Film, Mete karakterinin etrafında dönüyor. Mete, yirmili yaşlarında, hayatta nereye savrulsa bilemeyen, ailesinden uzak, işini sevmeyen, tam askere gitse de kurtulsak dedirten bir karakter. Bir gün babası kayboluyor ve bunun sonrasında aile bir süreliğine bir araya geliyor. Babanın kaybı uzadıkça, hikaye biraz çığrından çıkıyor; aile dramasına, depresyondaki anneye, eve gelen özel insanlara, İstanbul sokaklarında uykusuz gecelere, Türkiye sinemasındaki gizeme, Metenin arttıkça artan öksürüğüne, hastanelere ve Meteye musallat olan cinlere tanıklık ediyoruz. Tüm bunlar olurken de İstanbulda içinde olduğumuz bir bilinmezlik ve sıkıntı hali kendini gösteriyor. Deniz Tortum, bitirme tezi olarak yaptığı bu ilk filminde değişik biçimler arasında hiç bocalamadan gezinmeyi başarıyor. Dramatik ciddiyetin camp hissiyle birlikteliğinden ortaya çıkan soyut pasajlar tekinsiz bir atmosferin sınırlarında dolaşıyor."} +{"text":"Dönüş sesle görüntünün kendi içinde yepyeni bir hikaye yaratacak şekilde bir araya geldiği, derinlikli ve samimi bir çalışma. Antony and the Johnsonstan Antonynin tüyleri diken diken eden ve içimize işleyen sesi, grubun muhteşem müzikleri ve video sanatçısı Charles Atlasın keskin bakışı bir araya gelince ortaya Dönüş gibi büyüleyici bir iş çıkmış. Birbirinden ilginç on üç New Yorklu kadını birer ezgi gibi müziğin içine ve sanatsal nesneler olarak sahnenin köşesine yerleştiren performans, her birinin hikayesini ve kimliklerini Antonynin şarkılarıyla yeniden yorumlamamızı sağlıyor. Turne boyunca Antony incelikli ruhu, heyecanlı ve heyecan veren etkileşimi ve bambaşka bir dünyanın kapılarını aralayan şarkılarıyla sadece müzik değil felsefe de yapıyor adeta. -if 2013 kataloğundan alıntı-"} +{"text":"1874 yılında genç ve güzel Anna Karenin yaptığı evlilikle St. Petersburg'un yüksek sosyetesi içerisinde çok iyi bir konuma sahiptir. Kocası Karenin Rus siyasetinin de önemli isimlerindendir. Bir gün erkek kardeşi Oblonskyden eşi Dolly ile arasını düzeltmesini isteyen ve onu Moskovaya çağran bir mektup alır. Bu yolculuk esnasında tanıştığı Kontes Vronsky'nin garda kendilerini karşılayan oğlu, genç subay Vronsky ile aralarında bir kıvılcım çakar. Moskova'da karışık aşk üçgenleri arasında düzenlenen büyük bir dans balosunda herkesin bakışları Vronsky ve Anna'nın üzerinde toplanır. Anna, karşı koyamadığı bir aşka doğru sürüklenirken, Vronsky'den kaçıp St. Petersburga ve aile yaşantısına dönmesi, ne hakkında çıkan dedikoduları engelleyebilir ne de yüreğinde duyduğu aşkı. Bu arada eşi Karenin, Anna'yı uyarır; halkın gözünde bir skandala yol açmıştır. Ama aşkın seçen kadına karşı Rus halkının iki yüzlülüğü de bu şekilde ortaya çıkacaktır..."} +{"text":"Bilgisayar mühendisligi okumus olan Se-Jin baskent Seoulde uygun bir is bulunca kasabasindan ayrilir. Baslangiçta Seoulda hayatinin en güzel günlerini yasar. Isinden çok memnundur ve erkek arkadasi da bilgisayar programcisidir. Se-Jinin hayatinin en güzel dönemi çalistigi sirketin iflas etmesiyle son bulur. Sevgilisi de yeni bir is bulup onu terk edince Se-Jin için sikintili günler baslar. Se-Jin yeni bir is arayisina çikar ve Seoulun fakir semtlerinden birine tasinmak zorunda kalir. Bir kaç is görüsmesine gittigi halde hiç kimse onu ciddiye almamistir. Dahasi kapi komsusu Dong-Chul çok garip bir adamdir. Dong-Chul beceriksiz bir gangsterdir. Patronunun yerine hapse girip çiktiktan sonra bunun ödüllendirilmesini bekler. Dong-Chul genelde meteliksizdir ayrica terbiyesiz ve sinirli bir kisiligi vardir. Yeni komsusu hakkindaki ilk izlenimiyse onun tuhaf bir kiz oldugudur. Bir gün Se-Jin Dong-Chula Hey sen, bir gangstere benziyorsun. Yasamak için ne is yapiyorsun? der. Dong-Chul ise cevaben Ben gangsterim der. Bu iki komsu birlikte yasayabilecek midir? Se-Jin is bulacak midir? Bu iki farkli kisi arasinda sevgi olusacak midir?"} +{"text":"Frank, ayakta kalmak için gereken tüm becerileri geliştirmiş, belli ki sokakların ürünü, güçlü kuvvetli bir genç adamdır. Çocukluğu babasının zamparalıkları ve ayyaşlığıyla, onu kuşatan kavgalar ve aile içi şiddetle sakatlanmıştır. Şimdi yirmili yaşlarında olan, gaddarlaşmış, hayatı kanıksamış Frank; kentin kabadayılarıyla takılır ve kafasına estiği zaman bela çıkarır. Ama aynı zamanda kim olduğunun farkındadır ve herkesin içinde güzel bir şey bulunduğuna inanır, yeter ki dünya o şeyin yeşermesini teşvik etsin. Frank için bu teşvik, Helen adında genç bir sanat öğrencisinin gülümsemesi biçiminde belirir. Helen, Frankin olumlu özelliklerini çabucak farkeder, Frank ise alternatif bir rol modelinin varlığını keşfeder. Böylece Frank, daha iyi bir hayat ihtimalini, sahip olmak isteyeceği türden bir babanın istikrarlı hayatını, kadınların müdahalesiyle idrak eder. Ne var ki geçmiş o kadar da kolay silinmez ve bir taraftan eski arkadaşları, bir taraftan da kendi korkuları ve dürtüleri, Frankin sonunu hazırlar"} +{"text":"Maquilapolis emek ihlalleri, çevresel tahrip ve kentsel kaos gibi kötü koşullar altında çalışan işçilerin hikayesi ve bir işçi olarak günlük yaşam içindeki tecrübelerinin ve sıkıntılarının gerçek bir tasviridir. Carmen ucuz işgücü için Meksikaya gelen bir çokuluslu sermaye yapısına sahip bir fabrikada çalışmaktadır. Tüm gece televizyon parçaları ürettikten sonra Carmen, kanalizasyon ve elektrik altyapısı olmayan bir mahalledeki eski garaj kapılarından kendisinin yaptığı barakasına gelir. Yıllardır zehirli kimyasallara maruz kaldığı için böbreklerinden rahatsızdır ve kurşun zehirlenmesinden zarar görmüştür. Günde altı dolar kazanmaktadır. Ancak Carmen bir kurban değil; kendisi ve çocukları için bir hayat kurmaya uğraşan, değişim için çalışan ve iş arkadaşı Lourdes ile birlikte işçi hakları için mücadele eden bir kadındır."} +{"text":"Hollanda sinemasının zaman zaman yaptığı beklenmedik çıkışlardan biri Yalnızlık Ülkesi. Belgesel yönetmeni olarak tanınan Eugenie Jansen, ilk uzun metrajlı filminde zoru başararak son derece yalın bir anlatımla çok derin bir konuyu ele alıyor. Günümüzde tam bir ırklar mozaiği görünümündeki ülkesi Hollanda'nın sömürgeci geçmişini unutmadan bir sığınmacıyla bir sömürge savaşı gazisi arasındaki dostluğu anlatıyor. Bu olanaksız dostluk, iki yalnız insanın dayanışması sonucu doğuyor. Aksi, geçimsiz bir ihtiyar haline gelmiş 80 yaşındaki Jakob, bahçesindeki bankta yatan Sudanlı genç sığınmacı Majok'a önceleri sırf kalabalık bir göçmen aile olan komşularını korkuttuğu için yakınlık gösterir. Ama zamanla onun varlığının yaşamındaki büyük boşluğu doldurduğunu fark eder. Büyükbabasıyla ineklerini güttüğü günlerin özlemini çeken ve bu yüzden günlerini çiftliklerde Hollanda'nın besili inekleriyle geçiren Majok da yaşlı adamın ona gösterdiği tuhaf yakınlığa karşılık verir. Eugenie Jansen, mesafeli yaklaştığı karakterleri Jakob ve Majok aracılığıyla iki kesimin birer belgeselini yapıp paralel kurgulayarak bir kurmaca haline getiriyor. Jakob ve kendisi gibi Uzakdoğu'daki sömürge savaşları gazilerinden oluşan arkadaşlarının, yalnızlıkla, hastalıkla boğuştukları ancak sosyal hizmetlerle biraz sıcaklık katılan ömürlerinin son demlerini içimiz burkularak izliyoruz. Hollanda'nın kozmopolitanist yapısına bakıp geçmişte onlara empoze edilen ırkçı tutumu anlamlandırmakta zorlanıyorlar. Majok aracılığıyla da Hollanda hükümetinin sağladığı yardımların sığınmacıların için hala yeterli olmadığına ve yaşadıkları kültür ve iklim şoku nedeniyle çektikleri ruhsal acıya tanıklık ediyoruz. Gücünü katıksız gerçekçiliğinden, hiçbir süslemeye, şıklığa yer vermeyen yalınlıktaki sinematografisinden ve amatör oyuncularından alan film, aynı anda eleştirel ve dokunaklı olmayı başarıyor. Bu nitelikleriyle 2002 Rotterdam Film Festivali'nde Kaplan Ödülleri'ni kazanan üç filmden biri oldu. Alin Taşçiyan"} +{"text":"Alıp Başımı Gideceğim, Alec Sothun kahramanı olduğu 57 dakikalık bir belgeseldir. Alec, Broken Manual adlı projesi için ABDde nasıl kaybolunacağı hakkında basit ipuçları veren bir rehber yazmaya başlar. Aleci, topumun kıyısında yaşayanları, kendi dünyalarını bulmak için doğal yaşam ortamlarından kaçanları bulmak için yaptığı yolculukta izleriz. Çağdaş münzeviler, ister dağlarda bir kulübe olsun ister uçsuz bucaksız çölde karanlık bir mağara, ülkenin el değmemiş yerlerinde huzur bulurlar. Bu insanların her biri farklı bir yolda yaşamayı seçmiştir. Onların niçin böyle yaşamadıklarını keşfetmeyi istedik: Bu seçimi bilerek mi yapmışlardı? Pişmanlar mıydı? Gerçekten aradıkları neydi ve onu bulmuşlar mıydı? Alecin gözünden, bu çağdaş münzevilerin niçin kaçmayı seçtiklerini anlamaya çalışıyoruz. Yönetmen, bize yeni bir fantezi sunuyor, kayboluşun düşünü."} +{"text":"Bir kadın yazar, 2. Dünya Savaşı sırasında yaşadıkları hakkında bir kitap yazmaya karar veriyor. Yaşadıklarını Daha canlı kılmak, başkalarının da savaştan nasıl etkilendiğini araştırmak için 1946 yılında Guernsey Adasına gidiyor, burada ada sakinleriyle beklenmedik bir bağ kuruyor. Onlardan savaşla ilgili anılarını dinliyor. Film, ada sakinlerinin anlatımlarına göre onların yaşadığı anılara odaklanıyor. Ada sakinleri nasıl mucizevi bir biçimde yaşadıklarını anlatıyorlar. Yazar da, bomba atılan yıkık bir balkondan tam düşmek üzereyken son anda kurtarılmıştır. Böylece adada yaşayanlarla güçlü bir bağ kuruyor. Film, savaşın acımasızlığını, insanlığı yok edişini bir kez daha gözler önüne sürüyor. Özellikle geriye gidişlerde savaşın getirdiği yıkımlar ve insanlarda uyandırdığı dehşet havası son derece gerçekçi bir biçimde verilmiş."} +{"text":"Kardeş olan Raziye ve Kanber Hoca, Kamil ile Şerifeye aşıktır. Fakat Kamilin annesi Hatice oğlunu Raziyeden ayırır ve Kanberin sevgilisi Şerife ile evlendirir. Sevdiklerine kavuşamayan kardeşler köyü lanetler ve bunun için Kulyas cinleri ile anlaşma yapar. Aynı dönemde Raziye de, Şerife de hamiledir ve ikisinin de kızı olur. Kendi kızını korumak isteyen Raziye bebekleri değiştirir. Raziyenin aldığı bebek talihsiz bir şekilde ölür, Şerife ise kendi bebeği sanarak Meleki büyütür. Başka köyde yaşayan çoban Hasanı büyü ile zengin eden Raziye, Hasanın oğlu Emrah'ın Melek ile evlenmesini şart koyar. Bu yüzden birbirlerine aşık olan İsa ile Melek ayrılır ve Melek, Emrah ile evlenir. Yıllar sonra köye geri dönen İsa, korkunç bir sırrı açığa çıkaracaktır. Eski büyünün bozulmaması için her beş senede bir kurban verilmelidir ve sıradaki kurbanlar Emrah, İsa ve Melektir."} +{"text":"Valeria, 17 yaşında ve hamiledir. Puerta Vallarta'da deniz kenarında üvey kardeşi Clara ve erkek arkadaşı Mateo'yla birlikte annelerine ait evde yaşamaktadır. Valeria, epeydir görmediği annelerinin bu durumdan haberdar olmasını istemez. Ama içinde bulundukları ekonomik zorluk ve çocuğun sorumluluğunu omuzlarında hisseden Clara, anneleri Nisan'ı aramaya karar verir. Nisan'ın gelmesiyle birlikte, Valeria'nın neden annelerini çağırmaktan çekindiğini anlamaya başlarız. Lucia'dan Sonra (2012) ve Kronik'le (2015) kendine has bir hayran kitlesi edinen Meksikalı yönetmen Michel Franco, artık imzası sayılabilecek gözlemci ve mesafeli bakışıyla karanlık ve incelikli bir kadın hikayesi anlatıyor. Cannes'da Belirli Bir Bakış ödülü kazanan Nisan'ın Kızları, karmaşık aile ilişkilerini didikleyen, cevaplanması çok da kolay olmayan ahlaki sorular sorarken, acımasız ve hesapçı anne rolündeki Emma Suarez'in göz kamaştırıcı performansıyla akıllardan çıkmıyor."} +{"text":"Bulgaristanın bir köyünde yaşayan fakir çalgıcılar Kiki ve Miki'nin tek hayali plak çıkarıp, meşhur olmaktır. Belçika'ya vize çıkmasını bekleyen ikiliyi pazarlayıp para koparabilmek için köyün kurnazı Biznesmen Bayram, Belçikada tanıdığı Plakçı Şehmuzu ayarlar. Kiki ile Mikinin gelişini öğrenen Şehmuz onları para kaynağı olarak görüp her türlü dolandırıcılığı yapma peşindedir. Kiki ve Mikinin geleceği saati Şehmuzun sekreteri yanlış anlar ve ikili yanlış taksiye binerek, Şehmuz zannettikleri bambaşka bir adamın kapısını çalarlar. Bu esnada şehirde Sabit adında bir komiser de Bakan Kemalin çaldığı ünlü bir tabloyu bulmanın peşindedir. Bakan Kemal gerilen olaylardan dolayı tabloyu elinden çıkarmak ister, tablonun teslimatı Kuryeci Neco tarafından yapılacaktır. İşte Kiki ile Miki'nin yanına gittikleri adam da Neco'dur..."} +{"text":"Sessiz bir aile babası olan Nels, kar temizleyiciliği yapmaktadır. Rocky Dağlarındaki gösterişli bir kasabanın kardan etkilenmemesini, yolların daima açık tutulmasını sağlar. Eşiyle birlikte turistlerin sıkça ziyaret ettiği bu yerde, konforlu bir kulübede, mutlu bir yaşam sürmektedir. Nels bir süre sonra bu sakin ve huzurlu kasaban ayrılmak zorunda kalır. Çünkü oğlu bir uyuşturucu baronu tarafından öldürülmüştür. Vakit kaybetmeden intikam almak için oğlunu öldüren adamın peşine düşer. Bu alışılmadık kahraman, avcılık yeteneklerini kullanarak sıradan bir insandan, yetenekli bir katile dönüşür ve karteli parçalamayı amaçlar. Nels'in yaptıkları, tahmin edilemez bir gangster olan Viking ile rakip bir mafya patronu arasında bir bölge savaşına yol açar."} +{"text":"Ayhan, en yakın arkadaşına gizliden gizliye aşık, hayatını masal kitapları yazarak devam ettiren fakat asıl hayali bir roman yazmak olan romantik, duyarlı biridir. Yeşim ise enerjik, şakacı, rahat ve hayat dolu bir kadındır. Fakat Yeşim yakında, tıpkı daha çoçukken kaybettiği annesi gibi önemli ve riskli bir ameliyat geçirecektir. Yeşim ölümden korktuğu halde bu konuda şakalar yaparak çevresini her ihtimale karşı hazırlamaya çalımaktadır. Bir gün Ayhan'ın hastane ziyaretinde ona iki adet zarf verir. Kötü sonuç halinde cenazesinde açmasını ister. Ayhan, bir gün Yeşim'in ölüm haberini alır ve sarsılır. Cenaze sırasında Yeşim'in istediği gibi ilk zarfı açar. Yeşim ikinci zarfın açılması için biraraya gelmesi gereken kişileri yazmıştır bu zarfa. Cenazeden sonra 3 kadın 2 erkek Yeşim'in notunda yazan adrese doğru bir yolculuğa çıkarlar. Bu iki günlük yolculuk boyunca Eğlenceli, heyecanlı, duygusal olaylarla, ölümü, aşkı, ve arkadaşlığı tekrar tekrar keşfedeceklerdir."} +{"text":"Oasis: Supersonic ikonik İngiliz rock grubu Oasis'in inanılması güç yükselişini anlatıyor; üstelik, kendi kelimeleriyle. Daha önce görülmemiş arşiv görüntülerine dayanan film, Manchester'ın fakir bir mahallesinden gelen Gallagher kardeşlerin üç yıl içinde tüm zamanların en büyük müzik gruplarından birine dönüşmelerinin hikayesi. Grup daha en baştan çok iddialı; \"işte bu yüzden dünyanın en iyi müzik grubu olacağız,\" diyor Noel Gallagher bir noktada. Film yüksek enerjisini sadece müziklerden değil, film boyunca konuşan, geçmiş zaman görüntülerine açıklama getiren, küstah ama sevimli ve aşırı komik ikiliden, Gallagher kardeşlerden alıyor. İki kardeş arasındaki gerilimli sevgi-nefret ilişkisi filmin belkemiği. Amy belgeselinin yönetmeni Asaf Kapadia bu kez yapımcı koltuğunda, yönetmen Mat Whitecross'la birlikte, enerjisi ve duygusu bol, tariflere sığmayan bu İngiliz grubunu tam özlemişken yeniden hatırlatıyor."} +{"text":"Yıl 1846, İskoçya'dan yola çıkan bir ticaret gemisi sisli bir günde fırtınaya yakalanır ve büyük kayalara çarparak parçalanır. Ancak bu 16 kişilik ticaret gemisinde herkes ölmez ve sadece 3 kişi bile olsa hayatta kalmayı başarır. Hayatta kalan bu 3 kişi sonunda kendilerini haritada yerini bulamadıkları ancak onlar için bir kurtuluş sayılacak bir adada bulurlar. Ancak sis sonrasında önlerinde beliren bu adaya çıkan üç denizci bu adayı ilk karaya ayak bastıkları andan itibaren tuhaf bulurlar. Adaya geldikten bir kaç gün sonra ise koca adada sadece 4 kişi olduğunu öğrenirler. Fakat tuhaflıklar bu kadarla da bitmemektedir. Çünkü denizciler adadan gitmek istedikçe bu 4 kişi onlara sürekli engel olmaya çalışır. Artık bıçak kemiğe dayanır ve adada gerçekten neler olduğunu öğrenmeye karar verirler!"} +{"text":"Geceyarısı Ekspresi'nin yazarı Billy Hayes, Türkiye'yi tek taraflı ve olumsuz yansıttığı için burada yıllardır 'istenmeyen adam' konumundaydı. Hayes, kendi vicdanını temizlemek ve Türklerle barışabilmek adına yıllar sonra Türkiye'ye dönmeye karar verir. 1975 yılında uyuşturucu kaçakçılığından dolayı yattığı İmralı Hapishanesi'nden kaçtıktan sonra Amerika'ya dönüp şöhreti yakalayan Billy Hayes pek çoğumuz için tanıdık bir isim. Yazdığı kitaptan uyarlanan, Oliver Stone'un senaryolaştırdığı ve Alan Parker tarafından çekilen Geceyarısı Ekspresi 1978'de Cannes Film Festivali'ndeki olaylı prömiyerinden sonra kimsenin beklemediği kadar ses getirdi. Ancak Türkiye için herhangi bir filmden çok daha öte bir etkiye sahip oldu ve filmin Türkiye'de gösterimi yasaklandı. Hayes, Türkleri tek taraflı ve olumsuz olarak yansıttığı için yıllarca suçlandı. Yapımı sekiz yıl süren ve ilginç anekdotlarla dolu olan bu belgesel, filmin hikayesini Parker, Stone ve o dönemde Hayes'i tanıyan birçok insan üzerinden anlatıyor. Filmi günümüzde değerli kılan şeyse, artık 60'larında olan Hayes'in Türklerden özür dilemek istediğine karar vermesi. Ziyaretine önce izin verilmiyor. Sonra beklenmedik bir davetle polis teşkilatı yıllık konferansına davet ediliyor. Bir insanın hayatının bir ülkenin kaderiyle kesişmesi ve bunun her ikisi için doğurduğu sonuçlar üzerine sürükleyici, düşündürücü, birçok soru işaretine cevap verebilecek bir film."} +{"text":"Gözü pek ve inatçı Antigone, öldürülen kardeşi Polyneikes'in iki paralık edilmiş cesedinin akbabalara ve köpeklere yem olasına izin vermeyip onu gömerek, Thebai tiranı Kreon'a başkaldırır. Kreon, halkın yüreğine isyan tohumları eker korkusu ile, Oidipus'un asi kızının ceza olarak canlı canlı gömülmesini emreder. Sofokles'in ebedi tragedyası farklı kitle iletişim araçları yoluyla kırılıp yansır: Ozan Hölderlin'in 18. yüzyıl sonlarından Almanca çevirisi, Brecht'in 2. Dünya Savaşı sonrası sahne uyarlaması ve Straub-Huillet'nin, Sicilya'daki antik Teatro di Segesta'da beş haftada çektikleri, 90'lardan bir film yorumu. Antigone efsanesi, yüzyıllar boyunca dramatik gücünden; kana susamışlık ve anlayışsızlık, bilgelik ve fedakarlık temalarından hiçbir şey kaybetmez, savaşın ve soykırımın ardından her zamankinden daha çok yankılanır."} +{"text":"Sedef ve Alper aşklarının taçlandırmak üzerelerdir. Alper ve ailesi Sedef'i istemeye giderler. Sedef'in dedesi Emekli Albay İskender, Alper'in askerliğini bedelli yaptığını öğrenince bu evliliğe rıza göstermez. Şimdi ortada çözülmesi gereken büyük bir problem vardır. İskender bu evliliğe tek bir şart ile izin verir. O da Alper'i kendisinin çiftliğinde 30 günlük bir askeri eğitime tabii tutmak. Alper bu teklifi kabul eder ancak bu sandığından çok daha zor durumlarla karşılaşacağından haberi yoktur. İskender, en ağır askeri eğitimi uygular. Alper isyanlar içerisinde İskender'in verdiği eğitimleri yapar. Alper, eğitim sırasında İskender'in vasiyetini bulur. Artık Alper için durumu tersine çevirme fırsatı doğar. Ancak ortada yarım kalan bir aşk ve giderek hafızasını kaybeden bir adam vardır. İskender Alzheimer'dır ve Alper vasiyeti İskender ölmeden yerine getirmek için beraber yola çıkarlar."} +{"text":"Genç bir muhasebeci olan Manuel iftiraya uğrar ve işlemediği bir suçtan dolayı 1977 yılında Modelo hapishanesine atılır. Yargılanmayı beklerken işlemediği suçtan dolayı beklenmedik bir şekilde 20 yıl ceza ile karşı karşıya kalır. Hapishanede mahkum olarak geçirdiği sürede dayak yer ve dayanılmaz işkencelere maruz kalır. 1976/78 yılları La Transicion diye adlandırılan demokrasiye geçiş dönemidir. Bu dönem modern İspanyol tarihinin rejim değişikliğini kapsayan bir dönemdir. Hapishanelerde uygulanan orantısız güç ve işkencelerden dolayı birçok mahkum sisteme boyun eğmiş olsa da, genç Manuel defalarca işkence görmesine rağmen bu sisteme boyun eğmek istememiştir. Manuel hücre arkadaşı Pino'nun aracılığıyla, kendisi gibi sıradan mahkumların hakları ve af talepleri için direniş mücadelesi veren Copel isimli grubun lideri ile tanışır. Onlara göre bu şartlardaki her mahkumun hapishaneden kaçmaya hakkı vardır. Manuel, kendisini sıklıkla ziyarete gelen kız arkadaşı sayesinde hapishanede uğradığı işkenceleri basına sızdırmayı başarır, bu haberler mahkumlardan ve dışarıdaki sivil halktan karşılığını bulacak bir mücadeleyi ateşler. Manuel kısa sürede direniş hareketinin lideri konumuna gelir. İspanya'nın demokrasiye geçiş döneminde, Manuel İspanya'daki tüm hapishanelerin mahkumlarını sisteme karşı mücadelede birleştirip, hapishane yasalarını sonsuza dek değiştirecek mücadelesine başlamıştır."} +{"text":"Theo Conroy orta yaşlarında başarılı bir adamdır ve kendinden çokça genç olan ünlü oyuncu Susana ile evliliğini sürdürmektedir. İlişkilerindeki tek sorun Theo'nun ufak kıskançlıkları ve yine onun geçmişinde yatan karanlık anılardır. Nereye giderlerse gitsinler, Theo geçmişin izlerinden kaçamamaktadır. Bu ve Theo'nun kıskançlıkları evliliklerinde üzerinde pek de konuşulmayan sorunlara yol açmıştır. Bu nedenle altı yaşındaki kızlarını Ella'yı da alıp biraz aile zamanı geçirmek üzere büyüleyici bir Galler kasabasına tatile gitmek üzere yola çıkarlar. Vardıklarında ise onları bekleyen inanılmaz doğal güzellikler ve büyüleyici mimarisiyle karşılaştıkları peri masalı karşısında adeta dilleri tutulmuştur. Bu üç kişilik ailenin bilmediği kaldıkları evin ve etrafındaki tüm o güzelliklerin yakın bir zamanda en karanlık kabuslarına dönüşeceğidir. Geçirdikleri zaman boyunca geçmişteki hatalara ve günahlara yapacakları bu yolculukta onları nelerin beklediğine dair en ufak bir fikirleri bile yoktur!"} +{"text":"Uncle Peckerhead, üç kişiden oluşan bir punk-rock grubunun macerasını ele alan hem korku hem de komedi öğeleri içeren eğlenceli bir yapımdır. Bu grup, farklı işlerde çalışmaktadırlar ve bunun yanı sıra müzik kariyerlerinde ilerleme kaydetmek istemektedirler. İlk turlarına çıkmak için işlerini bırakırlar ve daha bu yolculuklarına başlamadan aksilikler onları bulmaya başlar. Tura çıkacakları minibüsü artık kendileri seçemedikleri için geceleri insan yiyen bir canavara dönüşen bir adamla tanışmak zorunda kalırlar. Bu adamın başlarına açacağı belalardan haberleri olmadan ona güvenirler ve hayatlarına dahil ederler. Bu adamın kendilerine söylediği yalanlardan haberleri olmadan devam ettikleri yolda, gün geçtikçe gerçeklere rastlayacaklar ve yaptıkları hatanın farkına varacaklardır. Artık kariyerlerinin önündeki en büyük engel başarısızlık veya şanssızlık değil, bu yalancı vahşi adamdır. Bakalım grubumuz yalanlardan ve korkunç gecelerden kurtulup aradıkları şansı elde edecekler mi? Yoksa bu canavar onlara son gecelerini mi yaşatacak?"} +{"text":"Bu, Greenaway tarafından çekilen bir libretto ve Louis Andriessen tarafından bestelenen \"Rosa\" adlı 1993 operasının TV uyarlaması. \"Rosa\", her biri ünlü bir bestecinin ölümünü konu alan, bazıları gerçek, diğerleri kurgusal olan 10 operadan oluşan bir dizinin ilkidir. \"Rosa\" ikinci kategoriye girer; Amerika'da müzik okumaya giden ancak zamanının çoğunu sinemada geçiren ve özellikle Westernler tarafından büyülenen Brezilyalı Juan Manuel de Rosa'nın hikayesini anlatıyor. Şimdi 32 yaşında olan ve terk edilmiş bir Uraguay mezbahasında yaşayan Rosa, Westernlerde uzmanlaşmış, Hollywood'un önde gelen bestecilerinden biri haline gelir. Ayrıca 19 yaşında güzel bir nişanlısı vardır, Esmeralda. Bir gün kovboylar mezbahaya gelip hem Rosa'yı hem de Bola'yı öldürür."} +{"text":"40'lı yaşlarının başında olan David ailenin tek erkeğidir. Babasını 10 yıl önce kaybetmiş David, bunama hastalığına sahip olan annesine bakmakla yükümlüdür. 1990'da geçen David adında yalnız bir bekar, yaşlanan annesine bakmanın günlük zahmetinden bir kaçış arar. Artık hayatına yeni bir kadın eklemek istediği için video flört servisine kayıt olur. Video flört servisi aracılığıyla bir ortak ararken Rent-A-Pal adından garip bir VHS kaseti keşfeder. Büyüleyici ve karizmatik Andy'nin ev sahipliğini yaptığı kaset, ona çok ihtiyaç duyulan arkadaşlık, şefkat ve dostluk sunar. İlk izlediğinde kaseti çok garip bulsa da, ard arda defalarca izlemesinden sonra Andy'nin ihtiyacı olduğu arkadaşı bulduğunu fark eder. Andy'le saatlerce vakit geçirir, oyunlar oynar ve birlikte içerler. Ancak Andy'nin arkadaşlığının bir bedeli vardır ve David, giriş ücretini karşılama konusunda çaresizce mücadele eder. Bakalım David bu giriş ücreti olan ömür boyu arkadaşlığı karşılayabilecek mi?"} +{"text":"Arielle yaşadığı küçük kasabada kalıbına sığmayan ve en başından beri ait olduğu yerin orası olmadığını bilen genç bir kadındır. Annesi ve annesinin sevgilisi ile yaşadığı sorunlar ise onun bu duygusunu daha da beslemektedir. Bu küçücük kasabada sıkışıp kalan Arielle'in tek bir hayali vardır. Ünlü olmak. Ne pahasına olursa olsun bu hayalinin peşinden gitmeye kararlı olan Arielle, bir gün kasabaya yeni gelen Dean'e ilgi duyar. Dean, hapishaneden şartlı tahliye ile çıkmıştır ve babasının yanına taşınmıştır. Bir gün Arielle, gitmek için biriktirdiği paranın ortadan kaybolması üzerine gemileri yakar ve Dean ile birlikte yola koyulur. Daha ilk andan hırsızlık yaparak maceraya başlayan çifti ileride çok daha adrenalin dolu olaylar beklemektedir. Çünkü Arielle, bu durumu ünlü olma hayalini gerçekleştirmek için kullanır ve yaptıkları hırsızlıkları sosyal medyada paylaşmaya başlar. Kısa sürede artan takipçi sayısı onları daha büyük suçlara sürükler!"} +{"text":"1996 yılında vizyona giren The Craft filminin devamı olarak yayınlanmış bu filmde ana kahraman Lily'dir. Annesi ile birlikte yaşayan Lily, hiç istememesine rağmen annesinin erkek arkadaşı ve üç erkek çocuğuyla birlikte yaşamak zorunda kalır. Eviyle beraber okulunu da değiştiren Lily hem evde hem okulda üç üvey erkek kardeşinin zorbalıklarına maruz kalır. Sınıfında tanıştığı Tabby, Lourdes ve Frankie Lily'de bir gariplik olduğunu fark ederler. Çok geçmeden onun kendileri gibi bir cadı olduğunu ve güçleri olduğunu öğrenirler. Uzun zamandır aralarına bir dördüncü cadıyı arayan bu üçlü Lily'i ikna eder ve güçlerini birleştirirler. Bir süre Lily güçlerini diğer insanlar üzerinde çok sık kullanmaya başlar ve bu dört cadı arasında sorunlara sebep olur. Asıl sorun Lily'nin annesinin erkek arkadaşı Adam'ın Lİly'nin güçlerini en başından bilmesi ve onları istemesidir. Bu güçleri almak için her şeyi yapacak olan Adam'la başa çıkmak dört küçük cadıya kalmıştır. Her şeyin üstüne Lily'nin evlatlık olduğunu öğrenmesi olayları başka bir pencereye taşır."} +{"text":"Filmin başında üç arkadaşın kano ile nehirde seyahat ettiğini görüyoruz. Bu üç arkadaş ünlü bir rock grubu olan Sled Dog'un üyeleridir. Grup çıkardığı hit parça olan \"Backfire\" şarkısından başka başarılı parça yapamamıştır. Bunun sonucunda depresyona giren grubun hem gitarist hem şarkı yazarı olan Rick, ilham için eski yerli ormanlarına doğru keşif yapmak ister. Daha ilk varış noktalarında üç kız ile tanışırlar. Bu kızlardan biriyle yakın ilişki kuran grubun solisti Mitchell kızın onlarla gelmesini ister. April'i de aralarına aldıktan sonra dört farklı varış noktasında kamp kurma hedefi olan grup kanolarla yolculuğa çıkarlar. Vardıkları her noktada kamp yapıp, Rick'in onlar için aldığı uyuşturucuyu hep birlikte her gece alan grup garip şeyler görmeye başlar. Rick ile Mitchell bazı sesler duyup, ormanın içinde değişik yaratıklar görür. Bu sırada fazla uyuşturucu alan April başında ağrı hisseder ve bunun sonucunda ölür. Bakalım bu gizemli yolculuğa bir şarkı uğruna çıkmış olan grubun başına neler gelecektir?"} +{"text":"Modern mimarinin efsane isimlerinden, Finlandiya denince ilk akla gelen tasarım gurusu Alvar Aalto'nun yaşam öyküsünü, çalışmalarını ele alan Aalto, Alvar'ın mimar eşi Aino ile aşkını da ilk kez gözler önüne seriyor. Film izleyiciyi ikilinin yaratıcı süreçlerine dair sinemasal bir tura çıkartırken, Finlandiya'daki yapılardan Rusya'da bir kütüphaneye, MIT kampüsünde bir yatakhaneden Paris yakınlarındaki bir koleksiyonerin evine, Venedik'te bir köşkten artık kültleşmiş Aalto vazosuna, dünyanın çeşitli yerlerindeki ikonik binalarını ve tasarımlarını da ziyaret ediyor. Filmin tamamlanması için Aalto Vakfı, yönetmen Suutari'ye kaynaklarına erişim sağladığı gibi Aalto ailesi de Aino ile Alvar arasındaki özel mektupları, birçok fotoğraf albümünü ve bazı 8mm film çekimlerini de teslim etti"} +{"text":"Anonim, intihal ve kıskançlık üzerine bir hikaye Yüksek bütçeli gişe filmlerinin dünyaca ünlü yönetmeni Emmerich, son filminde zor bir işe kalkışıyor ve Shakespeare bir düzenbaz mıydı? gibi kışkırtıcı bir sorunun yanıtını vermeye çalışıyor. Film, İngiliz edebiyatının ve hatta dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Shakespearein eserlerinin üzerindeki şüpheyi tartışıyor. Yıllardır alanın uzmanları tarafından tartışılan bu konunun on yıldır aklını kurcaladığını söyleyen Emmerich nihayet gereken cesareti bularak filmi gerçekleştirmiş. Konu, 16. yy. İngilteresi olunca, ortalık kabarık eteklerden, korselerden ve peruklardan geçilmiyor. Fakat, filmi bir kostümlü dramanın ötesine taşıyan, ileri sürdüğü tezin başarıyla altından kalkması ve intihal üzerine yürütülen sofistike bir tartışma."} +{"text":"16 Mart 2003'te, Ortadoğu sorunuyla ilgili neredeyse kesintisiz devam eden görüşmeler sırasında ve Irak Savaşı'ndan hemen önce, bazı basın ajansları tarafından, gazetelerde sadece birkaç satır yer tutan veya televizyonlarda 45 saniye gösterilen küçük ve trajik bir olayın haberi yapıldı: Gazze Şeridi'nde, genç bir Amerikalı barış aktivisti, bir Filistinlinin evinin yıkılmasını engellemeye çalışırken bir İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülmüştü. Birkaç hafta sonra, bazı medya haberlerinde, olayın geçtiği yerde İsrail askeri polisinin bir inceleme yaptığından ve Rachel Corrie'nin ölümünün bir kaza olduğundan söz edildi. Olayı gözleriyle gören pek çok tanık, buldozer şoförünün Rachel'i bilerek öldürdüğünü iddia etmesine karşın, bağımsız bir araştırma yapılmadı ve olay unutuldu."} +{"text":"Oscar Ödülleri Töreni'nde \"En İyi Belgesel dalında aday olan \"Tupac: Resurrection\" Türkiye'de ilk kez exclusive olarak MTV Türkiye'de. Hip-hop dünyasının en önemli isimlerinden Tupac Shakur'un sansasyonel hayatını tüm açıklığıyla ortaya koyan en kapsamlı ve gerçek film \"Tupac: Resurrection\" sinema ve müzik eleştirmenlerini aynı çizgide birleştiriyor. Shakur'un hayatını kendi sözleri ve müziği ile birlikte dramatik ve duygusal bir şekilde anlatan belgesel ayrıca çarpıcı görüntülerle de dikkat çekiyor. Shakur'un çocukluğundan günümüze iyi, kötü en özel anlarının yer aldığı ve anlatıldığı filmde Tupac'ı gerek kendi ağzından gerekse annesi eski siyah panter üyesi Afeni Shakur'dan öğrenebilirsiniz. Rap dünyasının güçlü, cesur ve idealist kahramanlarından biri olarak görülen Tupac Shakur aynı zamanda dugusallığıyla da bilinen büyüleyici bir şair. Tupac: Resurrection, Tupac ile yapılan ve kendi sözlerinin de yer aldığı ilk film olma özelliğini taşıyor. Bununla beraber filmde Tupac'ın daha önce gösterilmemiş konser görüntüleri, şiirleri ve günlüğünden alınmış sözlere de yer veriliyor. Filmin müziklerinde ise Eminem, the Notorious B. I. G, Don Mclean, Stevie Wonder ve Elton John gibi isimler yer alıyor."} +{"text":"Yönetmenin, Zemyla ile başladığı Ukrayna üçlemesi için çektiği filmlerden biri Arsenal. 1917`de, Brest-Litowsk günlerinde, Ukrayna`yı işgal eden Alman kuvvetlerine karşı yürütülen savaş sahneleriyle ve üç oğlu cephede bulunan anneye yapılan kesmelerle açılır film. Esas dertse Almanlardan ziyade ülke içerisinde vuku bulan iç karışıklıklar... Ukrayna, \"kardeşler\" arasındaki keskin kamplaşmaya ve şiddetli bir sivil savaşa doğru yuvarlanmaktadır. Askerden terhis olan Timosh, buram buram Dovzhenko biçimciliği/ustalığı kokan bir tren kazasına maruz kalır. Kazadan mucize eseri kurtulan Timosh, filmin merkez karakteri. Mevcut kutuplaşmanın iki bloğu karşı karşıya getirdiği ortamda, Sovyetler çatısı altına girme emelindeki yoldaşlar grubuna dahil oluyor. Mühimmat fabrikasındaki emekçileri de örgütlüyor. Karşı/devrimci ve revizyonistlerden oluşma gerici grupsa, Sovyetler`den kopuşu ve tam özgürlüğü savunuyor. Ukrayna`nın \"özgürlüğünü\" dillerine pelesenk eden bu milliyetçi grup, bir Christ kutlamasında kalabalığı hamasi/maneviyatçı söylemlerle galeyana getiriyor. .. Üç yüz yıldır Rusya`nın baskısı altında olduklarından bahsediyorlar."} +{"text":"Tolstoy'un destansı başyapıtı, yönetmen Sergei Bondarchuk tarafından kusursuz bir şekilde beyazperdeye aktarılıyor. Oscar ödüllü bu başyapıtta, Rusya'da 1805'de başlayan olaylar dizisi, beş aristokrat ailenin öyküsü etrafında anlatılır ve 1812'de Napolyon'un Rusya'yı işgaliyle zirve yapar. Tolstoy'un dört ciltlik bu dev eserindeki tarihi detayların inanılmaz bir özenle aktarıldığı filmde, 45 dakikalık savaş sahneleri o kadar gerçekçidir ki çekimlerde 120.000 kişilik bir ordu oluşturulmuş ve pek çok at öldürülmüştür. Sovyetler Birliği'ndeki müzelerden alınan eşyaların kullanıldığı film, gerçeğe son derece yakındır. \"Savaş ve Barış\", aynı adlı romandaki duyguları ve atmosferi de başarıyla sinema diline aktarır. \"Edebiyatla sinemanın kusursuz evliliği\" olarak nitelendirilen filmin çekimleri tam yedi yıl sürmüş, yapımda binlerce oyuncu rol almış ve dönemin koşullarında 100 milyon dolara mal olmuştur. alıntılayan: lahanaman"} +{"text":"Öldürme Emri, 1966 İngiltere yapımı dramatik savaş filmdir. Özgün adı The Blue Max olan film Türkiye'de Aralık 1968'de sinemalarda gösterime girmiştir. Filmin özgün adı I. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın en büyük onur nişanı olan Pour le Merite 'in gayrıresmi adı olan Blue Max madalyasından gelmektedir. Jack D. Hunter'ın aynı adlı romanından senaryosunu Ben Barzman, Basilio Franchina, David Pursall, Jack Seddon ve Gerald Hanley'in birlikte uyarlayıp yazdıkları filmin yönetmeni John Guillermin'dir. Başlıca rollerinde George Peppard, James Mason, Ursula Andress ve Jeremy Kemp oynamışlardır. Özgün müziklerini Jerry Goldsmith'in yaptığı filmin görüntü yönetmeni Douglas Slocombe'dur. I. Dünya Savaşı sırasında Alman hava kuvvetlerinde görevli genç bir pilotun yükselme ve madalya alma hırsı yüzünden çevresindekilere verdiği zararlar konu edilmektedir. Film dört dalda birden aday gösterildiği BAFTA ödüllerinden \"renkli film dalında en iyi sanat yönetimi\" ödülünü aldı."} +{"text":"Hiçbir şehrin yeraltı kültürü Tokyo'daki kadar canlı ve tuhaf değil. O dünyanın içinde de kimse bu müzisyenler gibisini yapmıyor. Radikal turntablizm yapan Otomo Yoshihide, deneysel elektronikçi Numb ve klasik enstrümanları kendince dönüştüren Sakamoto Hiromichi gibi isimler sayesinde Tokyo avant-garde müzik dünyasının yenilikçiliği dünyaca takdir ediliyor. Müzik Zaten Umurumuzda Değil, müzik ile gürültü arasındaki çizgide cambazlık yapan, Japonya'nın en yenilikçi altı müzisyeniyle tanıştırıyor bizi. Performanslarının büyüleyici tarafı, yarattıkları müziğin hem ses hem şekil itibariyle içinde yaşadıkları şehirle olan entegrasyonu. Terk edilmiş depolarda, hurda yığınlarının arasında ya da işlek kavşaklarda, o mekanlarla bütünleşen sesler yaratıyorlar. Filmin baş döndürücü montajı zihni sersemletirken kalbi fethediyor. Müzik Zaten Umurumuzda Değilsadece müzik ya da anti-müzik hakkında bir film değil, aynı zamanda bir şehir, bir toplum ve gelecek hakkında bir tür çok boyutlu şiir."} +{"text":"Amerika bugün FBI ile gurur duyuyorsa bunda hiç şüphesiz ki J. Edgar Hoover'ın on yıllarca kendisini mesleğine ve büroya adamış olmasının etkisi var. 20. yy'ın en tartışmalı, en esrarengiz ve en güçlü portrelerinden biri olan J. Edgar'ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanan filmde ünlü FBI başkanının gençliğinden başlayarak Amerikan Adalet Bakanlığındaki yükselişine ve neredeyse 50 yıl boyunca Federal Büro üzerindeki etkisine beyazperdeye taşınıyor. Ondan nefret edenler, mecburen saygı gösterenler ve samimi biçimde hayranlık besleyenler... Elinde bulundurduğu büyük güce rağmen, korkuları, zaafları da olan, kapalı kapılar ardında sakladığı büyük sırlarla kariyerini, hayatını mahveden bir adam. Hoover'ın meslektaşı Clyde Tolson ile eşcinsel bir aşk yaşadığı iddiaları o döneme damgasını vurmuştu. Alıntılayan: cerebrum"} +{"text":"Yeni evlenen çift Justin ve Micheal evliliklerini Justine'nin ablası Claire'nın malikanesinde, görkemli bir davet ile kutlarlar. Fakat bu iki kız kardeş yapı itibariyle birbirlerine ters karakterdedirler. Justine depresyona, drama ve melankoliye yakın ve yatkın bir kadınken, Claire kız kardeşine göre daha normal olan taraftır. Justine'nin düğün gününde ise ailede herkesin kendine has arızları bir bir ortaya çıkmaya başlar. Tam da bu kutlama esnasında Melankolia adlı bir gezegen, şimdiye kadar güneşin arkasında saklı kaldığı yörüngeden çıkarak dünyaya doğru gelmektedir. Şimdi herkesin kıyameti kendisine göredir... Filmini \"Bu bir düğün, melankoli ve psikolojik bir felaket filmi.\" sözleriyle nitelendiren sıradışı yönetmen Lars Von Trier'in son işi olan Melankolia'nın başrollerini Cannes'da bu filmdeki oyunculuğu ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü alan Kirsten Dunst ve yönetmenin bir önceki filmi Anti Christ 'te de beraber çalıştığı Charlotte Gainsbourg üstleniyor. Senaryosu da Lars von Trier'e ait olan filmin eleştirmen notu ise, Cannes'da yarattığı tartışmaya rağmen oldukça yüksek."} +{"text":"Dev bir meteor dünyaya doğru yaklaşmakta. İnsanlar korkuyla bekleşmektedir. Çarpışma, Los Angeles sahilinin birkaç mil ötesinde gerçekleşecektir. Çok geçmeden çarpışma gerçekleşir ancak sonuçlar beklenmedik olur. Bu bir meteor değil, uzaylı bir ırkın çıkarma gemisidir. Yaratıklar, süratli, çevik ve çalışkandırlar. Yollarına çıkan her şeyi katlederek Santa Monica'ya doğru taaruza geçmişlerdir. Tabi ki, Amerikan ordusu boş durmaz. Çavuş Nantz liderliğinde özel bir müfreze Santa Monica'yı tahliye etmek, sivilleri kurtarmak ve hatta yaratıkların çok gizemli güç kaynağını yok etmek için yola çıkarlar. Savaşın nihayeti, insanlık için hala bir umut olup olmadığını da ortaya koyacaktır. Olası bir zafer, dünyanın diğer şehirleri için de istilaya karşı direnme gücü verecektir."} +{"text":"Monte Helmanın 1971'de yönettiği two lane blacktop tarihin belki de tek existansiyel otomobil filmi olarak ders kitaplarına geçti. Beach boys üyesi denis wilsonun tamirci, dönemin en ünlü folk şarkıcısı james taylorın şoför ve varren oatesın çok konuşan gto sahibi olarak rol aldığı filmde neredeyse hiç konuşma yok. Filmin başrol otomobilleri 55 chevy 454 ve 70 pontiac gto'dur. 55 chevy hala çok moda olan mat gri ve devasa bir 454 motora sahip. Öte yandan çok boş zamanı ve parası olan bir pilotu canlandıran oates yolda karşılaştığı chevy ile yeni satın aldığı sarı gtoyu devamlı kapıştırmaya çalışıyor. Fakat taylor ve wilson süper cool oldukları için bu teklifle neredeyse hiç ilgilenmiyorlar. Filmin bir diğer karakteri olan otostopçu kız ile olan ilişkileri ise tam bir muamma şeklinde sürüyor. Kesinlikle her otomobilcinin arşivinde bulunması gereken bir film."} +{"text":"Mutlu bir evliliği olan Margot, karşı komşusu olan ressam Daniel'a gönlünü kaptırınca işler karışacaktır. Oyuncu olarak başladığı kariyerine, Away From Her ile beraber yönetmenliği de ekleyen Sarah Polley bu alanda da istikrarlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. Toronto'dan sonra İstanbul Bağımsız Film Festivali'nde de seyirciyle buluşan yapımda Michelle Willams ve Seth Rogen başrolleri paylaşıyorlar. Çektiği çeşitli kısa filmlerden sonra ilk uzun metraj filmi olan Ondan Uzakta (Away from Her, 2006) ile En İyi Uyarlanmış Senaryo dalında Oscar adaylığı olan oyuncu Sarah Polley'in ikinci uzun metrajlı filmi olan yapım sevgi, bağlılık, ihanet üzerine günümüz evliliklerine bir bakış açısı sunuyor. 2011 yılında Toronto, Atlantik, Vancouver, San Sebastian Film festivallerini gezen yapımın başrollerini ise Michelle Williams, Seth Rogen ve Luke Kirby paylaşıyor."} +{"text":"Tıpkı bir Jose Gonzalez parçası gibi yumuşak, iddiasız ve arayış dolu bir belgesel. Jose Gonzalezin Olağanüstü Sıradan Yaşamı, bildiğimiz müzik belgesellerinden değil; kahramanının düşüncelerine ve günlük yaşamına bir şiir gibi dolanmış samimi bir film. Jose Gonzalezin video günlüklerinden, evine ve stüdyosuna yerleştirilmiş kameralardan alınan görüntülerden, konser ve turne çekimlerinden derlenmiş ve animasyonlarla zenginleştirilmiş olan film, Gonzalezin müziğinin ardındaki soruların ve yaratıcı süreçlerin sade bir anlatımı. Uzun süre beklenen albümü In Our Natureı yaratırken onu stüdyosunda, evinde ve konserlerinde takip ediyoruz. Üst ses Jose Gonzalezin günlüğü. Kişisel ses kayıtlarından yola çıkarak Gonzalezin, fotonlardan evrim teorisine ve müzik yazmanın sancılı süreçlerine kadar türlü konudaki fikirlerini takip ediyoruz. Niye böylesine yavaşım ki? diye mırıldandığını duyuyoruz stüdyosunda takılırken. Tıpkı kahramanı gibi sakin ve tatlı dilli bir film Olağanüstü Yaşam; usulca sanatçının daha utangaç ve rahatsız hallerini de kayda almış. Bir yandan, kendi halinde ve tuhaf bir adamın, kendi yaşamının ve sanatının anlamına dair sorularını dinlerken, bir yandan da yalnızlığa ve yaratıcı sürece dair bir film izliyoruz - bir Jose Gonzalez parçası gibi yumuşak, iddiasız ve arayış dolu."} +{"text":"Fransa'nın kuzey-batısında bulunan Cote d'Opale sahilleri; rüzgarların oldukça kuvvetli estiği, bataklıklarla ve sazlıklarla kaplı, devletin koruması altındaki ormanların bulunduğu, vahşi yaşam hükümlerinin egemen olduğu bir bölgedir. Böyle bir yerde, ormanlarda yalnız başına hayat süren bir adam günlerini; gece vakti ormanda ateş yakarak, izinsiz avcılık yaparak ve genç bir kızın koruyucu meleğiymiş gibi davranarak geçirmektedir. Kızsa, karşılık olarak bu garip adama zaman zaman sandviçler hazırlamaktadır ve adamın dua ederek yakarışta bulunduğu anlarda yanında yer almaktadır. Bu adamın bir başka garip özelliği de; insanları, hak ettiğini düşünerek hiç sorgulamadan öldürmesi veya öldüresiye dövmesidir. Örneğin; koruyuculuğunu yaptığı kıza işkence eden bir adamı hiç duraksamadan öldürmekte veya bir bekçiyi sırf yaşadığı hayatın kaderi olmadığını düşündüğünden öldüresiye dövebilmektedir. Ancak, bir gün bir mucize gerçekleşir ve..."} +{"text":"1840 yılında Jamaica, ingilizler'in köle ticareti yaptıkları kolonilerinden biridir. Bu yıllarda büyücülük hayli gelişmiştir. Antoinette, Jamaica'daki koloninin varlıklı ailelerinden birine mensuptur. Ancak babasının ölümüyle durumları güçleşir ve bir İngiliz beyefendisi Rochester ile evlendirilir. Rochester, adaya geldiğinde buranın büyüsüne kapılır ve genç karısının güzelliği başını döndürür. İkili, son derece tutkulu bir aşk yaşarlar ancak zamanla genç kadının geçmişi ve adanın karanlık sırları ikisinin arasına girerek büyüyü bozar. Antoinette, kocasını tekrar kazanabilmek için büyüye başvurur. Jean Rhys'ın, Charlotte Bronte'nin Jane Eyre isimli romanından izler taşıyan yapıtından uyarlanan filmde, yörenin folklorik ve egzotik öğelerine yer verilmiş. İki genç oyuncunun fiziklerini bol bol sergilediği filmde, çıplaklık ve seks unsurlarına da ağırlık verilmiş. Günün ilginç filmlerinden olanWide Sargossa Sea, 1993'te ülkemiz sinemalarında Mutluluk Sahili adıyla vizyona girmişti."} +{"text":"Gece Klubünde piyanist olarak çalışan Hae-joonun gülüşü güzelliği ile yarışmaktadır. Fakat kaderi aynı paralelde seyretmez. Gözleri görmeyen Hae-jooyu iş çıkışlarında ve işe giderken kendisini taksi şöförü olarak tanıtan Dong-geon eşlik etmekte bu sayede de aşık olduğu bu kıza daha yakın olmaktadır. Animasyon filmi için yaratığı seslendiren bir dublaj sanatçısı olan Dong-geon kendisini çirkin hissetmekte o yüzden Hae-jooya kendini anlatırken lise arkadaşı, pop sanatçısı kadar yakışıklı arkadaşı Do-shikin siluetini kullamaktadır. Bir gün Hae-joonun telefonda gözlerinin açılmasını sağlayacak haberi aldığında dünyası yeniden aydınlanmaya başlamış, Dong-geonun beğenilmeme korkusu ise hayatındaki ışıkları birer birer sönmesine sebep olmuştur. Sevdiği kadına daha iyi gözükebilmek için estetik ameliyat olmaktan bile çekinmeyen Dong-geon daha iyi gözükene kadar sevdiği kadından uzaklaşmayı tercih eder. Sevdiği adamın ondan uzaklaşmasına anlam veremeyen Hae-joo tesedüf eseri Dong-geon eski lise arkadaşı Savcı Do-shikin Ejder Çetesini çökertme operasyonunda karşılaşır ve güzel kıza aşık olur. Yakışıklı lise arkadaşıyla yarışamayacağını düşünen Dong-geon için olaylar dahada içinden çıkılmaz bir hal alacaktır."} +{"text":"Horoz Ali, Deve Ömer ve Piç Rıza, cezalarını yeni tamamlayıp hapisten çıkmışlardır. Üç kafadar namuslu bir yaşam sürdürmek için aralarında karar verirler. Horoz Ali uzatmalı nişanlısı Cemile ile evlenip mutlu bir yuva kuracaktır. Cemile isin onun yalanlarından ve çapkınlıklarından bıkmıştır. Söz vermelerine karşın bir süre sonra yine zaaflarına yenik düşen üç uslanmaz; birbirlerinden habersiz ayrı ayrı Fil Abbas adlı mafya babasının paralarını çalmaya karar verirler. Ve her biri tek başına paralara konmaya uğraşır. Sonunda paraları ele geçiren Horoz Ali, ganimeti Cemilenin karnına saklar ve onu hamileymiş gibi gösterir. Ömer ve Rıza, Aliyi bulmuş, ama parayı bulamamışlardır. Ömer Cemileden şüphelenip onu izler. Ali, Rıza ve Fil Abbasın adamları da köyün yolunu tutarlar. Cemile karnındakinin bebek değil de para çantası olduğunu açıklayınca ortalık toz duman olur. Bu kargaşada Rıza parayı alır ve kaçar. Ömer ve Ali de peşinden tabii... Sonunda bir oyunla paray�� ele geçirmeyi başaran Alinin peşinde kimler yoktur ki?... Cemile, Rıza, Ömer, Abbasın adamları ve polis... Sonuç Ali, Rıza, Ömer ve Fil Abbasın haydut takımı hep birlikte hapsi boylar."} +{"text":"UFOlar ve gizemli olaylar üzerine ucuz bir TV şovu yapan bir ekip, İngiltere ana karasından çok uzakta olmayan, ancak sadece deniz alçaldığında arabayla gidilebilen bir adadan bir ihbar alır. Buna göre bir kız kaçırılmış ve uzaylılar tarafından hamile bırakılmıştır. Kameraman, sesçi, canlandırma oyuncuları, sunucu ve ekibe dahil ettikleri, kafayı ufolarla bozmuş İngiltere ufo severler derneği başkanı, hep birlikte adaya giderler. Standart bir laylaylomlukla adaya giden ekip, kızla ve tek kelime bile ingilizce konuşamayan, kendileri yaratıktan farksız çiftçi abileri ile tanışırlar. Ancak gore ve vücut parçalama konusunda hepsi birer leatherface gücünde olan uzaylılar ile tanıştıklarında çok şaşıracaklardır. Feast filmine, daha çok da eğlenceli ve kanlı zombi filmlerine benzer, aksiyonun ve komedinin bir an bile dinmediği, kafa ve kolların havada uçuştuğu müthiş bir film."} +{"text":"Genç bir kadın bir havaalanında yalnızdır. Herşeyi unutmuştur. Oraya nasıl ve nereden geldiği hakkında hiçbir fikri yoktur? Nereye gidiyordur? Hiç bilmez. Ne pasaportu, ne de anıları vardır. Gabrielle Rose Amerika'da bir yerlerde olduğunu sanmaktadır ve bir başınadır. Onu arayan bir adam vardır ve ondan kaçmaktadır. Tesadüfen bir şarkıcıyla tanışır. Artık yaşlanmakta olan bir Fransız rock yıldızıdır bu. Lennox isimli bu şarkıcı, Presley şarkılarını seslendirmektedir. Yıpranmış görünür. Gabrielle ondan kendisine yardımcı olmasını ister, ama adam onu yüzüstü bırakır. Kız bilincini yitirip onu ilgilendirmeyen geçmişi üzerine düşler görür. Bir kez daha kendine geldiğinde, Lennox'a yapışır. Onsuz bir hayatı tasavvur edememektedir. Genç kadının aşkı sonunda şarkıcının kalbini etkilemeye başlar. Sonunda birlikte bir gece geçirirler, birbirlerini biraz daha iyi tanırlar. Ve birbirlerine aşık olurlar. Ama adam ondan vazgeçmek zorundadır. Esrarengiz bir silahlı adam onun ardına düşmüştür Kumsalda dans etmek, Elvis taklitçileri ve Taipei'de yaşayıp çalışmak isteyen denizciler üzerine, sanrısal, düşten farksız bir film."} +{"text":"1960'ların ortaları. Diğerlerine benzeyen küçük bir Sicilya köyü olan Cinisi, uyuşturucu trafiğinde önemli bir noktadır. Burada insanlar herşeyi olduğu gibi kabul ederler, suçlamadan ve soru sormadan. Etrafında olup bitenleri merak eden, zeki ve kurnaz delikanlı Peppino Impastato, akıllı oğlunun bir patron olacağı günü iple çeken babası tarafından 'cemiyet'e tanıştırılır. Ancak, yüzeyde herşeyin normal görünmesine karşın, etrafta Peppino'nun zihnini kurcalayan tedirginlik unsuru bir şeyler vardır. Peppino'nun evi, artık Cinisi'yi yöneten Mafya babası Tano Badalamenti'nin evinden sadece yüz adım uzaklıktadır. Ve bir an gelir, Peppino artık o yüz adımı katetmeyeceğine karar verir. Yetişkinliğe geçiş dönemi tam da, dünya gençlerinin babalarının değerlerine ve katı görüşlerine ters düştüğü 1968 yılında zirvesine erişir. Peppino da otoriteye başkaldırır, ama Sicilya'da bunun anlamı Mafya'ya ve sessizlik geleneğine meydan okumaktır."} +{"text":"That One Night: Live in Buenos AiresAmerikan trash metal grubu Megadeth'in, 9 Ekim 2005'te Buenos Aires'in Obras Sanitarias Stadı'nda gerçekleştirilen konserinin canlı kayıt DVD'sidir. Şarkıların araları, grubun üyelerinden Dave ve Glen'in grubun kaldığı otelin bahçesindeki çimlerde bir kaç hayrana verdiği akustik konserin görüntüleriyle süslenmiştir. Aynı zamanda Dave Mustaine'in Megadeth'in 2005 turnesinden sonra dağılmayacağını açıkladığı konser de bu konserdi. Bu albümün, DVD'de bulunmayan \"Skin O' My Teeth\", \"Die Dead Enough\" ve \"Angry Again\" adlı üç ekstra şarkı içereniTunes versiyonu da çıktı. DVD ile aynı zamanda çıkması tasarlanan 2 CD'li versiyonu ise 4 Ekim 2007'de yayınlanabildi. That One Night ABD'de 500,000 satışı geçerek altın plak kazandı."} +{"text":"Paul Touvier isimli bir Fransız 2. Dünya Savaşında Nazilerle işbirliği yapar ve kendi vatandaşlarının direnişine ihanet eder. Savaş bitip Naziler yenilince Fransız hükümeti Touvieri 1946 yılında vatana ihanet suçundan gıyabında ölüme terk eder. Ortadan kaybolan Touvier 1971 yılında yeniden piyasaya çıkar ve avukatları aracılığıyla zaten zaman aşımına uğramış davanın affını talep eder. Affa uğrayan Touviere karşı çok büyük protesto gösterileri yapılır ve 1973 yılında bir Fransız vatandaşı Lyon Mahkemesinde Touviere karşı insanlık suçu davası açar. Fransa tarihinde bir ilk olan dava sonunda Touvier ömür boyu hapse mahkum olur. Bu hikaye İnsanlık Suçunun yaratılmasında esas olmuştur. Film Brian Mooreun yukarıdaki hikayeden etkilenerek yazdığı romanından uyarlama. Olaylar ağırlıklı olarak günümüz Fransasında geçiyor. Pierre Brossard 2. Dünya Savaşında Nazilerle işbirliği yapan milislerle çalışmış ve Fransız halkına ihanet etmiştir. Savaştan sonra bir şekilde paçayı sıyıran adam her ne kadar yaptıklarının cezasız kalacağını sansa da yanılır. Bir hakim ve bir subay yıllar önce yaşanan olayları yeniden gündeme getirirler. Bu arada Brossard peşinde sadece devletin değil, kim tarafından tutulduğunu bilmediği kiralık katillerin olduğunu da öğrenir. Yaşlı adamın hayatı bir anda daha önceleri başkalarına yaşattığı hayatlara benzer, ölümle yaşam arasında."} +{"text":"Hikaye; ormanda yetişen, ama insanların yaşadığı bir köyde yaşamak için hayvan arkadaşlarını geride bırakan Mowgli'nin adlı filmde bıraktığı yerden devam etmektedir. Bu köyde Mowgli; küçük kardeşi Ranjan ve en iyi arkadaşı, kahverengi gözlü, güzel Shanti'nin de dahil olduğu sevgi dolu ailesi ile yeni bir hayata başlar. Ama ormanda, ayı Baloo insan yavrusu olan arkadaşını çok özlemiştir ve onu görmek için köye gizlice sızar. Eski arkadaşı Baloo'yu görmenin mutluluğu ile aklı başından giden Mowgli, nereye gittiğini ailesine söylemeden ormana geri döner. Mowgli'nin kendisini Kaa isimli yılanın hipnotize edici bakışları altında ve hırslı bir maymunun fantastik müzikali eşliğinde dans ederken bulması ile heyecan başlar."} +{"text":"Ödüllü senarist, Somers Kasabası ve Ölü Adamın Ayakkabıları'nın yaratıcısı Paul Fraser yönetmen koltuğuna oturduğu, senaryosu Galway'li senarist Will Collins'in imzasını taşıyan, yapımcılığını Rebecca O'Flanagan ve Rob Walpole'un üstlendikleri ilk uzun metraj filmi KARDEŞLERİM, çarpıcı bir atmosferde gelişen, aile, kayıplar ve büyüme üzerine kurulu bir öyküyü beyaz perdeye taşıyor. 1987 Cadılar Bayramında geçen KARDEŞLERİM, ölüm döşeğindeki babalarına yeni bir kol saati almayı amaçlayan üç genç kardeşin çıktıkları epik yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. On yedi yaşındaki Noel, vakur ve omuzlarında sorumluluğun yüküyle ezilmiş bir genç adamdır. On bir yaşındaki Paudie, pek zeki olmasa da dik başlıdır ve Liverpool'da top koşturmanın hayalini kurmaktadır. En gençleri, yedi yaşındaki Scwally ise, filmlerin hiçbirini görmemiş olsa da naif bir Yıldız Savaşları fanatiğidir. Yıpranmış bir minibüsle, vahşi İrlanda taşrasında yolculuğa çıkan kardeşler, yol boyunca gıcırdayan vitesler, bozuk elektrik aksamı ve aralarındaki gerilimle mücadele ederek, babalarının kolundaki saatin aynısını bulabilecekleri Ballybunion adlı İrlanda sahil kasabasına varırlar."} +{"text":"Kulyas kabilesinin cinleri, yüzyıllar önce büyücü Potifar tarafından hapsedilmiştir ancak insanoğlunun hırsı onların yüzyıllar sonra serbest kalmasına neden olur. İnsanlarla bedeli oldukça ağır olan bir anlaşma yapan cin kabilesinin lideri Mureh, her yıl bir insanı kurban olarak alacak ve aldığı bedeni insana dönüştürecektir. Ancak bu kurban ile birlikte, insanların hırsları da alınmış olur. Yıllar boyu yüzlerce can alan ve yine de doymayan Mureh, yeni kurbanların gelmesini beklemektedir. Tam da bu sırada Anıl, Görkem, Beyza ve Defne adında dört genç, fotoğraf yarışması için Murehin yaşadığı kasabaya gelir. Kalacakları oteli bulamayan gençler, çareyi köyün hocası Kanberden yardım istemekte bulur. Hoca tarafından misafirhaneye yerleştirilen gençler, burada cinlerin vahşeti ile karşı karşıya kalacaktır."} +{"text":"Hangimizin hayali değildir ki bizden bir tane daha olsun ve yapmak istemediğimiz işleri yapsın. Sadece çocukların mı? Hep demez miyiz benden bir tane daha olsa her yere yetişseher işimi halletse İşte okulda derslerinde pek de başarılı olmayan Frido'nun hayali bir gün girdiği terk edilmiş lunaparkta keşfettiği sihirli bir aynayla gerçek olur. Aynadan çıkan ikizi artık Frido'nun yapmak istemediği her şeyi yapacaktır. İkizi odasını toplayacak, şikayet etmeden annesi ne pişirirse yiyecek, ödevlerini yapacak hatta o lunaparkta oynarken okula gidip, en yüksek notları alıp sınıf birincisi olacaktır. Ancak Frido, bu sırrını uzun süre kendine saklayamaz ve arkadaşı Emil'e açıklayarak gizlilik sözünü tutamaz. Sihirli bir aynanın keşfi sayesinde, bu rüya en yakın iki arkadaş Frido ve Emil için gerçeğe dönüşür. İkizleri kesinlikle mükemmeldir neredeyse!. İki arkadaş, ikizlerinin kontrolünü çabucak kaybedecek ve onları tuzağa düşürüp aynaya geri getirmenin bir yolunu bulmak zorunda kalacaklar."} +{"text":"Mila isimli bir hemşireyi konu alıyor. Tabii ki sadece Mila'nın hayatından bahsedilmeyen filmde, Mila bir hemşiredir. Bakıma ihtiyacı olanların bakımlarını yapıp, yardıma ihtiyacı olanlara yardım ederek geçimini sağlamaktadır. Oldukça kutsal da bir mesleği olan Mila, bir gün kendisine gelen iş teklifini reddedemez. İş teklifine göre Mila, evinde bakıma muhtaç olan birinin evinde yatılı olarak kalmalı ve ona ihtiyacı olan bakımı yapmalıdır. Mila, her zaman olduğu gibi yaşlı ve yardıma muhtaç olan birine bakacağını düşünerek kendisine yapılan bu teklifi kabul eder. Zira işi gereği etik açıdan böyle bir şeyi kabul etmemesi de kendi içinde kabul görmeyecek bir durumdur. İşi kabul ederek bakımını yapması ve evinde kalması gereken Sulastri'nin evine doğru yola koyulur. Başına gelecekler ve karşılaşacaklarıyla ilgili hiçbir fikri olmayan Mila, eve vardığında tuhaf ve ürkütücü bir sürprizle karşılaşır. Hemşire olan Mila, Sulastri'ye bakmak için evine vardığında, Sulastri'nin zaten öldüğünü görür."} +{"text":"Özge annesinin ölümünden sonra içine kapanmış, sanata düşkün bir ressamdır. 13 yaşındayken üvey babası Şehmuz tarafından defalarca tacize uğramıştır. Annesi Neriman, Şehmuz'un kızını taciz ettiğini öğrenince Şehmuz'u öldürür. Cezaevine mahkum edilen Neriman girdiği cinnet sonucu intihar eder. Küçük yaşta önce babasını kaybeden Özge, üvey babasının tacizlerinden sonra annesini de kaybedince, psikolojik travmalar geçirir. Annesi ve şiddete maruz kalmış kadınlar yararına bir resim sergisi açmak isteyen Özge devletten beklediği desteği görür ve çalışmalarına başlar. Sürekli siyah resimler çizen Özge'nin durgunluğu ev arkadaşı Funda ve Sami'yi düşündürür. Yaşadığı tacizlerden bu yana kabuslar ve halüsinasyonlar yaşayan Özge davranış bozukluğu yaşamaya başlar. Terapist Gülçin tanıdığı bir hoca ile Özge'yi tanıştırır. Gülçin'e göre Özge'nin bu yaşadıkları bir büyüden kaynaklıdır. Hoca Doğan, Özge ile yaptığı çalışmalar neticesinde eve yapılmış bir büyü tespit eder. Büyünün terapisti Gülçin tarafından yapıldığı anlaşılır. Gülçin ile Sami gizli bir ilişki içerisindedir. Doğan evde başka bir etki daha olduğunu ve bu etkiden dolayı Özge'ye cinlerin musallat olduğu tanısındadır."} +{"text":"Küçük Italya'da aileden kalma gizli tarifleriyle restoran işleten iki yakın arkadaş Sal ve Vince'in arası bilinmeyen bir nedenden dolayı yıllar önce bozulmuştur. O günden sonra Küçük Italya bir daha hiç aynı olmamış Pizza Napoli Vince'in Pizzası-En İyisi ve Sal'ın Pizzası-Daha İyisi olarak ikiye bölünmüştür. Şimdi artık aradan yıllar geçmiştir ancak ikili hl birbirlerini sabote etmeye devam etmektedir. Ancak sanıldığı gibi ailenin her üyesi birbiriyle savaş halinde değildir. Sal'in Londra'da şef olan kızı Nikki ve Vince'in oğlu Leo'nun masum çocukluk aşkları Nikki'nin Küçük İtalya'ya geri dönmesiyle yeniden alevlenmiştir. Eşleri Dora ve Amelia hl gizliden gizliye birbirlerinin en yakın arkadaşı olmaya devam etmektedir. Yetmezmiş gibi Sal'in annesi Franca ve Vince'in babası Carlo evlenmeye karar vermiştir. Bu şok haber kısa sürede Nikki ve Leo'nun aşkının da açığa çıkmasına neden olur. Küçük Italya bu iki aile için artık gerçekten çok küçüktür. Birisinin gitmesi gerekmektedir Peki ama kimin? Pizza fırınları yanar ve en iyi pizzayı pişirmek için amansız bir yarış başlar. Nikki ve Leo'nun aşkları bu amansız yarışın kurbanı mı yoksa kazananı mı olacaktır?"} +{"text":"Serseriler, kurdukları mobil kumarhane ile köşeyi dönmeyi planlayan üç kafadaın hikayesini konu ediyor. Meslekten ihraç edilmiş eski bir polis olan Bülent ile düzgün bir hayatı, ailesi olmayan Fuat iki yakın arkadaştır. Aynı barda işletme müdürü ve güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlayan Fuat ile Bülent, patronlarının tatile gitmesini fırsat bilip mekanın alt katındaki depoyu kumarhaneye çevirir. Kumarhaneden köşeyi dönmeyi düşünün Fuat ile Bülentin hayali, polislerin düzenledikleri operasyonla suya düşer. Kendilerini nezarethanede bulan ikilinin yolu burada bir mağazayı hackleyen Yılmaz ile kesişir. Serbest kalmalarının ardından birlikte parayı bulmanın yolunu arayan üç kafadar, giriştikleri işlerin hepsini batırır. Yeniden kumarhane işine dönmek isteseler de kısa sürede yakalanma korkusundan bu düşüncelerinden vazgeçen ekip, Yılmazın aklına gelen mobil kumarhane fikrini hayata geçirmeye karar verir. Banka hesaplarını hackleyerek gereken parayı toplayan Yılmaz, vakit kaybetmeden mobil kumarhaneyi açar. Sonunda istedikleri sonucu elde eden Fuat, Bülent ve Yılmaz, çok geçmeden peşlerine düşen Emniyet teşkilatını atlatmak için zorlu bir mücadeleye girişir."} +{"text":"Yemen'in ilk kadın yapımcı ve yönetmeni Khadija Al-Salami, 2006 tarihli filmi \"Amina\"da iki benzer öyküyü birbirine çatıyor ve küçük yaşta zorla evlilik üzerine cesur bir söz taşıyor beyazperdeye. Bu öykülerden biri, yönetmenin kendi yaşamı. Khadija Al-Salami 11 yaşındayken ailesi tarafından evliliğe zorlanıyor. Yıkıcı geleneklerle güçlendirilmiş aile baskısından kurtulmak pek kolay olmasa da, bir yandan okula giderken diğer yandan yerel bir televizyon kanalında yarı zamanlı bir işte çalışıyor. 16 yaşındayken burs kazanıp Amerika'ya gidiyor, orada sinema eğitimi alıyor. Bekleneceği gibi, ilk filminde Yemen'deki kadınların yaşamına ayna tutuyor. Diğer öykü ise Al-Salami'nin The Observer gazetesinde okuduğu bir haberin \"kahramanına\" ait: 11 yaşında zorla evlendirilen, 15'inde iki çocuk annesi olan Amina. Amina'nın gazetelere yansıyan öyküsüyle kendisinin arasındaki paralellikten yola çıkan Al-Salami, bu konuyu filme çekmeye karar veriyor. Filmde kocasını öldürmekle suçlanan ve ölüm cezasıyla yargılanan Amina'nın mücadelesi anlatılıyor. Yemen başbakanı Ali Abdullah Sadi'ye yazdığı mektubun yanıtını bekleyen Amina'nın tek istediği oğlu iki yaşını doldurmadan cezasının onaylanmamasıdır. İnsan Haklarından sorumlu kadın bakanın hapishaneyi ziyareti, Amina için her şeyi değiştirecektir. Kadın ve demokrasi üzerine çok sayıda belgesel yapan, halen ülkesinin Paris kültür ataşesi olan Al-Salami'nin bu filminden sonra Amina için verilen ölüm cezası kaldırıldı."} +{"text":"lkbahar 1915. Anadolunun bir kasabasında farklı bir hareketlilik göze çarpar. Hasan ile amcasının oğlu Yusuf, kasabanın en güzel kızı Elife aşıktır. Elif ise birisinden hoşlanmaktadır ama kimi sevdiğini belli etmez. O sırada eli silah tutan herkes Çanakkale Cephesine çağrılır. Yusuf cepheye gitmeden önce Hasandan önce davranarak Elife aşkını ilan eder ve Hasanın başka bir kızı sevdiği yalanını söyler. Yusuf bu sırada Elifin Hasana vermek için işlediği Kekik kokulu mendili gizlice alır. Yusuf ve Hasan diğer gönüllülerle birlikte cepheye gitmek için yola çıkarlar. Gönüllüler cepheye yaklaştıkları sırada bir başka sevdanın ateşi ile yanan İstanbullu Eftal ile birlikte keşfe çıkan hemşehrileri Karagöz Oynatıcısı Rüstem Çavuş ile karşılaşır. Fakat mutlulukları kısa sürecek; uğradıkları bir Anzak saldırısında gönüllülerin çoğu ölecek Hasan, Yusuf, Çopur, Rüstem Çavuş ve İstanbullu Eftal, Anzak birliğindeki esir kampına götürülecektir."} +{"text":"Silah kaçakçılığı, kumar, uyuşturucu ve insan kaçakçılığıyla uğraşırken, dokunaçları Los Angeles'ın göbeğine nüfuz eden suç efendisi Vladik Zorich, kendisinin en güvenilir iş bitiricisi olan Rhona Zyocki e kafa tutar. Vladikin güç, kontrol ve şiddet eğilimi onu Rhonanın küçük oğlunu kaçırmaya zorlayarak, Rhonayı, kendi düşmanlarının planlı bir şekilde ortadan kaldırmaya zorlar. Oğlunun hayatı dengede dururken Rhona, Vladikin en şiddetli ve güçlü düşmanlarını bulmak ve öldürerek değerli malları ve bilgileri kazanmak için sadece bir kader gecesi bulunmaktadır. Onu kısa bir tasfiye etmek için Vladik, oyununa kural koyar ve Los Angeles'ın karanlık sokaklarında gezinirken Rhona'nın her hareketini izler. Ancak Vladik, bir annenin sevgisinin gücünü hafife alır ve sapkın planı yavaşça çözüldüğü için kendini ve kontrolünü kaybettiğinin farkına varır!"} +{"text":"Joyce Smith, sevgi dolu bir kadındır. Eşi Brian ile mutlu bir evliliği olan Joyceun hayatı evlat edinmelerinin ardından daha da güzel bir hal alır. Onlar, oğulları John ile artık gerçek bir aile olur. Ancak Johnun okul çıkışı St. Louisde bulunan Missouri gölüne yaptığı ziyaret ailenin hayatının kararmasına neden olur. Buz tutan göle giden John, arkadaşları ile birlikte gölün üzerinde kaymaya başlar. John, incelmiş bir buz kütlesinin üzerine geldiği sırada, buzun kırılması sonucu dondurucu soğuğun içerisine düşer. Gençler, göle düşen arkadaşlarını kurtarmaya çalışsa da ellerinden bir şey gelmez. Acı haberi alan Joyce eşi ile birlikte apar topar göle gider. Olay yerine gelen kurtarma ekibi, yaklaşık 1 saat süren çalışma sonucu Johnu buz kaplı gölün altından çıkarmayı başarır. Neredeyse ölmek üzere olan John için büyük bir yaşam savaşı başlar. Onun bu süreçteki en büyük duacısı ise, iyileşeceğine tüm kalbi ile inanan annesi Joycedur."} +{"text":"Film, Paris'ten kalkan bir tren yolculuğu sahnesi ile açılıyor.trende önemli bir konuk vardır. filmde her ne kadar açıkça belirtilmese de jöntürk diyebileceğimiz bir diplomat olan vedat bey ve yeni evlendiği fransız karısını cicim aylarının mutluluğu içerisinde görürüz. fransız kadın, 1001 gece ve masalları lezzetinde bir diyara gitmekte olduğu hayalleri içerisindeyken, türk diplomatımız ona elinden geldiğince ülkesini anlatma derdindedir. kısa bir süre sonra tren sınıra yaklaşır, kontroller yapılır, bu esnada diplomatın dokunulmaz olduğunu gözlemleriz. ancak bir yandan trende devrimciler de yer almaktadır ve bunun ihbarı yapılmıştır. kaçaklardan birisi vurulur, ama elebaşları kaçmayı başarır ve o esnada fransız kadın ile tanışır, bu tanışıklık ilerleyen bölümlerde önemli gelişmeler olurken çeşitli ivmeler kazandıracaktır karakterlerimize. en sonunda istanbul'a ulaşır tren. yolcularımız görkemli konaklarına giderken, sözde istanbul sokaklarından manzaralar izleriz. zira filmin tamamı fransa'daki pathe cinema stüdyolarında çekilmiştir. cami ve minarelerden oluşan çok kısa kesitler muhtemelen arşivden alınmıştır. filmin ortalarında ezan okunan bir sahne ise filmin en absürd sahnesidir, zira okunan şeyin ezan ile yakından uzaktan alakası yoktur. türkçe ezan 1932- 1950 yılları arasında okunduğu ve filmde 1939 yapımı olduğu için acaba dinlediğim şey türkçe ezan mı diye 3-4 kez dinledim ama hayır bu resmen anlamsız sözlerden oluşan, ne olduğu belirsiz bir ezan taklidi. oryantalist filmin en absürd, en saçma sahnesi. aklıma ilk gelen şeyler; milli mücadele ile güneydoğu illerimizin fransızlardan geri alınması ve ardından 1939'dan hatay'ın topraklarımıza katılması sonrası türk karşıtlığı ve o dönem için topraklarımızda çekim yapılmasının söz konusu olmaması ve dahası böyle bir şey içi uğraşmaya ve masraf yapmaya değer görülmemesidir. hikayemizde dönersek, fransız yengemiz kısa bir süre doğu gelenekleri, örf ve adetleri ile tanışınca 1001 gece masallarında yaşamadığını fark eder ve hatta aynen bu şekilde dile getirir. felaket bir kaynana, üzerinde gözü olan bir sultan ve gayet kötü tiplemeler olarak çizilmiş saray paşaları ve görevlileri yüzünden hayatı cehenneme dönmeye başlar. diplomat kocası ona aşkı nedeniyle elinden gelen mücadeleyi vermektedir ama iktidar, güç kimin elindeyse kimin kazanacağı zaten başından bellidir. Sonuç olarak ortada dönemin oryantalizm rüzgarlarından alabildiğine nasiplenmiş, bol aventür ve fitne fesat içeren unutulup gitmiş bir film var ortada."} +{"text":"Cain Burgess'ın hayatında yaşlı annesi ve abisi Lincoln'dan başkası yoktur. Cain boks hayatını denemiştir ancak son maçında yenilmesi gerekirken yenmiş ve bu yüzden de çete lideri olan abisi Lincoln'a büyük paralara mal olmuştur. Şimdiyse Cain ne yapacağını bilememektedir ve yeni bir iş için annesinden aldığı öneri üzerine abisine para istemeye gider. Başta abisi Cain'in bu teklifini kabul etmez ancak sonrasında eğer onun için küçük bir iş yaparsa ona istediği kadar borç verebileceğini söyler. Cain'in başka bir şansı yoktur ve yeni bir iş kurup normal bir yaşama dönmek için bu paraya ihtiyacı vardır. Cain fazla düşünmeden abisinin ona verdiği küçük işi kabul eder. Cain için bu çok basit bir olaydır çünkü tek yapması gereken bir kadının çantasından içi para dolu mavi bir torbayı alacaktır. Cain neredeyse yeni hayatını ufukta görmek üzeredir ve kadını beklemeye başlar. Cain kadından para dolu torbayı almasına alır ancak kadın Cain'in peşini bırakmaz ve Cain'i kovalarken bir araba kadına çarpar ve o an da Cain polis tarafından ele geçirilir. Cain hapishaneye düşmüştür düşmesine ama bu hapishanede tuhaf olan bir şey vardır. Bu tuhaflık ise hapishanedeki herkesin Cain'i öldürmek için sıraya girmesidir!"} +{"text":"Bir film nasıl yapılır? Nereden başlanır? Yönetmen her şeyi bilmek zorunda mıdır? Tekniği erkekler daha mı iyi bilir? Set çalışanları neden beni değil de görüntü yönetmenini dinliyor? İki kadın yönetmenle çalışmak mı? Yönetmen yardımcım iyi bir yönetmen olmadığımı mı yayıyor? Dünyanın en zor işi karı-koca sette olmak mı? Sinema alanında akademisyenliği seçmiş iki genç, Merve ve Suyu, üniversitenin korunaklı ortamından sete çeken, bu soruların cevaplarını aradıkları bir film yapma fikri olur. Bütün tecrübesizlikleri ile çıktıkları bu yolda film yapmanın en ironik anlarını kendi yaşadıkları deneyim üzerinden belgelerler. Onun Filmi, cevapları kimi zaman verilen kimi zaman havada asılı bırakılan pek çok soruyla örülü, on dört yönetmen kadının Türkiye sinemasında kadın sinemacı olmayı, kadın olmayı, çalışan kadın olmayı anlattıkları bir dünyanın hikayesidir."} +{"text":"Zamanda yolculuk gerçek olsa, ilk yapmak isteyeceğiniz şey ne olurdu? Yüzyıllar öncesine ya da sonrasına gidip olmadık insanlarla tanışmak, yok olmuş hayvanları görmek mi? Belki de yıllar öncesine gidip Lotodan servet yapmak isterdiniz Yoksa yıllar önce yapılmış hataları düzeltmeyi mi yeğlerdiniz? Ama elinizde bu kadar uzaklara gidebileceğiniz bir alet yok, sadece 1 dakika geriye gidebiliyorsunuz. Hayal etsenize! Kötü bir espriyi yapmamış olma ya da bir evet ya da hayırı geri alma şansınız var. Bu bile ne kadar çok şeyi değiştirebilir değil mi? İşte SPLOID Kısa Film Festivalinden ödülle dönen ve yönetmenliğini Devon Averynin yaptığı One-Minute Time Machine isimli kısa film, bu konu üzerinde yoğunlaşmış."} +{"text":"Arjantin'in Rosario şehrinin sokaklarında futbola başlayan Lionel Messi, 8 yaşında amatör olarak futbola başladığında futbola hevesli, küçük bir çocuktan fazlası değildi. \"Büyüme hormonu\" hastalığı nedeniyle geleceği pek de parlak görünmüyor; hep küçük, zayıf ve güçsüz kalacağı öngörülüyordu. 13 yaşına geldiğinde dünyanın en büyük futbol kulüplerinden Barcelona, Messi'de olağanüstü bir ışık gördü ve hem tedavisini hem de gelişimini üstlenmek üzere onu ve ailesini İspanya'ya davet etti. Yakın zamanda kırılacağı tahmin edilmeyen rekorlara, görülmemiş başarılara ve \"Yeni Maradona\" kimliğine giden yol da bu davetle birlikte açıldı. Büyüyemeyen çocuk Messi, dünyanın en büyük futbolcusu oldu. Tüm dünyanın bildiği ve sevenlerinin heyecanla tekrar tekrar anlattığı Messi'nin başarı öyküsü, bu kez beyazperdede ölümsüzleşiyor. Alex de la Iglesia'nın yönetmenliğini yaptığı film, Lionel Messi'nin hayatından ve kariyerinden gerçek hikayelerle kurmaca öyküleri harmanlayarak izleyiciyle buluşturuyor."} +{"text":"Dünyanın en iyi tetikçisi Gunther uzun yıllardır onu öldür bunu öldür derken arkasında bıraktığı cesetlerin sayısı bir hayli bulunmaktadır. Yaptığı işten bir hayli sıkılan Gunther, yaşınında ilerlemesi ile emekliliğe ayrılarak tadına bakmaya fırsatını bulamadığı hayattan zevk almak için yeni hayatına ilk adımını atar. Atar atmasına da Guntherin emekli olmasını istemeyen bazı kişiler, güçler ve odak merkezleri Guntheri öldürerek ortadan kaldırılması için suikastçi timi bu iş için kiralanır. Ee yılların tecrübesi, zekasıı, yeteneği var ki on yıllarca tetikçilik yaptığı halde hayatta kalmayı başarabilmiş usta tetikçi Gunther her zaman peşinde olanların en az bir adım önlerinde olmasından ötürü işleri biraz hem kolaylaştırmak hem de anın keyfini sürmek için olayları ve gidişata komedi kırıntıları serpiştirerek hem kendisini hem de bizleri güldürmeye çalışacak olan kaçmalı vurmalı kırmalı gülmeli temaya sahip film izleyeceğiz."} +{"text":"Kristerın hayatı karısının ölümünden itibaren bitmeyen bir kabus haline gelmiştir. Geçmişinde yaptığı hatalar ve hapishane döneminde yaşadığı olaylar onu nefes bile alamaz hale getirmiştir. Sadece yeni doğan çocuğunu yalnız büyütmek değil, ayrıca ablası Sandranın değişken davranışları ile de uğraşmalıdır. Böylesine zor bir durumda kendisine olan inancını yavaş yavaş kaybetmeye başlayan Krister, öğretmenlik kariyerinin de sonuna gelmek üzeredir. Bu yıpranmış adamın ruh hali çevresindekilerin ona olan bakış açılarını tekrar gözden geçirmelerine sebep olur. Özellikle bir süredir kendisi için kabus haline gelmiş gizemli bir kadın tarafından rahatsız edilir. İlk başlarda ciddi bir travma sonrası yaşadığı şokun yansıması olarak düşünür. Zaman ilerledikçe bu yabancının olağanüsü bir yaratık olabileceği düşüncesine girer ve gerçek felaket henüz gelmemiştir"} +{"text":"Mitsuha Miyamizu, kırsal kesimde, dağların etrafını sardığı bir kentte yaşamaktadır. Vali olan babası genellikte evde bulunmadığından evinde daha çok ilkokul öğrencisi kız kardeşi ve büyük annesiyle kalan Mitsuha her ne kadar dürüst bir kişiliğe sahip olsa da ailesinin Shinto tapınağına ait geleneklerden ve babasının seçim kampanyasında yer almasından hiç hoşlanmamaktadır. Kırsal kesimde yaşadığı için içten içe üzülmekte ve Tokyodaki harikulade şehir hayatını arzulamaktadır. Taki Tachibana ise Tokyonun merkezinde yaşayan liseli bir gençtir. Arkadaşlarıyla zaman geçirmekten hoşlanan ve bir İtalyan restoranında yarı zamanlı çalışan Taki, mimariye ve güzel sanatlara ilgi duymaktadır. Günlerden bir gün rüyasında daha önce hiç gitmediği dağlar arasına kurulmuş bir şehirde yaşayan genç bir kız olduğunu görür. Mitsuha ise erkek olduğu bir rüya görecektir. Rüyalarının arkasındaki sır nedir?"} +{"text":"Dünyanın ilk yakuza vampir filmine hazır mısınız? Korkunç Kamiura bildiğiniz Yakuza patronlarından değil, o aynı zamanda kan emici bir vampir de. Rakip klan tarafından kendisine ültimatom verildiğinde ölmekten ya da akıllı olmaktan başka çaresi yok gibidir. O uslanmayı reddedip savaşı kabul eder ve rakibi tarafından lime lime edilir. Tam ölmek üzereyken vampir özelliklerini sadık yardımcısı Kageyamaya geçirir. Kageyamanın ilk görevi hem patronunun kanını yerde bırakmamak hem de onun yerine Yakuza lideri olmayı hak etmektir. Miikenin geceyarısı seansına geri döndüğü bu anarşik komedisi sadece eğlenceli değil, aynı zamanda enerjisi hiç düşmeyen bir aksiyon ve kanın eksik olmadığı bir korku filmi gibi de: kısacası, Miikeden bekleyebileceğiniz her şeye sahip. Yakuza Cehennemi öyle garip bir film ki izlerken her şeyin ve hiçbir şeyin içinde olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz."} +{"text":"Yıllar önce baba evinden kovulan Nur, on yıl sonra annesinin ölüm döşeğinde olduğu haberini alınca küçük kızını da yanına alarak acilen baba diyarına gider. Amacı dünya gözüyle annesini görmek ve helalleşmektir. Misafir, evrensel bir tema olan anne-kız ilişkisini ölüm teması çevresinde merkeze alırken, ülkemizde de yaygın olan aile içi cinsel taciz meselesini de gündemine alıyor. Misafir, birbirlerine gizli bağlarla bağlanan aile fertlerinin hikayeleriyle trajediden beslenen bir umut duygusuyla, tutunamayanların hikayesini anlatıyor. Sanat benim için kişisel bir serüvendir ve mutlaka sosyal bir yönü olacaksa, bu da olsa olsa insanın algısını alışkanlıklardan birazcık da olsa kurtarmak ve önüne yeni ufuklar açmak olabilir. Yeni ufuklar benim için çok yönlü bir kavramdır; insanı insan yapan tüm değerleri, tüm dogmalardan uzak kapıları ve aynı zamanda spiritüel anlamda om mani padme humu da içerir. Kısacası, yeni ufuklar için insanın kendini tanıma serüvenine bir katkı diyebiliriz."} +{"text":"Film, 90lı yıllarda savaş sırasında Avrupaya göç eden Yugoslavlar hakkında. Gittikleri yerlerde bir kaç yıl boyunca çalışıp aileler kurdular. Çocukları oldu, ve onları okullara yazdıdılar. Avrupa Birliği, daha fazla kalmalarının bir anlamı olmadığına inanarak, Yugoslav göçmenleri aileleri ile birlikte Sırbistan-Karadağa geri yolladı. Başka bir değişle, vahşi ve insanlık dışı bir biçimde, polis tarafından, işlerinden, okullarından ve evlerinden çıkarılıp, gerikabul işlemlerine tabi tutuldular ve adeta paketlenip Sırbistana geri yollandılar. Gecenin köründe, aileleri toplayıp ilk uçakla Belgrada yolladılar. Film, Kenedi ve Denis isminde iki arkadaşın ve Kostolaclı Ibinici ailesinin Belgrada döndükleri ilk günlerin hikayesini anlatıyor. Onların kalacak yer arayışlarını, arkadaşlarını ve ailelerini bulma çabalarını izliyoruz filmde. Kenedi, eskiden ailesinin evinin olduğu Mitroviçaya gidiyor ama artık o ev başkasına ait olmuş. Film, geri dönenler arasında nüfusun en hassas kesimini olıuşturan Çingenelerin durumuna odaklanıyor."} +{"text":"Güçlü Maymun Kral cennet ve dünya arasında özgürce dolaşabilmektir. Ancak günün birinde tanrıları kızdıran güçlü karakterin güçleri elinden alınır ve Beş Element Dağında bir buz kütlesinin içine hapsedilir. 500 yıl boyunca hapis kalan kralın varlığı artık bir efsaneye dönüşmüştür ve gerçekliğini kaybetmiştir. Küçük Liu ise masaldan oldukça etkilenen küçük bir çocuktur. Bir gün dağ canavarlarının kasabasına saldırması üzerine kasabadan küçük bir kızı da kurtararak kaçmayı başaran Liu tek çareyi Beş Element Dağı'na sığınmakta bulur. Canavarların peşlerine düştüğünü bilen Liu saklanmaya çalışırken Maymun Kral'ın hapis kaldığı yeri bulur ve yanlışlıkla onu serbest bırakır. Tek isteği özgür kalır kalmaz evine Çiçek ve Meyve Dağına - geri dönmek olan Maymun Kral bileğindeki mührün tamamının çözülmemiş olduğunu fark eder. İstemeye istemeye başlayan bu yardımlaşmada doğru motivasyon ve destekle Maymur Kral ve küçük Liu kasabayı kurtarmaya çalışacaklardır..."} +{"text":"Pakistan ile Çin arasındaki sınırda bulunan K2 dünyanın en yüksek ikinci dağı. Sınırlı sayıdaki rotası, daha dik tırmanışı ve zirveye ulaşmanın daha zor olması sebebiyle birçok dağcı için Everestten bile daha büyük bir ödül anlamını taşıyor. Vahşi Dağ olarak da adlandırılan K2nin doruğu atmosfere doğru korunaksız bir çıkıntı şeklinde yükseliyor; tırmanıcıları ve hamalları, hayatlarını tehdit eden hava koşullarıyla karşı karşıya getiriyor. Uluslararası keşif seferlerinin liderlerine kıyasla çok düşük ücretler almalarına rağmen bu hamallar -kritik öneme sahip erzakları keşif kamplarına taşırken veya tırmanış yapan dağcıların yanında yüksek irtifada görev yaparken- en zor ve tehlikeli işleri üstleniyorlar ve bu çabaları, onları dağcılığın gerçek kahramanları olarak anılmaya değer kılıyor. K2 ve Görünmez Uşaklarda, yönetmen Iara Lee ve ekibi Pakistanlı hamallar ve Nepalli şerpaların gündelik hayatlarını görüntülüyor. Film aynı zamanda, tamamı eski hamallardan oluşan ve 2014 yılında -K2ye ilk çıkışın 60. yıldönümünde- başarıyla zirveye ulaşmış, Pakistanın ilk resmi tırmanış ekibini takip ediyor. Nefes kesen bir manzaranın ortasında hamalların her gün gösterdikleri fedakarlıklarla beraber, geçmişte yaşanan trajedilere rağmen bir kez daha K2ye çıkmayı seçen yerli tırmanıcıların cesaretini gözler önüne seriyor. Becerilerini mükemmelleştirmek için gösterdikleri çabayla bu dağcılar, yabancı basında sadece çatışma ve mezhep kavgaları ile anılan Pakistanın barındırdığı kültürlere ve ulusal geleneklerine yeni bir bakış sunuyor."} +{"text":"2001 yılında yaşanan büyük krizle birlikte doruk noktasına ulaşan Arjantinin sıkıntılı tarihi, aynı zamanda orijinal bir sanatsal ve kültürel dışa vurum dalgasının yükselişini de görmüştür. Direniş Sanatı birkaç sanatçının yaşadıkları kritik süreçlere gösterdikleri tepkinin yaratıcı bir ele alınışı. 85 yaşındaki görsel sanatlar sanatçısı Leon Ferrari Katolik Kilisesinin karanlık taraflarını ifşa eden güçlü bir ulusal tartışma başlattı, fabrikalar kapılarını işçilerle birlikte performanslar hazırlayan sanatçılara açtı, bir psikiyatri kliniğindeki hastalar sanatsal bir cephe oluşturmak için bir araya geldi ve aktör Julio Arrieta kendi yaşadığı gecekondu bölgesinin uzaylılar tarafından istilasına ilişkin bir film yaptı. Belgesel, sanatsal ifadeyi güçlü toplumsal iletileri yaymanın, dizginlenmemiş yaratıcılığı keşfetmenin, yeni bir gerçekliğin yaratılmasında aktif olarak yer almanın bir aracı olarak gören birkaç yaratıcı ismi ve sanatçı kolektifini tanıtmaktadır."} +{"text":"Tiran-Sıfır Yılı, 45 yıl diktatörlükle yönetildikten sonra, sözde özgürlüklerine kavuşan; ancak kendilerini büyük bir kaosun içinde bulan Arnavutların günlük yaşamlarından kesitler sunuyor. 23 yaşındaki Niku babasının kamyonuyla hayatını kazanmaya çabalamaktadır. Karmaşanın hüküm sürdüğü Arnavutluk'ta herkes ülkeyi terk edip yurt dışına gitmek düşüncesindedir. Niku'nun sevgilisi Klara, Paris'e gidip manken olmak istemektedir, komşu kadın ise kendisine bir İtalyan sevgili bulmayı becermiştir. Tiran- Sıfır Yılı, beş yıl süren demokratik rejim sırasında kötü yönetim ve ortaya çıkan skandallarla bir savaş alanına dönen, herkesin silahlandığı, devletin var olmadığı, kanunların uygulanmadığı bir ülkenin nasıl kendi kendini yok etme sürecine girdiğini anlatıyor. Yıllarca özgürlüğü düşleyen insanlar, bu özgürlüğün çabuk zengin olma ve yurtdışına giderek lüks içinde yaşama düşüncelerine dönüştüğünü fark ediyorlar. Filmin karakterleri yönetmenin tanıdığı gerçek insanlar. Enver Hoca döneminde yapılmış bir koruganı satın alıp ülkesine götürmeye çabalayan Alman, her şeye burnunu sokan, konuk olduğu ülkenin geleneklerini hiçe sayan Fransız gazeteci, Stalin heykelleri satan heykeltıraş, ekonomik krizde işini ve bütün birikimlerini kaybeden anne, hala Stalin dönemindeymiş gibi yaşayan baba, filmin renkli kişiliklerini oluşturuyorlar. Filmdeki karakterlerin büyük bir çoğunluğu bir avluya bakan eski bir apartmanda oturuyorlar. Herkesin elinin altında bir kalaşnikofun bulunması gayet doğal ve Akdeniz kanı taşıyan Arnavutlar akıllarına estiğinde tüfeklerine sarılıyorlar. Yoksulluk, şiddet ve karmaşaya karşın Tiran-Sıfır Yılı karamsar bir film değil. İnsanların yaşama sevinci ve ortaya çıkan tuhaf ve komik durumlar filmi aynı zamanda eğlenceli kılıyor."} +{"text":"Pie isimli kolejli bir kız ve onun Kim isimli efemine oda arkadaşı ile ilgilidir. İlk başlarda aralarında farklılıklar vardır. Kim Koreli erkek pop yıldızlarınınki gibi bir saç modeline sahip erkek gibi bir kızdır ve Pie ilk kez gördüğünde onun erkek olduğunu sanır. Odalarını geçilmemesi gereken bir çizgi ile ikiye bölerler. Ama sonunda arkadaş olurlar. Ve bu belki de arkadaşlıktan daha fazlası olacaktır? Tayland lezbiyen filmi diye anılan Yes or No erkek gibi kızlara karşı olumsuz bir tutum takınan kolej öğrencisi Pai isimli bir kızın hikayesini anlatır. Ancak o Kim isimli kadınlardan hoşlanan ve erkek gibi giyinen bu kızın yeni oda arkadaşı olduğunu öğrenir. Pai Kimi takip etmeye başladıktan sonra aralarındaki ilk güvensizlik yavaş yavaş başka bir şey haline dönüşür. Pie kolejdeki yurt odasına yeni taşınmış sevimli bir kızdır ve yeni oda arkadaşının Kim isimli erkek gibi giyinen ve erkeklere benzeyen bir kız olduğunu öğrenir. Onların dostlukları geliştikçe, Pie ve Kim birbirlerine hissetikleri duygunun sıradan bir dostluk mu ya da gerçek bir aşk mı olup olmadığını merak etmeye başlar."} +{"text":"Pekçok kişi, gerçek Berlin kültürünün Bar25te doğduğu konusunda hemfikir. Film Bar25in dört genç kurucusunu izliyor. Tasasız bir hayat tarzına, müziğe, bir anda geliveren yaratıcı hikayelere, kişiliğe ve sonsuz bir enerjiye sahip bu insanlar nehir kenarındaki boş bir araziyi yetişkinler için bir harikalar diyarına çeviriyor. Bar25, en başta bir avuç arkadaşın yaratıcılıklarını, farklılıklarını, canlı renklerini istedikleri gibi yaşadıkları bir sığınakken, kısa zamanda unutulmaz bir gece için kitleleri çeken bir merkeze dönüşüyor. Ama bu mekanın acı-tatlı bir hikayesi var. Bir süre sonra, bürokratik problemler ve arazi üstünde yapılması planlanan devasa, kurumsal, steril bir yapının tehditi beliriyor. Film hiç bitmeyen hareketin, eğlencenin ve yaratıcılığın doğduğu yerlerde ütopik dünyaların da mümkün olduğunu hissettiriyor. Sistemi alt edip kitlelerin sömürüsünü engelleyebilirseniz tabii. -if 2013 kataloğundan alıntı-"} +{"text":"Uluslararası çapta terorist olmakla suçlanan tehlikeli bir grup, bir sabah Londra'ya saldırıda bulunur. Bu patlama sonrasında terörist gruptan sadece bir kişi hayatta kalmıştır. Farroukh Erdogan isimli bu terörist patlamanın ardından tutulanır ve hapse gönderilir. Ülkenin gündemindeki en önemli olay haline gelen bu saldırı, son derece titiz bir dava sürecine tabi tutulacaktır. Hükümetin elinde hiç kimsenin bilmediği gizli bir kanıt vardır ve başsavcı dava için Claudia Simmons isimli başarılı bir avukatı atar. Dava gününden bir gün önce Farroukh Erdogan'ın avukatı öldürülür ve yerine hükümetin atadığı Martin Rose getirilir. İşin ilginç yanı ise Martin ve Claudia'nın eskiden sevgili olmalarıdır. İki eski sevgilinin iki karşıt tarafı savunmak için atandığı bu davada, birbirleriyle herhangi bir bilgi paylaşması kesinlikle yasaktır. İkili, ilişkilerine ve mesleklerine duydukları sadakati sınayacakları oldukça zorlu bir göreve atılmıştır."} +{"text":"Filmde Garcia, eski CIA ajanı şimdinin politik talk show sunucusu olan bir adamı canlandırmaktadır. Şirketinin bir güney Amerika köyündeki katliamı örtbas ettiğini ortaya çıkarması için bir kadın tarafından tutulur. Film, insan etkileşimi, sınırlar ve limitler söz konusu olduğunda ahlaklı ve törel yükümlülüklerin olup olmadığı konusuna ve insanların çevreye karşı gaddar ve bilinçsiz hareketlerine dikkat çekmektedir. Dünyanın doğal kaynağı olan suyun tüketiminin hızla artmasından yararlanmak isteyen bir çok uluslu şirket, suyun, insanların temel ihtiyacı olduğunu umursamaz ve sonunda hızlıca yayılan hastalığa ve insanların ayaklanmasına sebep olur. Bu sıkıntı, normalde dost olma ihtimali olmayan iki adamın birleşip komplo kurmalarına ve insanlara iyilik yapıp, geçmiş eylemlerindan arınmaya çalışmalarına sebep olur."} +{"text":"Princeton'da matematik okuyan Richie Furst, son derece zeki ve parlak bir öğrenci olsa da burs alabilecek başarıyı yakalayamamıştır. Öğrenim harcı olan 60.000 dolarlık bir birikimi olmadığı için bu parayı bir hafta içerisinde bir şekilde bulması gerekmektedir. Ufak tefek birikimleri vardır ve şansını online poker oynama sitesinde denemeye başlar. Bir süre epey başarılı ilerlese de kader oyununda, kazanacağından emin olmasına rağmen tüm parasını kaybeder. Richie, bu işte bir hile olabileceğine inanmaya başlar ve sitenin sahibi Ivan Block'u bulmak için Kosta Rika'ya kadar gider. Block, burada lüks içerisinde yaşamaktadır ve Richie'yi tersleyip kovmak yerine ona misafirperver bir şekilde yaklaşır. Block, genç adamı oyundaki hileyi keşfettiği için tebrik edip kendisi için çalışmasını teklif eder. Bu zengin ve karizmatik adamın hayat şekliyle adeta büyülenen Richie de bu teklifi kabul eder. Ancak Richie artık beklenmedik bir kurum tarafından kıstırılıp bir seçim yapmak ve hayatının en riskli kumarını oynamak zorunda kalacaktır! Genç yönetmen Brad Furman tarafından çekilen filmin senaryosu, daha önce de birlikte çalışan Brian Koppelman ve David Levien ikilisine ait"} +{"text":"Sangdo kendine işadamı demektedir. Aslında Kristal meth satıcılığı yapmaktadır ama satıcığı bir suç olarak değil bir iş olarak görmektedir. Uyuşturucu ticareti onun hayatının her döneminde yer almıştır. Amcası bir uyuşturucu satıcısı ve kristal meth üretiminde de bir uzmandır.. Sangdo' nun annesi, amcasının meth laboratuvarlarında talihsiz bir kaza da patlama sonuçu ölmüştür. Doh Jin-Gwang ise hep kurallara göre oynamayan sert burunlu bir polistir. Busan ilindeki en iyi ilaç satıcısı Jangchul adlı kişiyi yakalamaya çalışırken Doh ortağını 4 yıl önce kaybeder. O zamandan beri, Doh herkes için Jangchul yakalaya bilmek amaçı ile muhbir olarak Sangdo kullanmayı planlıyor bu kez Jangchul yakalabilmesi için tahrik edilmiştir. Ja-Hyeon Chu oyunculuğunun zirvesine yerleşmiştir."} +{"text":"Bill Whitney, Beverly Hillsde oturan, yüksek sosyeteye mensup zengin bir ailenin iki çocuğundan biridir. Ablası Jennynin aksine bu zengin olma duruşuna pek müsait olmayan Bill, nedensiz bir şekilde ailesinden ve sosyetenin diğer mensuplarından korkmaktadır. Ablasının sosyeteye tanıtılma partisini basketbol maçı yüzünden kaçırır. Bu duruma pek üzülmez, fakat ablası Jennynin eski erkek arkadaşı David Blanchard kendisine gizli mikrofonlar ile kaydettiği bir kaset dinlettiğinde kafası iyice karışır. Kasette Jennynin Billin nefret ettikleri listesinde üst sıralarda yer alan Ted Ferguson ile sevişmesi ve annesi, babası ve Jennynin hep beraber toplu seks yapacakları ile ilgili diyalogları kayıtlıdır. Bill, ne yapacağını bilemez halde kaseti psikoloğuna götürür. Meşgul olan psikolog kaseti alır, ertesi gün gelmesini söyler. Ertesi gün beraber kaseti dinlediklerinde kasette sadece sıradan günlük konuşmalar vardır. Blanchardı arayan Bill kasetten başka bir kopya ister. Blanchard buluşmaya gelemeden bir trafik kazasında ölür. Billin çevresinde olup biten bu tuhaf olaylar ona aklının oynadığı bir oyun mudur, yoksa Sosyete olarak isimlendirilen bir grup insan, kimsenin bilmesini istemediği kirli sırlar mı saklamaktadır?"} +{"text":"Dennis van der Horst iyi kalpli genç bir girişimcidir. Hayatında sokak kuralları geçerlidir. Kendini sadece erkek kardeşi Marco ve maddi durumu iyi olmayan ailesine karşı sorumlu hissetmektedir. Dennis, oldukça pahalı ve karlı bir taksi ehliyetini alma şansını yakalayınca, bu fırsatı değerlendirir. Amsterdamdaki tek taksi şirketi MOTAXın müdürünün huzurunda çok büyük bir meblağ borç alır. Sevinçten çılgına döner, zor günler sona ermiştir. Dennis daha sonra, böyle özel bir ehliyeti almanın bu kadar kolay olmasının ardında bir neden olduğunu farkeder. Taksi piyasasında rekabet yaratmak için yasa değiştirilmiştir. Dennis ve birçok meslektaşının ehliyetleri bir anda değerini kaybeder. Bu sırada Amsterdam sokaklarında süregelen bir savaş vardır. Dennis, istemeden MOTAXın arkasındaki suç örgütünün bir parçası olduğunu farkettiğinde, başı daha çok belaya girer. Polisin bile MOTAX ile gizli bağlantıları olduğunu ortaya çıkınca, Dennisin kendini kurtarmak için yapabileceği tek bir şey kalmıştır: ipleri elinde tutan adamla yüzleşmek."} +{"text":"Film, karaborsada sinema biletleri satan Anwar ve arkadaşlarının ufak sinema çetesinden, daha sonra milyonlarca kişinin öldürülmesinden sorumlu paramiliter, aşırı sağcı bir örgüte dönüşmesini anlatıyor. Komünist olduğu varsayılan milyonlarca entelektüel ve Çinli azınlık 1965 yılında meydana gelen askeri darbe süresince grubun yaptığı katliamlar sonucunda yaşamlarını yitirir. Anwar, şimdilerde konforlu ve rahat bir yaşam sürmekte, örgütün kurucu rol modeli olmanın keyfini çıkarmaktadır. Film boyunca, Anwar ve arkadaşları yaptıkları katliamları bütün sıradanlığıyla anlatırken, diğer yandan da bu anları tüm tuhaflıklarıyla, çok sevdikleri eski Amerikan filmlerinden sahnelermiş gibi canlandırıyorlar. İnsanlık suçlulularının, katillerin ve faillerin akıllarının işleyişine tanık olduğumuz tedirgin edici bir sinema deneyimi ve aynı zamanda kötülüğün bize tüm sıradanlığı ve yalınlığıyla göründüğü bir karabasan. Alıntılayan: sagaris"} +{"text":"Altı adli tıp öğrencisi FBIda saygın bir stajyerlik işi için uzak bir adaya bilimsel keşfe çıkar. Ancak kimsenin bilmediği bir şey vardır: bu bölge daha önceden ölüme terk edilmiş müebbet hapis cezasına çarptırılmış suçlular için illegal bir biyolojik test yeri olarak kullanılmıştır. Bu görevin ardında Profesör Tomkins vardır. Tomkins FBI ajanı Veneziano ile birlikte ajan adaylarını sınırları zorlayacak şekilde test ederler. Hastane labaratuvarlarından alınan üç kadavra adanın farklı yerlerinde konumlandırılmıştır. Bu öğrencilerin görevi ise kadavraların üzerindeki ölümcül yara izlerine neyin sebep olduğunu bulmaktır. Öğrenciler deneylerine başlamadan once, zombi suçlular sistemli bir şekilde onları avlama girişimlerine başlar. Saygın bir kariyer için başlayan mücadele ölüm kalım savaşına dönüşür..."} +{"text":"Hayatımızın sorumluluğunu aldığımız zaman büyürüz. Büyükannelerinin ani ölümü sonrasında hayat, üç genç genç kız kardeşe bunu öğretiyor. Ve bizeBüyükannelerinin ölümünün ardından, üç kız kardeş yapayalnız kalırlar. Bir taraftan kayıp duygusuyla başetmeye çalışırken diğer yandan da ergenlikten yetişkinliğe geçiş sancılarıyla boğuşurlar. Bu bir büyüme hikayesi. Aynı zamanda da kayıp duygusunun bir incelemesi ve derin duygusal içgörüler sunmayı başaran, karakter odaklı bir film. Bunlara ilaveten bir de yazın son günlerinde, Buenos Aires'te, eski tip bahçeli bir evdeyiz. Sonbahar ışığının altında, yumuşak renklerin arasındayız. Kendimizi sürekli hissederken buluyoruz. Bütün sıcaklığı, kini ve karmaşıklığıyla sunulan kardeş ilişkisi de bir başka cazibe noktası. Yönetmen, bu ilk filmiyle Altın Leopar alınca çok şaşırmış. Ancak, izleyici kesinlikle şaşırmayacak."} +{"text":"Mahşerin Dört Atlısı, bayrağı geçen yıl gösterdiğimiz İç İşler'in (Inside Job, 2010) bıraktığı yerden devralıyor ve modern piyasa kapitalizminin bizi son yıllarda içine düşürdüğü karmaşayı, sonuçlarını düşünmeden kar odaklı büyümenin insanlığı nasıl uçurumun kenarına sürüklediğini anlatıyor. İç İşler, krizi öngörmesi beklenen, zengin ve rahat iktisatçıların itibarını zedelemeyi amaçlarken, Mahşerin Dört Atlısı ilgisini, sistemlerin ve yapıların çoğunluğa fayda sağlayabilecek şekilde nasıl değişmesi gerektiğine kafa yormuş insanlara yöneltiyor. Finans endüstrisinin hakimiyetine yönelik protestolar pek çok ülkeye yayılırken, film 'eski günlere' dönemeyeceğimizi anlatmak üzere hem Noam Chomsky gibi düşünürlerin, hem de iktisatçıların, eski askerlerin ve Wall Street'ten kaçanların analizlerine yer açıyor. Bir anlamda \"dünyanın aslında nasıl çalıştığını\" açıklamayı vadediyor ki bu öğrenmeye değer bir bilgi olsa gerek."} +{"text":"Şehrin renkli ışıklarıyla yer yer aydınlanan gecenin karanlığında iki genç kadın, önemli bir devlet adamının cesedinden kurtulmaya çalışıyor. Genç kadınlar amaçlarına ulaşmaya çalışırken fütürist mekanlarda olmayacak olaylarla karşılaşır, arkalarında Mevungu diye esrarengiz feminist bir güç onlara destek verir. 2025 yılındaydık diye bir kadın sesiyle başlarız seyretmeye, ama bu bir bilim-kurgu filmi mi, bir büyü-tılsım hikayesi mi, yoksa siyasi bir taşlama mı karar vermek güç. Üzerinde en çok konuşulan Afrika filmlerinden biri olan bu film, bir video parodisi gibi durur ama önemini şüphesiz Bekolonun inanılmaz ustalıktaki kurgu tarzından kazanır: Aralıksız, peşpeşe gelen ve Godardı andıran kesintili sekanslar, erimeler, üst üste bindirilmiş imgeler ve hepsinin ortaya çıkardığı beklenmedik renkli, zengin görsel ve işitsel doku."} +{"text":"Otuzlarında bir şarkıcı olan Vera turnesinin son konseri için Lizbona dönmüştür. Kentin sıcak ve albenili atmosferi mutluluk için adeta bir davetiyedir. Yaptığı ankete cevap veren birçok kişinin arasından seçtiği Pablo, uykusuz geçen gecelerde Veranın arkadaşı olur. Pablonun ailesi yoktur; fakat bir aileye sahip olmayı çok ister. Vera, Pablonun gizemli hayatıyla yakından ilgilenir. Geceden korkmaz. Hiçbir şeyden korkmaz aslında Vera; çünkü hayatta hiçbir bağı yoktur Kuğunun yönetmeni Teresa Villaverde, Trans adlı filmiyle 2009 yılında Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinde FIPRESCI Ödülü almıştı. Trans, Rusya'yı terk edip başka ülkeye yerleşme hayalleri kuran Sonya'nın kendini bir anda kadın ticaretinin tam ortasında bulmasını melodrama kaçmadan dokunaklı bir dille anlatıyordu."} +{"text":"Bir şirket partisine gitmek için bir gökdelenin asansörüne binen dokuz kişi vardır: bir güvenlik görevlisi, bir televizyon muhabiri ile nişanlısı, bir komedyen, yaşlı bir hanım, şişman bir çalışan, hamile bir kadın, bina sahibi ve on yaşındaki torunu. Asansörde partinin olduğu kata çıkarken klostrofobisi olan George korkmaya başlar ve 49. Katta Madeline acil durum düğmesine basarak komedyenin klostrofobisinin şiddetini daha da arttırır. Henry çağrı düğmesine basar ve güvenliği alarma geçirir. Jane oğlunun geçen sene Irakta öldüğünü söyler, Henry ile yüzleşir ve kocasının Barton Investments şirketine yatırım yaptığı için her şeyini kaybettiğini belirtir. Henryye duyduğu öfkeye rağmen, bina sahibinin verdiği partide önemli bir noktaya temas etmeyi planlar. Aniden Jane kalp krizi geçirir ve ölür. Ama ölmeden önce üzerinde bir bomba olduğunu itiraf eder. Tartışmaların ardından, Celine Janein vücudunu arar ve bombanın bileğine bağlı olduğunu fark eder."} +{"text":"Salgından etkilenmiş zombie bir 'delikanlı', kendisini yok etmeye gelen Julie'ye bir anda vurulur. Onu ısırıp beslenmesi gerekirken aşık olmuştur, zira kaybettiği insani özellikleri teker teker ve yavaş yavaş yerine gelmeye başlar. Julie'ye hissettiği aşk kalbinin yeniden atmasını sağlarken, adını ve nasıl öldüğünü dahi hatırlamayan karakterimiz hislerini geri kazandıkça 'iyileşir'; üstelik bu iyileşme etkisi salgından etkilendiğine inanılan diğer zombileri de olumlu yönde etkileyecektir. Tabii insanlığın geri kalanını inandırabilirlerse! Başrollerde Nicholas Hoult ve Teresa Palmer'ı seyrettiğimiz filmin oyuncu kadrosunda John Malkovich, Dave Franco ve Rob Corddry gibi isimler yer alıyor. Genç yazar Isaac Marion'un Türkçe'yede Sıcak bedenler olarak çevrilen aynı adlı romanından uyarlanan filmin senaristliğini ve yönetmenliğini ise Jonathan Levine üstleniyor."} +{"text":"1940'lı yıllardan başlayarak 70'li yıllara kadar uzanan öyküsü ile hem hüzünlü, hem neşeli ve coşkulu kimi zamansa heyecanlı ve romantik bir film olan Uzun Hikaye, senarist Yiğit Güralp'in tanımıyla çok ama çok iyi insanların saf ve ölümsüz aşklarını adalet ve doğruluk üzerine inşa etme mücadelelerini anlatıyor. Edebiyat dünyasının tanınmış isimlerinden Mustafa Kutlu'nun aynı adlı eserinin sinemaya uyarlanması olan filmin yönetmenliğini Osman Sınav üstlenirken, senaryo uyarlamasını ise Yiğit Güralp kaleme aldı. Filmin başrolünü Kenan İmirzalıoğlu üstlenirken kadroda kendisine Altan Erkekli, Güven Kıraç, Zafer Algöz, Cihat Tamer, Tuğçe Kazaz, Ushan Çakır ve Fatima Betül Cordal isimleri eşlik ediyor. Uzun Hikaye 12 Ekim 2012'de vizyona girecek."} +{"text":"Nasyonal sosyalizmden yeteri kadar bir şeyler öğrenmedik mi? diye soruyor Alman belgeselci Peter Ohlendorf tüyler ürpertici filmi Kan Akmalı Gizlice Nazilerin Arasındanın ilk sahnelerinde. Ohlendorf, yedi yıl boyunca Avrupanın çeşitli şehirlerindeki Neonazi konserlerinde gizli çekim yapan bir gazetecinin adımlarını yeniden izliyor ve konser mekanlarıyla çekim kayıtlarını bu belgeselde bir araya getiriyor. Ölüm tehditlerinden dolayı Thomas Kuban adını kullanan gazeteci, çekim yaptığı 40 konser sonrasında 21. yüzyıl Avrupasıyla ilgili korkutucu bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Ohlendorf ve Kuban, Almanyadan İtalya ve Macaristana, gençler arasında hızla büyüyen Neonazi kültürünün, özellikle de gizli rock konserleriyle yayıldığını gösteriyor. Peter Ohlendorf Gezici Festivalin konuğu olarak, Kan Akmalı Gizlice Nazilerin Arasındanın Ankara gösteriminde izleyicilerle buluşacak. Uzun süre yapımcı bulunamadığı için tamamlanamayan film, sekiz Türk ve bir Yunanlının öldürüldüğü Dönerci Cinayetleri kısmen aydınlatılıp, üstüne bu cinayetleri işleyen Neonazilerden Alman polisinin haberdar olduğu anlaşılınca birden çok güncel bir konuma geldi."} +{"text":"Türkiyede ölüm cezası 2002 yılında kaldırıldı; en son cezalar 1984de uygulandı. Bu arada, Cumhuriyetin kuruluşundan beri 15'i kadın toplam 712 kişi, başkalarına \"ibret olsun diye\" idam edildi. Ölüm cezasının en çok gündemde olduğu dönemlerde bile, konu genellikle belli başlı siyasi vakalar ya da haksız yere asılanlar argümanı üzerinden tartışıldı. Sonunda AB uyum çabaları çerçevesinde yasadan kaldırıldı, ama ölüm cezasını savunanlar hiç eksik olmadı. Belgesel, Türkiyede yaşanmış uygulamalar üzerinden ölüm cezasına insani bir perspektiften yaklaşıyor. Seyirciyi pek çok infaza sahne olan Tarihi Sinop Cezaevi ve Ankara Merkez Kapalı Cezaevi gibi mekanlarda dolaştırırken, mahkumların son anlarına tanıklık etmeye çalışıyor; bunun olanaksızlığını bilerek Ve hayatı darağacında sonlanmış olan yüzlerce kişi adına şu soruyu soruyor: Bu insanları niye öldürdük?"} +{"text":"İranlı kıyafetleri içinde, serserilerin kovaladığı, ünlü Hindistanlı Rockstar Jordan, büyük bir kalabalığa konser vereceği stadyuma güçbela ulaşır. Kısa bir süre önce tuhaf, başıboş davranan, günün birinde müzisyen olmak isteyen ve dalga geçilen bir kolej öğrencisi olan Janardhan Jakhar'dır. Ailesi onun aile işleriyle ilgilenmesini isterken o bunu reddeder. Müziğin acıyı yaşadıktan sonra geldiği tavsiyesine uyarak okulun en güzel kızı Heer Kaul'u reddedilmek ve dolayısıyla acı çekmek amacıyla elde etmeye çalışır. Başlarda entelektüel ve kültürlü bir kız olan Heer onu reddeder ancak şaşırtıcı bir biçimde birden yakın arkadaş olurlar. Janardhan karşısında, Prag'da oturan Jai'yle evlenmeden önce hayatını yaşamak isteyen bir kadın bulur ve bunu sakinlikle karşılar. İkili birlikte takılırlar, porno film izlerler, birlikte desi daru içerler, Kaşmir'e yolculuk yaparlar, Janardhan evlilik hazırlıklarında ona yardımcı olur. Heer gittikten sonra, Janardhan isteksizce aile işlerine katılır ancak bir karışıklık yapar ve evden atılır. Müziğinde ısrar eder, sonunda gelişir ve büyük bir yapım şirketiyle anlaşma yapar. İşler yoluna girmişken Heer'i ziyaret etmeye karar verir. İkili bir araya gelir ve Hindistan'dayken yaptıkları gibi yine birlikte takılırlar ama Jordan silahlı Jai'yle yüz yüze gelir ve Prag polisi tarafından tutuklanır. Hindistan'a döner, ancak hayranları tarafından değil öfkeli bir kalabalık, saldırgan medya tarafından karşılanır ve Heer'in hastalığında etkili olduğu yüzünden suçlanır."} +{"text":"Ernie evde anne ve babasının baskısından çok sıkılmış bir çocuktur ve bir o kadar da yaramazdır; üstelik kız kardeşi onu sürekli şikayet etmektedir. Bir gün en yakın dostu Max ile beraber Dinozor Müzesine giderler ve fosil sergi alanında başlarını belaya sokarlar. Güvenlik görevlilerine yakalanırlar ve Ernie oda hapsini boylar. Max'in evine kaçmayı başarır ama iki kafadar daha büyük bir belaya bulaşırlar zira hiç çalışmayan yumurta şeklinde bir zaman makinesinin içine girerler ve makine birden çalışır! 65 milyon yıl öncesine giden kafadarlar kendilerini dinozor yumurtalarıyla dolu bir yerde bulurlar! En yırtıcı olarak bilinen T-Rex dişisiyle karşı karşıya gelirler. Ama vahşi dinozor onları yemez anneleri gibi sahiplenir! Gerçek yumurtalar çatlayıncaya kadar, geri dönmenin bir yolunu bulmaları gerekmektedir."} +{"text":"Jacky Bonnot aşçılık mesleğine gönül vermiş ancak mesleğinde bir türlü istediği seviyeye ulaşamamış bir kişidir. Sevgilisi Beatrice ile birlikte yolunu gözledikleri bebekleri için güzel bir hayat hazırlama telaşında olan Jacky, geçim sıkıntısından boyacılık dahi yapmaya razıdır. Öte yandan usta şef Alexandre Lagarde ise mesleğinin zirvesinde olmasına karşın patronu Stanislas Matter ile sorunlar yaşamaktadır. Farklı kulvarların yarışçıları olan bu iki kişinin tek ortak noktası vardır, o da gastronomidir. Bir tesadüf sonucu karşılaşmış olsalar da, iki aşçının da birbirinden öğrenecek şeyleri vardır. Yemek pişirme sanatının iştah kabartan görsel güzelliklerini ve mutfak telaşını komik bir dille ele alan filmin yönetmenliğini ise Daniel Cohen üstlenmektedir."} +{"text":"Jinta Yadomi'nin liderleri olduğu 6 çok yakın çocukluk arkadaşı, gruptan biri olan Meiko Honma 'nın ölmesiyle dağılır. Jinta, Menma'yı ölmeden önce kırmış fakat özür dileyememiştir. 10 yıl sonrasında herkes farklı bir hayat sürerken Jinta da içine kapanık asosyal biri olmuştur. Bir yaz günü Jinta oyun oynamaya dalmışken önünde bir kız belirir. Bu kız Jinta'nın çocukluk arkadaşı Menma'dan başkası değildir. Menma, öldüğü zamanki beyaz elbisesini giymekte fakat daha uzun görünmektedir. Menma, Jinta'dan bir isteği olduğu için hayalet olarak geri gelmiştir fakat bir sorun vardır; Menma dileğinin ne olduğunu unutmuştur ve Menma'yı yalnızca Jinta görebilmektedir. Menma'nın dileğini gerçekleştirmek için, Jinta arkadaşları, Yukiatsu, Anaru, Tsuruko, Poppo ve Menma ile yedi yıl aradan sonra tekrar bir araya gelir."} +{"text":"\"Bir süperstar\", \"klasik müziğin kurtarıcısı\", \"benzersiz bir doğal kuvvet\", Gustavo Dudamel, 21. yüzyılın en yetenekli genç orkestra şeflerinden biri kabul ediliyor. 2011'de İstanbul'da bir konser veren ve Müzik İçin Barış'ın kuruluşuna önayak olan Dudamel, Jose Antonio Abreu'nun ölümünden bu yana, kendisinin de yetiştiği Venezüella Genç Orkestra Sistemi, El Sistema'nın yöneticisi. Viva Maestro!, ünlü müzisyenin en çalkantılı dönemlerinden birine tanıklık ediyor: 2017'de ülkesi Venezüella'daki protestoların ardından Dudamel'in turneleri iptal ediliyor ve ülkesine dönmüyor. Caracas'tan Los Angeles'a, Mexico City'den Santiago'ya Dudamel'i izleyen Viva Maestro!, şefin kişisel ya da siyasal hayatındansa bu beklenmedik engeller karşısında yenilikçi ve büyük ses getiren konserler aracılığıyla müziğin birleştirici ve yenileyici gücünü kutlayışını gözler önüne seriyor."} +{"text":"Abim Evin Tek Çocuğu ve Hayatımız ile tanıdığımız Daniele Luchetti, kısmen otobiyografik yeni filmi Mutlu Yıllarımızda seyirciyi 70li yıllara götürüyor. Küçük Darionun anlatıcı görevini üstlendiği bu yolculukta sorunlu bir ailenin dünyasına dalıyoruz. Darionun babası Guido, bir türlü istediği başarıya ulaşamayan ve giderek içine kapanan bir sanatçı. Annesi Serena ise kocasına deli gibi aşık ve tam da bu yüzden ne bencilliğine ne de kaçamaklarına tahammül edebiliyor. Dönemin özgürlük rüzgarı çok geçmeden bu aileyi de yakalıyor ama böylece anne ve baba birbirinden daha da uzaklaşıyor. Küçük Dario ise sinemaya olan ilgisini keşfediyor ve olan biteni el kamerasıyla kaydetmeye çalışıyor. Yönetmen Luchettiye göre, peliküle ve onun kendine has kokusuna bir saygı duruşu olan Mutlu Yıllarımızın ilk gösterimi Toronto Film Festivalinde yapılmıştı."} +{"text":"Yaşamaya Değer Hayatlar, hem Engelli Hakları Hareketi hakkında tarihsel bir belgesel, hem de bir insanın ayakta kalma savaşının biyografisi. Hareketin karizmatik önderleri bireysel haklar konusundaki uzun, zorlu ve başarılı mücadelenin hikayesini anlatıyor bu mücadele, bir zamanlar bölünmüş olan bir nüfusu güçlü bir koalisyon haline getirmiş ve bu koalisyon, ülke tarihinin en etkin bireysel hak yasalarını yapmıştı. Hayatlarını herkes gibi yaşamak konusunda sarsılmaz bir kararlılığı olan insanlarla dolu bir dünyaya açılan bir pencere sunuyor ve milyonlarca insanın okulsuz, evsiz, toplu taşımasız yaşadığı, bugünkü kuşakların hayal bile edemeyeceği bir durumun geçerli olduğu bir geçmişe açılan bir geçit görevi görüyor.Kaynak:Pera Film"} +{"text":"Louis Zamperini Amerikalı bir uzun mesafe koşucusudur. ABD Olimpiyat Takımında ülkesini 1936'da Berlin'de düzenlenen Olimpiyat oyunlarında temsil eder. Dereceye girip madalya kazanamaz ama müthiş bir final performansı ortaya koyar. Öyle ki Adolf Hitler kendisiyle tanışmak ister. 4 yıl sonra Zamperini Tokyo'daki Olimpiyat oyunlarında favori isimlerden biridir. Fakat o seneki Olimpiyatlar II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle iptal edilir ve Zamperini savaşta gönüllü olarak görev alır. Pasifik'te geçirilen bir kaza sonrası iki silah arkadaşıyla hayatta kalmayı başarır ve 47 gün sürecek bir yaşam mücadelesi verirler. Ne var ki kendilerini kurtaranlar düşman taraf olan Japon Deniz Kuvvetleridir ve kurtardıkları savaş esirlerine işkence yapmaktan da geri kalmazlar... Louis Zamperini'nin gerçek yaşam öyküsünün anlatıldığı ve Laura Hillenbrand'ın kaleme aldığı \"Unbroken: A World War II Story of Survival, Resilience and Redemption\" adlı kitaptan uyarlanan filmin yönetmenliğini ikinci yönetmenlik deneyimine imza atacak olan Angelina Jolie üstleniyor..."} +{"text":"Pera Güzeli iki kadının hikayesinden yola çıkılarak hazırlanmış bir belgeseldir. Kadınlardan birincisi balkonuna konulan güzel kadın resimlerinden dolayı nazlı bir güzel olarak anılan Laterna, ikincisi ise bu güzelin sesini duyduktan sonra ona aşkla bağlanan ve onu ayrılmak zorunda kaldığı topraklarına kavuşturmak için çabalayan Nilüfer Saltık. İstanbula 1855li yıllarda gelen aternanın bu coğrafyada yaygınlaşmasının hikayesi ile birlikte, farklı kültürlerdeki önemini ve yerini anlatan belgesel; laternanın tarihsel gelişimini, eski İstanbula gelişini, 1950lilerden sonra ortadan kaybolmasını ve elli yıl sonra Nilüfer Saltıkın el yapımı piyano üreticisi ve laterna ustası Panos İoannidisi Selanikte bulup yeni bir laterna yaptırıp, altın çağını yaşadığı İstanbula geliş öyküsünü anlatıyor. Belgesel, İstanbul sokaklarının tarihine tanıklık eden laternanın tekrar sokaklara taşınmasına, müzikleri ve dansları ile İstanbullularla buluşmasına, günümüzün tarihi-kültürel unutkanlığına karşı vurgu da yapmaktadır. Laternanın sadece bir müzik ve eğlence aracı olmadığına, aynı zamanda farklı kültürlerle beraber yaşamanın sokaktaki dili olduğunu anlatmaktadır."} +{"text":"Prömiyeri Comic Con, San Diegoda ve görsel efektleri Level 256 VFX tarafından yapılan film yakın gelecekte bir cinayet kurbanının deneysel teknoloji ile hayata geri getirilmesi ve sorgulanması üzerine. Yazan ve yöneten M. F. Wilsonı kült çizgi roman Fluorescent Black ten hatırlayanlar olacaktır. The Final Moments of Karl Brant ın temeli, Wilsonın uzun metraj yazdığı bilimkurgu ve suç dünyası karanlık Corto Cityde geçen seri Digital State e dayanıyor. Pee Wee Herman karakteri ile bilinen Paul Reubens, burada karşımıza kafayı dijital ölümsüzlüğe takmış Dr. Bennett Ferryman olarak çıkıyor. Yönetmen Wilsonın yaptığı açıklamalardan anladığımız Reubense olanı güveni sonsuz. Bilim adamlarının zekalarını çılgınlıklarıyla tanımlayan Wilsona göre Paul, her rolü başarıyla oynamasının yanında zeki ve çılgın bilim adamı karakterinin en iyi örneklerinden birini gösteriyor. Karl Brant ın dijital yüzünü oluşturan Level 256 VFX şirketinin sahibi Scott M. Davids filmin yapımcılığını ve post-prodüksiyon servisini üstleniyor. Karl Brant ın 3 boyutlu holografik yüzü hayata özel bir yazılım ve Microsoft XBOX Kinect kamera ile getiriliyor."} +{"text":"Hainlik, kendi hallerine terkedilen, her şeyin geç olduğu bir anda birbirlerine yaklaşan bir baba oğulu anlatıyor. Acımasız ve umutsuz iki farklı dünya ve iki farklı bakış açısının hikayesi: Peppino tutkulu ve dağınık, topal olduğunu bilmeyen topal bir binici gibidir; Angelo ise tam tersine her iki bacağı sağlam olsa da kendini topal hissetmekte. Baba bu hayattan her şeyi yada en azından gereken kadarını anladığını sanmakta ve bunu oğluna aşılamaya çalışmakta. Oğul ise kendi kendini suçlama derecesinde kaderci biri. Angelo kendini kadersiz biri olarak saymakta ve asla hiç bir şeyin değişmeyeceğini düşünmektedir. Belki de basit bir şekilde hiç bir şeye inanmamaktadır: geleceğin ne olduğunu bilmemekte, seçemez, karar veremez. Babasıyla meşgul olmak üzere yalnız kalınca, delikanlı babasının hep kendisine söylediği gibi bir insan olma gayreti içine girer. Ama bunun için, babasının ona vermeyi başaramadığı eksik olan bir takım şeyler vardır. Angelo her ne kadar kendinden daha emin ve daha olgun gibi gözükse de aslında başlangıçtan daha kaybolmuş haldedir."} +{"text":"Hakkında acayip hikayelerin anlatıldığı, son derece sıra dışı olduğunu insanlardan hep duyduğunuz ama hiç tanımadığınız dedenizin otuz yıl önce çekilmiş görüntülerini izlermişçesine sıcak bir atmosfere sahip bu film, bir yandan da o garip hikayelerin kaynağına ışık tutuyor. 50li yıllarda New Yorkta ortaya çıkan, başkaldırıdan beslenen ve tüm dünyada sinemadan edebiyata ve müziğe kadar birçok sanat dalına ilham veren yeraltı edebiyat akımı Beat Kuşağının öncülerinden Amerikalı yazar William S. Burroughsa yakın plan bir bakış. Çekim ekibinde Jim Jarmusch, Tom Dicillo gibilerine rastlayacağınız bu belgesel, yazarın boğuk ve çatallı sesi eşliğinde izlediğimiz yenilenmiş kopyasıyla karşımıza arz-ı endam ediyor. Karanlık ve rahatsız edici eserleriyle ünlü olan yazarın trajik ve sıra dışı yaşamının bilinmedik derinliklerine inen film, bir yandan da 80lerin o tuhaf ve kendine özgü havasını bizlere hatırlatan bir armağan niteliğinde."} +{"text":"Cem Gelinoğlu'nun yarattığı Ali Kundilli karakteri, modern hayat şartlarını, sigortalı ve sabit bir iş olanağını reddeden, sürekli olarak kendi projelerini üreten ve günün birinde bi projelerinin keşfedileceğine inanan bir mucit. Kendisiyle aynı hayalleri paylaşan Vedat ile aynı mahallede yaşayan Ali, en yakın arkadaşının sisteme yenik düşmesi ve bu hayalleri terk etmesiyle birlikte yalnız kalır. Nitekim Vedat'ın sevdiği kadın ile evlenebilmesi için düzenli bir hayata, sigortalı bir işe ihtiyacı vardır. Benzer şartlar Ali için de geçerlidir. Fakat genç mucit, sebdiği kadın olan İlknur'u prensesler gibi yaşatabilmek adına hayallerinin kuyruğunu kovalamaya devam eder. Fakat her şey Vedat ile Ayşe'nin kına gecesinde tamamen değişecektir!"} +{"text":"Bir edebiyat öğrencisi olan güzel Anastasia Steele, çekici bir iş adamı olan Christian Grey ile bir röportaj gerçekleştirir. Görüşmeye gittiğinde karşısında, tavırları ve çekiciliği ile baş döndüren bir adam bulur. Aşk ve ilişkiye biraz mesafeli duran Anastasia, bu zengin ve yakışıklı adamın cazibesine karşı koyamaz ve kendisini çekimine bırakır. Fakat hayatta her şeye karşı doyum noktasına ulaşmış olan Grey'in ilişki ve seks söz konusu olunca kimsenin bilmediği gizli sırları vardır. Genç kız karşısındaki adamla şehvetin bilmediği yollarına da sapacak mıdır? E. L. James'in çok satanlar listesinden inmeyen aynı adlı romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini Sam Taylor-Johnson üstlenirken, başrolleri Jamie Dornan ve Dakota Johnson paylaşıyor."} +{"text":"Çeşme, İzmir. Mayısın son günleri. Güneş şimdiden kavurmaya başlamış, geceler Çeşmenin meşhur rüzgarıyla sarsılıyor. Turist sezonu daha başlamamış. İstanbuldan gelen iki kız kardeş, Lale ve Yasemin bir kaç ay önce vefat etmiş anneannelerinin Sakızlıkoydaki yazlığında tek başlarına kalıyorlar. Öykü; kardeşlik ilişkilerine, beraber büyümenin getirdiği rahatlığa, bu rahatlığın yarattığı güvenceye ve kan bağı haricinde çok az ortak yanı olan iki insan arasındaki ilişkiye dayanıyor. İki kardeş gün içinde, yarımadayı arabayla geziyor ve ıssız plajlarda uzanıp tembellik yapıyorlar. İlk başta her şey çok güzel gözüküyor, hava berrak, deniz pırıl pırıl ve belde huzurlu Ancak bu ilişkide tuhaf bir gerginlik var. Yavaş yavaş sorular sorulmaya başlanıyor: Bu iki ş ehirli kadının Çeşmeye gelmelerinin asıl sebebi nedir? Birbirleriyle alıp veremedikleri nedir? Aralarında sakladıkları sır su yüzüne çıktığında çok önemli bir karar vermek zorunda kalacaklar: Yollarını ayıracaklar mı, yoksa gerçekleri beraber mi göğüsleyecekler?"} +{"text":"Üniversite birinci sınıf öğrencisi olan Nick ve Jonah bilişim teknolojisinde uzmanlaşmaya çalışmaktadır. Diğer yandan da hackerlık en büyük tutkularıdır. Nick'in kızarkadaşı Hailey, 1 yıllığına başka bir üniversitede okumaya gidecektir. Nick ve Jonah, onu yeni üniversitesine kendileri götürmeye karar verirler. Bunu yaparken de biraz gezme şansları olacaktır. İki kafadarın peşinde olan ve Göçmen lakabını kullanan bir hacker vardır. Ve yolculuk sırasında da onları rahat bırakmamakta kararlıdır. Nick ve Jonah, Göçmen'in yerini nihayet tespit eder. İkili, onu görmek için adeta yanıp tutuşmaktadır. Sonunda Göçmen ile çölde yüzleştiklerindeyse sonuç korkutucu olur. Nick, Jonah ve Hailey, uyandıklarında kendilerini bir tür hapishanede bulurlar. Buraya nasıl geldiklerini ya da neden tutsak olduklarını anlamaya çalışırlarken aslında çok daha büyük bir tablonun parçası olduklarını fark ederler."} +{"text":"Yönetmen Alessio Cremoniniden, günümüz Suriyesine etkileyici bir bakış. Suriyedeki savaş şu ana kadar 80.000 ölüye ve Libyaya Türkiyeye ve Ürdüne kaçan 800.000 mülteciye sebep oldu. Bu film gerçek bir hikayeyi anlatmaktadır. Genç ve dindar iki kız kardeş, Aya ve Fatima, Fatimanın daha yeni evlendiği kocasının, hepsinin hayatını tehlikeye atarak Suriye Ordusundan firar etmeye ve Suriye Özgürlük Ordusuna katılmaya karar verdiğini öğrenirler. Bu durumda hayatları tehlikeye giren iki kız kardeşin acilen ülkeyi terk etmeleri ve güvenliklerini tanımadıkları insanlara emanet etmeleri gerekmektedir. İki kadın gizlice Türkiyeye doğru, tehditlerle ve ifşa edilme tehlikesiyle dolu bir yolculuğa başlar. Cremonini, iki kız kardeşin yaşadıkları zorlukları tüm detaylarıyla anlatırken alışılmış kalıplardan uzak ve duygusallaşmadan harika bir iş çıkarıyor. Border seyirciyi, insanlarının hayatlarının her gün altüst olduğu bir ülkenin korkutucu gerçekliğiyle karşı karşıya bırakıyor.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Mexico Cityde polisler Cross Killer diye tanınan seri katilin on birinci kurbanını bulurlar. Yetenekli ancak alkolik Detektif Garcia seri katili yakalaması için savcı tarafından görevlendirilir. Sorgu yargıcı ise yaptığı incelemeler sonucunda katilin tecavüzcü, kadın düşmanı, sadist ve ölülere karşı cinsel istek duyan biri olduğunu belirtir. Sokak ressamı Victor yani Cross Killer, bir kurbanına on iki yaşındayken San Jose del Montede dindar annesi tarafından kendini tatmin ederken yakalandığını ve annesinin onu Rahip Joseye götürdüğünü anlatır. Rahip ona tecavüz etmiş ve daha sonra da tacizlerine devam etmiştir. Victor da o zamandan beri kötülük yapmaktadır. Victor Gabrielayı görünce, ona aşık olur ve onun bir melek olduğunu düşünür. Ancak Victor Beşinci Emre hiçbir zaman saygı duymamıştır. Gabrielayı yaşadığı yere götürmeye ikna eder."} +{"text":"Günümüz Parisi. Kırk yaşlarında bir adam olan Victor, Nazi işgali sırasında sürülen Fransız Yahudileri için yapılmış Mur des Nems anıtının önünde tek başına durmaktadır. Holokost kurbanlarının taşa oyulmuş adlarına bakarak derin düşüncelere dalmıştır. Paris, 20 yıl önce. Rivka, ıvır zıvırla, güzel antikalarla ve bir sürü anı nesnesiyle dolu bir dairede yaşamaktadır. Yaşlı kadın, oğlu için akşam yemeği hazırlıyordur. Lyon Kasabı olarak bilinen, Gestapo şefi ve terör birliği lideri Klaus Barbie, 1983te Bolivyadan Fransaya iade edilmiş; şimdi hem Yahudilerin sürgünü hem de insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle yargılanmaktadır. Mahkemenin açılış oturumu televizyondan yayınlanır. Rivka duygularını kontrol etmeye çalışsa da, hayatta kalmayı başarmış bir tanığın duruşmadaki sesini duyduğu anda, duygularına ket vuramaz olur. Bu sırada oğlu Victor da ofisinde, televizyondaki duruşmanın başlamasını izlemektedir. Victorun masasının üstü, mektuplar ve ailesiyle ilgili belgelerle kaplıdır; bütün masaya dağılmış aile tarihini bir düzene sokmaya çalışıyordur. Kendini düşüncelerine o kadar kaptırmıştır ki sekreterinin sorularını bile duymuyor gibidir. Rivkayla akşam yemeğinde, ana-oğulun birbirlerine ne kadar yakın olduğu iyice anlaşılır. Yine de o gün ikisini de derinden etkilemiş haberlerden konuşmazlar. Victor ne zaman konuyu Barbienin duruşmasına getirecek olsa, Rivka bir mazeret bulup sofradan kalkar.Kaynak:Pera Film"} +{"text":"Film, 1975 yılında Marsilyada geçiyor. Ülkenin en büyük ve en güçlü organize suç ve uyuşturucu çetesini ortaya çıkarmaya çalışan Pierre Michel etrafında gelişen olayları konu ediniyor. Michel eşi ve çocuklarıyla mutlu bir hayat süren, işinde başarılı bir kanun adamıdır. Bir süredir çalışmakta olduğu yerden Marsilya'nın kritik bir bölgesine atanan Michel tarihin gördüğü en organize uyuşturucu çetelerinden birinin peşine düşecektir. French Connection adındaki bu çete, Amerika'ya uyuşturucu ihracatı yapan Marsilya'nın en büyük uyuşturucu ağını yönetir. Çetenin önde gelenlerinden Zampa'ya karşı savaş açan Michel meslektaşlarının tüm uyarılarına rağmen son derece tehlikeli bu görevi yürütecektir. Ne var ki Frennch Connection her daim bir adım öndedir ve bir noktadan sonra Michel'in hayatının en zorlu kararını alması gerekecektir."} +{"text":"M. Ö. 16. yy'da Roma ordusunun yardımıyla Kudüs'ü ele geçiren Herot tahta çıkar. Mesih'in doğacağı haberi Kudüslülerin umudu olurken Herot'a kabuslar yaşatır. Kudüs Yahudi toplumu artık sabırsızdır. Hahamlar onları yatıştırmakta zorlanır. Tam bu sırada beklenen Mesih yerine İmran ailesinin bir kızı olduğu açıklanır. Allah'a adanan çocuğun bir kız olması Herot'u rahatlatır. Celile'li Yahudiler İmran ailesini dışlarlar. Zekeriya Peygamber'in Allah'a sığınmaktan başka yapacak bir şeyi yoktur. Meryem adı verilen bebek büyür ve Zekeriya Peygamber'in ısrarıyla Süleyman mabedinin hizmetine girer. Yıllar sonra Meryem herkesin kutsal kabul ettiği bir azize olmuştur. Tüm vakti dua ve ibadetle geçer. Yahudi bilgin ve kahinler şeriatın koruyucusu gibi görünmelerine rağmen kişisel çıkarlarını önde tutarak dini yozlaştırmakta ve halk üzerinde baskı kurmaktadırlar. Meryem'e beklenmedik bir anda Allah'ın mucizesi gelir. Ama Zekeriya ve Meryem her zaman olduğu gibi Yahudi ileri gelenlerinin bağnaz tutumlarına karşı mücadele etmek zorundadırlar."} +{"text":"Yapılan bir ihbar üzerine Gençlik Parkına giden cinayet büro ekipleri, gömülü bir tabut bulurlar. Tabutun içinde yaşlı bir kadın vardır. Yapılan ilk incelemede kadının canlı canlı gömüldüğü ortaya çıkar. Hayata karşı işlenen suçlar uzmanı Behzat Ç., ilk defa böyle bir cinayet karşılaşmaktadır. Yaşlı kadının neden bu biçimde öldürülmüş olabileceğine ilk başta bir anlam verilemez. Yaşlı kadın emekli bir polisin annesidir. Behzat Ç. emekli polisi araştırmaya başladıkça bir takım engellemelerle karşılaşır. Emekli polis, teşkilat içinde Avarel Memduh olarak bilinmektedir, suçu üstlenen kişi ise kendisine Red Kit demektedir. Behzat Ç., Harun, Hayalet ve Akbabadan oluşan ekibiyle Ankarayı didik didik ederek Red Kitin suç ortakları olan Gorbaçov Hasan ve Pemboya ulaşmaya çalışır. Olay Yeri İnceleme Şubesinin genç komiserlerden Songül de bu olayda onlara yardımcı olmaktadır. Bu esnada şüpheli tavırlarıyla dikkat çeken bir görgü tanığına ulaşırlar. İsmi Süleyman olduğu halde kendisini Ahmet olarak tanıtmaktadır. Kendini Ahmet Sanan Süleymanın çelişkili ifadeleriyle iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alır. Behzat Ç. araştırmalarını derinleştirdikçe emniyet içinde yasa dışı yollarla faaliyet gösteren bir örgütün varlığına ulaşır. Bu örgüt 90lı yıllarda pek çok yargısız infaz yapmıştır. O zaman alt kademelerde görev yapan bu örgüt elemanları şimdi üst mevkilere gelmiştir. Dolayısıyla bu olayın ortaya çıkmasını istememektedirler. Behzat Ç., bir yandan gizemli ve zeki bir katil olan Red Kite ulaşmaya çalışır, diğer yandan ise bu olayların açığa çıkmasını istemeyen gizli örgütten kendisini ve ekibini korumaya çalışmaktadır."} +{"text":"Cemile, annesi ve dul ablası ile Karagümrükte, babadan kalma eski evlerinde yaşamaktadır. Tek düşüncesi bu evden ve bu semtten kurtulmak, Nişantaşında bir apartman katında oturup zengin bir koca bulmaktır. Bu düşüncesini gerçekleştirmek ve sigortalı evlerini yakmak için, evlerinde kiracı olarak oturan üniversite öğrencisi Selimden yardım ister. Belediye otobüsünde bir kavga sonucu tanıştığı Kayserili iş adamı Tahsin, Cemileye hayallerini gerçekleştirmeye talip olur. Tahsin, Cemileye Taksimde güzel bir kat tutar. Annesi ve ablası ile oturmaya başlarlar. Cemile, deli dolu dürüst bir kızdır. Tahsin, eve misafir gibi gidip gelmeye başlar, yavaş yavaş başlangıçtaki niyeti değişir. Cemileyi, ölen kızının yerine koymuştur. Diğer taraftan Cemile, Selime aşık olmuş, ondan başka kimse ile evlenmek istememektedir."} +{"text":"Polis dedektifi Richard Malinowskinin 10 yaşındaki kızı vahşice öldürülür. Suçlu kısa sürede yakalanır. Ama Richard bir türlü bu çok hızlı sonuçlanan soruşturmaya inanmaz ve kendi araştırmasını yürütmeye başlar. Başka çocuk cinayetleri yüzünden tutuklanmış olan bir seri katil, olayın gerçekleştiği gün tam da yakınlarda bulunmuştur. Genç dedektif yasal olanı yasal olmayandan ayıran ince çizgide dolaşmaya başlamıştır. Polislikten gelme senarist Franck Mancuso bu sefer hemsenarist hem de yönetmen olarak karşımıza çıkıyor. Commissaire Moulin, Fargas gibi polisiye dizilerin ve ülkemizde vizyona da çıkan36 Quai des Orfevres gibi filmlerin senaristi Mancuso çok iyi bildiği bir dünyayı, çarpıcı bir dille ekrana taşıyor ve son sahneye bir de sürpriz saklıyor."} +{"text":"1989 yılının ocak ayında gazeteler bir köyde yaşanan garip olaylar hakkında yayınlanan bazı haberler, genç gazeteci H. Bnin ilgisini çeker. Köye giden gazeteci, oldukça korkmuş ve gergin köylülerden gece köyün çevresinde dolaşan yaratıklar olduğunu, köyün bir şekilde cinler tarafından basıldığını öğrenir. H. B., birkaç hafta köyde kalır ama olağanüstü bir şey görmeyince kamerasını köydeki bir gence emanet ederek İstanbula geri döner. Üç gün sonra ise köyün jandarmaları tarafından gözaltına alınır: kamerasını emanet ettiği genç de dahil olmak üzere köyden 7 kişi parçalanarak öldürülmüştür. H. B ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılır ama bütün eşyaları ormanda terk edilmiş olarak bulunur; kayıplara karışır Tüm bu esrarengiz süreç boyunca kameralar kayıttadır."} +{"text":"Bollywood flim endüstrisinde çalışan Puneet, Mumbai'de senaristtir. Onun Ayush adında bir oğlu ve Mumnun adında eşi vardır. Punnet'in iyi bir evliliği ve güzel bir işe sahiptir. Ta ki Gorakhupr'dan gelen ve 20 yıldır görmediği amcası Lambodhar onlara ziyarete gelene kadar. Zaman geçtikçe şehir hayatını bilmeyen amcasına, Puneet ona Mumabai'de nasıl yaşanması gerektiğini gösterir. Ama amcası bir türlü anlayamaz ve üstüne üstlük bollywooda karşı aşırı sevgisi olan amcasını, yeni işin olan Tanjeeni flimi için yanına alır. Bollywood da işlerin nasıl yürültüldüğünü anlayaman amca, yapılan işlerin kendisine karşı saygısızlık olarak düşünür ve ortam da kargaşa oluşturu. Bunun üzerine yönetmen amcayı kovar, Punnet buna dayanamaz ve işe karışır şimdi ikiside işlerinden olmuşlardır. Amca Ghopkhur ekspresi ilen Mumbai'den ayrılır. Gitme kararıyla sevinen aile, amcanın kendine ait öz kutlama sesi olan osuruğu duyunca bunu bir hikmet olduğunu düşünen amca 2 ay daha kalmak ister. İşlerin dahada kötüye mi gidecek yoksa bir şeyler mi olucak?"} +{"text":"Leyla orta yaşlara merdiven dayamış ve ömrünün büyük bölümünde Almanya'da yaşamış eski bir porno oyuncusudur. Bu sıkıntılı sektöre girmesine neden olan sevgilisi Yılmaz ile İstanbul'a döndüklerinde, Yılmaz Leyla'dan ayrılır. Fakat beraber son bir film çekmek için Leyla'yı ikna da eder. Leyla'nın genç İzzet ile yolu bu filmin çekimlerinde kesişir. İzzet de Leyla gibi normalin dışında bir hayat sürmüştür. Küçük yaşlarda tanık olduğu trajik bir olay ömrünün geri kalanını etkilemiştir. Yılmaz'ın film için internete verdiği ilanı duyunca fırsatı değerlendirmek isteyen İzzet çekim günü sette bir kavga yaşanınca herşeyi bırakır kaçar fakat Leyla'nın suretini hiç unutmaz, zihnine kazır ve içi yangın yeri olan bu kadının peşinden gider. Yaşadığı hayata ilaçların desteği ile katlanan Leyla, İzzet'in sıcaklığına güvenir ve kendini bu genç adama teslim eder. Çevrelerinde yaşanan olaylar beklenmedik sonuçlara gebeyken, iki sevgili önlerine çıkan bu yeni hayat yolundan beraber yürümeye çalışırlar.."} +{"text":"Bilinmeyen bir enfeksiyon taşıyan meteor Kaliforniyanın küçük bir kasabasına terör ve ölüm getirir. Gece yarısından sonra Larry adındaki yerli çiftçi meteoru keşfeder ve polisi arar. Bu durumutakipetmek üzere dedektif Bardo görevlendirilir. Lisenin mezuniyet balosu gecesinde Lawton polis departmanında yeterli sayıda polis yoktur. Bardo, şehirden kilometrelerce uzak ıssız yolda giderken Jenkinsin bir yaratık tarafından saldırıldığını ve hastalık kaptığını keşveder. İki adam Lawtona giderken, hastalığı, karşılarına tüm çıkanlara bulaştırarak ve onları korkutarak yollarına devam ederler. Bu sırada Cherly ve Timmy mezuniyet balosundan çıkmış arabalarında oturmaktadır. Bardo yanlarına gidip onlara saldırır ve Timmye de hastalığı bulaştırır... Cheryl şimdi koşup hayatını kurtarmalı ve hastalık tüm Los Angelesa yayılmadan bunu haber vermek için gerekli yerlere ulaşması gerekmektedir..."} +{"text":"Bir zamanlar yaşlı bir adam vardı... ve deniz... ve de anlatılacak bir öykü... \"4 Temmuz 1807'de denize yakın bir yerde doğmuşum, tıpkı burası gibi uzaklara olan düşlerim beni başka denizlerde ve ülkelerde maceralara sürükledi. Güney Amerika'da iyi ve kötü günlerde hep yanımda olan hayatımın aşkı Anita ile tanıştım. Yıllarca evden uzakta yenilgiler ve zaferler yaşadık. İtalya'ya döndüğümüzde politik ortam çok karışıktı. Karım ve üç çocuğumla evimize, özgürlük ve birlik için savaşmak üzere, içimiz umut dolu, dönmüştük.\" Kırmızı gömleklilerle Roma'yı yabancı işgalinden kurtaran ve ülkenin yeniden birleşmesini sağlayan geçen yüzyılın İtalyan ulusal kahramanı Giuseppe Garibaldi artık yaşlı bir adamdır ve deniz kazasından kurtulup Garibaldi adasına sığınan genç bir çocuğa yaşam öyküsünü anlatır. 100 bin el çizimi görüntüden oluşan öyküye Giuseppe Verdi'nin müziği eşlik ediyor."} +{"text":"Bu, otelde ahçı yamağı olarak çalışan sakar bir adamın öyküsüdür... Yamak Rajon Cafer kendisi gibi aynı otelde çalışan Elife sevdalıdır ve ikisi de evlenme planları yapmaktadırlar. Uzaklarda bir hapishanede ise Şeytan Cafer adında azılı bir gangster cezaevinde gün doldurmaktadır. Ama o Leylanın sevgilisidir ve hapisten kaçma planları yapmaktadır. Bu arada otelin müdürü Lütfü de Elife aşıktır. Bu yüzden Rajon Caferi işten kovarak hain aşk planını devreye sokar. Hapisten kaçan Şeytan Cafer İstanbulun bu en lüks oteline sevgilisi Leyla ve adamları ile birlikte, Keşmül Sultanı Prens Abdülkerim kılığında gelir ve kral dairesine yerleşir. Otelin patronu Osmanın kızını da kaçırıp odada saklarlar. Fidye karşılığı kızı serbest bırakırlar. Lütfü ile Elife kızan ve kıskanan Rajon Cafer ise otelde olay çıkartır. Şikayetçi olan patron Osman Bey, polisi çağırır. Otelde Caferler karışır. Bunun üzerine polis ikisini de tutuklar. Ama benzerlik o kadar fazladır ki, farkı anlayamazlar. İkisi de hapishane kaçağı Şeytan Cafer olmayı reddetmektedirler. Gerçek gangster Caferin hangisi olduğuna karar veremeyen komiser, sonunda bir oyuna başvurur. Elife ağır bir dille hakaret eder. Rajon Cafer biricik sevgilisinin suçlanmasına ve aşağılamasına dayanamaz ve suçu kabullenmek için kendini feda ederek Şeytan Caferin kendisi olduğunu, artık ne olacaksa olmasını söyler. Polisin tuzağı başarılı olmuştur ve suskun kalan gerçek Şeytan Cafere tekrar cezaevinin yolları görünmüştür sinematurk.com"} +{"text":"Richard Curtis'in 2003 yapımı unutulmaz filmi Love Actually, üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala pek çok kişinin favori filmleri arasındaki yerini koruyor. Şimdi de yönetmen Richard Curtis ve filmin oyuncularının bir kısmı Love Actually'nin devamı olacak kısa filmle karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Filmin çekilmesinin amacı, Curtis'in kurduğu hayır derneği Comic Relief aracılığıyla Red Nose Day'e sponsor olmak. \"Red Nose Day Actually\" ismiyle yayınlanacak olan 10 dakikalık filmde Hugh Grant, Martine McCutcheon, Keira Knightley, Andrew Lincoln, Colin Firth, Lucia Moniz, Liam Neeson, Thomas Brodie-Sangster, Olivia Olson, Bill Nighy, Marcus Brigstocke ve Rowan Atkinson gibi birbirinden popüler oyuncular yer alacak. Curtis hiçbir zaman Love Actually'nin devamını çekmek gibi bir hayal kurmamış ancak yönetmen \"10 dakikada herkesin şu anda ne yaptığını görmek eğlenceli olacak\" diyerek filmin hayranlarını da heyecanlandırmayı başarıyor."} +{"text":"Dünyanın en büyük film yıld��zlarından biri, gezegenin en büyük tehlikelerinden biri için harekete geçiyor. Oscar ödüllü yönetmen Fischer Stevens tarafından yönetilen ve Oscar ödüllü oyuncu Leonarda DiCaprionun hem yapımcılığınmı üstlendiği hem de bizzat yer aldığı belgesel tarihinin en etkileyici işlerinden biri olmaya aday Tufandan Önce Nat Geo ekranlarında. Eylül 2016da DiCaprio Birleşmiş Milletler Birliğince iklim değişikliği elçisi seçildi. DiCaprio iki yıl boyunca gezegenimizi karış karış gezerek iklim değişikliği sorunlarını ve bu sorunlara bulunabilecek muhtemel çözümleri araştırdı. Nat Geo kaşifi Enric Sala ile donmuş nehirlerden Sumatradaki kayıp orangutan habitatlarına, dünyanın en yüksek tepelerinden Palaunun kaybolan habitatlarına kadar pek çok farklı yere giden DiCaprio, aynı zamanda pek çok ilham kaynağı kişiyle de konuşma, fikir alma ve çözüm önerisinde bulunma şansı yakalıyor. Leonardo DiCaprio, Barack Obama, Bill Clinton, Papa Francis, üst düzey NASA araştırmacıları gibi pek çok kişiyle ve topluluk lideriyle konuşup dünyayı kurtarmaya çalışıyor."} +{"text":"Ernesto ve Filippo birbirlerini çok eskiden beri tanımakta ancak 25 yıldır görüşmemektedir. Görüşmemelerinin nedeni aynı kadına, Marianna'ya olan aşkları ve Nina'nın doğumudur. Şimdi ise aynı lisede öğretmenlik yapmaktadırlar; biri İtalyanca diğeri matematik öğretmenidir ve onları birbirinden ayıran yüksek teknoloji ile ilişkilerini yönetme biçimleridir. Ernesto, 1995 model bir Nokia telefon kullanıcısı, bilgisayar kullanmayan, sosyal medyaya direnen biri; Filippo ise selfie'lerle, chat'lerle ve sanal sohbetlerle yaşayan biridir. İki öğretmenin tercihleri elbette akademik eğitim tarzlarına ve aralarındaki ilişkiye de yansımaktadır. Yaşadıkları sürtüşme tam da sınıfta patlak verir ve olan biten her şey videoya çekilip internette paylaşılır. Nina bu videodan hareketle antropolojik deney niteliğinde bir belgesel film yapmaya karar verir. Deneye göre Ernesto bilgisayar kullanmayı öğrenecek, akıllı telefon ve sosyal medya ile içli dışlı olacaktır. Filippo ise sanal iletişim detoksuna girecek, internet bağımlılığı için bir destek grubundan yardım alacaktır. Nina her iki denekle ilgili kişisel bilgilere sahip olduğundan, durumun daha da karmaşık bir hal alması ve trajikomik olaylar yaşanması kaçınılmazdır."} +{"text":"Genç bir tiyatro oyuncusu olan Mahmut, zor günler geçirmektedir. İkinci sınıf sinema filmin kötü adam karakteri için çağrılınca kabul eder. Kötü adam karakterini oynayacaktır. Ancak oyunculuk başarısıyla filmin Jön'ünün kıskançlığına hedef olur. Jön tarafından kovulması için baskı yapılan Mahmut yaşayabilmek ve karnını doyurabilmek için itilip kakılmalara istemeden tepkisiz kalır. Bu tepkisizliği sebebiyle kız arkadaşı Mahmut'u terk eder. Ancak gece yarısı eve gitmeye kalkan genç kadın için Beyoğlu sokakları güvenli değildir. Serap iki gaspçının saldırısına uğrar, tecavüze kalkışırlar. Ancak onu takip eden Mahmut olaya müdahale eder ve eline geçirdiği sopayla gaspçılarla boğuşur. Bu olay üzerine Mahmut gazetelerin baş sayfalarında kapak olur. Kadınları öldüren bir seri katili öldürmüştür. Mahmut halkın gözünde kahramanlaşsa da içinde baskı ve işkence yaşamaktadır. Yapımcı Azmi, Mahmut'u çok iyi karşılayarak, kötü adam karakteri iyi adama dönüştürmeyi ve yarım kalan filmi tamamlamayı teklif eder. Her şey iyi ve hızlı giderken gerçek katilin kimliği ortaya çıkar. Bunun üzerine Mahmut meşhur olmak için yalan söyleyen sahtekar bir oyuncu haline gelir..."} +{"text":"Katar'da bir hafta sonu; çölde güç mücadelesinin antropolojik desenleri. Özel imalat arabalar, altın Harley-Davidson'lar, pahalı şahinler, evcilleştirilmiş leoparlar, özel jetler için yapılan açık arttırmalar... Sıradan yerleri görkemli sinematografik mekanlara dönüştürmesiyle ünlü olan Yuri Ancarini, Katar çölünden muhteşem bir mekan yaratıyor ve Katarlıların sıradan alışkanlıklarını eşsiz görüntüler eşliğinde sunarken, çölü insanın güçle ilişkisinin sahnesine dönüştürüyor. Kamerasını soğuk ve sanatsal bir mesafeyle bu erkek mikro kozmosunun içinde gezdirirken, araba ve çöl desenlerinden bir Katar hafta sonunun antropolojik resmini çıkarıyor. 40 asırlık bir Arap geleneği olan kuş avcılığını, insanoğlunun yüce doğaya hakim olma arzusunun bir uzantısı olarak tasvir ediyor. Önceki filmleri Pompidou, Guggenheim gibi önemli sanat müzelerinde sergilenen yönetmenin üç yıllık çalışmasının eseri olan Mücadele, tam anlamıyla görsel ve sanatsal bir ziyafet"} +{"text":"Rock'ın ruhunun ortaya çıktığı anları görsel ve işitsel olarak yakalayan bir belgesel! Bu rengarenk belgesel 1996'da Mick Rock'ın yoğun uyuşturucu sonrası kalp kriziyle ambulansa bindirildiği anın canlandırmasıyla başlıyor. Oradan bir zaman tüneline giriyoruz adeta ve gelmiş geçmiş en ünlü rock fotoğrafçısının, şair ve saykedelik kaşif Mick Rock'ın hayatına ve anılarına dalıyoruz. \"İçte yatanı yüzeye çıkarırım\" diyor Mick Rock. Gerçekten de David Bowie, Syd Barrett, Blondie, Queen, Lou Reed ve Iggy Pop gibi arkadaşlarının artık ikonlaşan bazı fotoğraflarının, kendi içlerine derin yolculuklar yaparken çekildiğini anlıyoruz. Klik! pek çok ünlünün evinde çekilmiş samimi videolardan espri ve hayat enerjisi dolu anlara, ev sevdiğimiz rock idolleriyle hedonist gecelerde oradaymışçasına beraber takılmak ve tabii rock müziğin ruhunda dolaşmak için iyi bir fırsat."} +{"text":"Eric von Stroheimın en ünlü filmi Greed (Tutku, 1924) olsa da başyapıtı Foolish Wivestır. Tutku gibi yine kuşa çevrilen bu filmden de günümüze kalan (özellikle 1972deki büyük yenilemeden sonra) çok daha derli toplu ve tutarlı bir uyarlama. Filmde bir Amerikan diplomatının ihmal edilmiş karısını ayartmaya çalışan, kökleri sözde Monte Carloya dayanan ahlaksız ve sahte aristokrat Kont Karamzini bizzat Stroheim canlandırıyor. Bu nükteli ve acımasız denilecek ölçüde nesnel film, Stroheimın sinemada ironinin ilk büyük ustası olduğunun kanıtı. Absürd bir aptallığı olan, önüne gelen kadınla kırıştıran, pişkin bir sahtekar ve işler sarpa sarınca da tabanları yağlayan anti kahraman Karamzin, baştan sona şeytani özelliklerle donatılsa da o ve kendisi gibi yoz arkadaşları, erdemli Amerikalı koca ve onun basmakalıp karısından çok daha eğlenceli. Filmin tonunu belirleyen bu serinkanlılık ve belirgin yansızlık, karakterlerin çevresindeki dünyanın ayrıntılı ve kapsamlı bir betimlemesiyle pekiştiriliyor; çeşitli görsel taktikler her sahnenin geçtiği yerin köşe bucak, 360 derece farkında olmamızı sağlıyor ve böylece mekan perdede bütünleniyor. Stroheim kartlarını dağıtırken, yavan Amerikalılarını sıkıcı, yavan mekanlara yerleştiriyor; bunun dışındaysa neredeyse tüm planlarda, ayrıntıların, ışığın, jestlerin ve hareketlerin zengin ve titreşen etkileşimleriyle gözümüz kamaşıyor."} +{"text":"Jim Norman yirmi yıl aradan sonra doğup büyüdüğü kasabaya geri döner. Artık bir öğretmendir ve bu şirin kasabadaki hayatı tam bir kabusa dönüşecektir. Bu öyle bir kabustur ki sadece kendisini değil karısınıda tehtid eder hale gelmiştir. Onun geçmişi ile iligili bu kabuslar önceleri bir anlam taşımazken sonradan hatırladığı bir kaza ile ilgili olduğunu fark eder. Yıllar önce meydana gelen korkunç bir kazada kardeşini kaybetmiş ve bir araba dolusu sarhoş serseri de ölmüştür. Şimdi o serseriler teker teker gelerek ondan intikamlarını almaya çalışmaktadır. Jim, kendisine yakın olan öğrencilerin teker teker öldürülmeye başladığını ve o korkunç kazada hayatını kaybeden serserileri, evini talan edip karsını ve küçük oğluna terör estirince bir kovalamaca başlar ve Jim kendisini o kazanın olduğu tünelde bulur. Artık onlarla yüzleşecek ve bu korkunç kabuslara bir son verecektir."} +{"text":"Stevie, henüz 14 yaşında olmasına rağmen ailesinin kanunsuz işleri ve tuhaf arkadaşları yüzünden erken olgunlaşmak zorunda kalmış bir genç kızdır. Ailesi küçük bir kasabaya taşınmaya karar verince Stevie çok sevinir ve artık daha normal bir hayat sürebileceklerine yürekten inanır. Fakat yeni kasabalarında da ailesi üstlenmek zorunda oldukları sorumluluklardan kaçmaya devam eder. Buna zaten alışkın olan Stevie çok fazla umursamaz fakat kasabanın gözünde iyi bir etki yaratmak zorundadır ve kendince hikayeler uydurmaya başlar. Önce biraz daha fazla saygı görebilmek için kasabaya babasının önemli bir diplomat olduğu söylentisini yayar. Tam işler yolunda gidiyor artık hayatımız bir düzene oturdu diye düşünürken ailesinin tekrar aynı eski işlere bulaştığını fark eder. Kurtulduklarını sandığı tekinsiz insanlar yine evlerine gelip gitmeye başlar. Bu Stevie için tam bir yıkım olur, normal insanlar gibi bir hayat sürebileceklerine dair tüm inancı kaybolur ve artık ilk kez kendi hayatı için bir karar vermek zorunda olduğunu fark eder."} +{"text":"Yönetmen Berke Baş bu belgesel filminde büyükannesi Nahide üzerinden Türkiyedeki Ermenilerin yıllar içindeki durumunun izini sürüyor. Nahide aslında gerçek adı değil ama Ermeni adı neredeyse hiç kullanılmış. Filmde bir zamanlar Orduda nüfusu epey çok olan Ermenilerin şu anda bir avuç kaldıklarını görüyoruz. Tıpkı ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi. Filmde yapılan söyleşilerde görüyoruz ki 1915deki sevkiyat ve sonrasında Ermenilere farklı insanlardan farklı yaklaşımlar gelmiş. Bir kısmı gerçekten düşmanca yaklaşırken bir kısmı da öksüz kalan çocukları evlerine alıp büyütmüş, onları kendilerinden ayrı tutmamışlar. Hatta Nahide örneğinde aslında görüyoruz ki onun hiç çocuğu olmamış. Yanında kaldığı ailenin çocuğunu kendi oğlu gibi benimsemiş ve öyle davranmış. Aile de buna bir şey dememiş hatta desteklemişler. Çarpıcı bir hikaye. Filmin önemli yanlarından biri ise geçmiş ve bugünkü durumu kıyaslaması. Görüyoruz ki pek çok Ermeni yurtdışına gitmeyi seçmiş. O zamanki kiliseleri camiye çevrilmiş ve o yıllardaki Ermeni mahallelerinden eser kalmamış."} +{"text":"Bir sabah, ansızın; Amerika sokakları Rus tanklarının gürültüsüyle uyanır. Yer, gök Rus Savaş Makinasının arsız ve çirkin suretleriyle dolmuştur. Özgürlükler diyarında, kızıl bir şafak sökmektedir ve hiç kimse, büyük U. S. Army bile, bu savaş makinasına karşı koyamayacaktır. Ancak, bir grup lise öğrencisi, bu gidişe dur demek için biraraya gelirler. Amerika'nın geleceği, üç-beş futbolcu oğlana ve birkaç amigo kıza kalmış gibidir. Her birini, gençlik komedilerinden tanıdığımız bu sevimli karakterler, Amerika'nın bir Komünist yuvası olmasına izin vermeyecekler, kanlarının son damlasına kadar direneceklerdir. \"Wolwerine\" isimli bir örgüt kuran gençler, topu tüfeği toplayıp, Çin ve Rusya'ya kafa tutarlar. Pazara değil mezara kadar yolları vardır. Ve o yol çok kanlıdır. 1984 tarihli, soğuk savaş artığı, meşhur film \"Red-Dawn\" yeniden karşımızda. Yoğun istekle baş olunmuyor. Kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"Zeynep 27 yaşında Kanada da öğretmenlik okulunu bitirmiş ve öğretmenlik yapan kişi olarak doğduğu yer Erenköy İlköğretim Okuluna kendi isteği üzerine konsolosluk aracılığıyla atanır. Bu köy aynı zamanda Zeynepin çocukluğunun geçtiği köydür. Fakat köyden Zeynepe miras kalan sadece acı hatıralar olmuştur. Zeynep köye vardığında, ilkokul öğretmeni Ülkerin yazdığı bir günlük bulur. Bu günlük, Zeynepi bir anda hatıralarına götürürken, diğer yandan da onu geçmişiyle yüzleştirecek olayların aydınlanmasını sağlar. Ülker öğretmenin köydeki ilk günlerinde, Ömer isimli bir çocuk kuyuda boğularak yaşamını yitirir. Ömeri kuyudan köyün çobanı Baran çıkarır. Bu olay köyde acı yaratsa da, daha sonra aynı kaderi paylaşacak olan Baran ve Ülker öğretmenin yakınlaşmasına neden olur. On iki yıl önce, Ağa ya varmayarak amcası ve yengesinin köyden gitmesine sebep olan ve Ülker öğretmeninin yanına yerleşen Zeynep, Ağa nın Ülker öğretmenine ne denli zarar verebileceğini öğrendikten sonra Ağa ya kaçar. On iki yıl sonra, yani şimdilerde; Zeynep, çocukların kayıtları için ev ev dolaştığı tayin olduğu bu köyde, geçmişte yaşananların suçluluğunu sürekli yaşamaktadır On iki yıl önce yaşanan hikayenin devamında ise, Zeynep in yanından gitmesine anlam veremeyen Ülker öğretmen, Çoban Baranın kan davalılarınca vurulur. Buna karşılık, Çoban Baran düğün günü Ağayı vurur ve sonrasında, kan davalıları tarafından öldürülür. Erenköy İlköğretim Okulunun bulunduğu köye on iki yıl sonraki bu gelişinin beşinci gününde; Zeynep, geçmişte yaşananları ne kendisinin ne de köylünün unutamayacağına ve köyden ayrılması gerektiğine karar verir ama hem Cemil, hem de Ülker öğretmenden kendisine kalan değerli miras günlük, öğretmenliğin kutsallığını ve Anadolunun cehalet dolu yıllarından günümüze gelinişinde, öğretmenlerin taşıdığı önemli rolü, yeni öğretmen Zeynepe hatırlatır ve Zeynep Erenköy İlköğretim Okulun da çocuklarını okutmaya devam eder."} +{"text":"Zamir, budala bir serseridir. Koreli dövüş ustası Teranın kızı olan Kime kafayı takmıştır. Kim ise Zamire pek ilgi duymamaktadır. Zira, Zamirin Kim için yapabildiği tek şey, ona yakınlık gösteren genç adamları dövmekten ibarettir. Derken, Max Kalba adlı bir baş belası zuhur eder. Bu adam, bir zamanlar Kimin annesiyle beraber yaşamış, fakat kadın Terana gönül verince işler karışmıştır. Üstün bir dövüş tekniğine sahip Kalba, Teranın icabına bakacaktır. Ortalığı yakıp yıkar. Terana işkence yapar. Kimi esir eder. Eli değmişken, Zamirin annesini de boğazlayıverir. Acaba, Zamir, annesinin intikamını almayı ve Kime olan duygularını ifade etmeyi başarabilecek midir? Üstat Teranın bile posasını çıkaran Kalba, Zamiri mi yenemeyecektir?"} +{"text":"Babası 5. George'un ölümü ardından ve ağabeyi Edward'ın Amerikalı Wallis Simpson'a olan skandal aşkı yüzünden tahttan feragat etmesi üzerine, Bertie istemeye istemeye Krallık görevini devralmak zorunda kalır... Aile içinde \"Bertie\" adıyla bilinen Albert, çocukluğundan beri büyük zorluklar yaşadığı, alay konusu olduğu kekemeliği yüzünden Krallık görevinden, yapmak zorunda kalacağı konuşmalardan dehşete düşmektedir. Savaşın eşiğinde olan ve acilen bir lidere ihtiyaçları olduğunu bilen eşi Elizabeth Kraliyet düzeninin zorunlu kurallarına aldırış bile etmeyen Avustralyalı çılgın konuşma terapisti Lionel Logue'u takdim eder. Başta hiç uyuşamayan ikili daha sonra büyük bir aşama kaydedecektir. Terapistin, ailesinin, hükümetin ve Winston Churchill'in desteğiyle Kral kekemeliğinin üstesinden gelir ve radyodan bir konuşma yaparak ülkesindeki insanlara güven vererek, savaş için onları birleştirir..."} +{"text":"Andres Veielin filmi bizi aşırı solcu eylemlerle çalkanan 60lar Batı Almanyasına götürüyor ve R. A. F. olarak da bilinen Kızıl Ordu Fraksiyonunun ikinci dönemini ele alıyor. Eski bir Nazi şairin oğlu olan Berward Vesper, edebiyata tutkuyla bağlıdır. Babasının gölgesinde yaşamak zorunda olan Berward, buna rağmen babasının edebi yeteneğini desteklemektedir. Bir gün, en az onun kadar edebiyat düşkünü olan ve bu tutkunun dünyayı değiştirebileceğine inanan özgür ruhlu Gudrun Ensslin ile tanışır. İkisi arasında tutkulu bir aşk başlar. Ancak politik olaylar patlak verince ve Gudrun değişimin yalnızca şiddetle mümkün olabileceğini savunan Andreas Baaderle tanışıp ona sempati duymaya başlayınca olaylar farklı bir yön alır."} +{"text":"Anesthetize, progresif rock grubu Porcupine Tree'nin 20 Mayıs 2010'da çıkan ikinci canlı performans DVD'sidir. Blu-ray sürümü 15 Haziran'da yayımlanmıştır. Grubun, Fear of a Blank Planetturu bünyesinde15 ve 16 Ekim 2008'de Tilburg, Hollanda'da vermiş olduğu iki konser yüksek çözünürlüklü olarak kaydedilmiştir. Film, Lasse Hoile tarafından yönetilmiş ve düzenlenmiştir. Steven Wilson tarafından da ses kayıtları stereo ve 5.1 Surround olarak düzenlenmiştir. Anesthetize Delux Special sürümünde, ayrı ayrı Standart DVD ve yüksek çözünürlüklü Blu-ray olarak 130 dakikalık konser kayıt diskleri bulunuyor. Ek olarak, pakette filmde kullanılan tüm şarkılar ve filmde yer almayan bonus şarkılar iki CD olarak bulunuyor. 4000 gri kapaklı ve 1000 kırmızı kopyalar olarak sınırlandırılan özel sürümde, grubun son yıllarda konserlerde çekilmiş olduğu fotoğrafların bulunduğu bez ciltli kitap ile birlikte geliyor. Normal sürümler Blu-ray ve DVD olarak bulunabiliyor. Ekim 2010 itibariyle, Anesthetize DVD'si, Prog Archives sitesinde\"Tarihin En İyi DVD Vidyoları\" sıralamasında 1 numara. Ayrıca DVD, Classic Rock dergisi tarafından \"Yılın DVD'si\" ünvanına da sahip."} +{"text":"Film, Amerika'da Los Angeles'te yaşayan üç Koreli etrafında dönüyor... Sunny bir masaj salonunda çalışan bir kadındır... evinin kiraya verdiği bir odasına, bir video dükkanında yardımcı olarak çalışan genç bir Koreli erkek Ji-seok taşınır... Young Shin annesiyle yaşayan, genç bir kadındır... o bölgede yayın yapan bir radyo istasyonunda \"Aşk Sohbetleri\" adını verdiği bir program sunmaktadır... ilişkilerinde sorunlar yaşayan, cevap arayanlar programa telefonla bağlanmakta, Shin onlara elden geldiğince yardımcı olmakta, öğüt vermektedir... Geçmişinde yaşadığı ilişkilerden yaralanmış Sunny, salonun güvenlik görevlisiyle bir ilişki içindedir, ancak işlerin karıştığı bir seferinde kendini tutamayarak o da telefonla programa katılır... Program dönüşü arabasında annesiyle konuşması şarjının bitmesi yüzünden yarım kalan Young Shin, yolda bir video dükkanının yanında durup ankesörlü telefondan annesine ulaşmaya çalışırken eskiden tanıdığı bir yüzle karşı karşıya gelir... geçmişte, Koredeyken sevgilisi olduğu Ji-seok'la..."} +{"text":"Sony Pictures Animationsdan çıkma filmin yönetmeni bu kez önceki filmlerden farklı olarak Cody Cameron. Open Season 2deki olaylardan sonra Boog ormandaki arkadaşları için bir av yolculuğu planlıyor. Ancak olaylar öyle gelişiyor ki Boog tek başına bir yolculuğa çıkıyor ve sonunda bir sirke varıyor. Burada sirkten kurtulmak için can atan Alistair adlı bir bozayı ile tanışıyor. Alistair, Boogu yer değiştirmeleri için ikna ediyor. Böylece Alistair hayalini kurduğu vahşi hayata dönebilecek, Boog ise sirkte yer alabilecek. Akabinde Boog bir dans grubundaki çekici birine aşık oluyor. Hırslı sirk müdürü ise Boogu rezil ederek ondan çıkar sağlamaya çalışınca işler karışıyor. Boogun neden kaybolduğunu öğrenen arkadaşları da onu ve hayatının aşkını kurtarmak için bir plan yapıyorlar."} +{"text":"Hollywoodun şımarık bir Güneyli dilber hakkındaki ikinci ünlü filmi, Bette Davise bu zor rolde yeteneklerini sergilemesi için mükemmel bir fırsat tanıyan Jezebeldir. Davis, 1850lerin New Orleansında, sosyetede en çok rağbet gören ve bu topluluğun sıkı görgü kurallarını pek kısıtlayıcı bulan genç Julie Mardsen rolünde. Preston Dillardla nişanlanan Julie, saygıdeğer bir Güneyli olan, filmin en sempatik karakteri Buck Cantrellle ilişkisini de bitirmez. Preston kuzeye gitmek için New Orleanstan ayrılır ve geri döndüğünde başka bir kadınla evlenmiştir. Julie huysuzluğuyla Buckın öldürüleceği bir düelloya neden olur ve ailesi için bile istenmeyen bir kişi haline gelir. Ama sarıhumma salgını sırasında, hastalığa yakalanan Prestonla beraber hastaların karantinaya alındığı sefil adaya gidip kendini kahramanca feda ederek, yaptıklarının kefaretini öder. William Wyler, bol bütçesi ve kılı kırk yaran sanat tasarımıyla bu dönemi karmaşık bir biçimde yeniden kurar. Karakter çözümlemesine Rüzgar Gibi Geçtidekine (1939) kıyasla çok daha fazla ağırlık veren Jezebel, ayrıca orada öne çıkan \"büyük çiftlik miti\"nden de uzak duruyor. Jezebelin New Orleansı, dans eden zencilerin olmadığı, onuru kıskançlık olarak algılayan çiftçiler tarafından yönetilen yozlaşmış bir yerdir. Alıntılayan:sadibeydogan"} +{"text":"Bütün dünya koşarken, Hari yürür. Eski ayakkabılarıyla uzak köylerde yaşayan insanlara önemli mektuplar götürmek için çölde uzun mesafeler kat eder. Mektuplar aşklar, evlilikler, başarılar ve ölümlerle ilgilidir. Ölüm haberi verenlerin zarflarının sağ köşesi yırtık olduğu için hemen anlaşılmaktadır. Hari bunları okur ve yırtıp atar, çünkü kötü haber sonsuza kadar yok edilmelidir. Zamanın çok değerli olduğu, hızın verimlilik ve uygarlıkla aynı anlama geldiği ve insanların bir takım düğmelere basarak iletişim kurduğu bir dünyada Harinin öyküsü zaman içinde fosilleşmiş bir adanınki gibidir. Orada tek iletişim araçları kağıt, kalem ve mürekkeptir. İnsanları beklemeyi bilirler. Thar çölünün sert doğasında yavaşlığa ve doğaya dönüş vardır. Ama bir gün küçük köydeki yaşamı değiştirmek için garip bir metal kule getirirler."} +{"text":"Bugün Alman deneysel sinemasının en önemli sanatçılarından biri olan Matthias Müllerin bu filmi, simgeciliğin farklı alanları, otobiyografik, politik ve göstergebilimsel alanlar arasında uzanan karmaşık bir estetik yapı sunuyor. EV HİKAYELERİ, klasik Hollywood sinemasının altın çağından alınma bölümleri hem dizisel, hem de düzdeğişmeceli bir işlemle bir araya getiriyor. Parçaları birleştiren ve bu çalışmaya rehberlik yapan figür, bu melodramlar derlemesinde son derece tipik ve sistemli bir imge olan bir kadın karakter. Matthias Müller yalnızca Amerikan kültürüne özgü gelenekleri vurgulayarak değil, aynı zamanda bu figürleri bir tür melankolik koreografiyle bir araya getiren başka bir filme alternatif olarak da güçlü bir müdahale sergiliyor. Bu arşivleri manipüle ederek, yitirilmiş olan bütün anların anısına yavaş gelişen senfonik bir üslupla kendi sinema tarihini yeniden yazıyor. Müllerin şiirsel dili kurgunun duyarlılığı ve inceliği ile vurgulanırken, her bir kolaj noktası kaynatıcı bir öğeyle birlikte yeni bir geçişi simgeliyor. Stephanie Moisdon, Centre Georges Pompidou, Paris 1994"} +{"text":"Teknik olarak senaryosu Alman yönetmen Werner Herzog tarafından, İrlanda'lı yazar Bram Stoker'ın 1897 tarihli romanı Dracula'dan uyarlanmış olsa da, film yine aynı romana dayanan, F. W. Murnau'nun 1922 tarihli sessiz Alman klasiği Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi adlı filminin stilistik bir yeniden çevrimidir ve bu filme bir saygı duruşudur. Filmin yönetmeni ve yapımcısı da Werner Herzog'dur. Başlıca rollerinde Klaus Kinski, Isabelle Adjani ve Bruno Ganz oynamışlardır. Yönetmenin aktör Klaus Kinski ile birlikte gerçekleştirdikleri 5 efsanevi filmin de ikincisidir. Filmin hem Almanca hem de İngilizce versiyonları mevcuttur. Biraz daha uzun olan İngilizce versiyonu dublajlı değildir, sahneler ikişer kere çekilmiş, ikinci çekimlerde oyuncular İngilizce konuşmuşlardır. Filmin müziklerini ise daha önce de Herzog'un birçok filminin müziklerini yapan Alman deneysel müzik grubu Popol Vuh hazırlamıştır. Bir emlak satışı için Transilvanya'ya gönderilen Jonathan Harker'ın bu yeni müşterisi bir vampirdir. İnsan kanıyla beslenen bu hortlak ölümsüzdür ve tek isteği huzura kavuşmaktır. Ancak Harker'ın karısının fotoğrafını görünce fikrini değiştirir ve gemiyle Almanya'ya doğru yola çıkar ama beraberinde felaketi de getirecektir. Filmin Altın Ayı ödülüne aday gösterildiği Berlin Film Festivali'nde yapım tasarımı dalında Henning von Gierke Gümüş Ayı ödülünü almıştı. Ertesi yıl Cartagena Film Festivali'nde Klaus Kinski'ye Altın Pelikan ödülü verilmiştir."} +{"text":"Umursamaz bir delikanlı olan Eun-soo, arabayla annesinin evine giderken yolda kaza yapar. Uyandığında, gizemli bir kızla tanışır, ve kızın, ormanın orta yerinde peri masalından çıkmış gibi duran evine götürülür. Orada Eun-soo, kız ve onun asla büyümeyen kardeşleriyle birlikte hapsedilir. Kısa bir süre sonra ise; o evi ziyaret eden veya o evde kalan yetişkinleri, gizemli ve hatta korkunç bir sonun beklediğini öğrenir. Daha şok edici olansa, bu acımasız ölümlerin çocuklar tarafından detaylıca çizilip masal kitabı haline getirilmesidir. Korku içindeki Eun-soo bir çıkış bulmaya çalışır, fakat ev kaçışı olmayan bir orman tarafından çevrilmiştir. Ve sonra Eun-soo, kendi hikayesinin anlatıldığı ve vahşi bir sonu olan bir kitap bulur!"} +{"text":"Görünmez Hücre, bir grup Danimarkalı genç hakkında bir hikaye. Filistin Halk Kurtuluş Örgütü tarafından eğitilen bu gençler, önceleri sadece bir grup siyasal eylemci olarak boy gösterirken, 80lerde yasadışı eylemler gerçekleştiren bir örgüt haline geliyor. Zaman içinde iki olgu; değerleri koruma ısrarı ile daha büyük bir amaç olan Filistin için hem kendi hem de başkalarının hayatlarını riske atma fedakarlığı çatışmaya başlıyor. Grubun açığa çıkması ise, bu çatışmanın en tepe noktasında, 1989daki büyük soygunları sırasında 22 yaşındaki bir polis memurunun öldürülmesi ile oluyor. Peter Ovig Knudsenın romanına dayanan bu belgesel, romanın da ötesine geçerek, bütün tarafların içten anlatımlarına yer verip, bu gençleri anlamayı vaat ediyor."} +{"text":"Altmışlı yılların en kutsal kültürel olayı 1969 Woodstock Sanat ve Müzik Festivali'nin devamı olarak düzenlenmiş ve arkasına ağır bir sponsor desteği almış olan 1994 ve 1999 Woodstock festivalleri, kültür-sanat eleştirmenlerinin, büyük ölçüde boş gevezeliklerden oluşan eleştirileri için kolay lokmalar oluşturdular. Şimdi Barbara Kopple'ın bu duygu yüklü, kurtarıcı yeni filmi, kuşaklar hakkında işin kolayına kaçarak yapılmış bu yorumlara zarif bir şekilde nüanslı ve son derece keyifli bir düzeltme getiriyor. 1969 Woodstock festivalinin az görülmüş, efsaneleri yıkacak görüntüleri de dahil olmak üzere, üç Woodstock etkinliğinden de konser görüntülerinin, söyleşilerin ve gözlemlerin etkili bir şekilde ardarda sergilendiği Benim Kuşağım,, her kuşağın asilik, komünite ve iyi vakit geçirme arzularındaki ortak noktaları ve farklılıkları ustalıklı bir şekilde gözler önüne seriyor. Pete Townshend'in gitarla dile gelen öfkesinden Rage Against The Machine'e bu melodik deneme, müziğin her dönem için gereken ses ve biçimle, fikir ayrılığı ifade etmedeki o esnek gücünü kutluyor"} +{"text":"Karnaval sırasında bir partide, bir grup zengin arkadaş, 11. yüzyılda Papa VII. Greguar'ın aforoz ettiği Kutsal Roma İmparatoru IV. Henry ve saray eşrafı kılığına girer. İmparator kılığındaki bir adam, atından düşer ve kafasını çarpar. Kendine geldiğinde geçmişini unutmuştur ve gerçekten IV. Henry olduğuna inanmaktadır. Film bu olaydan yirmi yıl sonra başlar. Adamın arkadaşları, bir psikiyatristin rehberliğinde, kazadan beri imparatormuş gibi davranmaktan hiç vazgeçmeyen \"deli\" eski arkadaşlarını ziyaret etmeye karar verirler. Ancak Henry artık deli değildir ve uzun süredir numara yapmaktadır. Peki sağduyu ile delilik, aldatma ile gerçeklik arasındaki sınır nerededir? Arkadaşlarının riyakarlığı ve sahte şefkatiyle karşılaşan \"deli\", dramını gözler önüne serer ve eski arkadaşlarını baştaki deliliğinden ve yaşanmamış hayatından sorumlu tutar"} +{"text":"Bilhassa kadınlar tarafından çok sevilen, yaşını almış Otto Kullberg ilgi odağında olmaktan, bohem yaşamaktan zevk alan bir oyuncudur. Yine çok içtiği bir anda yeni filminin çekim gününü berbat eder. Ottonun tamamen çekim dışı kalabileceği korkusuyla onun yerine yedek bir oyuncu ayarlanır. Çok daha genç olan Arno ile tüm sahneler ikinci kez çekilir. Otto sadece filmdeki rolünü geri kazanmak için yeni oyuncu ile bir düelloya girmek zorunda kalmaz, kendi gerçek yaşamı için de savaş vermek durumundadır. Truffautnun Gecenin Ötesi filmini çağrıştıran Votka ile Viskide, 1920lerde geçen film setinde kurgulanan senaryo, karakterlerin gerçek hayat öykülerine de bulaşır. Film gerçekliğe geçer, replikler günlük hayattaki diyaloglara dönüşür. Geçtiğimiz yıl Bulutların Üstünde filmiyle büyük ilgi gören Andreas Dresenin yeni filmi, usta oyunculukları ve gerçekle kurmacanın birbirine karıştığı senaryosuyla keyifli bir film içinde film örneği sunuyor."} +{"text":"İtalyan yönetmen Mario Bavanın en iyi filmlerinden biri olan Danger: Diabolik, başlı başına bir klasik. Ennio Morriconenin harika müzikleri, 19602ların Batmani tadında çok keyifli oyunculuklar, son derece aykırı bir içerik, insanın aklını başından alacak güzellikteki Eva Kant ve 19602ların fütürizminin muhteşem bir sergisiyle karşı karşıyayız& Evet filmde herşey çok leziz ancak görüntü yönetmenliğinin yeri bir başka& Özellikle Diabolikin gizli kalesini izlerken insanın keyiften gülümsemesini tutması zor. Doğrusu, Bava, Danger: Diabolik ile 19602ların Batmaninden bir gömlek daha üstün bir dünya yaratmış bir film diyebilirim. Diabolik, bir kötü adam olmanın ötesinde aslında bir süper hırsız. Zenginlerden çalan, devletten çalan, devletle dalga geçen bir karakter. Filmle ilgili izlediğim birkaç mini belgeselde Diabolikin aslında tam bir terörist olduğuna dikkat çekiliyor. Çünkü Diabolik zenginden çalıp, fakire vermiyor. Olayı farklı. Çaldığı paralarla ufak bir para havuzu yaratıp içinde sevgilisiyle sevişiyor. Dahası, devlete karşı açtığı meydan okuma savaşını o kadar ileri götürüyor ki, mesela vergi binasını havaya uçuruyor! Ancak bu insanı gülümseten durum birkaç noktada iyice ipin ucunu kaçırıyor. Mesela Diabolik, sevgilisi için bir elmas kolye çalmak uğruna, kolyenin bulunduğu binaya gizlice sızıyor. Bu sırada da günahsız güvenlik görevlerini bıçakla öldürüyor. her ne kadar bir çizgiroman, bir masal olsa da, kendinizi özleştirdiğiniz ve alkış tuttuğunuz bir karakterin böylesine umursızca insan katletmesi biraz garip bir hava yaratmıyor değil."} +{"text":"Birbirlerini 10 sene onceki bir okul gezisinde gorup asık olmus 2 genc. İkiside bırbırlerıne acılamayacak kadar utangac 2 cocuk daha. Kader onları belkide her gun yan yana getırıyor fakat onlar 10 sene sonra ancak tekrar karsı karsıya gelebılıyorlar. John Liu ilk aşık oldugu kızı anlattıgı sırada Eve Choi farkedıyorki 10 sene önce karşısında dili tutulan cocuk tam karşısında. Bu kadar saf bir sevgi besledigi kisiyi 10 sene sonra bulmanın verdigi mutlulugun tadını cıkartan 2li tum gun boyunca parkta birbirlerini daha iyi tanırlar ama kader son bir engel daha koyar önlerine. Yagmur yagar deli gibi tam ayrılacaklardır birbirlerinin telefon numaralarını alırlar fakat iki numarada yagmurun icinde akıp gitmistir."} +{"text":"Yeraltı gay camiasında popüler olmuş bir dans türü olan ve en çok da Madonnanın Vogue parçasına çekilen video kliple tanıdığımız vogue ruhunu ve şovlarını anlatan bir belgesel. New Yorkun Harlem mahallesine özgü olan ve balo salonu cemiyeti olarak anılan bu 35 yıllık kültürü inceleyen Nasıl Görünüyorumda izleyeceğiniz sanatçılar yetenek ve yaratıcılıklarını sokaklardan aşırıp Queen Latifah, Madonna gibi yıldızlarla çalışmaya kadar götürmüşler. Bizi bu trendsetting topluluğun içine sokan filmde üç kuşak voguecunun yaşam tarzlarını, aile değerlerini, günlük geçim savaşlarından AIDSe kadar uzanan dertlerini görüyoruz. O pozları verirken özgüvenlerini nasıl kurduklarını, sosyal statülerini sanatla nasıl koruduklarını da öğreniyoruz. İçinde bolca sansasyon barındıran, stil mi stil bir yapıt!"} +{"text":"Brian Karter annesini henüz kaybetmiş ve kendine miras kalan, bağımlıları iyileştirmek için deneysel çalışmaların yapıldığı bir sığınak olduğunu öğrenmesiyle şaşırmıştır. Arkadaşlarıyla hem bu eski binayı hem de annesinin gizli tuttuğu işini keşfetmeye giden Brian, işin altında kötü bir şeyler yürüdüğünü farkeder. Tüm şüphelerine rağmen yerin altında buldukları gizli geçite hep beraber yönelir ve korkunç gerçekle karşı karşıya kalırlar. Brianın annesi devrim yaratacak nitelikte bir alet geliştirmiş ve insanların bağımlılıklarından kurtulmalarını sağlamıştır. Fakat kurtulunan her bağımlılık insan etine aç, mutant çocuklar olarak vücud bulmuş ve terkedilmiş binanın derinliklerinde yaşamaya başlamıştır. Brian ve arkadaşlarını kurban seçen mutant çocukların karşısında yaşam savaşı verirlerken bazı şeylerin gizli kalmasının daha iyi olduğunu da öğrenirler."} +{"text":"MA Amerikan kuzeybatı çöllerinde gezen Meryem Ananın hikayesi. Kim erdemli bir kadın bulabilir? sorusundan yola çıkıyor, sonra bu yolun iniş çıkışlarında tarihin kadın mitleriyle ustalıkla oyunuyor. MA, hikayesini hareketlerle, ritüellerle ve performansla anlatan bir film; iç organlarımızda ve kelimesiz sürreel dünyalarda dolaşıyor. Doğrudur, kızla erkeğin karşılaşmasıyla başlıyor film; erkek, arabasının ön camına binen kızı moteline götürüyor. Birlikte hiç konuşmadan oynuyorlar. Ancak başka adamlar da çıkıyor MAnın karşısına; bir rahip, bir polis, bir kovboy ve erkekliğin farklı stereotipleri, farklı yerlerde çıkıyor. Bazen acı veriyorlar, bazen daha güzel bir hisle değiyorlar ona; ama olan biten hep tekinsiz. MA kolay yanıtların filmi değil, daha ziyade bir his, bir sezgi gibi. Hareketin ruhun sesini aktardığına, yolun dolambaçlı olduğuna, inanacak bir şey belki de sevgi? aramanın dişil bir ütopyanın özü olduğuna dair bir sezgi."} +{"text":"Bu senenin en tuhaf aynı zamanda da en güzel filmlerinden biri. Ahmak uşak Pulcinella yoksul çoban Tommasonun vasiyetini gerçekleştirmek üzere Vezüv Dağının diplerinden günümüz Campaniasına yollanır: Görevi yavru bizon Sarchiaponeyi kurtarmaktır. Pulcinella onu Tommasonun ölmeden önce baktığı Carditellonun eski kraliyet sarayının içinde, Ateş Ülkesinin kalbinde bulunan Bourbon malikanesinde bulur. Yavru bizonu yanına alan Pulcinellanın yanında iki uşak vardır, insan ve hayvan, ve birlikte kuzeye doğru, İtalyanın güzel ve kayıp topraklarını kapsayan bir yolculuğa çıkarlar. Ama bu uzun yolculuğun sonunda umduklarını bulamayacaklardır. Kurmacayı, büyülü gerçekçiliği, şiirselliği ve belgeseli harmanlayan Pietro Marcello senenin en güzel ve en insani filmlerinden birini ortaya koyuyor. Kayıp ve Güzel tuhaflığı ve lirikliğiyle dikkat çekmenin ötesinde, aynı anda hem gerçekliğe hem de düşsele bakabilmesiyle çok rastlanmadık bir deneyim ortaya koyuyor."} +{"text":"Korku ve gerilim türündeki Alkarısı: Cinnet filmi, adını yerleşik bir Anadolu efsanesinden alıyor. Genellikle lohusa kadınlara ve atlara musallat olduğu rivayet edilen ve anlatılarda uzun saçlı, çirkin bir kadın olarak tasvir edilen bir cinden esinlenen film, sezonun iddialı korku filmlerinden biri olmayı hedefliyor. 7 aylık hamile olan Dilara, doğum izni alarak işten ayrılır ve bu süreci de evde geçirerek dinleneceği istirahat dönemine girer. Fakat genç kadın eve çekildiğinden beri peşini bırakmayan kabuslar ona hamileliği zehir etmeye başlar. Dilara başına musallat olan bu kabusların altında en yakın arkadaşının, kaynanasının hatta zamansız gelen çocuğun eşi üzerinde yaptığı baskı yüzünden eşinin oyunlarını aramaya başlar."} +{"text":"Kum, temiz suyun ardından, gezegenimizde en çok tüketilen doğal kaynaktır. Bu sömürünün mantıklı bir sonucu olarak da kumun sınırlı rezervleri tehdit altında. Bina sayısındaki yükselişle tetiklenen Kum savaşları dünyanın her yerinde artıyor ve gezegendeki kumsalların 3/4ü erozyonun ve inanması güç de olsa kaçakçılığın kurbanı olarak giderek azalıyor ve yok olmaya mahkum oluyor. Çoğumuz kumu, kıyılarda geçirilen tatillerin başlıca öğesini, bedava ve sonsuz kaynaklı bir malzeme olarak görüyoruz. Kum, her yerde, sahilde, çölde ya da şehirde. Her ev, büyüleyici cam duvarlarıyla her gökdelen, tüm köprülerimiz, hava alanlarımız ve kaldırımlarımız, hepsi temelde kumdan yapılır. Aynı zamanda fiber optik kablolarda, cep telefonu parçalarında ve bilgisayar çiplerinde de kullanıyoruz. Hatta diş macunumuza, yemeklerimize, içtiğimiz şaraba bile biraz ekliyoruz. Peki bu her zaman her yerde bulunan madde bitmez tükenmez midir? Halihazırda bulunan miktar her zamankinden daha da hızlı artan barınma ve yayılma gibi insan ihtiyaçlarını karşılayabilir mi? Kum çekilmesinin çevre ve gezegendeki yaşam açısından nasıl sonuçları olacak? Kum Savaşları bizi, bu yeni altın savaşını ilk elden göstermek için dünyanın çevresinde bir tura çıkaracak."} +{"text":"Travis Austin çocukluğundan bu yana çok zor bir hayat yaşamıştır. Kumar bağımlısı bir baba, zavallı bir anne ve fakir bir yaşam yetmezmiş gibi bir gün babası Travisi sokağa bırakmış ve bir daha onun için geri dönmemiştir. Zorlu sokaklarda yetişen Travis kurtuluş yolunu boksta bulur ve dünya şampiyonluk kemeri, para ve hayatının aşkına sahip olur. Tam da hayallere konu olacak hayatı yakaladığı zaman Travis verdiği partilerden birinde bir dostunun kızının hayatını kaybetmesi ile kendini yeniden en başta bulur. Sahip olduğu ünvan para ve hayatının aşkı bir an da elinden alınıverir ve kendini hapishanenin zorlu hayatı ile yüzleşirken bulur. Travis hapis dönemini çok zorlu geçirmiştir ve hapisten çıktığı zaman tek düşündüğü şey kendini affettirmek, paraya, ünvana ve hayatının aşkına yeniden kavuşmaktır. Fakat Travis bunun hiç de kolay olmayacağını henüz bilmemektedir"} +{"text":"20. yüzyılın sonlarında, dünya çapında yinelenen toplu kıyımlara tepki olarak 120den fazla ülke UCM -Uluslararası Ceza Mahkemesini kurmak üzere bir araya geldi. UCM, faillerin insanlığa karşı işlediği suçları, savaş ve soykırım suçlarını yargılamak üzere kurulan ilk kalıcı mahkeme oldu. Hesaplaşma, UCM savcısı Luis Moreno Ocampo ve ekibinin üç yıl boyunca dört kıtada sürdürdüğü dinamik mücadeleyi takip ediyor. Çıkartılan çok sayıda tutuklama emri ve dava talebinin arasında, Sudan devlet başkanı Ömer el-Beşirin Darfurda yürütülen soykırım için tutuklanması talebi de var. Laheydeki bu küçük mahkeme dünyayı değiştirmek ve yeni bir adalet modeli geliştirmek için çabalarken, mağdurlar beklemeye ve acı çekmeye devam eder. Savcı başarılı olabilecek mi? Dünya, adaletin üstünlüğünü sağlayabilecek mi?"} +{"text":"Ilya Naishuller'ın yapımcı, oyuncu ve yönetmen olarak adeta tek başına hayat verdiği Hardcore, sinemada daha önce bu seviyede hiç denenmemiş bir yaklaşımla filmin bütün perspektifini aksiyon kameraları ile filmin ana karakterinin gözünden perdeye yansıtıyor. 40. Toronto Film Festivali kapsamında da gösterilen filmle adeta bir FPS oyununun içine dahil oluyoruz. Bol aksiyon içermesinin beraberinde bilim kurgu türünden de izler taşıyacak olan filmde öldükten sonra bir cyborg olarak hayata döndürülen Henry'nin hikayesi anlatılacak. Olayları onun gözünden izleyeceğimiz karakterin karısı kaçırılır. İngiltere vatandaşı olan Henry, hiç bilmediği bir şehir olan Moskova'da, telekinetik güçlere sahip bir psikopatın kaçırdığı karısını kurtarmaya çalışır. Burada Jimmy dışında herkes, Henry'nin ölmesini istemektedir."} +{"text":"Terk edilmiş bir yüzme havuzu ve iki genç erkek Okulda sürekli şiddete maruz kalan ve evde ailesinden de pek iyi muamele görmeyen Tam ve kendinden daha emin gibi gözüken Phum, sevişmek için bu mekanda buluşurlar. Bu buluşma sonrasında Phuma hızla yakınlaşan Tam için gerçek ve hayal giderek iç içe geçmeye başlar. Phumun önünde açtığı kapılardan geçerken, hem en erotik düşleri hem de şiddet dolu kabusları karşısında belirir. İlk gösterimi Berlin Film Festivalinin Panorama bölümünde gerçekleşen Mavi Saati, Anucha Boonyawatananın ilk uzun metrajlı kurmaca filmi. Yönetmen Tayland sinemasından alışık olduğumuz bir dille, kurmaca anlatının sınırlarını zorluyor ve gerçekçi olduğu kadar fantastik bir filme imza atıyor."} +{"text":"Uyuşmazlıkları çözmede tecrübeli ve kariyer sahibi bir diplomat olan Henry Stanfield Kuzey İrlandaya Hakikat Komisyonu başkanı olarak atanmıştır. Başbakan arabulucu olarak ününü pekiştirmek istemekte, Güney Afrika modelinde bir Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kurulması için baskı yapmaktadır. Stanfield göreve başlar, ancak kısa sürede ülkeyi yönetenler hakkında kanlı ve rahatsız edici bir takım gerçeklerle karşılaşacaktır. Gücü elinde bulunduranlar henüz bu gerçeklerin ortaya çıkmasına hazır değildir. Herkes gerçeğin ortaya çıkmasını istediğini iddia etmektedir. Ama bu gerçek neye mal olacaktır ve bunun bedelini kim ödeyecektir? Geçmişin yaralarını sarmaya çalışan bir toplumda, eskiden kalan sırların ortaya çıkması, kurulmaya çalışılan bugüne zarar vermektedir. Gerçek, çoğu kez kazandırdığından çok kaybettirir."} +{"text":"Yüzyıllar once iyi bir Cin tarafından Kuran-ı Kerim'den yola çıkılarak yazılan kitabın, her yüz yılda bir koruyucuları gelmektedir. Bu koruyuculara Bekçi adı verilir. 1365 yılında Demirci yine bir cin vakasını çözmek için Mısırın Buhariye şehrine gider. Buhariye valisinin kızının içine cin girmiştir ve çıkartılması gerekmektedir. Bunu yapabilecek tek kişi Demirci'dir. Büyük uğraş sonunda Demirci cini çıkarır. Cin büyük bir intikam yemini eder. Uzun zaman sonra 1915 yılında Zöhre adında bir kız istemediği bir adam olan Kudret Ağa ile evlendirilmek zorunda bırakılır ve bu evliliği öğrenen Zöhre'nin sevdiği çocuk Selim dayanamaz ve intihar eder. O dönemdeki kitabın bekçisi ise Nezir Hoca'dır. Kitabı Kudret Ağa'nın kardeşi Hacer ile bilrikte Zöhre çalar ve altından kalkamayacakları bir yükün altına girerler. Kitaptaki bir büyüyü yanlış yaparak Azazel adındaki cini serbest bırakırlar ve başları büyük bir belaya girer. İçinden çıkamayacakları bir beladan, köyü ve köy halkını kurtarmak için çabalayacaklardır fakat bu onlar için kolay olmayacaktır. Yıl 2015 olduğunda,1915 den kalan lanetin izleri Deniz ve arkadaşlarını da takip edecektir."} +{"text":"Azar, babasının ölümüden ve annesinin yeni evliliğinden sonra, ucuz bir motelde kendi başına yaşayan genç bir kızdır. Okumakta ve faturalarını ödemek için özel bir çocuk hastanesinde çalışmaktadır. Kaldığı motel ilaçlanacağı için annesinin ve yeni üvey babasının evinde birkaç gece kalmaktan başka çaresi yoktur. Annesinin problemleri ve uyuşturucu etkisi altındaki üvey babasının tacizleri Azar'ı rahatsız etmektedir. Bir gece yarısı üvey babası Azar'a odasında saldırır, annesi ise onu kurtarmaya çalışırken üvey babasının elinde can verir. Azar artık yalnızdır ve zavallı annesi için adalet istemektedir. Yargıçtan ölüm cezası ister. Ancak büyük bir problem vardır. Kanuna göre bir kadının kan parası, bir erkeğin yarısıdır. Bu yüzden Azar, üvey babasının mahkum edilebilmesi için kan parasının kalan yarısın onun ailesine ödemek zorundadır. Bu Azar için çok zorlu bir süreçtir, ama annesini öldüren adamın adalete hesap vermesi için bunu yapmaya mecburdur. Ve bu parayı toplama arayışında pek çok tehlikeyle karşı karşıya gelecektir."} +{"text":"1980'li yıllarda tek başına kalan Bumblebee henüz çok gençtir. Nereye gideceğini bilemeyen ve kimsesi olmayan sarı autobot Bumblebee 1987 yılında sürekli kaçmakta ve saklanmaktadır. Bu süreçte güvenli liman olarak sakin bir Kaliforniya sahil kasabasına sığınmıştır. Charlie ise 18 yaşına basmak üzere olan bir genç kızdır. Bir gün Bumblebee'yi harap halde keşfeder. Çalışma ihtimali olan bir külüstür gördüğünü zanneden genç kadın onu tamir etmek için kolları sıvar. Bumblebee'yi atölyesine götüren ve üzerinde çalışmaya başlayan Charlie, amacına ulaştığında ise bu arabanın sıradan bir \"tosbağa\" olmadığını keşfeder. Bumblebee ile arkadaşlık kuran Charlie, en yakın arkadaşına dönüşen autobotu peşindeki \"decepticon\"lardan koruyabilmek için onunla birlikte bir maceraya atılacaktır."} +{"text":"Salih irfan sahibi bir köylüdür. Dişini tırnağına takarak savcı yaptığı oğlu Muratın istifa edeceğini duymuş şehire koşmuştur. Adalet sisteminden şikayetçi olan oğlu istifa dilekçesini imzalamak üzereyken yetişir. Murat, yargılamanın uzadığını bu yüzden insanların mağdur olduğunu düşünmekte, vicdanen rahatsızlık duymaktadır. Baba Salih oğlundan bir gün daha düşünmesini ister. O sırada bir çeşmenin başında yaşlı bir adam bıçaklanarak ölmüştür. Yakalanan sanık çeşme başında yüklü miktarda para düşürdüğü söylemektedir. Yaşlı adamın parayı bulduğundan şüphelenmiş çıkan ardebede kör adam bıçağın üstüne düşmüştür. Aynı günlerde küçük bir çocuk karakola çeşme başında bulduğunu söyleyerek yüklü miktarda para teslim eder. Bu duruma göre sanık, parasını çaldığını zannettiği masum bir insanı y ok yere öldürmüştür. Olay iyice içinden çıkılmaz bir hale, esrarengiz bir şekle dönüşmektedir."} +{"text":"M. Night Shyamalan'ın Parçalanmış ile Ölümsüz filmleri arasında köprü olacak olan yeni filminde, kendini süper kahraman sanan kişiler konusunda uzman bir psikiyatrist, 23 alter egoya sahip olan ve 24. alter egosu ile terör estiren Crumb'ı, ölümsüz zannedilen Dunn'ı ve kemikleri cam gibi kırılgan olan Price'ı tedavi etmeye çalışmaktadır. Filmin hikayesi önceki filmlerde olduğu gibi Dunn, Price ve Crumb'a odaklanırken, filmin diğer üçlüsü - Casey Cooke, Dunn'ın oğlu Joseph ve Price'ın annesi - geleceğin kurulmasında büyük rol oynayabilirler. Filmde Dunn, Kevin Wendell Crumb'ın bölünmüş kişiliklerinden biri ve en tehlikelisi olan The Beast'in peşine düşüyor. Bu kovalamaca sırasında Mr. Glass de yavaştan kendini göstermeye başlamıştır. Bu üç tehlikeli adam, aynı hastanenin koridorlarlarında bir araya gelir."} +{"text":"Selma Blair ve Nicolas Cage başta, çocuklarıyla birlikte mutlu yaşamlarını süren ideal anne baba olarak karşımıza çıkar. Buraya kadar birçok filmde gördüğümüz ideal Amerikan yaşamı ve banliyö hayatı portresidirler. Ta ki, 24 saatliğine bütün dünyada anne babaların çocuklarına karşı saldırtan bir salgın baş gösterip, çocuklarını öldürmeye çabalayana kadar. Mom and Dad, Crank (2006) ve Gamer (2009) filmlerinin arkasındaki yönetmenlerden biri olan Brian Taylor'ın, çekirdek aile ve anne babalık kavramlarını en absürt şekilde sorguya çektiği muazzam bir kara komedi. Her karesi aksiyonla bezeli, bu komik ve sıradışı film, Blair ve Cage'in çılgına dönmüş anne baba rolündeki çok konuşulan performaslarıyla, senenin en dikkat çekici korku filmlerinden!"} +{"text":"Yunanistan, 2014... Lena hayatı yolunda gitmeyen bir gazetecidir. Yunanistan çevresinde AB dışında kalan bölgelerdeki sınır güvenliği ve göçmen politikaları üzerine bir araştırma yapmaktadır. Bu araştırmaya tesadüfen gelişen bir arkadaşlık sonucunda Amy de katılır. Amy, Mülteciler Hoşgeldiniz hareketinden bir aktivisttir ve biraz can sıkıntısı biraz da meraktan Lena'ya araştırmasında eşlik eder. Marita Neher ve Tatjana Turanskyj'nin birlikte yönettikleri bu filmin adı her şeyi özetliyor aslında. Lena ve Amy yavaş yavaş dünya görüşlerindeki tutarlılığı yitiriyorlar. İki kadının mülteci sorunu, iş ve kapitalizm üzerine farklı fikirlerinin çatışmasından Yunanistan kırsalında geçen bir yol filmi çıkıyor. Bu yolculuk boyunca, karakterler görünmeyen sınırları araştırıyor ve günümüz dünyasına anlam vermeye çalışıyor."} +{"text":"Bradley Thomas eski bir boksör olmasına rağmen bir araba tamircisinde çalışmaktadır. Bir gün ansızın işten kovulunca eve erken gider ve karısının ihanetini fark eder. O günden sonra Bradley ve karısı bir kez daha evliliklerini kurtarmaya karar verirler ancak paraya ihtiyaçları vardır. Bu yüzden Bradley, istemese de eski patronunun pis işlerini yapmak zorunda kalır. Bir süre sonra yeniden paraları olmuş ve o çok istedikleri bebekte yola çıkmıştır. Ancak Bradley'nin patronu daha önce yapılmamış çok büyük bir işi onun yapmasını istemektedir. Karşılığında hem çok fazla para alacağı hem de 3 ay tatile çıkacağı için Bradley bu teklifi kabul eder. İşte Bradley'nin kaderi inanılmaz sonuna doğru o anda mühürlenmiş olur! Çeviren: arzugamzee"} +{"text":"1933 yılından itibaren Yahudi ve antifaşist üniversite profesörleri Naziler tarafından kürsülerinden uzaklaştırıldılar. İçlerinden binden fazlası tanımadıkları bir ülke olan Türkiyeye sürgüne gidip orada Atatürk döneminin üniversite reformunu gerçekleştirilmesinde katkıda bulundular. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu yıllarda en önemli görevlerde yer alan Alman göçmenlerin bilim, sanat ve mimari alanlarındaki etkileri bugün de görülebilir. Yönetmen Eren Önsöz, bu göçmen bilim adamlarının beşinin çocuk ve torunları ile İsviçre, Almanya ve gençliklerini geçirdikleri Türkiyede yolculuk yaptı. Geçmişle günümüz arasında büyüleyici bir köprü kuran film, Almanların bıraktığı mirastan bugünün Türkiyesinde nelerin kaldığının da izini sürüyor. Haymatloz vatan ve kimlik, sürgün ve kaçış ile bilimsel özgürlük konularına hassasiyetle dokunan son derece güncel bir film."} +{"text":"Başarılı bir işadamı olan Reed, evli ve çocuk sahibidir. Tipik iş gezilerinden birine çıkmaya hazırlanan Reed, her zaman yaptığı gibi eşi ve oğlu ile vedalaşır ve evden ayrılır. Fakat bu iş gezisi diğerlerinden farklı olacaktır. Reed giderken yanına kıyafetlerle dolu bir bavul almak yerine yalnızca diş fırçasını ve işleyeceği cinayette kullanacağı eşyaları koyduğu kitini alır. Her şey titizlikle planlanmıştır; bir otele giriş yapacak ve kuşkulanılmayacak bir kurbanı seçip öldürecektir. Böylece zapt etmekte zorlandığı dürtülerinden kurtulup, iyi bir eş ve baba olmaya devam edebilecektir. Redd, cazibeli bir hayat kadını olan Jackie ile anlaşır. Başlarda oldukça rahattır fakat zamanla kontrol dengesi ikisi arasında ileri geri sallanmaya başlar. Kimin kimi oyuna getirdiği belli olmayan gecede ateşli bir kabus halini alınca, Reed ve Jackie anlaşmalarını kanlı bir sonuca ulaştıracaktır..."} +{"text":"Cinsiyet Kimlikleri, Kaliforniyanın Körfez Bölgesinde bin yılın sonunda toplumsal cinsiyet akışkanlığı olaylarını irdeliyor. Film, erkek cinsel hormonu testosteronu kullanan biyolojik kadınlara vurgu yapmak suretiyle yeni teknolojiler ve kimyasal süreçler yoluyla bedenlerini ve zihinlerini değiştiren insanlara, yani sayborglara odaklanıyor. San Francisconun ileri gelen toplumsal cinsiyet mikserleriyle tanışıyoruz: Max, Bir Erkek başlıklı kitabından okumalar yapan Max Wolf Valerio; internet sanatı icra eden Jordy Jones; yeni iş alanları keşfine çıkan ve Jordy Jonesla birlikte dünyanın önde gelen cinsiyet bükücü organizasyonu Club Confidentialı organize eden Stafford; erkekle kadın arasındaki orta dünyayı mesken edinmekten mutlu mesut haldeki interseks kadın Hida; ve transları destekleyen iki sıradışı biyolojik kadın seks tanrıçası Annie Sprinkle ve Staffordun eskiden sevgilisi, kendini Texas Tomboyun annesi ilan etmiş, bir zamanlar dergilerin orta sayfalarını boydan boya süsleyen model Tornado. Çok özel bir hayvan topluluğu olan Benekli Sırtlanın hayatında gezintiye çıkıyoruz. Dişi sırtlan, penise benzeyen, iri bir klitorise sahiptir. Özellikle gebeyken kan dolaşımında büyük miktarda testosteron taşınır. Değişen toplumsal cinsiyet kimlikleri boyunca yapacağımız yolculuğun tur rehberi ise Teksas Üniversitesi Austinde bulunan ACTLabin müdürü, aynı zamanda Siberuzay Tanrıçası diye de bilinen Sandy Stoneun ta kendisi."} +{"text":"Bir gazi olan Jonathan Wyndham, memleketine dönüp hayatına devam etmeyi planlamaktadır. Dışarıdan bir savaş kahramanı olarak saygın bir kimliği olan Jonathan, aslında şeytanla anlaşma yapmış bir intikamcıdır. Askeri okula gittiği sırada kasabasında gerçekleşen talihsiz olaylar sonucunda hayatını kaybetmiş küçük bir kızın intikamı peşinde koşmaktadır. Bu intikam hali içerisinde ise, hiç acıması yoktur. Planlarını devreye sokmaya başladığında, annesi Justice Merrill'e ulaşmak için yem olarak kullanmayı düşündüğü Margaret ile yakınlaşır. Bu yakınlaşma, içindeki intikam ve öldürme duygusunu olumsuz etkilemektedir. Bir yandan kasabanın seçkin bürokratlarının hain planları, bir yandan da kendi içindeki çatışma içinde Jonathan, bu zor intikam yolunda, geçmişinin yaralarıyla daha ne kadar devam edebilecektir?"} +{"text":"Başarılı bir avukat olan Marquis T. Woods, babasının ölüm haberini alınca yıllar sonra ilk defa doğduğu yere gidecektir. Eşi ve çocuklarını da alıp özel uçaklarıyla yaptıkları bu yolculuk bir yerden sonra felaketle sonuçlanır. Marquis gözlerini daha önce hiç bulunmadığı bir evde açar. Onu evine getiren Bayan Ellois, oldukça tuhaf bir insan olmakla birlikte, tuhaf işlerle de ilgilenmektedir. Marquis'ı ağırlamaktan ziyade onu evinde bir mahkm gibi tutar ve ona çeşitli büyüler yapar. Onun, Boogity denen oyuncağını bile yapan Bayan Ellois, bu bebeğe ne olursa ona da aynının olacağını söyler. Birkaç kez kaçmaya yeltenen Marquis, bir akşam, ev sahiplerinin yokluğundan faydalanıp odasından kaçtığında, Ellois ve kocası Earl'ün çiftlikte düzenlediği ritüele tanık olur. Bu korkunç ritüelde çeşitli hayvanların çeşitli organlarını kesip, insanların hastalıklarına göre o organları kullanıp onları tedavi ediyorlardır. Birinin ritüeli gizlice izlediği öğrenilince, Ellois ve Earl koşarak Marquis'ı kontrol etmek için eve giderler. Marquis o akşam gördüklerinden sonra artık oradan kesinlikle kurtulması gerektiğini anlamıştır!"} +{"text":"Hikaye anlatımı hakkında bildiğinizi sandığınız her şeyi unutun. Ve çok gerçeküstü bir yolculuğa hazırlanın. Narges Kalhor, ülkelerinin korkunç ve tehlikeli siyasi durumundan kaçmak için Almanya'ya taşınan dört karakterin peşinden giderken, bizi komik ve yapısız, neşeli bir hikaye ağına sürüklüyor. Suriyeli eşcinsel bir genç, vizesinin reddedilebileceğinden ve eve dönmek zorunda kalabileceğinden korkuyor. İranlı bir kız, Tahran'ın kalbinde bir Beergarden hayal ediyor. Bir diğeri, film projesiyle ve çalışmasını daha anlaşılır hale getirmenin yolları hakkında gereksiz tavsiyeler veren öğretmeni ile mücadele ediyor. Ve Scheherazade her gece hikayelerini döndürürken, dünya yavaşça alt üst olur. Çeviride kaybolmaya yeni anlamlar katan, iletişim ve çokkültürlülük üzerine yeni perspektifler sunan bir film. Yaratıcılığın saf gücüne ve özgürlüğüne bir ilahi. Gerçekliğin birçok katmanını bir araya getiren, kurguyla hokkabazlık yapan, alaycı belgesel ve kurallarını bir araya getiren bir film."} +{"text":"Özel harekat birimleri, sivil bir savaşı vahşi yollarla durdurup, istihbarat almak için bir yere gönderirler. Kendilerine verilen emir basit ve tektir; sadece söylenenleri uygulamak. Fakat bunu yaptıkları zaman neler olacağından habersiz olan grup, emirleri söylendiği gibi uygulamaya başlarlar. Bu sırf istihbarat almak ve başka şeylere bulaşmamak için, karşılaştıkları sivilleri harcamayı da içermektedir. Birimin tamamı bu fikre katılmasa da, emirlere harfiyen uymak zorundadırlar. Birim, söylenenleri harfiyen uyguladıklarında, kendilerini en sonunda asla bitmeyen bir merdivene hapis edilmiş halde bulurlar. Yukarı çıkmak onları fiziksel ve psikolojik olarak tüketirken, aşağı inmek ise bundan çok daha tehlikelidir. Başka da bir çıkış bulamayan birim, eninde sonunda neler olduğunu çözmeye başlar. Ya yukarı tırmanmaya devam edecekler ya da öleceklerdir. Eğer buradan kurtulmak istiyorlarsa, bunun sadece tek bir yolu vardır; geçmişlerini ziyaret edip, orada işledikleri günahları tersine çevirmek."} +{"text":"Edebiyat öğretmeni Boev dürüst ve açık sözlü yaratışılışıyla mezun olacak son sınıf öğrencileri arasında en sevilen öğretmen olmuştur, ama yöntemleriyle ve öğrencilere yaklaşımıyla yepyeni bir portre çizen genç öğretmeni eski kafalı okul müdürü anlamakta zorlanmaktadır. Tüm bunların yanında Boev, aynı zamanda çocukluk arkadaşı da olan okuldaki meslekdaşı Kiril'le, kendisinin kariyer tutkusunun da dahil olduğu birtakım özel meseleler nedeniyle sert tartışmalara girmektedir. Özgür ve yenilikçi yaklaşımından taviz verip eski kafalı olul müdürünün dogamtik fikirlerini uygulamaya koydukça öğrencileri Boev'den soğur. Bir tarafta öğrencilerin eğitiminin tamamen müfredata bağlı kalınarak dar bir kalıpta sürdürülmesini savunan yaklaşım, diğer tarafta onları okul sonrası yaşamlarına ve hayatın gerçeklerine ve onlarla başa çıkma kabiliyetlerine odaklanan yaklaşımla çarpışmaktadır."} +{"text":"Chef, hayatlarındaki sorunlardan bunalan ve farklı yönlere savrulan evli bir çiftin hikayesini konu ediyor. Hüsnü, İstanbul'da bir bankada çalışan genç bir adamdır. Evde ve işte türlü sorunlarla boğuşan genç adam yaşadığı hayattan oldukça bunalmıştır. Daha iyi bir yaşama kavuşmak için bir çıkış yolu arayan Hüsnü, sınıf atlayıp hayallerine kavuşmayı arzular. Onun bu hayatta en çok istediği şeylerden biri de çok istediği arabaya sahip olmaktır. Ancak onun şuanda yapabildiği tek şey gece galeriye gidip almak istediği arabaya uzaktan bakabilmektir. Bu hayattan bıkan bir tek o değildir. Hüsnü'nün eşi de hayatındaki türlü sorunlarla mücadele etmektedir. Kocası ile de sıkıntılı bir evlilik yaşayan genç kadın, komşusunun desteği ile evi terk edip kendisine yeni bir yaşam kurmaya çalışır. Bu evlilikte birbirini anlamayan çiftin kendileri için çizdikleri ayrı yollar onları nasıl sonuçlara ulaştıracaktır."} +{"text":"Sabah programlarının reyting rekortmeni sunucusu Nalan Kazak, bir kaza sonrası 2 yıl ara verdiği programına yeniden başlayacaktır. Bu ilk programa, Nalan'ın eski sevgilisi rapçi Talat da katılmaktadır. Fakat canlı yayın başladıktan kısa bir süre sonra Nalan'da büyük bir gariplik belirir: Başarılı sunucu, soru sorulduğunda farkında olmadan düşündüğünün tersini söyleyen biri oluverir. Açken \"tok, mutluyken \"üzgün olduğunu anlatır... Övmek istediği birine hakaret eder, öfkelendiği zaman ağzından hoş sözler dökülür Canlı yayında yaşanan bu krizden sonra kanaldan kovulan ve halk nazarında itibarı sıfırlanan Nalan; içinde bulunduğu tuhaf durumdan kurtulmak için; Talat'ın yanı sıra, ekip arkadaşları yönetmen Ece, doktor Dündar, din alimi İsa, aşçı Meral, YouTuber Sarper ve oyuncu Filiz'in desteğine ihtiyaç duyacaktır."} +{"text":"Avrupa'da hala serbest akan bir dizi nehir, Balkanlar'da planlanan veya yapım aşamasında olan 2.700'den fazla irili ufaklı hidroelektrik santral sebebiyle büyük tehdit altında. Olimpiyat şampiyonu Slovenyalı kürekçi Rok Bozman tarafından kurulan gönüllü topluluğu Balkan Nehir Savunması, kıtada özgürce akan bu nadir nehirleri korumaya çalışıyor. Yerel aktivistleri destekleyerek nehirlerin kullanımına sürdürülebilir alternatifler sağlayan eğitim ve macera sporlarını yaygınlaştırmaya uğraşıyor. The Undamaged, Slovenya'dan Arnavutluk'a, altı ülkeden geçen 23 nehri 36 günde kat eden kürekçilerin peşinde, Avrupa'daki son yabani akarsuları ve onları tahrip eden barajları görünür kılıyor. Balkan Yarımadası, barındırdığı yaban hayatı ve sağlıklı, bozulmamış ekosistemlerin yanı sıra yanı sıra kıtada müdahale edilmemiş son akarsuların beşiği. Bölgede biyoçeşitliliğin kaynağı sayılan sular, kimi endemik tehdit altındaki birçok balık ve yumuşakça türüne ev sahipliği yapıyor. Belgesel, daha iyi bir gelecek ümidiyle bu yabani nehirlerin korunması için mücadele edenlere odaklanıyor."} +{"text":"Peg çetesiyle birlikte soygunlar yapan tek bacaklı bir hayduttur. Bir tekneyi kaptanını ve personelini öldürerek ele geçirirler, teknede bir sandık dolusu altın bulurlar. İçlerinden biri olan Brimstone altınları alıp kaçar ve bir maden ocağındaki nehirdeki köprünün altına çamurlu suların içine eğerler içindeki altınları atarak saklar. Peg adamlarıyla peşine düşer, adamı sığındığı evde bulur, Brimstone bir kaza sonucu ölür. Altınların yerini sadece adamın papağanı bilmektedir. Sığındığı evdeki genç çocuk Jamie ondan etkilenir. Peg de vaiz rolü üstlenir, amacı altınların yerini öğrenmektir. Jamie'nin ablası Lucy-Ann ve nişanlısı Don Aragon papağandan altınları öğrenince almak için yola çıkarlar. Peg de onlarla birliktedir, çetesi de onları gizlice takip etmektedirler. Altın bulunduğunda herkesin gerçek yüzü ortaya çıkacaktır."} +{"text":"Kemal öksüz ve yetim bir çocuktur, mahalleli kol kanat germiş onu sahipsiz bırakmamışlardır. Her şeyini mahallesinin güzel insanlarına borçlu olduğunu düşünen Kemal daha çocuk yaşlarda \"Büyüyünce bana kol kanat geren bu insanları hiçbir zaman darda koymayacağım\" diye kendi kendine söz vermiştir. Ama Kemal büyümüş ve hırsız olmuştur. Kemal'in vicdanı ağır basar ve hırsızlığı bırakmaya karar verir. Ne var ki Kostirik'in aldığı son bir iş vardır. Kostirik, bu işi de halledip sonra tövbe etmesi için Kemal'e ısrar eder. Kostirik'in ısrarına dayanamayan Kemal bunu kabul eder. Ailenin kızı Meryem, abilerinin yokluğundan istifade sevgilisini eve getirmiştir. Meryem sevgilisini Kemal'in saklandığı odaya getirir. Fakat, Meryem'in abileri eve gelmişlerdir. Meryem o panikle, sevgilisini pencereden aşağı atar. Kemal'i, kız kardeşlerinin sevgilisi zanneden abiler kararlarını verirler. Kemal iki gün sonra gelip Meryem'i isteyecektir."} +{"text":"İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro ekipleri günün birinde hiç alışık olmadıkları bir cinayet vakasıyla karşılaşırlar. Başkomiser Emin, komiser Salih, komiser Asuman ve komiser yardımcısı Alaattin'den oluşan ekip olaya el koyar. Ancak tuhaf cinayetler birbiri ardına gelmektedir. Ekibin elinde ne bir delil, ne de bir ipucu vardır. Sinirler gerilmeye, amirler rahatsız olmaya başlar. Vakalar arttıkça basının ve halkın ilgisi de yoğunlaşmaktadır. Bu durum Emin ve arkadaşları üzerinde büyük bir baskı yaratır. Sonunda Emniyet Genel Müdürü, Amerika'dan gelen suç uzmanı Dizdar Koşu'yu da rehberlik etmesi için başkomiser Emin'in ekibine atar. Telaş, baskı ve çaresizlik altında ezilen Emin ve arkadaşları, Türkiye'nin gördüğü en tuhaf seri cinayet zincirini, olabilecek en ters köşe yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır. Sonunda tek bir soru kalmıştır: katil mi pes edecek, yoksa polisler mi?"} +{"text":"Faye Dayne, Hollywood tepelerinde harika bir evde yaşayan ünlü bir oyuncudur. Yeni filminin vizyona girmesinden sonra bir kaç hafta evde kalıp dinlenme planları yapar ve bu ufak tatilde lazer ameliyatını da aradan çıkarmak ister. Fakat işler umduğu gibi gitmez ve ameliyatta yapılan bir hata Faye'in tüm hayatını alt üst eder. Gözleri tamamen kör olan genç kadının artık ne kariyeri vardır ne de kendine güveni. Destek almak için neşeli ve kendisi gibi görme engelli Sophia ile zaman geçiren Faye, grup toplantılarına da katılmaya başlar. Bu görüşmeler Luke isimli dilsiz bir genç adam tarafından organize edilmektedir ve zamanla Faye ile Luke birbirlerinden hoşlanmaya başlarlar. Sophia'nın ısrarlarıyla bir sonraki adımı atmaya hazırlanan Faye, hem özgüvenini geri kazanmaya hem de yeni hayatına uyum sağlamaya çalışır. Ama bu üçlüyü bekleyen büyük bir tehlike vardır. Faye'e takıntı derecesinde düşkün maskeli bir katil Hollywood tepelerinde vahşet saçmaktadır ve Faye'e yaklaşan herkes tehlikededir!"} +{"text":"Tom, kriket kazasından sonra hastaneye kaldırılmış ve yatılı okula giden yalnız bir çocuktur. Tom'un anne ve babası Orta Doğu'da çalışmaktadır ve Tom'un hiç arkadaşı yoktur. Zengin ama yalnız bir hayat süren Tom, kaldırıldığı bu hastanenin çocuk koğuşuna alınır ve orada yatan diğer çocuk hastaları ve hastanede olup biten olayları öğrenmeye başlar. Tom burada kaldığı ilk gece adına Gece Yarısı Çetesi adı verilen ve bulunduğu koğuştaki çocukların oluşturduğu bir çete ile tanışır ve onların maceralarına dahil olmak ister. Çünkü bu çete diğer çocuk çetelerinden farklıdır ve çetenin tek amacı hastanede yatan çocukların hayallerini gerçekleştirmektir. Tom geldiği bu hastanede Matron adında zalim bir hemşire, inanılmaz bir amacı olan tuhaf bir çete ve bir de korkunç görünen ama bir o kadar da sevecen kalbi ile çocukların yanında olan Poter adında bir hademe ile tanışır ve Tom'un eski hayatı bir an da değişiverir!"} +{"text":"Thorne'un yeni soruşturması Scaredy Cat'te Sandra Oh, Eddie Marsan ve Aidan Gillen gibi yıldız oyuncular Thorne'un yeni ekibinde. Bu yeni soruşturmada güç ve teslimiyetin heyecan verici sınavına şahit olacağız. Thorne'un sadece kadınları hedef alıp öldüren ve felç bırakan seri katili yakalayışının üzerinden sadece bir hafta geçmiştir ki bu kez ortaya bir değil iki tane katil çıkar. Bir hayat kadını ve genç bir anne aynı gün boğularak öldürülmüştür. Elde edilen deliller iki cinayetin birbirinden bağımsız olduğunu gösterse de Thorne'a göre bu iki olay birbiriyle bağlantılı. Thorne diğer ekiplerin yarım yamalak bıraktığı davalara tekrar bakmak için yeni bir ekip kurmayı planlarken kendini bir değil iki katilin peşinde bulur. Bu iki seri katil beraber çalışıp kurbanlarını ayrı ayrı öldürmektedir."} +{"text":"İstanbula iyi bir jokey olmak için gelen Halis Karataşın bu hayalini gerçekleştirme serüveni, Bold Pilotla tanışmasıyla başlar. Ama bu yolculuğun sonunda ortaya çıkan tablo, Halisin beklentisinin çok üstündedir: ikisi de efsane olmuşlardır. Yola, ikisinin de çok sevdiği birini, Begümü, hayata bağlamak amacıyla çıkarlar; ama beklemedikleri bir şey olur: Koca bir topluma umut olurlar. 1990ların ortaları. Türkiyenin siyasal kararsızlık, enflasyon ve umutsuzlukla bunaldığı yıllar. Umutların neredeyse tükendiği o yıllarda halk katıldığı tüm yarışları en sondan gelerek kazanmayı başaran bu ata ve jokeyine yürekten bağlanır. Çünkü o insanlar kendilerini yarışın son metrelerinde bu ikilinin bulunduğu yerde hissederler: En geride. Ama bu kazanmayacakları anlamına gelmez. Çünkü yarış bitiş çizgisinde bitmektedir ve o çizgiyi ilk geçen Bold Pilot ve üstündeki Halis Karataştır."} +{"text":"Miloni, başarılı, idealist bir genç kızdır. Muhasebe sınavını birincilikle kazanan Miloninin bu başarısı şehrin dört bir yanına asılan fotoğrafları ile duyurulur. Genç kızın hayatı, bir gün şans eseri sokak sanatçısı Rafi ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alır. Onun hayatının değişmesini sağlayan şey ise Rafinin çektiği fotoğrafıdır. Rafi, çektiği fotoğrafları Hindistan sokaklarında satan bir gençtir. Kazandığı parayı uzakta yaşayan babaannesine gönderen Rafi, bu sayede babasından kalan borçları kapatmaya çalışır. Rafinin babaannesinin en büyük arzusu, torununun evlendiğini görmektir. Torununun evlenmesi için yaptığı baskılara sonuç alamayan yaşlı kadın en sonunda o evlenene kadar ilaçlarını almayacağını söyler. Rafi, babaannesinin ilaç almasını sağlamak için ufak, beyaz bir yalan söylemeye karar verir ve Miloninin mucizevi bir şekilde yazıcısında kalan fotoğrafını babaannesine gönderir. Aldığı haber ile sevinen babaanne, müstakbel gelini ile tanışmak için apar topar Rafinin yanına gider. Rafi, yalanı ortaya çıkmadan Miloniyi bulmalı ve onu sevgili rolü oynamaya ikna etmelidir."} +{"text":"Yugoslav masal yazarı Branko opiin Hedgehogs Home adlı hikayesi, Eva Cvijanoviin stop-motion filmiyle hayat buldu. Hedgehogs Home, pek çok ödüle layık görülmüş ve Berlinale, Sundance gibi animasyon endüstrisinin en önemli festivallerinde büyük başarı yakalamış bir kısa animasyon ve Bonobostudio film şirketi ile Kanada Film Kurulu ortak yapımıyla hazırlanmış. Sizi on dakikalığına bir masal diyarına götürecek olan Hedgehogs Home kendi emeğimizle kurduğumuz güvenli, huzurlu, mütevazı bir evin değerini hatırlatıyor. Ev yalnızca bir metafor olarak kullanılmış; özünde yarattığın şeyin büyüklüğüne veya küçüklüğüne bakma diyor çalışkan kirpinin ağzından. Eva Cvijanovi bir önceki projesi Seasick ile izleyiciyi 2017de tatlı bir deniz yolculuğuna çıkarmıştı. Bu animasyonda ise Cvijanoviin kendine has yaklaşımı, Ivana Bonjak ile Thomas Johnsonın titiz çizimleri ve Hırvat müzisyen Darko Rundekin müziğiyle bir araya geliyor."} +{"text":"Robert McQueen, müşterileri yalnızca varlıklı kadınlardan oluşan bir terapisttir ancak kendisinin müşterileri konusunda bu kadar seçici davranıyor olması göze batar ve başına bela açar. Robert evli ve mutsuz olan bir kadınla yaptıkları düzenli seanslardan biri için yoldayken, üç tane maskeli adam tarafından kaçırılır ve rehin alınır. Maskeler düştüğünde ise, Robert saldırganların, düzenli görüştüğü kadınların kocaları olduğunu fark eder. Saldırganlar ise Robertı, kendi karılarıyla yatmaktan dolayı suçlamaktadır. Son bir çaba olarak kendisini masum olduğunu kanıtlamaya çalışarak üç adamın fikrini değiştirmeye çalışan terapist, bir şey keşfeder. Keşfettiği şey saldırganların hayatlarını sonsuza kadar değiştirebilecek bir şeydir. Ama acaba bu onun hayatını kurtarmaya yetecek midir?"} +{"text":"Herkes Uyurken sıradan bir insanın taksici Şevket Şahintaşın öyküsünü anlatıyor. Bu sıradan insan ki 40lı yaşlarından sonra fotoğrafçılığa başlar ve hiç tahmin etmediği birine, başarılı, tanınmış bir belgesel fotoğrafçısına dönüşür. Bunun nedeni kısmen hiç eğitilmemiş, eşsiz ve keskin bakışı kısmen esas mesleğinin taksicilik olması ve kısmen de fotoğraflarına konu olan insanlardır. Kendisine konu olarak seçtiği insanlar İstanbulun karanlık, tekinsiz sokaklarının gece nüfusunu oluşturan fakir, evsiz ve dışlanmışlardır. Zaten Şevketin fotoğrafa iten de gecelerine tanık olduğu bu insanların yalnızlığı ve görünmezliğidir. Fotoğraflarında sert bir dolaysızlıkla yansıttığı yüzler bu insanlara aittir. Fotoğraf çekerken yegane amacı bu insanlara yardım edebilmektir. Birkaç yılın sonunda Şevket ilk sergisini açar, neredeyse bütün TV kanallarında ve gazetelerde yer bulur ve CNN gibi uluslararası kanallarda haber olur. Seginin açılış geçesinde zireveye ulaşan bu ilgiyle beraber Şevket kendisni, hedeflediklerini ve başardıklarını sorgularken bulur. Taksiciliği bırakıp fotğrafla geçimini sağlayabilecek midir?, Fotoğraflarıyla bu insanlara ardım etebilmiş midir? Bundan sonra fotoğraf çekmeye devam edecek midir? Film bu sorular ekseninde bir taksi şoförü olmanın bu insanlara yardım çabası içerisinde sosyal, etik ve estetik bakımdan nasıl bakış açıları yarattığını gözler önüne seriyor."} +{"text":"Baba ve Oğul, cesur bir aile deneyini konu alır: İki yönetmen, iki kamera ve bir yolculuk. Ortak bir soyadın yanı sıra tutku duydukları bir mesleği de paylaşan iki yönetmenin karşılıklı gücenmeler, imalı göndermeler taşıyan sözlerle yüklü karmaşık ilişkisi... Marcel and Pawel Lozinski, bu son filmlerinde arabaya atlayıp, Avrupayı boylu boyunca kapsayan bir yolculuğa çıkarlar. Baba Lozinski için bu memleketine geri dönüşü ifade ederken, oğul Lozinski yolculuk sırasında ortak geçmişlerine yönelik eleştirel bir değerlendirme yapma fırsatı bulur. Yönetmenler, başkaları hakkında yaptıkları onlarca belgeselden sonra, bu kez kamerayı kendilerine çevirir ve aralarındaki zorlu diyaloğu kameralarını kullanarak yakalamaya çalışırlar. Filmin bu versiyonu Pawel Lozinskinin imzasını taşıyor."} +{"text":"2. Dünya Savaşının sonuna doğru, büyük kentlerdeki insanlar hava akınlarının ve açlığın pençesindedir. Çaresiz genç bir anne 13 yaşındaki ikiz oğullarını, zalim ve kaba bir alkolik olmasına rağmen büyükannelerinin köydeki evine bırakır. Daha önce şımartılmış olan ikizler, bu yeni kırsal çevrelerinde yalnız başlarına hayatta kalmayı öğrenmek zorundadırlar. Erişkinlerin zalim dünyasıyla ve savaşla başa çıkmanın tek yolunun tamamen duygusuz ve acımasız bir hale gelmekle mümkün olacağını fark ederler. Açlıktan, acıdan ve duygudan azat olmayı öğrenerek gelecekteki zorluklara göğüs gerebileceklerdir. Her gün bedenlerini ve zihinlerini kuvvetlendirmek için alıştırma yaparlar. İkizler savaş boyunca tanık oldukları şeyleri bir not defterine yazıp kaydederler. Yazarken kendi koydukları katı kurala uyarlar: Yazı duygudan yoksun, kayıtlar açık ve nesnel olmalıdır. Zamanla savaşın mahvettiği dünyadaki yozlaşmalara ve dehşete alışırlar. Savaş bittiğinde, Özgürlükle birlikte en kötü zamanlar başlayacaktır: Yaşadıkları köy ve kurdukları birkaç ilişki, tecavüzün ve intiharın kurbanı olur.Kaynak:Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"Yirmili yaşlarının sonundaki Jo, sanat yapmak için bir süreliğine uzaklaştığı şehrine geri döner. Belgica adında bir bar açıp içindeki tutukuyu buraya taşır; yegane arzusu herkesin özgürce gelip eğlenebildiği, müdavimleri olan keyifli bir mekan yaratamaktır. Evli ağabeyi Frank, ise karısının isteği ile şehre uzak bir yerde köpek yetiştirme çiftliği almıştır ve eşi hamiledir. Ancak Frank, hayatındaki amacını kaybettiğini hissetmektedir. Tam da bu sırada çıkıp gelen Jo ve onun barı Frank'e yeniden yaşam enerjisi aşılar. İki kardeş Belgica barını büyütüp daha modern ve daha eğlenceli bir yer haline getirmeye karar verir. Belgica sadece birkaç hafta içerisinde şehrin eğlence merkezine dönüşür ve barın ünü, iki kardeşin hayalini kurdukları her şeyin kapılarını açar Fakat kendilerini bu hıza fazlasıyla kaptıracaklardır..."} +{"text":"Farzedelim yeni bir iş olsun ve bunun adı yedekçilik olsun. Bu işi her gün yapan işsiz bir adam düşünelim. Gerçekten sınırlarının üstünde çalışsın ve kendi çapında mutlu biri olsun. Tek yaptığı, her gün bir kaç saatliğine de olsa şu yada bu nedenle işine gidemeyen insanların yerini alıp onların işini yapsın. Kahramanımız azla yetinmesini, mutlu olmasını bilmektedir ve onun için para hayattaki tek şey değildir: formda kalmak, kriz anlarında paniğe kapılmamak daha önemlidir. Farzedelim ki, kahramanımızın 20 yaşında ilah gibi saksofon çalan sanatçı bir oğlu olsun. Tün bunlarında arasında hayata bir adım atmak için duyduğu arzunun ardında bir sır saklayan huzursuz ve tedbirli bir Lucianın da var olduğunu düşünelim. Hepsi gelecek bölüme sağ salim varmayı başarabilecekler mi? Kaynak:İSTANBUL İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ"} +{"text":"Yapımı DisneyToon Studios tarafından gerçekleştirilen ve Disney Fairies yapıtlarından biri olanTinker Bell masalı, serinin beşinci filmiyle izleyici karşısına çıkmıştı. 2014 yılında yapımı tamamlanan serinin altıncı ve son filmiTinker Bell and the Pirate Fairy'de, Tinker Bell ve arkadaşlarının sihir yeteneklerinin değişime uğramasına tanık olacağız. Tinker Bell ve arkadaşlarının yaşadığı Peri Adası tehlike altındadır. Perilerin yeteneklerinin kaynağı olan mavi toz, Zarina adlı bir başka peri tarafından kaçırılır. Tinker Bell ve arkadaşları, Skull Rock'ın korsan perileriyle mavi tozu geri almak için işbirliğine koyulurlar. Ancak zaman çok önemlidir çünkü süre uzadıkça, tozu kullanamadıkları için periler yeteneklerini yitirmeye başlamaktadırlar. Peri Adası'nın geleceği için Zarina'nın bir an önce yakalanması gerekmektedir."} +{"text":"Her başarılı adamın arkasında ondan daha başarılı bir kadın vardır ve onunla tanışmak üzeresiniz. Bu kadın, Joan Castleman, son derece zeki ve hala çarpıcı bir güzelliğe sahip, üstüne üstlük mükemmel derecede kocasına sadık bir eş. 40 yıllık evliliği boyunca karizmatik kocası Joeyu pohpohlamak ve onun aniden yükselişe geçen edebiyat kariyerinin alevlerini körüklemek için yeteneklerini, hırslarını ve hayallerini feda etmiştir. Yaptığı sanat yüzünden eşinin sadakatsizliklerini ve hatalarını görmezden gelmiştir. Yaptıkları evliliğin inşası için hep eşit olmayan tavizler verilmiştir. Joe, Nobel Edebiyat Ödülünü kazanır ve ödülünü alması için Stockholme gidecekleri zaman Joan için kırılma noktası başlar. Artık bunca zamandır yaptığı karşılıksız fedakarlıkları ve verdiği hayati kararları sorgulayacağı hem dokunaklı hem komik hem de duygusal bir sürecin içindedir."} +{"text":"Hem babası, hem dedesi kilise vaizi. Her pazar kiliseye gidiyor ve müzik grubuyla çalışması gerektiği için, gidemediğinde suçlu hissediyor. Ünlü olmak için Los Angelesa gidene kadar alkole dokunmuyor. O halde nasıl Alice Cooper oluyor? Hayır, baba mevzuları değil. Püriten geçmişine bir tepki de değil. Aslında gayet mutlu bir çocukluğa ve anlayışlı bir aileye sahip. Tek motivasyonu RocknRollu daha eğlenceli yapmak. Normal bir Rock konserini bir sahne sanatına dönüştürmek. Eğer bunun için sahnede Mr. Hyde olması gerekiyorsa da, okey. Yaptıklarını izleyince, şandan önce nama kavuşmasının şaşırtıcı olmadığını görüyoruz. Ama sahnede sergilediği kendi kişiliği değil; kendi deyimiyle, aslında herkesin iç benliğini sergiliyor. Bir ikona dönüştüğü düşünülürse pek haksız sayılmaz. Ruhunun ustası Dalinin bir sanat çalışması bile oluyor. Ama derken, kaçınılmaz olarak, Alice Cooper bizim gayet normal ve düzgün Vincein ruhunu tüketmeye başlıyor. Sahnedeki kabus, gerçek hayattaki kabusa dönüşüyor."} +{"text":"Genç öncülerin yaz kampında kamp müdürü Yoldaş Dynin, sorumluluğu altındaki çocukların zarar görmesinden korkan ve bu nedenle her şeyi kurallara, yönergelere göre yönetmeye çalışan ve bunu yaparken de katı bir disiplin anlayışı sergileyen birisidir. Bir gün Kostya Inochkin adında bir çocuk, yüzmeyle ilgili kuralları ihlal ederek kampın karşısında bulunan adaya yüzer. Bu nedenle müdür Dynin tarafından kamptan kovulur. Büyükannesinin bunu duyunca öleceğini düşünen ve korkan Inochkin gizlice kampa geri döner ve böylece Inochkin'in kamptaki gizli kaçak hayatı başlar. Kamp arkadaşları da Inochkin'e yardım etmektedirler. Komik olaylar birbirini kovalarken \"Ebeveynler Günü\" yaklaşmaktadır ve bu gün vesilesiyle kamptaki çocukların diğer velileriyle birlikte, muhtemelen Inochkin'in her şeyden habersiz büyükannesi de kampa geleceğinden çocukların bir şeyler yapması gerekmektedir."} +{"text":"Çin Halkınca yüzyıllarca sadakat erdemeni, anne ve babaya saygıyı, yardım severliği ve doğruluğu temsil eden ve efsaneleştirilen Yang Klanın hikayesi anlatılıyor. Song İmparatorluğunda önemli iki klan olan Pan ve Yang imparatorluğu ezeli düşmanları Khitanlarla karşı savunacaklardır. Ancak General Yang'ın yedi oğlundan biri olan Yanzhao imparatorun kızı Prenses Chaiye aşıktır bu arada Lord Pan'ın oğlu Pan Bao da prensesi sevmektedir. Bu yüzden kavga ederler ve Yanzhao Pan Bao'yu öldürür. Bu iki klan arasında bu olaydan dolayı düşmanlık oluşmasına rağmen Khitanlara karşı birlikte savaşırlar. Savaşda General Yang'ın yardıma ihtiyacı olduğu anda Lord Pan birliklerini geri çeker. Çok büyük kayıplar veren General Yang Kurt dağına kaçar. Aslında Khitan ordusunun komutanı Yele Yuan General Yang'ı orada yok edebilecekken kaçmasınıa izin verir. Amacı babasının intikamını almak, General Yang ve onu kurtaramaya gelecek yedi oğlunu öldürmek."} +{"text":"Gernot Bronsert ve Sebastian Szary... Ya da günümüzün en başarılı elektronik müzik gruplarından Modeselektor. Özellikle bazı şarkılarında Thom Yorkeun vokal yapması ertesinde uluslararası alanda dikkat çeken Alman grup, stüdyo albümleri ve dillere destan canlı performanslarıyla dünyanın dört bir yanında sayısız insana ulaştı, Björkten Radioheade kadar pek çok önemli müzisyen ve grup için remix yaptı. Birkaç yıl önce konser vermek için İstanbula da gelen Modeselektor, ülkemizde de bir hayran kitlesine sahip. Romi Agel ve Holger Wickin yönettiği bu belgesel, Doğu Almanyada büyüyen Bronsert ve Szarynin, birleşme sonrası Almanyada teknoyu keşfetmeleri ve taşrada kendi imkanlarıyla müzik yapmayı öğrenmelerinden başlıyor, oradan bugünkü büyük başarılarına kadar geliyor. Biz Modeselektoruz böylece sadece grubun tarihini anlatmıyor; elektronik müziğin 90lardan bu yana Almanyada gördüğü ilginin, o yıllarda yeni yeni gelişen bu kültürün yaratıcıları ve tüketicileri için Berlinin bir mabede dönüşmesinin de izlerini sürüyor. Bronsert ve Szarynin kendi arşivlerinden gelen video ve fotoğraflar 90ların kulüp kültüründen ilginç ayrıntılar sunarken, Modeselektorun konser görüntüleri, sahne arkasına dair anlar, grubun yakın çevresiyle yapılan söyleşiler de belgeselde yer alıyor. Apparat veya Ellen Allien gibi başka ünlü elektronik müzik sanatçıları da kamera önüne geçiyorlar."} +{"text":"Erkekler filmi, erkeklerin dünyasına çok farklı bir noktadan bakarak ilk elmayı ısıran Hz. Adem'den bu yana neden hiç değişmediklerini yada değişemediklerini anlatan daha önce yapılmamış türde bir komedi filmidir. Erkeklerin dünyasını erkek gözünden dürüstçe anlatırken hemen hemen bütün erkeklerin yaşadıkları, doğumdan sünnete, babaların oğullarıyla övünmelerine, ergenliğe, ilk cinsel deneyime, ilk aşka, askerlikten iş hayatına, evliliğe kadar geçirdikleri süreç oldukça komik bir dille anlatılmıştır. Kahramanımız Adem Yunus 45 yaşında, zengin, kendine ait hukuk bürosu olan ünlü bir avukattır. Adem'in büyük bir aşkla evlendiği, bir kızının dünyaya geldiği evliliği, erkek içgüdülerine direnemediği için bitmiştir. Karısını çok sevdiği ve evliliğinde hiçbir sorun olmadığı halde neden içgüdülerine teslim olduğunu araştırmaya başlar. Adem'e göre; erkekler daha çok üreme içgüdüsüyle hareket ettikleri ve kadınlar da doğaları gereği en güçlü erkeği seçtikleri için erkekler güç, kariyer ve statü sahibi olmalıdır. Yalnız sorunda burada başlamaktadır. Çünkü erkekler güçlendikçe çevrelerinde ona ilgi duyan kadın sayısı bir hayli artmaktadır. Erkek olarak doğduğu günden itibaren, hatta spermken bile bir güç yarışı içinde olduklarını söyleyen Adem evliliği bittiği için bunalıma girer... Mesleğinde çok başarılı ve sıradışı bir psikiyatr olan Nazım, kendine has tarzı ile Adem ile iletişim kurmayı başarır. Adem ve Nazım arasında zamanla dostluğa dönüşecek olan tedavi süreci başlar... Urfa'lı bir ailenin çocuğu olan Adem, Nazım'a, hemen hemen bütün erkeklerin benzerini yaşadığı kırk yıllık hayatını anlatmaya başlar. Nazım'da Adem'e bir erkek olarak kendi hayatından ve yaşadıklarından örnekler verir. Mazbut bir hayatı olan Nazım'ın liseye giden bir kızı vardır. Ve film boyunca Adem'in anlattıklarından etkilenip, karısı ve kızı ile olan ilişkisi değişecektir. Karısı ile tek düze olan hayatları oldukça renkli ve hareketli bir hal alır... Nazım Adem'i iyileştirirken bir anlamda Adem de Nazım'ı iyileştirmektedir. Bu sürecin sonunda Adem, erkeğin gerçek mutluluğunun ve en büyük gücünün para, pul, statü, saygınlık gibi manasız dünyevi şeyler değil aşk ve sadakat olduğunu keşfeder."} +{"text":"1964 yılının Büyükadası'nda geçen hikaye, zengin bir Rum ailesinin kızı olan Eleni ile adada yaşayan bir faytoncunun oğlu olan Sedat arasındaki imkansız aşkı konu ediniyor. Çocukluklarından bu yana birbirlerine aşık olan Eleni ve Sedat, birlikte Edebiyat Fakültesi'nde okurlar ve yakın zamanda mezun olacaklardır. Sedat babasını ikna eder ve Eleni'yi istemeye giderler. Ancak babası Stavro bu evliliğe kesinkes karşıdır. Sorun hem iki aile arasındaki inanç farklılıkları hem de maddi uçurumdur. Tam da bu sırada Türkiye ve Yunanistan ilişkileri iyiden iyiye bozulmaya başlar ve Türk hükümeti tarafından çıkarılan yasa gereğince Yunan vatandaşların ülkeyi terk etmesi gerekir. Bu durum başta Eleni ve Sedat arasındaki aşk olmak üzere birçok ailenin hayatını değiştirecektir."} +{"text":"Matsutaro Yasuda emekli bir okul müdürüdür. Film ilerledikçe az sayıdaki kısa geriye dönüşlerde eşini kaybettiğini; kızına ise sert davrandığı için kendi başına kaldığını görürüz. Gifu'da küçük bir ev kiralayan Matsutaro Yasuda, yan dairede kalan duyarsız bir anne ve küçük kızı Sachi ile karşılaşır. Sachi'nin annesi eşinden ayrılmış, bir barda geceleri çalışmakta ve işsiz güçsüz kimselerle düşüp kalkmaktadır. Küçük kız hem bakımsız ve ilgiden yoksundur hem de zaman zaman annesi tarafından tartaklanmaktadır. Kendi kızı ile de bağları kopmuş olan yaşlı adam Matsutaro, yaşadığı vicdan muhasebesi ve şahit olduğu yürek burkan hadiseler yüzünden herşeyi göze alarak bir plan yapar ve küçük kızla kesişen hayatları onları birlikte bir maceraya sürükler. Yönetmen Wataru isimli bir karakteri de hikayeye dahil ederek Japonya'daki genç intiharları konusunda da sade bir mesajı araya sıkıştırmayı ihmal etmemiş."} +{"text":"\"Marriage Blue\" dört çiftin evlilik hazırlıklarının hikayesi. Eski bir beyzbol oyuncusu olan Tae-Kyu, şimdi ikinci lig de koçluk yapıyor. Kız arkadışı Joo-Young ise bir klinikte çalışan başarılı bir ürolog. Çok mutlu görünüyorlar ve yakında evlenecekler. Tae Kyu daha sonra Joo Young'un daha önce boşanmış olduğunu öğrenir. Bunun üzerine kıskanır ve ihanete uğramış hisseder. So-Mi tırnak sanatçısı. Nişanlısı Won-Cheol ise şef. 7 yıldır birlikteler ve düğün tarihleri hızla yaklaşıyor. So-Mi buna rağmen hayatında bir şeylerin eksik olduğunu hissediyor. O saf aşkı hissetmek istiyor ama Won-Cheol, düzenli bir hayat için evlenmek istiyor. Düğününden bir kaç gün önce So Mi bir tırnak sanatı yarışması için Jeju Adası'na gider. Orada tur rehberi ve web yazarı Joo Ji Hoon ile tanışır. Gun-Ho bir çiçekçi dükkanında çalışır ve Özbekistanlı Vika ile evlenmek üzeredir. Aniden Gun Ho'da iktidarsızlık başlar. Gun Ho, ürolog Joo Young' a gider. Joo Young, fiziksel bir sorunu olmadığını, bunun stresten kaynaklandığını söyler. Vika ondan daha genç ve güzeldir. Gun Ho, Vika'nın onunla Kore vatandaşlığına geçmek için mi evlenmek istediğini merak etmeye başlar. Dae-Bok, üroloji kliniğinde Joo Young için çalışır. Düğün planlayıcısı Yi-Ra ile birliktedir. Bir gün, beyzbol oyunu sırasında Yi Ra hamile olduğunu söyler. Dae Bok hemen evlenme teklif eder. Düğün hazırlıkları sırasında sürekli tartışmaya başlarlar. Yi Ra mutlu görünmüyordur ve Dae Bok nedenini merak etmeye başlar."} +{"text":"Dünyaca tanınmış Ermeni asıllı Amerikalı yazar Willam Saroyanın (1908-1981) memleketi Bitlise yolculuğunun onda bıraktığı derin etkinin izlerinden giderek, bugün bize o yolculuğu yaşatıyor Lusin Dink. Saroyan, ailesinin zorunlu göç sebebiyle Kaliforniyanın Fresno kasabasında doğdu. Memleketi Bitlisi daha önce hiç görmemişti, ama neredeyse tüm kısa hikayelerinde ve oyunlarında Bitlis bir şekilde yer aldı. 1964 baharında Amerikadan kalkıp önce uçakla İstanbula, sonrasında Ankara-Trabzon üzerinden karayoluyla günler süren uzun bir yolculuk sonunda Bitlise vardı. Filmde Saroyan yer yer metinleri ve kendi sesiyle bize eşlik ederken, yer yer gölgesiyle bu yolculuğa katılıyor. \"Geçmişiyle yüzleşemeyen ve empatiden uzak, hala uzlaşamayan iki halk için, Saroyanın 1964 yılında yanında Türk bir gazeteciyle yaptığı bu yolculuğun ve ikisinin paylaştıkları arayışın örnek teşkil edeceğini düşünüyorum. Saroyanın acı ve kedere öfke yerine, esprili bir mizaçla karşılık vermesi bu filmi çekmek isteyişimin en önemli nedeni.\"-"} +{"text":"İnsanlar olması gerektiği gibi davranmayı bıraktığında neler olabilir? Bir hemşire çalıştığı yerde bir tartışma içerisindedir çünkü sinirlendiği zaman konuşmasını İngilizce olarak yapmaktadır. Bir çevirmen inanmadığı bir kitabın çevrisini yapmak için ikna edildiğinde, kendi bütünlüğünü tehlikeye atmaktadır. Yaşlı bir kadın ve onun kızı akrabalarından kendilerine bir milyon kron hediye edildiğinde aşağılanırlar. I Belong, kişilerin gerçek anlamına dokunan ama bu dokunuşun sonunda başka birinin yaralandığı sıcak ve ustaca dokunuşları olan bir film. Gerçekte daha rasyonel davranmamız gerekirken aslında bu sıkıntı anlarında duygularımıza ve bütünlüğümüze nasıl davranmamız gerektiği hakkında olayları işliyor. Trajikomik bir hikayeyi aslında biri için önemli olanın diğeri için büyük yıkımlar olabileceğini bize gösteriyor."} +{"text":"Fransa'nın şarapları ve şatosu ile ünlü Menetou-Salon bölgesi 2. Dünya savaşı sırasında Fransızlar savaşı kaybedince Almanların işgaline uğramış, Fransa Özgür Fransa ve İşgal altındaki Fransa olarak iki bölgeye ayrılmıştır. İşgal altında kalan Menetou'dan sınırı belirleyen nehir ve köprüleri geçerek Özgür Bölgeye kaçmak isteyenler yakalandığında Naziler tarafından çok ağır cezalandırılmatadır. Direniş hareketinde yer alan kocası Naziler tarafından esir alınan Juliette Walcourt, kendisi de Nazilerin eline geçmemesi için Fransız Direniş Ordusu tarafından Özgür Fransa'ya kaçırılmak istenmektedir. Çünkü direnişin önemli bilgileriJuliette'nin kocasınındadır ve onu konuşturmak için Juliette ile çocuklarının yakalanıp koz olarak kullanılması Nazilerin öncelikli hedefidir. Fransız direnişçiler bir ilkokul öğretmeni vasıtasıyla Juliette'e sahte kimlik ve sahte koca ayarlarlar. Sahte koca kasabanın ayyaş işsizi Noel Fortunat tır. Fortunat'ın yardımıyla Juliette ve iki küçük oğlu Özgür Fransa Bölgesine kaçıp, Toulouse'a yerleşirler. Komşuları Yahudi Sam ve Rosette Falk ile çok çabuk anlaşırlar, iyi bir dost ve sırdaş olurlar. Ancak işgal altında olmasa da Nazilerle işbirliği yapan bölgede Yahudi olmak da direnişçi olmak da tehlikelidir. Birbirlerini ve sırlarını iyi muhafaza etmek zorundadırlar. Bir müddet sonra paraları bitince Fortunat mezarlıkta iş bulur, aile reisliğini benimser ve Juliette'nin oğulları da onu samimiyetinden dolayı babaları gibi kabul etmeye başlarlar. Juliette'de Fortunat'a ilgi duymaya başlamıştır. Ancak dışarıda acımasız bir savaş devam etmektedir ve zaman çok şeylere gebedir.."} +{"text":"Gerçek bir hikayeden uyarlanan Spotlight, taciz olayıyla gündeme gelen bir kilisenin kendini aklamaya çalışmasını ve bu tacizi aydınlatmaya çalışan Boston Globe gazetesi yazarlarını konu alıyor. Gazetenin yazarlarından oluşan Spotlight takımı, Katolik Kilisesindeki taciz iddilarıyla ilgili eski defterleri deşer. Bir senelik araştırmaları sonucunda, Bostonın üst düzey dini, yasal ve idari birliğine ait on yıllarca gizlenen gerçeklere parmak basılır. Yeni atanan genel yayın yönetmeni Marty Baron 2001 yazında Globeun başına geçmek üzere Miamiden geldiğinde, ayağının tozuyla Spotlight ekibini, 30 yıl boyunca düzinelerce çocuğa cinsel istismarda bulunmakla suçlanan yerel bir rahip hakkındaki bir makaleyi takip etmekle görevlendirir. Bostonda Katolik Kilisesini hedef almanın çok büyük yankı uyandıracağını bilen Spotlight editörü Walter Robby Robinson, muhabirler Sacha Pfeiffer ve Michael Rezendes ve araştırmacı Matt Carroll davaya daha derinlemesine dalmaya karar verirler."} +{"text":"Osman Dede, gazete kağıtlarından kese kağıdı yapıp satarak Hac parası biriktirmeye çalışan kimsesiz yaşlı bir adamdır. Gençliğinde Hacca gitmediği için, bin pişman halde, gündüz hayalinde, gece düşünde yaşattığı 'Hacı' olma özlemiyle içi yanmaktadır. Osman Dede için Kabe'yi ve peygamberin yaşadığı yerleri görmek dinmeyen bir hasrete dönüşmüştür artık. Hac mevsiminin yaklaşmasıyla yine içini bir heyecan kaplamış ve parasını denkleştirmek için daha çok kese kağıdı yapma telaşına düşmüştür. Onun bu arzusunu öğrenen küçük Mert, altın kalbiyle yaşlı adama yardımcı olmaya çalışır. Osman Dede bir trafik kazasında yaralanınca Mert onun yerine çalışmaya başlar ve çok para kazandırır. Ama yaşlı adamdan sakladığı şeyler vardır. Osman Dede'nin Kabe özlemi giderek artarken yıllardır biriktirdiği paraya göz koyan birileri vardır."} +{"text":"2010 yılı 4 Nisan günü, Atauri Quintanilla ailesi kasabanın dışındaki kulübelerinde ölü olarak bulundu. Polis ceset ve kanıtlara 37 saat sonra ulaşabildiğini bildirdi. \" Zulüm \" bu kanıt ve cesetlerin son anlarını anlatıyor... Cristian ve kızkardeşi July, Paskalya Tatili'ni aileleri ve küçük kardeşleri ile birlikte Sitges'teki bağevlerinde geçirmek için Madrid'teki seyahatlerinden dönerler. Quintanilla ailesi Sitges'teki eski bağ evlerine gider. Orada evlerinin yakınındaki labirentte kaybolan ve o civarda kaybolan kimselere yardımcı olduğu söylenen Melinda'nın hikayesini öğrenirler. Bir aile dostu olan Carlos, Quitanilla ailesini ziyaret eder ve çocuklara bu hikayenin başka bir versiyonu daha olduğunu anlatır... Christian ve July labirente gidip Garraf Ormanı'ndaki Kız Efsanesini araştırmaya karar verirler. Ve ikisi de birer el kamerasıyla yaptıkları her şeyi videoya kaydeder. Beşinci gün cesetleri bulunur... Zulüm Cristian Quintanilla ve kardeşleri için hayatının son beş gününü ve o gün yaşanan açıklanamayan garip durumları anlatıyor..."} +{"text":"Islahevinden çıkartılan iki küçük çocuk Ailesi tarafından istenmeyen Mohsen Yetimhane tarafından kabul edilmeyen Sohrab Ve çaresizlik içerisindeki hayatlar Yönetmenliğini Mohammad Ali Talebi, Abdoreza Akbari ve Parivash Nazariyehin yaptığı Azadi / You are Free ıslahevinden çıkarılan iki çaresiz çocuğun üzerinden suç işlemenin nedenlerini, ailenin önemini, özellikle çocuklukta verilen eğitimin ne kadar önemli olduğunu çarpıcı bir dille beyaz perdeye yansıtıyor. Azadi filmi ile yönetmen hem kurban hem de suçlu olan çocukların yaşamlarının iç yüzünü, suç ve şiddet ortamına itilişlerini ve vardıkları noktayı iki çocuğun gözünden izleyiciye aktaran etkileyici bir yapıt ortaya koymuştur. Film, hem ıslahevinde yaşadıkları koşulları hem de dışarı çıktıklarında karşılaştıkları zorlukları göstererek karakterlerin kişilik ayrıntısına girerek izleyiciyi senaryoya ve çevreye odaklamayı sağlayabilmiştir. Konusu: İran ıslahevindeki çocukların bir kısmının çıkartılması planlanmaktadır. Fakat bu çocukların ya aileleriyle beraber yaşamaları ya da hükümetin bakım evlerinde yaşamaları gerekmektedir. Mohsen'in ailesi onu almaya pek hevesli görünmemektedir. Sohrab'ı ise yetimdir ve bakım evleri almamaktadır. İkisi de zor koşullarda başladıkları yeni hayatlarında ne yapacaklarını bilemezler."} +{"text":"Christmas ruhunun vazgeçilmez simgesi çam ağaçlarının lapa lapa yağan kar altında kök saldığı huzurlu bir ormanda açılan kamera, ellerindeki baltalar ve elektrikli testerelerle birer slasher katilini andıran ormancıların devreye girmesiyle katliam görüntülerine çevrilir. Noeli kutlamaya hazırlanan insanların evlerini süslemek üzere hunharca kesilip topraklarından koparılan ağaçların kamyonlara yüklenmesiyle dönüm noktasını şekillendiren film, daha sonra av ve avcı rollerini ters çevirip görüp görebileceğimiz en kanlı ve gore sahnelere ev sahipliği yapan satirik bir intikam hikayesi haline gelir. Aşırılıklara tamamen bilinçli bir şekilde başvurup çığırından çıkan ağaçlara insana dair özellikler yükleyerek kıvamı nadir tutturulacak grotesk bir mükemmellik yakalayan Treevengein kimi incelikli kimi kör parmağım gözüne mesajlarının aynı derecede etkileyicilik taşıması ise bir diğer konu. Seyirciyle buluştuğu yıl küçük çaplı bir kıyamet koparan filmin Sundance dahil birçok saygın festivalin seçkisine sızmayı başarmakla kalmayıp 2008in en iyi kısa film ödüllerine ambargo koyduğunu ayrıca belirtelim."} +{"text":"Büyük bir kısmı birinci ağızdan anlatılan film, Antonio'nun, Josefina ile yaşadığı aşk hikayesini anlatmasıyla başlar. Hırslı çift, eğitimlerine devam etmektedir; Antonio avukat, Josefina ise doktor olmak için hazırlanmaktadır. Ama bu denli iddialı akademik altyapı bile hızla değişen İspanya'da başarılı olmaya yetmemektedir. Bu yüzden çift, beklenmedik beceriler gerektiren çeşitli işler arayışına girmek zorunda kalır. Film, tıpkı dönemin diğer harika İspanyol sosyal komedileri gibi, dünyanın mı yoksa başroldeki karakterlerin mi delice hareket ettiklerini sorgulamamıza sebep olur, çünkü normal kabul edilen gittikçe daha da şüpheli görünmektedir. Yönetmenin taş gibi sağlam dengesi, karakterlerinin katlanmayı öğrenmek zorunda kaldığı küçük düşürücü durumları harika bir biçimde gözler önüne serer."} +{"text":"Cafer Panahi'nin son filmi Bu Bir Film Değil, Cannes'daki prömiyerinde gösterilmek üzere bir kekin içine saklı bir USB bellekte İran'dan Fransa'ya kaçırıldı. Ayna, Daire ve Ofsayt gibi başyapıtların yönetmeni Panahi'nin film yapması, \"ulusal güvenliğe karşı işlenen suçlara\" istinaden 20 yıl boyunca yasaklandı. Bu yüzden yönetmen arkadaşı Mojtaba Mirtahmasb, Panahi'nin evinde geçirdiği bir günü filme aktardı. Panahi, bir şeyler içip atıştırırken üzerinde çalıştığı bir senaryoyu sahne sahne anlattı ve can alıcı şu soruyu sordu: \"Madem anlatılabiliyor, film yapmaya ne gerek var?\" Kısacası, ne kadar üzücü, saçma ve inanılmaz olsa da, bu bir film değil, yönetmeni de Cafer Panahi değil. 5 Eylül'de İranlı yetkililer tarafından Mirtahmasb'ın pasaportuna ve bilgisayarlarına el kondu ve böylece yönetmenin yurtdışına çıkışı kısıtlandı."} +{"text":"Sevda yedi yıllık evliliğini kocası Cezmi ile düzen ve huzur içinde sürdürmeye çalışan ve evliliğini hayatının merkezine koymuş bir kadındır. Fakat eşi Cezmi'nin kendisini aynı hastanede çalıştığı Zühal adında bir kadınla aldattığını öğrendiğinde dünyası altüst olacaktır. Çünkü hayattaki bütün varlığını ve geleceğini kocası üzerine kurmuştur. Üçgenin diğer ucundaki Zuhal ise 10 yaşındaki hasta oğlunu yanına alarak birkaç sene önce kocasından boşanmıştır. Hem yoğun iş temposuna yetişmeye hem çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan Zuhal için Cezmi tedirginlik içinde geçen hayatına bir anda heyecan, tutku ve güven duygusu getirir. Bir yanda evliliğine sımsıkı sarılan ve 'öteki kadının' hayatına bir şekilde sızan Sevda, diğer yanda ayakları üzerinde durmaya çalışırken tutunacak bir dal bulan Zuhal, Cezmi'den vazgeçmek istemezken Zuhal'in eski kocası Mustafa'nın karısıyla barışmak için aniden geri gelişi üç kişi arasındaki dengeleri de alt üst edecektir."} +{"text":"Yıl 2057. Yer Satürn gezegeninin aylarından Titan. Özel araştırma görevlisi Hayes özel bir görevle dünyadan Titan'a gönderilmiştir ve atmosferin sisli görüntüsünden Titan'ın karanlık zeminine doğru inişe geçerken aklında bir tek soru vardır: Barnett neden öldü? Titan'da kurulan bir maden araştırma merkezinin başı olan Barnett bir süre önce üzerinde hiçbir koruyucu giysi olmaksızın atmosfere çıktığı için ölmüştür ve bu olayda bir kötü niyet olup olmadığını anlamak görevi de Hayes'e verilmiştir. Araştırma merkezindeki diğer iki bilim adamıyla görüşen Hayes Titan'ı çevreleyen atmosferde garip bir fırtına gözlemler. Duyduğu garip sesler sanki onu fırtınaya doğru çağırır gibidir. Esrarengiz olayların birbirini takip ettiği Titan'da ölüm tuhaf bir oyun oynuyor gibidir."} +{"text":"Olaylar 1940'larda Güney Louisiana'da küçük bir kasabada geçiyor. Pek de zeki olmayan siyah genç Jefferson, kendi dışında gelişen olaylar sonucunda bir içki dükkanında üç kişinin öldürüldüğü bir çatışmaya karışır. Çatışmadan sağ kurtulan tek kişi Jefferson'dır ve cinayet suçuyla yargılanarak elektrikli sandalyede idama mahkum edilir. Üniversiteye gitmek için yıllar önce evini terk eden Grant Wiggins ise kasabada öğretmenlik yapmak üzere geri döner. Grant kalmak ile kaçıp gitmek arasında karar vermekte zorlanırken teyzesi ve Jefferson'ın vaftiz annesi Jefferson'a yardım etmesi için ısrar ederler. Tek dilekleri hapishane hücresinde Jefferson'ı ziyaret ederek ölmeden önce onun eğitimini tamamlamasını ve kırılan onurunu geri kazanmasını sağlamasıdır. Sonunda bu iki adam korkunç sonu kabullenmek yerine ona meydan okumanın kahramanca bir iş olduğunu beraberce öğrenirler"} +{"text":"senaryosu nazım hikmet tarafından hapiste yazılmış. ihsan koza mahlasıyla yazılmış. ihsan koza mahlası, nazım hikmetle aynı tiyatroda çalışan ihsan ipekçinin de mahlasıymış ve ihsan ipekçi birkaç yıl sonra nazımın da izniyle romanlaştırmış. yıllar yılı rahmetli dış işleri bakanımz ismail cemin babası ve yine rahmetli gazetecimiz abdi ipekçinin amcası olan ihsan ipekçiye ait bilinmiş senaryo. ntv tarihin şubat 2010 sayısında ortaya koyduğu üzre, film senaryosu %100 nazım hikmet. film çok güzel. üç kere çekiliyor. ilki kırklı yıllarda. ikincisi afişi paylaştığım, 1966 yılında. üçüncüsü de 1971 yılında. kadro büyük ölçüde aynı ikinci ve üçüncü arasında. sadece hülya koçyiğit oynuyor selda alkor yerine, mekanlar da büyük ölçüde farklı."} +{"text":"1972 yapımı \"The Legend of Boggy creek\"filminin günümüze uyarlanan versiyonu olan 2010 yapımı Bataklık Canavarı filmi, her ne kadar bir tekrar filmi olmadığını söyleyen yönetmen Brian T. Jaynes yinede bu kült yapımın izinden gittiğinide belirtmeden geçemiyor. Filmin konusuna gelirsek, şehir efsanesi haline gelen Teksas'ta ormanlık bir bölgede artık gitmeye kimsenin cesaret edemediği bataklık canavarının yaşadığı bilinen bir bölgede oraya gelen insanların vahşice katledilmesinden dolayı ölüm bataklığı haline gelmiştir., Beş genç de bu bölgeye kamp kurmaya gelir, ama, vahşice işlenen seri cinayetler devam edecek, kanlar su gibi akacaktır, filmin kadrosunda Melissa Carnell, Stephanie Honore, Damon Lipari, Shavon Kirksey ve Sarah Jenazian'ı görmekteyiz, yine Amerikan yapımı \"trash\"tarzının başarılı filmlerinden bir tanesi..."} +{"text":"Bugün Danimarkada gösterime giren Beast, Christopher Boenin aşkın karanlık yönlerine yaklaştığı, kıskançlık, şiddet, sadizme doğru kaydığı bir film olarak niteleniyor. Çeşitli festivallerde ilk gösterimleri yapılan film Boenin zaman zaman sertleşebilen sinemasına alışık eleştirmenlere bile fazla gelmişti. Resim ve fragmandan da anlayacağınız gibi film şiddete doğru akan bir kıskançlık hikayesi Kendisinin ve danimarka sinemasının favori oyuncuları Nicolas Bro ve Nikolaj Lie Kaasın canlandırdığı karakterleri Marijana Jankovicin oynadığı Maxine ile bir aşk ve evlilik üçgenine sokan Boe, olayların gidişatını giderek sertleştiriyor. Filmin başında küçük bir kaza sonucu oluşan kan damlası, giderek daha hızlı akmaya başlıyor. Filmi seyreden herkes Nicolas Bronun sevgi dolu bir kocadan giderek hareketlerini öfkenin yönlendirdiği ve delirmeye başlayan bir adama dönüşmesini mükemmel canlandırdığını belirtiyor."} +{"text":"Eddi çalıştığı gay barda patronu Gonda'nın son gözdesi olan bir travestidir. Fakat patronun başı sevgilisi Leda ile derttedir. Çünkü Eddie'nin kendi yerini alacağından şüphelenen Leda'nın, aynı zamanda uyuşturucu satıcısı olan Gonda'ya karşı eli güçlüdür. Film içinde film, hikayenin neresindeyim hissi ve güçlü sinematografisi ile oldukça katmanlı trajik bir hikaye. Kimlikler ve arkasına saklanılan maskeleri anlatırken sosyo-politiğe girmekten kaçınmayan yönetmen, fonda dönemin politik gündemi, sanatçı tayfası, hippilerin nasıl takıldığı, travestilerin yaşam tarzını yeryer mizahi bir şekilde anlatılmış. Toshio Matsumoto 60'ların Japonyasını ve alt kültürünü travestiler üzerinden anlattığı Funeral Parade of Roses deneysel, avangard çekim tekniği ve belgeselvari kurgusu ile sinemaseverlere çok şey vaad ediyor. Filmle ilgili tırıvırı bilgi: \"The \"fast speed\" Kubrick uses in one of \"A Clockwork Orange\"'s most famous scene is directly lifted from \"Funeral Parade of Roses\", as stated by Kubrkick himself.\""} +{"text":"Film güzel bir yaprağın üstüne konmuş bir kelebeğin yakın çekimiyle başlıyor. Alıcı geri gidince, güzel, aydınlık bir bahçe görüyoruz. Alıcı daha da geri gidip evin içine girince geziye çıkan bir adamın hazırlanışını görüyoruz. Her şey çok güzel, yerli yerinde. Ama kahramanımız elinde bavul ve paketlerle sokağa çıkınca bir şeylerin aksadığını anlıyoruz: bir adam kızlara sözle sataşıyor, sahipli iki köpek dalaşıyor, bir kız bir dükkandan bir şeyler çalıyor. Biraz sonra kahramanımızla birlikte alıcı, ?stasyon Meydanı'ndaki Merkez Kafe'ye giriyor. Artık bütün film boyunca alıcı bu uzamdan dışarı çıkmayacak, dışarısı, sokak, ancak pencereden görülecektir. Bu kahvede birbirlerine karşı kayıtsız, sevgisiz, yaşamda pek de başarılı olamayan, kendi küçük, yapay dünyalarında yaşayan insanların dramlarını, hoşgörüyle, gülümseyerek izliyoruz. Aydınlık bir bahçede başlayan film, gözleri yaşlı bir kadının baş çekimiyle, sonra da alıcının yana kaymasıyla boş bir duvar görüntüsüyle bitiyor. Oğuz Onaran"} +{"text":"\" Aralığın 24'ünde ne oldu ?\" , polis memuru Chartier'ın de bulmak istediği bu. Anlayabilmek için 48 saat öncesine, Franck'in yılbaşı arifesine gitmesi gerekecek. Franck, gündüzleri basit değersiz bir drama-tiyatro öğretmeni, aynı zamanda anonim, lidersiz bir militan organizasyon olan Hayvan Özgürlüğü Cephesi'nin bir parçası. Bu karakterler kötü davranılan hayvanlara karşı sonsuz bir empatiyle birbirlerine bağlılar ve aylardır hazırlandıkları görevi tamamlamak için cesaret göstermeleri gerekecek. Hedefleri, canlı hayvan deneylerinde kullanılmak için laboratuvarlara satılmaya mahkum edilmiş köpekleri serbest bırakmak. Felsefeleri ise :bir şey açıklanabilme sınırını geçmişse neyin yasal olup olmadığını unutman ve neyin doğru olduğunu önemsemen gerek. Sorgulama sırasında Franck, yoldaşlarından birinin ona ihanet ettiğini anlıyor."} +{"text":"Jeong In ve Du Hyeon bir deprem sırasında Japonya'nın Nagoya ilinde karşılaşır ve o an ilk görüşte aşk'a tutulurlar. Çiftin arasında hızla aşk filizleni verir ve yedi yıl sonra bu çılgın aşıklar evlenir. Jeong In: yıllara meydan okurmuşçasına hala çekici, şık ve tutkuludur fakat Du Hyeon ise acınası bir haldedir. Karısının sürekli dırdır etmesinden ve olumsuz düşüncelerinden bıkmıştır. Jeong-in, insanların gözünde kusursuz kocasına göre ise dünyanın en ama en kötü karısıdır. Ayrıca boşanmak istese bile bunu söyleyemeyecek kadar da zavallıdır. Du Hyeon, sırf karısından kurtulmak için patronuna başka bir işe transfer edilmek istediğini bile söyler. Bir gün, Du Hyeon komşusunun kapısında her dakika değişik değişik kızlar görür ve haliyle komşusu Seong Gi'nin yaşına rağmen iyi bir çapkın olduğunu düşünür. Seong Gi kadınlar üzerinde olağan üstü bir yeteneğe sahiptir lakin o bu yeteneğini kullanmaya bir son vermek istemektedir. Derken tam bu sırada, Du Hyeon'un aklına bir fikir gelir. \"Mükemmel Bir Son\" için komşusu Seong Gi'den karısını tavlamasını ister."} +{"text":"Emilie oğlunu alarak, bitmek üzere olan evliliğinin sancılarını en az hasarla atlatabilmek için, New York'tan Almanya'ya, babasının yanına gelir. Babasının yaşadığı kasaba ve kasabayı çevreleyen orman geçmişte onun Amerika'ya kaçması için en büyük neden olmuştur. Ama bugün bu yerin kendisinde yarattığı korkularla yüzleşmek zorundadır. Çünkü çocukluğundan beri girmekten çekindiği ormanda canından çok sevdiği oğlu kaybolmuştur. Küçük Toby bulunur ama derin ve etrafı çökmek üzere olan bir kuyunun içindedir. Onu kurtarmak için babası ve annesinin çocukluk arkadaşı Mike seferber olur. İki adam hem Emilie'nin güvenini tekrar kazanmak, hem de gözlerinin önünde kaybolacak ikinci bir hayata izin vermemek için ellerinden geleni yaparlar. Emilie ise ailesinden bir kişinin daha ormanın gizlerine karışmasına izin vermeyecektir. Toby'nin ölümcül kurtuluşu bu üç çaresiz insanın hayatlarındaki hataları gözden geçirmesine sebep olacaktır."} +{"text":"Dünyanın en önemli güvenlik uzmanlarından biri olan Ray Breslin, işinde son derece tanınan bir güvenlik tasarımcısıdır. Kendi tasarlayıp inşa ettiği üst düzey korumalı hapishanenin konuklarından biri ise kendisi olur. Kendi tasarladığı hapishanede şimdilerde mahkum olarak yer alan Ray, yüksek güvenlik engellerini bir bir aşarak firar etmeyi planlamaktadır. Bu yolda hapishanenin en saygı duyulan mahkumlarından olan gizemli Emil ile anlaşır. Emil'in tek derdi arkadaşlarına zarar gelmemesi, hapishane şartlarının mümkün mertebe insancıl olmasıdır. Ancak Ray'in planları bambaşkadır... 1408 ve Evil filmlerinin yönetmeni Mikael Hafström'ün yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerini usta oyuncular Arnold Schwarzenegger ve Sylvester Stallone paylaşıyor. İkiliye The Passion of the Christ ve The Thin Red Line filmlerinin başrollerinden tanıdığımız Jim Caviezel eşlik ediyor."} +{"text":"Tony 24 yaşındadır ve güvenli bir yaşam sürmektedir, babası tanınmış bir savcı annesi de avukattır. Büyük, pahalı bir evde oturmaktadırlar. Ve Tony hiçbir çaba göstermeksizin aile geleneğini izleyip avukat olacaktır. Ama bir sorun vardır: Tony bıkmıştır artık. Evden iğrenmektedir, ailesi onu boğmaktadır ve doğrusu avukatlıkla hiç mi hiç ilgilenmemektedir. Ve bir gün, yaşamını kendi yönlendirmeye karar verir. Eski ve paslı bir minibüs alıp Belçika taşrasında gezerek, insanlara gereksinim duydukları veya daha doğrusu duymadıkları eşyaları satmaya başlar. Yolculuğu sırasında garip tiplerle karşılaşır, polisle başı derde girer ve beklenmedik bir şekilde Andreeke'de kendisininki gibi kayıp bir ruh bulur. Andreeke mizah duygusu güçlü, sefil bir geçmişi olan bir serseridir. Birlikte dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağının bankalar olduğu sonucuna varırlar. Ve gösterişli bir ifade biçimi olarak bir banka soymaya karar verirler."} +{"text":"Jakarta'nın şiddet ve suç dolu sokaklarına geri dönüyoruz! İlk filmdeki 'baskın'ın ardından iki saat geçmiş ve Rama, ailesini korumak için her şeyi riske atmıştır. Kurnazlığını ve savaş yeteneklerini kullanarak, polisin kovalamaya cesaret edemediği suç çetesinin içerisine sızan Rama'nın ailesini tamamen kurtarmasını sağlayacak olan tek şey ise bir kez daha kanlı savaşın ortasına atılmaktır. Bir kez daha yeni temaslarda bulunur ve polis departmanının içerisindeki yozlaşmayla karşılaşır. 'The Raid: Redemption' filminin devamı niteliğinde olan yapıt, tek isteği ailesinin kurtulmuş ve güvende olduğunu bilerek evine dönmeye çalışan ve yeryüzündeki hiçbir mafya grubunun yenilmez olmadığını ispatlamaya çalışan Rama'nın şiddet ve aksiyon dolu hikayesini ele alıyor."} +{"text":"Ev içi taciz vakalarında uzmanlaşmış sosyal hizmet uzmanı Marina, bir yandan aşırı gelenekçi ve eşine çok düşkün olan Ilya'yla evliliğini sürdürürken öte yandan arkadaşları Valery ile bir ilişki yaşamaktadır. Bir gece, bir grup polis memurunun tecavüzüne uğrar. İntikam niyetiyle polis grubunun başını çeken Andrei'yi evine kadar takip eder, fakat ikilinin arasında beklenmedik bir ilişki başlar. Bu çelişkili durumun altında saklanmış çok daha derin gerçekler vardır. Film, kurumsal yozlaşmanın portresini çizmektense olan ve olmayanın, orta sınıf hayata kendini kapatmışların, değişmez bir yeraltı dünyasının ve yeni Rusya'nın toplumsal ve psikolojik analizini yapıyor. Filmde Dihovichnaya ve Borisov'un performansı izleyiciye inanması zor bir içselleştirme örneği sunuyor."} +{"text":"Azılı bir suçlu olan Black Jack hapisten kaçmıştır ve zamanında kodese girmesine neden olan iki dedektiften intikam almaya kararlıdır. Haince bir plan kurar ve hükumetin elindeki gizli ve çok güçlü bir kitle kontrol silahını ele geçirir ve karşılığında fidye ister. Jack silahı ele geçirip, kaçırdığı bilim kadını Mary Jane sayesinde aktive etmeyi başarırken, dedektifler John ve Billy de Jack'in peşindedir. Diğer bir yanda ise paniğe sürüklenmiş bir halk vardır. İkilinin işi oldukça zordur... İnternet alemine Bana Kitap Al ve Sütü Seven Kamyoncu videoları ile bir öğrenci evinden adım atan ve kendilerini çok kısa sürede geniş kitlelere sevdirip, hayranlar kazanan BatesMotelPro üçlüsü gene internet ortamı için çektikleri 5 bölümlük viral dizi videolarından sonra ilk kez uzun metrajlı bir filmi ile sinema dünyasına adım atıyor. Ömür Cedimağar, Volkan Öge ve Tansu Tunçel'den oluşan üçlünün Patlak Sokaklar projesinin yapımcılığını ANS Prodüksiyon üstlenirken, yönetmen koltuğunda viral videoları da çeken Kerim Barutçu oturuyor..."} +{"text":"1947de, Hindistan ile Pakistanın haritaları çizilirken, yapılan bir yanlışlık sebebiyle Paglapur isimli köye iki ülkede de yer bulunamaz. Bölgedeki en büyük akıl hastanesi de bu köyde bulunmaktadır. Bölünme sırasında çıkan bir kavga esnasında akıl hastanesinde kalanlar serbest kalır, köylüleri kovar ve Paglapurda kendi cumhuriyetlerini kurarlar. Bu durum 60 yıl devam eder! Dış dünya değişirken, Paglapur elektriksiz, televizyonsuz ve mantıksız bir şekilde dışarıda kalır. Dünyanın bu köyü unutmasının ardından yıllar sonra, Hintli bir NASA bilim adamı Agastya ve güzel karısı kendilerini Paglapura giderken bulur. Agastya o sırada uzaylılarla iletişim kurmayı sağlayan bir cihaz geliştirme projesi üzerinde çalışmaktadır. O zaman bu adamın aralarında anlaşılmaz bir dil konuşanın da, kendisini bir lamba direği sananın da olduğu ve Mahatma Gandhinin hala bağımsızlık için savaşıp durduğunu düşünen renkli sakinleri olan bir köyde ne işi var? Ve daha da önemlisi, ne yapacaklar da evrenin dikkatini bu unutulmuş köye çekecekler?"} +{"text":"Dünyanın neresinde olursanız olun, zor durumda kaldığınızda, vücut diliniz devreye girer ve işaret diliyle kurtulunamayacak bela yok gibidir. Boğulmanın Evrensel İşareti, acil durumda kullanılacaklardan sadece biri. Kendisine yeni bir artistik üretim sürecinde olduğunu söylerken, kalbinin sesini dinleyerek, bahsetmekten pek de hoşlanmadığı bir kadının izini süren, bir yandan yan oda komşusu Annayla yakınlaşan öte yandan seyirciden bir şekilde kaçmayı başaran Joshı, Buenos Airesde İspanyolca aksanını geliştirirken izliyoruz. Özgür Josh, tek başına deniz aşırı bir yerde olmaktan memnunken, bu onu mükemmel bir turist yapabilir, ama iş kalıcı bir iletişim kurmaya gelince, Annanın bu durumdan bir takım şikayetleri olacaktır. İki karakteri de seyircisiyle belli bir mesafede tutmayı tercih eden ve diyaloglar, yaşananlar ya da gelinen noktadan ziyade, çektiği fotoğraflarla hafızalarda kalacak olan, Boğulmanın Evrensel İşareti, amaçsızlığı amaç edinmiş gibi görünen, denemekten vazgeçmeyen ve kimin üzerine ne söylese doğru olabileceğine maal veren serbest bir atış."} +{"text":"İnanılmaz ama gerçek: Yiyeceklerimizin yarısından çoğu çöpe gidiyor çoğu çiftlik ile mağaza arasındaki yolda; yani daha soframıza, tabağımıza bile ulaşmadan önce! Avrupadaki evlerde, her yıl 200 milyar avroya eşdeğer yiyecek çöpe atılıyor. Bu, dünyanın en büyük gıda şirketi Nestlenin senelik cirosuna eşit! Avrupada çöpe atılan yiyecekler, dünyadaki bütün aç insanları ikişer kez doyurmaya yeter. Tarım için büyük miktarlarda enerji, su, gübre ve zirai ilaç bir çırpıda tüketiliyor. Tarla açmak için yağmur ormanlarındaki ağaçlar kesiliyor; sera gazlarının üçte birinden fazlası tarımdan kaynaklanıyor. Ne zaman bir yiyecek çöplükte çürüse, küresel ısınmadaki payı karbon dioksitten 25 kat fazla olan metan gazıatmosfere karışıyor. Gıda israfını yarı yarıya azaltmak bile, dünya iklimi açısından otomobillerin yarısınıortadan kaldırmaya eşdeğer bir yarar sağlayacak. Film yapımcısı Valentin Thurn, bu israf üzerine market çöplüklerinde uluslararası ölçekte bir araştırma yaptı. Bu araştırma, çöplüklerde, bir kısmı halen ambalajlı olan ve son kullanma tarihi geçmemiş, tamamen yenebilir durumda olan çok büyük miktarda yiyeceği belgeledi. Bu film bu sorumsuzca israfın, küresel kıtlıktaki payının izini sürüyor ve dünyanın dört bir yanında, bu akıl almaz israfa son verme çabalarını inceliyor"} +{"text":"Aysun Bademsoy, Sahadaki Kızlar (Maedchen am Ball, 1995) ve Maçtan Sonra (Nach dem Spiel, 1997) adlı belgesellerinde, BSC Ağrıspor adlı başarılı bir Türk futbol takımının oyuncuları, Berlin_Kreuzberg'li beş genç Türk kızının peşine düşer. Safiye, Arzu, Türkan, Nalan ve Nazan, on üç yıl önce profesyonel olma hayallerinden ve babalarıyla olan mücadelelerinden söz ederlerdi. Bütün geleneklere baş kaldırdılar, futbolcu oldular ve özgür iradeleri doğrultusunda bir hayat sürmek istediler. Bugün, meslekleri ve aileleri arasında sıkışıp kalmışlar, daha iyi bir gelecek için besledikleri umut da yok olmuş gibi. Artık yirmili yaşlarının sonundalar, bozulmuş evlilikler, uzun dönemli hapislikler gerilerde kalmış. Yönetmen, on yıl sonra yine onların peşinden gidiyor."} +{"text":"Benim Kasabam, bir maden kasabasının varoşlarındaki izbe bir apartmanda yaşayan insanların şiirsel öyküsüdür. Yüksek işsizlik oranıyla kol kola giden savunmasızlık, umutsuzluk ve acizlik duyguları filmin ana temasını oluşturuyor ve tüm atmosfere işliyor. Filmin ana karakteri 25 yaşındaki Gozdzik doğduğu günden beri aynı apartmanda yaşamaktadır. Etrafındaki diğer insanlar gibi onun da ne işi vardır ne de okula gitmektedir. Mahallenin hokey takım��nda oynamak, onun için günlük yaşamın sıradanlığından tek kaçış yoludur. Gozdzik'in ailesi ve apartmanın diğer ilginç sakinleri bu unutulmuş yerde var olma mücadelesi veren, komik ama aynı zamanda trajik kişiliklerdir. Benim Kasabam, terk edilmiş madenleri ve iflas etmiş dökümhaneleriyle tanınan Yukarı Silesya'nın endüstri kasabalarından birinde geçer. Burası Polonya'nın en yüksek işsizlik oranına sahip, ekonomisi felç olmuş bir kasabadır. İşsizliğin neden olduğu toplumsal sorunlar bu çerçeveden ele alınır ve kişiler arası ilişkilere etkileri sade ve keskin bir bakış açısı ile anlatılır ve insan ruhunun özü araştırılır. Özetle film, sıradan insanların, yaşamın umutsuz, hayal kırıcı ve monoton yönleriyle kendilerine özgü, sıra dışı yollarla başa çıkmaları üzerine derin bir irdeleme."} +{"text":"2008 Keş! f Yarışması'nın Jüri Özel Ödülü'nü Chrigu adlı belgeseliyle alan Jan Gassman, Aksak Ritim ile! f'e dönüyor ve yine bir bitişin hikayesini anlatıyor. Aksak Ritim, melankoli ve aşırılıklarla dolu bir hayat sürdüren 26 yaşındaki Lukas'ı takibe alıyor. Lukas, rap yıldızı olma hayalinin gerçekleşmeyeceğini yavaş yavaş idrak etmektedir. Bir yandan da, on yıldır yapımcısı ve gizli sevgilisi olan Mischa ondan ayrılmaya karar vermiştir. Bunlar yetmiyormuş gibi, Mischa'nın hayatındaki yeni yıldız Lukas'ın 16 yaşındaki kardeşi Sami olacakmış gibi görünmektedir. Aksak Ritim, aşkın en kırıcı anlarının, kıskançlıkların ve ani bitişleri takip eden amansız farkedişlerin filmi olsa da, aslında, sevginin komut, hüküm ya da sınıflandırma kabul etmeyen o her şeye kadir doğasını usulca mercek altına alıyor."} +{"text":"Abu Zayd'ı Beklerken, muhafazakar İslami eğilimlerle, İslam'a içeriden meydan okumaya cesaret eden liberal akademisyenin portresidir. Dini metni tarihi ve kültürel bağlamda ele aldığı Kuran üzerine rasyonel yazılarından dolayı Mısır'da döneklikle suçlanan Nasr Hamed Abu Zayd eşi Ibtihal Younes'ten boşandırıldı. İslamcı gruplar tarafından yapılan ölüm tehditleri çifti sürgüne, Abu Zayd'ın Leiden Üniversitesi'nde profesör olarak ders verdiği Hollanda'ya gönderdi. Yönetmen Mohammad Ali Atassi, Arap dünyasının en seçkin entelektüellerinden Abu Zayd'ı eylem halinde, toplumla ve medyayla yüz yüze göstermek ve Müslüman-Arap toplumların temel konularındaki diyalogları göstermek için altı yıldan fazla takip etti. Abu Zayd'ın sessiz ölümünden sadece iki ay önce tamamlanan film, O'nun hayatı ve düşüncelerinin eşsiz bir tanığı."} +{"text":"Victoria hapishaneden yeni tahliye edilmiş, Florence da henüz hükmünü tamamlamıştır. On yıl boyunca aynı hücreyi paylaşan bu iki kadın dışarıda, uygarlıktan uzak, ormandaki bir kulubüde tekrar bir araya gelirler. İkisi için de özgürlüğün farklı anlamları vardır artık. Guillaume adlı şartlı tahliye memuru ikilinin uyum sürecini yakında izlemektedir ve onlara dış dünyanın aslında hapishaneden bir farkı olmadığını bir kez daha hatırlatır. Bir yandan da, geçmişin hayaletleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Yönetmen Denis Cote, Berlinde taze yarışan son filmiyle, oldukça basit bir anlatıyı büyük bir biçimsel olgunlukla ele alıyor. Zaman zaman tedirgin edici ve hafif grotesk bir ton tutturan Vic ve Flo Bir Ayı Gördü, insan olmak üzerine ve özgürlük kavramlarına dair kışkırtıcı sorular soruyor."} +{"text":"Güneşe Yolculuk, saf bir gencin günümüz Türkiye'sinin gerçeklerinden haberdar biri haline dönüşmesinin, dostluğun ve cesaretin öyküsüdür. Türkiye'nin iki ucundan iki genç- Batı'dan gelen Mehmet ve Doğu'dan gelen Berzan İstanbul'un alt tabakayaşamının içinde ayakta kalmaya çalışırken tanışırlar. Gün geçtikçe birbirine bağlanırlar. Şehre yeni gelmiş olan Mehmet, seyyar arabasında müzik kasetleri satan Berzan ile arkadaş olur. Mehmet, Tire'li olmasına rağmen koyu teni nedeniyle herkestarafından doğulu sanılmaktadır. Mehmet, Berzan'a bir çamaşırhanede çalışmakta olan Arzu ile ilgili gelecek hayallerini, Berzan ise ona günün birinde Irak sınırındaki köyü Zarduç'daki sevgilisine geri dönme arzusunu anlatırlar. Mehmet'in bir gece eve dönerken bindiği minibüs durdurulur. Polis kimlik kontrolü yapar ve Mehmet haksız yere tutuklanır. Bir hafta sonra serbest bırakılmasına rağmen, artık Mehmet'in hayatı tamamen değişmiştir. Önce evini, sonra da işini kaybeder. Berzan'ın yardımıyla yeni bir iş ve kalacak bir yer bulur. Arzu'ya olan duyguları da gittikçe güçlenmekte ama bir yandan da gelecek hayalleri korkuyla kararmaktadır. İstanbul'un gecekondularına sürüklenen Mehmet, hayatın gerçeklerini istediğinden de sert bir şekilde öğrenir. Berzan'a olan bağlılığı onu, acımasız bürokratik engelleri görmezlikten gelip, bütün ülkeyi katederek dostunun köyüne, doğuya bir yolculuğa sürükler... Güneşe Yolculuğa..."} +{"text":"19 yaşında bir genç kız Times Meydanında intihar bombacısı olmak üzere hazırlanmaktadır. İngilizceyi aksansız konuştuğu için etnik geçmişine dair bir tahminde bulunamayız. Neden intihar bombacısı olduğunu bilemeyiz; kimi temsil ettiğini ve neye inandığını da. Tek anlayabildiğimiz inancının tam olduğudur. Filmin adı Gündüz Gece Gündüz Gece, bu kızla geçirdiğimiz zamanı ifade ediyor. Filmin ilk yarısında onu bir otel odasında beklerken, kıyafetlerini düzenlerken, ayak tırnaklarını keserken, yemeğini yerken, uyurken ve uyanırken, ama hep beklerken izliyoruz. Filmin ikinci yarısında ise, New Yorka varan genç kızı izlerken daha da zorlanıyoruz, tedirgin hissediyoruz, hatta onunla birlikte panik olduğumuzu fark ediyoruz. Bir yandan, bir insanın nasıl bir silaha dönüştüğünü adım adım izlerken, bir yandan da Luisa Williamsın sakin ve kararlı performansı sayesinde onunla özdeşleşebiliyoruz. Yine de filmin gücü, bazı soruları cevapsız bırakmasında ve üzerimizde bıraktığı gerilimde gizli; Loktev bizi günümüzün o tanıdık durumuyla ideolojik duruşumuzla insani hallerimizin birbiriyle çatıştığı anla- yüz yüze getiriyor ve orada asılı bırakıyor."} +{"text":"Zengin bir ailenin çocuğu olarak doğan Devdas, güzel oyun arkadaşı Paroyla, her şeyin üstündeki aşkın daha ne olduğu anlaşılmadan hissedildiği, çekici bir çocukluk dönemini paylaşmıştır. Statülerindeki ve aile geçmişlerindeki farklılıklardan habersiz iki arkadaş arasında asla kopmayacak bir bağ oluşmuştur. Gençlik geldiğinde, aşkları daha da güçlenmiştir. Ama Devdasın bahtsız bir zayıflık anı, onunla sevgili Parosunun arasına hiç yıkılmayacak bir ayrılık duvarı örmüştür. Duvarın bir tarafında evlenip başka birinin karısı olan, kalbi kırılmış Paro vardır. Öbür tarafındaysa, tamamen yıkılmış Devdas. Parosuz bir hayatın acısına katlanamayan Devdas, alkolü en sadık dostu edinmiştir. Ama içki Devdasa o yakıcı acıyı unutturamaz. Güzel fahişe Chandramukhinin sarsılmaz sadakati bile, Paroyu kaybetmenin yarattığı kalp acısını dindirememiştir"} +{"text":"Kitap editörü Margaret sınır dışı edilerek ülkesi Kanadaya gönderilmesi gündeme gelince hemen aklını çalıştırır ve yıllardır çile çektirdiği ezik asistanı Andrew ile nişanlı olduğunu hükümet yetkililerine bildirir. Ancak asistanı bu yalana ortak olmak için kendince bazı koşullar öne sürer. Zoraki çiftimiz, damat adayının ailesiyle tanışmak için Alaskanın yolunu tutmak zorunda da kalacaktır. Büyük şehirde daima kontrollü bir kadın olan Margaret, orada karşılaşacağı birbirinden komik durumlar karşısında sudan çıkmış balığa döner. Peşlerindeki göçmenlik bürosu yetkililerini başlarından savmak için düzenledikleri göstermelik nikah sırasında Margaret ile Andrew, bu plana sonuna kadar bağlı kalacaklarına istemeden de olsa yemin etmek zorunda kalırlar. Üstelik çok tehlikeli sonuçlara yol açacağını bile bile"} +{"text":"1987 Berlin Teddy Ödülü 1987 San Francisco Lesbian & Gay Festival İzleyici Ödülü 1988 Barcelona Sant Jordi Ödülleri: En İyi İspanyol Filmi; En İyi İspanyol Erkek Oyuncu Almodovarın en şaşırtıcı yapıtlarından biri olan Arzunun Kanunu, Hollywoodda Douglas Sirk, Almanyada Fassbinderin ortaya çıkardığı melodram geleneğini devam ettirmekle beraber zaman zaman onlarla dalga da geçmektedir. Filmdeki grotesk ilişkiler ağına takılanlar, sahiplenici bir kişiliğe sahip Antonio ve baştan çıkardığı Pablo ile birlikte Antonionun öldürdüğü, Pablonun eski erkek arkadaşı Juan olur. Tüm bunlar olurken Pablo, daha önce erkek olan kız kardeşi Tinanın başrolünü oynayacağı bir de oyun yazmıştır. Film toplumun arzu, saplantı ve baskılarının kışkırtıcı bir manzarasını ortaya koymaktadır."} +{"text":"Clownhouse, yaşları birbirine yakın üç erkek kardeşin palyaçolarla olan bir gecelik korkutucu deneyimini anlatıyor. Bu kardeşlerin en küçüğünün halihazırda zaten bir palyaço fobisi vardır. Kah rüyasında kah halüsinasyonlar şeklinde kendisini takip eden palyaçolar, çocuğun kabusu haline gelmiştir. Bunu bilen en büyük kardeşleri, çocuğun bu korkusunun üzerine giderek belki de birçoğumuzun küçük kardeşlerini korkutmak amacıyla yaptığı gibi korkunç hikayeler uydurmaktadır. Orta karar ortanca kardeş ise, biraz daha çekimser ve küçük kardeşini ağabeyine karşı koruyucu bir tavır takınmaktadır. Bir gece, kasabada kurulan sirke gitmeye karar veren bu üç kardeş peşlerine takılacak belalardan habersiz çocukça eğlenmenin tadına varmaya çalışırken, akıl hastanesinden kaçan üç deli, sirkin palyaçolarını da öldürüp onların yerine geçerek dehşet dolu bir geceye imza atmaya başlamışlardır bile. Kahramanlarımızı takip ederek o gece evde yalnız kaldıklarını anladıklarında ise, yeni kurbanlarını bulmanın verdiği delice bir hazla eve dalarlar. Elbette bundan sonrası, her korku filminde olduğu gibi karanlık bir evde çocuklar ve palyaçolar arasındaki kovalamaca ile devam etmektedir."} +{"text":"Nicole Kidman, Karl Lagerfeld ile Monaco Prensesi Carolinein katkıda bulunduğu dokümanter film olma özelliği taşıyan? \"Lagerfeld Sırları\" 1999 Cannes Film Festivalinde ödül alan genç yönetmen Rodolphe Marconi imzasını taşıyor. Gözlüklerin arkasında saklı insandan fazlaca etkilenen yönetmen Rodolphe Marconi, 10 seneden fazla bir süredir ünlü modacı Karl Lagerfeld hakkında bir belgesel projesini yapmayı düşünüyordu. Rodolphe Marconi 2004teki ilk karşılaşmalarında Lagerfeldi ikna etmeyi başarmış ve çekim ertesi gün başlamış. Karl Lagerfeldin hayatını paylaşan Marconi,150 saatlik çekimlerin sonucunda bir elbisenin hazırlaşını, söyleşileri, fotoğrafçılık ve resim çalışmalarını, sanat kitapları koleksiyonunu, Chaneli, Fendiyi, Lagerfeld Galeriyi, dünyanın en güzel kızlarını, aktrislerini, dünyaca ünlü yıldızları yani kısaca yıldızın günlük hayatını bir yönetmen gözüyle gözleri önüne seriyor."} +{"text":"Baş cerrah olarak çalıştığı hastanenin bekleme odasında, talihsiz bir kaza geçiren ve hayatta kalma mücadelesi veren kızı için dua eden Doktor Timoteo, istemsiz bir şekilde on beş yıl öncesinin hatıralarına gider ve Italia ile olan tutkulu ilişkisini hatırlar. Italia ile sert ve şiddet dolu bir şekilde başlayan ilişkisi, sürpriz bir şekilde tutkulu bir aşka dönüşerek mutlu bir evliliği olan Timoteo'nun duygusal dengesini alt üst eder. Gençliğin verdiği korkusuzlukla kendini tutkunun pençesine bırakan Timoteo, şimdi yapayalnız olduğu bekleme odasında, geçmişle farklı bir hesaplaşma içine girmekten kaçamayacaktır. Sergio Castellitto'nun yönetmen koltuğunda oturmanın yanı sıra başrolde de yer aldığı \"Kal, Gitme\", karşımıza sefil bir görünüme sahip, oldukça farklı bir Penelope Cruz çıkarıyor."} +{"text":"Warner Bros. un sözleşmeli oyuncuları Bugs Bunny ve arsız Daffy arasındaki kan davası sürüyor! Bugsa yardımcı oyunculuk yapmaktan bıkan Daffy, bir daha dönmemek üzere stüdyoyu terk etme kararı alır. Şirketin mizah özürlü komedi başkan yardımcısı Kate Houghton da, onu sözleşmesinin yükümlülüklerinden muaf kılmak ve dublör olma sevdalısı güvenlik elemanı DJ Drakei kendisine eşlik etmesi için görevlendirmek suretiyle Daffyye yardımcı olur. Artık bir baş kahramanı olmayan Daffy, DJle ittifak kurmaya karar verir ve DJin ünlü film yıldızı babası Damian Drakein sadece filmlerde değil, gerçek hayatta da uluslararası bir ajan olduğunu keşfeder. Gizemli mavi maymun elmasının yerini bilen Damian, kötü amaçları olan Acme Şirketinin başkanınca kaçırılmıştır ve başkan, elması ele geçirmek için her şeyi yapmaya hazır görünmektedir. Daffyyi de yanına alan DJ, elması onlardan önce bulup dünyayı büyük bir tehlikeden kurtarmak için işe koyulur. Ama ikilinin farkında olmadıkları bir şey vardır, o da Kate ve Bugsın kendilerini takip etmekte olduğudur; çünkü stüdyo, tavşanı tamamlayacak bir yardımcı kahramanın olması gerektiğine karar vermiştir ve eğer Kate Daffyyi bir an önce işe döndüremezse işinden olacaktır..."} +{"text":"İsrail'de anti-terorist olarak ün yapmış Zohan, geceleri yatağının altında sakladığı 1987 Paul Mitchell saç modelleri kitabındaki resimlere bakarak uyuyana kadar ağlayan bir Mossad ajanıdır. Tek bir hayali vardır, kuaför olmak. Ezeli düşmanı Filistinli Fantom'la yüzyüze geldiklerindeyse, onu haklamak yerine ölü takliti yaparak bir kaçış yolu bulur. Hayatını New York'ta devam ettirecektir. Yaptığı demode saç modelleriyle yaşlıların arasında bir üne kavuşsa da Zohan, savaş ortamından uzaklaştığı için mutludur. Ta ki Fantom'un onun hayatta olduğunu öğrenene kadar. Fakat Fantom bu sefer Amerika'daki düşmanlara karşı onunla ortaklığa gelmiştir. Adam Sandler'in aylarca bu rol için hazırlandığı filmde, misafir rollerle Mariah Carey ve daha önce de birlikte çalıştığı Kevin James ve Dave Matthews gibi isimler de yer almış ve bol eğlenceli bir film ortaya çıkmıştır."} +{"text":"Erkek arkadaşından bıkan Arkansaslı garson kız Louise, ihmalkar ve cinsiyet ayrımcısı kocasıyla birlikte sıkıcı bir hayatı olan arkadaşı Thelma'yı ayartır. Birlikte özgürlükle dolu bir haftasonu araba seyahatine çıkarlar. İlk uğrak yerleri olan barda gevşeyip dansederler ve yöre erkekleriyle eğlenip hoş bir akşam geçirirler. Ancak bir adam Thelma'yı park yerine kadar izleyip tecavüze yeltenince Louise yetişip onu öldürmek zorunda kalır. Polisin kendilerine hiç bir zaman inanmayacağı paranoyasına kapılan kadınlar kaçmaya karar verirler ve bir anda kanun kaçağı durumuna düşerler. Son olaylardan kötü etkilenen Thelma kafayı toparlamak için genç bir kovboy olan J. D ile bir gecelik ilişki yaşar ve işler daha da sarpa sarar. Yönetmen Ridley Scott'ın bu çok meşhur feminist yol filmi 1990'ların en iyi filmleri arasında çoktan yerini aldı. Bıçak Sırtı ve Alien'le birlikte yönetmenin en iyi işlerinden biri sayılan Thelma ve Louise, eşsiz bir senaryo ve kusursuz bir görüntü yönetimi ile gözalıcı bir yapım. Film 6 dalda Oscar'a aday gösterilmiş ve sonunda En İyi Özgün Senaryo ödülünü senaristi Callie Khouri'ye kazandırmıştı."} +{"text":"1999 yapımı Stir of Echoes'da Kevin Bacon en başarılı performanslarından birini sergiliyor. Sixth Sense'den çok kısa bir süre sonra gösterime giren film, özellikle Sixth Sense'e benzer yapıda olduğu için hakettiği ilgiyi görememiş... Tom Witzky, ailesiyle birlikte birkaç ay önce kiraladıkları bir evde yaşamaktadır. Bir gün mahallede düzenlenen bir partide hipnotize edilmeyi kabul eder. Bu hipnoz Tom'un hayatını birdenbire değiştirir. Kafasında sürekli kendisine ait olmayan düşünceler belirir. Ancak bir süre sonra oğlu Jake'in problemlerini farkeder. Yaşadıkları evde önceleri bir cinayet gerçekleşmiştir. Komşuları bu cinayetin farkındadır; ama polise haber vermek yerine cinayeti gizlemeyi tercih etmişlerdir. Cinayetin kurbanı Samantha, Jake ile iletişim kurmaktadır. Önceleri oğlunun sadece hayal kurduğunu düşünen Tom da Samantha'nın farkına varır..."} +{"text":"Sam Baily, bir müzede güvenlik görevlisi olarak çalışmaktadır. Bütçe kısıtlamasına giden müze yöneticisi, ilk olarak Sam'in işine son verir. Sam, işine geri dönmek için her yolu denemeye hazırdır, müzenin içindeki insanları rehin almak dahil. Bu sırada, çok başarılı bir muhabir olmasına rağmen New York'tan sürülmüş olan Max Brackett da müzededir ve bu adamın hikayesini ele almaya karar verir. Haber kısa zamanda tüm ulusun konuştuğu bir niteliğe bürünür. Fakat haber, yanlızca hikayenin kendisidir. Sam'in neden böyle bir işe kalkıştığı ve altında yatan nedenler hiç dikkate alınmamaktadır. Politik sinema tarihine Altın Palmiye Ödüllü Kayıp ve Amen gibi çok önemli çalışmaları ekleyen Costa Gavras, bu çalışmasında da, medya gücünün yanlış kullanıldığında insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini hedef alıyor."} +{"text":"Prof. Higgins, yağmurlu bir gecede, Londra Covent Garden'daki operadan çıkan kalabalığın arasında çiçek satan, ağzı bozuk Eliza Doolittle'a rastlar. Hırçın ve kaba davranışlarıyla etrafa sataşmaktan kendini alamayan muzip genç kız, sadece argo değil, üstelik berbat bir aksanla da konuşmaktadır. Higgins, kendisi gibi bir dil bilimci olan dostu Albay Pickering ile bir bahse girer: Eliza üstüne para alarak profesörün evinde kalacak ve diksiyon kursları alacaktır. Higgins, genç kızı tamamen yola getireceğine ve Eliza'nın bir süre sonra gerçek bir hanımefendiden ayırt edilemeyeceğini iddia etmektedir. Eliza bu iki beyefendinin teklifini kabul eder. Dersler hiç kolay geçmemektedir ama Higgins acımasızdır. Eliza kısa sürede ilerleme göstermekle kalmaz, kendine has elektriği ile gönülleri fethetmeye de başlar. Bir süre sonra ortaya çıkıp kızını istismar ettiklerini iddia eden baba Doolittle'ı da cebine para koyup bertaraf eden ikili, Eliza'nın geldiği aşamayı test etmek isterler. Ascot'taki At Yarışları bunun için idealdir. Ne de olsa şehrin kaymak tabakası orada buluşmaktadır. Göz kamaştırıcı güzellikte bir hanımefendiye dönüşmüş görünen Eliza burada ilk sınavını verecektir. Elbette olaylar herkesin umduğunun çok ötesine gidecektir. Bernard Shaw'ın 1912 tarihli oyunu Pygmalion'dan uyarlanan ve Broadway'de 1956-62 yılları arasında büyük sükse yapan My Fair Lady'nin başarısı, sahne müzikalini uyarlayan Alan Jay Lerner'in film yönetmeni George Cukor'la işbirliğini doğurdu. Eliza rolünün kariyerinin zirvesindeki Audrey Hepburn'e verilmesiyle de sinema tarihinin zafer anlarından biri tescillenmiş oldu."} +{"text":"Basit kaygıları olan saf İrlandalı genç Gerry Conlon, 70'li yıllarda Londra'ya gelir. Kendini hayatın akışına kaptıran delikanlı burada bir işgal evinde serbest bir hayat yaşayan gençlerle birlikte zaman geçirmeye başlar. Bir polis baskınında hiç ilgisi olmadığı 1974 Gyildford bombalamasından sorumlu tutularak tutuklanır. O dönemin İngiltere'sinde şimdikinden çok farklı olarak, terörle mücadele adına insan haklarının hiçe sayıldığı uygulamalar olmaktadır. Yoğun fiziksel ve manevi işkencelerin baskısı altındaki Gerry'nin ömrünün sonbaharındaki masum babası da, suç ortağı olarak hapse atılır. Kadın bir avukatın yıllar süren çabalarının da yardımıyla, Gerry maruz kaldığı adaletsizliğe direnmeye başlar. Dünyanın bir çok ülkesinde benzer şeylerin yaşanıyor olmasının politik gücü, Jim Sheridan'ın bu filmine 7 Oscar verilmesinde ne kadar etkili oldu bilemeyiz ama; Daniel Day-Lewis ve Emma Thompson gibi iki güçlü oyuncu yan yana geldiklerindeki etki azımsanamaz."} +{"text":"Trakyalı bir köle olan Spartaküs'ün asi yaradılışı gladyatör okulu işleten Lentulus Brutus'ün dikkatini çeker. Böylelikle Spartaküs'ün gladyatörlük yaşamı başlar. Eğitim süresi sonunda gladyatörler birer kadınla birlikte olma şansı bulur. Spartaküs kendisine sunulan Varinia'ya dokunmaz. Okulu ziyaret eden senatör Marcus Crassus'un şerefine tertiplenen oyunlarda Spartaküs Romalı politikacının zalim yanını görme fırsatı bulur ve Varinia'nın ona hediye edilmesi üzerine bir isyan başlatır. İsyan kısa sürede tüm bölgeye yayılır. Varinia ve Crassus'un evinden bir başka köle, romantik şair Antonius da sayıları giderek artan isyancılara katılırlar. Karşılarına çıkan bir kaç lejyonu yenilgiye uğratan isyancıların amacı İtalya'nın güney ucuna ulaşıp oradan gemilerle anavatanlarına dönmektir. Oysa Roma'da isyancıların üzerinden büyük politik oyunlar oynanmaktadır ve Crassus da bu oyunun bir parçasıdır. Büyük bütçesine ve inanılmaz uzun çekim süresine rağmen dönemin Amerikan film sistemine ters giden bir anlayışla, neredeyse yasaklı oyuncuları da barındıran bir kadroyla; hatta zaman zaman Hollywood'un ensesi kalın filmcilerini tiye almak için abartılmış Romalı tiplemeleriyle adından çok konuşturmuş bir film. Mutlu bir son bile içermeyen bu sıradışı yapım, 60'ların \"entel\" tercihlerinden biri olarak kıyıda köşede kalmamış, sayısız Oscar'la ödüllendirilmiş olmasıyla da ilginç."} +{"text":"Yaşam tarzları olarak birbirleri ile hiç alakaları olmayan Alison ve Ben, bir gece eğlenmek için gittikleri bir barda tanışırlar ve içkinin de etkisi ile o gece birlikte olurlar. Ertesi sabah birbirlerini bir daha görmeyeceklerinden emin bir şekilde ayrılsalar da, hayatın süprizlerle dolu olduğunu kısa sürede anlayacaklardır. Çünkü Alison hamiledir. Çocuğunu babasız büyütmekle, hiç ortak noktası olmadığı babası ile büyütmek arasında bir seçim yapmak durumunda kalan Alison, zor da olsa Ben'e bir şans vermeye karar verir. Fakat son derece sorumsuz bir genç olan Ben'le işlerin yürümesi hiç de kolay olmayacaktır. Kırk Yıllık Bekar filminin yönetmen ve senaristliğini yapan Judd Apatow, Kaza Kurşunu'nunda da yine benzer mizah anlayışını sürdürüyor."} +{"text":"Marcello Mastroianni'nin son filmi olan Dünyanın Başlangıcına Yolculuk, fransız aktör Yves Afonso'nun Portekiz'de 1987 yılında çektiği bir film sırasında yaşadıklarından yola çıkıyor. Manoel de Oliveira'nın 1997'de çektiği film dünya sinemasını takip etmek isteyenlerin kaçırmaması gereken bir yapım. Portekizli yönetmen Manoel de Oliveira kendine has üslubu ve deneysel nitelikteki çalışmalarıyla günümüz dünya sinemasının en özgün yönetmenlerinden biri. Filmlerinin bir kısmını İstanbul Film Festivali'nde izlediğimiz Manoel de Oliveira ilerlemiş yaşına rağmen sinemayı bırakmayan üretken bir usta. Biyografik özellikler taşıyan film, Manoel adlı bir yönetmenin Portekiz'de çektiği bir filmi konu ediniyor. Çekimlere verilen bir ara sırasında Portekiz asıllı Fransız bir aktör babasının doğduğu yere gitmeye karar verir. Yanında yönetmen ve iki başka oyuncuyla beraber yola koyulurlar. Portekiz'in kuzeyindeki Alto Minha'ya yaptıkları yolculuk onları aynı zamanda geçmişe de götürecek ve pusuda bekleyen çeşitli anıların su yüzüne çıkmasını sağlayacaktır. Film 1997'de Cannes'da yarışma dışı gösterilmiş ve Uluslararası Eleştirmenler Ödülü ile onurlandırılmıştı. Yine 1997'de, Haifa'da Altın Çapa Ödülü ile Avrupa Film Akademisinin Avrupa Eleştirmenler Ödülüne layık görülmüştü."} +{"text":"Gloria, sıradan bir ev kadınıdır. Taksi şoförlüğü yapan duyarsız kocası, uyuşturucu satarak harçlıklarını çıkaran iki oğlu ve evde bir sürüngen besleyen kayınvalidesiyle birlikte yaşamaktadır. Ev işlerinden başını kaşıyacak vakti yoktur. Ancak Gloria da daha iyi bir hayatın özlemini duymakta, en azından cinsel gücü yerinde bir erkekle sevişmek istemektedir. Almodovar, daha önceki filmleri Arzunun Kanunu ve Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar'da ortaya çıkan güldürü anlayışını bu filmde de sürdürmektedir. Son derece hızlı bir kurguya sahip, açık saçık esprilerin zincirleme olarak akıp gittiği bir güldürü olan Bunu Hak Edecek Ne Yaptım?, aynı apartmanda yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri ustaca anlatan, yönetmenin daha sonra ticari başarı kazanan filmlerinden çok daha keskin bir mizah duygusuna sahip bir filmdir."} +{"text":"Şehvet, hırs, ihanet ve soygun Hepsi Güney Florida gibi yazlık ve güzel bir mekanda yaşanıyor. Güney Florida'da bir şarap satıcısı olan Alex Gates birçok şeye sahip ama o daha fazlasını istiyor. Daha çok para ve yatakta daha güzel kadınlar. Suzanne adlı güzel bir karısı olsa da çok hasta ve ondan nefret eden Jason adında bir üvey oğlu var. Alex'in İngiliz ortağı Victor'la bir planı var: Zengin bir evden çok değerli bir mücevheri çalmak. Evin bebek bakıcısı Gabriella ile de birlikte olan Alex, plana istemediği halde dahil olan oğlu Jason'la da uğraşmak zorunda kalıyor. Çünkü bir kaza sonucu ölen annesinin intikamını almak isteyen Jason, Alex'in tüm hayallerini söndürmeye yemin etmiştir"} +{"text":"Üç adamın veya düşlerin peşinde bir yolculuk. Animals, New Yorklu bir taksi şoförünün bir rastlantı sonucunda üç engin görüşlü adamla tanışmasının ve onların yüreklendirmesi üzerine tüm cesaretini toplayarak onlarla birlikte coşku ve heyecan dolu bir yolculuğa çıkmasını anlatan eksantrik bir film. Ödüllü yönetmeninin yanı sıra filmin oyuncuları da muhteşem, hatta her birinin neredeyse birer ekol haline geldiğini söylemek bile mümkün. Konu kısaca şöyle: New Yorklu taksi şoförü Henrynin arabasına günün birinde üç kişi biner ve kendilerini bilinmeyen bir yere götürmesini söylerler. Yaşamı hayal kırıklıklarıyla geçmiş olan Henry bir süre düşünür ve kararını verir, bu üç adamla nereye olduğu kestirilemeyen bu yolculuğa çıkacaktır. Üstelik o yolculuk sırasında yaşamı kendisininki gibi hayal kırıklıklarıyla geçmiş çok güzel bir kadınla da tanışır. Devamında hem düşlerinin peşinde koşmanın gerekliliğini hem de bunun olanaksızlığını keşfedeceklerdir."} +{"text":"Mamoru Oshiinin yeni filmi, Tachigui seyyar tezgahlarında karınlarını patlayıncaya kadar günün yemekleriyle doyuran üçkağıtçıları konu alıyor. Ye-kaç Üçkağıtçıları efsane gibi, her dönemde varolmuşlar ve o dönemin en popüler yemeğini isimlerine uyarlayıp kendilerini söz konusu dönemle özdeşleştirmişler. Mesela Moongaze Ginji geleneksel karabuğday soba eriştesine olan tutkusu ile savaş sonrası kıtlık dönemini, doymak bilmeyen Hamburger Tetsu ise 80leri temsil ediyor. Oshiinin asıl yaptığı, savaş sonrası Japonyasının Kore Savaşı, 1964 Tokyo Olimpiyatları, Japon Kızıl Ordusunun kuruluşu gibi önemli tarihsel dönemeçlerini, söz konusu dönemlerin popüler yemekleri ve bu yemeklerden isim türeten hayali kahramanları ile yeniden belgelemek. Filmin orijinal ismi kelimesi kelimesine tercüme edildiğinde ayakta yeme ustalarının biyografileri anlamına geliyor. Efsane animasyon Ghost in the Shellin (1995) yönetmeni olan Oshii bu filmi, superlivemation ismini verdiği fotoğraf, animasyon ve dijital kukla sanatının karışımı olan yeni bir yöntemle çekti. Daha önce izlediğiniz hiçbir şeye benzemeyen bir görsel deneyim yaşayacaksınız."} +{"text":"Akıldan çıkmayacak şekilde dokunaklı, insani ve çok komik bir film olan Kocalar, ani testosteron parlamalarının ve cıvık bir içgözlemin cazip koreografisi aracılığıyla, erkek arkadaşlığının özünü yakalıyor Orta sınıftan, orta yaşlı üç Amerikalı aile babası, Harry, Archie ve Gus, yakın ortak bir arkadaşlarının ölümünden tuhaf bir şekilde etkilenir. Bu trajedi ve ölümün somutluğu ile nihailiği onlar için son derece gerçek bir hal alır. Sonuç olarak özgürlüğü, var olmanın özünü ve yaşama duygusunu aramaya koyulurlar. Özellikle de çocukluk dönemindeki dayanışmayı yeniden yakalamaya çalışırlar; birlikte Londra'ya giderek günlük gerçekliklerinden, işlerinden, eşlerinden ve arabalarından kaçarlar. Yetişkinliğin ve Amerikan Rüyası'nın peşinde koşmanın üstlerine yüklediği kalıpları biraz geç bir şekilde de olsa reddetmek için, tamamen dağıttıkları kayıp bir hafta sonu boyunca içer, flört eder, parti verir, kumar oynarlar. Ancak gerçeklik araya girer ve yitip gitmiş olan zamanın, yaşlarının, durumlarının ve başarısızlıklarının farkına varırlar. İkisi evlerine, rutin aile hayatlarına dönerken, üçüncüsü bütün sorumluluklarını unutup yurtdışında kalmaya karar verir"} +{"text":"Bilike hayatında daha önce hiç pinpon topu görmemiştir. Ailesi ile birlikte Çinin bir köyündeki bir merada elektrik ve suyu olmayan bir çadırın içerisinde yaşamaktadır. Bir gün derenin üzerinde üç arkadaşıyla birlikte bulduğu bir top hayatını bir anda değiştirir. Ne işe yaradığını bilememektedir ama küçük dünyasında aslında bu obje çok büyük ve heyecan verici bir olgudur. Bilikenin çevresindeki hiç kimse, hatta meradaki çok bilgili insanlar bile topun ne işe yaradığını bilemezler. Büyükannesi onun Tanrı tarafından cennetten gönderilmiş tılsımlı bir inci olduğunu söyler. Bir gece boyunca dışarıda topun parlamasını bekleyen çocuklar, inci olduğu konusuna kuşkulu bakarlar. Bir gün Dawanın babası televizyon izlerken onun bir pinpon topu olduğunu öğrenir. Çocuklar Çinde bunun milli bir oyun olduğunu bilmekten çok mutlu olurlar ve çok uzak bir mesafede olmasına rağmen bu değerli ve tılsımlı topu Gobi Çölü'nü aşarak Çin'in başkenti Pekine götürmeye karar verirler."} +{"text":"Genç hükümdar Fatih Sultan Mehmet, İstanbulu aldıktan sonra durmamış, yeni hedeflere yönelmiş ve Osmanlının sınırları her gün biraz daha genişlemiştir. Şimdi sıra Muşar Kalesindedir. Dört Türk elçisi Muşarın hakimi Şeyh Gaffara vergi bağlamaya giderler. Şeyh Gaffar vergi vermediği gibi, kendisinin daha güçlü olduğunu ileri sürerek elçileri zindana attırır. Fatih, kalenin fethi için bir ordu hazırlatır, ordu kaleyi kuşatır, ama alamaz. Şeyh Gaffaın direnişindeki sırrı çözememişlerdir. Fatih Kara Muratı çağırır, ondan Muşara gizlice girip elçileri kurtarmasını ve Şeyh Gaffarın kellesini ister. Şeyh, Kara Muratın yola çıktığını ve sınırdaki bir köyde oturan ağabeyini ziyaret edeceğini öğrenince bir baskınla yengesini öldürtüp ağabeyini de rehin alır. Kara Murat olanları öğrenir ve ağabeyinin yerini bulur. Gaffarın kızı Zeynep Sultan Malatyaya giderken yolda bir çocuğu kırbaçlattığı anda Kara Murat çocuğu kurtarır. Şeyh Gaffarın adamları ölü eşkıyaları kaleye getirirken Kara Murat da ölülerin arasında gizlice kaleye girer. Şeyh Gaffarı rehin alır ve elçileri de kurtarır. Tam ağabeyini de bulmuşken, ağabeyi ona saldırır ve yakalatır. Ağabeyine büyü yapılmıştır. Şeyh Gaffarın kızı ise can borcu olduğu için Kara Murata yardımcı olur. Karşılığında Şeyh Gaffarın saltanatını yıkıp yerine geçmesi için yardım ister. Babasını kendi elleriyle öldürecektir. Kara Murat kabul etmeyince planları ortaya çıkmasın diye Kara Muratı tutuklatır. Adamlarını da babasının üstüne saldırtır. Kara Murat kurtulur ve Şeyh Gaffara yardım eder. Ama Zeynep Sultanı ele vermez. Şeyh Gaffar kendisini kurtardığı için Kara Muratı kaleye başkomutan olarak atar. Ordu ve esirlerden o sorumludur. Kara Murat önce ağabeyini büyüden ve esaretten kurtarır. Önünde bir tek engel kalmıştır; Şeyh Gaffarın sırrını çözmek... Ve, Kara Murat bunun da üstesinden gelecektir."} +{"text":"Yıl: 1873. Yer: Arizona Bölgesi. Geçmişine dair hafızasında hiçbir anı olmayan bir yabancı, yanlışlıkla Absolution adlı ıssız bir kasabaya düşer. Geçmişiyle ilgili tek ipucu bileğindeki zincirdir. Absolution kasabasıyla ilgili fark ettiği şey ise şudur: Bu kasabanın sakinleri yabancıları pek hoş karşılamaz ve demir yumruk Albay Dolarhyde aksini emretmediği takdirde sokakta tek bir hareket bile yapamazlar. Bu kasaba korku içinde yaşayan bir kasabadır. Fakat Absolution, gökyüzünden gelen haydutların saldırılarıyla esas korkunun ne olduğunu deneyimleyecektir. Nefes kesen bir hızla ve gözleri kör edici bir ışıkla yeri göğü inleterek çaresiz insanları teker teker kaçıran bu canavarlar kasaba sakinlerinin şimdiye dek gördükleri her şeye meydan okurlar. Şimdiyse önceden kabul etmedikleri yabancı kurtuluş için tek umutlarıdır. Yavaş yavaş kim olduğunu ve nereden geldiğini hatırlamaya başlayan bu silahlı soyguncu, kasaba sakinlerine uzaylı güçlere karşı koyabilme şansı verecek olan bir sırra sahip olduğunun farkına varır. Bu yabacı, anlaşılması zor gezgin Ellanın yardımıyla eski düşmanları kasabalı Dolarhyde ve adamları, kanun kaçakları ve Apaçi savaşçılarından oluşan bir takım kurar. Ortak bir düşmana karşı bir araya gelen bu takım yaşamaya devam etmek için destansı bir mücadeleye girişir."} +{"text":"Kanlı düğün, federico garcia lorca'nın aynı adlı oyunundan, efsanevi dansçı gades'in koreografisi ve emilio de diego'nun eşsiz müziğiyle beyazperdeye aktarılan müthiş bir flamenko ziyafeti. sauraya uluslararası şöhretin kapılarını aralayan bu müthiş filmde, flamenko dansının kendine özgü diliyle, aşk, tutku, nefret ve ölüm gibi evrensel temalar, düğün günü kocasını terk edip sevgilisiyle kaçan genç bir kadının öyküsü etrafında anlatılıyor. filmin çok ilginç bir olay örgüsü vardır. önce dansçılar tanıtılır, her biri kendi hikayesini anlatır, sonra prova başlar ve öykü yavaş yavaş izleyicinin gözünde canlanmaya başlar. böylece seyirci önce gösteriyi yapanları tanır, ön hazırlığın ardından da gösteriyi izler. belki de bu yüzden film, lorcanın dramının bugüne kadar yapılmış en iyi uyarlaması olarak görülüyor. akıllardan çıkmayacak nefis bir görsel şölen"} +{"text":"Yıllardır kazandığı başarılarla cinayet masasında tam bir efsaneye dönüşmüş olan Musa Rami, 63. doğum gününü kutlarken artık mesleğinin zirvesinde bir polistir. Uzun zamandır cinayet masası gibi belalı bir bölümde çalışmış olmanın bir sonucu olarak da başı beladan pek kurtulmamaktadır. Bir süredir mücadele ettiği mafya örgütü, ailesini ciddi olarak tehdit etmektedir. Bir yandan ailesini koruyabilmenin mücadelesini verirken bir yandan da, kendisinden 40 yaş küçük olan üniversite öğrencisi Funda'ya karşı beslediği güçlü duygular, yüreğini kasıp kavurmaktadır. Hayatı tüm bu ikilemlerin arasında sıkışmış devam ederken doğum günü partisinin hemen ertesinde korkunç bir gerçekle yüzleşir: Kanserdir ve çok az ömrü kalmıştır. Hayatındaki bunca soruna, şimdi bir de zamanın sürekli işleyen tiktakları eklenmiştir. Yönetmen Onur Ünlü'nün ilk uzun metrajlı filmi olan Polis, kadrosunda Haluk Bilginer, Özgü Namal, Settar Tanrıöven, Ragıp Savaş, Sermiyan Midyat gibi başarılı isimleri barındırıyor. Film için oldukça iddialı sözler eden usta oyuncu Haluk Bilginer, \"Polis seyircinin ezberini bozacak? diyerek filmin Türk Sineması'na getireceği farklılığa da dikkat çekiyor."} +{"text":"Charlie, evsiz ve beş parasız bir serseridir. Karnınını doyuracak bir şeyler bulmak için gündüzleri sağda solda dolanmakta veya geçici işler yapmakta, geceleri ise etrafı yıkık dökük çitlerle çevrili bir arsada kumun üzerinde uyumaktadır. Filmin ilk sahnesinde onu burada uyurken buluruz. O sırada yoldan geçen bir sosis satıcısından gelen iştah açıcı kokularla uykudan uyanan Charlie, çitin arkasından satıcıya çaktırmadan bir sosis alamayı başarır; fakat bu sırada onu bir polis görür. Polisin hışmından kaçmak için sosisi yerine bıraksa da polis ona kötü davranmaya devam eder. Charlie de çevikliğini ve kurnazlığını kullanarak polise gerekli dersi verip oradan kaçar. Ardından geldiği işçi bulma kurumunda ise polise karşı gösterdiği uyanıklıktan eser yoktur. İlk sırada olmasına ve çok çabalamasına rağmen işi almayı beceremez. Dışarı çıktığında ise sevgili köpeği Scrabs' ı iri yarı köpeklerin elinden kurtarır ama bu sırada Charlie ve köpeklerin koşuşturması yüzünden sokak savaş alanına döner."} +{"text":"Tanrı ve sevgili kulları arasındaki sıradışı ilişkinin 2003 yılındaki Bruce Nolan'ın hikayesi ile sona erdiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz! Macera, ilk filmde kendini beğenmiş gazeteci olarak tanıdığımız Evan'ın hikayesi ile devam ediyor... Gazeteciliği bırakmış ve siyesete atılmış olan Evan, bu uğurda tüm yaşamını değiştirmiştir. Evini Buffalo'dan Virginia'ya taşımış ve kendisine yeni bir çevre edinmiştir. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir ziyaretçinin karşısına çıkması ile hayatı birden ilginç bir yol alır. Tanrı, insan kılığında karşısına gelerek Evan'dan Nuh'un gemisinin bir benzerini inşa etmesini ister. Bu ilginç istek sonrası işe koyulan Evan'ın garip tavırları, başta ailesi olmak üzere herkesin dikkatini çekecektir. Bruce Almighty - Aman Tanrım'ın devam filminde Kırk Yıllık Bekar'ın mahçup yıldızı Steve Carell başrolde..."} +{"text":"Üniversiteli iki arkadaş Paxton ve Josh, yaz tatilinde Avrupa turuna çıkarak unutulmaz ve deli dolu bir tatil yaşama peşindeler. Amsterdamda tanıştıkları bir adam, kendilerine Slovakyada harika kadınların bulunduğu söyler. Bedavaya istedikleri fantezileri yaşayabilecekleri bir yerin adresini verince, yolda tanıştıkları İzlandalı Oliyi de aralarına alarak hayatları boyunca hatırlayabilecekleri ve anlatabilecekleri bir macera peşine düşerler. Hedeflerine ulaşan gençler kendilerini güzel kadınlarla dolu bir cennet içinde bulurlar. Her şeyin bu kadar kolay ve harika olmasından şüphelenmelerine rağmen kendilerini eğlenceye vuran gençler, kısa sürede aslında bunun bir tuzak olduğunu ve kendilerinin de kurban olduklarını anlayacaklardır. Korku sinemasının genç isimlerinden Eli Rothun Quentin Tarantino ve Takashi Miike desteğiyle beyazperdeye taşıdığı Otel korku sinemasının umut vadeden yapımlarından. Slovakyada büyük tepkilere yol açan filmin en ilginç yanı, karakterlerin, hikayenin yaşandığı ülkenin dili olan Slovakça yerine, filmin çekildiği ülke olan Çek Cumhuriyetinin dili Çekceyi kullanıyor olması."} +{"text":"Dört New York polisi tuzağa düşürülerek öldürülünce, tüm teşkilat alarma geçer. Serbest dolaşan bir polis katili varken ve tüm gözler bu davaya çevrilmişken, Manhattan Polis Şefi Francis Tierney, Sr. dedektif oğlu Ray Tierneyden davayı yürütmesini ister. Ray yitirilen polislerin, ağabeyi Francis Tierney Jr. ve kayınbiraderi Jimmy Eganla omuz omuza çalıştıklarını bildiği için davayı isteksizce kabul eder. Dava işlerin trajik ölçüde ters gittiği rutin bir uyuşturucu baskını gibi görünse de, Ray, derinlere indikçe birilerinin uyuşturucu tacirlerini polislerin gelmekte olduğuna dair uyarmış olması gerektiğini fark eder. Bunu içerden biri yapmış olmalıdır. Daha da kötüsü, ipuçları en olamayacak yöne işaret etmeye başlar: Kardeşine ve kayınbiraderine. Sorular yükseltildikçe, dava, aile üyelerini aileye sadakat ile teşkilata sadakat arasında seçim yapmaya zorlar."} +{"text":"2 Temmuz'da dünyanın her yerindeki komünikasyon sistemleri, tuhaf bir atmosfer olayı sonucu bozuluverir. Hemen sonrasında silahlı kuvvetler tarafından, devasa nesnelerin dünyaya doğru yaklaşmakta olduğu açıklanır. İlk başta meteor olduğu düşünülen cisimlerin esrarengiz uzaylıların kumandasındaki dev uzay gemileri olduğu ortaya çıkar. Uzaylılarla her türlü iletişim denemesinin başarısız olmasının ardından, şimdi kablo teknisyenliği yapan eski bilimadamı David Levinson, uzaylıların bir günden daha kısa süre içerisinde dünyanın önemli noktalarına büyük bir saldırı gerçekleştireceğini farkeder. Temmuz'un 3'ünde, uzaylılar gerçekten de New York, Los Angeles ve Washington'a saldırı düzenlerler. Hayatta kalanlar konvoylar halinde Area 51 adındaki, hükümetin tuhaf test alanına doğru yola koyulurlar. Dedikodulara burası ordunun kendi başına ele geçirdiği bir uzay gemisini de barındırmaktadır. Hayatta kalanlar uzaylılarla savaşmak üzere bir plan yaparlar. 4 Temmuz tüm insanlığın kurtuluş için savaşacağı gün olacaktır."} +{"text":"Çin... son derece zalim olan bir hanedanlık, son dönemlerini hüküm sürmektedir. Ağıza alınmayacak kötülükler, karanlık sırlar ülkenin karanlık sokaklarını kaplamıştır. Artık herşeyin su yüzüne çıkma vakti gelmiştir. Tutukluluk mührü artık kırılmıştır. Güçlerini doğadan olan Blizzard, Whirlwind, Firebrand ve Earth Mover dörtlüsü dünyaya salıverilmiştir. Amaçları efendilerinin yeniden gücünü toplamasını sağlayacak beş sihirli yüzüğü bulmaktır. Onlara karşı durabilecek tek bir kişi vardı: Demir Adam. Çin'in en yüksek dağının zirvesinden Atlantik Okyanusu'nun derinliklerinde hala aktif olan volkanın kalbine yolculuk yapacak ve bu acımasız yaratıklara son teknoloji ürünü giysinin yardımıyla dünyayı dar edecektir. Peki Tony Stark'ın kostümünün marifetleri kazanmasına yetecek midir? Kadere karşı gelinebilir mi? Yoksa artık çok mu geç?"} +{"text":"Orta yaş krizinin buhranları ile boğuşan Lipton çifti, sürekli olarak birbirleri ile didişmektedirler. New York'un sıradan ailelerinden biri gibi sürdürdükleri yaşamları, ev, iş ve arkadaşları arasında sürüp gitmektedir. Alt katlarına taşınan yaşlı bir çiftle tanışmalarının üzerinden bir hafta geçmeden yaşlı kadının ölmesi, Carol'da bir türlü engel olamadığı paronayaların gelişmesine neden olur. Yaşlı adamın şüpheli bulduğu davranışlarından tedirgin olan Carol, Sherlock Holmes misali dedektifliğe soyunur. Larry'nin, bu konuyu fazla abarttığı konusundaki uyarılarının hiçbirini dinlemeyerek delil peşinde koşan ikili, kendilerini tam bir cinayet komedisinin ortasında bulurlar. Woody Allen'ın kendine has üslubu ile harmanlayıp, en baş aktrislerinden biri olan Diane Keaton'la başrolü paylaştığı bu eğlenceli cinayet komedisi, Woody Allen klasiklerinden keyif alanların kaçırmaması gereken bir çalışma!"} +{"text":"Amerika'nın tarihini değiştiren toplumsal bir hareketin çıkış noktası, Woody Harrelson ve Sissy Spacek destekli, Oscar'lı Charlize Theron'un güçlü oyunculuğu ve Whale Rider / Balina'nın Sırtında filminin yönetmeni Niki Caro ile beyazperdede can buluyor. Başarısız evliliğinden sonra baba ocağına dönen Josey, bakması gereken iki çocuğunu düşünerek bölgenin en büyük istihdam kaynağı olan demir madenine çalışmak üzere başvurur. Josey, bedensel direnç gerektiren bu işe hazırlıklıdır ama erkek egemen bu ortamda, çalışma arkadaşlarının kendine ve kadın madencilere sindirme ve tacizine dayanamaz ve baş kaldırır. Sesini yükseltmesi, sadece gücü elinde tutanların değil, gerçeği duymak istemeyen toplumun, davranışını onaylamayan ailesinin ve korkan kadın iş arkadaşlarının tepkisiyle sonuçlanır. Tüm bu zorluklara rağmen Josey, yalnız kalmak pahasına bir avukatı ikna eder ve madencilik şirketine karşı Amerika'yı sarsan bir cinsel taciz davası açar."} +{"text":"Bill mutsuz bir adamdır. Bir banka sahibinin kızı olan Jess ile evlidir. Bill bankada çalışıyor gözükse de karısı Jessin babası tarafından finanse edilmektedir. Hiçbir uğraşısı olmaması ve can sıkıntısı yüzünden sürekli şekerlemeler yemekte ve bu yüzden de giderek daha çok kilo almaktadır. En büyük hayali ise, karısının babasından bağımsız yapabileceği bir iş ve özgür bir hayat kurmaktır. Bir çörek, tatlı bayiliği almayı düşünür. Tam bu sırada karısı Jess tarafından terkedilir ve hayatı daha da kötüye gitmeye başlar. Bu zor günlerde bir öğrenciye rehberlik ederek geçimini sağlamaya çalışır. Önceleri hiç sevmediği bu iş, daha sonra kendi hayatını da yoluna sokmasına yardım edecektir. Artık gerçekten hayalleri peşinden koşmaya hazır bir insan olacaktır."} +{"text":"Unutulmaz klasik Kırmızı Başlıklı Kız'ı bilmeyen yoktur. Büyükannesine yemek götürmek için ormanın içinde giderken kötü kalpli kurtla karşılan küçük kız onun oyunlarına kanar ve eve geldiğinde büyükannesinin kılığına girmiş kurtla \"Senin gözlerin neden bu kadar büyük?\" diye başlayan o çok bildik konuşmaları yapar. Ama bu son model masalda işler tamamen değişiyor. Granny'nin ormanında işlenen suçların zanlısını bulmak için kolları sıvayan polis ve dedektifler şaşırtıcı sonuçlarla gerçek suçlu kim sorusuna yeni bir cevap bulmaya hazırlanıyorlar. Ne kırmızı başlıklı kız göründüğü kadar saf ve masum ne de büyükanne kendi halinde ihtiyar bir kadın... Yoksa kurt tamamen yanlış anlamalar yüzünden mi gerçek suçlu sanılıyor? Bütün bunların cevabı Kırmızı Başlıklı Kız'ın animasyon filminde saklı."} +{"text":"İlk iki filmin başarısı sayesinde 3 milyon dolarlık bütçeye ulaşan qatsi üçlemesinin son filmi Naqoyqatsi, ilk iki filmdeki basit teknolojilerden arınmış ve özel efektlerle, orkestra müzikleriyle desteklenen yeni görüntüleriyle küreselleşmenin yarattığı vahşiliğin altını çiziyor. Savaşın ve şiddetin kalelerine imgeler yardımıyla saldıran Naqoyqatsinin; hergün benzerleri televizyonlarda yer bulan görüntüler yardımıyla yarttığı eleştiri, modern dünya ve doğa arasındaki çelişkinin zaman içinde nasıl bir değişim ve dönüşüm sürecine uğradığını göstermesi bakımından önemli. Şiddetin sokaklarda, video salonlarında ve medyadaki tezahürü, Naqoyqatsinin kendi kendini sorgulatmasına da neden oluyor. Qatsi üçlemesinin ilk filmini Coppola, ikinci filmini Lucas ve son filmini de Soderbergh finanse etmiştir. 20-25 yıllık bir çalışmanın kendi içinde geçirdiği evrimi ve yaşadığı çelişkiyi göstermesi bakımından Naqoyqatsi; Powaqqatsi ve Koyaanisqatsiyi izlemiş olanların asla kaçırmaması gereken emek dolu bir çalışma."} +{"text":"Vikinglerin Amerikanın keşfinden 600 yıl önce bu topraklara ayak basmasını gösteren harap olmuş bir gemi sahnesiyle başlıyor. Bu gemiden kurtulan bir çocuk yerli Amerikalılarca büyütülür. Çocuk zaman zaman rüyalarında bu keşfin önderi olan babasını ve onların yerli halka yaptığı katliamı görmektedir. Çocuk yerli halkça büyütülür;lakin çok da kendilerindenmiş gibi kabullenilemez. Bu arada Vikinglerin bir istilası daha gerçekleşir ve çocuğu büyüten kabile vahşi Vikingler tarafından yok edilir. Buradan kurtulan kahramanımız onlara karşı şiddetli bir mücadeleye başlar. Bir ara esir alınmasına karşın bilge kızılderili liderin sözlerine uyarak onları kendi güçleriyle mağlup etmeyi bilecektir. Doğduğu ancak vahşetin timsali bir milletten değil de kanını taşımadığı ancak kabullenilebilir değer yargıları taşıyan bir milletten olmayı tercih eder."} +{"text":"Soğuk Savaş döneminde Ruslara saldırmak için bahane aramakta olan çılgın general Jack D. Ripper, Rusların \"Amerikan halkının vücut sıvılarını kirlettiği\" gerekçesiyle SSCB'ne sürpriz bir nükleer saldırı yapmaya karar verir. Nükleer silahlarla yüklü bir Amerikan uçağı Rus sınırına yakın bir bölgede Soğuk Savaş döneminin tipik devriye uçuşlarından birini yapmaktayken mürettebat Ripper'dan SSCB'ne saldırı emrini alır. Bu esnada Amerikan Başkanı Pentagon'daki danışmanlarıyla bir toplantı yaparak durumu değerlendirir. Savaş yanlısı general Turgidson bu durumun Komünizmle hesaplaşmak için güzel bir fırsat olduğu görüşündedir. Fakat Rus büyükelçisi DeSadesky Amerikan makamlarına Rus savunma teknolojisinin geldiği son noktanın ürünü olan \"Doomsday Device\"dan bahsettiğinde ve Başkan'ın danışmanlarından eski Nazi bilimadamı Dr. Strangelove buluşun varlığını onayladığında durum daha da tehlikeli bir hal alır; \"Doomsday Device\", SSCB'ne yapılacak herhangi bir nükleer saldırıda dünyadaki tüm canlıların yok olmasını sağlayacak bir karşı tehdit silahıdır... Dr. Strangelove, Soğuk Savaş döneminin en gerilimli ve buhranlı döneminde, Küba krizinin hemen sonrasında, \"Nükleer Çağ\"ın başlangıcında Amerika ve SSCB arasındaki gerilime dair mizahi bir yaklaşım getirebilmesiyle Stanley Kubrick'in kariyerinin ve söz konusu dönemin en cesur yapıtlarından biri olarak kabul ediliyor."} +{"text":"Engelli müzisyenlerden oluşan bir rock grubu davulcu aramaktadır. Ünlü olmalarına çok az kalmıştır, aradıkları davulcuyu da bulduklarında hızla yükseleceklerdir. Başarılı ve düzenli bir yazar gruba katılmaya karar verir. Davul olayına çok hakim değildir fakat grubun bir parçası olmak istediğini fark eder. Grup toplandıktan sonra çalışmalar başlar. Fakat müzisyenlerin egzantrik tavırları ve başlarına gelen fantastik olaylar müziklerinden çok daha sert ve çarpıcıdır. Belçikalı yönetmen, filmini ülkesinin en sıradışı yazarı olan Herman Brusselmans'ın kitabından uyarladı. Punk'ın \"Gelecek Yok\" sloganını örnek alan film izleyiciyi şaşırtmayı başarıyor. \"Geriye saran\" sahneler, tavanda yürüyen kahramanlar, sert konserler ve daha bir dolu şey bu \"gürültülü\" filmi orijinal yapıyor."} +{"text":"Evlenmeye karar vermiş çiftimiz Janet ve Brad, yağmurlu bir gecede yollarını kaybedince kasvetli bir şatoya sığınırlar. Şatonun sahibi ise Transeksüel Gezegeninden gelmiş travesti Dr. Frank-N-Furterdır. Tam da o gece Dr., kendisi için Rocky Horror adında bir aşk kölesi yaratma projesini açıklar. İkilinin yaşayacakları çılgınlıklarla dolu o gece, bu mutlu ideal çiftin bastırılmış tüm duygularını ortaya çıkaracaktır. Artık kült bir film olmaktan bile çıkmış ve fenomen haline gelmiş The Rocky Horror Picture Showun dönem dönem bazı sinemalarda ve tiyatrolarda yapılan interaktif gösterilerinde filmi izlemeye gelen seyircilere istedikleri gibi özgür davranma şansı tanınır. Filmin kendisinden bile daha popüler hala gelmiş bu interaktif şovlar sırasında, istedikleri kıyafetle ve makyajla gösteriye gelen seyirciler filmin diyaloglarına, şarkılarına eşlik etmekten meşhur Time Warp dansını yapmaya kadar bir dizi aktivite gerçekleştirirler. Geceyarısı filmleri arasında en fazla izlenen filmlerden biri olan The Rocky Horror Picture Show, müzikleri ile de adından söz ettirmiş çılgın, sınırları olmayan bir müzikal."} +{"text":"2001: Bir Uzay Destanı (İngilizce: 2001: A Space Odyssey), 1968 yılında Stanley Kubrick tarafından yönetilen bilim kurgu filmi. Senaryosu Kubrick ve ünlü bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke tarafından kaleme alınmıştır. Film insan evrimi, teknoloji, yapay zeka tematik unsurlarını işler ve bilimsel gerçekliği, öncü görsel efektleri, provakatif belirsizliği ve bazı yorumculara göre içerdiği gerçeküstü betimleme, geleneksel anlatım teknikleri yerine sessizlik ve asgari düzeydeki karşılıklı konuşmaları ile ün yapmıştır. Gösterildiğinde aldığı çeşitli eleştirilere rağmen, günümüzde 2001: Bir Uzay Destanı eleştirmenler ve izleyiciler tarafından yapılan en iyi filmlerden biri kabul edilmektedir. Dört Oscar adaylığı aldı ve görsel efetkler Oscarını kazandı. 1991 senesinde Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından \"kültürel, tarihi veya estetik açıdan önemli\" addedilerek, kütüphanenin Amesrikan Ulusal Film Kayıt defterine alındı. -vikipedi-"} +{"text":"Sadece 25.000 $ maliyetle çekilmiş olmasına rağmen yapımcılarına milyonlar kazandırmış bu Herschell Gordon Lewis filminde, tuhaf şeyleri insanlara temin ederek adını duyuran Mısırlı catering şirketi sahibi Fuad Ramses'in son müşterisi kendisinden unutulmaz bir şölen hazırlamasını ister. Kafayı Mısırlı bir tanrıça olan Iştar'ı hayata döndürmekle bozmuş olan Ramses kanlı şölen öncesi malzemeleri toplamaya başlar. Buna göre, şehrin çeşitli yerlerinde yaşayan yalnız kızları parçalarına ayırması gerekmektedir. Fuad Ramses'in bu işte en büyük sıkıntısı yeteri miktarda kadın bulup onları doğramaktır ki;peşindeki dedektiflerin basiretsizliği ve kadın bolluğu nedeniyle bunda aslında pek de sıkıntı çekmeyecektir. Genç kadınları doğrayıp, fırınlayıp standart bir catering operasyonu sırasında olan bitenden habersiz konuklara yedirdiğinde bu operasyonu tamamlayacağına inanmaktadır. Şehirde başlayan terör, herkesi sapık katilin yakalanması için alarma geçirir. Bunlardan biri de polis dedektifi Frank 'tir. Fakat Frank, Ramses'in son hedefinin sevgilisi Dorothy olduğundan habersizdir. Ishtar'ın dünyaya geri dönmesi için sadece son bir adım kalmıştır..."} +{"text":"Ses mühendisi Sato ve profesyonel medyumluk yapan Junko orta yaşı çoktan aşmış evli bir çifttir. Evliliklerinde bir heyecan kalmamış, günlük rutinleri içinde boğulmuş, birer bitkiden farksız bir hayat sürmektedirler. Günlerden bir gün küçük bir kız kaçırılır. Hiçbir delil bulamayan polis son çare olarak bir medyuma başvurmaya karar verir. Tabii ki Junkoya gelirler. Bu arada Sato rüzgarda ağaç dallarının çıkardıkları sesleri kaydetmek için ormana gider. Ormanda kendisini kaçıran adamın elinden kurtulan küçük kız kaçmaya başlar. Satonun arabasını görür. Açıkta duran büyükçe bir hardcase çantanın içine girer. İşini bitiren Sato arabasının yanına döner. Küçük kızı farketmez. Eşyalarını toplar, kızın içinde olduğu çantayı kilitler, evine döner. Junko psişik gücünün yardımı ile kızı çantanın içinde bulur. Polise haber vermeden önce durumdan faydalanmaya karar veren çift kızı saklar. Yapılan plan yolunda gitmez, Sato kızı yanlışlıkla öldürür. Şimdi ellerinde kurtulmaları gereken bir ceset ve kendilerine huzur vermeyen bir hayalet vardır. Sato ve Junkonun uzun zamandır monoton bir rutine binen hayatları bir anda renklenmiştir."} +{"text":"Regensburg, Oberpfalz bölgesinde bir şehir: Garnik, artık neredeyse kör olan annesine bakmaktadır. Babası, burada, memleketinden çok uzak topraklarda ölmüş ve burada gömülmüştür. Garnik rüyasında vatanı Ermenistanda bir define olduğunu görür. 10 yıldan beri ailece Almanyaya iltica etmeye çalışmaktadırlar. Mahkemelerinin sonuçlanmasına çok az kalmıştır. Garnikin ağabeyi Areg Münihde hukuk okumaktadır. Alman bir kız arkadaşı vardır ve bütün hayali yönetmen olmaktır. Hayalini gerçekleştirmek için film okuluna başvurur. Ama annesi ağabeyini hep geçmişine geri döndürmeye çalışmaktadır. Annesinin isteği ağabeyinin Ermeni bir kızla evlenmesidir. Areg kendi içinde kimlik çatışması yaşamaya başlar. O, yeni vatanına ayak uydurmak istemekte, geçmişe saplanıp kalmak istememektedir. Annesine saf altından Oscar kazanacağına dair söz verir; hatta daha da inandırıcı olması için arkadaşlarıyla beraber annesine sahte bir Oskar Töreni düzenlerler. En sonunda sığınma hakları kabul edilir ve Areg ağır hasta annesi ve kardeşiyle Ermenistana gider. Garnikin daha önceden rüyasında gördüğü hazineyi orada bulurlar!"} +{"text":"Güzel bİr kadın olan Raina Mavias aynı zamanda acımasız bir katildir. Gizli intikamı uğruna etrafındaki suç çetelerinin üyelerine adeta ölüm saçmaktadır. Los Angelesta iki suç şebekesinin patro-nunu hançeriyle kesip öldürmesinden sonra ortalık iyice karışır ve mafya arası dengeler alt üst olur. Bunun üzerine Yunanlı zengin ve emekli bir suç baronu olan Virgil Vadalos, yanına çağır-dığı dedektif Becke, Rainanın kaçak yaşayan bir Rus olduğunu ve ona bütün İmkanları kendisinin sağladığını anlatır. Beckten polise duyurmadan ve kimseye haber vermeden genç kadını bulup, kendisine getirmesini ister. Dişi bir katil, ona tutkun, evli bir mafya lideri ve satın alınmış bir dedektifin entrikalarla dolu dünyasında yaşanan amansız mafya hesaplaşmaları."} +{"text":"Dünya sinemasının en önemli yönetmenlerinden Godard'ın filmleri arasında çok önemli bir yere sahip olan Erkek ve Dişi, politikayla ilgilenen genç bir erkek ile pop müzikten başka birşeyle ilgilenmeyen genç bir kadın arasındaki çekingen ilişkiyi anlatır ve her ikisi açısından da cinselliği sorgular. Film bu sorunu, erkeğin ikilemi olarak ele alır. Paul, parti politikasının erkeksi dünyası ile pop kültürü ve tüketimin dişi dünyası arasında sıkışıp kalmıştır. Bu iki dünyanın olumlu yönlerini birleştirme çabası içindedir Paul askerliği bitince, Paris'e döner. Yeni tanıştığı Madeleine ona çalıştığı dergide bir iş bulur. Madeleine şarkıcı olmak istemektedir. Paul ve arkadaşları ise zamanlarının çoğunu, politikayla ilgilenerek geçirirler. Dünyanın bir çok bölgesindeki siyasi olayları takip etmektedirler. Paul kaldığı evden çıkarılınca, Madeleine'in yanına taşınır"} +{"text":"1950'lerin Welton Akademisi ciddi, disiplinli ve akademik çevrelerde saygınlığı yüksek olan bir okuldur. Okul yönetiminin muhafazakar ve ortodoks tavırları okulu öğrenciler için sıkıcı ve bunaltıcı bir yer haline getirmektedir. Fakat yeni İngilizce öğretmeni John Keating'in okula atanmasıyla çok şey değişecektir... Keating öğrencilerine ders kitaplarını yırtıp atmalarını, kalıplaşmış düşünce şekillerinden uzaklaşmalarını ve hayatlarını dolu dolu yaşamalarını öğütlemesiyle okulun statükocu tavrına son derece zıt bir profil çizmektedir. Öğrencilerini şiir ve nitelikli edebi yapıtlarla tanıştıran Keating onların pek çoğu üzerinde derin bir etki yaratır ve onların geleceğe dair hayallerinin şekillenmesini sağlar. Elbette Keating'in yaklaşımının okul yönetimi tarafından farkedilmesi ve üstüne gidilmesi uzun sürmeyecektir. Fakat okul müdürü Nolan Keating'i okuldan uzaklaştırma kararı aldığında hayatlarını değiştirdiği öğrencileri Keating'i savunmak için harekete geçerler. 1989'da dört dalda Oscar'a aday olan Ölü Ozanlar Derneği, Tom Schulman'a En İyi Senaryo ödülünü getirmişti."} +{"text":"Farnborough Havacılık Fuarı sırasında, bir Mirage 2000 model uçak, gösteri uçuşu sırasında kaybolur. İki yüzbaşı, Antoine Marchelli ile Sebastien Vallois arama göreviyle hemen uçağın radardan kaybolduğu alan olan Kuzey Denizi'ne gönderilir. Çok geçmeden Mirage'ın yerini saptarlar: bir Airbus A340'ın altına saklanmış, uçmaktadır. Mirage, savaş konumuna geçer. Tam o anda Marchelli ile Vallois hiç gecikmeden takibi bırakma emri alırlar. Artık çok geçtir. Mirage 2000 Vallois'ya ateş açmak üzeredir. Marchelli, arkadaşını korumak için Mirage'ı vurmak zorundadır. Bu olay, çok büyük bir senaryonun başlangıcıdır. Fransız Hava Kuvvetleri'ne ait bir savaş uçağı, terörist saldırı yapmak için kaçırılmıştır. Senaryonun son sahnesi ise Bastille Günü, Paris semalarında, Champs-Elysees üzerinde aynı iki pilotun, Marchelli ile Vallois'nın da katılımıyla oynanacaktır."} +{"text":"50 yaşındaki Alain, Clermont-Ferrand şehrinde çok ünlü bir şantördür. Bu popüler şarkıcıların sabahlara kadar şarkı söylemediği geceler çok az olmasına rağmen, şehre yeni ve farklı bir hava getiren karaoke fenomeni yüzünden Alain gibi şarkıcıların nesli tükenmektedir. Ve bu yüzden, Alain sahnedeki ömrü gittikçe kısalmasından endişelenmektedir. Bir gece, sahneden seyircilerine serenat yaparken kalabalığın içinden sarışın güzel bir kız görüyor. İlerleyen zaman içinde bu kızla tanışmayı başarır. Marian, Alaina karşı son derece dikkatli davranmasına karşı onun cazibesine karşı koyamaz. Alainnın sesiz direnişini ve insancıl yapısı nihayet hak ettiğini bulur ve ikili bir süre sonra ilginç bir şekilde birbirine yaklaşır. Kader bu ki, Marian, Alainnın arkadaşı Brunonun sahip olduğu gayri menkul şirketinde çalışmaktadır ve Brunonun da Mariana karşı ilgisi vardır. Kariyeri sona ermek üzere olan yaşlı şantör Alainın, güzel Mariana karşı olan ilgisi onu yeniden hayatta bağlar."} +{"text":"Onlar yalnızca başka bir zamandan değil, başka bir ülkeden geliyorlardı... Bir 12. y. y. şövalyesi olan Thibault, sevdiği leydi ile evlenmek üzeredir. Ama pek çok olay buna engel olunca Thibault'un, bir büyücünün yaptığı büyüyle geçmişe giderek olayları düzeltmekten başka çaresi kalmaz. Fakat işler umulduğu gibi gerçekleşmez ve 12. y. y Fransa'sından yola çıkan zaman yolcusu Thibault ve uşağı Andre, kendilerini 21. y. y. Amerika'sında bulurlar. Peki 800 yıllık bir hata sonucunda günümüz Şikago'suna ayak basan iki ortaçağlı ne yapacak dersiniz? Hem ziyaret, hem de ticaret... Birbirini takip eden komik olaylar, onları gelecekteki torunları ile bir araya getirecektir. Ama geri dönmek onlar için çok önemlidir..."} +{"text":"Morgan Sullivan, mutsuz evliliği ve sıkıcı yaşantısını değiştirmek isteyen bir muhasebecidir. Bir gün karşısına DigiCorp isimli şirket için endüstriyel casusluk yapma fırsatı çıkar. Yeni bir kimlik verilen Morgan, çeşitli fuar ve seminerlere katılarak firmalar ve ürünleri hakkında gizli bilgiler toplamaktadır. Bu görevlerinden birinde tanıştığı Rita adlı güzel ve çekici kadın, ona aslında DigiCorp'un sahte görevlerle ajanlarının beynini yıkamakta olduğunu açıklar. Rita, Morgan'ı bir başka ajan olan Frank Calloway ile tanıştırır ve DigiCorp'un rakibi olan Sunways'le çalışması teklif edilir. Artık Morgan, çift taraflı bir ajan olmuştur. Fakat içine düştüğü bu karmaşık durum, hayatını bir kabusa çevirmiştir. Rita ve onun gizemli patronu Sebastian Rooks'un yönlendirmeleriyle son görevini başarabilirse kurtulacağını ummaktadır. Küp yönetmeni Vincenzo Natali'den son derece başarılı bir bilim kurgu. Yönetmen tasarım konusundaki yeteneğini daha da ileriye taşıyor ve her açıdan inandırıcı bir bilim kurgu filmi ortaya koyuyor. Senaryonun da filmin görsel kalitesinin altında ezilmediğini eklemek lazım, özellikle finali gerçekten çarpmayı başarıyor."} +{"text":"Başarısızlığa uğramış bir yakuza olan Yuji, sürgündedir. Taipeide bir çete lideri için tetikçilik yapmaktadır. Darmadağın ve leş gibi bir odada uyurken, eski bir sevgilisi içeri girer ve onun oğlu olduğunu iddia ettiği Cheng adında bir çocuğu başına atıp gider. Bu konu hakkında fazla şey duymak istemeyen Yuji çocuğu sokakta kendi başına bırakır, ama bir süre sonra dayanamaz, onu dairesine alır. Tetikçinin kuyruğundan ayrılmayan Cheng, adeta Yujinin vicdanının ve onur duygusunun somutlaşmış yansımasına dönüşür. Babasının ne iş yaptığını öğrenme arzusundaki Cheng, onu bir işi bitirirken görür. Asıl sorun, öldürmenin insana düşman kazandırmasıdır. Ve Yujinin tek dostu, Internetten anlayan bir fahişe olan Lilydir... Taipeiye sanal bir aşk mektubu sayılabilecek Islak Köpek, bir Miike filmi olduğu için nefret, cinayet ve intikamla dolu: ama kim demiş ki aşk mektupları gül kokmak zorundadır diye?.."} +{"text":"Hindistanın Ramayana destanının kahramanı Hindu tanrıça Sita, kocası Ramayı ormanlarda geçecek 14 senelik bir sürgünde takip ederken Sri Lankalı kötü niyetli bir kral tarafından kaçırılır. Kocasına sadık kalmasına rağmen, Sita birbirinden zorlu sınavlardan geçirilir. Sita Blues Söylüyorde yönetmen Nina Paley, Sitanın hikayesi ile kendi hikayesi arasında ortak bir noktadan yola çıkmış. Bir proje için Hindistanda bulunan kocası evliliklerini bitirmeye karar verir ve bunu Ninaya bir e-postayla bildirir. Bu Hindistan destanının yapımı beş yıl süren bu harika animasyon yorumunda, Hint aksanıyla İngilizce konuşan üç şamatacı gölge kuklası, hem Ramayananın geniş bir coğrafya üzerindeki etkisinin, hem eski bir trajedinin, hem de çağdaş bir komedinin anlatıcılığına soyunuyorlar. Paley bu ilk uzun metraj filminde, farklı hikaye anlatım tarzları ve görsel stilleri birleştirerek, Ramayana destanının son derece eğlenceli, bir o kadar da dokunaklı bir versiyonunu yaratıyor. 1920lerin caz vokalisti Annette Hanshawın müziklerine, yüzlerce karakter muhteşem koreografilerle eşlik ediyor: uçan maymunlar, kötü ruhlu canavarlar, tanrılar, tanrıçalar, savaşçılar, bilgeler ve kanatlı göz küreleri. Hakikatin, adaletin ve eşitlik için feryat eden bir kadının hikayesini anlatan Sita Blues Söylüyor, Anlatılmış En Büyük Ayrılık Hikayesi sloganını fazlasıyla hak ediyor."} +{"text":"Remy asık suratlı, müzik kariyerinde hiçbir yere varamayan, eşi Martine'le olan sekiz yıllık evliliği çökmeye başlamış biridir. Martine bir araba kazasında ölür ve Martin'in 14 yaşındaki kızı Marion babasının yanına taşınmaktansa Remy'nin yanında kalmayı istemektedir. Remy bu fikri beğenir: Marion'u sevmektedir, onu kendisi yetiştirmiştir ve Marion ona duygusal bir sorumluluk getirmektedir. Marion'un babası bu duruma itiraz eder, ama Marion çok isteklidir ve sonunda babası mecburen yumuşar. Marion kısa süre sonra Remy'ye onu çekici bulduğunu, artık kendisnin de \"bir kadın\" olduğunu ve neden sevgili olamayacaklarını sorar. Remy bu teklif karşısında dehşete düşer, ancak Marion'un babasıyla geçirdiği Noel sırasında Marion'u özlediğini fark eder. Sevgili olsalar ne olur? Ya sonrası? Ya Remy'den daha yaşlı bir kadın bu tabloya girerse? Çeviri: afelka"} +{"text":"Yıl 1183. Her modern-zaman politikacısı gibi, Britanya'nın Kralı 2. Henry de, karısını balolara götürmeyi ve onu halka teşhir etmeyi yalnızca zaman zaman faydalı bulur. Henry'nin uzak bir kalede sürgündeki kraliçesi Eleanor, Henry'ye ve üç oğluna, bir aile toplantısında katılmak için davet edilir. Bu şekilde Henry, İmparatorluk'un birliğini güçlendirmeyi ve güç dengelerinin Eleanor'a ya da üç oğlundan birine kaymasını engellemeyi ummaktadır. Diğer yanda da Kral'ın gücüne imrenmekte olan metresi Prenses Alais ve prensesin erkek kardeşi Fransa Kralı Philip vardır. Henry'nin bütün bu çabalarına rağmen, Eleanor başarılı bir şekilde, aileyi yeniden bir araya getirir. Bunu yaparken de yalnızca kendi gücünü yeniden garantilemekle kalmayacak, ölümünden sonra bile bu gücün yaşamasını sağlayacaktır. Çeviri: babelfish"} +{"text":"Gazete muhabiri Edward Malone Gladys Hungerford'a evlenme teklif eder, ancak Gladys yalnızca meziyetleri olan tanınmış bir eylem adamı ile evlenebileceğini açıkça söyler. Bunun üzerine Malone gazetedeki patronundan kendisine serüven yaşayabileceği heyecanlı ve aktif bir görev vermesini ister. Patronu da ona yakında \"kayıp bir dünya\" ya keşif seferi düzenlemeyi planlayan Profesör Challenger ile bir röportaj yapması için görev verir. Profesör Challenger 'ın kendisi gibi bilim adamı olan arkadaşlarından biri söz konusu bölgede mahsur kalmıştır, kızı Paula White ise kaçarak Londra'ya dönebilmiştir. Dinozorların varlığının tek canlı tanığı odur. Malone Profesör'ün Güney Amerika'ya yapacağı keşif gezisi için oluşturduğu ekibe dahil olur. Ekipte ünlü avcı John Roxton da vardır. Geziyi Malone'un gazetesi finanse edecektir. Ekip Amazon ormanlarının derinliklerindeki ücra ve izole plato 'ya ulaştığında burada tarih öncesi çağlardan kalma dinozorların ve maymun-adamların yaşadığını görürler. Hayatlarını zor kurtarırken beraberlerinde bir brontozor 'u da londra 'ya getirmeyi de başarırlar. Burada zincirlerinden kurtulan yaratık şehri teröre boğar, binaları köprüleri yıkar ve denize ulaşarak özgürlüğüne doğru yüzer. Malone ise yeni sevgilisi Paula White ile evlenir."} +{"text":"1904 yılında Dublin'de James Joyce, Galway'den yeni gelmiş bir otel hizmetçisi olan Nora Barnacle'ı tavlar. Kız, açık, doğrudan ve özgür karakteri ile oğlanı büyülemiş ve çok geçmeden oğlan, kızı kendisiyle birlikte, oğlanın Berlitz ile işi olduğu Trieste'ye gelmesi için ikna eder. Zaman içinde Nora, James'i fobilerinden kurtarır, onun içki alışkanlığına katlanır, erkek kardeşi Stan'i eve kabul eder ve James Joyce'u, sinema açmayı planladığı Dublin'den İtalya'ya geri getirmek için Joyce'u 'yazı' oyununda yener. Ancak oğlanın cinsel kıskançlığı ilişkiyi tehdit eder ve Joyce, kızı çocuklar ile birlikte Galway'e geri gönderiri. Acaba Jim'in yeşil gözlü canavarını evcilleştirmenin bir yolu var mıdır? Ve, acaba oğlan hikayelerini yayınlatabilecek mi?"} +{"text":"Tarihinde daha önce de pek çok defa olduğu gibi, Polonya düşman komşuları arasında paylaşılmıştır. Yıl 1944'tür, Varşova Alman işgali altındadır ve Varşova Getto Direnişinin beli kırılmıştır. 63 gün boyunca büyük bir cesaretle - tanklara karşı tüfeklerle - savaşmış genç özgürlük savaşçılarından pek çoğu Almanlar tarafından sınır dışı edilen binlerce Polonyalı sığınmacının arasına saklanıp ülkeden kaçar. Kaderleri henüz belirsizdir. Varşova harabe halindedir. Kaçınılmaz ayrılıklarından önce, Wiska, Marcin'e, ona aşklarını hatırlatacak bir hatıra verir: ortasına küçük, taçlı bir kartal işlenmiş bir yüzük - bağımsız ve birleşik Polonya'nın simgesi. Ümitsiz bir yalnızlığa hapsolan Marcin'i Janina kurtarır. Janina'nın Marcin'e duyduğu karşılıksız aşk şiddetini hiç yitirmez fakat aşkı, Janina'nın sonunu getirecek, Janina'nın tek suçu Marcin'i sevmek olacaktır. Polonya sinemasının büyük ustası Andrzej Wajda, ülkesinin siyasi ve toplumsal dönüşümlerine e��ildiği filmleri arasında özel bir yere sahip olan Kartal Taçlı Yüzük'te, İkinci Dünya Savaşı sırasında işgal altındaki Polonya'da filizlenen direniş hareketlerinin, Demir Perde sansürü altında ismi telaffuz edilmeyen cephelerinin öyküsünü beyazperdeye taşıyor."} +{"text":"Sıradan bir muhasebeci olan William Archerın düzenli bir hayatı, orta sınıf bir yuvası ve görünürde sevgi dolu bir eşi vardır. Uzun mesai yaptığı bir gece araba kazası geçirmiş yaralı bir adama yardım eder; fakat bu iyilik cezasız kalmayacaktır. Adam iki FBI ajanı tarafından hastanede öldürülür. Durumdan habersiz olayın şokunu yaşayan William, üstü başı kanlar içinde eve döndüğünde, görünürdeki bu düzgün hayatını alt üst edecek bir manzarayla karşılaşır. Eşi kendisini, patronu ile aldatmaktadır. Üzüntü ve hayal kırıklığı ile tekrar arabasına atladığında yolu küçük bir lokantaya düşer. Orada güzel garson Elle ile tanışır ve aralarında tarifi zor bir bağ oluşur. Ama genç adamın bilmediği bir şey vardır. İki FBI ajanı şimdi de kendisinin peşine düşmüştür. İyilik yapmaya çalışırken kendisini ve sevdiklerini tehlikeye attığını anlayan William, zor bir hayatı olan Ellei de yanına alarak kaçmaya başlar. İkisinin de kurtuluşa ve birlikte yeni bir yaşama ihtiyacı vardır."} +{"text":"Antartika'da buzlara gömülü garip bir piramit bulunur. Milyarder bir iş adamı, bilimadamları ve maceracılardan oluşan bir ekip kurarak olayı araştırmaya başlar. Ekip piramite geldiğinde, kıtanın aslında iki uzaylı ırkının savaş alanı olduğunu farkederler. İnsanlık yokedici tarafları olan savaşın ortasında kalmıştır. Sinema tarihinin iki korkutucu uzaylı ırkını konu alan film serilerinden sonra, bu kez iki ırk aynı filmde buluşuyor. İki türün birleştirilmesi fikri, Dark Horse tarafından yayınlanan çizgi roman serisiyle ve daha sonra da bundan türetilen bilgisayar oyunlarıyla denenmiş ve oldukça ilgi görmüştü. Filmin başarılı olması durumunda henüz sadece düşünce aşamasında olan Alien ve Predator serilerine birer film daha eklenmesine yol açabilir."} +{"text":"Farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda insanlar hayat, müzik, sinema gibi konularda sohbet ederler. Fazla ortak noktaları olmayan bu insanların tek ortak paydası ise sigara ve kahvedir. Bazıları her ikisine de bağımlıdır, bazıları nefret eder, ayrıca bırakmaya çalışanlar, başlamayı düşünenler de eksik değildir. Hepsi birbirinden ilginç kısa filmler, kimi zaman son derece eğlenceli kimi zaman da beklenmeyen bir hüzün barındırmaktadır. Yönetmen bazılarında ciddi ciddi sigara ve kahvenin felsefesini yapmayı da ihmal etmez. Jim Jarmusch, Amerikan Bağımsız Sineması'nın en heyecan verici isimlerinden biri. 2003 tarihli filmi birbirinden güzel kısa filmlerden oluşuyor. Bazıları eski tarihli olduğu için özellikle yönetmenin takipçileri tarafından çoktan kült statüsüne alınmıştı. Yönetmen bu konsept üzerine yeni kısa filmler de çekti ve hepsini bir uzun metraj gibi önümüze koydu. Her ne kadar birbirinden farklı filmlerden oluşsa da, onu tek bir film gibi de kabul edebiliriz. Hepsi kahve ve sigara gibi önemli iki ortak noktaya sahip ve birbirlerine bolca gönderme yapmayı da ihmal etmiyorlar. Roberto Benigni, Steve Buscemi, Iggy Pop, Tom Waits, Cate Blanchett, Alfred Molina, Steve Coogan, GZA, RZA ve Bill Murray gibi oyuncuların neredeyse hepsi kendisini canlandırıyor filmlerde. Birden çok izlemek isteyeceğiniz, kahve ve sigara üzerine yeniden düşünmenizi sağlayacak, son derece esprili, zekice ve özellikle son kısa filmin etkisiyle hüzünlü bir proje. Etkisi ve tadı ancak izlendiği zaman anlaşılabilecek filmlerden birisi."} +{"text":"Bir sigorta müfettişi olan John Trent, yeni ve farklı bir iş alır. Bu seferki uğraşı, belli ki her zamankilere benzemeyecektir. Zira kaybolan korku yazarı Sutter Cane'i bulması istenir. Ancak Cane'in son romanı 'Çılgınlığın Ötesinde'yi okuyan herkesin başına 'garip olaylar' gelmektedir. John da bu durumu araştırmak üzere kitaba kaynaklık yapan kasabaya gider ve... John Carpenter'ın Stephen King'e saygı duruşunda bulunduğu eseri, aslında yönetmenin tarzında bir 'film içinde film' olarak görülebilir. Zira bir anda kitabın içinde yaşananların gerçek olmasıyla ya da bilinçaltını açığa çıkarmasıyla gelişenler anlatılıyor esasen. Ancak ana karakter kasabaya varıp 'lanetli kasaba' motifi aktif hale gelince, devreye kitsch efektler giriyor. Böyle olunca da 'mesafe'sini ve 'soğukkanlılık'ını kaybedip ilginç bir deneme olarak kalıyor film. Ama yine de korku severler için izlenmesi keyifli bir eser olduğu söylenebilir."} +{"text":"Tanımadığın, hatta göremediğin bir düşmana karşı, tam olarak kavrayamadığın nedenlerle savaşmak zorunda kalırsan; seni alaycılığın ve belki de hayatı hafife alışın kurtarır. Körfez Savaşında, hayatında ilk defa gördüğü çölün ortasında, sınırların ufuk çizgisini bile aştığı bu ülkede, er Swoffu ayakta tutan tek şey kesintisiz gönüllülük olacaktır. Körfez Savaşında Amerikalı askerler saç tıraşlarından dolayı kendilerine Kavanozkafa lakabını takarlar. Muhtemelen bu ironik mizah anlayışıyla da korku dolu ruhlarını ayakta tutacaklardır. Amerikan Güzelinin yönetmeni Sam Mendes, Amerikan rüyasını bu kez da ters açıdan değerlendiriyor. Anthony Swoffordun 2003te yayınlanan ve dünyanın en çok satan kitapları arasına giren Jarhedi beyazperdeye uyarlanırken ekibin en büyük avantajı Walter Murch. İngiliz Hastayla ses ve kurgu dallarında Oscara uzanan Murchun Mendese yeni bir soluk getireceğini düşünmek hata olmaz."} +{"text":"Augusten Burroughs, alkolik bir baba ile psikolojik sorunları olan bir annenin kavgaları arasında büyümüş bir gençtir. 14 yaşına geldiğinde annesi babasından boşandıktan sonra, Augusten için annesi bir rol modeli haline gelir. Annesi ise kendini başarılı bir şair zanneden kimlik bunalımı içinde bir kadındır. Oğlunun sorumluluğunu daha fazla kaldıramayacağını düşünen Deirdre, psikatristi Dr. Finch'in isteği üzerine oğlunu Finch'in evine yerleştirir. Deliler arasında büyüdüğünü düşünen Augusten'in fikirleri Finch'in ailesini görünce fikri değişir. Bu çatlak ailenin bir parçası olmakta da pek gecikmeyecektir. Augusten Burroughs'un otobiyografik romanı Elde Makas Koşmak'tan uyarlanan film, bütün oyuncuların başarılı performanslar sergiledikleri, dramla komediyi ustaca harmanlayan başarılı bir yapım. Ayrıca başarılı oyuncu Annette Bening buradaki rolüyle Altın Küre'ye de aday gösterilmişti."} +{"text":"Güzel ve cesur Jo tarafından yönetilen bir fırtına araştırma ekibi, Amerika'nın çeşitli yerlerinde sürekli meydana gelen ani hortum ve kasırgaların nedenlerini araştırmakta ve insanları önceden uyaracak sistemler geliştirmektedir. Grubun eski üyelerinden Bill, bu heyecanlı kovalamacadan çekilmiş ve eski aşkı Jo'nun tam zıttı bir kadınla evlenmek üzeredir. Bill'in icadı olan ve grubun Dorotyh adını verdiği içi hassas algılayıcılarla dolu bir tankın hortumun içine bırakılması gerekmektedir. Grup bunun için Bill'in de yardımını ister. Jo, Bill ve grubun diğer üyeleri, canlarını tehlikeye atarak bir fırtınaya sokularak görevlerini başarmak için ellerinden geleni yaparlar. Hız Tuzağı filmiyle ün yapan, eski görüntü yönetmeni Jan De Bont, bu özel efekt şaheseri filmi Michael Crichton'un senaryosundan sinemalaştırmış. Film, Amerika'da gösterime girdiği ilk hafta, 41 milyon Dolar ile bir rekora da imza atmıştı."} +{"text":"Darfur İçin Söyle bir belgesel değil. Darfurda da çekilmedi. Daha önce gördüğünüz türden bir şey değil. Barselonada, Darfurdaki insanlara yardım amaçlı büyük bir uluslararası pop konseri olan Sing for Darfurun gerçekleştiği gün çekilmiş, hepsi kendi derdinde çeşit çeşit insanı hızla takip eden bir film. Kamera tek planda Barselonanın sokaklarında dolaşıyor ve otuz kadar insanın ve bir köpeğin hayatının anlarını izliyor. Film stilize ve siyah-beyaz çekimleriyle bir yandan kentteki hızı, yoğun hareketi, gürültüyü, ittirmeyi kaktırmayı, unutkanlıkları, dikkatsizlikleri ve körlüğü yakalarken, diğer yandan günlük rutinleri ve havadan sudan muhabbetleri kaydediyor. Bugün Barselonada herkesin Darfur hakkında söyleyecek birkaç sözü var. Ancak Barselonada söylenen bu sözler, yalnızca Barselona-Darfur arasındaki devasa mesafeyi değil, aynı zamanda Barselonadaki yalnızlığı, korkuyu, ırkçılığı ve acizliği de anlatma gücüne sahip. Darfur İçin Söyle kasvetli bir film değil, ama dünyayı içinde yaşanması zor bir yer kılan hallerimize dair soruları, esprili ve kışkırtıcı bir şekilde soran bir film. Hala umursayacak vaktimiz var mı? Nasıl bu kadar kayıtsız olabiliyoruz? Darfurdaki insanlarla ilgilenmemizi sağlayacak duyguları hala içimizde taşıyor muyuz? Film Underworld, The Cure, Yoko Ono gibi grup ve sanatçıların müzikleriyle bezenmiş ve İspanyol folk şarkıcısı Luis Llachın söylediği bir parçayla sürprizli bir şekilde sona eriyor."} +{"text":"Elliot Richards... İyi niyetli bir insan, ama tam anlamıyla sosyal beceriksizlik abidesi, çalışma arkadaşı Allison Gardnerın aşkı ile yanıp tutuşan zavallı bir genç adam. Evet Allison onun hayatta olduğunu biliyor ama hepsi bu kadar. Bir insanın şansı bu kadar kötüyse her şeyi yapabilir. İntihar edebilir, hayatını hiçbir şeyi umursamadan yaşayabilir, her şeyi düzeltmek için uğraşıp durabilir hatta ruhunu şeytana bile satabilir. O ne mi yaptı? İyi bir anlaşma!... Çok güzel bir kadınla tanıştı.... Güzelden de öte çarpıcı, etkileyici, seksi, akıllı ve Elliotın ruhunu isteyen biri. Karşılığında ona 7 dilek sundu.... Siz olsaydınız ne dilerdiniz? Çok zengin, güçlü ve sevdiği kadınla evli bir erkek olmayı mı?Dünyanın en duygusal erkeği olmayı mı? Bir basketbol yıldızı olmayı mı? Hepsi olabilirsiniz!!!... Ama kiminle dans ettiğinize dikkat edin. Yoksa bu dilekler bile sizin hayatınızı ölmeden bir cehenneme dönüştürebilir... 1967 yılındam Stanley Donen'in yönettiği aynı adlı filmin bir yeniden çevrimi..."} +{"text":"J. R. R. Tolkien'in 3 kitaplık ölümsüz eserinden uyarlanarak bir yılı aşkın süren çekimler sonucu hepsi bir arada çekilen 3 filmden ikincisi olan İki Kule, 2002 Aralık ayında vizyona girmek üzere montajlanıyor ve son rötuşları yapılıyor. İlk film olan Yüzük Kardeşliği Tolkien fanatikleri ve yeni tanışanlar tarafından aynı anda çok beğenilmiş ve yönetmeni Peter Jackson'ı hayranların gözünde zirveye taşımıştı. İkinci film, ilkinin kaldığı yerden devam ediyor. Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin bu bölümünde, Yüzük Kardeşliği üyelerinin her birinin, kardeşlik bozulduktan sonra başlarına gelenler anlatılıyor. Kahramanlarımız, gruplar halinde Orta Dünya'nın en tehlikeli yerlerinde maceralar yaşayacaklar, yeni kavimler ve çoktan unutulmuş medeniyetlerle tanışacaklar. Frodo ve Sam, yanlarında zorunlu işbirliği yapacakları eski bir dost olduğu halde Tek Yüzük'ü düşmanın tam kalbine götürmeye çalışırken, diğer hobbitler Urukhai'nin elinden kurtulabilecek mi? Karanlık tarafa geçmiş olan Saruman'ın yaptıkları yanına mı kalacak? Gandalf olmadan kahramanlarımızın başarılı olma şansı ne? Büyük karanlığın gelişi ve Yüzük Savaşı'na dek olanların anlatılacağı İki Kule, kuşkusuz üçlemenin en heyecanlı bölümlerinden birini oluşturuyor."} +{"text":"Manhattan'daki bir restoranın baş aşçısı olan Kate Armstrong, işinde oldukça başarılı ve disiplinli bir kadındır. İş hayatındaki disiplinini özel hayatına da uygulayan Kate, yaşamını sanki restoranı yönetir gibi yönetmektedir. Mükemmeliyetçi tavrı ile tatlı sert bir şekilde etrafındaki insanları ürküten Kate'in düzeni, yaşamını giren iki farklı insan nedeni ile sarsılacaktır. Restoranda aşçı olarak işe başlayan Nick, Kate'in aksine mutfakta çalışırken daha hareketli ve neşeli olmayı seven bir insandır. Yemek yaparken opera dinlemekten, iş arkadaşlarına takılmaya kadar son derece hareketli ve esnek bir yapısı vardır. Kate'in sarsılmaz disiplini ile çatışan bu durum, kısa bir süre önce beklenmedik bir şekilde hayatına giren yeğeni Zoe olmasa, Kate için başa çıkması hiç de zor olmayan bir durumdur. Hem evdeki hem de işteki düzeni bozulan Kate, bir yandan da Nick'e hissetmeye başladığı duygularla da boğuşmak zorundadır. Catherine Zeta-Jones ve Aaron Eckhart'la birlikte rol alan Küçük Gün Işığım filminin yıldızı Abigail Breslin'le de zenginleşen film, keyifli bir seyirlik vaad ediyor."} +{"text":"Yaşı ilerlemiş ve kör bir derviş olan Baba Aziz, çölde sufilerin her otuz yılda bir gerçekleştirdikleri toplantının bilinmeyen yerini aramaktadır. Küçük torunu Isthar da, ona yardım ve eşlik etmektedir. Hayat dolu olan ve dedesini çok seven Isthar, dervişlerin toplantı yerini asla bulamayacaklarından korkmaktadır. Çıktıkları uzun çöl yolculuğunda ilginç insanlarla karşılaşırlar ve Baba Aziz torununa hikayeler anlatır. Derviş olmak için tahtından feragat eden prensin hikayesi Aziz Babanın yol boyunca anlattığı hikayeler arasındadır. Dervişlerin toplantı yerini bulduklarında ise, bu uzun yolculuk Baba Aziz için son bulmuştur. Yazar, şair, ressam ve yönetmen Nacer Khemirin son filmi Baba Aziz, zamana bağlı olmayan ve görsel açıdan etkileyici yepyeni bir masalla yine sinemaseverleri büyülemeye devam ediyor. Bu yalın ve mistik yol hikayesi, müziği ve eşsiz görüntülerinin yanı sıra, tasavvufi öğelerle bezenmiş ve Mevlanadan esinlenmiş diyaloglarıyla da dikkatleri çekiyor."} +{"text":"18. yüzyıl Viktorya dönemi... Sarah, 'alt' sınıflardan gelme, sevdiği adamın peşinden gitmiş olduğu için toplum tarafından dışlanmış genç bir kadındır. Toplumun tamamen şekilden ibaret ahlak değerleri tarafından yargılanıp damgalanmış olan bu kadın, en ufak özgürlüklerden bile mahrum bırakıldığı, kıstırılmış bir hayat yaşamaktadır. Yine aynı şekilde, toplumun tamamen gösteriş budalası, samimiyetten uzak kurallarından sıkılmış ama bunu kendisine çok da itiraf etmek istemeyen Charles'la tanışan Sarah, çok da fazla konuşmaya gerek kalmadan aynı duyguları ve düşünceleri paylaştıklarını farkeder. Sarah'ın içinde bulunduğu 'düşük' sosyal sınıfa rağmen Charles, tam anlamıyla bir aristokrattır. Çok fazla ortak noktaları olan bu iki insanın bir arada olmalarını engelleyen belki de en önemli neden de budur. Tabi bir de Charles'ın, zengin bir tüccarın şımarık kızı ile olan nişan düzeyindeki ilişkisi..."} +{"text":"Davetsiz kısmen fransız düşünür Jean-Luc Nancy'nin, göçmenler sorununa temas ettiği, filme de adını veren, \"L'Intrus\" romanından yola çıkıyor, kısmen de Robert Louis Stevenson'ın, Güney Pasifik Adaları hakkındaki yazılarından esinleniyor. Konuşmaların çok gerekli olmadığı yerler dışında hiç kullanılmadığı, buna karşılık görüntülerin canlı sinemaskop renklerle öne çıktığı Davetsiz, izleyicinin bir araya getirmesi gereken gerçeklik parçacıkları halinde perdeye yansıyor. Beyaz saçlı bir adam, Louis, bir İsviçre bankasından para çeker. Adamın bir sonraki durağı Asya'dadır. Zamanla, geçmişinden kalan parçaları günümüzde geçen olaylarla birleştirmeye çalışır. Gitgide daha görsel bir sinema diline yaklaşan Claire Dennis, bu filminde, geleneksell anlatım yerine nerdeyse tamamen görsel ve işitsel terimler kullanıyor. Konuyu Jean-Luc Nancy'nin \"L'Intrus\" adlı kitabından bir alıntıyla kapatalım: \"Davetsiz giren zorla, şaşırtarak ya da hileyle ama her şekilde hakkı olmadan, öncesinde kabul edilmeksizin içeri girer. Yabancıda davetsiz girenden bir şeyler olmak zorundadır; yoksa yabancı yabancılığını kaybederdi: zaten girip orada kalmaya hakkı olsaydı, onda umulmadık ya da istenmeyen hiçbir şey olmaksızın beklenseydi ya da kabul edilseydi, artık ne davetsiz giren olurdu ne de yabancı. O halde, yabancının gelişindeki tüm davetsiz girişleri dışarda tutmak, mantıksal olarak da etik olarak da kabul edilemezdir.\""} +{"text":"Gerçek olaylardan esinlenen filmde Knoxville, müzisyen Gram Parsons'un menajeri Phil Kaufman'ı canlandıracak. Parsons'un ölümü üzerine Kaufman adamın cesedini çalacak ve Güney Kaliforniya çöllerinde perişan olacak. Şu sıralar kendinden en çok bahsettiren filmlerden biri olan Jackass: The Movie'nin - ve MTV'deki orijinal dizinin - yıldızı Johnny Knoxville, Grand Theft Parsons isimli filmde Christina Applegate, Marley Shelton, Robert Forster ve Michael Shannon'la birlikte rol alıyor. David Caffrey'in yöneteceği filmin senaryosu Jeremy Drydale'e ait. Gerçek olaylardan esinlenen filmde Knoxville, müzisyen Gram Parsons'un menajeri Phil Kaufman'ı canlandırıyor. Parsons'un ölümü üzerine Kaufman adamın cesedini çalacak ve Güney Kaliforniya çöllerinde perişan olacak. Christina Applegate'i ise Parsons'un eski karısı rolünde izleyeceğiz."} +{"text":"SALDIRILAR, CİNAYETLER, ŞİDDETMIAMIYE HOŞ GELDİNİZ! Yeraltı kralı Chris Paciellonun şok edici gerçek yaşamından esinlenilerek beyaz perdeye uyarlanan KINGS OF SOUTH BEACH, kalp atışlarınızı yükseltecek, seksi ve aksiyon dolu sahnelerle dolu unutulmaz bir macera. Ünlü kulüp sahibi Chris Troiano 1990ların ortalarındaki fırtınadan sonra, Miaminin güney sahillerini işgal etmiş ve tüm sahili zenginlerin uyuşturucu mekanı haline getirmiştir. Chris, koruması olarak gizemli sert adam Andy Burnetti kiralar. Andynin kolayca uyum sağladığı bu hayat tarzı, onu kısa sürede patronunun sağ kolu ve en yakın arkadaşı haline getirir. Chrisin kirli geçmişi, onun tüm zenginliği olan gece klübünü elinden alıp bir batağın içine sürüklemeye başlayınca, iki dost karşı karşıya gelir. Nadine Velazquez, Ricardo Antonio Chavira ve Steven Bauerın da yardımcı rollerde unutulmaz performanslar sergilediği bu heyecan fırtınasını kaçırmayın."} +{"text":"Charlie, karısı ve kendine benzeyen iki küçük oğlu ile birlikte Ford arabasıyla gezmeye çıkar. Charlie arabayı zar zor çalıştırdıktan sonra yola koyulurlar. Gezinti yapmak için önceden yer ayırttıkları bir gemiye giderler. Tam bindikleri sırada Charlie sigara almak için gemiden iner. O sırada bebek arabası süren tombul bir kadın kalkmakta olan gemiye binmeye çalışırken suya düşme tehlikesi geçirir. Ona yardım etmek için önce kadının üzerine basarak gemiye çıkan Charlie daha sonra onu gemide bulduğu bir kancayla yukarı çekmeye çalışır. Ailesini yanına geri döndüğünde ise yerini kapan bir adamla tartışır. Bu sırada orkestra hareketli melodiler çalar ve Charlie Edna'yla dans eder. Fakat deniz dalgalı olduğundan güvertede bulunan herkesin midesi bulanmaya başlar. Biraz sonra boş bulduğu bir yere oturur fakat yanına oturduğu kadının sevgilisi gelince durumu yanlış anlar ve bir kavga başlar. Mide bulantsından bitkin düşseler de Charlie adamı dövmeyi başarır."} +{"text":"Bir gökdelenin 13. katındaki ofislerinde buluşan yüksek teknoloji dahilesi Douglas Hall ve güzel iş arkadaşı Whitney henüz çok gizli olan, en son yazılımlarını denemektedirler. Olağanüstü bir sanal ortam simülatöründe Douglas, 1930'ların Los Angeles'ine gidip harikulade bir macera yaşamaktadır. Genç adam biraz tehlikeli ve işlerin yolunda gitmediği bir seansı terkedip gerçek hayata döndüğünde tatsız bir süpriz onu beklemektedir: şirketin kurucusu ve hepsine ilham veren Hannon Fuller öldürülmüştür. Üstelik hafızasında delikler oluşan Douglas da bir numaralı şüphelidir. Bunlar olurken Paris'ten çıkagelen gizemli güzel Jane, Hannon'un kızı olduğunu iddia etmektedir ve Douglas'a da fena halde çekici gelmektedir. Bir süre sonra sanal ortam seansları, gizemli gelişmeler ve günlük hayat arasındaki çizgiler Douglas için incelmeye başladığında, çarpıcı bir gerçeğe parmak basan acımasız emareler tek bir şeye işaret etmeye başlayacaktır: Douglas'ın en korkunç kabusunda bile görmek istemeyeceği bir şeye... Tematik olarak kardeşi sayılabilecek Matrix'in ve eXistenZ'in gölgesinde kalarak seyirciyle randevusunu daha ziyade ev sinemasında yaşamak zorunda kalmış bu sıradışı film, film-noir ve bilim kurguyu ustaca birleştirmiş görünüyor. İzleyicisini beyinsel egzersize tutuyor ve kimi sarsıcı sürprizlerle ödüllendiriyor. Kendine ait küçük ama fanatik bir hayran kitlesine de sahip."} +{"text":"Altın Küre adayı Antanio Banderas, Hollywood ekibine, savaş sırasında kendi hayatını film yapmalarına izin veren, filmin ve askeri tarihin akışını değiştiren, Meksika'lı devrimci Pancho Villa'yı canlandırdığı bu inanılmaz ama gerçek öyküde yıldızlaşıyor. Macera, eski film devi D. W Griffith, Harry Aiken ve Frank Thayer'i, meteliksiz ve reklam düşkünü Villa'nın devriminin filmini çekmeleri için ikna etmek amacıyla Meksika'ya göndermesiyle başlıyor. Thayer'ın ekibi çapraz ateşe girerek, kurgu ve gerçeğin karıştığı bu ortamda hayatlarını tehlikeye atıyor. Bir dizi tehlikeli serüven ve ihanetlerden sonra, Thayer, Villa filmini tamamlıyor ve \"General Villa'nın Hayatı\" alkışlarla Amerika'da gösterime giriyor. Film, halkın Villa hakkındaki fikrini değiştiriyor ve \"merceğin kılıçtan daha üstün\" olduğunu kanıtlıyor."} +{"text":"Ünlü yönetmen Gregg Arakinin 1992 yapımı postmodern filmi, yenilenmiş kopyasıyla karşınızda. Yaşamın Dibi 90larda geçen, hardcore endüstriyel müziğin ritim tuttuğu, delicesine tutkulu bir eşcinsel aşk hikayesi. Film toplumla uyumsuz iki gencin arasındaki ilişki üstüne kurulu: Yersiz yurtsuz, geçinmek için bedenini pazarlayan Luke ve HIV pozitif olduğunu keşfedince hayatı alt üst olan sinema yazarı Jon. Kaybedecek gerçekten hiçbir şeyleri olmayan bu ikili, Amerikanın bağrına doğru yarı sürreal bir yolculuğa çıkıyor. Strand Releasing ve Fortissimo Films filmin 16 mm orijinal kopyasını temizleyip HDye aktardı, yeniden renklendirdi, müziklerini remiksledi; kısacası Gregg Arakiyle birlikte filmi neredeyse baştan yarattılar. Bu şekilde, filmin ruhuna ruh kattılar ve mesajlarını öne çıkardılar. Queer New Wave akımının klasiklerinden sayılan Yaşam Dibi, suskunların ve hakları ellerinden alınanların sesini beyazperdeye taşıyor..."} +{"text":"Tamkang Lisesi'nde müzik öğretmeni olan babası Chin ile birlikte yaşamaktadır. İkisi de müzik ve piyano da son derece iyidir. Tamkang Lisesi' nin ilk gününde, Lun kampüste sınıf arkadaşı ile yürürken gizemli bir piyano sesi dikkatini çeker. Müziği takip ettiğinde ise burda kız için ethereal tanımı geçiyor. Eski müzik odasında piyano çalan kızı bulur. Piyano çalan bu kız, Yu, Lun'un sınıf arkadaşlarından biridir. Her zaman okula geç kalmaktadır ve bu nedenle daima Lun'un yanındaki sıranın en arkasına oturmaktadır. İkisi, zamanla yakın arkadaş olurlar ve vakitlerinin çoğunu birlikte geçirmeye başlarlar. \"Seni ilk gördüğüm gün çaldığın melodinin adı neydi\" diye sordu Lun. \"Bu benim sırrım\" diye fısıldadı kulağına Yu."} +{"text":"Peşindeki polisleri atlatmak içinkarısı, iki çocuğu ve en yakın arkadaşıyla birlikte İtalya'ya kaçan Abel Davis bu yolculuğun sonunda büyük bir şok yaşar. Çıkan çatışmada karısı öldürülünce iki oğlu ile birlikte İtalya'da kalakalır. Hemen Paris'teki dostlarını arayan Abel'e beklediği yardım çok geç gelir. Üstelik arkadaşları, kendileri gelmek yerine parayla kiraladıklarını birini göndermiştir. Bu duruma çok içerleyen Abel, çocuklarını güvenilir bir yere teslim ettikten sonra son bir iş daha yapar. Bir süre daha kendisine yardım eden genç adam Eric Stark'in yanında kaldıktan sonra ülkeden kaçmayı planlar. Fakat işler Abel için pek yolunda gitmez. Yakın arkadaşları Abel'e ihanet eder. Bu arada Eric de Liliane adında genç bir kadına aşık olmuştur."} +{"text":"Dan Dunne, alışık olduğunuz öğretmenlerden birine benzemiyor. Hayır, sadece öğrencilerine varoluştan, Amerikan İç Savaşı'ndan, özgür düşünceden, diyalektikten bahsettiği için değil; sınıf içinde son derece dinamik ve öğrencileri ile sağlam ilişkileri olan bir insan iken sınıf dışında uyuşturucu bağımlılığının pençesinden bir türlü kurtulamayan ve hep bir kaybeden olmaya mahkum bir insan olduğu için de... Gece ve gündüz, siyah ile beyaz kadar ayrıdır birbirinden onun için. Bu iki farklı yaşamını birbirinden ayrı tutmayı hep başarmış olsa da, bir gün öğrencilerinden biri olan Drey tarafından tam anlamıyla 'yakalanır'. Çok büyük zorluklarla başederek yaşamak zorunda olan Drey, Dan'i elevermeyi hiçbir zaman düşünmez. Öğretmeninin sırrını tutması ile ikili arasında sıradışı bir arkadaşlık doğacaktır. Beyaz öğretmenin siyah öğrencilerine doğruları öğrettiği klişe filmlerden çok farklı bir işleyişi olan Tepetaklak Nelson, başarılı bir Amerikan bağımsız yapımı olarak karşımıza çıkıyor."} +{"text":"Essica, çok küçük yaşlardan beri kızlara ilgi duyduğunu bilmesine rağmen, lisedeki en iyi arkadaşı Trevorla evlenmiştir. Trevor sadık, aklı başında ve sevgi dolu bir kocadır. Yakın bir zamanda, biraz da Jessin ailesinin isteğiyle, çocuk yapmaya karar vermişlerdir. Casey ise, sürekli değişen kadınlarla aktif bir seks hayatı olan, gerçek aşka inanmayan, etkileyici bir kadındır. Farklılıklara açık bir arkadaş grubu ve onu olduğu gibi kabul eden bir ailesi vardır, onu kınayacaklarına dair en ufak bir korku taşımaz içinde. Jess, daha Casey ile tanıştığı gün büyülenir ondan. Gittikçe Casey ile daha çok zaman geçirmeye ve kocasından iyice uzaklaşmaya başladığında, hayatının kontrolünü de kaybetmeye başladığını hisseder. Bu arada Casey de hayatında bir ilki yaşamaktadır, aşık olmuştur ve Jessten daha fazlasını istemekten kendini alıkoyamaz. Herkesin Yolu Kendine, kendini tanımak, yolunu değiştirebilmek ve bunun için risk alabilmek üzerine bir film; aynı zamanda da aşk, arzu, cesaret ve güven üzerine."} +{"text":"Tiziano Sclavi nin romanından uyarlanan film, Sclavi'nin felsefesini, İtalya'nın en başarılı karikatür serisini yansıtır. Hikaye aşk ve ölüm arasındaki ikilemden oluşur. İtalyanca'da Aşk'a ait : 'Dellamore'; Ölüme Ait: 'Dellamorte'. Dylan Dog, İtalya'nın kuzeyinde küçük bir kasaba olan Buffalora''nın Mezarlığı'nda bekçilik yapar. Mezarlıkta Dylan Dog'un çevresinde gelişen geçen olaylar konu alınır. Film boyunca Francesco Dellamorte bir çok isimsiz kadına aşık olur. Bu kadınlar tek bir oyuncu tarafından canlandırılan karakterlerdir. Ama bütün aşkların sonu hüsranla sonuçlanır. Bütün başarısız ilişkilerin sonunda Dellamorte seri bir katile dönüşür Bu cinayetleri işleyen Dellamorte midir? Ya da bir başkası mı? Peki bütün bu aşık olduğu kadınlar gerçek midir? Ya da hayal ürünümü?"} +{"text":"Adam Sandler, Kevin James, Chris Rock, David Spade ve Rob Schneider'ın başrollerde olduğu Büyükler, küçükken iyi arkadaş olan ve Dört Temmuz hafta sonu için aileleriyle birlikte otuz yıldan beri ilk kez bir araya gelen beş erkek hakkında dur durak bilmeyen bir komedi. Beş çocukluk arkadaşı, yaz aylarını yıllar önce şampiyonluk kutlamalarını yaptıkları göl evinde geçirmek için büyüdükleri kasabaya dönerler. Filmin baş karakteri, büyüdüğü kasabaya dönmesi gerektiğinde, bunu ailesini yola sokmak için bir fırsat olarak görür. Bunu yapmak için, bir göl evi kiralar ve Dört Temmuz haftasında kalmaları için eski arkadaşlarını ve onların ailelerini davet eder. Kaldıkları yerden arkadaşlıklarına devam eden bu beş kişi, ilerleyen yaşın büyümek anlamına gelmediğini keşfederler."} +{"text":"Shaun, hayatında ciddi olarak daha hiçbir şeyi başaramamıştır. Tüm hayatı, ne için yaptığını hala bilmediği işi, iki deli ev arkadaşı Ed ve Pete, kız arkadaşı Liz ve annesi arasında gidip gelmektedir. Hayatındaki en önemli şeyse, kendini bulduğu tek yer olan Winchester adlı bardır. Liz tarafından ilgisiz olmakla, annesi tarafından yeteneksiz olmakla suçlanır, arkadaşları ise O'nun hakkında yorum yapacak kadar bile akıllı değildir. Shaun bir gün hayatının fırsatını yakalayacağını düşünmekle zamanını harcarken bütün Kuzey Londra'yı zombiler basar. Sokaklar ölülerin işgali altında kalınca ve ölüm hemen yanı başınızda olunca ne hissedersiniz? Tabii Shaun gibi sevdiğiniz herkesi kurtarmayı. Zaten kurtarılacaklar listesinde sadece dört isim vardır; Liz, Ed, Pete ve anne. Tüm bu ekibi toparlayıp Winchester'a ulaşabilirse hayatta kalacaklarına inanan Shaun'u zorlu bir macera beklemektedir. Annesi bir zombi tarafından ısırılır ve O'nu öldürmek zorunda kalır. Hayatın tüm ironileri bir grup zombi sayesinde ortaya dökülür. Shaun of the Dead, söylemesi bile komik, bir zombi komedisi. Bir çok film eleştirmeni tarafından, George A. Romero'nun Yaşayan Ölüler serisinden sonra yapılmış en iyi zombi filmi olarak değerlendiriliyor. İngiltere'de gişe rekorlarıyla açılış yapan Shaun, tüm kült zombi filmlerine, özellikle 1979 yapımı Ölülerin Safağı'na göndermelerle dolu, yani bir çeşit Korkunç Bir Film."} +{"text":"Beyoğlu'nun arka sokaklarında barmenlik yaparak yaşamını sürdüren bir cüceyle, fahişelik yapan bir travestinin dramatik öyküsü. Toplumun dışladığı bu iki marjinal tipin tanışması karanlık ve pis sokakların birinde gerçekleşir. Cüce, iş çıkışı evine dönerken, sokak serserilerinin saldırdığı ve gerçek bir kadın sandığı travestinin hayatını kurtarır. Gerçekte onu kurtaran, cücenin, o tehlikeli sokaklarda ve gecenin karanlığında kendisini korumak için boynunda taşıdığı düdüktür. Düdük seslerini duyan serseriler kaçıştıktan sonra, travestiyi evine alır. Ne var ki, evinde misafir ettiği 'kadın'ın aslında bir erkek olduğunu anlayınca büyük bir şaşkınlık geçirir. Ama, yaşamını tek başına, yalnızlığını ise balkonundaki köpekleri ve boynundaki düdüğüyle paylaşarak sürdüren cüce ile, başlangıçta iğrendiği, nefret ettiği travestinin arasında duygusal bir dostluk gelişecektir. Bu güzel dostluk ne acıdır ki, o çirkin dünyanın, sonunda onları birbirlerinden ayırana dek sürecektir..."} +{"text":"Vampirin Gölgesi, 1920'lere damgasını vurmuş olan Alman Ekspresyonist sinemacı Murnau'nun meşhur filmi Nosferatu'yu çekmesi sırasında yaşanan olayları, gerçeklik duygusuyla biraz oynayarak ve hayali olup olmadığı tartışmalı bir kurgu içerisinde anlatıyor. 1920'lerde, yönetmen F. W. Murnau tüm zamanların en muhteşem sessiz vampir filmi olan Nosferatu'yu yapmaya karar verir. Otantik bir korku atmosferi yaratmakta kararlı olduğu için Max Schreck isimli gerçek bir vampiri, Kont Orlak rolünde oynatmak için tutar. Murnau, Schreck'e filmin uyuşturucu bağımlısı yıldız oyuncusu Greta Schroeder'in boynunu vaadeder. Tabii filmin finalinde olmak kaydıyla. Murnau tüm film ekibine Schreck'in çok tuhaf göründüğünü çünkü bir metod aktörü olduğunu anlatarak komplosuna zemin hazırlar. Yine de herkes gerçekten de Schreck'in tuhaf görüntüsünü, neden sadece geceleri çekim yapmayı kabul ettiğini ve aralarından bazılarının öldüğünü merak etmeden duramaz. Nosferatu'nun çekimleri, yıldız oyuncusunun rolünü insanüstü derecede fazla ciddiye alması yüzünden giderek tehlikeye düşmektedir."} +{"text":"Hayatınızı Nasıl Pişirirsiniz yemek ve hayatı yakmadan, fazla tuz koymadan veya yakmadan pişirmeyi konu alan neşeli bir belgesel. Zen ustası Edward Espe Brown dünyanın farklı Budist merkezlerindeki yemek pişirme derslerine Yemek pişirirken yalnızca yemek pişirmezsiniz, yalnızca yiyeceklerle değil, kendinizle ve başka insanlarla uğraşmaktasınızdır. diyerek başlıyor. Espe Brownun Yeniden Doğmuş Budist tişörtüyle gezerken hayat, yemek ve Zen hakkında söyledikleri, kulağa ağır ve ciddi laflar gibi gelmiyor; daha ziyade kendisinin mutfakta ve hayatta edindiği deneyimlerin keyifli bir reçetesi gibi. Bir yandan kıkır kıkır gülerken bir yandan da anların içinde sanki her biri sonsuzlukmuş gibi durun diyor ve hemen ardından konsantrasyonunuzun tamamını vererek yemek yapmanın, bugünün toplumlarında bizden beklendiği gibi birçok işi bir anda bitirme derdiyle pek de uyum içinde olmadığını hatırlatıyor."} +{"text":"Pier Paolo Pasolini'nin kendi kitabından senaryolaştırdığı ve tabi yönetmenliğini yaptığı film. Alegorik bir film olan \"Teorema\"'da, Milano'lu varlıklı bir burjuva ailesinin malikhanesine gelen gizemli ziyaretçinin garip bedensel ve ruhani gücüyle aileyi etkisi altına alması ve ailenin tüm fertlerini sırayla baştan çıkarması anlatılmaktadır. Yabancı, bedenini karşılık beklemeden tüm ev ahalisine sunar ve birkaç gün sonra tıpkı geldiği gibi aniden ve gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Arkasında derin izler bırakan bu yabancı İsa mıdır, yoksa bir şeytan mı? Film, ilk gösteriminin yapıldığı Venedik Film Festivai'nde Altın Aslan ödülüne aday gösterilmişti, aynı festivalde Laura Betty'ye \"en iyi kadın oyuncu\" dalında Volpi Kupasıverildi. 2001 yılında filmin Japonya'da \"Bijita Q\" adıyla bir yeniden çevrimi yapıldı."} +{"text":"Bir grup bilimadamı, gizli bir laboratuvarda tüm zamanların en güçlü Pokemon'unu yaratmaya çalışmaktadırlar. Bunun için efsanevi Pokemon Mew'in fosilinde buldukları DNA'yı kullanarak bir dizi biyo-mühendislik çalışmasından sonra Mewtwo'yu meydana getirirler. Yarattıkları şeyin gücünden habersiz olan bilim adamları ve laboratuvarları, Mewtwo'nun uyanışıyla yok olurlar. Kendisini Frankenstein'ın canavarına benzer bir canavar Pokemon olarak yarattıkları için yaratıcılarına kızan Mewtwo, dünyadan intikamını almaya karar verir. Acemi bir eğitici, kendisini bir Pokemon dövüşüne davet ettiği sırada Ash Ketchum ve iki arkadaşı Misty ve Brock dinlenmektedirler. Ash, ilk ve favori Pokemonu olan Pikachu sayesinde eğiticiyi rahatlıkla alt eder. Güzel bir kızın hologramı belirir ve üçlüyü New Island'a ustası 'dünyanın en büyük Pokemon eğiticisi' nin ev sahipliği yaptığı bir partiye davet eder. Üçlü bu daveti kabul eder. Bu sırada Ash'in başlıca rakipleri Team Rocket gizlice hologramı seyretmişlerdir ve onlar da partiye katılmak istemektedirler. Partiye katılacak bütün eğiticiler, feribot iskelesinde toplanırlar. Büyük bir fırtına feribot servisini görev dışı bırakır ancak bazı eğiticiler Pokemon'larını kullanarak tehlikeli suları aşmayı başarırlar. Kaleye geldiklerinde, hologramdaki güzel kız Joy, eğiticilere büyük holü gösterir ve onları ev sahibi usta eğitici ve dünyanın en güçlü Pokemon'u Mewtwo'yla tanıştırır. Bundan sonra, tüm zamanların en büyük Pokemon maçı başlar. Bu mücadele, Mewtwo ve Mew'in teke tek dövüşüyle sona erecektir."} +{"text":"Ev hanımı olan ve bu hayatından bunalan Roberta bir gün gazetenin birinde Desperately Seeking Susan yazılı kişisel bir ilan görür. Susan adlı bir kadın erkek arkadaşı Jim ile bu ilanlar aracılığıyla iletişim kurmaktadır. İlanları her gün takip etmeye başlayan Roberta, Susan'ın özgürlükçü karakterinden çok etkilenir ve onu bulur. Susan'ın satmış olduğu ceketi bulup giyen Roberta bir hafıza kaybı yaşar. Jim ise bir arkadaşından Susan'la ilgilenmesini rica eder. Fakat arkadaşı Roberta'yı Susan sanınca işler iyice karisir. Madonna'yı bir ikon olarak Susan rolünde izlediğimiz film, döneminde büyük ilgi uyandırmıştır. Adı Thelma ve Louise gibi filmlerle de anılan Desperately Seeking Susan, dönemindeki önemli kadın filmlerinin başını çekmektedir."} +{"text":"Psikiyatri öğrencisi olan Julia Lund günün birinde eski arkadaşı Billy ile karşılaşır. Birlikte akşam yemeğine çıktıklarında Julia, Billy'nin biraz tuhaflaştığını fark eder. Biraz üzerine gittiğinde, Billy ağzının altındaki baklayı çıkarır ve karanlıkta bekleyen bilinmedik varlıkların kendisini izlediğine ve ona saldırmak istediklerine inandığını söyler. Şaşkınlık içinde Billy'yi dinleyen Julia, arkadaşının elinde garip bir yara olduğunu fark eder. Zamanla benzer sanrıları kendisi de görmeye başlayınca, konuyu araştırmaya koyulur. Sam ve Terry adlı arkadaşlarının da çocukken bu varlıklardan korktuğunu ve aynı yara izlerine sahip olduklarını öğrenmesi, olayları derinleştirecek ve ortak korkuları olan bu esrarengiz varlığın kendileri için geri döndüğünü anlamalarına yol açacaktır. Wes Craven'in yapımcı olarak damgasını vurduğu \"Onlar\", genç ve deneyimsiz oyuncu kadrosuyla, vizyonda sıklıkla görmeye alıştığımız korku filmlerine eklenen, izleyiciye pek de yeni bir şey sunmayan bir film."} +{"text":"Nur Parlementer bir baba ile büyük toprak sahibi bir annenin çok zeki kızıdır. Birisi kalp hastası olan iki ağabeyi vardır. Anne ile baba sürekli kavga etmektedirler, anne akli dengesi bozuk gibi davranmaktadır. Ağabeyi genç yaşta ölür. Nur pek üzülmez, ailede kendisi ile şimdi daha fazla ilgilenileceğini ummaktadır. Ancak değişen pek bir şey olmaz. Ona sofrada yine tavuğun en kötü yeri düşmekte, yine babasının tatlı olduğunu söyleyerek verdiği biberler Nur un ağzını yakmakta ve yine babası bunu büyük bir keyif alarak seyretmektedir. Nur ilkokulda zekası ile öğretmenlerinin dikkatini çeker ancak aile bununla pek ilgilenmez. 1960 ihtilali olur, babası tutuklanır hapse atılır. Üniversiteye giderken babasının düşüncelerine tamamen zıt, sol görüşlü bir öğrenci olan Murat la tanışır. Kendini beğenmiş, sert birisidir bu. Babası bunu bildiği halde Murat la evlenmesine izin verir. Nur ve Murat ın bir erkek çocukları olur ama evlilik iyi gitmemektedir. Murat sorumsuzdur, kavgacı bir insan olduğu için hiç bir işte dikiş tutturamaz. Murat Nur un annesini topraklarının bir kısmını satıp da kendisine yardım etmediği için suçlamaktadır. Bir trafik kazasında çocuklarını kaybederler. Nur yazı yazmaya karar verir. Amacı bir gazetenin Atatürk ün 100. Doğum yılı nedeniyle açtığı Ataürk konulu yarışmaya katılmaktır. Ödül kazanacağında emindir. Kazanamayınca yıkılır ve çıldırır."} +{"text":"19. yüzyılın sonları... Kuzeyin soğuk ülkesi İsveç'te halk açlık ve işsizlikten kırılmaktadır. Çaresizlik içindeki bir grup İsveçli, bulabildikleri bir takaya atlayarak Danimarka'nın Bornholm adasına gelirler. İş bulabilme imkanları açısından İsveç'e göre bir gömlek daha iyi durumdaki bu komşu ülkeye ayak basanlar arasında, \"tekne kazıntısı\" küçük Pelle ve onun dedesi olacak yaştaki babası Lasse de vardır. Eşini daha ülkesindeyken yoksulluğun doğurduğu hastalıklarda yitirmiş olan yaşlı baba ile yetim oğlu, ırgat pazarında yaptıkları türlü cambazlıklardan sonra, bölgenin en büyük toprak ağalarından birinin çiftliğinde iş bulmayı başarırlar. Uçsuz bucaksız tarlalara sahip olan bu çiftlik, zamanla Pelle için dünyanın bir tür \"özet\"ine dönüşecek ve küçük adam burada yaşadığı kah acı, kah tatlı olaylarla hayatı adım adım öğrenerek büyüyecektir. O yüzden de ona, \"hayatı fetheden\" anlamındaki bu anlamlı lakabı uygun görmüştür."} +{"text":"Yeni Zelandalı içine kapanık lise öğrencisi Pauline, varlıklı bir İngiliz ailenin güzel kızı Juliet ile arkadaş olur. Müzikte, sanatta ve edebiyatta aynı zevkleri paylaşan iki kız kısa zamanda çok yakınlaşır ve dış dünyadan soyutlandıkları, birbirlerine çekildikleri bir dünyayı paylaşırlar. Hayallerinde yarattıkları ve Borovnia ismini verdikleri bu romantik ve gotik alem, onları gerçeğini unutturur. Aileler, kızların bu müthiş tutkulu ve yoğun ilişkisine dur deme zamanı geldiğini düşündüklerinde, onların cinayeti bile göze alabilecek noktaya geldiklerinden habersizdir. Gerçek bir öyküden uyarlanan filmin kahramanlarından Juliet aslında kadın yazar Anne Perry'den başkası değildir. Bu film aslında, o zamana dek ucuz bütçeli ve bol kanlı fantastik yapımlarla ünlenen Peter Jackson için de bir çok açıdan bir ilkdir. Filmin başarısında, unutulmaz bir oyun çıkaran Kate Winslet'in de en az yönetmeni kadar payı olduğunu unutmamak lazım."} +{"text":"Çindeki Kültür Devrimi sırasında geçen bu pitoresk ve romantik ilk aşk öyküsü, Çin sinemasının en kolay hoşlanabilecek cazip örneklerinden biri. Filmin içine işlemiş dokunaklı lirisizm, bu aşk ve kültür söylevini sinemasal bir şiire dönüştürüyor. Siijenin kendi otobiyografik romanından uyarladığı bu romantik melodram, 1970lerin başlarında, medeniyetten uzak bir Çin köyündeki hayatın görsel açıdan cazip ve duygusal açıdan yoğun bir portresi. Gerici aydınların oğulları olan ve yeniden eğitilmek üzere kırsal kesime gitmeye zorlanan iki yeniyetme, Luo ve Ma, tarlalarda ve kömür madenlerinde geçen yorucu saatlerin ardından Manın kemanını çalarak morallerini yüksek tutmaya çalışırlar. Çok geçmeden yörenin terzisinin güzel torununun cazibesine kapılırlar ve Flaubert, Dumas, Balzac gibi yasaklı batılı edebiyatçılara duydukları ortak sevgiyi kullanarak kızı baştan çıkarırlar"} +{"text":"Amerikan suç tarihindeki en korkunç dosyalardan birini yeniden açıyor. 17 yıl sürecek olan iğrenç cinayetler serisi 1974te Kansasta başlar. Kendisini BTK olarak adlandıran ve yakalanamayan cinsi sapık bıraktığı ipuçları ve mektuplarla otoritelerle alay etmektedir. Ancak, 2004te yerel bir gazeteye ürkütücü bir mesaj gelir: BTK geri dönmüştür. Şimdi bir polis dedektifi, yıllarca kendini sevgi dolu bir eş, bir baba ve kilisenin aktif bir üyesi olarak gizlemeyi başaran bu soğukkanlı seri katili yakalamak zorundadır. Oscar ödülü adayı Robert Forster (1997, En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Jackie Brown) ve seri katil Dennis Rader rolündeki kanınızı donduracak performansıyla Gregg Henry bu filmde başrolü paylaşıyorlar. THE HUNT FOR THE BTK KILLER, bir seri katilin şok edici itiraflarını ve bir ulusun içine su serpen insan avını zekice anlatan bir film."} +{"text":"Mustafa Işık bir fabrikada müdür olarak çalışmaktadır. Fabrikanın sahibi kendi fabrikasını soyarak iki veznedarı öldürür suçu da Mustafaya atar. Bütün şahitleri kendine çeker, Mustafa idamla yargılanır çaresizlik içinde kız kardeşini çağırıp, Yusuf Dağcı adında bir düşmanı olduğunu, yıllar önce kendine silah çektiğini, fakat tetiği çekiceği yerde silahını cebine koyup Mustafa Işık ben seni ölümden en çok korktuğun anda öldürmeye geleceğim diyerek gittiğini anlatır. Ve onu çağır gelsin beni kurtarsın ve kendisi öldürsün, oğlum babam bir katildi bir hırsızdı demesin der. Kız kardeşi Yusufu çağırır. Yusuf, Mustafayı ziyarete geldiğinde silahından bir mermi çıkarıp ona gösterir, seni kirli bir ipte boğulurken görmek gücüme gider çünkü bu mermide adın yazılı bunu sana hediye edicem ama zamanı var önce seni kurtarmalıyım der ve Mustafayı kurtarır. Mustafanın karısıda patronuna kaçmış yalnızca oğlu ve kız kardeşi kalmıştır. Yusuf Dağcı silahından o mermiyi çıkarıp mustafaya hediye eder."} +{"text":"1942 yılının kara kışında Belarus'un ormanlık bir bölgesinde işgalci Almanlardan ve işbirlikçi Ruslardan kaçan bir grup Partizan ve köylünün hem düşmanla, hem de açlık ve soğukla mücadelesi... Kahramanların ölüm ve vicdanla başbaşa kalmaları ve özveri ile ihanet arasındaki çatışmalarını konu eden film, savaşın kendisinden çok karakterlerin iç dünyalarına yoğunlaşır. Felsefe ve ahlakla desteklenen kanılarla direniş, kahramanlık ve ihanetin psikolojisiniçarpıcı bir dille açığa çıkarıyor. Adı Tarkovski ve Wajda gibi yönetmenlerle birlikte anılan, ancak zamansız ölümü ile olağanüstü sanatından bizi yoksun bırakan Larisa Sheptiko'nun yaratıcı çabasının doruk noktasını sergileyen Tırmanış,\"gömülü bir hazine olarak sinemanın karanlık tarihinde adeta yok olan\" bir film.1977'de Berlin uluslararası film festivali'nde yarışmanın büyük ödülü olan Altın Ayı'nın yanı sıra FIPRESCI ve OCIC ödülleri ile \"Interfilm özel mansiyon\" ödülünü de alır. Larisa'nın ölümünden sonra, kendi gibi yönetmen kocası Elem Klimov, konu bakımından \"Tırmanış\"la benzerlik taşıyan,\"Come and See\" filmini çeker.)"} +{"text":"Profesyönel bir dansçı ve dans hocası olan Young-sae, hayatında Sefiller i oynamaktadır. Dans partneri, yarışmadan kısa bir süre önce onu terk etmiş ve birinci olabilmek için jüri başkanının oğlu, Young-sae nin ise ezeli düşmanı olan Hyun-soo ile birlikte piste çıkmıştırTüm bunlar yetmiyormuş gibi, yarışma esnasında adi bir komploya kurban giden Young-sae, dizinden sakatlanmış ve değil birinci olmak, dereceye bile girmeyi başaramamıştır. Ardı ardına ve kendisi için çok ağır fiziksel ve ruhsal yaralar alan Young-sae çalışmayı, dansı hatta hayatı bile bırakmıştırYoung-sae, dünyaya küsmüş bir şekilde evinde bunalımını yaşarken; öğretmenlik yaptığı dans okulunun sahibi olan arkadaşı Sang-doo Ma ise, Young-sae nin hayatını tekrar rayına sokabilmek için, bir dans partneri bulma arayışındadırSang-doo Ma, Young-sae ye çok iyi, hatta şampiyon bir dans partneri bulur. Yalnız ortada ufak bir sorun vardır. Çin de, Chosun Halk Dansları Yarışması nı defalarca kazanmış olan Chae-rin in Güney Korede yarışmaya girebilmesi için; vatandaşlık alması gerekmektedirGereken sürede vatandaşlık alınabilmesinin tek yolu, Güney Kore li biri ile evlenmesidir. Young-sae, arkadaşı Sang-doonun baskılarına dayanamayarak; ne gerekiyorsa yapmayı kabul eder ve Çinli partnerine nikahı basar. Ancak çok kısa bir süre sonra, partneri ile ilk dans denemesini yaptığında; verdiği kararın ne kadar yanlış olduğunu anlayacaktırÇünkü karşısındaki, Chosun Halk Dansları Yarışması Şampiyonu değil, onun küçük kız kardeşidir ve dans etmeyi bilmemektedir. Ablasının nişanlısı, ablasını Güney Kore ye gitmemesi konusunda ikna etmeyi başarmış, kız kardeşi ise bu boşluğu hayatının fırsatı olarak görerek; şampiyon dansçı kisvesi altında Güney Kore ye gelmiştir. Young-saenin önünde yine bir yıkım, bir evlilik cüzdanı, berbat bir aksana sahip küçük bir kız ve onu yontmak için üç ay vardır alıntı"} +{"text":"Video sanatçısı Sonja Wyss bu ilk uzun metraj çalışmasında, unutulmaz görüntüler ve yaratıcı ses tasarımıyla deneysel bir film sunuyor. Kış Sessizliği, İsviçrenin karlı dağlarının arasına sıkışmış küçük bir köydeki kulübelerinde yaşayan bir ailenin masalsı öyküsünü anlatıyor. Evin erkeği ölüyor ve geride kalan karısıyla dört kızı, uykuyla uyanıklık arasında geçen uzun bir yas dönemine giriyorlar. Film, Katolik yaşamını, gizemli geyik adamlar, baykuşlar ve vadileri kuşlarla dolduran küçük kızlardan oluşan mitolojik motiflerle ve obsesyonlarla iç içe anlatıyor. Bazıları rüyaların rüya olarak kalmasının, gerçeğe dönüşmemesinin daha iyi olduğunu söyler. Ben buna inanmıyorum, diyor Wyss filmini anlatırken. Daha önceki video çalışmalarında kullandığı deneysel anlatımını Kış Sessizliğine de yansıtan Wyss, Hollandada En İyi Ses Ödülü alan filminde söze çok az yer veriyor ve bir tür sessizlik illüzyonu yaratan alışılmamış bir ses tasarımı kuruyor. Dört kadının senkronize hareketlerle örgü ördüğü ya da küçük kızın ellerini açıp kuşları gökyüzüne bıraktığı sahnelerse, film bittikten sonra da belleğinizde asılı kalan güçlü görseller. Film, alışık olduğumuz doğrusal öykü akışından uzak duran şiirsel anlatımıyla, sinemanın kendine özgü gücünü bir kez daha hatırlatıyor."} +{"text":"Dönem filmlerinden bilimkurguya, erotik ilişki dramlarından belgesele türler arasında rahatlıkla geçiş yapabilen Altın Lale sahibi Michael Winterbottom'ın bu son projesi, sevgi, suçluluk ve bağışlama kavramlarını işleyen bir çağdaş zaman hayalet öyküsü ve aile dramı. Filmin kahramanları, eşini bir trafik kazasında kaybedince yeni bir yaşam kurmak adına Chicago'dan İtalya'nın Cenova kentine taşınan Joe ve iki kızı. Kızlarından 16 yaşındaki Kelly, bu gizemli yeni dünyanın seksi ve tehlikeli yanlarını keşfederken 10 yaşındaki Mary, sürekli sokaklarda annesinin hayaletini görür. Nicholas Roeg'un Don't Look Now / Büyü filmini anımsatan tekinsiz atmosferine sahip olan ama bambaşka bir tarzda ilerleyen Cenova, harikulade performanslarla parıldayan güçlü bir psikolojik dram."} +{"text":"Kedma, Nazi katliamından canlı olarak kurtulan bir grup Yahudi göçmenin hikayesini anlatıyor. 1948 yılının Mayıs ayında İsrail devletinin kurulmasından birkaç gün önce, Kedma adındaki bir gemi ile Filistin'e ulaşan grup, burada İngiliz ordusunun silah ateşi ile karşılaşır. Göçmenler, Haganahlı bir grup Yahudi askerinin yardımıyla dağlık bölgelere kaçmayı başarırlar. Araplar ile çatışma içerisine giren göçmen grubu, bir kamptan diğer bir kampa doğru umarsızca ilerlemeye devam eder... Aralarında birçok belgeselin de bulunduğu uzunlu kısalı kırkı aşkın filme sahip olan Amos Gitai'nin, Kippur filmi 2001'de İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti. Bir Arthur Miller romanından sinemaya uyarladığı Eden'in başarısızlığından sonra çektiği Kedma, yönetmenin Cannes'da Altın Palmiye'ye aday gösterilen üçüncü filmi oldu. Gitai, uluslararası festivallerde gördüğü ilgi dolayısıyla günümüzde İsrail sinemasının en önde gelen temsilcisi olarak kabul ediliyor. \"Kedma\", İbranice'de \"doğuya doğru\" anlamına geliyor. Avrupa'daki Nazi dehşetinden doğuya doğru yapılan umut yolculuğu filmin ana izleğini oluşturuyor. Amos Gitai, filminin anlatım yapısını da tamamen yolculuğun öznelerinin, Yahudi göçmenlerin psikolojik konumu üzerine kuruyor; ancak karakterlerin içine düştükleri kaos sonucu yaşadıkları ruhsal çöküntüyü başarıyla perdeye taşıyamıyor."} +{"text":"Bruno Sachs Fransadaki küçük bir kasabanın kendini işine adamış genç doktorudur. Bu toplumdaki tek tıp adamı olan Sachs, hastaları tarafından sevilir. Ama salet ve şefkat maskesinin altında, içten içe işinden memnun değildir. Yakın bir kasabadaki hastanede kürtaj yaparak gelirine katkıda bulunan Sachsın oradaki hastalarından biri de Pauline adında genç bir kadındır. Pauline, Brunoya tutulmuş gibidir, adam da genç kadını çekici bulur. Birkaç gün sonra Pauline bir kitapçı dükkanında Brunoya rastlar ve çok geçmeden aralarında bir ilişki başlar. Bu arada Dr. Sachs hala hayatını kurtarabilecek bir ameliyatı olmaya yanaşmayan bir kalp hastasından, eşinin günde üç kere lik cinsel arzusunun baskısı altında yıpranan bir adama, kasabalıların çeşitli rahatsızlıklarıyla ilgilenmek zorundadır... 1988 yapımı incelikli filmi La Letrice / Okuyan Kız dan beri neredeyse hiç sesi sedası çıkmayan yönetmen Michel Deville, sıradışı görsel duyarlılığını işe koşarak bu filmini duyguların nüanslı anlatımında güçlü olduğu kadar, görünüşünde de çarpıcı hale getirmiş."} +{"text":"Bağımsızların sayılan sevilen, feminist ve avant-garde sinemacısı Maya Deren'in, mitoloji ve ritüelle ilgisine yeni boyutlar kazandıran \"filmi\". Haiti yerlilerinin Vudu ayinleri ve bizzat kendi deneyiminin kayıtlarını izliyoruz. Deren son notlarında, Haiti'ye \"gerçekliğin unsurlarını bir sanat eserine çevirecek bir sanatçı olarak gittiğini ama Vudu mitolojisinin etkisi ve karşı konulmaz gerçekliği ile altüst olduğunu\" söyler. Orada gördüklerini sadece mümkün olduğu kadar gerçeğe uygun şekilde ve mütevazı bir biçimde kaydetmekle yetinir. Vudu inanışının bütünlüğü karşısında tüm becerilerini ve hünerlerini yitirmiş gibidir Deren... Film hiçbir zaman bitmedi. Kurgusunu, ölümünden çok sonra 1985'te, son eşi Teiji Ito ile onun da son eşi Cherei Ito beraber yaptılar."} +{"text":"Kendini yönetmen olarak tanıtan Mehmet Demirtaş, sinemayla amatör olarak ilgilenen Emre Akaya bir film projesi sunar. Yönetmen bir oyuncu aramaktadır ve bu oyuncuyu bulma işi Emre Akaya düşer. Akay, aynı zamanda oyuncu adayının görüntülerini gizli olarak da çekmek durumunda kalacaktır. Emre Akay bu işi kabul eder; ancak kendisinin de gizlice görüntülendiğinin farkında bile değildir. Yönetmen oyuncusundan istediği verimi alabilmek için akla gelmedik yöntemler dener. Ortaya kara mizah ile gerilim arasında gidip gelen sıradışı bir film çıkar. Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi, Emre Akay ve Hasan Yalazın yazdıkları ve yönettikleri oldukça sıradışı bağımsız bir film. 2003 yılında New York Uluslararası Bağımsız Film ve Video Festivalinde gösterilen filmin oyuncuları ise Tuğra Kaftancıoğlu, Gülüm Baltacıgil, Emre Akay ve Mehmet Demirtaş. Emre Akay - Hasan Yalaz ikilisinin görüntü yönetmenliğini de yaptıklar filmin müziklerini ise Mehmet Demirtaş hazırlamış."} +{"text":"Jamesin kardeşi ve iki arkadaşının, Marylanddeki Karanlık Ormanda Blair Cadısının efsanesinin peşinden gitmelerinin üzerinden 20 yıl geçmiştir. Grup arkalarında bir sürü teori ve şüphe bırakmıştır. James ve arkadaşları Peter, Ashley ve film öğrencisi Lisa da aynı yola girmek üzeredirler. Ekip kameraları ile birlikte, kayıpların gizemini çözmek için aynı ormana girme kararı alırlar. Başlarda grup gayet iyimserdir. Özellikle bölgenin yerlisi olan Lane ve Talianın karanlık ve dolambaçlı ormandaki rehberlikleri sayesinde kendilerini güvende hissetmektedirler. Ancak gecenin karanlığının çökmesiyle birlikte ormanın huzurlu ortamı da yerini korkunç ve doğaüstü yaratıklarla dolu bir kabusa bırakır. Ekip yavaş yavaş, efsanenin hayal ettiklerinden çok daha gerçek ve şeytani olduğunun farkına varırlar."} +{"text":"Fırlama Marty ile çılgın bilim adamı dostu Dr. Brown için, bir kez daha zaman makinesine çevirdikleri DeLorean'a başvurma zamanı. Marty bu kez 2015'e gidip henüz doğmamış çocuğuna yardım etmek zorunda kalacak. Elbette bunu yaparken ortalığı karıştıp zamanın dokusuna ve düzenine zarar verecek. Dostumuz, yol açtığı sorunları çözmek için yeniden geçmişe, sonra da geleceğe gidip gelecek. 50'lere döndüğünde, ilk serüvendeki sahnelerin bazılarını yeniden yaşama fırsatı bulacak ama bu kez başka birinin gözünden! Zemeckis'in müthiş bir başarı kazanan 1985 yapımı Geleceğe Dönüş'ünün döneceğinden kimsenin şüphesi yoktu ama hiç kimse de bu kadar eğlenceli bir devam filmi beklemiyordu. Aynı kadro, aynı espri anlayışı ve bu kez biraz farklı bir tarih şeridi..."} +{"text":"Alita, kim olduğunu veya nereden geldiğini bilmediği bir halde tanımadığı bi gelecekte uyanır. Şefkatli bir doktor olan Ido onu yanına alır ve cyborg görüntüsünün altında olağanüstü bir geçmişe sahip genç bir kadının kalbi ve ruhu olduğunu fark eder. Alita yeni hayatına alışmaya çalışırken, Doktor Ido da onu gizemli geçmişinden korumaya çalışır. Yeni arkadaşı Hugo ise Alitanın anılarını tetiklemesine yardımcı olmak ister. Bu sırada şehri yöneten tehlikeli ve yozlaşmış güçler Alitanın peşine düşer. Eşi benzeri görülmemiş dövüş yeteneklerine sahip olduğunu fark eden Alita, geçmişine dair bir ipucu elde edecektir. Tehlikeli insanlarla karşı karşıya olan Alita; arkadaşlarının, ailesinin ve dünyasının kurtarılmasında kilit rol oynayacaktır."} +{"text":"Boris Akunin in kitabından uyarlanan şu ana kadar rusyada yapılmış en buyuk bütçeli sinema filmi.. film 93 harbinde enver efendinin yanlış istihbarat yapmak için yani ikili ajan olmak için rus hatlarına sızmasını anlatiyor.. Film, Türk Hamlesi adıyla Türkçeye çevrilen Turetskii Gambit kitabından sinemaya uyarlandı.. Bir tarih filminden öte macera filmi olarak karşılandığında daha iyi anlaşılabiliyor. Vizyona girmesinden itibaren Rusya'da olay yarattı. Konusunun olay yaratması yanında film, son dönem Rusya Sineması'nın en iyi filmlerinden ve Rusya'nın Hollywood'a cevabı olarak sunuldu ve geniş izleyici kitlelerine ulaştı. Rusya'da Hasılat rekorları kırdı.. Ülkemizde ise henüz vizyona gireceği konusunda bir habere rastlamadım. Film 1876 Yılı Osmanlı-Rus Savaşını ve sonrasında yaşanan savaşın kaderini değiştirebilecek bir casusluk olayını -tam olarak objektif olmasada-anlatıyor diyebiliriz temel olarak."} +{"text":"Georges Bataille'ın (1897-1962) trajik romanından uyarlanan ve tartışmalar yaratan bu filmde, bir annenin, ergenlik çağındaki oğlunu, seks, alkol ve aşağılamalarla dolu kendi dünyasına çekmesi anlatılıyor... İlk gençlik çağlarını huzur içinde ve inançlı olarak geçirmekte olan Pierre, büyükannesiyle oturan, kendi halinde bir yeniyetmedir. Tatil ayları geldiğinde, anne-babasıyla buluşmaya Kanarya Adaları'ndaki yazlıklarına gider. Oraya vardığında, birbirinden nefret edip yek diğerine zarar vermeye başlayan evli bir çiftin kaçamaklarıyla karşılaşır. Babasıyla fazla yakınlaşmasa da, annesiyle sıcak bir ilişki kurmaktan hoşlanan Pierre, annesi Helene'e saygı duyar ve onu, iğrenç bir adamla yaşamak zorunda kalan saf ve iffetli bir kadın olarak görür. Buna rağmen, annesinin sefahat içinde, alkol ve seksle dolu bir yaşam sürdüğünün de farkındadır. Bu arada Helene de oğluna karşı, ailevi bağların sınırlarını zorlayan bir yakınlık hissetmeye başlamıştır. Babasının bir trafik kazasında ölmesiyle Pierre'in annesine duygusal bağımlılığı artarken, Helene'in de oğluna karşı arzusu aynı şekilde çoğalır. Pierre, adada kendi yaşındaki yazlıkçı kızlara ilgi duysa da, annesiyle arasında sürekli artan cinsel gerilimle başa çıkması gitgide zorlaşır. Çekici taze dul, geceleri dışarı eğlenmeye çıktığında oğlunu da beraberinde götürmeye başlar ve onu, baştan çıkarıcı metresi Rea ile tanıştırır. Genç Rea, Pierre'i toplu seks partileri ve sefih bir hayatın içine atar. Keder, utanç, cinsel zevkler, tiksinme ve saygının birbirine girdiği bir mahvoluşun hazzında kendini kaybeden Pierre, annesinin elinden geçmiş Hansi adlı genç bir kadında aşkı ve bir yere kadar da dengesini bulur. Ama Helene, geri dönecektir..."} +{"text":"50 yaşındaki Anita, bir sinema gişesinde bilet satıcısı olarak çalıştığı otuz yılı aşkın sürenin kelimenin tam anlamıyla ziyan oluşuna şahit olur: bina, yerine bir sinema kompleksi yapılmak üzere yıkılır ve Anita yeni kurumun imajına uymadığı için erken emekliliğe zorlanır. Yaşadığı şokun üstesinden gelemeyen Anita, biraz da insiyaki olarak, her gün, eskiden sinemanın bulunduğu, ama artık bir inşaat firmasının yeni kompleksi inşa etmekte olduğu boş arsaya gider. Tamamen tesadüf eseri, inşaat bölgesinde çalışan buldozer sürücüsü Antoniye aşık olur. Aralarında şefkat dolu acı-tatlı bir ilişki başlar ve bu ilişki, firmanın ofisinin bulunduğu bir karavanda akşamın karanlığında sürer. Antoni evlidir ve bu gerçeği saklamaz. Ama buna rağmen, gizli buluşmaları sayesinde, ikisi de geleceğe dair bir umut kapısı aralamaya başarır."} +{"text":"Paul ile güzeller güzeli sevgilisi Barbara, Internet şirketlerinin müthiş başarısını kutlamak üzere, onlara mali destek veren milyoner Howerd ve jet-sosyete güzeli sevgilisi Vicki ile İspanya sahillerinde yatla geziye çıkarlar. Eğlenceli başlayan gezi yatın bir kayaya çarpıp ters dönmesiyle adeta kabus haline geliverir. Vicki ters dönen teknenin içinde sıkışıp kalmıştır ve Paul ile Barbara yardım edecek birilerini bulmak üzere yakındaki küçük bir balıkçı köyüne giderler. Köyde herkes evlerine kapanmış ve gelen yabancılardan kaçmaktadır. Çok uğraşan Paul sonunda iki köylüyü razı eder ve batmakta olan tekneye giderler ama Howard ile Vicki ortadan kaybolmuştur. Barbara da kaçırılınca tek başına kalan Paul köyde araştırmalara başlar."} +{"text":"New York'ta keyifli ve lüks bir yaşam süren bilgisayar programcısı Paul Hackett, bir kafede tanıştığı Marcy'yle akşam için randevulaştığında Manhattan'ın varoşlarında onu bekleyen gece macerasından henüz habersizdir. Güzel kadının Soho'daki dairesine geldiğinde önce rahatsızlık verici bir ressam olan, ev arkadaşı Kiki'yle tanışacak; bir süre sonra maruz kalacağı sarkazm işlerin hiç de yolunda gitmeyeceğini belli ettiğinde ise Doğu yakasındaki fiyakalı evine dönmek isteyecektir. Elbette zaman zaman çok komik ve gerilim dolu bir kabusa dönüşecektir gecesi. Tanışacağı renkli tipler ve dahil olacağı absürd olaylar serisi, büyük şehrin hiç bilmediği bir yüzünü tanıştıracaktır Paul'e. Biraz Kafkavari bir yönü olan After Hours, Martin Scorsese'nin kendini belli eden imzası ve Joseph Minion'un akıl dolu senaryosu ile 80'lerin kültleşen filmlerinden biri olarak hatırlardadır. Rosanna Arquette'in güzelliği kadar Griffin Dunne'un son derece kontrollü performansı da, After Hours'u mutlaka izlenmiş olması gereken bir film yapıyor."} +{"text":"Hastalarından birini hiç sebep yokken ameliyat masasında kaybeden kalp cerrahı Dr Rice`ın kendine güveni alt üst olmuştur. Los Angeles üzerinde gezinen melek Seth o sırada her ne kadar ölen hastaya yardım için orada bulunsada Maggie`den etkilenir ve onun kendine olan güvenini tekrar kazanmasında yardımcı olmaya karar verir. Bu arada ona aşık olur ve sonunda bütün risklerine rağmen görünmez bir ruh olmaktan çıkar, şüpheli bir yabancı haline gelir. Kadere inanmayan Maggie ise Seth`e daha öncekilerle kıyaslanmayacak derecede aşık olur. Bu arada Maggie ile beraber olmak için göklerden ve meleklikten vazgeçen Seth, yeryüzündeki karmaşık hayatı yaşadıkça umutsuzluğa kapılır. Acaba aşk, kişinin temel özelliklerinden vazgeçebileceği kadar değerli midir?"} +{"text":"1920lerin Los Angeles'ındayız. Kolu kırıldığı için Los Angeles Hastanesinde yatmakta olan 10 yaşındaki Alexandria, burada filmlerde dublörlük yapmakta olan Roy ile tanışır. Bir çekim sırasında sakatlandığı için yataktan kalkamayan Roy, Alexandriaya Vali Odioustan çeşitli sebeplerden nefret eden ve onu öldürmek isteyen 6 adamın hikayesini anlatmaya başlar. Fakat Roy, yaşadığı sorunlar sebebiyle hikayeyi giderek daha karamsar bir hale sokar. Bir süre sonra masal ile gerçeği birbirine karıştıran Roy, kendi acılarından kurtulmak için Alexandriayı da kullanmaya başlayacaktır. Ülkemizde de If İstanbul kapsamında gösterilen film, Berlin Film Festivalinden de ödülle döndü. Tarsem Singhin 18 farklı ülkede, 26 farklı gerçek mekanda çekimlerini gerçekleştirdiği The Fallda hiç özel efekt kullanılmadı. Yönetmenin titizliği sonucu çekim ve post-prodüksiyon aşaması 4 yıl süren film, ilk geniş gösterimini ancak 2008'de yapabildi."} +{"text":"Selvi Boylum Al Yazmalım, kamyon şoförü İlyas ile köylü kızı Asyanın destansı aşkının filmidir. İlyas Asyayı çok sevmesine rağmen, karısına olan sevgisi kamyonuna olan aşkına yenik düşer. Kamyonu Arkadaşı kaybetme korkusu onu kötü alışkanlıklara itmiştir. Mutlu evlilikleri, İlyasın kıskançlığı ve alkol alışkanlığı ile sarsılıp, evlilik dışı ilişkisiyle de sona erer. Asya oğullarıyla beraber evi terk etmiştir. Hayatları tam da bir çıkmaza girmişken karşılarına Cemşit çıkar. Cemşit hiçbir karşılık beklemeden onlara sıcak bir yuva verir ve Asyanın oğluna babalık yapar. Yıllar geçer ve İlyas ansızın yeniden karşılarına çıkar. Döneminin politik yapısına da uyum gösteren film Sevgi nedir? sorusunun cevabını arar ve filmin sonunda cevabını verir: Sevgi Emektir. Atıf Yılmazın ve Türk sinemasının başyapıtlarından biri olan Selvi Boylum Al Yazmalım, Kırgız yazar Cengiz Aytmatovun Kırmızı Eşarp adlı romanından uyarlanmıştır. Aşkın iç sesleri ve çelişkileri üzerine gerçek bir başyapıt."} +{"text":"Hitchcock'un yaklaşık 30 yıl sonra İngiltere'ye döndüğü filmi, Londra sokaklarında geçen bir 'seri katil hikayesi' anlatıyor. Yönetmen, böylesine şaşırtıcı bir dönüş yapınca ise ilk döneminin film gramerini geri getirmiş ve altın dönemindeki o görkemli sinema anlayışını bir kenara bırakmış oluyor. Yani ne renkler, ne de müzik baskın hale geliyor burada. Aksine mesafeli bir İngiltere atmosferinin içinde yozlaşma anlatılıyor. Ancak Hitchcock'un bu mantık doğrultusunda, özellikle cinayet sahnelerinde 'locked-down shot' tekniğinin katkısıyla 'göstermeden' sonuç alırken, kendini vince bırakıp uzun planlar da kullanması, onun ustalığını bir kez daha ortaya koyuyor. Hitchcock'un neler yapabileceğini görmek için izlenebilecek bir yapım olsa da, altın dönemindeki başyapıtlarını arayanlar için hayal kırıklığı yaratabilir."} +{"text":"Genç Luke Skywalker'ın içindeki gücü keşfedip galaksinin zalim imparatoruna başkaldırmasına henüz 10 yıllar vardır. Hatta Luke henüz doğmamıştır. Barış içindeki galakside cumhuriyet hüküm sürmektedir. Barışçıl bir gezegen olan Naboo, iyi yürekli genç Kraliçe Amidala tarafından yönetilmektedir. Gizli Sith Lordu ve onun şampiyonu Darth Maul'un maşası olan Ticaret Federasyonu, barışı sarsacak girişimler ve adil olmayan müzakere taktikleriyle Amidala'yı köşeye sıkıştırmaktadır. Jedi şövalyesi Qui-Gon Jinn ve çömezi Obi-Wan Kenobi durumu incelemek için Naboo'ya gönderilir. Jedi'lar giderek derinleşen komployu keşfederken 9 yaşındaki Anakin'le tanışırlar. Küçük çocuğun mekaniğe karşı müthiş bir yeteneği ve şeytani bir zekası vardır. Jar Jar Binks isimli geveze ve kurbağamsı mahluğun da dostluğunu edinerek büyüyen uyumsuz grup, bir yandan federasyonun robot ordularına karşı Amidala'nın yardımına koşarken, öte yandan da Darth Maul ile yüzleşmek zorunda kalacaktır. Galakside bir şeyler, geri dönmemek üzere değişmeye başlamıştır."} +{"text":"Elfriede Jelinek'in Piyanist adlı romanından uyarlanan film, Viyana Müzik Konservatuarı'nda öğretim görevlisi olarak çalışan orta yaşlı bir kadın üzerine kurulu. Annesiyle aralarında sevgi ve nefret karışımı bir ilişki bulunan Erika Kohut adlı bu kadın, bir yandan saygı duyulan ve otoriter bir öğretmen görüntüsü çizerken diğer yandan karanlık arzuları ve müzik arasında ikilem yaşamaktadır. Viyana'nın kenar mahallelerindeki erotik şovlara ve porno film gösteren sinemalara gidip gelen Erika, anlam katamadığı hayatında bir tür kendi kendini tüketme sürecine girmiştir. Kendine o denli yabancıdır ki, bir sevgili edinememekte, geceleri parkta sevişen çiftleri gizlice seyretmekle tatmin bulmaktadır. Kendisine karşı garip bir hayranlık ve tutku duyan erkek öğrencisiyle iletişim kurmasının ardından, görünüşteki hayatı ve bastırılmış arzuları arasındaki duvar yıkılmaya başlar..."} +{"text":"Birbirlerinden farklı ama ortak olarak hayattan beklentileri olmayan karakterle dolu koca bir sınıf öğrencinin arasında idealist duygularla öğretmenlik yapmaya yeni başlayan Erin'in işi, sandığından da zordur. Farklı ırk ve toplum katmanlarından gelen öğrenciler için okul, sadece yaşları gereği orada bulunmaya katlanmaları gereken bir yerdir. Erin, kendince yöntemlerle onlara yakınlaşmaya çalışsa da bu niyeti daha da büyük tepkilere yol açar. Çünkü öğrenciler, hayatta yüzleştikleri ırksal ve toplumsal acı gerçekleri farkına vararak öğretmenlerinin saf idealizmi bırakmasını isterler. Zaman içinde onlarla iletişim kurmayı başaran Erin, herbiri birbirinden farklı hikayesi olan bu gençleri, kendi hikayelerini yazmaları ve bunu da birbirleri ile paylaşmaları konusunda cesaretlendirir. Basit bir günlük işlevi görmenin ötesine geçen bu yazılar, öğrencilerin hayata tutunmalarını sağlayan bir araca dönüşecektir. Oscar ödüllü oyuncu Hilary Swank'ın rol aldığı film, Erin Gruwell isimli bir öğretmenin gerçek hayat öyküsünden bir kesiti beyazperdeye taşıyor. Balıkçı Kral, Atlara Fısıldayan Adam gibi eşsiz filmlerin senaristi olarak karşımıza çıkan Richard LaGravenese, bu kez hem yönetmen hem de senarist olarak bir projeye imza atıyor."} +{"text":"Kör düğüm olmuş bir aşk üçgeni, Bekir, Uğur ve Zagor... Bekir Uğur'a, Uğur Zagor'a, Zagor'da serseriliğe aşıktır. Karşılığını bulamayan kalplere tutkun bu üç insanın yolu, tutkunun beslediği bir kaderle birbirine bağlanır. Uğur, Zagor'un hapisten çıktığı gece, mahallede işlenen bir cinayetin ardından ortadan kaybolur. Bu kayboluş, ilk başta Bekir'in umutsuz aşkından kurtulması için bir umut olsa da, aylar sonra Zagor'un İzmir'de işlediği bir cinayet sonrası hapse girmesinin ardından Uğur'un mahalleye dönmesi ile Bekir için yıllar sürecek amansız bir kovalamaca başlayacaktır. Aşkının peşinde, kendini hiçe sayarak sürecek bu kovalamaca ile gururunu, benliğini, bütün kişiliğini yitirse de, bir tek şeyi, aşkın masumiyetini yitirmez. Zeki Demirkubuz, Uğur ile Bekir'in 40'lı yaşlarındaki hikayelerini anlattığı, başyapıtlarından sayılan Masumiyet filminin ardından, şimdi de Kader ile bu karakterlerin gençlik yıllarına bir bakış atıyor."} +{"text":"Olmayacak işler için boşuna uğraşmak diye kullanılır karpuzcu Mustafa bu sözü, karpuz kabuğundan gemiler yapmak. Oysa herkesin hayatında olmayacağını bile bile hayal ettiği şeyler yok mudur? Recep ve Mehmet 60lı yıllarda Tepecik adlı bir köyde yaşayan iki kafadardır. Yaz aylarını herkes gibi aylak aylak geçirmemek için yakındaki kasabada çıraklık yaparlar. Recep bir karpuzcunun, Mehmet ise bir berberin yanında çalışır. Hayat hep böyle mi geçecektir, bir karpuzcu ve berber olma uğruna çalışmayla? İki çocuğun ufku ne o köye ne de kasabaya sığmayacak kadar geniştir. Boş kalan tüm zamanlarını terkedilmiş bir ahırda film projeksiyon makinesi yapmaya çalışarak geçirirler. Kimsenin umursamadığı bu uğraşlarında tek bir destekçileri vardır, köyün delisi Ömer. O yaz sandıklarından çok daha fazla genişletecektir ufuklarını. Recep, kelek çıkan karpuzları toplamaya gelen Nezihe ile ahbap olur ve kadının evine arada bir yemek yemek için gidip gelmeye başlar. Tüm hayallerinin ötesinde bir duyguyla tanışır ve aşık olur. Aşk, iş, hayaller Bu iki çocuk için Tepecikli köyünde ömürleri boyunca unutamayacakları bir yaz yaşanmaktadır."} +{"text":"Bilmediğiniz şeyleri kurcalamayın!!!..... Dean Corso, zengin koleksiyoncular için eski ve çok değerli kitapları araştıran ve bulan bir araştırmacıdır. Yaptığı görev kültürel birikim, hüner ve çelik gibi sinirler gerektirmektedir. Corso, ünlü bir kitapsever olan Boris Balkan için Satanik ayinleri anlatan bir seri kitabın sonuncusunun peşine düşer. Rivayete göre bu kitap Karanlıklar Krallığının dokuz kapısını açacak bir el yazmasıdır. Geri kalan iki kopyası Avrupa'dadır. NewYork'tan Toledo'ya, Portekiz'den Paris'e giden yollarda Corso labirent gibi tuzaklarla, vahşi ve gizemli ölümlerle karşılaşır. Kendisini koruyan güçler yardımı ile kendisinden çok daha güçlü bir varlığa karşı adım adım yaklaşmaktadır. Zamanla asıl görevinin bir kitabı bulmaktan çok daha farklı olduğunu anlar."} +{"text":"Özel hayatı ve Örümcek Adam kimliğinin getirdiği sorumluluklar arasında bir denge kurmaya çalışan Peter Parker, sonunda hayatını bir düzene oturtmayı başarmıştır. Fakat Örümcek Adam olmak kolay değildir; kendisini bekleyen tehlikelerden habersiz hayatını sürdürürken tüm varlığını tehdit edecek olan büyük tehlike adım adım yaklaşmaktadır. Kendine olan güveni ve kibiri çok fazla artmaya başlayan Peter, davranışları ile onu seven herkesi gittikçe üzmeye başlar. Örümcek Adam'ın en tehlikeli düşmanlarından Venom ve Kum Adam saldırmak için tüm güçlerini toplamak üzere iken Peter'ın gereğinden fazla güvenli ve kibirli tavırları, onu ve sevdiklerini büyük bir tehlike altına atacaktır. Örümcek Adam ve Örümcek Adam 2 filmlerinde olduğu gibi kamera arkasında yine Sam Raimi'nin olduğu Örümcek Adam 3, Örümcek Adam karakterinin derinlerine inmeye devam ediyor. Peter Parker, hayatının en büyük mücadelesi ile karşı karşıyadır; öyle bir mücadele ki, düşmanı da yanlızca kendisidir..."} +{"text":"Süper kahraman John Hancock, alkol bağımlılığından ve hantallığından dolayı halk gözünde giderek bir alay konusunu olmaya başlar. John Hancock, Los Angeles halkı tarafından en nefret edilen karakterlerden biri haline gelir. Hancock'ın Los Angeles binalarına ve yollarına verdiği maddi zarar insanların hayatlarını kurtarmasına rağmen yaptığı bu iyiliği gölgelemektedir. Bir gün Halkla İlişkiler Uzmanı Ray Embrey'in hayatını kurtarır. Ray Hancock'a teşekkür etmek amacıyla ona Los Angeles halkı gözündeki imajını yeniden düzeltebilme konusunda destek vermek ister. Bunun üzerine Ray, Hancock'ı bir akşam yemeğe davet eder. Embrey'in karısı Hancock'ı sevmemektedir ama bu Honcock'ın kendini kanıtlaması için mükemmel bir fırsat olacaktır. Bir anti-kahraman hikayesi Hancock, süper kahraman hikayelerine farklı bir gözle bakarak eğlenceli bir iş ortaya çıkarmış."} +{"text":"Pulitzer ödüllü Michael Cunningham romanından uyarlanan film, farklı dönemlerde yaşayan üç kadını Virginia Woolf ve ünlü kitabı Mrs. Dalloway ile bağlantılı olarak ele alıyor. İlk kadın doğal olarak Woolf?un kendisidir. Hastalıklarla dolu sancılı bir yaşam geçiren Woolf, Mrs. Dalloway?i yazmaktadır; fakat depresyon nedeniyle sık sık hayatla bağları gevşemekte, intaharın eşiğine gelmektedir. 1949 yılında hamile bir ev kadını eşine bir doğumgünü partisi hazırlamanın eşiğindeyken, okumakta olduğu Mrs. Dalloway?i bir türlü elinden bırakamaz ve... Son olarak günümüzde yaşayan bir kadın, Aids hastalığına yakalanan eski kocası için bir parti hazırlayacaktır. İkisinin arasında, Woolf?un kitabıyla bağlantılı çok özel bir bağ vardır. 20. yy?ın en önemli kadın yazarlarından biri olan ve kendi yaşamı da romanları kadar çarpıcı geçen Woolf?un yaşamı etrafında dönen bu ilginç çalışma, kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film. Mrs. Dalloway romanı, bir kadının tüm yaşamının ipuçlarını gizleyen bir gününü anlatır."} +{"text":"Bir tiyatro sanatçısı olan BERNA, popüler kültürün egemen olduğu bir dönemde sadece sanat için oyunculuk yapmak uğruna bir mücadele vermektedir. Bu arada Tarihin İlk Kadınlarını konu alan bir müze ziyareti sırasında, sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadın oyuncu olan Afife Jalenin elle çizilmiş olan portresinden çok etkilenir. O günden sonra Afife Jalenin hayatına ilişkin çağrışımlar hayatına adeta sızar. İki zamanın üst üste binmesi gibi gelen vizyonlar, iki hayatın ve iki kadının hayat mücadelelerindeki paralellikleri yansıtır. BERNA, bu doğaüstü olayı kavrar ve AFİFE JALEnin hayatını ve yaşadığı mekanları araştırmaya başlar. BERNA, oyunculuk tutkusundan vazgeçmez. Ancak hem kadın olmaktan hem de popüler kültürün dışında kalma yolunda karşılaştığı engeller, ruhsal dengesini zorlamaktadır. Bu arada, bir başka yaşam belleğinde iyice şekillenir. Sahneye tutkun bir başka kadın olan AFİFE JALEnin yaşamı... AFİFE, sahneye çıkma tutkusundan vazgeçmemiştir. Polis baskınları ve öldürülme tehditleri altında mücadelesine devam eder. AFİFE, sahne yasağına daha fazla dayanamaz ve sinirlerini yatıştırması için ara sıra morfin kullanmaya başlar.. Bu arada BERNA da büyük bir duygusal yalnızlık içindedir. Geçmiş yaşamına dair gördüğü vizyonlardan dolayı AFİFENİN bilinenin tersine ölmediğini ve öldürüldüğünü hissetmektir. Ancak, AFİFEYİ kimin öldürdüğünü hatırlayamaz. Geçmiş yaşamındaki kişilerin tekrar hayatına girdiğini bilmektedir. Geçmiş kendini tekrar edecek, BERNA da aynı şekilde aynı kişi tarafından öldürülecektir. AFİFEYİ kimin öldürdüğünü çözmek zorundadır. Çünkü eğer KİLİT çözülmezse kaderini değiştiremeyecektir."} +{"text":"Duff ve John, çok yakın arkadaşlardır. Fakat Duff, çok başarısız biridir ve sürekli John'a ayak bağı olmaktadır. John ise tek amacı sevgilisi Elaine ile evlenmek olan çalışkan bir adamdır. Elaine ve John, evlenmeye karar verdiklerinde, hedef olarak belirledikleri ev için 30 bin dolar biriktirmeye başlarlar. Tam parayı bulup evi almaya hazırlandıkları sırada, John'un yıllar önce üniversitede okutma sözü verdiği kuzeni Noreen'in Harvard'a kabul edildiği haberi gelir. Kayıt parası iki hafta içinde ödenmelidir ve toplam fatura 29.879 dolardır. Bu durumu Elaine'e söyleyemeyen John, iki hafta içinde 30 bin dolar bulmak için Duff'ın yardımına başvurur. Kaypak Duff, çözüm olarak küçük suçlar işlemelerini önerir ve işler kontrolden çıkar."} +{"text":"Bruno on beş yıldır aynı şirkette çalışan, yani düzenli bir işi ve hayatı olan bir adamdır. Yıllarını aynı kağıt fabrikasında yöneticilik yaparak geçiren ve patronlarına büyük bir sadakatle hizmet eden Bruno'nun başına beklenmedik bir olay gelir, işten atılır. Kaynakların yetmediği gerekçesiyle birçok arkadaşıyla beraber kapının önüne konan Bruno için yaşadıkları tam bir felaket değildir. Ne de olsa başarılı bir iş hayatı olmuş ve iyi bir kariyer yapmıştır. Dünyada yeni bir iş bulmaktan kolay ne olabilir ki? Ancak üç yıl sonra aynı noktada olduğunu gören ve bir adım bile atamadan hala işsiz dolaşan Bruno'nun hayatı artık felaketlere sürüklenmektedir. Olaylar bir prestij meselesi olmaktan çıkmış, hayat, ölüm-kalım savaşına dönmüştür. Bulduğu geçici iş karısını ve çocuklarını sadece tok tutmaya yetmektedir."} +{"text":"Genç ve idealist polis memuru Danny yeni bir göreve atanır ve kendini Los Angeles ghetto'larındaki iki rakip çetenin egemenlik savaşının ortasında bulur. Birlikte çalıştığı, emekliliğini bekleyen, kaşarlanmış Bob'la iki farklı dünyanın insanıdırlar. Film, Danny'nin gözünden Los Angeles sokaklarındaki öfke ve şiddet ile bunların kronikleşmiş sebepleri ve çözümsüzlüğüne dair bir safaridir artık. Bir yanda sokakları paylaşamayan ve giydikleri farklı renklerle birbirlerinden ayrılan iki çetenin, Crips ve Bloods'ın kana buladıkları sokaklar; diğer yanda Danny ile Bob; hayattan beklentileri, dolayısıyla da metotları farklı, değişik \"renkler\"in temsil etmektedirler... Efsane isim Dennis Hopper'ın olabildiğince gerçekçi bir üslupta sinemaya aktardığı Renkler, Kaliforniya'nın köşe mahallelerindeki şiddeti merkezine oturtan bir seri filmin öncüsü sayılabilir. Ardından gelen Boyz'n the Hood, New Jack City gibi filmlere hem yolu açmış, hem de esin kaynağı olmuştur. Sean Penn ile Robert Duvall'ın unutulmaz bir oyunculuk sergiledikleri film, Hopper'ın öncü bir sinemacı olduğunun bir kanıtı daha sanki.."} +{"text":"İrlanda doğumlu C. S. Lewis, Narnia kitaplarının yaratıcısıdır. İsmi J. R. R. Tolkien, Lewis Carol ve hepsi de hayalgücünün ustaları olarak bilinen bir avuç yazarla birlikte anılır. Konusunu gerçek bir hikayeden alan filmde \"Jack\" olarak tanınan Lewis ile Amerikalı şair Joy Gresham arasındaki aşk anlatılıyor. 30'lu yıllarda Jack Oxford'da ders vermektedir. Mektup arkadaşı olan Joy Amerika'dan onunla tanışmak için gelir ve aralarında zamana yayılan ve trajik anları da içerecek olan bir ilişki başlar. Richard Attenborough'nun Gölgeli Toprakları, C. S. Lewis'in Joy Gresham ile olan ilişkisinin gerçek öyküsüne çarpıcı bir şekilde bağlı kalmış. Aşırı duygusallaştırma tuzağına düşmeyen usta yönetmen, özgürlüklerini sadece öykünün ritmiyle oynamakla kısıtlı tutmuş. Joy'un iki çocuğu tek bir oğlana, genç Douglas'a indirgenirken, Lewis'in Cambridge'teki profesörlük yılları es geçilip Oxford'da konumlandırılmış. Karşımızda 20. yüzyılın sayılı masal anlatıcılarından ve Britanya'dan çıkmış en seçkin aydınlardan birinin hayatının önemli bir dönemine başarıyla ışık tutan bir yapım var. Usta bir yönetmen ve usta oyunculardan."} +{"text":"Birbiriyle bağlantısız 4 kısa filmden oluşan bir korku antolojisi. 1. hikaye; Happiness : Ayağı alçılı genç kızımız yalnızlıktan sıkılmıştır. Dışarı çıkamaz görüştüğü insan yok denecek kadar azdır. Vaktinin çoğunu internet başında sohbet ederek geçirir. Bir akşam telefonnuna tanımadığı bir numaradan mesaj gelir. Kız öncelikle biraz çekingen davransa da daha sonra ona cevap verir ve mesajlaşmaya başlarlar. Karşıdaki çocukta yalnız olduğunu sıkıldığını söyler. Elbette muhabbet ilerler. Çocuk kızın fotoğrafını ister. Kız teklifi kabul eder ancak fotoğraflarını değiştokuş yapmak şartıyla. Kız fotoğrafını gönderir ve anında çocuk mesajı yanıtlar ancak gelen fotoğraf kızın fotoğrafıdır. 2. hikaye; Tit for tat : Lise öğrencisi genc, biraz daha kalbur üstü sınıf arkadaşları tarafından şiddete maruz bırakılmaktadır. Tabi kahramanımız onlara güç yetiremez ve çareyi kara büyüde bulur. 3. hikaye; In The Middle : Dört arkadaş rafting ve gezi için ormana giderler. Eğlenceli bir tatil başlamıştır elbette başlarına geleceklerden habersiz. Rafting sırasında kayıkları batar ve hepsi suya düşer. İçlerinden birisi boğulan arkadaşlarını kurtarmak için suya atlar ve o boğulur. Diğerleri onu ararlar ancak bulamazlar ve çadırlarına dönerler. Gecenin bir yarısı arkadaşları geri döner. 4. hikaye; The Last Flight (Teaw Bin 244/Flight 244): Bir ülkenin kraliçesine uçuş sırasında eşlik etmek için seçilen hostesin bir süre sonra orada tesadüfen bulunmadığı anlaşılır. Hostesin, kraliçenin kocası ile ilişkisi vardır ve kraliçe bundan haberdardır. Uçuşun hemen ardından tesadüfen alerjik bir sebeple ölen kraliçe ile son bir uçuş yapmakta yine aynı hostese düşer. Ama kraliçenin ölüsü, hostese rahat vermeyecektir..."} +{"text":"Bundan yıllar önce gösterime giren Oscar ödüllü Disney klasiği Küçük Deniz Kızı yenilenmiş bölümleriyle tekrar izleyici karşısına çıkıyor. Hans Christian Andersenin ünlü masalından uyarlanan bu çizgi filmle sinemaseverler, denizler altı dünyasına bir yolculuk yapacaklar ve insanların dünyasının bir parçası olma hayalleri kuran genç, ateşli, ve bağımsız ruhlu deniz kızı Arielin serüvenlerini izleyecekler. Rüyalarının prensiyle tanışmaya karalı olan Ariel, bu uğurda Ursula adlı şeytan ruhlu denizaltı büyücüsüyle pazarlık yapmaktan çekinmez ve sesini ödünç verdiği bu pazarlık sonucunda bir çift bacağa sahip olarak yakışıklı insan prensi Ericin dünyasına ayak basma şansına sahip olur. Babası Kral Tritonun ve yengeç muhafızı Sebastianın bütün uyarılarını duymazlıktan gelen Ariel, kendisini suların derinliklerinde bulur ve çok geçmeden de sessizliğin her zaman altın değerinde olmadığını ve Ursulayla girdiği pazarlığın içinde aklına hayaline gelmeyen oyunlar olduğunu keşfeder."} +{"text":"Dave, Vietnam cehenneminde yaşadıklarının etkisinden hala kurtulamamıştır. Diğer savaş gazileri ailelerine, işlerine ya da okullarına dönüp hayatlarına bir şekilde devam ederken, Dave bunu başaramamış ve içkiyle sigaraya sığınarak, evle tenha barlar arasında sürüklediği bir yaşam sürmeye devam etmiştir. Davele aynı evi paylaşan kızkardeşi Martha, 30lu yaşlarını süren bir öğretmendir. İlişkileri, Marthanın Davee arada sırada para vermesi, onun yemeklerini hazırlayıp, çamaşırlarını yıkamasıyla sınırlıdır. Derken, bir gün beklenmedik bir şey olur ve Davein Vietnama birlikte gittiği ve aynı kasabada yaşayan Meggs, bir sabah çıkagelir ve ona, çok uzun süre verilmiş fakat hiç tutulmamış bir sözü hatırlatır; birlikte balığa çıkacaklardır. Bu andan itibaren, film, farklı bir yön alır. Meggs, dostunun, savaşın çirkin hatıralarını ve kurtarmayı başaramadığı bir arkadaşıyla ilgili suçluluk duygularını hafifletmeye çalışırken, Marthaya da yakınlık duymaya başlar. Aralarında, filmin duygusal merkezini de oluşturan benzersiz bir cinsel çekim oluşur. Ne var ki, Dave, kızkardeşinin onu bırakıp mutlu bir yaşam sürmesine, hele de bunu ona savaşın olanca korkunçluğunu hatırlatan bir adamla yapmasına kolayca razı olmayacaktır."} +{"text":"Çok yakın iki arkadaş olan Catherine ve Helene kan kardeşi olurlar ve bir yemin ederler: Hangisi önce ölürse diğeri de arkadaşının ardından onu takip edecektir. Önce Catherine ölür. Henüz genç bir kadındır. Catherine aile şatolarının bodrumundaki lahite konulmuştur. Ancak 2 yıl sonra, toksik atıkları illegal biçimde buraya atmaya karar veren bir grup ahmak, varilleri devirirler ve ortaya çıkan toksik gaz alaşımından faydalanan Catherine yaşayanların arasına dönmeye karar verir. Yalnız Catherinein bir sorunu vardır: Doyurulmak bilmeyen kana susamışlığı. Ahmak adamları oracıkta tırnaklarıyla öldüren Catherine yavaş adımlarla aile şatosuna doğru seğirtir. Sevgili arkadaşının anıları ve özlemiyle öteden beri şatoyu satın almak isteyen eski dostu Helene ise durumdan habersiz, emlakçıyla görüşmek üzere şatoya gelir. Bir de ne görsün ki ölü dostu Catherine, emlakçının kanlı cesedinin başında oturur vaziyettedir..."} +{"text":"Clark, ne olduğu ve nasıl kullanacağını hiç bilmediği, birtakım sıradışı güçlere sahip bir çocuktur. Bir gün okul servisi bir kaza geçirip, içinde çocuklarla birlikte nehre uçar. Servisin içindekilerin ölmesine göz yumamayan Clark, güçlerini kullanarak herkesi kurtarır. Fakat bu olay onun diğerlerinden oldukça \"farklı\" bir çocuk olduğunu da bariz biçimde ortaya çıkartacaktır. DC Comics'in en meşhur süper kahramanı olan Superman'in köklerine, geçmişine dönerek kahramana farklı bir bakış açısı getiren filmin yönetmenliğini Zack Snyder üstlendiği bu zorlu senaryo David S. Goyer'e ait. Filmde Clark Kent'i Henry Cavill, kötü adam General Zod'u Michael Shannon canlandırırken kadrodaki diğer isimler arasında Lois Lane rolünde Amy Adams, Martha Kent rolünde Diane Lane, Jonathan Kent rolünde Kevin Costner ve Jor-El rolünde de Russell Crowe yer alıyor."} +{"text":"Kozanoğlu Hüseyin, ne dağda ne şehirde yeri yoktur onun. Köylerini basıp haraç alan Bey babasını öldürür. Kozanoğlu Eşkiyaya sığınır, yüreğindeki öfke bir kılıca dönüşmüştür artık. Maksadı devlete karşı gelmek değildir zaten devletin de olan bitenden haberi yoktur. Osmanlı'nın gerileme döneminde rüşvet, yolsuzluk, soygun alıp başını gitmiştir. Kısa zamanda eşkiya da olamaz. o hep halktan yanadır oysa eşkiya halkı da soymaktadır. Kısa zamanda dağlarda nam salan Kozanoğlu Beyden koruduğu halkı da yanına katar. Sonunda güçlü, zeki Kozanoğlu silah nakkaşının yanına girip mütevazi bir hayat yaşamak ister. Fakat o Kozanoğludur ve halkın ihtiyacı vardır ona. Nitekim iyi bildiği insanlar tarafından tuzağa düşürülür. Mahpustadır ve halkın gözü önünde idam sehpasına çıkarılır. Korkmamaktadır. Umudu 'Bunu gören halkın arkasından gideceğine olan inancıdır.'Bir devletin çöküşü ve insanların çaresizliğinin en iyi anlatıldığı filmlerden biridir."} +{"text":"Rage virüsünün Britanya adalarına yayılmasının yarattığı kaos kontrol altına alınmış ve insanlar yavaş yavaş boşaltmak zorunda kaldıkları evlerine geri dönmeye başlamışlardır. Amerikan ordusu da, Londra'nın çeşitli yerlerinde düzenin sağlanması ve insanların güvenle evlerine yeniden yerleşebilmelerini sağlamak için yardım etmektedir. Fakat Rage virüsü, bütün planları alt üst edecek kadar tehlikeli ve sinsi bir virüstür. Herkesin, tehlikenin geçmiş olduğunu düşündüğü bir anda kenara çekilmiş ve çok daha tehlikeli bir şekilde yeniden harekete geçeceği zamanı beklemektedir. Nitekim evlerine geri dönebilmenin sevincini yaşayan bir ailenin ferdi, korkunç virüsü hala vücudunda taşımaktadır. Virüs ise yeniden ortaya çıkacağı en doğru zamanı beklemektedir. Danny Boyle tarafından yönetilen ilk film 28 Gün Sonra'nın ardından beş yıl sonra çekilen bu devam filminde yönetmen koltuğunu, Bahis filminin yönetmeni ve senaristi Juan Carlos Fresnadillo devralıyor."} +{"text":"Her gece, ışıklar sönüp tüm şehir uykuya daldığında, insan gözünün göremediği iki güç arasındaki ezeli ve ebedi mücadele tekrarlanır. Aydınlığın gücü, rüyalarımıza umut ve güzel rüyaların kuvvetini taşırken; karanlığın gücü, karabasanlar ve kabuslarımızdan sorumludur. Farkında olmasalar da, John ve küçük kızı Emma bu fantastik mücadelenin ortasında kalacaklardır. John, bir kabus getirenin kontrolünde, kendisini sadece para kazanmaya adamış, kayıp bir ruhtur. Kabus getirenler, Emma'ya ulaşmak için onun kayıp ruhunu kullanmaya karar verirler. Bir gece Emma'nın küçük ruhu bir umacı tarafından kaçırılır ve Emma komaya girer. Artık, Emma'nın ruhunu kurtarmak, ve onu babasıyla buluşturmak, ışık taşıyanların tek amacı haline gelmiştir. Ölüler ve rüyalar diyarının iç i��e geçtiği, fantastik bir alemde bir kız ve babasının umutsuz çırpınışları, küçük bir kıyametin habercisi gibidir. \"Ink\" e yeni bir \"It\" gözüyle bakılıyor. Bunun yanında, Brezilya'nın kült filmleriyle, Matrix, Pan'ın Labirenti, Donnie Darko gibi önemli yapımlarla kıyaslanmış iddialı bir çalışma."} +{"text":"Dünyanın en zengin adamı olan petrol milyarderi Ahmet Şahbender 'in sanat koleksiyonundaki paha biçilmez bir antika büstü çalmak üzere adı belirtilmemiş bu Arap ülkesine gelen Harry Dean ve karısı rolünü oynayan Nicole Chang, iş adamının sahibi olduğu otele yerleşirler. O andan itibaren kendisini bir İngiliz Lordu olarak tanıtmış olan sahtekar soyguncuyla petrol milyarderi arasında bir kedi fare oyunu başlar. Filmin başındaki uzun sekansta gösterilen ve Dean'in hayal ettiği şekilde gerçekleşmesi gereken soygun, daha sonra farklı bir şekilde seyredecektir. Bu nedenle filmin sinema afişlerindeki tanıtım sloganlarından biri şudur: \"Filmin sonunu dostlarınıza rahatlıkla söyleyebilirsiniz, ama lütfen filmin başını sakın söylemeyin!\" Filmin özgün adı olan \"Gambit\" bir satranç terimi olup, daha iyi bir mevki kazanmak için bir oyuncunun bir veya birkaç taşı feda etmesi anlamına gelmektedir. Yani hesaplı bir hareket, bir tür hile anlamına da gelir. Üç dalda Oscar'a, üç dalda da Altın Küre ödülüne aday gösterilen bu filmdeki performansı için Shirley MacLaine'e bir Altın Defne ödülü verilmişti. 2011 yılında filmin bir yeni çevriminin yapılacağı bildirilmiştir. Ancak Coen Kardeşler'in senaryosunu yazdığı bu filmin ne zaman ve hangi kadroyla çekileceği henüz belli değildir."} +{"text":"Philadelphia Deneyi, 28 Ekim 1943 yılında Amerikan donanmasının Pensilvanya eyaletine bağlı Philadelphia şehri limanında yaptığı iddia edilen deneydir. İddiaya göre donanmaya ait bir koruma destroyeri olan DE 173 sınıfı 1240 tonluk USS Eldridge birkaç dakika içerisinde 600 kmden fazla bir uzaklığa gidip tekrar gelmiştir. Deneyin varlığı konusunda hiçbir delil bulunmamaktadır. Amerikan donanması da böyle bir deneyin kayıtlarda varolmadığını belirtmiştir. Al Bielek hariç deneye katıldığı iddia edilen tüm askerler bunu yalanlamış, hikayenin bir aldatmaca olduğunu söylemişlerdir. Bielekin hikayesi de daha sonra yalanlanmıştır. Gökkuşağı Projesi adıyla da bilinen bu deney, 1984 yılında beyaz perdeye aktarılana kadar ciddiye alınmamıştı. Ancak o tarihden bu güne kadar resmi makamlarca defalarca yalanlanmasına rağmen en çok merak edilen konulardan biri olmuştur."} +{"text":"İranın dağlarında yaşayan okuması yazması olmayan bir kadın birdenbire Kuranı Arapça olarak okumaya başlar. Bu durum büyük bir mucizedir. İki asker ve bir din adamı bu durumun araştırmakla görevlendirilir ve bölgeye gönderilir. Genç asker her şeyden uzakta gibi görünse de, aslında mucizelerde onun da parmağı vardır. Herkesin kendi ruhsal yolunu bulması ve o yolda yürümeye devam etmesi filmin ana temalarından birisidir. Yetenekli yönetmen Kemal Tebriziinin son filmi Bir Parça Ekmek, dünyevi aşkla ilahi aşkı birleştiren bir mucizenin öyküsü. İran sinemasının en önemli temsilcilerinden biri olan Tebrizi, insanların ilahi olanı arama ve bu uğurda kaybolma durumlarını eleştirel bir dille izleyiciye sunuyor. İran sinemasının başarısında pay sahibi yönetmen, yine şiirsel anlatımı, başarılı kurgusu ve özenli konu seçimi ile izleyiciyi etkiliyor."} +{"text":"Altmış yaşlarında bir doktor olan Tomasz, bir at hırsızını ölüme hazırlayan Aziz Bernard ile ilgili bir film üzerinde çalışmaktadır. Akıllı ama karamsar bir adam olan Tomasz, ölümcül derecede hasta olduğundan şüphelenmektedir ve bir dizi test sonucu şüpheleri doğrulanır. Tomasz'ın içinde, eskiden beri önem verdiği bütün ahlaki değerleri inkar etme ve yanlış olduklarını kanıtlama isteği uyanır. Genç bir çifte dost görünerek aşklarını yıkmaya çalışır, genç bir rahibin inancını kaybettiğine dair itirafını duymak amacıyla bir oyun planlar, derken nihayet intihar etmeye hazırlanır. Ancak yine de ona rehberlik edecek bir işaret, ruhani bir güç beklemeden edemez. Bu işaret beklenmedik bir şekilde hastane odasında gelir."} +{"text":"Bir zamanlar zengin Batılı turistlerin uğrak yeri, ihtişamlı bir liman kenti olan Acapulco şimdilerde çöküştedir. Parıltısı kaybolmuş olan bugünün Acapulcosu Drama/Mexte üç ayrı hikayeye ev sahipliği yapıyor: Ayrılık acısıyla baş etmeye çalışan genç bir çift, intihara eğilimli orta yaşlı bir adam ve 15 yaşında, evinden kaçmış bir kız çocuğu. Eski erkek arkadaşı Chinonun ansızın çıkagelmesi ile afallayan güzel Fernanda ne yapacağını şaşırır. Şimdiki erkek arkadaşı Gonzalo ise eski sevgililerin arasındaki cinsel çekimin önünü kesip ilişkisini kurtarmak için çabalar. Öte yandan Jaime intiharın eşiğinde bir ofis çalışanıdır. Sahilde bir otele kaçan Jaimenin intihar planları, kendisi kadar sahtekar, 15 yaşındaki evden kaçmış bir kız olan Tigrillo ile karşılaşınca suya düşer. Karakterlerin hayatlarını değiştirecek bu gecenin parça parça ve farklı bakış açılarından gösterilmesi, seyredenin de algısında benzer bir etki yaratıyor. Biraz Fransız Yeni Dalgası, biraz günümüz Meksika sineması tadı veren bu ilginç film, dünya çapında festivallerdeki başarısıyla genç yönetmen Naranjoyu geleceğin heyecan verici isimlerinden biri olarak konumlandırdı."} +{"text":"Rebecca, genç yaşında zalim bir vampir tarafından katledilir. Ancak, birçok mağdurun aksine ona intikam alması için bir şans tanınmıştır. \"Proje 571\" isimli çok çok gizli, kimselerin bilmediği bir ajan şebekesi onu ölümün soğuk ellerinden çekip alır. Rebecca, şimdi iyi eğitimli, genleriyle oynanmış, kılıçta usta, attığını vuran, komandomsu bir savaş makinesidir. Ancak, çok gizli olan tek şey \"Proje 571\" değildir. Ondan da gizli olan bir vampir tarikatı bu gizli şebeki basar, içerdekileri öldürür. Rebecca, bu tarikatın çok korkunç bir planı olduğunu öğrenir. Bu klan, çok dehşetengiz antik ve ölümcül bir kitabı kullanarak ölüler dünyasını ayaklandırmak istemektedir. Rebecca, bir grup rahibe katılarak; zalim vampirbaşı Hugo Renoir'e karşı ölene kadar savaşacaktır. Yılmayacaktır. \"F\" sınıfı bir vampir filmi."} +{"text":"On üç yaşındaki siyahi bir çocuk, bir video kamera bulunca kasabasının sınırlı ufuklarını aşma fırsatına sahip olur. Film yapımcısı olmayı hayal eder Irk ayrımcı Güney Afrika yönetiminin sona ermesinden kısa bir süre sonra, Capetown a yakın zencilere ayrılmış bir bölge olan Kayelitsha'da, 13 yaşındaki Madiba ve Sipho adlı çocuklar tren yolunun yakınında oynamaktadır. Bir tren geçer. Ölü bir adamın cesedi trenden atılır ve çocukların ayaklarının dibine yuvarlanır. Cansız elinde bir el çantası tutmaktadır. Çantayı açan iki çocuk içinde bir silah ve bir video kamera bulur. Sipho silahı ve Madiba da kamerayı alır. Kaderleri mühürlenmiştir artık. Madiba tahta bir kutu yapıp, sorulardan kaçınmak ve yeni oyuncağını kaybetmemek için kamerayı içine saklar. Kasabasını ve sakinlerini filme çekmeye başlar. Kameranın merceğinden geçtikçe, günlük çevresi yepyeni, garip bir güzellik kazanır. Silahı sayesinde statüsü yükselen Sipho ise çete lideri olup, Capetown'ın hemen dışında iş çevirmeye başlar. Madiba da onunla birlikte gider, ancak onu asıl ilgilendiren, kendi bölgesindeki yaşamla taban tabana zıt olan görkemli şehir yaşamını kaydetmektir. Madiba bir kitapçıda beyaz bir kızı kitap çalarken filme çeker. Kısa bir süre sonra da yeni Güney Afrika'yı kucaklamaya hazır olan bu kızla, asi Estelle le arkadaş olur"} +{"text":"Film, japonyada işkence edilip çarmıha gerilerek öldürülen bir 19. yüzyıl samurayı ve suikastçısı olan Izo Okada'nın günümüz dünyasında intikam için uyanışıyla başlıyor. İntikamını alırken otoriteden, mafyadan, aşktan, sevgiliden, seksten, anneden, aileden, toplumdan, kültürden, eğitimden, hukuk sisteminden, evlilik kurumundan, dinden, militarizmden, kapitalizmden, kısacası insanlığın insanlık ve medeniyet tarihi kadar uzun her parçasından intikam alır ki aslında onun şiddeti de bu kaynaklardan beslenmektedir. Araya siyah beyaz görüntülerde kayıp 150 yılın ayrıntıları giriyor. Savaşlar, felaketler, patlayan atom bombaları... İzo'ya tanrıya ulaşmak için çıktığı intikam yolculuğunda insan ruhunun yok edici değil, aynı biçimde öfke dolu olan yaratıcı ve sanatçı yanı da eşlik ediyor ki o kişi Kazuki Tomokawa. Çok yetenekli bir gitarist ve şarkıcı. Söyleyiş tarzı hem duygusal hem provakatif, tıpkı İzo gibi ve varlığı filme çok büyük bir yansıma ve estetik katıyor."} +{"text":"Tümüyle siyah-beyaz ve geniş ekran olarak filme çekilen \"The Girl on the Bridge\"in açılışında altı dakika süren bir söyleşi sahnesi yer alır. Bu sahnelerde 22 yaşında bir genç kız olan Adele'in bir televizyon stüdyosunda anlattıklarına tanık oluruz. Yüzünü göremediğimiz ama ses tonundan sempatik biri olduğunu anladığımız sunucuya yaşamının son birkaç aylık bölümünden kesitleri anlatmaktadır. Adele yaşamının akışına hiçbir şekilde egemen olamamış, sürekli olarak sevmeye ve sevilmeye hasret çekmiş bir genç kızdır. Kaba hatlarıyla anlattığı yaşamına bakılırsa bu genç kızın yaşamı sürekli kötü şanstan ve başarısız ilişkilerden oluşmuştur. Bir erkekten diğerine koşerken bir türlü dengesini bulamazken hatalardan ders almayı da bilemediğini görürüz. Bunları da şu sözlerle açıklar: \"Daha önce yaptığım hatalardan ders almam gerekirdi. Yapamadım. Hiçbir zaman belli bir amaca hizmet edemedim. Hiçbir zaman mutlu olamadım. Gerçek mutluluğu hiçbir zaman yakalayamadım.\" Adele'nin perdedeki görüntüsüne yapılan bir kesmeyle birkaç ay öncesine dönerek gece karanlığında Paris köprülerinden birine geçeriz. İntihara yeltenen Adele kendisini Seine nehrinin sularına bırakmak üzeredir. Yakınlarda bir yerde bulunan Gabor, bunalımlı kızla konuşmaya ve bağlantı kurmaya çalışır. Çeşitli sirklerde hedef tahtasına bağladığı genç kadınlara bıçak fırlatarak geçimini sağlayan Gabor açısından bu tür köprüler yeni 'hedef tahtası' adaylarını bulması için en iyi mekanlardır. İntihara yeltenen genç kadınlara bu türden tehlikeli bir iş teklifi yapmakta ve vazgeçirebildikleriyle beraber çalışmaktadır. Adele'e de bunları söyler ve kendisiyle çalışmasını teklif eder. Ancak Adele kararlıdır ve köprüden atlar. Gabor da onun arkasından atlar. Gabor'un bir özelliği de, o güne kadar kendisine hedef görevini yapan kadınların hiçbirisiyle yatmamış olmasıdır. Buna kaşılık Adele yoluna çıkan potansiyel sevgili adaylarının hiçbirisine hayır dememiştir. Şansları bu defa yaver gidecek midir?"} +{"text":"The Hand: 60'ların Hong Kong'unda, sosyetik bir fahişe ile, elbiselerini diktirdiği genç terzisi arasındaki dram dolu platonik aşk... Wong Kar Wai'nin şiirsel bakış açısı ve müzik seçimleriyle dikkat çekiyor. Equilibrium: İş stresinden bunalmış bir reklamcı, terapistiyle yaptığı görüşmede sıkıntılarının dışa vurumu olduğunu düşündüğü erotik rüyasını anlamaya başlar. Steven Soderbergh'den süprizli bir hikaye, Robert Downey Jr'ın oyunculuğu göz kamaştırıyor. The Dangerous Thread of Things: Toskana sahillerinde tatil yapan bir çift ve karşılaştıkları genç bir kadının aralarındaki erotizm dolu etkileşimler, büyük usta Michelangelo Antonioni'nin anlatımıyla perdeye yansıyor. 3 ünlü yönetmeniln aşk ve cinsellik üzerine, kendi kültürlerinden yola çıkarak anlattıkları 3 kısa film, İstanbul Film Festivali'nde de gösterilerek büyük ilgi görmüştü."} +{"text":"Yeraltı dünyasının en korkulu mensuplarından olan 'Baba' faaliyette bulunduğu çevreye dehşet saçmakta, buralardan zorla haraç toplamaktadır. Son zamanlarda gizli parolalarını öğrenip, onların adına bu paraları tahsil eden gözü açık bir haraççı türemiştir. Maceraperest ruhlu, planör meraklısı bu genç sahtekarın adı Rıza'dır. \"Baba\", onu yakalamak ve saf dışı etmek için her yolu dener, ama ele avuca sığmayan Rıza'ya bir türlü ulaşamaz. Rıza bir gün Ayşe adlı çok güzel genç bir kızla tanışır. Gelişen ilişkileri kısa sürede bir aşka dönüşür. Evlenmeye karar verene dek her şey çok güzeldir. Rıza, tanıştırılmak için gittiği evde Ayşe'nin babasını görünce şok olur. Bu, her yerde onu arayan \"Baba\" dır."} +{"text":"Tobi gizliden gizliye en yakın arkadaşına aşıktır; ancak 15 yaşın o körpe hallerinde bunu kabul etmek hiç de kolay değildir. Ufak tefek ittirmelerle yaşanan keyifli anlar ise bir tehdit unsuru oluşturmamaktadır; her şey gizli ve kontrol altında ilerlemektedir. Ama büyük yarışa hazırlanmak için kürek takımıyla kampa gidildiğinde, doğanın ve hormonların çağrısına yanıt vermemek güçleşir ve kamp günleri Achim'in kız arkadaşının iki oğlanın arasına girmesiyle gerginleşir. En yakın arkadaşından ne istediğini tam olarak kestiremeyen Tobi'nin kafası, kampa eşcinsellerden oluşan bir kürek takımının gelişiyle iyice karışır. Cinsel gerilim artar ve Tobi, Achim ve diğer takım arkadaşları yaklaşmakta olan yaz fırtınası kadar şiddetli, ancak bir o kadar da özgürleştirici yüzleşmeler yaşamak zorunda kalırlar."} +{"text":"Ülkemizde Chouhou ile tanınan, ve aynı filmdeki rolüyle Cesar adayı olanoyuncu Gad Elmaleh ilk yönetmenlik denemesiyle karşınızda! Coco bir milyoner, ve bunu göstermeye çekinmiyor! Elindeki her şeyi alnının teriyle kazanan Coco için büyük bir gün yaklaşıyor zira oğlu Samuelin Bar Mitzvah töreni yaklaşıyor. Tabii ki bu törenin Coconun şanına uygun olması gerekir! Coco bu tören için bir staduyum kapatmak ve konukları rahat eğlensin diye ertesi günü tatil ilan ettirmek gibi konularla uğraşırken ani bir haber alır : ciddi bir kalp hastalığı vardır ve acilen ameliyat olması gerekmektedir Bakalım bütün bu heyecan ve şatafatın içinde bir anda hayatın faniliği ile burun buruna gelen Coco, bu durumla nasıl başa çıkacak"} +{"text":"Ailenizi katleden insanları affedebilir misiniz? 1994'te, yüz binlerce Ruandalı Hutu, ülkedeki Tutsi azınlığı soykırıma uğratmaya kışkırtıldı. Kalabalık başkentten en küçük köye kadar yerel \"devriyeler\" ömürlük dostlarını ve aile üyelerini, çoğu zaman machete'ler ve doğaçlama üretilmiş silahlarla katletti. 2001'de başlayan ve bu yıl sonlanan, Gacaca Açıkhava Mahkemeleri, vatandaş-yargıçların komşularını yargılamaları ve ulusu yeniden kurmaları için düzenlendi. Bu uzlaşım deneyinin bir parçası olarak itirafçı katliam suçluları hapishaneden çıkartılıp evlerine gönderildiler ve travmadan muzdarip kurban yakınlarından onları affetmeleri ve bir arada yaşamaya devam etmeleri beklendi. Ödüllü yönetmen Anne Aghion'un imzasını taşıyan uzun metraj belgesel Komşum, Katilim Human Rights Watch Uluslararası Film Festivali'nin 2009 Nestor Almendros Sinemada Cesaret Ödülünü kazanmış, resmi seçki dahilinde gösterildiği Cannes Film Festivali'nde, festival tarihinde bir ilke imza atarak yarışma dışı bölümde iki kez gösterilmiş, dolup taşan salonlara oynamış ve eleştirmenlerden büyük övgü almıştı."} +{"text":"Kang Min-jae, Taesung Lisesi'nde okumaktadır. Bir havayolu şirketinde kaptan olan, sert mizaçlı babasıyla beraber yaşamaktadır. Babası Min--jae'nin ne düşündüğünü hiç önemsememekte ve oğlunun üniversitede havacılık alanında eğitim alıp, kendisi gibi havacı olmasını istemektedir. Min-jae aynı apartmandaki Hwangbo Soo-jin adındaki bir kızdan hoşlanmaktadır. Ancak bir türlü ona açılamaz. Soo-jin ailesinin yanında yaşamaktadır ve ev işlerinden kurtulmak için Seul'dan epeyce uzaktaki Jeju'da birüniversitede veterinerlik okumaya karar verir. Min-jae'de babasından habersiz üniversite tercihlerini yapar ve peyzaj mimarlığına yerleşir. Bu baba oğul arasında büyük bir sorun olacaktır. Min-jae, Soo-jin ve arkadaşları, aileleri tarafından bu zamana dek pek takdir edilmemiş gençlerdir. Derken bu gençler biraz da zoraki olarak bale kursuna giderler. Bale eğitimini tamamladıklarında takdir edilme ve beğenilme duygusunu tadacaklardır... Bale gençlerin hepsine hayata farklı bir bakış açısı kazandıracak ve onların kendilerine, sevdiklerine değer vermelerini ve güvenmelerini sağlayacak..."} +{"text":"Kale, istemeyerek de olsa babasının ölümüne neden olduğu için büyük bir ruhsal çöküntü içine düşer. Bu duruma alışmak ve bunla yaşamayı öğrenmek çok zor olacaktır. Nitekim, bir olay sonucu okulda hocasını tartaklar ve belli bir süreliğine ev hapsine mahkum olur. Fazla rahatsız edici gibi görünmese de, evin içine mahkum olmak ve belli sınırlar haricinde bir adım dahi atamayacak olmak Kale'in psikolojisini daha da kötü etkiler. Dışarıdaki hayattan kopuk olmak, onu bir süre sonra komşularının hayatlarını gözlemlemeye itecektir. Fakat bir gün şahit olduğu bir olay, herşeye rağmen sakin giden hayatını yeniden çığrından çıkartır. Komşularından birinin aranan bir seri katil olduğuna inanmaktadır. Tüm gözlemleri, verilen ipuçlarını doğrulamaktadır. Fakat acaba bütün bu gördükleri gerçek midir, yoksa beyninin kendisine oynadığı tatsız bir oyun mudur? Hayatın Benim ve Kirli Para gibi filmlerinden tanıdığımız yönetmen D. J. Caruso'nun yönetmiş olduğu Şüphe, Hitchcock'un Arka Pencere filminin bir benzeri olarak da dikkat çekiyor."} +{"text":"12 yaşındaki Annie, yaz tatilini dört gözle beklemektedir. Okul kapanır kapanmaz arkadaşlarla dolaşmalar, partiler onu beklemektedir. Ne var ki, annesiyle babasının başka planları vardır. İkinci bir balayı yapmaya karar veren çift, kızlarını 76 yaşındaki büyükbabasına bırakmaya karar vermişlerdir. Annesiyle babasının, deniz kenarında harika bir yer olarak anlattıkları ev, yaşlı adamın yıllardır biriktirdiği çöplerle dolu, berbat bir haldedir. Evde televizyon ve bilgisayar olmadığı gibi buzdolabında doğru dürüst yiyecek bir şey bile yoktur. Arka bahçedeki havuz ise çamurlu bir su ile doludur ve içinde kaplumbağalar yaşamaktadır. Büyükbabanın hayatı ise bol bol uyuklayarak, bulmaca çözerek ve en yakın arkadaşı Barney'le eski anıları yad ederek geçmektedir. Büyükbabasının on metrelik yılanları öldürme, adanın gizli sakinlerinden hayalet süvariyle karşılaşma, Elvis Presley'in korumalığını yapma gibi bitmez tükenmez hikayelerinden bıkıp usanan ve bunlara bir damlacık inanmayan Annie, bir arkadaşıyla konuşur ve ondan otobüs seferlerini öğrenmesini ister. Amacı, bir an önce buradan kaçıp, eğlencenin onu beklediği New Yok'a geri dönmektir. Ne yazık ki, adadan ayrılabilmesi için büyükbabanın kırık dökük motoruna ihtiyacı vardır. Bu karar onun bütün hayatını değiştirir. Büyükbabası olaya müdahale eder ve ona, hayatta televizyondan ve internetten çok daha fazla şeyler olduğunu gösterir. Büyükbabayı tanımaya başlamasıyla Annie'nin korkuyla beklediği yaz, mutlu bir anıya dönüşecektir."} +{"text":"Doğumdan bir süre sonra gazyağı içmekten hayatını kaybeden ve hayat kadınlığı yapan bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen jeronimo, hayata pek de iyi başlayamamış bir çocuktur. doğumdan sonra jeronimo'nun annesinin çalıştığı evi işleten violeta ikisini de kovar. annesi öldükten sonra violeta ona bir süre bakmıştır. daha sonraki zaman içinde kendini sokakta bulan gazyağı, hırsızlık suçundan yakalanır ve ıslahevinin insanlıktan çıkaran kapalı ortamında günlerini geçirmeye başlar. birgün bir tartışma esnasında ıslahevinde çıkan olayda diğer çocukların da desteğiyle gardiyanı yaralayarak, diğer çocuklarla isyan başlatıp oradan kaçar ve tek başına şehre döner. sevgisizliğin, annesizliğin ve düşlediği güzel hayatın özleminin sızısını içinde taşımaktadır hep. ama sokaktaki bu kötü hayattan bir türlü uzaklaşamaz. sokak çocuklarının zor koşullarını ve ıslahevlerinin cezaevinden farksız ortamını gözler önüne seren ilginç bir film."} +{"text":"Yeni evli bir çift olan Ben ve Jane, gelecek vaat eden bir iş için Japonyaya taşınırlar; hayalleri Tokyoda moda çekimleri yapmaktır. Mt. Fuji dağı yakınlarında arabayla ormanın içinden geçen karanlık bir yolda ilerlerken trajik bir araba kazası sonucunda genç bir kıza çarpıp ölümüne sebep olurlar. Bilinçleri yerine geldiğinde kızın cesedini bulamazlar. Kafaları karışık bir halde yeni hayatlarını yaşamak üzere Tokyoya varırlar. Bu sırada Ben, çektiği moda fotoğraflarında esrarengiz bazı beyaz lekeler görmeye başlar. Jane bu lekelerin yolda çarptıkları kızın ruhuna ait olduğunu ve kızın intikam peşinde olduğunu düşünmektedir. Tüm bunların bağlantılı olabileceği düşüncesiyle korkan çift, gizemli şeylerin oldukları gibi kalmalarının daha iyi olduğunu fark edeceklerdir."} +{"text":"Jean-Luc yaşlanma üzerine araştırmalar yapan başarılı bir doktordur. Kendine ait muayenehanesinde, orta sınıftan ve orta yaştan hastaların büyük ilgi gösterdiği, yaşlanmayı önleme üzerine bir takım tedaviler uygulamaktadır. Bu alanda da tanınmış saygın bir doktordur. Çok güzel bir karısı, emektar bir yardımcısı, sadık bir hizmetçisi ve şoförlüğünü yapan bir erkek kardeşi vardır. Bu sade aile yaşamı, yetmişlerindeki babasının yıllar sonra yeniden ortaya çıkışıyla alt üst olur. Jean-Luc gibi doktor olan babası, yıllar önce hiçbir açıklama yapmadan bir ideal uğruna ailesini terk etmiştir. Ne var ki, geçmişiyle ilgili hiç pişmanlık duymayan ve babalık içgüdüsünü yitirmiş bu beklenmedik misafiri ailenin kabullenmesi zordur. Bu merhametsiz baba, acımasız bir şekilde ailenin hayatına girer ve onların özenle kurulmuş dünyalarını sarsar. Güzel ve zengin karısı gizemli kayınpederine ısınmaya başladıkça da Jean-Luc'un hayatı zehir olur..."} +{"text":"Witek, Varşova'ya giden trenin arkasından koşmaktadır. Film, bu koşunun 3 farklı olasılıkla sonuçlanmasının ardından Witek'in hayatının geri kalan kısmının nasıl gelişeceği üzerine varsayımları anlatır. İlki; trene yetişir ve orada dürüst bir komünist ile tanışır. Bundan sonra Parti'nin aktif bir üyesi haline gelir. İkincisi; trene yetişmek için koşarken istasyon görevlilerinden birine çarpar ve çıkan arbede sonucunda tutuklanır. Cezasını çekmek üzere çalışmak üzere gönderildiği parkta, kendisi gibi cezalandırılmış olan karşı görüşlü biriyle tanışır. Böylece karşı tarafın bir üyesi haline gelir. Üçüncüsü; treni kaçırır ve kimse ile tartışmadan yoluna gidecek iken okuldan bir kız ile tanışır. İleride bu kız ile evlenip, okulunu bitirip, bir doktor olarak huzurlu ve apolitik bir hayat sürmeye başlar."} +{"text":"Llyod Christmas ve Harry Dunne kirli ve dağınık bir evde yaşıyan, sık sık işlerinden kovulan birbirinden avanak iki arkadaştır. Llyod Rhode Island'da limuzin şöförlüğü yapmakta iken bir gün güzel ve zengin bir kadın olan Mary Swanson'ı havaalanına götürür, bu esnada ona aşık olur. Mary havaalanında bir çanta unutur, çantayı alan Llyod Mary'nin gözüne girme umuduyla çantasını ona geri götürmeyi kafasına koyar. Llyod malum sebeplerle Mary'nin ulaşacağı uçağa yetişmeyi beceremez. Bunun üzerine ikili Harry'nin yeni köpek işi için bir köpek şeklinde dekore ettiği kamyonuyla Mary'i Aspen'da bulmaya çalışır. Bilmedikleri gerçek ise çantanın parayla dolu olduğu ve Mary'nin onu havaalanında kaçırılan kocasının hayatını kurtarmak için fidye olarak bıraktığıdır..."} +{"text":"Bir grup acımasız katil, bir polis ile nişanlı olan, nazik ve iyi yetiştirilmiş Namiyi, nişanlısının kız kardeşi ve babasını öldürmeye zorlar. Aksi halde nişanlısı ölecektir. İstediklerini şuursuzca yerine getiren Nami, kendisini bir anda, dünyanın en vahşi ve insanlıktan en uzak kadın hapishanesinde, dövüş robotu haline getirilmiş kadın mahkumlar arasında bulur. Buradan çıkmanın tek yolu ölmektir ve o da bu sıradışı yolu izler. Mahkumlardan birinin kardeşini acımasızca öldürür ve karşılığını daha acımasızca alır. Vücudu buz kesen Naminin cesedi bir ormana atılır ama yalnız yaşayan eski bir dövüş ustası ona hayatını geri verir. Şimdi, genç kadından aşkını ve tüm alıştığı yaşamı alan katillerden intikam alma vaktidir."} +{"text":"Kolorado'nun küçük bir kasabasında levazımatçı Ernie Bishop, kasabanın gençlerini kaçırıp morgta ölülerin konduğu çekmecelerde saklayıp vücutlarında açtığı yaraları ayna ile göstererek işkence yapıyordur. Bir gün Joan adlı bir genç kız, Bishop'u öldürür ve morgtan kurtulur. Böylece kasaba eski günlerine geri dönmüştür. Başka bir yere yerleşen ve ruhunda yaraları kalsa da güzel bir hayata kavuşan Joan, on altı yıl sonra yeğeni Olympia'nın mezuniyeti için kasabaya geri döner ve kabus tekrar başlar. Olympia'nın arkadaşları teker teker ortadan kayboluyordur. Yeğenin de ortadan kaybolmasıyla Joan tüm yaşadıklarını geride bırakarak katili bulmaya çalışır, fakat sonuçlar onu kendine götürür. Scar'ın 3D teknolojisi kullanılarak hazırlanmış ilk korku filmi olduğunu hatırlatalım."} +{"text":"Cleveland, Cove Apartmanı'nın bir türlü bitmek bilmeyen su ve elektrik tesisatı sorunlarından bıkıp usanmıştır. Bir gece, ansızın keşfettiği bir gerçekle hayatının sonsuza dek değişeceğinin farkında değildir. Story adındaki gizemli bir genç kadın, binanın yüzme havuzunun altındaki bölmelerde, bütün gözlerden uzak bir yaşam sürmektedir. Cleveland, kısa bir sürede, kızın aslında bir su perisi olduğunu anlar. Geleceği görme yeteneği sayesinde, Cleveland'in ve bütün apartman sakinlerinin gelecek yaşamlarının bağlandığı ortak noktayı görecektir ve bu gelecek, kendisininkiyle de sıkı sıkıya bağlantılıdır. Efsaneye göre, su perilerinin bu dünya ile kendi dünyaları arasında yapacakları tehlikeli yolculuk, kötü niyetli bir takım yaratıklar tarafından engellenmektedir. Şimdi bütün apartman sakinleri ve Cleveland için yapılması gereken tek şey, Story'nin bu yolculuğu başarılı bir şekilde tamamlamasını sağlamaktır. Aksi takdirde, kendi yaşamları da büyük bir tehlike altında olacaktır. Usta yönetmen Night Shyamalan'ın kendisinin yazıp yönettiği Sudaki Kız, kendi içinde de ilginç bir hikayeye sahip. Filmin konusu, ilk olarak küçük kızlarını gece uyutmak için anlattığı hikayelerden biri olarak ortaya çıktı. Köy filmindeki performansıyla da beğeni toplayan Bryce Dallas Howard'ın başrolü Paul Giamatti ile paylaştığını da ekleyelim."} +{"text":"Erik ve Philip, yazıya tutkun olan iki yakın arkadaştır. Özellikle Erik, yapıtlarını yayınlatabilmek için yayıncıların kapısını sürekli olarak aşındırsa da aldığı red cevabı değişmemektedir. Eric her seferinde yeni hayalkırıklıkları ile cebini doldururken Philip bir gecede hiç beklenmedik bir şekilde meşhur olur. Fakat birden altı ay sonrasına, bir akıl hastanesine gidiveririz. Philip hastaneden taburcu olmaktadır. Artık içinde yazmaya dair hiç istek kalmamıştır. Ama Eric, arkadaşının yazıya geri dönebilmesi için elinden geleni yapacaktır. Genç yönetmen Joachim Trier'le gençlere, dostluğa, gençlik hırslarına, sevgiye, edebiyata ve müziğe dair, espirili olduğu kadar da dokunaklı bir bakış... Filmin, 2007 İstanbul Film Festivali'nde Altın Lale Ödülü aldığını eklemeyi de unutmayalım."} +{"text":"Yönetmen Oliver Stone ve Jim Garrison'ın gerçek hayatlarından ve fikirlerinden çıkan film, 22 Kasım 1963'te Dallas, Texas'ta öldürülen Amerika Başkanı John F. Kennedy'e komplo kurulduğu gerekçesiyle çevrilmiş. New Orleans'lı bir avukat olan Jim Garrison, FBI'ın halka söylediği öyküye inanmayarak, olayın üstüne gitmeye başlıyor. Bir sürü delilin saklandığını anlayan Garrison, aslında bir değil, birkaç tane insanın başkana ateş açtığını düşünüyor. Suikastin, Vietnam Savaşı'nı kışkırtmak için yapıldığı öne sürülüyor. Kennedy, bu savaşın içine girmemek için direndiyse de, başkan yardımcısı Johnson ve ordu, aynı fikirde değildi. Johnson, eğer Kennedy elimine edilirse, savaşa gideceklerini söylüyor. Film ayrıca, suikastle ilgisi olan bir sürü kişinin olaylara nasıl katıldığıyla da ilgileniyor."} +{"text":"1960'lı yıllarda İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde zor aile koşulları içinde yaşayıp bir çıkış yolu arayan, ne var ki yazgısına karşı çıkamayan bir genç kızın öyküsü... \"Hiçbir yere gitmeyecek miyim ben? Sabahın yedisinden akşamın yedisine kadar çalış, çalış, canım çıkıyor. Büyüdüm artık anne, görmüyor musun? Dünyadan haberin yok senin. Çık, bak, herkes nasıl yaşıyor?\" diye isyan edip bir çıkış yolu arayan Nesibe'nin hikayesi... Türk edebiyatının ünlü isimlerinden Füruzan ve resim ustası Gülsüm Karamustafa'nın ilk yönetmenlik denemeleri... 60'lı yıllar İstanbul'unun kenar mahallelerinden birinde başlar filmin öyküsü. Kış sabahları, üşüye titreye işe giden, ekonomik koşulların ezdiği fakir bir ailenin kızıdır Nesibe... Ve aile baskısından bunalan Nesibe, yazgısını değiştirmek için uğraşır durur..."} +{"text":"\"Hayalet Köpek\" lakaplı profesyonel bir kiralık katil, mafya hesabına çalışmaktadır. Gerçekte kim olduğu bilinmeyen Hayalet Köpek, bir binanın çatı katında postacı güvercinleriyle yaşamakta, sadece Fransızca konuşan dondurmacı ile arkadaşlık etmekte ve samuray bağlılık yeminine sadık kalmaktadır. Ancak tetikçiliğini yaptığı mafya ailesi onun kendileri için bir tehlike olduğunu düşünüp her şeyini yok edince, Hayalet Köpek intikamını samuray yöntemlerini izleyerek almaya karar verir. Jim Jarmusch'un Amerika'yı en iyi şekilde yansıttığı filmlerinden olan Hayalet Köpek, asla yan yana gelemeyeceğini düşündüğünüz üç dünyayı harmanlıyor: Eski Japon Samurayları, Mafya ve Hip-Hop. Hayalet Köpek, sadece başrol oyuncusu Oscar ödüllü Forest Whitaker'ın performansıyla değil, müzikleriyle de akıllarda yer ediyor."} +{"text":"Hem cahillikle, hem de din sömürüsüyle savaş veren, İslam tarihinin en önemli reformcu bilginlerinden İbn Rüşd'ü odağına alan film, \"genel hatlarıyla Ortaçağ Avrupası'ndan başlamak üzere, Endülüs, o dönem İslam düşünürleri arasındaki temel tartışmalar, Endülüs'ün siyasi yapısı, felsefe-din tartışması gibi bir çok konuya değinmektedir.\" Bir Hıristiyan bilginin İbn Rüşdün kitaplarını tercüme ettiği için yakıldığı bir ortamda ilimle tanışmak isteyen Hıristiyan bir genç İspanyanın Müslüman tarafına, Endülüse geçiyor. İbn Rüşdün yanına Burada, kadınlı, erkekli, şen şakrak sofralar karşılıyor onu. Kadınların sözünün alabildiğine geçtiği Rüşdün evinde, diğer genç öğrencilerle beraber ders görmeye başlıyor. Film bu gencin yanı sıra, daha çok İbn Rüşdün kendisi, çocukları, öğrencisi olan halife oğlu, bunların yanı sıra halife ve başka karakterler eşliğinde Endülüsün kültürel ve siyasi ortamı üzerine yoğunlaşıyor."} +{"text":"Hisham Zaman, uzun metraj filmi Kış Ülkesinde ise, sınırlar arasında sıkışmış insanlık hallerini ince ince işlemeye devam ediyor. Renas, Norveçin ücra ve karlarla kaplı bir köşesinde, halinden hiç şikayeti olmadan yaşayıp giden bir Kürt mültecidir. Tek eksiği bir eştir. Iraktaki ailesi onun için Fermesk adında bir kız bulur ve Renas, damat olarak katılmadığı Iraktaki bir nikah töreniyle bu kızla evlendirilir. Renas hiç görüşmediği, tanışmadığı bu kıza fotoğrafları üzerinden aşık olur ve sürekli onun hayalini kurar. Fakat nihayet Fermesk Norveçe geldiğinde, daha ilk anda bu garip evlilik çatırdar. Renas, sadece fotoğraflarıyla ilişki kurduğu kadının gerçek halini görünce yıkılır. Fermesk içinse, ne kocası ne de bu yeni ülke beklediği gibidir. Diğer yandan bu ilişkiye ta Iraktan müdahil olan aileler de durumu iyice zorlaştırır. Renas bu durumla baş etmeye çalışırken, yeni bir ülkeye ayak uydurmakla başka bir erkeklik biçimine uyum sağlamak iç içe geçer. Sosyo-politik fonun kıyısında bir yerde şekillenen bu aşk hikayesi, son derece güçlü görselleri, yaratıcı hikayesi ve şahane bir mizah duygusuyla insanı hemen yakalıyor."} +{"text":"Japon bağımsız sinemasının ustalarından Koji Wakamatsu'dan erotizm ile şiddetin yanyanalığı üzerine sıradışı bir hikaye. Üniversite giriş sınavına çalışan ama almış olduğu yetersiz eğitimden dolayı sınavı kazanamayacağının bilincinde olan bir gencin, zengin bir burjuva kadını önce röntgenlemesi, sonra da olmadık şeyler yapması anlatılıyor. \"Film, Japon film denetim kurulundan onay çıkmadan Berlin Film Festivalinde gösterilmek üzere Almanyaya gönderildi. Ülkenin batıda imajının zedeleneceği endişesiyle Japon hükümeti filmin festivalde gösterilmesini engellemek için diplomatik girişimlerde bulunmaya kadar götürdü işi. Filmin yapımcısı Nikkatsu, bütün bu sansasyonlardan yararlanmak yerine, filmi Japonyada çok sınırlı bir ölçekte gösterime soktu. Kendini ihanete uğramış hisseden Wakamatsu, hem Avrupadaki, hem de ülkesindeki aydın kesimlerin desteğini arkasına almış olmanın rahatlığıyla Nikkatsudan ayrılarak bağımsız bir sinemacı olarak çalışmaya başladı.\""} +{"text":"Yalıtılmışlık... yabancılaşma.. mutluluk. Amerika'da hepsini birlikte alabilirsiniz. Ya da belki ayrı ayrı alma şansınız yoktur. Yeni bir televizyon alın mutlu olun. Yetmedi mi? Yabancılaşmayı deneyin. Televizyon alacak paranız mı yok? O zaman yalıtılmış bir hayat yaşayın. \"Mutlu olun\", eğer işe yaramıyorsa \"mış gibi\" yapın. İkiyüzlülüğü de ihmal etmeyin... 30 yaşındaki Joy Jordan; anne ve babasının, Florida güneşi altında yeni bir yaşama doğru uzaklaşırlarken arkalarında bıraktıkları New Jersey'deki evde, yalnız yaşayan, bekar bir genç kadındır. Yaşlı çiftin sevgiden yoksun ve acıklı evlilikleri ise, cazibesi yıllar önce sönmüş olan Diane'ın tehdi altındadır. Öte yandan hayattan umudunu kesmemiş olan Joy, doğru erkeğin ve kariyer başarısının hemen köşeyi dönünce karşısına çıkabileceğini düşünecek kadar saf gözlerle bakmaktadır yaşama. Halihazırdaki erkek arkadaşı Andy'yi kaybettikten bir süre iş değiştirip yetişkinler için eğitim veren bir \"hayır kurumunda\" işe başlar. Buradaki öğrencilerinden Rus göçmeni, taksi şoförü ve bir hırsız olan Vlad ile romantik bir ilişkiye de girecektir. Joy'un iki kızkardeşi, mutlu bir evliliği olan Trish ve başarılı yazar Helen, bir yandan Joy'a küçük gören ve acıyan gözlerle bakmaktan ve bunu dile getirmekten geri durmazken, bir yandan da itiraf edemedikleri kendi sorunlarına sahiptirler. Gerçek yaşamda karşılaşılan tehlikelerin yazılarına getireceği duygusal otantikliğin peşindeki Helen, telefon tacizlerinin kurbanı haline geldiğinde; sapığın, yan dairedeki yakışıklı değilse de zararsız görünen yalnız genç adam, Allen olduğundan bihaberdir. Helen'e platonik bir şekilde aşık olan Allen'in kendi başındaki dert ise, pek de göründüğü kadar zararsız olmayabilen Kristina'dır. Allen hastalıklı romantik dertlerini psikoloğu Bill ile paylaşır. Pek tabii ki Bill'in Helen'in kızkardeşi Trish'in kocası olduğunu ve kendi \"küçük\" tutkuları olduğundan habersizdir. Bill bir yandan ergenlik acıları içerisindeki oğlu Billy'nin kendi sorunlarına cevap bulmaya çalışırken, bir yandan da küçük çocuğun okul arkadaşlarında sapkın bir çekicilik bulmaktadır. 1998 Cannes Film Festivali'nin uluslararası eleştirmenler ödülünü oybirliği ile haketmiş olan bu film, tematik ve biçimsel olarak Todd Solondz'un bir önceki eseri Oyun Evine Hoşgeldiniz'in devamı olarak kabul edilebilir. Solondz bu denemesinde de, bir öncekindeki kadar başarılı olmayı ve tüm eleştirmenler tarafından saygıyla selamlanmayı bilmiş görünüyor."} +{"text":"Melanie ve Jenny tanıştıklarından bir kaç dakika sonra birbirlerine aşık olmuşlardı. Ancak o sırada Jenny, Melanienin Miguel olduğunu sanıyordu. Melanienin amacı Jennyi kandırmak değildi oysa. Kendini bildi bileli erkek gibi giyinen, konuşan ve gözüken Melanie arabasıyla giderken, cıvıl cıvıl Jenny arabasının önüne atlamıştı. Birlikte bir bara gittiler ve Melanie orada, birbirlerine duydukları çekimin etkisiyle, hayat boyu gizli gizli arzusunu duyduğu bir şeyi yaşamaya karar verdi. Gerekirse, bir süre için, kendisini Miguel olarak tanıtabilirdi. Yaşadıkları küçük kasabada bu karar, felakete davetiye çıkarmak anlamına gelse de Melanie her seferinde Jenny ile bir kez daha buluşmak için yanıp tutuşuyor, doğruyu bir türlü söyleyemiyordu. Faroya, tatlı bir aşk hikayesi, tüm saflıklarıyla ve samimiyetleriyle birbirlerini arzulayan ve birbirleri için fedakarlık yapmaya hazır iki genç kızın hikayesi. Bir yandan da bize içinde yaşadığımız muhafazakar dünyada böylesine kırılgan, gerçek ve saf insanların başına neler gelebileceğini düşündüren başarılı bir sinema örneği."} +{"text":"Romantik komedilerin aranılan ismi haline gelen Patrick Dempseyin henüz 25 yaşındayken rol aldığı Run, üst üste yaşanan yanlışlıklar ve talihsizlikler sonucu hayatı pahasına kaçmak zorunda olan bir hukuk öğrencisinin gerilim dolu öyküsünü anlatıyor. Dempseynin canlandırdığı Charlie, yarı zamanlı olarak çalıştığı oto tamircisinin sahibi tarafından bir Porscheyi teslim etmek üzere Atlantic Cityye gönderiliyor. Ne var ki yolda zengin bir genç farz edildiği için başına gelmeyen kalmıyor. Gözünün önünde yanlışlıkla hayatını kaybeden mafya babasının oğlu ise asıl felaketin fitilini ateşliyor. Sonra da şehrin en nüfuzlu adamından canını kurtarmak için ölesiye bir kaçış düşüyor Charlienin kaderine. Dempsey, kariyerinin henüz başında kaptığı ilk başrollerden biriyle daha sonra pek yanına yaklaşmadığı aksiyon/gerilim türünde şansını deniyor. Filmin kadın oyuncusu Kelly Preston için ise Run bir başlangıç noktası görevi görmüş, güzel oyuncu daha sonra ardı ardına birçok aksiyon/gerilim filminde rol almıştı. Run, ayın en soluksuz izlenecek filmi. Özellikle türün takipçileri için cazip bir seçenek."} +{"text":"Alt sınıflardan gelen gençler için dans etmek yoksulluktan ve kötü şartlardan kurtulmak için küçük de olsa bir umut kaynağı. Kapstadt banliyöleri için de bu umut geçerli. Burada 1991 yılında Philip Boyd ve Phyllis Spira Dance fo all adlı bir dans okulu kurmuşlar. Amaçları dans konusunda yetenekli gençleri sadece sokaklardan kurtarmak değil; aynı zamanda onlara profesyonel dans ve bale eğitimi vermek. Bu eğitim sayesinde gençleri dünya çapında rekabet edebilecekleri bir duruma getirmeyi hedefliyorlar. Bu hedef tüm gençlerin tutku ve inanılmaz bir enerjiyle eğitimlerini sürdürmelerini sağlıyor. Şu an bu okulda 500 çocuk öğrenci var. Film bu gençlerin hikayesini hareketli, otantik görüntülerle anlatıyor. Bu görüntüler sayesinde inanılmaz tempolu dansların olduğu bir film ortaya çıkmış. Film hayalleri gerçekleştirmenin verdiği gücü ve bunun arkasında yatan sosyal gerçeği anlatıyor."} +{"text":"İlk filmini çeken bir yönetmen nasıl olur da bu kadar etkileyici bir kadroyu bir araya getirir? Hikayesi iyi ve ilginçse, bu çok da zor değil herhalde. Shana Festenin 28 günde yapılmış, mütevazı filmi The Greatest, bu ay gösterime giren Rabbit Hole / Mutluluğun Peşinde gibi bir evladın kaybı üzerine kurulu, çok iyi oynanmış bir film. Yeniyetme Bennett, bir sevişmenin ardından sevgilisi Rose ile arabada giderken bir kamyonun çarpmasıyla ölür. Mezarının başında annesi Grace ve babası Allenla uyuşturucu müptelası oğulları Ryanı boş boş bakarken görürüz. Hiçbiri bu ölümle başa çıkmayı beceremez: Grace, komadaki kamyon şoförü kendine gelince oğlunun kaza ile ölüm arasındaki son 17 dakikasını öğrenmeyi bekler. Allen, evde bu trajediden söz edilmesini yasaklar. Ryan kardeşi ölmüş çocuklara mahsus bir terapi grubuna katılır. Ve bu parçalanmış ailenin arasına, Bennettın çocuğunu bekleyen, üç aylık hamile Rose girer. O da uyuşturucu müptelası annesinden kaçmaya çalışmaktadır. Hikayenin geri kalanı onların kişisel kederlerini aşma yöntemi bulmaya çalışmalarını anlatıyor."} +{"text":"1944 yılı İspanya'sında, sivil savaş kargaşası sona ermiş görünse de, Navarra'nın kuzeyindeki dağlık bölgelerde çatışmalar sürmektedir. Kendi hayal dünyasında yaşayan 10 yaşındaki Ofelia, hamile annesi Carmen'le birlikte, Navarra'ya, üvey babası Kaptan Vidal'in yanına gider. Kaptan Vidal, faşist yönetimin emrinde çalışan ve sınırları isyancılardan temizlemekle görevli bir memurdur. Sert mizacı ve otoriter tavrı nedeniyle üvey babasıyla en ufak bir yakınlık kuramayan Ofelia, bir gün arka bahçelerinde, esrarengiz bir labirent keşfeder. Bu labirentin içinde tanıştığı, gövdesinin yarısı insan yarısı yaratık olan Pan'la yaşayacakları, Ofelia'nın bütün yaşamını değiştirecektir. Hellboy ve Blade 2'nin yönetmeni Guillermo del Toro'nun son filmi olan Labirent'in, 2006 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarıştığını belirtelim."} +{"text":"Son yılların en dikkati çeken yönetmenlerinden Michael Winterbottom, bu kez bir aile anlaşmazlığı hikayesiyle karşımızda. Thomas Hardy uyarlamaları gibi zor işlerin altından kalkmış yönetmen, şimdi de İrlandalı genç çift Rosie ve Vincentin sorunlarını anlatıyor. Rosie çalıştığı işi sevmez. Vincent ise Rosienin babasının yanında çalışmaktan hoşnut değildir. Birbirlerini 10 yıldır tanıyan çift evleneli beş yıl olmuştur. Bir bebekleri olsun diye ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ama ne yazık ki, Rosienin biyolojik saatiyle bir türlü uyum sağlayamazlar. Evlilikleri çıkmaza girer. Tam bu sırada kadının hiç karşılaşmadığı eski Fransız mektup arkadaşı Benoit çıkıp gelir. Vincentin eski sevgilisi Cathy de Onu yeniden elde edebilir miyim? diye şansını tekrar denemeye karar vermiştir."} +{"text":"Fransa'dan hacı olmak üzere yola çıkan Jean ile Pierre birbirinden garip insanlarla tanışmaya başlar. Yol üzerinde dilenirken bir adam onlara çocuk yapmasını ve adlarını 'Halkım Değilsiniz' ve 'Artık Merhamet Yok' koymalarını ister. Bir handa karınlarını doyurmaya çalışan ikili gittikleri her yerde İsa ve Hristiyanlık üzerine tartışmalara tanık olmaya başlar. Hikayeye bir yandan İsa ile havarilerinin yaşadıkları eşlik eder. Bu zamansızlık içerisinde iki hikaye zamanla kesişmeye başlar. Jean'ın ve Pierre'in tanık oldukları tartışmalarla ile İsa'nın asıl yaşadıkları aslında birbirine hiç benzememektedir. Buna rağmen insanlar kendi yarattıkları dogmalar uğruna öldürmeye devam eder. Otostop çekerek İspanya'ya kadar varan ikilinin Santiago de Compostela'ya varmasına çok az kalmıştır."} +{"text":"11 kızın ormanda tecavüze ugraması üzerine olaylar gelişir. İki yardımcısıyla birlikte ormanda dolaşıp ceset parçaları toplayan çılgın bir bilim adamı cesetlere ulaştığında tecavüze ugrayan kızlar için umut kesilmiştir ancak kızlardan biri tanesi halen hayattadır. Çılgın bilim adamının ceset toplama sebebi, bu parçaları birleştirip \"Mecha\"lar, yarı insan, yarı makine varlıklar oluşturmasıdır. Hayatta kalan kızı, diğer kızların vücut parçaları ile yeniden yaratır. Artık tek bedende 11 ruhu taşıyan Samurai Princess'in tek amacı intikam almaktır. Bu cinayet ve tecavüzlerden sorumlu çetenin başında ise kendilerini sanatçı olarak tanımlayan bir kadın ve erkek bulunmaktadır. Düşünceleri, en büyük sanatın insan vücudunu yeniden yorumlamak olduğudur. Bunu ise insanları kesip biçerek yapmaktadırlar."} +{"text":"Martin Scorsese'nin \"Geç Saatler\" filmindeki rolüyle hatırlayacağınız Griffin Dune'un yönetmenliğini üstlendiği \"Aşk Tutkunu\" oldukça keyifli bir romantik-komedi. Sam, Orta-Batı Amerika'da, küçük bir kasabada astoronomi konusunda çalışmalar yapan bir genç. Çok sevdiği, uğruna her şeyini feda edebileceğini söylediği Linda, birgün onu başka bir adam için bırakınca Sam mahvoluyor ve ne yapacağını bilemiyor. Linda'yı baştan çıkartan erkek Anton adındaki bir Fransız. Linda ve Anton birlikte New York'ta bir daireye taşınıyorlar. Bunu duyan Sam kararını veriyor ve eski aşkının peşinden gidiyor. Bu arada, Anton'un eski sevgilisi Maggie'yle tanışıyoruz. Sıradışı ve oldukça enerjik bir kadın olan Maggie, deri kıyafetleri ve motorsikletiyle bütünleşmiş, kolay zaptedilemeyen bir tip. Maggie ve Sam, eski sevgililerinin evinin karşısındaki boş daireyi mekan ediniyorlar ve Linda'yla Anton'un neler yaptıklarını gözlemeye başlıyorlar. Alfred Hitchcock'un \"Arka Pencere\" filmindeki 'dürbünle gözleme' daha doğrusu 'röntgencilik' temasının çevresinde şekillenen \"Aşk Tutkunu\", Dune'un hatasız anlatımı ve tüm oyuncuların eşsiz performanslarıyla öne çıkıyor."} +{"text":"Ünlü Amerika'lı yazar Arhur Miller'ın çok ses getiren oyunu \"Cazı Kazanı\", Nicholas Hytner yönetimiyle beyaz perdede. Daniel Day-Lewis, Winona Ryder ve Joan Allen gibi ünlü oyuncuların başrollerini paylaştığı film, 17. yüzyıl Amerika'sında geçiyor. Bir grup genç kız, çırılçıplak halde, ormanda dans etmekte.. Kızlardan birisi, Abigail Williams, ilk deneyimini yaşadığı çiftçi John Proctor'un karısını öldürmeye ant içiyor.. Zaman ilerledikçe, Abigail ve arkadaşlarının yaptığı 'ayinler' ortaya çıkıyor ve dinine oldukça bağlı olan köydeki insanların tepkisini çekiyor. Hemen bir 'mahkeme' kuruluyor ve Yargıç Danforth'un önderliğinde, bu masum insanlar yargılanmaya başlanıyor. \"Cadı Kazanı\", yüzyıllardır süre gelen din baskılarını çok iyi yansıtan bir eser olarak tanımlanıyor. Suç, aşk ve esaret gibi temalar çevresinde şekillenen film, bizlere bugün azaldığı düşünülen, ancak içten içe yaşanmaya devam eden din kurumunun acımasızlığını yansıtması açısından önem kazanıyor."} +{"text":"Yedi yaşındaki Adis ve dokuz yaşındaki sağır ve dilsiz abisi Kerim Sırp baskınları sırasında tüm yakınlarını kaybetmiş iki kardeştir. Baskından kaçıp Saray Bosnadaki bildikleri tek akrabaları olan halalarını aramak için kuşatma altındaki Saraybosnaya gelirler. Saray Bosnada sığındakları ev, Hamzanın evidir. Karısı ve kızı tarafından tekrkedilmiş alkolik bir şair olan Hamza ile kader ortağı olurlar. Aralarında ki bağlar güçlendikçe içsel duygularını ve düşlerini paylaşırlar. Buldukları sniper kurşunuyla yaralanmış bir köpeği de yanlarına alırlar. Umutsuzluk ve açlık içinde yıkılmış ve viran olmuş kentteki günlük yaşamın zorluklarıyla birbirlerine gösterdikleri destek ve sevgiyle baş ederler. Fakat şehir bombalanmaya, evler yıkılmaya ve hayatlar yok olmaya devam etmektedir"} +{"text":"Belden aşağı yayınlara prim veren ucuz bir televizyonun yöneticisi olan Max Renn, çaresizce rating'leri arttıracak bir program arayışındayken ilginç bir korsan yayına denk gelir. Videodrome isimli underground yayın, ilk başta gerçek cinayetlere yer veren bir \"snuff\" tv havasındadır. Videodrome'u keşfettikçe altüst edici görüntüler, teknolojiye tapınma, sado-mazoşizm ve cinsellik içerikli yayınlar Max'ın profesyonel ilgisinin kişisel merakına yenik düşmesine sebep olur. Yayının arkasındaki birbirinden tuhaf ve tehlikeli karakterlerle tanışır. Bu arada Videodrome ilginç bir şekilde insan algısıyla alay ediyor gibidir. Gerçeklik duygusu yiter. David Cronenberg'in sanrı ve gerçeği birbirine karıştırarak hayati meselelere parmak bastığı ilk filmi Çıplak Yemek değildir elbet. Bugün artık kült mertebesine erişmiş olan Videodrome, tam doğru zamanda ortaya çıkarak hem video kültürünün tapınmaya dönüştüğü bir çağın öncülüğünü yapmış hem de korku filmleri tutkunlarını fazlasıyla germiştir. Bir çok şeyin yanısıra, Blondie'nin solisti Debbie Harry'yi henüz çıtırken görmek isteyenlere de önerilir."} +{"text":"1989-1990 yılları arasında çok sayıda insanı öldürerek, dünyanın ilk kadın seri katili olarak ünlenen Aileen Wuornos'un gerçek hikayesi. Yakalandıktan sonra, 1992'de 7 kişiyi öldürmekten suçlu bulunan Wuornos'un öyküsü, ABD ve dünya kamuoyunu epey meşgul etmişti. Aynı zamanda bir lezbiyen de olan ve hayat kadınlığı yapan Wuornos, kurbanlarını ilişkiye girdiği insanlar arasından seçiyordu. Dehşet verici kadın katilin kurbanlarını ormana götürüp sakladığı ortaya çıkmış, ancak benzer şekilde öldürdüğünden şüphe duyulan 2 kişinin daha cesedi bulunamamıştı. Wuornos'un eski kadın aşığı mahkemede aleyhine tanıktık etmiş; avukatının sanığın çocukluğunda maruz kaldığı kötü muamele ve tacizi hafifletici neden olarak öne sürmesi jüriyi ikna etmemiş ve 2003'te gerçekleşen idamına karar verilmişti."} +{"text":"12 yaşında, babasını Falkland Savaşı'nda kaybetmiş bir çocuk olan Shaun, bir gün karıştığı bir sokak kavgası sonrasında dazlaklardan oluşan bir sokak çetesinin arasına karışır. Kimseye zarar vermeden kendi hallerinde takılan bu grubun içinde zenci bir üye de dahil çeşit çeşit insan bulunmaktadır. Fakat bir gün liderleri olan Woody'nin hapisten yeni çıkan bir arkadaşının aralarına katılması ile herşey değişecektir. Combo, hapiste geçirdiği yıllarda oldukça radikalleşmiştir. İngiltere'nin, sadece beyaz İngilizlere ait olduğu düşüncesi ile grubun üyelerini radikal harekete katılmak için prove etmeye çalışır ve bunda da büyük ölçüde başarılı olur. 1980'li yıllarda İngiltere'de gittikçe radikalleşen ırkçılık hareketlerine içeriden başarılı bir bakış atan This is England, son yıllarda ırkçılık üzerine yapılmış en başarılı politik filmlerden biri... Filmin 2006 yılında En İyi İngiliz Bağımsız Filmi seçildiğini de ekleyelim."} +{"text":"Akira Kurosawa'nın 1990 yılında çektiği \"Düşler\", sanatçının farklı hikayeler anlattığı, birbirinden bağımsız sekiz kısa filmden oluşuyor. \"Sunshine Through The Rain\", ailesi tarafından dışarı çıkması yasaklanan bir çocuğun, toplum tarafından kutsal sayılan bir günde yaşadıklarını anlatıyor. \"The Peach Orchard\", insanoğlunun doğaya müdahelesinin yol açtığı sonuçları vurgularken, \"The Blizzard\"la bir dağda mahsur kalan insanların dramını perdeye yansıtıyor. \"The Tunnel\", ölümlerinden sorumlu olduğu ölü askerleri bir tünel çıkışında gören adamın dramını anlatıyor... \"Crows\", ünlü ressam Vincent Van Gogh'un yaşadığı bölgeye ve sanatına dair bir çalışma.. Güneşli bir yaz gününde yaşananları \"Village of the Watermills\" ile anlatan Kurosawa, son iki bölümde nükleer tehlikenin insanlık üzerindeki etkilerini araştırıyor.."} +{"text":"Çevresi tarafından ezilen, asosyal bir banka çalışanıyken, eline geçen yüklü bir para ile şehir dışında büyük bir ev satın alıp tüm zamanını kelebek koleksiyonuna ayıran Freddie Clegg, sanat öğrencisi Miranda Grey'i kaçırır ve evinin bodrumuna kapatır. Amacı kızın kendisine bağlanmasını sağlamaktır. İkisi arasındaki tuhaf ilişki, sevgi-nefret çizgisinde ilerleyerek filme çarpıcı bir final hazırlar. The Collector, tamamı iki kişi arasında geçen ve gücünü en başta karakter çalışmalarından alan son derece güçlü bir yapım. William Wyler, elindeki malzeme, tek mekanda geçen bir edebiyat uyarlaması olmasına rağmen oyuncu yönetimi ve atmosfer ile gücünü ortaya koyuyor. Şüphesiz sadece kelebekleri değil, insanları da koleksiyonuna katmak amacında olan ve izleyicinin aynı anda hem sevgisini hem de nefretini kazanan Clegg karakteri de, filmin unutulmazları arasında. yazan - S. K. - beyazperde"} +{"text":"Yeni romanı için aradığı ilhamı bir türlü bulamamış genç yazar, sokaklarda dolaşıp insanların peşinde dolanmakta, kendine esin kaynağı aramaktadır. Bill takma adıyla dolaşan genç yazar, bir gün siyah takım elbiseli, şık giyimli bir adamın peşine takılır. Takıntı haline getirdiği Cobb ismindeki gençle sonunda tanışan Bill, Cobbun profesyonel bir hırsız olduğunu öğrenir. Cobbun yaşam tarzından çok etkilenen Bill, sarışın çekici bir kadınla da tanışınca yavaş yavaş ait olmadığı suç dünyasının içine çekilecektir. Christopher Nolanın femme fatale temasından karanlık, daraltıcı mekan atmosferine kadar birçok klasik film-noir öğesi barındıran filmi Takipte, yönetmen bu klasik temaları alıp daha ilk filminden oluşturduğu kendine has sinemacılığıyla birleştirip başarılı bir kolaj yapıyor. İlk yapıtı Following, gerek senaryosu, kurgusu, gerekse görüntülerinin kalitesiyle ileride ne kadar başarılı bir sinemacı olacağının ve kaliteli işlere imza atacağının sinyallerini vermiş. Nolanın filmi yok denecek kadar az bir bütçeyle, ailesini ve arkadaşlarını oynatarak çektiğini belirtelim."} +{"text":"Tembel ve obur kedimiz Garfield, bu kez de, sahibi Jon Arbuckle'la Londra yollarında. Jon, sevgilisi Liz Wilson'a süpriz evlenme teklifinde bulunmak için yanına Garfield'i de alarak Londra'ya gider. Fakat sevimli kedimizi bu şehirde büyük süprizler beklemektedir. Yeni ölen sahibesi Lady Eleanor`dan miras aldığı Carlyle Şatosu'nun sahibi olan ve tıpkı Garfield'e benzeyen kraliyet kedisi Prens ile Garfield, bir yanlışlık sonucu yer değiştirirler. Bu yanlışlık Garfield'e, lezzetli yemekleri, rahat yatakları ve bitmeyen bir konforu ifade ettiği için ilk başlarda herşey çok güzeldir. Ama gelin görün ki, gerçekte kraliyet kedisi olmak hiç de kolay ve rahat bir durum değildir. Garfield'in bunu anlaması ise çok uzun sürmeyecektir. İlk filmde olduğu gibi yine Bill Murray'nin seslendirmesiyle hayat bulan Garfield, tüm sevimliliğiyle sevenlerini bir kez daha kahakaya boğacak gibi görünüyor."} +{"text":"Victor Hugo nun ölmez eseri Les Miserables, 19 yüzyıl Fransa sında aşk, onu ve tutkuyu anlatan epik bir masal. Hikaye, bir somun ekmek çalan ve karşılığında suçunun çok üstünde hapis cezasına çarptırılan Jean Valjean ı anlatıyor. Valjean ın bağışlanması hayatını değiştirecek, genç adam yoksul bir yer olan Vigau nun valisi olacaktır. Valjean, zamanla kasabanın en yoksul ve en güzel kızı Fantine e aşık olur, hayatını ona adar. Ancak bir süre sonra, Fantine in ölümün eşiğine gelmesi onu kahreder ve bu kez bütün enerjisini kızı, Cosette yi kötülüklerden korumak için sarfeder. Cosette, zamanla etkileyici bir devrimci olan Marius a aşık olur. Bu sırada, Valjean bütün hayatı boyunca Valjean ı aramış saplantılı polis Javert tarafından takip edilmektedir. Öykü Seine Kıyısında Valjean ile Javert arasındaki ölümcül karşılaşma ile son bulur."} +{"text":"Gizli bir hükümet bürosunda çalışan Ajan K ve yeteneklerine güvenerek yeni işe aldığı Ajan J, Dünya'ya diğer gezegenlerden gelen yabancıları denetleyen bir ekibin, yani kökleri 1950'lere kadar uzanan Siyah Giyen Adamlar'ın en gözüpek ikilisidir. Uzaylı teröristleri son derece gizli silahlarıyla etkisiz hale getirdikten sonra Ray-Ban güneş gözlüklerini takıp, masul sivilleri ipnotize etmek ve herşeyi unutmalarını sağlamak da görevlerinin bir parçasıdır. Aslına bakarsanız, herşeyden şikayet edip duran Ajan J için işin en eylenceli bölümü de budur. Lowell Cunningham'a ait çizgi romandan uyarlanan Siyah Giyen Adamlar, orijinalinin de yapmaya çalıştığı gibi uzaylı bilim kurgu geleneklerini tiye alma işine soyunuyor. Erich von Daniken kitaplarından tutun, X-Files dizisine ya da Martin Mystere çizgi romanlarına uzanan bir gelenekte kendisine yer bulmuş olan, komplo teorisyenlerinin çok sevdiği kara adamlar konseptini ilgi çekici bir yere oturtuyor..."} +{"text":"Fellininin sirke ve gerçeküstüne duyduğu büyük ilgi, son başyapıtlarından biri olan Palyaçolarda gün ışığına çıktı. Film Fellininin çocukluğunda palyaçolarla ilgili saplantısını yansıtıyor ve küçük bir çocuğun, odasının penceresinden, kurulmakta olan bir sirki izlemesiyle başlıyor. Her ne kadar komik olsa ve belgesel komedi olarak adlandırılsa da, bu film otorite, yoksulluk, tevazu ve kibir gibi daha derin insanlık durumlarını inceler, bunların tümü de yörenin seks delisi berduşu, cüce bir rahibe ve sakat bir Mussolini destekçisi gibi karakterler olan palyaçolar aracılığıyla verilir. Ardından, Fellininin gençliğindeki bu palyaçoları Pariste aramaya koyulup başlarına neler geldiğini öğrenmeye çalışmasıyla film, anlatıdan ve düşsel havasından uzaklaşıp daha belgesele yakın bir yaklaşım benimser."} +{"text":"1970`li yıllar. Avustralyalı genç organizatör Rod Blue, uzun süren çabalarının ardından Frank Sinatra`yı Avustralya`ya gelip bir konser vermesi konusunda ikna eder. Bütün geleceği, kariyeri bu konserin başarısına bağlıdır. Ya batacak ya çıkcaktır. Ancak hiçbir şey umduğu gibi gitmez. Daha Avustralya`ya adımını atar atmaz Frank Sinatra kaba davranışları ve kendine özgü espri anlayışıyla basının tepkisini üzerine çeker. Bütün işçi sendikaları toplanır, hiç kimse ona dair bir işi yapmayı kabul etmez, öyle ki uçağına bile benzin ikmali yapılmaz. İşin kötüsü Sinatra bir türlü özür dilemeye ikna edilemez. Başlangıçta küçük gibi gözüken bu olay tüm ülkeyi hızla saran milli bir mesele haline gelir. Frank Sinatra`nın 1974 yılında Avustralya turnesi sırasında yaşanan olayların konu edildiği filmde usta yorumcu, büyük aktör Frank Sinatra`yı bambaşka bir açıdan tanıyacaksınız."} +{"text":"Shakespeare'in İspanyol soyundan mı yoksa İngiliz soyundan mı geldiğini anlamak için araştırmalar yapan Amerikalı bir bilim adamıdır Michael Padoviç. Ve araştırmasına temel teşkil edecek dökümanlar, Arrabida Manastırı'nda bulunmaktadır. Bu belgelere ulaşmak için karısı Helene'le birlikte, Paris'ten Arrabida'ya giderler. Buradaki evlerinin sahibi, manastırın da gardiyanı olan Baltar'dır. Rahatsız edici bir kişiliği olan Baltar, esrarengiz bir şekilde Helene'le çok ilgilenmektedir. Baltar, Padoviç'i Helene'den uzaklaştırmak için, manastırın yeni arşivcisi güzel Piedade'i öne sürer. Hal böyle olunca Helene de, kocasının kendisini ihmal ettiğini düşünmeye başlar. Piadede'nin genç ve güzel olması da Helene'le kocası arasındaki gerilimi arttırır. Bu ortam ise hasta ruhlu gardiyan Baltar'ın şeytani amaçlarına ve Helene'in kurnazlıklarına çok uygundur."} +{"text":"Bilinmeyen bir gelecekte Japonya olduğunu düşündüğümüz bir yerde başlar hikayemiz. İnsanlar yer altında yaşamaktadır. Karıncalar gibi yerin altına çeşitli bölmeler yaparak yaklaşık 200 katlı bir yaşam alanı oluşturmuşlardır. Bu bölmeler arası yolculuklar ise asansörler ile sağlanmaktadır. Kıyafetinden liseli bir öğrenci olduğunu tahmin ettiğimiz Luchino isimli kahramanımızın sigara ve öfke kontrolü ile problemi vardır. Ara sıra gözünün önüne gelen geçmiş anılarından anladığımız kadarı ile küçükken başından kötü bir şeyler geçmiştir. Bunun yanısıra Luchinonun bir de ekstra yeteneği vardır; telepati gücü ile insanların kafasının içine girebilmektedir. Luchino okuluna gitmek üzere asansöre biner. Asansörde birbirinden ilginç tipler vardır. Bunlar yetmezmiş gibi 99. kattaki gözetim bürosundan iki mahkum ve bir gözetmen daha yolcular arasına katılır. Mahkumlar gözetmeni safdışı bırakarak asansörün kontrolünü ele geçirirler. Filmin bundan sonrası asansörün içinde yolcular arasındaki mücadele ile geçer."} +{"text":"Kendini adaletin yerini bulmasına adamış Louise Arbourın, savaş suçlularının yakalanıp adalete teslim edilmesi için eski Yugoslavyada verdiği mücadeleyi anlatıyor. 1996 yılında Laheydeki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesine Başsavcı olarak atanan Louise Arbour, özellikle üç kişinin peşine düşer. Bu kişilerden ikisi iki ana kampın komutanları, üçüncü kişi ise Arbourın Laheye gelmesi sırasında Başkanlık koltuğunda oturmakta olan Sırp Kasabı lakaplı Slobodan Miloseviçdir. Eski generallere ve bürokrasiye karşı mücadele eden Arbour, Müslüman çevirmeni Pasko Odsak, yasal konularda uzman yardımcıları ve İngiliz yüzbaşı John Tennerin beklenmedik yardımıyla ve aylarca süren tanıklıklardan sonra iki komutanı mahkeme önüne çıkartmayı başarır. Fakat iki adam da ölünce bütün gayretler boşa gider. Bunun üzerine Arbour, büyük bir adım atar ve Başkan Miloseviçi adalet önüne çıkartmak için girişimde bulunur."} +{"text":"Billy Von Huber, Alman asıllı bilim adamı babasıyla birlikte askeri bir donanma üssünde yaşayan oldukça yalnız bir çocuktur. Billy'nin babası bir roket uzmanıdır ve içinde bir canlıyla uzay gönderilecek ilk Amerikan füzesinin hazırlanmasında çalışmaktadır. Babasının Alman aksanı ve soyadı yüzünden arkadaşlarının alaylarına maruz kalan Billy, sık sık babasıyla birlikte uzay üssüne gider. Binalarda dolaşırken, laboratuvarın yöneticisi Dr. Donni'yle arkadaş olur. Billy'nin ilgisini çeken tek hayvan, Mac adında çok akıllı çok sevimli bir şempanzedir. Dr. Donni, uzaya gönderilecek ilk maymun olan MAc'ın eğitiminden sorumludur. Billy kısa sürede, Dr. Donni'nin laboratuvar asistanı olur. Babası, Billy'nin derslerini ihmal ederek laboratuvarda fazla vakit geçirmesine karşı çıksa da, olaya kötü adamların karışması ve Mac'ın uzay yolculuğunun tehlikeli bir hal alması karşısında birleşirler. Artık, baba-oğul için tek önemli şey Mac'ın uzay yolculuğundan sağ salim geri dönmesidir."} +{"text":"Film, gerçek bir savaş güncesi kullanılarak hazırlanmış. Filmde,2. dünya savaşının son bir ayı, Kızıl Ordu'nun bombardımanla harap olmuş Berlin'i işgal ettiği dönemde yaşananlar esas alımış. Savaş esnasında Kızıl Ordu subayları, sağ kalan kadınları bir tür savaş ganimeti olarak görmektedir. Filmde Anonyma ve bir grup sıradan insanın sağ kalma çabası anlatılıyor. Fütursuzca tecavüze uğrayan zavallı kadınları gören Anonyma, bir Sovyet subayı ile anlaşıp bedeni karşılığında güvenlik talep eder. Anonyma ve komşuları geçici de olsa güvendedir ama ne pahasına ? Hayatları birden alt üst olan bu insanlar, asla yapmayacakları şeyleri yapmak zorunda kalırlar. Aslında bir kahraman olan Anonyma, uzunca bir süre kendi halkı için utanç kaynağı sayılmıştır. Kendi namusunu, başkalarını hayatta tutmak adına harcayan bu kadının adı bugün için dahi gizli tutulmaktadır. Film,2. Dünya Savaşı'nın en kanlı ve soysuz cephelerinden Berlin cephesine, hiç bakılmamış bir gözden, savaşın birebir mağduru sivillerin, özellikle de kadınların gözünden bakıyor."} +{"text":"Hababam Sınıfı Rıfat Ilgaz'ın Dolmuş Dergisi'nde yazmaya başladığı öykülerden bir bölümünü birleştirerek 1957 yılında kitaplaştırdığı romanından uyarlanmıştır. Özel Çamlıca Lisesi' ne yeni bir idareci atanır. Tarih hocası olan Kel Mahmut, haylaz öğrencilerle dolu Hababam Sınıfı' nı disiplin altına almak için çaba sarfetmektir. Ancak, öğrencilerinde uslanmaya niyetleri yoktur. Kopya çekmeyi alışkanlık haline getiren, sigara içen ve sıkça okuldan kaçan öğrencilere, Mahmut hocanın ilginç cezaları vardır. Yaşları bir hayli ilerlemiş ve bir türlü okulu bitirememiş olan Hababam Sınıfı öğrencilerinden Ferit' in bir de çocuğu vardır. Bir gün çocuğa bakıcak kimse bulamayınca, onu okula getirmek zorunda kalır. Ancak, bu durumu okul sahibinin hoşuna gitmeyecektir."} +{"text":"Hitchcockun 1954 yapımı, Dial M for Murder, çok sıradan bir cinayet planı üzerine. Filmin etkileyici olmasının nedeni, basitten yola çıkarak hikayenin ikinci yarısında yaratılan gerilim. Kendini aldatan karısı Margot Maryi öldürmek için kusursuz cinayeti planlayan Tony Wendicein planları, hiç beklenmedik bir şekilde bozulur. Bu noktada planını değiştirerek karısından başka bir şekilde intikam almaya karar veren Wendicein unuttuğu, en kusursuz planın bile günlük hayatta gerçekleştirilemeyeceğidir. Margotnun evlilik dışı bir ilişki yaşadığı Mark Hallidayin bir dedektif romanı yazarı olması, Hitchcockun filmlerinde sıkça görülen, filmin kendisi ve türü ile yapılan bir ilişkilendirme. Hitchcockun kariyerinin başlarında yaptığı bu film, her zamanki gibi sinematografisi ile türünün klasik bir örneği. boltartarsiv. net"} +{"text":"Çok çok eskilerde, küçücük hırsızlardan oluşan bir topluluk vardı. Dünyayı yalnızca altı günde yaratmak zorunda kalan Ulu Varlık'ın evrenin dokusunda aceleden bıraktığı zaman-mekan deliklerinden geçerek dolaşırlardı. Zaman Haydutları bu umarsız, açgözlü ama sevimli gezgin cücelerle, aralarına katılan küçük dostları Kevin'in tarih içindeki koşuşturmalarını, hem soyup hem soyuldukları serüvenleri ünlü sinema yıldızları eşliğinde anlatıyor. Öykü şöyle sürüyor: Zaman hırsızlarının elinde, zamandaki delikleri gösteren bir kroki vardır. Ulu Varlık onlara bu delikleri yamama görevi verir. Ne var ki açgözlülüklerine yenilen cüceler, asıl haritayı çalarak geçmişte kayıplara karışırlar. En büyük hatalarından biri de 1980'lerin İngiltere'sinde Kevin adlı sıradan bir İngiliz öğrencisinin katalogla alışveriş karabasanına girmeleri olur. Kevin, mutfak gereçleri çılgınlığından kaçarak sözcüklerin ve resimlerin içinde geçmişin şaşırtıcı olaylarına sığınır."} +{"text":"Vanilya ve çikolata, güzel oldukları kadar farklı iki tat Aynı Penelope ve kocası Andrea gibi Ne de olsa Penelope dürüst ve sorumlu bir kadın; Andrea ise karısına sadık kalmayı başaramayan bir koca. Andrea'nın yeni bir sadakatsizliğini farkeden Penelope, bu sefer kocasını terketmeye karar veriyor. Üç çocuğunu babalarıyla bırakıp, bir zamanlar anneannesinin yaşadığı, sahil kasabasındaki eve taşınıyor. Yalnız kalması ve çocukluk anılarıyla içiçe yaşaması, onu geçmişi sorgulamaya ve bugününü değerlendirmeye itiyor. Bu arada çocuklarına bakmak zorunda kalan Andrea da bir baba olmanın ne anlama geldiğini öğrenmeye başlıyor. Andrea yalnızca ailesinin farkına varmıyor, karısının yıllar önce bir ressamla yaşadığı aşkın ipuçlarıyla da karşılaşıyor. Kıskançlık duyguları benliğini sardığında, karısını ne kadar sevdiğini de farkediyor. Pepe de, Andrea da, aşklarına duydukları ilk güvenin saflığını keşfederken, birbirlerini de yeniden tanıyorlar. Karşılıklı saygı, anlayış ve farklılıklarını kabullenme üzerine bir ilişki kurmaları gerektiğini anlıyorlar. \"Hayatım boyunca iki erkeği sevdim: kocamı ve bir rüyayı...\""} +{"text":"Fransa 'nın sakin görünen bir kasabasında yaşayan Nadine ve Manu 'nun kendilerine has sorunları vardır. Nadine eski bir porno oyuncusudur fakat kariyeri de hayatı gibi dibe vurmuş, doğru dürüst masturbasyon bile yapamamaktadır... Bir bar işleten ağabeyi ile birlikte yaşayan Manu ise, ağabeyinin psikopat kırması tutumu altında ezilmekten usanmıştır. Çekilesi bir hayat yaşamayan iki kadının yollarının kesiştiği gün, belki de hayatları boyunca kendilerini en özgür hissettikleri; belki de sonradan, hayatlarının en dramatik günü olarak hatırlayacakları o sarsıcı gündür. Zira o gün, Manu önce bir gurup serserinin tecavüzüne ve darbına uğrar bir kız arkadaşıyla. Sonradan ise ağabeyi çöreklenir başına. Fakat tecavüzün şokunu başarıyla atlatmayı beceren Manu, ağabeyinin de kolayca hakkından gelmesini bilir. Nadine ise üstlendiği yeni görevi nasıl yerine getireceğini kara kara düşünmektedir. Kuryelik yapmayı kabul etmeden kısa bir süre önce, ardında en iyi arkadaşının cesedini bırakmıştır ve ayın 13 'ünde Luxeuil İstasyo 'nunda olmalıdır.."} +{"text":"Film bizi Avrupa devletleri arasında, sömürge edinme yarışının iyice kızıştığı 19. yüzyılın ikinci yarısına götürüyor. Hem arkadaşları hem ailesi hem de komutanları tarafından çok sevilen ve gelecekte çok parlak bir kariyeri olacağına kesin gözüyle bakılan Harry Feversham adlı İngiliz subay, evlilik hazırlıkları yaptığı güzeller güzeli sevgilisi Ethne'yle birlikte hoş bir yaşam sürmektedir. Sudan'da bazı isyancı islami güçlerin yörede bulunan İngiliz koloni birliklerine saldırması üzerine Harry bağlı olduğu birlike birlikte Kuzey Afrika'ya, çıkan isyanları bastırmaya gider. Ancak o ana kadar kendinden ve ne yapmak istediğinden emin olan Harry, sıcak çatışma içinde yaptığı işe yabancılaşır ve ordudan ayrılarak ülkesine döner. Bunun üzerine başta babası olmak üzere, tanıdığı ve sevdiği tüm insanlar onu korkaklıkla suçlar. Sevgilisi Ethne ve canı gibi sevdiği üç arkadaşı ona korkaklığın simgesi olan kuştüyü yollarlar. Günden güne yalnızlığa itilen Harry, en yakın arkadaşı Jack'in eski birliğiyle birlikte esir düştüğünü öğrenince, Afrika'ya geri dönmek için bir baha edinmiş olur; üstelik artık neyi ne veya kim için yaptığından oldukça emindir."} +{"text":"Aviva Victor, 13 yaşında ve hayattaki tek amacı anne olmak. Müthiş bir acısı var. Tecavüze uğradıktan sonra hamile kalan kuzeninin ölümünü henüz unutabilmiş değil. Aviva, annesinin öğütlerine kulağını tıkayarak hamile kalabilmek için uzun bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk esnasında, konaklayacağı masalsı yerler de dahil olmak üzere cehennemin her türlüsüyle karşılacak ve masumiyetini yitirmeye başlayacaktır. Amerikan sinemasının en aykırı yönetmenlerinden olan Todd Solondz'un filmini özetleyebilmek çok da mümkün değil. Aynı karakterin değişik kadınlar tarafından canlandırıldığı, farklı bir kurguya sahip kapkara bir masal ile karşı karşıyayız. Eleştirmenlerin dediği gibi tamamen Solondz evreninde geçen bir film bu. Fakat belki ilk defa çok kadar karanlık ve umutsuz. İzleyicinin kendisini son derece güçsüz hissettiği, zor ve etkileyici bir yapım."} +{"text":"Yeni Yıl Arifesi, 1981, Aşağı Doğu Yakası. Monica parti vermektedir, fakat saat 9 olmasına rağmen ortalıkta kimse yoktur. Endişeyle içmeye başlar. Aşk ve seks arayışında olan millet yoldadır ve birbirleriyle karşılaşır: bir performans sanatçısı, o güne kadarki sevgilisi ve uzun süreli dostu Lucy, Lond Island Lisesi'nden iki kız, iki punk rockçı, bir barmen, yatakta kötü İskoç bir ressam, kadınlar 'seni seviyorum' dediğinde kaçan güzel yüz Jack, onun tatlı ama sakar eşi Cindy, iki moda takipçisi şuh kadın, geveze bir taksi şoförü, erkek delisi Hillary, ve Elvis Costello. Nerdeyse herkes kafayı bulur ve nerdeyse herkes geceyi boş geçirmez. Ve herkes hakettiği şeyi ve kişiyi alır."} +{"text":"Philip Glassin dahiyane film müzikleri, operaları ve senfonileri, onu zamanımızın en büyük bestecilerinden biri yaptı. Glass, elit konser salonları ve büyük popüler arenalar arasındaki ince çizgide başarıyla ilerleyebilen nadir müzisyenlerden biri. Sanatçının minimalist besteleri ise onu adeta bir ikon haline getirdi. The Simpsonsda bile bir karakter olarak karşımıza çıkan Glass, yönetmen Scott Hicksin gözünden şimdi beyazperdede. Hicks, piyanist David Helfgottun hayatını konu alan 1996 yapımı Shine ile, klasik müziği popülerleştirebilme hünerini tüm dünyaya sergilemişti. Glass: Philipin 12 Bölümde Portresida, Scott Hicks sıradan bir belgesel yönetmeninin ulaşamayacağı sırları sanatçının hayranları için açığa çıkarıyor. Film Glassin oldukça yoğun geçen bir senesini mercek altına almış. Bu süre içinde Glass, Waiting for the Barbarians operasını sahneye uyarlıyor, sekiz senfoni besteliyor, birkaç filmin müziklerini yapıp bir yandan dünyayı dolaşıyor ve diğer yandan dördüncü eşi Holly ile mutlu bir aile hayatı sürdürüyor. Glass: Philipin 12 Bölümde Portresi, Glassin hem dünü hem de bugünü hakkında çarpıcı bir film."} +{"text":"Memur olan Japon Genç, JG, Tokyo'da yalnız başına, tekdüze bir yaşam sürmektedir; ender bulunur cinsten bir çift yılandan başka hayat arkadaşı yoktur. En büyük hayali çok özel bir arabaya, 1967 model bir Citroen DS'e sahip olmaktır. İnternet aracılığıyla bir satıcıyla bağlantı kurduktan sonra satış işlemlerini tamamlamak üzere Avustralya'ya uçar. Oraya vardığında satıcı adamı ve karısını ölü bulur. Olay yerinde, küçük bir çocuğa göz kulak olan genç bir Kör Kız'la, KK ile karşılaşır. KK, aslında ölen adamın arabayı satma yetkisi olmadığını ve JG'yi arabanın gerçek sahibine götürebileceğini söyler. JG kabul eder ve yolları kesişen bu iki yalnız insan, onları Avustralya'nın iç kesimlerine ve kendi geçmişlerine götürecek bir yolculuğa çıkarlar Citroen DS, önden çekişli sistemi, hidro-pnömatik süspansiyonu ve göz alan farklı siluetiyle, asi bir fütürizmi, mühendislik ve estetik ilkelerinin kusursuz bileşimini simgeliyordu. Sunduğu sinemasal haz ve başarılı oyunculuğuyla bu film, açık yolun neşeli ve kurtarıcı güçlerine bir şükran duası."} +{"text":"Genç spor yazarı Yvan, ünlü aktris Charlotte ile evlidir. Normal bir yaşantı sürdürmeye çalışırlar ama kadının ünü işleri zorlaştırır: İmza avcıları, yemeklerinin yarıda kalmasına yol açar; trafik cezası kesmeye hazırlanan polisler Charloote'u tanıyınca gülümser ve küçük bir uyarıyla yetinirler ve ceza kesmeden geçmelerine izin veririler; gerçekleştirilmesi mümkün görünmeyen rezervasyonlar Yvan değil de Charlotte arayınca mucizevi şekilde hallolur; vs. Bütün bunlar, bir erkek olarak Yvan'ın egosunu yıpratsa da, genç spor yazarı karısının ünlü bir yıldız olmasının getirdiği tüm güçlükleri altetmeyi başarır. Ta ki barda tanıştığı bir adam ona karısını beyazperdede bir aktörle çırılçıplak sevişirken görmenin onu kıskandırıp kıskandırmadığını sorana dek. Bu konu, Yvan'ı o ana kadar hiç rahatsız etmemiş olsa da, böyle aleni bir biçimde sorulduğunda içine oturur ve aklında küçük kuşku kırıntılarının oluşmasına yol açar. Charlotte, bu küçük kıskançlıkları başta önemsemez ve normal karşılar; ancan Terence Stamp ile oynadığı son filmin çekimleri için Londra'ya gitmesi gerekince, Yvan'ın kuşku dolu sorgulamaları çok yoğunlaşır ve dayanılmaz bir hal alır. Eşler arasında kalan Stamp ne yapacağını bilemezken, Charlotte ilişkilerini yıpratmaya başlayan bu kıskançlık krizleri sonucunda Yval'la evliliklerini sorgulamaya başlar. Karısını Londra'ya yollayan Yvan'sa Paris'te oyunculuk dersleri almaya başlar ve burada ateşli bir sarışının dikkatini çeker. Yvan Attal'ın kendi yazdığı, yönettiği ve oynadığı filmi Benim Karım Aktris geçtiğimiz festivalin uluslararası yarışma bölümünde gösterilmişti. Kendi hayatını anlattığı bu filmde Attal'ı çok da ciddiye almazsak, sığ olmakla birlikte eğlendiren ve kafa dağıtan bir seyirlikle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Gerçek hayatta da karı koca olan Yvan Attal ve Charlotte Gainsbourg filmin başrollerini üstleniyorlar. Kıskançlık unsurunu ise ünlü İngiliz oyuncu Terence Stamp üstleniyor."} +{"text":"kendini adamışlardan, mistik georg i. gurdjieff'in gizli bilgiler peşinde asya ve yakın doğunun uzak bölgelerini gezerken tanıştığı ilham verici kişilerin çarpıcı portreleri... gurdjieff'in aynı adlı kitabından uyarlanan bu otobiyografik anlatı, kitaplaştırıldığı 1963 senesinden bu yana hem bir klasik hem de bir muamma halini aldı. bu bakımdan filmi izleyecekler için, lafı uzatıp şu malumatları düşmek istiyorum buraya: gurdjieff, yüzyılın başı itibariyle kendilerine gerçeği arayanlar diyen maceracılardan oluşan ruhani bir gruba önderlik etti. her biri bir başka tür gözü pek aydınlanmışlardan oluşan bu grup, antik çağlardan kalan gizemleri keşfetmek adına afrika ve asyayı kat ettiler. \"olağanüstü şahsiyetlerle karşılaşmalar\"da gurdjieff bir yandan ekibin serüvenlerini anlatırken, bir yandan da bu sıradışı figürlerin portrelerini çiziyor. yarı seyahatname, yarı otobiyografi olan bu eser, gurdieffin kitaplarda öğrendiklerinin, modern bilimin açıklayamadığı ama aşikar olan doğaüstü olaylarla çeliştiğini fark ettiği çocukluk yıllarıyla başlıyor. sonra sonra, kum basmadan önceki mısır'ın bir haritasını ve kırk beş bin yıl öncesine dayanan antik bilgeliğin bekçileri olduğu iddia edilen sarmoung kardeşliğinin varlığına dair deliller bulur. himalayalara tırmanır, nili takip eder ve gözü kapalı bir şekilde gizemli bir tapınağa doğru yönlendirilir. dervişler, keşişler ve fakir'lerle olan karşılaşmaları, avrupa anlayışına göre geri ve barbarca bulduğunu söylediği bilgeliği ele geçirmesini sağlar. zamanının tartışılan figürlerinden biri olan gurdjieff, öğrencilerinde derin bir sevgi ve sadakat uyandırdmasına rağmen, şüpheciler arasında alay konusu da olmuştur."} +{"text":"Annesiyle birlikte yeni bir hayata başlamak üzere kasabaya gelen Danny, kısa süreli rastlaşmaların ardından Mason ile yakınlaşır. Günlük hayattaki açmazlardan, kendisini çevrelemiş uçsuz bucaksız doğayla vakit geçirerek kaçınmaya çalışan Mason, samimiyeti ve güzelliğinden etkilendiği Danny sayesinde zihnini sıkıntılarından soyutlamaya çalışır. Ne var ki, katı kuralları ve işi arasında gidip gelen babasının vurdumduymazlığı, kocası ile arasındaki iletişimsizliğinin çaresini alkol ve haplarda bulmaya çalışan annesi, savaşın üzerinde bıraktığı izlerin içinde yaşadığı gerçeklik ile tek bağı olan büyükbabası, Masonın duygularında gelgitlere neden olur. Babasının neden olduğu ölümcül bir kaza sonucu, Mason ve Danny'nin aşkı derin bir darbe alsa da kader bu iki genci tekrar bir araya getirdiğinde aralarında eskisinden de güçlü bir bağ kurulur. Ailelerinin ve çevrelerindeki insanların bu aşka olan duyarsızlıkları ise genç aşıkları trajik bir sona götürecektir."} +{"text":"Metafizik bir sörf filmi olarak tarif edilen Zen ve Sıfır, denizi olmayan Avusturyadan gelip Kaliforniyaya yerleşen, oradan da bir gün her şeylerini satıp Güney Amerikaya doğru dalga peşinde yollara düşen beş Avusturyalı gencin hikayesi. Tüm yol filmlerinde olduğu gibi, Los Angelesdan Costa Ricaya kadar ki 7,000 mil yol boyunca aradıkları sadece mükemmel dalga değildir; bir nevi aydınlanma peşindedirler aslında. Yolculuktaki hayali rehberleri, aynı yolculuğu yıllar önce yapan, kült kitap In Search of Captain Zeronun yazarı Allan Weisbecker. Aslında Weisbecker gençlerin yolculuklarının son durağı olan Costa Ricada yaşayıp sörf yapıyor. Komik ama felsefi, bazen de karanlık olan filmde gençlerle birlikte yolları arşınlıyoruz. Büyük çoğunlukla genç ekibin kredi kartlarıyla finanse edilen bu farklı film, sörf hikayelerinin yanı sıra hayata da yeni bir bakış açısı getiriyor."} +{"text":"\"Bir Kış Yolculuğu\" isimli çok satan eseri ile ünlenen Serge Novak takma isimli yazar Daniel Boltanski, avukat karısı Nicoletta ve Capri'de evlenecek üvey oğlu Fabrizio ile birlikte Geneva Gölü kıyısındaki lüks evinde gözlerden uzak, sessiz sakin bir hayat sürmektedir. Fabrizionun düğünü için Capriye giderken teknede genç ve güzel Mila ile tanışan Daniel, geceyi adada bu çekici kadınla geçirir. Ertesi gün düğünde onu büyük bir sürpriz beklemektedir: Üvey oğlunun evlendiği kişi, Miladan başkası değildir. Buna rağmen Mila, Daniel için bir saplantı haline gelir. Çok geçmeden esrarengiz biri Daniel'e şantaj yapmaya başlar. Şimdi Daniel, çifte yaşamının ve cinsel saplantısının hayatı üzerindeki etkileriyle baş etmek ve yasak ilişkisinin bedelini ödemek zorundadır."} +{"text":"Kocası tarafından aldatıldığını öğrenen Adrienne`in hayatı alt üst olmuştur. Yaşadığı bu travmanın etkilerinden kurtulmaya ve onsuz bir yaşam kurmaya çalışmaktadır. Kocası ise eve geri dönmek istemektedir. Üstelik Adrienne`in başı, verdiği her karardan nefret eden kızıyla da derttedir. Çevresini saran tüm bu çatışmalar üzerine düşünebilmek için sakin bir ortama ihtiyaç duymaktadır. Eski bir dostunun Rodanthe`deki otelini haftasonu için idare etmesi ricasını bir kaçış fırsatı olarak görür. Kuzey Carolina`nın Outer Banks adı verilen bölgesindeki bu uzak noktada tatil sezonu çoktan bitmiştir. Genç kadın otele ulaştıktan kısa bir süre sonra büyük bir fırtınanın yaklaştığı bildirilir. Bu arada şehirli bir doktor olan Paul Flanner da kasabaya ulaşır. Uzun zaman önce kariyeri için ailesini feda etmiş olan Flanner da kendi vicdan hesaplaşması için sakin bir ortam peşindedir ve otelin tek misafiri olarak Rodanthe`de bulunmaktadır. Aynı çatıyı paylaşan bu iki yabancı, büyük fırtına yaklaşırken aradıkları huzuru birbirlerinde bulmak için yakınlaşırlar. Bu yakınlaşma, Adrienne ve Paul`un hayatlarını tamamen değiştirecek bir aşka yelken açmalarıyla sonuçlanacaktır..."} +{"text":"İçgüdülerinin kuvveti ile bilinen Komiser Adamsbergin hayatı pek de iyiye gitmemektedir. Kız arkadaşı kendisini terk etmiştir, yeni bir birime transfer olmuştur ve iş arkadaşlarının ismini öğrenmek konusunda zorluk çekmektedir. Ancak komiserin hayatındaki zorluklar bunlarla sınırlı kalmaz. Parisin merkezinde performans sergileyen bir modern zaman tellallının eline tuhaf tehdit mesajları geçmektedir. Tüm halkın korkunç bir salgına kurban gideceğini iddia eden bu mesajları takiben şehrin çeşitli yerlerindeki apartmanların kapılarında gizemli işaretler belirmeye başlar. Adamsberg ve ekibi başta olanları çok önemsemezler. Ancak kısa süre sonra, kapılarında işaret olan apartmanlarda cinayetler işlenmeye başlanır. Katilin bıraktığı ipuçları, kurbanların veba virüsü nedeniyle öldüğünü düşündürmektedir. Adamsberg ve ekibinin veba salgını tüm şehri sarmadan, katili yakalamaları gerekmektedir."} +{"text":"Hapisten yeni çıkan annesi küçük Intiyi büyükannesinin himayesinden koparır ve onunla birlikte Patagonyada bir vadiye, kaybolmak isteyenlerin düştükleri bir kuyu olarak tasvir edilebilecek El Bolson köyüne yerleşir. Kirli Savaş olarak hatırlanan karmaşanın bitiminde, diktatörlük sonrası Arjantindeyiz. Oğlunun doğumundan beri, altı senedir hapis yatan Alba, ütopyasını ulaşma ve aklındaki karmakarışık sorulara yanıt bulma umuduyla yollara düşer. Inti okuma yazmayı öğrenirken ve yetişkin dünyasının garip dilini çözmeye çalışırken, yolculuğundaki bu durak hem kafasını karıştıracak hem de onu besleyecektir: Dick Winterın evi her türlü hayvan, böcek ve dünyanın dört köşesinden gelip köye sığınan devrimcilerin kaotik buluşma noktasıdır. Ana oğul Albanın vadide tuttuğu bir kulübeye yerleşirler ve Inti kendini ancak zamanla anlayabileceği gelişmelerin içinde bulur. Anlam yüklü, soru soran ve ince imalar içeren film, Pablo Agüeronun etrafı saran sesler ve çarpıcı görsellerle ustaca yarattığı mistik atmosferin içinde yoğuruluyor. Semender bizi bir çocuğun gözünden yaşadığımız dünyadaki deliliğe ve güzelliklere bakmaya davet ediyor."} +{"text":"Erkekleri para ve mevki için kullanan Odette ağına Swannı da düşürür. Bu çekici kadına saplantıyla bağlanan Swann, aşk sandığı duygunun gerçekte şehvet olduğunu fark ettiğinde çok geçtir. Odettein geçmişi yüzünden sosyal statüsünü ve dostlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Önemli bir karar vermesi gerekecektir. Oscar ve Altın Palmiye ödüllü usta yönetmen Volker Schlöndorff Alman Yeni Dalga sinemasının kurucularındandır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Wim Wenders, Rainer Werner Fassbinder ve Werner Herzog gibi genç yönetmenlerle birlikte sanatsal yetkinliğin yönlendirdiği filmler yapmıştır. Schlöndorff özellikle roman uyarlamalarıyla tanınır. Bu filmde de Batı edebiyatının en ünlü eserlerinden birini başarıyla beyazperdeye aktarmıştır. Ünlü Fransız yazar Marcel Proustun yedi ciltlik dev eseri Kayıp Zamanın İzindeden yola çıkarak gerçekleştirilen bu film, zenginliği ve zekasıyla Fransız sosyetesinde kendine yer edinen Charles Swannın yükselişi ve düşüşünün öyküsünü anlatır."} +{"text":"Bir grup bilimadamı farmakoloji devi şirketlerden birinin isteği üzerine Borneo ormanlarında yetiştiği düşünülen bir tür siyah orkideyi bulabilmek için yola çıkar. Orkidenin insanlara gençlik aşıladığına ve ölümsüzlük getirdiğine inanan şirket, farkında olmadan araştırmacılarını bir dehşetin içine sürükler. Yağmur ormanlarının ortasında çiçeği arayan bilimadamları aradıklarını gerçekten bulurlar ama orkideyi kendilerinden önce keşfetmiş başka yaratıklar da vardır. Çiçeğin gücünden faydalanan anakondalar devasa yılanlara dönüşmüştür, artık olması gerekenden çok daha hızlı ve akıllıdırlar. Ormanda ölümsüzlük iksiri arayan ekip bir anda sedece hayatta kalabilme mücadelesinin içinde bulur kendini. 1997 yapımı Anaconda?nın devamı olmasına rağmen ilk filmden hiçbir oyuncu yeni filmde yer almıyor. Yönetmenin de değiştiği Anaconda bambaşka bir görünüme bürünmüş. İlk filmde sadece yılanları ve onların değşetini izlemiştik. Her ne kadar yeni filmde de anakondalar başrolde olsa da, yağmur ormanın gerçeği olan tüm diğer yaratıklar; timsahlar, kaplanlar, maymunlar ve örümcekler yaratılan korkuda bu sefer yerlerini almışlar."} +{"text":"Yönetmen Tod Williamsın John Irvingin Widow for One Year adlı romanından senaryolaştırarak çektiği, başrollerinde Jeff Bridges ve Kim Basingerin oynadıkları, her anlamda dokunaklı bir dram filmi. Bir zamanlar iyi şeyler yazan fakat sonra kişiliğiyle birlikte ilhamını da kaybeden roman yazarı Ted Cole, artık, dağınık görünüşlü, çapkın ve alkolik bir adama dönüşmüştür. Karısı Marionla birlikte, New York eyaletinin zengin sahil kasabası East Hamptonda yaşayan Ted Cole, artık kendi resimlediği oldukça başarılı çocuk kitapları yazmaktadır. Kitaplarının desenleri için gereken modellerle de gizli ya da aleni maceralar yaşamaktadır. Birbirleriyle açık açık kavga etmeseler de birbirlerinin sinirine dokunmak için her şeyi yaparlar. Zamanla, bu çiftin bir kaç yıl önce iki oğullarını birden bir trafik kazasında kaybettiklerini ve Marionun, bu kazadan dolayı Tedi suçladığını öğreniriz. Çiftin, geçen zaman içinde bir kız çocukları olmuş fakat o büyük acının bastırılması amacıyla dünyaya getirilen bu çocuk hiç bir derde deva olamamıştır. O yaza damgasını vuracak olan olaylar, Tedin bir asistana ihtiyacı olduğunu ileri sürerek 16 yaşındaki Eddieyi işe almasıyla başlar. Aslında Ted, alkollüyken yakalanarak ehliyetini kaptırmıştır ve bu arada da, bir ayrılık denemesi için sahil evinde kaldığı zaman, onu istediği yere götürecek bir şoföre ihtiyacı vardır. Tedin, asıl amacı ise çok sonra ortaya çıkar. Adam, karısıyla genç delikanlıyı sık sık evde yalnız bırakır. Eddie, kısa sürede Mariona aşık olur ve oğullarının kaybını hala kabullenememiş olan Marion ise genç adama karşılık verince, evin dengesi iyice bozulur."} +{"text":"Serinin ikinci filmi olan \"Aliens\"da bıraktığımızda Ripley, Bishop ve Newt uzay marinlerinin de yardımıyla uzaylı yaratıklardan kurtulmayı başarmış ve kendilerini dondurarak bir uzay gemisi ile yola çıkmışlardı. Bu filmde, gemileri Fiorina 161 isimli hapishane gezegenine varır. Çarpışmadan Newt ve Bishop sağ çıkamazlar oysa Ripley'in yanısırai, en büyük kabusu tüm yolculuk boyunca onlara gizlice eşlik etmiştir. Hapishane gezegeninde hiç bir tip silaha izin verilmez. Sakinleri ise eski katil ve tecavüzcülerin oluşturduğu dini bir kültün hakimiyetindeki bir mahkum kolonisinde yıllardır yaşam savaşı verdikleri için aralarına yeni katılan korkunç düşmanla savaşacak cesarete sahiptirler. Serinin, David Fincher tarafından yönetilen ve en çok eleştirilen bu üçüncüsünde, eski bir düşman ve alışık olmadığımız türden klostrofobik bir atmosfer bizleri bekliyor. Bir de hiç kuşkusuz, kalp atışlarımızı hızlandıracak bir gerilim."} +{"text":"18. yüzyılın sonlarında İngiltere'de bir genç kızın başına gelebilecek en iyi şey seçkin ve zengin bir koca bulabilmektedir. Evlilik yaşına gelen beş genç kızı için de Bayan Bennet benzer endişeler taşımaktadır, komşu malikaneye zengin ve bekar Charles Bingley taşınana kadar.. Bingley'nin biçilmiş kaftan bir damat adayı olduğuna karar veren Bennet, damat adayı büyük kızı Jane'den hoşlanınca bir plan yapar. Jane'i yağmur altında atla Bingley'lere gönderecek ve o havada geri dönemeyecek olan Jane geceyi malikanede geçirmek zorunda kalacaktır. Ancak planda ufak bir değişiklik olur ve Jane hastalanır. Komşu malikaneye ablasına yardım için giden Elizabeth de aynı köşk de misafir olan Bay Darcy'nin takibine girer. Kendisiyle ilgilenen ilk erkek güzel Lizzie'yi heyecanladırsa da gönlünü bir askere, Bay Wickham'a kaptırır. Ancak gurur aşkın önüne geçecek ve kız kardeşlerin hayatları planlara sığmayacaktır. Küçük kardeş Lydia, Wickham'la kaçtıktan sonra Lizzie'nin hayatı geri dönülmesi zor kararların önünde pişmanlıklara mı mahkum olacaktır?"} +{"text":"Charles Dickensın ünlü \"A Christmas Carol\" hikayesi 1938, 1951 ve 1984 yıllarında sinemaya uyarlanmıştır. Öykü, Scrooge isimli geçimsiz ve çıkarcı baş karakterinin, bir yılbaşı gecesi üç melek tarafından ziyaret edilmesini anlatır. İlk melek Scroogeu geçmişine götürür ve unutmaya çalıştığı anılarıyla yüzleştirir. İkinci melek, tanıdıklarının kendisi hakkındaki düşüncelerini öğrenmesini sağlar. Üçüncü ve son melek ise ona geleceği gösterir. Gördüklerinden rahatsız olan Scrooge, hayatının kalanını güler yüzlü ve iyiliksever bir insan olarak geçirmeye karar verir. 1988 yapımı \"Scrooged\" ise, bu ünlü hikayenin komik bir şekilde yeniden yorumlanmasıdır. Filmde, melekler tarafından ziyaret edilen duygusuz ve zalim TV idarecisini ünlü komedyen Bill Murray canlandırıyor. Murrayin en başarılı filmlerinden biri olan \"Scrooged\", en iyi makyaj dalında Oscara aday gösterilir."} +{"text":"İsrail yapımı 65 dakikalık Yossi & Jagger, gay/lesbian movie sınıfına konan ve çeşitli festivallerde ödüller kazanmış bir film. Küçük bir birimdeki İsrail askerlerinden, rütbece üstün olan Yossi ile er Lior Jagger arasındaki aşkı konu alan film, bu ikili merkezinde başka ufak ilişkileri de konu ediniyor. Birimde bulunan iki kadın askerden Goldie, birim komutanı ile yatarken, diğer güzel asker Yaeli ise Jaggera aşıktır. Ama Yaeliye de aşık başka bir asker vardır. Bu sevgi kelebeklerinin oluşturduğu sevgi kalabalığının suyunu fazla çıkarmadan, kısa süresiyle fazladan sahne kalabalığı yapmadan konusunu işlemiş olan film, keşke süreyi biraz uzatıp, daha dramatize olsaydı dedirtmiyor da değil. Sonu az çok belli bir trajediye sahne olmasına karşın, bir Boys Dont Cry, bir Brokeback Mountain sarsıcılığı beklenmemeli. Cesur performanslar gerektiren bu sınıfa ait filmlerden de nispeten zayıf kalıyor.. Yine de senaryosunda az da olsa hoş cümleler, iyi espiriler bulunan, konumuna rağmen hiçbir politik misyon üstlenmemiş sade bir film."} +{"text":"Büyük usta Alfred Hitchcock'un 52. ve son filmi olan bu 1976 tarihli filmin başlıca özelliği, ustanın nedense en az görülebilen filmlerinden biri olması. Vaktiyle TRT'nin gösteriminden sonra ilk kez küçük ekrana geliyor. Biri sempatik, öbürü ürkünç iki çiftin maceralarını anlatan filmde Hitchcock açıkça eğleniyor ve gerilim türünün usta işi bir parodisini gerçekleştiriyor. Biraz bu nedenle, biraz da aşırı gevezeliği nedeniyle ustanın en iyi işleri arasında sayılmıyor. Ama yine de kimi dayanılmaz sahneleri ve parlak bir kara mizahı var. Gayri-meşru bir çocuk, boş bir mezar ve para hırsının bağlayıcı görevi yüklendiği filmde, Karen Black, Bruce Dern, Barbara Harris ve William Devane gibi ikinci sınıf oyuncular var. Ama en iyi rollerini bu filmde oynamışlar!..."} +{"text":"Nükleer bir felaketten sonra sığınakta bilimadamı larsen, ölecek derecede hasta karısı ve talihsiz eski heykel enkazları arasındadırlar. Yarı çıplak bir kadın, bedeninin yeni koşullara daha çabuk uyum gösterebilmesi için çılgınca bir umut içindede yürür. Toplumun yetişkin, sağlıklı üyelerine bile yeterli yer olmayan sığınağa bir papaz ve bir öğretmen, katalespi hastası olan çocukları yetimhaneden getirirler... Nükleer katliam ile bozulmuş ve ölü bedenlere dönüşmüş bir dünyayı görebilmek için birçok kez sığınaktan çıkıyoruz... bu olağandışı filmin gücü oldukça sıradan gerçeklerden kurulmuş olmasında yatar. filmin eylem zamanı ve yeri düşsel olup, kendi iç korkularımızın, şüphelerimizin, bizim ve insanlığın ortak kaygılarının ekseninde dolaşır. gerek teknik gerekse sanat yönü güçlü, çok önemli, düşsel olmasına rağmen son derece inandırıcı bir film."} +{"text":"18 yaşına basan Kang Jae-kyung, büyükbabasının mirasının tek varisidir. Nefes aldığı her saniye daha da zenginleşen Kang Jae-kyung şımarık ve sorumsuzdur. Dostluklara, aşka, eğitime ve adalete duygusuna ihtiyaç duymaz. İhtiyaç duyduğu duyguların kapısını ona, sahip olacağı mirasın kolayca sağlayacağını düşünür. 18 yaşına bastığının ertesi günü büyükbabasının vasiyeti kendisine okunan Kang Jae-kyung büyük şaşkınlık yaşar. Mirasın hepsinin koşulsuz olarak tek varis olan kendisine verileceğini düşünen Kang Jae-kyung vasiyetname içerisindeki şartları sağladığı taktirde mirasın sahibi olabilecektir. Aksi taktirde mirasın hepsi hayır kurumlarına bırakılacaktır. Para ile insani duygular arasındaki amansız savaşa popüler Kore sinemasından romantik bir bakış, Bir Milyonerin İlk Aşkı. Gündelik hayatımızda hakimiyetini yenemediğimiz paranın hayal perdeside keskin silahlarla saldırıp malup edebildiğimiz masalsı bir hüzün şöleni."} +{"text":"Greenawayin, daha önce 24. İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen, destansı özellikler taşıyan Tulse Luper'ın yaşamı ve dönemi üzerine muhteşem epik sinema üçlemesi. Tulse Luper projesinin film ayağını oluşturan ve profesyonel yazar, proje adamı, meslekten hapishane kuşu Tulse Henry Purcell Luperın hayatını yeniden kurgulayan Tulse Luperin Çantaları üçlemesi; sinema, televizyon, CD-ROM, İnternet ve kitap gibi beş farklı mecraya yayılan projenin en ağırlıklı bölümü. Projenin tamamı, Uranyum'un varlığının keşfedildiği 1928 yılından başlayarak, Berlin Duvarı'nın yıkıldığı ve Soğuk Savaş'ın sona erdiği 1989'a kadar geçen, aşağı yukarı altmış yıllık yakın tarihi kapsayacak. Bir yazar ve \"proje üreticisi\" olan Tulse Luper, dünyanın farklı köşelerinde hapishane yaşamının tutsağı olmuştur. Güney Galler'de, Luper henüz on yaşındayken, göçmekte olan bir tuğla duvara adını yazdı diye babası tarafından üç saatliğine kömürlüğe kapatıldığında başlayan öykü de, toplam on altı hapishane var. Daha sonra, yolculukları onu Utah çölündeki Moab'a götürür. Orada Luper ve bir arkadaşı, terk edilmiş Mormon kentlerini ararlar. Bu macera sonucu kendini hapiste bulduğunda, vaktini sinema, edebiyat, tiyatro ve resim projeleri yaratarak geçirir. İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında yine Avrupa'ya giden Luper, Belçikalı faşistlerce tutuklanıp Antwerp'te bir otelin banyosuna hapsedilir \"proje ayni zamanda, icinde vatikan pornolarindan ölü köpeklere cesit cesit garip seyler bulunan bu bavullarin bulunup acilmasiyla da ilgili. ... bugüne dek hic sinema yapilmamis oldugunu söylemesiyle bildigimiz peter greenaway'de, underground bir proje olarak degil, gayet ciddi bir cabayla, sadece sinemanin degil bütün görsel medyanin dili konusunda dev bir projeye girismis; bir cesit yeni sinema dili, daha dogrusu medya dili manifestosu olmasi planlanan bir eser. ... greenaway sayesinde senelerden beri duydugumuz sinema konusundaki en heyecan verici gelisme.\" üçlemenin diğer filmleri: the tulse luper suitcases, part 2: vaux to the sea the tulse luper suitcases, part 3: from sark to the finish"} +{"text":"Bir kasaba şerifi, oğlu ve kovaladıkları suçlular... Bu heyecanlı takip, ölüm ve yaşam arasında gizemli bir dünyada sıkışıp kalmaları ile yarım kalır... Çünkü insani tüm farklılıklarını bir tarafa bırakıp doğaüstü bir ölüm makinasına karşı güçlerini birleştirip birlikte mücadele vermeleri gerekecektir... Bir kumarhane soygununa karışan üç kaçak benzin almak üzere Ölüm Vadisi'nde Six Corners Cafe'de mola verirler. Ancak kahvaltı yapmak için duran hiç ummadıkları kişilerle karşılaşırlar. Silahlar ateşlenir... Ve gaz istasyonu bir anda alev alıp patlar. Alevler tüm istasyonu sarar... Ancak hiç beklenmedik bir gelişme yaşanır... Civardaki herkes yok olmuştur... Sadece altı kişi hayattadır. Şerif, polis olan oğlu, iki suçlu, bir bayan doktor ve genç garson kız... Hayatta kalanların seçilmiş bir kombinasyonu... İyi, Kötü ve Kurnaz... Hayatta kalanlar, arada bir evrende sıkışıp kaldıklarının farkına varırlar... Gece ve gündüz; yaşam ve ölüm arasında doğaüstü bir evren... Ve üstelik yalnız da değillerdir... Korkunç bir şekilde sakatlanmış gizemli ölüler... Etrafına mide bulandırıcı kesif çürük kokusu yayan bir şeytandan uzak durmaları için onları uyarmaktadır... Bir başka güne uyanabilmeleri için hayatta kalanlar biraraya gelmeli, güçlerini birleştirmeli, tüm farklılıklarını bir kenera bırakmalı, sahip oldukları tüm yetenekleri göstererek, bu korkunç ölüm makinesi ve ruh kolleksiyoncusuna karşı koymak zorundadırlar..."} +{"text":"Alia İzzet Rahmanoviç (40), Tito dönemi Yugoslavyasının varlıklı ve kariyer sahibi seçkin Boşnaklarından biridir. Yugoslavyadaki iç savaş gündelik yaşamla birlikte Alianın hayatında da çok şey değiştirir ve savaşta ailesi hariç her şeyini yitiren Alia Sırp kökenli karısı Anna ve iki küçük çocuğuyla birlikte Birleşmiş Milletler koruması altındaki bir Boşnak Mülteci kampına sığınmak zorunda kalır. Geçimlerini sağlayabilmek için yer altı dövüş kulüplerinden birinde ringe çıkar. Ailesini kamptan ve bu ülkeden çıkarma telaşı içindeki Alia için finale çıkarak bu parayı almaktan başka kurtuluş yolu yoktur Alia finalde karşılaştığı Sırp dövüşçüyü yenerek büyük ödülü kazanır ama kampa döndüğünde hiç beklemediği bir manzara ile karşılaşır: Kampta kalan 65 kadar kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan Boşnak Sırplar tarafından katledilmiştir! Bu olaydan tam yedi yıl sonra Aliayla İstanbulda karşılaşırız. Katliamın yaşandığı kampın komutanı Eric Donavanın peşindedir.."} +{"text":"Ali, Fas'tan Almanya'ya çalışmak için gelmiş bir işçidir. Her zaman gittiği ve Arap arkadaşlarıyla buluştuğu bir barda, 60 yaşının üzerindeki Emmi isimli bir kadınla tanışır. Emmi, kendisine aşık olur ve bir süre sonra evlenirler. Ancak, bu evlilik göçmenlerin yarattığı tedirginliği yoğunlukla yaşayan Bavyera Almanları üzerinde şok etkisi yaratır. Emmi, çocukları ve çevresi tarafından itilir. İmkansız gibi görünen Emmi ve Ali'nin aşkı, hikaye ilerledikçe yönetmen tarafından sert bir toplum eleştirisine doğru evrilir. \"Bu öyle inandırıcı bir film ve filmde Emmi'yi canlandiran Brigitte Mira öyle ikna edici bir oyuncu ki, film bittikten sonra bile insan kadının yanına gidip de bir derdini dinleyemedim, tasasına ortak olamadım, iki çift laf edip kadincagizi teselli edemedim diye kendi kendine üzülüyor. En sade nasil olabilirse öyle bir film. Siyah beyaz fotograflar, karakalem resimler, birkac kelimelik siirler gibi.\""} +{"text":"Bir adam şehre gelir gelmez dayak yer ve soyulur. Baygın durumda, yaşamla ölüm arasında gider gelir. İki berduşun yardımıyla iyileşir, ancak hafızasını kaybetmiştir. Adını, nereden geldiğini ya da kim olduğunu bilmez. Yine de, yalnızca evsiz yeni arkadaşlarını değil, hayırsever Kurtuluş Ordusu kurumunun hayli sade ve olgun görevlisi İrmayı da etkileyen bir soğukkanlılık gösterir. Adı ya da belgeleri olmadığı için iş ve işçi bulma bürosu tarafından geri çevrildikten sonra, Kurtuluş Ordusu bürosuna yardım etmeye başlar. Hannibal adında bir köpek edinir, İrmayı daha yakından tanır ve Kurtuluş Ordusunun bandosunu keşfeder. Onun rehberliğinde sıfırdan yepyeni bir repertuar yaratan bando yeni dinleyiciler kazanır. Ancak gün gelir, geçmiş kaçınılmaz bir şekilde ensesine yapışır. Yabancı şimdi geleceğiyle yüzleşmek zorundadır."} +{"text":"Uzak ve ilkel bir gelecekte, bir sınır şatosunda dehşet verici şeyler olmaktadır. Şatonun lordu Hrothgar ve savaşçı komutanı Roland, düzenin yok olduğu, savaşan çetelerin huzur bırakmadığı bu vahşi dünyada, kendi düzenlerini kurmaya çalışırlarken, kolayca şekil değiştiren gizemli bir yaratık, geceleri ortaya çıkarak şato sakinlerini korkunç şekilde öldürmeye başlar. Hrothgar ne zaman bu canavarla karşılaşsa, Grendel adındaki yaratık onunla yüzleşmek istemiyormuşcasına ortadan kaybolur. Bu arada, Roland, lordun kızına karşılıksız bir aşkla bağlıdır. Hrothgar?ın adımları canavarı durduramayınca, şatoya gelen gezgin savaşçı Beowulf'un yardım teklifi çoşkuyla karşılanır. Beowulf'un onu yok etmek için şatoya gelmesi Grendel'i iyice çileden çıkartır ve canavar çoluk çocuk demeden korkunç bir katliama girişir."} +{"text":"Gazi Mahallesinde yaşayan iki yakın arkadaşın başka bir hayat özlemi içinde, bulundukları \"çöplükten\" kurtulma hayallerini ve bu hayalleri gerçekleştirebilmek için ödemek zorunda oldukları bedelleri konu alıyor. Paralel polisiye kurguyla beslenen öykü, Güneydoğuda'ki operasyonlarda gösterdiği kahramanlıkla askerden bir ay erken terhis edilmiş olan Semihin askerden döndüğü gün kardeşinin cenazesiyle karşılaşması ve kardeşinin katilini aramasıyla devam ediyor. Kardeşinin katilini bulmak için harekete geçtiğinde cevaplanması zor sorularla dolu bir başka savaşın içine sürüklenen Semih, gerçeğin arayışı içinde iz sürerken, \"kaybedilen\" şeyin sadece kendi kardeşinin hayatı olmadığını görecek, Öteki İstanbul da kaybetmeye mahkum edilmiş hayatların öfke ve çaresizlik duygularıyla beslenen sert yüzüyle de hesaplaşmak zorunda kalacaktır."} +{"text":"Chun-Li olağanüstü dövüş yeteneklerine sahip genç bir kadındır. Babası, o küçükken Shadaw Law'un acımasız lideri Bison tarafından kaçırılmış ve hapsedilmiştir. Annesini de kanserden kaybedince, Chun-Li hayatta bir başına kalmıştır. Artık tek amacı yıllardır görmediği babasına ulaşıp onu Bison'un elinden kurtarmaktır. Gen adlı dövüş ustasını bulmasını söyleyen eski Çince yazılmış bir mektup bulduktan sonra Chun-Li harekete geçmeye karar verir ve Bangkok'a doğru yola çıkar. Ancak dövüş ustasını bulmak pek de kolay olmaz. Haftalar sonra birkaç haydutun yaşlı bir adama saldırdığını gören Chun-Li onlarla tek başına dövüşür. Onları uzaklaştırmayı başarır ancak gücünü de sonuna kadar tüketir. İşte bu sırada Gen ortaya çıkar ve bitkin düşmüş Chun-Li'yi evine götürür. Dövüş ustası, babasını bulmakta genç kadına yardım edeceğini söyler. Bison'un izini süren sadece Chun-Lideğildir. Interpol polisi Charlie Nash ve dedektif Maya da Bisonıun peşindedir. Onların da yardımını alan Chun-Li artık bol aksiyonlu bir maceraya hazırdır."} +{"text":"Yıl 3028. İnsanoğlu artık uzayı da fethetmiş, en uzak galaksilere bile gitmek sıradan bir hale gelmiştir. Tüm bu gelişmelere rağmen dünya her zaman için insanoğlunun ana vatanı olmuştur ve bundan sonra da böyle olacağı sanılmaktadır. İnsanoğlunun uzak galaksileri keşfederken yeni tehlikeler ve düşmanlarla da karşı karşıya kalmıştır. Drej adında saldırgan bir yaratık ırkı dünyaya karşı saldırıya başlamak üzeredir. Çok kısa bir süre içinde dünya artık tarih olmuştur. İnsanların küçük bir grubu son anda kaçıp kurtulmayı başarabilmiştir. Gidecek bir evleri olmayan bu insanlar uzayda oradan oraya mülteci olarak dolaşmaktadırlar. Diğer kolonilerde ikinci sınıf statüsüne tutulmaktadırlar. Drej ırkı kurtulanları da takip etmekte ve gördükleri yerde avlamaktadırlar. Bu karmaşanın ortasında Cale isimli esas oğlan bir bilim adamı olan babasının ona genetik olarak şifrelenmiş bir şekilde, insanlığı kurtuluşa götürecek TITAN isimli geminin yerini gösteren bir haritayı bırakmıştır. Artık Cale insanoğlunun son umududur. Arkadaşaları Korso, Akira ve Valkyrie gemisinin farklı bir türden olan mürettebatıyla tehlikeli bir maceraya atılacaktır."} +{"text":"Müzik yazarı Michael Azzeradın Kurt Cobainin ölümünden bir yıl kadar önce Come As You Are: The Story of Nirvana adlı kitap için onunla yaptığı, bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış söyleşileri temel alan About a Son, Cobain efsanesine dair sürükleyici bir meditasyon niteliğindeki etkileyici bir belgesel. Film süresince, Kurt Cobain çocukluğundan ve ilk gençlik yıllarından müziği keşfettiği günlere ve onu yiyip bitiren şöhretle ilişkisine kadar tüm yaşamını anlatıyor. Bugüne kadar hiçbir yerde duyulmayan bu konuşmalar, Cobain'in başarılarının ve yenilgilerinin, düşüncelerinin ve deneyimlerinin samimi ve hülyalı bir anlatımı olarak karşımıza çıkıyor. AJ Schnack, Cobainin konuşmalarını, hayatında önemli bir rol oynamış üç kentin yeni çekilmiş görüntüleriyle birleştiriyor. Aberdeen, Olympia ve Seattleda yapılmış çekimler, Cobainin sesi ve onu hayatı boyunca etkileyen yirmiyi aşkın sanatçının müziğiyle birleştiğinde anlıyorsunuz ki, bu film bir yıldan az bir zaman içinde dünya çapında ün kazanan bir rock yıldızı üzerine değil. Aksine, About a Son 70lerde ve 80lerde, insanın içini acıtan sosyal ve kültürel karmaşanın içinde büyümüş bir Amerikan erkeğinin öyküsü; kızgın, düşünceli, içine dönük ve yetenekli bir çocuğun."} +{"text":"Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, savaşın anlamsızlığını gözler önüne seren ve savaşta herkesin kaybettiğini savunan Erich Maria Remarque'nin \"Im Western nichts Neues\" isimli romanından uyarlanan bir klasik. Film, Birinci Dünya Savaşı'na bağnaz öğretmenlerinin kendilerine empoze ettiği militarist-milliyetçi duygularla gönüllü olarak katılan Alman gençlerinin savaşın ağırlığı ve acımasızlığı altında nasıl ezildiklerini, bedenen kurtulsalar bile geri dönüşü olmayan verdikleri bu kararın ruhların da açtığı derin yaraları çarpıcı bir biçimde gözler önüne serer. Hem film hem kitap yayınlandığı dönemde birçok milliyetçinin tepkisini çekmiş, İtalya ve Almanya?da filmin gösterimi yasaklanmış; kitap ise Nazi Almanyası'nda 1933 yılındaki \"Kitap Yakma Eylemi\" sırasında yakılmıştır. Film aynı zamanda, en iyi yönetmen ve en iyi film dallarında Oscar ödülünün de sahibi olmuştu."} +{"text":"Martha ve George çifti evlerine, Nick ve Honey'i konuk ederler. Biri eski biri taze olan bu iki evli çift, korkaklık yönünden birbirlerine çok benzemektedirler. İki çift de hayatın gerçekleriyle yüzleşemediklerinden bu gerçeklerden kaçmaktadırlar. Bu iki çift arasında geçen diyaloglarla filmin tansiyonu artar ve özellikle de yeni evli olan Honey ve Nick çifti büyük bir duygusal hasar görürler. Tüm korkaklıklarından o gece alkolün de etkisiyle kurtulan çiftlerin arasında hiç bir gizli saklı kalmayacak ve tüm sırları deşifre olacaktır. Usta yönetmen Mike Nichols'ın ilk yönetmenlik denemesi olan film, Edward Albee'nin oyunundan uyarlanmştır. Tiyatroya olan sevgisini de ilk filmiyle ifşa eden Nichols, bu filmiyle 13 dalda Oscar adaylığına layık görülürken, Elisabeth Taylor En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar ödülünü kazanmıştır."} +{"text":"1800'lerin Japonyası'da Sanjuro isimli gezgin bir samuray, iki rakip çetenin arasında bölünmüş bir kasabaya gelir. Bir sokak savaşında yeteneklerini sergiledikten sonra, en fazla parayı veren tarafa kılıcını kiralar. Alçak ruhlu ve hain insanlar olan taraflar, Sanjuro'ya ihanet ettikçe o taraf değiştirir. Böylece iki tarafı birbirine kırdırtarak kasabayı bu musibetten temizlemeye başlar. Ancak suç lordlarından birinin kardeşi olan Unosuke kasabaya geldiğinde işler değişir. Zira genç adamın elinde o zaman için görülmemiş güçte modern bir silah vardır: bir tabanca! Akira Kurosawa ustanın en iyi işlerinden biri olarak kabul edilen Yojimbo, zeka dolu ve mizahi yönü de kuvvetli bir yapım. Kimilerine göre Sergio Leone'ye de ilham veren film..."} +{"text":"Ağız tadına son derece düşkün ve iyi yemekten çok iyi anlayan minik fare Remy'nin en büyük hayali aşçı olabilmektir. Bir gün bir kaza eseri, şehrin en iyi aşçısının hizmet verdiği ve en önde gelen müşterileri ünlü yemek eleştirmenleri olan çok ünlü bir lokantanın kanalizasyon çukuruna düşer. Hayallerindeki gibi büyük ve envai çeşit lezzetli malzeme ile dolu bir mutfaktadır. Yemek yapmaya olan tutkusunu gösterebileceği bir fırsat yakalayan minik Remy için hayallerindeki bu yerde olsa bile hayat hiç de kolay olmayacaktır. Ne de olsa o bir faredir ve insanlar fare görmekten, hele de mutfakta görmekten hiç hoşlanmamaktadırlar. Kayıp Balık Nemo, İnanılmaz Aile ve Arabalar gibi çok başarılı animasyon projelerine imza atan Pixar, şimdi de son derece sevimli bir farenin mutfak maceralarını beyazperdeye getiriyor."} +{"text":"İntikam Meleği'nde; işlemediği bir suçu üstlenmek zorunda kalıp Kyoungju Kadın Hapishanesi'nde 13,5 yıl yatan Lee Geum-ja'nın hikayesi anlatılıyor. Hapise düştüğü gün intikam alma sürecini başlatan ve bu amaçla ileride özel bir hizmet talep edeceği mahkum arkadaşlarına akla hayale gelmedik güzellikler yapan Lee Geum-ja; kendisini bu duruma sokan kişiyi bizzat kuracağı mahkemede yargılayacağı günün hayaliyle yaşamaktadır. Bu arada intikam almayı düşündüğü kişinin de kendine göre planları vardır; Kuzey Kore'li casusu, soyguncu çifti, kocasını ve kocasının metresini öldürdükten sonra pişirip yiyen cadısı, menfaatçi rahibi, sakat pastacısı ve çılgın fahişesi ile Fellini biçimciliğine sahip grotesk bir sirki andıran İntikam Meleği; Chan-Wook Park'ın intikam üçlemesinin en iyi görüntü ve ses çalışmasına sahip. Hem renkli hem de siyah-beyaz versiyonu bulunan İntikam Meleği'nin en az senaryosu kadar etkileyici unutulmaz bir soundtracke sahip olduğunu da hatırlatalım."} +{"text":"Birinci Dünya Savaşı'nda Fransız general Broulard Almanların son derece güçlü birliklerle savundukları Ant tepesini ele geçirmeyi aklına koyar ve birliklerine taarruz emri verir. General Mireau ise bu kararın intiharla eşanlamlı olduğunu bilmesine rağmen kendi itibarını yükseltmek için adamlarını ölüme gönderecektir. Albay Dax'in komutasındaki Fransız güçlerinin ilk saldırıları başarısız olunca bir grup asker siperleri terk etmeyi reddederler. Yenilgi karşısında çaresiz kalan fakat kararın hatalı olduğunu kendisine itiraf edemeyen Mireau topçu birliklerine kendi askerlerine ateş açmasını emretmeyi düşünecek kadar ileri gider, ardından isyankar askerlere ibret olması için üç askeri idam ettirmeye karar verir. Albay Dax adamlarının hayatlarını kurtarmak için onları savunur fakat ölümlerine engel olamaz. Çekildiği yıllarda geniş ölçekli gösterim şansı bulamayan ve başarısız olan Paths Of Glory, ilerleyen yıllarda özellikle Vietnam savaşı döneminde savaş karşıtı tavrıyla beklenen yankıyı yaratmıştı."} +{"text":"Washington'da aniden ortaya çıkan bir uçan dairede uzaylı Klaatu ve robotu Gort vardır. Klaatu gemisinden çıktığında yaşanan panikte bir asker tarafından yaralanır. Oysaki uzaylı adam, 2. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında geldiği bu dünyaya bir mesaj ve istekle gelmiştir. Bunu sunmak için dünya liderleriyle toplanmak ister ama bir hastanede tecrit edilen Klaatunun isteği reddedilir. Uzaylı adam kaçar ve dünyalıları daha yakından incelemek için kimliğini gizleyerek bir eve sığınır. Burada bir dul bir anne ile oğlu yaşamaktadırlar. Aralarında gelişen güven ortamı Klaatu'nun kimliğini açıklamasıyla sonuçlanır. Bir süre sonra uzaylı harekete geçer ve dünyayı adeta durdurur. Gezegendeki tüm elektrik aniden kesilir. Klaatu sözünü dinletmek için artık farklı bir yaklaşım kullanmaktadır ve vereceği bir mesajı vardır! Çirkin suratlı uzaylılarla dolu ve paranoyadan beslenen filmlerin yapıldığı bir zamanda, döneminin çok ötesinde bir film. Zekice bir senaryoya ve hala geçerli, evrensel bir söylemin taşıyıcısı. Yönetmen Robert Wise'ın, Orson Welles'in gözdelerinden biri ve Yurttaş Kane'in de montajcısı olması tesadüf olmasa gerek."} +{"text":"Kaliforniya'nın küçük bir yerleşimi olan Santa Mira'nın sakinleri, bir süredir yakınlarının tuhaf davranışlar göstermesinden şikayetçidir. Doktor Miles Bennell olayı soğukkanlılıkla araştırmaya başlar. Mantıklı bir adam olan doktorun ilk başlardaki kuşkucu tavırları, kaçınılmaz gerçeğe yaklaştıkça yerini panik ve dehşete bırakır. Zira tüm işaretler, uzak bir gezegenden gelen bitkisel bir takım istilacıların, insanların vücutlarını yok ederek onların yerini almaya başladığını göstermektedir. Santa Miralıların çoğu uykudayken, uzaylı taklitleriyle değiştirilmektedirler. Üstelik artık uzaylılar çoğunlukta olduklarından, kimin gerçek kimin taklit olduğunu anlamanın mümkün olmadığı bir kaos başlamıştır. İnsanlık için hiç umut yoktur... 1950'lerde ABD'de yaygın olan komünizm korkusuna ilişkin toplumsal şartlanmışlık, bilim kurgu edebiyatına ve sinemasına iyi bir ilham kaynağı olmuştur. Kızıl tehlikenin yerini uzaydan gelen tehtidin aldığı bu yapımların en güçlülerinden biri de kuşkusuz Invasion of the Body Snatchers'tır. Tüm filmin oya gibi işlenmiş bir ritmde, psikolojik bir gerilimle ilerlediği öykünün epeyce karamsar olan finali, sonradan film şirketinin eklediği bir \"yardım yolda dayanın\" karesiyle değiştirilmiştir. Kimbilir, belki de izleyicinin bu kadar tansiyon ve moral çöküntüye dayanamayacağı düşünülmüştür. Pek az kişi filmin senaryosunda sonradan efsaneleşecek Sam Peckinpah'ın da imzası bulunduğunu bilir. Body Snatchers'ın sonradan bir remake'i yapılmış ve Stepford Wives, Fakülte gibi filmlere de ilham kaynağı olmuştur. X-Files dizisi mitolojisine olan katkısı ise tartışma götürmez."} +{"text":"1999 yılında, yeni milenyuma geçişin arifesinde, batı toplumu yarı anarşik kontrolden çıkmış bir hayat yaşamaktadır. Kendi geçmişinin hayaletlerinden kurtulamayan Los Angeles'lı genç bir polis eskisi olan Lenny Nero, şimdi artık kısaca \"klip\" denilen, başkalarının yaşadığı anıların satıldığı karaborsanın simsarlarından biridir. Kaybettiği eski kız arkadaşı Faith ile olan kendi kliplerinin de bağımlısıdır. Los Angeles polisinden iki dedektif, Lenny'nin elinde bulunan bir klibi ele geçirmek için hayatını cehenneme çevirir. Yılbaşı kutlamaları yaklaşırken, bu esrarengiz klip Lenny'yi umduğundan daha büyük bir komplonun içine itecektir. Kathryn Bigelow'un kendi filmografisi adına bu sıradışı sayılabilecek yakın gelecek bilim kurgusu, görsel olarak baştan çıkarıcı olmanın yanısıra, meraklıları için hafif bir siber punk lezzeti de sunuyor. Tuhaf Günler, sürükleyici ve uzun finaliyle de izleyende bir tatmin duygusu bırakmayı biliyor."} +{"text":"1950'lerin Amerika'sında, Whitaker ailesinin mutlu yuvasındayız. Anne Cathy, sağlıklı çocukları ve evin çalışkan babası Frank örnek bir tablo yaratmaktadır. Dış dünyanın pislikleri, tehlikeleri dışarıya kilitlenmiş gibidir. Fakat herşey yolunda giderken, bir gün Cathy kocasını bir erkekle birlikte yatakta yakalar. Son derece sağlıklı ve sahici gözüken aile yapıları, aniden tepetaklak olur. Kadın, kocasının duvarlar ardında farklı bir yaşamı olduğunu keşfeder. Artık o noktadan sonra yapılması gereken, tüm gerçekleri hafızaya kilitleyip, eski yaşamın bozulmadan sürdüğüne dair bir tablo çizmektir. Fakat Cathy zamanla anlar ki, olan olmuştur ve oyunu sürdürmek hiç de göründüğü kadar kolay değildir. Kocası da yavaş yavaş hayatından çekilmeye başlamıştır. Eski günlerdeki mutluluk tablosunun eksilmez parçalarından biri olan Afro-Amerikan bahçıvan ile vakit geçirmeye başlar. Fakat dönemin de baskıcı yapısıyla, siyah bir adamla olan samimiyeti dikkat çekmeye başlar. Kadın artık yeni yaşamında, kimseyle açamadığı düşüncelerini ve duygularını paylaştığı adamla olan ilişkisinin bedelini ödemeye başlayacaktır. Far From Heaven, Velvet Goldmine ve Poison gibi sıradışı filmleriyle tanınan Todd Haynes'in bol ödüllü ve dikkat çekici bir çalışması."} +{"text":"Çok gizli bir askeri proje, bazı dahi öğrencilerin de yardımıyla test aşamasına gelmiştir. Projenin başında Bruce Banner görev almaktadır. Test sırasında bir kaza olur ve Banner, tehlikeli Gama ışınlarına maruz kalır. Yoğun ışın yüzünden mutasyon geçiren Banner, sinirlendiği zaman yıkıcı güçlere sahip yeşil bir deve dönüşen yeni bir kişiliğe bürünür. Bruce Banner olarak yaşamını sürdürmeye çalışsa da, zaman zaman kontrolden çıkan bir yaratığa dönüşmesi çok karmaşık ve trajik olayların yaşanmasına sebep olacaktır. Asıl soru, Hulk adı verilen korkutucu görüntüsüne rağmen yeşil devin, güçlerini kötülere karşı kullanarak kahramanlaşmasına rağmen yanlış anlaşılıp anlaşılmayacağıdır. Marvel Comics'in aynı isimli çizgi roman serisine aşina olan okurlarımız için sorunun cevabı basit olsa da, karşımızda merak uyandıran bir film olduğuna kuşku yok. Stan Lee'nin Marvel için yarattığı en ünlü karakterlerden olan Hulk, 70'li yıllarda vücut geliştirme şampiyonu Lou Ferrigo'nun canlandırdığı haliyle televizyon dizisi olarak üçüncü boyuta transfer olmuştu. Sinemadaki bu ilk uyarlamasını usta yönetmen Ang Lee gerçekleştiriyor."} +{"text":"Film, 35 seneden daha fazla bir süre önce Londra?da meydana gelen olağandışı gerçek bir olaydan, cesur ve çözülememiş bir soygundan esinlenilmiştir. Bu heyecan dolu gerilim filmi, entrika, skandal ve tehlikenin içiçe geçtiği bir bileşim olup, yapımcıları tarafından ?cinayet, seks ve yolsuzluğun inanılmaz söylenmemiş hikayesi? diye tanımlanmaktadır. Eylül 1971?de, hırsızlar Londra?daki Baker Street?te bulunan bir bankanın kasasına tünel kazarak girdiler ve milyonlarca Sterlin değerinde nakit para ve mücevherin bulunduğu kasaları yağmaladılar. Çalınanların hiçbiri bulunamadı. Kimse tutuklanmadı. Soygun sadece birkaç gün manşetlerde kaldı ve sonra Birleşik Krallık hükümetinin basına \"D Uyarısı\" yaparak susturmasıyla ortadan kalktı. Bu film, o kutularda neyin saklı olduğunu ortaya çıkarıyor. Hikaye, kraliyet ailesiyle bağlantıları olan cinayet, yolsuzluk ve seks skandalını kapsıyor. Bu, olaya karışan en masum kişilerin hırsızlar olduğu bir hikaye."} +{"text":"Jeanne, evlilik hazırlıklarını sürdürürken bir yandan da evlenince oturmak için bir ev aramaktadır. Bir gün çok beğendiği bir evi gezerken çok ilginç ve garip bir adamla tanışır. Paul, kendinden yaşça büyük ve tanıdığı bütün erkeklerden farklı bir adamdır. Aralarındaki çekime karşı koyamaz ve birlikte olurlar. Uzunca bir süre sadece birlikte olabilmek için bu evin çatısı altında buluşacak ama birbirlerinin dışarıdaki hayatlarına dair hiçbir soru sormayacak ve hiçbir şey bilmeyeceklerdir. Bu, Paul'ün ilişkilerinin devam edebilmesi için koymuş olduğu bir şarttır. Paul'ün karamsar ruhuna karşılık Jeanne'in capcanlı gençliği, koydukları bu sert kurallara dayanamayacaktır. İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci'nin kült film statüsüne yükselmiş ve Marlon Brando'nun inanılmaz bir performans sergilediği Paris'te Son Tango, gösterildiği dönemde oldukça ses getirmiş ve pek çok ödül almış bir film."} +{"text":"Tomek, postanede çalışan genç bir memurdur. Kendi halinde ve son derece sıradan görünen yaşamının görünmeyen yüzünde, aslında derin, takıntılı bir ruh halini büyütmektedir. Tam karşı binasında yaşayan Magda'ya karşı obsesif bir tutkuyla karışık bir aşk besleyen Tomek, sürekli olarak Magda'nın evini teleskopla izlemekte ve onunla ilgili olan herşeyi takip etmektedir. En sonunda bir gün Magda'ya duygularını itiraf eder, fakat ondan aldığı cevap Tomek'in bütün varlığını altüst edecektir. Acaba cinsel tutkuları, aşk sanarak bir yanılgı içerisinde miyiz, yoksa seksten daha güçlü ve bağımsız olan bir aşk duygusu gerçekten var mı? Polanyalı usta yönetmen Krzysztof Kieslowski'nin, A Short Film About Killing ile arka arkaya çektiği bu film, yönetmenin, aşkın tanımlanması ve insanlar tarafından nasıl farklı algılandığı üzerine bir ağıt gibi..."} +{"text":"Henry Chinaski, içkinin esiri olmuş tatlı bir serseridir. Zamanının çoğunu ucuz barların karanlık köşelerinde geçirir. Kendisi gibi sefil görünüşlü ama güzel bir kadına tutkuyla bağlıdır. Birgün yazarlık yeteneğini keşfeden zengin bir yayıncı kadınla tanışır. Bu, hayatında büyük bir değişikliği beraberinde getirir. Artık, ya yazdığı öykülere büyük paralar öneren bu kadınla başarının peşinden koşacaktır, ya da bu sefil yaşama devam edip özgürlüğün tadını çıkarmaya devam edecektir. Amerikalı ünlü yazar Charles Bukowski'nin senaryosunu yazdığı film, yazarın kendi yaşamından izler taşıyor. Mickey Rourke ve Faye Dunaway'in başrollerini paylaştığı filmde, David Lynch'in favori oyuncularından Jack Nance'de yer alıyor. Bukowski'nin filmin senaryo ve yapım aşamasıyla ilgili pek çok ayrıntıyı gözler önüne serdiği \"Hollywood\" adlı kitabı da bulunuyor."} +{"text":"Bob Wiley, hat safhada takıntılı ve bu takıntıları yüzünden hayatını tam bir cehennem azabına çevirmiş olan bir adamdır. Artık daha fazla bu şekilde yaşayamayacağına, bu soruna bir çözüm bulması gerektiğine karar verir. Yapması gereken tek şey bir psikolog bulmaktır. Fakat bulduğu psikologlar da kendisinin bu takıntılı ve obsesif haline dayanamamakta ve doktoru olmayı bırakmaktadırlar. En son psikoloğu da Bob'a tahammül edemez ve onu bir başka doktora, Dr. Leo Marvin'e gönderir. Başına geleceklerden habersiz, Bob'u kabul eden Marvin, ona kendisinin ailesi ile birlikte tatilde olacağı süre boyunca okuması için kendi yazdığı bir psikoloji kitabını verir. Fakat kitapla birlikte Bob'un bütün tatil boyunca peşinden ayrılmayağından habersizdir. Tam bir kovalamaca şeklinde geçecek olan bu tatil, Marvin için kabusa dönüşecektir. Yönetmenlik ve oyunculuk kariyerinde başarılı işlere imza atmış olan Frank Oz'un bu eğlenceli komedisi, Bill Murray ve Richard Dreyfuss'un unutulmaz oyunculukları ile akıllara kazınıyor."} +{"text":"Terry intihara karar vermiş genç bir adamdır. Nick ise ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır. Terry ile Nick bir içki dükkanında tanıştıklarında birbirlerinin hayatlarını ne kadar çok etkileyeceklerinin hiç farkında değillerdir. Nick intihar etmek üzere olan Terryye ilginç bir teklifte bulunur. Terry Nickin tüm hayatı boyunca arzu ettiği fantezisini gerçekleştirecek Nickte onu öldürecektir. Bundan sonra film Nick ve Terrynin araba çalmak banka soygunu yapmak iki fahişeyle çıplak bowling oynamak gibi çılgınlıkları ile devam eder. Nick iyice kötüleşince Nickin ailesi ile barışması için nickin ailesinin yaşadığı yere giderler. Nick eski bir lise arkadaşı ile karşılaşır ve eski kız arkadaşı Mary ile aşkını tazelemeye çalışır. Nickin asıl kız arkadaşı Liz ise ortadan kaybolmalarına çok sinirlenmiştir. Sonunda onların izlerini bulur. Ancak Nick'in fazla zamanının kalmadığını öğrenince onu bağışlar. Nick Liz ile hastane yatağında evlenir. Bu arada Terryde ölmek istemediğini fark eder. Nicke artık pazarlıklarının yerine getirilmemesini istediğini söyler Nickte bunu kabul eder. Nick öldükten sonra hayata yeniden başlamak üzere San Fransisco'ya döner."} +{"text":"Bir Rus general, Xenia adlı güzel bir kadının da yardımıyla çok güçlü bir prototip helikopter çalarak kaçar. Kısa bir süre sonra bu helikopterin de yardımıyla General Ourumov ve Xenia, Rusya'da gizli bir radar üssünü basarak herkesi öldürür ve Goldeneye adlı çok gizli bir silahın kumandasını ele geçirir. James Bond, radar üssünden tek kurtulan kişi olan güzel bilgisayar programcısı Natalya'nın da yardımıyla, generali durdurmak, gizli silahı ele geçirmek ve bu işin arkasında kimin olduğunu bulmak üzere görevlendirilir. Ancak, bu kez James Bond'un karşısında daha öncekilerden de güçlü bir düşman vardır. Alec Trevelyan adlı eski bir MI5 ajanı, ona arkasını dönen ülkesinden intikam almak için bu silahı ele geçirmiştir."} +{"text":"Çikolotayla aday olduğu Oscar ödülünü, İngiliz Hastayla Yardımcı Kadın Oyuncu dalında kazanmış bir karakter oyuncusu olan Juliette Binoche ve Nikita benzeri aksiyon filmlerindeki rolleriyle tanıdığımız Jean Renoyu, farklı, romantik bir komedide bir araya getiren İki Yabancı Fransız-Amerikan ortak yapımı bir çalışma. Rose, kaba bir adam olan sevgilisinden kaçmak için Acapulcodaki yeni işi kabul eden bir güzellik uzmanıdır. Felix ise, eskiden çok başarılı bir aşçı olan şimdilerdeyse donmuş gıda işini yürüten, zengin bir işadamıdır. Bu iki yabancı, tamamen tesadüfen Pariste, tam da geniş çaplı bir grevin yaşandığı gün, havaalanında karşılaşırlar. Cep telefonunu yanlışlıkla tuvalete düşüren Rose, çaresiz karşısındaki yabancıdan telefonunu kullanmak için izin ister. Hiç tanımadığı bu kadının kendisiyle konuşmaya cesaret etmesine şaşıran Felix, istemeden de olsa ona cep telefonunu verir. Daha sonra, o gün uçakların rötar yapması üzerine, Felix, Hilton Otelinde bir oda tutar. Havaalanından çıkıp gitmek üzereyken, Roseun rahatsız bir koltukta uyumaya çalıştığını görünce de genç kadına onunla birlikte otele gelmesini teklif eder. Rose bu teklifi kabul edince, bu iki yabancı kendilerini aynı odanın içinde bulurlar. Biri son derece titiz diğeriyse makyajına ve dış görünüşüne özen gösteren iki kişinin bir geceliğine de olsa aynı odayı paylaşmaları hiç kolay olmaz."} +{"text":"Rose ve Gregory, her ikisi de Columbia Üniversitesi'nde görevli olan iki profesördür. Aynı yerde çalışmalarına rağmen şimdiye kadar hiç tanışma imkanları olmamıştır. Bu ilginç tanışma ancak, Rose'un kız kardeşinin Gregory'nin gazeteye verdiği tanışma ilanına Rose adına cevap vermesi ile gerçekleşir. Gregory, kadınlara düşkünlüğü ile tanınan oldukça çapkın bir adamdır. Bir türlü sağlam bir ilişikide dikiş tutturamaması ve hiçbir ilişkide kendini mutlu hissettmemesi nedeni ile artık bu yorucu hayattan elini eteğini çekerek sakin, uyumlu ve cinsellikten uzak olacağı bir ilişkiye girmeye karar verir. Bunun için gazeteye verdiği ilana, Rose adına Rose'un kardeşi cevap verince tanışmaları kaçınılmaz olur. Rose ise erkeklerden uzak, sadece işine odaklı, kendi bakımına da hiç özen göstermediği bir yaşam sürmektedir. Kendi ufak yaşantısında oldukça mutlu olsa da, etrafındakiler onun daha sosyal bir yaşam sürmesi gerektiğine karar verip onun adına adımlar atarlar. Görünüşte çok farklı olmalarına rağmen aslında pek çok ortak noktayı paylaşan bu ikili arasında, son derece keyifli ve süprizlerle dolu bir ilişki başlayacaktır. Barbra Streisand'ın üçüncü yönetmenlik deneyimi olan film, aynı zamanda Jeff Bridges ile son derece uyumlu ve keyifli bir birliktelik çıkardığı çalışmanın da ürünü."} +{"text":"Azmi isimli İstanbul'lu bir avukat Romanya'da yaşayan Drakula isimli bir kontun avukatlığını üstlenmiştir. Drakula, İstanbul'da Azmi aracılığıyla pek çok ev satın almıştır ve İstanbul'a taşınacaktır. Fakat Drakula Kazıklı Voyvoda'nın soyundan gelen bir vampirdir. Kahramanlarımızın bunu anlamaları fazla sürmez. Drakula İstanbul'da Türk Sinemasında çok az örneğe sahip korku filmlerinin en başarılısı olarak nitelendiriliyor. Aslında filmin başarısını sadece en iyi Türk korku filmi olarak değil, en iyi Türk filmlerinden biri olarak tanımlayarak nitelendirmek daha doğru olacaktır. Değeri çok geç anlaşılmış bu eser, ABD'de düzenlenen bir korku filmleri festivalinde ayakta alkışlanmış, Bela Lugosi'nin oyunculuğuyla üne kavuşmuş orijinal hikayesini birebir kopyalamadan, özgün bir yorumla sunduğu için muadili olan filmler arasında ayrıcalıklı bir yere konmuştur. Usta oyunculuğuyla göz kamaştıran Atıf Kaptan'ın canlandırdığı Drakula, sinemada uzun köpek dişleri gözüken ilk vampirdir. Eski İstanbul görüntülerinin zenginlik kattığı fonuyla ve Özen Sermet'in nefis görüntüleri ile zenginleşen film, türün meraklıları için kesinlikle koleksiyonluk bir eser."} +{"text":"Hiç mahkeme salonuna girmemiş olmasına rağmen 60'ın üstünde dava kazanmış olan ve rahat kişiliği ile tanınan Donanma Avukatı Daniel Kaffe'ye Küba sınırında bir askerin öldürülmesi ile ilgili bir davanın gelmesi üzerine bütün sorunlar başlar. Müvekkilleri ile devamlı anlaşma yoluna gittiği için hiç mahkeme salonuna gitmeden dava kazanan Kaffe, bu sefer askerlerin cinayeti kabul etmemesi ve verilen emri uyguladıkları iddiası üzerine ve JoAnne Galloway isimli diğer donanma avukatı da işin içine girince davayı mahkemeye taşımak zorunda kalacaktır. Birkaç İyi Adam, Rob Reiner'in işlek sinemasıyla anlatılmış, belli bir düzeye erişmiş bir film. Hele dünyanın en büyük oyuncusu saydığım Jack Nicholson'u izlemek her zaman olduğu gibi gerçek bir deneyim. Bu arada Tom Cruise'un da büyük aşama yaptığını ve artık 'parlak çocuk' imajının ötesinde, ciddiye alınması gereken bir aktöre dönüştüğünü eklemeliyim. -Atilla Dorsay"} +{"text":"Hong Kong polisinden Shing 'in yaşamı bir kanun adamının yaşamından oldukça farklıdır. Mazbut bir hayat yaşaması gerekirken; hemen hemen her gece ayrı bir fahişe ile yatmakta, sükuneti sağlaması gerekirken; sağda solda olay çıkartmaktan geri durmamakta, kaçakçıları, vurguncuları, dolandırıcıları yakalaması gerekirken; bu insanlarla ortak iş yapmaktadır. Shing 'in bu yaşam tarzının nedeni, tabi ki paradır. Çünkü Macau 'da parası olmayan, bir hiçtir... Shing, başına derde sokabilecek her türlü ortama ve işe girip çıkan bir adamdır. Ancak dert, hiç beklemediği bir yerden, hiç beklemediği bir anda ve hiç beklemediği bir şekilde gelir. Bir kez yattığı Yan adında bir fahişe, bardan ayrılırken Shing 'in kafasına bira şişesini geçirir ve Yan 'ın eli ile Shing 'in kafası arasında patlayan şişe, her ikisini de hastahanelik eder... Shing 'in etekleri tutuşmuştur. Çünkü olay, hastahanede kayıtlara geçmiştir ve sorguda, on sekiz yaşından küçük olan Yan 'a yatıp yatmadıkları mutlaka sorulacaktır. Tehditkar bir şekilde genç kızla ağız birliği yapmaya çabalayan Shing, Yan 'dan hiç beklemediği ve kendisini şok edecek bir yanıt alır. Shing, seneler önce genç kızın annesiyle de yatmıştır ve Yan 'da, Shing 'in kızıdır... Neden şimdi gelmiş, neden böyle delice bir giriş yapmayı seçmiştir ve en önemlisi, yaşananlardan sonra ilişkileri nasıl şekillenecektir...?"} +{"text":"Kasım 1959'da, \"Tiffany'de Kahvaltı\"nın yazarı ve jet sosyetenin sevilen isimlerinden biri olan Truman Capote, New York Times'ın arka kapağında bir makale okur. Makalede Holcomb-Kansas'ın tanınmış çiftçi ailelerinden Clutterlar'ın dört ferdinin öldürüldüğünü yazmaktadır. Gazetede hemen her gün benzer hikayeler yayınlanmaktadır ama bu hikayedeki bir şey Capote'nin dikkatini çeker. Bu hikaye, uzun süredir aklında olan, kurgu olmayan bir yazının doğru yazarın elinde kurgu kadar etkili olacağı şeklindeki teorisini test etmesine olanak tanımaktadır. Rüzgarların esip geçtiği, otlakların ortasındaki bu küçük kasabada cinayetler nasıl bir etki yaratmıştır? Kendi amacı doğrultusunda konu olarak bunu seçtiği için, katillerin asla yakalanmamış olması sorun değildir. Capote, The New Yorker dergisini kendini görevlendirmeye ikna eder ve Kansas'a doğru yola çıkar. Yanında Alabamadan çocukluk arkadaşı Harper Lee de bulunmaktadır. Harper Lee birkaç ay içinde Pulitzer Ödülü kazanacak ve \"To Kill a Mockingbird\"ün yazarı olarak şöhrete ulaşacaktır. Çocuksu ses tonu, uçuk kaçık davranışları ve sıradışı kıyafetleri kendini hala Eski Batı olarak gören bu kasabada önce düşmanlıkla karşılansa da, Capote kısa sürede yöre halkının güvenini kazanır; en önemlisi de, cinayetleri soruşturan Kansas Soruşturma Bürosu'ndan Alvin Dewey'nin. Las Vegas'ta yakalanan katiller Perry Smith ve Dick Hickock Kansas'a geri getirilerek mahkemeye çıkartılır, yargılanır ve ölüme mahkum edilirler. Capote onları hapiste ziyaret edip yakından tanıdıkça, bir gazete makalesi olarak planladığı şeyin aslında bir kitap, hem de çağdaş edebiyatın devleri arasına girebilecek bir kitap olabileceğini fark eder. Şu an elindeki konu o güne dek bir Amerikan yazarının işlediği en derin konudur: İki Amerika'nın çatışması. Bir tarafta, Clutter ailesinin tanıdığı güvenli ve korunaklı Amerika; diğer tarafta ise, katillerinin yaşadığı ahlaktan yoksun Amerika. Capote'nin çoğunlukla umursamaz görüntüsünün ardında, muazzam hırslı bir yazar vardır. Ama o bile kaderin ona getirdiğine inandığı kitabı, bu büyük kitabı, yazıp yazamayacağını merak etmektedir."} +{"text":"Ten Inch Hero, Santa Cruzda bir sandviç dükkanında çalışan bir grup arkadaşın yaşadıkları üzerine bir film:Piper , Jen, Tish, ve Priestly. Dükkanın sahibi, artık yaşlanan birhippi sörfçü olan Truckerdır, ve sokağın karşısındaki kristal dükkanının müdürü Zoya aşıktır. Başarılı bir sanatçı olan Piper, evlatlık verdiği çocuğunu bulmak için bu kasabaya gelir. Ancak umduğundan hem daha fazlasını hem daha azını bulur. Tish, çok çekici bir kadındır ve nemfomanyaktır. Kullanılmak yerine kullanmanın, Norma Jean olmak yerine Marilyn Monroe olmanın çok daha güvenli olduğunu daha çok gençken öğrenmiştir. Arkadaşlarına aşırı şekilde sadık olan Tish, aşık olma riskine girecek kadar dünyaya güvenememektedir. Saygısız ve azgın Priestly herkese vurdumduymaz komik öğütler vermektedir ancak kendi duygularını daha ne kadar süre gizli tutabilir? Ayrıca bu mohikan görünüşünün altında hangi sırları gizlemektedir? Utangaç Jen ise, hayatın geçip gitmesini izlemektedir, bir erkek, ya da bir kadın ya da laptoplu Charles Manson olma ihtimali olan gizemli bir yabancı ile e-mail yoluyla yaşadığı romantizm haricinde biriyle iletişim kurmaktan çekinmektedir. 60lı yılların sörfçü çocuğu Tucker, hayat hakkında çok şey bilmektedir. Neticede sandviç dükkanının sahibi kendisidir. Öyleyse, hayatının aşkına yaklaşabilmesi için neden genç çalışanlarının yardımına ihtiyaç duymaktadır?"} +{"text":"20'li yaşlarında bir grup genç, uyuşturucu satın almak için New Mexico'ya seyahat etmek üzere yola çıkar. Yolda bir katliamdan kurtulmayı başaran genç bir kıza rastlayan grup rota değiştirerek kızı en yakın kasabaya bırakmaya karar verirler. Gençlerin vardığı kasabanın şerifi genç kızın kurtulduğu katliamın sorumlusu Leatherface'i alt etmeye çalışmaktadır. Amacını gerçekleştirmek için gençleri yem olarak kullanmaya karar veren şerifin planına göre Leatherface seyahat halindeki gençleri takip edecek ve Texas sınırlarının dışına çıkacaktır. Fakat işler planlandığı gibi gitmez; gençlerin aracı eski bir mezbahanın yakınında arıza yapınca Leatherface'in yeni hedefi olurlar. Tobe Hooper'ın 1974 tarihli aynı adlı kült korku filminin bir yeniden yapımı olan yeni The Texas Chainsaw Massacre'ın çekimleri yakın zamanda tamamlandı. Filmin yalın ve saf bir korku filmi olan orjinalinin aksine son yılların yükselen trendlerinden olan \"teen-slasher\" tarzının estetiğini benimseyen bir yeniden yapım olması bekleniyor..."} +{"text":"Henry Poole (Luke Wilson, 3:10 to Yuma, Charlienin Melekleri) mutsuz bir insan olarak hayattan saklanarak yaşamayı seçer. Fakat Henry umut etmeyi bıraksa da umudun kudreti Henrynin peşini bırakmaz. Kontrolü dışında gelişen olaylardan ötürü dengesini kaybeden Henry Poole her şeyden kaçmak için şehir dışına yerleşir. İyi niyetli fakat meraklı komşusu Esperanza bir gün Henrynin dış duvarındaki bir lekeyi ilahi bir figüre benzetir. Çok geçmeden mucizeler yarattığına inanılan duvarın ziyaretçileri artmaya başlar. Boşanmış, genç komşusu Dawnın ve onun küçük kızı Millienin yardımıyla Henry hayata yeniden tutunmaya başlar. Tüm bu olanlar Henryye hayatı inzivaya çekilerek yaşamanın düşündüğünden daha zor olduğunu gösterir. Bir Not: Video klip yönetmenliğinden gelen, yönetmen Mark Pellington'ı biz daha çok Gecenin Nefesi ve Arlington Road filmlerinden tanıyoruz. Ama kendisi daha önce birkaç videosun da imza attığı U2'nun 3D konser filminin de yönetmeni..."} +{"text":"Gabriel Noone, sevgilisinden yeni ayrılmış bir yazardır. Bu ayrılık, onun hem yazılarını hem de radyoda yaptığı gece programını kötü yönde etkilemiştir. Editörünün verdiği bir roman taslağını okuduktan sonra, şimdiye kadar radyoda dinlediği ilginç hayat hikayelerinden çok daha fırtınalı bir yaşam öyküsüne tanık olur. Roman, 13 yaşında, Pete Lomax isimli, ailesi tarafından cinsel tacize uğramış bir çocuk tarafından yazılmıştır. Gabriel, hikayeden öyle etkilenmiştir ki, çocuğu bulmaya kararlıdır. Pete ile aralarında babacan bir telefon konuşması başlayan Gabriel, bu konuşmalar sırasında Pete'i evlat edinen Donna ile de tanışır. Gabriel'in editörü Jess, bu esrarengiz arkadaşlıktan kuşkulanmaya başlar ve Pete ile Donna'n��n aslında aynı kişiler olduklarından şüphelenir. Bu iddia, Gabriel'i şaşırtsa da, içine düşen şüphe onu Donna'ya götürür. Gerçeği öğrenme hırsı Gabriel'i sadece kanunlarla karşı karşıya bırakmayacak, bir yandan da Pete'in Donna'nın yarattığı bir hayal olduğu düşüncesi onu içten içe yiyip bitirecektir."} +{"text":"Jean Cocteau'nun senaryosunu yazıp yönettiği bu deneysel film, birinci ve ikinci Dünya Savaşları arasında kalan dönemde, özellikle de Fransa'da filizlenen öncü sinema'nın en belirgin örneklerinden biridir ve bu anlamda tarihi bir önemi vardır. \"Bir Şairin Kanı\" aynı zamanda yönetmenin \"Orpheus Üçlemesi\" adı verilen bir dizi filminin de ilkidir. Orfe efsanesinden ve Jean Cocteau'nun kendi hayatından izler taşıyan \"Bir Şairin Kanı\" kamaşık ve rüyayı andıran bir yapıya sahiptir. Yönetmenliğinin yanı sıra bir şair, romancı, oyun yazarı ve ressam olan Jean Cocteau, şiirde kelimelerle yapılan sanatın sinemada da görüntüler aracılığı ile yaratılabileceğine, sinemanın teknik altyapı olarak buna çok uygun olduğunu söylüyordu. Alışılageldik bir öykü akışı bulunmayan film seyirciyi sürekli şaşırtan sürrealist imgelerle dolu dört ana bölüme ayrılmıştır. Cocteau başrol oyuncusunu görsel metafor ve simgelerle dolu gerçeküstü düşsel bir yolculuğa çıkartır."} +{"text":"Vampirlerin ve iblislerin yer yüzünde gezdiği, karanlık bir dünyada vampir bir babanın ve ölümlü bir annenin oğlu olan bir dampir, D kanını taşıdığı her iki ırkın korkusunu kazanmış bir vampir avcısıdır. Vampirlerin sahip olduğu zafiyetlere yalnızca belirli bir oranda sahip olan D, insanlar arasında yaşamaya çalışsa da toplumlarına kabul edilmemektedir. Yer yüzünde kalan son vampirlerden Meier Link, Charlotte Elbourne'u kaçırır. Charlotte'un babası D'yi kızını geri getirmesi için kiralar ve eğer vampire dönüşmüşse insancıl bir şekilde öldürmesini ister. Charlotte'un abisi de kardeşini geri getirmeleri için Marcus Kardeşleri kiralamıştır. D ve Marcus Kardeşler Link'e ulaşmak için hem birbirleri ile hem de zamana karşı yarışacaktır. Vampire Hunter D: Bloodlust, Hideyuki Kikuchi'nin \"Demon Deathchase\" isimli üçüncü Vampire Hunter D romanından uyarlanmıştır."} +{"text":"Bir tenis maçında topun çizgiye yaklaştığı anlar vardır. Biraz da şansın yardımıyla top içeri düşebilir ve kazanırsın? Ya da ileri gider ve kaybedersin? Gerçek bu kadar basit midir? Bir tenisçi olan Chris hayatı boyunca şansı yaver gittiği için kıskanılmıştır. Özellikle en yakın arkadaşı Tom?un kız kardeşi Chloe ile evlenmeye kalkıp büyük bir servetin ortaklarından biri olma şansını yakalayınca... Chris?in hayatının en mutlu günleri olması gereken evlilik aşamasında hayaller, Tom?un rüyaları bile süsleyecek derecede güzel nişanlısı ile tanışınca sona erer. Hayranlık kısa süre sonra takıntı boyutunda tutkuya dönüşecek ve Chris?i zor bir seçime zorlayacaktır. Woody Allen?ı Büyük Elma?nın dışına çıkarmayı başarmış olan Maç Sayısı, usta yönetmenin tamamını Londra'da çekmiş olduğu ilk film olma özelliği de taşıyor."} +{"text":"Cesar ödüllerinin İngiliz versiyonu olan BATAR Ödüllerini düzenleyen komite, Fransız yönetmen Louis Ruinarda Yaşam Boyu Başarı ödülünün sunulacağı töreni renklendirmek için muhteşem bir fikir icat eder. Komite üyeleri, ateş ve barutu yan yana koymak üzere olduklarından habersizce, Ruinard filmlerinin 70lerdeki divası ve yönetmenin eski sevgilisi olan, bir on yıl boyunca şöhretin keyfini sürmüş, tabloid manşetlerden inmemiş ve gün gelince Ruinardı hiçbir açıklama yapmadan terk etmiş olan aktris Alice dAbanvillei Ruinarda ödülünü sunmak üzere davet ederler. Yetenek ve kibirden yaratılmış iki dev arasında tutkunun ateşi tekrar canlanacak mıdır? Devlerin karşılaşmasında ilk kim teslim olacaktır? Fransız komedi ustası Antoine de Caunesin yönetmen koltuğuna oturduğu üçüncü filmde daima genç aktris Charlotte Rampling, Oscar adayı Fransız ikon Jean Rochefort ile birlikte 70lerde dünyayı peşinden sürüklemiş ünlü bir çifte hayat veriyor."} +{"text":"Connor Mead, başarılı bir moda fotoğrafçısıdır. Aynı zamanda alemlerin bir numaralı insanıdır. Tam bir playboy olan Connor'ın hayatında romantizm, kötü bir şakadan ibarettir. Nitekim, müzmin romantik, küçük erkek kardeşinin evlenmek üzere olduğu haberini alınca kendini tutamaz ve işlerin içine etmek için yola koyulur. Ancak, Connor'ın önünde çok büyük bir engel vardır. Merhum Amcası Wayne te öte alemden, Connar'a ciddi bir ders vermek için gelmiştir, hem de Connor'ın ex aşkları ile birlikte. Geçmiş, Bugün ve Yarına ait üç hayalet kızarkadaş, onu; belki de gerçek aşkı bulacağı eğlenceli ve ibretlik bir yolculuğa çıkaracaklardır. Charles Dickens'ın, şimdiye kadar binbir türlü fikir sanat ürününe ilham kaynağı olan \"A Christmas Carol\" isimli tiyatro eseri şimdi de, bir romantik komedi olmuş. havlayankuzu"} +{"text":"Sophie, kendi dünyasında yaşayan sıradan bir genç kızdır. Bir gün kötülükler cadısı tarafından büyülenince bütün hayatı değişir. Birdenbire 90 yaşında bir kadına dönüşmüştür. Artık tanınmayacak bir hale geldiği için evini terk eder ve yürüyen bir şatoda yaşayan Howl adında bir büyücünün yanında kalmaya başlar. Aynı şatoda tanıştığı ve yine kötü bir büyünün etkisi altında olan ateş cini ile birlikte, kendilerine yapılan kötü büyüden kurtulmanın yollarını aramaya başlarlar. Ancak bir yandan da, şatonun dışında, bütün ülkeyi saran bir savaş yaşanmaktadır. Artık Sophie ve ateş cini, sadece kendileri için değil, bütün sevdikleri için mücadele etmek zorundadırlar. Japon animasyon ustası Hayao Miyazaki, kendisine Oscar kazandıran Ruhlar'ın Kaçışı'ndan sonra artık emekli olacağını ilan etmiş olmasına rağmen yeniden izleyeni hayran bırakan bir çalışmayla karşımızda."} +{"text":"Prenses Diananın ölümünden 10 yıl sonra çekilen Diana: Last Days of a Princess, prensesin hayatının son iki ayında olup bitenleri taşıyor ekrana. Film, kısmen gerçek olaylara sadık kalmakla beraber, bir yanıyla da kurgu ürünü olduğu için ağır bir sorumluluk alıyor üzerine. Filmde yoktan var edilen sahnelerin yanı sıra, gerçek TV kayıtları ve kazadan sonra yapılan röportajlara da yer veriliyor. Dolayısıyla bir tür belgesel/dram ile karşı karşıyayız. Filmin öncelikli amacı, artık pek fazla anılmayan şok edici bir ölümü ve öncesinde yaşanan son günleri gerçekçi bir bakış açısıyla yansıtmak. Dianaya fiziksel benzerliğiyle dikkat çeken Genevieve O'Reilly, İrlandalı bir aktris. O'Reilly büyük Hollywood yapımlarında küçük roller almasıyla ünlü. The Matrix Reloaded, The Matrix Revolutions, Star Wars Episode III: Revenge of the Sith / Yıldız Savaşları: Bölüm III - Sith'in İntikamı bunlardan birkaçı."} +{"text":"Pearl Jam grubunun 2000 yılında amerikada verdiği konserlerden görüntüler. Şarkılar : 1. long road phoenix 2. corduroy washington 3. grievance houston 4. animal san bernardino 5. gods dice san francisco 6. evacuation tampa 7. given to fly st. louis 8. dissident e.troy 9. nothing as it seems seattle 10. even flow philadelphia 11. lukin los angeles 12. not for you los angeles 13. daughter/it's ok jones beach 14. untitled las vegas 15. mfc las vegas 16. thin air phoenix 17. leatherman seattle 18. better man seattle 19. nothingman seattle 20. insignificance san francisco 21. i got shit montreal canada 22. rearviewmirror seattle 23. wishlist memphis 24. jeremy san diego 25. do the evolution san bernardino 26. go boise 27. parting ways lubbock 28. rockin in the free world albuquerque"} +{"text":"Jacques Audiard'ın, Fransız dedektif filmlerinden otantik bir kesit sunduğu bu ilk yönetmenlik denemesi, taşıdığı kara mizah öğeleri, ölçülü temposu, ustalıkla dokunmuş öyküsü ve cesur yaklaşımıyla göze çarpıyor. Bir yanda; orta yaşlı, ikinci sınıf ve kaybetmeye mahkum kumarbaz Marx ve onun sadık yoldaşı, dart oyunu ve televizyon tutkunu genç Johnny. Marx yakın zamanlarda büyük paralar kaybetmiş ve Johnny'den onun için birkaç kişiyi öldürmesini istemiştir. Diğer yanda ise, profesyonel elektrik süpürgesi pazarlamacısı ve amatör dedektif Simon. Yaşlı ve yalnız bir insan olan Simon'un genç arkadaşı Mickey ise silahlı bir saldırıya uğramış, hastanede yoğun bakımda yatmaktadır. Simon, arkadaşlarını vuranları bulmak için her şeyden -işinden, karısından, evinden- vazgeçmesi gerektiğine inanır. Yaşamına anlam kazandırmak için ödeyeceği bedel budur. Onun yolunun, filmin diğer iki kahramanıyla kesişeceğini kolaylıkla düşünebiliriz. Ancak o zamana dek, düşen birkaç adam olacaktır"} +{"text":"Sert görünüşlü bir Alman kadın, rock müzisyenlerini çağrıştıran saçları, ve farklı görünümüyle dikkatimizi çekiyor Mojave çölünde kocasıyla tartışan bu kadının ismi Jasmin. Kocasıyla Amerika'yı turlayan kadın, artık daha fazla tahammül edemiyor ve çantasını kaptığı gibi arabayı terkediyor Böylesine ilginç bir açılışla bizi selamlayan \"Bağdat Cafe\", klasik Hollywood filmlerinden oldukça farklı, çünkü bize şişman bir kadını ve ev özlemi çeken kamyon şöförlerini anlatıyor. Jasmin, bir oda kiralamak için kamyon sürücülerinin uğrak yeri olan \"Bağdat Cafe\"ye gidip bir oda tutuyor ve buranın büyüsüne kapılıyor. Burada İtalyan bir ahçı, genç kızıyla sorunlar yaşayan bir anne ve Hollywood'da dekor sanatçısı olarak çalışan bir ressamla dost oluyor."} +{"text":"Üçlemenin ilk bölümü en dolaysız ve birçok açıdan en doyurucu olanı: Jean-Pierre Melville usülü bir polisiye, onun ince, yalın tarzını ve ahlaki muğlaklığını hatırlatan bir kara film Sol bir terörist grubun silahlı eylem hücresine üyelikten dolayı müebbet hapse mahkum olan Bruno Le Rouw, 15 yıl yattığı Grenoble hapishanesinden kanlı bir biçimde kaçar. Yeniden mücadeleyi sürdürmeye, yoldaşlarını hapisten kaçırmaya ve kitleleri zincirlerinden sonsuza dek kurtarmaya niyetlidir. Eski işbirlikçileri ya ölmüş ya da kendilerini yeni burjuva hayatlarının konforuna kaptırmış olduğundan, hedefine doğru tek başına ilerlemeye karar verir. Çok geçmeden mal arayan uyuşturucu bağımlısı Agnes le karşılaşır. Artık hiçbir torbacı kadına uyuşturucu vermemektedir. İkisi arasında geçici bir ittifak kurulur. Agnes onun kaçak olduğunun farkına varır. Daha fazlasını ise bilmek istemez. Tek ilgilendiği, şimdiki durumlarıdır. İkisinin de kendi geçmişleri vardır ve birlikte bir gelecek umutları yoktur. Bruno ona uyuşturucu ayarlar, o da Bruno ya saklanacak bir yer: \"burada sevgilimle buluşacağım\" diyerek ikna ettiği arkadaşı Cecile in evidir bu"} +{"text":"Battle in Seattle Charlize Theron un başrolünde oynadığı ve Martin Henderson, Woody Harrelson ve Michelle Rodriguez gibi isimlerin eşlik ettiği Aksiyon ve Dram'ı bir arada barındıran bir 2008 filmi. Büyük bir eylemci grup 1999 yılı Dünya ticaret organizasyonunun protesto etmek için Seattle da toplanır. Yaşanacak kargaşa ve kaos toplantıları durdurmakla kalmayacaktır. Battle of Seattle, aynı zamanda Amerika daki ilk büyük küreselleşme karşıtı eylemi konu alıyor. Başarılı olan eylem, ilk defa ABD medyasını WTO nun karşıtı olanların neden WTOya karşı olduğunu ele almasını sağlamış. Ardından pek çok daha büyük eylemin gerçekleşmesine önayak olmuş ve küreselleşmenin aslında ne olduğu konusunda bilincin artmasını doğurmuştur."} +{"text":"Otto adındaki genç, yakışıklı ve eşcinsel bir \"zombi\"nin ağzından, kapitalizmin beraberinde getirdiği azgın tüketim ve materyalizmden kaynaklanan yalnızlık, boşluk ve yabancılaşma hakkında kanlı ve modern bir masal... Ücra bir otobanda beliriveren ve hafızasını tamamen yitirmiş olan Otto, bilinçsiz bir şekilde yoldan bir araba çevirip Berline doğru yola koyulur. Geceyi terk edilmiş bir lunaparkta geçirdikten sonra şehrin sokaklarında dolaşmaya başlar. Filmin diğer kahramanı sinemacı Medea Yarn ise yıllardan beri üzerinde çalıştığı Tüm Ölüler Birleşin adındaki politik-porno-zombi temalı filmini bitirmeye çalışmaktadır. Medea, Berlinde başıboş dolaşan Ottoyu fark etmekte gecikmeyecektir. Sevgilisi Hella Bent ve kardeşi Adolf ile beraber Otto hakkında bir film yapmaya karar veren Medea, önce Ottoya kalacağı bir yer bulur. Burası filminin yıldızı Fritz Fritzenin misafir odasından başka bir yer değildir. Diğer yandan, ölmeden önceki hayatı hakkında bilgilerle dolu cüzdanını sürpriz bir şekilde arka cebinde bulan Otto, geçmişinden kopup gelen anıları ile yüzleşecek, eski erkek arkadaşı Rudolfu hatırlayacaktır. Otto; ya da Tüm Ölüler Birleşinde Bruce LaBruce derdini her zamanki gibi kendi çarpıcı ve uçuk tarzından ödün vermeden anlatıyor."} +{"text":"Tekdüze bir hayat sürmekte olan Claire, bir gün saplantı derecesinde kadın avcısı olan Laurent Kesslerle tanışır ve olaylar gelişir...30 yaşındaki Claire Gautier, bir sigorta şirketinin doğal afetler departmanında çalışmaktadır. Kocası Fabrice ve küçük kızı Pauline ile birlikte tekdüze bir hayat sürmektedir. Claire, bir gün kendisine bir su baskınından kaynaklanan bir hasarla ilgili danışmaya gelen veteriner Laurent Kesslerle tanışır. Bu, aşk ve korku dolu bir hikayenin başlangıcıdır. Laurent bir playboy daha doğrusu saplantı derecesinde bir kadın avcısıdır. Fakat işler Clairele farklı gitmektedir. Şüphesiz, bunda bir genç kadının, Laurent saklamaya çalıştığı karanlık geçmişini hissetmesinin etkisi vardır. Şehirde terör estiren bir adam kadınları öldürmektedir. Claire, Laurent ile bu katil arasında bir bağlantı kurmaktan kendini alamamaktadır. Garip bir şekilde bu şüpheleri kuvvetlendikçe Laurenta daha çok bağlanmaktadır. Acaba kendisini bu korku ve cazibe kıskacından kurtarabilecek midir?"} +{"text":"Renkler üçlemesinin senaristlerinden Krzysztof Piesiewicz, yine başka bir üçlemenin ayaklarından biri olan Umut'un da senaristliğini yapmış. Babasının kilisesinden çalınan paha biçilemez bir tabloyu geri alma uğraşındaki Franciszek, bu hırsızlığı kaydettiği kamerasını alır ve hırsızdan tabloyu vermesini rica eder. Tek istediği bu olan genç adam karşısında hırsızın önerileri fayda etmeyince filmin gidişatı da gizem-polisiyeden iyice drama doğru kayar. Film içinde o kadar çok film var ki, insan ana konuya odaklanamıyor; eğer varsa tabii. Hele bir de hangi amaca hizmet ettiğini bir türlü anlayamadığımız şoke edici bir açılışı varken, Franciszek'in aile içi ilişkilerine, ona yanık arkadaşı Klara'nın peşinden koşmasına, mafya içi hesaplaşmalara bir de Franciszek rolündeki Rafal Fudalej'in kötü performansı da eklenince neresinden tutulacağı anlaşılmayan bir filmle yapayalnız bırakılıyoruz."} +{"text":"Jean Genet, bu kez \"başyapıtı\" olarak nitelenen Denizci'yle karşımızda. Bizi şiddetin estetiğine davet ederken, insan doğasının uçsuz bucaksız karanlıklarına sürüklüyor yine. Genet bu romana mekan olarak Fransa'nın Brest kentini seçmiş. Denizcilerden, eşcinsellerden ve canilerden oluşan, polislerle genelev patronlarının da zaman zaman arzı endam ettiği bir muhitte, baş kahramanı Querelle'in dramını o renkli, güçlü, şiirsel anlatımıyla aktarıyor. Eşcinsel denizci Querelle, yaşamın kıyısındaki bu insanların arasında yasadışı olaylara, cinayetlere karışır. Querelle \"kavga\" demek. Erkek ismi olarak kullanıldığında Genet'ye özgü bir tersine dönmeyle meleklik, saflık, suçsuzluk gibi anlamlar da ediniyor. Ama burada söz konusu olan kendi başına suçsuzluk değil; suçun kendisinden fışkıran bir suçsuzluk. Suçu başkaları üzerinden değil, kendi üzerinden düşünmeye davet eden bir suçsuzluk..."} +{"text":"Amerika'nın ilk ünlü seri katili Ed Gein aralarında Pyscho, Teksas Katliamı, Kuzuların Sessizliği gibi birçok film ve kitabın yanı sıra gerçek yaşamda da onun yolundan giden çok sayıda seri katile de esin kaynağı olmuştur. Ed Gein hakkında kısa bir bilgi vermekte de fayda var. En az 15 kişinin ölümünden sorumlu olan Amerikalı seri katil, gençlik yıllarını seksin büyük bir günah olduğuna inanan annesiyle geçirmiş onun ölümünden sonra da kadın vücuduna merak sarmış anatomi konusunda araştırmalar yaptıktan sonra mezarlıklardan çaldığı cesetler üzerinde öğrendiklerini uygulamaya başlamıştır. Bir süre sonra daha taze bedenler isteyen katil kurbanlarını genellikle annesinin yaşından seçmiştir. Yaşamının son yıllarını akıl hastanesinde geçiren Ed Gein 77 yaşında kalp yetmezliğinden ölmüştür."} +{"text":"Ani bir ayrılıkla sonuçlanan ilişkisinin ardından kendini toparlamaya çalışna Jen Kornfeldt bir daha asla aşık olamayacağını düşünmektedir. Ancak, ailesiyle birlikte gittiği Fransa tatili sırasında hayallerinin erkeği, etkileyici ve yakışıklı Spencer Aimes ile tanışır. Üç yıl sonra imkansız görünen olmuş ve ikili yeni evli bir çift olarak şehrin banliyösündeki ideal hayatlarına başlamışlardır. Tabi bu ideallik, Spencerın 30. yaş gününde kurşunlar havada uçmaya başladığında sona erer. Görünen o ki, Spencer, Jene uluslararası bir ajan olduğunu söylemeye gerek duymamıştır. Böylece mükemmel hayatları alt üst olur. Kocasının bir tetikçi olduğunu öğrenen Jen, onun kendisinden başka neler sakladığını da öğrenmek isteyecektir. Tabi, bu arada havada vızıldayan kurşunlarla uğraşmak, komşulara ve ailelerine karşı herşeyin yolunda görünmesini sağlamak zorundadır. Banliyö hayatı düşünüldüğü kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"John Travolta, Get Shorty'nin devam filminde bir kez daha Chili Palmer olarak karşımıza çıkıyor; ancak bu sefer tüm yeteneklerini ve bilgeliğini farklı amaçlarla kullanıyor. Film endüstrisinde aradığını bulamayan ve çeşitli başarısızlıklar yaşayan Chili istediği başarıyı bu sefer başka yerde arıyor; müzik piyasasında. Bir arkadaşıyla yediği öğle yemeğinin ardından soluğu arkadaşının paralı, dul ve müzik yapımcısı olan eski karısının yanında alır. Edie'yi, bağımsız bir plak şirketi kurarak, bir yıldız yaratmaya ikna eden Chili, aradığı yıldız adayını bulmuştur. Artık önünde hiç bir engel kalmadığını düşünen Chili yine yanılmıştır. Star adayı kızın menajeri Raji, devasa boyutlu gay bodyguardı ve Rus mafya babaları aşılmaları, o kadar da, kolay engeller değillerdir."} +{"text":"Bir gemi kazasından tek kurtulan Rus Yanko aç bilaç vaziyette bir çiftliğe gelir. Tek kelime İngilizce bilmeyen bu hırpani adamdan herkes korkar ancak evin hizmetçisi Amy ona yardım eli uzatır. Zamanla Yanko dil öğrenir kasabanın doktorunun himayesinde çalışmaya para kazanmaya bile başlar. Bu arada Amy ile aralarında bir aşk filizlenir. İngilterenin Cornwall kasabasında yaşayan Amy Foster, kasabalılar tarafından dışlanan genç bir kadındır. Hiç gülümsemeyen, kasabalılarla çok fazla ilişkisi olmayan ve uysal biri gibi gözüken Amynin aslında tutku dolu bir tabiatı vardır. Denizin sunduğu hediyeleri toplamayı seven Amynin sade hayatı, kasabaya bir yabancının gelmesiyle tamamen değişir. Yanko Gooral, Amerikada yeni bir hayata başlamak için doğduğu topraklar olan Ukraynayı terk eden bir maceraperesttir. Bindiği gemi fırtınaya yakalanmış ve Yanko kendisini Cornwall topraklarında bulmuştur. Gemi kazasından kurtulan tek kişi olmasına rağmen kasabalılar pasaklı görüntüsü yüzünden onu dışlarlar ve ona çılgın biriymiş gibi davranırlar. Yankonun gerçek yüzünü görebilen tek kişi Amydir. Amy ona yiyecek verir, yaralarını iyileştirir. Kasabanın aydın doktoru James Kennedy de, Yankonun zararlı biri olmadığını anlar ve ona İngilizce öğretir. Yankonun hiç ücret almadan çalıştığı çiftliğin sahibinin kızı Bayan Swaffer da ona yakınlık gösteren kasabalılardan biridir. Yanko ile Amynin arasında derin bir bağ oluşur ve iki genç birbirlerine aşık olurlar. Herkesin karşı çıkmasına rağmen evlenirler. Bayan Swaffer onlara bir ev vererek destek olur, ancak kasabalılar Amy ile Yankonun aşkını bir türlü kabullenemeyecektir..."} +{"text":"Ahmet ve Filiz evlenebilmek için para biriktirmektedirler. Filiz'in ailesi Ahmet'in fakir olduğu gerekçesiyle bu evliliğe karşı çıkmaktadır ve Filiz'in zengin Hacı Bey ile evlenmesini istemektedirler. Hacı Filiz'e tecavüz etmeye çalışırken Ahmet ve arkadaşları onu kurtarır. Ahmet isimli başka birisi bir servetin mirasçısıdır ve akrabaları onun peşindedir. Paranın kokusunu alan Filiz'in ailesi Ahmet'i artık damatları olarak görmek istemektedir. Bu konuyu Suzan'a da açarlar. Ahmet ve Filiz bir konağa taşınır. Suzan ve kocası parayı kendilerine istemektedir ve Suzan Ahmet ile flört etmeye başlar. Filiz bu olay üzerine konağı terk eder ve bir araba kazasında görme yetisini kaybeder. Gerçek Ahmet ortaya çıkar ve Filiz'in ameliyat parası için konağı soyar. Ameliyat için parayı verir ve ortadan kaybolur. Filiz görme yetisini kazanmıştır, polis Ahmet'i aramaktadır ve Filiz paranın ameliyatı için çalınmış olduğunun farkındadır. Gerçek Ahmet ile konuşur ve diğer Ahmet'ten özür dilemesini ister. Adam Ahmet hakkında iyi yönde tanıklık eder. Ahmet serbest kalır, iki aşığı güzel günler beklemektedir."} +{"text":"Yanlışlıkla George Kaplan isminde bir casusla karıştırılan Roger O. Thornhill üçkağıtçı bir işadamıdır. Vandamm ve Leonard isimli yabancı casuslar tarafından kaçırılır. Vandamm'ı masum olduğuna defalarca ikna etmeye çalışsa da başarısız olan Roger nihayetinde tam öldürülecekken kaçmayı başarır. Çileden çıkan Vandamm, Roger'ı, bir Birleşmiş Milletler memurunun ölümden sorumluymuş gibi göstermeyi başarır. Şimdi Roger hem Vandamm ve işbirlikçilerinden, hem de yerel polisten kaçmaktadır. Kaçak Roger, Eve isminde çok hoş bir kadınla tanışır ve aşk yaşamaya başlar. Oysa Eve göründüğünden daha farklı bir insandır. Roger kaçışı boyunca Vandamm'ın ve Amerikan hükümetinin operasyonları hakkında giderek daha fazla şey öğrenir. Şimdi hem masum olduğunu kanıtlamak hem de Vandamm ve adamlarının yürüttükleri operasyonun esrarını çözmek zorundadır. Kimilerine göre Hitchcock'un en iyi filmi olan \"North by Northwest\"in, büyük ustanın en başarılı \"casus/masum adam\" temalı filmi olduğu kuşku götürmez. Yönetmenin belki de en kişisel filmi olan \"Vertigo\"dan bir yıl sonra çektiği 1959 yapımı film, hem romantizmi hem de içerdiği neşeli mizah dozuyla gözalıyor. Hitchcock, çekimi sırasında yaşanan zorlukların üzerine üstelik çok da iyi eleştiriler almayan Vertigo'dan sonra yaptığı bu filmiyle, ticari başarı da dahil olmak üzere tam bir tatmin yaşamıştır."} +{"text":"One Million Years B. C., Hammer Film Productions tarafından yapılmış macera dolu fantastik bir İngiliz filmi. Başrolünde dönemin kadın yıldızı Raquel Welchin oynadığı film, 1940 Hollywood yapımı One Million B. C. nin remakei. 1940 yapımı filme ait birçok sahneyi aynen tekrarlayan filmin afişlerindeki tanıtımında izleyicilerin insanlığın başlangıcına bir zaman ve mekan yolculuğu yapacağı belirtiliyor. Bir milyon yıl önce taş devrinde insanlar ve dinozorlar arasındaki mücadele başlar. Mağara adamı Tumak üyesi olduğu kabilenin lideri babası Akhoba ile yaptığı bir kavga sonucu kabileden uzaklaştırılır. Tek başına üstesinden geldiği tehlikelerin ardından uzak bir sahilde yaşayan Shell kabilesine sığınır. Shell kabilesi diğer vahşi Rock kabilesine göre daha gelişmiş, daha medenidir. Mağaralarında duvar resimleri, müzik, deniz kabuklarından yaptıkları takılar ve kullandıkları bir dil vardır. Bütün bunlar Tumakın daha önce karşılaşmadığı şeylerdir. Kabilenin güzel kadın üyesi Loana ile dinozorlara ve diğer kabilelere karşı büyük bir mücadele vermeye başlarlar. Alıntılayan: iskojan"} +{"text":"Bobby Funke, gazetecilik bursunun peşinde koşturan, azimli ancak bir o kadar da talihsiz bir lise 2 talebesidir. Cins cins sapıkla dolu bu lisede, her şey olabilir. Nitekim, günün birinde kimliği belirsiz kişiler SAT sınavı sonuçlarını aşırırlar. Bomba bir haber umuduyla yaşayan Bobby Funke, sonunda aradığı fırsatı bulmuş gibidir. Körfez gazisi;Müdür Killpatrick ise bu olayın üstüne gitmekte kararlıdır. Pek tabi ki, Bobby de durmaz ve sonunda tüm parçaları biraraya getirerek sonuca ulaşır. Suçlu, okulun yıldız sporcusu, kızların sevgilisi, herkesin gıpta ettiği insan Paul Moore olmalıdır. Kısa sürede Müd��r, Paul'un dolabını basar ve sorulara ulaşırlar. Bobby, artık bir kahramandır. Artık istediği her şeyi almıştır. Ancak, ortada bir sorun vardır. Her şey çok kolay hallolmuştur. Paul'un eski sevgilisi, herkesin sevgilisi, muazzam güzelliğiyle dillerden düşmeyen Francesca bile Bobby'ye asılmaya başlamıştır. Bobby bir şeylerden şüphelenmeye başlar. Durum, göründüğü gibi olmayabilir. Belki de bu hikayede bir terslik vardır. Bobby, meslek ahlakıyla şöhreti arasında bir seçim yapmak zorundadır. Gazetecilikteki en önemli kural, \"5 N,1 K\" asla ihmal edilmemelidir. Sundance 2008'in iddialı yapımlarından biri. Bruce Willis, yine bağımsız yapımcılara destek veriyor. Sıradan bir gençlik komedisi gibi görünse de hikayenin işlenişi itibariyle, orjinal bir yapım."} +{"text":"Batan Güneş 1962 İtalya-Fransa ortak yapımı psikolojik dramatik filmdir. Özgün adı L'Eclisse olan filmi Michelangelo Antonioni yönetmiş, başrollerinde Alain Delon ve Monica Vitti oynamışlardır. \"Batan Güneş\" bir Raymond ve Robert Hakim yapımıdır. Film, gayriresmi olarak \"Michelangelo Antonioni'nin İletişimsizlik Üçlemesi\" de denen üçlemesinin son filmidir. Üçlemenin diğer iki filmi L'Avventura (1960) ve La Notte (1961)'dir (Bazı eleştirmenler bu üç filme Il Deserto Rosso (1964)'yu da dahil ederler) Roma 'nın banliyösünde yaşayan çevirmen Vittoria, sorunlarla geçen bir geceden sonra yazar olan nişanlısı Ricardo 'dan ayrılır ve Roma'ya bir borsa bağımlısı olan annesini ziyarete gider. Burada borsa simsarı Piero ile tanışırlar. Bir materyalist olan Piero ile mutsuz ve boşvermiş Vittoria arasında başlayan yakınlaşma ikisinin de yanlızlıklarına son vermez."} +{"text":"Osmanlı paşası Recai Bey, kızı Şerefi bir erkek evlat gibi yetiştirmiştir. Şeref, padişahı devirmek isteyen vatanseverlerce düzenlenen toplantılara katılmaktadır. Gazeteci ve müzisyen Feyyaz Bey de bu vatanseverlerden biridir. Recai Bey Feyyazdan kızı Şeref ve yeğeni Müjgana müzik dersi vermesini rica eder. Feyyaz Şerefe aşık olur ve evlenme teklif eder. Şeref içten içe onu sevdiği halde ilkeleri nedeniyle bu teklifi geri çevirir. Diğer yandan Müjgan da Feyyaza aşıktır. Abdülhamide karşı başarısız bir suikast düzenlenir. Yakalananlar arasında Feyyaz da vardır. İşlemediği suç yüzünden ölüme mahkum edilir. Şeref, Feyyazı kurtarmak için Haşim Beyle evlenir. Babası Şerefi reddeder. Feyyaz da Müjganla evlenir. Şeref mutlu değildir. Kocası Haşim onu sürekli aldatmaktadır. Feyyaz ve Müjgan Şerefi ziyaret ederler. Bir süre sonra Haşim Bey, Feyyazla Şerefin arasında bir şeylerin varlığından şüphelenip Feyyazı sürgüne gönderir. Şeref evi terkeder ve bir süre sonra sürgünden dönen Feyyazla hamile eşi Müjganın yanına gider. Feyyazla Şerefin yakınlığına tanık olan Müjgan sesini çıkarmaz. Birlikte yaşamaya devam ederler. Şeref Gazeteci Feyyaza suikast düzenleneceğini öğrenir, üzerine Feyyazın yağmurluğunu giyip dışarı çıkar. Haşim Bey ve adamları bahçededir. Haşim Feyyaz sandığı Şerefe ateş eder, Şeref de ölmeden önce Haşim Beyi vurur. Müjganın bir oğlu olmuştur. Adını Şeref koyarlar. Bu, onların da şerefi olacaktır"} +{"text":"Rize'nin Mitari köyünde balıkçılık yapan Sefer, Zekiye'ye delice tutkundur. Zekiye de Sefer'e karşı boş değildir. Ne var ki onu kaba bulur. Bir erkek olarak düşlediği Sefer'de incelik yoktur. Kendisini sürekli bir mal gibi gördüğü ve de kaba davrandığı sürece onunla evlenmemeye kesin kararlıdır. Sefer dayanamaz, bir gün Zekiye'yi zorla iğfal eder. Olaydan sonra ise Zekiye çaresiz evlenmek zorunda kalır. Ama Zekiye'nin içi yanıktır. Çünkü Sefer'in kendisine kaba kuvvetle sahip oluşunu gururuna yediremez. Gerdek gecesi köyü terkeder. Çılgına dönen Sefer, onu heryerde arar, ama bulamaz. Bir süre sonra karısının İstanbul'da kötü yollara düştüğünü öğrenir. Bu kez de onu İstanbul'da arar. Bu arayış içinde umudunu yitirdiği sıra, Zekiye ile karşılaşır. Zekiye'yi öldürüp namusunu temizleyecektir. Ama yapamaz... Nikahlısının çalıştığı pavyonda bu kez de fedailiğe başlar. Böylece birbirlerine daha çok yaklaşırlar. Ama, böyle duygusal bir yaklaşıma büyük şehrin yoz insanları birtakım çıkarlar için karşı çıkıp, mutluluklarını engellemeye çalışacaklardır."} +{"text":"Düğünlerde şarkı söyleyerek yaşamını sürdüren, fakir ve kimsesiz bir lise öğrencisidir Bülent. Okul arkadaşlarının çoğu ise zengin, şımarık, akılları bir karış havada, her şeyi hafife alan ve eğitimlerini ciddiye almayan öğrencilerdir. Aksine olgun ve çalışkan bir kişiliğe sahip Bülent, giderek sınıf arkadaşlarının hedefi olur. Düzmece bir oyunla onu aralarından Gülşen'e aşık ederler. Amaçları sevdadan başını döndürüp derslerden soğutarak okulda başarısız olmasını sağlamaktır. Bülent tuzağa düşer, tembelleşir, dersleri kötüye gider. Fakat bir gün rastlantı olarak bu aşkın aslında bir oyun olduğunu, salt kendisini küçük düşürmek için düzenlendiğini anlar. Yıkılmıştır. Okulu bırakır, bir saz salonunda şarkıcı olarak çalışmaya başlar. Gülşen ise pişmandır. Bülent'e karşı güçlü duygular beslediğini fark eder. Kendini çalıştığı gazinoda bulur, ondan af diler ve onu gerçekten sevdiğini itiraf eder. Onu ikna ederek okula dönmesini sağlar. İki sevgili bir süre sonra evlenme karar verirler. Gülşen'in babasının karşı çıkması ve suç olduğu için okuldan kovulma riski bile sevdalıları durduramaz. İşler kötü gider, geçim sıkıntısı çekerlerken Gülşen'in yumuşayan babasının duyurmadan büyük bir gazinoda Bülent'in iş bulması mutlu bir gelişme olur. Tüm dostları gazinoya hücum ederler. Konserin yarısında Gülşen birden fenalaşıp hastaneye kaldırılır. Bülent, Gülşen'in kan kanseri olduğunu, çok az bir ömrü kaldığını ve babasının da bunu bildiği için evlenmelerine karşı çıktığını öğrenir. Kısa bir süre sonra Gülşen ölür. Bülent, tam mutluluğu yakaladıklarını sandığı anda Gülşen'in sevgi dolu genç yaşamının avuçlarından kayıp gittiği gerçeğiyle; üzgün, çaresiz ve yapayalnız kalmıştır."} +{"text":"Cehennem Melekleri, bir Güney Amerika ülkesinin kural tanımaz diktatörünü yıkmak ve diktatörlük rejimini sona erdirmek için ülkeye gizlice sızan bir grup paralı askerin hikayesinin anlatıldığı; aksiyon sinemasının en gözde aktörlerinin yer aldığı olağanüstü kadrosuyla dikkatleri çeken 2010un en iddialı aksiyon-gerilim filmlerinden biri. Yeni görevleri nedeniyle ülkeye gizlice giriş yapan özel birlik kısa sürede hiçbir şeyin kendilerine anlatıldığı gibi olmadığını fark eder. Akabinde ekip kendini büyük bir yanılsama ve ihanet içinde bulur. Olaylar kontrolden çıkmaya başladığında ve masum hayatlar tehlike altına girdiğinde bu ekip çok daha büyük bir düşmana karşı mücadele etmeye başlar. Bu kardeşler takımını yok etmek adına onları bu görevin içine sokmuş olan ve geleceklerini tehdit eden kişiye karşı"} +{"text":"Belvaux nun üçlemesinin en kisa ve özlü olani SAHANE BIR ÇIFT, bir önceki filmden ancak bu kadar farkli olabilirdi. Eski moda bir Fransiz evlilik komedisi olan filmin görünürdeki konu disiligi, ardinda kayda deger bir yaraticiligi gizliyor Alain, Grenoble'da küçük bir mühendislik firmasi isletmektedir. Yirmi yildir, bir ögretmen olan Cecile ile evlidir ve iliskileri yüzeyde son derece mutlu görünmektedir. Ama, iflah olmaz bir hastalik hastasi olan Alain, ölümcül bir hastaligi bulundugu fikrine kapilmistir; ancak, karisina gereksiz bir keder yasatmamak için, kuskularindan ona söz etmemeye karar verir. Karisinin ona sürpriz bir dogumgünü partisi düzenledigi gece Alain doktoruna gider ve eve niye geç geldigi konusundaki hiç de inandirici olmayan mazereti, Cecile'in hemen süphelenmesine yol açar. Arkadasi Agnes in kocasi Pascal'dan yardim ister; çünkü o bir polistir. Pascal'in sorusturmalarinin ardindan ortaya bir sey çikmaz, ama bu sonucun polise duygusal açidan hiçbir faydasi yoktur, çünkü o da yavas yavas güzel Cecile in cazibesine kapilmistir. Çok geçmeden, hem Alain, hem de Cecile, yek digerinin onu aldattigina kesin karar verir"} +{"text":"Erotizmin sert bir toplum eleştirisi ile birleştiği, Cannes film festivalinde eleştirmenlerden özel ödül alan, seyircinin estetik ve entellektüel beklentilerini sonuna kadar karşılayan, baştan çıkarıcı bir film. Paris'in göbeğinde yaşayan striptizci Nathalie ve barmen Sandrine, sadece erkeklere yaşam hakkı tanıyan modern hayatın acımasızlığı ile yüzyüzedirler. Sürekli kaybeden taraf olmaktan sıkılan iki kadın para, güç ve kariyer sahibi olmak için birbirlerine destek olmaya karar verirler. Hedefleri doğrultusunda doğru ya da yanlış dinlemeden herşeyi yapmaya hazır olan iki kadının arasında önüne geçilmez bir cinsel çekim oluşur. Cinselliklerinin sınırlarını test eden ikili bu düzen içinde hayatta kalmak için ellerindeki silahı, seksi kullanmaya karar verirler. Erkeklerin iktidarı elinde tuttukları düzende Sandrine ve Nathalie dişiliklerini kullanarak hayal edemeyecekleri kadar yukarıya çıkarlar."} +{"text":"Detroit Tigers adlı beysbol takımının efsaneleşmiş oyuncusu Billy Chapel her zaman çok iyi bir beysbolcu olmuş ancak aşk hayatında pek başarı gösterememiştir. Bu konuda en güzel örnek ise sık sık birlikte olup gene aynı sıklıkta kavga edip ayrıldığı sevgilisi Jane'dir. Billy için hayal kırıklıklarıyla dolu bir sezon sonunda ve belki de Billy için profesyonel oyunculuğunun son maçına çıkma hazırlıkları arasında Jane ondan ayrılacağını söyler. Hem profesyonel oyunculuk hem de sevdiği kadınla son derece kritik durumda ve hislerin karmakarışık olduğu bir günde maça çıkan Billy, hayatının en başarılı oyununu oynar. Oyun sırasında kaydettiği her sayı onu hayatının en önemli kararını almaya biraz daha yakınlaştırmaktadır."} +{"text":"Üniversitede okuyan bir genç kız olan Ji-hae 'nin babası, O henüz küçük bir kızken ölmüş; annesi de, Ji-hae yeniden evlenmesini istese de bu fikre hiçbir zaman cazip bakmamış ve bir süre önce çalışmak için yurt dışına gitmiştir. Edebiyatı seven, duygusal bir kız olan Ji-hae, annesine olan özlemini onun geçmişine ait hatıraları tekrar gün yüzüne çıkararak gidermektedir... En sevdiği hatıralar ise annesinin, babasıyla evlenmeden önceki flörtü ve ilk aşkı olan Jun-ho ile birbirlerine gönderdikleri mektuplardır. Ji-hae 'nin buram buram sevda kokan bu mektupları sevmesinin bir nedeni daha vardır: Genç kız, içinde kopan fırtınadan bu mektuplara dalarak kaçmaktadır. Çünkü, en yakın kız arkadaşına, hoşlandığı çocuğu tavlayabilmesi için e-postalar yazarak yardımcı olmuş; amma velakin, arkadaşı Soo-gyung ile Sang-min 'in arasını yaparken, kendisi de Sang-min 'e aşık olmuştur... -babelfish-"} +{"text":"Xi ve kabilesi medeniyetten bihaber, batı kültürüne zıt ütopik yaşamlarını sürdürürler ta ki bir uçaktan atılan Coca-Cola şişesiyle karşılaşana kadar. Coca-Cola şişesinin Tanrı tarafından gökyüzünden onlara gönderildiğine inanırlar. O ana kadar alet edavat olarak hayvan kemiği ve ağaç dallarını kullanmakta olan kabile üyeleri Coca-Cola şişesini günlük işlerinde kullanmaya başlarlar. Ancak bir süre sonra şişeyi aralarında paylaşamaz raddeye gelirler. İlk başta Tanrı'nın nimeti olarak gördükleri bu şişe zaman içinde kabile mensupları arasında geçimsizlik, kıskançlık ve nefret gibi daha önce hiç tatmadıkları negatif duygularla karşılaşmalarına neden olur. Tek dişi kalmış canavarı, medeniyeti simgeleyen Coca-Cola şişesi daha önce hiç yüzyüze gelmedikleri bu negatif duyguları tatmalarına neden olur. Bu durum karşısında Xi dehşete kapılır ve şişeyi kaptığı gibi dünyanın öbür ucuna doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Amacı dünyanın kenarına vardığında şişeyi aşağıya atmak ve ondan ilelebet kurtulmaktır. Ancak bu yolculuğu sırasında Xi'yi birçok sürpriz bekler."} +{"text":"Quebec'te, Vilette adında bir avukat yerel Katolik kilisesinin bekçisi Otto Keller tarafından soyuluyor ve öldürülüyor. Kan lekeli rahip cübbesini çıkaran Keller, suçunu dostu ve işvereni Peder Michael Logan'a itiraf ediyor. Vilette'in bir süredir, şöhret sahibi bir siyasetçiyle evli olan Ruth Grandfort adındaki bir kadına şantaj yaptığı anlaşılıyor. Ruth'un ise Peder Logan'la, eskiden romantik bir ilişki yaşadığı öğreniliyor. İki çocuğun, cinayetin işlendiği gece Villette'in evinden rahip cübbeli bir adamın çıktığını gördüklerini bildirmelerinin ardından, Peder Logan o sırada ne yaptığını kanıtlayamadığı için, bütün deliller onu işaret etmeye başlıyor. Rahip olarak yemini katilin kimliğini açıklamasına engel olan Logan, eski sevgilisini de zor durumda bırakmak istemediğinden duruşmada sessizliğini koruyor."} +{"text":"Hollanda 1944 İkinci Dünya Savaşının son yıllarında güzel şarkıcı Rachel Stein, Tsjempkema ailesinin yanında, Hollanda kırsalında saklanmaktadır. Bir zamanlar popüler ve zengin bir şarkıcı olan Rachel, şimdi Avrupadaki bir çok yahudi gibi ailesinden ayrı, her an Gestapo tarafından yakalanma korkusuyla savaşın bitmesini beklemektedir. Geçici güvenli-evi, alman savaş uçaklarının ateşi altındaki bir müttefik hava bombardımanı sırasında yıkılınca, Rachel, kendisini güvenli bir yere ulaştırmaya söz veren Rob isminde sempatik bir genç ile tanışır. Sonraki sabah Rachelı şehirdeki kontağı ile tanıştıran Rob, ailesini bulup, kurtarılmış topraklardan sınır dışına çıkıp kaçmayı planlamaktadır. Hollandada gizlice yahudileri sınır dışına kaçmalarına yardım eden bir avukat olan Mr. Smaal ve karısının evine gelirler. Mr. Smaal, gönülsüzce de olsa, RachelI düşman hattından geçirip, müttefik topraklarında ailesiyle buluşması için ayarlama yapacağını söyler. Fakat tehlikeli bir nehir geçişi sırasında, tekneleri Alman devriyelerince pusuya düşürülür. Naziler acımasızca teknedeki herkesi öldürürken Rachel, nehre atlayıp kurtulmayı başarır. Sonraki sabah Rachel, Hollanda Direniş örgütünün liderlerinden biri olan Gerben Kuipers tarafından kurtarılır. Nazik ve cömert bir adam olan Kuipers, Rachele bir iş ve güvenli bir ev önerir. Fakat ailesinin canice katliamını unutamayan Rachel, direnişe katılıp Almanlara karşı savaşmaya karar verir."} +{"text":"Güçlü bir avukat olan Claire ve başarılı bir müteahhit olan kocası Tom, Marin County'deki güzel evlerinde mutlu bir ilişki yaşamaktadırlar. Fakat bir gün evlerinde yaşanan bir hırsızlık ve cinayet, bu mutlu tabloyu yıkan olaylar zincirini başlatır. Olayı araştıran FBI, Tom'u tutuklar. Onlara göre Tom, Ronald Chapman adı altında askeri haber almanın gizli ajanıdır ve El Salvador'da masumların katledilmesinden sorumlu tutulan bir kaçaktır. Claire önce suçlamaların asılsız olduğuna inanır ancak kocası gizli bir kimliği olduğunu doğrular. Fakat katliam suçlamasının asılsız olduğuna ikna eder karısını. Claire, çok gizli bir askeri mahkemede, hiç alışık olmadığı kurallarla kocasını savunmak zorunda kalır. Ve Charlie Grimes adında tecrübeli bir emekli askeri savcının yardımına başvurur. İkilinin yaptığı araştırmalar, hayatları pahasına da olsa, ordu tarihinin en büyük skandallarından birini ortaya çıkarır."} +{"text":"İlkinin yapımcılarını fazlasıyla memnun eden başarısı ve ikincisinin ilkini aratmayan gerilim yüküyle Son Durak serisi de üçüncü durağına vardı. Mezuniyet gecesi için düzenlenen eğlenceye katılmak üzere lunaparka giden Wendy, hız trenine bindikleri sırada hayalle gerçek arasında korkunç bir kabus görür. Birkaç dakika içinde eğlencenin zirvesini vadeden tren bir ölüm makinesine dönüşecektir. Trenden inmek isteyen Wendye arkadaşı Kevin da katılır ancak gençler arasındaki tartışma uzayınca görevliler bir grubu trenden indirirler. Kendi aralarındaki kavgaya devam eden gençler az sonra arkadaşlarının ölümüne tanık olmaktan kaçamayacaklardır. Hikayenin bundan sonrası seriden aşina olduğumuz biçimde devam ediyor ve gençlerle Azrail arasında korkunç bir düello başlıyor. yazan : S. T. - beyazperde"} +{"text":"Amerikalı diplomat Robert Thorn; doğum sırasında bebeğini kaybetmiş olan eşinin depresyona girmemesi için, annesi ölen başka bir bebekle kendi çocuğunun yerlerini değiştirir. 5 yıl sonra Amerikanın İngiltere Başkonsolosu olan Thornun hayatı; oğlu Damienin çevresinde gerçekleşen dehşet verici olaylar sebebiyle alt üst olur. Kısa sürede anlaşılır ki Damien; kutsal kitaplarda kıyametin gelişine dair işaretlerden en önemlisidir ve bir an evvel durdurulmalıdır. Tabii; doğaüstü güçlerin desteğini de arkasına alan, kötülük imparatorluğunun müstakbel varisinin durmaya niyeti yoktur. Ve kan gövdeyi götürür Omen 666; 1976 yılında büyük sükse yapan ve şimdilerde kült mertebesine ulaşan Omen filminin farklı bir versiyonunu teşkil ediyor. Yan karakterlerle zenginleşen, günümüzdeki politik ve dini gelişmelerle desteklenen filmin en büyük kozu, oyuncu performansları ve tüyler ürpertici ölümlerin gerçekleşme biçimleri"} +{"text":"Kevin Lomax, Florida'da yaşayan ve hiç dava kaybetmeyen genç bir savunma avukatıdır. Suç ne kadar büyük olursa olsun Lomax, karizmasıyla jüriyi her zaman etkilemeyi başarır ve müvekkilini kurtarır. Lomax'ın, karısı Mary Ann ile mutlu bir evliliği vardır. Kısaca hayatındaki her şey mükemmeldir. Ta ki, bir öğretmenin öğrencisine tecavüzüyle ilgili bir davayı alana kadar. Lomax, jüriyi genç kızın öğretmeni hakkında yalan söyleyebileceğine inandırır, müvekkilinin suçlu olduğunu bildiği halde davayı kazanır. Artık önü açılmıştır. Suçlar kenti olarak bilinen New York'taki bir hukuk bürosundan yüksek ücretli bir teklif alır. Teklifi yapan, tüm dünyada davaları ve müşterileri olan büyük hukuk bürosunun kurucusu John Milton'dur. Lomax farkında değildir ama cehenneme adım atmak üzeredir."} +{"text":"Francine Fishpaw, Baltimoreda yaşayan tam anlamıyla çaresiz bir ev kadınıdır. Evin geliri, komşuların tepkisini çeken kocasının işlettiği porno filmlerin gösterildiği salondan gelmektedir. Oğlu, kadınların ayaklarına basmaktan hoşlanan bir ayak fetişistidi; kızı ise hamile kalmıştır. Zaten yolunda gitmeyen Francinein hayatı, kocasının kendisini sekreteriyle aldatığını öğrenince tamamen yıkılır. Giderek daha fazla depresyona girmeye başlayan Francine kendi alkole verecektir. John Watersın yine kendine has ilginç karakterler yarattığı ve başrolü Divinea verdiği Polyester, ortası sınıf bir Amerikan ailesi üzerinden göndermeler yapan ilginç bir yapım. Bir diğer özelliği de gösterildiği sinemalarda seyirciyle interaktif bir ilişki kurması. Film boyunca ekranın sağ alt köşesinde çıkan sayılara göre seyirciler önceden almış oldukları koku kartlarını kazıyıp filmin içinde geçen gül kokusundan ayak kokusuna kadar çeşitli kokuları o anda kendileri de alabiliyorlar."} +{"text":"Samuel Taylor'un oyunundan uyarlanan bu romantik komedide, unutulmaz Audrey Hepburn, Sabrina'ya hayat veriyor. New York'un ve aslında Amerika'nın en zengin ailelerinden Larabee'lerin şöforü Fairchild'ın kızı olan Sabrina, küçük yaştan itibaren savurgan davetlerin gizli şahidi olarak büyümüş ve kendisine sanki hiç yaşamıyormuş gibi davranan ailenin uçarı sosyete çapkını küçük oğlu David'e platonik bir aşkla bağlanmıştır. Sabrina 20 yaşına geldiğinde babası tarafından Paris'e gönderilir. Böylece hem David saplantısından kurtulacak, hem de dünyanın en ünlü aşçı okulundan mezun olacaktır. İki yıl sonra geri döndüğünde Sabrina, yaşamı ve zevklerini öğrenmiş, çekici ve \"modaya uygun\" bir hanımefendi olmuştur. Sabrina'nın karşıkonulmaz zerafeti ve büyülü havası, üç kez evlenip boşanmış olan \"kadın avcısı\" David'i bir kaç dakika içerisinde fetheder. Oysa David'in babası ve ailenin sayısız şirketini yöneten işkolik ağabeyi Linus yeni iş planları ve bir şirket evliliği için David'i büyük şirketlerden birinin varisi olan Elizabeth'le nişanlamışlardır. Bu yüzden David'in Sabrina'yla ilişkisi onlar için kabul edilmez bir durumdur. Linus, olayı çözmek için kendisi işe koyulur. David'i geçici olarak \"devre dışı\" bırakır ve Sabrina'nın dikkatini dağıtmak için onu gezdirir ve flört eder. Tabii ki genç kadının cazibesi ve pırıltısı karşısında dikkati dağılacak olan kendisidir. 2001 yılında, filmin senaristi Ernest Lehman'ın, bir senariste verilen ilk Onursal Akademi Ödülü'e layık görüldüğünü hatırlatalım."} +{"text":"Allen Interiorsdan sonra yine birbirinden farklı üç kızkardeşin hikayesini anlatıyor. Merkezde Hannah olmak üzere kızkardeşleri Holly ve Leenin birbirleriyle ve erkeklerle olan ilişkileri üzerinden giden filmde Allen komediyle dramayı harmanlıyor. Ailenin en mükemmeli ve kızkardeşlerinin kıskandığı Hannah; iyi bir eş, iyi bir kardeş, iyi bir anne ve başarılı bir aktristtir. Lee kendisinden yaşça büyük bir adamla bir ilişki yaşamaktadır. Holly ise hiçbir işinde ve ilişkisinde dikiş tutturamayan en küçük kardeştir. Ancak Hannahnın hayatı aslında o kadar da mükemmel değildir çünkü kocası uzun zamandır kızkardeşi Leeye aşıktır. Bir yandan da Hannahnın eski kocası Mickey hayatın anlamını aramaktadır. Film; aile, ilişkiler, fedakarlıklar ve en önemlisi de hayatın anlamı üzerine mizahla kavrulmuş derin felsefeler barındırıyor. Ayrıca Woody Allena en iyi senaryo dalında oscar kazandırmıştır."} +{"text":"1970'lerin ortalarında New York Times muhabiri Sydney Schanberg Kamboçya'da hüküm süren iç savaşı gazetesi adına takip edip yazmak için bu ülkededir. Kendisine gazetenin bölge muhabiri olan, arkadaşı ve tercümanı Dith Pran yardımcı olmaktadır. Amerikan ordusu Vietnam yenilgisinden sonra geri çekilirken Kamboçya'lıların da bölgeden tahliyesini sağlamaktadır. Ancak ailesini helikoptere bindiren Dith Pran görevini terketmeyerek Sydney Schanberg'le birlikte bölgede kalır ve haber yapmayı sürdürürler. Bir dizi trajik habere imza atan ekip ülkedeki durumun daha da vahim bir hal alması ile ABD'ye dönme kararı alır. Ancak bir Kamboçya'lı olan Dith Pran kaçamaz ve korktuğu şey başına gelir, ülkeyi kana bulayan Kızıl Kmerlere esir düşer. Acımasızlıkları ile tanınan bu gerillaların kendisine uyguladıkları işkencelere ve esaretin zor koşullarına dayanan Dith Pran nihayet imkansızı başararak işkencecilerinin ellerinden kurtulur ve 'ölüm tarlaları' adı verilen sayısız Kamboçyalı'nın cesetlerinin atılmış olduğu bölgelerden geçerek özgürlüğe doğru koşar."} +{"text":"Filmde iki ayrı hikaye paralel olarak anlatılır ve sonunda birbiriyle kesişir. Uzun süredir korku filmlerinde oynamakta olan, artık kültleşmiş, geniş bir hayran kitlesine sahip yaşlı aktör Byron Orlok yeni bir filme başlamak üzereyken emekli olmaya karar verir. Artık filmlerde yer almak istememektedir. Sebep olarak, artık insanların korku anlayışının değiştiğini, kendi eski filmlerinin bu yeni korku anlayışına göre çağ dışı kaldığını öne sürer. Bu görüşlerine destek olarak da gazetelerde yer alan, bir adamın pek çok kişiyi vurarak öldürdüğüne dair haberi gösterir. Orlok, bir açıkhava sinemasının yeniden açılışında son defa hayranlarıyla buluşacak, kısa bir gösteri yaptıktan sonra tamamen emekli olacaktır. Orlok bu gösteriye hazırlanırken, çekmekten vazgeçtiği filmin senaristi olan genç yazar Sammy Michaels da onu sinemaya geri dönmesi için ikna etmeye çalışır"} +{"text":"Yumuşak kalpli ve iyi huylu karakterimiz Norbit, evlenmek zorunda bırakıldığı dev gibi bir kadın olan Rasputia ile hiç mutlu değildir. Aradığı sevgi ve aşkın zerresinin olmadığı bu ilişkiyi, tüm iyi niyeti ile devam ettirmeye çalışırken bir gün tüm hayatı boyunca hayal ettiği bir şeyle karşılaşır. Hayallerinin kadını olarak nitelendirildiği Kate ile tanışması, Norbit'in hayatını hem keyifli hale getirecek hem de oldukça zorlaştıracaktır. Rasputia'dan bir şekilde ayrılıp Kate ile birlikte olabilmek için türlü dalevereler peşinde koşan Norbit, acaba bunu başarabilecek midir? Eddie Murphy'nin artık alıştığımız, filmlerinde birden fazla karakteri canlandırma durumuna devam ettiği filmde, oyuncuyu hem Norbit, hem Rasputia hem de Bay Wong karakterinde izleyeceğiz."} +{"text":"Ali Sabzian, İran'ın en önemli yönetmenlerinden biri olan Mohsen Makhmalbaf'ın hayranı olan bir sinemaseverdir. Mohsen Makhmalbaf'ın önce yazmış sonra da sinemaya uyarlamış olduğu eserlerden birini otobüs yolculuğu sırasında okurken diğer yolculardan birinin yoğun ilgisine maruz kalır. Kendisi de Makhmalbaf'ın büyük bir hayranı olan kadın, onun bir eserini okuyan birini görünce kayıtsız kalamamıştır. Kadının bu yoğun ilgisini farkeden Ali, kendisini Mohsen Makhmalbaf olarak tanıtır ve yeni filmi için çalışmalarını devam ettirdiğinden bahseder. İran'ın en zengin ve tanınmış ailelerinden birine mensup olan kadının yavaş yavaş ailesinin içine girerek kendi filmini yapmak için fırsat kollamaya çalışan Ali'nin bu yalanının ortaya çıkması çok uzun sürmeyecektir. İran'ın, minimalist tarzı ile adından ve sinemasından en çok söz ettiren yönetmenlerinden olan Abbas Kiarostami, yine kendi tarzında çok önemli bir çalışmaya imza atıyor. 1990 yapımı olan film, yönetmenin sinamatografisindeki en önemli çalışmalardan biri olarak kabul ediliyor."} +{"text":"Sam, babasının ölümünden sonra, üvey annesi ve kızları ile yaşamaya başlar. Hayatı okul, babasından kalan lokanta ve ev işleri arasında geçen Sam'in tek mutluluğu sanal alemdeki aşkı; \"Göçebe\"dir. Fakat \"Göçebe\" nin okulun en popüler çocuğu Austin olduğunu öğrenince, bu mutluluk yerini hayal kırıklığına bırakır. Gitmeyi çok istediği üniversiteden gelen kabul cevabının, üvey annesinin kıvrak zekasıyla yok olması, Sam'i bir kez daha yıkar. Ama hayatın Sam'a hazırladığı tatlı sürprizlerin gelmesine çok az bir zamanın kaldığından kimsenin haberi yoktur... Gizemli prensesimizin kim olduğu bu kez, cam pabuç yerine cep telefonu ve e-mail yoluyla anlaşılır. 2000'li yılların Cinderella'sının da böyle olması gayet doğal olsa gerek... Çok canınız sıkıldıysa izleyin. Size bişey katmaz ama can sıkıntınızı 2 saatliğine giderir."} +{"text":"Film, çocukluğundan beri adına yaraşır bir hayat süren Yaşar Yaşamaz'ın hapishaneye girmesiyle başlar. Koğuşun sakinleri onu sıcak karşılarlar ama özellikle koğuş ağası Halil, onun gibi naif bir insanın hapishanede ne işi olduğunu merak edince, Yaşar anlatmaya başlar... Küçük yaşta annesini kaybeden, babası tarafından büyütülen Yaşar'a bu isim, ölen kardeşlerinden dolayı verilmiştir. İlkokul çağına geldiğinde nüfus dairesine gittiklerinde tuhaf bir sürprizle karşılaşırlar. Kütükte daha önce iki kez şehit düşerek öldüğü yazmaktadır. Nüfus kağıdını alamadığı için okula yazılamayan Yaşar, tarlada babasıyla çalışmaya başlar. Gün gelip de köyün güzel kızı Ayşe'ye vurulduğunda, aynı sorun bir kez daha karşısına dikilir. Evlenmeleri için nüfus kağıdına ihtiyaç vardır. Nasıl olsa alınır diye söz kesilir nişan yapılır fakat o esnada jandarma gelerek Yaşar'ı askere götürmek üzere teslim alır. Aradan dört yıl geçmesine karşın halen askerdir zira nüfus kaydı olmadığı için tezkere alamaz. En sonunda komutanı durumdan sıkılarak, özel bir evrak imzalatıp Yaşar'ı köyüne yollar ancak bu kez de babasının ölüm haberini alır. Daha da kötüsü babasının kooperatife borcu vardır ve icra kapıdadır. Nüfusa kaydı olmadığı için tüm mal varlıkları elden gidiverir... Ayşe'yle murada eremeyeceklerini anlayan Yaşar onu kaçırır ve İstanbul'a gelirler. Burada kapıcılık yapmaya başlayan talihsiz genci, organ mafyası dahil pek çok sorun beklemektedir."} +{"text":"Olaylar 20. yüzyılın hemen başında İngiltere'de Edward çağı hüküm sürerken geçer. Lucy Honeychurch akranı olan bütün kibar İngiliz kızlarının yaptığı gibi zoraki bir Avrupa turuna gönderilir. Bu turlarda genç kızların yanında mutlaka yaşlı bir kadın refakatçi olmaktadır. Bu seyahatte de Lucy'nin refakatine evde kalmış yaşı geçkin kuzeni Charlotte Bartlett verilmiştir. İtalya'ya geldiklerinde bir süreliğine Floransa'da bir pansiyonda oda tutarlar. Burada başka İngiliz gezginler de vardır. Pansiyonda oda komşuları olan Bay Emerson ve oğlu George ile tanışırlar. Lucy bağımsız bir genç olan George'a yakınlık duymaya başlar. Yeğeni Lucy ile George arasındaki bu yakınlaşmadan endişe duyan refakatçi Charlotte hemen İngiltere'ye dönmeleri için ısrar eder, çünkü Lucy'nin İngiltere'de bir nişanlısı vardır ve dönüşte evlenmeye hazırlanmaktadırlar. İngiltere'deki nişanlısı Cecil Vyse renksiz bir kişiliğe sahip, duygusuz ve sıkıcı bir insandır. Lucy şimdi bir ikilem içinde kalmıştır. Ya İngiltere'ye dönüp Cecil Vyse'la sıkıcı, geleneksel ama güvenli bir evlilik yapacak ya da Floransa'da kalıp karizmatik George Emerson ile geleceği belirsiz bir bohem yaşantısı sürdürecektir."} +{"text":"Arn ve Cecilianın İsveçten Ortadoğuya uzanan hikayesi, cesur şövalyeler, güçlü kraliçeler ve hain krallarla dolu bir geçit gibi Bu bir entrika, dostluk ve ihanet masalı, bu aynı zamanda asla unutulmayacak bir aşk hikayesi Arn Magnusson 1150 yılında, İsveçin Batı yakasındaki Batı Gothiada, Arnas ciftliğinde dünyaya gelir. Büyüdükçe eğitimli bir genç adama ve yetenekli bir kılıç ustasına dönüşür. Hayatının aşkı Cecilia ile tanıştığında, zalim dünya onları zorla ayırır. Cecilia bir rahibe manastırında hapistir ve Arn, Filistine, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki korkunç savaşa şövalye olarak gönderilmiştir. Her ikisi de hayatta kalmak için savaşmak, kötülükle baş etmeyi ve çektikleri fiziksel zorlukların üstesinden gelmeyi öğrenmek zorundadır. Tanrıya ve Onun iyiliğine olan inançlarını sarsan bu acı dolu ayrılık; birbirlerine ve kavuşacakları güne olan inançlarını asla etkilemeyecektir. Arn sonunda evine döndüğünde, aşkı ve hayatının en büyük vazifesi için savaşmak zorundadır: İsveçi tek bir krallık altında birleştirmek"} +{"text":"Vaatler Ülkesi 1975 Polonya yapımı dramatik dönem filmidir. Özgün adı Ziemia Obiecana olan film uluslararası gösterimlerde ve İngilizce konuşulan ülkelerde Land of Promise ve The Promised Land adları ile gösterime sunulmuştur. Senaryosunu Nobel ödüllü Polonya'lı edebiyatçı Wladyslaw Stanislaw Reymont'un 1898 tarihli aynı adlı romanından Andrzej Wajda'nın uyarlayıp yazdığı filmi yine Andrzej Wajda yönetmiştir. 1927 yapımı aynı adlı sessiz bir Polonya filminin yeniden çevrimidir. 20. yüzyıl'ın başında Polonya'nın sanayi sehri olan Lodz'da bir Polonya'lı, bir Alman ve bir Yahudi, üç genç arkadaşın aralarındaki farklılıklara aldırmadan sermayelerini bir araya getirerek ortak bir tekstil fabrikası kurma çabaları ve sonrasında amansızca servet peşinde koşmalarının konu edildiği filmde 19. yüzyıl kapitalizminin gelişme sancıları ve Lodz kentinin tarihi irdelenir. Tarih boyunca hep acılar çekmiş olan Polonya toplumunun oluşumu destansı bir dille anlatılır. Wajda ön planda bu üç bireyin hikayesini anlatırken, arka planda da Polonya'nın feodalizm'den modern kapitalizm'e geçiş sancılarını, mülkiyetin bölünmesini ve el değiştirmesini, sermaye birikimin oluşmaya başlamasını, merhametsiz tekstil sanayicilerini, güvensiz hatta tehlikeli iş koşullarını, işçilerin grev haklarının farkına varmalarını bir bir gözler önüne serer. Film bu anlamda bir bakıma Marx'ın Kapital adlı eserinin dramatik bir belgeseli gibidir. Filmin 25 dakika daha uzun bir versiyonu Polonya'da televizyonda 4 bölüm halinde gösterilmiştir. En iyi yabancı film dalında Oscar'a aday gösterilen film 1975 yılında Moskova Film Festivali'nde büyük ödülü almıştı."} +{"text":"2005 Cannes Büyük Ödül sahibi bu film, Jim Jarmush'un 21yy varoluş sorularına komik ve minimalist bir göndermesi. Film Bill Murray'in canlandırdığı Don Johnston karakterinin bitik hayatının gizemli bir mektup ile tekrar ivme kazanması üzerine kurulmuş. Don senelerce adeta bir Don Juan gibi yaşamış ve Don Juan'vari bir şekilde kadınların kalbini çalmış, ama onlara bağlanamamıştır. Artık hayatı için bir anlam bulamayan Don, yaşayan bir sebze gibidir adeta. Son kız arkadaşının onu terk ettiği gün, ismini açıklamayan eski bir kız arkadaşından, aslında bir oğlu olduğuna dair bir mektup alır. Sempatik, esrar çözmeye meraklı, iyi aile babası komşusu, bu mektubu yazanı bulması için onu teşvik eder ve hatta onun için tüm bu geziyi organize eder. Böylece Don'un geçmişindeki bu kadınları teker teker ziyaret ettiği bir yolculuk başlar. Her yol macerasının sonunda olduğu gibi, Don'da yolun sonunda anlayacaktır herşeyi. Jim Jarmush filmi yazarken, başrol için sadece tek bir isim düşünmüş: Bill Murray. Film adeta Jarmush ve Murray ortaklığı gibi. Ayrıca, Hollywood'un 50'lerindeki en ünlü ve seksi kadın yıldızları bu filmde izlemesi keyifli karakter oyuncularına dönüşüyorlar."} +{"text":"Japon bakış açısıyla yansıtılan bir Amerikan rüyası filmi olan Picture Bride etkileyici bir romantik drama. 1918de geçen hikayede 16 yaşındaki Riyo, görücü usulü evlendirilmek üzere Japonyadan Hawaiie gönderilir. Amerikaya gitmenin heyecanı içindeki genç kız Hawaiiye vardığında sadece birkaç mektup ve fotoğraftan tanıdığı kocası Matsujinin 43 yaşında olduğunu görür. Cebinde beş parası olmaksızın kendini yabancı bir ülke ve yabancı insanların arasında yapayanlız bulan genç kız durumu kabullenerek Matsuji ile evlenir. Ama onunla birlikte olmayı reddederek kendini tarla işlerine verir. Böylece Japonyaya dönmek için zaman ve para kazanabilecektir. Bu arada Matsuji de beceriksiz ve ürkekçe de olsa genç ve güzel karısının kalbini kazanmaya çalışmaktadır. Bu arada temeli geçmişe dayanan etnik çatışmalar tekar alevlenmiştir. Beyaz toprak sahipleri ve Asyalı işçiler arasında yaşanan bu gerginlik, yoksulluk, ölüm ve umutsuzluğa yol açmaktadır. Political Film Society Özel Ödülü ve Sundance Film Festivalinde İzleyici Özel Ödülü alan 125 dakikalık Amerikan yapımı Picture Bride, 20. yüzyıl başlarında Japonyadan Hawaiiye şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere getirilen insanların yaşamı hakkında oldukça gerçekçi bir portre ortaya koyuyor."} +{"text":"Dante 01 yüksek güvenlikli bir uzay gemisi hapishanesidir. Aynı zamanda bir psikiyatrik araştırma merkezi olarak da kullanılan hapishanede, çok tehlikeli bir grup suçlunun kobay olarak kullanıldığı yasal olmayan bir dizi nano-teknolojik deney yapılmaktadır. Üste bulunan 7 mahkum, 3 idari görevli ve 2 doktora, dünya dışı varlıklarla yaşanan bir çatışmadan sağ kurtulan tek kişi olan Saint George da katılır. Saint George kendi içindeki canavarı kontrol altına almaya çalışmaktadır. Bu canavar, dehşet verici bir labirente benzeyen uzay gemisinin tüm sakinlerini etkileyecek, üste kalanların isyanlarına sebep olacaktır. Artık herkes kendi içindeki canavarla yüzleşmek zorundadır İsmini İlahi Komedyanın yazarı Danteden alan filmde, mahkumların ve diğer karakterlerin adları da tarihi karakterlerden esinlenerek konulmuş."} +{"text":"İlk olarak 1953'te gösterime giren Peter Pan öylesine büyük ilgi görmüştü ki, aradan geçen 50 yıllık süreçte unutulmayarak klasikler arasındaki yerini aldı. Peter Pan Varolmayan Ülkede, 21. yüzyılın izleyicisini o filmin eğlenceli ve fantastik dünyasına götürerek Hiç Büyümeyen Çocuk ile yeniden tanıştırıyor. Return to Never Land Wendynin hayal gücünden yoksun küçük kızı Janein Varolmayan Ülkeye yaptığı fantastik yolculuğu konu alıyor. Peter Panin İnan, güven ve gerisini perilere bırak felsefesinden hayli uzak düşmüş olan küçük kız, bu yeni serüvende kahramanımızın Londrayı yok olmaktan kurtarma çalışmasına katılarak yeni maceralara yelken açıyor. Kötü yürekli Kaptan Hook tarafından kaçırılıp Varolmayan Ülkeye getirilen küçük Jane, bu ülkede kötülüklerle yüzyüze gelmek zorunda. Janei kötü yürekli korsanın pençesinden kurtaran Peter Pan, ona Varolmayan Ülkenin harikalarla dolu dünyasını göstermeye çalışıyor. Oysa küçük kızın aklı fikri bir an önce gerçek dünyadaki evine dönmekte. Bunu başarabilmek için öncelikle uçmayı öğrenmesi gerekiyor. Uçabilmesi ise, herşeyden önce bunu başarabileceğine inanmasına bağlı. Peter Pan, Tinker Bell ve Kayıp Çocuklar, küçük kızın potansiyel gücünü keşfetmesi için ellerinden geleni yapsalar da, Janein de inanabilmek için kendi benliğinde bir inanç birikimine ihtiyacı var. Return to Never Land, 2 yaşından 102 yaşına kadar tüm çocuklara ve ruhu çocuk kalabilenlere hitap eden bir çizgi film. Zengin hayal gücüne sahip olmanın önemini ve her türlü direnişe ve karşıtlığa rağmen inancın gücünü vurgulayan bir inanç ve hayal gücü destanı. İzleyiciler bu devam filminde başta Peter Pan, Tinker Bell, Kayıp Çocuklar, Kaptan Hook ve Bay Smee olmak üzere eski dost ve düşmanlarla bir kez daha beraber olurken yenileriyle de tanışacaklar..."} +{"text":"Las Vegaslı Jack Bruno, hayatını taksi şoförlüğü yaparak kazanmaktadır. Bir gün taksisine aldığı Sara ve Seth adlı iki \"kaçak\" genç yüzünden hayatı hiç beklenmedik şekilde büyük bir kaosa dönüşür. Talihsiz Jack, arabasına aldığı gençlerin her ikisinin de sıradışı paranormal güçlere sahip olduğunu farkeder. İyiliksever bir adam olan Jack, acımasız katillerin iki gencin peşinde olduğunu öğrenince onları mümkün olduğunca peşindeki kötü adamlardan korumaya çalışacaktır. \"Sihirli Dağ\"ın yönetmenliğini Andy Fickman yapmış. Senarist Matt Lopez ise öyküyü, Alexander Key'ın romanından yola çıkarak kaleme almış. Filmin başrollerinde Dwayne Johnson, Anna Sophia Robb, Carla Gugino ve Ciaran Hinds'i izleyeceğiz. Görüntü yönetmenliğini Greg Gardiner'in üstlendiği filmin müziklerini ise Trevor Rabin hazırlamış. Talihsiz Jack, arabasına aldığı gençlerin her ikisinin de sıradışı paranormal güçlere sahip olduğunu farkeder. İyiliksever bir adam olan Jack, acımasız katillerin iki gencin peşinde olduğunu öğrenince onları mümkün olduğunca peşindeki kötü adamlardan korumaya çalışacaktır. \"Sihirli Dağ\"ın yönetmenliğini Andy Fickman yapmış. Senarist Matt Lopez ise öyküyü, Alexander Key'ın romanından yola çıkarak kaleme almış. Filmin başrollerinde Dwayne Johnson, Anna Sophia Robb, Carla Gugino ve Ciaran Hinds'i izleyeceğiz."} +{"text":"Büyük bir yayinevine bagli olarak çalisan ünlü kitap editörü Lori Lansky, Reese Holden 'in her ikisi de ünlü birer yazar olan ebeveynlerinin ask mektuplarini satin almak için yüklü miktarda para önerir. Hayati giderek uçuruma sürüklenen Reese mektuplari bulmak için eve dönmek zorundadir ama buldugu sey aradigindan çok farklidir. Annesinin intihariyla yikilip dul kalan babasi, evin üst katinda golf oynamakta ve evin bahçesindeki kulübede yasamaktadir. Evde ise kafasini dinlendirmek için sehirden kaçan eski bir ögrencisi olan Shelly adli güzel bir kiz ve müzisyen olmak isteyen garip bir adam olan Corbet yasamaktadir. Bu acayip görünen ama isleyen ütopik hayat tarzi, Reese'nin köklerini tanimasini ve su anki halini anlayip kabullenmesini sağlayacaktir."} +{"text":"Cazibe güzel olmasına karşın evde kalmış, yaşı geçkin bir kızdır. Birlikte yaşadığı annesi Füruzan Hanım ve ona gizli bir tutkuyla bağlı dayısı Behçet yüzünden genç kız baskı altında yaşamakta ve kendine özgü kapalı bir dünya oluşturduğu düş odasında, eskiden aynı okulda birlikte oldukları sevgilisiyle ilgili düşler üretmektedir. Ürettiği düşlerin 'gerçek' kahramanı Kürşat, bir gece saklanmak amacıyla Cazibe''nin evine girer. O gece 'düşsel sevgili'nin bu ziyareti kıskanacağını düşünen Cazibe, düşündeki liseli seevgilisiyle olduğunu düşleyerek Kürşat''la birlikte olur. Ertesi gün Kürşat''ın bıraktığı bir veda mektubunu bulur ve sinir krizi geçirir. Ödüller: En İyi Film Ödülü, 29. Antalya Film Festivali En İyi Senaryo Ödülü, 29. Antalya Film Festivali En İyi Müzik Ödülü, 29. Antalya Film Festivali En İyi Film Ödülü, 5. Ankara Film Festivali En İyi Senaryo Ödülü, 5. Ankara Film Festivali En İyi Müzik Ödülü, 5. Ankara Film Festivali Enİyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü, 5. Ankara Film Festivali En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü, 5. Ankara Film Festivali En İyi Işık Ödülü, 5. Ankara Film Festivali Ulusal Yarışma Jüri Özel Ödülü, 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma En İyi Afiş Ödülü, 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi Kurgu Ödülü, Adana Altın Koza Film Festivali En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Adana Altın Koza Film Festivali"} +{"text":"Tommie ve Mario uzun süren işsiz günlerin ardından sonunda bir iş bulurlar: Paskalya tavşanı kostümü giyerek hediyeler dağıtacaklardır. Ancak, güzel bir kızın albenisine dayanamayarak paskalya yumurtası şeklindeki arabaları ile yol kenarında bulunan rockçı bir grubun Harley Davidson motorlarına çarpıp darmadağın olunca, fiziksel olarak hırpalanmanın ötesinde, işlerinden de olurlar. Ve kendilerini o dakikaya kadar kazandıkları 200 mark ile yine sokakta bulurlar. Ancak Tomie ve Mario için durum son derece açıktır. İki günlük ağır çalışma sonucu tatili hak ettiklerine inanırlar. Üç Gecede Süper Mallorca 195 Mark, işte aradıkları fırsat budur. 3 gün Ballerman 6da içki bedava, ateşli kızlar da cabası. Havaalanında son derece şık ve göz alıcı bir kız olan Maja ile çarpışırlar. Onun güzelliğinden etkilenerek hayaller kurmaya başlarlar. Ancak uçakta başlayan terslikler Ballermanda da devam eder. Elde avuçta ne varsa bedava denen alkole yatırdıktan sonra anlarlar ki, ne Ballerman 6 çok ucuzdur, ne de ona giden yol bu kadar kısa..."} +{"text":"Washington Eyaleti'nde ufak bir kasabada iki yakın arkadaşın hayatlarını altüst eden aşk, tutku, nefret, kıskançlık ve sadakatsizlik hikayesi. Hank ve Jack üniversiteden beri yakın arkadaştırlar. Artık düzenli bir hayatları, eşleri, hatta çocukları olan ikilinin evleri bile yanyanadır. Akşamları birbirlerine yemeğe giden, hayatlarındaki her değişikliği paylaşan iki aile de aslında sıradışı bir ilişkiye sürüklendiklerinin farkında değildir. Hank zamanla karısına olan ilgisini yitirmiş, kendini yazdığı yeni kitaba yoğunlaştırmıştır ve Edith'in beklentilerinin farkında bile değildir. Kocasında aradıklarını bulamayan Edith, kapı komşu Jack'le kaçamak bir ilişki yaşamaya başlar. Jack'in karısı Terry ise kocasının ve Edith'in hep aynı zamanlarda ortadan kaybolduğunu farkettikten sonra ikisini takip eder ve gerçeği öğrenir. Kocasının sadakatsizliğinden ötürü deliye dönen kadın intikamını sıradışı bir şekilde alacaktır. Edith ve Jack'e verilebilecek en iyi ders, onlara aynı silahla saldırmaktır."} +{"text":"Cenovalı bir siyasi mülteci olan sosyalist profesör Sinigaglia, Torino'daki eski bir arkadaşını ziyaret eder. Şehrin tekstil fabrikasındaki korkunç çalışma koşullarını görünce dehşete düşer ve orada kalıp işçileri organize ederek grev üstüne grev yapmalarını sağlar; bunu yaparken de sık sık kendi güvenliğini tehlikeye atar. Birkaç kez ölüm tehlikesi atlatmasına karşın hayatta kalmayı başarır ve hep birlikte güçlü bir sendika oluşturmaya doğru giden fabrika işçilerine örnek olur. Yoldaşlar, 19. Yüzyıl'ın sonlarında İtalyan emekçilerinin sömürülmesi konusuna cesur, belgesele yakın bir anlayışla yaklaşır. Film eleştirmenlerinin çoğu, etkileyici görüntüleri ve zengin içeriğiyle Yoldaşlar'ı, Sergei Eisenstein'ın sessiz filmi \"Grev\" ve Rene Clement'ın \"Gervaise\"i gibi proleter sinema klasiklerine benzetmişlerdi."} +{"text":"\"Endülüs Köpeği\" ve \"Altın Çağ\" gibi iki sürrealist başyapıttan sonra İspanyanın çorak ve fakir bölgesi Las Hurdeste yaşayan köylülerin yoksulluğunu belgeleyen bu sert filmle toplumsal gerçekçiliğe yöneldi. Abartıdan kaçınan yorum eşliğindeki görüntüler köylülerin açlık ve sefaletini o kadar etkileyici olarak sergiliyordu ki, film İspanyada yasaklandı ve Bunuel 29 yıl sonra çektiği Viridianaya kadar ülkesinde bir daha çalışamadı. Ekmeksiz Toprak bir yandan bölgedeki insanların perişanlığını gösterirken belki de daha güçlü olarak belgesel türünü ve filmi izleyen kentlileri suçlama yoluna gidiyordu. Filmin asıl amacı rahat koltuklarında oturup gerçek yaşamdan alınmış korkunç öyküleri izlemekten zevk alan insanları rahatsız etmekti. Las hurdes, faşist franco karşıtı bir film."} +{"text":"İlk başta, dünyanın insan yaşamına uygun yerlerinin en ucundan, Björkün ve Sugarcubesun müziği geldi. Sonra sonra, Sigur Ros, Mum, Bang Gang, Mugison, Minus ve Slowblow gibileri geldi. Bu sıradışı ve eklektik müzikleri duyanlar öncelikle Garip, dediler. Sonra Nereden geliyor bunlar? diye soruldu. Çığlık Çığlığa Başyapıt işte bu müziğin ve onu yaratan insanların öyküsünü anlatıyor. İzlandanın çok eski çağlardan gelen iğneleyici mizah anlayışından, sıradışı melodilerinden ve eski şiirlerinden dem vuran bu büyüleyici film, asıl gücünü ülkenin nefes kesen manzaralarından ve tabii İzlandalıların harika müziklerinden alıyor. Sanatçılarla yapılan söyleşiler bu müziğin taze enerjisinin kaynağı hakkında ipuçları veriyor: Birbirine bağlı bir topluluk, başka kültürlerden uzak kalmanın getirdiği özgünlük, adanın doğasının güzelliği ve binlerce yıl geriye giden bir sözlü gelenek. Tabii yine de, insan işin püf noktasını sadece ve sadece müziği dinleyerek anlayabiliyor."} +{"text":"Eski Yeşilçam yönetmeni Aziz, aşık olduğu kadının; Leylanın seks filminde oynamasıyla yıkılıp İstanbulu terk etmiştir. İnatçı adam 30 yıl sonra varını yoğunu satıp koltuğunun altındaki senaryoyu filme çekmek üzere İstanbula döner. İstanbula gelir gelmez Azizin ilk işi eski dostları bulmak olur. Yaşlı ekip elemanları bu fikirle birlikte heyecanlanırlar ama hiçbiri Azizin bıraktığı yerde, bıraktığı gibi değildir. Köprünün altından çok sular akmıştır. Hemen hepsi sinemadan uzaklaşmış, başka işler yapmaktadır. Azizin kararlı tavrı, yaşlı ekibi filmi çekebileceklerine inandırır. Arkadaşları Azizin bu senaryoyu zamanında Leyla için yazdığını bilirler, onu oynatmayı önerirler. Aziz şiddetle reddeder. Arkadaşları anlar ki; yaralar hala tazedir, Aziz Leylayı içinden söküp atamamıştır. Belli ki Aziz ve Leylayı zorlu hesaplaşmalar bekliyordur."} +{"text":"Karen uluslararası öğrenci değişim programıyla Tokyo'ya gelmiş ve eğitimine devam etmektedir. Ancak program gereği yeni geldiği şehirde sosyal hizmetler için çalışmak zorundadır ve O da hastabakıcılığı tercih eder. Amerikalı bir ailenin yatalak annesine bakmakla görevlendirilen genç kız ilk defa girdiği bu evde üst kattan gelen acayip sesler duyar. Olanı biteni araştırırken, bir anne ile oğlunun uzun yıllar önce bu evde öldürülmüş olduğunu öğrenir. Bu katliamdan sonraysa evin her yeni sahibinin başına benzer felaketler gelir. Karen kendini çok kısa zamanda bu dehşet çemberinin içinde bulur. Eğer intikam için dönen ruhlardan daha hızlı davranmazsa, aynı trajik sonla kendisi de karşılaşacaktır. Uzakdoğu korku filmleri fırtınası bir yandan devam ede dursun, diğer yandan da bu filmlerin İngilizce remake'lerini yapma yarışı Hollywood'u altüst ediyor. Bu seriye son katılan da Takashi Shizimu ve filmi Ju-On oldu. En azından yapımcılar bu sefer Ringu'da yaptıkları hataya düşmediler ve Garez'i, orijinal filmin yönetmeninden izleme şansı yakaladık. Shizimu'nun en büyük silahının da, Buffy'le hatırı sayılır bir hayran kitlesi yakalamış olan Sarah Michelle Gellar olduğunu söylemeye gerek var mı?"} +{"text":"Gianni, tek çocuğu olduğu dul annesiyle birlikte Roma kent merkezinde eski bir evde yaşayan orta yaşlı bir adamdır. Yoksullaşmış bir aristokrat olan annesinin katı kurallarının gölgesinde yaşayan Gianninin hayatı, ev işleri ve barda geçirdiği saatler arasında sıkışmıştır. Apartman yöneticileri, Ağustos ayındaki banka tatilinden bir gün önce, Gianniden annesini iki günlük banka tatili boyunca evinde ağırlamasını rica eder. Yönetici, buna karşılık Gianninin iki yıl boyunca yaptığı borçları törpülemeyi teklif eder. Gianni teklifi kabul etmeye mecbur kalmıştır. Fakat teyzesini nereye götüreceğini bulamayan yönetici, yanında bir yerine iki yaşlı kadınla Gianninin kapısını çalar. Gianni bu üç baskın karakterli yaşlı kadın arasındaki çekişmelerden bunalır fakat her birini mutlu etmek için kahramanca mücadele eder. Bir an için bayılacağını hisseden Gianni bir doktor arkadaşını arar. Gianninin yardımına koşan doktor arkadaşı onun içini rahatlatmakla kalmaz, hastane nöbetinde olduğu için ne yapacağını bilmediği ya��lı annesini de Gianninin sorumluluğuna verir. Bu, Gianni için 24 saat sürecek bir cehennem azabının başlangıcıdır. Ne mutlu ki sonunda veda etme zamanı gelir. Fakat yaşlı kadınların başka planları vardır."} +{"text":"Dublinde iki yaşlı kız kardeş, yeniyılın hemen ertesinde bir davet verir. Görünürde herkes çok eğlenmektedir: Güzel bir ziyafet sofrası, sohbetler, müzik ve dans, davetlileri birbirine yakınlaştırır. Konuklar arasında ev sahiplerinin yeğeni olan Gabriel ve karısı Gretta da bulunur. Ancak dinlediği hüzünlü bir şarkı Grettaya kocasıyla paylaşmadığı bir sırrı hatırlatacaktır. Gecenin sonunda açığa çıkan bu sır yüzünden, Gabriel sadece eşiyle olan ilişkisini değil, yaşamın ve ölümün anlamını da sorgulayacaktır. Yönetmen John Huston, pek çok eleştirmene göre İngilizce yazılmış en önemli kısa öykü olarak tanımlanan James Joyceun Ölüler adlı eserini, senarist oğlu Tony ile birlikte neredeyse kelimesi kelimesine beyazperdeye aktarmıştır. Ölüler Oscar ödüllü büyük bir yönetmenin en başarılı filmlerinden biri olmakla kalmıyor, aynı zamanda son filmi olarak kişisel bir veda anlamı da taşıyor."} +{"text":"Bir zamanların country müzik starı Bad Blake 57 yaşında alkolik bir şarkıcı/ sözyazarıdır. Amerikanın güneybatısında küçük kasaba barlarını turlayarak gitar eşliğinde şarkı söyleyerek geçinmektedir. Kötü bitmiş birden fazla evliliği ve bir çok kadınla ilişkisi olmuştur, ancak şimdi yalnızdır. Barlarda çalmadığı zaman ya yollarda, ya da ucuz motellerde gecesini geçirmektedir. Günlerden bir gün Jean Craddock girer hayatına. İyi bir haber peşindeki genç gazeteci boşanmıştır ve 4 yaşındaki oğlunu kendi başına büyütmektedir. Birlikte vakit geçirdikçe, Jean Badin zırhının arkasındaki insanı görmeye başlar; Bad içinse Jean ve oğlu hayatın dizginlerini yeniden ele alması için bir fırsattır. Bad tekrar hayatına şekil vermeye çalışırken, bir zamanlar hocalık ettiği popüler ve başarılı şarkıcı Tommy Sweet ile olan profesyonel ilişkisi de yeniden tazelenir."} +{"text":"Orson Wellesin başyapıtlarından Muhteşem Ambersonlar, aynı zamanda yönetmenin en talihsiz filmlerinden birisi. Yapımcı firmanın marifetiyle yarısından çoğu kurguda yokedilerek (148 dakikadan 88 dakikaya indirildi) gösterime sokulan Muhteşem Ambersonlar, aristokrat bir ailenin çöküşünü ve güç dengelerinin bozulması yüzünden bir anda sınıf düşmesini anlatıyor. George Amberson Minafer aristokrat bir ailenin, güç-budalası haline gelmiş oğlu. Bir mucit olan Eugene Morgan Georgeun annesine aşık oluyor, ancak kadın çok daha zengin bir adam olan Wilbur Minaferın büyüsüne kapılıyor. Yıllar sonra Eugene şehre geri dönüyor, üstelik yeni bir icadın, otomobilin yaratıcısı olarak.. Wellesin ölümünden sonra bilgisayarla renklendirilen filmin kurgusunu ileride birçok başarılı filme imza atacak olan Robert Wise yapmıştı."} +{"text":"Appurushido, Masamune Shirow'nun aynı adlı mangasından yapılan ikinci uyarlama. 1988 yılında hazırlanan versiyondan farklı olarak bu kez 2D ve 3D animasyon teknikleri bir arada kullanılmış. Kısaca görsel olarak çok daha doyurucu bir seyir bekliyor sizi. Tema ise her iyi distopya gibi küresel bir savaş üzerine kurulu. 2131 yılında gerçekleşen nükleer yıkımın ardından insanlığın bir kısmı Olympos gibi ütopik şehir devletleri kurarak kendini dış dünyadan soyutlamış geri kalanlar ise savaş yanlısı tiranlıklara bölünmüş durumda. Hikayemiz, Olimpos şehrinde geçiyor. Olimpos şehrinde, sosyal sistem; genetik olarak işlenmiş klonlar olan \"briorid\"lerle normal insanlar arasındaki hassas denge üzerine kurulu. Seri, Eski asker Deunan Knute'un dış dünya savaşından kaçırılarak Olimpos'a getirilmesiyle başlıyor. Deunan, burada bedeninin tamamı bir robotla değiştirilmiş eski aşkı Briarus ile karşılaşacak, kısa sürede E. S. W. A. T isimli güvenlik timinin onurlu bir üyesi haline gelecek. Bu arada da oldukça çetrefilli komploların içine atılacak. 2D-3D animasyon dünyası için önemli bir adım olan Appurushio, ilerleyen dönemlerde tv serisi haline de getirilmiş. Animeseverlerin hoşuna gidecektir."} +{"text":"Heyecanlı polis dedektifi Jessica Shepard, kendisi açısından oldukça ürkütücü olan bir seri katili araştırmaya başlar. Seri katillerle olan ilişkisi çok eskilere dayanmaktadır çünkü babası da bir seri katildir. Araştırma ilerledikçe oldukça ilginç gerçekler ortaya çıkar. Kurbanların oldukça ilginç bir ortak özelliği vardır: Hepsi, Jessica'nın zamanında gönül ilişkisine girdiği erkeklerdir. Bu da ister istemez çalışma arkadaşlarının kendisinden şüphelenmesine neden olmaktadır. Jessica, araştırmalarına devam ederken acımasız katilin, oldukça yakınındaki biri olduğunu kavramaya başlar. Sonuç kendisini şaşkınlığa sürükleyecektir! Ashley Judd, Samuel L. Jackson ve Andy Garcia gibi isimlerin yer aldığı, zengin bir oyuncu kadrosu olan filmin yönetmen koltuğunda, Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nin de yönetmeni olan Philip Kaufman oturuyor."} +{"text":"Birbirlerini yalnızca bir kez gördüler. Göz göze geldiler. Hepsi bu kadardı. Daha önce hiç bilmedikleri bir şey, kavrayamadıkları bir şey oldu. Artık birlikte olmaksızın yaşayamaz ve nefes alamazlardı. Güçlü bir nehir akıntısı, kozmik bir manteyik fırtına gibi karşı konulamaz bir yoğunlukla kendine çekiyordu her ikisini de. Artık kendilerine, akrabalarına ve arkadaşlarına ait değillermiş gibi hissediyorlardı. Kadın, kocasıyla yaşıyordu. Adam biraz yaşlıydı, ama kadın hala genç ve güzeldi. Küçük bir kızları ve deli bir köpekleri vardı. Aşık mıydılar peki? Ve orada o adam yaşıyordu. Bayır çimeni gibi sarı saçları ve delip geçen derin mavi gözleri vardı. \"Peki şimdi ne yapıyoruz?\" - \"Bilmiyorum\". Kadının kocası biliyordu. Deli ya da aptal değildi. Kendi bildiği gibi yaşardı. Kızınızın parmağını bir köpek ısırırsa ne yaparsınız? Parmağı kesip atar ve köpeği öldürür müsünüz? Karınız temelli evi terk ederse ne yaparsınız? Evi ateşe mi verirsiniz? Başka bir adam için sizi terk ederse peki? Bunların hepsi için bir cevabı vardı adamın."} +{"text":"Eski bir kasa hirsizi olan Gary 'Gal' Dove gansterlik günlerini geride birakmis, bir kösede biriktirdigi parayla Ispanya'da gözlerden uzak lüks bir villada karisi Deedee ve çok yakin dostlari Aitch ve Jackie ile mutlu ve sakin bir hayat sürdürmektedir. Günlerini havuz kenarinda bira içip tembel tembel güneslenerek, barbekü ve av partileri düzenleyerek geçirirler. Bu huzurlu ve çakirkeyif günlerden birinde Gal'in eski çete arkadasi Don Logan yeni bir soygun teklifi ile çikagelir. Geçmisle baglarini kopartmis olan Gal bu teklif karsisinda isteksiz davranir, ancak sinirli, alingan, anlayissiz ve saldirgan bir insan olan Don Logan hayir cevabini kabul etmez. Bu beklenmedik misafir ile Gal arasinda bir sinir harbi baslamistir."} +{"text":"Bob Dylan, müzik dünyasının en esrarengiz sanatçılarından biridir. Todd Haynes I?m Not There hikayesini Dylan?ın şarkı sözü yazarlığındaki şiirsel anlatı üslubuna öykünen sıra dışı yöntemlerle anlatıyor. Rock müzik ilahı şarkıcı ve söz yazarı Dylan?ın hayatının yedi farklı dönemi, aralarında kadın oyuncuların da yer aldığı altı kişilik bir oyuncu kadrosu tarafından canlandırılıyor. Filmin özgün ismi ?I?m Not There?, Dylan?ın The Basement Tapes için kaydettiği, ancak orijinal albümde yer almayan meşhur parçasına gönderme yapıyor. Filmin çekimlerine Temmuz 2006?da, Montreal?de başlandı. Dylan?ın onay ve destek verdiği film, 2007 Venedik Film Festivali?nde Jüri Büyük Ödülü?nü aldı ve Cate Blanchett?a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandırdı. Filmin müzikleri, aralarında Eddie Vedder, Calexico, Sonic Youth, Stephen Malkmus, Cat Power, Charlotte Gainsbourg, Antony & the Johnsons, Yo La Tengo, Wilco?s Jeff Tweedy ve X?s John Doe?nun bulunduğu saygın müzisyenlerin 30?dan fazla şarkısı ve Dylan yorumlarından oluşuyor."} +{"text":"Fırtınalı bir günde Lord Byron, yazar Mary Shelley ve kocası Percy ateşli bir tartışma içindedirler. Mary, Frankenstein'ın basit bir korku hikayesi değil, insan ruhunu aydınlatan derin bir eser olduğunu iddia eder ve hikayenin aslında canavarın ölümüyle bitmediğini ve devamı olduğunu söyler. Başlar anlatmaya: Gerçekten de Frankenstein canavarı, herşeyi sona erdiren yangından sağ kurtulmayı başarmıştır. İnsanların nefret dolu bakışlarından kaçmaya, karşılığında gittiği yerlere yıkım ve ölüm getirmeye devam eder. Öte yandan Doktor Frankenstein, ustası Doktor Pretorius'un çılgın deneylerine devam ettiğini farkeder. Tanrı rolü oynayan bilim adamı bu kez dişi bir canlı yaratmak istemektedir. Böylelikle yeni bir canavar doğar: kimilerinin Frankenstein'ın gelini diyeceği korkunç bir kadın. Bu kez kendine bir eş bulduğunu düşünen canavar gelinin peşine düşer ama onun tarafından da reddedilmek, ona bu dünyada yer olmadığını anlatacaktır. 1931'deki klasiği gerçek yapan kadro, ileride serinin en müthiş filmi olarak kabul edilecek olan bu çılgınlığı gerçekleştirmek için tekrar bir araya geliyor. Yönetmen James Whale ve Boris Carloff eksiksiz olarak buradalar. Elsa Lanchester ise hem yazar Marry Shelley'e hem de Gelin'e hayat veriyor."} +{"text":"Truffaut, 27 yaşında çektiği ilk uzun metrajlı filmi 400 Darbe ile Cannes'da en iyi film ödülünü almıştır. Otobiyografik özellikler taşıyan bu film, Yeni Dalga sinemasının en çarpıcı eserlerindendir. On üç yaşındaki Antoine Doinel yaşamını altüst eden birçok olayla karşı karşıyadır: Anne-babası arasındaki çekişmeler, okulda duyduğu mutsuzluk, bir erişkin gibi yaşama isteği ve özgürlüğe duyduğu özlem... İstenmediğini hisseden Doinel, başkaldırır ve evden kaçmaya karar verir. Ancak sokaklar hiç de ümit verici değildir. Truffaut'nun zorlu çocukluk yıllarına göndermeler yapan 400 Darbe, duyarsız ebeveynler, baskıcı öğretmenler, suç ve ceza ile ömür boyu sürecek bir dostluğu duygusallığa başvurmadan aktarmayı başarır. Bu film, Truffaut'nun Avrupa sinemasının en parlak ustalarından biri konumuna gelmesini sağlamıştır..."} +{"text":"Ellili yaşlarının başındaki boşanmış Remy, hastaneye yatırılır. Remy'nin eski eşi Louise, başarılı bir maliyeci olan oğulları Sebastien'dan Londra'daki son derece cazip işini bırakıp eve dönmesini ister. Sebastien tereddüt eder; babasıyla ikisinin uzun yıllardır birbirlerine söyleyecek lafları kalmamıştır pek. Ancak insafa gelerek, annesine yardım edip babasının ölümcül kanserle mücadelesini desteklemek üzere Montreal'e uçar. Sebastien gelir gelmez yeri göğü birbirine katar, ilişkilerini devreye sokar ve Remy'yi bekleyen sıkıntıları azaltmak uğruna, akla gelebilecek her şekilde sistemi zorlar. Babasının geçmişine damgasını vurmuş neşeli ekibi de, yani akrabaları, dostları, eski metresleri, onun yatağının etrafında toplar. Bu \"barbar istilaları\" çağında bu insanlar ne hale gelmişlerdir? O eski günlerin fütursuzca davranışları, dostluğu ve farfarası hala yerli yerinde midir? Mizah, zevk düşkünlüğü ve arzular hala düşlerini süslemekte midir?"} +{"text":"Ted Stroehmann her zaman kaybedenlerden biridir. Psikiyatristini çıldırtan, mezuniyet gecesi hayalleri pantolonunun fermuarına yakalanan garip kişiliklerden biri. Bu zavallı ve talihsiz adamın tüm yaşamı boyunca şans yalnızca bir kere yüzüne gülmüştür. Bütün erkeklerin hayalindeki kadın onu 17 yaşındayken bulmuş ve mezuniyet gecesine birlikte gitmeyi teklif etmiştir. Mary Jenson gerçek bir ilahedir, o geceye bir fermuar faciası sonunda Ted onunla gidememiş olsa da. Okul bittikten sonra ailesi ile Florida?ya taşınır. Ted aradan geçen 12 yıl boyunca onu bir daha görmez. Ama Ted'e Mary'i unutturmayan ve hayatını yalnızca ona bağlayan bir şeyler vardır. Hala onun için deli olmaktadır. En yakın arkadaşı Dom'un ısrarları üzerine onu Miami de takip edecek bir özel dedektif tutar. Kiraladığı dedektif Healy ise müşterisi olan Ted'e Mary hakkında yalan söyleyen ve aslında kendi de Mary'e aşık olan daha çok kullanılmış araba satıcısına benzeyen ahlaksızın biridir. Mary ise şimdi yaşça daha da olgunlaşmış olmasına rağmen Ted'in hatırladığından çok daha güzeldir. Ted ise Healy'nin aldatmacaları sayesinde onu 4 çocuk sahibi şişman ve çirkin bir hale gelmiş zannetmektedir. Oysa ki Healy bunları söylerken Mary kendisine saklamaya ve kendi geçmişi hakkında yalanlar uydurmaya devam etmektedir."} +{"text":"İrlanda asıllı ikiz kardeşler Connor ve Murphy McManus, Boston'da yaşamaktadırlar. Dindar insanlar olan bu ikili, Tanrı'nın kendilerine dünyayı kötülüklrden korumak misyonu yüklediğine inanarak, Boston'un azılı suçlularını ortadan temizlemeye başlar. Kurbanlar kötü insanlar olunca, halktan kimse paniğe kapılmaz. Aslında, ikizlerin peşine düşen FBI ajanı Paul Smecker bile, kendisinin yapmak isteyip yapamadığı birşey olarak görmektedir bu temizliği. Veritas ve Aequitas kavramlarını kılavuz edinen kardeşler, arkalarında halk desteğiyle yollarına devam etmektedir ki, oyunlarını bozdukları kesim bu işe bir son vermekte karar kılar... Kısmen siyah beyaz, kısmen renkli çekilmiş olan film, barındırdığı şiddet ve argoyla sert bir kimlik taşıyor. Buna mukabil, belirgin bir mizah dozu da var..."} +{"text":"İnsanlık tarihi savaşlarla doludur. Kimi güç için, kimi onur için, kimi de zafer için savaşmıştır. Bazıları ise aşk için savaşı göze almıştır. Eski Yunan'da, Truva Prensi Paris ve Sparta Kraliçesi Helena arasındaki aşk, iki kabileyi savaşa sürüklemiştir. Paris'in Helena'yı baştan çıkartması, kocası Kral Menelaus'u çok kızdırmıştır. İntikam almak ve Helena'yı Truva'dan geri getirmek niyetinde olan Menelaus, kardeşi Mikene Kralı Agamemnon'un desteğiyle tüm Yunan kabilelerini birleştirerek Truva'ya savaş açar. Agamemnon'un kardeşini desteklemesinin esas sebebi onurunu temizlemek değil, Truva'yı ele geçirerek Ege denizini kontrolü altına almaktır. Fakat Truva kolay lokma değildir. Tarih boyunca hiçbir ordu Truva duvarlarını aşamamıştır. Kral Priam ve güçlü Prens Hector şehrin ele geçirilmeyeceğine inanmaktadır ve uzun kuşatmaya hazırlıklılardır. Truva savaşının anahtarı ise efsanevi savaşçı Aşil'dir. Küstah, asi ve yenilmez Aşil, kimsenin komutası altına girmemekte, sadece kendi onuru için savaşmaktadır. Truva savaşına katılmasındaki tek amacı, çok ünlenmiş olan ismini, şehri ele geçirerek tarihe yazdırmaktır. Paris'in aşkı, binlerce insanın ölümüne ve bir uygarlığın yok olmasına sebep olacaktır."} +{"text":"George Bailey isimli işadamı üstüste gelen olaylar nedeniyle intiharın eşiğine gelmiş ve bir köprünün kıyısında sallanmaya başlamıştır. O sırada \"koruycu melek\" Clarence adamın yanında belirir ve iyi niyetli Bailey'i vazgeçirmek için ona küçük bir oyun oynamaya karar verir. Eski hayatına geri dönecek ve eğer kendisi hiç yaşamamış olsaydı, hayatına girip çıkan insanların ne halde olduğunu görecektir. Bu fantastik deneyim sonucunda, farkında olmadan iyi niyeti ile insanların yaşamları üzerinde ne kadar etkili olduğunu anlar ve hayatının kıymetinin bir kez daha farkına varır. Frank Capra başyaptı dünyanın en güzel filmlerinden biridir. Her izleyenin kendisini iyi hissettiği yapım, verdiği pozitif duygular nedeniyle her yılbaşı gecesi Amerikan televizyonlarında gösterilmektedir. Kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden biri..."} +{"text":"40'lı yılların New York'undayız. C. W. Briggs, çalıştığı sigorta şirketinin en ünlü müfettişidir. Çözemediği sahtekarlık yoktur. Ofisi reorganize etmesi için yeni işe alınan Betty Ann Fitzgerald'la yıldızı pek barışmaz. Betty Ann, parmak izi gibi yeni polisiye metotlara itibar etmeyen C. W.'nin yöntemlerini modası geçmiş bulmaktadır. Suçluların \"beynine girdiğini\" iddia eden C. W. ise hisleri ile hareket ederek sonuç almaktadır. Bir gün hep birlikte sihirbaz Volton'un gösterisine giderler. Volton ikiliyi hipnotize ederek birbirlerine aşık olduklarını sanmalarına yol açar. Ayrıca gizlice komut verdiği C. W.'nin geceleri zengin malikanelerden mücevher hırsızlığı yapmasına ve ertesi gün hiç bir şey hatırlamamasına, dolayısıyla dönüp dolaşıp yine kendi önüne gelen bu suç dosyalarını çözememesine sebep olur. Kafası karışık müfettiş ile Betty Ann'ın arasındaki sebebi açıklanamayan çekim ise, işleri daha da karıştırır. Bu kez Helen Hunt ve Dan Aykroyd gibi yıldızları kadrosuna alan Woody Allen, o bir türlü çıkamadığı Manhattan'a, ama bu kez on yıllar öncesine geri dönüyor. Usta yazar / yönetmen / oyuncunun büyük klasiklerine yaklaşamasa da, elbette seyircisini ödüllendirmeyi bilen bir romantik komedi."} +{"text":"Edna, anne ve babası ile birlikte parkta vakit geçirmektedir. Bir ara karısı ve kızının uyumasını fırsat bilen baba ordan ayrılarak başka bir bayana kur yapar. Bu sırada rastladığı Charlie tarafından göle atılır. Parkta boş boş gezen Charlie, yalnız kalan anne kızın yanına gider, sohbet esnasında onlar tarafından çaya davet edilir. Edna'dan hoşlanan ve bu fırsatı kaçırmayan centilmen Charlie, evde hanımlarla çay içip sohbete başlar. Bu sırada Edna'nın babası gelir ve parkta kendisini göle atan adamı evinde görünce deliye döner. Üst kata kaçan Charlie, Edna'nın kıyafetlerini giyer; hatta inandırıcı olabilmek için bıyıklarını bile keser. Bu hoş hanımdan etkilenen Edna'nın babası ona kur yapmaya başlar. Son sahnelerde Charlie'nin gerçek kimliği ortaya çıkar."} +{"text":"\"Rebels Motorcycle Club\" isimli, kırk motorsikletliden oluşan bir çete, yasal motorsiklet yarışlarına, yasa dışı yollardan katılmayı adet edinmiştir. Nihayetinde, yarışlardan atılırlar ancak, çete üyeleri ikincilik ödülünü çalarak liderleri Johnny'e getirmeyi başarır. Çetenin sonraki durağı, Wrightsville isimli küçük bir Amerikan kasabasıdır. Burada; çete çok hoş karşılanmaz. Saçacakları paranın hevesiyle çeteye kucak açan, yerel bar sahibi dışında kimseye hoş gelmemişlerdir. Bu arada; Johny, şerifin kızı Kathie'ye vurulur. Yarışlarda kazandığı kupayla Johny, kızı etkilemek istemektedir. Rakip çete, \"Beetles\" ve onun ruh hastası lideri Chino'nun kasabaya gelmesiyle işler iyice karışır. Bela kapıdadır. Marlon Brando'nun da rol aldığı efsane film, tipik Western unsurlarının bir gençlik isyanına uyarlanması bakımından son derece ilginç bir çalışma. çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Kırklı yaşlarında bir ev kadını olan Pescara'lı Rosalba, katıldıkları bir otobüs turunun verdiği mola sırasında, yol kenarındaki bir kafeteryada bırakıldığını fark edince oldukça sinirlenir. Unutkan kocasının ve çocuklarının onu almak üzere dönmelerini beklemek yerine, eve kendi başına gitmeye karar verir. Ancak kendini Venedik'e, yani tanımadığı bir şehre doğru giden bir arabada bulur. Zaten ertesi gün de Pazar'dır ve Rosalba'nın serüveni başlar. Bir günlük kaçamak diye düşündüğü şey, ailesine yazdığı bir mektupta belirttiği gibi, \"küçük bir tatil\"e dönüşür. Evde işler çığırından çıkmış, kocası Mimmo sinirinden çıldırmıştır. Yanında çalışanlardan bir hidrolik uzmanının ucuz polisiye romanlara çok meraklı olduğunu öğrenince, onu karısını bulsun diye Venedik'e gönderir. Bu arada bir kez olsun kendi özgürlüğünü kocasının, ailesinin ve toplumun isteklerinin önüne koyan Rosalba, yeni bir hayata başlamıştır Önyargıları ve sahte ahlaki prensipleri olmayan hayalperestler için m��thiş bir öykü anlatan bu filmde Soldini'ye has belli başlı izlerin hepsi var: tatmin arayan kadınlar, güçlü bir mekan duygusu ve şaşırtıcı bir olay örgüsüyle sunulan yol filmi teması."} +{"text":"Gezegenimizin tarihinde insanlığın buradaki zamanı kısa ancak çok etkili oldu. İnsanlığın var olma mücadelesi endüstri, bilim, tıp gibi alanlar yaratsa da, yeryüzünde yaşamı mümkün kılan hassas dengeyi de doğrudan tehdit eder hale geldi. 55 milyon yıl once dünyaya bir meteor düştüğünden beridir bu kadar fazla sayıda tür yok olmamıştı, örneğin. üzerinde Susuzluk. Açlık. Sel. Rekor yağışlar. Kasırgalar. Asid yağmuru. Dünya tarihinde rastlanmış en yüksek dereceler. Peki bu değişimler kalıcı mı? Yoksa ancak tüm parçalarına birlikte bakıldığında anlam kazanan bir yap-boz gibi, daha büyük bir hikayenin habercisi mi? 11. Saat değişimin mümkün olabileceği son anı anlatıyor. Film insanlığın nasıl bu noktaya geldiğimiz, dünya ekosistemi üzerinde nasıl bir iz bıraktığımızı ve bu saatten sonra nasıl değişebileceğimizi anlatıyor. Filmde eski Sovyetler Birliği başbakanı Mikhail Gorbachev, tanınmış bilim adamı Stephen Hawking, sürdürülebilir tasarımcılar David Mau ve William McDonough gibi 50yi aşkın bilim adamı, düşünür ve lider ile görüşmelerde gezegenimizin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunları sunuyor ve tartışıyor. Yapımcılığını ve seslendirmesini Leonardo DiCaprionun yaptığı film insan olmak üzerine düşündürücü, hatta kışkırtıcı, bir yapım."} +{"text":"Federal ajan Alexandra Barnes, araştırmaları sırasında tesadüfen, birbirleriyle alakasız gibi görünen bir dizi garip ölüm olayını keşfeder. Hepsi de zengin iş adamları olan kurbanlar, son derece ender rastlandığı bilinen bir hastalık yüzünden uykuda ölmüşlerdir. İşin tuhafı, her biri evlendikten hemen sonra hayatını kaybetmiştir. Tüm bunların bir rastlantı olamayacağını düşünen Alexandra, kısa sürede işin iç yüzünü öğrenir. Baştan çıkardığı zengin erkeklerle evlenen Catharine adlı güzel ve hırslı bir kadın, çok geçmeden onları öldürmektedir. Catharine'in yeni kurbanının bir sanat eserleri koleksiyoncusu olacağını saptayan Alexandra, harekete geçer, ancak adamın hayatını kurtarmakta geç kalmıştır. Kara dulun yeni hedefi, Hawaii'de yaşayan bir gazete patronudur. Alexandra bunun üzerine Hawaii'ye gider, Catharine'le tanışır ve hatta onunla dost olmayı bile başarır. Tam da bu noktada beklenmedik bir şey olur ve Alexandra, Catharine'in yeni kurbanına aşık olur... İki kadının tanışmalarından sonraki bölümlerde üstü kapalı bir erotizmin hissedildiği ve kimi sinema yazarlarınca örtülü bir lezbiyenliğin sezildiği Kara Dul, usta yönetmen Bob Rafelson'ın imzasını taşıyor."} +{"text":"Dursun öğretmen idealist bir kişidir. Eşi ve oğluyla mutlu bir ailedir. İşsiz ve parasız olmasına rağmen ne iş arar ne de iş beğenir. Arkadaşlarının telkinleriyle bir öğrenciye özel ders vermeye başlar. Cebi para görür. Öğrencinin teyzesi Sibel ders için sıradadır, meyillidir Dursun öğretmene nitekim karşılığını da görür. Kısa sürede filizlenen bu aşk fazla saklanamaz, tavan yapar, gazetelere de manşet olur. Artık satın alınma vakti gelmiştir ama kabul etmez, geri döner lakin her şeyden haberi olan ailesi onu terkeder. Şaşkındır, pişmandır, dağıtır kendini. İçkiliyken de bir kaza geçirir, durumu bir hayli ağırdır. Hastahane de herkes başındadır. Doktora sorarlar \"Yaşayacak mı ?\", cevap verir doktor \"Yaşaması için bir sebebi olması gerekir \". Arkadaş sarılır ağlar, Dursun öğretmen de gözlerini açar, gülümser."} +{"text":"Hayatını bir adamın gerisinde kalan bir odada geçiren bir kadın, kendi yaşadığı kırgınlıkların ve acıların izlerini taşıyan küçük bir oğlanın annesi, tüm gün ibadet eden dindar yaşlı bir kadının ölen oğluna duyduğu keskin acı, seks işçisi olarak çalışan kuzen, bir ailenin acı yükünü sırtlanmış genç bir kadın ve bu olanları tüm çıplaklığıyla gören küçük bir çocuğun dünyası.. Bir biri ardına bağlanmış hayatların bir tabutun gerisinde kendi hayatlarıyla, komşunun hayatıyla yüzleştikleri anlarla dolu. Filmin ardından, bir kadın filmi hissi bırakan etkili bir yapıt Juan Carlos Falconun ilk uzun filmi. Pek çok yerde kara komedi olarak belirtilmiş olsa da filmin aslında başarılı bir dram sayılabilir. Başarılı oyunculukları filmi başından sonuna kadar takip ediyor Hikayenin geçtiği mekan bir balıkçı köyü. Don Lucianın ani ölümünün ardından komşularının merhumla ilgili gerçek düşüncelerine eşlik ediyoruz. Don Lucianın karısı olarak izlediğimiz karakterin hayatla bir randevusu olduğu hissine kapılıyorsunuz. Çatı katındaki odadan çıkmadan hayatını geçiren kadın muhteşem bir deniz manzarası olan odasının tahtalarla kapatılmış camlar��nı ilk defa açıyor kocasının ölümüyle. Beyazlayan saçlarını boyatıp, eski elbisesinin içinden sıyrılıp çiçekli yeni bir elbise alıyor kendisine. Dudaklarını ise kendi kanıyla boyuyor. Çatı katında cenazenin konulacağı bir alan olmadığı için komşuları Isabelin önce yatağında sonrada odasının orta yerinde tabutun içinde başsağlığı dilekleri kabul görüyor. Film akarken Don Lucianın çevresindeki insanlar tarafından pek de sevilmediği, bunun için hiç de haksız olmadıkları anlaşılıyor."} +{"text":"Özgürlük; Gadjo Dilo, Vengo, Swing, Sürgündekiler, Transylvania gibi filmlerle tanıdığımız ve hemen her filminde Çingeneleri, yaşamlarını, köksüzlük ve aidiyet problemini işleyen usta yönetmen Tony Gatlifin son filmi Ailesi geri dönmemek üzere onu terk ettikten sonra yeni bir aile aramaya başlayan küçük Claude, İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransada yolculuk yapan bir Çingene ailesinin peşine düşer. Bu aile, her yıl üzüm bağlarında çalışmak için birkaç ay kaldıkları kente vardıklarında, göçebeliği yasaklayan yeni bir yasanın çıktığını öğrenirler. Kentin belediye başkanı Theodore ile öğretmen Bayan Lundi Çingeneleri korur ve onlara yardım eder. Buna rağmen aile tutuklanır ve bir esir kampına kapatılır. Theodore, aileyi kurtarır ve yerleşik düzene geçmeleri için onlara toprak verir. Ancak özgürlük aşkıyla yanan göçebe ruhlu Çingeneler, bu sakin yaşama dayanamazlar. Theodore ve Bayan Lundinin direnişçi oldukları için tutuklanmalarının ardından, Çingeneler, özgür kalabilmek için tekrar yollara düşmeye karar verirler."} +{"text":"Yönetmen Justin Schein ve Laura Gabbert tarafından çekilen belgesel, Amerika'da yaşayan, yüksek yaşam standartlarına sahip Beaven ailesinin Zararsız Adam projesi olarak adlandırdıkları, çevreye hiç zarar vermeden bir yıl süre ile yaşamaya çalışmalarını anlatıyor. Manhattan'da yaşayan Amerikalı bir yazar ve 'Zararsız Adam' projesinin önderi olan Colin Beaven yeni yazacağı kitabında, insanoğlunun çevreye verdiği zararlara dikkat çekmek ve bunun nasıl en aza indirilebileceği hakkında gerçek deneyimlerini sunarak, 'Bir kişinin yarattığı farkı' gözler önüne sermeye çalışıyor. Bu projenin içine kafein, televizyon ve alışveriş bağımlısı olan eşi Michelle ve küçük kızı Isabella'yı da katar. Michelle başlarda bu deneyi kabul etmekte çok zorlanır. Çünkü bağımlısı olduğu her şeyden proje süresince vazgeçmesi gerekiyor. Çevreye zarar vermeden yaşamak için Colin ve Michelle, karbon üreten araba, taksi, metro, uçak ve asansör gibi tüm ulaşım yöntemlerini kullanmayı bırakırlar ve yeni hiçbir şey satın almadan ellerindekini efektif şekilde kullanmaya çalışırlar. Dışarıdan gelen hiçbir yiyeceği tüketmeyip, sadece yakındaki çiftliklerden üretilen organik yiyecekleri satın almaya başlarlar, poşet kullanımını da sıfıra indirerek çöp çıkarmamaya gayret gösterirler."} +{"text":"Artık ünlü bir yönetmen olmuş Salvatore, 30 yıl sonra bir arkadaşının öldüğü haberi üzerine doğduğu kasabaya geri döner. Kasabaya geldiğinde eski anıları canlanan Salvatore, Cinema Paradiso isimli sinemada projeksiyoncu olarak çalışan Alfred ile ilişkilerini hatırlar. Küçük bir çocuk olan Salvatore, günlerini Alfred'in yanında geçirmekte, filmlerle ilgili konuşmakta ve Alfred'in sinema konusunda deneyim ve bilgilerinden yararlanmaktadır. Babacan tavırlarıyla Salvatore'nin hayatında önemli bir yere sahip olacak Alfred sayesinde sinemaya olan aşkını ve tutkusu keşfedecektir. Sıcaklığı ve anlattığı yazlık sinema kültürüyle de Türk sinema kültürüne yakın bir noktada duran Giuseppe Tornatore'un başyapıtı Cennet Sineması, 1989 Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazanmasının ardından Yabancı Dilde En İyi Film Oscarı'nı da ülkesine götürmüştü."} +{"text":"Harvey, Mary Chase'in Pulitzer ödülü kazanan oyunundan uyarlama 1950 tarihli bir klasiktir. 5 yıl kadar Broadway'de oynandıktan sonra oyuncu grubu filme de taşınmış, Harvey'in varlığına inanarak oynayan ekip sayesinde film de inandırıcılığını ve efsanesini bugüne kadar korumuştur. Capraesk bir dünyanın iyilik timsali kişisi olarak seyircinin gönlünde yer etmiş James Stewart, Henry Koster yapımı bu filmde bu avantajını kullanır ve canayakın karakteri, güleryüzlülüğüyle Harvey olmasa da anormalmiş izlenimini gayet güzel verir, çünkü etrafındaki dünya öfke, kıskançlık ve çıkar kavgalarıyla kokuşmuştur, onun tek derdiyse bara gidip dostlarıyla bir kadeh bir şeyler içmektir. Bunun için her tanıştığı kişiye kartını verir, evine yemeğe çağırır ve sohbetiyle kendini sevdirir."} +{"text":"Harap edilmiş, kirli ve kuru bir dünyadayız. Yüz yıllar önce bütün insanlar, çevrenin kesintisiz suistimali yüzünden yaşanamaz hale gelen dünyayı BnL isimli bir mega şirketin inşa ettiği uzay gemileri ile terk etmiştir. Bu dünyayı temizlemekle yükümlü robotların halen çalışan tek üyesi Wall-Enin çöp toplamak ve düzenlemekle dolu monoton iş gününü izliyoruz. Geçen 700 sene içinde kendine ait bir kişilik üreten Wall-E, günün sıkıcılığını ilginç bulduğu eşyaları toplayarak ve tek arkadaşı hamam böceği ile oynayarak dindirir. Wall-E, işten dönünce akşamlarını Hello Dollynin VHS kopyasını izleyerek ve umutlu gözlerle uzaya bakarak geçirmektedir. Amacı, bir gün başka bir robota aşık olmak ve filmde gördüğü el tutuşma sahnesini o robotta denemektir..."} +{"text":"Başarılı gazeteci John Klein, karısıyla mutluluğun doruğundayken bir araba kazası geçirir. Kaza, karısının gördüğünü düşündüğü, kendisinin görmediği bir \"şeye\" çarpmamaya çalışırken olmuştur. Karısını kaybeden John, senelerce olayın etkisinden kurtulamaz. Vali ile görüşeceği toplantıya arabasıyla giderken kendini iradesi dışında \"Point Pleasant\" isimli bir kasabada bulur. Kasaba halkı günlerdir garip olaylarla iç içe yaşamaktadır. Olayları araştıran Çavuş Connie Parker çaresizdir. John, nasıl olupta gitmesi gereken yerin tam ters istikametinde bulunan bu kasabaya geldiğini araştırırken \"Point Pleasant\" da yaşanan garipliklerle karısının ölümüne neden olan kaza arasında garip benzerlikler keşfedecek ve Connie ile birlikte karısının yaşamını alan güveye benzer kanatlı böceklerin ve kendisini bu kasabaya gitmeye zorlayan doğa üstü güçlerin, gelecekten haber veren yaratıkların amaçlarını anlamaya çalışacaktır."} +{"text":"Küçük oğlu ve karısı ile birlikte Bronx'da son derece ırkçı bir mahallede yaşayan Lorenzo Anello, maddi durumu iyi olmasa da pis işlere bulaşmadan dürüst bir hayat sürdürmektedir. Bir gün Lorenzo?nun oğlu Calogero, Sonny isimli bir gangsterin, bir adamı sırf park yeri yüzünden öldürdüğünü görür fakat onu polise ihbar etmeyince Sonny ile Calogero arkadaş olurlar. Lorenzo, oğlunun bir gansterle görüşmesine karşı çıkmasına rağmen Calogero git gide Sonny ile daha da yakınlaşacak ve babasının onu yetiştirmeye çalıştığı değerlerden uzaklaşıp kendisini suç dünyasının ortasında bulacaktır. 60?larda geçen bir gangster hikayesi anlatan Günaha Davet, Robert de Niro?nun ilk yönetmenlik denemesi. Sonny rolünde ise filmin uyarlandığı aynı isimli oyunu da yazan Chazz Palminteri'yi görüyoruz."} +{"text":"Parti delisi karizmatik Jack Fuller ve ticaretle uğraşan Joy McNally?nin tesadüfi olarak Las Vegas?ta paylaştıkları gürültülü bir haftasonu, onlar için hayal meyal anlardan çok hatırlanacak izler bırakır?Bu iki tatilci New York?lu, hiçbir acı hissetmedikleri o anda Vegas-stili bir evlilik sözleşmesine imza atmamış olsalardı, kim bilir belki herşey farklı olurdu?Ama burası Vegas.. İki farklı cinsiyet arasındaki hiçbir savaş Jack ve Joy gibi iddialı iki gladyatöre ev sahipliği yapmamıştır. Jack ve Joy ?saadet dolu evliliklerini? birbirlerini öldürmeden altı ay sürdürmeyi başarabilecekler ve büyük ganimete ulaşabilecekler mi? Ya da ikisi arasındaki bu hararetli kıvılcımlar birgün kalplerine sıçrayıp sahte ilişkilerini şaşırtıcı bir gerçekliğe mi dönüştürecek?"} +{"text":"Eski bir Konferederasyon askeri olan Ethan Edwards Amerikan İç Savaşı 'ndan döner ve erkek kardeşinin Texas sınır yerleşim bölgesindeki evine gelir. Ancak yıl 1868'dir. İç savaş biteli 3 yıl olmuştur. Üzerinde hala Güneyli üniforması ve silahlarını taşıyan Ethan'ın bu süre içinde ne yaptığı çok açık değildir. Kendisinden başka kimseye güvenmeyen ve yalnızlığı seven bir insan olan Ethan örflerini ve dillerini çok iyi bildiği kızılderililere karşı içinde büyük bir nefret beslemektedir. Uzun süre aynı yerde kalamayan Ethan bir ara Texas Muhafızları 'nın oluşturduğu geçici bir birliğe katılarak Komançilerin peşine düşer. Döndüğünde ise kızılderililerin eve baskın yapıp kardeşini ve karısını öldürerek iki yeğenini kaçırmış olduklarını görür. Kaçırılan kızlardan Debbie'nin hala hayatta olduğunu öğrenen Ethan, kardeşinin evlat edinmiş olduğu yarı kızılderili Martin Pawley'le birlikte saplantılı bir kararlılıkla yeğeni ve onu kaçıran Komançi şefinin peşine düşerler. 5 yıl boyunca Bütün Batı Amerika'yı baştan başa bıkmadan yılmadan dolaşırlar. Martin'in amacı üvey kızkardeşini sağ salim eve getirmekken kalbi kızılderili nefreti ile dolu Ethan'ın amacı o kadar belirgin değildir. Uzun bir süre kızılderililerin arasında kalmış bir beyazın saflığını muhafaza edemiyeceğini onun da artık bir kızılderili sayılması gerektiğini düşünür. Bu bağlamda yeğenini bulduğunda onu kurtaracak mıdır yoksa öldürecek midir? Ford'un en duygulu ve en esrarlı filmlerinden biri olan 'The Searchers', birçok eleştirmen tarafından 'tüm zamanların en iyi westernlerinden biri' olarak kabul ediliyor. Ford'un karakterlere yüklediği psikolojik ayrıntılar gerçekten görülmeye değer. Ford'un en sevdiği mekanlardan biri olan Monumet Valley'de çekilen filmde, John Wayne'in oğlu Patrick Wayne ile Natalie Wood arasında tutkulu bir aşk yaşanmıştı."} +{"text":"Genç bir çift, Rosemary ve tanınmak için çırpınıp duran bir aktör olan kocası Guy, New York'taki kötü şöhretli eski bir binaya taşınırlar. Rosemary, genelde hepsi yaşlı olan komşularından ikisinin, Roman ve Minnie Castavet'in onları apartmana ısındırmak için çırpınıp durmalarını biraz temkinle karşılasa da, kocası Guy yeni komşularıyla çok vakit geçirmeye başlar. Rosemary yeni yaşantısından tedirgindir. Komşu evlerden tuhaf seslerin geldiği bir ortamda, bir gece rüyasında şeytansı bir varlık tarafından tecavüze uğradığı görür. Ardından hamile kalır. Bu arada Broadway'de güzel bir rol kapan Guy'un kariyeri yükselmeye başlar. Ira Levin'in çok satan kitabını, hikayenin geçtiği zamanı 20. yüzyıla taşıyarak nefis bir şekilde uyarlayan Roman Polanski'nin ABD'de yaptığı ilk film. Mia Farrow'un çizdiği, rolüne cuk oturan tiplemeyle de unutulmaz."} +{"text":"Avery Corman'ın romanından uyarlanan filmde Ted ve Joanna'nın boşanmalarıyla beraber başlayan velayet kavgasının bir anne ve babaya ebeveyn olmayı öğretmesini seyredeceksiniz. Joanna, kocası Ted'i terk ederek onu oğulları Billy ile tek başına bırakır. Hayatında, belki de en beklemediği anda yaşanan bu gelişme işkolik bir adam olan Ted'in tüm düzenini altüst eder. Daha yalnızlıklarının ilk gününde baba ve oğul birbirlerini aslında hiç tanımadıklarını görürler. Çocuğuyla o güne kadar hiç yalnız kalmamış olan Ted ona sabah kahvaltısında ne yedirmesi gerektiğini bile bilmemektedir. Günlük hayatın en basit alışkanlıklarının nasıl bir drama dönüşebileceğini izleyeceğiniz \"Kramer Kramer'e Karşı\"da bu ilk kahvaltı sahnesi, Dustin Hoffman'ın sadece bir tost yapabilmek için verdiği uğraş, dram sinemasının klasikleri arasında sayılabilir. Zamanla baba ve oğlun arasında gelişen ilişki sayesinde Ted baba olmayı öğrenmeye başlar ve hiç beklemediği halde bundan keyif alır. Ancak Joanna'nın aniden dönüp gelmesi ve oğullarının velayetini istemesi üstüne ikili arasında kıyasıya bir savaş başlar. Dustin Hoffman - Meryl Streep ikilisinin üstün performanslarıyla akıp giden film boyunca ebeveyn olmanın tüm dezavantajlarına rağmen hayatınıza kattıklarını ve nasıl vazgeçilmez bir güzellik haline geldiğini keşfedeceksiniz."} +{"text":"Uzun metraj çizgi film ve televizyon filmi uyarlamalarından sonra nihayet okur kitlesini tatmin eden \"X-Men\" çizgi romanının uyarlaması, Olağan Şüpheliler'le adını duyuran Bryan Singer'ın imzasını ve bir alay özel efektin görkemini taşıyor. Konu şöyle: Profesör Xavier, istemleri dışında mutasyona uğramış gençleri bir okulda toplamıştır. \"X-Men\" olarak adlandırılan öğrencilerin görevi, yapay mutantların oluşturabileceği tehditlere karşı dünyayı korumaktır. Bu tehditlerin kaynağı, mutanların üstünlüğünü savunan Magneto adlı bir diğer mutant'tır. Xavier'ın öğrencilerinden Rogue kaçırılınca, X-Men ekibi onu geri getirmek üzere Magneto'nun mutantlarına karşı mücadeleye girer. Tüm mutantlar, bir yandan da kendilerine karşı soykırım kampanyası yürüten Senatör McKelly'le uğraşmak zorundadır. Unutmadan ekleyelim: Hangi mutant grubunda yer aldığı henüz müphem bir karakter de var filmde. Adı Wolverine. Bileğine gizli pençeler yuvalarından her çıkışta can acıtıyorlar - fakat yalnızca Wolverine'in canını değil..."} +{"text":"İlk filmde Joker'in planlarını altüst etmiş olan Batman'in karşısında şimdi de Penguen durmaktadır. Bir hilkat garibesi olduğu için, Gotham'ın saygın ailelerinden birinin tek çocuğu olduğu halde soğuk bir kış günü şehir parkına terkedilen Penguen, hayatta kalmış ve şimdi de şehrin gözünde en sevilen insan olmak için her şeyi göze almıştır. Kirlenmiş işadamı Max Schreck, Penguen ile işbirliği yaparak onu vali seçtirme yolunda Batman'i kurban etmek konusunda kararlıdır. Bu arada Schreck'in dağınık asistanı Selina kirli çamaşırlarını yanlışlıkla öğrendiği patronu tarafından haince binadan aşağıya itildiğinde, karmaşanın ortasına yeni ve cazip bir karakter doğar: Catwoman - Kedikadın. Bu sonuncusu, Batman'le aynı kimlik bunalımlarını taşıyan ve fazladan, epeyce de çatlak bir tiplemedir. Tim Burton'ın ikinci Batman denemesi, ilki kadar olmasa da, kuşkusuz hayranları tarafından hevesle kucaklanmaktadır. Kedikadın kostümü içerisindeki karşıkonulamaz Pfeiffer, Penguen Devito, tam rolünün adamı Walken, geliştirilmiş Batmobil gibi sosları da olan nefis bir Gotham seti içerisinde kusursuz işleyen, stilize bir rüya..."} +{"text":"Sıradışı bir yeteneğin sahibi olan Cris, hayatını oldukça zora sokan bu durumdan dolayı kaçak gibi yaşamaktadır. Birkaç dakika sonra olabilecekleri görmesini sağlayan bu yeteneğini kendi yararı için kullanmak isteyen devlet yetkililerinden kaçan Cris, Las Vegas'ta sihirbaz olarak çalışmaktadır. Kumar masalarında kazanmak için oldukça işe yarayan bu yeteneği, yine kumar masalarında kendisini ele verecektir. FBI anti-terör ajanı Callie Ferris'in dikkatini çeken bu sıradışı durum, Cris'in bu kaçak yaşamının sonu olur. Terörist bir grubun Los Angeles'a nükleer bomba atma tehdidi sonrası Callie, Cris'i kullanmak isterken aynı nedenden dolayı teröristler de Cris'i öldürmek isterler. Halbuki Cris'in yaşamak için önemli bir nedeni vardır. Gelecekte aşık olacağını bildiği kızı görmüştür ve onunla tanışabilmek için sabırsızlanmaktadır. Sinema dünyası için oldukça verimli bir yazar olan Philip K. Dick, şimdi de The Golden Man isimli öyküsünden uyarlama olan Next ile beyazperdede! Daha önce Bıçak Sırtı, Azınlık Raporu, A Scanner Darkly gibi kitapları beyazperdeye uyarlanan, yönetmenlerin ve senaristlerin çokça üzerinde durduğu ama bir o kadar da zorlu bir yazar..."} +{"text":"Rıza, İstanbul-Adana arasında taşımacılık yapan bir kamyon şöförüdür. Hayatta sahip olabildiği yegane şey olan ipotekli kamyonu İstanbul'a yaptığı son seferinde arızalanır. Kamyonu tamir ettirmesi için gereken parası olmadığı için umutsuzca para aramaya başlar. Bu süre içerisinde İstanbul'da içi hep bir umutla bekleyen insanlarla dolu bir otelde kalır. Rıza, para bulamayınca çaresiz bir şekilde yıllar öncesinde terk edip gittiği Aysel'e baş vurur. Aysel, Rıza'nın karşısına hiç ummadığı bir anda ve bir istekle çıkmış olmasından ötürü şaşkın ve kırgındır; onu kovar. Kamyonunu kaybedeceği korkusuna kapılan Rıza para bulamak için sonunda o andan sonra peşini bırakmayacak olan korkunç bir suça bulaşır. Sıyrılmak istediği günah sonunda onu aslında benzer bir sırrı huzursuz bir şekilde taşıyan Aysel'e götürür. Ne var ki, bir araya gelmelerini engelleyen 'görünmez' bir duvarın kıyısında kalıvermişlerdir."} +{"text":"Güzel Kaybedenler bir kuşağın en etkili kültürel hareketlerinden birinin ardındaki heyecanın ve ruhun bir kutlaması niteliğinde. 1990ların başında New Yorkta bir grup aykırı insan, kendilerine ön cephesi olan minik bir galeride bir yer edindiler. Kaykay, sörf, punk, hip hop ve grafiti gibi DIY alt-kültürlerini özümsemiş bu grup, kendi hayat tarzlarını yansıtan yeni bir tür sanatsal üretime başladı. Toplumun kıyısındaki marjinal yaşamlarda başlayan ve oturmuş sanat dünyasıyla bir alakası olmayan bu hareket, zamanla popüler kültürün yönünü değiştirecek bir akıma dönüştü. Güzel Kaybedenlerin yönetmeni Aaron Rose aynı zamanda, bu harekete ev sahipliği yapmış olan Alleged Gallerynin kurucusu. Film, aralarında Mike Mills ve Harmony Korine gibi ünlü yönetmenlerin de olduğu, bu harekete dahil bireylerin hikayelerini, sanata ve yaratıma olan yaklaşımlarını anlatıyor. Aykırı veya sistem-dışı bir hareketin in olması durumunda neler olduğuna bakarken, bugünün gençliği ile bu sanatçıların ürettikleri arasındaki bağlantıyı da kuruyor. Belki de en önemlisi, hareketin samimi çabalarının ses bulmasını sağlayarak yarattığı ilham. Söz konusu kaybedenlerin topluma olan yabancılaşmalarını, nefes kesici güzellik ve içtenlikteki sanat eserlerine dönüştürebilmeleri ve bunu öfkeyle değil, yumuşakça yapmaları fakat duruşlarından da taviz vermemeleri her şeyden öte büyük bir umut barındırıyor."} +{"text":"Hong Kong'da bir mağazada egzersiz aletleri satan Bei, hayatının sıkıcı ve monoton olduğunu düşünmekte ve eğlence aramaktadır. Bir gün şüphelendiği iki adamı takip eder. Bu adamların bir kuyumcuyu soyma hazırlığı yaptıklarını fark edince harekete geçer ve onlara engel olur. Bu cesareti Bei'nin medya tarafından kahramanlaştırılmasını sağlar. Bu sayede Bei, özel dedektiflik yapan Liu'nun dikkatini çeker; Liu'ya göre Bei, aynı zamanda çok zengin bir işadamının yıllar önce kaybettiği oğludur. Gerçek ailesiyle tanışabilmek için Kore'ye giden Bei, babasının aslında gizli bir casus olduğunu öğrenir. Ancak babası artık çok yaşlanmıştır ve Bei onu bulduğunda ölüm döşeğindedir. Yaşlı babası ölmeden önce, hem cesaretini ölçmek, hem de biraz para kazanmasını sağlamak için onu bir gizli bir projenin ortasına yerleştirmiştir. Kendini bir kedi-fare oyunun içinde bulan Bei'nin yolu Türkiye'ye düşer ve bir süre sonra aslında bir kanser virüsünün bulunması için kendisinin alet edildiğini farkeder. Ancak burada, beraberinde getirdikleri yüzünden başı Türk polisiyle ve uyuşturucu mafyasıyla belaya girecektir. Bundan sonra Bei'nin işi hiç kolay değildir. Peşindeki mafyadan kurtulup virüsü bulmaya çalışacaktır."} +{"text":"Son derece sıcak bir yazın son günleri. Bertold Brecht yaklaşmakta olan tiyatro sezonu için Berlin'e dönmek üzere Brendenburg'un göl kenarında ve uzun huş ağaçları arasındaki villasından ayrılmaya hazırlanmaktadır. Hayatındaki kadınların çoğu oradadır; karısı Helene Weigel, kızı Barbara, eski sevgilisi Ruht Berlau, son aşkı genç ve cazip aktris Kathe Reichel ve hem aşkını hem de bedenini muhalif politik eylemci Wolfgang Haric'le paylaştığı çekici Isot Kilian. Hep birlikte yüzerler, yerler, yazarlar, içerler, sanat, politika ve yaşamın temel ilkeleri üzerine felsefe yaparlar ve bu sırada, gizli servis Stasi ajanları da çevrelerindedir. Ancak gün içinde, sabah saat yediden akşam beşe kadar geçen süre zarfında, huzurlu hava bozulur, müthiş bir duygu fırtınası patlak verir ve Brecht kendini bütün bu çekişmenin merkezinde bulur... \" Öykü, Brecht'in yaşamının özeti gibi. Bütün kadınlarıyla son derece karmaşık ilişkileri vardı. Onlar arasında bir seçim yapamıyordu, çünkü her biri onun için bambaşka bir yaşam ihtimalini temsil ediyordu ve o kendi varoluş biçimine karar verememişti. Sonuçta, yalnız bir adamdı.\" diyor filmin yönetmeni Jan Schütte Brecht hakkında..."} +{"text":"İrlandanın küçük sahil kasabasında sezon bitmiştir ve bu, Beneventilerin fish and chips dükkanı için zor günlerin başladığı anlamına gelmektedir. Zaten en iyi zamanlarında bile ailenin hayatını kazanması zorken, şimdiki durumları daha da kötüdür. Annelerinin bir yıl önceki ölümünden bu yana Frank dükkanda babasına elinden geldiğince yardım etmektedir. Frankın ablası Carmel, ona çok aşık olmasına karşın daha genç bir öğrenciden de uzak duramayan bir felsefe öğrencisiyle birliktedir. Carmel ve Frankın küçük kardeşi Joe ise, ergenliğin sancılarını yaşamaktadır. Dahası, okulda onun sınıfına yeni başlamış olan Damienın kötü etkisi altına girmiştir. Frank patatesçi dükkanında çalışmaktan nefret eder, ama onun daha fazla sinirini bozan şey, babasının kasabanın bahisçisi ve tefecisi Saf Simona borcunu ödeyememesidir. Frank, Simona bir borç taksidi ödemeye gittiğinde babsına eşlik etmeye karar verir; borçlarının arta kalanını ödeyebilmek için en azından yaza kadar vakit vermesi konusunda Simonu ikna etmeyi ummaktadır. Ancak Simon onların yakarışlarına yüz vermez."} +{"text":"Eşinin kendisini aldattığını öğrenen Sunje, kızı Tesu'yu da alarak evi terkeder. Kızı ile beraber yeni bir hayata başlamaya karar veren genç kadın, uzun zamandır ara verdiği mesleği olan doktorluğa da devam etme niyetindedir. Bir akşam, yeni tuttukları eve dönmek için metroya binen Sunje, sahipsiz bir çift ayakkabı bulur. Genç kadın ayakkabıların göz kamaştırıcı güzelliğine karşı koyamaz ve onları alır. Yeni evlerine alışmaya çalışan genç kadının kızıyla ilişkisi gizemli ayakkabı nedeni ile altüst olur. Ayakkabıları gören herkes onları giymek için önüne geçilmez bir istek duymaktadır. Ancak ayakkabı, kökleri yıllar öncesine dayanan bir laneti barındırmaktadır. Ayakkabı, arzularına yenik düşüp kendisini giyen herkese ölüm getirmektedir. Ayrı ayrı, ayakkabının büyüsüne kapılan Sunje ve kızı kendilerini hiç bitmeyecek bir kabusun içinde bulurlar. Kızını kaçınılmaz sondan korumak için ayakkabının esrarını çözmeye çalışan genç kadın, benliğinin derinliklerinde yatan bambaşka şeytanlarla da yüzleşmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Sinemanın en aşağılayıcı tecavüz sahnelerinden birini içeren mahkeme draması. Erkeklerin tahrik sınırının tecavüz için hoşgörülür olabilme ölçüsünü ve de tecavüzün boyutlarını sorgulayan bir davayı, bir gerçek yaşam öyküsünü Joodie Foster'in muhteşem oyunculuğu ile birleştirip Joodie'ye ilk oscarını kazandırmıştı. Erkek arkadaşı ile kavga ettikten ve biraz da içtikten sonra flörtiz bir havaya giren Sarah Tobias'ın bir barda, oyun masası üzerinde üç erkeğin tecavüzüne uğraması ve bardaki bütün erkeklerin olayı seyretmesi, tezahürat etmesi ve alkışlaması ertesinde yaşadıklarını Amerikan hukuk sistemine kabul ettirme uğraşını anlatır film. Çevresinde her zaman fazla dağınık olarak bilinen Sarah'ın hali, tavrı, davranışları, o akşam ne kadar irade sahibi olduğu mahkemede tartışılır; Sarah'nın gerçekten tecavüze uğrayıp uğramadığı, tahrik edici davranışları sorgulanır."} +{"text":"İ. Ö.50 yılındayız. Romalılar bütün Galya ülkesini ele geçirmiştir. Bütün Galya ülkesi mi? Hayır! Domuzuna Galya'lı olan küçük bir köy düşmana diretiyor. Küçücük fakat çok güçlü bir köy... Büyücüleri Büyüfiks'in iksiri, şefleri Toptoriks'in kudret ve şefkati, bebekken iksir kazanına düşen Oburiks'in acı kuvveti ve temiz kalbi, Kakofoniks'in inanılmaz sesi ve tabii ki Asteriks'in bükülmez bileği sayesinde Sezar'ın keyfini kaçırırlar. Aslında Sezar'ın yakın dostları arasında da o fark etmese de Roma'n��n inanılmaz gücünü elde etmeye çalışan ve ilerde keyif kaçıracak olanlar vardır... Vali Yakaryus her ne kadar Sezar'ın güvendiği adamlarından biri olsa da asıl amacı büyülü iksiri ele geçirerek hem küçük Galya köyünü hem de Sezar'ı devirmektir. Hikayenin bir özelliği de uzun yıllardır devam eden Oburiks ve Asteriks'in dostluğu aralarına giren fitneci bir kahinin sözleri ile ilk kez düşmanlığa dönüşüyor!!!"} +{"text":"Ibiza'da yaşayan porno film yönetmeni Sandro'nun 17 yaşındaki kızı Luce tatil için babasının yanına gelmeye karar verir. Tekstilci sandığı babası Sandro'nun lüks malikanesinde yeni bir porno film çekmeye başlaması ve genç kızın apansız gelişi ortalığı karıştırır. 20 Yaşındaki Jorge ise otoriteye boyun eğmemek adına kuralcı, prensip sahibi, disiplini her şeyin üzerinde tutan polis şefi babası Xavier ile sürekli çatışma halindedir. İlk bakışta sıra dışı bir adam gibi görünse de bar sahibi Angelino ise sıradan sıcak bir yuvanın hayalini kurmaktadır. Bir trafik kazasında bulduğu kokain dolu çanta onu bu hayallerine kavuşturabilir. Dünyaca ünlü gece kulübü Amnesia'nın açılış gecesinde tüm karakterlerin yolları beklemedikleri bir şekilde kesişir. Artık söylenmeyenlerin söylenme ve sırların keşfedilme zamanı gelmiştir."} +{"text":"Isparta Prensesi Leonide, babasının zorla ele geçirdiği ve aslen Agisin hakkı olan tahta oturur. Bir gün Leonide gölde yüzen Agisi gizlice seyrederken genç adama çılgınca aşık olur ve onun kalbini kazanmak ve kendisiyle evlenerek doğum hakkı olan tahtı ona geri vermek üzere planlar yapmaya başlar. Filozof Hermocrates ve kızkardeşi Leontine tarafından, sağlam duvarlar tarafından korunan bir villada Aydınlanma Çağının felsefesine uygun olarak büyütülen Agis prensesten nefret etmeyi öğrenerek büyümüştür. Leonide ve hizmetkarı Corine erkek öğrenci kılığına girerek onların yaşadığı villaya sızarlar. İki genç kadın Hermocratesın bilgi ırmağından içmeye hevesli gibi görünürken, belli bir bedel karşılığı, hizmetkar Arlequin ve Dimastan da yardım alırlar. Karmaşık bir duygu ağı ören iki kızın başarıyla yürüttükleri kurnaz plan, aşkın zaferiyle sonuçlanacaktır."} +{"text":"Yumi ve arkadaşları bir gece dışarıda yemek yerken Yuminin arkadaşı Yokonun telefonuna cevapsız bir arama ve ardından da sesli bir mesaj gelir. Mesaj Yokonun kendi telefonundan gelmiştir fakat üç gün sonraya aittir. Mesajda Yoko \"Hayır, yağmur yağıyor\" der ve ardından çığlık atar. Yokonun çok ciddiye almadığı bu olay Yumiyi oldukça ürkütür çünkü okuldan bir arkadaşları daha birkaç gün önce boğularak ölmüştür. Tam üç gün sonra mesajın gönderilmiş olduğu saatte Yoko tren yoluna atlayarak intihar eder. Benzer bir cevapsız arama alan Kenji aynı şekilde kendi telefonundan kendi sesiyle gönderilmiş mesajın belirttiği saatte ölür. Olaylara tanık olan gençler korkmaya başlarlar fakat olup bitenle ilgili polisi ikna edemezler. Yuminin en yakın arkadaşı Natsumi de cevapsız arama sonucunda öldükten sonra, Yuminin telefonu çalmaya başlar. Bu andan sonra Yuminin yapabileceği çok fazla şey kalmamıştır, ya kendi ölümünü bekleyecek ya da kendisine inanan tek kişiyle, kardeşi boğulmuş olan Hiroshi ile, cevapsız aramaların başlangıcına ulaşmaya çalışacaktır. Time Dergisinin, Seyredilmeye Değer Genç On Yönetmen listesinde yer alan Japon yönetmen Takashi Miikenin son filminde korku ve popüler kültürün yarattığı televolevari televizyonculuk anlayışı iç içe geçiyor. İnsanların, en yakın arkadaşların dahi, hayatlarının en zor anında birbirlerini yalnız bıraktığı filmde ölüm korkusunun neler yaptırabileceğini seyredeceksiniz"} +{"text":"Okullarda şiddet son yıllarda sadece ülkemizde değil tüm dünyada tartışılan bir olgu. Michael Moore, Bowling For Columbine isimli belgeselinde 20 Nisan 1999'da Columbine Lisesindeyaşanan okul cinayetini enine boyuna incelemiş ve bu belgesel hayli ilgi uyandırmıştı. Bang, Bang, You're Dead ise okulda şiddeti belgesel anlatımdan uzak sinemasal bir dille, sürükleyiciliğini her daim koruyarak işliyor. Guy Ferland, yarattığı Trevor karakterini tanıtarak bizi okul koridorlarına sokuyor. Trevor ile başkalarının arızalı olarak nitelendirdiği, uyumsuz bir öğrenci portresi çiziliyor. Tüm arkadaşları, okul yöneticileri hatta ailesi ona yüz çevirirken öğretmeni Val onu anlamaya çalışıyor. Öğretmen, Trevorı tanıdıkça okuldaki şiddetin boyutlarının farkına varıyor. Tam da okulda Columbine Lisesi benzeri bir okul cinayeti yaşanmak üzere William Mastrosimoneun yazdığı muhteşem senaryo ve sürükleyici kurgu bir araya gelince, film didaktik olmadan gençlere, eğitmenlere ve ailelere önemli hayat dersleri veriyor. Erkenden yetişkin olmaya çalışan ergenlerin kendilerini kanıtlamak isterken neler yapabileceğine tanık oluyoruz. Bang, Bang, Youre Dead kesinlikle izlenince pişman olunmayacak, güzel bir okul filmi."} +{"text":"Meet Joe Black ve Kadın Kokusu gibi filmlerden hatırladığımız yönetmen Martin Brest'in yazdığı ve yönettiği Gigli'de Ben Affleck'in canlandırdığı sıradan gangster Larry Gigli bir federal savcının psikolojik rahatsızlıkları olan oğlu Brian'ı kaçırmakla görevlendirilir. Gigli'nin görevi tek başına yerine getirebileceğinden emin olmayan patronları Gigli'ye yardım etmesi için dişi gangster Ricki'yi gönderirler. Başlangıçta Gigli bir kadınla çalışma fikrinden hiç de hoşlanmaz, fakat zamanla birbirine ısınmaya başlayan ikili arasında romantik bir ilişki başlar. Bir yandan da Brian'a acıyan ve ona sempati duymaya başlayan Gigli kaba ve duygusuz bir gangsterden gerçek bir insana dönüşmekte olduğunun farkına varır... Martin Brest'in yazdığı ve yönettiği Gigli yönetmenin daha önce Midnight Run ve Beverly Hills Cop gibi örnekleriyle başarı kazandığı polisiye komedi türüne dönüşünü müjdeliyor."} +{"text":"Güzel bir ev, bakımlı bir bahçe. Bu sakin banliyö ortamı, yaşamlarını mükemmel bir uyum içinde sürdüren sıradan bir Fransız ailenin oturduğu yer. Baba bir mühendis, anne ise vaktini iki çocuğuna bakarak, düzenli olarak jimnastiğe ve psikiyatriste giderek geçiren bir ev kadını. Oğulları Nicolas genç ve ciddi bir hukuk öğrencisi, kızları Sophie bir sanat okuluna gitmekte, ev işlerine yardım eden İspanyol hizmetçileri ise biraz çılgın. Bir gün, Baba eve kafeste \"evcil\" bir fare getiriyor. Bu, Sophie ile Nicolas'nın hoşuna gidiyor, ancak anneleri hayvanı istemiyor. Kısa süre içinde bu gösterişsiz deney hayvanı yüzünden evde büyük kavgalar patlak veryor. Farenin yanına yaklaşan tüm aile bireyleri, gizli cinsel ve ruhsal sapkınlık belirtileri göstermeye başlıyor. Burjuvazinin bütün yapmacık değerlerini temelden sarsan ve TV dizilerinin geleneksel aile değerlerini hicveden acımasız bir fars. '98 Cannes Eleştirmenler Haftası Ödülü sahibi."} +{"text":"Meksika'nın, Guy Ritchie'nin \"Snatch / Kapışma\"sına bir tür cevabı olan bu hızlı ve komik film, yirmi elmaslık bir ganimet için sürdürülen av, insanları tamamen çılgına çevirebiliyor, hatta şehir sokaklarını bir muharebe alanına döndürebiliyor Mexico City'ye gece inmektedir ve garip tiplerin yolu çakışmak üzeredir. Pek çekici olmayan bir \"hacker\", Lolo, webcam aracılığıyla cazip komşusu Andrea'yı saplantılı bir şekilde gözlemektedir. Nene ve Tomson adlı iki serseri, kansere yakalanmanın en muhtemel nedeninin, sigara içmek mi yoksa Nene'ye göre, hayatın başka her kulvarında olduğu gibi talihsizlik mi olduğu konusunda morarana kadar tartışırlar. Obez bir Rus olan ve kendi gölgesine bile itimat etmeyen Svoboda'nın, Lolo'nun bir İsviçre bankasının hesaplarının gizli giriş kodlarıyla hazırladığı bir CD'ye ödemek için ayırdığı yirmi elması vardır. Hepsi de bu elmasların peşindedir: Svoboda, Nene ve Tomson meslekleri icabı, Lolo ise ona düşen payı Andrea'ya kur yapmak için kullanmayı ve sanal aşktan fiziksel temasa geçmeyi planladığı için. Elmas soyguncularının manevralarının gönülsüz katılımcıları ise, iki mutsuz eczacı olan Clara ile kendisi de nikotini bırakmanın tedirginliğini çeken kocası Beto, yerel berber Goyo ve açgözlü karısı Carmen'dir"} +{"text":"2007 Sundance Fim Festivali gösterimiyle olay yaratan Zoo, Başka Aşk bölümünün en iddialı yapımlarından biri. Bu felsefi belgesel, gelmiş geçmiş en büyük tabulardan biri olan, sözlükte hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle ortaya çıkan bir duygulanım bozukluğu olarak tanımlanan Zoofili üzerine eğiliyor. Zoo, Seattleda yaşayan, saygı duyulan bir iş adamının hikayesi. Dışarıdan bakıldığında son derece mutlu görünen bu aile tablosu, Bay Handsin ani ölümüyle altüst olur. Çünkü onun şok edici ölümüne sebep olan olaylar, gizli cinsel arzularından başka bir şey değildir. Bay Handsin bir atla olan sıradışı duygusal yakınlığı, ölümünden sonra büyük bir sansasyon yaratır. Kendilerine kısaca zoo olarak hitap eden zoofillerin örgütü basın tarafından keşfedilir ve gizli yaşamları gün yüzüne çıkar. Bay Handsin arkadaşları ve çeşitli uzmanlarla yapılan söyleşilerle desteklenen belgesel, nasıl göründüğümüz ve gerçekte kim olduğumuz arasındaki büyük uçurumu sorguluyor. Olup biteni anlatanlarsa olayların tek görgü tanığı olan video kasetleri"} +{"text":"Güncel tarihin yazıldığı anlar üzerine hem gülünç hem de tedirgin edici bu sıradışı belgesel, televizyonun halkı kandırmak ve yönlendirmek amacıyla kullanımı hakkında da uyarıcı nitelikte bir inceleme 21. yüzyılın ilk askeri darbesi ve dünyanın ilk medya darbesi 2002'de, dünyanın en büyük beşinci petrol üreticisi ve ABD'nin petrol ihtiyacının yüzde 14'ünü sağlayan ülke olan Venezüella'da gerçekleşti. 1998'de Venezüella Başbakanı seçilen Hugo Chavez, renkli ve ne yapacağı belli olmayan, kendi milletinin işçi sınıfı tarafından sevilen, azimli, ve onu yerinden etmek isteyen güç odaklarına meydan okuyan bir rakiptir. Zorla görevinden uzaklaştırıldığı 11 Nisan 1998 tarihinde, iki bağımsız sinemacı başkanlık sarayında bulunuyordu. 48 saat sonra görevlilerin tezahüratları arasında iktidara geri döndüğünde de hala oradaydılar. Bu film belki de tarihteki en kısa hükümet darbesini yansıtıyor. Wall Street Journal'ın Venezüella'yı \"eski sorunu Küba'dan sonra, Washington'un Latin Amerika'daki en büyük başağrısı haline getiren adam\" diye tanımladığı kişinin bu sıradışı portresi, aynı zamanda politik kaba kuvvet hakkında eşsiz bir belge."} +{"text":"\"Ölüler Ülkesi\", George A. Romero'nun 1968'de 114 bin dolar gibi düşük bir bütçeyle çektiği ilk filmi \"Yaşayan Ölülerin Gecesi\"yle başlayan ve \"Ölülerin Şafağı\" (\"Dawn of the Dead\", 1978) ve \"Ölülerin Günü\" (\"Day of the Dead\", 1985) ile devam eden üçlemesine eklenen yeni bir halka. Büyük bir felaket sonucunda, medeniyetin yok olduğu ve yaşayan ölülerin sayısının yaşayan canlıları çoktan geride bıraktığı bir dünyada geçen film, Romero'nun tüm zombi filmleri gibi politik bir altmetne sahip. Bu kaotik dünyada, hayatta kalan insanlar, kale gibi yüksek duvarlarla korunan bir şehirde yaşamaktadırlar. Ancak olağanüstü koşullara rağmen sınıfsal farklılıklar bu şehrin de yapısını belirlemiştir: Şehrin önde gelenleri bolluk içinde yaşarken, halk sefalet içinde hayatta kalmaya çalışmaktadır."} +{"text":"\"Lola\" kabare sahnelerini süsleyen, gerek fiziğiyle gerekse de sesiyle ilgiye mashar olan tutkulu bir kadındır. Bu tutkusunu salonu dolduran müşterilerine, o zamanın koşullarına göre bir hayli cüretkar sayıla bilecek kıyafetler giyerek sunmaktadır. Filmin ve doğal olarak da Lola'nın kurbanıysa, bambaşka bir dünyadan olmasıyla apayrı bir tezat oluşturmaktadır. Bir üniversite hocasıdır ve ilim irfan sahibi biri olarak, sorumluluğunu üstlendiği gençlere de bu değerleri aşılamakla yükümlüdür. Yani Lola'nın dünyasıyla profesörün dünyası birbirinden o kadar uzaktır ki, bu iki kopuk dünyanın çarpışması ve bunun neticesinde de, belki de tek taraflı bir aşkın doğması, imkansız gözüken ama göz ardı edilmemesi gereken bir olasılık olarak karşımıza çıkmaktadır."} +{"text":"Yerel bir TV kanalı olan Eyewitness TV'de haber muhabiri olan Bruce, New York'da, genelde insana odaklanan, herkesi mutlu eden haberleriyle tanınmaktadır; ancak o emekli olmak üzere olan haber spikerinin yerine geçmek ya da en azından önemli uluslar arası haberleri sunmak ister. Aslında Bruce'un temel sorunu, yaşamındaki pek çok şeyden tatmin olmaması, çevresindekileri mutlu etmesine karşı, kendisinin çok mutsuz olmasıdır. Herkesin imrendiği kız arkadaşı Grace, tüm negatifliğine karşı Bruce'a fazlasıyla aşık ve de hayrandır. Bir gün, Niagara Şelaleleri'yle ilgili bir haber kutlamanın haberini yapmak için bölgeye giden Bruce, canlı yayına saniyeler kala, TV kanalındaki en büyük rakibinin, haber spikerliğine yükseldiğini öğrenince çılgına döner ve milyonlarca izleyicinin önünde kendini tutamayarak küfreder. Doğal olarak işinden olan Bruce'un hayatında her şey -bu sefer şikayet etmeye değecek şekilde- kötü gitmeye başlar: Bir çete tarafından feci şekilde dövülür, arabasını çaldırır, vs. Kötü kader için yakardığı Tanrı, sesini duyunca, Bruce için her şey değişmeye başlar.. Jim Carrey'in başrolde olduğu bu fantastik komedi, bir insanın Tanrı'yla iletişime geçip ayrıcalık kazanması; ancak yaşadığı maceralardan sonra, yaşamda her şeyin güç olmadığını anlaması ekseninde, özellikle video döneminde popüler olan filmlerin yolundan gidiyor."} +{"text":"Japon film endüstrisinin ustası Yoji Yamada`nın yönettiği ilk uzun metrajlı sinema filmidir. Alt kademeden bir samuray olan Seibei Iguchi duldur, 2 küçük çocuğu ile yaşlı annesini düşük maaşıyla güçlükle geçindirmektedir. Her akşam, alaca karanlıkta işten çıktıktan sonra evine gidip başka işler bulmaya çalışmaktadır, bu yüzden de tüm arkadaşlarının yemeğe gitme, içki içme gibi tekliflerini reddetmektedir. İş arkadaşları ona Twilight Seibei adını takarlar. Bir gün Seibei, çocukluk aşkı Tomoe`yi, kocasının dayağından kurtarır. Kılıç kullanımındaki ustalığından ötürü ait olduğu grubun üst düzey samurayları ona bir samurayı öldürmesini emrederler. Görevlendirildiği tarihte Seibei duygularını Tomoe`ye açar ve ardından gider. Büyük bir evde gizlenen düşman oldukça iyi kılıç kullanan biridir ve dövüşleri kolay olmayacaktır..."} +{"text":"Saints and Soldiers 'Malmady Katliamı' olarak bilinen ürkütücü tarihi bir olaya dayanan, aksiyon dolu bir hikayedir. 1944 yılı aralık ayının ortalarında Hitler'in ordusu bir yıldırım saldırı ile Arden ormanlarından Belçika'ya girer ve Bulge Savaşı olarak bilinen ürkütücü kış saldırısı da böylece başlamış olur. Onbaşı Nathan Greer ve yakın arkadaşı Gordon Gunderson, kendilerini diğer yüz Amerikan askeri ile birlikte karla kaplı bir alanda hapsedilmiş olarak bulurlar. Panik ve karmaşa sürerken Alman askerleri Amerikan tutsaklarının üzerine ateş açarlar. Greer, Gunderson ve bir avuç asker yakınlarda ki ormanlık alanda saklanarak bu katliamdan silahsız ve yiyeceksiz olarak insafsız kış koşullarının hüküm sürdüğü bu coğrafyada müttefiklerin işgali altında ki topraklara ulaşmaya çalışırlar..."} +{"text":"Narnianın büyülü dünyasında zaman bizim dünyamızdan daha hızlı akmaktadır. Bu nedenle tren istasyonundan hareket eden Pevensey kardeşler kendilerini bir sonraki durak olan Büyücü Kral Mirazın hüküm sürdüğü adada bulurlar. Şeytani ruhlu bu kralı devirebilmek ve Narnianın güzel günlerini geri getirebilmek için adanın genç prensi Caspian ile birlikte güçlü Aslanla ittifak yaparlar. C. S. Lewisin aynı adlı fantastik çocuk romanından uyarlanan The Chronicles of Narnia: The Lion, the Witch and the Wardrobe, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye sinemalarında da olay yaratmış, bir elbise dolabının arkasında gizlenen Narnia ülkesinin göz kamaştırıcı güzellikleri, çocuklar kadar yetişkinleri de büyülemişti. Macera devam ediyor ve devam edeceğe benziyor."} +{"text":"Bir üniversite öğrencisi olan Hye-mi 'nin ailesi, yaşadıkları müstakil evdeki boş odalardan iki tanesini bir fahişeye kiralamaktadır. Kiracıları, odalardan birinde barınırken; diğerini ise çalışmak için kullanmaktadır. Son kiracıları evden ayrılacağını söyleyince; Hye-mi 'nin annesi yeni bir kiracı ile anlaşır ve yeni kiracıları, eski kiracılarının evden ayrıldığı gün odasına taşınır... Hye-mi, odalarını kiraya vermelerine de, kiraladıkları odanın fuhuş için kullanılmasına izin vermelerine de karşıdır. Uzun süredir devam eden bir ilişkisi vardır ve sevgilisi, Hye-mi 'Evlenmeden önce olmaz.' dediği için yavaş yavaş sorun çıkartmaya başlamıştır. Aslında, Hye-mi 'nin bu yaklaşımı sevgilisi için bir sorun değildir. Çünkü sevgilisi zaten Hye-mi ile evlenmek istemektedir... Hye-mi 'nin önündeki asıl engel, ailesinin yoksul olması ve evlerini fuhuş için kiralamalarıdır. Sevgilisine bir türlü gerçekleri anlatamayan ve bu yüzden de evlenmeyi düşündüğü adam ile ailesini tanıştıramayan Hye-mi, yine gerçeklerin kıyısından geçerek; odalarını kiralayan kızları, çıkmaza giren ilişkisinin sorumlusu ilan etmektedir... Yeni kiracıları Jin-a, oldukça narin, genç ve güzel bir ressam adayıdır. Ancak Hye-mi 'ye göre hem aşağılık bir fahişe, hem de hayatını mahveden bir düşmandır. Genç kızın gerçeklerle yüzleşmesi, ilişkisini rayına oturtması, kendini ve Jin-a 'yı tanıyıp anlaması; yeni düşmanı ne kadar yardımcı da olsa, oldukça zaman alacak ve sancılı olacaktır..."} +{"text":"Birinci Dünya Savaşı'nda oğlunu kaybeden kör bir saatçi tren istasyonuna yaptığı bir saati geri işlenmesi üzerine kurar, gidenler belki geri döner düşüncesiyle... Bu saat bir mucizeye sebep olur ve 1918'de savaşın bittiği gün doğan Benjamin Button'un hayat saati tersine işler. O 80'lerinde bir yaşlı olarak doğmuştur ve hayatı bir bebekliğinin ulaşabileceği ilk evresinde son bulacaktır. Benjamin tersine giden gelişmesinde ortama ayak uydurmaya çalışırken daha küçük yaşlarda bir kıza aşık olur. İlk önceleri kendi yaşlı görüntüsünden dolayı ondan uzak kalmaya çalışırken yaşları birbirlerini yakaladığında mutluluğu bulur ama ikisinin de daha gideceği yol vardır. Birçok ödül, 5 Altın Küre adaylığı ve birçok otorite tarafından da 2008'in en iyi filmleri arasında gösterilen film sinematografik kalitesinin yanısıra hayata dair gerekli öğretileri de insanlığa hatırlatıyor."} +{"text":"Şimdi, High School Musical 2: Genişletilmiş Versiyon ile şarkı söyleme ve dans etme zamanı. Bu muhteşem filmi, daha önce yayınlanmamış deneme çekimleri, şarkı & dans sahneleri ve High School karaokeleriyle izleme fırsatını kaçırmayın. East High lisesinin Vahşi Kedileri, hayal edebileceğiniz en eğlenceli tatile gitmek üzere biraraya gelirler. Troy, Gabriella, Chad ve Taylor, Sharpay ve Ryanın ailesinin sahibi olduğu Lava Springs Country Kulübünde iş bulurlar. Sharpayin işle ilgili ilk kuralı ise: Troyu elde etdir. Troy daha önce hiç tanımadığı bir dünyaya girerken, istediği yere gelebilmek için, Vahşi Kediler ve Gabrielladan vazgeçecek midir?Yıldız oyuncuları, muhteşem özel seçenekleri ve yepyeni ve sıcacık şarkı ve danslarıyla, High School Musical 2 kaçıralamayacak kadar güzel!"} +{"text":"CIA ajanı Claire Stenwick ile MI6 ajanı Ray Koval, hükümete bağlı istihbarat dünyasından ayrılarak özel sektöre geçmişlerdir. Artık birbiriyle kıyasıya rekabet halindeki iki dev şirkette çalışmaktadırlar. Bu iki şirket arasında yüksek kazanç elde etme amaçlı soğuk savaş hüküm sürmektedir. Peki, Claire ve Rayin görevleri nedir? Patentini ilk alan şirkete servet kazandıracak yeni bir ürünün formülünü elde etmek için kıyasıya mücadele. Claire ile Rayin patronları olan endüstri devi Howard Tully ile CEO Dick Garsikin her ikisi de sınır tanımayan işadamlarıdır. Claire ile Rayin en büyük sorunu ise, birbirleriyle nasıl oynamaları gerektiğini bilememektir. Önlerine çıkan engelleri teker teker aşmaya çalışırken hazırladıkları büyük soygun planını tehlikeye atacak tek şeyin bir türlü uzak duramadıkları aşk olduğunu keşfedeceklerdir."} +{"text":"1950'lerde İtalya'daki küçük bir adadayız. Dünyaca ünlü Şilili komünist şair Pablo Neruda, siyasi sebeplerle ülkesi dışında yaşamak zorunda kaldığı sürenin küçük bir kısmını burada geçirir. Mektuplarını taşımakla görevli postacı naif Mario, Neruda'yla kısa zamanda mesafeli bir dostluk kurar. Usta ozanın verdiği tüyolarla hem içindeki şairi ortaya çıkarır hem de esmer güzeli Beatrice'nin kalbini kazanır. Neruda genç adama sosyalist fikirlerini aşılar ve kendini gerçekleştirmesine yardımcı olduğu Mario'nun gözünde giderek ilahlaşır. Ama usta ozanın peşindeki siyasi rakipleri bir yerde çok uzun süre kalmasına engel olmaktadır. Ayrılık vakti yaklaşır. Yönetmen Antonio Skarmeta'nin 1983 yapımı Ardiente Paciencia isimli filminin bir remake'i olan Il Postino, orijinalinde 70'lerde Şili'deki bir sahil kasabasında geçen olayları 50'lerin İtalya'sına taşıyor. Orijinalinin aksine politik olaylara fazla bulaşmadan kolay yenilir yutulur bir film olmayı biliyor ve tarihte En İyi Film Oscarına aday gösterilen çok az sayıdaki yabancı filmden biri olarak kayda geçiyor."} +{"text":"Bir zamanlar CIA çalışanı Nathan Muir ve çömezi Tom Bishop, ayrılmaz bir ikiliyken tüm dünyayı dolaşıp yaşanabilecek herşeyi tatmışlardı. Vietnam'dan Berlin'e, oradan Beyrut'a dek... Tehlike ve belirsizliğin birbirine yakınlaştırdığı bu iki insan, karşılıklı saygı ve sevgi ile sıkı sıkıya bağlanmışlardı. Ama bu, yıllar öncesinde kalmış bir anı idi artık. Şimdi 1991'de, ajanlıktan emekli olmanın ucundaki Muir, Bishop'un suçlu duruma düştüğünü öğrenir. Eğer harekete geçmezse, bir zamanlar her şeyi öğrettiği en yakın dostu ve çalışma arkadaşı başka bir ülkede casuslukla suçlanacaktır ve 24 saat içinde de ölecektir. Muir'in son görevi, aynı zamanda şimdiye kadar ki en tehlikeli ve kişisel görevi olacaktır. Robert Redford ve onun halefi olarak gösterilen Brad Pitt ikilisini biraraya getiren Spy Game, yönetmen Tony Scott'ın aksiyonu başarı ile yönettiği filmlerinden biri."} +{"text":"Trevor Reznik bir fabrikada işçidir. İşi sadece tekdüze değil, aynı zamanda yıpratıcı ve çok da gürültülüdür. En ufak bir dikkatsizliğin korkunç bir kazayla cezalandırılacağı türden bir iştir. Oysa, Trevor hiç bir şeye konsantre olacak durumda değildir; çünkü bir yıldır hiç uyumamıştır. Trevor gecelerini, Marie isimli garson kızla buluştuğu hava limanındaki kafeyle; sokak kızı Stevienin apartman dairesi arasında gidip gelerek geçirmektedir. Trevorın tuhaf hayatı bir de evindeki buzdolabının üzerinde şifreli mesajlar bulmaya başlayınca iyice esrarengiz bir hal alır. Yönetmen Brand Anderson, obsesyon, paranoya ve şüphe ekseninde dönen filmini çekerken Kafka ve Dostoyevskiden etkilendiğini pek gizleme gereği hissetmiyor. Christian Bale Trevor rolü için 3 ayda 28 kilo vermeyi göze almış."} +{"text":"ABD'deki fast-food endüstrisine ilişkin gerçekleri insanın yüzüne tokat gibi çarpan \"Hamburger Cumhuriyeti\" adlı kitaptan esinlenen filmde, pazarlama müdürü Don şirketi \"Mickey's\"in yeni hamburgeri \"Kocaman\" hakkında dönen dedikodularının aslını araştırmak üzere etlerin geldiği çiftliği ve fabrikayı araştırmaya gider. Maalesef karşılaştığı gerçekleri hazmetmesi pek de kolay olmayacaktır. Temposu gitgide hızlanan yaşantımızda artık yemek yapmak bir yana, oturup doğru dürüst yemek yemeye bile vakit yok. Fast Food Nation, ABDdeki fast-food endüstrisine ilişkin gerçekleri insanın yüzüne tokat gibi çarpan Hamburger Cumhuriyeti adlı kitaptan esinlenilmiş. Bağımsız yapımların vazgeçilmez yönetmeni Richard Linklater bu gerçek hikayeyi belgesel tadından ödün vermeden aktarıyor. \"Ayaküstü yediğiniz hamburger tipi yemeklerin karanlık içyüzünü anlatan sert bir film.\" Yazan : Burak Göral - cinefan."} +{"text":"Gözü pek gazeteci Richard Dees ve en az kendisi kadar cesur gazeteci Katherine Blair'in yolları aynı haber peşinde koşarken kesişmiştir. Sadece geceleri meydana gelen bir takım anlaşılmaz ve olağanüstü olaylar zincirini araştırmaktadırlar. Yaptıkları araştırmalar onları yalnız geceleri uçuş yapmakta olan bir uçağa götürmüş ve çok yoğun takip sonucunda uçağı bulan Richard, içinde sadece böcekler ve kokuşmaya başlamış bir takım elbise artıkları bulunca bu uçağın nasıl olup da uçtuğuna bir türlü akıl erdirememiştir. Bulundukları hava alanının tuvaletine gidince de orada rastladığı ve sadece kendisine görünen o garip gece pilotuyla karşılaşır. Bu pilot son derece tehlikeli ve kendisini gören herkesi paramparça edip kanlarını emen bir draculadır. Stephen King'in ülkemizde 'Rüyalar ve Karabasanlar' adıyla yayımlanmış romanında yer alan kısa hikayesinden Tv için uyarlanmıştır..."} +{"text":"Akıl hastanesinde beyaz duvarların arasında kendini kuş zanneden ve bir ağacın üzerinde yaşayan Fenix var karşımızda. Geçmişe dönüşlerle Fenix'in neden akıl hastanesinde olduğunu öğreniriz öncelikle. Ailesi ile birlikte gösteriler yaptıkları sirklerinde güzel bir çocukluk geçirmektedir Fenix. Ancak çapkın bir adam olan babasının annesini sirkteki dövmeli kadınla aldattığı gece her şey değişir. Babasını dövmeli kadınla yakalayan annesi babasının cinsel organına sülfürik asit atar, babası buna karşılık annesinin kollarını bıçakla keser ve sonra da intihar eder. Tüm bu olayları izleyen Fenix ciddi bir travma geçirerek akıl hastanesine yatar. Fenix'in hayatı bir gün odasının camından kolları olmayan annesini sokağın kenarında beklerken görmesiyle tamamen değişecektir. Hastaneden kaçan Fenix ile annesi artık simbiyotik bir yaşamı paylaşmaya başlarlar."} +{"text":"Hoops McCann gibi bir isimle, liseden sonra o basketbol bursunu almalıydı, değil mi ? Yanlış! Hoops'un gerçekten yapmak istediği şey bir aşk hikayesi yazmak ve bu hikayeyi resimlemek. Doğru yolu bulmasına yardımcı olmak isteyen arkadaşı George, Hoops'u yaz için kendisiyle ve kız kardeşiyle birlikte Nantucket'e gelmeye davet eder. Arkadaşların \"Çılgın Yaz\"ı yolda Cassandra'yı arabalarına almalarıyla başlar- Cassandra'nın peşinde bir motosiklet çetesi vardır. Bu andan itibaren hayatları gittikçe daha da çılgınlaşır. Adaya vardıkları zaman Hoops, George ve George'un adadan arkadaşları olan Stork ikizleri ve Ack-Ack Cassandra'ya büyükbabasına ait olan evi açgözlü Beckersted Ailesi'nden kurtarması için yardım etmek zorundadırlar. Bu sırada Hoops çizgi aşk hikayesini yazmanın yolunu bulmalıdır - ve belki kendisine ait gerçek bir aşk da bulacaktır. Çeviri: afelka"} +{"text":"Pervin kızı Gül ile birlikte yaşamaktadır. Ana kız borçlu oldukları esnafı paşa dedelerinden miras kaldı diye kandırıp veresiye bir yaşam sürmektedirler. Pervin de zaten Gül'ü zengin biriyle evlendirmek istemektedir. Bakkal Hasan ve oğlu Remzi'nin ise ana-kızda gözleri vardır. Kese kese ortada kupon bırakmayan Pervin ve Gül gazeteden Ege kıyılarında lüks bir gemi gezisi, araba ve para kazanır. Miras için gittiklerini söyleyerek esnaftan da para alırlar. Öte yandan kumar düşkünü Murat nişanlısı Ayşegül'ün annesi Halime'nin aldığı takside şoförlük yapmaktadır. Birgün taksiyi kiralayıp aldığı para ile kabadayı Karadayı ile kumar oynar. Paralarla kaçan Murat'ın hileyle kumarı kazandığını anlayan Karadayı peşine düşer. Amcası gemide çalışan Murat, gemiye saklanır. Murat'ı gören Karadayı gemiye binecekken polisçe tutuklanır. Murat gemide kendilerini prenses olarak tanıtan Pervin ve Gül'e petrol kralı olduğunu söyler. Ayşegül'le Halime taksinin kiraya verildiğini öğrenince Karadayı'dan yardım ister. Pervin ve Gül'ün borçlu oldukları esnaf, arkalarından Hasan ve Remzi'yi gönderir. Gemide Murat Gül'e, amcası da Pervin'e aşık olmuşlardır. Otele yerleştiklerinde Halime ve kızı ile Hasan ve oğlu da otelin bahçesine kamp kurar. Pervin, Gül, Halime, Ayşegül çekişirler. Karadayı'nın sıkıştırdığı Murat, Gül'den para yardımı ister. Gül, aslında fakir olduklarını açıklayınca Murat da gerçeği anlatır. Karadayı'nın adamları Gül'ü kaçırırlar. Halime, Pervin, Ayşegül, Hasan, Remzi, Murat ve amcası aralarındaki çekişmeleri unutup Gül'ü kurtarırlar."} +{"text":"Kuzey İsveç'te geçen filmde; Rille ve Erik, anneleriyle birlikte yaşayan iki kardeştir. 16 yaşındaki Rille, kendisinden üç yaş küçük kardeşi Erik'den çok farklıdır. Erik düzgün fiziğiyle, sıcakkanlılı-ğıyla, özgüveniyle çevresindeki insanlarla, arkadaşlarıyla kolay iletişim kurabilen, sevilen bir çocuktur. Rille ise tam tersine, şişman, içine kapanık, kötümserdir ve dışlanmaya, hor görülmeye, küçümseyen bakışlara alışmış gibidir. Fakat Rille'yi hiç kimsenin küçümseyemeyeceği bir yer vardır: Ping Pong masası. Rille o masanın kralıdır, kimse onunla baş edemez ve onunla oynayan kim olursa olsun saygı duymak zorundadır. Rille ve Erik, babalarının kendilerini ziyarete gelmesini beklerlerken, aralarındaki tüm karşıtlıklara, farklara rağmen birbirlerine rakip olduklar�� kadar kardeş de olduklarını bir kez daha hatırlayacaklardır."} +{"text":"Arabalar, hayatın anlamını, insanlar yerine, bu sefer de arabalar üzerinden sorguluyor. Lightning McQueen, sadece başarıya şartlandırılmış bir yarış arabasıdır. Yaşama dair başka hiçbir amaç bilmediğinden, bir gün beklenmedik bir şekilde, Radiator Springs kasabasının sakinleriyle tanışınca hayatta, yarışların haricinde başka gerçeklerin olduğunu da öğrenir. Lightning McQueen, birbirinden farklı özellikleri ve geçmişleri olan arabaların bulunduğu bu kasabada, yapmış olduğu bir kaza nedeniyle tamir olana kadar kalmak zorunda kalır. İlk başlarda, kendisinden farklı bu arabalara kibirli bir tavırla yaklaşsa da zamanla aralarında çok özel dostluklar gelişecektir. Artık sadece yarışlar, kazanmak ve başarı yoktur; dostluklar, eğlence ve hatta aşk vardır. Seslendirme kadrosunda Owen Wilson, Paul Newman, Michael Keaton gibi isimlerin bulunduğu Arabalar, Pixar Stüdyoları'nın Kayıp Balık Nemo ve İnanılmaz Aile'den sonraki en eğlenceli animasyonlarından..."} +{"text":"1976 yılında Moskova'da geçen filmde, Anatoly Yefremovich Novoseltsev iki çocuk sahibi yalnız bir babadır. Çalışmaya başladığı istatistik bürosunda patronu, sert bir kadın olan bekar Ludmila Prokofievna Kalugina'dır. Novoseltsev arkadaşları tarafından zeki ve tecrübeli bir çalışan olarak görülmektedir, Novoseltsev terfi almanın hayalini kurmaktadır ancak patronuyla bu konuyu görüşecek cesareti yoktur. Eski bir sınıf arkadaşı olan ve yine aynışirkette çalışanYuri Grigorievich Samokhvalov Novoseltsev'in hafif sanayinin başına geçmesini önerir ancak Kalugina bunu Novoseltsev'in yetersiz olduğunu düşündüğü için reddeder. Terfi konusunda patronuyla tartışan Novoseltsev daha sonra onun insani yönünü keşfeder, Ludmila da ne kadar kuru bir hayat yaşadığını Novoseltsev'e itiraf eder. İkisi arasında bir aşk başlamıştır."} +{"text":"2001 yılında asistan doktor Andrew Bagby kız arkadaşından ayrıldıktan kısa süre sonra öldürülür. Andrew'in ölümünden kısa süre sonra kız arkadaşı hamile olduğunu açıklar, bu olayın ardından Andrew'in yakın arkadaşlarından Kurt Kuenne çocuğa bir hediye olarak bu filmi çekmeye başlar. Dostları, akrabaları ve çalışma arkadaşları Andrew hakkında sevgi dolu ve sıcak şeyler anlatırlar, evde çekilmiş görüntüler de Andrew hakkındaki bu coşkuyu doğrulamaktadır. Andrew'in annesi Kathleen ve babası David, Andrew'in eski kız arkadaşının daha önceden yerleşmiş olduğu Labrador'a taşınırlar. Andrew'in katilinin yakalanmasını ve duruşmaya çıkarılmasını beklemektedirler. Andrew'in eski kız arkadaşıyla torunları Zachery'i ziyaret edebilmek için görüşürler ve çocuğun velayetini almak isterler. Adalet var mıdır; Zachery kaybettikleri oğullarının yerine sevimli ve masum bir teselli midir? Çeviri: afelka"} +{"text":"Çok tanınan üç kuşak aktris, kefaretin gücü, affetmedeki özgürlük ve anneliğin kırılamayan bağlarını anlatan bir filmde bir araya geliyor Georgia Rule. Ve bu ailede, tavır kuşak atlamıyor. Asi genç kız Rachel çığlık atıyor, küfür ediyor, içki içiyor, aklından geçeni söylüyor ve genelde kontrol edilemiyor. En son yaptığı araba kazasıyla Rachel, annesi Lillynin San Franciscodaki evinde en son kuralı yıkıyor. İçinden geldiği gibi hareket eden ve ele avuca sığmayan kızını götürecek yeri kalmayan Lilly, sonunda asla dönmemeye yemin ettiği tek yere götürüyor annesinin Idahodaki evine. Matriarch Georgia (iki Oscarlı JANE FONDA, Monster-in-Law, 9 to 5) tipik bir sevimli, insanın üzerine titreyen bir büyükanne değil. Bir takm kırılamayacak kurallarla hayatını yaşıyor ve evine gelen herkesten de aynısını yapmasını istiyor; önce Tanrı geliyor, hemen arkasından çok çalışma. Artık genç kadının yetiştirilmesi üstüne kaldığına göre, Rachelın öfkesinin ardındaki nedenleri anlamak için sabırlı davranması gerekmektedir. Ama Rachel ıstıraplı yaz tatiline dayanamayıp küçük kasabayı sarsmaya başlayınca, Georgia torununda bir şeylerin değiştiğini fark etmeye başlar. Bir biçim ve sorumluluklar verilince, kalkanını indirir ve özellikle de kendi annesine karşı şefkatli olmayı öğrenir. Onun yolculuğu, üç kadını da, gömülü sırların açığa çıkması ve ne olursa olsun, aile bağlarının asla kopamayacağını anlamalarını sağlayan bir yöne doğru götürür."} +{"text":"\"Zorro Efsanesi\" 1998 yapımı \" Maskeli Kahraman Zorro\" filminden yıllar sonra başlıyor. Alejandro ve Elena evlenmişlerdir ve 10 yaşında, Joaquin adında bir oğulları vardır. Alejandro, Kaliforniya'nın yoksul ve ezilen halkını toprak sahiplerinin açgözlülüğünden korumak için Zorro maskesini halen takmaktaysa da, mutlu yuvasını da düşünmekte ve normal bir hayat yaşama arzusuyla görevi arasında gidip gelmektedir. Bir yandan da Kaliforniya, ABD'nin 31. eyaleti olmanın peşindedir, ama gizli bir ortaçağ organizasyonunun üyesi olan bazı ahlaksız kişiler bu olayın gerçekleşmesini önlemeye kararlıdırlar. Maskeli kahraman Zorro'nun bir kez daha Kaliforniya halkının yardımına koşması gerekir. Zorro, Kaliforniya halkına karşı çalışan bu karanlık organizasyonun planlarını kahramanca bertaraf etmeye çalışırken, hayatını ve ailesinin güvenliğini tehlikeye atan bir krize doğru hızla ilerlemektedir."} +{"text":"François Vatel, maddi açıdan zor duruma düşmüş/ mağrur ve artık yaşlanmakta olan Conde Prensi'nin sadık ve emektar bir hizmetkarıdır. Prens, Kral XIV. Louis'nin teveccühünü kazanıp, Hollanda'lılara karşı düzenlenen askeri kampanyaya katılmak üzere gerekli emri vermesini ve böylece kazanç sağlamayı ümit etmektedir. Kraldan başka kimseye boyun eğmeyen Conde prensi, bu kez, kendini ve şatosunun geleceğini Vatel'e emanet etmek zorundadır. Vatel'e düşen zorlu görev, Chantilly Şatosu'nda Saray eşrafını ağırlamaktır. Üç gün ve üç gece sürecek olan şenliklerin en basit anlatımla baş döndürücü olması gerekmektedir. Vatel, bu zorlu görevinin altından başarıyla kalkmak için, her yaştan bir hizmetçiler ordusu ile gece gündüz demeden kralı şaşırtacak, etkileyecek ve memnun edecek şeyler tasarlamaya çalışır. Olağanüstü seçkin bir menünün yanı sıra, kralın çok düşkün olduğu sanatsal gösteriler içeren bir şenlik düzenler. Bu kargaşanın ortasında Vatel, Lauzun ile bizzat kral ve kraliçe tarafından himaye edilen Anne de Montausier'nin cazibesine kapılır. Anne, basit bir aileden gelmesine karşın düzenlediği törenlerle büyük bir üne sahip ve kocaman bir yüreği ve inancı olan Vatel'le birlikte olur. Şenliklerin sonuna doğru yaratılmış olan neşeli ortama bakıldığında arzu edilen başarı yakın gibidir. Ama üçüncü günün akşamı yemekte sunulacak olan balığın gelmemesi üzerine ortalık karışır."} +{"text":"Sessiz film ve ötesine dair bütün tekniklerin en iyi şekilde kullanıldığı, Napolyon'un hayatını altı bölümde anlatan, Gance'ın hem yazıp hem yönetip hem de oynadığı epik film. \"... sinema tekniği açısından muazzam olmasının yanında, üç görüntünün aynı anda yan yana yansıtılması ile ortaya çıkan geniş perde gibi pek çok buluş içermektedir. ... pek çok kamera oyunu ve dinamik kurgusu ile zamanına ait görünmeyen, aşmış bir sessiz filmdir. zamanın şartlarına göre kulağa imkansız gelse de, el kamerası bile kullanılmıştır. film napoleon'un okul günlerinden, italya ordusunun başına geçip italya'ya girmesine kadarki hayatını, fransız devrimiyle, maximillien robespierre, georges jacques danton, jean paul marat, louis de saint just gibi devrimin öncü şahsiyetlerinin eylemleriyle paralel olarak anlatır. abel gance'ın bir nevi idolü olan napoleon son derece yakışıklı, kararlı ve delikanlı, tam bir kahraman gibi tasvir edilmiştir. ayrıca özellikle italya'nın işgali gibi sahneler yüzünden bazılarınca faşist damgası yemiştir film."} +{"text":"Dickie'nin zengin babası, İtalya'da yaşayan maceraperest oğlunu Amerika'ya, dönmeye ikna edebilmesi için, Tom Ripley'i yanına gönderir. Dickie ve kendi gibi ülkesinden uzaklarda yaşayan güzel sevgilisi Marge Sherwood başlarına geleceklerden habersiz İtalya'nın sahil kasabasının tadını çıkartmaktadırlar. Tom, \"Bir hiç olarak kendin gibi yaşamaktansa, bir başkasının hayatını çalarak önemli biri gibi yaşa...\" mantığını hayatının felsefesi haline getirerek tehlikeli ve entrikalarla dolu bir hayat için şeytanla anlaşma yapınca; kendini bir anda, yıllarca sadece buzlu camlar ardında izlemekle yetindiği büyüleyici dünyanın içinde buluverir. Alfred Hitchcock'un da favorileri arasında yer alan Patricia Highsmith'in romanından yapılan bu ilgi çekici uyarlamada Matt Damon, Jude Law ve Gwyneth Paltrow gibi Hollywood'un yeni kuşak yıldızları yeteneklerini sergiliyorlar."} +{"text":"Ruth, Honey Creek adlı küçük bir kasabada annesi May ve matematik dehası küçük erkek kardeşi Matt'le birlikte yaşar. Kocasını, Ruth henüz dokuz yaşındayken 2. Dünya Savaşı'nda kaybeden anne, kızına sevgisini hiç göstermez. Vermeyi başarabildiği sıcaklığı sadece kardeşine yönelten annesi yüzünden Ruth, duygusal açıdan sorunlu bir genç kız olarak büyümüştür. Film, Artie adında kendinden de problemli genç bir adamla evlenen Ruth'un, kocasıyla birlikte, erkek kardeşi uzağa taşındığı için yalnız kalan annesinin evinde yaşamaya başlamasını anlatır. Filmin çarpıcı açılış sahnesinde Ruth kanlar içinde ve cinayet zanlısıdır. Geriye dönüşlerle, Ruth'u bu duruma düşüren olaylar zinciri anlatılırken annesinden hiç sevgi görmemiş, aksine sürekli olarak aşağılanmış olan genç kadının çaresizliği iyice su yüzüne çıkar. Damadına duyduğu iğrenme hisleri kızına duyduğu hoşnutsuzluğu bastırınca ev, bütün taraflar için yaşanması iyice zor bir yere dönüşür. Ruth'un acınacak hayatını takip eden seyirci, anneyi canlandıran Christine Lahti'nin oyununa hayran kalmaktan geri kalamaz. Yılın annesi ödülü kazanmaya niyeti olmadığı ilk andan belli olan May, aslında en acınacak olandır. Kızını kendine bağlamak için onu sevgisine muhtaç etmiş bir annedir."} +{"text":"1951 yılında Teksas'ta \"Anarene\" isimli küçük ve önemsiz bir kasabada yoksul bir çevreden gelmiş olan lise öğrencileri Sonny ve Duane günlerini okul takımında futbol oynayarak, yaşlı kurt 'Aslan' Sam 'in salonunda bilardo oynayarak, kasabanın tek sinemasında film seyrederek ve tabii bir de kızların peşinde koşarak geçirirler. Duane, kasabanın zengini petrolcü Gene Farrow ve Lois Farrow 'un kızları okulun en popüler kızı Jacy ile çıkmaktadır. Sonny ise okulun futbol koçu Popper 'un ilgi yoksunu karısı Ruth ile ilişkiye girer. Bu ölü kasabada gençler için bir gelecek yoktur. Çokları hayatını kazanmak için büyük şehirlere göçmüştür. Gençlikten olgunluğa doğru geçerken gitmekle kalmak arasında kararsız bu iki genç hem dostları hem de akıl hocaları olan 'Aslan' Sam 'den yalnızlık, hayat ve kıskançlık hakkında esaslı dersler alırlar."} +{"text":"20 Temmuz 1944 günü, Fey von Hassell in hayatı allak bullak olur. Savaş öncesi Almanyası nda ve ıtalyası nda yaşanan yaldızlı gençlik yılları yerini kabusa bırakacaktır. Babası Ulrich von Hassell Nazizm karşıtlığıyla tanınmıştır. Albay Claus von Stauffenberg le birlikte, Hitler e karşı düzenlenen bir suikasta katılır; ölüme mahkum olur ve idam edilir. Kızı Fey de bu sırada tutuklanır ve SS ler iki çocuğunu elinden alırlar. ışte o zaman genç kadının, hapishaneler ve toplama kampları arasındaki yolculuğu başlar. Fey von Hassell in hayatını, cesareti ve kararlılığı kurtaracaktır. Çocuklarını bulmak için her şeyi göze alan bu olağanüstü kadının hikayesi, direnişi seçen Almanlarla ilgili sarsıcı bir tanıklıktır da aynı zamanda..."} +{"text":"Grande Chartreuse manastırı dünyanın en inzivai manastırı olarak kabul edilir. 1984'de manastırda rahiplerin günlük yaşamlarını anlatan bir film çekmek için izin isteyen yönetmen Philip Gröning'e çok erken oldugu, belki 10 - 13 yıl sonra olabileceği söylendi. Yönetmen 16 yıl sonra, Grande Chartreuse manastırından arandı. Artık hazırdılar. Fransa'nın Pirene dağlarındaki manastırda yaşayan rahiplerin günlük yaşanmlarını anlatan belgesel, altı ayda çekildi. Büyük kitlelerin ilgisini çekip Avrupa'daki sinemalarda kapalı gişe oynamaya başlayan belgesel ayrıca festivallerde insanlarin akin akin bu film icin sinemaya koşmalarına sebep oldu. Sessiz şekilde, dualar ve vücüt hareketlerinden dolayı çıkan sesler içinde tanrıya ulaşmaya çalışan, et yemeyen rahipler, günde 3 saat uyuyor ve sadece yaptıkları iş gerektirirse konuşuyorlar"} +{"text":"Hapishane kaçkını Joe ve hastalık hastası arkadaşı Terry, banka memurunu geceden rehin alıp ertesi sabah ona işine kadar eşlik etmek suretiyle ilginç bir soygun tekniği geliştirmiştir. Medya onların üzerine odaklanır ve marifetlerini de bir parça abartır, ancak iki ahbapçavuşun tek derdi yeterli miktarda parayı toparlayıp Meksika'ya kaçmak, burada özgür ve yasalara saygılı bir hayat sürmektir. Fakat Kate Wheeler adlı bir ev kadınının arabasıyla Terry'e çarpması, planları değiştirir. Rehin almak zorunda kaldıkları bu kadın, zamanla ikilinin suç dolu serüvenine ortak olur. Kate, bir anlamda aradığı değişikliği bulmuş ve monoton hayatından kurtulmuştur bu sayede. Hem haydutlar ona, hem de o haydutlara aşık olmuştur - evet, her ikisine birden... Çünkü ancak birbirlerini tamamladıklarında ideal bir sevgili etmektedir Joe ve Terry..."} +{"text":"Aniden çıkan müthiş fırtına sonucu batan gemiden tek kurtulan Robinson zorlukla çıkabildiği ıssız bir adada tek başına yaşam savaşı vermeye başlar. Kendine kurduğu ilkel ama son derece güzel hayat bir müddet sonra aniden değişiverir çünkü yakınlardaki başka bir yerden gelen yerliler bu adayı bir tür kutsal ayin yeri olarakk ullanmakta ve bu ayinler sırasında esiraldıkları insanları yemektedirler. Bu korkunç olayı gören Robinson hemen bir takım savunma sistemleri geliştirmeye başlar. Gene böyle bir ayin için getirilen bir yerliyi hayatı pahasına kurtarır ve onunla birlikte yaşamaya başlarlar. İki değişik kültür ve hayat tarzından gelen bu iki kişi arasında ortaya çıkan bir sürü anlaşmazlıklar yerini kendilerini öldürmek isteyen yerliler yüzünden birlikte hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda bırakır. Bu mücadeleye adadaki inanılmaz zor şartlar da eklenince işleri gerçekten de çok zordur."} +{"text":"20. yüzyılın başlarında, Kral Edward dönemi İngilteresinde iki genç kadın ve iki erkek arasında yaşanan ilişkileri konu eden film, Henry Jamesin romanından beyazperdeye uyarlanmış. Charlotte ve Prince birbirlerine aşık, fakat evlenemeyecek kadar fakirdirler. Prince, Charlotteun arkadaşı Maggie ile tanışınca onunla evlenmeye karar verir. Ve evliliğinden birkaç gün önce birlikte ona bir evlilik hediyesi almak için bir dükkana giderler. Altın bir kaseyi Charlotte çok beğenir. Fakat Prince kasenin altın değil kaplama olduğunu ve ayrıca kırıkları olduğunu söyler ve almaz. Aradan iki yıl geçmiştir. Maggienin babası Mr. Verver, Maggie ve Prince yeni doğan bebekleri ile mutlu bir aile tablosu çizmektedirler. Maggie babasına çok bağlı bir genç kadındır ve devamlı evlenmiş olmasının aralarında hiçbir şey değiştirmediğini hissettirmeye çalışmaktadır. Aile dostları olan Fanny hayatlarını daha kolaylaştıracak bir öneri getirir. Charlottea onlarla birlikte yaşamasını ve Mr. Ververa arkadaşlık etmesini teklif eder. Charlotte bunu kabul eder. Ve onunla anlaşmalı bir evlilik yapar. İlk günlerde küllenmiş gibi gözüken Charlotte ve Princein aşkları aynı çatı altında yaşamanın verdiği yakınlıkla tekrar alevlenir. Maggienin ise hiçbir şeyden haberi yoktur... Ta ki babasının doğumgünü için bir dükkana gidip altın bir kase alana kadar..."} +{"text":"Bayan Bentley onaltı senedir Nisan aylarını, İtalya'nın kuzeyindeki Como Gölü kıyısındaki yamaçta bulunan muhteşem bir villada geçirmektedir. Yıl 1937. 2. Dünya Savaşı Öncesi, Londra sosyetesi ressamı babasının ölümünden hemen sonra Bayan Bentley gene o meşhur villasındadır. Villada kalan diğer misafirlerin çoğunluğunu zengin Amerikalılar oluşturmaktadır ve İngiliz binbaşı Wilshaw da onlara katılır. Bu zenginler vakitlerini gölde gezintiler, tenis oynamalar ve etrafın güzelliklerini seyrederek geçirmektedirler. Binbaşının teklifine destek çıkan Bayan Bentley, misafirler için kokteyller düzenlemeye başlar ve bu arada zengin bir İtalyan ailede mürebbiyelik yapmaya başlayan genç ve güzel bir kız olan Bayan Beaumont'a da yardım etmektedir. Bayan Baumont yatılı kaldığı okuldan atılmıştır ve sırf eğlenmek için Binbaşı ile oynaşmaya başlar. Binbaşı ise onun kendisinden hoşlandığını düşünmektedir. Onun için doğru seçim bir başkasıdır. Ancak bunu görebilecek midir?"} +{"text":"Bu heyecanlı deniz macerasında, aksiyon ve İngiliz mizahını bir arada bulacaksınız. Rufus Excalibur ffolkes, kadınlara dayanamayan ama kedileri seven aykırı bir sualtı sabotajcısıdır. Lou Kramer ise İngiliz Hükümeti krallara layik bir fidye ödemezse Kuzey Denizi'ndeki en büyük petrol rafinerisini patlatmaya kararlı bir ruh hastasıdır. Her saniyenin sizi filmin şaşırtıcı finaline daha da yaklaştırdığı nefes kesici filmde başrolleri Roger Moore ve Anthony Perkins paylaşıyor. Kramer ölümcül planını açıkladığı zaman, onu kendi ölümcül oyunu ile durdurmak için iş ffolkes ve onun uzman sualtı ekibine düşer fakat bunu 24 saatten az bir süre içerisinde yapmaları gerekmektedir. Yardımcı roller James Mason'un bulunduğu bu heyecanlı deniz macerasında, aksiyon ve ingiliz mizahını bir arada bulacaksınız."} +{"text":"Desiree ile yaşadığı ayrılık sonrası umutsuzluğundan kurtulamayan Zia bileklerini keserek intihar eder ve kendini sadece intihar eden insanların olduğu büyük çöllerle kaplı, sağda solda eski lastiklerin ve yanmış kanepelerin görüldüğü bir öteki dünyada bulur. Tesadüf eseri, Desiree'nin de onun intiharından birkaç ay sonra intihar ettiğini ve şu an kendisini aramakta olduğunu öğrenir ve Desiree'yi aramaya başlar. Eugene ile birlikte Desiree'yi aramak üzere arabayla yola çıkarlar, bulundukları yerin sorumlularını aramakta olan ve yanlışlıkla bu yere alındığına inanan otostopçu Mikal'ı arabalarına alırlar. Yakın zamanda kendilerini Kneller'in kampında bulurlar, burada yaşanan küçük mucizelerin sayısı giderek artmaktadır. Mucizeler yaratan bir kral hakkında söylentiler duyarlar. Zia Desiree'yi bulabilecek midir? Peki ya bulduktan sonra ne olacak? Ölümün olduğu yerde umut da vardır."} +{"text":"Chrigu, İsviçreli film yönetmeni Christiana ailesi tarafından verilen takma isim. Parlak, yakışıklı, geleceği için planlarla dolu bir genç olan Chriguya 21 yaşında kanser teşhisi konur. Üstelik boynundaki tümör ileri safhadadır. Kemoterapiye başlamasıyla birlikte Chrigu hayatı için vereceği mücadeleyi belgelemeye karar verir. Film bir evrim sürecinin belgesi; Chrigunun kendi deyişiyle Hayata evet. Belki özel olarak benim hayatım değil. Ama hayata evet. diyen bir film. Filmde Chrigunun 16 yaşından itibaren çektiği filmlerde görüntülediği partilerden, Hindistan seyahatinden ve konserlerden bölümlere yer veriliyor. Film süresince Chrigunun ailesi ve arkadaşlarının yanı sıra videokliplerini çektiği hip-hop grubu Mundartisteni de tanıyoruz. Filmin diğer yönetmeni Jan Gassmann en iyi arkadaşını bu süreçte yalnız bırakmıyor. Ve ortaya, ölümün içinden geçse de, hayatla ilgili bir film çıkıyor."} +{"text":"Modern dünyanın, reçeteli uyuşturucu satıcıları yeni bir nesil yarattı. Adına \"RX\" denen bu nesil, iletişim kurmak, konuşmak, hissetmek ve hatta var kalabilmek için ilaçlara bağımlı. Belgesel, bu nesli yaratan insanların;medya, sağlık örgütleri ve siyaset üzerindeki güçlerini sorguluyor. Kimdir bu insanlar, bu ilaçları ne hakla ve nasıl küresel bağlantılarını kullanarak \"yasal\" hale getirebildiler ? Bu ilaçlar tam olarak nedir ve ne işe yaramaktadır ? Oluşabilecek risklere dair araştırma raporları, her yıl kimler tarafından hasır altı edilmekte ? Bir neslin kaderi ile böyle fütursuzca oynanmasına kimler, neden izin verdi? Yapım bu sorulara cevaplar sunuyor. Belgeselin deyimiyle, \"kimyasal lokotami\" mağduru bir neslin, mide bulandırıcı ama gerçek hikayesi. Anti-depresan yaşının yediye çekilebildiği bir sistem nasıl ayakta kalabiliyor ? En korkunç sorusu da bu."} +{"text":"Kinogamma bir keşif yolculuğu: İnsanlar, yerler ve sesler hakkında, sinema yoluyla yaratılmış yoğun bir deneyim ve bir aşk mektubu. Gerçek hayat görüntülerini, farklı kurgu teknikleri kullanarak kurmacaya dönüştürmeye yönelik sanatsal bir çaba olan Kinogammanın birinci bölümü Moskova, Talinn ve Orsk Novotroiskde, ikinci bölümü ise Özbekistan, Afganistan, İç Moğolistan ve Hindistanda geçiyor. İki bölümlü bir beste gibi yazılmış film, kıvrıla kıvrıla evrilen müzikal bir kaçamağı andırıyor. Sanki bir melodinin ortaya çıkışıyla, kamera hayatın o anı denen şiiri yakalamaya yelteniyor ve hiç tanımadığı yüzleri bağrına basıyor. Film insan duygularının tamamının bir anlatısı gibi: Bir an bir doğumhanede yeni bir annenin bebeğine sarılışını izliyoruz, bir an sonra sarhoş bir adamın yerlerde sürünürek bağırıp çağırmasına tanık oluyoruz. Kamera bir elin çıplak bir omuza değişinde hassas bir sevginin ifadesini yakalarken, hemen sonrasında merakla kendisini süzen garip bir bakışa yakalanabiliyor. Kamera ve çektikleri arasındaki ilişki tıpkı insanlar arasındaki ilişkiler gibi organik, değişken ve karşılıklı. Sigfried dünyada göçebe dolaşırken, isimsiz olanı, isimsiz olanla kaydediyor; bizlere renklerin şiirini anlatıyor ve insanların gündüz rüyalarının müziğini dinletiyor."} +{"text":"1940'lar, Çek topraklarının Nazi işgali altında olduğu yıllar... Eliska, üniversiteler Almanlar tarafından kapatıldığı için tıp eğitimini tamamlayamayan ve bu yüzden bir hastanede hemşire olarak çalışan genç bir kadındır. Sevgilisi cerrah Richard ve ortak dostları Doktor Chldek'le birlikte direnişçilere katılmıştır. Bir gece, taşradaki dağlık bir bölgeden hastaneye, acil kan nakli gereken ağır yaralı bir adam getirilir. Yalnızca Eliska'nın kan grubu adamınkini tutmaktadır. Verilen kan, adamın hayatını kurtarır ve çağdaş, şehirli, eğitimli Eliska ile barbar, ekmeğini taştan çıkaran, çocuk ruhlu Joza arasında sıradışı, güçlü bir ilişki kurulur. Doktorların yer aldığı direnişçi grup ortaya çıkarılınca Gestapo peşlerine düşer ve yaşamları tehlikeye girer. Eliska'nın sevgilisi Richard, bir gece kaçarak ülkeyi terk edince, Eliska'nın kalabileceği emniyetli bir yer bulmaları gerekir. Kızı ücra bir bölgedeki dağ evinde saklayabileceği düşüncesiyle Joza'yla temasa geçerler. Eliska, alışkın olduğu şehir yaşamını ardında bırakıp yeni bir kadın olmak zorunda kalır: artık dağ adamının karısı Hana'dır o. Yeni yuvası, zamanın 150 yıl önce durduğu dağ köyü Zelary'dedir. Kapkara savaş bulutlarıyla örtülmüş Avrupa'nın muhteşem doğa manzaraları önünde, kaderin beklenmedik cilveleriyle gelişen bu güçlü dramatik öykü, sakin temposu ve taşranın sükunetiyle izleyiciyi yavaşça avucuna almayı başarıyor."} +{"text":"Yeni evli genç bir çift, deniz kenarında bulunan gizemli bir otelde konaklarlar. Yüksek tavanlı geniş salonlarıyla eski zamanlardan kaldığı belli olan otel, mevsim nedeniyle oldukça boştur. Derken otele bir kontes ve kadın yardımcısı gelir. Çift tuhaf kontesin ilgisinden rahatsız olmaya başlar ve işin içine şehirdeki cinayetleri araştıran bir polisin de girmesiyle, kadınların vampir kimlikleri deşifre olur. Belçikalı yönetmen Harry Kümel çok az bilinmesine rağmen pek çok kült filmin sahibi. Malpertuis, The Arrival of Joachim Stiller ve Paradise Lost gibi filmleri DVD çağında yeniden keşfedildi ve korku, fantastik sinema, dram gibi türlerde serbestçe dolaşan yönetmenin büyük bir atmosfer ustası olduğu anlaşıldı. Daughters of Darkness, vampir sinemasının en güçlü ve 'sanatsal' filmleri arasında kabul ediliyor."} +{"text":"Küçük yaşta çok büyük bir aile içi travma geçiren ve Sosyal Hizmetler tarafından büyütülen Abby, çok mutlu bir ailenin yanında yatılı olarak çocuk bakıcılığı yapmaya başlar. Başlarda her şey yolunda gitmektedir. Çocuklar genç kızı çok sevmiştir, Abby ise her ihtiyaç duyulduğunda hem çocukların hem de ailenin yaşamını kolaylaştırmak için oradadır. Fakat anne Megan iş hayatı yüzünden birtakım sorunlar yaşadığı eşinin kendisinden gittikçe uzaklaştığını hisseder. Küçük çocuklar ise Abbyye giderek daha fazla bağlanmaya başlamıştır. Eşi Carterın iş ortağı ile komşuları Melin ölümü, Meganın yaşadığı gerilimi iyice tırmandırır. Artık, evlerine ve hayatlarına aniden giren bu güzel ve çekici bakıcının gerçekte kim olduğunu araştırma vakti gelmiştir. Fakat ortaya çıkacak gerçekler tüm ailenin özellikle de Meganın hayatını tehlikeye sokacaktır. Çünkü Abby, kalbindeki tutkulu aşkı ve bir aile kurma hayalleri ile asla göründüğü kadar masum değildir."} +{"text":"Kan davası bir at kuyruğunun kesilmesiyle başlar. Seyit Ağa, davetsiz olarak geldiği düğünde atının kuyruğunun kesilmiş olduğunu görünce çılgına döner. Çünkü, Doğu Anadolu'nun namus anlayışına göre \"altın kuyruğuna, erkeğin bıyığına, kadının saçına\" dokunulmaz. Dokunulursa sonuç ölümdür. İşte bir ruh hastası olan Seyit Ağa, düğün sahibi Mahmut Ağa'yı gözünü kırpmadan vurup öldürür. Böylece aşiretler arasından ölümler birbirini kovalar. Bu arada Seyit Ağa da öldürülür. Bu kez kan davasına ağa oğulları sürdürür. Seyit Ağa'nın oğlu Haydar Ali karısı Besra ile kaçıp dağlara çıkar. Ölüm korkusuyla bir mağarada gizlenirler. Çünkü Mahmut Ağa'nın iz süren oğlu Battal, babasının intikamını almak için peşlerine düşmüştür. Haydar Ali, elinde silah, gece gündüz uyumadan bekler. Bu ölüm bekleyişi içinde birgün mağara kavuğunda bir kefene sarılı bir kalıp sabun bulurlar. Bu bir ölüm işaretidir... Bir süre sonra Haydar Ali paniğe kapılıp kaçarken, Battal onu yakalayıp öldürür. Ama bu bir son değildir. Çünkü kan davası kaçınılmaz biçimde, sıra kime gelmişse bu kara yazgıya boyun eğecektir. Sıra şimdi de Battal'dadır..."} +{"text":"Üç kuşaktan fazla insan için ölümün bir adı vardı: Stalin. \"En İyi Aktör - Robert Duvall dahil olmak üzere 3 Altın Küre Ödülü Sahibi. -Joan Plowright- Yardımcı Aktör - Maximilian Schell ve Yardımcı Aktris Ruslar 1917'de Çar'ın güçten düşüşünü sevinçle karşılamışlardı. Ama çok geçmeden, neşeleri korkuya dönüşecekti. Artık Josef Stalin, mutlak güce giden yoldaki komple ve cinayetlerine başlamıştı. Gelecek birkaç on yılda, milyonlarca insan ölecek, milyonlarcası da hapishaneye atılacaktı. Kendi ailesi de dahil olmak üzere, kimse onun emirlerine veya metodlarına karşı gelmeye cesaret edemeyecekti. Çünkü kimse onun terör dolu yönetiminde güvende değildi. Çekimlerin tamamının gerçek mekanlarda gerçekleştirildiği ve Oscar Ödüllü oyuncu Robert Duvall'in başrolde oynadığı film, son zamanlardaki en etkileyici ve tartışmalara yol açacak yapım."} +{"text":"Ülkede yaşayan zencilerin durmaksızın kötü muamele gördüğü ve iki ırkın arasında devlet eli ile çizilmiş derin bir ayrımın bulunduğu Güney Afrikada yaşayan James Gregory bir hapishanede gardiyanlık yapan sıradan bir askerdir. James ve karısı Glorianın hayatı bir gün ansızın gelen bir terfi haberi ile değişir. Jamesin başka bir hapishaneye tayini çıkmıştır ve Nelson Mandelanın gardiyanlığını yapacaktır. Zencileri ülkeyi tehdit eden en önemli unsur olarak gören Jamesin fikirleri Mandela ile vakit geçirdikçe değişmeye başlar. Jamesin Mandela ve ailesine yakınlık gösterdiğini düşünen üsleri durumdan rahatsız olurlar. Mandelanın 30 yıla yayılan özgürlük mücadelesi, James ve ailesi için de zorlu bir yolculuğa dönüşür. GOODBYE BAFANA ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ bir adamın ve bir ülkenin değişim öyküsünü anlatan güçlü bir film."} +{"text":"Savaş muhabiri Simon Hunt ve kameraman Duck, Bosnadan Iraka, Somaliden El Salvadora kadar dünyanın en tehlikeli savaş bölgelerinde görev almışlardır. Mermilerden sakınmaya çabalarken en doğru haberlere imza atmış, çok sayıda gazetecilik ödülü kazanmışlardır. Bir Bosna köyünde görev yaptıkları o müthiş günde herşey bir anda değişir. Ulusal televizyondaki bir canlı yayın sırasında Simonın çöküşü başlar. Simonın kariyeri sona ererken Duckın yükselişi devam eder ve ikilinin yolları ayrılır. Beş yıl sonra savaşın bitiminin beşinci yıldönümü kutlamalarına katılmak üzere Duck yeniden Saraybosnaya döner. Yanında çaylak gazeteci Benjamin de vardır. Simon adeta geçmişten gelen bir hayalet gibi çok özel bir fikirle boy gösterir. Asıl amacı hayatının en büyük haberini yakalamak, bölgenin en çok aranan Tilki lakaplı bir numaralı savaş suçlusunun yerini bulup haber yapmaktır. Yüzeysel bilgilerle donanmış olan Simon, Duck ve Benjamin, kimseden izin ve yetki almadan kendilerini derin düşmanlık dolu bölgelere götürecek karanlık ve tehlikeli bir misyona odaklanırlar. Ancak yanlışlıkla CIA timi zannedilmeleri ve hedeflerinin onları takibe alması üzerine kendilerini çok ciddi tehlike altında bulurlar. Av ve avcı değişmiştir artık. Karşılarında hayatlarının en büyük hedefi vardır ama acaba haberi yapacak kadar yaşayabilecekler midir?"} +{"text":"Hollywood'un her daim aykırı yönetmeni Oliver Stone son filmi \"Kaybedenler\" ile bildik temaları kendi yöntemiyle anlatıyor bu kez. Bobby Cooper, mafya borcundan kurtulmak için Las Vegas'a kaçarken arabası bozulan genç bir dalavereci. Bir u-dönüşüyle yaşamının akışı değişen ve hayalet kasabası örneği garip bir yerde arabasının tamir edilmesini bekleyen Bobby, burada tanıştığı güzel ve çekici Grace'in etkisine kapılıyor ve olaylar gelişiyor. Grace'in yaşlı kocası rolündeki Nick Nolte ve kasaba şerifinin dahil olduğu \"garip\" insanlar labirentinde kaybolan Cooper'ın yakasına yapışan talihsizlik tüm film boyunca sürüyor. \"Kaybedenler\", Stone'un \"Katil Doğanlar\" filmini hatırlatan kamera, kurgu çalışması ve zekice yazılmış diyaloglarıyla öne çıkıyor. Araba tamircisini canlandıran Billy Bob Thornton ve kör sokak dilencisi rolündeki Jon Voight'e dikkat."} +{"text":"İki düşman ve zengin ailenin, namuslu bir serserinin var olma ihtimali üzerine giriştiği 1 milyonluk bahisle, Osmanın hikayesi de farklı bir yön almaya başlar. Bu röportajı gazetelerine herkesten önce çıkarmak için rekabet eden iki gazetecinin de dahil olduğu hikayede Osman bir milyonun kredisi ile krallar gibi yaşamaya başlıyor. Bir gün Sarayburnunda ölümden kurtardığı şarkıcı Filize aşık olması ile Osman en büyük atağına başlar bir nevi. Ya bu sefer gol olacaktır ya da yine ofsaytta kalacaktır. Filizin ölümü seçmesinin nedeni kardeşinin ölümcül bir hastalığa mahkum olması ve tedavi için 200 bin lira gerekmesidir. Osman, yavrucağın hayatı, serserilerin onuru ve Filizin aşkı arasında sıkışıp kalmıştır."} +{"text":"Tex bir yahudi kasaptır. Uzmanlığı Yahudilikte haram olmayan etlerdir. Karısı Candy ne yazık ki pek sadık bir eş değildir. Tex onu iş üstünde yakalayınca cinnet geçirip öldürür. Suçu gizlemek için Candy'nin güzel bedenini parçalara ayırarak Meksika'da çöle gömer. Ancak talihsiz kadının kesik eli ortaya çıkar ve ona dokunan kör bir kadının tekrar görmesine yol açar. Bunun üzerine Candy'nin eli \"Bakire Meryem'in Eli\" olarak ün yapar. Kilisenin gözden düşmüş rahibinin tüm itirazlarına rağmen kasabanın belediye başkanını fırsatı değerlendirmek isteyince ortalık birbirine girer. Böylece aralarında mucizeyi görmek isteyenler, televizyoncular ve tövbekar hayat kadınlarının da bulunduğu bir kitlenin \"el\"in peşine düşmeleri sonucu kasaba adeta bir sirke döner. Bütün bunlar olup biterken kasaba şerifinin \"el\"i kendisine karşı kanıt olarak kullanmasından korkan Tex ölüp ölüp dirilmektedir."} +{"text":"Oleg Yankovsky, Rusya'daki bir Yahudi köyündendir. Şarkıcılık yeteneği çok gelişmiş olan bu genç adam, 1927 yılında ülkesinden Amerika'ya göç etmeye karar verdiğinde küçük kızı Fegele'i ardında bırakmak durumunda kalır. Amerika'ya yerleşir yerleşmez Fegele'i de yanına aldırmaya söz vermiştir, ancak Nazilerin köyü işgal ettiği sırada kız diğer akrabalarıyla birlikte İngiltere'ye kaçmak durumunda kalır. Orada bir İngiliz aile tarafından evlat edinilen kıza yeni bir isim verilir: Suzie... Tıpkı babası gibi iyi bir şarkıcı olan Suzie, yetişkinliğe adım attığı dönemde, Paris'teki bir gece kulübünde çalışma fırsatı yakalar. Ayrılacağı dönemde, üvey anne ve babası, ona gerçek babasının bir fotoğrafını verir. Paris'te yeni bir hayata başlayan genç kız, zengin bir koca peşinde olan Lola'yla da yakın arkadaş olur ve onunla birlikte girdiği ortamlarda tanıştığı Cesar adlı çingeneye ilgi duyar. Ancak, Nazilerin Paris'e de göz dikmesi, Fegele'i, ya da yeni ismiyle Suzie'yi, hayatında önemli yeri olan bir diğer erkekten de ayrı düşürecek gibidir..."} +{"text":"İsveç sinemasının dünyaca ünlü yönetmeni Ingmar Bergman, insan ruhunun beklenti, umut, hayal kırıklığı ve sevgi gibi duygularını şiirsel bir akıcılık ve duyarlılıkla anlatıyor. Filmde dünyaca ünlü bir piyanist olan Charlotte kariyeri uğruna ailesini, özellikle iki kızını ihmal etmektedir. Yedi yıl süren bir sessizlikten sonra, kızı Eva, Charlotte'u kendileriyle birlikte bir hafta geçirmesi için Norveç'e davet eder. Charlotte'un hasta küçük kızı Helena da Eva'nın yanında kalmaktadır. Film, anne-kız yüzleşmesini işler. Bu tema, yüzeyde fazla dramatik görünmese de, film, Bergman'ın yazdığı güçlü ve dramatik sahnelerden, özellikle Eva'nın annesine ulaşmaya çalıştığı, geceler boyu süren konuşmalardan oluşur. \"İki kadının çekişmesi, Bergman'ın usta ellerinde büyülü bir sonata dönüşmüş.\" - The Variety \"İçtenliği ve tutkusuyla bütün duyularımızı esir alan, olağanüstü etkileyici bir Bergman yapıtı.\" - Chicago Reader"} +{"text":"Eddie, çok uzun süredir, Coney Adasındaki Ruby Pier lunaparkında tamircilik yapan yaşlı bir adamdır. Elinde bastonuyla yavaş yavaş yürüyerek, ufak tefek bozuklukları gidererek, çocukları eğlendiren Eddienin görüntüsü, lunaparkın olmazsa olmazları arasına girmiştir. Eddienin yeknesak hayatı, küçük bir çocuğun, lunapark oyuncaklarından birinde sıkışıp kalmasıyla sekteye uğrar ve Eddie, çocuğu kurtarmaya çalışırken ölür. Aniden kendine gelen Eddie, hala Ruby Pierde olduğunu fakat ağrılarından ve bedensel rahatsızlıklarından eser olmadığını görür. Bir süre yeni özgürlüğünün keyfini çıkardıktan sonra, lunaparkın ucubelerinden Mavi Adama rastlar. Film, hayatın anlamsızca birbirine bağlı olaylar zincirinden ibaret olmadığı, rastlantıların bir anlamı olduğu ve her oluşun bir nedeni bulunduğu temasını incelikle işliyor."} +{"text":"Öncekilere hiç benzemeyen bir yazdı. Sybil sonbahar gelmeden Mickeye yüz öpücük vereceğine söz vermişti. Ancak oğlan kızı sadece 73 kere öpebilmişti. Bu hoş, romantik ancak hayal kırıklığı yaratan bir yazın öyküsüdür ve Gürcistan ormanlarının derinliklerinde kaybolmuş güzel, romantik, küçük, sakin bir köy olan Karsnye Utkide geçer. Burada ilginç insanlar yaşamaktadır ve yaşam her zaman olduğu gibi votkayla desteklenerek yavaş ve güvenli bir biçimde akıp gitmektedir. Derken çok daha sıcak geçen, güneşin tutulduğu o yaz gelir. Yazla birlikte de 14 yaşında çok güzel, ama arsız bir Lolita olan Sybil, yaz tatilini geçirmek için teyzesi Marthanın yanına gelir. O ayrıldığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır... Daha ilk gününde Sybil eski gözlemevinin bekçisi, yalnız bir dul olan Alexandere tutulur. Alexander 41 yaşındadır ve Sybilin henüz aşık olunamayacak kadar küçük olduğunu düşünür. Aynı hızla, bu kez de Alexanderın 14 yaşındaki oğlu Mickey Sybile tutulur..."} +{"text":"Film, iki arkadaşın karşılıklı anlayışları ve ortak değerleri ile uzun süre devam ettirdikleri bir dostluğun ve bu dostluğun aynı kadına tutkuyla bağlanmaları yüzünden sekteye uğramasının hikayesi. Vahşi Batı ve İkinci Dünya Savaşı gibi geniş bi fon üstüne oturtulan filmde, New Mexico'da Pete Calder ve Big Boy Matson, savaş öncesinin iki sıkı dostu tekrar bir araya gelmişlerdir. İki dost eski hayatlarına geri dönmüşlerdir: Sığır beslemek ve toprakla uğraşmak. Erkekler arasında kendilerini kanıtlamış, kadınlar tarafından da oldukça sevilen bu ikili, evimiz dedikleri toprakların efendisi gibidirler. Fakat engebeli bir araziyle karşılaşmalarının zamanı gelmiştir: İnsan kalbi. Pete, hayatı boyunca özlemini duyduğu Mona'nın başka biriyle evlendiğini öğrenir. Kızarkadaşı Josepha O'Neil ile birlikte eski işine geri döner. Fakat Mona'nın Big Boy'la tutkulu bir birlikteliğinin olduğunu öğrenmesi, arzularını yeniden canlandırır. Mona'da Pete'in hep arzuladığı ama elde edemeyeceği her şey vardır. İki arkadaşın bağlılığı, Big Boy'la Mona'nın aşkı ve Hi-Lo topraklarının büyük bir kısmını satın alan Jim Ed Love'ın aralarındaki gerginlik karşısında test edilmektedir. İki arkadaşın geleceğini toprağın kanunları ve tutkuyla bağlandıkları kadına olan aşklarının büyüklüğü belirleyecektir."} +{"text":"Suç dünyası ile polis teşkilatı arasında oluşan karmaşık bir köstebek ağı... İrlandalı mafya lideri Costello, yıllar önce kendi adamlarını polis akademisine sokarak onların teşkilat içerisinde iyi yerlere gelmelerini sağlamıştır. Polis teşkilatının da bu konuda Costello'dan geri kalır yanı yoktur. Onların da çok güvendikleri bir adamları, Costello'nun en iyi iki adamından biri olmuştur. Fakat her günün tehlike içinde geçtiği bu dünyada, hiçbir sırrın açığa çıkmaması mümkün değildir. Köstebeklerin varlığının hissedilmesi ile her iki taraf için de, müthiş bir ölüm kalım savaşı başlar. Yıllardır farklı kimliklerde yaşamış olmanın verdiği yükün ağırlığına bir de, deşifre olma korkusu eklenince her iki köstebek için de tehlike dolu bir hayatta kalabilme mücadelesi başlar. Infernal Affairs isimli, oldukça beğeni kazanmış, 2002 yapımı Hong Kong filminin yeniden çevrimi olan Köstebek, konusunun yanında zengin oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Son derece başarılı olan ilk filmin kalitesinin yakalanabilmesinde, bu kadronun önemli bir payı olacağını söylemekte yarar var."} +{"text":"8. Avrupa Filmleri Festivali çerçevesinde gösterilen 2002 yapımı bir macar filmi. Yaşlı bir adamın hıçkırıklarıyla başlayan, köydeki kadınların dayanışmasıyla bağlanan bir planı anlatan güzel bir film. Ortalığı saran ve birinden diğerine geçen hıçkırık film boyunca devam etmektedir. Yarı cinayet, yarı doğa belgeseli. Filmin en ilgi çekici ozelliklerinden biri filmde hemen hemen hic diyalogun bulunmamasi. Çeşitli ayrıntılar, günlük boğuşmalar, rutin ve suratında yaşlılığın derin izlerini taşıyan bir adamın hıçkırığıyla devam eden film, bunların arasına bir de cinayet iliştirilmesiyle, hıçkırık temalı sıradışı bir görsel bir şölen haline geliyor. Oldukça kişisel ve çok özel bir film olan 'Hıçkırık' tüm sinemaseverler için hoş bir sürpriz. 2002 Toronto Film Festivali'nde büyük ilgi görmüştür. 2002-2003 Yıllarında çeşitli festivallerde 16 ödül aldı, 3 kere aday gösterildi."} +{"text":"Bir enstitüde ders verip İngiliz literatürü çevirileri yaparak hayatını kazanan Andrey Pavlovich Buzykin karısını aldatmaktadır. Buzykin'in esas problemi zayıf karakterli çok nazik bir adam olmasıdır. Karısına anlattığı yalanlar asla inandırıcı olmamaktadır ancak gerçeği söylemeye de cesareti yoktur. Sevgilisi, Alia, onun bu aile hayatından haberdardır ancak eve geç gidemeyeceği için buluşamadıklarında ya da karısına nasıl anlatacağını bilemediğinden Alia'nın aldığı yeni ceketi giymek istemediğinde kırılmaktadır. Hem sevgilisi Alia hem de karısı Nina, aynı anda Andrei'yi terk ederler, affederler ve geri dönerler ve Andrei acılarla dolu bir şekilde bu hayatına devam eder. En sonunda her iki kadın da yalanlarından o kadar bıkmışlardır ki, bir gün gerçeği söylediğinde her ikisi de inanmaz."} +{"text":"19. yüzyılın sıkıcı Viktorya çağında, Avrupa... Victor adlı genç bir adam, yanlışlık eseri, bir iskeletin parmağındaki yüzüğü takıp sonra da şakayı biraz fazla ileri götürünce, bir cesetle evlenmiş olur. Victor yeraltındaki hayatı keşfettiğinde buranın, kendi kasvetli yaşamına göre ne kadar renkli ve eğlenceli olduğunu görür. Oysa yukarıda, onu gerçek karısı, Victoria beklemektedir. Genç adam, zor bir karara doğru adım adım yaklaşırken, hem hayat hem de kendisi hakkında bir kaç şey öğrenmek zorunda kalacaktır. Bir Rus halk masalından yola çıkarak yarattıkları bu çılgın animasyonla Tim Burton ve Mike Johnson, Noel Gecesi Kabusu gibi, hafızalardan uzun süre çıkmayacak bir esere imza atıyorlar. Johnny Depp'in Victor'a hem fiziğini hem de sesini ödünç verdiğini, meraklısına not düşelim."} +{"text":"Min, profesör babasıyla birlikte Japonyaya taşınır. Bir gün yerel bir tapınakta masum gözlü güzel bir Japon kızla tanışır. İsmi Nanaedir ve gelecek vaadeden bir ressamdır. Min ilk görüşte Nanaeye aşık olur ve çok geçmeden Nanenin de, kendisinin transfer edildiği Japonyadaki okulda okuduğunu öğrenir. Böylece arkadaş olurlar aralarındaki dil farklılığına ve kültürel farklılıklara rağmen çok güçlü bir ilişkileri olur. Minin Koredeki ninesi aniden hastalanınca, Min Nanaeye öceden haber veremeden acilen Koreye dönmek zorunda kalır. Ninesi eski sağlığına kavuşur kavuşmaz Min, yeniden Nanaeyle brilikte olmak içim vakit kaybetmeden Japonyaya döner. Fakat Nanaeyi hiçbir yerde bulamaz. Nanae acaba ona karşı beslediği samimi duyguları henüz kavramamış mıdır? Nanae bir haber bile bırakmadan neden ortadan kaybolmuştur?"} +{"text":"Suç, sorumluluk ve cinayete varan intikam üzerine ironik ve aydınlatıcı bir çalışma olan bu film, Chabrolun seyirciyi sürükleyip götüren, en iyi yapıtlarından biridir. Genç bir dul olan yazar Charles Thenier, çözüme kavuşmamış bir araba kazası, bir vurup kaçma olayı sonucunda biricik oğlunu kaybedince, her ne pahasına olursa olsun suçluyu yakalamaya ve öldürmeye and içer. Paristen kaza yerine gittiğinde, tesadüfen rastladığı bir çiftçi ona bir ipucu verir. Arabanın izini, çocuğa çarpılmasının ertesi günü çamurluğunun onarıldığı yerel bir karoseri tamircisine kadar sürer. Saplantılı soruşturması Charlesı televizyonda çalışan Helenee kadar götürür. Kadın onu ertesi gün ailesinin evinde akşam yemeğine davet eder. Aileyi sürekli korku içinde tutan, canavar benzeri, ağzı bozuk eniştesi Paul, Charlesın aradığı kişi olabilir. Ama Charles, Paulun ergen oğluna, ondan babasını öldürmesini isteyen Philippee, bağlanınca intikam ertelenir ve dürtüler karmaşıklaşır..."} +{"text":"Birinci Dünya Savaşı sonrası Avusturya'da bir çiftçi köyü. Yaşlı toprak sahibinin gizemli ve vahşi ölümünün ardından, erkekli kadınlı yedi uşak kendilerini yıllardır çalıştıkları toprağın mirasçısı buluyorlar. Böyle bir şey o güne kadar hiç olmamış. Beklenmedik bir şekilde, hükmedici liderlerine itaat etmelerini sağlayan bağ ortadan kalktığında ve derine kök salmış olan toplumsal çekingenliklerinden kurtulduklarında, \"mirasçılar\", bu yedide bir çiftlik sahipleri, bağımsızlığın verdiği heyecanı keşfediyorlar. Aralarında bir anlaşma sağlayıp çiftçiliğe başlıyorlar. Bu arada yılların çiftçi cemaatinde husumet giderek artıyor. Mizahi başlangıcından sonra yavaş yavaş bir saldırganlık ve kana susamış şiddet dalgasına dönüşen Mirasçılar aşk, mücadele, intikam ve barışma temalarını yaratıcı bir şekilde resmediyor."} +{"text":"Albay Michael Bishop'ın son görevi korkunç bir şekilde sona ermiştir. Ekibinden birileri hepsini yok etmiş ve kendisi de \"Kara Operasyon\" ekibinden hayatta kalan tek kişi olmuştur. Çok uzun bir tedavi döneminden sonra ancak düzelebilen albay Bishop artık hayatını zengin ve meşhur kişilerin koruması olarak kazanmaktadır. Yaptığı işte en iyisi olan Bishop'ın yaptıklarını öğrenmeye çalışan bir çok genç daha deneme aşamasında ölebilmektedir. Bir gün Bishop'ın geçmişi bir kabus gibi geri gelir. Korumakla görevli olduğu kişiler tek tek öldürülmeye başlayınca kara operasyon sırasında yaşadıkları gözlerinin önüne gelmeye başlar. Sanki görünmez bir el bu cinayetleri işlemektedir. Bishop son kez bir operasyona daha başlamak zorundadır ve bu sefer karşısında kimlikleri belirsiz bir ordu bulunmaktadır."} +{"text":"Matt Raymond, üniversiteden mezun olduktan sonra, biraz eğlenip dinlenmek isteyen arkadaşlarının aksine hemen iş başvurularında bulunur ve Wall Streetde bir firma tarafından işe alınır. Ne var ki, daha Matt işe başlayamadan, şirket başka bir finans firmasıyla ortaklığa gider ve yeni personel alımlarını durdurur. Mattın en yakın arkadaşları, ufak tefek işlerde çalışmak fakat en önemlisi snowbord, kayak, ve yeni kızlarla tanışmak için bir seneliğine Aspene gitme hazırlığındadır. Wall Street işi olmayınca amcasının önerdiği işte çalışmak ya da Aspene gitmek ikilemiyle karşı karşıya kalan genç adam, tereddüt etse de Aspene gitmeye karar verir. Artık ne iş stresi, ne günde onbeş saat çalışılan uzun haftalar ne de iş karartıcı ofis binaları vardır. Kısa bir süre içinde, dağın büyüsüne kapılan Matt, hayatının en iyi kararını verdiğine emin olur. Üstelik burada karşısına, genç bir kayak hocası olan güzeller güzeli Michelle çıkmıştır. Matt, Michellee aşık olur fakat kızın başka bir sevgilisi vardır ve Mattla sadece arkadaşlık yapmayı kabul eder. Acaba Matt, hayatının aşkına kavuşabilecek midir?"} +{"text":"1985 yılındayız. Marty biraz fırlama, söz dinlemez ve delidolu bir genç, kısaca dönemin tipik bir Amerikan yeni yetmesidir. Çılgın bir bilim adamı olarak niteleyebileceğimiz Dr. Brown ile olan dostluğunun hayatını değiştereceğinden habersizdir: zira dahi bilim adamı bir zaman makinesi icad etmiştir! Dönemin özellikle tasarımıyla öne çıkan otomobillerinden olan bir DeLorean'ın içine gizlenmiş olan icat, Marty'yi yanlışlıkla 50'lere geri götürür. Sorumsuz delikanlı bu naif Amerikan kasabasında bir kazaya yol açar ve müstakbel anne ve babasının tanışmasına engel olur. Böylece kendisi de hiç doğmamış olacağı için bu durumu düzeltmeye koyulur. Ama hayat sandığından daha karmaşıktır ve sorumluluk kelimesinin anlamını öğrenmek zorundadır. 80'li yılların en çok akılda kalan filmlerinden biri olan Geleceğe Dönüş, bünyesinde dönemin bir çok popüler nesne, kişi ve temasını barındıran, soluk soluğa izlenen bir film. Yönetmen ve senarist Robert Zemeckis'in kariyerindeki en parlak icat belki de!"} +{"text":"20 yıl kadar önce Bayan Barlow, Pimlico Meydanı 12 no'lu dairesinde paha biçilmez yakutları için hunharca öldürülür. Katil bütün evi talan eder, fakat yakutları bulamaz ve ortadan kaybolur. O zamandan beri boş kalan eve, şimdi Paul ve Bella Mallen taşınırlar. Bella Mallen unutkanlıktan ve sürekli gergin olmaktan yakınmaktadır; ya da en azından kocası ona böyle söyler. Yaşlı bir at bakıcısı olan B. G. Rough ise 20 yıl önce polis olarak görev yapmıştır ve bu çözülemeyen davayı hala hatırlamaktadır. Rough, Bay Mallen'ın, Bayan Barlow'un yeğeni olan Louis Barre'a çok benzediğini fark eder. Ve acaba Bay Mallen neden her akşam gizlice evi terk edip, 14 no'lu karşı daireye geçmektedir?"} +{"text":"1960ların başındaki İtalya. Amiyane tabirle sonradan görme diye ifade edilebilecek insanların hızla türediği, köylüleri ve köy yaşantısını küçümsediği ve daha fazlasını kazanmak için kendi benliklerinden bile vazgeçtikleri bir dönem. Giovanni de sıradan bir işçidir. Çalışmak ve sevgilisi Lilianayla birlikte geceleri dans salonuna giderek dans etmek haricinde yaptığı bir aktivite yoktur. Bir de yaşlı ve ilgiye muhtaç babası vardır. İşi gibi özel hayatının da bir süre sonra rutine dönüşmesi, ister istemez işine olan yabancılığı gibi eşine de yabancılaşmasına neden olur. yönetmen, makro planda yaşanan bu sınıf ve realite çatışmalarının yanı sıra, sömürülen ve yoksulluk içinde yaşamaya çalışan işçi sınıfından karakterlerle de bir başka bakış açısı yakalar. yaşam standartları gittikçe düş en, boş zamanları sınırlanan ve günü kurtarmaktan başka bir şey yapamayacak duruma gelen insanların trajik hayatları konu edilir."} +{"text":"Grenouille, kokulara karşı inanılmaz bir duyarlılığı olan ama bunun haricinde hiçbir duyusunun gelişmemiş olduğu çok ilginç bir adamdır. İstediği kokuları elde edebilmek için her türlü çılgınlığı yapmaya hazırdır; cinayet işlemek de dahil... Az da olsa koku salan herşeyin ve herkesin kokusunu alabilen bu sıradışı ve dahi karakter, bir gün kendi kokusunun olmadığını anladığında hayatının tüm anlamını yitirir. Bu 'hayati' önemdeki eksikliğini giderebilmenin tek yolunun, kendisine insanmış izlenimi verebilecek kokular üretip sürmesi olduğunu düşünür. İnsan kokuları yaratabilmek için de insanlara ihtiyacı vardır. Toplum içinde varolabilmenin tek yolunu bu şekilde tanımlayabilen bir adamın, sonu inanılmaz bir trajediye giden öyküsü, Patrick Süskind'in yayınlandığında çok uzun süre çok satanlar listesinde yer alan kitabından beyazperdeye aktarıldı. Yönetmense Koş Lola Koş ve Cennet filmlerinin de yönetmeni olan Tom Tykwer. Filmin, Avrupa Sinama standartları düşünüldüğünde oldukça yüksek bir bütçeyle çekildiğini de belirtelim."} +{"text":"Bir grup çocuk bir haftalığına yetim kalırlar. Aileleri, çocukları bakıcı Estherin pek de güven verici olmayan himayesine bırakarak tatile çıkarlar. Dış dünyanın tehlikelerinden korunmak için inşa edilmiş güvenlikli sitede, kardeşler, kuzenler ve arkadaşlardan oluşan bir grup çocuk, kendilerini eğlendirmek için bir yandan yasal boş zaman aktiviteleri ile ilgilenirken bir yandan yasadışı olarak komşularının evlerini gözetleyerek vakit geçirirler. Daha sonra Estherin kardeşi Fernando evlerine kalmaya gelir ve çocuklar dış dünya ve onun temsil ettikleri ile baş etmek zorunda kalırlar. Celine Murganın ikinci uzun metraj filmi dikkatlice gözlemlenmiş bir evde tek başına senaryosu ile şekilleniyor. Çocukların rutinleri, ritüelleri ve birbirleriyle olan rekabetleri Murganın önyargısız kamerasıyla zekice gözlemleniyor. Eleonora ve Magdelena Capobianco kardeşlerin başrollerde oynadığı ve mükemmel bir oyuncu kadrosuna sahip olan Bir Hafta Yalnız, oyunun kurallarını zorlamak ve toplumsal hayatın derinlikli ve grift yapısı hakkında sıradışı bir çalışma. Bir Hafta Yalnız, Gijon International Film Festivalinde yakın zamanda FIPRESCI ödülüne layık görülmüştür."} +{"text":"Büyünün ve sihrin hüküm sürdüğü yıllar, dünya bir kaosun içindedir. İnsanlar kraliçe Bavmorda'nın zulmü altında inim inim inlerken Kraliçenin huzurunu bozan tek şey bir kehanettir. Kehanete göre; bir kız çocuğu günün birinde bütün bu zulme dur diyecek, Bavmorda'nın saltanatı sona erdirecektir. Bunu duyan kraliçe, doğan tüm kız çocuklarını boğdurtmaya karar verir. Ancak seçilmiş bebemiz, kendisini nehre salan bakıcısı sayesinde kurtulmayı başarır. Nehir bebeği, \"Willow\" adındaki cüce ve ailesinin huzurlu kollarına taşıyacak bu arada kötü kraliçe de rahat durmayacaktır. Hikaye oldukça tanıdık gelebilir. Filmin genel atmosferi ile Yüzüklerin Efendisi serisi arasında bir bağ kurmak da mümkün. Senaryoda ise tanıdık bir isim George Lucas var. Paul Kilmer, \"Madmertigan\" isimli bir savaşçı rolünde. Oldukça sıcak ve fantastik bir yapım. Sanırım en çok cüce oyuncunun kullanıldığı filmlerden biri olmasıyla da ilgi çekici. Klişe bir hikaye, sıkmayan anlatım ve dönemi için kaliteli bir görselliğe sahip."} +{"text":"\"Melekler Evi\" gittikçe karabasana dönüşen olaylar içinde birbirine tutkuyla aşık olan iki kişinin umutsuz serüvenini anlatıyor. Savaş muhabiri olan Ahmet Bosnada yaralandıktan sonra mesleğini bırakıp yurda dönmüştür. Açacağı kişisel sergi için terk edilmiş evlerin fotoğraflarını çekmek üzere Şanlıurfaya gelir. Üniversiteden arkadaşı olan İbrahime uğrar. Ahmet fotoğraf çekmek için şehrin civarında gezinirken Harrandaki bir Kervansaray kalıntısında işlenen bir cinayete tanık olur ve fotoğraflarını çeker. Katil tarafından farkedilen Ahmet kaçarken yaralanır. Gözlerini bir tekkede açan Ahmet tedavisi tamamlanıp Şanlıurfaya döndüğünde arkadaşının kaçırıldığını öğrenir. Sorgulanmak üzere emniyete götürülür. Çelişkili ifadesi kuşkuları üzerine toplar. Sonunda gördüğü cinayeti anlatmak zorunda kalır. Ancak cinayetten hiç bir iz yoktur. Gördüğü katilin ise iki yıl önce bir trafik kazasında öldüğünü öğrenir. Emniyetten serbest bırakılan Ahmetin karşısına bu kez esrarengiz bir kadın çıkar. Arzuhan katilin kızıdır ve babasının yaşadığına inanmamaktadır. Ahmete kızgındır. Oysa, aralarında tutkulu bir aşkın alevleneceği Ahmetle sır dolu Şanlıurfadan Vana kadar uzanan bir karabasandan birlikte kurtulmaya çalışacaklardır."} +{"text":"J. C. Wiatt çevresinde 'kaplan kadın' lakabıyla tanınan New Yorklu başarılı bir iş kadınıdır. Başka bir şehirde yaşayan kuzeninden bir miras kaldığıyla ilgili bir haber alır ve bunun bir para olduğunu düşünür. Ama bu para değil bir bebektir. Başta çok şaşıran J. C bebek fikrine çok kızar ve erkek arkadaşı da bebekle bir yaşam olmayacağını düşünür ve ondan ayrılır. Bebekle yaşam sonucu J. C.'nin hayatında birçok değişiklik meydana gelir ve işyerinden ayrılıp Vermont'ta bir kır evi satın alır. Ve New York'un hareketli hayatından sonra tüm gününü bahçesindeki ağaçlardan elma toplayarak ve bebek için elma püresi hazırlayarak geçirir. Fakat bir süre sonra kır hayatının monotonluğu bir kariyer kadını olan J. C.'yi mutsuz eder ve bu hayatı bırakıp New York'a geri dönmeye karar verir. Fakat bebeğin çok sevdiği elma sosları bir süre sonra yöre insanlarının da beğenisini kazanır ve J. C. püreleri satmaya karar verir. Oranın veterinerine ilk görüşte çarpılır ve aşık olur. Yoksa bu kader mi talih midir?"} +{"text":"Beckett on Film projesi sayesinde gelmiş geçmiş bu en önemli oyun yazarının eserleri çağın seyircisiyle buluştu. Beckett Filmleri Dublindeki Gate Tiyatrosunun sanat yönetmeni Michael Colganın oluşturduğu bir proje. Samuel Beckettin 19 tiyatro eserinin ilk kez bir araya getirildiği projede, Jeremy Irons, Julianne Moore, John Hurt gibi oyuncular ve Neil Jordan, Anthony Minghella, Atom Egoyan gibi yönetmenler bulunuyor. 1949'da fransızca olarak kaleme alınan, tiyatro edebiyatının bu en absürd oyununda durum şöyle cereyan et mekte: İki adam, Vladimir ve Estragon, cılız, çıplak bir ağacın altında, ıssız bir patikada Godot'yu beklemektedirler... Godot'nun onlara randevu vermiş olduğunu düşünmemizde bir sakınca yoktur! Halimizin pür meali için, elzem!"} +{"text":"Cassavetes'in yönetmen olarak ilk filmi olan bu doğaçlamaya dayalı, çığır açıcı bağımsız film belki incelikten yoksun ama, New York mekanları ve Charles Mingus'un doğaçlama caz müziğinden büyük ölçüde yararlanarak, dokunaklı, hem acı hem tatlı bir büyüme öyküsünü çarpıcı bir gerçekçilikle anlatıyor Genç, karaderili bir caz şarkıcısı olan Hugh, açık renk tenli kardeşi Ben ve beyaz sanılabilecek kız kardeşi Lelia ile birlikte Manhattan'da bir dairede kalır. Lelia, edebiyat ve sanat çevrelerinde gezip sürekli kendi kimliğini ararken, aynı şekilde kendini bulmaya çalışan müstakbel müzisyen Ben, iki beyaz arkadaşı Tom ve Dennis'le birlikte amaçsızca sokaklarda dolanır. Lelia onu baştan çıkaran zayıf ve yakışıklı beyaz delikanlı Tony ile tanışır ve ona aşık olur. İlk cinsel deneyimi onu şoka uğratır, kafasını karıştırır. Tony, kızın melez olduğunu öğrenince, utanç ve suçlulukla karışmış bir üstünlük duygusuyla, Lelia'yı terk eder. Daha sonra onunla yeniden temasa geçmek ister ama Hugh onu dairelerinden atar. Lelia karaderili bir gencin ona kur yapmasını kabul eder ve onu bir hakaret salvosuna tuttuktan sonra, kendisini dansa götürmesine izin verir. Hugh ise menajeri tarafından bir gece kulübünde üçüncü sınıf bir anlaşmayı kabul etmeye ikna edilir"} +{"text":"\"başrollerinde gena rowlands, ben gazzara, john cassavetes ve bir şişe dolup dolup boşalan jb olan 1977 yapımı john cassavetes filmi. yaşlanmakta olan büyük broadway aktristi mrytle gordon, umutsuzluğa savaş açar ve kendi şeytanları ile boğuşur. dibe zil zurna ilerlerken etrafındaki artık ona kadın olarak bakmayan eski aşkı yeni rol arkadaşı maurice ve yönetmeni manny 'nin de yakasına yapışır. iyi bir şeylere ihtiyacı vardır; aslında bir idoldür hatta uğruna ölünür de-ki bu kafasını iyice karıştırır. \"umut\" arar, sevilmek ister, kat hizmetçileri ve kapıcılara sarılır ancak. istediği şeyi bulamaz ama aramayı da bırakmaz. all about eve ve sunset boulevard gibi üstten yaşlanan kadın filmi gibi gözükse de-ki öyle de- bu tamamen bir yüzleşme filmi gibi geliyor bana. çünkü bu iki filmde bir düşman var ve düşman beli. birinde hırslı genç oyuncu, diğerinde aşka layık olmayan senarist. bu filmde ise düşman ve kahraman aynı kişi. insanın kafası ve kalbi allak bullak oluyor. acımanıza izin vermiyor myrtle'a ama yanına da çok yaklaştırmıyor cassavetes. boğazınız düğümlene düğümlene gerçek manada 'seyirci' kalıyorsunuz olan bitene. film bitince de bir şişe jb'yi ister istemez yanınıza alıyorsunuz. hayatımda izlediğim etkileyici filmlerden biriydi ilk izlediğimde, tekrar izleyince fark ettim hala öyle. sıfat kullanılması gerekirse de olağanüstü şimdilik işimi görür.\""} +{"text":"1970'lerin ortalarında Glasgow, İskoçya. İşçi sınıfının yaşadığı fakir Govan mahallesinde, 12 yaşındaki James Gillespie ayyaş babası ve sessiz ama iyi huylu annesiyle birlikte yaşıyor. Çocuk, etrafındaki dünyanın değişimini seyrederken, ailesi kendilerine daha iyi bir bölgede bir belediye evi verilmesini istiyor. Kafasını bir sırra takan James, zamanla kendini ailesine daha da çok kapamaya ve, yakınlardaki bir kanalda, temizlik işçilerinin uzun süreli grevinden kaynaklanmış çöp yığını arasında kendine yeni bir dünya yaratmaya başlıyor. James'in kanala düşkünlüğü giderek artıyor ve kendini sık sık orada buluyor. 14 yaşında hassas bir kız olan Margaret Anne'le de burada karşılaşıyor. Lynne Ramsay'dan hem ülkesinde, hem de Avrupa'da ilgiyle karşılanan bir drama."} +{"text":"1970 sonbaharında Anna dokuz yaşındadır. Gazeteci annesi Marie, zengin bir İspanyol aileden gelen avukat babası Fernando, kardeşi François ve her şeyini kaybetmesinden Fidel Castro'yu sorumlu tutan Kübalı dadısı ile Paris'te yaşar. Rahat ve huzurlu yaşamlarına düşen tek gölge, İspanya'da faşist Franco yönetimine karşı mücadele veren eniştedir. Komünist olması nedeniyle, evde eniştenin adı dahi anılmamaktadır. Ailenin burjuva yaşamı, eniştenin öldürülmesi ve bu olayın ardından, eşi ve çocuğunun İspanya'dan kaçarak yanlarına sığınmasıyla altüst olur. O güne dek İspanya'daki duruma tepkisiz kalan Anna'nın babası, derin bir suçluluk duygusuna kapılır. Eşiyle birlikte Şili'ye ideolojik bir yolculuk yapar ve dönüşte geniş ve bahçeli evlerini bırakıp küçük bir apartman dairesine taşınırlar. Ateşli siyasi aktivistlere dönüşen anne-babasının yeni dünyası, Anna için farklı anlamlar taşır: Ev değiştirmek, düzensizlik, dadısını kaybetmek ve yeni yüzler... Filmdeki dokunaklı öğe, küçük kızın alışık olduğu eski yaşam biçimini yenisi içinde eritmeyi başaramaması, hatta buna güçlü bir tepki sergilemesidir. Film, Türkiye de dahil tüm Avrupa'yı derinden etkileyen 1970-71 arası dönemi ve yaşanan radikal değişimleri Anna'nın kişisel öyküsüyle bağdaştırıyor. Kadın hakları adına verilen mücadele, faşist darbeler, emperyalizm karşıtlığı... Bu olayların fon oluşturduğu film, çatışan ideolojiler, sınıf, ulus, cinsiyet, din ve aile bağları gibi konuları küçük Anna'nın bakış açısından anlatıyor."} +{"text":"Sekiz yıl geriye dönelim: John Hammond, DNA moleküllerinden yaratılan genetik mühendisliği ürünüdinozorların bariyer arkasında özgürce dolaşmasını öngören Jurassic Park projesini hayata geçirmişti. Dört insanın ölümü ve projenin başarısız olması sonucu, Isla Nubar adası Costa Rica hükümeti tarafından halka kapatıldı. Kapatılma olayının dört yıl sonrasındaJohn Hammond ikinci bir girişim daha yaptı ve dinozor diriltme deneyini bu kez Los Cincos Muertes adasında adasında hayata geçirdi. ancak büyük bir fırtınanın laboratuvarı yok etmesinin ardından, prehistorik yaratıklar bulundukları yerden kaçarak adanın vahşi ortamına dağıldılar. içlerinden bazıları, adanın elverişli ekolojisi içinde sürpriz bir biçimde hayatta kalmayı başardı... Şimdi aradan dört yıl daha geçti ve dinozorlar yine karşımızda: Bu kez, ilk iki filmden tanıdığımız dirlitilmiş prehistorik yaratıklarla dolu bir adanın üzerinden uçmak isteyen bir grup zenginin macera hevesi yüzünden bilimadamlarının başı belaya giriyor."} +{"text":"Musa henüz bir bebekken terkedilmiştir. Onu paçavralar içinde bulup Mısır sarayına getiren kişi Firavun'un kızkardeşinden başkası değildir. Sarayda bir prens olarak yetişen Musa, iyi yürekliliği ve adaleti ile kısa zamanda çok sevilir ve tahtın mirasçısı olarak görülmeye başlanır. Erkek kardeşi Ramses'e gelince, o hem gelecekteki hükümranlık payesini hem de aralarındaki bir başka çekişme konusu olan Prenses Nefertiti'nin kalbini Musa'ya bırakmaya niyetli değildir. Musa gerçek kökenlerinin İsrailoğularına dayandığını öğrendiğinde, ülkede haksızlığa ve kötü muameleye maruz kalan, köle hayatı yaşayan bu kavmi koruyup kollamaya karar verir. En sonunda onlarla birlik olup Mısır'ı terkeder. Bunlar olurken Tanrı tarafından gelen 10 Emir ile birlikte peygamberlik makamına layık görülür. Kavmiyle birlikte tüm engelleri aşar ve bir çok kutsal metinde anlatıldığı gibi Kızıl Denizi yararak halkını karşıya geçirir. Firavun'un ordularını ise yıkım beklemektedir. Sessiz filmler döneminden gelen efsanevi Cecil B. DeMille'in yönettiği bu son film paradoksal olarak, dönemin tüm imkanlarını kullanarak renkli ve sesli olarak çekilmişti. Görkemli sahneler kadar Charlton Heston, Yul Brynner gibi isimlerin görkemli oyunculuklarıyla da taçlanan, klasik olmuş bir eser. İlginç bir ayrıntı da, DeMille'in bir başka On Emir'i de 33 yıl önce, 1923'te çekmiş olmasıdır."} +{"text":"Güzel FBI ajanı Illeana Scott, özellikle çözülemeyen cinayetler konusunda uzmanlaşmış bir analizcidir. Suç araştırması konusunda sıradan yöntemlere güvenmemekte ve kendi yöntemleriyle en zor dosyaları bile çözüme kavuşturmaktadır. Montreal polisi bir seri katilin işlediği cinayetlere engel olamayınca, dışardan birinden, Ajan Scott'tan yardım isterler. Montreal'e gelen Scott, yerel polisten dedektiflerin de yardımıyla araştırmaya başlar. Seri katil, bir tür bukelamun gibidir, insanları öldürüp yaşantılarını çalmaktadır. Bir süre onların yerine geçip onlar gibi yaşayan katil, sonraki hedefini öldürdükten sonra da o yaşam tarzına geçmektedir. Scott'ın sıradışı yöntemleri, onu polisin hiç ipucu bulamadığı katile yaklaştırmıştır. Ancak katilin peşine düştüğüne inandıkları genç bir adamla duygusal yakınlaşması işiyle arasına girer. Güzel ajan kendisini sürprizlerle dolu bir cinayet davasının tam ortasında bulacaktır. Özellikle polisiye gerilim filmi sevenlerin beğenebileceği filmde Angelina Jolie ve sürpizlerle dolu bir senaryo izleyiciyi bekliyor."} +{"text":"Kılık değiştirip erkek kardeşinin yerine geçen güzel Viola, kardeşinin takım arkadaşlarından birine aşık olur fakat işleri berbat etmemek için sırrını açıklayamaz. Ama sadece Violanın bir sırrı yoktur. Çevresindeki bütün erkeklerin ve kızların küçük sırlarda gizli büyük aşkları vardır ve olaylar gittikçe karmaşıklaşır, karmaşıklaştıkça da komedinin dozu giderek artar Kadın ve erkek davranışları arasındaki uçurumdan yararlanan Seksi Futbolcu, William Shakespearein 12. Gece adlı meşhur eserinden uyarlanmış ve bu sebeple de birçok tanıdık tema içermekte. Filmin; Amerikan gençliğini, gençliğin yaşam biçimlerini ve tüketim kalıplarını tiye alan Amerikan Pastası tarzında filmleri çağrıştıran yapısıyla kendine has bir hayran kitlesine sahip olacağına kuşku yok. Her ne kadar başroldeki Amanda Bynes inandırıcı olmakta biraz güçlük çekse de, yine de Seksi Futbolcu, müzikleriyle, gagleriyle ve ilginç çıkarımlarıyla güzel bir gençlik komedisi"} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı'nın son dönemleri... Amerikan askerleri, Japon'ların kontrolündeki Iwo Jima Adası'nı ele geçirmektedirler. Çok kanlı geçen çıkartmanın ardından, beş Amerikan askeri, adadaki dağın zirvesine çıkarak zafer simgesi olarak Amerikan bayrağını dikerler. Kahraman ilan edilen bu askerlerin savaştan sonra evlerine döndüklerinde yaşadıkları çelişkili durumlar üzerinde duran film, gerçekler ile içi boş kahramanlıkların arasındaki farkı anlatmayı amaçlıyor. Amerika tarafından ele geçirilen bu adanın daha sonra atılacak atom bombasının kullanılması için de önemli bir stratejik merkez olmuş olduğunu ekleyelim. Bu savaştan sağ kurtulan askerlerden bir olan James Bradley'in anılarından yola çıkılarak yazılan aynı adlı romandan uyarlanan filmde, Clint Eastwood, amacının bir tarafı tamamen 'iyi' ya da tamamen 'kötü' olarak göstermeden, gerçek kahramanların aslında yitip gidenler olduğunu anlatmaya çalıştığını belirtiyor. Eastwood'un olaya bir de Japonlar açısından bakabilmek için eş zamanlı olarak Letters from Iwo Jima'yı da çektiğini belirtelim."} +{"text":"Jan Guillou nun skandal yaratmış otobiyografik romanına dayanan ve Hafström ün enerjik bir biçimde yönettiği, zulme dönüşme eğilimine sahip imtiyaz sistemlerinin öfke dolu bir eleştirisi olan ŞEYTANA KARŞI, sürükleyici yapısıyla farklı aşamalarda hem eğlendiren hem de huzursuz eden bir film.. Erik Ponti nin yaşamı şiddet ve çatışmalarla etkilenmiştir. Evde sadist üvey babası tarafından sürekli dövülen 16 yaşındaki Erik, okul bahçesinde hiddet içinde, sert ve ani çıkışlar yaparak bu durumu telafi etmeye çalışır. Kavga ettiği için devlet okulundan atılınca kendini prestij sahibi yatılı bir özel okul olan Sjaernsberg'de bulur. Erik şampiyon bir yüzücü olarak üstün başarı gösterir ve oda arkadaşı, okulun en zeki öğrencisi olan Pierre le iyi bir arkadaşlık kurar. Bu sefer, işi yüzüne gözüne bulaştırmamaya kararlı olan Erik in tek isteği yalnız bırakılmak ve mezun olmaktır. Ancak kısa bir süre sonra bu kutsanmış okul odalarında kötülüğün iş başında olduğunu fark eder: okulun yıllardır süregelen gelenekleri, çaylakları korkunç şekilde suistimal etmeleri için büyük sınıfları cesaretlendirmektedir. Öğretmenler ise, dayağın yanısıra çeşitli küçük düşürücü törenleri de içeren, öğrenciler arasında olup bitenleri görmezlikten gelmektedir. Erik mücadele ederse, okuldan atılacaktır; bu nedenle taciz edilmeye ve bir süre sonra da arkadaşının işkence görmesine katlanması gerekecektir. Ancak buna ne kadar dayanabilecektir?.."} +{"text":"Siyah beyaz olarak Harry Beaumont tarafından sesli olarak çekilen bu film, sinema tarihini erken döneminin önemli yapımlarından biridir. 1929 yılında en iyi Film oscarını alan bu eser dönemin yapısını iyi anlatan müzikalerden biridir... Bir müzikal şarkı yazarının, taşradan şarkıcı olamak için gelen kız kardeşlerle tanışması ile başlıyor eser. Kendilerine farklı bir imajla gösteren bu kız kardeşler, söz yazarının ilgisini çekiyor. Hatta her ikisine birden aşık olunca işler biraz karışıyor. Broadwayin parıltılı yapısından etkilenen kız kardeşler çeşitli g��sterilere katılıyorlar. Ancak küçük kardeşin zamanla sivrilmesi ablasıyla arasının açılmasına neden olur. Küçük kardeşin para ve zengin playboylar arasında gözü dönmesiyle durum daha da kötüleşir. Kadrajdan çıkmalar ve bazı netlik hataları filmde dikkat çeksede yinede başarılı bir yapım Broadway Melodi. Filmin çekildiği yıl düşünüldüğünde aşırı derecede cesur sahneler içerdiği muhakkak. Özellikle cinselliğin ilk kullanıldığı filmlderden biri olduğu çok açık. İlginç bir nokta ise sinemada çok kullanılan eşcinsel modacı tiplemesi bu filmde dahi kullanılmış olmasıdır."} +{"text":"Dördüncü öğretim yılının sonunda Voldemort'un yeniden ortaya çıkışına varan olaylar ile Hogwards'ın bir öğrencisini kaybetmiş olmasının verdiği üzüntü, yeni senenin büyük bir korku ve gerginlikle başlamasına neden olur. Sihir Bakanı Cornelius Fudge, Dumbledore'un Voldemord'un dönüşüne dair söylediklerine inanmamakta ve onu kendi mevkisine göz dikmekle suçlamaktadır. Gerçeklere inanmamakta direnen Sihir Bakanlığı'nın gerekli önlemleri almaması nedeniyle de, bütün büyücüler dünyası tehlike altındadır; öncelikle de Harry Potter! Sihir Bakanlığı'nın Hogwards'taki olayları kontrol altında tutabilmek için okula gönderdiği Dolores Umbridge, Harry'nin ve okuldaki herkesin hayatını tam bir kabusa çevirecektir. Harry, kendisine inanan bir grup arkadaşı ile birlikte gizli gizli örgütlenmeye çalışsa da, artık her gün ayrı bir tehlike oluşturmaktadır. Çünkü Voldemort pusuya yatmış beklese de, büyüyen kötülüğün izleri her an hissedilmektedir."} +{"text":"1984 yapımı bu çok keyifli filmin iki de devam bölümü çekilmiş, ülkemizde karateye ilgi bu seri sayesinde had safhada artmıştı. Karate bilmeyen bir çocuk; Daniel LaRusso, ona karateyi ve daha da önemlisi altında yatan felsefeyi öğretmeye niyetlenmiş bir bilge usta; Mr. Miyagi ve ticari bir karate kursunun siyah kuşak sahibi öğrencileri ile onların hain hocası. Bu son saydıklarımız karatenin aslında adam dövmek değil, bir yaşam felsefesi olduğunu bilmedikleri için Daniel ve Miyagiye devamlı sataşırlar. Miyagi, şehirde düzenlenecek olan şampiyonaya Danielın katılmasına ve o zamana kadar onu bir karate ustası yapmaya karar verir. Bu süreçte kullandığı teknikler ilginçtir; Daniel onun çitlerini boyamak, yerlerini cilalamak, arabalarını parlatmak zorunda kalır ve bunları neden yaptığını anlamayıp hocasına çıkıştığında aslında fark etmeden karatenin özünü öğrenmiş olduğunu görür. Filmin sonundaki karşılaşmada, kötü çocuklardan dayak yer yemesine ama sonunda onlar da doğru yolu görürler ve Daniel hala hafızalarda olan meşhur kartal duruşu tekniğini kullanarak rakibini devirir ve kupayı kapar. Belki sinema tarihinde çok önemli bir yeri yok ama unutulmaz spor filmlerinden biri olduğu kesin."} +{"text":"Daniel ve Ana, abla ve kardeş, iki çok iyi arkadaş. Her biri kendi mutlu yaşamlarının dönüm noktasındadır. Ana, evlenmek üzeredir. Daniel kendi kişisel ve cinsel kimliğini keşfeden arkadaş canlısı bir ergendir. Ne var ki abla kardeş arasındaki uyumlu ilişki, kaçırılması ve kardeşleri kendi arzuları ve korkularıyla yüz yüze gelmeye zorlayan şok edici bir olay sonucunda ansızın paramparça olur. Daniel ve Ana için eski yaşamları artık uzak bir anıdır. Bildikleri hiçbirşey bir daha eskisi gibi olmayacaktır. Yaşanmış olaylar üzerinden gelişen öyküsüyle, ümit veren genç yönetmen Michel Franco'nun imzasını taşıyan Daniel & Ana, iki kardeşin ruhlarını paramparça eden kahredici bir trajedinin yarattığı etkilerin ve iki kardeşin bu travmayla başa çıkma çabalarının etrafında gelişiyor. Travma sonrası ruhsallık üzerine meydan okuyan bir çalışma olan Daniel & Ana, Cannes Film Festivali ve San Sebastian Film Festivali'nde eleştirmenlerden büyük övgü almıştı."} +{"text":"Temmuz, 1943: Japon ordusu kaçmakta. Burma'daki bir müfreze moral bulmak için şarkı söylemektedir. İlham, kopuzu kendi başına öğrenen kopuzcudan, Mizushima'dan gelir. Savaşın sonunda, müfreze Mudon esir kampından ülkelerine geri gönderilmeyi beklerken, Mizushima, bir dağın etrafını sarması gereken bir Japon topluluğunu ortada kalmaları için ikna etmek üzere gönderilir. Fakat bunu başaramaz, İngilizler saldırıda bulunur, bir çok kişi ölür ve arkadaşları Mizushima'nın öldürüldüğünü sanır. Fakat o kurtulur ve bir Budist rahip kılığına bürünür. Arkadaşlarına katılmak için Mudon yolundayken, sürekli gördüğü ölü Japon askerleri onu çok etkiler. Bunun üzerine, arkadaşları onun kendileriyle birlikte Japonya'ya dönmesini isterken; o, kemik ve bedenleri gömen bir dindar hayatı yaşamaya yemin eder."} +{"text":"Mesleğinin zirvesindeki Avukat Callum Crane son derece önemli ve etkileyici bir kişidir. İşinde o kadar başarılıdır ki kimse onunla boy ölçüşmeye cesaret bile edemez. Tabii böyle etkileyici, güçlü, zengin ve yakışıklı bir erkeğe hayır diyebilecek kadın da yoktur. Taa ki Avukat Crane Sophic ile tanışıncaya kadar. Kendisine hayır diyen bu kadın onun adeta şoka sokmuş ve ilk defa düşdüğü bu durum onu o kadar etkilemiştir ki Sophie nin hayır demesine aldırmadan çizgiyi aşar. Sophie de ona bunun cezasını ödetmek için onun kendisine yaptıklarının mahkeme yoluyla herkese duyuracak ve adaletin yerine getirilmesi için elinden geleni yapacaktır. Son derece zor bir duruma düşen Avukat Crane, bu durumdan kurtulmak için sokakta rastladığı bir serseriyle anlaşıp onu, Sophie yi ortadan kaldırması için ikna eder. Etkileyici kişiliği, parası ve gücü sayesinde her şeyin üstesinden gelebilirim diye övünen Crane çok şaşıracaktır. Çok pis bir işi yaptırmak üzere kandırdığın sandığı o sokak serserisine güvenmenin kendisine nelere mal olacağını ise hiç hesaba katmamıştır."} +{"text":"10 yıldır hiç bir kötü olayın yaşanmadığı ve bununla övünen, küçük ve sakin köy Sameride bir gün korkunç bir kaza meydana gelir. Dağlarda kalan ve vahşi hayvanları inceleyen çevrebilimciler acımasızca parçalanmış bazı ceset parçaları bulurlar. Seulden Sameriye yeni atanmış polis memuru KIM Kang-su bu davayı üstlenir. Kurban bir zamanların efsabevi avcısı CHUN Il-mannin torunu çıkar. O bunu bir insanın değil, insan yiyen yabandomuzu Chawın yaptığına inanır. Korku dolu Sameri halkı Chawı yakalaması için en tanınmış avcılardan biri olan BAEKi çağırır. BAEK onu yakalar ve en iyi avcı olduğunu kanıtlar görünür. Ama insanları korkutan şey hala dağın içlerindedir. Sonunda hırslı BAEK, torunu için av tüfeğini sırtlayan eski avcı CHUN, davayı yürüten dedektif SIM, mutasyona uğramış hayvan türlerini incelemek için her türlü riski alan çevrebilimci Soo-ryun ve annesi kayıp olan KIM Kang-soodan oluşan beş kişi karanlık dağların derinliklerine doğru yola çıkarlar."} +{"text":"Ortak sözcüğünün gerçek anlamını bulmaya çalışan olağanüstü bir romantik komedi. Genç ve hırslı avukat Dave, büyük bir davada şirketi adına savunma kanadını yürütmek üzere teklif alır. Bu ona belki de şirketin ortaklarından biri olma fırsatını sağlayacaktır. Ancak Dave çok geçmeden bu davayı almasının gerçek sebebini anlar. Müşterisi eşcinsellikle ilgili bir konudan dolayı dava edilmiştir ve onu eşcinsel olduğunu düşündükleri için tamamen politik sebeplerle bu davada istemişlerdir. Gerçek şudur ki eşcinsel olan Dave değil ev arkadaşı Christopherdır. Bunun büyük bir fırsat olduğunu düşünen Dave, duruma aldırmaksızın ilerlemeyi kafasına koyar. Fakat bu arada işin Davee verilmesine öfkelenen hatta işi kendisinin hak ettiğini düşünen birisi vardır: hırslı ve zalim avukat Katherine."} +{"text":"Patronun sağ kolu yakuza Osaki, herhangi bir süs köpeğini yakuza köpek zannedecek kadar paranoyaklaştığı için örgütün iç güvenliği açısından tehlike arz etmektedir. Kadınlara düşkünlüğüyle bilinen kepçe meraklısı yakuza patronu, çömez yakuza Minamiden, Osakiyi şehir dışına çıkararak onu öldürmesini ister. Minami, geçmişte kendisini ölümden kurtarmış olan Osakiyi çok sevip saymasına rağmen bu zor görevi istemeyerek de olsa kabul eder. Minami ile birlikte herhangi bir görev için Nagoya taşrasına gittiğini zanneden Osaki, silah arkadaşının onu öldürmek için ıssız bir yere götürdüğünü anlayamayacak kadar meşguldür; onun derdi, peşlerindeki yakuza arabayladır. Osaki, yolda geçirdikleri basit bir trafik kazası yüzünden, saçma bir şekilde ölür. Osakinin beklenmedik ölümü üzerine ne yapacağını şaşıran Minami, durumu patronuna bildirmek üzere Osakinin cesedini arabada bırakarak, telefon etmek için yol üstündeki bir lokantaya girer. Filmin bundan sonraki bölümlerinde Minami, bir grup tuhaf karakterle karşılaşacağı absürd bir maceranın içine düşer."} +{"text":"Henry çevresine uyum göstermek için canla başla çalışmaktadır. Hayatının çoğunluğunda, onu teşvik eden fanatik psikologunun etkisiyle bir insan-bukalemun gibi yaşamıştır ve bu onu diğer insanların beklentilerinin soluk bir yansımasına dönüştürmüştür. Henry acımasız bir mağlubiyet alıp gerçeklerin duvarına çakıldıktan sonra, en iyi arkadaşı Jon onu İspanya'da restoran açmaya ikna eder. Elveda yağmur ve depresyon, merhaba tapas ve sangria! Fakat ülkeyi terk etmeden önce Henry'nin halletmesi gereken birkaç şey vardır: tuhaf annesini akıl hastanesinden kaçırmalı, loş bir striptiz kulübünde vücudu dövmeli bir sevgili bulmalı, anabolik steroid kaçakçılığı yapmalı ve en iyi arkadaşı hakkındaki şaşırtıcı gerçeği ifşa etmelidir. Fakat hiçbir şey beklendiği gibi gitmez. Henry tuhaf olayların girdabına kapılmıştır. Ne gerçek ne hayaldir?. Hayatını tekrar kontrol altına almak için Henry'nin soluk bir kopya olmayı bırakıp gerçek kişiliğine kavuşması, ışıltılı bir orijinal olması gerekmektedir. Bu yolculuk hem bir pasaport hem de kendi çarpık zihnine doğru bir yolculuğu gerektirmektedir."} +{"text":"Kara mizahi bir üsluba sahip bu düşündürücü ve çığır açıcı film, 1970`li yıllardaki bir komünist ülkenin gerçeklerini sıradan bir çingenenin bakış açısı ve bilgeliği yoluyla anlatır. Olaylar Güneydoğu Avrupa`da, Arnavutluk`un küçük bir şehrinde geçer. Düzenli ve uygar bir hayat süren halkın yanı sıra, şehre tuhaf bir çingene topluluğu yerleşmiştir. Bu topluluğun sakin hayatı bir çocuğun doğumuyla karışır. Çingene ailesinin dokuzuncu çocuğu olan bu erkek çocuk sadece ailesine değil, çingene toplumunun tamamına mutluluk getirecektir. Aslında çocuğun doğumu ve geleceği Arnavutluk ve Çin yetkililerinin de gündemlerinin başına oturacaktır. Zamanın güçlü komünist iktidarının karışmasının nedeni nedir peki? Bir çocuk doğmuştur, ama sıradan bir çocuk değildir. Adı Mao Zedung`dur. 1970`li yıllarda ve de çingene bir Mao Zedung..."} +{"text":"Camillo Boito'nun romanından daha önce Luchino Visconti tarafından 1954'te sinemaya aktarılan Senso, bu kez erotizm ustası Tinto Brass'ın elinden beyazperdeye geliyor. Orjinal hikayede 1866'da Venedik'te Avusturya işgalini sırasında yaşanan bir ihtiras öyküsü konu alınırken Brass'ın yeniden yapımında 1945 yılının faşist İtalya'sı mekan olmuş öyküye... Baharın ilk günlerinde Venedik çok güzeldir. Hayat ne getirirse getirsin aşk karanlık sokaklara, havaya ve sulardaki ışıklara çökmüştür. 1945 yılı baharının ilk günlerinde bir kadın, kendisini bekleyen arabaya hızlı adımlarla biner. Eşinin sahip olduğu rütbeyi, parayı ve kendi hayatını koruyabilmek için daha güvenli bir yere gitmesi gerekmektedir. Nazi faşizminin getirdiği, şehri aylaklar, züppeler ve tüccarlarla doldurarak şehrin tüm şiirselliğini silen havayı koklamaktan kaçınmak gerekmektedir. Ama o, geri dönmeyi tercih edecektir. Çünkü bu şehirde onu çeken, yalnızca evinin değil, aynı zamanda genç Nazi subayı sevgilisinin de orada olmasıdır."} +{"text":"Film Ayşe, Fatma, Havva, ve Hatice'nin hikayesi. Onların hayatlarının kısa bir parçası. Dinmek binmeyen yağmurların, sellerin altında, sırtlarındaki kilolarca ağırlıkla ezilirken, binlerce metre yükseklikteki yaylalarına çıkışlarının kısa öyküsü Belgesel, Karadeniz Bölgesi'ndeki, Fırtına Vadisi'nde, yüzyıllardır sessizce varlığını sürdüren bir Laz köyünde, Topluca'da çekildi. Rize'nin Çamlıhemşin kasabasına 45 dakika mesafe uzaklıktaki bu küçük sessiz köy, ilk bakışta olağanüstü vahşi, yemyeşil karşı sırtlara uzaktan sessizce ve vakurla bakan, kendi halinde yaşamını sürdüren bir köy izlenimi veriyordu. Ancak bu sessizliğinin arkasında, inanılmaz bir insan-doğa mücadelesi, akıp giden zamana bir parça hüzün, gurur ve artık zamanımızda çoktan unutulmuş bir varoluş biçimiyle kafa tutan bir hayat yatıyordu. İsimleri çoğunlukla Fatma, Hatice, Ayşe, Havva, Zeliha olan köyün kadınları ise bu mücadelenin gerçek kahramanlarıydı. Yüzyıllardır değişmeyen hayatlarını herşeye rağmen, durup dinlenmeden sırtlarında taşırlarken, sıkıntılarını, hastalıklarını yüzlerinde asla eksilmeyen bir gülümseme dile getirdiler."} +{"text":"Balkanlar, Eylül 1918. Sokol dağı, savaşta çok büyük bir çarpışma sonrasında düşer ve Bulgaristan teslim olur. Doğu cephesinde, Franchet dEspereynin komutasındaki ordunun ilk kesin zaferidir. Birçoğu askeri hapishanelerden çıkmış, elli kahraman askerin başındakı Conan, tıpkı bir Sioux savaşçısı gibi, düşmanın yüreğine korku salarak savaşmaktadır. Conan kendisini savaşçı olarak görmekte, orduyu ve ordunun asker diye nitelendirdiği subaylarını küçümsemektedir. Fransada imzalanan ateşkese rağmen, seferberlik halinde olan Doğu ordusu savaşa devam etmektedir. Müttefik bir ülkenin başkenti olan Bükreşe yollanan askerler, çevreyi yakıp yıkmışlar, yağmalamışlar ve halkı öldürmüşlerdir. Bu olayları soruşturmakla görevlendirilen Norbert, görevi gereği bu iğrenç suçları işleyenleri durdumak ve cezalandırmaktır. Doğal olarak da Conanın adamları ilk zanlılardır."} +{"text":"Genç bir subay adayı, ülkeyi Torinodan Napoliye boydan boya katedecek olan, emekliye ayrılmış kör bir yüzbaşının hizmetine verilir. Kendisine acınmasını istemeyen, fikir ayrılığına tahammül edemeyen ve herşeyin hesabını soran Yüzbaşı Fausto, delikanlıya Cuccio lakabını takar. Yolculukları sürerken Fausto Cucciodan güzel kadınların yerini saptamada kendisine yardımcı olmasını ister. Cuccionun betimlemelerinden tatmin olmayınca da, güzel bir kadının kokusunu alabileceğini öne sürerek bu işi kendi burnuyla halletmeye karar verir. Yolculuk boyunca yanında Sara adlı genç ve güzel bir kızın fotoğrafını taşımıştır. Sara çocukluğundan beri yüzbaşıya aşıktır, ama yüzbaşı sakatlığını ve yardıma muhtaç bu halini genç kızın göreceği düşüncesine dayanamamaktadır... Kadın Kokusu nun başrol oyuncusu Vittorio Gasman, keskin bir gözlem gücüyle çekilmiş, kara mizah ve dramı birleştiren bu filmde göz kamaştırmaktadır ve 50 yılı aşan oyunculuk yaşamının en unutulmaz performansını sergilemiştir. Yönetmenliğini Dina Risinin yaptığı 1974 yapımı film, 1975 yılında Cannes Film Festivalinde ve İtalya Film Festivalinde Gasmana En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirmiş, 1976 yılında da En İyi Yabancı Film Cesarını almaya hak kazanmıştı."} +{"text":"1962 yılında hem Cannes hem de Venedik Film Festivallerinden ödülle dönen, aynı yıl George Meliee ödülünün de sahibi olan Beşten Yediye Cleo, Vardanın yönetmenlik adına ilk başarısı. Kanser olduğu gerçeğiyle yüzleşen genç ve güzel bir Fransız pop şarkıcısı Cleonun öyküsü. Kendince geri dönüşleriyle hayatını irdelediği doksan dakikayı Cleoyla birlikte yaşıyoruz. Aynı zamanda Cleonun hayata dair sorularıyla da karşı karşıya kalıyoruz: Böyle bir zamanda ne yapılabilir?, Nasıl yapılır? . Cleo, bu soruların cevaplarını ve kişisel ilişkilerini sorguluyor. Bu soruların cevaplarını hem bugünde, yaşadığı hayatta hem de yeni tanıdığı insanlarda arıyor. Kanser psikozunun, korkusunun çevrelediği filmde zaman ilerledikçe değişik insan yüzlerinin geçtiği Paris sokaklarına, içeriğini kaybetmiş hareketsiz ve durgun bir zamana dönüyoruz..."} +{"text":"Kış aylarında köyün şehirle ulaşımını sağlayan at kızağına bir rakip çıkmıştır. Kızakçı Daşo'nun rakibi kırmızı minibüstür. Ama kızakçı kışın buz tutan Çıldır gölü üzerinden kestirme gittiğinden minibüsün göle giremeyeceğini ve yeni rakibinin kendisinden hızlı olamayacağını iddia etmektedir. Oysa minibüsçünün bu inatlaşmadan galip gelmek için başka bir planı vardır. Bu ikilinin arasında yarış devam ederken kızak ve minibüsün yolcularından tanınmış aşıklar ve hikaye anlatılıcıları da bu kıyasıya yarışa katılmışlar ve İNAT üzerine birbirinden güzel öyküler anlatmaktadırlar. Anlatılan öykülerden\" LADES\",\"5 KIRIK ÇÖP BİR KIRIK KALP\" ve \"CAMBAZ ŞAHO\" canlandırılmaktadır. Gülmeyi ve ağlamayı iç içe sunan bu filmin Anadolu Halk Edebiyatı'nın, \"Aşıklama\", \"Doğaçlama\" yöntemini sinemaya taşıyan ilk film örneğidir. Film oldukça farklı bir yöntemle çekildi. Deneyimli oyuncu Tuncel Kurtiz ve yönetmen Reis Çelik'ten oluşan iki kişi dışında hiç kimse olmadan bölgeye gidildi. Filmin senaryosu tek sözcüktür. \"İNAT\". Bu sözcükten doğaçlama yapılarak film ortaya çıkarıldı. Filmde 1500 köylü rol aldı."} +{"text":"Taliban rejiminin hüküm sürdüğü Afganistan'da kadınların yanlarında bir erkek akrabaları olmadan sokağa çıkmaları yasaklanmıştır. Hiçbir erkek yakını olmayan kadınlarsa evlerinde açlıktan ölmeye mahkumdur. Bir anne ve oniki yaşındaki kızı da Taliban başa geçtikten sonra işsiz kalırlar ve anne kocasıyla erkek kardeşini savaşta kaybeder. Kendisi ve çocuğunu hayatta tutabilmek için annenin yapabileceği tek birşey vardır. Kızını erkek kılığına sokmak... Artık her dakikaları Taliban askerleri tarafından farkedilme ve öldürülme korkusuyla geçmeye başlar. Hayat artık zorlu bir yolculuğun ucundadır. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan Osama, Afgan yönetmen Siddiq Barmak'tan bir başyapıt ve Taliban başa geçtiğinden beri yapılmış ilk Afgan filmi. Cannes Film Festivali'nde En İyi Yabancı Film seçilen Osama'nın en ilginç özelliklerinde biri de filmdeki hiçbir başrol oyuncusunun profesyonel olmaması. Barmak tüm oyuncuları günlerce Afganistan sokaklarında dolaşarak seçmiş."} +{"text":"Öykünün tamamı, 1923 yazında Londra'da tek bir günde geçse de, filmde geriye dönüşlerle Clarissa Dalloway'in, genç ve güzel bir kız olarak peşinden pek çok kişiyi koşturduğu 1890 yılınının yazını hatırlamasıyla geçen yüzyılın sonuna da gidiyoruz. Otuz yıl sonra, Bayan Dalloway heyecanla, Londra'daki son derece zarif döşenmiş, şık evinde o gece vereceği partinin son hazırlıklarını gözden geçiriyor. Her şeyin mükemmel olmasını istiyor. Ne var ki, tüm planları otuz yıl önce reddetmiş olduğu yakışıklı ve girişken bir talibinin o gün birdenbire ortaya çıkıvermesiyle altüst oluyor. Yaşamı, garip bir şekilde, karşılaşıp tanışamayacağı bir genç adamın trajik yaşantısıyla kesişiyor; bu genç adamın kaderi Bayan Dalloway'in ruhunun derinliklerinde yadsıyamayacağı gerçek duyguları harekete geçiriyor."} +{"text":"Hiç aklınıza gelir miydi, vücudunun bütün uzuvları sağlam olan bazı insanların hastanelere başvurup doktora \"ne olur doktor bir bacağımı kesin, hayatımın geri kalanını tekerlekli sandalyede geçirmek istiyorum\" diyeceği... Ama bunu söyleyenler var. Carlos Brooks'un yazıp yönettiği Quid Pro Quo adlı filmde, bir sağlam insan tekerlekli sandalyede ya da protez bacakla yaşamayı bütün kalbiyle istiyor. İlk olarak Sundance Film Festivali'nde gösterilen daha sonra da gösterildiği her etkinlikte tartışma yaratan film, geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalan genç bir radyocunun öyküsünü anlatıyor... Genç radyocu sağlam oldukları halde bacaklarını kestirip protez bacakla yaşamak isteyen bir grup insanla röportaj yapmaya çalışırken de ilginç bir kadınla tanışıyor. Genç kadının sırrını ise ilerleyen dönemde öğrenip beyninden vurulmuşa dönüyor."} +{"text":"Paige Morgan, hep istediği hayatı yaratma yolunda hızla ilerlemekte olan Wisconsinli bir tıp öğrencisidir. Danimarka veliaht Prensi Eddie asla seçmediği bir yaşamdan kaçmaya çalışmaktadır. Paige kırsal bir bölge olan Manitowocta bir süt ürünleri çiftliğinde büyümüştür ve babasının Ford pickupını kullanmaktadır. Eddie ise Kopenhagda Kraliyet Sarayında büyümüştür ve kendi Lamborghinisinden sıkıldığında, değişiklik olsun diye Ana Kraliçenin limuzinini kullanmaktadır. Peki ya bu ikili karşılaşırsa? Anında elektrik şey tam olarak öyle sayılmaz. Edvard gelecekte kral olma yazgısından biraz uzaklaşmak ve kendini bulmak için Wisconsin Üniversitesine kayıt yaptırmıştır, en azından ailesi öyle bilmektedir. Geleceğine odaklanmış olan Paige ise ne istediğini tam olarak bilmektedir: Mezun olmak ve tıp öğrenimini Johns Hopkinsde sürdürmek. Buldukları bu yadsınamaz aşk genç prensin Danimarka monarşisinden feragat edeceği anlamına mı gelmektedir yoksa Paige doktor olma hayallerini bir kenara mı bırakacaktır?"} +{"text":"Çağdaş Japon yaşamına akıllıca, mizahi ve şen bir kaçamak bakış atan GÜNAYDIN, konuşmanın gücünü ve havadan sudan söz etmenin nasıl da günlük yaşamımızı kolaylaştırdığını gözler önüne seriyor. 1950ler Japonyasının, halkın birbirine sıkıca kenetlendiği bir banliyö kasabasında, mahallede tek bir televizyon vardır. Minoru ve İsamu Hayashi kardeşler, bir tür okul sonrası haccına dönüşen TV ziyaretlerinde günlük sumo güreşi dozlarını alabilmek için çoğu kez İngilizce derslerini kırarlar. Eve geldiklerinde, akşam yemeğindeki sohbetleri, kaçınılmaz bir biçimde, anneleriyle babaları onlara bir televizyon alsın diye ardı arkası kesilmeyen yalvarmalara ve öfke krizlerine dönüşür. Ancak babaları buna karşıdır, televizyonun Japon evindeki varlığının ortaya 100 milyon aptal çıkaracağını düşünür. Baba, oğullarına bitmez tükenmez kampanyalarına artık son verip bu konuda konuşmamalarını söyleyince, çocuklar konuşmayı hepten kesmeye and içerler. Ancak bu protestoları, sonunda bütün mahalleyi karışıklığa sürükler"} +{"text":"Maurice, muhafazakar ve kendisinden çok şey bekleyen ailesinin üniversite tahsili için Cambridge'e gönderdiği bir İngiliz gencidir. İki sınıf üstte bir talebenin açık ve beklenmedik teklifi kafasını karıştırır. Hayatında gizli bir sayfa açılan Maurice, Clive'dan etkilenmiştir. Ancak 1. Dünya Savaşı öncesi yasal olarak yasak olan eşcinsellik İngiltere'de yaşanamaz durumdadır. Arkadaşlarının 6 ay hapis cezası alması ikiliyi durduramaz. atta yaz tatillerinden birbirlerinin ailelerine giderler. Clive'ın eşcinsellik anlayışı ise tamamen platonikdir. Mezuniyetten sonra evlenerek tamamen eşcinselliği hayatından çıkarmayı dener. Oysa Maurice'i uykusuz geceler beklemektedir. Kendini spora verse de çözüm bulamayınca önce doktora gider. Eşcinsellik metabolizmik bir problem değildir. Sonra psikoloğa gider, derin hipnoz seansları ile içindeki kendi parçasını atmak için uğraşır. Tüm bu gitgeller arasında evlerinde çalışan genç işçi çocukla cinselliği yaşar. Benliği hırapalandığı için sevgisinden emin olamamak bir taraftan Clive'ın kalbinde açtığı yara diğer yandan ona vakit kaybettirse de Alec çok geçmeden hayatının büyük adımlarından vazgeçerek Maurice'in yanında dururarak aşkını gösterir. Birileri bir yerlerde hiç eğri büğrü yakıştırmalara girmeden samimi ve olduğu gibi yaşayabilmektedir..."} +{"text":"1. Dünya savaşı sırasında bilim adamlarının yaşadıkları zorlukları ve bu zorlukları aşmanın yine bilim olduğunu düşünen iki teorem çürütücünün, yani Alman Einstein ve İngiliz Eddingtonın gerçeklere dayanan hikayelerini, yarı belgesel yarı film havasında izleyiciyle buluşturuyor. 1919 da Afrikadaki Güneş Tutulması ile başlayan filmin hikaye zincirini anlatmak için 1914 yılına geri dönüş yapıyor. Eddington, İngilterenin en iyi ölçüm yapan bilim adamı olarak kabul edilirken, Einstein şöhretten uzak, çekim kuvveti hakkındaki görüşlerinde yeni yeni ilerleme kaydeden bir bilim adamı olarak tanıyoruz. Bu sırada yine fizikçi olan karısı ile olan ufak problemleri ve çocuklarıyla olan yakın ilişkisine de anlatan hikaye, belgesellerin o sıkıcı havasını dağıtıyor. Bilimi takip eden izleyicilerin karşısına bu sefer yine tanıdık bir isim, Max Planck çıkıyor ve İsviçrede sevimli bir hayat yaşayan eski dostu Einsteinı Almanya ya zor bela geri götürüyor. Almanya ya geri dönen Einstein, Hitler hegomanyasındaki Üniversitede, bir yanda araştırmalarını tohumlandırıyor, diğer yanda Hitler politikasına karşıinsancıl yönünü kaybetmiyor ve bilimin yanlış kullanılmasına karşı olan tepkilerini korkmadan dile getiriyor. İngilterede ise bilim konusunda bağnazlığın diz boyu olduğu bir ortamda çalışan Eddington, bu bağnazlığı yıkmaya ve bilimin ilerlemesini sağlamaya çalışıyor. Bunu Einsteinın elektromanyetik ışınım konusundaki kitabını okuduktan sonra Almanya daki Einstain ile karşılıklı yazışılan mektuplarla gerçekleştiriyor. Yer yer iki ülkenin koşullarına yüzeysel olarak değinen filmde Einsteinı canlandıran Andy Serinksin oyunculuğu tatminkar bir iş çıkartıyor. Eddingtonu canlandıran ve genelde dizilerde oynayan David Tennant ise bu yapımla yüksek bütçeli filmlere göz kırpıyor. Film bittiğinde, savaş döneminde bilimin de diğer konular gibi ambargoya uğrayabildiğini ve genel görelelik teoreminin nasıl geliştiğini sıkılmadan izliyorsunuz."} +{"text":"Arkadaşlarının Teddy olarak çağırdığı Theodore Pierce, evli ve mutlu bir adamdır. Sevgili karısı Didi ve harika çocuklarıyla sakin bir yaşam sürmektedir. Reklamcılık işi de iyi gitmektedir. Bir gün arabasını parkettiği garajda duyduğu topuklu ayakkabı seslerinin hayatını değiştireceğinden habersiz yaşayıp gitmektedir: Sesler genç bir kadına aittir. Kırmızı ayakkabıları ve kırmızı elbisesiyle baştan çıkarıcı bir endama sahip olan esrarengiz güzel, yürürken bir havalandırma boşluğunun üzerinden geçer ve etekleri uçuşur. Marlyn Monroe'nun meşhur pozu, Teddy'nin gözleri önünde tekrar hayat bulmuş ve üstelik adamımız, kaşla göz arasında genç kadının kırmızı iç çamaşırına bir dikiz atma fırsatı da bulmuştur. Kırmızılı kadın yüzünde muzip bir gülümseme ile yürüyüp gittiğinde, Teddy'nin de hayatı değişmeye başlayacaktır."} +{"text":"Şantiyede mühendis olarak çalışan Thomas, çevrede dolaşan çok güzel bir Türk kadın görür ve fotoğraf makinesiyle onu görüntülmeye başlar. Bu kadın şantiyede işçi olarak çalışan Mehmet'in karısı Dilber'dir. Olaya tanık olan Mehmet çok sinirlenip Thomas'a saldırır. İtiş kakış sırasında Mehmet ölür ve kardeşleri bu olaydan Thomas'ı sorumlu tutarak peşine düşerler. Thomas korkuyla kaçarken tesadüf eseri Mehmet ve ailesinin oturduğu eve sığınır. Thomas'ı ödlürmek için eve gelen Mehmet'in kardeşi Mürtüz, babası Ekber tarafından engellenir. Çünkü töreler eve sığınan, düşman bile olsa el kaldırmamayı gerektirmektedir. Çekildiği yıllarda büyük gişe başarısı sağlayan Berlin in Berlin, Hülya Avşar'ın mastürbasyon sahnelerinin yanı sıra senaryosunun kendisinden çalındığı gerekçesiyle Gökhan Akçura tarafından açılan davayla da gündemi işgal etmişti."} +{"text":"Randall \"Memphis\" Raines uzun zaman önce suç yaşamına bir son vermiştir ama eski bir arkadaşın beklenmeyen bir ziyaretinden sonra kardeşinin hayatını kurtarmak için yapabileceğinin en iyisini yapmaktan -araba çalmaktan- başka hiç bir seçeneğinin olmadığının farkına varır. Şimdi herşey bir gecede 50 araba soymaya kalmıştır. Gerçek bir otomobil hastası olan Memphis'in arabalara karşı bitmek bilmeyen ateşli bir tutkusu vardır. Bir arabanın en küçük parçasına kadar her tür ayrıntısını bilmektedir. Memphis efsanevi bir araba hırsızıdır. Hiç bir kilit veya araba alarmı onu durduramaz. Eğer gözünü dikmişse arabanız 60 saniye içinde yerinden gitmiş demektir. Memphis yıllar boyunca akla gelebilecek her tür arabayı çalıp polisten kaçmayı başarmıştır; bir araba haricinde: Gözbebeği Eleanor, 67 model bir Shelby Mustang GT 500. Üstündeki baskı çok arttığında yeni bir hayat için sevdiği herşeyi ve herkesi geride bırakmak zorunda kalmıştır. Ama kardeşi bıraktığı yerden kendi izlediği yolu beceriksizce izleyip başını belaya sokunca Memphis'in eski yaşamına geri dönmekten başka çaresi kalmamıştır. Hayatını kurtarmak için son bir soygun yapmak zorundadır."} +{"text":"Yemek uzmanı ve akıl hocası olan büyükbabası, Fanis'e hem yemekleri hem de hayatı tatlandırmak için onlara biraz tuz ve Bir Tutam Baharat katmak gerektiğini öğretir. Büyüyüp dört dörtlük bir aşçı olan Fanis, yemek yapma becerisini çevresindeki insanların hayatına tat katmak için kullanır. 35 yıl sonra Atina'dan ayrılır ve büyükbabası ve ilk aşkıyla tekrar bir araya gelebilmek için doğduğu yer olan İstanbul'a döner; ancak bu geri dönüş, kendi hayatına biraz baharat katmamış olduğunu hatırlatacaktır. Bir Tutam Baharat insanın kendinin farkına varışı, vatanlarını geride bırakan insanlar ve kişisel çatışmalar hakkında, acı-tatlı bir nostaljik komedi; ama daha önemlisi, bize yemek yapmanın aşk ve yaşam hakkında ne denli değerli dersler verdiğini gösteriyor."} +{"text":"Harry Potter'ın Hogwarts Büyücülük ve Cadılık Okulu'ndaki üçüncü yılı, daha öncekinden daha eğlenceli, fantastik ve bir o kadar da tehlikeli olacak. Genç büyücü adayı, şimdiye kadarki en büyük mücadelesine hazırlanmak zorunda. Zira karşılaşması gereken kişi, en büyük düşmanı kara büyücü Lord Voldemort'un işbirlikçisi olduğu söylenen, Azkaban hapishanesinden firar etmiş çılgın büyücü Sirius Black. Black'in, Potter ailesine ihanet edip ölümlerine sebep olan kişi olduğu doğru mu? Black'in ilan etmiş olduğu gibi en büyük amacı yarım bıraktığı işi bitirmek için Harry'yi öldürmek mi? Azkaban'da azılı canilere göz kulak olmak ve gerektiğinde onları ruhsuz birer posaya dönüştürerek cezalandırmakla görevli Ruh Emiciler neden bu kadar tedirginlik verici? Yeni Karanlık Sanatlara Karşı Korunma hocası Lupin, kendinden öncekiler gibi bir sır mı saklıyor? Bu ve daha keşfedilmesi gereken bir çok gizem, Harry'nin şimdiye kadar ki en müthiş macerasında bizleri bekliyor."} +{"text":"Yıllar önceki bir depremin Los Angeles'i ana karadan ayırmış olduğu 2013 yılındayız. 2000'yılında ömür boyu iktidara getirilen başkan, ABD'yi kendi kafasındaki gibi fazla ahlakçı ve kuralcı bir ülkeye dönüştürmüştür. Örneğin kırmızı et yemek, sigara içmek ya da bazı eyaletlerde Müslüman olmak bile yasaktır. Bunlara uymayanlar aynı 1997'de New York'a atıldıkları gibi, şimdi de Los Angeles'a sürülmektedirler. Ancak başkanın kızı anarşist düşüncelere sahiptir ve bir kıyamet silahını da yanına alarak, aşık olduğu terörist Cuervo ile birlikte Los Angeles'a kaçar. Günü kurtarma işi yeniden Snake Plissken'e düşer. Üstelik bu kez 24 değil 9 saati vardır. John Carpenter, yıllar önce yaptığı New York'tan Kaçış'ı adeta yeniden çekiyor. Üstelik bu kez çağın paradigmasına uygun yeni bir okuma da getirerek. Ancak tam da burada yanlış yapıyor ve ilk filmdeki sert, kaygısız ve tokat gibi tavrından ödün vererek kendisinin, ilk filminin ve Kurt Russel'ın hayranlarını hayal kırıklığına uğratıyor. Yine de çıtayı o kadar yükseğe koymadan izleyenleri üzmüyor."} +{"text":"Nino Brown bir gangsterdir ve başarılı suç patronudur. Kankası Cash Money Kardeşler ile 80lerden 90`lara kadar New York şehrine uyuşturucu satmaktadırlar. Yanında bir çok kişi çalışmışdır. Ve kendisi şu an daha büyük bir işin peşindedir fakat bir gün italyan mafyasıyla anlaşmazlık olur ve Nino onlara uymaz. Ve böylece aynı italyanlar Ninoyu ortadan kaldırmak isterler. Scotty Appleton and Nick Peretti bütün bu olanlara bir dur demek isteyen polislerdir ve işin peşinde düşerler. Ninoysa kendisini korumak için etrafındakilara yemek gibi yardımlarda bulunarak kendisini iyi bir insanmış süsü vermek ister. Bu sırada Nino bir gün Pookie ile karşılaşır. Pookie eskiden Ninonun altında çalışan ve şimdide düştüğü uyuşturucu batağından kurtulamayan ve uyuşturucudan vaz geçemeyen sıradan bir adamdır. Polisler Pookienin kim olduğunu öğrendikten sonra ondan yardım isterler ilk başta bu olaya karşı çıkan Pookie daha sonra mecburen kabul eder. Özellikle Scotty ile iyi arkadaş olan Pookie bir gün tüm bu uyuşturucu işini görüntülerken kendisi uyuşturucu kullandığı için kötüleşmeye başlar ve bunu görenler onun polislerden olduğunu anlarlar ve iş Pookienin ölümüyle sonuçlanır. Bu olaya çok kızan Scotty ve Nick ikilisi bunun intikamını almak için uğraşırlar."} +{"text":"yer yer sevimli bir öykü. varoşlardan gelen Monika'yla orta sınıfın biraz üstü Harry'nin yaz aşkını ve bunun sonrasını konu almış Bergman. din takıntısı yeni yeni başlamış belli ki. bunu hissettiriyor Monika üzerinden ama dediğim gibi konu gayet basit. pek derin değil diğer Bergman filmleri gibi ama daha sonradan noluyorsa filmin ikinci yarısında çıldırmaya başlamış Bergman. aslında bunun tohumlarını ilk bölümde atıyor ama öykü Bergman'ın keskin dokunuşlarıyla şimdiki halini alıyor. film boyunca bir arpa boyu geliştirmediği karakteri Monika'yı, ikinci yarıda daha da beter bir hale sokup evlilikteki kötü gidişin ve maddi sorunların sorumlusu haline getiriyor. Film boyunca her yönden tarafını tuttuğu Harry'yi ise çocukluktan olgunluğa geçirtip, ağırbaşlı bir erkek yapıyor. karısı ve çocuğu için elinden gelen her şeyi yapıyor bu Harry. daha doğrusu onlar için yaşıyor ama bizim Monika bütün bunları elinin tersiyle itip kocasını aldatıyor ve yine Bergman'a göre artık tam bir şeytan, yuva yıkıcı ve ailedeki mutsuzluğun kaynağı olarak betimleniyor."} +{"text":"2008 İngiliz yapımı film, güzel bir İspanya sabahında başlıyor. 3 kafadar genç kız tatillerini geçirmek üzere geldikleri İspanya'da 3 denizci genç ile tanışıyorlar. Eğlenceli geçen günün ardından, gençlerin çalıştıkları gemiye kızları davet etmeleriyle başlayan gerilim son dakikaya kadar kendini hissettiriyor. Filmin ilk yarım saati bir gençlik draması izleyeceğinizi sanarken birden kendinizi erotizm yüklü sahnelerin içinde buluyorsunuz. Aslında bunu tahmin etmek çok da zor değil, zira film adını bir seks fantezisinden alıyor. Eğlenirken gayet sıradan ve sevimli görünen insanların iş kendi çıkarlarına gelince nasıl katile dönüşebildiklerini gözler önüne seren film ilerledikçe e yeter artık dediğiniz anda bir kez daha ters köşeye yatıyor ve yönetmen Olly Blackburn'un düşürmediği tempoyla, gerilim yüklü olaylara kendinizi kaptırıyorsunuz. Her ne kadar çerezlik film kategorisinde olsa da, Donkey Punch senaryosu ve oyuncu performanslarıyla sınıfının bir adım önüne geçmeyi başarıyor. Siz siz olun filmi ailenizle izlemeyin ve güneşli başlayan bir günün nasıl biteceğini, asla bilemeyeceğinizi unutmayın..."} +{"text":"Bonnie Lee gemisini beklerken Güney Amerika'da küçük bir havaalanına uğrar. Kaptan pilot Geoff Carter posta uçaklarına ait bu küçük havaalanının yöneticisidir. Tehlikeli ve sisli havalarda da yapılan bu uçuşlarda kaza yaşanmasına ve ölümlerin gerçekleşmesine rağmen, yağışlı havalarda uçakların havalanmasına izin veren Geoff'ten pek hoşlanmasa da kısa sürede Geoff'in soğuk duruşu ve kararlı tavrından etkilenen Bonnie, şehirde bir süre daha kalmaya karar verir, en azından gemi tekrar gelene kadar. Bu arada posta pilotlarının arasına yeni bir isim daha katılır. Geçmişinde kötü hatıraları olan bu adamı kimse aralarına almak istemezken, en iyi arkadaşına rağmen -ki arkadaşının kardeşinin ölümüne sebep olmuştur bu adam- Geoff onu işe alır ve kimsenin uçmak istemediği kötü havalarda posta görevini ona verir. Kötü adamımız karısıyla birlikte gelmiştir. Judy yani karısı yıllar önce Geoff'i terk eden sevgiliden başkası değildir. Geoff aynı şeyleri tekrar yaşamak istemediğinden Bonnie'nin ilgisine karşılık vermez önceleri ama varlığından da memnundur. Yine bir kötü hava uçuşu yapılacaktır. Göreve Geoff ve arkadaşı çıkacaklardır ama Bonnie korkutmak için eline aldığı tabancanın ateşlenmesiyle kazara Geoff'i kolundan vurur. Geoff'in yerine göreve kötü adam ve adamın düşmanı, Geoff'in arkadaşı birlikte giderler. Kaza olur ama bu sefer kötü adamımız uçağı terketmez. Ama Geoff'in arkadaşı ölür. Ölmeden önceyse kötü adamı affeder ve onu aralarına almaları gerektiğini söyler Geoff'e. Yeni bir uçuş daha olacaktır, Bonnie ise gemiye binmek için hazırlanmıştır. Geoff'in \"kal\" demesini bekler ve Geoff kendince cevap verir ona, yazı-turayla..."} +{"text":"İçinde oyuncağa benzeyen ilginç nesneler bulunan bir kutu bulan iki kardeş, bu garip nesneleri keşfetmenin keyfine dalarak onlarla oynamaya başlarlar. Fakat ellerinden düşürmedikleri bu 'oyuncak'ların onlara kattığı garip bir takım özellikler ortaya çıkmaya başlayacaktır. Her geçen gün dahilik boyutuna varan derecede zihinsel becerileri gelişen kardeşler, çevrelerindeki herkesin dikkatini üzerine çekmeye başlarlar. Küçük kardeş Emma, bu ilginç kutudaki Mimzy ismindeki tavşanın kendisine yeni şeyler öğrettiğini söyler. Kasabada gittikçe gizemli hale gelen olaylar, tek bir adresi göstermektedir: Mimzy. Ama bu ilginç tavşanın gerçekte ne olduğunu anlayabilen kimse yoktur. Lewis Padgett'in kısa bilim kurgu öyküsünden uyarlanan film, küçük oyuncularının performansları ile de dikkat çekiyor."} +{"text":"Anne ve babasını kaybeden Failan geriye kalan tek akrabalarını bulmak için Koreye göç eder. Ancak varışında akrabalarının kısa bir süre önce Kanadaya gidip yerleştiklerini öğrenir. Çaresizlik içindeki Failan Korede kalabilmek ve geçinebilmek için düzmece bir evlilik yapmak zorunda kalır ve bir çöpçatan bürosuna başvurur. Kang Jae ise çaptan düşmüş, kimsenin iplemediği ve herkesin itip kaktığı eski bir gangsterdir. Bu boş ve anlamsız hayatındaki tek amacı bir balıkçı teknesi satın alıp köyüne dönmektir. Bir gün tam kumar oynamak için paraya ihtiyacı varken çöpçatan bürosundaki arkadaşı bir düzmece evlilik için koca rolünü üstlenmesini ister. Büronun kapısı önünde belgelere imza atarken arkadaşı düzmece de olsa karın olacak kadını görmek ister misin? diye sorduğunda gerek olmadığını söyler ve boynundaki boyunbağını çıkarıp bir hediye olarak kadına vermesini ister esprili bir dille. Kader bu iki insani bir boğun bağıyla birbirine bağlar ve olaylar gelişir."} +{"text":"Jane, Catherine ve Dominique; Myras isimli yok olmaya yüz tutmuş bir gezegenden gelen üç prensestir. Her kim bu üç prensesten birini kullanarak gezegene ulaşarak Onu uyandırırsa 7 galaksiyi ve beraberindeki bütün yaşamı yok edecek bir güce sahip olacaktır. Cobra başına büyük bir ödül konmuş bir kanun kaçağıdır. Jane Flower da güzel ve başarılı bir ödül avcısıdır. Rastlantı sonucu tanışırlar ve Jane Cobradan Lord Necron tarafından esir tutulan kız kardeşi Catherinei kurtarmasını ister. Cobra, Catherinenin tutulduğu hapishaneye sızmayı başarır, ancak Catherine kurtarılmayı istememektedir. Yaşanan koşuşturma sonucu Cobra da tutsak alınır ve dondurulur. Lord Necronun isteğiyle Cahterine de Janei öldürür. Janein ölümü ile oluşan bir güç sayesinde Cobra yeniden hayata döner ve hapishaneden kurtulmayı başarır. Şimdi geriye kalan tek umut Dominique'dir ve bulunup koruma altına alınmalıdır."} +{"text":"Atanarjuat'ın bin yıllık, hem yabancı hem aşina, basit ama çarpıcı bir hikayesi var. Yıllar önce, henüz filmin bütün kahramanları çocukken, yabancı bir şaman şeklinde bir klanın yurtluğuna gelen kötü bir ruh, onları lanetliyor. Klanın şefi, belki de oğlu Sauri'nin dahliyle, öldürülüyor. Yerini Sauri alıyor. Çocuklar büyüdüğü zaman da, paylaşılamayan bir kadın vesilesiyle şamanın ektiği düşmanlık ve kötülük tohumları yeşeriyor, ya da lanet sürüyor. Sauri'nin küçümseyip alay ettiği Tulimaq'ın oğulları \"Hızlı Koşucu\" Atanarjuat ile kuvvetiyle tanınan Amaqjuaq, reisin kötü kalpli oğlu Oki'nin nefretini üzerlerine çekiyorlar. Küçücükken Oki'yle sözlenen Atuat'ın Atanarjuat'a gönül vermesi ve aşkına karşılık bulması da işleri büsbütün karıştırıyor. Oki, kardeşlerin ikisini de yok etmek için fırsat kolluyor, kız kardeşi Puja'nın da gözü Atanarjuat'ta. Öte yandan, zorlu doğa şartlarında yaşayan bu küçücük İnuit topluluğu, varlığını sürdürmek için işbirliğine muhtaç."} +{"text":"If 2002de de gösterilen ödüllü ilk filmi L. I. E. nin ardından yönetmen Michael Cuesta ergenliğin karanlık dehlizlerini irdelemeye devam ediyor. New Yorkun bir banliyösünde geçen Yaş Oniki, bunalımlı bir dönem geçiren bir grup 12 yaşındaki çocuğu konu alıyor. İkiz kardeşler Rudy ve Jacobun -her ne kadar yakın olsalar da- karakterleri çok farklıdır; Rudy sportif ve karizmatik, Jacob ise utangaçtır ve yüzündeki doğum lekesiyle yaşamayı öğrenememiştir. Psikolog bir annenin büyümüş de küçülmüş kızı Malee ve obez ailenin obez çocuğu Leonard bu grubun diğer üyeleri. Grubun başına beklenmedik, korkunç bir olay gelir ve her biri kendi başlarına bir çıkış yolu bulmaya çalışır. Genç kadronun olağanüstü performanslarıyla öne çıkan film, kara mizah anlayışı ve yer yer hiper-gerçekçi yaklaşımı ile ergenlikten erişkinliğe geçişin etkileyici ve güncel bir anlatısı."} +{"text":"Başına buyruk bir hayat yaşayan Nick, iş başvurusu için gittiği akıl hastanesinde temizlik işçisi olarak işe alınır. Tuvalette kendini asmak üzere olan hastalardan Leilayı tesadüfen görüp kurtarınca Leila, Nicke bağlılık duyar. Hastaneden kaçıp onu evine kadar takip eder ve artık onu hiç bırakmayacağını söyler. Fazlaca saf olan ama deli sayılamayacak Leilayı ikna edemeyeceğini anlayan Nick, çok zengin olan üvey babasının iş teklifini değerlendirmek ve terk ettiği eski kız arkadaşı ile evlenecek olan erkek kardeşinin düğününe gitmek üzere Leila ile birlikte yola çıkar. Görüldüğü üzere bir romantik komedinin sahip olabileceği en iyi konulardan birine sahip olan Barfuss, bazı Hollywood aksiyonlarının silik tiplemelerinden hatırlayabileceğimiz Alman oyuncu Til Schweigerin yönettiği, senaryosuna, prodüktörlüğüne ve editörlüğüne katkıda bulunduğu, başrolü üstlendiği sıcak, samimi, eğlenceli bir film."} +{"text":"Hikaye temel olarak Griffin'lerin en genç üyesi Stewie'nin maceraları üzerine. Stewie üzerine havuz kenarındaki cankurtaran sandalyesi düştüğünde ölüme çok yaklaşıyor ve cehenneme gidiyor ancak sonunda hayata geri dönüyor. Cehennemi gören Stewie, hayatında ve kendinde değişiklikler yapmaya karar veriyor ancak bu kararı çok uzun sürmüyor. Televizyon izlerken, o ve Brian kendisine çok benzeyen birisini fark ediyorlar. Brian bunun Stewie'nin gerçek babası olduğuna emin, ta ki Stewie onun gelecekten gelen ve kendi zamanında bebek Stewie'ninkine ufak bir yolculuk kendisi olduğunu öğrenene kadar. Bebek Stewie 30 sene sonraki orta yaşlı halini görmek için Stu adıyla geleceğe gider ve kendisinin bekar, işçi sınıfı, orta yaşlı, bakir biri olduğunu, bir hiper markette-Circuit city store- çalıştığını öğrenir. Bu arada Peter ve Louis, diğer iki çocuklarına, Meg ve Chris, nasıl randevuya çıkılacağını, randevuda yapmaları gereken şeyleri öğretmeye çalışmaktadır. Gelecekte Louis hiç değişmemekle beraber polis olarak çalışmaya başlamış ve ağzı bozuk bir sürtük olan Vanessa'yla evlenmiştir. Meg ise üniversiteden sonra cinsiyet değiştirmiş, adını da değiştirerek Ron yapmıştır."} +{"text":"Siyahi caz saksafoncusu Dale Turner, 1950'lerin New York'unda alkolle olan savaşını yavaş yavaş kaybetmek üzeredir. Ailesinden uzak, hayatla olan bağları teker teker kopmakta iken, Paris'te müzik yapması için bir teklif alır. 1950'lerde birçok Amerikalı siyahi müzisyen de aynı şeyi yapmaktadırlar, çünkü Fransa'nın bu sanat başkentinde Amerikadakinin aksine insanların derisinin renginin hiç önemi yoktur. Artık kendi ülkesinde unutulmaya yüz tutmuş bir müzisyen olan Dale Turner, Paris'te Francis Borler adında caz müziğine aşık bir Fransız gençle arkadaş olur. Borler'ın sürgündeki bu saksafoncunun karanlık yanlarını, yani alkol ve uyuşturucu bağımlısı olduğunu, ayrıca büyük bir depresyonun içinde olduğunu keşfetmesi uzun sürmez. Sanatçının hayatından endişe eden Borler artık onun koruyucu meleği olmuştur, onun yardımıyla Dale Turner'ın sanat performansında gözle görülür bir gelişme olur ancak bunun da bir bedeli vardır."} +{"text":"Bölge başsavcısının ofisinde asistan olarak çalışan Holly Winters bir araba kazası geçirir ve başından yaralanır. Genç kadın bu kazadan sonra kendisinde garip şeyler olduğunu farkeder, o artık başka insanların akıllarından geçenleri okuyabilmektedir. Bu yeteneğini iş hayatında da kullanabileceğini anlayan Holly, bu sayede çözülmesi güç davaları çözüme ulaştırabilecektir. Tam bu sırada, 25 yaşında Kathryn Davis adında bir kadın karavanında ölü bulunur. Holly'nin akıl okuma yetenekleri, ona, üzerinde Kathryn'in kredi kartları bulunduğu için tutuklanan cinayet zanlısının gerçek katil olmadığı bilgisini sağlayınca Holly, bu olayı araştırmak için izin ister. Araştırmasında yüzbaşı Max Luckett'le işbirliği yapan Holly, kurbanın eski patronu ve gelecek vaadeden bir politikacı olan Thomas Sinclair'in cinayette parmağı olabileceğinden şüphelenmeye başlar. Soruşturma ilerlerken, cinayet hakkındaki yorumları onu tehlikeli sulara doğru itmeye başlar. Acaba ortağı Max onu bu tehlikeden zamanında kurtarabilecek midir?"} +{"text":"Jonathan Parkerın hayatında, çok sevdiği kız arkadaşı ve iyi bir oyuncusu olduğu okul futbol takımı dışında başkaca önemli bir referans noktası yoktur. Parker bir gece rüyasında, ailesinin psikopat bir katil tarafından vahşi biçimde öldürüldüğünü görür. Dahası katil de onu görür ve aralarında, rüyadayken bir kavga yaşanır. Rüyasının gerçekliğinden etkilenen Parker ailesinin evlerine koştuğunda onların tam da rüyasında gördüğü gibi öldürülmüş olduklarını görür. Ailesinin hayatta kalan tek ferdi olan polis müfettişi babasına ailesini öldüren kişinin tarifini yapar ama tabi ki kimse ona inanmaz. Ancak cinayetler devam etmektedir. Katili bir türlü bulamayan babası Jonathan'ı dinlemeye karar verir ve Jonathan polisleri Horace Pinker adlı TV tamircisine götürür. Horace Pinker gerçekten de katildir ve yakalanıp hapse atılır. Elektrikli sandalyede idam edilen Pinker, daha da güçlenmiş biçimde geri dönecektir. Çünkü Pinker, bir takım kara büyü uygulamaları ile TV üzerinden ve hatta elektrik akımı ile istediği yere gidebilmekte ve istediği vücudu ele geçirebilmektedir. Jonathan, Pinkerı gerçek hayata getirmenin ve elektrikle bağlantısını kesmenin onu durdurmanın tek yolu olduğunu fark eder..."} +{"text":"1940 yılının ilk aylarında Alman işgaline uğrayan Fransa'da henüz yeni dul kalmış genç ve güzel bir kadın olan Odile iki çocuğu ile Paris'e kaçmaya çalışmaktadır. 13 yaşındaki Philippe ve 7 yaşındaki Cathy ise peşinden sürüklemektedir. Almanlar yollardaki mültecileri bombalamaya başladıklarında, Odile'in arabası hasar görür. Çocukları ile ormana kaçan genç kadın orada Yvan, adındaki 17 yaşında eğitimsiz fakat hayatta kalma konusunda bir uzman olan çok çekici bir gençle tanışır. Açık havada geçirilen bir geceden sonra dört kaçak Yvan'ın bulduğu bir evde kalmaya karar verirler. İçinde yaşayanlar tarafından terk edilen bu ev, gerçek hayatta yolunu kaybetmiş bu garip görüntülü aile için cennet ada haline dönüşür. Başlangıçta bu gizemli yabancının çekiciliğine kapılan fakat aynı zamanda da onun hakkında kuşkuları olan Odile, kısas bir süre sonra kendisini vazgeçemediği kişisel ve seksüel dinamikler içinde bulur."} +{"text":"Film Dostoyevskinin If there is no god, then everything is allowed. sözleri ile açılır. Kamera basit bir apartman dairesinin içinde dolanmaya başlar. Sonradan azılı bir seri katil olduğunu öğrendiğimiz Gabriel Engel yeni kurbanının vücudundan boşalttığı kan ile son eseri olan tablo üzerinde çalışmaktadır. Bu giriş sahnesinde verilen Engelin iç sesi bize katil hakkında çok önemli ipuçları verir. Dünya adil değildir. Bizim gibi insanlara karşı bile. Pedro Alonso Lopez, And Dağları Canavarı,300 seks cinayeti işledi. Şimdi, 20 sene sonra, onu kim hatırlıyor? Hiç kimse. Karındeşen Jack dünyaca meşhur, ve ne için? Beş fahişe. Sadece beş! Peki ya Charlie Manson? O hippiye imparator dediler, ama tek bir cinayeti bile kendisi işlemedi."} +{"text":"FBI ajanı Frank Castle bir süreliğine yaşadığı hayattan uzaklaşıp dinlenme kararı almıştır. Amacı son görevini de başarıyla tamamladıktan sonra karısı ve oğluyla Londra?ya taşınıp sakin bir hayat sürmektir. Her ne kadar son görevini başarsada Castle istediği huzurlu yaşama kavuşamaz. Çıkan çatışmada mafya liderlerinden Hoeard Saint?in oğlu da uyuşturucu satıcılarıyla beraber ölmüştür ve Saint oğlunun intikamını alabilmek için Castle?ın ailesini öldürtür. Saint?in adamları Castle?ın da öldüğünü zannederek olay yerinden kaçarlar ancak O bir mucize eseri hayatta kalmayı başarır. Sahip olduğu her şeyi yitiren Castle?ın artık hayatta tek amacı kalmıştır, O?na bu acıyı yaşatan herkesi bulma ve cezalandırma. Engellenemez bir ölüm makinesine dönüşür ve silahlarını belirleyip ailesinin katillerinin peşine düşer. Marvel?ın beyazperdeye transfer olmuş kahramanlarından Punisher?ın uyarlaması olan Cezalandırıcı/Frank Castle?ı Thomas Jane canlandırıyor, karşısına kötü adam olarak çıkansa John Travolta."} +{"text":"On yıl önce yaşanan bir trajedi Harmony kasabasını sonsuza dek değiştirmiştir. Deneyimsiz kömür madeni işçisi Tom Hannigerın tünellerde neden olduğu kaza beş adamın sıkışıp kalmasına ve sağ kurtulan tek kişi olan Harry Wardenın da komaya girmesine neden olmuştur. Bunun tam bir yıl sonrasında, Sevgililer Gününde, Harry Warden uyanmış ve kazmayla 22 kişiyi hunharca katlettikten sonra kendisi de öldürülmüştür. Tom Hanniger, on yıl sonra, Sevgililer Gününde kasabaya döndüğünde sebep olduğu ölümler hala yakasını bırakmamıştır. Geçmişiyle barışmaya çalışan adam, eski kız arkadaşı Sarah için bitmemiş duygularıyla da boğuşmaktadır. Oysa Sarah Tomun en iyi arkadaşı olan şerif Axella evlenmiştir. Ama bu gece, yıllar süren huzurdan sonra, Harmony'nin karanlık geçmişinden bir şey geri döner. Başında madenci kaskı, elinde kazma olan, durdurulamaz bir katil etrafta kol gezmektedir. Katilin ayak sesleri yaklaştıkça, Tom, Sarah ve Axel dehşetle fark ederler ki katil onları öldürmeye gelen Harry Warden olabilir."} +{"text":"İlk aşk masum veya ateşli olabilir, insanı kendinden geçirebilir veya doymak bilmez! Mark Wahlberg, Reese Witherspoon ve Alyssa Milano'yu buluşturan film, tutku ile başlayan masum ve romantik bir aşkın kısa bir süre sonra nasıl ölümcül bir saplantıya dönüştüğünü anlatan sürükleyici bir gerilim! Nicole Walker hayatı boyunca güçlü, çekici, duyarlı, onu koruyacak ve dünyadaki herşeyin üstünde tutacak bir erkeğin hayalini kurmuştur. David tüm bu özelliklerin hepsine sahiptir hatta daha fazlasına: O modern zamanda yaşayan beyaz atlı bir prenstir. Çok geçmeden Nicole ruhunu ve bedenini bu mükemmel genç adama kaptırır fakat hiçbir şey göründüğü gibi değildir. O güzel yüzün bir de yırtıcı ve karanlık bir tarafı daha vardır ve Nicole'ün en büyük düşü bir anda en büyük kabusu olur."} +{"text":"Los Angeleslı özel dedektif John Constantine'in doğaüstü olaylardaki başarısı yadsınamaz. Bu başarısının, kelimenin tam anlamıyla, Cehennem'e gitmiş ve geri dönmüş olmasıyla yakından ilgisi vardır. Eliyle tutup gözüyle görmediği hiç bir şeye inanmayan polis memuru Angela Dodson, ikiz kızkardeşi esrarengiz bir şekilde intihar edince, Constantine'le işbirliği yapmak zorunda kalır. İkili cenennem yaratıkları ve iblisleri alt edip, Los Angeles'ın karanlık sokaklarında yollarını bulmak için birlikte savaş verirler. Constantine, çizgi romanda Marvel'ın rakibi olan DC'nin olgun ve açık fikirli okurlara yönelik çıkarttığı Vertigo serisinin bayrak gemilerinden birinin, Hellblazer 'ın kahramanının beyazperdedeki izdüşümüdür. Neil Gaiman'ın Sandman'i ve Alan Moore'un Swamp-Thing'i ile benzer bir mitolojiyi paylaşır."} +{"text":"Antoine adlı, altı yaşındaki kör bir çocuğun öyküsünü anlattığı filminde Laura Bari, Antoineın yetişkinlerin boğucu dünyasında sürüp giden yaşamını takip etmek yerine, bir çocuğun uçsuz bucaksız renklilikteki hayal gücüne odaklanarak oldukça zor bir işi üstleniyor. Yakın plan çekimler ve Antoineın yüzünden ayrılmayan alt açılar, seyirciyi bir çocuğun gözünden dünyaya bakmaya çağırıyor, tabii Antoine için bir sesler dünyası bu Filmde Antoine, sakin bir ses tonuyla, oksijen yetersizliğinden ötürü prematüre doğuşunu ve retinalarının nasıl aktığını anlatır bize. Bu gerçek yaşam öykülerinin ardından, kurgusal yaşam öyküleri gelir ve böylece Antoine, kimi zaman keskin gözlü bir dedektif, kimi zaman meraklı bir gazeteci, kimi zaman da muzip bir radyo sunucusu ya da kendi eksikliklerinin farkında olan hassas bir çocuk olarak çıkar karşımıza. Yönetmenin, Antoineın hassas yanıyla iletişim kurabilmek için geliştirdiği bir yol olan Dedektif Dec karakteri, filmde ön plana çıkıyor. Madam Rouski isimli birinden telesekretere bırakılmış telaşlı bir mesaj, duş yaparken kaybolduğunu, moleküllerinin suya karıştığını ve Antoineın yardımına gereksinim duyduğunu söyler. Bilmiş bir tonla, Dedektif olmak, hayal ettiğim şeyleri duyabilmek ve söyleyebilmektir diyen Antoine ve onun minik arkadaşları da, Madam Rouskiyi nehirde, yağmurda ve karda aramaya başlarlar. Gerçek ile hayal, bu görsel, işitsel ve şiirsel şölende iç içe geçiyor. Öğretmenine en sevdiği rengin portakal rengi olduğunu söylediğinde mesela, bunu gayet kendinden emin bir sesle söylüyor Antoine. Ama elbette, fiziksel engelinin onu zorladığı zamanlara da tanıklık ediyoruz film boyunca. İşte böyle zamanlarda Antoine, kendisine neyin iyi geldiğini çok iyi biliyor: Şaşmayan mizah anlayışı ve sonsuza kadar kaybetmemesini dileyeceğiniz bir hayal gücü."} +{"text":"Üçlemenin en hareketli bölümünün yönetmeni, 1998de çektiği Hilary & Jackie ile olay yaratan Anand Tucker. Serinin ilk iki filminde arka planda yer alan karakterlerden Rahip Martin Laws, her şeyin ortaya döküldüğü bu son bölümün kilit ismi. Olayların başladığı 1974ten itibaren 9 yıl geçmişken yine bir kız çocuğu ortadan kaybolmuştur. Dedektif Maurice Jobson, yıllar önce aynı şekilde kaybolan ve ölü bulunan Clare Kemplay dosyasını hatırlar ve iki olayı ilişkilendirecek ipuçları arar. Öte yandan, avukat John Piggott, çocuk cinayetlerinin zanlısı Michael Myshkinin masumiyetine inanır ve bunu ispatlamak üzere araştırmalara başlar. Tüm bunlar bizi 1974 yılına geri götürecek, iş adamı John Dawson ile başlayan ve polis teşkilatına kadar uzanan suç zincirinin halkaları birer birer çözülmeye başlayacaktır. 1983 yılında geçen serinin son filmi, 1974 ve 1980egeri dönüşlerle, üçlemenin ilk iki filminde ustaca gizlenen bir gizemi açığa çıkarıyor."} +{"text":"Yıl 1997. Araba tamircisi Ivan, Macaristan'ın doğusunda, sınıra yakın bir köyde otistik kız kardeşi Eszter ile birlikte yaşamaktadır. Sınırdan dizel yakıt kaçırmak Ivan'ın ekstra gelir kaynağıdır. Bir gün Eszter, ormanda bir yabancının tecavüzüne uğrar. Polis soruşturması sonuç vermez ve Ivan için büyük bir sorumluluk halini alır... Ivan, Eszter'in yaşadığı olayla ilgili bazı ipuçlarına ulaşmıştır, fakat polise gitmek gibi bir niyeti yoktur. Yasayı kendisi uygulamaya karar verir. 2009 Macar Film Haftası'nda Büyük Ödül'e layık görülen Kayıp Geçmiş'te, Aron Matyassy, ruhları zincirleyen katı kurallarıyla, taşradaki yalıtılmış yaşamın hipnotize edici bir tablosunu sunuyor. İz Sürücü'ye kattıklarıyla tanınan görüntü yönetmeni Mate Herbai'nin imzasını taşıyan izlenimci sinematografi ve Albert Markos'un ödüllü müzikleri anlatıyı güçlendirirken filmin genç oyuncu kadrosu etkileyici performanslarıyla öne çıkıyor."} +{"text":"Tunus, 1942. Her ikisi de 16 yaşında olan Nour ve Myriam, çocukluklarından beri arkadaştırlar ve Yahudi ve Müslümanların uyum içinde yaşadıkları, gösterişsiz bir mahallede, aynı evi paylaşmaktadırlar. Kızlardan her biri, diğerinin yaşamına imrenmektedir: Nour, arkadaşı Myriam gibi okula gitme şansını bulamadığı için üzülürken Myriam aşkı bulmayı düşlemektedir ve Nour'un, her iki kızın da hayalinde yaşayan çekici Arap prensi fantezisini anımsatan Khaled ile nişanlanmış olmasına imrenmektedir. Ne var ki Khaled iş bulamamaktadır. Nour ile Khaled'in nişanlılık süreleri uzadıkça uzar ve gerçek anlamda birleşme ihtimalleri giderek uzaklaşır. Kasım 1942'de Alman ordusu Tunus'a girer. Vichy rejiminin politikalarını sürdüren Naziler Yahudi Cemaatini ağır bir para cezasıyla ezerler. Myriam'ın annesi Tita'nın çalışma hakkı elinden alınmıştır. Borçlarla örselenmiş anne, kızını zengin bir doktorla evlendirmeye karar verir. Myriam aşk hayallerinin bir anda kaybolup gidişine şahit olur. İlk filmi Küçük Kudüs ile uluslararası alanda başarı kazanan Karin Albou, Evlilik Şarkısı'nda ergen cinselliğine ve tarihin sık konu edilmemiş bir dönemine cesurca ışık tutuyor."} +{"text":"Dennis Squad ve Rene Russo, iki bekar anne babayı canlandırdıkları bu komedide mükemmel bir ikili oluşturuyorlar. Bu iki bekar evlenirler ve beklenmedik şekilde evlerinde isyancılarla karşılaşırlar: Kendi çocuklarıyla! Amiral Frank Beardsley bir gemi gibi evi idare eden sekiz çocuklu bir duldur. Frankin düzenli hayatı, çok uzun zaman önce izini kaybettiği lise aşkı şimdilerde on çocuğa sahip özgür ruhlu bir moda tasarımcısı olan Helen ile aniden evlenince bir anda yön değiştirir. Frankin ve Helenin birbirleriyle tamamen zıt aileleri için olay, ilk görüşte kavgadır. Bunun üzerine çocuklar evliliği sabote etmek için bir plan yaparlar. Bu durumu hiç bir engel tanımayan, evdeki herkese açık curcuna dolu dakikalar ve bazı kalpleri ısıtan sürprizler izler..."} +{"text":"Öyle bir dünya düşünün ki Myers, Krueger ve Voorhees popüler korku ikonları değil, gerçek seri katiller. İşte böylesi bir dünyada iki kameraman ve bir sunucudan oluşan bir belgesel çekim ekibi yaptıkları anlaşma neticesinde Myers, Krueger ya da Voorhees gibi örneklerinden beslenen Leslie Vernon isimli yeni bir anti-kahramanın doğacağı geceyi ve öncesindeki bütün hazırlıkları filme çekmek için Glen Echo isimli kasabaya gelir. Leslie Vernon ile tanışan ekip kısa zamanda kaynaşır. Vernon onlara işin nasıl yapıldığı, malum gece öncesinde nasıl hazırlanıldığı ve kurbanların olay gecesi nasıl davranacakları ile ilgili ayrıntılı detaylar anlatır. Vernon uzun uğraşlar ve takipler sonucu kurbanlarını seçmiştir. Seçtiği sekiz kişilik grup içinden bakire olduğunu düşündüğü Kellyyi final kızı olarak seçer. Olay gecesine kadar herşey yolunda gidiyormuş gibi görünürken ilk cinayet sonrasında çekim ekibi, başta sunucu Taylor olmak üzere, içindeki bulundukları durumu sorgulamaya başlar ve bu işi yapmaktan vazgeçerler. Vernon onlara bir an önce olay yerinden uzaklaşmaları için izin verir. Ama Taylor ve ekibi geride kalan gençleri uyarmaya ve hatta mümkünse kurtarmaya niyetlenir. Bir süre sonra farkına varırlar ki artık kendileri de bir slasher filmi içine hapsolmuş kurban adaylarından başkası değildirler..."} +{"text":"Sedna IV gemisinde... Jean Lemire ve günümüz araştırmacıları, bilim adamları ve film yapımcılarından oluşan ekibi, 430 günde Antarktika'yı keşfetmek üzere eşsiz bir maceraya doğru yola çıkarlar. Gezegenin geri kalanından izole olmuş, bağlantısını koparmış bir yere... Burada penguenler, foklar, balinalar ve albatroslar kuralları koyar. İnsanlarsa geçici ziyaretçilerden başka bir şey değildir. Antarktika yer yüzünün gerçek anlamda bozulmamış tek kıtası ve bir yıldan fazla bir süredir Sedna IV ekibi dünyanın en korkulu denizlerine yelken açıyor. Gezegenin bu az bilinen kısmını bekleyen yeni tehditlere tanıklık etmek için. Ekip önlerinde giden muazzam keşifçilerin izinden giderek ve macera arayışı hevesiyle yeni keşifler ve daha iyi bir gelecek peşinde koşuyor. Kişiliklerinin ne kadar güçlü olduğunu ölçmek için sınırlarını zorluyorlar. Bu cesur ve epik macerayı yakalayıp evinize getirmek için..."} +{"text":"Film, önceki filmde Howard ve Carter' ın yaratıkla karşılaştıkları ve cinayetlerin işlendiği evin önünde polislerin araştırma yapıp ve delil bulmaya çalışması ile başlıyor. Detektifler bunun bir insan tarafından yapılamayacağı kanısına varıyorlar. Howard hastaneye kaldırılırken Carter ifadesi için polis merkezine götürülüyor. İkili, yaratığın ölmediğine ve tekrar ortaya çıkacağını bildikleri için bu işe son vermek istiyorlar. Bu amaçla Carter Necronomicon kitabı üzerinde çalışmalarına başlıyor fakat kitapta yedi sayfanın eksik olduğunu farkediyor. Carter kitaptaki eski hiyeroglifleri incelerken fizikle uğraşan bir arkadaşının bu denklemleri tanıyıp kuantum fiziğinden alıntı olduklarını söylemesiyle işler daha da garip bir hal alıyor. Çünkü kitap, kuantum fiziğinin bulunmasından çok daha önce yazılmış olarak biliniyor."} +{"text":"Çok akıllı liseli bir kız olan Casey Carlyle iki arada bir derede kalmıştır. En büyük fantezisi günün birinde buz pateni şampiyonu olmaktır. Güçlü iradeli bir kadın olan annesi ise, Casey'den öğrenimine ağırlık vermesini, Harvard'a hazırlanmasını istemektedir. Casey'nin, Amerikan Buz Pateni elemelerinde yarışan Nikki, Tiffany ve Gen adlı üç kız arkadaşı vardır. Genç kız ileride onlar gibi olmayı ummaktadır. Yaptığı girişimler sonucunda Gen'in aynı zamanda annesi de olan koçu Tina'dan eğitim alma şansını elde eder. Ancak hayallerinin peşinde koşarken kendi annesinin umutlarıyla da başa çıkmak zorundadır. Gen'in erkek kardeşi Teddy'nin desteğini alan Casey, hayatının en büyük mücadelesine girişir. Gerçek anlamda bir \"buz prensesi\" olmak istiyorsa buz pateninin en iyi isimlerine karşı yarışmaktan başka seçeneği olmadığının bilincindedir."} +{"text":"Jasonın annesi Bayan Voorheesi öldürmüş olan Alice yaşadığı korkunç gecenin etkisinden çıkamamıştır. Ancak intikam vakti gelmiştir ve Alice kabuslarından vahşice bir cinayete kurban giderek kurtulur. Artık Kan Kampının laneti daha çok bilinir olmuştur. Ancak son cinayetlerden beş sene sonra, ayın 13ünün Cuma gününe de rastlayan bir kamp için bir sürü genç yeniden toplanır. Kan Kampına yakın bir yere kamplarını kuran gençler, kasaba halkının ve deli Ralphin uyarılarına kulak asmazlar. Jasonın cesedinin hiç bulunamadığından ve son cinayetlerden haberdar olan gençler heyecanlı bir kamp dönemi geçireceklerini düşünürler. Bir gün denize girdiklerinde arkadaşlarından ayrılıp Kan Kampına gitmeye karar veren iki genç son anda kasabanın polisi tarafından farkedilir."} +{"text":"Cafer Panahi'nin 2003 Cannes Film Festivalinde Belirli Bir Bakış Ödülü kazanan fakat İranda yasaklanan Kanlı Altını, İranda zengin ile yoksul arasında büyüyen uçurumu ve köktenci bir rejim altında yaşamanın psikolojik etkilerini konu ediyor. Senaryosu ünlü İranlı yönetmen Abbas Kiyarüstemi tarafından yazılan film, birkaç yıl önce Tahranda meydana gelen benzeri bir olaya dayanır. Film gittiği her yerde haksızlıkla karşılaşan pizza kuryesi Hüseyin üzerinde odaklanır. Hüseyin, arkadaşı Ali bir yabancının kolyesinin faturasını bulunca, fiyatın yüksekliği karşısında dehşete kapılır. Üç kuruş geliriyle hiçbir zaman böyle pahalı bir şey alamayacağının farkındadır. Ardından, kötü göründükleri nedeniyle, Ali ile Hüseyini bir kuyumcudan içeri almazlar ve Hüseyinin öfkesiyle birlikte dramatik olaylar dizisi başlar. Aşağılanma duygusu onu mahvetmeden, Hüseyin bir gece olsun lüks yaşamın tadını çıkarabilecek midir?"} +{"text":"Diğer tüm erkek modeller gibi, kariyerinin sonuna gelmiş olan Derek'in de beyni vücudundan çok daha az gelişmiştir. Teröristler için çalışan Katinka adlı güzel kadın, Derek'in bu az gelişmiş beynini yıkayarak, onu Malezya Başbakanı'nı öldürmeye şartlandırır. Durumun farkına varan CIA de Derek'in budalalığından yararlanmaya karar verince, ne olup bittiğinin farkına varmaktan aciz adamımız, bir anda çift taraflı çalışan bir ajana dönüşür. Ben Stiller'ın yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı bu komedi filminin ana fikri, Stiller'ın 1996 yılında VH1 Moda Ödülleri töreni için hazırladığı bir skece dayanıyor. Hep bayan modellerin zeka düzeyinin tiye alındığını düşünürsek, senaryonun bir erkek modele odaklanmış olması bile başlı başına ilgi çekici. Filmde, Stiller'ın gerçek hayattaki karısı olan Christine Taylor'ın yanısıra, babası Jerry Stiller da rol alıyor. Yani, aile boyu Stiller tufanı var kapıda... Jon Voight ve David Duchovny'nin katılımı da cabası..."} +{"text":"Benim Güzel Çamaşırhanem, Yasak İlişkiler ve Kraliçe gibi birçok başarılı filme imza atan Stephen Frearsın Cannesda Altın Palmiyeye aday gösterilmesini sağlayan Kulaklarını Dik, kışkırtıcı tiyatro oyunları ile tanınan ve İngiltere''nin en önemli oyun yazarlarından biri olarak kabul edilen Joe Orton ile partneri Kenneth Halliwell''in ilişkisine odaklanıyor. Senaryosunu başarılı bir başka oyun yazarı olan Alan Bennettin yazdığı Kulaklarını Dik, Gary Oldman ve Alfred Molinanın eşsiz performansları ile akıllara kazınıyor. Joe Orton ile Kenneth Halliwell''in Kraliyet Akademisi Drama Sanatları bölümünde tanışmaları ile başlayan ilişkileri 15 yıl sürer. Homoseksüelliğe hapis cezasını öngören 60''lar İngilteresinde bu çift birlikte yaşar ve birlikte çalışır. Ancak zaman içinde ilişkideki rolleri değişeceklerdir. Taşradan gelen, eğitimsiz ve maceraperest Orton kendini yetiştirip tiyatro kariyerinde hızla yükselirken, şehirli ve eğitimli Halliwell istediği her şeye partnerinin sahip oluşu karşısında ezilir. Başarı dışında herşeyi paylaşan çiftin arasındaki eşitsizlik, onları kaçınılmaz bir sona doğru sürükleyecektir."} +{"text":"Charlie, gösterilerine çıktığı bir vodvil grubu ile çeşitli turnelere katılarak hayatını kazanmaktadır. Annesi Hannah'ın da yer aldığı bu grupla birlikte gittikleri bir Amerika turnesinde Mack Sennett tarafından keşfedilince dünyaca ünlü olmasını sağlayacak sessiz sinema sektörüne ilk adımını atmış olur. Şorlo rolü ile dünya çapında bir ünün sahibi iken özel hayatındaki çalkantılar, her geçen gün daha çok yıpranmasına neden olmaktadır. Bir yandan da Amerika'daki politik atmosferin iyice kızışması ve Hollywood'daki konumist avı nedeni ile ABD'ye girişinin engellenmesi, hayatındaki zorlukları pekiştirecektir. Chaplin'in Britanya'da fakir bir ailede başlayan çocukluğundan, ölümünden dört sene öncesine kadarki süreci anlatan film, Robert Downey Jr.'ın muhteşem oyunu ile başarılı biyografiler arasına yazılıyor. Chaplin'in annesi Hannah'ı, Chaplin'in öz kızı Geraldine Chaplin'in canlandırdığını da eklemeyi unutmayalım."} +{"text":"Percy her yetişkin kız çocuğu olan baba gibi durumu en baştan kabullenememektedir. Onun daha dün ufacık bir bebek olan kızı ne zaman evlenecek yaşa gelmiştir ki? Ancak doğanın gidişatı Percy?nin hislerinin aksine çalışmaktadır. Güzel kızının yeni erkek arkadaşı hakkında anlattıkları, onun kariyerinin başında emin adımlarla ilerleyen bir banker oluşu ve eğitim hayatı Percy?nin fikirlerini değiştirir. İlk defa kızının erkek arkadaşlarından biriyle tanışmaktan mutlu olacağını hisseder. Her baba gibi o da kafasında kusursuz bir damat adayı yaratmıştır. Biricik kızına layık olacak adamın, Denzel Washington, Colin Powell ve Tiger Woods karışımı olacağına şüphe yoktur. Ve beklenen gün gelir. Evliliklerinin 25. yıldönümü partisine Simon da davetlidir. İlk şok erkek arkadaşın beyaz olduğunun öğrenilmesiyle başlar ve Simon?ın Percy?i memnun edebilmek için söylediği yalanlar ortalığı daha da karıştırır."} +{"text":"Dan, babasından kalan çiftlik ile tek başına uğraşan maddi sıkıntılar içinde bir çiftçidir. Çiftliği İrlanda kırsalında gözlerden ırak ıssız bir alan üzerine kuruludur. Genetik araştırmalar yapan bir enstitünün teklifini kabul eden Dan, çiftlikteki inekler üzerinde genetik deneyler yapılmasına izin verir. Danin teklifi kabul etmesindeki en büyük etken teklif için aracı olan kasabanın güzel veterineri Orlaya duyduğu tek taraflı platonik aşktır. Orla ise deneyin sahibi genetik uzmanı ile beraberdir. DNAsı ile oynanan ineklerden biri zamanından önce doğum yapacak gibidir. Çiftliğe gelen Orla Dan ile beraber ineği kontrol eder. El ile kontrol esnasında ineğin içinde Orlanın elini bir şey ısırır. Orla ayrıldıktan sonra ahırdan gelen korkunç seslere dayanamayan Dan doğumu yaptırmaya karar verir. Bütün bunlar olurken çiftliğin giriş kapısına bir karavan park eder. Jamie ve Mary isimli iki sevgili birlikteliklerini onaylamayan Marynin ailesinden gizlenmektedir. Dan doğum için Jamieden yardım ister. Zor da olsa doğumu gerçekleştirirler. Doğan dana Danin elini ısırarak parmaklarından birini koparır. Gelişmeleri öğrenen Orla çiftliğe geri döner. Yaptığı ilk incelemeden sonra bir şeylerin ters gittiğini fark eder. Genetik uzmanı doktora haber verilir. Doktor çiftliğe geldiğinde birçok şey kontrolden çıkmıştır."} +{"text":"İkiside birbirinden deli ve akıl hastası olan tek yumurta ikizleri Stenley ve Simon ailelerinden kalma eski bir dükkanda onlara göre zevkli ve eğlenceli oyunlar oynayabileceği arkadaşlar daha doğrusu kurbanlar beklemektedirler. Küçüklükten beri yaşadıklarının bir sonucu olarak şiddet, hastalıklı dünyalarına karşı gördükleri her tehdit için çözüm haline gelmiştir. İkizler bu eski dükkanda hiç bir şeyden habersiz kurbanlarıyla karşılaştıkça kötülüğün ve sınır tanımaz psikopatlığın içinde kaybolurlar. Harika bir yaz günü bir grup üniversite öğrencisi minibüsleriyle kaybolurlar ve yolda tesadüfen ikizlerin dükkanına uğrarlar. Burada saf ve tuhaf Simon ve onun daha akıllı fakat ürkütücü abisi Stenley ile tanışırlar. Bu soğuk tanışma sonrası gençler kamp için ormanın en güzel yerine giderler. Çok güzel bir kamp yerine geldiklerinde kendilerini bol kanlı ve sınırsız acı dolu Simon Dedi ki oyunu içinde bulurlar..."} +{"text":"Bir aerodinamik mühendisi, eşinin ölümünden ve işini kaybettikten sonra, Karadeniz kıyısındaki Koktebel'de yaşayan kız kardeşinin evine gitmek için, 11 yaşındaki oğluyla birlikte Moskova'dan yola çıkar. Ne para ne de ulaşım araçları olmaksızın, engin ve büyüleyici bir manzaranın içinde, kaderlerine teslim olarak sürüklenirler. Baba yavaş yolculuk etmekten ve para kazanmak için yol boyu geçici işler yapmak için durmaktan memnundur; çocuk ise, rüzgarda süzülen planörleri görmek için bir an önce kıyıya varmanın hayalini kurmaktadır. Baba için yolculuk, kendine yeniden saygı duyabilme, parçalanan yaşamını yeniden toparlama ve oğlunun güvenini tekrar kazanma çabası anlamına gelmektedir. Çocuk için ise, efsanevi kıyı kasabası yeni bir yaşamın ve kurtuluşun anahtarıdır. Yolculuk sırasında pek çok güçlükle karşılaşırlar; ancak en sonunda karşılarına babanın yaralarını sarmaya girişen genç ve güzel bir doktor çıkar. Doktor bekar ve yalnız olduğundan, aralarında bir aşk filizlenir. Kadını, hayatındaki sevgi dolu tek ilişkiye sokulan bir davetsiz misafir olarak gören oğlan, yolculuğu tek başına tamamlamak için onlardan ayrılır... Baba ve oğul arasındaki ilişki, ayrıntılarıyla verilerek gerçekçi bir biçimde anlatılır. İncelikle işlenmiş çarpıcı şiirsel görüntülerden, ara sıra rüya gibi sahnelerden ve doğal güzelliklere aşkla bakan bir gözden oluşan basit bir öykü..."} +{"text":"Bir grup İtalyanca konuşan turist Yunanistan tatillerine yat kiralayarak devam ederler. Kiraladıkları yatla da, içlerinden birinin arkadaşlarının yaşadığı ve yılın bu mevsiminde sessiz sakin bir cennet parçası olarak nitelendirdiği, Ege Denizindeki bir adaya doğru yola çıkarlar. Adaya vardıklarında, buradaki kasabanın tamamen terk edilmiş olduğunu görürler. Hatta cesetler de bulurlar. Geri dönmek isteyen turistlerin yatları, akıntıya kapılıp adadan uzaklaşmıştır. Adada mahsur kalan turistler, buradaki arkadaşlarının evlerine giderler, ancak orası da boştur. Evde arkadaşlarının kör kızını, çıldırmanın eşiğinde bulurlar. Kız, herkesin öldürüldüğünü söylemektedir ve tüm bu zaman boyunca, kokusundan tanıdığı bu katilden dolaplara saklanarak kurtulmuştur. Turistler katili durdurabilmenin hayatta kalabilmek için tek yolları olduğunu düşünürler. Tepedeki büyük evin içindeki gizli bir odada, katilin kanlı geçmişi ve tüm bu şiddetin nedenini gösteren kanıtlar bulurlar."} +{"text":"F. M. , kendi stüdyosunda ses ve müzik üzerine araştırmalar yapmaktadır. Kız arkadaşı Christiana ile de araları bozuktur. Kız arkadaşının striptiz yaptığı mekanda gizemli bir adamla tanıştığı bir dönemde, Batı Almanya'da sistemin kitleleri Muzak adını verdiği bir tür müzikle kontrol altında tuttuğunu fark eder. F. M. kitleleri kontrol eden Muzak'a karşı insanları isyana teşvik eden bir ses/müzik yaratır ve bunu halka açık yerlerde insanlara dinletmeye başlar. Yavaş yavaş isyan sokaklara taşmaya başlayacaktır. Alman yeraltı sinemasının en önemli çalışmalarından biri olan Decoder, kült oyuncuları kadar, neon ışıklarından oluşan farklı görsel estetiği ile de dikkat çekiyor. Ses ve kontrol ilişkisini inceleyen temalarını ise William S. Burroughs'un eserlerinden alıyor."} +{"text":"Gabriel Van Helsing, hatırlamadığı geçmişindeki bir lanetten dolayı reddemediği bir görev almıştır. Vatikan'daki gizli bir örgüt için çalışan Van Helsing, dünyaya kabuslar yaşatan şeytani yaratıkları avlamaktadır. İnsanlık için yaptığı büyük iyilikler anlaşılamadığı için Van Helsing kahraman değil, bir katil olarak görülmektedir. Efsanevi ölümsüz vampir Kont Drakula'yı yoketmek için Transilvanya'ya gönderilen Van Helsing, bu bölgenin Drakula'nın yarattığı korku havasıyla onun tarafından yönetildiğini görür. Drakula'nın en büyük düşmanı olan çingene Valerious ailesinin hayatta kalan son bireyi Anna Valerious'la tanışan Van Helsing, genç avcı kadının ailesinin intikamını almak için Drakula'yı avlamak istediğini öğrenince, ortak düşmanlarına karşı güçlerini birleştirme kararı alırlar. İki avcının amaçlarına ulaşabilmeleri için, Drakula'yı ve onun yarattığı korku imparatorluğunun şeytani güçleri olan Kurtadam ve Frankenstein'ı da yenmeleri gerekecektir. Senaryoyu da yazan yönetmen Stephen Sommers, Bram Stoker tarafından yaratılan ünlü vampir avcısı Van Helsing'i ve korku edebiyatının önde gelen canavarlarını aynı filmde buluşturmuş."} +{"text":"Genç bir irlandalı kadın olan Mary Lavalle, Politik kargaşanın tam ortasında yer alan eşinden ayrılmak üzeredir. Yaşadığı gergin ortam yüzünden evliliği yürümemektedir. ve Ne yapacağını düşünürken İspanya ya giderek bu sıkıntılı hayattan kurtulmayı planlar. 1930'lu yıllarda İspanyada da, Franco'nun rejimi yüzünden tahmin ettiği gibi rahat bir ortam yoktur. Ama çok zengin bir ailenin yanında mürebbiye olarak çalışmaya başlar. Kısa zamanda orada da politik kargaşalar başlar, kaçtığı hayattan pek değişik olmayan bu yerde onu sıkmaya başlar. ve aradan fazla bir zaman geçmeden Franco'ya karşı politik mücadele veren Francisco'ya karşı ilgi duymaya başlar. Francisco' ya karşı ilgisini fark edince, kendisi hakkında farkında olmadığı yönlerini keşfeder ve İrlanda da terk ettiği hayatı için neler yapması gerektiğine karar verir..."} +{"text":"İflah olmaz Hi McDonnougho kadar çok hapse girer ki en sonunda defalarca onun resmini çekmiş kadın polis Ed'e şakayla karışık evlenme teklif eder: eğer Ed onunla evlenmeyi kabul ederse Hi suç kariyerine veda edecektir. Çift evlenip Arizona çölüne yerleşir. Hi buraki bir fabrikada çalışmaya başlar. Genç çiftin basit hayatlarındaki en görkemli an, birlikte güneşin batışını izlemeleridir. Bir gün çocuk istediklerinde ve Ed'in kısır olduğu anlaşıldığında mükemmel bir çözüm bulurlar: bölgenin en zengin adamı Nathan Arizona'nın henüz doğmuş beşizlerinden birini çalmak! Karanlık ilk işleri Kansız'ın ardından bu eğlenceli filme imza atan Joel ve Ethan Coen, böylece her açıdan yetenekli olduklarını gösterme bulup 80'lerdeki tırmanışlarına başladılar."} +{"text":"Belgesel sinemanın kurucusu... Israrcı, tutkulu, saldırgan, kuramcı ve militan... Sinema-Göz akımının öncüsü... Dziga Vertov Vertov, devrimci bir gözle hazırladığı belgesellere olağanüstü açıklayıcı ve canlı bir nitelik kazandırırdı. Yapıtalrı ve kuramsal yazıları, dünya sineması üzerinde akılcı ve kalıcı bir etki yarattı. O, özellikle batı sinemasının, günümüzde döne döne yeniden keşfettiği, algılamaya çalıştığı birbelgesel sinema ustasıdır. Lenin İçin Üç Şarkı, Dziga Vetov'un, halk sanatının kaynaklarından yararlanarak çektiği milyonlarca seyirci ile buluşan bir yapıtı. İlk şarkı \"Karanlık Bir Hücreydi Yüzüm\" ortaçağ karanlığında yaşayan bir kadının, devrimle birlikte yaşadığı aydınlanma, \"Onu Sevmiştik\" adını taşıyan ikinci şarkı, bizzat Lenin'in yaşamına adanmıştır. \"Muhteşem Taş Kentte\" şarkısında ise, yine Lenin'in birlikte yaşanan atılımlar ve kazanımlar anlatılıyor."} +{"text":"Film, Troyanın hikayesiyle başlıyor. Troya Savaşında Komutan Agamemnon askerlerini tahta atın içine saklayarak Boğazı geçmiş ve savaşı ancak bu yolla kazanabilmişti. Binlerce yıl sonra 1915te düşman kuvvetleri yine benzer bir yola başvurarak Boğazı geçmek istediler. Çanakkale Savaşında bölgeye gelen en önemli gemilerden birinin adı Agamemnondu. Bir kömür gemisi olan River Cyldeın içine saklanan askerler ise Troya Atında olduğu gibi Boğazı geçebileceklerini düşündüler, ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı; bu kez karşılarında Troyalılar değil Niğboluda, Kosovada, Sırp Sındığında savaşan muzaffer askerlerin torunları vardı. Birinci Dünya Savaşının en kanlı çarpışmalarından biri olan Çanakkale Savaşı bugüne kadar hiç bu şekilde anlatılmamıştı Ahmet Okurun yönetmenliğini yaptığı Son Kalenin senaryosu Cemal Yavuz tarafından yazılmış. 9 ayda tamamlanan film, İngiltere Savaş Müzesinden alınan gerçek görüntüleri ilk kez seyirciyle buluşturuyor. Filmde, Avustralyadan alınan siyah-beyaz cephe fotoğrafları da kullanılıyor. Ayrıca Çanakkale Savaşını kronolojik bir sıraya göre eksiksiz ve objektif olarak anlatan ilk film olması özelliğiyle de mutlaka görülmesi gereken filmler listesine giriyor."} +{"text":"Matilde kendisini açlığa mahkum ederek ya da yalnızca tiksindirici yiyecekler yiyerek, hastalara derman olacağına ve hatta yüzlerce insanın ölümüne neden olan yağmurları durdurabileceğine inanıyor. O imanın dağları yerinden oynatabileceğine adı gibi emin bir rahibe. Tanrıya dua ederek babasının boğazına takılan bir lokma yüzünden ölmesini engellediği gün dün gibi aklında. Matildenin ilk komünyonuna hazırlanması için yardımcı olduğu Linda ise biraz toplu, dünya tatlısı bir kız. Annesi, Lindanın kilolarından utanıyor; kendisi çok zayıf, moda meraklısı bir kadın. Annesinin kuru, cılız ve genellikle yüzü asık hallerinden babasına gına gelmiş; eni konu topluca, şehvet düşkünü bir öğrencisiyle aşk yaşıyor. Ünlü reklam yönetmeni Simon Bross, bu ilk uzun metrajında, ortaya koyduğu karşıtlıkları sert bir bakışla işliyor."} +{"text":"A Sitch in Time, Disney Kim Possible'ın ilk uzun metrajlı filmi. İlk kez 28 Kasım 2003'te Disney Channel'da yayınlandı. Ron Stoppable yeni bir okul yılına hazırlanırken, ailesiyle birlikte Bayan Ogehs'in bir iş teklifi nedeniyle Norveçe taşınacağını öğrenir. Bu sırada Maymun Gücü, Dr. Drakken, Shego ve Duff Killigan, Tempus Simia Putu'nun parçalarını bulmak için işbirliği yaparlar. Bu put zamanda yolculuk yapmayı sağlıyordur. Zamanda yolculuk yaparak dünyayı yönetmeyi planlarlar. Kim, onları durdurmaya çalışır ancak Ron Norveç'te olduğundan dolayı Kim'e yardım etmeye yetişemez. Monique de Kim'e yardım etmeye çalışır. Fakat ikisi de kötüleri durduramaz. Başsız Tempus Maymun'unun başını bulan kötüler, zamanda yolculuk yaparak gözden kaybolurlar. Rufus'un gelecekteki torunlarından Rufus 3000 ortaya çıkar ve Kim'e geçmişe yolculuk yapmasına yarayan bir cihaz verir. Bu cihazla kısa süre için geleceğe gider ve birinin Dünya'yı ele geçirdiğini görür. Bunu durdurmak için geçmişe dönmesi gerekir. Kötüler ise \"Possible Takımı\"nı yok etmek için \"Zaman Maymunu\"yla, zamanda geriye giderler."} +{"text":"Son 20 yılın en etkin gruplarından biri olan Public Enemy bir yandan çağdaş müzik üzerinde belirleyici bir rol oynarken, hip hopa da radikal, politik ve zeki bir boyut getirdi. Terrordomea Hoş Geldiniz Public Enemynin en son dünya turnesinde sahne arkasına dalıyor, grubun tarihini ortaya koyuyor ve Beastie Boys, Rage Against the Machine ve Henry Rollins gibi önemli sanatçılarla konuşarak grubun yarattığı etkinin çapını ortaya çıkarıyor. Public Enemy toplumsal konuları ve aktivist mesajları kolayca anlaşılan şarkılara dönüştürebilme yeteneğiyle müzikte çığır açtı. 80lerin efsanevi rap grubu hala dünya turnesine çıkıyor ve 2007de yeni bir albüme imza attı. Enerjisi yüksek konser görüntüleri, samimi röportajlar ve sahne arkası şaklabanlıkları filmi herhangi bir Public Enemy hayranı için mutlaka görülmeli kategorisine yerleştiriyor."} +{"text":"Genç ve zengin Anne-Marie, Dominikan manastırına acemi bir rahibe olarak katıldığı gün, kabiliyet ve arzularına uygun mesleği bulduğunu düşünür. Kadın mahkumların rehabilitasyonu konusunda uzmanlaşmış bu manastırda, rahibe Anne-Marie özellikle, Therese isimli bir kadının hikayesinden çok etkilenmiştir. Onu, günahlarından arınması için, kiliseye katmak istemektedir. Therese'yi salıverildiği gün, manastırda kalması için ikna etmeye çalışır ancak başarılı olamaz. Zira Therese'nin başka planları vardır. Boş yere hapis yatmasına sebep olan adamdan intikamını almak ister. Çıktığında yaptığı ilk iş, bir silah bulmak olacaktır. İntikamını alan, Therese;manastıra, Anne Marie'nin yanına döner ve teklifi kabul ettiğini belirtir. Tabi, intikamını aldığı gerçeği bir sırdır. Kimselere özellikle de rahibe Anne Marie'ye bu sırrı söylemeye ise hiç niyeti yoktur. Bu arada, manastırın dışında bir polis, söz konusu cinayetle ilgili soruşturmasını derinleştirmektedir... çeviri: havlayankuzu Film, siyah beyaz dönemin klasikleri arasında. Özellikle, rahibe Anne-Marie rolünde Renee Faure, lirik güzelliği ve performansıyla dikkat çekiyor."} +{"text":"Aman dikkat! Ölü tavuklar hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Sinema tarihinin ilk zombi tavuklu korku filmi huzurlarınızda. Üstelik en baba müzikallere taş çıkartacak cinsten! İsimlerindeki müthiş göndermelerle dikkat çeken Arbie ve Wendynin aşk hikayesi birbirinden romantik şarkılarla sürüp giderken arada her Troma filminde olduğu gibi kan ve pislik adeta gövde gösterisi yapıyor. Arbienin hayatı, Wendynin sert bir lezbiyen olan Mickiyle yaşadığı dolu dizgin ilişki ve çalıştığı bir fast-food zinciri olan tavuk restoranına yönelik tüm kasabayı kasıp kavuran protesto gösterilerine maruz kalmasıyla sonsuza dek değişecektir. Poultrygeist: Ölü Tavukların Gecesi, bir Troma filminden beklediğiniz ya da beklemediğiniz her şeyi bol kanlı ve bol tavuklu bir burger olarak sunuyor. The Toxic Avengerın (1985) yaratıcısı Lloyd Kaufman yine adeta döktürüyor!"} +{"text":"yirminci yüzyıl sanatına en çok tesir eden düşüncelerin sahibi şair, oyun yazarı, ressam, vahşet tiyatrosu'nun fikir babası antonin artaud'un sıradışı hikayesi. ona yaşamında eşlik eden arkadaşlarının da tanıklıklarıyla aktarılıyor. Üç saat uzunluğundaki bu belgesel, 1948'de henüz elli yaşındayken vefat eden ünlü Fransız şair, aktör, yazar ve entellektüeli Antonin Artaud'un kişiliğinin bir güncesi niteliğinde. Artaud'un son iki yılı yakalandığı ruh hastalığından dolayı korkunç acılar içinde geçti. Buna rağmen Artaud, kelimelerin gerçek manası ve gücüne dair derin sorgulamalar söz konusu olduğunda ilk akla gelen isimlerden biridir. Belgeselde, Artaud'un gerçek fotoğrafları, şiirleri, yazıları ve sanatına dair seçme örneklerle birlikte, dostlarıyla yapılmış röportajlar da yer almakta. çeviri : havlayankuzu"} +{"text":"Altı liseli genç, her zamanki günlük rutinleri içinde yeni bir güne daha başlamışlardır. Bugunü diğerlerinden farklı kılan tek olay, saat 2:37'de hepsinin hayatını sarsacak önemli bir olayın gerçekleşecek olmasıdır. Aynı zaman dilimi içerisinde bu altı gencin de hayatlarına girmeye başladıkça, teker teker bütün gizleri ile yüzleşmeye başlarız. Ama bu gizlerin altından ortaya çıkacakların her biri birbirinden sarsıcıdır. Cannes Film Festivali'nde dakikalarca ayakta alkışlanan film, önemli bir etki yarattı. Filmin Cannes başta olmak üzere uluslararası sinema çevrelerinde büyük bir beğeni yaratmasında, 21 yaşındaki yönetmeninin de etkisi çok büyük. Böylesi genç bir yaşta, yazdığı senaryoyu 1.1 milyon dolar gibi bir bütçe ile çeken Avustralya doğumlu Murali K. Thalluri'nin 2:37'si ilgiyi hak ediyor."} +{"text":"Ikisi de bir otomobil kazasi sonucu eslerini öldüren kadinla iliskiye giren, sorunlari yüzünden yikanmayi birakan, Oswald ve Oliver adında ikiz manyak kardeşler! Zebralara tutku derecesinde bagli güzel bir kadin, kirmizi elbiseler ve adeta çarlik Rusya sinin ihtisamini içinde barindiran aksesuarlarla bürülü kendini bilmez bir seks figürü, Hayvanat bahçesinde hayvanlara elektrik vermekten büyük zevk duyan duyarsiz ama içten birey ile onun yardimcisi ve bu kenti sekillendiren dahi bir mimar Greenaway. Öncelikle Greenaway'in senaryosunu kaleme aldigi bu basyapitta, filmin geçtigi hayvanat bahçesini günümüz global dünyasinin büyük metropollerinden biri olarak benimseyebiliriz. Bu metropolün içinde ise roller tamamen degismistir. Insanlari hayvan, hayvanlari ise insan olarak görmek Greenaway'in söz konusu filmi için yakalanabilecek en önemli ipucudur. Insanlar hayvani ve adeta bastirilamaz içten ve bütünsel duygularla isteklerine tutunurlar Greenaway'in dünyasinda. Oysa film içinde zaman zaman insanlar için hakaret niteligi tasiyan netlikler göze çarpar; örnegin hayvani tutkularin esiginde sekillendirdikleri hayatlari için yok olmaya yüz tutmus insan figürlerinin karsisinda sadece tema olusturmak veya islevselligi olmayan, bir nitelik kazanamamis hayvan figürleri günümüz insaninin yüzüne çarpan bir tokattir aslinda."} +{"text":"Aptallık Çağında, gelecek nesillerin bu çağı nasıl adlandıracağı sorgulanıyor: 21 yüzyıl tarihe, bütün bilimsel veriler ve çözümlerin ortada olmasına rağmen bu felakete izin veren insanların yaşadığı Aptallık Çağı olarak mı geçecek? Film, 6 bağımsız hikayede anlatılan, tüketim, savaş, iklim değişikliği, petrol ve alternatifleri gibi temalardan oluşuyor. Drama, animasyon ve belgesel karışımı yapım, insanoğlunun aptallığıyla kaybedilen bir dünyaya eleştirel bir gözle bakıyor ve bizi çözüm üretmek için harekete geçmeye çağırıyor. Filmin amacı bilinçlendirmeye yönelik büyük değişimin bir parçası olmak, hükümetleri dünyadaki sıcaklık oranını iki derece düşürerek sabitlemeleri ve gezegenimizi insanlar ve diğer canlılar için yaşanabilir hale getirmeleri için global emisyon düzeylerini azaltacak uluslararası bağlayıcı anlaşmalar yapmaya teşvik etmek. Filmde, Aralık ayında Kophenagta düzenlenecek BM İklim Zirvesi öncesinde acil önlem alınmazsa iklim değişikliğinin yaratabileceği felaketlere dikkat çekiliyor."} +{"text":"İlk bakışta kusursuz bir ülke gibi görünen Norveç'te aslında yaşayanlar kimlerdir? Bu sorunun cevabı, altı senaristin yazıp dokuz yönetmenin yönettiği, birbiri içine geçmiş ve her biri Norveç'in bellibaşlı sekiz siyasi partisinin farklı felsefelerinden esinlenmiş sekiz öykünün satır aralarında yatıyor. İyi anlatılmış bu öyküler, siyasi anlamlarından soyutlandıklarında bile komik Olaylar, Norveç seçimlerinden bir gün önce, Lasse'nin Norveç toplumunun bir mikrokozmunu temsil eden, kuş uçmaz kervan geçmez bir noktadaki benzin istasyonunda ya da civarında gelişir. Nüfusu az, gepgeniş arazide her seçmenin benzin almak için burada durması gerekmektedir. İstasyonu, orta yaşlı Lasse işletmektedir. Tabii ki, nihai projesi üzerinde çalışmadığı zamanlarda: pilotluk yapıp Norveç'in semalarında pike yapma hayalleri kuran Lasse eski bir Tiger Moth tipi uçağı yeniden toplamaya çalışmaktadır. Bu arada iki kadın tatilden evlerine dönmekte ve esmer küçük bir oğlan da arabalarının arka koltuğunda oturmaktadır. Marius biraz ferahlamak için anadan doğma göle girmek üzere arabasını durdurduğunda bir sürprizle karşılaşır. Sekiz eski tüfek, bataklığa saplanmış genç bir kadına rastlar Seçim öncesinin bu çok özel 24 saati, Lasse ve müşterileri için gerçekten de olağandışı geçecektir Küçük şeyler ve büyük sonuçları üzerine sıradışı bir komedi."} +{"text":"Göçmen bir Türk ailesinin Almanyada doğup büyümüş oğlu olan Gabriel ve arkadaşları Sırp Bobby ve Yunanlı Costa, yıllar boyu Hamburgun Altona semtinde bir mahalle çetesi gibi hareket ederek hızlı bir gençlik geçirmişlerdir. Gabrielın hapse girip çıkmasıyla üçlünün hayatlarında değişiklikler başlar. Gabriel, hayatını önemsiz bir suçlu olarak geçirmekten bıkmış, hapiste geçirdiği sürede olgunlaşmıştır; Türkiyenin güneyine yerleşerek kendi işini kurmak ve düzenli bir hayat yaşamak istemektedir. Bu esnada bir süreliğine taksi şöförlüğü yaparak geçimini sağlar. Fakat eski arkadaşları, onun bu değişimini önce farketmek, farkettikten sonra da kabul etmek istemezler. Aralarında yaşanan bu düşünce farklılığı, önemli kopuşlara neden olacaktır. 1974 Almanya doğumlu yönetmen Fatih Akın, kısa film ve belgesel çalışmalarının ardından gerçekleştirdiği ilk uzun metrajlı filmi olan Kısa ve Acısız'da, suçla yoğrularak büyümüş üç arkadaşın yıllar geçtikçe farklılaşmaları konusuna değiniyor. Akının sonraki iki uzun metrajlı filminde de şahit olduğumuz farklı ulusal kökenlere sahip insanların karışık etnik ortamlardaki ilişkilerinin temalaştırılmasının ilk uzun metrajlı örneği olması açısından da Kısa ve Acısız önem taşıyor."} +{"text":"Amerikan İç Savaşı sırasında, Missouri eyaletinde çiftçilik yapan Josey Wales'in çiftliği Kuzeyli Federal Birlikler tarafından saldırıya uğrar. Federaller Wales'in karısını ve oğlunu öldürürler. Bunun üzerine Josey Wales intikam amacıyla Konfederasyon gerilla birliklerine katılır. Savaştan sonra tüm gerillalar teslim olduğu halde o teslim olmaz. Özellikle teslim olan gerilla arkadaşlarının önce federal hükümete bağlılık yemini ettirilip sonra da kurşuna dizilmesine şahit olduktan sonra, devlete olan öfkesi daha da artar. Artık bir kanun kaçağıdır. Ordu onu aramaktadır. Başına konulmuş ödül yüzünden savaş bitince işsiz kalmış tüm eski askerler peşindedir. İntikam ateşiyle yanan ancak ordunun da eline düşmek istemeyen Josey Wales Meksika'ya doğru zorlu ve maceralı bir yolculuğa çıkar."} +{"text":"Alışveriş merkezinin normal ziyaretçileri, fotoğrafçıda çalışmakta olan Sy Parrish'i farketmezler. Silik bir karakter olan Sy, bir gün Nina Yorkin tarafından farkedilir. Nina, Sy'a tab edilmesi için aile fotoğraflarını bırakır. Sy Parrish, fotoğraflar konusunda çok takıntılır. Ona göre, insanlar güzel anılarını fotoğraflarla ölümsüzleştirirler. Ne kadar çok fotoğraf olursa, hayat o kadar değerlidir. Sy'ın fotoğraflara olan ilgisi, fotoğrafların sahiplerinden bile fazladır. Kendisini fotoğraflarda gördüğü ailelerle özdeşleştirmiştir. Onların bu mutlu anlarını korumak ve mutsuz oldukları anları düzeltmek Sy'ın sorumluluğu haline gelmiştir. Nina'nın getirdiği fotoğraflar sayesinde Sy, Yorkin ailesiyle tanışır. Küçük oğulları Jake'in doğumundan 9 yaşına gelişine şahit olur albümler sayesinde. Ailenin yaptığı tüm tatilleri de adeta onlarla birlikte yaşar Sy. Ve kendisini Yorkin'lerin bir parçası olarak kabul etmeye başlar. Bu saplantı tehlikeli olacaktır..."} +{"text":"7 ayrı skeçten oluşan bu fantastik film, her bölümünde farklı farklı yerlere göndermeler yapar. Filmde 1960'lı yılların sinemasında sıkça ele alınan cinsellik merakı ile dalga geçilmektedir. Filmi oluşturan kısa bölümlerin isimlerine bakılınca zaten filmin yapısı hakkında bir fikir edinilecektir. Bölümler şunlardır: 1. Afrodizyaklar işe yarar mı? 2. Sodomi nedir? 3. Neden bazı kadınlar orgazm olmakta zorlanırlar? (Allen, başta Michelangelo Antonioni ve Federico Fellini olmak üzere 1960'ların İtalyan sinemacılarına göndermeler yapar, bölüm bu tür filmlerin bir parodisidir. Özellikle de Casanova 70 adlı filmle dalga geçer. Zaten bu bölümde oyuncular İtalyanca konuşurlar.) 4. Travestiler aynı zamanda homoseksüel midirler? 5. Cinsi sapık kimdir? (\"Ne sapığı olduğumu tahmin edin\" adlı TV bilgi yarışmasında yarışmacılar ipuçlarından diğer konuğun ne sapığı olduğunu tahmin etmeye çalışırlar.1960'ların TV eğlence programlarının parodisidir. Görüntüler siyah-beyaz bir televizyon ekranından çekim yapılmış gibidir.) 6. Cinsel araştırma ve deneyler yapan klinik ve doktorların bulguları kesin midir? 7. Boşalma sırasında neler olur? (İnsan vücudunun içi NASA benzeri bir komuta merkezinden idare edilmekte, asker gibi üniformaları olan spermler paraşüt birliği tarzında hedefe doğru yönlendirilmektedirler. Bu bölümde, bilim adamlarının küçültülerek bir insanın kan damarları yolu ile vücudunun içine gönderilmelerini anlatan Fantastic Voyage (1966, y. Richard Fleischer) adlı filme göndermeler yapılmıştır.)"} +{"text":"İlk serüvenin sonunda başka bir gezegende değil, mahfolmuş bir dünyanın geleceğinde olduğunu anlayan Taylor ve Nova, Yasak Bölge'deki seyahatlerini sürdürmektedirler. Bu arada Brent isimli bir astronot, Taylor'ı bulmak için gönderilen kurtarma misyonu sırasında zaman bariyerini aşarak aynı Taylor gibi zorunlu iniş yapar. Brent, at sırtında tek başına dolaşan Nova'ya rastladığında, konuşmayı bilmeyen genç kadından bir şekilde Taylor'ın yasak bölgede kaybolduğunu öğrenir. Gerçekte Taylor, yeraltındaki tünellerde yaşayan bir grup insan tarafından esir tutulmaktadır. Kendilerince tuhaf bir din geliştirmiş ve telepatik özellikleri de olan bu insanlar Maymunların Yasak Bölge'yi istila etmek üzere olduğuna inanmaktadırlar. Ellerinde herşeyi sona erdirecek çok güçlü bir silah vardır ama bütün bunlar gezegenin bu sefer tamamen yokolmasına sebep olabilecek gibi durmaktadır. Bir kere daha maymunlara hayat veren Maurice Evans ve Kim Hunter'ın oyunlarına hayran olmamak elde değil. Bu filmde oynamayı önce kabul etmeyip sonra bir kaç sahnede gözüken Charlton Heston'ın yerine göz doldurması için senaryoya dahil edilen Brent rolündeki James Franciscus'tan çok fazla şey beklememek gerektiği kesin. Nova rolündeki Linda Harrison'ı izlemek hala çok -şimdi daha da- keyifli. İlk filmin eline su dökemese de, Maymunlar Cehennemi mitolojisinde önemli bir yere sahip bir filmle karşı karşıyayız. yazan - beyazperde - Ç. K."} +{"text":"Her Perşembe günü, yardımcısı Hurşit eliyle haraç toplayan komiser Ziverden artık Galata esnafı yaka silkmeye başlamıştır. Fakat Ziver, aynı zamanda Nazır efendinin damadı olduğuna da güvenerek, yükselen sesleri kısmayı bilir. Yine isyan eden esnafın karakolu bastığı bir gün, komiser Ziverin dürüstlük konuşmaları, Galata karakoluna sürgün gelen saf ve dürüst bekçi Cumaliyi çok duygulandırır. Her kim onun düzenbazlığı hakkında konuşmaya kalksa, mutlaka susturacaktır. Ziver, Nazır efendinin evlatlığı Pekerle birlikte olmuştur. Pekerin hamile olduğu anlaşılınca, Ziver onu acilen evlendirmek için saf birini arar. Bu saf, bekçi Cumali olacaktır. Fakat Cumali, hiç görmediği Pekerle evleneceğine dair komiserine söz verse de, tecrübe kazanmaya gittiği genelevdeki hayat kadını Şekerpareye tutulacaktır. alıntı: emre türker"} +{"text":"Usta donanma pilotu Pete Mitchell ileri derece eğitim için gönderildiği Miramar Donanma Hava Üssü'nde herkesin ulaşmaya çalıştığı Top Gun onur ödülü için en kıdemli pilotlardan biri olan Tom Kasansky ile başa baş bir mücadele içine girer. Mitchell'ın babası, kendisinin sebep olduğu bir kazada çok sayıda başka askerle birlikte şehit olmuştur. Bu durum diğer pilotların Mitchell'a karşı tavırlarındaki soğukluğun da nedenidir... Mitchell bir süre sonra üste tanıştığı bir sivil danışman olan Charlotte Blackwood ile tutkulu bir ilişki yaşamaya başlar. Bir arkadaşının ölümüyle sarsınan Mitchell, Top Gun ödülünü almayı başaramayınca psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Beklediği başarıyı yakalamak için son şansı ani bir uluslararası krizde yerine getirmekle görevlendirdiği kritik bir görevdir. 1986'nın en çok hasılat yapan filmi olan Top Gun, 80'lerin bol aksiyonlu, erkek-egemen askeri dramaları içinde özellikle havadan çekilen yüksek bütçeli uçuş sekanslarının yarattığı heyecan ile ön plana çıkmıştı. Yönetmen Tony Scott'ın eski bir reklam yönetmeni olması filmin bol hareketli estetiğinin başarısını açıklıyor."} +{"text":"Terminator 2'nin öyküsünün bıraktığı noktanın 10 yıl sonrasında başlayan Terminatör 3: Makinelerin Yükselişi'nde, John Connor sıradan bir işçi olarak çalışarak hayatını sürdürmektedir. Annesi Sarah Connor, geçen sürede ölmüştür ve ikilinin Terminator 2'deki çabaları, Skynet yapay zeka sisteminin kurulmasına engel olamamıştır. Sarah'nın ölmesine rağmen John, halen insan direnişinin gelecekteki lideri olacağından Skynet, gelecekten onu öldürmek için bir kez daha bir Terminator gönderir. Dişi Terminator T-X önceki tüm Terminatör'lerden daha güçlüdür. Direnişçilerin John'u korumak için gönderdiği Terminator ise bu kez bir T-101'dir. Terminator serisinin üçüncü filmi olan Terminatör 3: Makinelerin Yükselişi, Terminator efsanesinin yaratıcısı olarak tanınan James Cameron'ın hiçbir katkısı olmadan çekilen bir yapım. Yönetmen koltuğunu devralan Jonathan Mostow'u Tuzak ve U-571 gibi filmlerinden hatırlıyoruz. Genç oyuncu Nick Stahl, John Connor rolünü Edward Furlong'dan devralmış. Yeni Terminator T-X rolünü oynayan Kristanna Loken ise iki televizyon dizisi dışında oyunculuk deneyimi olmayan bir isim olmasına rağmen filmdeki performansıyla olumlu eleştiriler alıyor."} +{"text":"Bilimadamları Vietnamın bataklıklarındaki bir sivrisinekten üretilen, çok tehlikeli bir virüsü yasadışı olarak bir yolcu uçağının kargo bölümünde Parise götürülmek üzere yola çıkarmışlardır. Çok tehlikeli biyolojik bir silah olarak üretilen virüsün etkisi ölü dokuları canlandırmaktır. Virüsün yasadışı bir şekilde savaşlarda kullanılmasını engellemek için ise Amerikan ordusu ve CIA, yoketmek üzere virüsün peşine düşmüştür fakat hiç kimse virüsün bir yolcu uçağının kargo bölümünde olduğunu bilmemektedir. Los Angelesdan Parise uçmakta olan uçağı kötü hava koşulları ve fırtına yüzünden bir çok kez türbülansa girmiştir ve bu büyük sarsıntılar yüzünden kargo bölümünde güvensiz bir şekilde taşınan ve kanında ölümcül virüs taşıyan denek kilitli olduğu kutudan çıkmış ve serbest kalmıştır. Uçağın kargo bölümünden yayılan ve kısa sürede kokpite kadar ulaşan bu dehşet, yerden binlerce fit yüksekte yolcular arasında eşi benzeri görülmemiş bir hayatta kalma mücadelesine dönüşecektir..."} +{"text":"Alex North, sevgilisi ile güzel bir doğum günü geçirmeye hazırlanırken, kapısı çalar. 15.000 dolar borçlu olduğu Walter, parasını o gece, hem de 80 dakika içinde istemektedir. Bunun bir şaka olduğunu düşünen Alex, adamın ciddiyetini, çok güçlü bir zehir damarlarına enjekte edildiğinde anlar. Tüm sinir sistemini alt üst edecek ve sonunda da bir kalp krizi ile ölümüne sebep olacak zehrin tüm bunlar için sadece 80 dakikaya ihtiyacı vardır. Ve panzehir Walter'ın elindedir. Alex, abisinden yardım ister. Ona zar zor bu çeki yazdırır ama dönüş yolunda başına gelenler onun zamanında yetişmesini engelleyecektir. Hayatı uğruna çok sevdiği bir arkadaşını ölüme terk ettiği bu yol, ona kim olduğunu ve neden yaşadığını hatırlatır. Ama ölüme 2 kala, panzehir için kendisini Walter'ın restoranına attığında onu bir sürpriz beklemektedir..."} +{"text":"Tecrübeli mafya mensubu Chili Palmer bir gangster olarak kendisini kanıtlamıştır. işi bitik bir film yapımcısından borçlarını tahsil etmek üzere Los Angeles'a yolu düştüğünde, Chili, Hollywood'un tam ortasına balıklama dalar; bir film yıldızıyla tanışır, B sınıfı filmlerin kraliçesiyle romantizm yaşar ve hatta şehrin en popüler restorantlarında rezervasyon bile yaptırmayı başarır. Eğer uyuşturucu kaçakçıları ve kızgın mafya üyeleri onu rahat bırakacak olsalar, bu yeni ve süper yapımcı için aslında herşey yolunda gitmektedir. Ama işte burası Hollywood'dur ve hiç kimse herşeyin kolay olacağı için size söz veremez! Kariyerine Coen kardeşlerin mutfağında yetişerek adım atan ünlü yönetmen Barry Sonnenfeld'in en iyi filmlerinden birisi... Amerikan edebiyatının en ünlü suç anlatıcılarından olan Elmore Leonard'ın aynı adlı romanından uyarlanan film anatemaları Uyuşturucu kaçakçılığı. Para toplamak. Borç kapatmak. Hollywood'a hoşgeldiniz! Filmlerde kendinizi göstermek için pek de fazla birşeye ihtiyacınız olmadığını gösteren oldukça gülünç bir komedi... Sadece mafyada bir arkanız olması aslında yeterli."} +{"text":"James Bond serisinin 21. filmi olan Casino Royal'da, Bond'un kariyerinin ilk görevi, teröristlere finansman desteği sağlayan Le Chiffre ile mücadele etmektir. Onun teröristlerle olan bağını koparabilmek ve bu ağı çökertebilmek için öncelikle Casino Royale'deki yüksek bahisli poker oyununda Le Chiffre'yi yenmesi gerekmektedir. Bond'un bu oyunda kullanacağı paraya göz kulak olması için Hazine Dairesi, Vesper Lynd'i gönderince Bond bu durumdan oldukça rahatsız olur. Ama bu sayede, ölüm tehlikeleri ve inanılmaz bir aksiyonun ortasında büyüyecek tutkulu bir aşk başlayacaktır. Bond ve Lynd, Le Chiffre'nin düzenlediği saldırılardan kurtulabilmek için büyük bir mücadele vereceklerdir. Ama yaşananlar, Bond'un hayatını sonsuza dek değiştirecek denli ağır olacaktır. Aksiyon sinemasının efsaneleşmiş serisi James Bond, Timothy Dalton, Sean Connery, Pierce Brosnan gibi yıldızlardan sonra şimdi de Daniel Craig tarafından canlandırılıyor. Daha karanlık bir James Bond karakterini canlandırdığıni söyleyen oyuncu, ?Bond?u oynarken bir yerleriniz morarmıyorsa, gerektiği gibi oynamıyorsunuz demektir?. diyor. Aksiyon sahnelerine bakılırsa Craig'in bir yerlerinin oldukça fazla morarmış olması gerek demeden edemiyoruz."} +{"text":"Maya Larkin mucize eseri hayatta kalmayı başarmış bir kadındır. Karanlık ve sorunlu geçmişi, onun kırılgan yapısını bir kenara bırakmasını sağlamıştır. Maya'yı kurtaran Peder Lareaux, onun Şeytan'ın bir gün, bir insan bedenine girerek tüm dünyayı son karanlığa sürükleyeceğine inanan bir papaz grubuna katılmasını destekler. Peter Kelson ise Şeytan'ın dinsel bir saçmalık olduğunu düşünen New Yourk'un en başarılı yazarlarından birisidir. Çocukluğunda anne ve babasının cinayetinden sonra amcası Peder James tarafından dinine bağlı bir şekilde yetiştirilmiştir. Tüm ailesini katleden Henry Birdson'un Şeytan Çıkarma inananlarının topladığı grubun üyesi olan Maya, Şeytan'ın içine girmek için seçtiği kişinin Peter Kelson olduğunu öğrenir. Maya ve onun arkadaşı Deacon John Townsend, Peter Kelsonun seçilmiş kişi olduğuna inanırlar. Bu sebeple Maya, Peter'i bulur ve onun Şeytan'a kurban olmasını engellemeye çalışır. Bir süre sonra Peter'in yaşamında ilginç olayların başlamasıyla Maya, Peter'in iç dünyasındaki korkuları çözer ve birlikte Peter'in yaşamını çok geç olmadan kurtarmak için Şeytan'ın güçleriyle savaşırlar."} +{"text":"50'lerin sonunda Küba'nin baskenti Havana'da bir yöneticinin kizi olan genç Katey, Amerikali komsularinin çocuklariyla arkadaslik etmektedir. Fakat genç kiz, garsonluk yapan Javier'le tanisinca birseyl degismeye baslar. Javier, garsonlugun yani sira dansla ilgilenmektedir. Javier'in dans konusundaki yetenegini gören Katey, beraber bir dans yarismasina katilmayi teklif eder. La Rosa Negra adli bir gece kulübüne takilmaya baslayan çift, bazen de sahilde kumlar üzerinde dans ederek yarismaya hazirlanirlar. Çiftin arasindaki vücut uyumu, kisa zamanda aralarinda bir tutku yaratir. Ask ve dans atesiyle final gecesine hazirlanan Katey ve Javier'i tatsiz bir sürpriz beklemektedir. Havana sokaklari, yaklasan devrimin siddetiyle dolmustur ve Castro ülkedeki yabancilari sinir disi etmeye baslamistir."} +{"text":"Oscar ödüllü, 1980 yapımı Alan Parker imzalı hit film Fame'in orijinalinin yeniden uyarlaması olan film dansçılar, şarkıcılar, oyuncular ve ressamlardan oluşan bir grup yetenekli gencin New York Gösteri Sanatları Şehir Lisesi'nde geçirdiği 4 seneyi anlatır. Adeta farklı ve yaratıcı bir güç santrali olan bu okul toplumun her kesiminden öğrencilere hayallerini gerçekleştirme, gerçek ve uzun süreli bir şöhret yakalama şansı sunar. Sadece yetenek, kendini adama ve sıkı çalışma ile elde edilebilecek türden bir şans... Herkesin zaman zaman kendinden şüphe duyup bezdiği inanılmaz rekabetçi bir ortamda, her öğrencinin tutkusu sınanacaktır. Kariyer hedeflerine ek olarak bir de lisede olan diğer her şeyle de uğraşmak zorunda kalacaklardır. Ödevlerle dolu karmaşık bir zaman, sıkı dostluklar, tomurcuklanan aşklar ve kendilerini keşfetme... Her öğrenci spot ışığı altındaki kendi anı için didinirken, aralarından kimlerin doğuştan gelen bir yetenek ve başarmak için gerekli disipline sahip olduklarını keşfedeceklerdir. Arkadaşlarının ve hocalarının sevgi ve desteğiyle, aralarından kimin Şöhret'i yakalayacağını göreceklerdir..."} +{"text":"Efsane çizgiromancı/karikatürist Robert Crumb'ın benzersiz hikayesi. Bütün iç acıtıcı detaylarına karşın \"Crumb\" belgeselinin çok eğlenceli ve büyüleyici birçok tarafı var. Crumbın kendi hikayelerini kare kare yorumlandığı bölümler (ki bu bölümler yüzünden filme 18 yaş sınırlaması getirildiğini de belirteyim hemen), bacak fetişistleri için çıkan bir derginin fotoğraf çekimlerine katılan Crumbın, çizdiklerine tıpatıp benzeyen iri bacaklı kadınlarla birlikte poz verdiği sahneler, eski karısı ve kız arkadaşlarının Crumb hakkındaki yorumları ve Crumb'ın Amerika'dan ayrılıp Fransaya gidiş hikayesi Zwigoffun belgeseli festivallere düştüğü andan itibaren dünyanın en iyi belgesellerinden biri ilan edildi. Büyük sinema dergilerinin düzenlediği Ölmeden önce seyretmeniz gereken 1000 film - 100 film gibi listelerin hemen hemen tümünde klasikleşmiş başyapıtları ardına alarak boy gösterdi. Terry Zwigoffun başarısının sırrı, elbette ki yakın dostu olan Crumbın dünyasını çok iyi bilmesi ve katıksız bir çizgi roman delisi olmasıyla yakından ilgiliydi; ama işte yine de bu başarının en büyük sebebi onun yönetmenlik dehasındaydı. Zwigoff sadece belgesellerin yönetmeni olmadığını da, \"Crumb\" belgeselinden tam 7 yıl sonra çektiği bir çizgi roman uyarlaması olan \"Ghost World\" ile gösterdi; ve film kısa zamanda külte dönüştü. Filmin, Robert Crumb'ın arşivindeki 20li yılların blues plaklarından derlenen muhteşem soundtrack'ını edinmeyi unutmayalım!"} +{"text":"Gizli CIA ajanı Sonni Griffith, bir silah tüccarını yakalamak ve nükleer bir silah satışını durdurmak için yalnız başına Polonya'ya gider. Silah tüccarı Griffith'in kim olduğunu öğrendiğinde, Griffith kendini hapse attırır. Ancak CIA yeni bir görev için onu hapisten çıkarır. Bu görev, Rus Nadia?ya Birleşik Devletler?e dönene kadar eşlik etmektir. Griffith, çok geçmeden Nadia'nın, yok etmeye çalıştığı silah tüccarı tarafından yakalandığını ve bu şeytani adamın, nükleer bombayı alması için gereken 30 milyon doların nerede saklı olduğunu öğrenmeden durmaya asla niyeti olmadığını anlar. CIA'den paranın yeri ve Griffith ile Nadia?nın gerçek kimliği ile ilgili bilgiler sızmaya devam ettikçe, hem kendilerini hem de dünyayı kurtarmak için ikisi silah tüccarlarıyla savaşmak zorunda kalacaktır."} +{"text":"Emilio Estevezin yazıp, yönetip ve başrolünü kardeşi Charlie Sheen ile üstlendiği komedi/macera filmidir. Carl Taylor ve James St. James çöpçüdürler. Her ikisi sörf hayranlarıdır, çöpçülük yaparken bile eğlenmektedirler ancak kendilerinden hiç hoşlanmayan iki çöpçü ve iki polisde vardır ve sürekli bu ikiliyle uğraşırlar. Carl genelde komşusunu kendi teleskopuyla izle. Bu arada ikili çok sorumsuz olduklarından işlerinde Louis Fedders diye birini de onlara dikkat etmesi için koymuşlardır. Louis oldukça sert bir adamdır ve Jamesin her yanlışında Jamesin dayak yemesine sebeb olur. Bir gün Carl ve James Carlın sürekli izlediği Susan Wilkinsi bir adamla kavga ederken görürler. Aslında olayın içinde bir mafya vardır ve kasetler karışmışdır aynı adamında tek derdi gerçek kaseti bulmaktır. Carl onun Susanı vurduğu görünce \"kadına karşı şiddete dayanamam\" diyerek kendisinin \"saçma\" tüfeğiyle aynı adamı vurur ve daha sonra her ikisi saklanırlar. Ancak olayın sonrasını görmezler, onlar vurduktan sonra iki adam gelir o adamı öldürür ve alıp götürürler. James, Carl ve Louis ertesi gün yine çöpçülük yaparken Carl çöp kutusunda aynı adamın cesedini görünce James Carlın onu öldürdüğünü sanır. Ancak kendileri Susanın onu öldürebileceğindende şüphelenmektedirler. Şimdi ise işler daha da karışmışdır, aynı adamlar ceset için geri dönmüşdürler, Louis bir Pizzacıyı esir almışdır, Carl Susanın evinde Susanın katil olup olmadığını öğrenmeye çalışmaktadır ve James ise sürekli polisi aramak istemektedir. Ancak bu daha başlayacak maceralarının ilk bölümleridir"} +{"text":"Genç bir muhabir olan Ethan Kendrick ile Kore'de fosil hayvanların iskeletlerini toplayan antikacı Jack arasında iyi bir dostluk vardır. Jack Ethan'a onunla ilgili bir sırrı açıklamaya karar verir: O 500 yıl önce yaşayan bir savaşçının reenkarnasyonla geri dönmüş halidir. Savaşçı Haram, sevgilisi Narin'i ve halkını Buraki'nin elinden kurtarmıştır. Jack Ethan'a bir tılsım vererek, eşi Narin'i bulmasını söyler. Narin 20 yaşında Sarah'ın vücudunda Los Angeles'ta hayatını sürdürmektedir. Kader bu iki sevgiliyi yeniden bir araya getirecektir, hem de aynı amaçla: Buraki ve onun canavar ordusuyla baş edebilmek Ethan ve gizemli bir hastalığa tutulmuş Sarah'a düşecektir. İkili Los Angeles'ta yaşayan insanları bu kötülüğün elinden kurtarabilecek midir?"} +{"text":"Christian Slater Micheal Griffin adında görünmez bir katili canlandırdırıyor. Micheal, Onu yavaş ve acı dolu bir ölüme sürükleyen deney aşamasındaki görünmezlik serumunun sonucu olarak çıldırmaya başlar. Güzel ve parlak zekalı araştırma biyoloğu Maggie Dalton onu hayatta tutabilen tek şeydir. Ancak hükümet onu Griffini kıstırmak için yem olarak kullandığında Maggie, Seattleda cinayet masası dedektifi olan Frank Turnerdan koruma için yardım istemek zorunda kalır. Griffin gittikçe daha fazla ölüm saçmaya ve kontrolden çıkmaya başladığında, Turnerın Maggieyi hayatta tutmak için tek seçeneği kalmıştır. Griffin'in görünmezlik serumunu alıp Görünmez Adama dönüşmek! Birbirleriyle yüzleşen bu iki görünmez adamın son savaşları aksiyonu, gerilimi ve dehşeti iki katına çıkarıyor."} +{"text":"Teğmen John Dunbar, Amerikan İç Savaşı'nda önemli yararlılıklar göstermiştir. 1865 yılında, batıdaki terkedilmiş bir sınır karakoluna atanmak istediğinde bu isteği hemen yerine getirilir. Görevi, bölgeye getirilecek askerleri beklemek olacaktır. Dunbar, doğanın ve yalnızlığın tadını çıkarırken tanıştığı Lakota Siularıyla yakınlaşır. Zaman içinde bu barışçıl kızılderilileri daha yakından tanıyarak dostluğunu ilerletir. Onlardan biri gibi davranmaya başladığında, aslında kızılderililerin büyüttüğü bir beyaz olan Tek Yumrukla Direnen'e aşık olacak ve gelen tehlikeleri de birlikte göğüsleyecektir. Kevin Costner'in ilk yönetmenlik denemesi olan Kurtlarla Dans, gösterildiği 1990 yılında büyük bir coşkuyla karşılanmış, gişede çok iyi bir başarı göstermiş ve 12 dalda aday olduğu Oscar'ların 7 tanesini -En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil- kazanmayı bilmişti."} +{"text":"'Koş Lola Koş' filminden tanıdığımız Franka Potente bu filmde Sisi adıyla baş kahramanlarımızdan biridir. Sessiz, kendi halinde, gayet normal bir yaşamı olan Sisi bir akıl hastanesinde hemşire olarak çalışmaktadır. Hastalarıyla ilişkisi o kadar sıcak ve samimidir ki birçoğu Sisi'yi arkadaşı olarak görmektedir. Birgün Sisi'ye kamyon çarpar ve diğer kahramanımız Bodo filme dahil olur. Birbirlerinden çok farklı karaktere sahip olan bu iki insanın ilişkisi ve yaşamları farklı bir biçimde işlenerek film boyunca izleyiciye sunulur. Bir nevi ayrı dünyaların insanı diyebileceğimiz Bodo ve Sisi'nin aşkı izlenmeye değer. Tom Tykwer severler ve tarzına aşina olanlar için özellikle filmin son sahneleri, filmi izlediklerine pişman olmayacakları ancak izlemekte geciktikleri için hayıflanacakları tarzda."} +{"text":"Fadik, Cevriye'nin çadır tiyatrosu ve cambazhanesinde cambazlık ve şarkıcılık yapmaktadır. Cevriye'nin eşi Hüdaverdi, kızı Naciye, Abdi, Ali, Veli ve Ömer ile aile gibidirler. Kabadayı Bahri'ye çadıra zarar gelmesin diye zaman zaman haraç verirler. Tiyatroyu izlemeye gelen gariban Memo gidecek yeri olmadığı için süpürgeci olarak aralarına katılır. Ve bir dahaki gelişinde Bahri ve adamlarını döverek çadırı haraçtan kurtarır. Birbirlerinden hoşlanan Memo ile Fadik zamanla sevgili olurlar. Abdi ile Naciye'nin evlenme izni için Cevriye ile konuşan Memo'nun, Fadik'le kendisi için izin istediğini zanneden ve sevinen Cevriye hemen düğün hazırlıklarını başlatır. Memo nikaha gelmez. Çok mutsuz olan Fadik bir gün vitrinde \"Cambazhane Gülü Fadik\" isimli bir kitap görür. Özel anlarının anlatıldığı kitap yoluyla Memo'yu bulacağını düşünen genç kız, yazar Aydın'nın yalısına gider. Aydın, aslında Memo'dur. Fadik üzüntü ve kızgınlıkla onu terk eder. Bir gece Bahri ve adamları çadırı ateşe verirler. Herkes ortalıkta görünmeyen Fadik'in yangında öldüğünü sanmaktadır. Bu yüzden hepsi Aydın'ı suçlar. O sırada, aslında yangından hemen önce çadırı terk etmiş olan Fadik'in biletine büyük ikramiye vurur. O da yeni bir tiyatro kurup arkadaşlarını içine yerleştirir. Artık çok zengindir. Kendisini ses sanatçısı Leyla diye tanıtır. Aydın öldüğünü sandığı Fadik'e çok benzeyen Leyla'ya aşık olur. Leyla ise çeşitli ortamlarda, değişik erkeklerle görüşüp Aydın'ı iyice kıskandırır. Aydın Leyla'ya yakın olabilmek için onun uşaklık teklifini bile kabul eder. Sonunda evlenmeye razı olan Leyla ile Aydın nikah masasına oturduklarında Leyla evlendirme memuruna hayır diyerek Fadik kimliğine bürünür ve Aydın'dan intikamını alır. Kendisi ve arkadaşlarının saf ve dürüst Memo'yu sevdiklerini, kibirli Aydın'ı istemediklerini söyleyip salonu terk eder. Aydın pişman ve utanmış, arkalarından tiyatroya gider. Artık yeniden ve hep Memo olacaktır. Sonunda isteği gerçekleşen Fadik, Memo ile evlenir ve mutlu olur..."} +{"text":"Harvey Pekar'ın hayatına hoş geldiniz. O, dosyaların arasında kaybolmuş sıradan, kel ve çirkin bir memur gibi görünebilir ama aslında tam bir işçi sınıfı entellektüeli ve eşsiz bir gözlemcidir. Aynı zamanda iflah olmaz bir koleksiyoncu ve en önemlisi, kendi hayatından ilham alan American Splendor isimli bağımsız, ev yapımı çizgi roman serisinin de yaratıcısıdır. American Splendor, yirmi yıldan fazla bir süredir Pekar'ın Cleveland'daki hayatının izini takip etmekte; aşk ve ailevi tatmini çizgi romanların sayfalarında bulan sıradan işçi sınıfının güncesi işlevini yerine getirmektedir. Film seyircisini, gerçek ve kurgu olanla, filmdeki Pekar ve Pekar'ın çizgi romanındaki Pekar'la karşı karşıya getirirken, günlük hayata dair sayısız ayrıntı üzerinde unutulmaz bir şekilde birleştiriyor. 2003'ün Sundance Jüri Büyük Ödülü, Cannes Uluslararası Eleştirmenler Ödülü'nün sahibi olan American Splendor, kurgu ve belgeselin arasındaki çizgiyi başarıyla bulanıklaştıran bir çizgi roman uyarlaması. Başrollerdeki Paul Giamatti ve Hope Davis'in müthiş bir oyun sergilediklerini de ekleyelim. Amerikalı film eleştirmelerinin çoğunluğunun, American Splendor'u Crumb'dan sonra yapılmış en iyi çizgi roman filmi olarak gördüğünü hatırlatmakta yarar var."} +{"text":"San Francisco'yu yıllarca dehşete boğmuş bir seri katil, bu katili yakalamayı kendilerine takıntı haline getirmiş dört adam ve gerçeklerden yola çıkan bu hikayeyi perdeye taşıyan, seri katil filmlerinin başarılı yönetmeni David Fincher... Seri katilin bıraktığı ipuçlarını takip ederek olayı aydınlatmayı kendilerine saplantı haline getiren bu dört adamın hayatı, artık katilin hareket alanı içinde şekillenmektedir. Yıllar boyu saldırılarını kesmeyen ve yok olmuş görünürken birden bire yeniden ortaya çıkan bu seri katil, sadece onu yakalamaya çalışanların değil, bütün şehrin kabusu olacaktır. Kurbanlar sadece öldürülenler değil, şehirde yaşayan tüm insanlardır. Yedi, Oyun, Dövüş Kulübü filmleri ile gerilim sinemasında kendine özel bir yer edinen David Fincher, Zodiac'ın dehşetini estirdiği yıllarda San Fransisco'da yaşayan ilkokul öğrencisi bir çocuktu. Yönetmen, çocukluk dönemini çok etkileyen bu seri katilin hikayesini yıllar sonra beyazperdeye taşıyor."} +{"text":"Birkaç film yapımcısı film çekmek için küçük bir kasabaya iner. Köyün en yaşlı kadını ölmek üzeredir. Bu kadının ölmesini beklerken film ekibi kendilerini köylülerin günlük yaşantısının içinde bulur. Yönetmen Behzad, sürekli çalan telefonuna bir türlü cevap veremez çünkü köyde telefon çekmemektedir. Bu nedenle bir tepeye doğru yol alır. Bu tepede de bir adam hazine aramaktadır. Behzad hazine için çukur kazan adamla iletişim kurmak istemesine karşın adam çukurdan çıkmaz. Seyirci tarafından merak edilen bu adam bir türlü kamera karşısına çıkmaz. Zaten filmin bir sürü karakteri de seyirciye gösterilmez. İran sinemasi elbette 1997'den önce de vardı ama 1997'den itibaren enternasyonal bir fenomen olmaya başladı. Bu yeniliğin önde gelen isimlerinden biri de Abbas Kiarostami ve etkileyici, ödüllü filmi Rüzgar Bizi Götürecek."} +{"text":"1970'li yıllarda bir Güney Amerika ülkesindeyiz. Açıkça belirtilmese de, ABD'nin desteğiyle kanlı bir askeri darbede bulunan cuntacı General Pinochet'nin Şili'si burası. Genç Amerikalı Charles Horman aniden ortadan kaybolduğunda karısı Beth olayı araştırmak ister ve her kapıyı zorlar ama ABD büyükelçiliği dahil hepsinden geri çevrilir. Oğlunun kayboluşu arkasındaki esrarı aydınlatmak için Charles'ın aslında biraz fazla milliyetçi ve vatansever olan babası Ed de ülkeye gelir. Charles'ın politik bir sebepten \"ortadan kaldırıldığını\" ve ABD hükümetinin de olayda parmağı olduğunu kendi kabullenmek istemezse de her geçen gün gerçekle biraz daha yüzleşmek zorunda kalacaktır. Politik sinemanın önemli ismi Costas Gavras'ın Jack Lemmon ve Sissy Spacek'li bu ilgi çekici filmi, Şerif Gören'in Yol'uyla paylaşmıştı 1982 Cannes'indeki Altın Palmiyeyi."} +{"text":"Senatör Ranse Stoddard, Vahşi Batıda bulunan Shinbone şehrine, arkadaşı Tom Doniphonun cenazesi için geri döner. Shinboneda senatörün ne yaptığını merak eden bir gazeteciye, kariyerinin Liberty Valanceı vuran adam olarak nasıl başladığını anlatır. Silahların hukuk kurallarının yerine geçtiği Shinbonea, Batı'ya kanunu getirme amacı bulunan bir avukat olarak gelir. Bir posta arabası kanundışı şekilde zaptedildiğinde Ranse, Liberty Valance tarafından vahşice dövülür. Ranse, Valanceı adalete getirmenin bir yolunu bulmaya çalışırken Shinbone halkına okuma yazma da öğretir. Sonunda bir silah alarak Valanceın karşısına dikilir. The Man Who Shot Liberty Valance; kültür, tarih ve estetik anlamda önemli olmasıyla 2007 yılında Ulusal Film Dairesi tarafından korunmaya alınmıştır."} +{"text":"Birbirlerinden sınıfları, geçmişleri, yaş ve meslekleriyle ayrılan üç eski Amerikan askeri ve onların yeniden sivil hayata ayak uydururken karşılaştıkları sorunlar üzerine dokunaklı bir savaş sonrası destanı. Bu üç adam, II. Dünya Savaşı sonunda yaşadıkları kente geri dönerler; başarılı bankacı Al, güvenli yaşamına; eskiden bir garson olup savaşta hava kuvvetlerinde yüzbaşılığa yükselmiş Fred, savaş sırasında evlendiği ve pek iyi tanımadığı eşiyle endişe veren kavuşmaya; eskiden öğrenci olup savaşta kollarını kaybeden Homer ise, sevgilisinin sakatlığına vereceği tepki konusundaki şüphelerine. Bunlardan ikisi geri dönüşte başarılı olacaktır: eskiden olduğu gibi yemekli toplantılarda konuşmalar yapan Al genç bir çiftçiye teminatsız kredi vermeye çekinmez; Homer?in sevgilisi onu hayal kırıklığına uğratmaz; kimsenin kabul etmediği Fred ise toplumun dışında kalacaktır, hayatının en güzel yıllarını geride bırakmıştır?"} +{"text":"Korkunç Bir Film serisi kaldığı yerden devam ediyor. Dünyalar Savaşı?nın senaryonun asıl omurgasını teşkil ettiği filmde Garez, Köy, Testere, Testere 2 ve Milyonluk Bebek'e yapılan sayısız atıf bulunmakta. Filmin asıl kozları ise Leslie Nielsen?ın Amerikan Başkanı?nı canlandırdığı iki ayrı sahne ve Brokeback Dağı?nı referans alan eşcinsel esprileri. Gülme krizine yol açan bu skeçlerin, filmin Kuzey Amerika?daki gişe başarısında büyük pay sahibi oldukları ortada. Senarist Jim Abrahams?ın ve yönetmen David Zucker?ın artık yaşlandıkları ve formdan düştükleri hissini veren filmin en büyük kusuru ise yerel/yöresel esprilerin yoğunluğu ve oyuncu performanslarının yerlerde sürünmesi. Yine de türün fanatikleri için kaçırılmaması gereken, gag?lerle dolu, eleştirel bir komedi."} +{"text":"21. yüzyılda genetik mühendisliği çok gelişmiş ve bilimsel olarak kusursuz insanlar yaratılmaktadır. Özel pozisyonlar için yetiştirilen bu yeni süper insan ırkı yüzünden, normal yollardan dünyaya gelmiş insanlar işsiz kalmakta ve ikinci plana itilmektedir. Onlardan biri olan astronot adayı Vincent, Gattaca şirketinde ancak temizlikçi olarak iş bulabilecekken, komadaki bir atletin kan örneklerini ve kimliğini alarak iyi bir pozisyonda işe girer. Fakat şirkette işlenen bir cinayet, olayı araştıran dedektifin dikkatini Vincent'ın üzerinde yoğunlaştırmasına sebep olacaktır. Jude Law, Ethan Hawke ve Uma Thurman'lı kadrosu ve klonlamayı konu alan ilgi çekici konusuyla öne çıkan film, ülkemizde nedense sinemalarda gösterilmemişti. Filmin en iyi sanat yönetimi dalında bir Oscar adaylığı olduğunu da hatırlatalım."} +{"text":"Kurtarma gemisi Nostromo, uzun görevinden Dünya'ya dönerken bir yakındaki bir gezegenden bir yardım sinyalı alır. Önce kararsız kalan mürettebat, sonunda yardım etmeye karar verir. Gezegene yapılan zorlu bir inişten sonra bir ekip arama çalışmaları için bölgeyi araştırırlar. Girdikleri bir mağarada bilinmeyen bir ırkın yumurtalarını bulurlar. Aynı sırada gemi bilgisayarı aldıkları sinyalin bir yardım sinyali değil uyarı olduğunu deşifre eder. Yumurtalardan biri kırıldığında ekip nasıl bir belaya bulaştığını farkeder... Ridley Scott'ın başlattığı Alien serisi gişelerde büyük başarı yakalamış, günümüze dek toplam 4 film çekilmişti. Halen 5. film ile ilgili çalışmalar sürmekte. 1980 yılında en iyi sanat yönetimi ve en iyi efekt dalında Akademi Ödülleri'ne aday olan film, efekt dalında bu ödüle layık görülmüştü."} +{"text":"1986 yılında Güney Kore, askeri bir diktatörlük altındadır. Ülkede yasaklar ve baskılar tüm sıkılığı ile devam ederken bir gün, tecavüze uğrayarak vahşice bir cinayete kurban giden bir kadın bulunur. Hemen başlayan soruşturmanın başına, yerel polis dedektifi Park Doo-man getirilir. Fakat olayı çözmek için kullandığı yöntemler, herşeyi berbat etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Başarısızlıkla sonuçlanan soruşturma yöntemleri nedeni ile bir çok tanığın zarar görmesi sonucu, Seul'dan yeni bir dedektif olan Seo göreve atanır. Zeki, kurnaz ve işini bilir tavırlarına rağmen Seo'nun da soruşturmada son derece başarısız olması, olayları iyice sarpa sardıracaktır. Fetişist özellikler taşıyan gizemli bir cinayet hikayesini gerilim, mizah ve dramatik öğelerle birlikte etkili bir şekilde anlatan yönetmen Joon-ho Bong, Cinayet Günlüğü ile pek çok festivelden ödüllerle döndü."} +{"text":"Küçük bir kovboy kasabası olan Big Whiskey, şerif \"Küçük Bill\" Daggett'in sert idaresi altında sakin bir hayat sürmektedir. Ancak kasabadaki hayat kadınlarından biri, müşterileri tarafından zalimce doğranınca ortalık karışır. Şerifin, olayı görmezden gelmesi sonucu ayaklanan fahişeler, suçluların kellesine ödül koyar. Artık yaşamayan karısı için eski hayatını geride bırakıp çiftçiliğe başlamış olan efsane kiralık katil William Munny, yeni yetme silahşör Schofield Kid tarafından baştan çıkarılır ve çocukları için son bir kez ödül avcılığı yapmaya soyunur. Bütün bunlar olurken şerif Dagget'in kasabada kiralık katilleri istemeyeceğini tahmin etmek güç değildir. Big Whiskey'nin yeni ziyaretçileri, kendini beğenmiş silahşör English Bob ve ucuz biyografi yazarı Beauchamps'ın da gelişiyle sınır kasabasında ortalık iyice karışacaktır. Aslında gerçekten yaşayan bir efsane olan Munny'ye gelince... Henüz kasabalılara vereceği ve hayattan alacağı dersler vardır. Clint Eastwood, eski hocası Sergio Leone'ye bir saygı gösterisi sayılacak bu filmiyle, Kevin Costner'ın Kurtlarla Dansı'ndan kısa bir süre sonra bir Western'in daha Oscarlar'a damgasını vurmasına sebep oluyor. Eastwood'un hayat verdiği Munny karakterinin, 10 yıllar önce Leone'nin \"spagetti\"lerinde canlandırdığı ödül avcısı tiplemesinin adeta gelecekteki hali olmasıyla da ilginçtir. Eleştirmenlerce de, sinemaseverlerce de epeyce beğenilmiş bir yapım."} +{"text":"Uzak ve ıssız bir adaya ayak basan Carl Denham yönetimindeki bir film ekibi, yerlilerce düzenlenen garip bir kurban törenine şahit olur ve engellemek için müdahale eder. Sarışın başrol oyuncusu Ann Darrow'u gözlerine kestiren yerliler daha sonra kampı basıp genç kadını kaçırırlar. Ann'i zincire vurup, tanrı olarak tapındıkları Kong isimli dev bir gorile kurban etmeye kalkışırlar. Dev canavar kendisine ikram edilen Ann'a aşık olur ve durumdan vazife çıkaran Darrow ve ekibince etkisiz hale getirip, bir Broadway şovuna meze edilmek üzere gemiyle New York'a taşınır. Oysa aşk her şeyden güçlüdür! İlk bakışta sıradan bir \"canavar filmi\" gibi görülse de, aslında egzotik savaşçıları ve zincire vurulmuş güzel kadınlarıyla eksiksiz bir macera filmi olan King Kong, sinema tarihine ve fantastik eserlere en çok damgasını vurmuş yapımlardan biri. 1976'daki silik tekrar-çekimiyle karşılaştırıldığında gücü daha iyi anlaşılıyor."} +{"text":"36 yaşında yüksek dozda uyuşturucudan ölen, aykırı kişiliği ve yaşam biçimi sayesinde henüz yirmili yaşlarında iken efsanevi bir nam?a sahip olmayı başaran Domino?nun sıra dışı öyküsü Scott?ın kamerasından ölümsüzleşiyor. Meşhur oyuncu Laurence Harvey?in kızı olan Domino?nun olağandışı deneyimlerinden yola çıkan hikaye; yıllar yılı ödül avcılığı yapan, silahları ile kendini tanımlayan ve tanıtan, tehlikelerle ve tehditlerle burun buruna gelmeyi normal karşılayan, adrenalin bağımlısı Domino Harvey?in maceralarına odaklanıyor. Eski asker Ed Mosley?in grubuna dahil olan Domino?nun; çetelerle, FBI?la, yapımcılarla yollarının kesişmesi uzun zaman almaz. Abisinin gölgesinden bir türlü kurtulamayan, küçük filmlerin büyük yönetmeni Tony Scott bildiğini okumaya devam ediyor. İyi de yapıyor. Domino Harvey?in yolu suçlarla kesişen ilginç hikayesi, Scott?ın elinde heyecan dolu bir macera-gerilim filmine dönüşüyor. Yüksek sosyeteden Domino Harvey?in modellikten ödül avcılığına uzanan enteresan yaşamının beyazperdede görücüye çıkması için on küsur yıl beklendi ve öyle görülüyor ki, buna değdi."} +{"text":"Günümüzde, kaynayan bir İtalyan şehri. Ukraynadan uzun yıllar önce İtalyaya gelmiş, geçmişin hayaletleri arasından şimdiki zamanı arayan bir kadın. Kesişen, üst üste çakışan, entrikalarla dolu bir yapboz, gerilimli bir anlatım hazırlayan iki zaman düzlemi. Irena gerçekten kim? Irena, cazibesini korumasına rağmen gizemli belli belirsiz bir figür olarak karşımıza çıkar. Derinlerde, bütün bu trajik olaylara karşın, karakeri sapasağlam durmaktadır. İtaatkar görünüşü altında, doğal gururu ve asi kişiliği hala varlığını sürdürmektedir. Eskilerden gelen korkunç bir figür Irenayı yeni şehrinde takip etmektedir. Bu kişi Muffa'dır, eskiden kendisini kaçırmış ve korkunç zulümlere maruz bırakmış bir adamdır. Muffanın ortaya çıkması ile Irena yeni korkular ve trajediler ile yüzleşir."} +{"text":"1840-1902 19. yüzyıl Fransız edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Emile Zola, romanlarıyla bir yandan yeni başlayan Endüstri Çağı nın toplum ve insan üzerindeki etkilerine, diğer yandan da o dönem Fransa politik tarihine ışık tutan bir ayna olmuştur. Üstelik, o çağda olduğu üzere, Zola nın romanları Paris gazetelerinde tefrika olarak yayınlanırken yanlızca baskı rekorları kırmakla kalmamış, günümüzde dahi 'romanları en çok filme alınan Fransız yazar' olarak kalabilmesini sağlamışlardır. Zola nın önemi bunlarla da bitmez: Bir yandan edebiyatta doğalcılık adıyla yeni bir akımın kurucusu ve en yetkin temsilcisi; diğer yandan çağının önemli tartışmaları ve siyasal kavgalarında taraf olmuştur: Örneğin, eleştirmen kimliğiyle izlenimci resim akımının ilk savuncusu olarak onların müzelerde yer almalarını sağlayabilmiştir. Veya, ünlü Dreyfus Davası nın en karanlık günlerinde yazdığı bir gazete makalesiyle tüm Fransa yı ayağa kaldırmış ve bir anda davanın gidişini değiştirebilmiştir. Kısacası, Hugo, Balzac ve Flaubert gibi dev romancıların sonuncusudur. Zola Bu yapım, Emile Zola nın yaşamının tüm evrelerini ve eserlerini yaratırken onu etkileyen tüm olaylar, tarihsel görüntülerle anlatmaktadır...."} +{"text":"1930lu ve 40lı yıllarda geçen hikayede Guy, Cambridgete burslu okuyan İrlandalı bir gençtir. Henüz onsekizinde olan bu genç bir gün aniden odasına giren yarı Amerikalı yarı Franzsız bir genç kıza, Gildaya aşık olur. Zengin bir ailenin kızı olan ve hayatını bu varlığın getirdiği rahatlıkla sürdüren Gilda ve Guy arasında yıllar boyu sürecek ve bazılarının felaketini hazırlayacak bir aşk başlar. Okul bittikten sonra Guy ve Gilda Pariste, Gildanın İspanyol göçmeni arkadaşı Mia ile aynı evi paylaşmaya başlarlar. Ancak 2. Dünya Savaşı kapının eşiğindedir ve hayat Gildanın kafasında yarattığı yaşamdan çok farklı ilerlemektedir. Guy ve Mia direnişçilere katılıp faşizme karşı savaşmaya karar verirler ve onlardan çok farklı bir hayat tarzı benimseyen Gildayı bırakarak giderler. Savaş esnasında Mia ölür ve Guy Gildayla görüşemeyince İngiltereye döner. Bir süre sonra İngiliz istihbarat görevlisi olarak yeniden Parise gelen Guy, Gildayı Alman subaylarla görür. Gilda vatan hainliği yolunda ilerlerken Guy için zafer gerçekten yakın mıdır? Savaş yıllarında insan psikolojisinin getirdiği yıkımlar üzerine etkileyici bir çalışma ve Canavarala kazandığı Oscarın ardından Charlize Theronu bambaşka bir karakterde seyretmek için iyi bir fırsat."} +{"text":"1989 yılında Berlin Duvarı çöktüğü sıralarda Norveç'teyiz. Stavanger'de yaşayan Jarle, en sert punk grubu olma amacıyla yola çıkmış Mattias Rust Band isimli bir müzik grubuna, güzel bir kız arkadaşa ve de çok sıkı bir yakın arkadaşa sahip. Berlin Duvarı yıkılırken okula yeni gelen Yngve isimli bir çocuktan hoşlanmaya başlayınca Jarle'nin de mükemmel görünen bu hayatı derinden sarsılıyor. Giderek bu çocuğa kapılan Jarle, Yngve ile kız arkadaşı Cathrine, kurduğu grup ve sıkı dostu Helge arasında bocalamaya başlayacak, uzun süreden beri ilk defa yalnız kalmakla yüz yüze gelecektir. Tore Renbergin I Love Them All adlı çok satan kitabından uyarlanan Yngveyi Seven Adam, 80'lerin sonunda değişen dünya düzenine dair bir arka plan sunarken, The Cure, REM ve Joy Division gibi döneme damgasını vurmuş ünlü grupların şarkıları eşliğinde, gençlik sorunları ve kimlik bunalımlarına dair keyifli bir anlatım benimsiyor."} +{"text":"Mira Nairin gözüyle Pencap kültürünü yansıtan bu renkli ve eğlenceli film, eski gelenekler ile internet çağını eşsiz ve kusursuz bir uyum içinde birleştiriyor. Verma ailesi kızlarını görücü usulü ile evlendirmeye karar verir. Romantik Muson yağmurları başlarken, renkli Verma ailesinin tüm fertleri dünyanın farklı yerlerinden gelerek Yeni Delhide düğün kutlamaları için buluşurlar. Muson Düğünü beş ayrı kesişen hikayenin izini sürüyor... Sevginin farklı yönlerini keşfederken; sınıf ayrımları, ülkeler arasındaki farklar ve ahlak konularındaki sınırları aşıyor... Film, eski ile yeninin, masumiyet ile seksüalitenin iç içe geçtiği günümüz Delhisinin daha önce görülmemiş yüzünü bizimle paylaşıyor... Yazın son sıcak günlerinde Muson yağmurlarının altında romantizm doruklara çıkıyor"} +{"text":"Bir ressam olmak isteyen Cheong-hae, bu uğurda Güney Kore 'den ayrılarak Fransa 'ya yerleşir. Fakat Cheong-hae 'nin kendisini bir anda bambaşka bir kültürün içinde bulması ve buna hazırlıksız olması, maddi sorunlarla da birleşince; genç ressam adayı kısa sürede kendisini göç nedeninden oldukça farklı bir noktada bulur. Cheong-hae, sanattan uzaklaştıkça illegal işlere yakınlaşmıştır. Sinsi ve hakarete varan lakayt tavırları yüzünden de çevresi ve hatta kendi hemşehrileri tarafından bile zamanla dışlanmış, yaka silkilen adam ilan edilmiştir... Göç ve akabinde verdiği isabetsiz kararlar neticesinde aslında hiç te hoşnut olmadığı bir sosyal konumlandırmanın uçurumunda yuvarlanmakta olan Cheong-hae için, artık hayatta önemli olan tek şey güçtür. Güç içinse, para gereklidir. Para kazanmak içinse yapılacak her türlü şey mübahtır... Vurdulu kırdılı işlere meğli olmayan Cheong-hae, genellikle şehre yeni gelen saf hemşehrilerini dolandırarak para kazanmaktadır. Cheong-hae 'nin kurbanlarından biri de, şehre ilk defa gelen ve trende, tanımadığı fakat aşık olduğu bir kadının yardımı ile pasaport kontrolünden sorunsuzca geçebilmiş olan Hong-san olur... Aslında Hong-san 'ın gayri meşru işlerdeki deneyimi Cheong-hae 'den oldukça fazladır. Ancak kulvar farkı ve hemşehriye olan yaklaşımı, çok kısa bir süre önce aşka yanmış olmasının da etkisiyle birleşince; kiralık kasaya bırakacağı paralarını kurnaz karga Cheong-hae 'ye kaptırır... Cheong-hae, kaypak tavrı ile yakasına yapışan Hong-san 'ın öfkesini absorbe edince; bu olay, Cheong-hae ile Hong-san 'ın arkadaşlığının ve hikayelerinin başlangıcı olur. Tabi, Cheong-hae 'nin yeni arkadaşının başına da türlü belalar sarması uzun sürmeyecektir... Sevgiye, muhabbete, dostluğa aç olan gurbette iki adam. Biri sert görünüşlü fakat yufka yürekli olduğu kadar da iyi. Diğeri ise iyiliğe inanmayı beceremeyen, bu yüzden de tam bir çakal gibi hareket eden fakat bam teline vurulduğunda; dünyanın en iyi adamı oluveren bir baş belası. Filmde, yönetmenimiz Kim Ki-duk 'ın acemiliğini ve iki adamın mafyaya girmesi ile yaşadıkları dramı izliyoruz..."} +{"text":"Hukuk öğrenimi gören Sean, bir yandan da polislik yapmaktadır. Son olarak, uyuşturucu ticareti yapan ve kendi babasını öldüren azılı bir suçluyu yakalar. Ancak tanık avukatlarından Peggy, olayın polis tarafından hazırlanmış bir komplo olduğunu ileri sürer. Peggyye aşık olan Sean, hukuk bilgisi sayesinde davayı kazanır ve kahraman olur. Çok geçmeden de New York savcılığında göreve başlar. Artık mesleğinin doruğundadır ki, kazandığı davadaki kanıtların sahte olduğunu öğrenir. Sean, inandığı değerlerin ve saygı duyduğu kurumların yozlaşmış olduğunu ister istemez kabullenir. Serpico (1973), Köpeklerin Günü (Dog Day Afternoon, 1975), Şebeke (Network, 1976) gibi sisteme eleştiriler getiren unutulmaz filmlerin yönetmeni Sidney Lumet, yakın tarihli, başarılı filmi Manhattana Gece İnerkenle karşımızda. Tıpkı 70li yıllarda çektiği Serpicoda olduğu gibi, sistemin yanlış işleyen kurumlarından birine, emniyet teşkilatına eleştiri oklarını yolluyor. Andy Garcia dışında ünlü oyuncuların irili ufaklı rollerde boy gösterdiği Manhattana Gece İnerken, ne yazık ki ülkemizdeki sinemalarda gösterime girmemişti."} +{"text":"Mustafa ve karısı, siyasetten ve toplumsal olaylardan uzak, almış oldukları televizyonun taksidini ödemek için günlerce mesaiye kalmak zorunda oldukları fakir bir yaşam sürmektedirler. Gece yarıları sokaklardan gelen çatışma sesleri ya da fabrikadaki sendikal çalışmalar ile hiçbir alakaları ve ilgileri yoktur. Bir sabah darbe haberleri ile uyandıklarında, bu haberin onlar için sokaklardaki çatışmaların durmasının ötesinde bir anlamı yoktur. Hatta Mustafa, durumdan memnun bile olmuştur çünkü artık güvenlik sağlanmıştır. Ama bir gece hiç beklemedikleri bir şekilde, Şehmuz kod adlı bir siyasi sorumlu olduğu gerekçesi ile evleri basılıp tutuklanınca Mustafa, hayatın hiç de siyah ve beyaz gibi net ayrımlarla çizilmemiş olduğunu görecektir. \"O gün batımında karanlığın bu kadar uzun süreceğini\" hiçbiri bilmiyordu."} +{"text":"Bu, dünyanın ilk yapılmayış öyküsü belgeseli olabilir; varolmayan bir filmin, karizmatik yönetmen Terry Gilliamın hazırlıkları için on yıl uğraştığı, Don Kişot versiyonunun ilgi çekici öyküsü. 2000 Eylülünde kameralar nihayet çalışmaya başladığında, aslında uzun süredir gerçekleşmesi beklenen bu rüyanın sonu ufukta belirmişti. Genç belgeselciler çekimler başlamadan sekiz hafta önce film ekibine katıldılar ve o günden itibaren objektifleri, oyuncu kadrosu ve film ekibi arasındaki giderek büyüyen sorunlara ve beklenmedik aksiliklere tanıklık etti. Hava bile ters gitti, çıkan fırtına sonucu setler ve donanım hasar gördü. Sonuçta, koşullar her tür sanatsal hayalden çok daha güçlü çıkınca, proje iptal edildi. Ama Gilliamın filminin yapımındaki talihsizlikler, sinema sanatının kırılganlığının ve yaratıcı bir dehanın, doğa güçlerine boyun eğmek zorunda kalışının etkileyici dramı olan bu belgeselin başarısına epey katkıda bulundu"} +{"text":"James Clayton parlak bir öğrenci ve örnek bir yurttaş olarak MIT'den birincilikle mezun olup hayata atılma aşamasına geldiği zaman, deneyimli ve itibarı yüksek CIA ajanı Walter Burke?nin dikkatini çeker. Burke genç öğrenciyi örgüte katmaya karar verir. Başlangıçta sıcak bakmayan Clayton ise zamanla kararını değiştirir ve o noktadan sonra herşey onun için bir sınavın parçası olmaya başlar... CIA, Amerika?nın gizli kapılar ardında iş gören, medyatik olmayan kurumlarından biri olarak yıllarca kapılarını Hollywood?a kapalı tuttuktan sonra, bu film ile işleyişi hakkında meraklılarına çok da çarpıcı olmayan bilgiler veriyor. Film, özellikle CIA?in yeni üyelerini nasıl seçtiği ve onları nasıl bir sınava tabi tuttuklarına dair bazı ipuçları veriyor ve aksiyonunu bunun üzerine oturtuyor."} +{"text":"Emily Hope kara kuşak sahibi, okulun kütüphanesini yakmak gibi olaylar yaşamış bir zengin kızıdır. Fakat babası kendisi ile hiç ilgilenmemektedir, bunun yerine amcası Raymondla daha çok vakit geçirmişdir. Bir gün babasının ilgisini çekmek için bir plan kurar. Sözde kendisi kaçırılmışdır ve fidye olarak 1 milyon dolar istemektedir. Babası parayı bir gemiye atar. Emily ise kendisine kaçrılımış süsü vererek arabasının bagajına girer. Artık babası Alexander kendisini kurtaracak ve en azından bir süre babasının ilgisi Emilynin üzerinde olacaktır. Ancak her şey planlandığı gibi gitmez. Kendisi bagajdayken usta bir araba hırsızı olan latin kökenli Vincent Roche o arabadayken arabayı çalar. Aynı anda polisler gelince, polisler Vincenti fidyeci zann ederler. Kovalamacının ardından Vincent kendi ambarında Emilyi fark eder. Bu sırada amcası Raymond bu olayı Emilynin yaptığından şüphelenmektedir ve Vincenti de Emilynin tuttuğunu düşünmekte ve Emilyi aramaktadır. Vincent ve ortağı Greg ise Emilye ne yapacaklarını bilemez. Önce Vincent Emilyi yolda bir yerlere bırakıp gitmek istese de kendisinin içinde olduğu beladan kurtulmak için Emilyden yardım ister. Ard-arda gelen olaylar Vincent ve Emily ikilisi arasında bir yakınlaşma başlatırken aynı zamanda bir çok belanın da başlangıcı olacaktır."} +{"text":"1958de, Havana şehri Karayiblerin Parisidir. Gündüzleri parlak güneş ışığının yaktığı şehri geceleri de eğlence yerlerindeki tutku ve müzik kucaklamaktadır. Ama lüksün ve zevkin hüküm sürdüğü tropik şehirde her şey iyi gitmemektedir. Ülke için için kaynamaktayken, kendi aleminde yaşayan, çağdaş bir Nero olan diktatör Fulgencio Batista, Kübanın gırtlağına bastırmaktadır. 1940 Anayasasını tekrar geri getirme çabasıyla, barışçı entelektüeller ve eylemci siyasetçiler değişiklik için lobi yapmaya başlarlar; sokaklarda, yer altına inen umutsuz şehirliler, barışçı politikayı bir kenara bırakıp silahlanmaya ve suikastlara başlarlar. Bu arada, sazlıkların bol olduğu bölgelerde ve doğudaki dağlarının ücra ormanlarında, Fidel Castronun ve Ernesto Che Guevaranın devrimci M26 güçleri Havanaya gitmek için gerekli plan ve hazırlıkları yapmaktadırlar. Bu güçler zor durumdaki Batistayı daha da sıkıştırmaya başlayınca, diktatörün gizli polisi iktidarı koruyabilmek konusunda iyice çaresiz kalırlar. Cennet adanın sorunlarının ortasında kalan, Havananın en klas gece kulübü El Tropiconun sahibi Fico Fellove, ailesini, kulübünü ve bir kadının sevgisini elinde tutabilmek için mücadele etmektedir."} +{"text":"Beş arkadaş haftasonunu geçirmek için ormandaki bir kulübeye gelirler. Burada, daha önce bir profesör tarafından bırakılmış teyp kaydına ve sonradan Nekronomikon'un kendisi olduğu anlaşılan Ölüler Kitabı'na rastlarla. Teybi çalıştırdıklarında profesörün kendi çevirisini yaptığı ölüleri canlandırma pasajlarını dinlerler ve ağıza alınmayacak derecede dehşetli bir kötülük ormanda açığa çıkar. Önce ormanın kendisi sonra da insanlar kötücül yaratıklara dönüşmeye başlar. Kızlardan biri ormana kaçtığında ağaçların tecavüzüne uğrar. Diğerleri de daha az korkunç olmamak üzere paylarına düşen dehşetle yüzleşeceklerdir. Filmin asıl kahramanı, eğer varsa, hiç kuşkusuz Bruce Campbell'ı türün hayranları arasında ölümsüzleştirecek olan Ash karakteridir. Soluksoluğa izlenen ve sinirbozucu derecede korkunç bu film çoktandır kült klasikleri arasında üst sıralardaki yerini korurken, Sam Raimi'nin dehasına şahit olup, şimdiki tahtına nasıl kurulduğunu merak edenler tarafından kaçırılmamalı."} +{"text":"Paris, ışıkların ve gecenin şehriŞehrin acımasız suç dünyasında, artık yaşlanmakta olan mafya patronu Claude Corti güce susamış adamlarını kontrol altında tutabilmek için olabildiğince sert davranmak zorundadır. Hızlı arabalar, ağır uyuşturucular ve pahalı kadınlardan oluşan bu krallıkta, asıl patron paradır ve Corti kendisine sadık olanları cömertçe ödüllendirmekten çekinmez. Ancak para ve gücün satın alamayacağı tek şey güvendir. Corti, adamlarından birinin kendisine ihanet ettiğini anlarsa, ölüm ona sunacağı en hafif cezadır. Cortiye en yakın olan adamlarından biri 30 yaşındaki Francktır. Özgürlüğüne düşkün, zeki ve iş bitiricidir. Cortinin en güvendiği adamıdır. Corti birkaç aylığına hapse düşer. İşlerini Francka emanet eder. Birkaç ay tüm imparatorluğunun çökmesi için yeterli bir süredir. Başına gelenler bir komplo mudur yoksa boş yere mi endişelenmektedir? İnsanın kanını donduracak kadar gerçekçi bir film olan Crime Insiders, yoğun şiddet içeren ancak görsel estetiği yüksek sahneleri ile Parisin acımasız mafya dünyasını, sarsıcı bir biçimde gözler önüne seriyor."} +{"text":"Peri masallarına inanan küçük Zoe, amcası Lord Arnoldu korkunç bir ejderhadan kurtarmak için kitaplarda okuduğu türden bir kahraman bulmaya karar verir. Fakat bunun yerine, beş para etmeyen, güvenilmez iki ejder avcısı olan Gwizdo ve Lian-Chu ile tanışır. Bu iki kafadarın hayattaki tek istekleri sessiz küçük bir çiftlik almaktır. Oysa küçük kız, onların rüyalarındaki kahramanlar olduğunu düşünür. Kurnaz Gwizdo, Lord Arnoldun altınlarını duyunca harekete geçer ve küçük kızdan gerçeği saklar. Kahramanlarımız, kaygılı bir şekilde yola koyulur ve dünyanın sonuna doğru tehlikeli yolculuğa başlarlar. Derin uykusundan uyandırılmak üzere olan korkunç ejdere doğru ilermeye başlamışlardır. Zoe için bu, rüyalarının gerçekleşmesi demektir. Gwizdo içinse felaketle bitebilecek bir kabustur. Fakat henüz ne küçük kızın ne de Gwizdonun, Lian Chunun bu korkunç ejderle daha önce tanıştığından ve kapanacak bir hesabı olduğundan haberleri yoktur"} +{"text":"Mike Leigh, onu bir ustaya dönüştüren duygusal ve toplumsal gücü olduğu gibi sergilediği, keskin gözlemlere sahip, kusursuz çekilmiş ve incelikle örülmüş bu komik dramayla Sırlar ve Yalanlarda arşınladığı sahaya geri dönüyor. Canı sıkkın ve hüsrana uğramış Pennynin, iş kaçkını bir taksi şöförü olan kocası Phile duyduğu aşk tükenmiştir. Phil yumuşak, filozof ruhlu bir adamdır, Penny ise bir süpermarkette kasiyer olarak çalışmaktadır. Kızları Rachel bir huzurevinde temizlik yapar, aşırı kilolu oğulları Rory ise işsiz ve saldırgandır. Phil ve Pennynin hayatında neşe ve keyif kalmamıştır; ama beklenmedik bir trajedi gerçekleşince yakınlaşırlar, aşklarını yeniden keşfederler. Aynı Londra varoşunda yaşayan ve sorunlu ailenin hayatının bir parçası haline gelmiş komşuların çoğu, kendilerini onların duygusal yolculuğuna katılmış bulur"} +{"text":"Ağustos 1991. Komünizmin çöküşünün ardından Arnavutlukun içinde bulunduğu kargaşa ve belirsizlik durumu, binlerce insanın ülkeyi terk etmesine sebep olur. Yarı İtalyan Giorgio da ülkeden ayrılanlar arasındadır. Amacı İtalyaya gidip büyükbabasını bulmak ve yeni bir yaşam kurmaktır. Ama işler planladığı gibi gitmez. İtalya girişinde yakalanarak bir göçmen kampına gönderilir. Kamptan kaçmayı başardığında ise büyükbabasının öldüğünü öğrenir. Başına gelenlerden yılmayan Giorgio, kendisine bir iş bulur. Çobanlık yaptığı köyün öğretmeni Luisayla arasında bir ilişki başlar. Ama bu yeni ülke ona pek de hoş olmayan sürprizler hazırlamaktadır. Ve aşıklar hiç beklenmedik bir olay yüzünden ayrılmak zorunda kalırlar. Birbirlerini tekrar görebilmeleri için tam 8 yıl beklemeleri gerekecektir..."} +{"text":"bulgar kadın belgeselci adela peeva'nın dünya premieri 22. ist. film fest. dahilinde beyoğlu sinemasında yapılan belgeseli. belgeselin konusu kısaca şöyle: adela abla istanbul'da, balkanların bir çok değişik ülkesinden arkadaşları ile içerken birden katibim şarkısı çalmaya başlıyor. masadaki herkes şarkıya eşlik ediyor, ama kendi dillerinde. ve birden masada bu şarkı bizim, hade len bizim tartışması başlıyor. bunun üzerine adela abla bu şarkının aslında kimin olduğu üzerine bir belgesel yapmaya karar veriyor ve istanbuldan başlayarak uzun bir balkan turna çıkıyor. bu tur dahilinde istanbul'dan son amidilli'ye, ardından arnavutluk'a, oradan bosna-hersek'e, aşağıya makedonya'ya ve akabinde sırbistan'a gidiyor. sofya üzerinden ilerleyerek yolculuğunu türk-bulgar sınırında noktalandırıyor. inanılmaz güzel şeyelr yaklıyor abla. ne kadar bildik, tahmin edilesi bi konu deseniz de 70 dakika içinde sizi kahkahalarla da güldürebiliyor, inanılmaz şaşırtıyor çektikleri, bazen kızdırıyor hatta ağlatabiliyor. bir şarkının aslında küçük sayılabilecek bir coğrafyada, değişik etnik ve kültürel etkiler altında nasıl değişebileceğini çok çok iyi veriyor film. filmin gösteriminden önce kısa bir konuşma yapan adela abla'nın da bu işin buralara varacağını tahmin ettiğini hiç sanmıyorum. bir kere her ülkede şarkı sahipleniliyor ve bunu söyleyen başkalrı hırsızlıkla suçlanılor. çok eğlenceli, çok komik anları var filmin. ama aynı zamanda balkanlardaki yeni susmuş silahların dumanında, yüzlerce yıllık düşmanlıkların gölgesinde, bir şarkı hala inanılmaz gerginliklere de yol açabiliyor. öyle ya da böyle, film festivalinde seyircinin beklentilerini en çok aşan filmlerden biri olduğu kesin. seyirci çok yoğun ve sık sık etkilendi filmden. belgeselleri festivale taşımanın ne denli iyi bir fikir olduğ bir kez daha ortaya çıktı böylelikle. inşallah bir tv kanalı bu filme ulaşır da herkes seyreder bir gün. not: ekşisözlükten alıntılanmıştır. (dikakana bey, 18.04.2003 02:18)"} +{"text":"Lucrecia Martelin La Cienegası orta sınıfın bugün içine düştüğü dekedansın başlangıcına götürüyor bizi. Film taşradaki yazlık evlerinde tatillerini geçiren iki aileyi anlatıyor. Her biri dörder çocuk sahibi Mecha ve onun kuzeni Talinin yaşadığı bunalımlar filmle birlikte gün yüzüne çıkmaya başlayacaktır. Mecha gün boyunca yatağından kalkmaz, elinde sürekli bir şarap bardağı taşır. Kocası tükenmiş, etkisiz bir insandır. Talinin kocası aile yaşantısına tutkundur, avlanmaktan hoşlanır. Sınır ötesine yapılacak zahmetli bir yolculukla alışverişi ucuza getirmeye çalışmak gibi küçük planlarla yaşarlar. La Cienegada sıcaklık, nem, sesler ve insanların yakın çekimleri ile yaratılan boğucu atmosfer; doğanın romantik, şehir insanlarıyla dost olmayan -özellikle dış çekimlerde belirginleşen- rahatsız edici bir unsur olarak betimlenmesi seyircide başka şeylerin olacağı beklentisini oluşturuyor. Oysa film bir bütün olarak, kişisel olarak tatminsiz, hastalıklı, dayanak noktalarını yitirmiş bir sınıfı tanımlamakta, ucu açık anlatımlı bir öykü olarak kalmaktadır. Martel, filminin bir yandan her şeyin olduğu gibi kalmasını isteyen, buna rağmen en fazla tarihin kendini tekrar etmesinden korkan bir sınıfı anlattığını söylüyor."} +{"text":"Film 1. Dünya Savaşı sırasında İrlanda'nın Dingle yarımadasında ıssız bir köyde geçer. Köyün İrlanda milliyetçisi yerlileri, yakınlarda üs kurmuş İngiliz askerlerini dışlamışlardır. Öğretmen Charles Shaughnessy, köyün tek pub'ının sahibi Thomas Ryan 'ın kızı Rosy ile henüz evlenmiştir. Başlarda Shaughnessy'nin kendisini bu sıkıcı yerden kurtarabileceğini ve hayatına renk katabileceğini uman Rosy, bir süre sonra hayal kırıklığına uğrar ve cinsel çekiciliği de olmayan kocasından soğur. Bu sırada İngiliz üssünün komutasını devralan savaş gazisi Binbaşı Randolph Doryan 'a aşık olur. -Film Hakkında Notlar- Film 65mm filme 6 ses kanallı olarak Super Panavision 70 tekniği ile çekildi. Dağıtım baskıları 70mm, 35mm ve amatör ev gösterimleri için 16mm olarak yapıldı. Bu filmden sonra 1992'de çekilecek olan Far and Away filmine kadar bir daha konulu bir filmde, ne 65mm çekim ne de Super Panavision 70 tekniği kullanıldı. Konunun geçtiği köy \"Kirrary\" tamamen yapay olarak film için inşa ettirilmiş ve çekimler bittikten sonra da tepedeki okul hariç diğer binalar sökülmüştür. Köyün bütün unsurları, kilise, pub, okul vb. bir dekor olarak değil de, tüm iç dekorasyonları hatta elektrik su tesisatları ile gerçek bir köy gibi taştan imal ettirilmiş. Zira o yöredeki güçlü Atlantik rüzgarlarına başka bir malzemenin dayanması mümkün değilmiş. Filmde rolü gereği tek kelime konuşmayan John Mills, 1971'de kendisine verilen \"En iyi Yardımcı Erkek oyuncu\" Oscar'ını alırken konuşma yapmayıp bir reverans'la yetinmişti. Bu da Oscar ödüllerindeki en kısa kabul konuşması olarak rekor kitabına geçmiştir."} +{"text":"İyi bir kadın, korkunun ve çaresizliğin kendisini yıldırmasına izin vermeden ailesini koruyabilmek için ne kadar savaşabilir? Bir suçu üstlenebilir mi? Peki ya suç işleyebilir mi? Her şeyi, hatta hayatını bile riske atabilir mi? Tüm inandıklarını bu uğurda yitirmeyi göze alabilir mi? Tahoe Gölü kıyısında sıradan bir hayatın rahatlığı içinde yaşayan bir ev kadınıdır Margaret Hall. Deniz kuvvetlerinde çalışan kocası, ayın büyük bir kısmını evinden ve ailesinden uzak geçirmektedir. Onun yokluğunda Margaret ailesi için her şeyin en doğrusunu ve en iyisini yerine getirmeye uğraşmaktadır. Bu tekdüze hayat içinde bile, hep acil çözülmesi gereken problemleri hızlı kararlarla çözmeye uğraşmaktadır. İşte büyük oğlu Beaunun bir gün önce kavga ettiği erkek arkadaşını ertesi sabah evinde dışında ölü bulunca, oğlunu kurtarmak için cesedi saklar. Bu olay Alek Sperayı harekete geçirir. Olayları bilmektedir ve Margaret her ne kadar üstünü örtmeye çalışsa da, aralarında bir kedi -fare kovalamacası başlamıştır. Margaret, oğlunu ve ailesini kurtarabilmek için kendini feda etmeye ve şantaja boyun eğmemeye kararlıdır"} +{"text":"Henry Roth, insanlardan nefret eden, obsesif - kompülsif bir çocuk kitabı yazarıdır. Onun çizeri ve tek arkadaşı Rudy, başarılı bir işbirliği sonucu ortaya çıkan \"Marty, the Beaver\" kitabının ardından ölür. Henry'nin, Noel'de satılmak üzere bir başka Marty kitabı için sözleşmesi bulunmaktadır. Yayımcısı Arthur Planck, aşk acısı çeken ve beş parasız bir çizer olan Lucy Reilly'yi Henry'yle çalışması için bu göreve verir. Lucy iki yıl önce kendisini terkeden, ancak yeni kitabını O'na atfeden eski sevgilisi tarafından aranmaktadır. Lucy ve Henry çalışmak üzere deniz kıyısında bir eve giderler. Henry, kayaların ortasında çiçek açan bir aşk mı? Lucy'nin Jeremy'e giden yolunda bir tümsek mı? Rudy'nin mezardan gelen sesi, Henry'e öğüt verir."} +{"text":"1979 Cekilen Supermen dönüyor filmi kuşkusuz sinema tarihimizdeki önemli yerini aldı. Filmde Türk örf adetleri ve Süperman'in süper yetenekleri çok güzel harmanlanmış. Yanlızlık kalesine giderken annesini elini öpmesi, annesinin ona yolluk hazırlaması gibi detaylar ailemizin superman'inini bizlere daha sevimli kılıyor. Tabi biz filmde orijinalinde olduğu gibi buzdan bir kale beklemiyorduk ancak mağara seçimi ve sahnelerin karanlık olması filmin bu bölümünden ritmin düşmesine sebebiyet vermiş. Filmde gerçek babası ile mağaradaki karşılaşma sahnesinin biraz sönük kaldığını söyleyebiliriz. Gerçi bu açığı uçarak kapıyor seygili Tayfun Demir. Bu arada Tayfun Demir adıyla oynayan arkadaşımızın Türk olduğundan şüpheliyim ancak performansı ile o artık bizden birisi. Güngör Bayrak ile birlikte ortaya koydukları bu eşsiz yapım bugün 2006 yılında çekilen Superman dönüyoru bile gölgede bırakabilecek bir anlatıma ve akıcılığa sahip. Teknik yetersizlikler ve supermen'i oynayan arkadaşın başının vücudu ile birlikte hareket etmesi haricinde film, bir süperman filminde ne bekliyorsak bize onu veriyor. Türk Süpermenin Türk örf ve adetlerine uyumu ve insanlığı çok güzel bir şekilde işlenmiş. Bu arada ilginizi çekerim filmin adı Superman dönüyor değil, supermen dönüyor. sinematik."} +{"text":"Çılgın kız çocuğu Pippilotta Uzunçorap, kaptan Efraim Uzunçorap'ın biricik evladıydı. Kaptan küçük kızının okula gitmesini istediğinden onu küçük bir kasabaya yerleştirmişti. Pippi'nin yeşil benekli 3 katlı bir evi, bir atı ve bir çanta dolusu altını vardı, istediği her şeyi alabilirdi. Ama en önemli özelliği çok güçlü olmasıydı, mesela atını bahçeden kaldırıp hop diye verandaya getirebilirdi. Bir de cingöz maymunu vardı Pippi'nin ama adını hatırlamıyorum. Pippi yeni evinde kendine tatlı arkadaşlar bulmuştu, bunlar 2 kardeştiler, oğlanın adı Tommy kızınki de Anika idi. Çocukluğumuzun bu unutulmaz dizisinde Pippi, Tommy ve Anika'nın maceralarını izlemiştik. Pippi'nin kafasının iki yanında dimdik duran saçları da ayrı bir ekol olmuştu."} +{"text":"Panama, entrika ve tuzaklarla öylesine doludur ki, burada bir casusun yapabileceği en iyi şey, kendi hesabına çalışacak taşeron bir casus yaratmaktır. John LeCarre'ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan film, işte böylesi girift bir casusluk hikayesi anlatıyor. Bir büyükelçinin metresiyle ilişkiye girdiği için Panama'ya sürgün edilen İngiliz ajanı rolünde Pierce Brosnan var. Brosnan'a Bond serisindeki rolünün bir tür parodisini de yapma fırsatı veren olayların merkezindeki adam, İngiliz ajanının Panama'ya gider gitmez temas kurduğu terzi. Tüm üst düzey politikacıların ve yeraltı dünyası patronlarının elbiselerini diken bu adam ve karısı, ajanın öğrenmek istediği tüm bilgiye sahiptir. Terzinin karısı ayrıca önem taşır: Panama Başkanı'nın panama Kanalı'yla ilgili planlarını öğrenmek için, Başkan'ın hizmetinde çalışan bu kadından da yararlanmak isteyecektir ajanımız. Gerilim ve komediyi içi içe sunan, renkli bir casusluk çeşitlemesi..."} +{"text":"Film, iş başvurusunda bulunan adayları elemek için, psikologlar tarafından geliştirilen \"Grönholm Metodu\"nun uygulanmasını konu alıyor. Metot, iş verenlerin, iş başvurusu yapan adayları, grup dinamiği içinde gözlemlemek amacıyla hazırladığı bir dizi testten oluşuyor. Bu öyle insanlık dışı bir metot ki; iş başvurusu yapanlar önce bir odaya kapatılıyor, hepsinin ne yapması gerektiği önlerinde bilgisayar monitörlerine gelen mesajlarla belirleniyor. İçerde birbirlerini elemek için kıyasıya bir mücadelenin içine çekilen adaylar, geçmişlerinden, kişiliklerine, cinsiyetlerine kadar daha bir dolu soruya cevap bulmak zorunda kalıyor. Verilen cevaplarında doğru olması yetmiyor, adayların uyanık olması ve diğer adayları da elemesi gerekiyor. Tam anlamıyla kapitalizmin ve onun iş ahlakının dışavurumu gibi. İş hayatı bir şekilde savaş meydanına dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu savaşta da iyi olmak dışında, düşmanlarınızı da yok etmek zorundasınız. Ancak bu şekilde şirket, elindeki tek kişilik kontenjan için sizin yeterli olduğunuza kanaat getiriyor."} +{"text":"William ve Dakota Block, bir gece arka bahçelerinden gelen seslerle uyanırlar. Neler olduğunu anlamak için dışarı çıktıklarında karşılaştıkları manzara dehşet vericidir. Yaşanan bir patlama sonucu, ortalığa garip bir gaz yayılmıştır ve bu gazı soluyan insanlar, şiddet düşkünü canilere dönüşmüşlerdir. Giderek saldırganlaşan insanlar ortalığa dehşet saçmaktadırlar. Saldırılar sırasında bacağı kopan dansçı Cherry ve eski erkek arkadaşı Wray'nin de William ve Dakota'ya katılması ile birlikte olayların gizemini araştırmaya başlarlar. Robert Rodriguez ve Quentin Tarantino'nun iki film birden projesi olarak birlikte çektikleri Grindhouse'un Rodriguez yönetimindeki ikinci parçası olan Dehşet Gezegeni, eleştirmenler tarafından da başarılı bir çalışma olarak değerlendirildi. Özellikle Frank Miller uyarlaması Günah Şehri'nden sonra yönetmenin çalışmaları sinemaseverlerde büyük bir merak uyandırıyor."} +{"text":"Jack Ketchum?un aynı isimli romanından uyarlanan The Girl Next Door kesinlikle 2007 yılının en etkileyici yapımlarından biri? Esas itibariyle bir psikolojik gerilim filmi olan ve gerçek bir olaydan esinlenerek yaratılan The Girl Next Door oldukça rahatsız edici olmasının yanında şiddetin gerçekliğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kan ve görsel vahşet öğelerinin yardımı olmadan bir filmin ne kadar çarpıcı olabileceğini gösterirken bir yandan da seyircinin sinirlerini altüst ediyor. The Girl Next Door her izleyenin aklında yer edecek ancak kimsenin ikinci kez seyretmek istemeyeceği bir film. 1958 yılında küçük bir çocuk olan David, aynı mahallede oturan ve sakat kız kardeşiyle beraber Ruth Chandler?ın evinde kalan Meg Loughlin ile arkadaş olur. Oğulları ve Loughlin kardeşler ile beraber yaşayan Ruth, evinde bira ve sigara içilmesine izin vermesi ve kendilerini son derece serbest hissetmeleri sebebiyle mahalledeki çocuklar tarafından kısa sürede sevilir ve evi rahatça vakit geçirmek için toplanılan bir yer halini alır. Meg ve küçük kız kardeşi için ise azap dolu günler yaklaşır. Ruth tarafından sürekli aşağılanan iki kız kardeş evin içinde giderek büyüyen bir şiddetin kurbanları olacaklardır?"} +{"text":"Eliot Ness, suç oranının arttığı ve polis teşkilatının günden güne kötüye gittiği bir dönemde Chicago'ya atanan bir federal ajandır. Ness'e verilen görev mafya elebaşı Al Capone'u etkisiz hale getirmektir. Fakat Capone şehirdeki gücü o kadar yüksektir ki başlangıçta kimse Ness'in başarılı olabileceğini düşünmez. Gittikçe cesaretini kaybetmekte olan Ness bir gün deneyimli bir polis memuru olan Jimmy Malone ile tanışır ve yakın bir dostluk kurar; Malone Ness'in Chicago'daki teşkilatta rastladığı ilk dürüst insandır... Malone'un yardımıyla Ness özel ekibine silahşör George Stone'u ve muhasebeci Oscar Wallace'ı ekleyerek Capone'un çevirdiği karanlık işlerin üzerine gitmeye başlar. Ekibin Capone'a karşı kullandığı taktiklerin bir kısmı hiç de yasal değildir... Brian De Palma'nın eski gangster filmlerini anmısatan başyapıtı Dokunulmazlar çekildiği 1987'den altı yıl sonra bir TV dizisi olarak uyarlanmıştı. Sean Connery, Kevin Costner, Robert De Niro gibi birinci sınıf aktörleri içeren bir oyuncu kadrosuna sahip olan film DePalma'nın en çok tanınan yapıtı."} +{"text":"uzun Avrupa turu esnasında Roma'ya gelir. Kariyerinin henüz başındaki çiçeği burnunda Audrey Hepburn'ün hayat verdiği genç prenses, mecburen tabi olduğu tüm protokollerden, sosyal rollerden ve süs köpeği gibi davranılmaktan son derece sıkılmış ve hayattan bezmiş durumdadır. Nihayetinde o, altın kafesteki bir bülbüldür. Bir akşam, isyan ettiğinde sakinleşmesi için saray doktoru tarafından önerilip, nedimesi tarafından verilen bir sakinleştirici ilacı içtikten sonra, uyumak yerine kaçıp, şehirde küçük bir tur atmaya karar verir. Kaderin bir oyunu sonucu ilaç etkisini, genç, güzel ve tecrübesiz prenses şehre inmeyi başardığında gösterir. Bir bankta sızan Ann'ın yolu, şehrin kötü şöhretli ve çulsuz paparazzilerinden biri olan fırsatçı Joe Bradley ile kesişir. Aslında naif biri olan, Gregory Peck'in canlandırdığı yakışıklı gazeteci, sarhoş sandığı genç kadını gayet asil duygularla, sokakta kalmaması için kendi evine getirmek zorunda kaldığında, hayatının \"atlatma haber\"inin de ayağına geldiğinden habersizdir. Ertesi sabah Ann, gerçek kimliğini gizler. Tüm şehir genç prensesi aramaya başladığında, geç de olsa gerçeğin farkına varan ama durumu genç kadına çaktırmayan Bradley, yakın dostu ve anasının gözü bir foto-muhabir olan Irving ile birlikte bir plan yapar: halkın arasına karışıp sıradan bir insan olmanın keyfini çıkartmak isteyen Ann'a, Roma'yı gezdirecek, bol bol fotoğraf çekecek ve Avrupa'nın en erişilmez şahsiyetlerinden biriyle, ona farkettirmeden müthiş bir röportaj yapmış olacaklardır. Böylece Joe, müthiş hikayesi sayesinde memleketi Amerika'ya dönebilecektir. Plan işlemeye başlar. Ama naif ve güzel prenses ile yakışıklı gazeteci arasında gelişecek olan elektrik, kimsenin planında yoktur! İlk başta klişe gibi görünen bir öyküye sahip bu film, William Wyler'ın yönetiminde ve iki müthiş başrol oyuncusunun unutulmaz performanslarıyla klasikler arasına girmeş ve 3 Oscar ödülünün de sahibi olmuştur. O zamana dek adı duyulmamış olan Audrey Hepburn, prenses Ann rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'na uzanırken, bir anda tüm dünya tarafından hayran olunan uluslararası bir yıldıza dönüşmüştür. Filmin gerçekten de kaotik Roma sokaklarında çekilmiş olmasının, sadece 1953'te değil bugün bile altından kolay kalkılamayacak bir iş olduğu aşikar..."} +{"text":"1975 yılında, Stockholm'de yaşayan Elisabeth, sürekli sarhoş olan kocasının davranışlarına daha fazla tahammül edemez ve kız Eva ve oğlu Stefan'ı da alıp kardeşi Goran'ın yanına taşınır. Yalnız bir sorun vardır. Goran bir grup insanla beraber tek bir çatı altında komün hayatı yaşamaktadır. Goran'ın kız arkadaşı Lena, lezbiyenliğinin yeni farkına varmış Anna, onun biseksüel kocası ve onların komünist eşcinsel oğulları, Eva'nın yeni arkadaş olduğu komşuları Fredrik'ten oluşan gruba, Elisabeth ile yakınlaşma çabaları içinde olan kocası Rolf de dahil olunca işler daha da karışır. Birbirinden tamamen farklı olan bu insanlar aynı çatı altında yaşamanın ne demek olduğunu öğreneceklerdir. Lilja 4-ever'ın yönetmeni Lukas Moodysson'dan eğlenceli, farklılıklara rağmen bir arada olmanın anlamını kavrayan insanlara dair sıcak bir film."} +{"text":"Nebraska'nın Falls şehri, Brandon Teena adındaki delikanlıyla ilgili dedikodularla çalkalanıyordu, tüm kadınların olduğu gibi tüm kasabalının da dikkatini ve ilgisini çekmişti. Karizmatik kişiliği ve masum yüzünün arkasında kocaman bir sır gizliyordu. O herkesin olduğunu zannettiği kişi değildi. Her genç insan gibi hatalar yapıyordu ve bu hatalarını da çok pahalıya ödemek zorundaydı. Yeni sevgilisi Lana ve gözü pek arkadaşı John arasındaki sınırları yanlışlıkla aşınca sır, bir vahşetle ortaya çıktı. Brandon Teena; hararetli bir aşık, toplumdan dışlanmış kimsesiz bir hayalperest, cesur bir hırsız ve haksızlığa uğramış trajik bir suçluydu. Bu filmdeki rolü Hilary Swank'a bir Oscar ödülü kazandırdı, ancak Chloe Sevigny aday olduğu \"En İyi Yardımcı Aktrist\" dalında ödül alamadı."} +{"text":"30'ların Amerika'sında Rock dağlarında bir kasabadayız. Peşindeki gangsterlerden kaçan güzeller güzeli Grace, bir kasabaya sığınmak zorunda kalır. Kadına acıyan kasaba halkı, başlangıçta iyi niyetlerle kadına sahip çıkar ve arasına alır. Fakat kadının konumunun kendileri açısından da bir tehlike arz etmesiyle, aralarındaki ilişki farklı boyutlar kazanmaya başlayacaktır. Grace, kasabalının öteki yüzünü görmeye başlar ve çaresizliği bir kurban konumu almasına neden olur. Her filmi olağanüstü bir heyecan yaratan, günümüz sinemasının dahi isimlerinden Lars Von Trier, bir kez daha kamerasını Amerika'ya çevirerek yeni bir üçlemeye başladı. Her filmde sınırları zorlayan deneysel bir üslupla karşımıza çıkan yönetmen, bir kez daha her anlamda sarsıcı bir yapıma imza attı."} +{"text":"1930'larda, çete savaşlarının ve mafyanın en tepede olduğu dönemlerde geçen Miller's Crossing, şehrin en önemli gangsteri olan Leo ve onun sağ kolu Tom'un çevresinde şekillenen olayları anlatır. Film, başka bir mafya lideri olan Johnny Caspar'ın, Leo'dan Bernie adlı bir serseriyi öldürmesi için izin istemesiyle açılır. Leo, Caspar'ın bu isteğine izin vermez. Çünkü Bernie, Leo'nun sevgilisi Verna'nın kardeşidir. Tom, her ne kadar Leo'ya bu durumun başına iş açabileceğini ve kimseye güvenmemesi gerektiğini söylese de, Leo onu dinlemez. Artık etraflarındaki aşk, ihanet, ve ölüm oyunlarının bir parçası olduklarını anlama zamanları gelmiştir. Coen Kardeşlerin mafya dünyasını kendilerine has tarzlarıyla ele aldıkları bu filmleri, bu dünyanın gizli saklı kalmış her bir entrikasını ele alıyor. Görüntü yönetmenliği ve John Turturro'nun muhteşem performansıyla da göz dolduran film, Coen'lerin en iyi kara filmlerinden biri olarak anılıyor."} +{"text":"Grga Pitic ve Zarije iki eski dosttur. Biri çöp toplayarak köşeyi dönmüş bir çingene babası, diğeri bi çimento şirketi sahibi.. Uzun yıllardır birbirlerini görememelerine karşın dostluklarında en ufak bir azalma yoktur. Zarije'nin oğlu Matro, girmek istediği bir karaborsa işi için kendi babasından istemeyeceği parayı Çrga'dan ister. Sebep olarak da babasının ölümünü gösterir. Bu haber yaşlı ve yorgun Çrga'yı derinden etkiler. Eski dostunun mezarını ziyaret onun boynunun borcudur. Matro ise Çingene gangsterlerinin ele başısı Dadan'la ortak olmaya karar verir. Büyük bir ahlaksız olan Dadan, Matro'yu aldatır. öte yandan Dadan'ın her istediğini yapan Matro, Dadan'ın kız kardeşi ile kendi oğlunun evlenmesine de ses çıkaramaz. Oysa oğlu Zare başka bir kızı, Dadan'ın kardeşi Afrodita ise başka bir erkeği sevmektedir. Aşık olmadan evlenmek ise bir Çingenenin en son yapacağı bir şeydir..."} +{"text":"Ting-yin, Chu Xun ismi ile Güney Doğu Asya'da ilk romanı ile çok satarak üne kavuşan genç bir kadın yazardır. Romanının konusu tüm okuyucuların kalbine dokunan bir aşk hikayesidir. İmza gününde Chu'nun menajeri Lawrence \"Hayalet Dünya\" isimli doğaüstü güçler hakkındaki yeni romanın duyurusunu yapar. Hayranları bu romanı heyecanla beklemektedir çünkü kurgusal olanın gerçek hayatla özdeşliğini Chu'nun nasıl anlatacağını merak etmektedirler. Yeni romanın ilk bölüm taslağını bitirdiğinde, Chu Xun yazmayı bırakır. Hatta bilgisayarında kayıtlı olanları bile siler. Zamanla gerçekte anlatılması imkansız şeyler görmeye başlar. Artık neyin gerçek neyin hayal olduğunun farkında değildir. Bir gece, Chu ipuçlarını takip ederek diğer dünyaya gitmeye karar verir. Burada korkunun en saf ve gerçek olanı ile karşılacaktır!"} +{"text":"Cleveland Indians adlı beyzbol takımı başarılı bir 34 yılı geride bıraktıktan sonra, takımın sahibi Donald Phelps ölür ve Cleveland Indians, Phelpsin eski dansöz karısı Rachela kalır. Clevelandın soğuk ikliminden nefret eden Rachel, Indiansı sıcak Miamiye taşımaya karar verir. Fakat takımın Clevelandla anlaşmasında, başka bir şehre gitmeleri için yerine getirmeleri gereken bir madde vardır. Bu maddeye göre, takımın başka bir şehre taşınabilmesi için bir sezonda izlemeye gelenlerin sayısının 800.000in altında kalması gerekmektedir. Rachel, oynanacak her maçı kaybedecek çok kötü bir takım kurup, seyirci sayısını azaltmak için bir plan yapar. Takımın müdürü Charlie Donovanla, son 30 yıldır ikinci ligde oynayan bir takımın menajeri olan Lou Browna iş verir. Daha sonra da dizinden sakat Jake Taylorı, vahşi atışlarıyla tanınan Rickyyi, gözden düşmüş Roger Dornu ve zamanını beyzboldan çok başka sporlara ayıran Pedro Cerranoyu takıma alırlar. Takım, kendilerinden beklendiği gibi yenilgi üzerine yenilgi alır. Ta ki, bir gün, Rachelin planlarını öğreninceye kadar bu durum sürer. Bu andan itibaren birbirlerine kenetlenen Cleveland Indians oyuncuları, mucize yaratmaya başlarlar."} +{"text":"Baraj projesinde kamulaştırmaya gidilecektir. Sarı kavak ve uzun kavak köyleri bu kamulaştırılacak alana girmektedir. Sözde bu durum gizliliğini korumalıyken komisyonda görevli olan biri bu bilgiyi bir holdinge satar o holdingdeki biride ordan duyduğu bilgiyi başka bir holdinge satar böylece iki holding köylülerin yerlerini ucuz fiyata alıp sonradan devlete pahalıya satma niyetiyle sarı ve uzun kavak köylerinin yollarını tutarlar. Bu arada bu köylerden birinde inatçılığı ile bilinen Bayram yani Kemal Sunal vardır. Bayram diğer köyün ağasının kızına aşıktır kızda ona aşıktır fakat ağa olan babası kızını Bayrama vermemektedir ama o çok inatçıdır ve her ayın ilk cumasında annesiyle kız istemeye giderler ağa kızını yine vermez hatta sertçe davranır bunun üzerine Kemal Sunal ağaya bundan sonra ben kızını istemeye gelmeyeceğim sen gelip beni isteyeceksin diye kahanette bulunacaktır. Holding temsilcileri gelir ve herbiri bir ağa ve muhtarla anlaşır köylünün mallarını ucuza kapatmaya çalışırlar bu arada birbiriyle yarışırlar başkalarını kandırabilselerde Bayramı kandıramazlar ve ağa yavaş yavaş Kemal Sunal'ın kehanetine yaklaşmaktadır."} +{"text":"Filmin konusu Japonya'nın uzak bir dağ köyünde geçer. Bu dağlık yörede yüzyıllardır süregelen bir adet vardır. Bu geleneğe göre 70 yaşına gelen her aile bireyi, ailenin gençleri tarafından yöredeki kutsal dağ Narayama'nın karlarla kaplı tepelerine götürülerek orada bırakılmakta, yani bir anlamda soğuktan ve açlıktan ölüme terkedilmektedir. Acımasız bir sosyal gelenek gibi görülse de bu davranışın kendilerince mantıklı bir açıklaması da vardır, kıtlık ve yoksulluğun had safhada olduğu bu yörede artık üretemeyen bir yaşlının sofradan eksilmesi, arkadan gelecek gençlerin karnının doyması, yani hayatta kalma şanslarının artması demektir. Ancak bu katı gelenek o çağlarda bile toplumun her kesimi tarafından eşit olarak kabul görmüş değildir. Bazı yaşlılar bu zorunlu sürgüne fiziksel olarak karşı koyarlarken, daha güçsüz olanlar sadece sözlü olarak protesto etmekle yetinirler. Bazı gençler ise bu tartışmalı \"temizlik\" harekatına hakları olup olmadığını sorgularlar."} +{"text":"Michael Dorsey, New York'ta yasayan işsiz bir oyuncudur. Bir taraftan oyunculuk dersleri vermekte bir taraftan da filmlerde, tiyatrolarda rol almak icin denemelere gitmektedir. Fakat bir turlu istedigi rolleri alamamaktadır, ya çok kısa bulurlar kendisini, ya baska birini dusunuyoruz derler. Birgun yakin arkadasi Sandy ile televizyonda yayinlanan bir pembe dizi için prova yaparlar. Sandy'e destek olmak icin onunla beraber gider ve kaderin cilvesiyle sonradan rolu kendisi alır; Michael Dorsey olarak değil ama Dorothy Michaels olarak. Bunu yaparken de söylediği sadece arkadaşi Jeff ile beraber hazirladikları tiyatro oyunu için gerekli parayı kazanmaktır. Bundan sonra Michael, ikili bir hayat sürmeye başlar. Aynı dizide rol alan Julie ile tanişmasi işleri iyice karıştırır. Çünku Michael Julie'ye aşik olmuştur."} +{"text":"Bir iç çamaşırı dükkanında tezgahtarlık yapan genç ve tombul Marcia, Buenos Aireste tek başına, yavan, sıkıcı bir hayat sürmektedir. Serseri yeniyetme lezbiyen çift Mao ile Lenin bir gün tesadüfen yolda Marciayla karşılaşır ve olanca dürüstlükleriyle, onunla yatmak istediklerini söylerler. Marcia bu cüretkar çiftin çekiciliğine direnir, ama Lenin bıçağını çeker ve Marciayı aşk ve macerayla ilgili fikirlerini yeniden gözden geçirmeye zorlar. Hayalperest Mao ise Marciaya aşkını ilan eder ve bunu kanıtlayacağını belirtir. Okyanusa yapacakları sürpriz bir yolculukla Marcianın gizli rüyasını gerçekleştirmeye kararlıdır. Çıktıkları gezinti, beklenmedik olaylar yüzünden sona erderilmesi sürekli ertelenen bir olgunlaşma yolculuğuna dönüşür. Giderek acayipleşen bu yolculuk, Leninin teyzesinin evinde son bulur; aynı evde Felipe ile Delia da kiracı olarak kalmaktadır."} +{"text":"Dul bir adamı tek oğluna bağlayan inanılmaz sevgi üzerine unutulmaz bir mesel ve kendi başına şaşırtıcı bir estetik başarı İki erkek, emekli bir subay ve çok sevdiği oğlu, eski bir binanın çatı katında yaşarlar. Yıllar önce, baba hava kuvvetleri akademisinde ders verirken, aşık olmuş, evlenmiş ve dünyaya bir oğul getirmiştir. Karısı hayatının baharında öldükten sonra adam hiç evlenmemiş, oğlu Alexei'yi kendi başına büyütmüştür. Yıllardır, anılarla ve günlük ritüellerle dolu kendi özel dünyalarında yaşamışlardır. Artık büyümüş olan Alexei de orduya katılmayı planlamaktadır, bu arada her geçen gün biraz daha annesine benzemeye başlar. Baba, oğlunun bulunmadığı bir hayatı hayal bile edemez, oğlu da onun sevgisine karşılık verir. Bazen kardeş gibidirler, hatta bazı anlarda sevgili gibi. Alexei spordan hoşlanır, sorumsuzluğa meyillidir ve kız arkadaşıyla sorunları vardır. Kız, Alexei'nin babasıyla olan yakın ilişkisini kıskanmaktadır. Her oğulun gün gelip kendi hayatını yaşaması gerektiğini bilmesine karşın, Alexei iki arada bir derede kalmıştır. Babası ise belki başka bir şehirde daha iyi bir işi kabul etmesi, belki yeni bir eş araması gerektiğinin farkındadır. Ama o zaman kim Alexei'nin kabuslarının acısını dindirecektir?.."} +{"text":"Bir yanda elverişli ovada çocuklarını yetiştirip büyütmek isteyen çiftçiler, diğer yanda zorbalıkla yerleşimcileri kovup sürülerini yetiştirmek isteyen toprak sahipleri. Bilindik hikayenin bu duraktaki kötü adamı Ryker ve çetesi, kaçmaya dünden hazır çiftçileri tek bir çatı altında tutmayı başaran Joe Starlett'in direncini kırmak istemektedir. Karısı ve oğluyla huzurlu bir yaşam süren Starlett'in mutlu günleri sona ermek üzere gibidir; uzaklardan gelen bir yabancı evlerine konuk olana ve olaylara müdahale edene dek. Değme silahşör olduğu her halinden belli olan Shane, sembolik olarak, son çatışmaya kadar silahını kuşanmaz, çiftçilerin arasına karışır ve normal bir hayat sürmeye çalışır. İlk gördüğü andan beri peşinden ayrılmayan Joey ve platonik bir aşkı yavaş yavaş içinde büyüten Marian, arka planda seyircinin karaktere hayranlık duymasını ve filme çok yönlü tutunmasını sağlayan karakterlerdir. Sinema seyircisi kovboylara ne kadar hayranlık duyuyorsa, bu silahşörler de yerleşik yaşamın özlemi içinde, çiftçilere o kadar hayrandırlar. Shane için de bu böyledir: Tüm boş cesaretine rağmen Joe'ya hayranlık duyar ve bir amaç için mücadele eden bu adamın yanında yer alır. Silahını kuşanıp işi bitirmemesi, belki de onu ezip geçmemek, doğruluğun yoluyla kazanmasına izin vermek içindir. Fakat mucize olmaz ve Shane finalde \"beklenen\" hamleyi yaparak çiftçilerin onurunu temizler."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı'nın ilk aylarında, Almanlar'ın Paris'e girmesinden birkaç gün önce hükümet hapishaneleri boşaltma kararı almıştır. Çocukluğundan beri tanıdığı ve tutkuyla bağlı olduğu aktris Vivian Denvers'in işlediği bir suç, yanlış anlaşılma sonucu üzerine yıkılmış bir yazar olan Frederic, hapisten çıktığında, işgalin ardından boşalmış bir Paris'le karşılaşır. İmkanı olan herkes, şehri terk etmiştir. O da hapse girmesinden sorumlu olan, ünlü aktris Denvers'i bulmak üzere Bordeaux'ya doğru yola koyulur. Trende, hapishanenin boşaltılması sırasında kaçmasına yardımcı olan Raoul'la ve nükleer fizik alanında çalışan ve nükleer silah yapımında çığır açacak bir buluşa imza atan Profesör Kopolski'ye, Naziler'in eline geçmeden yurtdışına kaçması için yardımcı olan üniversite öğrencisi Camille'le tanışır. Bordeaux'ya vardıklarında, kendilerini, maymun iştahlı ve çürümüş politikacı Beaufort, profesörü ve buluşunu ele geçirmeye çalışan bir casus olan Alex, kişisel çıkarından başka hiçbir şeyi önemsemeyen Denvers ve daha birçok yan karakterin de dahil olacağı çetrefil bir entrika zincirinin içinde bulurlar."} +{"text":"Vietnamdan evine dönen bir asker evde karısını başka bir adamla yakalar. Her ikisini de boğazlarını keserek öldüren askerden, o sırada ziyarete gelen kayınvalide ile kayınpederi de kurtulamaz. Henüz küçücük bir bebek olan oğlunu ise öldürmeye kıyamaz. Tam bir kuş hastası olan asker kanlı cinayetleri sonrası evi temizlerken evindeki vahşi kuşlardan biri iki gözünü birden çıkarır. Daha sonra cesetleri saklayarak, kanunun elinden kurtulmayı başaran kör asker, oğlunu yetimhaneye verir. Aradan yaklaşık 20 yıl geçer... Genç bir üniversite öğrencisi olan Steve kuşlarla ilgili bir araştırma için üniversiteye başvurmuş, başvurusu kabul edilmiş ve gerekli ekipmanlar ile ödenek kendisine sağlanmıştır. Yedi kişilik grubunu toplayan Steve araştırmasını gerçekleştirmek üzere Louisiana kırsalına gider. Yolda Dr. Fred Brown isminde kuşlar konusunda uzman kör bir adamın evine uğrarlar. Onun yönlendirmesi ile filmin başındaki cinayetlerin işlendiği yere giderler. Eski defterlerin açılma vakti gelmiştir..."} +{"text":"Bart, Ladj ve Thai adlı üç genç Paris'te bir gece kulübünde Eve ve Yasmin adlı iki muhteşem kızla tanışırlar. Barmen'le kavga eden Bart sokağa atılır. Dışarı çıkan gençleri Eve, annesiyle babasının şehir dışındaki evine davet eder. Şafakta eve varan gençleri evin bekçileri Joseph ve Marie karşılarlar. Düşmanca tavırlar sergileyen Marie, hamileliğinin son dönemindedir ve Noel için oyuncak bir bebek yapmaktadır. Onu fazla ciddiye almayan çetemizin üyeleri yakınlardaki bir kaplıcayı ziyaret ederler. Bart burada mahalleli bir grup çocukla kavga çıkarır. Şiddetli bir kapışma başlar. Serserilerden biri Bartın kafasından bir tutam saç yolar, sonra Joseph devreye girer. Uğursuz ev bekçisinden açıkça korkan mahallenin çocukları küfrederek uzaklaşırlar. Gece çöktükçe sarhoş muhabbetinde konu sekse, kötülüğe, şeytana gelir. Giderek daha da rahatsız edici hale gelen Joseph, ruhuna şeytan girip kızkardeşini hamile bırakmaya zorlanan bir köylünün korkunç hikayesini anlatır. İki kardeşin lanetli çocuğu Noel günü doğmuştur. Bizim çocuklar etraflarında yavaş yavaş kapanan şeytani tuzağı farkedemeyecek kadar kızları tavlamaya çalışmakla meşguldürler. Marie ise tuhaf oyuncak bebeğini Bartın kıyafetlerinden kopmuş parçalar ve saçının yolunan tutamıyla tamamlamaktadır..."} +{"text":"90'lı yılların sonlarında Amerika'nın dört bir yanında dot.com fırtınası eserken Kore asıllı Amerikalı iki genç girişimci, Joseph Park ve Yong Kang yatırım bankacılığı yapmakla uğraşıyor. Daha sonra Park ve Kang atıştırmalık yiyecekleri, içecekleri ve video kasetleri 30 dakika gibi kısa bir sürede dağıtabilmek için kozmo.com'u kuruyorlar. 1998'de mobilyasız, boş bir depoda başlattıkları işi daha sonra büyüten iki arkadaş bisikletli dağıtıcılarını, internet sitelerini ve iş modellerini tüm şehirlere başarılı şekilde yaymaya başlıyorlar. 10 kişilik küçük bir şirketten 3.000 kişiyi istihdam eden ve 11 şehirde hizmet veren dev bir şirkete dönüşmeyi başaran girişimciler, o güne kadar eşi görülmemiş bir büyümeye imza atıyorlar. 250 milyon dolardan fazla bir sermayeye ulaşan ortaklar bu başarılarıyla Starbucks ve Amazon.com'un da ilgisini çekiyorlar. 2000 yılının nisan ayından sonra ise kahramanlarımız zor günler geçirmeye başlıyor. Dot.com balonu patladığında diğer internet şirketleri gibi onlar da ellerinde büyük ve karsız bir şirket buluyorlar. Operasyonları tehlikeye giriyor, kavuniçi kıyafetli bisikletli dağıtıcıları işsiz kalıyor. E-Dreams, dot.com çılgınlığı yıllarındaki birçok şirketin başından geçenleri anlatan ve kaçırılmaması gereken bir belgesel niteliği taşıyor. -alıntı-"} +{"text":"Şarkıcı Nalan Şeyda, program yapmak üzere bir kasabaya gelir. Kasabanın gazinosunda sahneye çıktığı gece Murat Ağa, onu izler. Büyük toprak beyi Murat, Nalan'ı görür görmez çılğına döner. Çünkü, Nalan Murat'ın bir süre önce gölde yaşamına son veren karısı Sabiha'ya benzemektedir. Tıpkı karısıdır. Sabiha'nın ölümünden sonra ruhsal bunalıma giren Murat, bir gün karısının döneceği inancı içindedir. Bu şaşırtıcı benzerlik yüzünden Murat, hemen gazinoyu terkeder. Garip bir rastlantı sonucu Nalan bu kez de Murat'ın bulunduğu kasabaya gider. Karısının geri döndüğünü sanan Murat, Nalan'ı zorla evne kapatır. Karısına olan aşırı tutkusu sadist bir saplantıya dönüşmesiyle, Murat kadına sert davranır. Nalan, bu eziyetlere dayanamayarak bir sabah evden kaçar. Kasabanın fakir balıkçısı Hasan sığınır. Kısa bir süre içinde aralarında duygusal bir yakınlaşma başlar. Hasan kişilik değiştirip evinin kadın olan Nalan'ı artık karısı gibi görür. Hasan, Nalan ve Murat arasındaki bu hikaye nasıl sonuçlanacaktır?"} +{"text":"Savaşlar sona erip barış anlaşmaları imzalansa da, savaşın acılarına maruz kalmış insanların acıları tek bir imza ile sonlandırılamıyor. İşte böyle bir dramın öyküsü Grbavica: Esma'nın Sırrı da. Esma, kızı ile birlikte Saraybosna'da savaş sonrası dönemin yeni koşullarında hayatını sürdürmeye çalışan bir kadındır. Babasının akıbeti hakkında sorular soran kızını, babasının savaşta öldüğüne inandırmıştır. Fakat bir gün kızının, okul gezisine para vermeden katılabilmesi için babasının ölüm kağıda ihtiyaç duyması, Esma'nın söylediği bütün yalanların teker teker ortaya çıkmasına neden olacaktır. Boşnak yönetmen Jasmila Zbanic'in ilk uzun metrajlı filmi olan Grbavica: Esma'nın Sırrı, 2006 Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü'nün sahibi oldu. Bosna'da yaşananları politize etmeden, insani acılara odaklanarak samimi bir dille anlatmayı seçmesi, filmin en önemli artılarından..."} +{"text":"Londra'nın iki yüzü... Uzun zamandan beri bu şehirde yaşayan ve kendilerini gerçek Londralı olarak görenler ile Londra'ya sonradan gelen yabancılar... Sevgilisi ile birlikte Londra'nın zengin semptlerinden birinde rahat ve konforlu bir yaşam süren Will, mimarlık ofisini şehrin nisbeten daha yoksul mahallelerinden birinde açar. Oldukça zevkli bir şekilde döşenen ofiste arka arkaya hırsızlıklar olunca Will, bu olaya bir son vermesi gerektiğine karar verir. Hırsızlardan birinin peşine takılarak onu evine kadar takip eden Will, Bosna göçmeni olan annesi Amira ile de tanışır. Zamanla aralarında özel bir arkadaşlık doğmasını engelleyemeyen Will'in ilk zamanlar asıl isteği, hırsızlık olayının perde arkasını araştırmaktır. Ama ikili arasında yaşanan yakınlaşma olayların boyutunu değiştirecektir."} +{"text":"1964'te İrlanda'da 3 genç kız, aileleri ve kilise tarafından acımasız ve insanlıkdışı Magdalene Manastırı'na gönderilirler. Burada suçlarının cezasını çekeceklerdir. Suçları bekar bir kadın olmak, güzel olmak, saf olmak, çok zeki olmak ya da sessiz kalmak istemeyen bir tecavüz kurbanı olmaktır. Günahları için çalışmaları gereklidir... Yılda 364 gün ve karın tokluğuna! Üstelik başlarına hiç ummadıkları şeyler gelecektir. Genç kızlar, bu mezalim karşısında isyan ederler. Ama köleden başka bir şey olmadıkları bu cehennemde, zafer kazanmaları mümkün müdür? En ufak bir umut ışığı olmayan ortamda, hiddetin kemirdiği genç bedenlerin tek hayali firar etmektir. İddialara göre filmde anlatılanlar hiç de gerçekdışı değil. İrlanda'da son Magdalene Manastırı sadece 6 yıl önce 1996'da kapatıldı. 2002 Venedik Festivali'nde skandal yaratan film, ve yönetmeni Peter Mullan, Vatikan'da tüm şimşekleri üzerine çekti..."} +{"text":"Yeni Dünya: Macar asıllı Willie, son 10 yılını New York'ta geçirmiştir. Yani bir hayata başlamak ümidiyle ABD'ye gelen 16 yaşındaki kzini Eva Molnar, Cleveland'da yanında kalacağı halası hastaneye yattığından mecburen 10 günlüğüne Willie'de konaklar. Önce bu durumdan hiç hoşlanmayan Willie, birlikte kaldıkları süre byunca Eva'ya alışır ve kız New York'tan ayrılacağı sırada, onun da kendisi gibi, ailenin \"kara koyun\"larından biri olduğunu anlar. Bir yıl Sonra: At yarışı tutkunu Willie ile en yakın arkadaşı Eddie, birlikte katıldıkları poker partisinde ortaklaşa hile yapmakla suçlanınca, tüm kazançlarını toplar ve ödünç aldıkları bir arabayla, bir yıldır Cleveland'ta, sert ve inatçı Lotte Hala'nın yanında yaşamakta olan Eva'yı ziyaret etmeye karar verirler. ABD'de hayal kırıklığına uğramış olan Eva onları gördüğüne çok sevinir ama kara kışın ortasında geçirdikleri birkaç günün ardından, Willie ve Eddie sıkılıp oradan ayrılırlar. Cennet: Dönüş yolunda Eva'yı özleyen ve ceplerindei paraya güvenen Willie ile Eddie, geri döner, Eva'yı Lotte Hala'dan geçici bir süre için ödünç alır ve \"Cennet\"te tatil yapmak üzere hep birlikte güneye, Florida'ya doğru yla çıkarlar. Yol boyunca birbirine benzer motellerde geceler ve sonunda umduklarından çok farklı bir Florida'ya ulaşırlar. Eva'ya kötü davranmaya başlayan Willie ve elinden bir şey gelmeyen Eddie, tüm paralarını tazı yarışlarında kaybedince, durumları vahim bir hal alır... \"Jarmush'u 'cool', minimalist ve ilginç bir yönetmen olarak ortaya çıkarıp tanıtan yapıt.\" Time Out \"Ait olduğu türün belirlenmesi, akla yatkın bir biçimde tanımlanması kadar güç, son derece komik bir film.\" LA Times"} +{"text":"Tiyatro ve sanatın, değişimi hızlandırıcı gücü, Achero Manas ın hafif, idealist, hayat ve umut dolu bu filmine ilham sağlıyor Yakın gelecekte, bir grup aktör, insanların birbirleri için karşılıksız hiçbir şey yapmadıkları, aşırı bireyci doksanların son dönemini hatırlar. Oyunculuk okulunda hayal kırıklığına uğrayan ve hocasının basmakalıp deslerinden bıkıp sokaklara yönelen Alfredo Baeza nın öyküsü anlatılmaya başlanır. Alfredo, sanatın dünyayı değiştirebileceğine ya da, belki daha doğrusu, dünyanın vaziyetini değiştirirebileceğine hala inanmaktadır. Özgür düşünceli arkadaşlarıyla biraraya gelip Kasım adını verdikleri tiyatro grubunu oluşturur; para kabul etmeyeceklerine dair temel bir prensibe dayanan kendi manifestolarını yaratırlar. Metro, caddeler ve herhangi bir kamu alanı sanatsal yaratıcılık mekanına dönüştükçe eğlence başlar. Oyuncular yoldan geçenlerle karşılıklı ileşitim kurarlar: oyun oynar, şarkı söyler, çılgın kostümler giyip danseder, kendilerini ifade etmek için pek çok farklı yöntem denerler. Polis malzemelerine el koyduğunda, bu grubu sadece daha fazla ateşler ve performansları gittikçe daha yüklü bir sosyal bilinç kazanır. Gerilim artar, ancak grup para karşılığı bir iş teklifi aldığında hangi yoldan gitmeleri gerektiği konusunda oyuncuların fikirleri birbirlerinden farklıdır"} +{"text":"David bir sinemada Goliath adlı dekorcunun yardımcısı olarak çalışmaktadır. Aslında Goliath bütün işi yardımcısı David'e yaptırıp yan gelip yatmakta, patronu uğradığı sıralarda da çalışıyor görünmektedir. Bu sırada patronun kaba tavırlarına sinirlenen işçilerin bir kısmı bir grev başlatır. Goliath bu greve katılmaz ve sinemadaki bütün işleri üstlenir; yani bir anlamda hepsini David'e yükler. Bu sırada daha önce orada aktrist olarak iş arayan ve bulamayan Edna kargaşadan yararlanıp erkek kılığına girer ve dekorcu olarak çalışmaya başlar. David onun genç bir kız olduğunu anladığında Edna'yı öper fakat bu durumu gören Goliath onun genç bir erkeği öptüğünü sanır. Bu yüzden de David onu tekmeley ene dek aşırıya kaçan kadınsı hareketler yapıp onunla alay edecektir."} +{"text":"16 yaşındaki Ryna, Tuna Nehri deltasında küçük bir kasabada, bir benzin istasyonu işleten fakir bir adamın kızıdır. Babası hep bir erkek çocuğu olmasını istediği için, erkek kıyafetleriyle dolaşan genç kız, oto tamirinden çok iyi anlar ve elinden her iş geldiği için de şarhoş babası tarafından iyice sömürülür. Film, nehrin denizle buluştuğu ve her yerden kopuk oluşuyla neredeyse bir ada sayılabilecek bu küçük kasabayı tüm yönleriyle gözler önüne serer. Kasabada yaşayan herkes, zenginliğin bir gün onların da kapısını çalacağına inanmak istemekte fakat bir türlü buna kavuşamamaktadır. 2006 yılı İsviçre Film Ödülüne En İyi Film dalında aday gösterilen bu Romen filmi, farklı sinemaları, farklı kültürleri tanımak isteyenler için mükemmel bir seçim."} +{"text":"Clinton dönemi ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore, küresel ısınma sorunu üzerine, sarsıcı bir belgeselle beyazperdede. Küresel ısınma sorunun dünyayı, beklenilenden çok daha kısa bir süre içerisinde, ne tür felaketlere götüreceği üzerinde, önemli tesbitler yapan film, Al Gore'un bu konuyu gündemde tutma çabaları üzerinden ilerliyor. 2000 seçimlerinde, başkanlığı kıl payı Bush'a kaptıran Al Gore, aldığı yenilgiden sonra tüm mücadelesini, küresel ısınmanın yarattığı tehlikeler konusunda, tüm dünya insanlarını bilinçlendirmek ve bu tehlikeye topyekün bir dur diyebilmek için verdi. Al Gore'un kişisel portresinin de çizildiği filmin en önemli amacı, gerçekleri insanların önüne çok geç olmadan koyabilmektir. Sundance Film Festivali?nin de çok önemli filmlerinden olan An Inconvenient Truth, yönetmen Davis Guggenheim imzalı."} +{"text":"Neşeli bir otopark görevlisi göreninin araçların park ettikleri yerleri onaylamaktan daha çok olduğunu düşünmektedir. O araçları değil araç sahiplerini onaylamak istemektedir, bunu yaparken de onlara dış görünüşleri ve karakterlerindeki iyi yönleri hakkında iltifatlarda bulunmaktadır. Ona her kim elinde park biletiyle gelirse, iyi bir insan olduğu yönünde onaylanarak yanından ayrılmaktadır. Yakın zamanda park görevlisi o kadar popüler olur ki herkes onaylanmak için sıraya girmeye başlar. Televizyon yayınlarında gözükmeye başlar ve sonunda George W. Bush ve Saddam Hussein\\'le bile görüşür. Hayatı ehliyet fotoğrafı çektirmek için gittiği motorlu araçlar departmanında tanıştığı ve bir türlü güldürmeyi başaramadığı güzel fotoğrafçıyla tanıştığı gün bir engele takılmış olur. Çeviri: afelka"} +{"text":"Çünkü hepimiz gerçek aşkı aradık 80lerin Unutulmayan Filmi La Boum dizisinin ilk filminde 13 yaşındaki maceralarına tanık olduğumuz Vic artık 15 yaşındadır. Geçen iki yılda çok şey değişmiştir: Ayrılmayı düşünen annesiyle babası yeniden bir araya gelmiştir, büyükannesi ise gençlik aşkı ile romantik bir ilişki yaşamaktadır. Ancak Vic aradığı gerçek aşkı bir türlü bulamamıştır. Tam da bu dönemde, bir tren yolculuğunda Philippe ile tanışır. Vic kendini tamamen açabileceği büyük aşkı sonunda bulmuş olabilir mi? İlk La Boum filmi kadar büyük bir heyecanla karşılanan La Boum 2, Sophie Marceaunun güzelliği ve yeteneğini sergilediği unutulmaz bir yapım oldu. Ve en az ilki kadar da eğlenceli ve romantik..."} +{"text":"Blues isimli serinin dördüncüsü için ipleri eline alan sinema devi Wim Wenders, Martin Scorsese'nin yapımcılığı altında en sevdiği blues sanatçılarının hayatına ışık tutuyor: Skip James, Blind Willie Johnson ve J. B. Lenoir. Pek gün ışığına çıkmamış arşiv görüntüleri ve Lou Reed, Nick Cave, Eagle Eye Cherry, T-Bone Burnett gibi sayısız sanatçıyla yapılan röportajlara ek olarak bu filmi eşsiz yapan bir şey daha var: 20'li ve 30'lu yıllardaki olayların tekrar canlandırıldığı siyah beyaz karlı görüntülerle çekilmiş dramatik sekanslar! Wenders bu film ile kendisine Atlantik'in öbür yakasındaki dünya yani Amerika hakkında okuduğu ya da izlediği her şeyden daha fazla şey öğretmiş olduğunu düşündüğü bu adamlara da bir saygı duruşunda bulunuyor."} +{"text":"Gene Hackman ve Mary Elizabeth Mastrantonio, acımasız bir davada birbirlerine rakip olan baba ve kız rollerinde! Gene Hackman, ezik e kaybetmiş insanların hakkını arayan, dahi ve ünlü bir sivil toplum hakları savunucusu olan Jedediah Tucker Ward'dur. Mary Elizabeth Mastrantonio, ondan farklı ve dahi olan, Word'un nefret ettiği kurumsal hukuk firmalarından irisinde yeni ortak olma adayı kızı Maggie'dir. Hatalı olması muhtemel bir otomobil tasarımının milyon dolarlık davası, aralarındaki rekabete bir mahkeme salonunun tanık olmasına araç olacaktır. Bu noktada paradan çok daha fazlası sözkonusudur. Baba ve kızını karşı karşıya getiren bu davada adalet ve zafer de karşı karşıyadır. Ve aralarından sadece biri kazanacaktır."} +{"text":"Bir gitarın nasıl çalınabileceğine dair tüm önyargıları sarsan adam. Varisleri tarafından hazırlanan bu eserde, Jimi Hendrix'in ailesiyle, dostlarıyla ve Eric Clapton, Mick Jagger, Peter Townhends ve Little Richard gibi diğer rock efsaneleriyle birarada çekilen görüntüleri bulunuyor. Daha da iyisi, Monterey, Woodstock ve Isle of Wight festivallerinde, Londra'daki Marquee Club'da ve Filmore East'te çekilen konser görüntüleri var. Elekrogitardaki yaratıcılığı ve yeteneğiyle ünlenmiş ve 1960'larda gençlik karşıt kültürünün simgelerinden biri olmuştur. Keşfedilmesinde ünlü İngiliz rock müzisyeni Chas Chandler'in katkısı büyüktür. 18 Eylül 1970 tarihinde (27 yaşında) ölü bulunan Jimi Hendrix'in ölüm nedeni aldığı aşırı doz uyuşturucudur. dünyada etkilemediği müzisyen yoktur joe satriani'den eric clapton'a kadar her dalda etksi görülür."} +{"text":"İngiliz yönetmen Michael Winterbottomın 2003 yılında Berlin Film Festivalinde Altın Ayı Ödülünü kazanan In This World adlı filmi, Jamal ve Enayat adlı iki Afgan gencin yaşadıkları sığınma kampını terk edip, daha iyi bir hayat uğruna Londraya yaptıkları uzun yolculuğun öyküsünü anlatıyor. Film kısıtlı bir bütçe ve dar bir kadroyla Afganistan, Pakistan, İran, Türkiye, İtalya, Fransa ve İngilterede çekilmiş. Bu yolculuk boyunca film ekibi de kendi yol hikayelerini oluşturup, gittikleri yerlerde gözlemledikleri ve başlarına gelen olaylardan yola çıkarak Tony Grisoninin yazdığı senaryo ve karakterler üzerinde değişiklikler yapmış. Böylece filmde üst düzeyde gerçekçi bir anlatım hakim olmuş, etkileyici görüntüler ve üçüncü şahıs anlatıcı aracılığı ile bir belgesel olma özelliği de katılmış. Sığınma kampında bir ineğin kesilme sahnesi, İrandan Türkiyeye geçiş yaptıkları bölüm ve İtalyaya gemiyle giderken konteynırdaki göçmenlerin karanlıkta haykırışlarından oluşan sahneler, filmin en çarpıcı bölümleri. Winterbottom bu filmiyle göçmen sorunlarının bilinmeyen boyutlarını tüm çıplaklığıyla ve acımasızca gözler önüne seriyor."} +{"text":"Tanrıkent filmiyle dikkatleri üzerine çeken Fernando Meirelles; Jeffrey Caine'in John Le Carre'ın çoksatan romanından uyarladığı Arka Bahçe'yi; yine kendine has, eşsiz bir üslupla sinemaseverlerle buluşturuyor. Arka Bahçe; Kenya'da vahşice öldürülen aktirist Tessa Quayle'in ölümünün ardındaki esrar perdesini kaldırmak isteyen kocası Justin Quayle'nin bireysel çabalarıyla ortaya çıkardığı büyük bir komployu anlatıyor. Constant Gardener; henüz otuzlu yaşlarının başında iken; tüm zamanların en iyi casusluk romanı Soğuktan Gelen Casus'u yazan John Le Carre'nin muhtemelen en iyi ikinci romanı. Weisz'ın ve Fiennes'in oyunculuklarıyla güçlenen Arka Bahçe; Meirelles'in sürükleyici anlatımı ve hikayesindeki sürpriz gelişmeleriyle; gerek aldığı eleştiriler, gerekse aldığı ödüller itibariyle 2005 yılının en iyi politik-roman uyarlaması."} +{"text":"O, Kral 14. Louis Fransa sının tutkulu hayatı ve erotik kisiliği ile belki de en ünlü kadinlarından biriydi. Yoksulluk içinde doğan Marquise, güzelligini ve inanilmaz dans kabiliyetini hayatini kazanmak için kullanan genç bir kadındı. Moliere ve tiyatro grubu şehre oyunlarını sergilemeye geldiklerinde özellikle başrol oyuncuları Rene Du Parque, bu genç, akıllı ve olaganüstü kadına aşik olur. Onunla evlenmek için günlerce peşinden sürüklenir. Yaşadıgı berbat hayattan elbette ki kurtulmayı amaçlayan genç kadın yalnızca bir tek şartla bu teklifi kabul eder. O da gruptaki tiyatro oyuncularindan biri olarak ekibe katılacak ve bir aktrist olacaktır. Fakat ne yazik ki kabiliyeti güzelliği kadar etkileyici ve kusursuz değildir. Şimdi ise evli bir kadın ve ekibin en dikkat çekici üyesi olarak, onu başarıya ve şöhrete götürecek her şeyi yapmaktadır. Rene nin ona duyduğu ask ise karısının her hareketine göz yummasını sağlamaktaydı. Marquise du Parque ise eşine duyduğu minneti elinde tuttuğu erkek sayısı kaç olursa olsun onu terk etmemek ile karşılık vermektedir. Bir gün hayatının erkeği ile tanışır. Jean Racine hayatına girdiği günden itibaren herşey değişir. Ama ölene kadar eşi ve yegane hamisi olan Rene den ayrılmaz."} +{"text":"Milyonlarca izleyicinin TV ekranlarından tanıyıp sevdiği SpongeBob ve arkadaşlarının beyazperdeyle ilk buluşmalarında çılgın şeyler olacak. Sevimli sünger SpongeBob ve can dostu denizyıldızı Patrick, sandviç şeklindeki arabalarına atladıkları gibi yepyeni dünyalara açılıp tehlikeli düşmanlara karşı mücadele verirken, çocuk olmanın aslında hiç de fena bir şey olmadığını görecekler... Denizin derinliklerindeki cennet Bikini Bottom'da sade, sakin bir yaşam vardır. Ananas şeklindeki evinden çıkan SpongeBob, köşebaşındaki Krusty Krab adlı fast food'da çalışır; daima sıcak ve taze servis yapılan Krabby Patty'leri hazırlamaktan keyif alır. Ama Kral Neptün'ün tacının çalınmasıyla bu sakin yaşam alt üst olur. Eldeki tüm kanıtlar suçun Bay Krabs tarafından işlendiğini göstermektedir. Bu durum karşısında hemen harekete geçen SpongeBob, yanına Patrick'i de alarak Shell City'nin yolunu tutar. Çalınan tacı bulup zamanında geri getirirse Bay Krabs temize çıkacaktır. Amacına ulaşmak için ürkütücü deniz canavarlarına, şeytan ruhlu düşmanlara ve acımasız katillere karşı mücadele veren sevimli kahramanımız, izleyicinin hayal gücünü zorlayacak serüvenlere atılır. Elbette Bikini Bottom sakinlerinin bu maceradan öğreneceği çok şey vardır..."} +{"text":"Çok eski gizli bir kardeşlik örgütü. Dünyayı yok edecek ölümcül yeni bir silah, akıl almaz bir hedef. Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon efsanevi gizli örgüt Illuminati'nin -Galileo zamanından beri Katolik Kilisesi'nin bağnaz inançlarını lanetleyerek bilimin yararlarını yücelten- hala faaliyette olup cinayetler işlediğini öğrenince şok geçirir. Parlak bir fizikçi olan Leonarda Vetra cinayete kurban gitmiştir. Tek gözü oyulmuş ve göğsü örgütün sembolüyle dağlanmıştır. Bilim adamının son buluşu güçlü ve çok tehlikeli enerji kaynağı karşımadde çalınmış ve yeni Papa seçiminin gerçekleşeceği gün Vatikan Şehri'nin altına saklanmıştır. Langdon, Vetra'nın meslektaşı ve aynı zamanda kızı olan Vittoria ile medeniyeti yok olmaktan kurtarmak amacıyla Roma sokaklarında, kiliselerde ve katakomplarda soluk soluğa koşuşturarak 400 yıllık izi sürerek Illuminati'nin izini bulmaya çalışırlar. Brown bu romanda tıpkı bir hokkabaz gibi havaya yüzlerce top fırlatıp hiçbirini yere düşürmeden okuyucuyu inanılmaz bir gerileme sürüklüyor..."} +{"text":"Hayatındaki her şeyi değiştiren kırılma noktasının peşinde, geçmişine doğru yoğun ve duygusal bir yolculuğa çıkan bir kadın hakkındaki bu gizemli film, tüyler ürpertici bir sahneyle açılıyor: Çöl-vari bir arsada yükselen alevler arasında beliren eski bir karavan. Bu sahneden sonra ünlü yazar Guillermo Arriaga bir adım geri atıp farklı karakterler arasındaki ilişkilerin ağını örmeye başlıyor. Oscar ödüllü oyuncu Charlize Theron, içindeki ateşi profesyonelliğin verdiği soğukkanlılıkla gizleyebilen bir restoran işletmecisini oynuyor. Maria, Meksikada babası ve en yakın arkadaşıyla mutlu mesut bir hayat sürüyor, ta ki trajik bir kaza her şeyi değiştirene dek. New Mexico sınırındaki ebeveynlerinin ani ölümünden sonra, Mariana ve Santiago beklenmedik bir şekilde aşık oluyorlar. Terk edilmiş bir karavanda yaşayan Gina ise, Sylvia ve diğer karakterleri yasak aşkın fırtınasında sürükleyecek tutkulu bir ilişkiye atılıyor. Arriaga, tıpkı Paramparça Aşklar Köpekler ve 21 Gram gibi filmlere yazdığı senaryolarda olduğu gibi, bu ilk yönetmenlik deneyiminde de hikaye anlatımında cesur ve yenilikçi; duygusal açıdan ise seyirciyi tam kalbinden vuruyor."} +{"text":"1949da Californiada doğan, sorunlu bir aileden gelen Jerry Harvey, genç yaşta kendine filmlerden bir dünya yaratır. Sinema okulundayken yazdığı China 9, Liberty 37 adlı senaryosu 1978de filme çekilen Harvey, Sam Peckinpahın ünlü Vahşi Belde filminin de sansürsüz versiyonunu bulup gösterilmesini sağlar. Öte yandan TV karşısında kötü programlardan dolayı sürekli söylenip duran Jerry, ilk karısı Veranın teşvikiyle SelectTV adlı paralı kanala bir mektup yazar ve sonrası çorap söküğü gibi gelir. Kanal, Harvey ile kontakt kurarak onu film programlama asistanı olarak işe alır. Oradan, 1980lerin başında Z Channelın planlamasına geçen Harvey, olay yaratacak işlere imza atmaya başlar. Bir Zamanlar Amerika, 1900, Cennetin Kapısı gibi filmlerin sansürsüz versiyonlarının yanı sıra, bağımsız sinema örneklerine ve soft pornolara da bu kanalda yer veren Jerry, böylelikle Alexander Payne, Quentin Tarantino gibi isimlerin sinema sevgisine büyük katkılarda bulunur. Ne var ki çocuğu gibi gördüğü Z Channelın format değiştirerek araya spor programları koyması, Harveynin dünyasını altüst eder. Psikolojik sorunlar yaşayan Harvey, Sam Peckinpahın hediye ettiği tabancayla önce ikinci karısı olan Fredericayı sonra da kendisini vurarak intihar ettiğinde henüz 39 yaşındadır..."} +{"text":"Cenin Cenin, tarih sayfalarına Cenin Katliamı olarak kanlı harflerle not edilen bir sürgünün belgeseli. Ortadoğu coğrafyasının Filistin Gerçeği, Jenin kentinden izleyiciye sunulurken, bir insanlık dramına şahit olacaksınız! Belgesel, Jenin kampının tank, uçak ve keskin nişancılarla bombardımana tutulmasını gözler önüne sererken bölge sakinlerinin maruz kaldığı vahşi savaşa da tanıklık ediyor. Bölgede yaşayanların tasfiyesiyle ancak sona erdirilen katliamı gösteren belgesel, uzatmalı zulüm ve terörün Jenin sakinlerinin ruh haline etkilerini de tüm gerçekliğiyle anlatıyor. Belgesel sürgüne uğrayan insanların umutsuzluğunu gösterirken aynı zamanda bir direnişin de öyküsünü de beyaz perdeye taşıyor. 12 yaşlarındaki bir kız çocuğunun şu cümleleri bunun en güzel kanıtı: Şaron, hayatı boyunca Jenin kampının direneceğini bilmelidir"} +{"text":"1978 yılından kalma yine bu çok az bilinen fantastik film ilk bakışta vurucu oyuncu kadrosu ile dikkati çekiyor: Richard Burton, Lino Ventura ve Lee Remick gibi her üçü de artık aramızda olmayan karakter oyuncuları filme daha en baştan bir çekicilik kazandırıyor. Ülkemizde yıllar evvel Medusa ismiyle gösterilen bu film yer yer polisiye, yer yer de bilimkurgu öğeleri içeren bir gerilim filmi. Her ne kadar çok özgün bir öyküsü olmasa da film sizi oldukça heyecanlandırıyor ve sürükleyici temposu sayesinde kendisini ilgiyle seyrettiriyor. Gerçi senaryosunda bazı boşluklar var ama anlatım dili ve konunun işleniş tarzı seyirciyi etkiliyor. Özellikle finaldeki dev katedralin yıkımını gösteren sahneler gerilimi doruğa çıkarıyor. Filmin hikayesinden bahsetmiyorum, ama hayli merak uyandırıcı olduğuna emin olabilirsiniz. Özellikle müzik kullanımı ve Fransız oyuncu Lino Ventura ile Lee Remick arasında geçen bölümler hayli usta işi -müziğe özellikle dikkat-. Adı sanı pek duyulmamış bir İngiliz yönetmen olan Jack Goldun imzasını taşıyan The Medusa Touch keyifli bir fantastik sinema örneği."} +{"text":"Her derde deva Antoine, Paris'te bir restoranda şef garsondur. Bir gece evine dönerken, tanımadığı bir adamın intihar girişimine engel olur. Ama Louis adındaki bu yabancı, kurtarıldığı için hiç memnun değildir. Mutsuz bir adamın hayatını kurtardığı için garip bir suçluluğa kapılan Antoine, işleri yoluna koymak için elinden geleni yapar. Louis'yi, çalıştığı restoranda şarap servisi yapmak üzere işe aldırtır, üstelik adamın böyle bir iş için gerekli deneyimi yoktur. Bir süre sonra, aralarında bir dostluk doğar. Bu arada Louis'ye sürekli ilgi gösterdiği için, Antoine'ın, kız arkadaşı Christine'le arası bozulur. Ama Antoine ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Louis'nin aklında tek bir şey vardır: hayatının aşkı, onu umutsuzluğa sürükleyen kadın, Blanche. Hayatta her sorunun bir çözümü olduğuna inanan Antoine, dostuna hiçbir şey söylemeden Blanche'ı bulmaya karar verir. Ne var ki, her şey planlandığı gibi yürümez. Blanche artık bir başkasıyla beraberdir, üstelik zamanla Antoine'a ilgi duymaya başlar. Dahası, Blanche çok güzel bir kadındır ve tabii bu da işleri iyice karıştırır. Antoine gibi ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir adam için durum fazlasıyla hassaslaşmıştır. Fransa'nın en komik aktörlerinden ikisini, Daniel Auteuil ile Jose Garcia'yı ilk defa biraraya getiren bu parlak, sofistike ve son derece insancıl komedi, olabilecek en tuhaf durumda gelişen erkek arkadaşlığının leziz bir portresini sunuyor."} +{"text":"İkinci Dünya Savaşı'nın insanlık dışı öykülerinden bir kesit... Auschwitz kampında kurulan gaz odalarında ölüme gönderilen Yahudilerin yaşadığı korkunç trajediye ek olarak bir de, onları ölüme göndermeleri için seçilen bir grup Yahudi'nin trajedisi de yaşanmaktadır. Sonderkommandos adı verilen grup büyük bir ahlaki ikilemle karşı karşıya bırakılır. Grubun kendi aralarında örgütlemeye çalıştıkları, Auschwitz tarihindeki ilk silahlı eylemi harekete geçirmeye hazır oldukları bir sırada, gaz odalarında hayatta kalmayı başarmış 14 yaşındaki bir kzı çocuğunu bulurlar. Grup, belki de hayatlarının en büyük ikilemi ile karşı karşıya kalacaktır. Bu kızı kurtarmak uğruna ya hazırladıkları başkaldırı eylemini bir kenara bırakacak ve diğer binlerce insanın kurtarılma umudunu hiçe sayacaklardır ya da onca eziyete rağmen hayatta kalmayı başarabilmiş olan bu ufak kızı ölüme terkedeceklerdir."} +{"text":"Wesley Snipes (Blade Trilogy, 7 Seconds), hiçbir şeyin aslında göründüğü gibi olmadığı aksiyon macera The Marksman'de hem silahlı hem de çok tehlikelidir. Rusya ile nükleer bir katliamın eşiğindeyken tek bir kişi bu durumu kurtarabilir. Özel seçilmiş bir Birleşik Devletler Özel Kuvvetler görevlisi olarak, Çeçenler'in elindeki bir nükleer güç santralini, teröristler nükleer reaktörü devreye sokmadan ele geçirmek üzere görevlendirilir. Olağanüstü güvenlik önlemleri ile korunan binaya sızar ve Amerikan füzelerine hedefi işaret eder ve kaçar. Ancak, aleti ateşleyecek olanın teröristler değil de füzeler olduğunu keşfedince bir komploya maruz kaldığını fark eder. Şimdi milyonların ölümüne ve dünyanın iki büyük gücünün devrilmesine sebep olacak patlamayı önlemek için aleti etkisiz hale getirmekzorundadır. Zamana karşı bir yarış başlamıştır."} +{"text":"Yakın bir gelecekte bio-teknolojik gelişmeler insanın hayal gücünü bile zorlar duruma gelmiştir. Artık kişiler kendi düşüncelerini başka vücutlara aktarabilme imkanına kavuşmuştur. Tehlikeli sanayi dallarında klonlanmış vücutlara kopyaladıkları bilgileri kendilerine zarar vermeden istedikleri tehlikeli maddeleri üretmek artık çok kolay hale gelmiştir. Bu işin uzmanı kuruluşun başındaki kişi teröristlerce öldürülür. Şirket, basın toplantısı düzenler ve yapılacak bu basın toplantısında yeni başkanı açıklayacaktır. Bu kişi de öldürülen Eisner Scott'un oğlu Quayle Scott'tur. Stefan, şirkete fason iş yapan bir kuruluşun sahibidir ve toplantıya katılmak zorundadır ama zamanı yoktur ve hakkını toplantının yapılacağı şehirde birine transfer ettirir. Bu kişi arkadaşı Eisner'i öldüren terörist olunca da işler iyice karışır."} +{"text":"Ütopyalar her zaman mükemmeli sembolize eden bir kavram olarak kullanılmamıştır; İngiliz yazar George Orwell'in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı, ütopyaların karamsar ve korkutucu bir kurguyla var olan ve adına disütopya denilen örneklerden biridir. Nitekim Orwell'in 1949'da yayınlanan bu son kitabındaki geleceğe dair öngörüleri, sadece yayınlandığı dönemde değil, yıllar sonra da birçok düşünürün, siyasetçinin, sanatçının esin kaynağı olmakla kalmayıp, birçok yeni kavramın günlük hayata yerleşmesine de neden olur: \"Düşünce suçu\", \"Düşünce polisi\", \"Büyük Birader\" ve \"Büyük Birader bizi gözetliyor\" gibi Roman 1956 yılında ise sinemada da yerini bulmuştur. Winston Smith, Büyük Birader'in kesintisiz gözetimi altındaki totaliter ve sefil durumdaki Oceania'ya katlanmaktadır. Fakat aşık olma ve özgür düşünme suçunu işleyinde hayatı tehlikeli bir döneme girer. \"Aşk bakanlığı\"na gönderilen Winston orada kendisinin düşüncelerini kontrol etmek ve ruhunu paramparça etmek için hazır bekleyen serinkanlı ve güvenilmez biri olan O'Brien'ın insafına kalır."} +{"text":"Sylvie, Nice'te yaşayan hap bağımlısı bir fahişedir. On dört yaşında, Laurence adında, sara hastası gayri meşru bir kızı da vardır, ama bakımevindedir. Her ay ona belli bir miktar para yollasa da, Sylvie kızının varlığını yok saymayı yeğler. Ama bir gece, anne sevgisine hasret Laurence, Sylvie'nin evine çıkagelir ve dostunun Sylvie'yi borç para meselesi yüzünden öldüresiye dövmesine şahit olur. Adamın yardakçısı da kıza saldırmaya kalkınca kız onu bıçaklar ve böylece Sylvie annesinin hayatına girmiş olur. Ana kız taşrada izlerini kaybettirmek için bir trene atlarlar. Kuzeye, Sylvie'nin sekiz yaşındaki, aklı hastası oğlunu ve babasını bulmak üzere yollara düşerler. Belki de Sylvie kendisine \"vaat edilen\" hayatın daha güllük gülistanlık olduğu bir zamana dönme amacındadır."} +{"text":"Film, Kinoko Nasu'nun aynı adı taşıyan orjinal eserinden uyarlanmıştır. Ayrıca film Kinoko Nasu ve Takashi Takeuchi'nin TYPE-MOON adıyla çıkardıkları diğer eseri Shingetsutan Tsukihime animesiyle de bağlantılıdır. İsteksizce \"Ölüm çizgilerini görebilme\" yeteneğine sahip olan bir kızın hakkında ki bir hikayedir. Kızın adı Ryogi Shiki'dir. Başlangıçta, bu durumun onu mutlu etmediği kanaatine varır. İki yıl önce bir koma geçiren Ryogi Shiki bugüne geldiği zamana kadar dünyanın gerçekten çok değişmiş olduğunu bulur. Aslında daha doğrusu değişiklik dünya da değil kendindedir. Parlak bir bıçağı kullanarak normalin sınırlarında yaşıyor olan canavarları avlıyor ve bu anormal dünyalar onun tek yaşama maksadı oluyordur. Bütün bunlar olurken de birinin onu izlediğini iyi biliyordur."} +{"text":"KANG So-hwi, güzel bir dövüş sanatları dehasıdır, ve yetişkinliğe doğru bir yolculuğa çıkmak üzeredir. Ama onun yolculuğu başkalarınınkine benzemez. İnsan üstü gücü ve dövüş sanatlarındaki ustalığı üniversitedeki arkadaşlarını, hatta gönlünü kaptırdığı delikanlıyı bile korkutur. Çok üzülen So-hwi dövüş sanatlarından vaz geçer ve artık farklı bir yol seçmeye karar verir. Kendisi de bir dövüş sanatçısı olan babası, aile geleneğinin son mirasçısını kaybetmekten korkar ve So-hwinin eski arkadaşı olan Il-youngı onu kararından vaz geçirmesi için görevlendirir. Bu sırada, kötü ruhlu Heuk-bong dövüş sanatları dünyasını ele geçirmek için geçmişte çaldığı efsanevi Keskin Kılıçla kılıç ustalarını teker teker öldürerek bir savaş çıkartır. So-hwinin babası Heuk-bongu durdurmak için karşısına çıkar, ama ölümcül bir şekilde yaralanır. Babası ölüm döşeğindeyken, So-hwi içini kavuran intikam ateşiyle bir kez daha kılıcına sarılır"} +{"text":"2006 ve 2007yi çok sayıda film festivalinde ödüller toplayarak geçiren ürkütücü yapım Çarpık Aşk ünlü videoklip yönetmeni Martin Weiszin imzasını taşıyor. Almanyada okuyan genç bir Amerikalı olan Katie Armstrong, sebebini açıklayamadığı bir nedenle tez konusu olarak bir cinayet vakasıyla ilgilenmeye başlar. Yamyam eğilimli eşcinsel Oliver Hartwtin, internete verdiği ilanda, aşk uğruna öldürüp sonra yiyebileceği birini bulmuştur. Oliverin hikayesiyle ilgilenen Katie, onun hayatının gizemli koridorlarında yavaş yavaş kendini kaybetmeye ve geçmişinin derinliklerine inmeye başlar. Katil ve kurbanının çocukluklarını, psikolojilerini araştırarak Oliveri bu hale sokan nedenleri anlamaya çalışır. Genç kadın bu iki adamın hikayesinin düğüm noktasını keşfetmek üzere olduğunun dehşetle farkına varır. Katie gitgide internette kendini gerçek aşk için feda edebilecek bir sevgili adayı arayan Oliverin psikolojisini saplantı haline getirir."} +{"text":"Yazın in cin top oynayan Roma'da bir pazar günü. Paolo taksisini yıkarken albenili ve hınzır bir afet yanına gelir. Lina, kendisi ile iki erkek arkadaşını sahile götürmesi için onu ikna eder. Sahile geldiklerinde ise Paolo'nun kendisine kur yapmasına izin verir, bu arada öteki iki erkek taksiyi çalarlar. Buna çok sinirlenen Paolo kızı apar topar karakola götürür. Fakat kız ondan çok daha akıllıdır ve laf kalabalığıyla kendini işin içinden sıyırıverir. Paolo, kızın sevecen ve dürüst görünen babasıyla karşılaştığında yanıldığına inanır ve kızın hiçbir şekilde ondan bir şey çalmayacağını düşünür. Üçü birlikte karakoldan çıkarlar. Paolo'nun kızın onu aldattığının farkına varması uzun sürmez. O andan itibaren Lina ve çetesini adalete teslim etmekten başka bir şey düşünemez olur. Ancak romantik bir aşkın işleri karıştıracağını tabii ki tahmin edemez Ne Yazık ki Yosmanın Teki, sinemanın son büyük çiftlerinden biri olan Loren - Mastroianni çiftinin doğduğu filmdir. \"Yaşamımız boyunca, 12 filmde birlikte oynadık. Amerikan gazetelerinde yazmıştı ve gerçekten de doğru: Sophia ve ben uluslararası sinemanın son çiftiyiz.\" - Marcello Mastroianni"} +{"text":"Sicilyanın Catania şehri, 1864. Çok ciddi bir kolera salgını yöre insanlarını tehdit etmekte. Henüz 16 yaşındaki küçük Maria, bir rahibe adayıdır. Salgın tehdidi baş gösterdiğinde ailesine yardım maksadıyla evine döner. Ancak burada Maria'yı zor bir durum beklemektedir. Üveyannesi ve üvey kızkardeşi, Maria'nın normal bir genç gibi yaşamasına izin vermezler. Onlara göre, Maria, Tanrıya bir söz vermiştir, o artık \"Tanrının gelini\" olmalıdır. Ve sıradan kızlar gibi yaşaması son derece uygunsuz olacaktır. Fakat, tam da olmaması gereken şey olur. Maria, yakışıklı komşusu Nino'ya vurulmuştur. Nitekim Nino da ona karşı boş değildir. Zalim üvey anne, bu aşkı fark eder ve Maria'yı cebren manastıra yollatır. Amacı, Nino'yu kendi kızına yamamaktır. Maria'nın aşkı manastırın duvarlarından taşacaktır ve Maria, aşkını gerçekleştirebilmek için kaçmaya karar verir. çeviri: havlayankuzu"} +{"text":"Dr. Seuss tarafından 1957'de yaratılan çok sevilen çocuk klasiğinin uyarlamasında ailelerinin evden gitmesiyle yalnız kalan Sally ve Conrad kardeşlerin yaşadığı maceralar anlatılıyor. Hiç akıllarından geçirmiyor olsalar bile, Conrad ve Sally Walden için bugün çok özel bir gündür. Peki ama bu kadar sıkıcı bir günün neresi özel olabilir? Annelerinin işe giderken emanet ettiği çocuk bakıcısının uyuyakalmış olması mı? Conrad ve Sally gibi iki yaramaz çocuğa eğlence sözcüğünü çağrıştıracak herşeyin yasaklanmış olması mı? Pencere kenarında oturup dışarıda yağan yağmuru seyretmek mi? Bütün bunların iki kardeş için hiç de özel olmadığı ortadadır. Hatta bırakın özel olmasını, herşey hiçlik denebilecek düzeyde berbat gitmektedir. Ancak 1.90 boyundaki insan görünümlü Şapkalı Kedinin ansızın ortaya çıkmasıyla herşey değişir. Karşılarında kırmızı beyaz çizgili silindir şapkasının üzerine çok havalı kırmızı fular takmış konuşan bir kedi vardır. Üstelik eğlenmek ve eğlendirmek için hazırdır. İşte şimdi herşey çok özeldir."} +{"text":"Simgebilimci Profesör Robert Langdon'a bir toplantı için Paris'tedir. Gece oteline gelen bir telefonla polis tarafından Louvre müzesine çağrılır. İsa'nın Son Yemeği'nin sergilendiği salonda bir cinayet işlenmiştir. Kanının son damlasıyla cinayet mahalline şifreli ipuçları bırakan kurban, Langdon'u aynı gün telefonla aramış bulunan Müze müdüründen başkası değildir. Polis müfettişi Bezou Fache için Langdon sadece şifreleri çözecek isim değil, potansiyel katilin ta kendisidir. Fransız polisinin şifre çözme uzmanı genç ve güzel Sophie Neveu olaya karıştığında, herşey, göründüğünden çok daha karmaşık ve tarihin akışını değiştirebilecek bir sırrın etrafında düğümlenmeye başlayacaktır. Dan Brown'un histeri derecesinde çok satan kitabından uyarlanan Ron Howard imzalı filmde Langdon'u Tom Hanks'in, Fransız Müfettiş Fache'ı ise Jean Reno'nun canlandıracak olması gibi sürprizler var."} +{"text":"15 yaşındaki Jen, Kanadanın küçük bir köyü olan Conivada, otuzlarındaki çekici ama mesafeli bir kadın olan annesi Sarah ile yaşamaktadır. Jen yaşıtları gibi değildir, evde de, okulda da sessiz ve yalnızdır. Jen ve Sarah, Jenin bir ay kadar önce evde intihar etmiş olan babasının ölümünün etkisinden kurtulamamışlardır. Günlerden bir gün Jenin babasının üvey kardeşi Ian evlerine geldiğinde Sarah ona bahçedeki kulübede kalabileceğini söyler. Ian da gizemli ve içine dönük biridir; sessizliğiyle onlara Jenin babasını anımsatır. Köylüler ise henüz kocasının cenazesinin üzerinden bir ay bile geçmemiş olan Sarahnın hayatına giren bu yeni adamdan hiç de hoşnut olmazlar; zira Coniva pek yakında görüleceği üzere çok muhafazakar bir yerdir. Çok kısa bir süre sonra Ian ve Jen arasında bir çekim oluşmaya başlar. Jen içten içe zorlanır, çünkü Ian onun için bir yandan bir baba figürüdür, diğer yandan potansiyel bir aşıktır."} +{"text":"Alman profesör, buluşu zaman makinesini Türkiye'de dener. Bizans hazinelerinin yerini bulurlar. Herkesin gözü bu makinededir; Süpermen dedektif Muratın, ona kazık atan Atakla Matrakın, mafya liderlerinin ve dünya güçlerinin... Mafya reisi kızı Agathayı, rakibinin aptal oğlu Macaroniye vermeye bile razıdır. Ama Agatha evden babasının adamı ile kaçar ve babasına ait eroinleri çalar. Mafya reisi, zaman makinesine el koyup eroin soygununu öğrenmek için rakipleriyle ortak hareket eder. Peşlerinde ise Murat vardır. Atakla Matrak ise makineyi önceden bulup götürmek isterken mafyanın adamları ile çatışırlar. Murat, eski bir hesap için Atak ve Matrakla dövüşürken Mafya makineyi görür. Tabii profesörü de. Üç süpermen makineyi bulana dek barışır. Makine patlar. İçindeki profesör başını çarpıp belleğini yitirir. Klinikte profesörü Dr. Melona tedavi ettirmek isterler. Ona yardım eden hemşire de dedektiftir. Agatha ve sevgilisi zaman makinesini düzeltip profesörü öldürmeye çalışır. Atak ve Matrak profesörü kaçırırlar. Melonla hemşireyi de sözde bağlarlar. Mafya onları bulur Murat da gelip kurtarır. Profesör makineyi onarır ve formülü yazar. Makine sonunda haydutların gemisine yüklenir. Polis, üç süpermenin yardımı ile haydutları yakalar. Herşey yoluna girmiş, dünya kurtulmuştur."} +{"text":"Aslen aktör olan Wen Jiang'ın 1994 yapımı ilk filmi. Yapılmış en iyi coming of age türü filmlerden biri. 1970'lerin Pekin'inde geçen film, yarı otobiyografik olması sebebiyle de o dönemin Çin'i hakkında baya bir bilgi veriyor. Film, özet olarak kültür devirimi sırasında yetişkinlerin taşraya köylere gitmesi sonucu ergen yaştaki bir grup çocuğun başlarında büyükler olmadan geçirdiği bir dönemi anlatıyor. Siyasi oalrak çok bir şey söylemeye çalışmayan film daha çok o dönemin çocuklar üzerinde üzerinde yarattığı özgürlük duygusundan bahsediyor. Bir masumiyet ve onun kayboluşu hikayesi film. Öte yandan görüntü ve müzik çok maharetli ellerden çıktığını insanın gözüne gözüne sokacak kadar başarılı. Filmin 17 yaşındaki başrol oyuncusu 1994'te Venedik Film Festivali'nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alarak bu ödülü alan en genç kişi olarak tarihe geçmiştir."} +{"text":"Ezo ile Ali hep düşledikleri gibi evlenirler. Ancak Ali Kore Savaşı'na katılmak üzere orduya çağrılır. Ezo kocasının yolunu gözlerken, Ali'nin savaşta şehit düştüğü haberi gelir. Katı töre kanunlarına göre Ezo'nun Ali'nin erkek kardeşi ile evlenmesi gerekmektedir. Daha acısını yüreğine gömememiş Ezo Yusuf ile evlendirilir. Bu düğün Ezo için sonun başlangıcıdır. Çünkü Ali savaşta ölmemiş, yalnızca yaralanmıştır ve Ezo ile Yusuf'un düğününden hemen sonra köyüne geri döner. Çok sevdiği karısının erkek kardeşi ile evli olduğunu görünce Ali'nin dünyası başına yıkılır. Töre karşısında sesini çıkaramayan ama içten içe kendini yiyip bitiren Ali köyü terk eder. Ezo ise bu duruma katlanamaz, beklenen son onun için gelmiştir."} +{"text":"Meksika ABD sınırında uyuşturucu ekimi yaparak, Aztek tanrılarına tapınan bir çete, güvenlik güçlerinin kendilerini bulmaması için tanrılara kurban adayarak, insan kanı, gözü, kulağı, dili, gibi uzuvlarla büyüler yapmaktadır. Seneler önce Mesiko Cityde, çetenin malikanesini basan polislerden olan Ulises, orada yaşadıklarını hiç unutmamıştır. Bu nedenle, çetenin peşini bırakmamakta kararlıdır. Bununla beraber sınır polisi, Ulisesi ve delillerini umursamayarak olayı unutmasını tavsiye eder. Ulises, polisin bu çeteden çekindiğini düşünmektedir. Bu esnada Teksasda bir gençlik kampında sıkılmış olan üç Amerikalı genç, eğlenceli zaman geçirmek için Meksika sınırına gider ve burada bir süre eğlenir. Ancak, daha önce Ulisesin ortağının kolunu kesmiş ve iki gözünü çıkarmış olan psikopat Gustavo, bunlardan birini kaçırır. Kaçırılan arkadaşlarını bulmak isteyen diğer iki arkadaşı hayal dahi edemeyecekleri korkular, vahşet dolu sahneler, çılgın inançlar ve akıl almaz olaylar beklemektedir."} +{"text":"Frank Lloydun klasik Hollywood ruhunu özetleyen filmi Deniz Ejderi, stüdyoda çekilmiş filmlerin şahıdır. Film, hiçbir masraftan kaçınılmayan dekorları, seyir defteri özelliği taşıması ve kıssadan hisse anlayışıyla muhteşem güzellikte bir macerayı konu alıyor. Elbette filmi izlerken, çoktan geçmişte kalmış bir oyunculuk tarzına göz yumulması gerekiyor. Bu tuhaf İngiliz ibret öyküsünü, Amerikalı bir oyuncu kadrosunun Büyük Buhran sonrası iyimserliğiyle doldurarak canlandırmış olması da cabası. Yine de MGMin özel tarzının, aynı anda kara odaklandığı, hem gerçeklerden kaçış, hem de mümkün olduğunca geniş bir yelpazeye yayılan eğlenceyi hedeflediği dikkate alındığında, bu küçük eleştiriler filmin ne kadar iyi bir prodüksiyon olduğunu kanıtlamaya yarıyor ancak. Britanya İmparatorluğu donanmasının en parlak dönemini yaşadığı 18. yüzyıl sonlarında geçen filmde. Bounty gemisinin mürettebatı aylar süren kötü muamelenin sonunda isyan çıkarır. Fletcher Christianın liderliğindeki mürettebat, acımasız Kaptan Blighı denize bırakır. Kaptan olağanüstü şaşırtıcı bir gayretle limana geri dönmeyi başarırken, Bountyyse çeşitli zorluklarla mücadele ederek Güney Pasifike yelken açar. Gable filmde bıyıksız olarak görünüyor ve Laughtonın arı sokmuş gibi şiş dudakları, katı disiplinini uygularken titriyor. Arada bir sürü itibari yan olay yaşana da sonuç olarak film belki de en çok, yapım tasarımı sanatının çığır açan örneklerinden olmasıyla hatırlanıyor."} +{"text":"1789da gerçekleşen devrim tüm Fransayı kana bular. Devrimin Paristeki önderleri arasında Danton ve Robespierre de vardır. Bu iki dost, temellerini attıkları cumhuriyetin üzerinden dört yıl geçmeden birbirlerine düşman olur ve sonunda Danton gönüllü bir sürgüne çıkar. Ancak çevresindeki herkesi rejim düşmanı olarak gören ve vatana ihanetten giyotine gönderen Robespierrein aşırı sert politikalarına daha fazla dayanamaz. Ölümü göze alarak Parise döner ve Terör Dönemi denen çılgınlığa son vermeyi dener. Oscar ödüllü Polonyalı yönetmen Andrzej Wajdanın bu filmi, İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi tarafından En İyi Yabancı Film ödülüne layık görülmüştür. Yönetmenin kendi deyişiyle, halkın ve devrimin vicdanı Danton Batıyı temsil ederken, baba figüründe bir diktatör olan Robespierre ise Doğuyu yansıtıyor."} +{"text":"Umutsuzca hit bir film yapmaya çalışan, hayata küsmüş bir yönetmenin kariyeri, yıldız oyuncusu birdenbire seti terkedince tehlikeye düşer. Oyuncuların kaprisleri yüzünden hiç bir zaman hayalindeki filmi çekemeyeceğini düşünüp umutsuzluğa kapılan sinemacının imdadına, hiç ummadığı bir zamanda hiç beklemediği bir icat koşar: hem sanal olarak yaratılmış hem de inandırıcı olmayı bilen, tarihin ilk sentetik aktrisi, Simone! Kimsenin hakkında bir şey bilmediği ama çılgınca merak etmeye başladığı bu yeni isim aniden şöhret olacak ve kısa sürede müzik dünyasına da adım atacaktır. Ama herkes onu hala gerçek bir kadın sanmaya devam edecektir. Peki Simone, şöhret basamaklarını roket hızıyla çıkarken, kendi iç dünyasındaki sorunları ve dünyaya karşı yapılan sahtekarlığı artık yüreği taşıyamaz hale gelen yaratıcısı işleri eline yüzüne bulaştırmadan durabilecek mi?"} +{"text":"Lirik filmlerin yönetmeni Terence Davies'in sekiz yıl aradan sonra çektiği ilk filmi ve ilk belgesel çalışması, kullandığı arşiv görüntüleri, fona döşediği çağdaş popüler müzik parçaları ve Davies'in kendi sesinden dinlediğimiz öyküsüyle, memleketi Liverpool'da geçen yıllarına okuduğu bir gazel, bir aşk şarkısı, bir kaside; şehrin silueti değiştikçe ve zaman geçtikçe yitirdiğimiz mekan kavramına, hafızaya ve düşüncelerimize verilen bir cevap niteliğinde. Terence Davies, şehrin şu anki haline ve 40'ların sonuyla 50'lerin başında büyüyen o çocuğun izlenimlerine dair bir tat yakalayabilmek için sinemacılığa ilk adım attığı günlere de geri dönüyor. Liverpool'un Anka kuşu gibi yükselişi, kendisiyle birlikte sakinlerinin de değişimi beyazperdede hiç bu kadar güzel tasvir edilmemişti."} +{"text":"Tom & Jerry, William Hanna ve Joseph Barbera tarafından yaratılmış kısa filmler halinde, ev kedisi Tom ile onunla aynı mekanı paylaşan fare Jerry arasında geçen mücadeleyi mizahi yollarla anlatan animasyon serilerinin genel adıdır. İlk Tom ve Jerry animasyonu 1940 yılında yapılmıştır. Filmler, 1940 ile 1957 arasında Metro-Goldwyn-Mayer stüdyosunda yapıldı. Hanna-Barbera döneminde 144 kısa film yapıldı. Bunlardan on üçü akademi ödülüne aday gösterildi, yedisi En İyi Kısa Animasyon Filmi Akademi Ödülü aldı. 1960 yılında Tom ve Jerry filmlerinin yapımcılığını Gene Deitch devraldı ve filmler Batı Avrupada yapılmaya başlandı. 1963-1967 yılları arasında ise Chuck Jones devraldı. 1970li yıllara gelindiğine Hanna-Barbera birlikte bir film stüdyosu kurdular ve filmler televizyona taşındı. Doksanlı yıllar boyunca çeşitli TV şovları gösterildi. Günümüzde ise Tom ve Jerrynin hakları Warner Bros. şirketine aittir ve 2006dan beri Tom ve Jerry Tales adıyla yeni seriler yapılmakta ve ABDde çeşitli televizyon kanallarında gösterilmektedir. Ev kedisi Tom ile evin yiyeceğiyle beslenen ve küçük bir yuvada yaşayan Jerrynin kavgasıdır. Tom her seferinde Jerryyi avlamaya çalışır ancak hiçbirinde başarılı olamaz ve Jerry akıl oyunlarıyla her zaman galip gelmeyi başarır. Tomun ise galip geldiği zamanlar oldukça nadirdir. Jerry ve Tom sürekli birbirlerine abartılı ve can yakan şakalar yaparlar. Jerry, Tomun kafasını panjura sıkıştırma, kuyruğunu kapana, elektrik prizine sokma gibi şakalar yapar. Bunun yanında patlayıcılar, balta, çekiç ve zehir gibi araçları kullanarak Toma karşı galip gelmeye çalışır. Tom ise Jerryye karşı ev araç gereçlerini ve eline geçirdiği her şeyi silah olarak kullanır. Kapan, zehir, ütü, balta veya demir kapanlar toplar silahlar gibi. Tüm popüleritesine rağmen, içerdiği aşırı şiddet Tom ve Jerrynin eleştirilere maruz kalmasına neden oldu. Ancak tüm şiddet içeriğini rağmen kan veya yaralanma sahneleri gösterilmedi. Jerry farklı farklı yerlerde kendisine yuva yapabilen bir faredir ve tek amacı yuvasında rahatça yaşamaktır. Kaybedecek herhangi bir şeyi yoktur. Tom ise hem Jerryyi yakalamak hem de eve herhangi bir zarar vermemesi gerekmekte kırılan eşyaları da kimseye duyurmadan tamir etmek zorundadır."} +{"text":"Silahlı bir soyguncu olan Frank demiryolları ile ilgili yeni bir proje yürüten çok güçlü bir kişi tarafından kiralanır. Görevi yeni demiryolu projesinde önlerine her kim çıkarsa onu öldürmek ve projenin sürmesini sağlamaktır. Ancak kötü adamın karşısına hiç beklemediği kişiler çıkacaktır. Bir yandan ünlü gangster Cheyenne ile uğraşırken bir yandan da yenitoprak sahibi güzeller güzeli Jill McBain'i ikna etmek zorundadır. Ama Frank için asıl tehlikeli kimliği belirsiz gizemli bir adamdır. Harmonica olarak tanınan bu adamın üzerindekiesrar perdesi zamanla dağılmaya başlar. \"Filmdeki bir insanın ölmeden önceki son nefesindeki etkiyi yakalamaya çalıştık. Bir zamanlar batıda olduğu gibi. Baştan sona kadar. Bir ölüm dansı. Filmdeki tüm karakterler. Claudia hariç. Sona ulaştıklarında hayatta kalmayacaklarının bilincindeydiler.\"Sergio Leone."} +{"text":"Film, geçmişe dayalı dostlukları olan otuzlu yaşlardaki Ender ve Çetin'in yaşamlarından bir kesiti konu alıyor. Çetin, yıllar sonra Ankara'ya dönmüş ve Ender'le bir ev tutarak tekrar bir araya gelmiştir. Bu sırada yakın arkadaşları Fikret de Almanya'dan Türkiye'ye tatile gelmiştir. Bu tatilde bir trafik kazasında anne ve babasını kaybeden Fikret'in yeniden Almanya'ya dönmesi gerekir fakat ortada bir sorun vardır: artık yalnız kalan kız kardeşi Nihal. Nihal, Ankara Üniversitesi'nde öğrencidir ve okulunun bitmesine iki yıl vardır. Fikret'in Nihal'i emanet edebileceği kişi ise Ender ve Çetin'dir. Fikret, Nihal'i arkadaşlarına emanet eder ve Almanya'ya geri döner. Artık evde üç kişi yaşıyordur. Nihal anne ve babasını kaybetmiş olmanın yarattığı travmayı yaşarken Ender ve Çetin'le iletişim kurmak istemez. Fakat zamanla bu üç kişi arasında mecburiyetin de etkisiyle ismi konulamayan farklı bir yakınlaşma doğar."} +{"text":"Şeytan At Sırtında Geldi Darfurda yaşanan trajediyi gören Amerikalı tanığın ülkesine döndükten sonra olanları durdurmak için harekete geçmesini anlatmaktadır. Eski Amerikan Donanma Yüzbaşısı Brian Steidleın ilk elden tanıklığını ve çektiği özel fotoğrafları kullanan Şeytan At Sırtında Geldi seyirciyi Sudanın Darfur kentinin kalbine götüren duygusal bir yolculuğa çıkartıyor. Hükümetin başında bulunan bir Arab, sistematik bir plan doğrultusunda bölgede yaşayan siyah Afrikalı vatandaşları Darfurdan def etmeye çalışmaktadır. Resmi bir ordu görevlisi olan Steidle, ülkede hiçbir gazetecinin girme izni olmayan yerleri gözlemleme yetkisine sahiptir. Tanık oldukları ve deneyimlediği olaylar ki bunlara rehin alınma, üzerine ateş açılması ve küçük çocukların hayatını kurtarmak için yaptığı müdahalede başarısız olması da dahil onu hazırlıksız yakalar. Uluslararası toplumun duyarsızlığından rahatsızlık duyan Steidle istifa eder ve çektiği resimleri ve sistematik olarak yok edilen hayatlar hakkında hikayelerini gözler önüne sermek için Birleşik Devletlere döner. Şeytan At Sırtında Geldi, Sundance Film Festivalinde resmi seçki kapsamında gösterildi ve Full Frame Belgesel Film Festivalinde Seeds of War ve Working Films ödüllerini kazandı."} +{"text":"16., 21., ve 26. yüzyılda geçen hikaye, ölümsüzlüğü ve buna bağlı olarak da aşkı arayışın hikayesi. 1500'lerde yaşayan İspanyol keşif Tomas, bütün hayatını etkileyecek önemli bir misyonla görevlendirilmiştir. Kraliçe'nin, ölümsüzlüğün kaynağı olduğuna inandığı ağacı bulacak ve bu sayede, yüzyıllardır insanoğlunun peşinden koştuğu sonsuz yaşam amacına ulaşılmış olacaktır. Bu uğurda yola çıkan Tomas için yüzyıllarca sürecek bir yolculuk başlayacaktır. 2000'lere gelindiğinde aynı Tomas'ı, sevdiği kadının iyileşmesi için amansız bir hastalığa karşı mücedele ederken görürüz; 2500'lerdeyse uzayda bir balonun içinde tek başına bir boşlukta yaşamaktadır. İnsanoğlunun varoluşundan beri ölümle olan mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor ve Pi, Requiem for a Dream gibi filmleri ile bizi sinemasına hayran bırakmış yönetmen Daren Aronofsky, şimdi de kamerasını, bu tükenmeyen mücadeleye çeviriyor."} +{"text":"Peter Parker gerçek ailesi tarafından terk edilmiş dayısı ve yengesinin büyüttüğü dahası sosyal hayatta zayıf karakterli, lise çağında bir gençtir. Her ergenin yaşadığı \"ben kimim?, nereye aitim?\" sorunları daha derin sormaktadır. Bir yandan da Gwen Stacy'ye kör kütük aşıktır. Bir gün babasına ait bir çanta bulan Parker, anne ve babasının ortadan kaybolmasının ardındaki sırları çözmeye karar verir. Karşısına Oscorp şirketi ve babasının eski ortağı olan Dr. Curt Connorın laboratuvarı çıkar. Artık hiçbir şey Peter Parker eskisi gibi olmayacaktır... Aşkın (500) Günü filmiyle izlediğimiz Marc Webb'in yönettiği ve önceki Örümcek Adam filmlerinin de senaryo grubunda bulunan Alvin Sargent, Steve Kloves ve James Vanderbilt'in senaryosunu yazdığı filmde Andrew Garfield Peter Parker'ı, Emma Stone Gwen Stacy'i, Rhys Ifans Dr. Connors'ı, Martin Sheen Ben Amca'yı, Sally Field May Hala'yı ve Denis Leary de George Stacy'i canlandırıyor. Peter Parker'ın süper-kahraman olma macerasını bu sefer daha kişisel bir perspektiften anlatacak olan yeni Örümcek Adam, Türkiye'de6 Temmuz 2012'de vizyona girdi."} +{"text":"\"De-Lovely\" Cole Porter'ın yaşam öyküsünü aktarıyor bizlere. 1891 doğumlu Porter, Amerika'nın önde gelen besteci ve müzik yazarı. Porter'ın en ünlü eseri; \"Kiss Me Kate\" . Porter, çoğunlukla komedi unsurunu bestelerine katması ile tanınan bir müzik adamı. \"De-Lovely\"de Cole Porter ile eşi Linda'nın tanışması ile Porter biyografisine başlıyoruz. Porter'ın yaşamı bir müzikal gibi anlatılıyor ve o da yer yer konuya girip, kendini eleştiriyor. Linda, Paris'te yaşayan ünlü bir dul. Erkekler onunla konuşabilmek için dahi sıraya giriyor. Bir davette Cole, piyano çalarken, yaptığı müzik ile Linda'nın dikkatini çekiyor ve ikilinin ilişkisi o gece başlıyor. Kısa sürede evlenmeye karar veriyorlar. Linda bir süre şiddetle çocuk istiyor. Ancak bir süre sonra Cole ve Linda Porter'ın evliliklerinde çatırdamalar başlıyor. Bu çatırdamaların sebebi de Cole'un cinsel yönden erkekleri çekici bulmasından kaynaklanıyor. Linda evliliğini bitirmeyi düşünürken, Cole yaptığı bestelerle MGM'in dikkatini çekiyor ve çift, Hollywood'un yolunu tutuyor. Hollywood onlar için kısa bir süreliğine mutlu bir \"yeniden başlangıç şehri\" oluyor. Ancak Cole'un yazdığı müzikaller başarılı oldukça, ünü tüm dünyaya yayılıyor ve etrafı bir kez daha erkek arkadaşları ile doluyor... Filmde müzikleri Robie Williams, Sheryl Crow, Diana Krall, Alanis Morissette ve Elvis Castello gibi isimler seslendiriyor. Bu dramatik aşk hikayesinde onların sesini duymak da bir o kadar keyif verici..."} +{"text":"Tek amaci, ayni irktan olduklari halde Almanlarin komünist Dogu Almanya'dan özgür Bati'ya kaçmasini engellemek olan Berlin Duvari'nin insasinin basladigi yillardayiz. Su sporlari sampiyonu Harry Melchior, konumundan ötürü kolayca diger tarafa kaçabilecek durumdadir ama sevgili kizkardesi Lotte'yi ardinda birakmayi içine sindiremez. Sonunda dayanamaz ve sahte belgelerle siniri geçer ama geride kalan Lotte'yi de kurtaracagina yemin eder. Genç adam, bir mühendis olan en iyi arkadasi Matthis ile birlikte bir plan yapar: Lotta'yi kurtarmak için duvarin altindan bir tünel kazacaklardir. Matthis de kaçarken yakalanip Dogu'da kalan sevgilisi Carola'yi bulmayi hayal etmektedir. Gruba annesini kurtarmak için katilan Fred ile tek amaci özgürlüge hizmet etmek olan idealist Vic de dahil oldugunda harekete geçerler... Gerçek bir hikayeden yola çikan Tünel, aslinda soguk savas süresince insanlik disi bir sekilde ikiye bölünen bir halkin dramini arka planina yerlestiren heyecan dolu bir film. Temmuzda 'nin unutulmaz oyuncularindan Almanci Mehmet Kurtulus'a dikkat!"} +{"text":"Ollie Trinke'nin tüm yaşamı, iş dışındaki zamanlarda karısı ve kızıyla geçerken, beklenmedik bir ölüm yaşamını altüst eder. Karısının ardından kızıyla birlikte daha mütevazi bir yaşam için babaevine geri döner. Artık hayatının anlamı küçük kızı olmuştur. Zamanla genç bir kadın, video dükkanında tezgahtar olan çalışan Maya da yaşamına yeni anlamlar katacaktır... Baba olmak üzerine bir film olan \"Babasının Kızı\", yönetmen Smith'in babalık konusundaki deneyimlerinden ilham alıyor. Kevin Smith de 3 yıl önce, Harley Quinn Smith adında bir kız çocuk sahibi olmuştu. En son \"Sessiz ve Derinden\" ile hayranlarını mutlu eden New Jersey'li yönetmenin filmi önceki filmlerinden biraz farklı. Yönetmenin aile yaşamına duyduğu sevgiden izler taşıyor. Kült yönetmenin sinemasında farklı bir yerde duran yapım, oyuncu performansı açısından başarılı bulundu."} +{"text":"Flashdance, 1983 ABD yapımı drama, müzikal ve romantik film. Tom Hedley tarafından yazılmış, Adrian Lane tarafından yönetilmiştir. Başrollerini Jennifer Beals ve Michael Nouri paylaşmaktadır. Film Alexandra Owens'ın hikayesini anlatmaktadır. Alex Owens geceleri Pittsburgh, Pensilvanya'da bir barda dansçı olarak, gündüzleri ise bir inşaat firmasında kaynakçı olarak çalışmaktadır. Alex Owens'in en büyük hayali önde gelen bir dans okuluna kabul edilebilmektir. Filmin en büyük özelliği klasik dans filmlerinin aksine seçmelere ağırlık vermemesidir. Alex Owens'ın arkadaşlarının yaşadığı sıkıntılar filmde detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Sinemaseverlerce film 1980'lerin Hollywood klasikleri arasında kabul edilmektedir. Film tüm dünyada büyük ses getirmiş ve dönemin moda giysisi olan tozlukları, ayağın altına kadar geçirme akımı bu filmden sonra başlamıştır. Film, Türkiye sinemalarında da gösterime girmiştir."} +{"text":"Genç terapist Claire Summers, hocası tarafından korkunç bir uçak kazasından sağ kurtulan beş yolcuya danışmanlık yapmakla görevlendirilir. Böyle güç bir görev alan Clairein yaşadığı zorluklar, yardım elini reddeden ve kazayı bahane ederek ona açık açık kur yapan Eric le karşılaşınca kat be kat artar. Claire Ericle arasında mesleğinin gerektirdiği mesafeyi korumaya çabalarken, diğer hastalar kazaya dair ve havayolları şirketinin resmi açıklamalarıyla çelişen ayrıntıları anımsamak için mücadele vermektedirler. Havada gerçekleşen olası bir patlamayla ilgili anıları suyüzüne çıktığında, yolcular gizemli bir şekilde ortadan kaybolmaya; Claire de bu olayda havayollarının parmağı olduğundan şüphelenmeye başlar. Gerçeği açığa çıkarmaya kararlı olan Clairein git gide içine çekildiği komplo ve Ericle giderek derinleşen ilişkisi, kaderin şiddetli bir oyunuyla birbirine karışacaktır."} +{"text":"Longfellow Deeds, New Hampshire'ın küçük bir köyünde basit ama mutlu bir yaşantı süren sempatik bir adamdır. Yerel halk, sahip olduğu pizza dükkanında onlara okuduğu garip şiirlerinden dolayı Deeds'i çok sevmektedir. Deeds'in basit yaşantısı, bir gün restoranına gelen iki takım elbiseli adamın verdiği inanılmaz haberle değişir. Tanımadığı uzak bir akrabası ölmüş ve Deeds'e 40 milyar dolar paranın yanı sıra dünyanın en büyük medya şirketini ve bir futbol takımı ile bir de basketbol takımını miras bırakmıştır. Bu haber, yerel bir tabloid gazetenin muhabiri olan Babe Bennett'in fazlasıyla dikkatini çeker ve Deeds'i yakın takibe alır. Deeds, güvendiği adamı Emilio'nun da yardımıyla paranın herşeyi değiştirdiğini ama herkesi değiştirmeyeceğini kanıtlamaya çalışır."} +{"text":"1993 yılında, Bosna'daki savaşın en şiddetli çarpışmalara sahne olduğu günlerde, bir grup Bosna askeri, iki güç arasındaki, insandan arındırılmış bölgede yollarını kaybederler. Sırp askerlerinin kendilerine ateş açması sonucu boş bir sipere sığınırlar... Görünüşe göre Bosna takımından sadece Chiki, hayatta kalmayı başarmıştır. Sırp komutanın kurtulan olup olmadığını kontrol etmesi için gönderdiği iki kişiden sadece Nino, Chiki'nin açtığı ateşten kendisini kurtarmayı başarır. Ne var ki yaralıdır ve Chiki ile aynı sipere sığınmak zorundadır. Nino, öldüğünü zannettiği arkadaşı Çera'nın altına mayın koyarak bir bubi tuzağı hazırlamıştır. Ancak Çera kendine gelince işler değişir. Eğer Çera hareket edecek olursa, herkes yok olacaktır. Paniğe kapılan iki düşman birbirleriyle işbirliği yapmak zorunda kalırlar. İkisinin de kendi taraflarından yardım istemesi üzerine olaya Birleşmiş Milletler Barış Gücü de karışır. Bu sırada bir televizyon muhabiri olan Jane Livingstone olayların iyice karışmasına neden olacaktır. Ortalık ana baba gününe döner ve yüksek tansiyonlu bir bekleyiş başlar. Genç yönetmen Danis Tanovic'in ilk filmi."} +{"text":"Yıl 1905... Bir kadın, Amerika'nın ünlü askeri akademisi West Point'teki oğluna mektup yazmaktadır. Öyküsünü anlatırkeni uzun yıllar sır olarak sakladığı doğumu ile ilgili gizli gerçeği de ona açıklar.. 1885'te genç Amerikalı Jane Callahan, Rusya'ya seyahate gitmektedir. Şık, ihtiraslı bir delikanlı olan Andrey Tolstoy da bu yolculuk sırasında tanışır. Askeri öğrenci, bu güzel ve alışılmadık yabancıya delicesine aşık olur. Moskova tren istasyonunda Jane, kendi keşfi olan kocaman ağaç kesme makinesini Ruslara satmaya çalışan, Amerika'dan tanıdığı McCracken ile karşılaşır. McCracken, amacına ulaşmak için Jane'i herkese kızı olarak tanıtır. Jane'in rolü, yetkilileri ve McCracken'in gelecekteki müşterilerini ayartmaktır. Yakışıklı askeri öğrenci Tolstoy'la yeniden karşılaşmak umuduyla Askeri Akademi'ye giden Jane, orada General Radlov'la tanışır. Jane, kısa sürede Radlov'un aklını başından alır. Jane ile evlenmeye karar veren Radlov, tesadüfen yolda karşılaştığı Tolstoy'dan McCracken'a giderken kendisiyle gelmesini ve ona yapacağı evlilik teklifini okumasını ister."} +{"text":"Kimsenin değiştirmeye gücünün yetemeyeceği bir kararla Amerika, Vietnam ile savaş başlattı... 14 Kasım 1965, Pazar günü sabah 10:48de Albay Hal Moore ve maiyetindeki askerler, Vietnamdaki Ia Drang Vadisine helikopterlerle indiler. Moore, alana ilk ayak basan kişiydi ve arkasından 400 askeri de onu takip etti, karşılarında, kendilerinden tam beş kat kalabalık bir Vietkong grubu vardı. Birazdan Vietnam Savaşı'nın ilk sıcak teması başlayacaktı. Albay Moore cepheye gitmeden önce, askerlerine cesaret verici bir konuşma yapmış ve alana ilk ayak basan ve en son ayrılan kişinin kendisi olacağını söylemişti. Bu savaşta farklı kuşaklardan askerler aynı safları paylaşmaktaydılar ve her iki tarafın askerlerinin de, evlerde bekleyen gözü yaşlı sevdikleri vardı. Ölümün Gölgesi denen vadiye doğru gireceğiz.. Tanrıyı ne diye çağırdığına veya derisinin rengine aldırmadan yanınızdaki adamın arkasını kollayacaksınız, o da sizinkini. Zorlu ve kararlı bir düşmanla karşılaşacağız. Sizleri evlerinize sağ getirebileceğime söz veremem. Ama şuna yemin ederim ki savaşmaya gittiğimizde alana ilk ayak basan da, ayağını en son çeken de ben olacağım. Hiç kimseyi arkada bırakmayacağım, canlı ya da ölü, eve hepimiz birlikte döneceğiz."} +{"text":"İkinci derecede önemli bir yapımcı olan Ben müthiş ikna kabiliyeti ve pazarlık gücü ile herkesin sevdiği, katalizör işlevli bir yapımcıdır. İkinci evliliği de fiyasko ile neticelenmek üzeredir. Üstelik aklından silemediği karısı Kellynin antipatik senaryo yazarı Scott ile gizli bir aşk yaşadığını öğrenmiştir. Sean Pennin kendini oynadığı filmde, Ben egzantrik bir yönetmene tamamladığı filmin sonunu değiştirmesi gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır. Zira amiri filmin gişe başarısını sağlama almak için bunu emretmeştir. Diğer taraftan, yeni bir filmin kontratlı aktörü çekim günü sete müthiş çirkin bir sakalla gelmiştir. Emprezaryosu Bruce Willise sakalını kesmesini, aksi takdirde yapımcıların korkunç bir tazminat davasına hazırlandıklarını söylemekten çekinmektedir Barry Levinson, mükemmel bir sinematografi eşliğinde, elindeki sürpriz dolu senaryoyu işliyor. Dev oyunculardan oluşan oyuncu kadrosu kendisine destek veriyorlar. Çoğu kendi rollerini oynayan, yakından bildikleri bir şekilde canlandıran oyuncuların içinde, Robert de Niro sivriliyor"} +{"text":"7 yaşına kadar herhangi bir rahatsızlık belirtisi göstermeyen normal bir çocuk olan Lorenzo Odoneda bir süre sonra ani bayılmalar ve hafıza kayıpları baş göstermeye başlar. ADL adı verilen tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanan Lorenzo için doktorlar da en fazla birkaç yıl ömür biçerler. Herhangi bir tıp bilgisi olmayan Augosto ve Michaela çifti çocuklarını kurtarmak için tüm zamanlarını tedavi konusunda bir umut bulmak için harcarlar. Yaptıkları araştırmalar sonucu hastalığın kandaki zararlı yağ asitlerinden olduğunu öğrenen çift, bir tedavi geliştirebilmek için her yolu denemeye başlar. Lorenzos Oil, oğullarını kurtarmak için her türlü yolu deneyen ve buldukları tedavi tıp literatürüne giren Lorenzo Odone ve ailesinin gerçek yaşam hikayesini anlatıyor. En fazla 2 yıl yaşayabileceği söylenen Lorenzonun hastalığı, bu tedavi sayesinde daha fazla ilerlemedi ve Odone, 2008 Mayıs ayında 30 yaşında hayatını kaybetti. Nick Nolte ve Susan Sarandon'ın performanslarıyla güçlenen film, Susan Sarandon'a da üçüncü Oscar adaylığını getirmişti."} +{"text":"\"Herkes Gibi\", bir aşk ilişkisinin içindeki gizli gerçekleri ustalıkla sunuyor ve ilişkinin kırılma noktalarını incelikle gözler önüne seriyor. Bu aşk ilişkisi de diğer bütün benzerleri gibi, sevgi ve saygı kadar iktidar ilişkilerini ve çözümsüzlük anlarını da içinde barındırıyor. Başlangıçta Chrisin ailesinin Sardinyadaki yazlığındayız; Chris ve Gitti ideal bir ilişki yaşıyor gibiler. Oynaşıyorlar, muhabbet ediyorlar, yine oynaşıyor ve yine sevişiyorlar. Gittinin fazla ilgi isteyen hali biraz sorunlu belki, ama enerjik, samimi ve farklı bir kadın. Chris ise zaman zaman içine kapansa da, Gittiye aşık olduğu kesin. Yönetmen Maren Ade, çiftin dünyasındaki kimisi dile getirilen, kimisiyse ifade edilemeyen türlü duygulara bizi tanık ettikçe, görünenin ardındakini sezmeye başlıyoruz; ilişkiye etki eden, gerçek dünyadan sızan bazı belirtileri. İzlerken insanın ideal çift imajını bir kenara bırakması gerekiyor; güvensiz bir erkeğin, talepkar bir kadının, genç ve başarılı bir mimarın ya da en basit bir deyişle parçalanmış egoların dünyasında öne çıkan yalanları ve sürtüşmeleri hazmetmek çok da kolay değil. Herkes Gibinin öyküsü kamera aracılığıyla yansıtılırken, içinde yaşadığımız dünya hallerinin hareketlerimize yansıdığı anları yakalıyoruz sanki. Bu yansımayla birlikte açığa çıkan şeyse, aşk ilişkilerinde, sınıf ve cinsiyet ilişkilerinin içinde boy veren iktidar ilişkileri ve herkes gibi yaşamaya çalışırken altında ezildiğimiz rekabet biçimleri."} +{"text":"Kült kitapları sinemaya uyarlamasıyla tanınan, Fear & Loathing in Las Vegasın beğenilen senaristi Tony Grisoni ortaya kolay kolay çözümlenemeyen bir seri çıkartmış. Bu serinin ilk filminde yönetmen koltuğuna ise, Great Expectations (1999), Becoming Jane/Aşkın Kitabı (2007) ve Brideshead Revisited (2008) filmleriyle dikkatleri üzerine çeken yetenekli sinemacı Julian Jarrold oturuyor. 1974 yılında, Yorkshire Postun genç, kibirli ve heyecanlı muhabiri Eddie Dunford, küçük kızları öldüren bir seri katille ilgili ipuçları yakalamanın peşindedir. Eddie işin içine girdikçe, olayın sıradan bir seri katil vakası olmadığını anlar. Öldürülen kızlardan biri, bölgenin en güçlü iş adamlarından John Dawsona ait bir arazide, işkence görmüş, tecavüze uğramış, boğulmuş ve sırtına iki kuğu kanadı iliştirilmiş şekilde bulununca, şüpheler Dawsonın üzerine çekilir. Katilin izini süren Eddienin öldürülen kızlardan birinin annesi olan Paula ile yakınlaşması durumu iyice karıştık hale getirir. Üstelik Paula, gizemli bir sırra sahiptir. Bölge polisini ilişkileri ve gücü sayesinde parmağında oynatan Dawson, Eddienin araştırmasından rahatsız olunca, onun sesini kesmeye karar verir. Karachi Clubda karşılaşan iki adam, kendilerini bir kedi-fare oyununun ortasında bulur. Tansiyonu hiç düşmeyen film, karizmatik ve deneyimli oyuncular Sean Bean ve David Morrisseyin yanı sıra, son dönemin parlayan yıldızlarından Andrew Garfield ve Rebecca Hall ile de dikkat çekiyor."} +{"text":"Jahya Tutunmak Jamaikanın, reggae müziğinin ve Rasta hareketinin tarihini aktarırken, Marcus Garvey ve Etiyopyanın 225. İmparatoru Haile Selassienın bu akımın gelişmesinde oynadığı kritik role de ışık tutuyor. Reggae, Rastaların ve onlardan da öte tüm Jamaikalıların tarihinin ve mücadelesinin duyulabileceği bir müziktir. Derin inançlarından güç alarak yıllar içerisinde pek çok zorluğu atlatan, kimisi aramızda ayrılmış büyük Reggae müzisyenleriyle yapılan röportajlar, bir tür kolektif bellek kuruyor. Rastafarianların hikayesi, aynı zamanda polis vahşetinin, hapishanelerde tüketilen ömürlerin, yoksulluk ve fiziksel şiddetin de hikayesi. Eşleri, aileleri ve dostları kendilerinden uzaklaşırken; toplumsal olarak dışlanırlarken, her şeye rağmen inançlarını yaşatan insanların öyküsünü anlatıyor bu film. Rasta ideolojisinin ada müziği ve Afrika ritimleriyle nasıl harmanlandığını ve Bob Marley, The Congos, Israel Vibration, Culture gibi müzisyenlerin şarkılarının Rastaman titreşimini dünyaya nasıl yaydığını anlatıyor. Film, izleyicileri Rasta hareketinin kalbine götürüyor ve bize, çok büyük engellerin içinden bir kurtuluş mesajının nasıl doğduğunu anlatıyor. Jah!"} +{"text":"Bir klinikte doktor olan Hazal beş yıl önce kaybettiği annesini çok sık rüyalarında görmeye başlar. Gördüğü rüyalarda annesi kötü ve korkunç bir haldedir. Hazal evinde de anlam veremediği bazı gizemli işaretler ve sesler duymaya başlar. Bu durum psikolojisini günden güne bozmaktadır. Kendisi gibi doktor olan en yakın arkadaşı Şenay'da Hazal'ın son dönemlerdeki değişiminin farkındadır. Şenay ve Hazal birlikte Şenay'ın annesini ziyarete giderler, Hazal'ın sorunlarını dinleyen Şenay'ın annesi Hazal'a, bu konulara oldukça hakim olduğuna şahitlik ettiği yaşlı bir şifacı kadına gitmesini tavsiye eder. Şifacı yaşlı kadın, sorunlarından kurtulabilmesi için Hazal'a yol gösterir ve artık Hazal geri dönülmesi mümkün olmayan korku dolu bir yolculuğa başlar."} +{"text":"Yaşadığı korkunç bir trafik kazasında hem küçük kardeşini hem de görme yetisini yitiren Thu, rehber köpeği Ben ile birlikte tek başına yaşamaktadır. Körlüğe alışmış olan ve her işini kendi gören genç kadının tek isteği, polis akademisine geri dönmektir. Ama yetkilileri ne kadar ikna etmeye çalışsa da, kimse Thu'nun eskisi gibi becerikli bir öğrenci olacağına inanmaz. Hayatındaki büyük değişikliklerle başa çıkmaya çalışan Thu, bir akşam şiddetli yağmur altında taksi beklemektedir. Saatlerce geciken ve sonunda gelen taksiye bindiğinde ise hiç beklemediği olaylarla karşılaşacaktır. Taksi şoförü oldukça garip davranmaktadır, Thu'ya su içmesi için baskı yapar ve en sonunda da bir yayaya çarpar. Gözleri görmeden etrafında yaşananları anlamaya çalışan Thu, işitme duyusuna güvenmek zorundadır. Genç kadın hayatını zar zor kurtarıp polis karakoluna gittiğinde ise kör olduğu için ciddiye alınmaz. Ama komiser Hoa, Thu'nun sezgi yeteneğini hemen fark edip olayı araştırmaya başlar. Genç kadının o gece duyduğu her ses artık hayati önem taşımaktadır. Kısa süre sonra araştırma takımına genç ve pervasız Hai de katılır. Artık gözü dönmüş şekilde genç kızları kaçıran bu caniyi durdurmanın tek anahtarı Thu olmuştur ve herkes tehlike altındadır."} +{"text":"Bir MMA dövüşçüsü olan Cole Young, para için bir takım dövüşlere katılmaktadır. Aldığı mirası tam olarak bilmeyen Cole, geçimini kafes dövüşleri üzerinden sağlar. Ancak Outworld'den gelen İmparator Shang Tsung, Cole'un peşine en iyi savaşçısı olan Sub-Zero'yu takar ve her şey alt üst olur. Bu olaydan sonra ailesinin güvenliği için korkmaya başlayan Cole, yardım etmesi için Sonya Blade'i aramaya başlar. Binbaşı Jax 'in de yardımı ile kendini bir tapınakta bulan Cole burada Earthrealm'in koruyucusu olan Raiden ile tanışır. Joe burada tecrübeli savaşçılar olan Liu Kang, Kung Lao ve Kano ile birlikte antrenman yapar ve Dünya'yı diğer savaşçılar ile birlikte Outworld'ün saldırılarına karşı savunmaya hazırlanır. Acaba Cole ailesini ve Earthrealm'i kurtarabilecek midir?"} +{"text":"Paranormal videolar çeken Fred, Caroline, Jack ve Tulio adındaki dört Youtuber arkadaşın başından geçenleri konu alır. Bu dörtlü grup, ekiplerinin adını Hortlak Avcıları koymuştur. Ekip, grubun söz dinlenmeyen üyesi Tulio'nın amcasının kasap dükkanında kalır. Fakat oranın kirasını bile ödeyemeyecek kadar fakirlerdir. Bu nedenden dolayı Tulio, amcasından devamlı azar işitir. Hortlak Avcıları adından logosuna kadar Hayalet Avcıları'nın bir imitasyonu gibi görünür ve bu yüzden izlenme sayıları git gide düşer, devamlı olarak nefret yorumları alırlar ve telefonda işletilirler. Fakat şöhret ve para kazanmak konusunda kararlı olan bu dörtlü ekip, kendi televizyon programlarının yayınlanabilmesi için çabalamaya devam ederler. Beklemedikleri bir anda telefonun çalmasıyla Hortlak Avcıları ekibi, tuvaletinde Kanlı Mary olayının yaşandığı iddia edilen, Brezilya'daki Isaac Newton Lisesi'ne hayalet avlamaya giderler. Fakat kendilerini nasıl bir tehlikeye atacaklarından tamamen habersizlerdir."} +{"text":"Film, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama döneminde önemli bir yere sahip olan düşünce insanı Şeyh Bedreddin'in hayatına odaklanıyor. 1415 yılında Çelebi Mehmet'in tahta geçtiği dönemde Şeyh Bedrettin İznik'te sürgündedir. Anadolu'da kargaşanın hüküm sürdüğü sırada Bedreddin müridi Börklüce Mustafa, kendisine Karaburun'da yeni bir hayat kurar. . Manisa Valisi'nin komutasında yaya azap askeri olan Ali Ferid ise Börklüce'yi öldürmeye çalışmaktadır ve bunu gerçekleştirmeye çalışırken esir düşer. Zeynep, ağabeyini öldürdüğü için Ali Ferid'in sağ olarak tutulmasına karşı çıkar. Ait olmadığı bir yerde yaşamak zorunda kalan Ali Ferid, burayla arasında kopmaz bir bağ oluşturur. Ali Ferid, Karaburun'a yönelen Osmanlı ordusunun karşısına çıkılcak olan savaşta Ali Ferid, hakikat için savaşanlar arasında yer alır."} +{"text":"İki evladını da kucaklıyor ama hangisi gerçekten kendi oğlu bilmiyor... Kasabanın ileri gelenlerinden Halil Ağa'nın ileri yaşlara kadar çocuğu olmamıştır. Karısı Emine'nin de baskısı ile yeniden evlenir. Fakat kuması Esma'nın hamilelik haberinin alındığı gün Emine'nin de çocuk beklediği anlaşılır. Emine ve Esma kasabadaki hastanede neredeyse aynı saatlerde doğum yapar, fakat Esma doğum sırasında ölür. Halil Ağa'nın kucağına iki bebek verilir. Biri Esma'nın, diğeri de Emine'nin bebeğidir. Halil iki bebeği de, Emine'nin kucağına bırakır. Emine'nin 'Hangisi benim bebeğim' sorusuna ise \"İkisi de benim ikisi de senin\" diye cevap verir. Halil, iki bebeğinde şefkatten ve ana sütünden yoksun büyümemesi için böyle bir yol bulmuştur... Yıllar geçmiş İsmail ve İshak adını alan bebekler büyümüştür. Emine hangi bebeğin kendisinin olduğunu öğrenemeden her iki bebeği de kendi evladı bilerek yetiştirir. Fakat analık güdüsüyle, içindeki kendi bebeğini öğrenmek arzusu da gitgide büyümüştür. Emine artık kararını vermiştir. Çocuklarından hangisinin kendi çocuğu olduğunu öğrenmek için her yola başvuracaktır... Kendi çocuğunu kucaklamak, koklamak isteyen bir annenin azaba dönüşen öyküsü Sakın Söyleme'de."} +{"text":"Roma Arenası, acımasız ve kanlı oyunları ile eski çağların en büyük gizemi olarak yerini koruyor. Beşyüz yıldan fazla bir zamandır, ölümcül gladyatörler, Roma sosyetesine ait egemen sınıfları ve imparatorları eğlendirmek için mücadele ediyor. Süreç içersinde ölümcül silahlar ve tutukluların eklenmesi ile vahşi av yeni bir boyut kazandı. Fakat neden ölüm oyunu Roma sosyetesi için bu kadar önemliydi?Ve neden Romalılar bu ölüm oyunlarını sergilemek için böyle özel bir yer inşa ettiler ve bu sistem nasıl işliyordu?Ve bir star gladyatör olmak nasıl bir şeydi?Colosseum, bütün bu soruların cevabını verecek kusursuz bir belgesel. Film, Arenalarda çarpışan ve ölen Verus adında gladyatörün gerçek yaşam hikayesini ve şimdiye kadar yapılan en büyük arena olan Colosseum'un nasıl yapıldığına odaklanıyor."} +{"text":"Music executive Goo-Joo left South Korea 3 years ago after the death of vocalist for idol band Mr. Children. She now returns to South Korea. At the airport her suitcase is lost. Goo-Joo's suitcase is mistakenly taken by travel guide assistant Yoo-Jin. Goo-Joo is offered a job by Hee-Moon who runs top talent agency Star Music. She turns the offer down and instead seeks out the remaining members of Mr. Children to reform the group. Hyun-Yi, Jio and Ricky all gather together again but they need a lead singer. Goo-Joo decides to hold an open audition to find the next vocalist for Mr. Children."} +{"text":"Serhat, sevgilisi Burçak ile olan ilişkisinde sorunlar yaşar ve bunları onarmak için küçük bir tatil planı yapar. Buna göre Burçak ve okul arkadaşları Semih ve Ceyda'yı da alarak, annesine miras kalan köy evine gideceklerdir. Evi ilk gördüklerinde evin bulunduğu bölgeyi ve alışık olmadıkları yaşam şartlarını garip bulsalar da kısa süre içerisinde uyum sağlarlar. Tek sorunları fal bakmaya meraklı, içine kapanık biri olan Ceyda'nın huzursuzluk yaratan tavırları olur. Bir gece köyün muhtarı eve gelip bu ev ve eski sahipleri hakkında konuşmaya başlar. Ayrıca Serhat hakkında, Serhat'ın hiç bilmediği bir hikaye anlatır. Muhtarın anlattıkları daha önce yaşamış oldukları huzursuzluklarla birleşince bir şeylerden şüphelenmeye başlayan gençler tatili bitirme kararı alırlar, ancak bu bekledikleri kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"Birkaç yüzbin yıllık evrim ve üstünlükten sonra insanlar neredeyse dünya yüzünden silinmiştir. Birkaç gün içinde, insanları zeka sahibi olmayan, zalim ve vahşi yaratıklara dönüştüren bir enfeksiyon yüzünden insanlık silinip süpürülmüştür. Şimdi ise salgından 7 yıl sonra, bir hiçliğin ortasında yer alan Harmony kasabası uzun yıllar süren ve gezegenin bir kısmını kaplayan karlarla örtülüdür. Uzun zamandır arkadaş olan Patrick ve Jack, ve Jackin kızı Lu, tek hayatta kalanlardır. Yine de birbirleriyle görüşmemekte hatta birbirlerini görmezden gelmektedirler. Aralarında korkunç bir şey yaşanmış ve uzun zamandır süregelen nefret ile arkadaşlıkları çoktan bitmiştir. Yiyecek insan bulamayan ve doymak bilmeyen bir açlığa sahip yaratıklar dünyanın bu unutulmuş köşesine de geldiklerinde Patrick ve Jack güçlerini birleştirip geçmişte aralarında şekillenen nefreti unutarak hayatlarını kurtarmak için birlikte mücadele edecekler midir?"} +{"text":"Nicolas gelecekteki hareketli bir adada yaşar, ya da başka bir gezegende, ya da bir rüyada... Yaşamdaki köy beyaz evlerle, kendi yaşındaki çocuklarla doludur. Kumsallar siyah kumlarla ve volkanik taşlarla örtülüdür. Okyanusta yaptığı gezinti sırasında bir keşif yapar ve bu keşif diğer tüm kadınlar gibi saçı arkadan bağlı, düz beyaz bir elbise giyen ve beyaz tenli annesi tarafından yasaklanır. Ancak kendisine yalan söylendiğini düşünen Nicolas çok meraklıdır ve keşif gezilerini artırır. Bu gezilerden birinde rahatsız edici birkaç görüntüye tanıklık eder ve kendini hastane benzeri bir binada, diğerleriyle birlikte, hemşireye benzeyen kadınlar tarafından bir takım tıbbi müdahale yapılırken bulur. Hemşirelerden biriyle arkadaş olur ve filmim sonu bu hemşireye bağlanır. Sınıflandırılması epey zor olan bu film esrarengizliğin yanı sıra birçok şiirsel güzellikte sahne barındırır. Bilinmezliğin korkusunu gençlik çağındaki bir oğlan çocuğuyla yansıtır."} +{"text":"Arkeoloji ile uğraşan Profesör Charles ve Marissa, Kızılderili mezarlarından buldukları çeşitli eşya, iskelet parçaları ve Six Bears isimli bir Kızılderili şefinin kafatasını incelerken kimliği belirsiz bir kişi tarafından saldırıya uğrarlar. Charles olay yerine suratı kemikten ibaret olan bu katil tarafından öldürülür. Marissa kaçsa da, sığındığı yerde cinayete kurban gider. Bir süre sonra orduda çalışan York, Terry, Neumeyer ve Bielghlock isimli 4 asker ormanda eğitim sırasında kaybolur ve akabinde bölgeye bir grup komanda gönderilir. Grup, York isimli askerin ölmeden önce katil hakkında bıraktığı mesajı görür. Bu sırada ormanda katil başkalarına da saldırıyordur. Komanda grubu ormanda dolaşırken yaşlı bir Kızılderili'ye rastlarlar. İhtiyar, gruba katilin kabile liderliğini elde edememiş güçlü bir savaşçının ruhu olduğunu ve intikam için 50 yılda bir dünyaya indiğini söyler. .."} +{"text":"Bir kağıt toplayıcının hikayesi eşliğinde Tarlabaşı'na erken bir veda. Ülkesinden, şehrinden, semtinden, ailesinden, düzenden firar edenlerin saklanmak, sığınmak için geldiği, hayatta yırtmaya çalışanların evi Tarlabaşı. Akbil kulübesinde çalışan Nijeryalı adamın, Bingöl depremzedesinin, torbacıların, transların, Romanların, Kürtlerin, Pakistanlıların kalesi Tarlabaşı. Öteki olanın şehrin ortasındaki kurtarılmış bölgesi Tarlabaşı. Adanada cezaevinde yattıktan sonra kaçıp İstanbula geldiğinden, geçmişinde varlıklı olduğundan ve elli yaşından sonra kağıt toplayıcı olarak sıfırdan bir hayat kurduğundan başka hakkında pek de bir şey bilmediğimiz Mustafanın sığınağı Tarlabaşı. Değişim programıyla Türkiyeye gelmiş biri İtalyan diğeri Fransız iki üniversite öğrencisini büyüleyen ve bu filmi yaptırtan sihirli bir yer Tarlabaşı. Kentsel dönüşümün, boynuna yağlı halatı geçirdiği, tarihin izlerini taşıyan değerli bir semt Tarlabaşı. Bu belgesel, Eşkıyanın Baranını anımsatan Mustafanın çarpıcı hayat mücadelesi eşliğinde Tarlabaşının ardından erken bir el sallayış."} +{"text":"John Berger büyük şehri 1973 yılında terk eder ve İsviçre Alplerinde küçücük bir köy olan Quincyye yerleşir. Binlerce yıl insanlığın geçimini sağlamış olan tarımın yok olmak üzere olduğunu fark ettiğinden beri yaşamının geri kalanını bu yok oluşa tanıklık ederek ve biraz olsun da onu deneyimleyerek geçirmek istemektedir. Bergeri Quincydeki mevsimlerin ritmi eşliğinde odağa alan film dört ayrı perspektiften, dört kısa filmle usta yazarın gündelik yaşamına tanıklık etmemizi sağlıyor. John Bergerle Tilda Swintonın doğum günlerinin aynı olmasının yanında, babalarıyla ilgili hikayelerinin ve elma soyma biçimlerinin de benzeştiğini görüyoruz. Bizi doğanın ve hayvanların yazarın eserlerindeki ayrıcalıklı yerinden günümüz siyasi sorunlarına ve yeni direnme biçimlerine götüren Quincyde Mevsimler, Tilda Swinton, Colin MacCabe, Christopher Roth, Aksi Sing ve Ben Lerner gibi isimlerin katılımıyla John Bergeri en damıtılmış ve en doğal haliyle görmenin ayrıcalığını sunuyor."} +{"text":"Sahte Tanık II. Bölüm, Japon sinema tarihinin en büyük gizemine doğru ilerleyen bir final sunuyor. Film, Miyuki Miyabenin gerçek hikayesine dayanmaktadır ve yönetmenliğini Rebirth filmiyle ünlenen Izuru Narushima üstlenmiştir. Gişe rekorları kıran Sahte Tanık II: Yargı da gerçekte ne olduğunu nihayet öğreniyoruz. Öğrenciler tarafından yürütülen ve eşi benzeri görülmemiş bu dava, Joto No.3 Lisesinde açılıyor. Davalı Shunji Oide, sınıf arkadaşını imzasız bir mektup yollayarak öldürmekten yargılanan belalı bir öğrenciydi. Bu davanın görülmesinde ısrarcı olan Ryoko Fujino savcı görevini üstlenmiştir. Ryokonun karşı karşıya olduğu Kazuhiko Kambara ise başka bir okuldan gelmiş olan, Oidenin masumiyetine güvenen bir öğrenciydi. Yanlış yönlendirmeler ve gizli eğilimler, bu öğrencinin ölümüne giden yola karışmış olan herkesin hayatını derinden etkilemiştir. Öğrencilerin sıkı çalışması sonucu beklenmeyen bir tanık yalancı şahitlik yaptığını itiraf etmiş ve sonuçta yalanlarla örülü bir yolda muhteşem bir sonuca ulaşıyoruz."} +{"text":"30'lu yaşlarının ortasındaki Latif, yıllardır annesiyle birlikte yaşayan, aynı kadınla birlikte olan ve aynı işte çalışan sıradan bir adamdır. Latif bir gün sevgilisi Reyhan'a ayrılmak istediğini söylemeye karar verir ancak konuşma beklediği gibi gelişmediği gibi üstüne kendisini Reyhan'a evlilik teklifi ederken bulur. Düğün günü gelip çattığında ise iç sesi ona düğünden kaçmasını söyler. Latif içindeki sese kulak verir ve arabasına atladığı gibi düğünden kaçar. Bu esnada birine çarpar ve çarptığı adamı arabasına almak zorunda kalır. Bu kişi Latif'in iç sesi olan Mansur'dur! Yola koyulan Latif ile Mansur bir kavgaya karışırlar ve burada arabasını arayan Selin ile karşılaşırlar. Bu birliktelik üç kişilik eğlenceli bir yol macerasına dönüşür..."} +{"text":"15 Nisan 1945te, İngiliz askerleri, Bergen-Belsen toplama kampındaki insanları özgürlüklerine kavuşturdu. Bir kamera ekibi, Nazi rejiminin işlediği suçların sarsıcı birer kanıtı olan ceset yığınlarını ve bir deri bir kemik kalmış tutsakları görüntüledi. Sidney Bernstein, bu ve benzeri görüntüleri kullanarak, Nazilerin yoketme politikasının ne kadar büyük ölçekli olduğunu kanıtlayacak ve bu sayede Müttefik Devletlerin Almanyaya karşı psikolojik saldırganlığını destekleyecek bir film çekmeyi planladı. Alfred Hitchcocka filmi kurgulaması teklif edildi. Ama savaş sona erdikten sonra, işgalci güçler fikirlerini değiştirdi ve tarif edilemez dehşetin bu özgün görüntüleri, tarihin tozlu sayfalarına gömüldü. Yıllarca Kayıp Hitchcock Filmi olarak bilinen Karanlık Basacak, bu bitmemiş filmin izinden gidiyor."} +{"text":"Philip, çok küçük yaşta anne ve babasını kaybedince, ailesinden geriye kalan tek yakın akraba olan amca oğlu Ambrosse tarafından büyütülür. Ambrosse, bütün hayatı boyunca kadınlardan uzak durmayı tercih etmiş, hele evlenmeyi asla düşünmemiş bir insandır. Philip ile beraber yaşadıkları çiftlik evinde, iki kardeş, iki arkadaş, baba oğul gibi, hiçbir şeyin eksikliğini duymadan, mutluluk içinde yaşamaktadırlar... Ambrosse, sağlığı için gittiği İtalya gezisinde, Kuzen Rachel ile tanışır. Bir kaç ay sonra evlilik haberi gelir. Sonra mektupların arkası kesilir... Son gelen not, bir imdat çığlığıdır, Philip hemen İtalya'ya gider, ancak Ambrosse ölmüştür. Kuzen Rachel kimdir? Nasıl bir kadındır? Ambrosse nasıl ölmüştür? İddia edildiği gibi beyninde tümör mü vardır, yoksa cinayete mi kurban gitmiştir? Hem hayatında bir kadına asla tahamül edememiş olan Ambrosse, bu evlilik tuzağına nasıl düşmüştür? Olaylar, Kuzen Rachel'in çiftliğe gelmesiyle tamamen içinden çıkılması, çözülmesi güç bir hal alır..."} +{"text":"Mars'ta insan kolonisi kurmak için yola çıkan bir uzay mekiğindeki astronotlardan biri olan Sarah Elliot, Mars'a iniş yaptıktan hemen sonra bir erkek çocuğu dünyaya getirip hayatını kaybeder. Ekipteki diğer kişiler tarafından büyütülen Gardner Elliot,16 yaşına geldiğinde yalnızca 14 bilim adamını tanıyan, dünyaya dair okudukları dışında hiçbir bilgisi olmayan fakat son derece zeki ve meraklı bir genç haline gelmiştir. Dünyaya geri gönderilen Gardner, burada büyük bir kültür şoku yaşar. Yapılan tıbbi testlerde bünyesinin dünya atmosferine uygun olmadığı tespit edilir fakat Gardner, NASAnın kendisine tahsis ettiği yerden kaçarak internette tanıştığı ve dünyada tanıdığı tek kişi olan genç kız Tulsa ile dünyayı ve kendi insani duygularını keşfedeceği bir yolculuğa çıkar."} +{"text":"1927 yılında Atlas Okyanusu'nu uçakla tek başına geçen ilk pilot olan Amerikalı Charles Lindbergh'in maceralı yolcuğunun öyküsünü anlatan film adını bu öncü havacının rekorunu kırarken bindiği uçağın adından almıştır. Lindbergh, uçağı satın alabilmesi için gerekli olan parayı kendisine inanan dokuz St. Louis li iş adamı ve bankacıdan bulduğu için uçağına bu adı vermişti. Ünlü öncü havacı Charles Lindbergh'in 20 Mayıs 1927'de New York'tan tek motorlu ve eksik donanımlı bir uçakla tek başına havalanıp 33,5 saat süren bir yolculuktan sonra 21 Mayıs'ta Paris'e inerek bu alanda bir ilki başardığı maceralı yolculuğun öyküsünün anlatıldığı filmde Charles Lindbergh'i canlandıran James Stewart bu rol için oldukça yaşlı bulunmuştu. Film çekildiğinde 48 yaşında olan Stewart 25 yaşındaki Lindbergh'i oynuyordu."} +{"text":"Güney Amerikanın sıcağı Mayalar'ın canına tak ettirir ve taşının toprağının altın olduğunu duydukları Anadoluya göç etmeye karar verirler. Bağcılar civarına yerleşen Mayalar, Türk boyları ile kaynaşır ve Güney Amerikanın tekniğini Anadolunun kültürüyle birleştirirler. Ama kısa zamandaki bu yükselişleri komşuları olan Bizansın dikkatini çeker. Barışsever Bizans Kralı 3. Klitor gerçek bir Maya hayranıdır ama imparatorluk içerisinde karısı 5. Klitorya ve kardeşi Muhteris'in entrikalarına engel olamaz. Plana göre Klitorya ve kayınçosu Muhteris, önce Klitoru ortadan kaldıracak, ardından da Mayaların bütün kadınlarını kaçırıp Bizans zindanlarına atacaktır. Bu şekilde Bizanslılar Maya kadınlarıyla soylarını ıslah ederken Bizans erkekleri de yalnızlık Allaha mahsus deyip çevre kabilelerin düşük profilli kadınlarıyla birleşecek ve Mayaların kusursuz genleri zamanla sıradan DNAlara dönüşecektir."} +{"text":"Ben Fountain'ın çok satan kitabından uyarlanan filmin hikayesi, 19 yaşındaki er Billy Lynn'in perspektifinden anlatılıyor. Irak'taki korkunç bir çatışmadan sağ çıkmayı başaran Billy Lynn kahraman ilan ediliyor ve zafer kutlamaları için iki haftalığına memleketine yollanıyor. Lynn ve birlikte savaştığı asker arkadaşları, Şükran Günü'nde düzenlenen bir futbol maçının devre arasında devasa bir gösteriye çıkarılıyorlar. Bu sırada Lynn'in hatıraları üzerinden geçmişe gidiş gelişlerle Irak'taki savaşı görüyoruz. Film, Lynn ve arkadaşlarının Irak'ta neler yaşadıklarını bu anılarla gösterirken, savaşa dair gerçeklikle Amerika'nın savaş algısı arasındaki büyük tezatı ortaya seriyor. Billy Lynn'in Uzun Yürüyüşü, Kristen Stewart, Chris Tucker, Garrett Hedlund ve Vin Diesel gibi isimlerin yer aldığı oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor. Ang Lee'nin, sinema tarihinde ilk kez uygulanan yeni bir teknoloji kullanarak ultra-yüksek kare hızıyla çektiği film, izleyiciyi film dünyasının içine çeken bir dijital deneyim sunuyor ve savaşı benzeri görülmemiş bir şekilde perdeye taşıyor."} +{"text":"Emicem Hospitalde yaşanan trajikomik olayların konu olduğu filmde, Selo Emicesi Celalin açtığı Özel Emicemin Yeri adlı hastanede temizlik görevlisi olarak çalışır. Selo ve arkadaşları Adem ile Dursun zengin olma hayalleri ile başka işlerle de ilgilenirler. Celal Emice hastanenin uluslararası düzeyde başarı elde etmesini ister ve Alman disiplini ile yetişmiş olan Ingrid Hanımı Almanyadan yönetici olarak getirir. Disipline alışık olmayan hastane personelinin Karadeniz inadı ile Alman disiplini karşı karşıya gelince komik olaylar yaşanmaya başlar. Celal Emicenin desteğini alan yönetici Ingrid ve başhekim hastane personelinin büyük bir kısmını işten çıkarır. Haksız yere işten kovulan personel Dr. Hilmi ve Dr. Miray önderliğinde hastanenin bahçesinde direniş başlatır. Selo Emicesi Celal ile karşı karşı olmayı göze alır ve direnişe katılır. Direniş Selonun yıllardır evlenmek istediği Songül ile yakınlaşması için bir fırsat olur. Gelişen olaylar Emice Celalin gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır."} +{"text":"Trajik bir aşk hikayesini odağına alan film, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla hayatı altüst olan ve her şeye sil baştan başlayan Olga'nın öyküsünü beyazperdeye yansıtıyor. Olga esasında 1900'lü yılların başında taş ustası olarak çalışan ve Yalta'ya gidip burada işine devam eden Mustafa Usta'nın torunudur. Sovyetler'in dağılmasının ardından Sarp Sınır kapısı açılır; Olga çalışmak ve yeni bir düzen kurmak için Trabzon'a gelir. Ne var ki kısa zaman içerisinde Trabzon'a o bölgeden gelen her kadının nataşa olarak adlandırılması sorunuyla o da tanışır. Bu esnada Cemal ile karşılaşması işleri iyiden iyiye karıştırır. Toplumsal önyargılar, zorunlu göç ve parçalanmış aileler temalarını biraraya getiren filmin başrolünde Türkiye televizyon izleyicisinin yakından tanıdığı Alma Terzic veOktay Gürsoy yer alıyor. Filmin yönetmen koltuğu ise ilk sinema deneyimine imza atanOrhan Tekeoğlu'na ait..."} +{"text":"Konuşma yok. Anlatıcı yok. Altyazı yok. Müzik yok. Tamamı işitme engelli insanlardan oluşan bir oyuncu kadrosu... Sağır ve dilsiz öğrencilere eğitim veren bir yatılı okula yeni bir çocuk gelir. Etüt dersleri yerine hırsızlık, gasp ve fuhuşun hüküm sürdüğü hiyerarşik bir düzenin içinde kendine yer edinmeye çabalarken, pazarladığı kızlardan birine gönlünü kaptırmasıyla beraber kuralları çiğneyerek düzeni altüst eder. Filmin ilk birkaç dakikasından sonra konuşma ve altyazının eksikliğini unutup ergenliğin sınırları zorlayan fevriliğine ve acımasızlığına teslim olacaksınız. Duyabiliyor olmanızın önem kazandığı tek sahnede ise sağır olmayı yeğleyeceksiniz. Kelimelerin yokluğunda bir yandan da beden performansına şapka çıkaran bu film, sizi bir Rammstein konserinden çıkmışçasına hırpalayacak. İddia ediyoruz, sessizlik hiç bu kadar hunhar ve merhametsiz olmamıştı."} +{"text":"Filmde konuşkan tilki Nick'in, üzerine yığılmaya çalışan bir suçtan sıyrılma çabası anlatılıyor. Modern memelilerin yaşadığı Zootropolis adındaki metropolis, lüks Sahra Meydanından, soğuk Tundra Kasabasına kadar bir çok farklı doğal ortamın ve hayvanın bir arada yaşadığı benzersiz bir şehirdir. Burası bir fil kadar büyük ya da bir arı kadar küçük olanların bile istediği her şeyi yapabileceği türden bir yerdir. İyimser Polis Memuru Judy Hopps buraya geldiğinde, büyük ve sert mizaçlı hayvanların olduğu bir yerde polis olmanın hiç de kolay olmadığını fark eder. Kendini ispatlayabilme fırsatını elde edebilmek için, geveze ve numaracı tilki Nick Wilde ile ortak olma pahasına önemli ve gizemli bir olayı çözmeye çalışacaktır."} +{"text":"Calvaire'in yönetmeninden çılgın, aşkın, yıkıcı ve öldürücü bir tutkunun hikayesi. Michel için kadınları baştan çıkarmak oldukça kolaydır, hatta yaşamını idame ettirmenin bir yoludur. Bir kadını ağına düşürdüğünde ondan her istediğini kolayca alabilmektedir. İnternette tanıştığı Gloria bu kolay avlardan biri gibi gözükse de ikisinin arasındaki ilişki deliliğin sınırlarında gezinerek tenin ve güç ilişkilerinin sınandığı bir hale bürünür. Gloria, Michel'in asıl 'iş'ini keşfettiğinde sorgulamadan kabul eder, hatta onun sadık bir yardımcısı olur. Bundan sonra masalsı ve grotesk anlatımıyla aşkın animalistik, tutkunun ve tenin ise en duygusal ve işlenmemiş halini odağına alan hemoglobin seviyesi yüksek bir hikayeye dönüşür. Büyüleyici, tekinsiz atmosferi ve Laurent Lucas ve Lola Duenas'ın muazzam performanslarıyla adeta nefes alan grenli görüntüleriyle Aleluya, senenin en tedirgin edici gerilimlerinden olmaya aday! Fabrice Du Welz kült film Balayı Aşıkları'ndan yola çıkıp modern bir kara masala varıyor."} +{"text":"Its Better to Jump, tarihi bir mekanı, oranın halkını ve hayata inancın sınırlarını zorlayarak yaşattıkları umutları büyülü bir hikaye ile anlatıyor. Gençler yüzyıllık eski sahil duvarının üzerinde durmaya ve buradan aşağıda kabaran dalgalara atlamaya cesaret ederek adeta kaderlerine meydan okurlar. Bu tehlikeli gelenek nesillerdir sürmektedir ve Akkanın çocukları için artık ergen olduklarını ispat edebilecekleri bir ritüel haline gelmiştir. Bu sebeple içinde bulundukları ikilemde, antik sahil duvarından atlamak sadece sonsuz bir heyecanın ifadesi değil aynı zamanda bir kendini ispat etme durumudur. Film, kendilerinin ve kasabalarının geleceği ile ilgili kaygılar duyan Müslüman, Hıristiyan, Musevi ve Bahailerin birlikte yaşadığı Kuzey İsrail bölgesinde bulunan Akkadaki Arap halkın sesine kulak veriyor. Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Kızını çok seven zihinsel engelli bir baba, yanlışlıkla bir suçla suçlanır ve cezaevine gönderilir. Daha sonra hukuk fakültesi öğrencisi olan kızı Ye-Sung babasını kurtarmak için çalışır. 1997 ; Yong-Goo kızı Ye-Seung ile zeka engelli olmasına ragmen mutlu mesut yaşarlar. Onlar hergün bir dükkana uğrayıp kızına sarı Sailor Moon sırt çantası alacağına dair söz veriyor. Bir gün, son sarı Sailor Moon sırt çantasının satılmakta olduğunu farkederler. Yong-Goo satışı engellemek için magaza içine gider, ama çantayı satın alan babanın tokat atmasıyla olay biter. Ertesi gün çalıştığı otaparkta sarı Sailor Moon sırt çantası almış bir kız görür. Kız çantanın satıldığı bir magazayı bildiğini söyler. Yong-Goo kızı geleneksel açık pazara kadar takip eder. Kısa bir süre sonra kız bilinçsizce yere yığılır ve Yong-Goo kıza CPR yapmaya çalışır. Yanlarından geçen bir kadın polis çağırır. Yong-Goo Çocuk kaçırmak ve cinayetle suçlanır. Ölen kızın babası da Ulusal Polis Ajansı şefidir. Yong-Goo'ya ölüm cezası verilir ve hapsedilir. Hapishanede 5 mahkumla Yong-Goo bir hücreyi paylaşır. Bir gün, Yong-Goo hapishane çete lideri So Yang-Ho 'nın hayatını kurtarır. So Yang-Ho minnettarlığını elinden geldiğince göstermekte ve Yong-Goo'ya her şekilde yardım etmektedir. Yong-Goo kızını görmek istediğini So Yang-Hoya söyler. Beş tutuklu bir muzice gerçekleştirmek için plan yapmaya başlarlar..."} +{"text":"Film 16 yaşlarında olan genç bir kızı anlatıyor. Kızın küçüklüğünden beri gözünden sürekli yaş gelmektedir. Doktorlar Pyongyangın sağlıklı olduğunu söylese de gözünden yaş gelmeye devam eder. Bu sebeple Pyongyang küçükken annesiyle beraber bir falcıya gitmiştir. Falcı kızın annesine kızını Prenses Pyongyanın (Komutan Ondal ile 16 yaşındayken evlenmiş tarihi bir karakter) rahatsız ettiğini ve kızı Pyongyangın ismi Ondal olan genç adamı bulup 16 yaşına girmeden onunla evlenmesi ve bir yıl içinde de bir bebek yapması gerektiğini söyler. Kehanete göre evlenmezse kız ölecektir. Yıllar geçer, Pyongyangın 16 yaşına girmesine az kalmıştır. Hala Ondalını bulamamıştır. Derken birgün sınıfa Ondal adlı yakışıklı ve çalışkan bir çocuk nakil olur. Yıllardır Pyongyangın gözünden akan yaş Ondalı ilk gördüğü andan itibaren durur. Kız onun aradığı Ondal olduğuna ikna olur, bütün sorunların çözüleceğini düşünür fakat asıl sorun şimdi başlar. Bakalım Pyongyang, Ondalı kendisine aşık edebilecek mi? Komik olaylar bundan sonra başlıyor."} +{"text":"Leo Palamino başarısızlığa uğramış bir yazardır ve hayatını bulaşıkçılık yaparak sürdürmeye çalışırken eski karısı \"Why You Suck\" başlıklı bir blog açar ve burada paylaştığı içeriklerle bir anda ünlenip beklemediği bir ilgiye kavuşur. Blog sitesinde Leo ile ilgili yazılar vardır ve bu durum canını bir hayli sıkmaktadır. İşin daha da kötüsü blog kısa sürede kitap haline getirilir ve her yerde satılmaya başlar. İdealist, hayalperest ve inatçı olan genç adam hayattan daha fazlasını beklediği için hep kaybetmiştir ve çevresinin tavsiyelerine kulak asmamaktadır. Leo bir gün 'hayatımın kadını' diyeceği Colette ile, hem de onun düğün gününde tanıştığındaysa işler iyice çığırından çıkar. Artık Leonun kendisini Coletteye ve dünyaya doğru adam olarak ispat etmesi için çok az zamanı vardır."} +{"text":"1973 Locarno Jüri Ödülü Öyle filmler vardır ki, bir türlü belli bir sınıfa sokamazsınız. Dominique Benichetinin bu filmini de bir belgesel, sinema verite ya da minimal sinema sınıfına sokarsanız yaptığınız sınıflandırma yarım kalır, çünkü Kuzen Jules hem bunların hepsidir, hem de çok ötesi. Filmiişte bu sözlerle özetliyor Richard Whitehall. Sinemaskop formatta çekilen Kuzen Jules, Fransız kırsalına, sade köy hayatının mutluluklarına ve bir ömür boyu sürdürülen birlikteliğin ödülü olan samimiyete övgüdür... Çekimi beş yıl süren bu filmdeyönetmen Benicheti, Fransız bir çiftin seksen yıldır pek değiştirmeden sürdürdükleri yaşamlarını takıntılı bir titizlikle filme almış. Film, restore edilmiş halde kırk yıl sonra bir kez daha izleyiciyle festivalde buluşuyor. Kaynak:İSTANBUL FİLM FESTİVALİ"} +{"text":"Bombay'da yaşayan Hassan Haji, dedesinin işlettiği restoran sayesinde mutfakla çocuk yaşta tanışmış, bu ilgisini yeteneğiyle pekiştirmiştir. Şimdilerde genç bir adam olan Hassan, dedesinden kalan müesseseyi başarıyla işletirken beklenmedik bir trajedi nedeniyle Bombay'dan taşınmak durumunda kalır. Ailesiyle birlikte Fransa'nın bir kasabasına yerleşir ve işini burada devam ettirmek için hazırlıklara başlar, restoranını açar. Böylece bu yeni restoranın sunduğu egzotik Hint mutfağı kısa sürede bölge halkının dikkatini çeker. Bu nedenle de bölgenin prestijli restoranı Le Saule Pleureur'de bir telaş başlar. Şef Madame Mallory, yeni rakibi Hassan'ın kendinden daha yetenekli olduğunu fark etmiştir ve bu durum, aralarında esaslı bir rekabetin doğmasına neden olur. Steven Knight'ın senaryosunu yazıp Lasse Hallström'ün yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerinde Helen Mirren, Charlotte Le Bon ve Rohan Chand yer alıyor."} +{"text":"Bugüne dek yapılmış en iyi Mısır filmi sayılan Mumya gerçek bir hikayeye dayanmaktadır. 1881 yılında değerli eserler piyasada görülmeye başlanınca, kadim Horbat kabilesinin efsanevi kral mumyalarının saklı olduğu Deyr El-Bahriyi gizlice talan ettikleri ortaya çıkar. Kabilenin antikaları satmak dışında pek bir geçim kaynağı yoktur. Bu durumsa onları Mısır Hükümetine bağlı Eski Eserler Dairesiyle ihtilafa düşürür. Senaryoyu okuduktan sonra Roberto Rossellini projede adının yer almasını kabul eder. Şadi Abdül Selamın filmi 1969 yılında tamamlanır. Ancak bu sinemasal ziyafete ulaşmak 1970lerden beri çok zor hale gelmişti ta ki film, Martin Scorseseye ait Dünya Sinema Vakfı tarafından restore edilene dek. Film Mısır Kültür Bakanlığının da desteğiyle Dünya Sinema Vakfı tarafından 2009 yılında Cineteca di Bologna LImmagine Ritrovata Laboratuarında restore edildi."} +{"text":"Nicky zamanının en usta dolandırıcılarından biridir. Bir gün Jess Barrett adında genç güzel ve çekici bir kadın ile yolları kesişir. Sıradan bir kadın olmayan Jess, soygun konusunda en az Nicky kadar önemli bir potansiyel barındırmaktadır. Acar dolandırıcı Nicky'nin, bir yandan acemi Jesse işin inceliklerini öğretirken, diğer yandan da genç kadını tedirginlik verici bir şekilde yaklaşma girişimi başarısız bir biçimde sonlanır. Nicky ilişkiyi birden bire keserek Jess'ten uzaklaşma kararı alır. Üç yıl sonra, Jess, artık başarılı bir femme fatale olmuş ve Buenos Aireste yüksek bahisli araba yarışları camiasında sözü geçen biri haline gelmiştir. Jess, Nickynin en son ve oldukça tehlikeli tezgahının en kritik noktasında onun planlarını alt üst eder ve Nicky'nin dünyasını karartır."} +{"text":"Doğu Anadolu'da bir köyde yaşayan 27 yaşındaki Medine, beş yaşındaki oğlu Mert'in sünneti şerefine vereceği yemek için kuzu kesmek zorundadır. Ne var ki gerekli olan parayı bir türlü denkleştiremez. Bütün aile bir olup çalışması gerektiğini söyleyen Medine'nin bu halleri kocası İsmail'i endişelendirmektedir. Mert'in ablası Vicdan ise tüm ilginin Mert'e geçmiş olmasından dolayı kıskançlık nöbetleri geçirirken, Mert'i eğer kuzu bulamazlarsa kendini kurban edeceklerine inandırır. Öte yandan İsmail mezbahada bir iş bulur ve parayı denkleştirme umudu doğar. Ancak İsmail'in arkadaşları tarafından baştan çıkarılması işleri zorlaştırır. İsmail'in güçsüzlüğü, Medine'nin ısrarları ve Mert'in hayalleri aynı şeyi işaret etmektedir, ancak sonunda Medine'nin hiç de tahmin etmedikleri bir yerden yardım istemesi gerekecektir."} +{"text":"Romanyada Sfantu Gheorghe kentinin hemen kıyısındaki bir tepede, şehrin bu kadar yakınında var olduğunu bile tahmin edemeyeceğiniz, küçük bir Roman köyü var. Romanlar burada doğa ile uyum içinde yaşayıp, toprak ne sunarsa onu yetiştiriyor. Yıllık patates hasadının yanı sıra vasıfsız işçiler için yevmiyeli işler artık yok denecek kadar az, yaşadıkları bölgenin daha uzak noktalarına gitseler de iş bulamıyorlar. Köyünçeribaşısı Arona göre de gelecek pek parlak değil, ne de olsa parası olmayanın politikada söz hakkı olamaz. Filmde Christiane Schmidt ve Didier Guillain, genellikle aşağılanan ve lekelenen Romanların hayatlarını benzersiz bir derinlikle ve incelikle yakalamayı başarıyor. Kamera sanki onlarla birlikte mevsimlerin değişimini izliyor, kendini. O da, bu aile gibi olmuş topluluğun hayatının akışına bırakıyor gibi..."} +{"text":"2020 Yılında dijital bir fırtına oluşur ve dünya üzerindeki her türlü veriyi yok eder. Mailler, fotoğraflar, videolar, internet, resmi yazışmalar, askeri belgeler, banka kayıtları her şey yok olur. Dünya üzerinde kargaşa devam ederken sevgilisine dair elinde hiç bir anı kalmayan bir adam görürüz, üzgün ve çaresiz. lostmemoriesLost Memoriesin yönetmen koltuğunda, Fransada çekilmiş bir çok filmin görsel efektlerini yapan François Ferracci oturmakta. 2007 yılından beri kendi kurduğu post-prodüksiyon şirketi Pik. sel bünyesinde çalışmalarına devam eden Ferracci yönetmenlik dışında, sanat yönetmenliği, storyboard çizimleri ve fotoğrafçılık yapmakta. Önce bilgisayarlar her eve girmeye başladı, sonra teknolojinin gelişimiyle birlikte akıllı telefonlar hayatımızın her alanına dahil oldu. Dijitalleşmenin boyutu o kadar genişledi ki, gideceğimiz yeri haritadan bakmak yerine makineler bizlere söylemeye, kitaplar küçük ekranlar sayesinde okunmaya, fotoğraflar sadece veri olarak arşivlenmeye başladı. Devletle ilgili işlemlerimizin neredeyse tamamını internet üzerinden gerçekleştirebiliyor ve hayata dair bir çok işimizi teknolojinin bizlere sunduğu imkanlar sayesinde kolayca halledebiliyoruz. Peki bütün bunlar bir anda yok olursa o zaman ne olur? Dijitalleşmeye kendimizi o kadar kaptırmış durumdayız ki, bunun bir anda ortadan yok olabileceğini asla düşünmüyoruz. Fakat eğer bu durum gerçekleşirse kaçımızın elinde hayata dair anı kalacak? Fotoğrafları bastırmaya üşenen, kağıda yazmak yerine klavye aracılığıyla haberleşen ve etrafındaki güzellikleri keşfetmek yerine küçük ekranlara hapsolmuş günümüz modern insanın güzel bir portresinin çizildiği Lost Memories, izleyiciye acaba? sorusunu sordurtma yönünden oldukça başarılı. Filmin görsel efektlerinin nasıl yapıldığına dair bir video ve yönetmenin diğer işlerini de görebileceğiniz internet sitesi aşağıda yer almakta. Filmlerini insanlarla paylaşmaktan korkmayan ve her türlü eleştiriye açık olan sinemacıların ülkemizdeki genç kuşağa da örnek olmasını diliyorum."} +{"text":"60lı yılların ortası, Polonya. Yoksul bir çevrede parçalanmış bir aile. Polonyalı eşinden ayrı olan anne, zamanının çoğunu 10 ve 14 yaşlarındaki iki oğlunun temel ihtiyaçlarını temin etmek için çalışarak geçirmektedir. Kendi hallerine bırakılan çocuklar çevrelerindeki güçlü bir Neo Nazi yönelimine sahip bir çeteye katılırlar. Bir gün çete bir Yahudi mahallesine girer, bir grup genci tartaklar ve bıçaklarlar ve polis tarafından tutuklanırlar. Anne, evlatlarının serbest bırakılması için polisi ikna edebilse de, onların Neo Nazilerle birlikteliklerini öğrendiğinde sarsılır. Geçmişini ve kökenlerini çocuklarından saklamakla onları koruduğunu her zaman düşünen kadın, artık onlara hakikati söylemek zorundadır: O bir Yahudidir. Yahudi soykırımından kurtulabilmiştir ve evlatlarını Katolik Hıristiyanlar olarak yetiştirmek istemiştir. Ancak böyle yaşamaya devam edemeyeceklerinin farkına varır ve Polonyayı terk etmeye karar verir. Büyük oğluyla sırrını paylaşır ancak küçük oğluna Avustralyaya göç edeceklerini söylerken işin aslı bir gemiyle İsraile gidiyor oluşlarıdır. Kaynak: Suç ve Ceza film festivali"} +{"text":"15. yy'da Transilvanya toprakları III. Vlad ve eşi Mirenanın yönetimi altındadır. Ülkelerini gitgide büyüyen Osmanlı tehdidine karşı ezdirmeden, barış içerisinde yaşatmak isterken beklenmedik bir tehdit ile karşılaşacaklardır. Zira Osmanlı İmparatoru Sultan II. Mehmed, Eflaktan Vladın oğlu Ingerasın da aralarında olduğu 1000 erkek çocuğun alınarak Osmanlı ordusunda asker olmalarını ister. Vlad hayati bir karar aşamasına gelir. Ya oğlunu ve halkını sultana verecektir veya Türkleri yenmek için bir canavardan destek alarak, ruhunu şeytana satacaktır... Broken Tooth dağında pazarlık yaptığı şeytan ona hiçbir insanoğlunda olmayan bir gücü bahşedecektir ama o günden sonra Vlad'ın insan kanına olan susuzluğu doymak bilmeyecektir... Dracula, gerçek bir efsane olan \"Vlad the Impaler\"ın hikayesini odaklanarak Drakula'nın ve vampir mitolojisinin köklerine iniyor. Dracula'nın anlatılmamış hikayesine odaklanılan bu epik-aksiyon filminin yönetmenliğini Gary Shore gerçekleştirirken başrolde Luke Evans yer alıyor."} +{"text":"15 yy'da Transilvanya toprakları III. Vlad ve eşi Mirenanın yönetimi altındadır. Ülkelerini gitgide büyüyen Osmanlı tehdidine karşı ezdirmeden, barış içerisinde yaşatmak isterken beklenmedik bir tehdit ile karşılaşacaklardır. Zira Osmanlı İmparatoru Sultan II. Mehmed, Eflaktan Vladın oğlu Ingerasın da aralarında olduğu 1000 erkek çocuğun alınarak Osmanlı ordusunda asker olmalarını ister. Vlad hayati bir karar aşamasına gelir. Ya oğlunu ve halkını sultana verecektir veya Türkleri yenmek için bir canavardan destek alarak, ruhunu şeytana satacaktır... Broken Tooth dağında pazarlık yaptığı şeytan ona hiçbir insanoğlunda olmayan bir gücü bahşedecektir ama o günden sonra Vlad'ın insan kanına olan susuzluğu doymak bilmeyecektir... Dacula, gerçek bir efsane olan \"Vlad the Impaler\"ın hikayesini odaklanarak Drakula'nın ve vampir mitolojisinin köklerine iniyor. Dracula'nın anlatılmamış hikayesine odaklanılan bu epik-aksiyon filminin yönetmenliğini Gary Shore gerçekleştirirken başroldeLuke Evans yer alıyor."} +{"text":"Kalbi kırılmış dört çaresiz kadının her şeyi göze alarak atıldıkları bir serüven ve neticesindeki banka soygununu anlatan yapım; gerçek dostlara daha sıkısarılmanın önemini anlatırken, en zor şartlarda bile gülünecek bir şey bularak hayata tutunmanın önemli olduğunu eğlenceli bir üslupla anlatıyor. Kocasının kendisini ve iki buçuk yaşındaki oğlunu terk etmesiyle maddi ve manevi büyük bir çıkmaza giren Gülay, bir yandan sağlık sorunları ile boğuşuyor, diğer yandan krediborçlarını ödemeye çalışıyor. Ödeyemediği borçlar yüzünden bankanın elindeki küçük tekstil atölyesine de el koymasıyla ortada kalan karakter en yakın arkadaşları Bilge, Nihal ve Dürdane ile dertleşirken şaka olarak ortaya atılan banka soygunu fikri birden gerçeğe dönüşüyor."} +{"text":"Sanat, müzik ve New York'un gündelik hayatının büyüsü, hayatları kesişen üç karakterin yetişkinliğe doğru yol aldıkları dönemeçte birleşince, bazen komik, bazen sürreal, bazen de derinden duygulandıran bir yolculuk ortaya çıkıyor. Otuzlarında bir çift olan Leeward ve Mary, onları bir araya getirenin ne olduğunu çoktan unutmuş, konuşulmayanların yükü altında yuvarlanmaktalar. Hemşire olarak yoğun bir çalışma programı bulunan Mary bir yandan evi geçindirirken, diğer yandan daha rahat koşullarda yaşamayı düşler. İdealist bir müzisyen olan kocası Leeward ise kapitalist düzene dahil olmak istemediğinden çalışmaz. Leeward ve Mary küçük kızlarının ismi konusunda bile anlaşamazlarüç yaşındaki kız, birine gore Rainbow, diğerine göre Maggiedır. Derken bir gün, çiftin bit kadar dairesine genç bir Fransız kadın kalmaya gelir. 19 yaşındaki Lilas ünlü bir sanatçı olan annesinin baskısından kaçmaya çalışırken kendi de sanatçı olma peşindedir. Lilasnın kalışı uzadıkça, Leeward ve Mary arasındaki çözülme de derinleşir. Akışkanlığı ve büyüsüyle başka türlü hikayeleri mümkün kılan New York, üç karakterin hayatlarındaki bu dönüm noktasının arka planını renklendiriyor. Yüz Küçük Balık Yüz dürüstlüğü, samimiyeti ve küçük anlarda bulduğu güzelliklerle sizi kalbinizden yakalayacak filmlerden.Kaynak:If İstanbul"} +{"text":"Meydan, geçen sene Ukraynada meydana gelen devrimin hazırlanışını gözler önüne seriyor. Önce 500 bin kişinin katıldığı barışçıl gösterilere sonra da polisle olan çatışmalara uzanarak, sokaklara sıçrayan isyanın gelişimini, kalp atışlarını ve şekillenişini büyük Meydanın etrafından izliyoruz. Birçok ayaklanma filminin görüntüyü kaydederken el kameralarını, akıllı telefonların mobilliğini tercih ettiği günümüz görüntü dünyasında, Meydan akıntının karşısında yer alarak oldukça minimal, hareketten kaçınan uzun planlarla hemen kendine ayrıksı bir yer ediniyor. Loznitsanın yaklaşımı başta alışılmadık gelse de film ilerledikçe duygusal gücünü bu estetik tercihten alıyor. Meydan bu nedenle bir devrimin sadece sosyolojik ve politik arkaplanını ortaya çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda bir devrimin gerçekleşme sürecinin soluksuz izlenen bir portresine dönüşüyor."} +{"text":"Bir başka Noel zamanı daha, karavanıyla sokaklarda Noel ağacı satmak için New Yorkta... Belli ki hayatının en iyi dönemi değil. Bir yıl sonra aynı yere kız arkadaşından ayrılmış olarak gelmek yetmezmiş gibi, birde hızlı kentin yalnız soğuğunda gece vardiyası yapıyor. Neşeli olması beklenen bir kutlama haftasının kabusa dönüşmesine tanıklık edecek gibiyiz. Yani bir diğer adıyla yeni yıl depresyonuna. Ancak yönetmen bu ilk uzun metrajlı filminde ne yeni yıl hüznü üzerine bir laf söylemeye çalışıyor, ne de Noel ruhu aşkına adamımızı kurtarmaya kalkışıyor. Karakteri sadece gözlemliyor. Çabalarken, çabalamazken, kendini zor tutarken, kendini zorlarken, parkta bir genç kıza yardım ederken, zamanla düzelme yoluna girerken... Ağaçların, ışıkların, şehirlerin, her şeyin, aynı çift gözde hayat varken ve yokken ne kadar farklı görünebileceği hakkında..."} +{"text":"Henüz genç bir öğrenci olan Mehmet ve okul arkadaşları, düşman işgali altına giren Anadolu'nun hali için derinden üzülmekte, dahası oturup bekledikçe düşmana karşı bileylenmektedirler. Eskişehir'in kentinin düştüğü ve ordunun geri çekilmekte olduğu haberi hepsini daha da endişelendirir. Vatanı savunmak için harekete geçmeye kararlıdırlar. Onlar cepheye gidip düşmanla çarpışmak isterken, Güzide öğretmen ise öğrencilerinin savaşa bifiil katılamayacak kadar küçük yaşta olduklarında ısrar eder. Tevfik yüzbaşı ve Abbas Emmi ise öğrencileri vatan aşkıyla dolu bu karardan döndüremeyeceklerinin farkındadırlar. Dahası bu topraklar üzerinde yaşayan Ermeni ve Rumlar, devletlerin kanlı politikasını bir kenara bırakarak aynı vatanı koruyacakalardır Mehmet'in Rum kızı Mina'ya olan büyük aşkını ne bu savaş engelleyebilir ne de Tevfik yüzbaşı ile Güzide'nin yüreğine düşen sevdaya kanlı savaş engellenebilir."} +{"text":"Kafe Sitare, her biri farklı bir kadın etrafında anlatılan üç kısımdan oluşan bir film. Üç karakterin iç içe geçen hayatları birçok İran filminin de konu edindiği bir temayı işliyor: Günümüz İranında kadın olmak. Fariba, bir kafe işletmekte ve yaşlı annesine, işsiz kardeşine ve ufak çaplı bir suçlu olan kocasına bakmaktadır. Saloumeh, arada sırada Faribanın muhasebe işleriyle ilgilenir ve kör babasıyla sürdürdüğü hayattan kurtulmanın yollarını arar. Ona göre yaşadığı hayattan kurtulmanın en güzel yolu komşusu olan tamirci gençle evlenmektir. Molouk ise Saloumehnin evde kalmış yaşlı ev sahibesidir. Yaşlı kadın sürekli genç erkeklere aşık olmakta ve onlardan biriyle evlenmenin hayalini kurmaktadır. İşlenen bir suç bu üç kadının hayatını farklı şekillerde etkileyecektir. Kafe Sitare, eleştirmenlerden olduğu kadar seyirciden de tam not almış tatminkar bir drama. Kaynak: uyumsuz adam"} +{"text":"Bu filmde Oslo sokaklarını hiç aşina olmadığımız bir gözle göreceğiz. Beş sığınmacıya kamplarından ayrılıp bir günlüğüne kente gitme izni verilir. Ne zamandır toplumdan dışlanmış, tekdüze giden hayatlarının dışında azıcık da olsa nefes alma fikri hoşlarına gider. Ancak hemen, aslında farklı bir niyetleri olduğunu görürürüz: Kimi geçmişteki bir hatayı düzeltmeyi, kimi de yepyeni bir gelecek kurmayı kafaya koymuş. Kendi geçmişleri ve planları ışığında çıktıkları bu yolda kimi mutluluğu keşfedecek, kimi utançtan yerin dibine girecek, kimi sırılsıklam aşık olacak, kimi de intikam peşine düşecek. Bu beş öyküyü birbirine bağlayan da 83 yaşındaki Mirzanın, Norveç Kralına elden vermeyi kafasına koyduğu bir mektup! Mülteci, sığınmacı, yabancı gibi sözcükleri bir kenara bırakalım. İsim takmayı sevmiyorum. Hepimiz gazetelerde çıkan bu büyük sözcüklerin etkisi altında kalıyoruz. Hepimiz insanız; hayatta şansımız bir olmasa da, istisnasız hepimizin hayalleri ve özlemleri var. Hisham Zaman"} +{"text":"güzel fabrika memuresi Selma. Bu film aynı pansiyonda kalan iki sevgilinin öyküsüdür. Yaşam zordur. Fabrikatör Turgut beğendiği Selmayı sürekli taciz eder. Celal Bey ise genç kızı sahiplenip korur. Turgutun kızkardeşi Türkan gazinoda görüp tutulduğu Bülenti şarkı söylemesi için doğum gününe çağırır. Ona aşık olduğunu, evlenirse paraya boğacağını söyler. Turgut engel olarak gördüğü Celali işten kovar. Bülenti Türkanla gören Selma onu terkeder. İşten de ayrılır. Bülent Türkanın ısrarı ile fabrikaya müdür olur. Celal ise Selmayı kimsesiz, zengin ama yaşlı ve kör bir adam olan Rıfata bakması için iş bulur. Bülent Türkanın baskısından bunalıp ayrılır ve gazinoya döner. Selmayı çok seven Rıfat ölünce mirasını genç kıza bırakır. İflas eden Turgutun fabrikasını Selma alır. Genç kız Bülentle konuşmak için gittiği gazino çıkışı Turgut ve adamlarınca kaçırılır. Türkan Bülente, ağabeyinin Selmayı, tüm mallarını zorla kağıt imzalatıp geri almak için kaçırdığını söyler. Turgut Selmanın tüm varlığını hayır kurumlarına bağışladığını öğrenince genç kıza saldırır. Turgut ve adamlarına hapis yolu görünür. İki sevgiliyi ise birlikte uzun ve mutlu bir yaşam beklemektedir"} +{"text":"Film Gerçek bir yaşan öyküsün'den kitaplara aktarılıp çok tutulmasının ardından film için kurgulanmıştır. Filmde başrol karakteri olan Raquel henüz 17 yaşında isyankar bir kızdır, telekız olmak için Sao Paulo'ya gelir. Üniversiteye devam ederken bir yandan aklındaki meslek için ilgili insanlarla tanışır ve zamanla profesyonel bir fahişe haline gelir. Tüm yaşadıklarını aynı zamanda bir web sayfasındaki blog'a aktarıp yaşadığı deneyimlerini paylaşır. içinde bulunduğu karanlık hayatın ağırlığı bir süre sonra kendisini hastanelik edecek kadar ağır bir komaya sokacaktır. Tüm yaşadıklarından sonra bu defa geçmişini kitap olarak okuyucularla paylaşacaktır. 'Akrebin Tatlı Zehri: Bir Telekızın Günlüğü' adlı kitap, 21 yaşındaki Pacheco'nun dört yıllık 'meslek hayatını' içeriyor. Kitap, yarı günlük, yarı blog özelliği taşımasının yanı sıra cinsel yaşamlarını renklendirmek isteyen okuyuculara ipuçları da sunuyor. Nüfusun yalnızca küçük bir kısmının kitap okuduğu Brezilya'da bir ayda üç baskı yapan ve 30 bin satan kitap, Brezilya bestseller listelerinde üç numarada yer alıyor. Kitabın gördüğü ilgi, 17 yaşında evden kaçtığından beri fahişelik yapan Pacheco için sürpriz olmuş: \"İnsanların bir telekızın hayatıyla ilgileneceğini tahmin ediyordum ama bu kadar olumlu tepkiler alacağımı doğrusu hiç ummamıştım.\" dem"} +{"text":"KIM Yun-woo bir bölgemüdürlüğünde, alt kademememur olarakçalışmaktadır. 30 yaşındaolmasına rağmen, yaşına göre oldukça saftır ve kendine uygun bir eş bulmak için, başarısızlıkla sonuçlanan sayısız tanışma randevusuna gitmiştir. Eski evinden ayrılıp yeni bir eve taşınan KIM Yun-woo, burada sık sık alt katta oturan lise öğrencisi HAN Soo-young ile karşılaşır. HAN Soo-young, 18 yaşında neşeli ve enerjik bir kızdır ve bir prenses gibi davranan annesiyle yaşamaktadır. Tüm bunlar olurken; liseden mezun olur olmaz çalışmaya karar veren KANG Sook, bölge müdürlüğünde çalışmaya başlar. Ve melankolik bir kadın olan KWON Ha-kyunga, onun güzel gülümseyişine, sırılsıklam aşık olur. Ne var ki, Ha-kyung hala eski sevgilisini unutamamıştır ve her gün o aşkın izlerini bulmaya çalışmaktadır. KANG Sook onun geçmişte yaşamasına aldırmayarak, peşinden ayrılmamaktadır. Acaba geleceklerinde mutlu bir son olması mümkün müdür?!"} +{"text":"Deli tavırları olan, uçuk-kaçık bir kral ile evli olan genç bir kraliçe, kralın dostu da olan doktora aşık olur ve ikili gizlice ilişkiye girerler. Bu tutkulu yasak aşk bir ulusu baştan aşağıya değiştirecek bir devrimin de öncüsü olacaktır. Orijinal Ejderha Dövmeli Kız'ın senaristi olarak tanıdığımız ve 2009 yılında En İyi Uyarlama senaryoya dalında Satellite Ödülleri'ne ve Bafta'ya aday gösterilen Danimarkalı sinemacı Nikolaj Arcel'i yönetmen koltuğunda gördüğümüz film, bu yılın gözdeleri arasında yer alıyor. Dünya prömiyeri 16 Şubat'ta Berlin Uluslararası Film Festivali'nde yarışmalı bölümde gerçekleştirilen yapım, Almanya'dan evine En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Senaryo dallarında Gümüş Aslan ile döndü. Yönetmen Arcel'in Ejderha Dövmeli Kız'ı da beraber kaleme aldığı arkadaşı senarist Rasmus Heisterberg ile Bodil Steensen-Leth'in romanından uyarladığı filmin başrollerini ise Mads Mikkelsen, David Dencik ve Alicia Vikander paylaşıyor."} +{"text":"Vicdan, kimsesiz bir çocuktur. Babası tarafından terkedilen annesi onu doğururken ölür. Ölürken Vicdanı, boynuna bir madalyon takarak Fatma Nine adında yaşlı bir kadına emanet eder. 8, 9 yaşına gelince boynundaki madalyonu alarak para karşılığı onu bir aileye satar. Çocuk yaşta evin oğlu Ömer tarafından tecavüze uğrayan Vicdan, büyüdüğü evi terk ederek yatılı okur. Okul arkadaşlarından Nezihenin düğününde tanıştığı Necdete aşık olur. Evde yalnız kaldıkları bir sırada Ömer tarafındanda bir tecavüz girişimi ile karşılaşınca erkelere olan güvenini kaybeder, ve İstanbulu terk eder. Yıllar geçer Vicdan, doktor olmuş, bir Anadolu kentinde görev yapmaktadır. Kader, Ömeri bu kentte yeniden karşısına çıkarır. Hemde bir katil olarak....."} +{"text":"Melik yirmi altı yaşlarında, hayatını gelecek kaygısı taşımadan sürdüren aklının bir köşesinde yurtdışına gitme hayali olan biridir. Tek gelir kaynağı arada bir reklam şirketlerine dışarıdan grafikerlik yapmaktır. Melikin hayatındaki kadınlar yaptığı işten daha çok zamanını alır. Melikin sürekli bir ilişkisi olmadığı gibi kalacak yeri de yoktur, Cemil adlı bir arkadaşının öğrenci evinde yatıp kalkmaktadır. Melik, kaldığı evin önünden geçen bir genç kıza tutulur ama bu kızın kim olduğunu, nerede yaşadığını bilmemektedir. Aynı günlerde Melikin barda tanıştığı Seçil adlı bir avukat kadınla ilişkisi başlar. Ancak Melik ilişkiye isim koymaktan kaçar, bu durum Seçili rahatsız eder. Melik, Şilanı takip ederek onun kaldığı evi bulur veevde olmadığı bir gün kapıyı çalar. Kapıyı İsmet adlı elli yaşlarında, ermiş edasıyla konuşan bir adam açar. İsmet, kendine kapalı bir dünya kurmuştur ve o dünyada Şilandan başka kimseye yer yoktur. Melikin Şilanla tanışmasının tek yolu İsmettir. Ancak planları istediği gibi gitmez. Şilanın Kuzey Irakta yaşayan abisi onun bir şekliyle Kuzey Iraka geçmesi için illegal yollardan haber gönderir. Politik bir suçlu olan abisinin isteğini yerine getirmek için hazırlık yapan Şilan polis tarafından izlenmektedir ve bir süre sonra gözaltına alınır. Şilanı gözaltından çıkarma işi Melike düşer ve bu olay İsmetteki psikolojik sorunları su yüzüne çıkartır."} +{"text":"Şahin ile Sultan çiftinin Güneydoğu Anadolu'nun mahsül vermeyen topraklarında kışı geçirebilmek için şon şansları salcılık yapmaktır. Salcılık ile bir anda yeniden kurmaya başlayan hayalleri ve gözlerinde ki umut pırıltıları kısa bir süre sonra Cello Ağa'nın ortaya çıkışıyla kaybolacaktır. Ağa, çiftin ellerinde ki toprağı yok pahasına alarak, mevsimlik işçi olarak kendisine bağlamak istemektedir. Yörede ki herşeyin kendisine ait olduğu gibi sal taşımacılığı da, ağanın kontrolündedir. Teklifi kabul etmeyen çift, ertesi gün sallarının parçalarını, nehre saçılmış olduğunu görür. Düzen ve başkaldırının savaşı başlar. Ağanın çiftliğindeki ambarları tutuşturan Şahin hapse atılır, hapisten çıktığı gün köyde evinin önünde kurulu olan darağacı ile karşılaşır. Sultan, ağanın adamlarının tecavüzüne uğramıştır ve lekeyi temizlemesi için kendini öldürmesi veya kocasının kendisini öldürmesi gerekmektedir."} +{"text":"Kıdemli İtalyan yönetmen Olmi, bu tarihi dramda, 16. yüzyılın başında geçen gerçek bir öyküyü, modern ağır ateşli silahların ilk kurbanının ve onun muktedirlerin entrikaları ve hıyanetleri arasında yaşadığı acının hikayesini, günümüzde silahsızlanmayı teşvik eden bir alegoriye dönüştürüyor. Asil savaş sanatına hakim bir şövalye olan 28 yaşındaki Giovanni de Medici, V. Charlesın işgalci Alman paralı askerleri olan Landsknechtene karşı yürütülen seferberlik sırasında, Papalık Ordusunda yüzbaşıdır. Daha yaşarken bir efsane olmuştur; silah kullanmaktaki büyük deneyimi nedeniyle prensler onu paylaşamamaktadır. Tam talih yüzüne gülerken ve tüm kadınların gözdesiyken, ateşli silahların keşfedilmesiyle genç adamın düşüş süreci başlayacaktır. Bacaklarının üst kısmına top mermisi isabet ettikten sonra, De Medici vücudunu içten içe yiyen acı kaynağı kangrenle mertçe savaşır ve son saatlerinde can çekişirken, bir savaşçı olarak yaşadığı hayatın korkunç gerçeklerini anar..."} +{"text":"Belki de Kore film tarihinde en çarpıcı çıkış olan bu film. yol acımasız bir dünya haline geldiğinde ve elektrik yok olduğundaki küçük çaplı bir kıyamet gününü gösterir Kore film tarihinde en çarpıcı çıkışlardan biri olan \"End of Animal\", kendi ölçeğinde orantısız derecedeki imalarıyla bir kıyameti hatırlatır. Siz onu parçalanmış bir yol filmi olarak düşünebilirsiniz. Soon-Young taksiyle karısının yaşadığı yer olan Taeryung'a seyahat ederken sürücü, kendi payını ödeceyecek parası veya plastiği olmadığı kısa zamanda ortaya çıkan ikinci bir yolcu alır. Yabancı, Soon-Young ve sürücünün akıllarındakini esrarengiz bir şekilde anlama yeteneğine sahiptir ve her an tükenebilecek tüm elektriksel güçleri tahmin etmektedir. Sürücü yardım istemek için önden yürür, yabancı gözden kaybolur ve Soon-Young yalnız kalır. Siz bunu bilmeden önce yol, herkesin karanlık sırlarının olduğu, kimsenin doğruyu söylemediği acımasız bir dünya haline gelir. Sadece yabancı Soon-Young'un kalbindeki en önemli şeyleri görür ama ona ihtiyacı olduğu zaman asla dokunmaz. Jo Sung-Hee'nin dikkat çekici bu filmi, sıradan felaket filmlerinin yapamayacağı, bir kalbin karanlık taraflarını araştırır."} +{"text":"William Shakespeare, Julius Ceaser yapıtıyla, tarihe başka bir açıdan bakıp, günümüze kadar süren bir tartışmayı başlatmıştır. Brutus, Sezar'ın diktatörlüğüne baş kaldıran bir özgürlük savaşçısı mıdır? ''Sen de mi Brutus'' repliği ile Shakespeare, Brutus'un Sezar'a sapladığı hançeriyle, onu hain olarak mı niteliyor? Roma Cumhuriyetinde son büyük lider olan ve diktatörlüğünü Roma Senatosuna onaylatan Jül Sezar, diktatörlüğe karşı çıkanlar tarafından, düzenlenen bir komplo sonucu öldürülür. Tarihin en önemli siyasal cinayetlerinden biri olan bu olayın sonuçları, aydınlar tarafından halen tartışılmaktadır. Brutus'u analiz eden bu yapıtta, usta yazar Brutus'un yaşamı için seçmiş olduğu üç ana psikolojik öğe olan onur, yurtseverlik ve dostluk kavramlarının birbirleri ile çelişmelerini irdelemektedir. Her anı, insanı düşünmeye yönelten bu filmde, Charlton Heston usta oyunculuk gücünü sergilemektedir."} +{"text":"Protestan Navarre'lı Henri'nin, savaşçı bir liderden Fransa'nın sevilen Kralı dördüncü Henri olmaya kadar giden hikayesini anlatan bir film. Yönetmen Jo Baier'in bu epik hikayesi, normalden biraz daha fazla kanlı ve sık seksüel sahneler içerse de, klasik bir eğlenceli macerayı yansıtmaktadır. 16. yüzyıl sonu Fransası'nda, Katolikler ve Protestan Huguenot'lar savaş halindedir. Dul kraliçe Catherine De Medici barışı sağlamak için savaş güçlerini birleştirmek amacıyla Henri'nin kızıyla evlenmesi için onu sarayına çağırır. Ancak düğünde Katolikler, Protestan misafirleri katlederler, bu olay daha sonra St. Barthelemy Günü katliamı olarak hatırlanacaktır. Artık evlenmiş olan Henry ise hayatta kalmak ve tacı elde etmek iiçin elinden geleni yapmak zorundadır."} +{"text":"\"END:CIV\" kültürümüzün sistematik şiddete ve çevresel sömürüye olan bağımlılığını inceliyor ve sonuçta zehirlenen tabiatı ve savaş bunalımındaki ulusları derinlemesine araştırıyor. Derrick Jensenin Endgame adlı kitabına dayanan END:CIV izleyiciye şu soruyu soruyor: Yaşadığınız topraklar, ormanları kesen, suyu ve havayı kirleten ve besin kaynaklarınızı zehirleyen yaratıklar tarafından işgal edilseydi, direnir miydiniz? Uygarlıkların çökmelerinin altında yatan nedenleri genellikle kaynakların aşırı kullanımına dayanır. Bunu yazarken, dünya ekonomik kaos, petrolün zirvesi, iklim değişikliği, çevresel yıkım ve politik karışıklıkla sendeliyor. Hergün, manşetler skandal hikayelerini ve kamu güvensizliğini temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyor. Şu anki küresel sistemin sonuna dair öfkeli taleplerde bulunmamız gerekmiyor çünkü çok yakında çökecek gibi görünüyor. Ancak, en çok hasar görmüş yerlerde bile cesaret, merhamet ve özgecilik eylemleri kaynıyor. Savaş ve baskının ağır etkilerine maruz kalmış insanların dirençliliğini ve ilerleyen krizle yüzleşmek için öne atılanların kahramanlıklarını belgeleyerek, END:CIV bu her şeyi tüketen çılgınlığın dışında makul bir geleceğe ışık tutar. Jensenin anlatımı ile desteklenmiş film bizleri bu toprakları gerçekten seviyorsak eyleme geçmeye çağırıyor. Film, küresel ekonomik sistemin çözümlemesini yapmak için müziği, arşivsel metrajı, hareketli grafikleri, animasyonu, güldürüyü ve hicvi de kullanarak enerjik bir tempoda ilerliyor. END:CIV, Jensenin şiirsel ve sezgisel yaklaşımıyla örtüşen birinci elden fedakarlık ve kahramanlık hikayelerini dikkatle ve duygusal olarak heyecanla yansıtıyor. Taşrada çekilmiş ekran görüntüleri korkunç ama olağan yıkımın tıraşlama kanıtının yanı sıra kesici doğal güzelliğin perde arkasını gözler önüne seriyor. kaynak: submedia. tv"} +{"text":"Han Tae Woong matematik dehası olan 17 yaşında bir gençtir. Yeni kayıt olduğu lisenin matematik dahisi olarak bilinen Kim Jung Gyu ile başlarda küçük bir sürtüşme yaşamış olsada kısa sürede çok yakın arkadaş olmuştur. Okullarını temsilen seçilen iki matematik dahisi olimpiyatlarda karşı karşıya kalarak birbirlerine rakip olurlar. Dahiliğinin yanı sıra fazlaca kibirli olan Kim Jung Gyu, olipiyatları Han Tae Woonun kazanması nedeniyle intihar eder. Bu olaydan dolayı kendini sorumlu tutan Han Tae Woong okulu bırakır ve evini terk eder. Yıllarca başıboş bir şekilde yaşamakta olan Han Tae Woongun bu zaman diliminde tek gerçekleştirmek istediği en yakın arkadaşı olan Kim Jung Gyunun boksör olma hayalini gerçekleştirmektir. Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir. Lisedeyken evden kaçmış bir kızla tanışır. Eğlenceli bir gün geçirirler. Han Tae Woong onun bir gün onun çağrı cihazına eğlence parkında buluşmak için mesaj bırakır. Ama Han Tae Woong gidemez buluşmaya, çünkü o gün en yakın arkadaşı Kim Jung Gyunun öğrenmiştir. Aradan geçen sekiz yılda Han Tae Woong 3. sınıf bir boksör olmuştur. Bir arkadaşı hastanede ziyareti sırasında Lise döneminde iken evinden kaçmış olan ve tesadüfen tanıştığı kızla karşılaşır. Tanıştıkları gün eğlenceli bir gün geçirmiş olan çift daha sonradan tekrar buluşmayı planlamıştırlar. Ancak o sıralarda Kim Jung Gyunun intihar etmiş olması ve Han Tae Woongun evini terk edip gitmesi nedeniyle ikili görüşememiştir. Bo-Ra aradan geçen zamanda büyümüş ve artık eski küçük kız değildir. Hastanade yaşananlardan sonra kaderleri bir araya gelen ikili başlarda birbirlerinden hoşlanmı olsada zamanla birbirlerine karşı birşeyler hissetmeye başlarlar. Aralarındaki aşkı farkettiklerinde ise olmadık bahaneler öne sürmeye başlar ve bunu kabul etmezler. Peki aşkı ne kadar reddedebileceklerdir? Yoksa birbirlerinden vazmı geçeceklerdir"} +{"text":"Emekli ağır ceza hakimi Sezgin'in, kendisini hayata bağlayan kızı Belginin öldürülmesi ve sanık olarak yargılanan damadı İlkerin beraat etmesi, adalete ve mesleğine olan inancını yitirmesine neden olur. Yaşadığı şehirden uzaklaşarak bir sahil kasabasına yerleşir. Sezgin, her ne kadar mahkemede beraat etmiş olsa da kızını, damadı İlkerin öldürdüğüne inanmaktadır. Adaleti kendi yöntemleriyle gerçekleştirmek isteyen Sezgin, damadı İlkeri bir şekilde kaçırarak villanın mahzenine yaptırdığı hücreye hapseder. Kendisi ölünceye kadar damadının orada kalmasına karar verir. Emekli hakim arkadaşları Fuat, Nedim, Erdal ve eşi savcı Nazan, çok sevdikleri hakim arkadaşları Sezgini yalnız bırakmamak için onu ayda birkaç defa ziyaret ederler. Sezgin'in kızının dava dosyasını kapatması, ani bir karar ile İstanbuldan taşınması ve damadının da o tarihlerde ortadan kaybolması, arkadaşlarında şüphe uyandırır. Damadı İlkere bir şeyler yapmış olabileceğinden endişe etmeye başlayan arkadaşları son ziyaretlerinde Sezgini sıkıştırırlar."} +{"text":"Eğer varsan - Nefes alırsın, Nefes alırsan - Konuşursun, Konuşursan - Sorarsın, Sorarsan - Düşünürsün, Düşünürsen - Araştırırsın, Araştırırsan - Tecrübe edersin, Tecrübe edersen - Öğrenirsin, Öğrenirsen - Büyürsün, Büyürsen - Arzularsın, Arzularsan - BulursunVe eğer bulursan - Şüphe edersin, Şüphe edersen - Sorgularsın, Sorgularsan - Anlarsın,. Eğer anlarsan - Bilirsin, Bilirsen - Daha Çok Bilmek İstersin Daha Fazla Bilmek İstiyorsan Yaşıyorsun Demektir Mike Dacko'dan ödüllü kısa film. Aldığı ödüller: Rhode Island International Film Festival 2009 - FIRST PLACE FirstGlance Film Festival Hollywood 2010- BEST DIRECTOR San Francisco Independent Film Festival 2010- BEST ANIMATION Reel 2 Real International Film Festival 2010- BEST ANIMATION Dam Short Film Festival 2010- BEST ANIMATION Miami Short Film Festival 2009- BEST ANIMATED SHORT Humboldt Film Festival 2010- BEST ANIMATED SHORT AniMazing Spotlight Festival 2009- BEST 1st ANIMATED SHORT Napa Sonoma Wine Country Film Festival 2009- BEST SHORT Rochester International Film Festival 2010- SHOESTRING TROPHY 2D OR NOT 2D Animation Festival 2009- GOLDEN PENCIL TROPHY Red Rock Film Festival 2009- AUDIENCE AWARD Smogdance Film Festival 2010- AUDIENCE AWARD Accolade 2009- MERIT AWARD USA Film Festival 2010- FINALIST"} +{"text":"William Faulkner'ın 1920'lerde bilinç akışı anlatımıyla yazdığı, 20. yüzyıl edebiyatının en iyi yapıtlarından kabul edilen ve uyarlanması imkansız görülen \"Döşeğimde Ölürken\" romanını sinemaya aktaran James Franco, aynı zamanda filmin 15 ana karakterinden biri olan Darl Bundren'ı da canlandırıyor. İlk kez Cannes Film Festivali'nde Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen film, Bundren ailesini izliyor. Aile büyüğü Addie henüz ölmüştür ve cenazeyi kadının memleketine götürmek üzere bütün aile yola düşer. Kocası ve çocukları, 65 kilometre ötedeki Jefferson'a giden yolda olmadık her tür engelle karşılaşırlar: nehirler taşar, yangınlar çıkar, kazalar olur ve ailenin her ferdi, kendi içlerindeki fırtınaların yanında bir de bu felaketlerle baş etmek zorunda kalır."} +{"text":"Orta yaşının güzelliğini süren Carol; 1950lilerin New Yorkunda pek çok Amerikalı kadının imreneceği bir hayat sürmektedir; sosyetenin tanınmış, zengin isimlerinden. Evli olmasına rağmen kocasından boşanmak ister ve kızının velayetini alabilmek için savaş vermektedir. Therese henüz yolun başında genç bir kadındır. Bir butikte mağaza görevlisi olarak çalışmakta, günlerini sıradan bir şekilde doldururken, bu koca şehirde kimliğini aramaktadır. Bu iki farklı dünyaya ait kadının, Carol ve Theresenin yolları Manhattan semtinin bu lüks butiğinde kesişir. Carol, Thereseyi görür görmez genç kadının güzelliğinden etkilenir. Şükran Gününü yalnız başına geçirmek zorunda kalan Carol, Thereseyi hiç bilmediği coğrafyalara doğru spontane bir araba yolculuğuna davet eder. İki kadın bu yolculuk sırasında birbirlerine beklenmedik bir çekimle aşık olacaklardır. Fakat Amerika henüz 1952 yılındadır ve bu yasak aşka Carolın camiasında yer yoktur"} +{"text":"Yeryüzünde Bir Gün filmi, aynı isimli platformun tüm dünyaya yaptığı çağrı ile dünyanın her köşesindeki insanlar tarafından 10.10.2010 tarihinde kayda alınmış yaşam karelerinden oluşuyor. Türkiye, Arjantin, Bangladeş, İsrail, Rusya, Japonya gibi çok sayıda ülkeden görüntülerin yer aldığı film, insanlığın birbirine nasıl bağlı olduğunu, gezegen üzerinde sadece tek bir günde bile sayısız insan hikayesi yaşandığını gözler önüne seriyor. Eylül 2008de küresel bir çevrimiçi topluluk olarak kurulan Yeryüzünde Bir Gün, 10 Ekim 2010da (10/10/10) 24 saatlik bir zaman dilimi içinde tüm dünyadan katılımcıların çektiği görüntülerden oluşan uzun metrajlı bir film ve eşsiz bir video zaman kapsülü meydana getirmeyi hedefleyen bir medya projesi. Kurucu/Yönetmen Kyle Ruddick ve Eş-Kurucu/Baş-Yapımcı Brandon Litman projeyi ortak bir arşiv olarak hayata geçirip katılımcıların dünyayı yorumlama şekillerini aktarmak üzere çektikleri görüntüleri kullanma ve kurgulamaya olanak sağlayan bir yapı kurdular. Yeryüzünde Bir Gün aynı zamanda önemli sosyal sorunları belgelemek amacıyla her yıl çok sayıda sivil toplum örgütü ile yakın bir işbirliği içinde çalışarak küresel ölçekte işbirliği projeleri gerçekleştiriyor."} +{"text":"Tobey Marshall dürüst ve çok çalışkan bir adamdır, ailesine ait olan Marshall Motors adlı oto tamircisinde arkadaşlarıyla birlikte çalışmaktadır. Babasının vefatının ardında Tobey büyük borçlar altında kalmıştır. Hafta sonları Tobey çok tehlikeli olan yer altı oto yarışları adı verilen yarışlara katılmaktadır. Yarışların ardından Tobey adrenalin tutkunu bir adam olmuştur. Zorlu, zengin ve güçlü düşmanı Dino Brewster bir gün Tobeyye hayatında sadece bir kez alabileceği bir iş teklifiyle gelir. Sınırsız sermayesiyle Dino, Tobeyye dünyanın en hızlı Mustangini yapmayı teklif eder. İşini kurtarabileceğini düşünen Tobey hiç düşünmeden bu teklifi kabul eder. Mustangin yapımı ve satış işlemleri devam ederken Tobey, güzel rakibi Julia Maddon la bir yarış hazırlığına başlar. Tobey Dinonun ekibine karşı kendi takımıyla ve yakın arkadaşı Little Pete ile birlikte hazırlıksız bir yarışa başlar. Yarış ölüme dönünce Dino suçu Tobeynin üstüne yıkar ve onu hapse gönderir. İki yıl aradan sonra Tobey özgülüğüne kavuşur ve Dinodan intikam almaya yemin eder. The De Leon yarışları ülkenin en büyük ve zor yarışlarından biridir, Tobey Dinoyu orada yenmeye yemin eder. The De Leon yarışlarına seçilmiş çok az yarışçı katılabilir ve kazanan büyük miktarda para kazanır ancak Tobeynin New Yorktan San Franciscoya gitmek için sadece 48 saati vardır"} +{"text":"Türkiyede neredeyse olmayan bir müzik türünün temsilciliğine soyunan Sattasın yaşadıkları sadece türü tanıtmak adına değil. Aynı zamanda hitap ettikleri gençlere hayata farklı bir bakış şekli kazandırma dertleri var. Müzikalitesi alaylı sınıfından palazlanmış olan Sattasın, okullu sınıfını sollayan performansı bir sene içerisinde bir çok otoritenin dikkatini çekti. regici belgeseli, bir grubun içinde bulunan cevheri hissetmesi ve onu dışarı çıkartmak için üzerine gitmesinin kurgusuz en günlük hayat hikayesini barındırıyor. Bir grubun doğuşu, varoluşunu sorgulayışı, edindiği izlenim, kazandığı saygı ve beraberinde gelen şöhretin basamakları tüm çıplaklığıyla anlatılıyor. regici belgeseli bir varoluş hikayesi, belgeseli izletirken öğrettiği reggae kültürü ise, Sattastan zevkli bir hediye. Günlük hayatlarından kesitleri barındıran hikayede grubun ilerleyen durumunu sürekli sorgulayan ve yorumlatan bir anlatım dili hakim olması söz konusu. Sözlerin hakim olamadığı noktalarda ise sadece müziğin konuşacak olması, esas mesaja ne kadar yakın olduğumuzu gösterir nitelikte olacak."} +{"text":"Orhan hayatı boyunca şansızlıklar ve kısmetsizlikler yaşamış bir taksicidir. Yaşamında herşey ters gidiyor, doğru gidecek gibi görünenler son anda traji komik durumlara dönüşüyordur. En yakın dostları Kürşat ve Teoman, Orhanın bu kısmetsizliğini atması için ellerinden geleni yapsalar da sonuç sıfırdır. Kulaktan dolma kocakarı tarifleriyle şanssızlığını kırmaya çalışan bunda başarılı olamayınca durumunu bilimin ve ilimin ışığında çözmeye karar verir. Kişisel Gelişim Uzmanı Figen onun son umududur. Lakin Figenin babası yer altı dünyasının tanınmış simalarında Kırmızı Erol dur. İç çamaşırına kadar kırmızı giyen biridir. Kana karşı alerjisi olduğundan öldürdüğü kişilerin kanı üstünde leke göstermesin diye kırmızı giyiyordur. Kahramanımız Orhan, gudubetsizliğini yenmek ve kendine yeni bir hayat bakışı oluşturmak için gittiği Figenle tanıştığı ilk gün, kendini başka bir belanın içerisinde bulur. Kırmızı Erol, Figeni yine mafya dünyasının tanınmış simalarından Rüstemin oğluyla evlendirmek istiyordur. Figen babasının bu baskılarından bıkmıştır. Babasına Orhanla sözlendiğini ve ona deliler gibi aşık olduğunu söyler. Bizim saf Orhanda kimseye Hayır diyemediğinden Figenin bu yalanına ortak olur. Ve kendini bir anda hayatının en tehlikeli ve en komik macerası içerisinde bulur. Arkasından çevrilen pis oyundan ve tuzaktan habersiz bir maceranın içerisine giren Orhanın, macerası boyunca karşılaştığı inanılmaz tesadüfler, kahkaha sınırlarını zorlayan sürprizler, onu daha da içinden çıkılmaz bir duruma sürükler. Belki kaderin onun için başka bir planı vardı, belki de yoktu"} +{"text":"Bilgi:East Blue'da \"Büyük Altın Korsan\" diye bilinen bir adam vardı. Adı Woonan'dı. Sayısız savaşlarda Woonan, birçok düşmanın altınını çaldı. Efsane, çaldığı altınların bir dağ kadar yüksek bir yığın oluşturduğunu ve geceleri okyanusu gündüz gibi aydınlattığını söyler. Bununla birlikte, birkaç yıl sonra Woonan'ın varlığı kaybolup gitti. Büyük Altın Korsan tüm hazinesini bir adaya gizledi ve öldü. Bu söylenti ise şimdi bile yaşıyor. Birçok korsan hala bu adayı bulmaya çalışıyor. Woonan'ın tayfalarından biri tarafından çizilmiş bir harita var. Her kim o haritayı ele geçirirse adanın yerini belirleyebilir. Efsanevi ada! El Drago, bu efsanevi adanın haritasını ele geçirmiş ve Woonan'ın altınlarına gözünü dikmiştir. Luffy ve arkadaşları El Drago'yu durdurmak için elinden geleni yapacaklar..."} +{"text":"Komiser Şahin Marmaris'te görev yapan ve cennet parçası bu turistik kentte narkotiğe karşı savaş açmış bir polistir. Marmaris'te işlenen çeşitli seri cinayetleri çözmek için cinayet büro amiri Emir ile ortak çalışmaya başlarlar. Şahin yıllar önce kız kardeşini uyuşturucu nedeniyle kaybetmiştir ve işlenen cinayetlerde kurbanların o bölgenin uyuşturucu baronları ve satıcıları olduğunu ortaya çıkartır... Bir yandan polisiye olay örgüsü ilerlerken diğer yandan da yaşanan masum ve fırtınalı aşklar herkesin hayatını farklı yönde etkileyecektir... Başrollerini Issız Adam'ın Alper'i olarak tanıdığımız Cemal Hünal, ve pop müzik şarkıcısı Gökhan Tepe'nin paylaştığı yapımda Çiğdem Aysu, Tamer Levent, Arda Kural gibi yakın dönemin genç ve başarılı isimleri yer alıyor. Gerilim-dram-aksiyon türündeki film üçlemesiyle türünün ilk örneği olduğu iddiasında. Film 23 Mart 2012'de vizyonda."} +{"text":"Karl D. gitmek zorundadır. Evden, kasabadan, genel olarak toplumdan uzaklaşmalıdır. Cinsel tacizci erkek kardeşi Helmut ve ailesinin yanına taşındığında komşular anında tepki verir. Çocukları ve kendi güvenlikleri için endişe ederler. Karl, 15 yıldır hapistedir ve halen tehlikeli olarak görülmektedir. Sokakta her gün neşeli bir toplanma gerçekleşirken, Helmutun ailesi bu baskı altında dağılmayla karşı karşıya kalıyor. Dört duvar arasında kalan aile, dışarıdaki baskılarla yüzleşmelidir buna eylem yapanlar, yerel polis ve hatta Helmutun oğlunu ellerinden almayı düşünen sosyal yardım hizmetleri de dahildir. Durum iyice kızışmaya başladığında, eylem yapanlar arasında uyumsuzluk yaşanmaya başlanır. Birkaç kadın hareketlerini sorgulamaya başlar ve aile ile iletişim kurmaya karar verir."} +{"text":"Sekiz yaşındaki Tim ve annesi Sarah sinemadan eve dönerken Bob isminde psikopat bir taksi şoförü tarafından kaçırılır. Bu, Tim ve annesinin beraber son yolculukları olacaktır. Bob, çocuğun annesini öldürür ve Timi tutsak alır. Cinayetlerine devam eden Bob, her cinayet sonrası etrafı küçük Time temizlettirir. Birkaç başarısız kaçma girişiminden sonra Timi sadece evin içerisinde gezinebileceği uzunlukta bir zincire bağlar. Timin ismi artık Rabbit olmuştur. Seneler geçtikçe Bob Rabbite anatomi ve insan davranışları dersi vermeye başlar. Ergenliğe girdikten sonra Bob tarafından kendi cinayet serisine başlamak için baskı gören Rabbitin önünde iki yol vardır: ya Bobun ayak izlerini takip edip bir seri katil olacaktır, ya da son bir kez özgürlüğe kaçmayı deneyecektir."} +{"text":"Snitch, Ric Roman Waugh yönetmenliğinde aksiyon, macera ve dramın iç içe geçtiği sürükleyici bir film İşadamı John Matthews, 18 yaşındaki oğlu Jason uyuşturucu dolu bir paketle yakalanıp, 10 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya kalınca yıkılmıştır. Politik ihtirasları olan savcı Joanne Keeghanın çaresiz kalan Jasona güzel bir teklifi vardır. Jason, uyuşturucunun kaynağını açıklarsa cezasında indirim yapılacaktır. Johnun yapması gereken oğlu yerine bu suç örgütünü ortaya çıkarabileceğini savcı Joanne Keeghana kabul ettirmektir. John, Malikin başında bulunduğu örgütün içine sızmaya karar verir. Bunu başarmak için de olayla hiç ilgisi olmayan bir insanın hayatını tehlikeye atması gerekecektir. İstemeden de olsa Meksika Kartelinin başındaki ismi ortaya çıkaran John için zaten tehlikeli olan bu macera artık ölümcül bir şekil almaya başlayacaktır."} +{"text":"Anna kendi halinde hayattaki olaylara pek de fazla tepkisi olmayan evli bir kadındır. Şehir dışında ailesiyle münzevi bir yaşam sürdürmektedir. Evlenmeden önce kocası, ablası ile bir ilişki yaşamış olsa da, üçü de çok iyi arkadaştır. Tarım işinde sulama tekniğiye ilgilenen ve uzman olan Anna, işi gereği devamlı seyahat etmektedir. Kısa bir süre sonra tanıştığı bir meslektaşını kendini asarak intihar etmiş olarak bulur ama olaydan kimseye bahsetmez. Bu olay Anna'nın hayata bakış açısını değiştirir ve olayları devamlı irdelemeye başlar. İntihar eden meslektaşının kocası kendine hemen bir eş bulunca Anna tüm olaylara daha fazla tepki verecek şekilde hassaslaşacaktır. Hikayemiz tepkisiz Anna'nın bir intihar olayına şahit olduktan sonra ve ölen kişinin kimse için bir şey ifade etmediğine kanaat getirip, aniden yakın olduğu kişiler için ne anlam ifade ettiğini irdeyen bir filmdir."} +{"text":"Psikolog Eylem terk edilmiş olmanın acısını bastırmak ve hayatına yeni bir çevrede devam etmek için yeni bir muhite taşınır. Burada sıradan hayatlar yaşıyor gibi görünen sıra dışı kadınlar Eylem'in hayatını baştan aşağıya değiştireceklerdir. Ömrü boyu yatalak babasına bakmış olan Vartanuş ; mafya babası sevgilisinin kendisini sürekli oyladığını fark eden Goncagül ; çocukları için kendisini koca dayağına iyice alıştırmış olan Gülnur ve onunla aynı acıyı çeken kızı Tülay ve bütün bunların içerisinde hayata pembe gözlüklerle bakmaya çalışan kuafor Füsun, psikolojisini toplamaya çalışan Eylem'i Kurtuluş son durakta bulacaktır... Şiddettin ister psikolojik, ister fiziksel her türlüsüne karşı olan bu kadınlar beraber daha da güçlü olduklarını keşfedeceklerdir...."} +{"text":"40 yaşını aşmış kadın oyuncular Holywoodda ne yapıyor? Coşku dolu genç bir oyuncuya böyle bir kadın ne der? Bu film başrol oyucusu Jane Adamsın ya da onun gibi başka bir oyuncunun otobiyografisi olabilirmiş. Adams, Happiness (1998) ile tanındı ve daha sonra küçük bütçeli bağımsız filmlerde karakter oyuncusu olarak karşımıza çıktı. Hollywood, pek çok kadın oyuncu için kırk yaşından sonra çok zor bir yer. Filmde Marie rolündeki Adams hala, iyi bir senaryosu olan, bağımsız bir yapımda oynamak için heveslenen fakat artık emekli hayatı yaşayan bir kadın. Kaliforniyanın batı kıyısında boş vakitlerini sörf yaparak ve küresel ısınma konusunda uzman olan arkadaşıyla sohbet ederek geçiriyor. Bir kadının kariyeri ile çevre sanki birlikte düşüşe geçiyor. Sonra kendisi gibi oyuncu olan yeğeni geliyor ve aralarındaki sohbet tam da bu tür filmlerde görmek istediğimiz türden sıcak, samimi ve derin bir hal alıyor."} +{"text":"Savaş sonrası Lübnanda çekilen ilk film olan Engellenmiş Bir Hayat, anlaşmazlığın yaklaşık onuncu yılında Beyrutta geçiyor. Savaş çocuklarından Hala, etrafını saran kaostan korunmak için çareyi televizyonda gösterilen Mısır filmlerini izlemekte bulur. Hayattan elini ayağını çekmiş Karim ise, savaşın yerle bir ettiği Batı Beyruttaki apartmanında ve alıştığı mahallesinde kendini güvende hisseder. Acı verici bu iç savaş sırasında ikili arasında ilginç bir bağ oluşur. Şairane bir gerçeklik hikayesi olan Engellenmiş Bir Hayat, insanları bir araya getirebildiği gibi ayrı düşürme gücüne sahip savaş kavramını da inceliyor. Yönetmen Jocelyne Saab \"Farklı yerler icat ettim,\" diyor, ve ekliyor, \"sanki bu yerler hakkında bir kurgu çalışması yaratarak onları koruyabileceğime inanarak.\""} +{"text":"Brooklynde yaşayan iki çocuk annesi Penelope, annelik denen durumun gündelik zorluklarıyla tek başına uğraşmaktadır çünkü kocası Mattin de işten başını kaldıracak vakti yoktur. Bir yandan da yavaş yavaş gelişmekte olan sanat kariyeri daha çok vakit almaya başlayınca, Penelope annelikle sanatçılık arasında bocalamaya başlar. Güncel sanattan gelen ve bu filmde hem yönetmen hem de oyuncu olarak karşımıza çıkan Shannon Plumb, videolarında olduğu gibi sessiz sinema, performans ve komediyle olan bağını sürdürüyor. Kısa bölümler halindeki görsel gagler ve beden komedisi üzerine kurulu olan filmde Plumb, Chaplin ve Tatiyi hatırlatan performansıyla büyülüyor. Plumbın bu ilk filmi, hem günümüzde anne ve kadın olmanın zorluklarıyla ilgili bir kara komedi, hem de sıradanlığın altında gizli olan olağanüstü anların yakalandığı, tarif edilmesi zor bir film."} +{"text":"Yitik tek bir soruya cevap vermeye teşebbüs ediyor: İnsan olmak ve insan kalmak ne demektir? Bağımsızlığını kaybetmiş bir adamın özgürlüğü arayışının ve kendi egosunu bulmaya çalışmasının bir öyküsüdür. Genellikle özgürlük diğer insanların kurmuş olduğu, çoğu zaman seni sindiren sistemden bağımsız olmakla bağdaştırılır. Fakat kendinle başkaları arasındaki mesafeyi arttırarak özgürleşmeye çalışmak sadece bir özgürlük yanılsaması olur. Hikayenin ana karakteri, ismini anca filmin sonunda öğreneceğimiz bir programcıdır. Karakter, kendini dış dünyadan yalıtır ve kendi küçük dünyasını hayat tarzına uygun kurallar koyarak korumaya çalışır. Hiçbir şekilde hayatın içinde yer almamaktadır. Aldatıcı bağımsızlığı ona rahat gelmektedir. Sorunlardan arındırılmış bir hayatı vardır. Gelecek için öngör��leri vardır. Kendini kaderinin sahibi zannederken aslında es kaza kendisini idare edemez hale gelir. Adaletsiz bir halde de olamaz. Hayatı arzuladığının tam aksine dönüşür: herkese mutlak bir şekilde bağımlı hale gelir. Sorunlarla baş etme konusunda aciz kalır ve koşullara göre davranır."} +{"text":"Hassas bir ekosistemde petrol elde etmenin karmaşıklığını ve bunun gezegenin bütünü üstündeki etkilerini ele alan bu film, Ekvadorun, küresel iklim değişikliğiyle mücadele sürecindeki benzersiz önerisine odaklanıyor. Bu öneriye göre, Ekvador, küresel toplumdan alacağı mali desteğe karşılık, en büyük petrol yataklarına dokunmayacak. Film izleyiciyi, Ekvadorun Amazon bölgesindeki Yasuni Ulusal Parkına götürerek, yağmur ormanlarının büyüleyici biyoçeşitliliğini gözler önüne seriyor, parkın altında yatan ve ITT Yatağı olarak da bilinen, milyonlarca varil petrolü anlatıyor. \"Yasuni: Sıra Dışı Bir Fikir\", zengin bir video arşivi ve farklı bakış açılarını temsil eden tanıklıklar aracılığıyla, çok kıymetli olan petrole dokunmama idealinin ilk bakışta ütopik olan resmi bir teklife nasıl dönüştüğünü anlatan kışkırtıcı bir film. Kabul edildiği takdirde, Yasuni-ITT girişimi, biyoçeşitlilik açısından belki de Dünyanın bu en zengin yerini korumayı başaracak. Bu öneri ile aynı zamanda, yerel halkların haklarına da saygı gösteriliyor ve yüz milyonlarca ton karbon dioksitin atmosfere salımı önleniyor."} +{"text":"Kırmızı ve mavi, Romada bir okulda yaşanan içiçe geçmiş eğlenceli ve dokunaklı dört hikayeden oluşuyor. İşine olan heyecanını kaybedip eski bir öğrencisi vasıtasıyla ona yeniden kavuşan yaşlı bir öğretmen. Büyük bir kendine güven ve beklentilerle ilk işine geçici statüde başlayan genç öğretmenin öğrencileriyle olan ilişkisi ve özellikle de baştan çıkaran gizemli Angela Mordini ile olanı. Titiz ve kusursuz bir okul müdürü, şanssızlık eseri, 14 yaşında, annesi ortadan kaybolan Enrico Brugnoli adında komik bir öğrenciyle uğraşmak zorunda kalır. Adam ve Melania ise kimi kez zıt düşen, kimi kez anlaşan, birbirine aşık olan ve kendilerince büyükleri tarafından kendilerine biçilen kadere karşı savaşan iki gençtir. Özgür ve farklı olma duygusu onları kuralların ötesine taşıyacak ve ellerinin arasında titreyerek taşıdıkları silah artık onları kontrol edemeyecekleri duygu dolu sonlara götürecek. Kırmızı ve mavi kesişen bakışların, karşı karşıya gelen kaderlerin hafif yada ölümcül hataların hikayesi."} +{"text":"Devotee Voichita ve Aline aynı yetimhanede birlikte büyümüş, burada cinsel taciz gibi zorlu durumları birlikte atlatmış iki yakın arkadaştır. Yetimhaneden sonra yolları ayrılan iki kadından Voichita Almanya'ya göçmüş ve orada yaşamış; Alina ise Romanya'ya yerleşip oradaki bir manastıra sığınmıştır. Voichita depresyon ve yalnızlıktan müstarip olduğu Almanya'dan Romanya'ya eski arkadaşını ziyarete gider. Planlarına göre Romanya'dan Alina'yı da alıp yeni bir hayata başlayacaktır. Ancak Alina'yı yaşadığı manastırda bulduğunda beklemediği bir durumla kaşılaşır. '4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün' filmiyle dünya çapında tanınan ve Altın Palmiye olmak üzere onlarca ödüle layık görülen Cristian Mungiu'nun son filmi olan 'Tepelerin Ardında', bu yıl Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'ye aday gösterilmişti."} +{"text":"Edward Dunstan is an artist obsessed by his muse. Every photograph and every movie conveyed the same meaning: What he wanted to see. His muse waited in vain for him to see her as she was, but he could not. And so, like the mermaid in his latest movie who grew legs and left him, so does his muse. For months his days and nights are filled with watching her on the screen. His anger turns to self-pity... turns to acceptance... Only now does he understand what he put her through. When his latest letter to her is returned, he binds himself in chains and climbs into the very tank of water his muse spent many unhappy hours."} +{"text":"John Shaft Jr. , MIT diplomalı bir siber güvenlik uzmanıdır. Genç adamın en yakın arkadaşı öldürülmüştür ve bu ölüm onun için büyük bir yıkım olur. Ne yapıp edip arkadaşının ölümüne neden olanlar ortaya çıkarmalıdır. O her ne kadar bu işte uzman olsa da arkadaşını katillerini bulabilmek için sadece babasının verebileceği bir eğitime ihtiyacı vardır. JJin çocukluğunda ortalarda olmayan John Shaft, oğlunun zor zamanında yanında olup Harlemin bataklıklarında ona yardımcı olmaya karar verir. Bu süreçte JJin FBI rozeti ve babasının kendiyle özdeşleşmiş ceketi çatışsa da onlar ne olursa olsun bir ailedir. Üstelik Shaftın bu konuyla ilgili çözmesi gereken hem kişisel hem de profesyonel bir meselesi vardır."} +{"text":"Bebek Geliyorum Demez, hayallerinin peşinden koşan genç bir kadının hamile olduğunu öğrenmesiyle birlikte değişen hayatını konu ediyor. Kocası Alper ile mutlu bir hayatı olan Bestenin en büyük hayali yazar olmaktır. Hayallerinin peşinden koşmaya karar veren genç kadın kurumsal hayattan kurtularak ilk adımı atar. Tam da bu sırada beklenmedik bir durum ile karşı karşıya kalır. Hamile olduğunu öğrenen Bestenin hayatı tamamen değişir. Bu güzel sürpriz sadece onun ve kocası Alperin hayatını değiştirmekle kalmaz, takıntılı ailelerinin ve birbirinden garip arkadaşlarının hayatını da derinden etkiler. Mide bulantıları, uyku basmaları ve birbirinden komik olaylar eşliğinde bir hamilelik geçiren Beste, bebeği ile birlikte hayallerine de kavuşabilecek mi?"} +{"text":"Çok kültürlü mahallelerinde aşırı sağ görüşlerin baskılarıyla beraber bir de beklenmedik bir şekilde hamilelik sorunlarıyla mücadele eden banliyölü gençlerin hayatını anlatan stresli, samimi ve toy bir drama hikayesi. STUPID YOUNG HEART, sıska ve vurdumduymaz Lenni ile güzel ve popüler Kiira arasındaki ilk aşkı anlatan bir film. Henüz bir ilişki bile değil, liseden de atılmamışlar, onlar sadece bir bebek beklemenin heyecanını keşfediyorlar. Babasız büyüyen Lenni'nin bir erkek olmasına daha 9 ay varken, yakın dönemde çok kültürlü mahallesine taşınan sağ görüşlü, örnek olamayacak bir karaktere sahip olna Janne'in rehberliğinde iytiyatlı bir yetişkin olmanın yollarını arıyor. Kiira doğuma yetişme heyecanı sırasında, şifreli cami saldırısının bir parçası olduğunu öğrenen Lenni bir erkek olmanın yollarını kendi başına öğrenmek zorunda olduğununun farkına varıyor, hem de daha önce bir çocuk gibi yaşama şansı olmamasına rağmen."} +{"text":"UFO, genç bir adamın dünya dışı varlıkları kanıtlamak için verdiği mücadele konu ediliyor. Derek Echevaro, geleceği parlak olan bir üniversite öğrencisidir. Çocukken dünya dışı bir varlıkla ilgili deneyim yaşayan Derek bu konudan oldukça etkilenir. UFO ile ilgili araştırmalar yapan genç adam için artık bu konu bir takıntı halini alır. Bir süredir Amerika'daki havalimanlarının genelinde gizemli nesnelerin görülmesi ile ilgili bilgiler ortaya çıkmaya başlar. Konu ile yakından ilgilenen Derek gelen görüntülerdeki gizemli cisimlerin dünya dışından olduğuna kanaat getirir. Teorisini anlattığı hiç kimse kendisine inanmasa da o bu düşüncesini kanıtlamaya kararlıdır. Kız arkadaşı Natalie ve matematik profesörü Dr. Hendricks'in yardımıyla Derek, FBI'da çalışan deneyimli özel ajan Franklin Ahls ile birlikte gizemi çözmek için çabalar. Ryan Eslinger'in yönetmen koltuğunda oturduğu ve senaryosunu kaleme aldığı filmin başrolünü Partilerde Kız Tavlama Sanatı filminin Enn'i Alex Sharp üstleniyor. Filmin oyuncu kadrosunda Sharp'ın yanı sıra Ella Purnell, Benjamin Beatty, David Strathairn, Gillian Anderson gibi isimler de bulunuyor."} +{"text":"Little Monsters, eski bir müzisyen ve bir öğretmenin çocukları zombilere karşı korumaya çalışırken başlarına gelenleri konu ediyor. Eski bir müzisyen olan Dave, yeğeninin anaokulu öğretmeni olan Carolineden hoşlanmaktadır. Caroline ile vakit geçirmek isteyen Davein fırsat ayağına gelmiştir. Yeğeninin anaokulu gezisi vardır ve Dave gezi sayesinde Caroline ile vakit geçireceğini düşünerek sınıfı geziye götürmeye gönüllü olur. Fakat gezi onun umduğu gibi gitmez. Davein amacı, dünyanın en ünlü çocuk şovu ustası olan Teddy McGiggleın varlığıyla karmaşıklaşmaya başlar. Dave ve Caroline gezide beklemedikleri bir durumla karşı karşıya kalırlar. Ekip ani bir zombi saldırısı altındadır. David ve Caroline çocukları zombilere karşı korumak için zorlu bir mücadeleye girişir."} +{"text":"Candace yeni evli ve kocasıyla mutlu bir hayat geçiren bebekken evlat edinilmiş genç bir kadındır. Biyolojik ebeveynlerinin kim olduğunu hala bilmemesi dışında istediği her şeye sahiptir. Yaşam boyu onları bulma hayali hala gerçekleşmemiştir. Yakın zamanda eşi Sean'la birlikte bebek yapma hayalleri kuran Candace özellikle genetik sağlık geçmişini öğrenme ve bebeğinin başına gelebilecek hastalıklar konusunda takıntılı hale gelmiştir. Candace bu yüzden biyolojik ebeveynlerinin kimliklerini bulmak için her zamankinden daha fazla kararlıdır. Kısa süre sonra Tom ve Jeanette Mason'un gerçek ailesi olduğunu öğrenir. Neden onu terk ettiklerini merak eder ve onlarla temasa geçer. Ancak beklediği tepkiyi alamaz ve babası tarafından reddedilir. Aniden hayatı değişen ve kendisini gizemli olayların içinde bulan Candace onların niyetlerinden şüphe etmeye başlar. Her ne kadar onu ebeveynlerinin olanlarla ilgisi olmadığına inanmaya zorlasa da, işler daha da kötüleşmeye başlar."} +{"text":"Daha önce hiçbir beş arkadaş, bu kötüler kadar kötü bir şöhrete sahip olmamıştır. Atik yankesici Bay Kurt, görmüş geçirmiş kasa hırsızı Bay Yılan, sakin kılık değiştirme ustası Bay Köpek Balığı, çabuk sinirlenen \"güçlü\" Bay Piranha ve sivri dilli uzman hacker Bayan Tarantula, nam-ı diğer \"Sekizbacak.\" Ancak, yıllarca süren sayısız soygundan ve dünyanın en çok aranan kötü adamları olduktan sonra, çete sonunda yakalandığında, Bay Kurt hepsini hapisten kurtarmak için bir anlaşma yapar: Kötüler, iyi olacaktır. Kötüler, kibirli kobay faresi olan akıl hocaları Profesör Marmelat'ın gözetimi altında dünyayı, değiştikleri konusunda kandırmak üzere işe koyulurlar. Fakat Bay Kurt, bu yolda gerçekten iyi olmanın kendisine her zaman içten içe arzu ettiği şeyi verebileceğinden şüphe eder; onaylanma. Acaba yeni bir kötü karakter şehri tehdit ettiğinde Bay Kurt, çetenin geri kalanını İyiler olmaları için ikna edebilecek midir?"} +{"text":"Zombielandde gerçek isminizi unutun, kendinizi ülkenizi temsil ettiğiniz birer milli oyuncu gibi hayal edin ve geldiğiniz yerlerin isimlerini alın. Bir evinizin olmadığı gibi bir aileniz de yok artık. Üstüne üstlük tüm bu zombileşmiş dünyada hayatta kalabilmek için unutmamanız gereken onlarca kuralınız var. Ama ne olursa olsun çok zor edindiğiniz arkadaşlarınızı ve daha da önemlisi eğlenmeyi unutmayın. Yoksa 5 milyar zombinin olduğu bu diyarda zaman nasıl geçerdi değil mi? 2009 yılında sinemalarda izlediğimiz Zombieland filmini diğer zombi yapımlarından ayıran iki önemli neden vardı. Birincisi; The Walking Deadde de gördüğümüz üzere tank kadar ağır zombiler yerine oldukça hareketli ve koşabilen zombilerin olmasıydı. İkincisi ise; milyonlarca ölüme rağmen bu dramatik konuyu bizlere espirili ve eğlenceli bir şekilde sunuyor oluşuydu. Şimdi ise Amazon Studios tarafından aynı adı taşıyan bir televizyon dizisi yapıldı ve yine oldukça eğlenceli! Filmle aynı yazarların elinden çıkması ve sevdiğim orjinal komedi filmlerinden biri olan Tucker and Dale vs Evil ın yönetmeni Eli Craigden gelen dizide oyuncu kadrosu ise hiçbiryerden gözünüzün ısırmayacağı isimlerden oluşuyor. Filmle aynı rollere sahip ama farklı oyunculardan oluşan bu isimler ise: Sesi biraz daha kalın olsa Seth Rogenın kopyası diyebileceğim Kirk Ward, dizinin anlatıcı ağzı genç Tyler Ross ve onun aşkı güzeller güzeli Maiara Walsh, son olarak da ağzı bozuk minik starımız Izabela Vidovic den oluşuyor."} +{"text":"Film, toplum, aile baskısı ve kendi iç çatışmaları nedeniyle cinsel yönelimini gizleyerek bir kadınla evlenen mutsuz geylerin hikayesini anlatıyor. Mustafa, Mehmet ve Yusuf, küçük şehirlerden, kasabalardan, metropol şehir İstanbul'a göç etmiş, muhafazakar ailelerden gelen üç eşcinsel erkek. Karakterlerin sürekli rol yapmaktan ve yalan söylemekten bunalmış , yaşadıkları ile hayal ettikleri arasında bocalayan, sıkışıp kalmış dünyalarını ele alan film, derin kadın mağduriyetini de hissettiriyor. Mehmet ve Yusuf, kendi muhafazakar aile çevrelerinde heteroseksüel bir erkek ve birer aile babası. İç dünyalarındaysa erkek sevgililerine tutkuyla aşıklar ve gerçekliklerini sadece onlarla kurdukları paralel hayatlarında yaşıyorlar. Filmin lokomotif karakteri Mustafa ise, Mehmet'in 15 yıl beraberlik yaşadığı ve bir türlü kopamadığı sevgilisi."} +{"text":"Haluk, karısı oğlunu alıp kendisini terk ettiğinden beri hayatla bağını koparmış mesleğine dört elle sarılmış bir komiserdir. Suçluları takıntılı bir şekilde yakalamaya çalışırken çoğu zaman kuralları hiçe sayar. Bu yüzden emniyette Aynasız lakabıyla tanınır. Bu lakabı almasının bir nedeni de kendini tamamen geri plana atmış hali, kilo almış özensiz fiziksel görünümüdür. Etrafındakilerin bu konuda eleştirileri umurunda değildir. Bu şekilde yaşayıp giderken hayat onu hiç beklemediği bir yere getirir. Uzun zamandır peşinde olduğu suç şebekesini çökertmek için eline bir fırsat geçer. Ancak bunun için ülkenin en ünlü yıldızlarından birine dönüşmek zorundadır. Fazla kiloları, hantal duruşu ve bakımsız halinden bir ilaha dönüşmek çok da kolay olmayacaktır. Dönüşümü tamamlandığında ise bir yıldızın hayatını yaşamak Haluk'un dengesini bozsa da oğlunun gözünde o hala bir kahramandır. Haluk, onu bu değişime hazırlayan menajer Aslı'yla birlikte suç dünyasının içinde aksiyonlu bir maceraya girer. Bu macerada romantizm ve aşk da peşlerini bırakmayacaktır."} +{"text":"Kılıcını bırakıp, kınıyla gülümsetmek zorunda kalan samurayın öyküsü. Big Man Japan ve Sembol'ün yönetmeni Hitoshi Matsumoto senenin en ilginç süprizlerinden biriyle karşımızda! Kanjuro Nomi, kılıç yerine yalnızca kılıcın kınını taşıyan bir samuraydır. Karısı öldükten sonra savaşla ve kelimelerle ilişkisini kesmiş, kızı Tae'yi de yanına alarak taşraya doğru bir yolculuğa çıkmaya karar vermiştir. Kılıçsız bir samuray olmanın cezasının ölüm olduğu bir devirde, çok geçmeden shogun'un adamları tarafından yakalanıp hapse atılırlar. Ama shogun ona bir fırsat verir. Eğer otuz gün içinde annesinin ölümünden beri hiç gülmemiş olan oğlunu gülümsetebilirse serbest kalacaktır. Aksi takdirde seppuku yapması gerekecektir. Matsumoto, beden komedisi ve sessiz sinema estetiklerinden yararlanarak yenilikçi bir samuray filmine imza atıyor."} +{"text":"Yaklaşık bir saat yirmi beş dakika süren Highlander: The Search for Vengeance adlı anime, ölümsüz Colin MacLeodu konu alıyor. Colin, küçük bir İskoç köyünün lideridir ve Marcus Octavius yönetimi altındaki Büyük Romaya karşı direnmektedirler. Fakat bu direniş çok sürmez ve başta Colinin karısı olmak üzere tüm köyü yok olur. Colin enkaz altında kaldığı için bu kıyımdan sağ kurtulur ve intikam yemini ederek soluğu Marcusun yanında bulur. Marcus ona eğer beni öldürebilirsen yaşarsın der ve ikili ölümüne bir savaşın içine girerler. Colin bu savaştan ölümcül bir yara alır ve deliye dönen atı onu son anda kutsal toprak sayılan Stonehenge adlı yere bırakır. Kutsal topraklarda ölümsüzlerin savaşması yasak olduğundan Marcus ölmek üzere olan Colini kaderi ile baş başa bırakır. Nitekim Colin ölür ama günün birinde yeniden canlanır ve bir druid ruhu olan Amergan ona artık bir ölümsüz olduğunu, birçok imparatorluğun yükselip çöküşüne şahit olacağını anlatır. Fakat hiçbiri Colinin umurunda değildir. Colinin tek yaşama amacı Marcustan intikamını almaktır. Asırlar boyunca Colin, Marcusun peşine düşer. Çinden Japonyaya, yeniden MacLeod soyadını kazandığı İskoçyaya, İspanya yerel savaşına, oradan ikinci dünya savaşına kadar birçok kez karşı karşıya gelirler. Ve şimdiki buluşmaları ise terör ve küresel ısınma yüzünden harap halde olan, genetik mühendisliğin insanları deforme ettiği 2187 yılının New Yorkudur. Konu olarak anlattığım gibi Colin MacLeod, iki bini yılı bulan süredir Marcusun peşindedir. Anlatım olarak senaryo hem New Yorkta hem de flashbacklerler geçmişte olanları anlatmaktadır. Yani bir yandan gelecekte olanları, bir yandan da geçmişte olanlara şahitlik ediyoruz. Atmosferde genellikle hiç düşmüyor ve bol aksiyon seriyi heyecanlı kılıyor. Yani senaryo ve hikayenin akışı bakımından animenin pek bir kusuru yok diyebilirim. Eksik bulduğum tek nokta Marcusun ve hatta Colinin nasıl birer ölümsüze dönüştüğünü anlayamadım. Tek anlayabildiğim Marcusun her dokunduğu veya istediği kişi bir ölümsüze dönüşebilmektedir. Tabi bu tezim yanlış da olabilir. Dediğim gibi nasıl ölümsüz olunduğu kavramı üzerinde pek durulmamış. Çizimler bakımından Highlander: The Search for Vengeance çok kaliteli bir anime. Müzikler ise öyle ahım şahım değil ama kaliteli ve seriye uygun müzikler. Seslendirmeleri ise çok beğendim. Benim izlediğim İngilizce dublajlıydı ve seslendirmeler kulağa hiç de kötü gelmiyor. Özellikle aksan olayı çok hoşuma gitti. Yani asırlar önceki Colinin konuştuğu ağır İngiliz aksanı ile New Yorkta konuştuğu aksan arasında dağlar kadar fark var. Ufak bir ayrıntı gibi gözükse de aslında çok iyi düşünülmüş. Özet olarak Highlander: The Search for Vengeance kaliteli bir anime filmi ve bu tarzdan hoşlanıyorsanız mutlaka izlemenizi tavsiye ettiğim bir yapım. Ayrıca Highlander filmleri ile arasında senaryo bazında hiçbir bağlantı bulunmamakta. Yani benim gibi filmleri izlemeden animeyi rahatlıkla izleyebilirsiniz. Kaynak: AnathemA"} +{"text":"Dorian Gray'in Portresi Oscar Wilde'ın tek romanıdır. Romanın kahramanı Dorian Gray çok yakışıklı genç bir adamdır. Dorian'ın hayranı olan ressam Basil Hallward, onun güzelliğinden çok etkilenir ve sanatında yeni bir akım oluşturduğuna inanır. Basil'in evinin bahçesinde, Dorian Basil'in arkadaşı Lord Henry Wotton ile tanışır ve onun dünya görüşünden adeta büyülenir. Lord Henry, hayatta en önemli değerlerin zevk ve güzellik olduğunu düşünür ve Hazcılık üzerine kurulu bu düşüncelerini Dorian'a anlatır. Dorian bunun üstüne güzelliğini bir gün yitireceğini fark eder ve ağlayarak onun yerine Basil'in çizdiği resminin yaşlanmasını ne kadar çok istediğini dile getirir. Dorian'ın bu dileği gerçekleşir. Portresi işlediği her günahın izini taşımak üzere işaretlenir ve bu günahların her biri portresinde kusur veya yaşlanma belirtisi olarak yer alır. Dorian sansasyonlarla dolu bir hayat yaşar ama bir türlü yaşlanmaz. Kitapta ayrıca eşcinsel öğelere yer verilmiştir ve bu konuda büyük eleştiriler almıştır ancak döneme bakıldığında bu konuda bir devrim yapıldığını söylemek zor olmaz çünkü bu konuda yalın bir dil kullanılmıştır ve gayet açıktır. Ancak bu popularitesini daha da arttırmıştır ki yazarın klasik olarak sayılan tek romanıdır. Kitap, gotik korku fantezi türünde olup, Faust Efsanesi'ni andıran öğeler içermektedir. Faust daha çok bilmek adına ruhunu şeytana satarken, Dorian haz ve ölümsüz güzellik için şeytana ruhunu satar. ��ok düşündürücü yönleri vardır. Kalan dış güzelliği yanında iç dünyasının çirkinleşmesi bir resimde canlandırılır. özetleyen: Katrem"} +{"text":"(+18) Orta yaşlı bir dul olan Eun-yi, zengin bir ailenin evinde hizmetçi olarak işe başlar. Bir müddet sonra ev sahibi Hoon, kendi konumundan faydalanarak onun yatağına girer. Hoon'nun yatak odası ziyaretleri sıklaşır. Evin yaşlı hizmetçisi Byung-sik bu ilişkiyi, kocasını avcunda tutması için entrikalar çeviren Hae-ra'nın annesi Mi-hee'ye anlatır. Çok geçmeden Eun-yi hamile kalır ve çocuğu doğurmak ister. Fakat bu aile tarafından öğrenilir. Mi-hee, tüm itirazlarına karşın Eun-yi'yi çocuğu aldırmaya zorlar. Ne doğurmasına ne de evden ayrılmasına izin verir. Hoon gayri meşru dahi olsa çocuğun alınması konusunu enine boyuna düşününce, Mi-hee'nin planı geri teper. Kürtaja zorlanmak Eun-yi'nin akıl sağlığını çok kötü bozar ve o da bildiğini okumaya başlar."} +{"text":"Bu görsel olarak zengin ve incelikle işlenmiş dönem filmi insan hayatını saran ebedi duygularla örülmüş. Bu, korkunun ve tutkunun, aşkın ve karmaşanın zamansız bir öyküsü. Yıl 1654. Bir gece, rahibelerin yaşadığı izbe bir manastırın kapısına kaçak ve yaralı bir yeniçeri gelir. Bir yandan erkek olduğu için öte yandan da Osmanlı askeri olduğu için rahibelerin gözünde vahşi bir hayvandan farksızdır. Bu nedenle onu iyileştirmeye çalışırlarken bile hep zincirli tutarlar. Sessizlik yemini etmiş genç rahibe Anthi de ona bakanlar arasındadır ve tıpkı diğerleri gibi, belki biraz daha fazla, bu adama merak ve hayranlıkla yaklaşır. İkisi, tüm imkansızlıklara rağmen aşık olurlar. Anthi, yaşlı rahibelerin onu Osmalı ordusuna teslim edeceğini duyunca kaçmasına yardım eder ve kendisi de onunla birlikte kaçar. Ama Anthi'nin de karanlık bir sırrı vardır ve bu sır ormanda birlikte geçirecekleri ilk gecede ortaya çıkacaktır. İlhamını tarihsel olaylardan alan cinsiyetler arası aşk hikayesiKara Çayır, hem yetişkinler için karanlık bir masal, hem de kontrol edilemeyen arzular hakkında görsel bir şiir"} +{"text":"Skandal 1950 yılında Akira Kurosawa tarafından çekildi, Yönetmenin fetişleri Toshiro Mifune ve Takashi Shimura tarafından oynandı. Adını mifune'nin canlandırdığı ressamın, bir dağ köyüne resim çizmek için çekildiği sırada dönemin ünlü bir şarkıcısıyla paparaziler tarafından çekilmiş fotoğrafının basın kurgusuyla piyasaya \"skandal!! şarkıcı, ressam aşna fişne ;)\" manşetleriyle sürülmesinden alıyor. Sonrasında ressam dava açmaya karar veriyor ve kendisini bir avukatı canlandıran Takashi Shimura'nın karşısında buluyor. Gerçeğin, gözlemcinin anlamlandırmasından ibaret olduğunu yojimbo ile 3 kere anlatmıştı kurusawa. shubun'da ise gözlemciyi rashomon'un dağ köylüsünden çok uzağa, basına ve basının müşterisi olan kitleye kaydırıyor. Rastgele bir anın fotograflanması ile ortaya çıkan kurgusal gerçeklik, fotoğrafın öne sürdüğü hikayeyi o kadar sağlamlaştırıyor ki doğru söylediğinden emin olunan tanıkların varlığı bile bu yapay gerçekliği sarsmakta zorlanıyor. Bu da sinemanın kurgu ile elde ettiği gerçeklik iddiası ile film arasında sıkı bir bağ kuruyor. Lakin filmin en güçlü tarafı, daha doğrusu söylemek istediği de bu değil. Zira film bir çok noktada insan doğasındaki iyi ve kötüyü inceliyor. Bunun yanına da söze, ruha, insana odaklı bir yüksek içerik kültürü olan japon kültürünün, bilgi, belge ve nesneye odaklı, düşük içerikli batı kültürüyle olan imtihanını koyuyor. Bu çakışmanın peak noktasını da japon ve diğer ülke modernleşmelerinin ilk el attığı kurumlardan olan hukuk sistemi ile olan savaş oluşturuyor: çağdaş batılı tarzda giyinmiş bir mahkeme salonu dolusu insanın karşısına geleneksel kıyafetiyle çıkan dede, yemin mi? Ben hayatımda hiç yalan söylemedim!! diyerek kendisinin sözüne inanmayan modernleşmeye ilk kılıcını çekerken, mifune'nin canlandırdığı ressam da; gözlerimize bakın, bizler yalan söyleyen insanlara benziyor muyuz çıkışıyla, hukuk sisteminin temeli olan delil, karşısına bireyi, özneyi oturtuyor. Tabi davanın seyrinin yine deliller ile belirlenmesi, belirlenecek olması ise modernleşmenin makul kabulu olarak kabul edilebilir bu noktada. Devamında, bir çok Kurusawa filminde incelenen insan, daha doğrusu insanın hamurundaki iyi - kötü birlikteliği, takashi shimura'nın canlandırdığı avukat üzerinden \"aslında dolandırıcıların da iyi insanlar olabileceği\" savının ortaya atılması sayesinde inceleniyor. Aynı dönemde çekilen kara filmler ile bu noktada bir paralelliğe de sahip film; bir çok kara filmin kendini imha etmek marifetiyle çevresine iyilik yapan iyi kalpli dolandırıcılarının shubun'daki izdüşümü avukat. Öyle bir karakter ortaya çıkarıyor ki shimura, kötülüğünden, dolandırıcılığından emin olunan avukatın iyiliğinden de kimse şüphe etmiyor, aldattığı müvekkili dahil. zaten kötü bir insan değil sadece aciz sözüyle tanımlıyor kendisini ressam, aciziyeti ise veremli kızına ve her türlü başarılı olma çabasını elinden alan sisteme."} +{"text":"Filmin hikayesi iki farklı zamanda paralel olarak ilerliyor. İlki 1978'in bir sonbahar gecesinde başlıyor. Edward Srodon bir zooteknikerdir ve bazı şanssızlıklar neticesinde Bieszczady dağlarının eteğindeki Dziabas ailesine ait çiftlik evinde geceyi geçirmek zorunda kalır. Ev sahipleri ve konuk arasında başta oluşan güvensizlik ortamı ilerleyen saatlerde kaçak içki konusuyla bozulmakla kalmaz samimi bir dostluğa dönüşür. Fakat, ortak iş yapma planları, şehvet ve tutku şaşırtıcı ve trajik olayları doğuracaktır. İkincisi ise karlı bir kış gününde sıkıyönetim altındaki Polonya'da başlar. Teğmen Mroz dört yıl önce gerçekleşen birden fazla cinayet davasını çözmeye çalışırken aynı zamanda cinayet mahallini ziyaret eden Sivil Komiser, savcı ve polislerle uğraşmak zorundadır. Bu sırada elindeki baş şüpheliye dört yıl önce olayların nasıl gerçekleştiğine dair tatbikat yaptırmaktadır, o kişi ise Edward Srodon'dur."} +{"text":"Çılgın maceraları ile bilinen, kaptanları şahı ama bir o kadar talihsiz Jack Sparrow, yelken açtığı sularda yaklaşan kötü rüzgarları hisseder. Korkunç Kaptan Salazar'ın yönetimindeki ölümcül hayalet korsanlar, denizdeki tüm korsanları öldürerek Şeytan Üçgeninden kaçmayı başarmıştır; hayatta kalan tek korsan kaptan ise Jack'tir. Jack, Salazar'ın gazabından ve intikamından kurtulmak için Poseidon Asasının peşine düşer. Bu efsanevi asayı bulmak içinse güzel ve zeki gökbilimci Carina Smyth ve Kraliyet Donanması'ndan dik başlı, genç bir denizci olan Henry ile zorlu bir anlaşma yapar. Küçük ve külüstür gemisi Dying Gullun dümenindeki Jack Sparrow, hem kötü kaderini tersine çevirmenin hem de şimdiye dek karşına çıkan en dişli ve korkunç düşmandan kurtulmanın yollarını arayacaktır."} +{"text":"Amerikalı yazar Tom Ricks hakkında çıkan bir skandaldan uzaklaşmak ve hayatını yeniden yoluna koymak için Paris'e gelir. Planı ikinci romanına yazmaya koyulmak ve aynı zamanda çok sevdiği kızına daha yakın olmaktır. Yeni tanıştığı Arap asıllı bir Fransız Tom'a \"güvenlik\" ile ilgili bir iş teklifinde bulunur. Aynı günlerde Margit adında gizemli bir kadınla da tanışır ve bir an aralarında karşı koyamadıkları tutkulu bir çekim başlar. İlişkileri devam ettikçe Tom'un başına bir dizi hiç beklenmedik olay gelecektir... The Stringer, Last Resort gibi filmleriyle tanınan Polonyalı sinemacı Pawel Pawlikowski'nin yazıp yönettiği film Douglas Kennedy'nin ilk kez 2007 yılında basılan romanından uyarlandı. Geçen yıl Toronto Uluslararası Film Festival'inde dünya prömiyeri yapılan gerilim filmi önümüzdeki ay İngiltere'de vizyona girecek. Başrollerde ise Ethan Hawke ve Kristin Scott Thomas yer alıyor..."} +{"text":"Seçilmiş yöneticiler, ellerinde'mantıklı sebepleri' olduğu gerekçesiyle polis memurlarına kaçak göçmenleri sorgulama yetkisi verdiğinde, Virginia'daki Prince William ilçesi göçmen politakaları yüzünden patlama noktasına gelen savaşın sıfır noktası oluyor. 9500 Liberty, kanun koyucuları ve vatandaşları ürkütmek için interneti kullanan göçmenlik karşıtı şebekelerin hedefi haline gelen bir yerel yönetimin ürkütücü savunmasızlığını ortaya çıkartıyor. Irksal ayrımcılık ve korku rüzgarlarıyla harekete geçen şehir sakinleri, YouTube Videoları ve sanal komiteler yoluyla bir direniş örgütleyip, şehir meclisi önünde gerçek protesto mitingleri düzenliyor. 'Göçmenlik Yönergesi'nin yok edici sosyal ve ekonomik etkileri, gerçek insanların hayatları, evleri ve yerel işyerlerinde hissediliyor ;ama asıl savaş hükümet dairelerinde, sokakta ve internette oluyır. 9500 Liberty bu üç cepheyi de izlemeniz için size en ön sıradan yer buluyor."} +{"text":"Alex ve eşi Masha bir araba kazası geçirirler. Bu kaza sonrası çılgın bir bilim adamı olan Nijinskynin yaşadığı yere kaldırılırlar. Nijinsky yüzü yanarak deforme olmuş kendi eşini eski güzelliğine getirebilmek için Mashanın yüzünden doku nakli gerçekleştirir. Ameliyat sonrasında artık Mashanın yüzüne sahip olan kadın, kendi kocasını bırakıp Alexle birlikte olmaya başlar ve kocasını öldürmek ister. Karısının bu vefasızlığı sonucu intikam almak isteyen Nijinsky bir yangın çıkarır. Filmde yer alan ameliyat sahnesi Eyes without a Face ve The Awful Dr. Orloffdan esinlenmeler içermekle birlikte, sebepsiz şiddet, çıplaklık ve lezbiyenlik, tecavüz ve intikam sahneleri filmde yer almakta. Ayrıca Nijinskynin ölü bir köpeğin bağırsaklarını dışarı çıkardığı sahne ise oldukça kanlı ve vahşi. Fakat bu gore sahneyi filmin Türk versiyonunda görmek mümkün değil, 87 dakikalık film 9 dakikalık kesintiye uğramış. Filmin Türkçe versiyonu ve İtalyan versiyonundaki farklılıklar bununla da bitmiyor. Filmin kurgusu da ufak tefek farklılıklar içeriyor. Lezbiyen seks sahnesi, Türkçe versiyonda peçeli kadınla karşılaşma sahnesinden sonra, İtalyan versiyonundaysa önce yer alıyor. Türkçe dublaj sırasında ise oyuncuların isimlerinin neredeyse tamamı değiştirilmiş. Ayrıca film müziklerinde de değişikliğe gidilmiş."} +{"text":"\"De Man die zijn haar kort liet knippen\", Belçika sinemasının modernizme giriş filmdir. Andre Delvaux'nun ilk uzun metrajı olan film, ayrıca Belçika'nın kendi ulusal sinema tarzının, yani günlük hayatın gerçeküstü melankolisini ele alan benzersiz bir gerçekçilik ve ürkütücü hayal karışımı büyülü gerçekçiliğin doğuşunu da müjdeler. Delvaux'nun filmi; aşk hikayesinden, dedektiflik-korkuya uzanan alışılmadık bir anlatı izleyerek, akıl sağlığı ve delilik arasındaki ince çizgiyi irdeler. Öğretmen Govert Miereveld, bir öğrencisine aşık olur ama öğrenci kısa bir süre sonra ortadan kaybolarak, bizleri ve Govert'i öldürülüp öldürülmediği konusunda merak içinde bırakır. De Man die zijn haar kort liet knippen, sadece bir dedektiflik hikayesi olmanın ötesinde, kahramanın kimlik bunalımına bir yolculuktur; gerçeğin kendisi bir rüyaya dönüşürken, Govert'le birlikte biz de yavaş yavaş gördüklerimize ya da duyduklarımıza inanamayacağımızı fark ederiz. Gerçekliği, uzaklaşmayı ve rüyamsı bir yabancılaşmayı harmanlayan bir otopsi, filmdeki kritik sahnelerden biridir. De Man die zijn haar kort liet knippen, üslup açısından, çok karmaşık bir film. Dildeki, görüntülerdeki ve karakterlerin tavırlarındaki titiz detaylar; Govert'in yaşadığı ve yolculuk ettiği son derece gerçekçi dekorların gerçekliği üzerine kuşku düşürür ve en sonunda gerçeği aramaktan vazgeçip Govert'le birlikte sakin bir tefekkür içinde yabancılığa geri çekiliriz. -"} +{"text":"Almanyada seviştiği ve bu ilişkiden bir çocuğu olan Eva, iki yıl sonra kendisini terk edip bir daha geri dönmeyen Türk kocasını Kayseri de arar. Kocası ikinci kez evlenmiştir. Karısının anasının kızıyla da ilişkisi olup aynı çatı altında yaşamaktadırlar. İstenmeyen talihsiz kadın beş yaşındaki çocuğuyla yalnız başına kalır. Ona yardımcı olmaya çalışan şoför Mustafanın sıcaklığıyla köyün örf ve adetlerine ısınır, Müslüman olup namaz kılmayı öğrenir. Evlenmek üzere olduğu Mustafa, bencil kocası tarafından düğün gecesi öldürülecek ama manevi huzur bulduğu yöreden ve bu insanlardan kopamayacaktır. Göreme de peri bacalarının doğal bir güzellik kattığı film, ayrıca ulusal bir sinema örneği olarak da dikkati çeker. (Agah Özgüçün 100 Filmde Türk Sineması Kitabından)"} +{"text":"İngiltere, 1921. I. Dünya Savaşı'nın yaşattığı acılar ve kayıplarla oldukça çok yara almış bir ülke. Travmatik acıların ortasında herkes doğaüstü güçlere inanma eğilimindeyken, Florence Cathcart adında sahtekarlıkları, asparagasları çözme ve 'hayaletleri yakalama' konusunda uzman bir kadın, bir şikayet üzerine taşrada yatılı bir okula gelir. Kendisine iletilen bilgilere göre okulda birden çok hayalet gezmekte, öğrencilere ve hademelere görünmektedir. Florence başta bunun rastladığı diğer vak'alar gibi bir oyunu olduğuna ve kendi yöntemleriylşe gerçeği ortaya çıkartacağına inanır. Fakat bildiği ve inandığı her şey, görünmeyen varlıkların kendilerini hissettirmesiyle alt üst olacaktır... Televizyon dizilerinin yazarı, yapımcısı ve yönetmeni olarak tanınan Nick Murphy ilk uzun metrajlı sinema filminin başrollerini Rebecca Hall, Dominic West paylaşıyor. Filmin senaryosunu Stephen Volk ile beraber kaleme alan Nick Murphy'nin Occupation drama dizisi ile bir de BAFTA ödülü bulunuyor..."} +{"text":"New York asıllı bir sanat ekspresi, bir dizi soygun olayının araştırılmasına yardım etmek üzere Barselona' ya gönderilir. Sandra Walker, zengin bir müşterisi tarafından Barselona' daki müzelerden birine bağışlanan ama çalınan bir tabloyu bulmak üzere çalışmaya başlar. Eski erkek arkadaşı ile birlikte çalışan Sandra, araştırmaları sonucunda acımasız bir Rus gangsterine ulaşır ve hayatı tehlikeye girer. Sandra' nın iyice uzaklaştığı kocası, New York polisi Bruce onu eve götürmek üzere gelir. Evliliklerinin özgürlüklerini sınırlamasından kurtulmak isteyen Sandra, kocasına sınırları fazlasıyla zorladığını hatırlatır. Ancak, soygunlar devam etmektedir ve Sandra' nın hedef alındığını keşfeden Bruce, bu olayları çözmek ve onun adını temizlemek için birlikte çalışmak zorundadır."} +{"text":"Filmlerinde dönemin toplum ve aile yapısına değinen Mike Leighnin rotası bu kez iki çocuklu bir İngiliz ailesine çevriliyor. Wendy ve Andy maddi sorunlarına rağmen ikiz kızlarıyla birlikte mutlu bir aile tablosu çizmektedir. Anne ve babalarının iyimserliğine rağmen Nicola ve Natalie portrenin dışından onlara bakmaktadır. Bulimia hastası olan Nicola, aksi tavırlarıyla kendine bir kalkan oluştururken, erkek gibi giyinen Natalie de kendi dünyasında yaşamaktadır. Birbirlerinden zihinsel ve duygusal olarak kopan aile bireylerinin birbirlerini tekrar keşfetmeleri ise filmin adının yarattığı beklentiyi bizlere hatırlatarak, kimi zaman hüzünlü ama sonuç olarak keyifli bir sinema deneyimi yaşatıyor. Film boyunca ve hatta film bittikten sonra da kahkahaları akıldan çıkmayan Alison Steadman çeşitli ulusal festivallerde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alırken, Nicola rolüyle çok başarılı bir performans sergileyen Jane Horrocks da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştır. Kaynak: yorgun nihilist"} +{"text":"Marcello Mastroianni son filmi olan, Manoel de Oliveira imzalı \"Dünyanın Başlangıcına Yolculuk\"un Portekiz'de süren çekimleri sırasında, uzun süredir birlikte yaşadığı Anna Maria Tato'nun kamerasının önüne geçmişti. Fikirleri, anıları serbest şekilde paylaşıp, konuşmaları bir itiraf belgeseli formatında kaydetmekti. Altı saatlik çekimlerden ortaya çıkarılan bu 200 dakikalık belgeselde, ünlü aktör Luchino Visconti'nin yönetiminde ilk sahne deneyimlerini, Cinecitta'da ilk kez bir filmde çalışmasını, Vittorio De Sica'ya ve Marco Ferreri'ye olan sevgisini, ve Federico Fellini'yle meslek yaşamı boyunca süren \"karşılıklı güvensizlik üzerine kurulu\" diye tanımladığı bir arkadaşlığı anımsıyor. Bu hatıralar rastgele ama dokunaklı, ve Mastroianni'nin kendini hiç önemsemeyen o ünlü mizah anlayışıyla anlatılıyorlar. Kendisine yakıştırılan Latin aşık imajını ironiyle ele alırken, oyunculuğa bezgin yaklaşımına kendisi de şaşırır bir halde, bazı rolleri sadece filmlerin çekildikleri yerlerden dolayı tercih ettiğini itiraf ediyor Hem Marcello Mastroianni'yi anan, hem de İtalyan sinemasının altın çağını sergileyen bu büyük ölçekli belgesel, herşeyi içeriyor: ölüm, aşk, ve dev bir parti ve oyun olarak sunulan yaşam."} +{"text":"1997 yılında Amerika'nın Teksas eyaletinde yapılan efsane Metallica konseri. Load albümünün çıkmasından sonra yapılmıştır. Belki de Load dönemindeki Metallica'nın en iyi sahne performanslarından biri sergilenmiştir. Dvd'nin süresi 2 buçuk saat kadardır. Creeping Death, Enter Sandman, Sad But True gibi klasiklerin arasına Ain't My Bitch, Hero of the Day ve King Nothing gibi yeni dönem Metallica'sının şarkıları da harmanlanmıştır. Ayrıca 1997 çıkışlı Reload albümünden iki şarkı, Fuel ve kısmen de olsa Bad Seed çalınmıştır. Konserin bis'leren önceki son kısmında kısa bir Kill'em All ve Ride the Lightning medley'i sergilenmiştir. Türkçesi \"Kurnaz Dublörler\" olan Cunning Stunts'ın son kısımlarında da seyircileri bir sürpriz beklemektedir."} +{"text":"Yönetmen Peter Schamoni, And dağlarındaki ücra bir kasabada, zor koşullar altında büyümüş sanatçının 75. yaşını kutlamak amacıyla, etkileyici başarı öyküsünü otantik bir biçimde anlatıyor: Avrupa sanat çevrelerini fetheden ve sanat dünyasında ünlü bir yıldız haline gelen \"Medellin'li Adam\" Botero'nun yapıtları, Tokyo'dan, Stockholm'e, Washington'dan, Caracas'a dek dünyaki pek çok müzede, 70'i aşkın kişisel sergide yer aldı. Botero, anavatanı Kolombiya'daki müzelere ise 200 civari yapıtını ve modern Avrupa sanatı örneklerinden oluşturduğu anlamlı koleksiyonunu bağışladı - \"Hazineler\" olarak bilinen bu yapıtların orijinalleri Kolombiya'da o güne dek hiç görülmemişti. 2005'te sanatçının yapıtlarında yeni bir başlangıç gerçekleştiğinden söz etmek mümkün; Botero yeni bir konuyu, Abu Ghraib'deki Irak hapishanesinin işkencelerini ve korkunçluğunu hiddetle ve büyük bir enerjiyle ele almaya başladı. Film, Botero'nun Abu Ghraib imgelerini ve taşıdıkları önemi, bütün yapıtları bağlamında geniş bir izleyici kitlesine sunuyor."} +{"text":"Kıyameti kopartabilecek bir aşk hikayesi. Distopik bir fantazi olan Arıza Aşk, zamanlarını ateşli aygıtlarla haşır neşir olarak geçiren iki yakın arkadaşın aşkla başlayıp karabasana dönüşen hikayesini anlatıyor. Woodraw ve Aiden, pek yakında kıyametin kopacağını ve böylelikle de hayali çeteleri Mother Medusa'nın yolunun açılacağını ümit etmektedir. Bu Mad Maxvari dünyanın sonu macerası, Woodraw'un - bir bardaki cırcır böceği yeme yarışması esnasında - beklenmedik şekilde karizmatik sarışın Milly'ye aşık olmasıyla kesintiye uğrar. 17.000 dolara malolan bu kült adayı filmde, yönetmen Evan Glodell hem oyunculuğuyla hem de kendisinin özel olarak tasarladığı Buick'ten dönüştürülmüş Medusa'sıyla dikkat çekiyor. Filme turuncumsu sıcak renk dokusunu veren ve 70'lerin 'grindhouse' filmlerini hatırlatan renk paleti de yine Glodell'in kendi tasarladığı kamerasından çıkma."} +{"text":"Saçları jöleli, küpeli neyzen Mercan Dede, Bursalı öğrencilerin ney ve elektronik müziği nasıl aynı kefeye koyabildiği sorusuna, Mevlananın sözleriyle yanıt veriyor: şaşı olan gözleriniz tek görmeye başlarsa, ilk başta birbirine zıt görünen şeylerin aslında bir olduğunu anlarsınız. Mercan Dedeye göre DJin pikabı, müzisyenin aleti, ney, hepsi birer araç. Asıl önemli olan dinleyicinin ne algıladığıdır. Bu saptamadan hareketle sanatçı ile bir yolculuğa çıkan yönetmen Nedim Hazar ve ekibi, Mercan Dedeyi 6 ay boyunca yakın takibe almış, Diyarbakır, Malatya ve Bursa turnelerinde yaşadıklarını; Sabahat Akkiraz, Fazıl Say ve Beyhan Murphy gibi yoldaşlarıyla ortak çalışmalarını bu filmde belgelemiştir. Müzisyenlik yolculuğuna bir hırdavatçıdan aldığı plastik borudan yaptığı ilk neyden çıkartmaya çalıştığı seslerle başlamış Mercan Dede. Sonra Kanadaya göçmüş, bir yandan etnomüzikoloji öğrenimi görmüş, bir yandan garson olarak girdiği kulüpte DJliğe terfi ederek elektronik müzikle haşır neşir olmuş. Daha sonra albümlerinde bu iki dünyayı, eski ile yeniyi, geleneksel ile moderni buluşturmayı başarmış. Varolan kalıplara pek uymayan çalışmaları kendi bütünlükleri içinde de birbirilerinden farklı özellikler gösterdiğinden, albümlerini Arkın Allen, Mercan Dede gibi farklı adlarla yayınlamaya başlamış. Nüfusunda Arkın Ilıcalı yazan bu sanatçımızın toplam dokuz adı var. Bunlara arkadaşlarının ona taktığı Fusion Monster, lakabı da dahildir. Füzyon canavarının pek de korkulacak bir öcü olmadığını, Malatyadan Maltaya, Detroitden, Diyarbakıra konser salonlarını dolduran Mercan Dede hayranları biliyor. Tam tersine, filmde görüşlerini dile getiren Özcan Denizin ifadesiyle: Bu arkadaşımız, bizden bir adım önde ilerliyor. Dünyaya açılmak için özümüze dönmemiz gerektiğini kavramış. Sıla, Yol Hali, Yoldaşlar, Yola Aşk bölümlerinden oluşan Mercan Dede ile Bir Yolculuk filminin satır aralarında, usta kameraman Bülent Arınlının tüyleri ürperten görüntüleriyle bir tasavvuf yolcusunun duygu ve ruh dünyası anlatılıyor. Hem küsmüş, hüzünlü, hem de güneşli ufku açık bir İstanbulla karşılaşıyor izleyici. Kürt kökenli gençlerin, rapçi Ceza ile birlikte dünyanın haksızlıklarına karşı haykırışlarına tanık oluyoruz, Ankarada Modern Dans Topluluğunun Mercan Dedeyi yorumlayışını izliyor, bir pınar gibi berrak sesiyle Sabahat Akkirazla Alevi dünyasına dalıyoruz, Mercan Dede ile yolculukta."} +{"text":"Tally Atwater halkın en güvendiği simalardan biridir. O, hergün onu televizyon ekranlarında evine konuk eden milyonlarca insan için sözü dinlenir, karizmatik ve etkileyici bir habercidir. Ancak, o bu konumda doğmamıştır. Bir zamanlar garsonluk ve casinolarda dealerlık da yapmış olan Nevada Reno'lu Tally Atwater yetenekleri ve azmi sayesinde bu noktaya gelmiştir. Yerel televizyonlarda hava durumu sunuculuğu ile başlayan yayıncılık hayatında onun bu noktaya gelmesini sağlayan akıl hocası ünlü gazeteci Warren Justice, zaman içinde ona aşık olmuştur. İlişkileri ve Tally'nin yükselişi sürdükçe, Tally Warren'ı gölgede bırakmaya başlar. Vasiyeti altındaki bir zamanların Sallyanne'i yani Tally; yavaş yavaş kameraların, izleyicilerin ve onun aradığı insan olmaktadır. Aralarındaki gitgide derinleşen romantizm, bir televizyon haberi gibi canlı ve ortadadır; ve her öykü, heyecanla koşulan her haber onları yakınlaştırdığı kadar, birbirlerinden koparmaktadır."} +{"text":"Hiç yalnız hissettin mi?... Ya gerçekten yapayalnız olsaydın? Uluslararası Uzay İstasyonu'nun yörüngesinde gemisinin onarılmasını bekleyen Lee kendisini bu mekanik yığının soğuk ve steril yalnızlığı içinde kalakalmış bulur. Lee bir yandan gündelik rutinini devam ettirirken, diğer yandan yaşam destek üniteleri yavaş yavaş tükenme sinyalleri vermektedir. Bu esnada cılız bir elektronik mesaj göz kırpar ve ona artık dünyaya döndürülemeyeceğini bildirir. Karşısına çıkan çok eski bir günlük ve giderek eksikliğini daha da hissettiren insanlarla iletişim kurma isteği onu sanrıların hiç eksik olmadığı bir arayışa yöneltecektir. Angels & Airwaves'in yapımcılığında, William Eubank'ın dört senelik tutkulu çalışması sonucunda ortaya çıkan bu felsefi bilimkurgu filmi, klostrofobik set tasarımları ve türün güncel başyapıtlarını aratmayan görselliğiyle hayranlık uyandırıyor."} +{"text":"Güney Amerika'da, çoğunluğun henüz farkına varamadığı bir devrim gerçekleşmekte. Yönetmen Oliver Stone, bu kez; Güney Amerika'nın efsanevi lideri Chavez'i mercek altına almış. Dünyaca ünlü yedi ulusal lidere bu tartışmalı ve ilginç insan hakkındaki düşüncelerini soruyor. Ortaya koyduğu bilgi, belge ve görüşmelerle Stone, yeni bir bakış açısı yakalama peşinde. Chavez ve Güney Amerika'ya dair önyargılardan arınmış bir biçimde sadece gerçekleri değerlendirmiş. Chavez'in galibiyeti ile sonuçlanan seçimler sırasında özellikle Amerikan basınında sabık sağcı lider lehine yoğun bir propaganda çalışması yapılmış; Chavez adeta eli kanlı bir diktatör adayı gibi gösterilmeye çalışılmıştı. Bu gerçeği önüne koyan Stone, kimlerin, neden bu adamdan bu kadar çok korktuklarını anlamaya çalışıyor. Kaynak: havlayankuzu"} +{"text":"Otuz sekiz yaşındaki Samantha Montgomery, New Orleans'in en yıkık dökük mahallerinden birinde oturuyor. Gündüzleri yaşlılara bakıcılık yaparken akşamları Princess Shaw'a dönüşüyor. Bir avuç insanın geldiği açık mikrofon gecelerinde şarkı söylüyor, kendi besteleyip söylediği şarkıları Youtube'a yüklüyor ve yine bir avuç insan tarafından takip ediliyor. Takipçilerinden biriyse İsrail'de bir kibbutz'da yaşayan müzisyen Kutiman. Kutiman'ın sanatı Youtube'da bulduğu videoları harmanlayarak müzik parçaları bestelemesi. Kutiman'ın kendisini keşfettiğinden habersiz olan Princess Shaw bir çıkış yapmanın yollarını arayıp ümidini korumaya çalışırken, Kutiman evde Samantha'nın vokallerini şarkı aranjmanı haline getiriyor. Samantha'nın kırk yıl düşünse aklına gelmeyecek bir durum bu: Dünyanın öteki tarafında hem ona hem müziğine inanan biri var ve bu sayede birden milyonların dinlediği bir isim haline geliyor. Sayende Prenses bu yıl izleyeceğiniz en ilham verici film olmaya aday, kaçırmayın."} +{"text":"Kuzey arkadaşı Sami ile Eski Foçada Karayel isimli oteli işletmektedir. 1998 yılında Rum köyleriyle ilgili araştırma yapmak için Eski Foçaya gelen genç ve güzel Şafak Karayel Otelinde kalır. Şafak, Kuzeye aşık olur, Kuzey Şafakı sadece sever. Şafak, beş kez Kuzeyden ayrılır, ama geri döner Arabasıyla çıktığı son ayrılışında kaybolur. Tüm aramalar sonuçsuz kalır, Şafak kayıptır. Kuzey, arkadaşı Balıkçı Yunus ile birlikte Şafakı beş yıl boyunca aramaya devam eder 2003 yılında otele Çiğdem gelir. Kuzeyin abisinin yardımcısı olan Çiğdem iflas etmekte olan otelin borçlarını üstlenir ve oteli kurtarır. Bu sürede Çiğdem de Kuzeye ilgi duyar. Bu, Kuzeye sadece Şafakı yine yeniden hatırlatır. Balıkçı Yunusun Şafakın arabasının kalıntılarını deniz altında bulduğunu söylemesinden sonra Kuzey otelden ayrılır. Şafakla buluşmaya aynı yere gider."} +{"text":"Küçük Cadı'nın büyük bir problemi var... Sadece 127 yaşında, yani her sene Walpurgis Night'daki diğer cadılarla Broken Dağı'nda dans etmek için çok genç. Yaşı tutmadığı için festivale davet edilmiyor. O da bu sene festivale gizlice katılmaya karar verir. Ama kötü kalpli teyzesi Rumpumpel tarafından yakalanır. Ceza olarak, bir yıl içinde büyük sihir kitabındaki 7892 büyüyü ezberlemek zorundadır. Ancak bu şekilde dans etmesine izin verilecektir. Küçük cadı hiç vakit kaybetmeden çalışmalara başlar. Ama kötü kalpli cadı Rumpumpel küçük cadının hedefine ulaşmasını engellemek için her türlü yolu deneyecektir. Küçük cadı konuşan kuzgunu Abraxas'la birlikte, iyi bir cadı olmak için hırsla çalışarak cadılar dünyasını büyük bir sınava sokacaktır."} +{"text":"! f seyircisinin Cannes Altın Kamera ödüllü Samson ve Delilah (2009) ile yakından tanıdığı Avustralyalı sinemacı Warwick Thornton, bu kez de gerçek bir olaydan esinlenmiş melankolik bir westernle ve aynı görkem ve büyüleyicilikteki bir hikayeyle karşımızda. Sam, papaz Fred Smith'in arazisini işleten orta yaşlı bir Aborjin. Batı Yakası'ndan huysuz ve güvenilmez Harry March geri döndüğünde, Sam ailesiyle birlikte onun evinin yapımında çalışmak üzere gönderilir. Sam ile Harry'nin ilişkisi kötüleşmeye başlar ve kendilerini bir ateş hattının ortasında bulurlar. Sam kendini kurtarmak için Harry'yi öldürür. Aranan bir suçluya dönüşen Sam, karısıyla birlikte kaçar ve Avustralya'nın ölümcül, ücra bölgelerinde saklanır. Muhteşem sinematografisi ve Avustralya manzaralarıyla bezeli Güzel Ülke, keskin dini diyalogları ve nefes kesici performanslarıyla dikkat çekiyor. Venedik'ten Jüri Özel ödüllü ikinci filminde Thornton; kolonyalizm, direniş ve güç üzerine nefis bir işle auteur bir yönetmene dönüşüyor."} +{"text":"Bim, kulağındaki siyah lekenin kalan beyazına eşlik ettiği, Setter cinsi bir köpek. Uysal, eğitimli, sevgi dolu, kanınızın kaynayacağı gillerden İlk kısımda savaş gazisi ve yazar olan efendisi ile gezilerini/dostluğunu izliyoruz. Yazar, kalp rahatsızlığıyla hastaneye kaldırılıp uzun süre öyküden çıkıyor ve ikinci bölüm başlıyor. Bu bölümü tamamen köpek sürüklüyor. Bim, başrol oyuncusudur artık. Ve rolünü ne de güzel icra eder :) Filmin iç acıtan sahneleri de bu 2. bölümde. Hachiko gibi sahibini arıyor. Yolunu iyi bildiği evden çokça firar ediyor, caddelerde amaçsızca salınıyor, sessizce bir yerlere tünüyor. Ambulans gördü mü peşinden koşmak cabası Kötü/sevgisiz insanların elinde, kötü maceralar da yaşıyor. Açlık, soğuk ve kar ile imtihan oluyor. Köpeğin sevgi arayışına ve çaresizliğine bizi de ortak ediyor yönetmen. Belli sahnelerde üzülmemek güç. Hüzün eşiği yüksek olsun fark etmez, iş ki konsantre olunup izlensin. İlla ki etkileyecek. İnsanların gözünden köpeği değil de, köpeğin gözünden insan doğasını değerlendiren bir filmdir. İyiliğin ve kötülüğün, geniş ve dar görüşlülüğün turnusol kağıdı olup çıkmıştır Bim. Ancak şefkatli insanlar da var neyse ki Bimin çetin macerası, karakterler galerisi olup çıkacak. Dönemin Sovyet toplumuna ve kabullerine dair küçük detaylar da bazı bazı geçiyor. Genelde mizahi dille, yumuşak anlatımla. Ve her şeye rağmen kurulan teskin adacıkları Kışın sonu bahar!"} +{"text":"''100 Years (100 Yıl)'' adlı film, -adında da oluğu gibi- 100 sene boyunca kimse tarafından izlenemeyecek. Özel bir kapsüle konulacak film, 100 yıl sonra yani 2115'te vizyona girecek. Louis XIII Cognac'ın böyle bir filmi yapmasındaki amaç ve hedef olarak 100 yılın seçilmesi, şirketin konyaklarının istenilen rafine durumuna 100 senede varıyor olmasıyla alakalı. Yani ortada on numara bir reklam kampanyası var. Bu arada filme ait 3 farklı gelecek öngürüsüyle hazırlanmış tanıtım videosu mecvut ki bu öngörüler de son derece zekice kurgulanmış. Filmin senaryosu tamamen Malkovich'e bırakılmış ve filme dair ne bir sızıntı ne de benzeri birşey mevcut. Çekilmiş ve kapsüle yerleştirilmiş filmin galası için de 100 adet metal bilet hazırlanmış ve biletler özel olarak seçilen insanlara, torunlarına versinler diye emanet edilmiş. Ancak ne bu kişiler hakkında ne de filmin o dönemde nasıl vizyona gireceği hakkında en ufak bir bilgi bulunmuyor."} +{"text":"1947 yılında Botsvana kralı Seretse Khama Londra'daki bir ofis çalışanı olan Ruth Williams ile tanışır. Farklı kültürlerden gelen ikili arasında hemen bir aşk oluşur. Ruth, Seretse'nin yeni dünya vizyonundan ve barış isteğinden çok etkilenirken, Seretse de onun bu dünyanın parçası olmayı istemesini çok önemli bulur. Savaş sonrası başlayan sosyal ayaklanma sırasında Ruth ve Seretse sistemi değiştirebilecek bir fırsat görürler. İkili birbirlerine ne kadar aşık olsalar da önlerindeki tek engel ailelerinin tepkileri olmayacaktır. İngiliz ve Güney Afrika devletleri de bu evliliğin karşısındadır. Zira çift ırkçılık konusuna dikkat çekerek barış yaymaya çalışmaktadır. Güney Afrika'dan İngiltere'ye ültimatom gelir; ya çift ayrılacaktır ya da Güney Afrika, İngiliz nükleer programı için hayati olan uranyum ve savaşın ardından rezervleri doldurmak için gereken altını İngiltere'ye vermeyecektir... Başrollerini David Oyelowo ve Rosamund Pike'ın üstlendiği romantik dram yapımı gerçek olaylara dayanıyor"} +{"text":"Iggy Pop ve Queens of the Stone Age'den Joshua Homme'un ortak albüm çalışmaları üzerine olağanüstü bir yolculuk. Tüm hikaye bir telefon mesajının ardından şekillenir. Gönderen: Iggy Pop; Alan: Josh Homme. Mesajın içeriğiyse; birlikte albüm yapma teklifidir. Karar verilmiş ve albüm çalışmalarına başlanmıştır. Albümde ikiliye, gitarist Dean Fertita ve davulcu Matt Helders eşlik ediyor. İkilinin alışılmışın dışında gelişen çalışmalarını anlatan film, aynı zamanda bizi; Kaliforniya çölünün yaratıcılıklarındaki etkisine, Pop ve Homme'un günlük tadındaki anlatılarına ve albümün doğum öncesi tatlı sancılarına tanık ediyor. 2016 yılının en iyi albümlerinden biri olarak gösterilen Iggy Pop'un 18. albümü, \"Post Pop Depression\"ın lokomotif parçası olan \"American Valhalla\", Avrupa turnesine de adını veriyor. Konserlerde Iggy Pop'un seyirciyle bütünleşmesini, Josh Homme ve diğer grup elemanlarının sahnede bitip tükenmeyen enerjisini izlerken, sinemada değil de konser salonundaymış gibi hissediyorsunuz."} +{"text":"Orhan travmatik bir kayıptan sonra her şeyini kaybetmiş ve vahşi bir yaşama yönelmiş eski bir yazardır. Her şeyi bırakarak Londraya yerleşir ve editör olarak çalışmaya başlar. Yıllar sonra İstanbula geri döner. Bu geri dönüşün nedeni zamanını Paris, Londra ve Berlinde geçirmiş ünlü yönetmen Deniz Soysal ile tanışmaktır. Deniz hem tarihi aile köşkünden annesini taşımak hem de yeni filmi için hazırlık yapmak için İstanbuldadır. Deniz doğup büyüdüğü şehirdeki çocukluk anıların anlattığı bir kitap yazmıştır. Orhanın İstanbuldaki işi, yayınlanmadan önce kitaba son dokunuşları yapmaktır. Uzun yazışmalardan sonra İstanbulda buluşurlar. Ancak ertesi sabah Deniz ortadan kaybolur. Orhanın gelişi ve Denizin ortadan kayboluşu ilginç bir rastlantıya işarettir. Gizli bir soruşturma başlatılır. Herkes Denizin bir daha geri dönmeyeceğinden endişelidir. Bu sırada, Orhan, Denizin kitabında anlatılanların gerçeğin gösterişli bir kopyası olduğunu fark eder. Görünen odur ki Denizin gizemli yaşamı ortadan kayboluşuyla birlikte aydınlatılmanın eşiğindedir."} +{"text":"Anadolunun sıcaklık ve kuraklığın hakim olduğu ücra bir kasabasında, yaşadığı aile trajedisinden sonra kendini maddiyatın gücüyle avutmaya çalışan Ahmetin, Yiğit adında hırslı bir yeğeni vardır. Yiğit bir yandan işlerini büyütmek için her şeyi yapmakta bir yandan da Ayseli elde etme hırsı yüzünden kasabanın huzurunu kaçırmaktadır. Kasabada, kimsenin anlaşamadığı ve yaklaşmadığı Yiğit, yalnızlığın ve ihtiyaç duyduğu sevgiyi görememenin hırçınlığıyla, hem amcası Ahmete hem de eski arkadaşı Mustafaya zarar vermek için uğraşır. Kasabanın sakin hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Her şey bir gece Ahmetin gördüğü gizemli bir rüya ve bu rüyanın ardından yaşadıklarıyla değişir. Ancak hem hırslarında ısrarcı olan Yiğit için, hem de maddiyata aile ilişkilerinden daha çok önem veren Ahmet için hatalarını telafi etmek o kadar kolay olmayacaktır."} +{"text":"Yumruk atıyorum öyleyse varım. Tokyo yakınlarında bir liman kentindeyiz; 18 yaşındaki Taira'yı yerel bir çete tarafından dayak yerken görüyoruz. Adamakıllı dayak yemek, Taira'ya heyecan ve zevk veren bir şey. Zaten sonrasında, onun komşu kente gidip, izleyenlerin ağzını açık bırakan başka bir dizi kavgaya daha girişmesini takip ediyoruz. Her kavgada yüzü kan içinde kalsa da, en dibe vurduğu anda yine de ayağa kalkmayı beceriyor. Sanki gece ilerledikçe, bu kavgalar onu daha güçlü ve dayanaklı kılıyor. Çoklukla Dövüş Kulübü ve Otomatik Portakal'la karşılaştırılan Yıkım Bebekleri, insan ruhunun karanlık köşelerine uzanan sert, sarsıcı ve düşündürücü bir yolculuk. Japon toplumuna dair keskin gözlemleriyle, olağanüstü oyunculuk performanslarıyla, şoke edici sahneleriyle heyecan uyandıran bir film."} +{"text":"Son derece politik bir yapım olan Vykrutasy, Sovyetler halkını esir almış paranoya ve korkuyu sembolik bir animasyonla konu alıyor. 21. yüzyıl değerleriyle düşünecek olursak, mahremiyet insanoğlunun en temel güdülerinden biri haline gelmiştir. İnsanın sadece kendine ait bir alanı olması, o alana kimsenin girme özgürlüğünün olmaması ve insanın mahremiyetini korumak için elinden geleni yapma hakkı olduğu, günümüzün kabul edilen ortak değerleridir. Mahremiyet hakkının olmadığı, herkesin her şeyden haberdar olduğu bir sosyal yaşam düşünebilir miyiz? Garri Bardin, özel yaşam hakkının olmadığı bir dünyayı ve o dünyada seneler boyunca yaşamaktan paranoyaklaşmış, zıvanadan çıkmış bir halkı Sovyetler Birliği dağılmadan 3 sene önce anlatıyor. Dışarıdan gelen en ufak bir sesten korkan, mahremiyetini koruması için zincirlediği köpeğinden rahatsız olur hale gelen, etrafına durmadan çitler ve bariyerler inşa eden birini izliyoruz. Bu psikolojiyle elinde avucundaki birkaç şeyi de kaybeden birine dönüşme riski küçümsenmemeli. Paranoya yıkıcıdır."} +{"text":"Her yıl yüz binlerce Türk, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı turist Gelibolu yarımadasındaki şehitlikleri ziyaret ederek, Birinci Dünya Savaşı'nın en kanlı muharebelerinden biri olan Çanakkale Savaşı'nda hayatlarını kaybeden şehitleri ve yakınlarını anarlar. Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar bu savaşın ulusal kimliklerinin oluşmasındaki temel unsur olduğuna inanırlarken, Çanakkale, Türkler için de milli birlik ve beraberliğin en önemli simgelerinden biridir. Her millet için ayrı ayrı düzenlenen ve farklı anlatılara sahip rehberli turlar eşliğinde şehitlikler ve anıtlar ziyaret edilirken, her iki tarafta da duygusal anlar yaşanır. Köken Ergun iki yıl boyunca Çanakkale'de sayısız şehitlik turlarına katıldı, tur rehberlerinin anlatımlarını, seyircilerin tepkilerini, devlet kurumları tarafından her gün düzenlenen vatansever tiyatro temsillerini kaydetti ve katılımcılarla röportajlar yaptı."} +{"text":"Nevada'nın Reaptown bölgesinde bulunan kasabadaki bir demiryolunda meydana gelen kayıp kadınları anlatıyor. Reaptown kadın cezaevinden mahkum işleri ile serbest bırakılan Carrie Brown, demiryolu müzesindeki güvenlik görevine başladığında, kayıp kız kardeşini arıyor. Carrie çok geçmeden kendisini şeytani bir varlık ile karşı karşıya bulacak. Eski zamanlarda bu demiryolunda meydana gelen kayıp kadın ve çocuklarla ilgili efsane, kasaba halkı tarafından örtbas edilmekte ve kimse bunun hakkında konuşmamaktadır. Carrie bu sırrın peşine düşer ve aldığı bir telefon ile orada eski zamanlarda ne olduğunu öğrenir. Tüm kasabanın şüphelendiği tek bir isim ve ardı arkası kesilmeyen kayıp vakaları bulunmaktadır. Kasaba halkı bir gün bu durumdan bıktığında, faili trenin sobasına atarak diri diri yakar ancak bilmedikleri bir şey vardır. Tren müzeye döndüğünde, onunla birlikte bu sapkın adamın ruhu da müzeye geri dönmüştür."} +{"text":"Benden Bu Kadar, küçük bir tartışmanın ardından beş yıllık evliliklerini sonlandırma eşiğine gelen karı kocanın hikayesini anlatıyor. İlişkilerini evlilikle taçlandıran Mesut ve Pınar, aradan geçen beş yıla rağmen birbirlerine ilk günkü kadar aşıktır. Evliliği boyuncu heyecanını yitirmeyen Mesut karısını mutluk etmek için elinden ne gelirse yapar. Karısı bir yarışma programına katılmayı istediğinde de onun isteğini geri çeviremez. Eğlenceli vakit geçireceklerini düşünen Mesut başına geleceklerden bir haber yarışmaya gider. Hırslı ve tuttuğunu koparan bir kadın olan Pınar, yarışmada istediği sonucu alamayınca deliye döner. Öfkesi bir türlü dinmeyen Pınar ile Mesut arasında çıkan kavga gittikçe alevlenin karı koca boşanmanın eşiğine gelir. Bir inat uğruna mutlu evliliklerini sonlandırma noktasına gelen Pınar ve Mesut çok geç olmadan kararlarından vazgeçecek midir?"} +{"text":"Film, birçok suça bulaşmış evlatlık kardeşiyle bir banka soygununa karışan eski bir askerin hikayesini konu ediyor. Eski bir asker olan Will Sharp'ın, hasta olan karısının ameliyatı için paraya ihtiyacı vardır. Will, yardım istememesi gerektiğini bilse de azılı bir suçlu olan evlatlık kardeşi Danny'den yardım ister. Danny, Will'e yardım etmek yerine ona birlikte bir soygun gerçekleştirmeyi teklif eder. Karısını kurtarmak isteyen Will, istemese de bu teklifi kabul etmek zorunda kalır ve iki kardeş Los Angeles tarihinin en büyük banka soygununu gerçekleştirmek için plan yapar. Ancak soygun sırasında planları istedikleri gibi gitmeyince karderşler, içinde yaralı bir polis ve acil yardım görevlisinin olduğu bir ambulansı kaçırır."} +{"text":"Mozart'ın 200. ölüm yıldönümü şerefine TV için yapılmış bir proje olan bu, tartışmalı Hollandalı besteci Louis Andriessen tarafından orijinal bir besteye ayarlanmış, oldukça avangart bir müzik, tiyatro ve dans eseri. \"Rosa\" ve \"Vermeer'e Yazmak\" operalarında Greenaway). Bir 18. yüzyıl anatomi tiyatrosu tarzında tasarlanmış bir sahnede dört çıplak, pudra beyazı dansçı belirir. Bir kadın, alfabenin çeşitli harfleriyle başlayıp \"M\" ye kadar olan nesnelerin listesini söyler; Tanrılar daha sonra Adem'i yaratmaya karar verir ve onu ekranda gösterilen vücut parçalarından bir araya getirir. İnsanı yarattıktan sonra Tanrılar ona hareket verir; ona taşınması için bir sebep verip müziği yaratır; Son olarak, Mükemmel Müzik'e sahip olmak için Mozart'ı yaratır."} +{"text":"Seo Ji Woo, geçmiş dönemlerde yaptığı bir Hindistan gezisi sırasında kendisi gibi güney kore'li olan Kim Jong-Ok ile tanışır ve Hindistan'daki günlerini kendisi ile geçirerek, aşık olur. Yıllar sonra bile bu yaşadığı günleri ve Kim Jong-Ok'u unutamaz. Bu arada girişimci bir genç tarafından ''Finding Your First True Love Company''adında bir şirket kurulur ve amaç herkesin yıllar önce yaşadığı, izini kaybettiği aşkları bulmaya yöneliktir. Seo Ji Woo babası tarafından bu firmaya yönlendirilerek, kendisi istemese de ilk aşkını bulmak için zorlanır. İlk aşkını bulabilmek için ufak tefek tüm ip uçlarından yola çıkarak hemen hemen tüm Güney Kore'yi bu şirketin kurucusu olan genç ile dolaşmaya başlarlar. Bu arada bu yolculukta ikili arasında da bir etkileşim söz konusudur."} +{"text":"Aşk, cesaret ve olman gereken şey olmak hakkında bir hikaye. Chaz Olmak, Chaz Bono'nun kadından erkeğe dönüşünün yakın plan bir belgeseli. Sonny ve Cher'in tatlı sarışın kızı Chastity olarak dünyaya gözlerini açan Chaz, küçükken bedeninin kendisine ait olmadığını hissettiğini söylüyor. Hormon aşısından göğüs ameliyatına giden yolda, Chaz ve kız arkadaşı Jenny'nin Chaz'in bedenindeki ve hayatlarındaki değişiklikleri izleyişlerine, bazen endişelerine, zaman zaman da saf sevinçlerine tanık oluyoruz. Chaz için bu özgürleşmenin hikayesi. Jenny için, aşık olduğu kadının artık bir erkek olmasıyla gelen bir sınav aynı zamanda, sevginin sınanması. Cher'in mücadelesi de kolay değil, kızının kararına uyum sağlayabilmek için verdiği uğraşı takip ediyoruz. Bu dürüst ve yakın plan belgesel, öncelikle cesarete ve açık fikirliliğe dair bir sade bir yolculuk gibi."} +{"text":"The Muppets Take Manhattan canlı aksiyon müzikal filmler bir dizi üçüncü ve Jim Henson'ın Muppets oynadığı Henson'ın ölümünden önceki son filmi. Bu film ve Henson Associates ve TriStar Pictures tarafından üretilen 1983 yazında New York'ta çekildi ve film sinemalarda 1984 yılında girdi. Frank Oz tarafından sadece yönettiği ilk film oldu. Filmin bir fantezi sırada Muppet karakter yürümeye başlayan sürümleri gibi, Muppet Babies tanıttı. Film üniversiteden mezun Muppets yolda onların üst düzey revü almaya karar verir. Onlar üreticileri, kendini göstermeye satmaya çalışan Manhattan sokaklarında çarptı. Sonunda bir genç ve yeterince idealist gösteri almak buluyor. Çeşitli aksilikler ve çok karışıklık sonra, herşey onlar için bir araya gelmeye başlarlar."} +{"text":"Erol, yakışıklı bir mirasyedi. Günleri sigara, içki ve kadınla geçiyor. Evde iki neşeli hizmetçi, Hayganoş ve Temel de etrafında pervane. Aile dostları Dr. Melihin çalıştığı hastanede kan tahlili sonrası kanser olduğunu öğrenir. Bütün dünyası kararır. Kendini öldürmeye niyetlense de bunu yapacak cesareti kendinde bulamaz. İntiharı düşündüğü bir anda radyoda duyduğu anons ile bir genç kızın hayatını kurtarmak için kan bağışında bulunur. Sonraki günlerini meyhanede içki içerek geçiri. İçki arkadaşı Donanma Cafer, Erola eşlik eder. İçki muhabbeti sırasında Caferin arkadaşı olduğunu öğrendiği İpsiz Sabri ve oğlunun hikayesini dinler. İpsiz Sabrinin dosyasında kadın kaçırma, dolandırıcılık, hırsızlık, yaralama ve cinayet gibi suçları vardır. Eşi de İpsiz hapishanedeyken ölür. Sakat oğluna ise arkadaşı Cafer bakar. Erol, kendisinin cesaret edemediği şey için İpsiz Sabriyi kullanmak ister. Kendisini öldürmesi karşılığı, oğlunu ameliyat ettireceği ve tedavi masraflarını karşılayabileceği parayı vermeyi taahüt eder. Bir gün, kan vererek hayatını kurtardığı genç kız teşekküre gelir Adı Sema Candan. Güzel ve cin gibi şakacı. Kendisini RH sıfır diye tanıtır. Yaş günü partisi için Erola davetiye verir. Erol, toplantıya katılır. Sema ile birbirlerine aşık olurlar. Fakat amansız hastalığı nedeniyle Semayı uzaklaştırmak için türlü şeyler yapar. Sema da Eroldan intikam almak için Selim ile nişanlanır. Tam bu aşamada gelen bir telgraf ile Kanser teşhisinin tahlilde yapılan bir hata neticesinde hasta olmadığını öğrenir. Bunu öğrenir öğrenmez İpsiz Sabriye durumu belirtip kendisini öldürmesini engellemeye çalışır. Fakat İpsiz, çoktan taşınmıştır. Semaya da olanları açıklayınca, Sema da Selimden ayrılır ve Erolageri döner. İpsiz, her şeye rağmen takibini devam ettirse de, kendisine ve oğluna çok iyiliği dokunan Erol Beyi öldürmeyi gönlü elvermez. Sonunda durumu öğrenince rahatlayan İpsiz de Erol ile Semanın Gelin araba şöförü olur."} +{"text":"Film adını, Fransızcada çocukların polis kelimesini telaffuz ediş biçimlerinden alıyor. Maiwenn kamerasını, Paristeki Çocuk Koruma Birimine çevirdi bu filmde. Maiwennin bizzat canlandırdığı çekingen fotoğrafçı Melissa, İçişleri Bakanlığı tarafından birimin faaliyetlerini belgelemesi için görevlendiriliyor. Melissanın karşılaştıkları aracılığıyla izleyici de, toplumda yaşanan pek çok trajediye tanık oluyor. Çocuklarına kötü davranan ebeveynler, yabancılaşmış çocuklar ve daha neler neler Maiwennin aklına Polisse ile ilgili ilk fikirler, televizyonda Çocuk Koruma Birimi hakkında bir belgesel izledikten sonra düşmüş. Akabinde bu konuyu etraflıca incelemek için birimde bir süre takılmış. Uzun lafın kısası: Filmde izlediğiniz her şey ya Maiwennin birimde geçirdiği sürede bizzat karşılaştığı olaylar ya da birimde Maiwenne anlatılan gerçek olaylar."} +{"text":"Ben Wilson, Greenglen, ILINOIS te küçük bir oteli tamir ederek, hayattaki tek varlığı kızı Hillary ile yeni bir yaşama başlamayı dener. Bu arada bir kaza sonucu yanında ölen karısını kurtarmak yerine, olay yerinden kaçtığını düşünen ve karısının ölümünden onu sorumlu tutan bir takım insanlar ve karısının babası Caldwell ile hoş olmayan didişmeler yaşamaktadır. Zaten karısının acısını içinden atamayan Ben, birde bu sorunlara göğüs germeye çalışmaktadır. Bu arada garip bir tur acentasi, onun döküntü halinde olmasına rağmen dokuz pansiyoner için otelini ısrarla kiralamak istemektedir. Ben ister istemez kızının da isteğiyle, eksiklerine rağmen oteli kiralar. Zamanla birşeylerin yanlış olduğunu, pansiyonerlerin bazı davranışlarından hisseder. Kendince durumu çözmeye çalışan Ben, pansiyonerlerden Quish in ufak bir kaza geçirmesine tesadüfen şahit olur ve onu doktora götürür, bu arada Quish in pasaportunu ele geçiren Ben, pasaportu çok garip bulmuştur. Quish i biraz zorlar ve tam olarak anlamasa da şehri ürkütücü bir geleceğin beklemekte olduğunu ve bunu pansiyonerlerin önceden bildiğini farkeder."} +{"text":"Kalbe Vuran Düşman da ıssız bir sahilde, köpeği Cuma ile bir Robenson hayatı süren genç bir mühendis var. Günün birinde bir hayal kadın çıkıyor ortaya. Sevişiyorlar, fakat kadın meçhul bir tehlikeden korkmaktadır. Kısa zamanda delikanlıyı büyülüyor. Fakat aşklarını açıklayacakları anda esrarengiz şahıslar kadını kaçırıyorlar. Mühendis sevgilisini aramaya koyuluyor. Buluyor, tekrar kaybediyor. Öldüğüne emin olduğu bir sırada onu başka bir erkekle görüyor. Kalbe Vuran Düşman A. Tokatlının Vertigo etkisindeki dağınık senaryosunu, S. Önalın baştan savma diyalogları yanında, konunun hazırlanışından gelen aksaklıklarla çok şey kaybetmiş. Robenson la hayal kadın çevresinde dönen olaylar, şehir hayatına intikal ettirilmese, film. ok daha ilgi çekici bir atmosfer içinde geçerdi. Rejisörün, apartmanda, jenerikte ve finalde A. Hitchcock anlayışı iyi Filmin en başarılı tarafı A. Yılmaz, M. Yılmaz ikilisinin kamera çalışmaları"} +{"text":"Ramiro, karısının ölümünden sonra kendini içkiye vermiş zengin bir adamdır. Oğlu, kızı ve erkek kardeşi başta olmak üzere çevresindeki herkes, hatta hizmetçileri bile onun parasını umursamadan harcamakta ve tembelce yaşamaktadır. Ramiro'nun durumunu öğrenen diğer erkek kardeşi kötü giden durumu düzetmeye karar verir ve bir plan yapar. Ramiro'nun çok içki içip kendinden geçtiği bir gecenin ardından onu fakir bir mahallede küçük bir eve taşıyıp Ramiro'yu iflas ettiğine ve artık orada yaşamak zorunda olduğuna inandırırlar. Bu durum tahmin ettiklerinin tersi bir etki yapar ve Ramiro intihara kalkışır. Bu başarısız denemeden bir süre sonra kandırıldığını fark eder ve bu sefer kendisi ailenin tembel üylerine bir oyun oynamaya karar verir. Avukatıyla anlaşıp ev halkını gerçekten de iflas ettiklerine ikna eder. O güne dek hiç çalışmamış bu insanlar hayatlarını kazanmak için çalışmak zorunda kalacaktır. Bir süre sonra durum açığa çıksa da yaşadıkları deneyim onların hayata bakışını değiştir ve sahip olduklarının değerini fark etmelerini sağlar. : iskojan"} +{"text":"Jennifer Cassi, ikiz kızkardeşi Johannanın ölümünden sonra, annesi ve babası çok önceden öldükleri için ona miras kalan aile ocağına geri döner. Jenniferin bir an önce satmak istediği evde, yaşlı büyükannesi yaşamaktadır. Jennifer, kısa sürede, evi satmasının o kadar kolay olmayacağını çünkü büyükannenin evin kontrolünü ele geçirmiş olduğunu anlar. Yine de pes etmez ve bir kaç gün kalarak evi satışa hazırlamaya karar verir. Evde yatmaya başlar başlamaz, onda da, ailesinin diğer üyelerinin ölümlerine yol açan hastalığın belirtileri görülmeye başlar. Vücudun bağışıklık sistemi organlarını tek tek tahrip etmektedir. Geceleri, bir kuzgunun organlarını yediğini gördüğü kabuslar yüzünden çığlık çığlığa bağırarak uyanmakta ve o organlar gerçekten de bir daha asla iyileşmemektedir. Büyükannesinin aile hastalığından etkilenmemesi ve kuzgunlu rüyalar, Jenniferın şüphesini çeker. Belki de kalıtımsal bir hastalığın belirtileri olarak kabul ettikleri olaylar bir lanetin eseridir. Üstelik, bir zamanlar Johannanın odası olan ve artık kilitli tutulan odada, büyükannenin kuzgunu yaşamaktadır. Hayatının tehlikede olduğunu anlayan Jennifer, ilk önce onu çok korkutan fakat sonradan ona yardım edebileceğini anladığı mezar kazıcısı Darioyla arkadaş olur. Birlikte, Jenniferı etkisi altına alan laneti çözmek için ayinler yaparlar. Acaba laneti çözmek mümkün olacak mıdır?"} +{"text":"CBI, Malezya'da taksi şoförü olan bir katilin birkaç saat içinde bir takım insanları öldürdüğünden ve sonrada taksisiyle kaza yapıp öldüğünden haberdardır. Aynı şey Hong Kong'ta da olmuştur; birkaç insan bir taksi şoförü tarafından öldürülmüştür ve sonra da kendisi ölmüştür. Şimdi ise CBI, Dubai'de mafya babası Jabbar'a karşı tanıklık edecek olan birkaç görgü şahidini korumak için Dubai polisiyle beraber çalışmaktadır. Fakat beklenilmeyen olur ve ilk olarak Jabbar'a karşı tanıklık edecek olan Malika öldürülür, sonra başka bir şahit olan Mussa'nın kız arkadaşı öldürülür; Mussa'nın kendiside kaybolmuştur. Jabbar'ın saray gibi olan konağını izleyen Dubai polisi, bir taksi şoförü olan Hindistan kökenli Nikhil Joshi'nin Jabbar'ın arazisine girerken görür ve görgü şahitleri de onun taksisini son günlerdeki cinayetlerin yakınında gördüklerini belirtmişlerdir. Bunun üzerine polis, geriye kalan üç şahidi korumaya çalışırken aynı zamandada bu katili listesindeki herkesi öldürmeden ve sonrada kendiside ölmeden önce yakalamaya çalışır."} +{"text":"Karaoğlan filmlerinin popüler olmasından yararlanmak düşüncesiyle çekilen filmde : yönetmen-senarist Suat Yalaz yerine Suat Yusuf;baş rol oyuncusu Kartal Tibet yerine Tarık Tibet oynarken, Karaoğlan filmlerinin ünlü aktörü Danyal Topatan'ı bu filmde Camoka rolünü Suat Yalaz'dan çekinerek oynamış, bu nedenle afişte adı yer almamış, ancak Camoka portresi afişe konulmuştur. Film, çekildiği 1969 yılında SEs mecmuasında çıkan fotoğraflı yazısında filmin adı \"Karaoğlan Drakula'ya Karşı\" olarak yer almış. Sayfada yer alan fotoğrafta Karaoğlan kostümlü Tarık Tibet, katafaltta bir tabutun içinde bulunan Drakula'nın kalbine kazık çakmaktadır. Bu fotoğraftan algıladığımız kadarıyla bu fantastik temalı filmde Karaoğlan'ın kardeşi Sargan \"Vampir Drakula\" ile savaşmakta ve onun elinden sevdiği kızı kurtarma mücadelesi vermektedir./ Bu film Yeşilçam dışında İzmir'li filmciler tarafından yapılmıştır. Bu filmciler bundan sonra Yeşilçam'a transfer oldular."} +{"text":"Ekvator boyunca uzanan Güney Amerika'nın batı kıyılarından 600 mil uzakta özel bir dünya yatar. Burada, 150 yıl önce genç bir İngiliz doğabilimci olan Charles Darwin, dünya üzerinde diğerlerine hiç benzemeyen bir yaratıklar topluluğuyla karşılaşmıştır. Onun, dünyanın bu uzak köşesine yaptığı yolculuklardan elde ettiği bulgular, bizim doğaya bakış açımızı değiştirmiştir. Bugünse, araştırma gemisi Seward Johnson içindeki bilim insanları, Charles Darwin'in yolculuğunun kökenlerine ve efsanevi Galapagos Adaları'na tekrar gidiyor. Onlara bu yolculukta, bu adalara olan ilgisi Darwin'in güncelerini ilk okuduğu zamana kadar uzanan deniz biyoloğu Carole Baldwin de eşlik ediyor. Dünya üzerinde hiçbir yerde bulunmayan iguanalara, dev kaplumbağalara, karabataklara ve ispinoz türlerine ev sahipliği yapan bu adalarda Carole Baldwin, Galapagos Adaları'nın bugüne kadar hiç bilinmeyen bir yönünü inceleyerek yeni bulgular elde etmeye çalışıyor: Galapagos Adaları'ndaki deniz yaşamı ve burada yaşayan canlıların barındırdığı sırlar."} +{"text":"Ingiliz kollektif Jonestan büyüleyici ve etkileyici bir ilk film. Bu dağınık, alaycı şekilde komik ve alışılmadık film, Everyones Going to Die iki kayıp ruhun kısa buluşmasını anlatan bir kara mizah. İki melankolik avare tesadüf eseri bir restoranda karşılaşırlar; Ray, sabıkası olan ve maalesef hala karanlık işlerle uğraşan bir suçlu, Melanie, İngilterenin bir sahil kasabasında oturan, bir ressamla mutsuz bir nişanlılık yaşayan, hayatını ailesinden ve sorumluluk almaktan kaçarak geçirmiş genç bir Alman. Şans eseri karşılaşan bu kayıp ruhların yolları günün geri kalanında da kesişmeye devam eder. Gün içerisinde aralarında alışılmadık bir bağ oluşan bu çiftin ilişkileri eğlenceli, bitmeye mahkum ve romantiktir.Kaynak:Randevu İstanbul Film Festivali"} +{"text":"Başarılı bir asker, devrimci bir devlet adamı. Kendi kaderini ulusuyla birleştiren bir adam. 1915te Çanakkalede İngilizlere tarihlerinin en büyük yenilgilerinden birini yaşattı. 1918 yılında 1. Dünya Savaşından yenilgi yüzü görmeden çıkan tek Osmanlı komutanıydı. Dört yıl sonra halkını etrafına toplayarak, emperyalist güçlerin desteklediği işgalci Yunan güçlerini yendi ve ulusal bağımsızlık yolunu açtı. 1923 yılında Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları üzerinde Türkiye Cumhuriyetini kurdu ve ilk cumhurbaşkanı oldu. Ektiği demokrasi tohumları sayesinde Türk Ulusu içeride ve dışarıda birçok zorluğa göğüs gerdi. Stalin Onu faşist olarak niteledi. Hitler ve Mussolini komunist olarak gördü. Bazıları da diktatör dedi. Halkıysa ona Atatürk dedi. Atatürk'ü bir insan, bir komutan ve bir lider olarak ele alan belgeselin bütününde dönemin olayları ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kararları, kendi kişiliği ile bütünleştirilerek verilmektedir. Özellikle yabancılara sunulacağı düşüncesi ve tarafsızlığın sağlanması amacı ile eserin içindeki tüm uzmanlar, yabancılar arasından seçilmiştir. Eserin pek çok yerinde bu yabancı uzmanlar, gerek kendi ilgi alanları, gerek tarihi olaylar, gerekse Atatürk'ün kişiliği doğrultusunda yorumlar yapmışlardır. Bu görüşler doğrultusunda kimi zaman da, Atatürk'ü bizzat sağlığında tanımış Türk ve yabancı konuşmacılara da yer verilmiş ve kendi anılarını anlatmışlardır. Film 5000'den fazla fotoğraf ve yaklaşık 9 saatlik arşiv filmlerin taranması sonucu seçilmiş filmler, fotoğraflar ve mülakatların yanında tamamı grafik görseller ile desteklenmiş güncel görseller oluşuyor."} +{"text":"Hikaye 3 zamanda geçer. Şimdiki zaman, 2 yıl önce ve 3 yıl önce 3 yıl önce trafik kazasında ailesini kaybeden Psikolog Nuray, aynı zamanda hafıza kaybı geçirdi. 3 yıldır unutkanlığı nedeniyle her şeyi not alan Nurayın, geçmişiyle ilgili çözemediği şeyler var. Nuray aynı zamanda kemoterapiyi reddetmiş akciğer kanseri hastasıdır. Geriye kalan birkaç aylık ömrünü insanlara fikirleriyle fayda sağlayarak geçirmek ister. Nurayın hastaları uyuşturucu bağımlısı Barış ve Tekin, geçmişte neler yaşadıklarını Nuraya anlatır. Nurayın kardeşi Hüray da Barış ve Tekinin arkadaşıdır. Hüray da onlar gibi 3 yıl önce uyuşturucuya başlamış ve psikolojik sorunlar yaşayan biridir. İnsanların düşüncelerini duyabilme özelliğine sahip olan Hüray, şimdiki zaman bölümünde bilinçsizce zamanda yolculuk yapar."} +{"text":"Tayyareci Yüzbaşı Salih Ekrem I. Dünya Savaşı sırasında gönüllü olarak Çanakkale cephesine gider. savaşın çetin koşulları altında askerlerin hayatta kalması için mücadele veren Nihal Hemşire ile burada tanışır. Salih Ekrem ve Nihal zorlu şartlar altında, bir de Fuat adında kimsesiz bir çocuğu sahiplenirler. İngilizler tarafından gelen bir hava baskınında Salih Yüzbaşı sayesinde kurtulan Küçük Gazi Fuat, yüzbaşı ve hemşirenin arasındaki ölümsüz sevdanın da şahidi olacaktır... Tayyareci Yüzbaşı Salih Ekrem I. Dünya Savaşı sırasında gönüllü olarak Çanakkale cephesine gider. savaşın çetin koşulları altında askerlerin hayatta kalması için mücadele veren Nihal Hemşire ile burada tanışır. Salih Ekrem ve Nihal zorlu şartlar altında, bir de Fuat adında kimsesiz bir çocuğu sahiplenirler. İngilizler tarafından gelen bir hava baskınında Salih Yüzbaşı sayesinde kurtulan Küçük Gazi Fuat, yüzbaşı ve hemşirenin arasındaki ölümsüz sevdanın da şahidi olacaktır..."} +{"text":"Suriçi semtinde yaşayan ve hayatını dolmuş şoförlüğü yaparak kazanan iyi kalpli ve çekingen Rıza, mahallesinin gözbebeği olan genç bir delikanlıdır. Fakat doğru bildiği her şeyi Ayperi ile tanışınca yeniden gözden geçirecektir! Zira Ayperi el attığı her şeyi güzelleştiren masal kahramanı tadında bir kızdır. Biri kahraman olmak isterken, diğeri kahramanının peşindedir... Leyla ile Mecnun'un senaristi olarak tanıdığımız Burak Aksak'ın senaryosuna ve yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerini yine televizyon ekranlarından aşinası olduğumuz Hande Doğandemir ve Fatih Artman paylaşıyor. Filmin kadrosunda ayrıca Filmde, Fatih Artman, Hande Doğandemir, Devrim Yakut, Tarık Ünlüoğlu Cengiz Bozkurt, Erdal Tosun, Berat Yenilmez, Sadi Celil Cengiz, Cihan Ercan, Burcu Biricik, Ercan Yazgan, Ani İpekkaya ve de konuk oyuncular olarak Gökçe Bahadır ve Gürkan Uygun isimleri yer alıyor. Filmin yapımcılığını ise BKM üstleniyor."} +{"text":"Yıl 1981 Türkiye tarihinin en acımasız askeri darbelerinden birinin henüz başlarında ve o yıl Türkiye, son yılların en ağır kışıyla da karşı karşıya Doğunun en ücra köşesinde aylarca karların kalkmadığı, geniş bir tarihi mirasın üstüne kurulmuş Karsta o yıl, halk için kömür ihtiyacı özgürlük ihtiyacıyla yarışmaktadır. O kış kömür, mücevher değerinde, hatta parayla satın almak bir yana, birkaç devlet kurumunun ve ayrıcalıklı kişinin ulaştığı bir elmastır. Darbe şehri soğukla cezalandırmaktadır. Tek servetleri kızakları ve ayrı ayrı hayalleri olan Serhat, Gürbüz ve İbo da bembeyaz karlara tezat, simsiyah kömürün peşinde dayanışmanın gücünü keşfedecekleri bir yolculuğun başındadırlar. Üçü için de ara karnelerin alındığı bu tatile, oyundan daha çok kömür arayışı damgasını vurur. Kaynaklar oldukça sınırlıdır. Sobaya atmak için birkaç parça yanmış kömür artıkları peşinde başlayan arayış, onları zeka ve mücadele gücüyle yeni kaynaklar bulmaya itecektir. O kış, üçünün de askeri darbenin gölgesinde evlerini ısıtmak için başladıkları bu masum mücadele, hayatın sorumlulukları ve gerçeklerle tanıştıkları bir dönüm noktası olacaktır."} +{"text":"Eski bir avukat olan Roberto Bermudez, şimdilerde ülkenin önde gelen hukuk fakültelerinden birinde profesörlük yapmaktadır. Öğrencileri ile arasında iyi bir iletişim bulunan Bermudez, bir süredir prestijli bir ceza kanunu semineri için hazırlanmaktadır. Ne var ki okulun önünde vuku bulan dehşet verici bir cinayet, başta o olmak üzere tüm fakültenin odak noktası olur. Valeria Di Natale isimli bir kadın vahşice öldürülmüş; cesedi ise öğretim görevlilerin bölümünün yakınında bulunmuştur. Suç mahalinde yaşadığı bir his sonrasında aniden harekete geçen Bermudez, derinlemesine bir soruşturma başlatıp cinayetin altında yatan gizemi keşfetmeye karar verir. Bu aşamada okuldaki en iyi öğrencilerinden, aynı zamanda bir diplomatın oğlu olan Gonzalo da kanıtlar üzerinde akıl yürüterek davaya dahil olmaya başlar. Ancak Bermudez'in sürpriz bir şüphelisi vardır. Juan Jose Campanella'nın dünya çapında ses getiren ve 'yabancı dilde en iyi film' Oscar'ını kazanan Gözlerindeki Sır filminin yapımcılarının imza attığı Cinayet Tezi'nin başrolünde Arjantin sinemasının ünlü aktörü Ricardo Darin bulunuyor."} +{"text":"Yunan ordusu, Troya'ya hareket etmek üzere Aulis'te toplanmışlardır. Başlarında liderlerin lideri Agamemnon vardır. Bir gün, Agamemnon ormanda avlanırken Tanrıça Artemis'in kutsal geyiklerinden birini öldürür. Artemis de rüzgarları keser ve rüzgarların tekrar estirmesi için bir şartı vardır: kızı İphigeneia'yı Artemis adına kurban etmelidir. Eğer kızı İphigeneia'yı kurban etmezse, asla yola çıkamayacaklardır. İphigeneia, Yunanistan'ın en parlak kahramanı Akhilleus ile evleneceğini söyleyen babası tarafından tuzağa düşürülür ve Aulis'e getirtilir. Kendisinin Aulis'e kurban edilmek için getirildiğini öğrenen İphigeneia yalvarır, yakarır babasına ama bu yakarışın nafile olduğunu anlayan kızcağız kaderini kabullenmiş bir şekilde sunağa gider. Efsaneye göre, kurban edileceği sırada kıza acıyan Artemis kızı havaya kaldırır ve onun yerine bir geyik koyar."} +{"text":"\"Tanrım, oğluma uzun bir hayat bahşet ki o dağın yıkıldığını görsün.\" Kanadalı ünlü post-rock grubu Thee Silver Mt. Zion Memorial Orchestra numara yapmaz; sınırsız ve samimidir. Belki tam da böyle oldukları için, kıyısında kalmayı seçtikleri müzik piyasasının içinde 15 senedir bir şekilde kendilerini var etmeyi başarmışlardır. Fakat grubun evcil çifti Efrim ve Jessicanın ekmek teknelerine bir de çocuk eklenince, durum karmaşıklaşır. Bir yanda çiftin idealleri, diğer yanda da artan masraflar vardır. Efrim ek gelir için diğer grubu Godspeed You! Black Emperorı turneye çağırırken, Jessica da evde kalarak oğluna annelik yapar. Yavaş yavaş kendilerini toplumsal cinsiyetin tanımladığı rollerin içinde bulan çift, bir yandan iyi bir anne-baba olup, diğer yandan hem birbirlerine hem de başkalarına karşı adil olabilecekler midir? Sanatlarını icra etmeye devam edip prensiplerinden ödün vermeden hayatlarını kazanabilecekler midir? Gel Bizimle Dertlen! ideallerle hayatın gerektirdiklerinin her zaman birbiriyle örtüşmediği o gerilimli bölgede olağanüstü incelikle dolaşan birkaç güzel insan hakkında, kaçırılmaması gereken bir belgesel."} +{"text":"Uğur ve Barış çocukluk arkadaşıdır. Barışın motor imalatçısı dayısı Enginin onlara açtığı DVD dükkanını işletmektedirler. Uğur, Barışın kuzeni, Enginin de kızkardeşi olan Leylaya aşıktır. Leyla da Uğura karşı boş değildir; zaman zaman abisinin haberi olmadan Uğurla gizli gizli buluşurlar. Leylanın en büyük isteği abisinin boyunduruğundan kurtulmak ve Uğurla yeni bir hayat kurmaktır. Fakat Uğur bu yolda Leylaya pek de yardımcı olamamaktadır. Hangi yüzle Enginin karşısına çıkıp Leylayı isteyecektir? Daha kendi hayatını yoluna koyamamıştır. Çözüm Barıştan gelir. Uğur ve Leylanın başrollerde oynadığı bir film çekeceklerdir. Ancak bu işin sandıkları kadar kolay olmadığını çektiklerini izlediklerinde anlarlar. Yardım ararken karşılarına bir yönetmen çıkar. Bora yaşadıklarından dolayı sektöre küsmüş kendini resim yapmaya vermiştir. Barış ve Uğurda gördüğü cevherle gaza gelen Bora, bekleyen bir projelerini hayata geçirmek üzere eski ortağı Haluku arar. Haluk geçirdiği trafik kazasının travmasıyla artık yazamayan bir senaristtir. En büyük derdi evsahibine borcu ve iki çocuğunun okul taksididir. Para kaynağı Engini duyan Haluk ekibe dahil olur. Engin ikna edilir fakat Uğur aldığı haberle yıkılır. Engin, Leylayı başkasıyla evlendirmeye karar vermiştir. Velhasıl, daralan zaman ve zorlu koşullar içinde Barış ve Uğura bir film yaparak Engini ikna edip Leyla ile Uğurun mutlu sonlarını hazırlamak Bora ve Haluka düşer"} +{"text":"Davide Bias küfürlü şakalar üzerine kurulu B sınıfı film senaryoları yazan Ettorenin oğludur. Davide güzel, gerçek bir şeyler yazmak isteyen reklam yazarıdır. Endişe ve tatminsizlik ona eşlik etmektedir: onu sakinleştiren ise sadece haplardır. Baba ve evlat asla birbirlerini anlamamışlardır belki de gerçekten hiç konuşmamışlardır. Ettore intihar gibi görünen bir trafik kazasında ölünce Davidenin hayatı ani bir şekilde değişir. Çalıştığı ajansla münakaşa edip Milanoyu ve sevgilisi Silviayı aniden terkederek, babasınının gizli düşleri, ezilmişlikleri kısaca babasının varlığıyla dolu olan Romadaki anaevine döner. En büyük düşü ise babası Ettorenin yazmaya niyetlendiği otobiyografik eseri basmaya niyetlenen çok güzel ve ışık dolu bir kadın olan Ludovicadır. Davide nihayet babasını tanımaya karar vermiştir ve sürekli Ludovicayı görmek istemektedir. Bilgisayarda babasının yazmakta olduğu metni umutsuza aramayı sürdürmektedir: bu denemeler boşunadır. Öyleyse mesleki ezilmişliklerine girerek, ulaşılmaz bir kadına olan imkansız aşkından bahsederek sanki babasıymış gibi kitabı yazmak ona düşer."} +{"text":"Kadınlar ve Emek üçlemesinin ilk filmi \"Esnek Bir Kadın\" ile dört yıl önce Almanya'dan Yepyeni Filmler programı çerçevesinde İstanbul'a konuk olan Tatjana Turanskyj, bu sefer üçlemenin ikinci filmi \"Zirvedeki Kız\" ile karşımızda. İlk gösterimi bu yıl Berlin Film Festivali'nin Forum bölümünde gerçekleşen \"Zirvedeki Kız\", seks işçiliğini merkez alıyor. Oyunculukta dilediği başarıya ulaşamayan Helena, hayatını eskortluk yaparak kazanmaktadır. Tıpkı zamanında kendisiyle ilgilenemeyen annesi gibi, kızına yeterince vakit ayıramayan Helenanın vaktinin büyük kısmı müşterilerinin fantezilerini gerçekleştirmek için kostümlere bürünmekle veya olumlu sonuç vermeyen deneme çekimlerine katılmakla geçer. \"Zirvedeki Kız\"ı çekerken Godard'ın \"Vivre sa vie\"si, Chantal Akerman'ın \"Jeanne Dielman\"ı ve Lizzie Borden'in \"Working Girls\"ünden etkilendiğini söyleyen Turanskyj, yer yer klasik bir anlatıdan uzaklaşarak, feminizm ve beden politikalarına değinen, kışkırtıcı bir makale filme imza atmış."} +{"text":"Okuduğu okulda popüler bir genç olan Levent, en yakın arkadaşı Cem ile birlikte hafta sonunu geçirmek için bir plan kurar. Buna göre hafta sonu kız arkadaşlarını da yanlarına alıp sınırları zorlayan bir parti yapacaklardır ve bunun için zengin bir ailenin oğlu olan Selim'i kullanmaya karar verirler. Saf bir genç olan Selim'e ailesinin yazlığını ayarlaması durumunda onun için Müge'yi getireceklerini söylerler. Selim, Şile'deki yazlıklarını ayarlar ve kredi kartını Cem'e teslim eder. Levent, Filiz'i; Cem de Arzu'yu yanında götürür. Selim ise Müge ile birlikte olacaktır. Grup, gece normal başlasa da alkol ve uyuşturucunun etkisiyle kontrolü kaybedip gecenin beklenmedik şekilde ilerlemesine tanık olur. Burak Donay'ın yönetmenliğini yaptığı macera türündeki gençlik filminin oyuncu kadrosunda Deniz Gönen Türkcan, Ebru Şancı, Kaan Oruçoğlu, Murat Yatman ve Tuğçe Koçak gibi isimler yer alıyor."} +{"text":"Danimarkalı sinemacı Christian Braad Thomsen, Rainer Werner Fassbinderin yakın arkadaşlarındandı. İlk defa 1969 yılında Fassbinder, Aşk Ölümden de Soğukturu Berlinde gösterdiği ve yuhalandığı sırada tanışmışlardı. Braad Tomsen, 1970 yılında Fassbinderle yaptığı uzun konuşmalar ve röportajları sonunda bir araya getiriyor bu nefis arşiv belgesel ortaya çıkıyor! Fassbinderin annesi Lilo Pimpoutla yaptığı ses röportajlarını ve kült oyuncuları Irm Hermann ve Harry Baerle olan güncel mülakatları da içine alarak kült yönetmenin pek bilmediğimiz, hayatının değişik dönemlerin ışık tutan oldukça samimi bir portresini çiziyor. Brad Thomsenin anlatıcılığında Fassbinderin düşünce akışına eşlik ederken, onu sadece çok sevdiği Hollywood filmlerinden bahsederken değil, aynı zamanda psikanalizden aşka, evlilikten çocuk sahibi olmaya ve tabii ki delilikle ilgili konuşurken de dinliyoruz."} +{"text":"Antarktika olarak bilinen Güney Kutbu ve Arktika olarak bilinen Kuzey Kutbu'nda yaşayan hayvanların bazılarının doğumundan itibaren ilk bir yıllık bebeklik / yavruluk / çocukluk dönemlerini ve kışın katlanmak zorunda kaldıkları zorlukları anlatan bu belgesel, izleyenlere bembeyaz bir dünya sunuyor. Yavrusunun doğumundan itibaren iki ay boyunca neredeyse hiç hareket etmeden ayaklarının altında tutup besleyen, soğuktan koruyan ve bu arada kendi ağırlığının yarısına kadar düşen baba imparator penguenler; yavrusuna avlanmayı öğretirken açlığına ve yiyecek bulamamasına rağmen yavrusuna vakit ayırmayı da ihmal etmeyen ve buzların çözülmesiyle zor durumlarda kalan anne kutup ayıları; doğar doğmaz sürüye ayak uydurmak zorunda olan, kurtlar tarafından sürekli takip edilen ve yeryüzündeki en uzun göçü gerçekleştiren ren geyikleri; yavrularına eğlenirken avlanmayı öğreten ve bağımsızlıklarını kazanmalarını sağlayan anne kutup tilkileri; Japonya dağlarında yaşayan ve \"kar maymunları\" olarak da bilinen, hiyerarşik bir topluluk yapısı olan ve grupta bir yer edinmek için mücadele vermek zorunda olan Japon makakları ya da Japon şebekleri ve daha birçok hayvan, içinde bulundukları zor koşulların üstesinden gelmek, soğukla, açlıkla ve bazen de düşmanlarıyla baş etmek zorunda. Ve bu hayvanların yavrularının da, güç koşullarla mücadele edebilmek, soğukla başa çıkabimek, avlanmayı öğrenmek ve bağımsızlıklarını kazanmak için doğumlarından itibaren ebeveynlerine ayak uydurmaları gerek. Onlar, bu beyaz dünyada sadece anne ve babalarının yardımıyla ayakta kalabilir, soğukla ve karla yaşamayı öğrenebilirler. Çünkü onların hepsi, birer kar bebeği."} +{"text":"Kırk yedi yaşındaki iş adamı Stig Soerensen, Danimarka'daki evine gitmek için Almanya'da yaptığı yolculuk esnasında genç bir adam arabasına atlar ve başına silah dayar. Birden bire Stig'in tüm hayatı alt üst olur. Hayatının düşüncesizce hareket eden bir yeniyetmenin ellerinde olduğu iki saatlik araba yolculuğunda, Stig, \"olağan yaşantısı\"ndan daha fazla kaybedecek şeye sahip olduğunu fark eder. Genç adam şüpheli görünmeyen bir otostopçuyu araba almaya karar verir ve bu kadın kısa bir süre sonra ikisi arasındaki tuhaf düzene işaret eder. Otostopçu Stig'in kaçırılmasından kısa bir süre önce bir okulda açılan ateşlerden bahsedince, Stig yolcusunun o olduğunu anlar ve yaşamla ölüm arasındaki düello başlar. Kaynak: Suç ve Ceza film festivali"} +{"text":"1999 yılında Çin'in kuzeyindeki küçük bir kasabada akıl almaz cinayetler işlenmeye ve korkunç ceset parçaları ortaya çıkmaya başlar. Soruşturma dahilinde şüphelileri sorgulamaya başlayan polisler kanlı bir olay sırasında hayatını kaybeder. Hayatta kalan tek polis memuru Zhang Zili görevinden uzaklaştırılır ve bir fabrikada güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlar. Aradan beş yıll geçtikten sonra ise eski bir çalışma arkadaşının da yardımıyla soruşturmayı tekrar başlatmaya karar verir. Ancak bu kez görevde tek başınadır. Tüm kurbanların, temizlik işinde çalışan bir kadınla bağlantılı olduğunu çözer ve işler yolunda gitmektedir. Ancak Wu Zhizhen'e aşık olmasıyla başlayan süreç, korkunç bir gerçeği keşfetmesine neden olur. 2014 Berlin Film Festivali'nde, yönetmeniYinan Diao'ya Altın Ayı ödülünü getiren film."} +{"text":"Gece bir mezarlıktan geçen genç bir kadın, mezarların birinden gelen bir sesle aniden irkilir. Aceleyle uzaklaşmak ister, ancak ortaya çıkan hayalet onu kalmaya zorlar. Dehşete kapılmış kıza, Şeytan'ın krallığına gitmesi ve kendisine geri getirmesi gereken bir şişe Yaşam Suyu alması gerektiğini açıklar. Kız, onun istediğini yapmaya razı olur ve değerli sıvının peşinden yolculuğuna başlar. Birçok askeri ve arkadaşını yardımına çağırıyor ve biz de tüm orduyu dünyanın derinliklerine kadar takip ediyoruz. Şeytan'ın krallığının kapısına vardıklarında, ateşten bir arabaya binerler ve şeytanın sarayına vardıklarında, krallarının başında nöbet tutan iblislerle savaşırlar ve onları yendikten sonra saraya koşarlar. Şimdi hayatının tehlikede olduğunu gören Şeytan, bir duman ve gök gürültüsü bulutu içinde kaybolur. ve halkını bir araya toplayarak geniş topraklarında hızla koşarken tekrar görülüyor ve onlar fetih savaş arabasını beklerken başka bir kavga çıkıyor. Şeytan tekrar dövülür ve hayat şişesi muzaffer ordunun lideri tarafından çalınır ve hepsi ayrılmak üzereyken korkunç bir patlama meydana gelir ve araba ve içindekiler yere savrulur. Hepsi öldürüldü: ama keşif gezisine çıkan cesur kadın ve tek başına yola çıkarak, onun dünyaya doğru ilerlemesini durdurmaya çalışan ejderhalar ve vampirlerle karşılaşıyor. Ancak hepsini yener ve hayaletin mezarına mermer levhaya vurur, hayalet belirir, suyu içer ve hemen güzel bir prense dönüşür."} +{"text":"Mike Thyson 16 yaşında bir gençtir ve sürekli her şeyden şikayet eden annesiyle birlikte Kanada ormanlarında küçük bir kasabada yaşamaktadır. Alman babasını hiç tanımaz, arkadaşı da yoktur. Hayat ona o kadar korkunç ve çekilmez gelmektedir ki, kendini öldürmeye karar verir. Önce kendisi için bir ölüm ilanı yazar, sonra da kafasına dayadığı tüfeğin tetiğini çeker. Ama ertesi gün kendine geldiğinde umduğu gibi cennete değil, hastanededir: Mike, istatistiki olarak kafasına ateş etmesine rağmen hayatta kalan yüz kişiden biri olmuştur. Ama hastanede doktorların beyninde bir tümör keşfettiğini öğrenir ve keyfi yerine gelir. Hayatını kurtaracak ameliyattan kaçabilmek ve bu sefer amacına ulaşabilmek için hastalığını gizler. Ama bu sefer de, ölümle karşı karşıya olduğu bu anlarda hem acı, hem de mutluluk hissetmeyi öğrenmeye başlar. Sonra da Miranda ile tanışır; artık gerçekten ölmek istediğinden hiç de emin değildir."} +{"text":"Chonlasit köyden şehire tıp öğrencisi olan ablası Piaenin yanına gelir. Chonlasit her gece gördüğü kabusların etkisi ile sıkıntılı günler geçirmektedir. Bu kabuslar yetmezmiş gibi gündüzleri garip halüsinasyonlar görmeye başlar. Kabuslar ve halüsinasyonlarında Dararai isimli bir kadının vahşice öldürüldüğünü ve kadının kendisinden yardım istediğini görür. Yemek hazırladığı bir akşam dalgınlıkla parmağını keser ve dikiş attırmak için ablası ile beraber hastaneye gider. Hastanede kendisini tedavi eden Dr. Jib, Chonlasitin halinden şüphelenir. Yaptığı bir iki test sonrası bir psikiyatriste görünmesini salık verir. Aynı hastanede görevli Prof. Suthenin eşi Psikiyatrist Dr. Usanın telefonunu vererek en kısa sürede aramasını söyler. Chonlasit, Dr. Usaya giderek kabuslarından bahseder. Dr. Usa, Dararai isimli kadının kocasının çalıştığı hastanede görevli bir profesör olduğunu ve yakın zamanda ortadan kaybolduğunu öğrenir. Bu arada Dararai hakkında bilgi veren herkes teker teker öldürülmeye başlar. Gittikçe karmaşık bir hal alan durumun çözülmesi için aynı hastanenin morgundaki 19 numaralı ceset bütün gizemi çözecek kilit konumundadır..."} +{"text":"Satın almak üzere olduğunuz evin geçmişine biraz daha detaylı bakmanıza neden olabilecek bir film. -Film Pulse Her kadının kendine ait bir odaya ihtiyacı olması gibi Naciyenin de kendine ait bir yere ihtiyacı var. Adadaki ev onun güvenli sığınağı, her şeyden öte onun kendi yeri. O evi ve içindekileri kanının son damlasına kadar koruyacak. Bengi ise hamile. Hem kendisiyle, hem doğmamış çocuğuyla, hem de Bengi için her şeyin en doğrusuna, tüm iyi niyetiyle karar veren kocasıyla ilişkileri karışık. Kocasının, ondan habersiz kiraladığı adadaki eve hafta sonu için kalmaya gidiyorlar. Bengi tüm bu plan program konusunda da, genel olarak hayatı konusunda pek hevesli değil, daha ziyade tedirgin. Screamfestte dünya prömiyerini yapan Naciyede Derya Alabora ve Esin Harvey hayatta kalmaya çalışırken karşı karşıya gelen kadınları oynuyor. Gerilim giderek tırmanırken, gizli hikayeler de bir bir gün yüzüne çıkıyor."} +{"text":"1945te Mischa, bir Kızıl Ordu subayı korkmuş bir Alman Kızı bulur. Anna bir Berlin mahzeninde tutulmaktadır. Mischa, ona güvenli bir şekilde evine dönmesi için eşlik eder ve bu sayede Annanın minnetini kazanır. Aradan yedi yıl geçtikten sonra Mischa yeniden Berline döner. Bir fabrikada mühendislik görevindedir. Annayı hatırlar ve batı sektöründe onu arar. Bu sırada kendisi de Gizli Polis tarafından gözlemlenmektedir. Doğu bölgesinin sınırlarından çıkışı polis şefi Kazanowa bildirilir. Bu esnada Mishca, Annanın, Kazanowun sekreteri olduğunu keşfeder. Fabrika müdürü Schults, Ruslara kızar ve Mischayı öldürmeye teşebbüs eder. Mischa ciddi biçimde yaralanır ve Schultzun saygı ve güvenini kazanır. Schultz, Mischaya batı bölgesine kaçmayı planladığını söyler ve Mischa da ona serbest Almanyada birinin ismini verir. Schultzun planı polis tarafından keşfedilir ve kendisi intihara teşebbüs eder."} +{"text":"Hayatları \"partilemekle geçiren\" iki kardeş Mike ve Dave, Hawaiide kız kardeşlerinin düğününe beraber gidecek partner arayışındadırlar. Zira aile günü birlik ya da tek gecelik ilişkilerini değil, doğru düzgün birer kız arkadaşla gelmelerini istemektedir. Düğünde sarhoş olup, taşkınlık yapmamaları için baskı yapan ailenin sözünü tutan Mike ve Dave bu terbiyeli eşleri bulmak için Craigslist'e başvururlar! Ve internete albenisi yüksek bir ilan koyarlar. İlan internette öyle hızlı yayılır ki, ikili başvuruları elerken oldukça zorlanır. Seçmeler boyunca güzel kızlarla, pasaklı kızlarla, tuhaf kızlarla, paranoyak kızlarla ve kavgacı kızlarla tanışırlar, aynı zamanda erkeklere benzeyen ikiz kızlarla ve aslında erkek olan kızlarla da. Fakat Tatiana ve Alice bu çılgın erkek kardeşleri etkileyen kızlar olacaktır..."} +{"text":"Sakin ve gizemli bir karaktere sahip olan Hakan, 30 yaşında alternatif müzik yapan ünlü bir sanatçıdır. Magazinden uzak bir hayat sürmeye çalışsa da kardeşi Ozan ile olan küslükleri magazinin ilgisini çeker. Ozan ise 28 yaşında ünlü bir pop yıldızıdır. Abisinin aksine neşeli, esprili, konuşkan ve sosyal biridir. Araları yıllardır düzelmeyen iki kardeş uzun zamandır bir araya gelmemiş, hatta babalarının hastalığında dahi farklı zamanlarda ziyaretine gitmişlerdir. Bu soğukluğun nedeni ise çocukluk yıllarına kadar uzanmaktadır. Annlerini küçük yaşta kaybeden iki kardeşin babaları Erkan düğün şarkılığı ile geçimini sağlamaktadır. Üçü kasaba kasaba düğünlerde dolaşmış, küçüklüklerini resmen göçebe bir şekilde sürdürmüşlerdir. Bu dönemde babası küçük kardeş Ozanın tüm sorumluluğunu, abisi Hakan'a devreder. Abi Hakan bu yüzden erken olgunlaşır. Ozan ise Hakanın içinde kalan çocukluğu doya doya yaşamıştır. Bu ikili durum abi kardeş ilişkisini zamanla zedeler... Babalarının cenazesi iki kardeşi yıllar sonra bir araya getiren yegane şeydir. Her ikisi de son görevlerini yerine getirip bir an önce kendi hayatlarına geri dönmeyi planlarken, geride kalan vasiyet her şeyi değiştirecektir."} +{"text":"Latin Amerika dansları alanında eski bir dünya şampiyonu olan Vyacheslav 'Slavik' Kryklyvyy, artık 34 yaşına gelmiş ve mesleğine veda etmekte olan bir dansçıdır. Slavik, son bir dans yarışmasına katılmayı ve sonrasında dansı tamamen bırakmayı hedeflemektedir. Partneri ise aynı zamanda kız arkadaşı olan, kendisinden 10 yaş küçük Anna'dır. Eski günlerin özlemini yaşayan Slavik, yaşlanmakta olan vücuduna ve ağrılarına direnerek çalışmalara başlar. Ancak bu huysuz halleri ve kaprisleri sadece dans kariyerinin bu son perdesini değil kız arkadaşı Anna ile olan ilişkisini de zedelemeye başlar. Şampiyonluğa giden yol son derece zorlu olsa da Slavik'in kaybetmeye niyeti yoktur. Vyacheslav 'Slavik' Kryklyvyy'nin gerçek yaşam öyküsünü işleyen bir belgesel olan yapıtın başrolünde dansçının kendisini izliyoruz."} +{"text":"Yıllardan beri Vakfıkebir'lilerin denize girdiği, eğlendiği, top oynadığı, horon teptiği Dutluk Plajı, daha önce her yer böyleyken, şimdi kasabada denize girilebilecek tek plaj halini almış durumda. Nedeni ise sahilin hemen yanından geçen otoyolun yapım çalışmaları. Yol yapımı süresince denize dökülen kayalar, nice koyların, kumsalların, doğal limanların, balıkçı barınaklarının yok olmasına neden oldu ve olmaya da devam ediyor. Belgesel, Karadeniz halkının, yol yapımı yüzünden denizden koparılışının hikayesi. Rüya Arzu Köksal'ın yönetmenliğini yaptığı belgesel, sade anlatımı ve kasaba halkının eşliğiyle etkileyici ve bir o kadar da üzücü bir yapım. Yapımcı Aydın Kudu ve yönetmen Rüya Arzu Köksal aylarca il il, ilçe ilçe dolaşarak birçok ilde filmin gösterimini gerçekleştirerek bu doğa katliamına dikkat çekti."} +{"text":"Tamamen hayvanların yaşadığı bir dünyada geçen Şarkını Söylede, Buster Moon zor dönemler geçiren, bir zamanlar çok başarılı olan bir tiyatrodan sorumlu, kibar ve iyimser bir koaladır. Tiyatroyu her şeyden çok sever ve onu korumak için her şeyi yapabilir. Ancak, zor günler geçiren tiyatronun yavaş yavaş parlaklığını kaybettiği günlerde eski görkemini yeniden kazandırmak için son bir şansı vardır; dünyanın en büyük şarkı yarışmasını yapmak. Yarışmada özellikle beş yarışmacı dikkat çeker: Şarkı söylemesi kadar yumuşak bir şekilde dolandıran fare, çekingen bir ergen fil, büyük bir sahne korkusu olan, 25 domuz yavrusunun peşini toplamaktan yıpranmış, sınırlarını zorlayan bir anne, ailesinin ağır suçlarından kurtulmak isteyen genç bir gangster goril ve küstah erkek arkadaşı bırakıp tek başına kalmak için mücadele veren bir punk-rock kirpi. Bütün hayvanlar, Busterın çadırına, bu yarışmayı hayatlarının gidişatını değiştirmek için bir fırsat olduğunu düşünerek gelir."} +{"text":"Senaryosunu kızları Paola ve Silvia ile birlikte yazdığı Gente di Romada Ettore Scola, gün doğmadan başlattığı filmini gece yarısı bitirir. Şehri dolaşan bir belediye otobüsünde sürekli değişen yolcu profillerinin minik öykülerine yer verirken, arada bir otobüsten inerek değişik toplumsal katmanlardan ve kimliklerden insanların mekanlarına da sızar. Alışveriş için sokağa çıkan yaşlı bir kadının 2. Dünya Savaşı konulu bir film setinde nazi askerleri ile karşılaşınca gerçek sanıp şoke olarak baygınlık geçirmesi, alzheimer hastalarının testten geçirilmeleri, Piazza San Giovannide sosyalistlerin mitinginde kalabalıkta oğlunu kaybeden genç bir annenin çırpınışı, unutulmayacak sahneler. Geleneksel Roma şarkıları ile soft cazın etkileyici karışımını yapan Armando Trovaiolinin müzikleri çok çarpıcı. Fellininin Romasına bir bakıma saygı duruşu olan film, Scolanın sinema dilini özetleyen etkileyici bir şehir turu."} +{"text":"1969 yılı, Clark ve Summer'ın mutlu bir evlilikleri vardır ve çocuk bekliyorlardır. Summer ve Clark'ı ilk olarak, Summer'ın ailesine hamileliği ile ilgili güzel haberi vermek için Arizona'ya doğru yol alırlarken Californiya'yı geçerlerken görüyoruz. Hiç sonu yokmuş gibi görünen ıssız çölde ilerlerler ve lastikleri patlar. Büyük bir kaza geçirirler, neredeyse ölümcüldür. Sürünerek çıkarlar, yaralanmış ancak canlıdırlar, Summer karnındaki bebeğinin zarar görmüş olabileceğinden çok korkar. Haritadaki en yakın yer, adı kulağa hiç te hoş gelmeyen Blood River kasabasıdır; orada Joseph adında bir yabancıyla tanışırlar. Joseph ve Clark arasındaki didişme giderek alevlenir ve karakterlerimizi içinize işleyecek kadar şiddetli, yıkıcı ve şok edici bir sonuca doğru götürür. Blood River, insanların nadiren göründükleri gibi oldukları, herkesin bir sırrının olduğu ve azının, sağ kalabildiği uç noktalardaki bir dünyaya yapılan bir yolculuk."} +{"text":"Johnny McQueen ve çetesi uzunca bir zamandan beri Kathleen ve annesinin yanında saklanmaktadır. Yaklaşık 6 aydır bir fabrika soygunu üzerinde planlar yapmaktadır. Her bir ayrıntı gözden geçirilir ve soygun işine başlanacaktır ancak arkadaşları Johnny'nin bu işe hazır olmadığını düşünmektedirler. Çünkü Johnny ara sıra halisünasyon görmektedir ve bazen bu durumdan dolayı bilinç kaybı yaşamaktadır. Arkadaşlarının tüm ısrarlarına rağmen Johnny çetesinin başında fabrika soygunu işine girer. Paraları alıp kaçarken Johnny yaşadığı bilinç kaybı yüzünden arkadaşlarından geride kalır bu esnada istemeyerek de olsa bir güvenlik görevlisini öldürür ancak kendisi de ağır yaralanır. Arkadaşları arabaya binmesine yardım ederken onu düşürürler ama kaçmaktan ve Johnny'i de geride bırakmaktan başka çareleri kalmamıştır. Johnny bir şekilde yaralı halde iken bir barakada izini kaybettirir. Adamları onu bulmak için her yolu denemektedirler ama tüm polis departmanı peşlerindedir. alıntılayan: bayrate"} +{"text":"Üç insan... Adrian ; genç adam uzun zamandır kendinden kaçmaya çalışmaktadır. Devamlı bir şehirden diğerine gitmekte ve şehirler gibi çalıştığı işi de değiştirmektedir. Olabildiğince az insan tanıyarak az sosyalleşmeye çalışan bir adamdır. Bunun ise tek bir nedeni vardır... Henüz olmamış fakat olacak şeyleri görme yeteneği... Bu yeteneğinin farkına ebeveynlerinin ölümünü gördüğünde varmıştır. Onu çok yaralayan bu olayı görmek ise bunu engelleyebilecek hiçbir şeyi olmaması dolayısıyla onu insanlardan uzaklaştırır. Tüm denemeleri başarısızlıkla sonuçlanır ve ona verilen bu güçten kaçmaya çalışır. Angela, yüksek sınıfa mensup bir İspanyol ailenin çocuğu olan genç kadın ailesi ile tüm bağlarını kopararakGüney Amerikada çalışmak için ülkeyi terk etmiştir. Güney Amerikada yarı gerilla yarı mezhep birliği olan bir grupla birlikte çalışmaya başlamıştır. Oradaki arkadaşları ile birlikte İspanyaya geri dönmüş ve birlikleri için finansal yardım toplamaya çalışmaktadırlar. Herve; sorgulama ve sorgu teknikleri hakkında bir uzman olan eski bir polis memurudur. Karısının ve kızının öldürüldüğü bir suç sonrası polisliği bırakmış aynı zamanda bu olaylar sırasında görme yeteneğini de kaybetmiştir. Şimdi ise kendisini tarikatlar tarafından rehin alınan insanları kurtarmaya adamıştır. Geçirdiği kaza konusunda kazadan çok önce kendisini uyaran adamla karşılaşacağını bilmemektedir. Bu üç insan birbirlerini Madridde bulacaklardır. Ve bunun sebebi ise kendilerine UTOPIA adı veren garip bir topluluktur."} +{"text":"J annesini kaybettiğinde yalnız kalmıyor. Onu kucaklayan bir dolu yeni akrabası oluyor. Ama onu o kadar sıkı sarmalıyorlar ki, her an canı çıkabilir. Kriminal bir aile. Ama az buz değil. Soygun, uyuşturucu hepsi var. Oğullarına aşkla bağlı, sıra sıra kokain çekmelerini bile şefkatle izleyen bir de anne var. Yıllardır görüşmediği kızı yüksek dozdan ölünce, torunu Joshu da aynı oğulları gibi kucaklıyor. Bu garip sevgi ortamı, polis tarafından aranan büyük dayı Popeun eve dönmesiyle ürkütücü olmaya başlıyor. Cinayet, intikam derken olaylar kontrolden çıkıyor. Kendini aniden bir kedi fare oyununun merkezinde bulan Josh, hayatta kalabilmek için çok akıllı davranmak zorunda. Martin Scorsese, F. F. Coppola gibi suç ustalarının filmlerini andıran öğeler barındırmakla birlikte, Hayvan Krallığında Shakespeare oyunlarını hatırlatan bir atmosfer, deyim yerindeyse bir sapkınlık da var. Dramatik öyküsüne rağmen filmin acıklıdan çok eğlenceli olması ve basitçe polisiye olarak tanımlanamaması biraz da bununla ilgili. Filmin çoğunluğunun geçtiği iç mekan çekimleri bu teatral havayı iyice arttırıyor. Suç bulaşıcıdır ya da kimse masum değil türü hikayelerin sinemada asla eskimeyeceğinin kanıtı gibi olan bu filmi özel kılan, geleneksel mafya lezzetine kattığı marazi modern hayat dokunuşları."} +{"text":"Aka Gündüzün Allah Kerim Romanından alınan filmin konusu II. Abdülhamit Döneminin (1876-1909) Son yılında geçiyor. Osmanlı İmparatorluğunun en çalkantılı dönemi, Sadrazam Mithat Paşanın azledilerek Sürgüne gönderilmesi, Yıldız Mahkemesi, Ali Suavi Olayı,1905 Yıldız Camii Ermeni Suikasti, Filistin sorunu İttihat ve Terakki, 31 Mart Olayı, Hareket Ordusu, isyanlar, rumeli ayaklanmaları hep bu dönemin olayları. Film Abdülhamit muhaliflerinden paşa kızı Ayşesin ile nişanlısı Kerim Bey ve İdare yanlısı Zaptiye Komutanı Fettah arasındaki aşk ve müthiş bir intikamı anlatıyor. Av yapmak üzere Istanbuldan Adapazarna giden Ayşesin ve nişanlısı Kerim Gizli Teşkilat üyesi oldukları zannıyla takip edilmektedirler. Bir at gezintisi sırasında Fettahın Adamları pusu kurupAyşesini kaçırmaya yeltenir. Ayşesin silahı ile adamlarıengeller, çalılıklar arasında saklanan Fettahın da atını vurur. Adamları önünde gururu yerlerde sürüklenen Fettah müthiş bir intikam planı hazırlar ve tatbik eder. Filmde Yıldız Sarayına götürülen Ayşesinin Sultan Abdülhamit ile arasına geçen dialog oldukça dikkate değer."} +{"text":"Will Montgomery yanlış giden bir silahlı soygundan sonra yakalanıp sekiz yıl hapse mahkum edilen usta bir hırsızdır. Hapisten çıkan Will suç geçmişini arkasında bırakmaya ve kendisinden iyice uzaklaşmış kızı Allisonla ilişkisini düzeltmeye kararlıdır. FBI ve eski iş arkadaşları sekiz yıl önceki silahlı soygundan çalınan 10 milyon doları Willin sakladığını düşünmektedir. Willin eski ortağı Vincent Allisonı kaçırır ve 10 milyon doları fidye olarak ister. Allisonı bir taksinin ses geçirmeyen bagajında tutan Vincent sürekli hareket halinde olduğu için bulunması zordur. Willin 10 milyon dolarlık fidyeyi bulması için sadece bir günü vardır. Ancak FBI ve eski dostlarının aksine soygundan çalınan para onda değildir. Bu nedenle içgüdülerine ve güzel ve zeki eski ortağı Rileye güvenmek zorundadır. Riley ile beraber çok geç olmadan kızını kurtarmak için son bir soygun yapacaklardır."} +{"text":"Birlesmis Milletler tarafindan güvenli bölge ilan edilmesine ragmen Bosnali Sirp kuvvetleri 11 Temmuz 1995'te Srebrenikaya girmis ve 8 binden fazla Müslümani katletmisti. 30 binden fazla kisi de bölgeden sürülmüstü. Katliami önlemede yetersiz kaldigi gerekçesiyle bölgedeki Hollanda baris gücü yogun sekilde elestirildi. Yapilan sorusturmada Hollanda baris gücü Sirp kuvvetlerin BM kampina girmelerini önleyememek ve Müslümanlari Sirplara teslim etmekten sorumlu bulmus, 2002'de Hollanda hükümeti de bundan dolayi istifa etmisti. Srebrenika, Bosnada 1992-1995 arasindaki savasta vahsetin sembolü haline geldi. Bosnada savas yüzbinlerce cana mal oldu ve savas sonunda Sirplarin zayif baglarla bagli oldugu ikili bir devlet yapisi ortaya çikti. Bosna, Müslüman-Hirvat Federasyonuyla Bosna Sirp Cumhuriyetinden olusuyor. Bosnali Sirplar, katliamlar ortaya çikmasin diye toplu mezarlari buldozerlerle altüst ettigi için çogu ceset parçalanmis ve birbirlerine karismis halde. Adli Tip, halen çok sayidaki ceset parçasinin kime ait oldugunu tespit etmeye çalisiyor. Kimlik tespiti için DNA arastirmalari yapiliyor. Simdiye kadar 70'ten fazla toplu mezar bulundu. Srebrenikada soykirim islendigi Uluslararasi Adalet Divani ve Eski Yugoslavya Için Uluslararasi Ceza Mahkemesi kararlariyla da sabit."} +{"text":"Rock'n Roll yıldızı olmak isteyen ve hayatı roller-coaster'a binmeye benzeyen, birçok riskle dolu olan Kennedy ve grubu ufak bir varoş mahallesine taşınana kadar Hollywood'un vahşi dünyasında barınacak bir yerleri yoktu. Kennedy, grubunu bir arada tutmak için garsonluk yapmaktadır. Birlikte çalıştığı ve ilgi duyduğu Sophie Sacks için deli olmaktadır. Sophie, her zaman ona ve grubuna yardımcı olmaya çalışır fakat Kennedy yeni bulduğu aşkları ve onu kötü şeyler yapmaya teşvik eden arkadaşları yüzünden Sophie ile arayı açar. Kennedy, şöhret yolunda yükselirken kardeşi menajeri olan King'in sadakatsizliğine uğrar. King, fırsatçı müzik yapımcıları ve uyuşturucu madde satıcılarının arasına girerek Kennedy'nin kariyeri önünde ciddi bir engel teşkil etmeye başlar. Bu arada Kennedy büyük müzik yapımcılarının da desteğiyle solo kariyerinde eksiklikleri gidermektedir. Kennedy'nin hayatı hızla değişmektedir. Grup, başarı, kızlar... Bakalım Kennedy bunlara alışabilecekmi?"} +{"text":"Yaşadıkları mağara bir deprem sonrasında yerle bir olduktan sonra, Crood'lar yuvaları olan bu kanyondan taşınmak zorunda kalırlar ve ailenin babası Grug'un önderliğinde bir yolculuğa çıkarlar. Barınabilecekleri yeni bir yer bulmanın ümidiyle ilerleyen Crood'lar bu yolculuk esnasında sıra dışı maceralarla örülü ve daha önce bilinmedikleri esrarengiz bir dünyayla karşılaşırlar. Bu yeni dünyada doğa bambaşkadır. Üstelik bir de karşılarına Guy isimli ilginç bir genç çıkar. Sürekli seyahat etmeyi ve yeni icatlar yapmayı seven Guy'ı aileden en çok 19 yaşındaki genç kız Eep sevecektir. Ateş yakmayı bilen Guy, Crood'ların hayatlarının değişmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Animasyonun mutfağından gelen Kirk De Micco ve Chris Sanders ikilisinin senaryosuna ve yönetmenliğine imza attığı film, tarih öncesi çağlarda yaşayan bir ailenin keyifli macerasına eşlik ediyor."} +{"text":"Gölgeler ve Suretler, 1963te Kıbrısta Türklerle Rumlar arasında başlayan olaylar sırasında bir Karagöz kuklacısı olan babasından ayrı düşen genç bir kızın geçirdiği olgunlaşma sürecini anlatıyor. Yıkılıp yanan köylerden, daha güvenli olan şehire kaçış macerası esnasında yaşananlar, Kıbrısın hikayesine ışık tutuyor. Hiç istemediği halde kendini ve ailesini şiddet dolu bir ortamda bulan bir adam suça bulaşmamak için neleri göze alabilir? Acaba şiddetin egemen olduğu bir dünyada, masumiyeti korumanın ve insan kalmanın yolları nelerdir? Gerçek olaylardan esinlenen film, Kıbrıs'ta gölgede kalan sorulara yanıt arıyor. 47. Altın Portakal'dan En İyi Kurgu ve Siyad Ödülü ile dönen Gölgeler ve Suretler, Derviş Zaim'in \"Cenneti Beklerken\" ve \"Nokta\" ile başladığı 'Geleneksel Türk Sanatları' üçlemesinin son halkası."} +{"text":"İrlanda'lı aile üzerinden anlatılan hikaye, kardeş olmanın anlamını derinlemesine sorguluyor. Farklı karakterde gibi görünen ağabeyin, kardeşini suça ortak ederek koruyacağını ve bir şekilde makus kaderlerini değiştireceklerini ummaktadır. Hiç beklenmedik olaylar zinciri finale doğru dram öğelerini iyice arttırarak devam ediyor. Finalde ise, fedakarlığın ne demek olduğunu, çarpıcı şekilde şahit oluyoruz. Aile içi şiddetin neticelerini başarıyla ortaya koyan senaryo, ayrıca bir mahalde sıkışıp kalmanın baskısını başarılı şekilde anlatıyor. Bu sıkışıp kalma duygusunun, gençlerde uyandırdığı kaçıp gitme arzusunu körüklerken, nelerin göze alınabilineceğinide vurgulayan yapım üzen ve isyan ettiren sahneleriyle dikkatlerimizi çekiyor. Senaryo dalında aldığı ödülü fazlasıyla hak eden yapımda, hemen hemen hiç tanıdık oyunculara yer verilmemiş"} +{"text":"Bir yönetmen Fastaki sokak çocuklarıyla film yapmak üzere yola koyulur. Bundan sonra olanları konu alan bu film, kurmaca ile belgesel arasındaki çizgiyi, her iki türü de zenginleştirecek biçimde bulanıklaştırıyor. Oliver Laxe sokak çocuklarıyla bir film atölyesi gerçekleştirmek üzere Fasın Tangiers şehrine gidiyor. Çocuklar güya nasıl film ��ekileceğini öğrenecekler. Onlar pek birşey öğrenemiyor ama bu projenin felaket sonuçlarından Laxenin ilk filmi çıkıyor:Hepiniz Kaptansınız. Laxenin çocukları pek de sevmediğini anlaması biraz zaman alıyor ama seyirci daha ilk andan bunu fark ediyor. Sabırsız, zaten çocukların kullanıyor olması gereken kamerasını paylaşma konusunda isteksiz ve en kötüsü çocukların kimsesiz ve yoksul olmalarına tamamen duyarsız. Yöntemleri, kısa bir süre sonra, çocuklardan sorumlu öğretmenleri rahatsız ediyor. Sonunda bu projeden atılıyor ama film devam ediyor. Çocukların başında başka bir adam görüyoruz. Biraz saf ama çocukların dilinden anlayan biri. Anlamadığımız, o noktadan sonra kameranın arkasında kimin olduğu. Jeneriğe bakınca yönetmenin Laxe olduğunu görüyoruz. Hepsi bir oyun muydu yani? Ya da, Laxe atılana kadar gerçekti de, sonra bu felaketi fırsata çevirmeyi bilen yönetmen bundan ilk filmini mi çıkardı? Yoksa atıldıktan sonra çekimlerini ve filmi tamamlayabilmek için birilerine yalvardı mı? Yaratıcı bir şekilde ele alınmış gerçeklik mi, doğruları konuşan bir kurmaca mı?"} +{"text":"Lascarlar yaz tatillerini Paris'te, tek para kazanma yolunun uyuşturucu tüccarlığı olduğu betonarme bir gettoda geçiriyorlar. Argo, küfür ve esprilerin havada uçuştuğu film, Fransız televizyonunda yayınlanan, daha sonra çizgi romana da dönüştürülen, popüler bir diziden uyarlama. Ana hikayenin ekseninde, Vincent Cassel tarafından seslendirilen Tony Pepperoni ile rapçı-komedyen IZM tarafından seslendirilen Joe Hustleton var. İkili, Santo Rico adasında tatil yapmalarına yetecek kadar parayı bir araya getirebilmenin hayalini kuruyor. Filmin en ilginç tarafı, aşırı stilize 2D karakterlerle bol ayrıntılı 3D arka planları ve efektleri birleştiren özgün animasyon tarzı. A Tribe Called Quest, De La Soul ve House of Pain gibi sevdiğimiz old school hip-hopçular tarafından seslendirilen soundtrack ise cabası."} +{"text":"Film Entebbe operasyonunu anlatıyor. Entebbe Operasyonu, 3 ve 4 Temmuz 1976 günü, Filistin Kurtuluş Örgütü'ne bağlı militanların, Tel Aviv - Paris seferini yapmakta olan \"Air France Flight 139\" sefer sayılı Air France uçağını, Uganda'nın Entebbe Havaalanı'na indirmeleri, ve İsrail'in beklenmedik bir operasyonla 1 saat içinde tüm militanları ölü olarak ele geçirmesi ile sonuçlanan askeri operasyondur. Operasyon sonucu üç rehine öldü, beş İsrail askeri ise yaralandı. Dördüncü bir rehine ise Uganda Ordusu'na ait askerler tarafından yakınlardaki bir hastanede öldürüldü. Operasyonda ölen tek İsrail askeri, operasyonun yöneten komutan, sonradan İsrail başbakanı olan Benjamin Netanyahu'nun ağabeyi Yonatan Netanyahu'dur. Hava korsanlarının yahudi olmayan yolcuları serbest bırakmaları ve hapisteki Filistinli gerillaları salıvermeleri için kendilerine 48 saat süre vermeleri üzerine, İsrail zaman kazanmak amacıyla müzakerelere başlamayı kabul etti. Bu arada İsrail Ordusu'nun en seçme 200 askeri hazırlanarak, gizli bir şekilde Uganda'ya doğru yola çıktı. İsrail Hükümeti'nin baskın planından, ancak uçaklar yola çıktıktan sonra haberi oldu. Gece yarısı saatlerinde Entebbe Havaalanı'na inen askerlerin, rehineleri kurtarmaları, 7 militanı öldürmeleri sadece 58 dakika sürdü. İsrailli komandolar 45 Ugandalı askeri öldürdü ve Uganda'nın 11 savaş uçağını havaalanında iken imha etti."} +{"text":"Kansei Üniversitesi 4. sınıf öğrencisi Haiji, lisedeyken dahi koşucu olarak tanınan 1. sınıf öğrencisi Kakeruyu kendisinin yöneticiliğini yaptığı Chikusei-sou adlı yurda zorla yerleştirir. O yurtta onların dışında bir Manga fanatiği, Afrikadan gelen bir yabancı öğrenci, baroya kabul sınavını kazanan bir üstün zekalı ve 25 yaşında hala sınıfta kalan biri gibi özel bireyselliklere sahip olan öğrenciler kalmaktadır. Bir gün Haiji, yurtta kalan 10 öğrenci ile öğrenci atletizm yarışmalarının zirvesi olan Hakone-Ekidene(yaklaşık 218 kmlik ortaklaşa yapılan koşu yarışması) katılacağını ilan eder. Kakeru, herkesin amatör koşucu olduğu için başarılı olamayacaklarını iddia ederek tepki gösterir fakat hepsinin gösterdiği özel çabalar sayesinde bir mucize gerçekleşmeye başlar."} +{"text":"Katia bir senaryo yazarıdır. Toni ise prodüktördür. Kendisi yeni bir senaryo yazmaya başlamıştır. Ve bu senaryoyu yazdıkça sahne sahne Toniye okutmaktadır. Senaryonun mevzuu şöyledir: Alberto karısı İngrid ile Kapri adasında yaşamaktadır. Adaya arkadaşları Mişel gelir. Mişel bir Fransızdır. Otelde yer bulamaz. Alberto onu kendi villalarına davet eder. Bu arada sandalcılık yapan Pepino da Katrin adlı bir İsveçli ile aşk hayatı yaşamaktadır. Bir gün kayalar mevkiine doğru bir sandal gezisi tertip ederler. Pepinoyu kiralarlar. Pepino onları adanın en güzel yerlerine götürür. Pepino sevgilisi Katrinden şikayetçidir. Zira kadın durmadan sevişmek istemektedir. Pepino yorgun düşmüştür. Bu arada İngirid ikisini villalarına davet eder. Mişel ile İngrid bir kaçamak yaparlar Bu tarz film severlerin kaçırmaması gereken eski filmlerden bir tanesi. Vizyonfilmizle. net olarak iyi seyirler dileriz."} +{"text":"Amerikalı Neil, gezi için geldiği Pariste Marina adında güzel ve yaşam sevinci dolu bir kadınla tanışır. İkili aşık olurlar ve ayrılmak istemediklerine karar veririler. Neil'ın Amerika'ya dönüş vakti geldiğinde Marina, yıllardır tırnaklarıyla kurduğu hayatı geride bırakarak Amerikaya yerleşme kararı alır. Marina aşkının peşinden gitmiştir fakat, bir zaman sonra Paris'te yaşadıkları o tutkulu günlerden çok uzaklaştıklarını fark ederler. Tam da bu günlerde Neil, çocukluk aşkı olan Jane ile karşılaşır. Birkaç gün iki kadın arasında duygularını tartan Neil, tercihini Jane'den yana yapar ve Marinayı yabancısı olduğu bu ülkede kendisiyle baş başa bırakır. Hayatındaki aşk, bağlılık, ihanet, fedakarlık gibi duyguları yeniden gözden geçiren ve gittikçe yalnızlaşan Marina, inancını da sorgulamaya başlar ve Rahip Quintana'dan destek alır. Marina ve Quintana uzun sohbetler sonunda aşkın, sevginin ömrünü ve başka sevgilerin de olup olmayacağını sorgulayacaklardır... Başrollerini Rachel McAdams, Ben Affleck, Javier Bardem ve Olga Kurylenko'nın paylaştığı filmin yönetmenliğini ise Terrence Malick üstleniyor."} +{"text":"\"Burden of Dreams, Les Blank'in gözüyle Herzog'un Fitzcarraldo isimli filminin yapım çalışmalarına odaklanıyor. Les Blank de belgesel konusunda kıdemli olan bir isim, belgeselleri özellikle farklı kültürlere odaklandığından antropolojik özellikler taşıyor. Bu filmde daha değişik olarak bir sanatçının dünyasına girmeye ve yapım öyküsünün bir yılan hikayesine nasıl dönüştüğünü anlatmaya çalışıyor. Filmin ne kadar çılgın fikirler üzerinden doğdunu da düşünürsek belgeseli de hayli etkileyici oluyor. Halen Herzog'un klinik bir vaka olmadığına inananlar için orman hakkında yaptığı yorumlar dikkate şayan.\" \"Aynı zamanda sinema ile ego ilişkisinin, bazen bu kadarına değer mi? dedirten yönetmen inadının çıplak resmi. \"Film çekme\" eylemi üzerine yapılmış en etkileyici belgesellerden biri, belki de birincisi\""} +{"text":"Ünlü İspanyol yazar, Juan Marsenin romanından uyarlanan Canciones De Amor En Lolitas Clubın yönetmenliğini, Carmen, La pasion turca gibi filmlerden tanıdığımız, Vicente Aranda yapmış. Ancak bir edebiyat eserini ekrana uyarlamak zor olduğu gibi bunu hissediyoruz da. Paul hırslı ve davranış bozukluğu olan polis memurudur. Bir gün mafyanın da içinde önemli olan birini motosikletten fırlatmak kaydı ile yaralar. Adam yoğun bakımdadır. Bu durum emniyet teşkilatı tarafından Raulun işten atılması işe son bulur. Boşta kalan Raul, mafyadan da uzaklaşmış olma amacı ile ailesinin yanında gider. Burada özürlü olan kardeşinin Lolita Clup diye bir yerde çalıştığını öğrenir. Raul babasına karşı çıkar ve kardeşini bu kulüpten almaya gider. Kardeşi Valentine, genel evde çalışan Milanda adında çok güzel bir hayat kadınına aşıktır. Raul bunu hazmedemez Valentine, Milandanın gerçek yüzünü göstermek için, onunla birlikte olur. Valentine ikisini görür ve kapının önündeki abisinin arabasına biner. Tam bu sırada Raulü takip eden mafya üyeleri Valentinei öldürür. Raul bunu hazmedemez, intikam almaya niyetlenir ancak kardeşinin aşık olduğu Milandaya aşık olmuştur. Onun yanından ayrılamaz"} +{"text":"Young-mi Cha çocukluğunu, ilk aşkının onu bulmasını bekleyerek geçirmiştir. Aslında, tam anlamıyla geçirememiştir. Ailesini küçük yaşta kaybetmesi, Young-mi Cha nın çocukluğunu terketmesine yol açmıştır.. Yine de hayata pozitif bakmayı becerebilen kız, kadercilik yapmayarak, onurlu bir yaşam sürmek için elinden geldiğince çalışıp çabalamış ve bir yazar olma yolunda ilerlemiştir Genç kız, üniversite yıllarında esrarengiz biri tarafından yardım görmeye başlar. Young-mi ne zaman bir engelle karşılaşsa yada onu zorlayacak birşey belirse; Uzun Bacaklı Baba ismini verdiği ve onunla tanışmak için yanıp tutuştuğu esrarengiz kahramanı, sorunu tek hamlede, gizlice ve kökten çözerek genç kızın önünü açmaktadır. Sapığın biri bana kafayı fena taktı diye savcılığa başvuracağına; günden güne uzun bacaklı babasını daha çok merak eden ve seven Young-mi, bir radyoda program senaristliğine başlar. Görev genç kızın seviyesini aşmaktadır fakat, uzun bacaklı babası Young-mi nin potansiyeline inanmakta ve onun yakınında olmasını istemektedir"} +{"text":"Marshall Curry nin filmi Rasing Dreams birbirlerinden, geldikleri sosyal sınıf, ekonomik sınıf ve davranış açısından çok farklı 12-13 yaşındaki üç çocuğun paylaştığı ortak rüya: Annabeth Barnes, Josh Hobson, ve Brandon Warren go kart sürücüsü ve amaçları World Karting Association ın ulusal şampiyonluğunu kazanmak. ve NASCAR yarışcısı olmak. Güzel ve cazip Annabeth Daytona 500 ı kazanan ilk kız olmak istiyor. Ve aynı zamanda kendisinin geliştiğinin ve etrafındaki oğlanların da farkında. Josh rüyasına daha fokus olan, mikrofon karşısında nasıl mülakat vereceğini, NASCAR prolarının yarış sitillerini çalışan ve nasıl para yükselteceğine ağırlık veren bir çocuk. Brandon un durumu biraz daha farklı. Büyük annesi ve büyük babası tarafından yetiştirilen, öbürleri kadar parası olmayan iyi yarışcı. Bu gerçek Brandonın rüyasına erişmesini ne kadar etkiler? Film Festivalde En Iyi Uzun metrajlı belgesel Film Ödülü ve Ikinci derece Heineken Seyirci Ödülü kazanarak büyük ilgi gördü."} +{"text":"Çok kötü şöhrete sahip, 30 dakikalık kısa bir korku filmi. Herhangibir diyalog bulunmayan film, neredeyse tamamen bir morg odasında geçiyor. Burada ölüler parçalanıp, organları tartılıyor. Ne var ki parçalama sonrasında yapılanları görmek hoşunuza gitmeyecek; beyni tartıp fazla iş olmasın diye karnına koyup dikiyorlar. Bu işin soft tarafı. Morgdaki görevlilerden biri çıtayı daha da yükseltiyor ve ölülerden biriyle çok can sıkıcı ve neredeyse filmin tamamını kapsayan, bıktırıcı bir ilişkiye giriyor. Sonra da kalbini alıp, evine, yemesi için köpeğine götürüyor. Film bundan ibaret; ancak son sahnesi içinizi sızlatacak ve yaşam, ölüm, yaşam ve ölüm karşısında yalancı zevki tozlu ve pis köşelerde arayan insanın böceksi küçüklüğü ve acizliği, ve nedensizlik üzerine sizi düşünmeye itecek. Kolay kolay yenilip yutulur türden bir film değil. Cesetlerin plastik oldukları çok belli olsa da, planlar arasında uygulanan akıcı geçişler, özellikle morg odasında ve film boyunca kullanılan arya müziğinin yüzeyle, izleyiciyi ayakta kalmaya zorlayan zıtlığı, üst düzeydeki görüntü yönetimi ve ses kaydının kalitesi dikkat çekici."} +{"text":"Moskova yakınlarındaki küçük madencilik kasabası Lipski'de yaşayan iyi huylu genç madenci Mishka'nın yaşamı, yıllar önce orayı terk etmiş olan kasabanın güzel kızı Tania'nın geri dönmesiyle altüst olur. Hala çocukluk sevgilisine aşık olan Mishka, kız ona ilan-ı aşk edip kendisiyle evlenmesi için onu ayarttığında talihine inanamaz. Ancak, Mishka'nın ailesi onları birbirine uygun bulmamaktadır. Sabık Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nde bir Örnek İşçi olan baba, düğün konuklarının listesi kabardıkça durumu endişeyle seyreder, büyükbaba aileye katılmak üzere olan 'yaratık' hakkında meşum dedikodular yayar, anne ise oğlunun geleceğini düşünüp ağlamaktadır. Düğün günü yaklaşırken, Tania'nın eski sevgilisi birdenbire ortaya çıkar. Ama herşeye karşın düğün başlar, ortada para ve damat olmasa da. Bu, en iyiden en kötüye herşeyin olabileceği, sınırların ortadan kalkıp hem trajedinin hem de keyfin köşe başında bekleyebileceği bir şölen olacaktır"} +{"text":"1938 yılında Afrika'da mazlum bir Fransız sömürge köyü. Yozlaşmış kasabanın ödlek ve ayyaş beyaz polis şefi Lucien, sonunda köyün soytarısı haline gelir. Terbiyesiz ve şirret karısı sürekli ona hakaret eder, sonra da kocasının gözlerinin önünde kendi erkek kardeşiyle ensest bir ilişki kurar. Sevgilisi Rose, ağzı bozuk kocasına karşı çıkmıyor diye Lucien'i azarlar, iki gangster de ellerine fırsat geçtikçe onu aşağılar. Derken yüreksiz Lucien kazayla köyün ayaktakımından birini öldürür. Birden kendini Mesih gibi görmesini sağlayan bir havaya girerek, hem kasabaya, hem de kendisine bir kıyak çekmeye kararı verir: Onu, o güne kadar ayaklar altına almış herkese karşı kişisel bir savaş açacak ve sistemli bir cinayet cümbüşüyle hepsini temizleyecektir. Bu cinayet salgınından onun sorumlu olduğu kimsenin aklına gelmez Bertrand Tavernier, kendisinin en iyi gerilim filmi sayılabilecek olan Sil Baştan'da, bir ucuz romanı ahlaki çöküş üzerine akıl çelici ve tedirginlik verici bir meditasyona dönüştürüyor."} +{"text":"Amerikanın büyük destek verdiği Ortadoğu barış sürecinin hasıraltı ettiği bazı gerçekleri gün yüzüne çıkaran bir belgesel.2007 Altın Palmiye dahil sekiz farklı film festivalinde en iyi belgesel ödülü alan Occupation 101, İsrail devletinin kuruluşundan İkinci İntifadaya kadar gelişen olayları ve bu süreçteki İsrail-Amerika ilişkilerini sorguluyor. Amerikanın Suudi Arabistan eski büyükelçisi James Akins, ünlü düşünür Noam Chomsky, Amerikalı milletvekilleri, akademisyenler, farklı dinlerden din adamları ve İsrailli gazeteci ve tarihçilerle yapılan röportajları da içeren belgesel, Filistin halkıyla yapılmış çarpıcı diyalogları da aktarıyor. Küçük bir kızın, içinde bulundukları durumu kendi sözcükleriyle anlatışı da belgeselin en çarpıcı bölümlerinden birini oluşturuyor. Belgeselde İsrailli gazeteciler ve sivil toplum kuruluşlarından yöneticiler de Gazze halkının maruz kaldığı ve hiçbir askeri yapılanmanın olmadığı ve sadece sivillerin yaşadığı mülteci kamplarına yapılan saldırıları gösteriyor."} +{"text":"Çocukluğunuzda yaşadığınız bir kabus 20 yıl sonra tekrar başlasa, öteki alemden gelen belalı bir varlık size, sevdiklerinize musallat olsa ve bir gece boyunca korkutucu, güçlü ve vahşi varlığın oyunlarına teker teker kurban olsanız kendinizi nasıl hissedersiniz? Ayla, kocası Serkan ile mutlu bir çifttir. Ayla 11 yaşında öteki alemden gelen bir varlığın musallat olması ile kabus dolu bir 3 gün yaşamıştır. O günlerden bu günlere en önemli koruyucusu olan muskasını önceki gün kaybettiği için kendini korumasız ve çaresiz hissetmektedir. Serkan yeni bir muska yazması ve Ayla'yı rahatlatması için bu konularda ismi bilinen İzzet Hoca'yı o akşam eve davet eder. Akşam yakın arkadaşları Meltem ve Cem de geleceklerdir. Ayla'nın yeniden başlayan kabusları ile herkesin aynı gece Ayla ve Serkan'ın evinde yaşayacağı kabus dolu dakikalar öteki alemden gelen varlığın gücünü ve zalimliğini herkese gösterecektir."} +{"text":"3048 yılında (Zaman mefhumu yok, filmin kendi tematiği içerisinde 3048 yılı izleyici için bir anlam ifade etmiyor) Lord Kagemitsu Daigo, dünyayı yönetme hakkı karşılığında iblislerle bir anlaşma yapar. Anlaşmaya göre Daigo, henüz doğmamış oğlununun 48 parçasını 48 iblise hediye edecektir. Anlaşma yüzünden çocuk sadece bir kafa ve gövdeden ibaret kalır. Daigo'nun eşi oğlunun canının kalanını korumak için onu bir sepet içinde nehre bırakır. Çocuk şaşırtıcı bir şekilde hayatta kalır ve iblis avcısı Hyakkimaru haline gelir. Hyakkimaru avladığı her iblis için bir parçasını geri almaktadır. Günün birinde kız hırsız Dororo ile tanışınca işler daha da karışacaktır. Dororo ailesinin katili olan Daigo'dan intikam almak için çıktığı yolculuğunu Daigo klanının en büyük utancı Hyakkimaru sayesinde tamamlamayı planlamaktadır."} +{"text":"Santiago Calatravanın imzasını taşıyan Turning Torso binasının yapılışının ilgi çekici perde arkası hikayesi... 2005 yılında Cannesda dünyanın en iyi rezidans binası projesi olarak gösterilen 190 metrelik burgu kule Turning Torso, Avrupanın en yüksek binası. Calatrava dünyanın en önemli mimarlarından biri; dünyanın her yerinde köprüler, havaalanları, opera binaları inşa etti. Turning Torso ise ilk gökdelen projesi. Bu projede her şeyin yolunda gitmesi çok önemli, çünkü New York gibi bir gökdelenler kentinde ön açıcı bir çalışma olmaya aday. Belgesel, izleyiciyi, itibarlarının zarar görmesi gerilimiyle her an tartışan, krizler yaşayan insanların arasına taşıyor. Kültürel çelişkilerle, finansal krizlerle her an risk altında olan büyük bir projenin hikayesine"} +{"text":"Birlikte büyüyen Mitch ve Dave, çok yakın iki arkadaştır ama yıllar içinde yavaş yavaş birbirlerinden kopmuşlardır. Dave evli, üç çocuk babası ve çok çalışan bir avukatken; Mitch hiç evlenmemiş, hoşlandığı bir sorumlulukla hiç karşılaşmamış, doğru düzgün çalışmayan bir erkek çocuktur. Mitche göre Davein her şeyi vardır, güzel karısı Jamie, ona tapan çocuklar ve prestijli bir hukuk şirketinde yüksek maaşlı bir iş. Davee göre ise, Mitchin zorunluluk ya da önemli şeyler içermeyen stressiz hayatını yaşamak, hayal gibi bir şeydir. Dışarıda içerek geçirdikleri bir gecenin ardından, Mitch ve Dave birbirlerinin bedenlerinde uyanır. Dehşete düşen iki arkadaşın dünyaları altüst olur. Rutin işlerinden ve alışkanlıklarından kurtulmalarına rağmen, kısa bir süre sonra ikisi de birbirlerinin hayatının bir zamanlar dışarıdan gördükleri gibi güllük gülistanlık olmadığını keşfeder. Olayları daha da zorlaştıran ise Davein seksi yardımcısı Sabrina ve Mitchin ayrı yaşayan babasıdır. Zaman aleylerine işlerken, Mitch ve Dave eskiden sahip oldukları şeyleri geri almanın bir yolunu buluncaya dek, birbirlerinin hayatlarını tamamen mahvetmemek için komik bir mücadelenin içine girer."} +{"text":"Arthurun Kayıp Arkadaşı animasyon filmini izlerken heyecanlanacaksınız. Arthurun köpeği kaybolur ve Arthur bir dedektif gibi köpeğinin peşine düşer. Tüm ipuçlarını değerlendirerek arkadaşı olan köpek yavrusu Pali arar ve bulmaya çalışır. Arthurun Kayıp Arkadaşı filmi bir animasyon filmidir. Animasyon filmi sevenler tarafından oldukça keyifle izlenecek bir filmdir. Ve bu filmde arkadaşlık kavramı oldukça güzel bir şekilde anlatılmıştır. 2006 yapımı olan bu filmi izlemekten oldukça büyük bir keyif alacaksınız. Son teknoloji sayesinde yapılmış olan filmin grafikleri oldukça iyi olmasından dolayı izleyicileri büyüleyecektir. Eğlenceli olan bu filmde, sorumluluk duygusunu çok iyi anlatmışlardır. Filmi izlerken kah güleceksiniz, kah duygusallaşacaksınız. Acaba sonunda Arthur arkadaşına kavuşabilecek mi?"} +{"text":"Denis Cote'nin bakışından vücut geliştirme ve maskulenite. ! f seyircisinin yakından tanıdığı Denis Cote, bu kez de kamerasını günümüz gladyatörlerine uzatıyor. Hayatını vücut geliştirmeye adamış ve bütün yaşamını bunun etrafında kurmuş; kaslarıyla, sıkı diyetleri ve spor salonlarında köle gibi çalışmalarıyla dikkatimizi çeken Jean-François, Ronald, Alexis, Cedric, Benoit ve Maximin tuhaf ama oldukça gerçek dünyalarına dahil oluyoruz. Gündelik rutinlerine eşlik ettiğimiz bu devasa adamlar, sadece kas yığınından ibraret olmadıklarını, aynı zamanda korkuları, alışkanlıkları ve özel yaşamları olan sıradan insanlar olduklarını görüyoruz. Hepsinin kendine özgü bir amacı olsa da hepsi ortak bir paydada birleşiyor: Bedenlerinin onlara getirdiği sınırlarını aşmak. Yumuşak BirTen, bu tarz belgesellerde pek alışık olmadığımız bir bakış ve duyarlılıkla, günümüzün bu yanlış anlaşılmış canavarlarını, Cote'nin ironik ve mesafeli bakışından, en çıplak' halleriyle görmemizi sağlıyor."} +{"text":"Hemşire Leyla, kocasından şiddet gören ama bunu da kimseyle paylaşamayan mutsuz bir kadındır. Hayatının rutinliği içinde sürekli rejim ve spor yaparak yaşadıklarını görmezden gelmeye çalışmaktadır. Bu esnada cezaevlerine operasyon düzenlenmiş, siyasi tutuklular hücre tipi cezaevlerine karşı açlık grevlerine başlamıştır. Leylanın çalıştığı hastaneye bu eylemcilerden biri getirilir. Bu genç adamın adı Keremdir. Leylanın aksine Kerem onu hayata bağlayacak her şeye sıkı sıkıya bağlı bir adamdır. Bu iki zıt insan zaman ilerledikçe birbirlerinin yaşamlarını ve seçimlerini sorgulamaya başlarlar. Biri inandığı bir siyasi görüş için hayatını ortaya koyarken diğeri çocuğu ve eşi için kendi yaşamından feragat etmektedir. Biri görüşleri için ölüme yatarken diğeri kocasını kaybetmemek için sürekli kilo vermeye çalışmaktadır. Kısa ve bir o kadar da hızlı akan zaman hangisini haklı çıkaracak ve hangisinin yaşamını değiştirecektir?"} +{"text":"Yerli yapımlar arasında yeni yeni gelişmekte olan \"siber suç\" kategorisine yeni bir fim daha katılıyor. Siber suçlulara karşı verilen mücadeleyi konu alan filmin yönetmenliğini Hakan Kadıoğlu üstleniyor. Şirket ağlarına sızıp gizli bilgileri sızdıran tehlikeli bir hacker devlet tarafından aranmaktadır. Yıllarını siber suça vermiş olan bu isimsiz suçlu için başlatılan operasyonu da Başkan Mithat yönetimindeki Siber Güvenlik Teşkilatı denetlemektedir. Başbakanlığa bağlı özel birimin operasyonunun amacı da bu hackerı yakalayıp devlet için etkili bir şekilde kullanabilmektir. Kod adı Kurtbey olan bu siber suçlu yeni bir ekip toplayarak yeni bir saldırı gerçekleştirir. Ancak saldırı sırasında bir açık vermeleri sonucunda yakalanırlar. Kurtbey her şeyin bittiğini sansa da bilmediği şey aslında her şeyin yeni başladığıdır..."} +{"text":"Sosyal medya fenomeni Brent Rivera ve Nathan Kress rol adlığı \"Alexander IRL\" filmi uzun süren çekimlerin ardından izleyicisi ile buluştu. Peki merakla beklenen Alexander IRL filminin konusu nedir ? Alex ve EJ ortak hiç bir yanları bulunmayan, sanki farklı dünyaların insanlarıymış gibi davranan iki kardeştir. Alex, okulun en havalı kızı olan Lo'ya sırılsıklam aşktır. Öyle ki evde, okulda, yemek yerken, alışveriş yaparken... yani hayatının her alanında, Lo'nun aşkıyla yanıp tutuşmakta ve halisülasyonlar görmekte. EJ ise geleceğin Mark Zuckerberg'i olma hayaliyle yaşayan Genaral Electric'in yenilik laboratuvarında orta düzey yönetiminde çalışıp zamanını boşa harcayan eski bir lise efsanesidir. Alex ve EJ ailesi, ikinci balayı için şehri terk ettiğinde ev, Alex ve EJ'e kalacaktır. Bunu fırsata çeviren ikili evde düzenledikleri büyük bir lise partisi ile Alex'i sınıfın en havalı biri haline getirmeye ve dolaysıyla Lo'nun ilgisini üzerine çekmeye çalışacaklardır. Ebeveynlerin şehirden ayrılmasının ardından kendi hedeflerine ulaşmak için birbirleriyle iş birliği içinde çalışan kardeşlerin hikayesini konu alan filmde, komedi adına birbirinde eğlenceli sahneler bulunuyor."} +{"text":"İnsan doğasını zorlayan gerçek sevginin farklı boyutları. Alma Har'el bu ikinci uzun metrajında, ses getiren belgeseli Bombay Beach'in o ikircikli yapısını takip ederek, bizi Amerika'ya değişik açılardan baktığımız hikayelerin içine bırakıveriyor. Gerçek aşka dair mitleri kırarak, aşk kavramını kafamızda yeniden şekillendirmemizi sağlayan samimi hikayeler bunlar. Üç farklı ilişkiden üç kesit izliyoruz: Alaskalı Joel ve Blake, Joel'ın fiziksel sorunlarına ve Blake'in striptiz kariyerine rağmen gerçek sevginin mümkün olabileceğini gösteriyorlar. Oğlunun biyolojik babası olmadığın�� öğrenen Hawaiili Coconut Wille yaşadığı zorlu evrede sevgiyi yeniden, farklı bir açıdan deneyimliyor. Üçüncü hikayede ise New York'a gidiyoruz ve anne-babaları hiç beklenmedik şekilde ayrılan Boyd ailesiyle tanışıyoruz. Bu sefer sevgi fikri, Victoria Boyd'un 'inanç' kavramıyla ilgili düşüncelerinde can buluyor."} +{"text":"Lukanın seçkin bir mizah anlayışı vardır; sinemayı sevmektedir ve kendi senaryolarını yazmaktadır. Piyano virtüözü Denis, zorlu klasik parçaları çalabilmektedir; ayrıca son derece zeki ve eğitimli biridir. The Little Prince/ Küçük Prensi o kadar sevmektedir ki tekrar tekrar okuyup durmaktadır. Majda, rap yapmayı sevmektedir ve bundan da çekinmemektedir; cesur şarkı sözleri, etrafındakilere kendini sevdiren bir incelik yaymaktadır. Marjamka, İngilizce uzun hikayeler anlatabilmektedir, yorulmak bilmez erkek kardeşi Ahmet ise alışılmadık derecede cana yakındır. Toplumun sürekli olarak ve dışlayarak otistik diye etiketlediği beş harika çocuk. Neyin normal olduğunu kim belirleyecektir - modern yaşamın saçmalıklarını görmezden gelerek sürekli bir koşuşturma içinde yaşayanlar mı yoksa dünyada düzen, barış ve huzur arayanlar mı?"} +{"text":"Sevilen animasyon Troller'in devam filmidir. Poppy ve Branch kendilerini daha önce bildiklerinin ötesindeki bir dünyaya götürecek olan bir macerada altı diyara dağılmış ve Funk, Country, Tekno, Klasik, Pop ve Rock olmak üzere altı farklı müzik türüne adanmış bir değil tam altı farklı Trol kabilesi olduklarını keşfediyorlar. Dünyaları çok daha büyük ve çok daha gürültülü bir hal almak üzere. Hard rock kraliyet üyesi olan Kraliçe Barb, babası Thrash Kralı'nın yardımıyla rock müziğinin egemenliğini sağlamak amacıyla diğer tüm müzik türlerini yok etmek ister. Poppy ve Branch de arkadaşları Biggie, Kaşmir, Saten, Cooper ve Elmas Adam ile birlikte bütün Trolleri hepsini hiçe saymak isteyen Barb'a karşı bir araya getirmek üzere diğer tüm diyarları ziyaret etmek ister."} +{"text":"Yaşlanmakta olan gey bir adam, eski bir jigolo, HIV pozitif, kibirli ve sevmesi zor. Jacques Nolotun kendini etkileyici ve cesur bir şekilde ortaya koyuşunu izleyin. Unutmadan Önce, 2007'de Cahiers du Cinema tarafından yılın en iyi 10 filminden biri seçildi. Nolot'un \"kısmen-otobiyografik\" olarak tanımladığı serinin üçüncü filmi. Nolot, kendi canlandırdığı, 24 yıldır HIV ile yaşayan ve gey bir erkek olan 58 yaşındaki eski jigolo Pierre olarak karşımıza çıkıyor. Eskiden çok yakışıklı olduğu için yaşlanmayı kabullenemeyen, yan etkileri saçlarınının dökülmesine neden olur diye HIV ilaçlarını bile arttırmayan kibirli bir adam. Bütün gün uyuyarak, kahve ve sigara içerek, sex için genç erkeklere para ödeyerek ve şikayet ederek ölümünü bekliyor... Kibir her şeye nüfuz etmiş ama bir yandan o kadar samimi ve dürüst bir dışavurum ki etkilenmemek mümkün değil. Saklayacak bir şeyi olmayan, tedbirli olmak için sebebi kalmamış bir adamın filmi"} +{"text":"Bhagat 1908 yılında İngiliz egemenliği altındaki Hindistan'da doğar. Çocukluğundan itibaren İngilizlerin Hintli halka yaptığı zulüm ve haksızlıklara şahit olur. Yapılan bu zulme karşılık kendine idol olarak gördüğü Ghandhi de beklediği gibi aktif bir duruş sergilemediği için hayal kırıklığına uğrayan Bhagat, bu konuda kendi mücadelesini vermeye kara verir. Filmde cesur Bhagat'ın, Shivaram Rajguru, Sukhdev ve diğer devrimci arkadaşlarıyla birlikte bu uğurda verdiği mücadele, zorluklar ve gördükleri işkenceler gerçek olaylara bağlı kalarak anlatılmıştır. Bhagat Singh idam edilerek öldürülmesinin ve cesedinin hükümet tarafından gizlice yokedilmesinin ardından, Hindistan halkı tarafından 'şehit' ünvanını almıştır. Ve onun şehadeti Hintli halk için bir ayaklanmaya ve bağımsızlığa giden yolda bir harekete geçişe aracı olmuştur."} +{"text":"1993te üç çocuğun bir su kanalında hunharca öldürülmüş bir şekilde bulunması bölge halkını dehşete düşürdü. Kısa bir süre sonra üç kişi tutuklandı. Ve aralarından biri cinayeti itiraf etti. Buraya kadar klasik bir cinayet davası gibi ilerleyen dava verilen idam ve ömür boyu hapis cezalarıyla sonuçlandı. Ancak ardından yaşananlarla tüm süreç içinden çıkılmaz bir hal aldı. İtirafçının akıl hastası olduğunun ortaya çıkması, üç zanlıyı olay yerinde gören kadının LSD kullandığının kanıtlanması gibi ayrıntılar, diğer iki zanlının büyük bir inat ve inançla masum olduklarını söylemesi, davanın yeniden görülmesi için yapılan kampanyalarla Memphis Tree ABDnin en önemli davalarından biri haline geldi. Peter Jacksonın yapımcılığını üstlendiği, Amy Bergin yönettiği, içinde kampanyalara katılan Eddie Vedder, Henry Rollins gibi isimleri de izleyebileceğimiz 2,5 saatlik dev belgesel West of Memphis ortaya ciddi bir adalet komedyası çıkarmış."} +{"text":"1920lerden itibaren Türkiyede de Hafif Batı Müziği adı altında etkisini göstermeye başlayan bu müzik akımını ilerletmiş bir çok Türk Caz sanatçısı bulunmaktadır. Gün geçtikçe hızlı bir ivme ile yükselen Caz müziği Türkiyenin de içinde bulunduğu gelişen, öğrenen ve yaşayan bir müzik akımı haline gelmiştir. Bugün Türk Cazcılarından oluşan geniş sanatçı topluluğu, bu müzik türünü akım halinde içinde yerel tatlar da barındıran çalışmalarla kitlelerin ilgisini çekmeyi başarmış ve çalışmalarına devam etmektedir. Uluslararası platformda artık Türk Cazcılarının da isimleri ön sıralarda yer almakta ve ülkemizi gururlandırmaktadır. Ülkemizde bulunan büyük işletmelerin ve kültür sanat başlığı altında süregelen oluşumların düzenli olarak etkinlik düzenlemeyi tercih ettiği bir müzik türüdür Caz. Tüm dünyayı ve Türkiyeyi de saran Cazın, ülkemizdeki geçmişi, yıllar içerisinde gelişimi ve bugünü ne durumda ?"} +{"text":"\"Atma Dur!\", çöplerimizin nereye gittiği, kimler tarafından ayıklandığı ve aslında çöp depolama alanlarına fırlatılıp atılmasalar gerçek değerlerinin ne kadar yüksek olduğunu anlatan bir film. Mesela, eski bilgisayarlardan altın toplamak, yeri kazıp altın çıkarmaktan daha kolay ve ucuz. Organik atıklar gübre yapımında ve doğayı kirletmeden elektrik üretmek için kullanılabilir. Yine de her bir Avustralyalı, çöp depolama alanlarına her sene yarım ton gıda atığı gönderiyor ve bu organik atıklar kimyasal maddeler ve e-atık ile kirleniyor. Avustralyalılar tüm atıklarının sadece % 50'sini geri dönüşüme gönderiyor. \"Atma Dur!\"un duygusal etkisi, kurumsal ve eğitim sektörleri olduğu kadar yerel halk gruplarında da güçlü bir tepki oluşturdu. Film, dünyanın en saygın film festivallerinde gösterildi ve St. Kilda Kısa Film Festivali'nde 2011 yılında \"En İyi Belgesel\" ödülü, WOW 2012'de ise \"En İyi Sinematografi\" ödülünü kazandı."} +{"text":"Everything or Nothing aynı hayali paylaşan üç adam, Bond'un yapımcıları Albert R. Broccoli, Harry Saltzman ve yazar Ian Fleming üzerinde yoğunlaşıyor. Film 1962'de başlayan sinema tarihinin en uzun soluklu film serisinin ardındaki heyecan ve ilham verici öyküyü anlatıyor. Hem Eon Productions'ın geniş arşivine hem de önemli oyunculara daha önce erişilememiş şekilde erişilmesiyle serinin iç yüzü ilk defa ekranlara geliyor. Yönetmen Stevan Riley çığır açan bir casus romanından başlayarak ardından gelen 6 Bond'u ve 50 yıl sonrasını konu alan bir hikaye sırası izliyor. Bond ekranlarda dünyayı kargaşa ve felaketten kurtarırken bu ilgi uyandırıcı belgesel çatışmaları, tehditleri ve mücadeleleri açığa çıkararak sır perdelerini kamera arkasında aralıyor."} +{"text":"Pantelis Voulgaris, Yunanistan'ın acılı yakın tarihine gerçek bir hikayenin içinden bakıyor. Taş Yıllar şu sözlerle başlıyor: \"II. Dünya Savaşı'nın sonunda Yunanistan, kendini kanlı bir iç savaş trajedisinin içinde buldu. Muhafazakar hükümetler Amerika tarafından desteklendi... Solu bitirmek için çalıştılar. Hapisler, sürgünler, idamlar...\" Voulgaris, 14 yıllık birliktelikleri süresince sadece 70 saat bir arada olabilen ve bu birlikteliğe bir de çocuk sığdıran Eleni ile Babis'in gerçek öyküsünü anlatıyor. Babis'in hapse atılmasından sonra Eleni, uzun yıllar sürekli saklanarak ve kaçarak yaşıyor, yakalanıp askeri mahkemede yargılanıyor ve mahkum oluyor. 1967 Albaylar Cuntası her şeyi daha da kötüleştiriyor. 1974'de diktatörlüğün sona ermesine kadar Eleni'nin neredeyse hiç tanıma fırsatı bulamadığı sevgilisi Babis'le yaşadıkları, Yunanistan'ın trajik tarihinin de küçük bir parçasını oluşturuyor. Taş Yıllar, aynı zamanda çalınmış yıllardır. Eleni bu yüzden yaşayamadığı ve ertelediği bir hayatın ardından bize bakar. Ruken Öztürk"} +{"text":"Küçük Yüzler McLean kardeşlerin öyküsüdür. İşte Bobby, on sekizinde, bir çetenin üyesi, kabusların ve öfkenin pençesinde, kardeşlerinin aklını karıştırıyor, annesini korkutuyor. İşte Alan, on üçünde, sanat okuluna gidebilmek için yanıp tutuşuyor. Ve on üç yaşındaki Lex, Bobby'nin neşeli ve zorlu yanları, Alan'ın ise yaratıcı gücü arasında kalan bir dahi. Boyu çok kısa olsa da Lex ile flörtünü hırçın bir şekilde sürdüren, Alan'ın ilgisini çeken, Bobby'nin ilgisini başka yöne kanalize etmeye çalışan onaştı yaşındaki tatlı Joanne McGowan. Andrew amca ile parlak bir gelecek kurma hayalleri kuran, oğlanların dul annesi Lorna. Londra'da çiçek çocuklarının gücü ve optimizm vardı. Glasgow'da ise her şey farklıydı. Yıl 1968, herkesin bir tutkusu var, Bobby'nin de. Tek umudu sokaktadır ve içindeki şiddet yalnızca kardeşlerinin değil herkesin umudunu yıkacak gibi görünmektedir. Duyarlı alan ve kötü talihli, kızgın Bobby. Kendi özgürlüğünü bulmak ve ressam kardeşini anlamsız bir kaderden kurtarmak, ikisinin arasında kalan on üç yaşındaki Lex'e kalmıştır"} +{"text":"Kadim Romalı mimar Lucius fazlasıyla ciddi biridir. Hızla değişen zamana ayak uyduramaması işini kaybetmesine neden olur. Bir arkadaşı kederli durumdaki Lucius'u keyiflendirmek için halk hamamına götürdüğünde, Lucius kazayla zamanda ileri sıçrar ve kendini modern bir Japon halk hamamında bulur. Kendisine ilham veren genç Manga ustası Mami ve \"Sığ Suratlılar Klanının\" diğer üyeleri ile burada tanışır. Japon hamam kültürünün yaratıcı örneklerinden bir hayli etkilenen Lucius eski Roma'ya geri döner ve bu alışılmışın dışındaki fikirleri eski Roma'da uygulamaya başladığında olağanüstü derecede dikkat çeker. Günümüz modern Japonyası ile eski Roma dönemi arasında zamandaki bu gidip gelmeleri sırasında Lucius'un ünü yenilikçi büyük hamam mimarı olarak artmaya başlar."} +{"text":"Aşk isyankar bir kuştur, kimse ona gem vuramaz; Senegalli Karmen de tıpkı Bizetnin operasındaki Carmen gibi bu mısraları şarkıya dökerek aşık olur, karanlık işlere dalar, özgürlüğünü ilan edip ayrılır ve bu uğurda her şeyi feda eder. Afrikalı Karmen, Fransız benzerinden daha bağımsız, fırtınalı ve pervasız bir hayat sürer. Gai Ramaka bu uyarlamasında da sevilen operadan aşina olduğumuz ama tamamen değişik bir hikaye ile kadın kahraman yaratmanın sırrını keşfetti. Dakarın okyanus görüntülerine karşı oynanan bu müzik ve dans şöleni, Bizetnin günlük hayatımıza sinmiş melodilerine, en popüler aryalarına rağbet etmiyor. Filmin soundtracki Senegalin değişik müziklerinden ustaca seçilmiş örneklerden oluşuyor. Sözle tanımlanması zor, kökeninde melez, ama görünüşünü Afrika güneşinden, renklerini de Afrika desenlerinden alan bir yapıt."} +{"text":"New Yorklu bir sanatçı olan Martine kendi filmini yapmak için Los Angelesa gider. Orada bir arkadaşının arkadaşı Julie ile ailesinin yanında kalmaya başlar. Julienin Peter isimli kocası, Kolt isimli ergen bir kızı ve küçük bir oğlu vardır. Martine bu açık fikirli, rahat Californialı ailenin hayatına girdikten sonra, her şey bir anda değişmeye başlar. Peter Martinee sanat filminin müziklerini tamamlamasında yardımcı olmaktadır. İkili Martinein kaldığı yerin yakınlarındaki bir stüdyoda sürekli beraber çalışmaktadır. Aralarında Peter için nadir görülen Martine için ise filmini bitirmesi için gereken, ancak profesyonel bölgeden çıkmaya başlayan bir bağ oluşur. Martine ile Davidin asistanı arasında da bir çekim oluşmuştur. Davidin asistanından on altı yaşındaki Kolt da hoşlanmaktadır. Bu sırada her zaman profesyonel olmakla övünen bir terapist olan Julie de konuşma konusunda oldukça yetenekli bir senarist olan hastasına ilgi duymaya başlar. Nobody Walks filmindeki her karakter Martinein gelişiyle tetiklenen arzularını keşfeder ve sonunda herkes ortaya çıkan yeni manzarayla yüzleşmek zorunda kalır."} +{"text":"Gabi; Joseon Hanedanlığı 26. kralı olan Kral Go jong'a düzenlenen suikast girişimini anlatıyor. 19. yüzyılın sonlarına doğru yani kahvenin Kore'ye ilk kez tanıtıldığı sıralarda Rus keskin nişancısı olan İlyiç ve Kore'nin ilk baristası olan Tanya, Kral Go jong'a suikast planı yapan Japon subayı Sadako tarafından yönlendirilmektedir. Tanya ve İlyiç, altın ve kahve dolandırıcılığı yapan masum aşıklar, onların kurbanı olmuştur. İkili Rus askerleri tarafından yakalanıp Japon subayı Sadako'ya teslim edilmiştir. Sadako daha sonra ''Gabi'' operasyonu içine Tanya ve İlyiç'i de dahil etmiştir. Amaç Kral Go jong'a suikast düzenlemektir. Eğer başarısız olurlarsa cezaları ölümdür. Bu arada Kral Go jong eşinin Japon suikastçiler tarafından öldürülmesinden sonra Rus elçilik binasında gizleniyordur."} +{"text":"Bizi sarsan ve dönüştüren yolculuklar vardır. Emin olduğumuz şeyleri yerle bir eden yolculuklar... Chloe içinİnşallahbu türden bir yolculuk. Chloe, Batı Şeriadaki bir Filistin mülteci kampında, derme çatma bir klinikte kadın doğum uzmanı olarak çalışmaktadır. Her gün sınır geçiş noktaları ve aradaki duvarla yüz yüze olan Kanadalı genç kadın, bu durumun etkilediği bazı insanlarla tanışır: Derin bir sevgiyle bağlandığı hasta Rand, Randın erkek kardeşi asi direnişçi Faysal, savaşın darmaduman ettiği küçük erkek kardeşleri Safi ve İsrailli genç asker Ava. Savaşla teması Chloeyi derin bir kişisel yolculuğa çeker. Genç kadın bağlılıklarından ve köklerinden koparak boşluğa savrulur. \"Başka birinin mücadelesini insan ne ölçüde sahiplenebilir? Zaman içinde Chloenin karakteri bir savaş alanına dönüşüyor. Savaş tarafından yutuluyor. Sadece basit bir şahit olmaktan çıkıyor. İşte ifade etmek istediğim buydu. Böylesi şartlarda bizi koruyan duvarlarımız alçalır. Bizi biz yapan her şey tehdit altındadır. Buna savaş derler. Bize nüfuz edebilir ve bizi yerle bir edebilir. Ona karşı bağışıklığımız yoktur.\""} +{"text":"Kötü niyet, korkaklık ve çaresizlik sonunda ancak intikama yol açabilir. Ne var ki geriye sadece suçluluk kalır. Bosna, 1993. Savaşın göbeğinde Sırp asker Marko üç asker arkadaşının Müslüman bir sivili dövdüğünü görür. Kızgın askerler Haris adındaki bu sivili kurtaran Markoyu döverek öldürür. Yıllar sonra, 2008. Savaş bitmiştir. Markonun babası bir gün katil askerlerden birinin oğluyla karşılaşır. Markonun cerrah arkadaşı bu üç askerden birini ameliyat etmek zorunda kalır. Şimdi Almanyada oturan Haris, kurtarıcısının diyetini ödeme fırsatı bulur. Bu bağışlama öyküsü, Bosna Savaşında Müslüman bir sivilin hayatını kurtarırken kendi hayatını tehlikeye atan Sırp askeri Srdjan Aleksicin gerçek hikayesinden esinleniyor. \"Politik bir film değil bu. Suçluluk hakkında bir film. Suçu işleyenin mi yoksa bir suça şahit olup onu durdurmak için bir şey yapmayanın mı suçlu olduğunu soruyor izleyiciye\"."} +{"text":"Krisis Yunan ekonomik krizi hakkında bir belgesel. The Prism GR2011 adındaki kolektif multimedya belgelendirme projesinin DSLR-videonun ilk defa kullanılmasıyla foto muhabirleri tarafından hayata geçirilmiş hali. Krisis ekonomik krizle sarsılmış ülkenin sorunlarının farklı boyutlarını farklı bakış açılarıyla bir araya getiriyor. Belgeseldeki karakter yelpazesi çok geniş: isyankar solcu gençlik gruplarından, Yunan genç girişimcilerine, bir adada daha basit bir hayat yaşamak için şehir hayatını terk eden bir çiften, Avrupaya ulaşmak için nice zorluk çeken göçmenlere kadar pek çok karakteri görmek mümkün. Krisis Yunan vatandaşları için bir prizma vazifesi gören, Yunanların ya harekete geçip bir şeyleri değiştirmeye karar verecekleri ya da ümitsizlik ve öfke içerisinde debelenenmeye devam edecekleri kıyamet günü metaforu vasıtasıyla krizi inceliyor."} +{"text":"Zu Efsanesi, savaşçı bir prenses olan Ying'in hikayesini anlatıyor. Ying, ordusuyla beraber Onyx adlı bir canavar ve onun karanlık güçlerine karşı, bildiğimiz dünyanın ötesinde yer alan Zu adındaki efsanevi bir bölgeyi korumaktadır. Yakışıklı kılıç ustası ve silah arkadaşı Xuan'la beraber, Onyx'i sonsuza dek durduracak ve Zu'yu kurtarabilecek tek güç olan iki eski kılıcı bulmak için, tehlikelerle ve korkunç düşmanlarla dolu bir arayışa gigrerler. Ve kılıçları bulduklarında da birbirlerine aşık olmuşlardır. Ancak hiç beklemedikleri sinsi bir tehlike ile karşı karşıya kalacaklardır. Asya sinemasının usta yönetmeniHarkTsui Upon A Time In China, Chinese Ghost Story ile The Matrix ve Couching Tiger, Hidden Dragon'ın aksiyon kareografından fantastik film tutkunlarına...."} +{"text":"25 Ocak 2013, Kahire. Devrimin ikinci yıldönümünde Tahrir Meydanı'nda bir dizi cinsel taciz olayı yaşanır. Buna karşılık, öfkeli kadınlardan oluşan muazzam bir kitle sokaklara dökülür. Yönetmen Samaher Alqadi, bir kadın olarak bir tür koruma sağlaması için elinde kamerasıyla sokaklara çıkar ve hikayenin onu nerelere götüreceğini bilmeden, kadınların büyüyen isyanını belgelemeye başlar. Samaher çekimler sürerken hamile kalınca, kendi çocukluğunun geçtiği Filistin'deki sosyal düzeni ve Ortadoğu'da kadın ve anne olmanın ne demek olduğunu kendince yeniden değerlendirir ve son bir kez gidip göremeden kaybettiği annesiyle hayali bir sohbete başlar. En derin sırları, samimi iç sesiyle film boyunca bize rehberlik eder. Benim Bedenim, yalnızca kadınların karşılaştığı baskının bir belgesi değil, aynı zamanda Samaher Alqadi'nin sevgili annesine yazdığı sinemasal bir mektuptur. Benim Bedenim, Ramallah yakınlarındaki El Celazun mülteci kampında doğan, kısa bir süre Filistin Kültür Bakanlığı'nda çalışmış, Arapça belgeselleriyle sesini duyuran Samaher Alqadi'nin ilk uzun metrajlı belgesel filmi."} +{"text":"İtaat, çocukluğu bakım evlerinde geçmiş, alkolik bir anneyle büyüyen Leonu anlatmaktadır. En sonunda yetişkinlerin gözetiminden kurtulan Leon hayalleri her geçen gün daha da ulaşılamaz ve uzak görünürken kendi gerçekliğinin adaletsizliğine isyan etmeye başlar. Evde baskı altında kalan, sokaklarda ise çeteler tarafından kovalanan Leonun hayatı boğucu ancak gerçektir. Yakınlarda yaşayan güzel sarışın Twiggyle tanıştığı zaman içinde bir şeyler hisseder. Twiggy onu kendi dünyasına aldıkça geçmişin yükü omuzlarından kalkar. İlk defa aşıktır ve varoluşunun boğuculuğundan kaçmayı başarabilmektir. Leonun Twiggynin varlıklı dünyasına karşı olan saflığı, Twiggy onu artık yanında istemediğinde hazırlıksız yakalanmasına neden olur. Leon içine kapanır, saf ve kontrolsüz duygularının adaletsiz varoluşuna ve bu varoluşun acımasız ve korkutucu sonuçlarına karşı verdiği kör savaşı yönetmesine izin verir."} +{"text":"Film, Zeynepe aşık olan Zülküfün başından geçen olayları anlatır. Zülküf, odasında soyunan Zeynepi izlerken yakalanır. Zeynepin ağabeyleri Osman ve Hasan, hapishaneden çıkmak üzeredir. Zülküf, Abdullahlar olarak anılan bu iki kardeşten korkup İstanbula kaçar. Tesadüfen Zeynep de İstanbula kaçmıştır. Hapishaneden çıkan Osman ve Hasan, Zeynepin peşinden İstanbula gelir. Zülküf, kaçabilmek için estetik ameliyatla yüzünü değiştirir. Ameliyattan sonra yeni yüzünü gören herkes korkup kaçmaya başlar. Çünkü Zülküfün yeni yüzü, tıpatıp ünlü kabadayı Babaya benzemektedir. İkinci Babanın gelmesiyle birlikte her şey karışmaya başlar. Bir şeyler döndüğünü hisseden gerçek Baba da düşmanlarından ve polisten kaçmak için yüzünü değiştirir. Profesörün Babaya verdiği yeni yüz ise Zülküfe benzemektedir. İşler içinden çıkılmaz bir hale gelecektir."} +{"text":"On yedi yaşındaki Elizabeth ve küçük kız kardeşi Sam, ölen Büyükbabalarının evine taşınmak zorunda kaldıklarında, küfürlü, alkolik anneleriyle yaşamaktan daha korkunç koşullara düşüyorlar. Annelerinin her davranışlarında onlara yaptığı işkenceler yetmiyormuş gibi, bir de evdeki garip olaylar ve hareketler çoğalmaya başlar. Bu iki kardeş bu olaylar yüzünden büyükbabalarına dair hiçbir şey bilmediklerine karar verip, onu araştırmaya ve onun hakkında bilgi almaya çalışmaya başlarlar. İnancın ötesinde korkmuş, aile tarihleriyle ilgili korkunç şeyler öğrenmeye başlarlar. Hem evdeki olaylarla, hem de annelerinin her an onlara bir şey yapacağının korkusuyla yaşarlar. Evdeki tuhaflıkların ve aile tarihinin yanı sıra, evde kızlara ilgi duyan çok daha kötü bir şey vardır!"} +{"text":"Bilal ağa çok zor durumda kalmış bir adamdır. Ancak henüz farkında olmadığı şey, içinde yaşadığı zorlukların onu daha da korkunç bir duruma itecek olduğudur. Maddi zorluklar çekmekte olan ve bunalmış olan Bilal ağa, çaresizlik içindedir. Yaşadığı bu derin çaresizlik onu çok tehlikeli bir anlaşma yapmaya iter. Sonunda yaptığı bu anlaşma ile lanetli bir servetin sahibi olur. Ancak ekonomik sıkıntılarının bitmesi ruhundaki pişmanlığı azaltamaz. Pişman olan Bilal ağa bu anlaşmadan vazgeçmek ister ancak her şeyin bir bedeli vardır. Karanlık anlaşmayı ihlal etmeyi canıyla ödemek zorunda kalır. Nitekim anlaşmanın şartları eşitlenmemiştir. Aynı köyde yaşayan iki genç arkadaşın cesedi soyma planları ile lanet tekrar harekete geçer. Ölen Bilal ağanın mezarını gece kazıp altın dişlerini sökerek paraya çeviren iki arkadaş, artık lanetin yeni hedefleri olmuştur. Hayatlarını cehenneme çevirecek olan bu lanet, tıpkı bir virüs gibi hayatlarına ve çevrelerindeki sevdiklerine bir bir bulaşacaktır..."} +{"text":"Genç bir kadın olan Jennifer günün birinde kendini hastane yatağında yatar halde bulur. Hastaneye nasıl geldiğini ya da vücudundaki yaraların nasıl gerçekleştiğini hatırlamamaktadır. Hafızasını kaybetmiş olan kadının baş ucunda ise kocası olduğunu iddia eden Russell oturmaktadır. Russell'ın yoğun ilgisiyle birlikte iyileşen Jennifer, ev istirahati için taburcu edilir. Russell onu eve götürdüğü zaman hafızasının tetiklenmesini ummaktadır. Çiftin evde geçirdikleri zaman diliminde Jennifer'ın içgüdüleri bir şeylerin yanlış gittiğini söylemektedir. Bu sürede Jennifer'ın başına gelen kazayı araştıran dedektif, genç kadının hayatını inceledikçe bir takım detayların birbirini tutmadığını fark eder. Onu kocası olduğunu söyleyerek hastaneden çıkaran Russell aslında Jennifer'ın kocası değildir ve genç kadına ciddi anlamda saplantılıdır..."} +{"text":"Bir grup genç kız beraber çıktıkları tatilde, arkadaşlarının sahildeyken bulduğu, kıyıya vuran bir ruh çağırma tahtasıyla oyun oynarken eski bir insan yiyen köpek balığı ruhunu çağırırlar. Dünyaya musallat olan bu ruh çeşitli gençlerin peşine düşer. Polisin, kayıp gençlerin ailelerinin, bir medyumun ve bir doğaüstü uzmanının da işe dahil olmasıyla, durum giderek sarpa sarar. Ormanlar artık çok tehlikeli hale gelmiştir. Bu vahşi köpek balığı ruhunun katlettiği gençlerin sayısı günden güne artarken, ruh çağırma tahtasını bulan genç kız kendi güçlerini fark ederek, tahtanın asıl sahibiyle iletişim kurar ve onun da yardımıyla durumu engellemek için adımlar atmak zorunda kalır. Arkadaşlarını ve dünyayı kurtarmak için içindeki güçleri keşfeden Jill, babasıyla beraber bir plan kurar. Dünyayı bu ölümcül ruhtan tamamen kurtarmak için, bir doğaüstü uzmanı olan babası da, bir medyumun yardımıyla köpek balığının tehlikeli alemine girmek zorunda kalır."} +{"text":"Film, idam mahkumları üzerinde yapılan tıbbi deneyleri konu alıyor. Dünyanın her yerinden getirilen idam mahkumlarının bulundukları bir tesiste kanser, AIDS gibi tedavisi olmayan hastalıklara çare aranmaktadır. Resmi kayıtlarda adı geçmeyen ve ancak helikopter ile ulaşım sağlanabilen bir adada bulunan bu tesiste, yapılan deneylerin yoldan çıkması sonucunda bir hastalık yayılmaya başlar ve çıkan kargaşada bütün mahkumlar hücrelerinden çıkar. Kan ve salya yolu ile bulaşan bu hastalık insanları bir tür zombiye dönüştürür. Deneyler hapishanenin bodrumunda yürütüldüğü için kısa süre içinde hastalık bütün hapishaneyi sarar. Geriye kalan bir grup idam mahkumu ve birkaç hapishane yetkilisi bir araya gelirler ve hastalık bulaşmadan önce hapishaneden sonra da çıkışı olmayan adadan kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışırlar. Ancak önlerindeki tek engel hapishaneden kurtulmanın yolunu bulmak değildir!"} +{"text":"Su, astral seyahat yapmak için yola çıkan dört üniversiteli arkadaşın en bilinçlisidir. Alisa, İlya ve Mete ile birlikte Erzurumda 11 asırlık bir kilisede ateş çemberini çizerek ritüeli başlatırlar. Alisanın, astral seyahate olan inançsızlığı bütün dengeyi bozar. Aralarındaki uyumsuzluk sonucu seyahati gerçekleştiremediklerini düşünerek ormanlık alanda terk edilmiş bir konakta bu defa birlikte değil ayrı ayrı ritüeli yapmak isterler. O konakta, bir süre kalmaya karar verirler ve orayı terk etmezler. Bir şeylerin yanlış gittiğini düşünen Su, paralel evren içerisinde kaybolduklarını anlar. Paralel evrende ritüeli ilk başlattıkları zamana gitmeye çalışsa da her defasında başarısız olur. Su, diğer boyuttan dönüşlerinin artık daha zor olacağını fark etse de arkadaşlarına bunu anlatmaz. Boyutta ve zamanda seyahat yapmak için yeterli ilme sahip olmadan çıktıkları bu yolda birbirlerini ve zamanı kaybederler. Alisa, kendisini ve diğer arkadaşlarını başka bir boyuttan görerek dışarıdan izlemeye başlar. Onları uyarmaya çalışsa da, arkadaşlarına sesini duyuramaz. Gördüğü şeyler karşısında dehşete kapılır ve şeytanın onu fark etmesine sebep olur."} +{"text":"1963 yılı Mayıs ayının son günleri... Film ordudan tasfiye edilmiş dört eski askerin bir gece boyunca süren sıra dışı yolculuğunu anlatır. Teğmen Şinasi, Binbaşı Kemal, Binbaşı Rıfat ve Albay Reha aynı gece Ankara'da başlayacak olan askeri darbenin İstanbul ayağında, Ankara'daki radyolardan yapılacak darbe bildirisinin bir benzerini İstanbul Radyosu'ndan anons etmeyi planlamaktadır. Yeterince güçlü ve etkili yapılan bir anons sonucunda darbenin başarılı olacağından ve halk desteğini arkalarına alacaklarından emindirler. Fakat hiçbir şey bekledikleri gibi gitmeyecektir. Her şeyin planlama ve askeri güçle çözülebileceğine inanan bu dört asker, kendilerini başkalarının adına karar verebilecek konumda hissetmişlerdir. Fakat onları yenilgiye uğratan şey sivil hayatın görünmez gücüdür."} +{"text":"Stan, ev arkadaşı Chadin ısrarıyla, New Yorkun gece hayatına akın etmeyi kabul eder. Chadin züppe arkadaşlarıyla anlaşamayınca, Stanin gecesi pekte iyi başlamaz, fakat Caroline isimli bir kızla tanışması herşeyi değiştirir. Sonunda istediği gibi güzel vakit geçiren Stan, gittikleri mekanda, Caroline derin bir sohbete dalmışken, garip bir grupla tanışır ve geceye onların klübünde devam etmeyi kabul eder. Fark etmediği şey ise, bu klübün, Nighthawks adlı bir grup tarafından, rahatsız edici bir şekilde yönetiliyor oluşudur. Çok geçmeden, kendini kanunsuz bir şekilde, habersizce sorgulanırken bulur ve grubun üyelerinden birinin ailevi meselesi için orada olduğunu anlar. Şimdi hayatta kalmak için gerçeği sadece düşünerek bulmak zorundadır!"} +{"text":"Genellikle Sam diye çağırılan Samantha Craft, maddi problemlerle boğuşan ancak hayata pozitif bakmaya çalışan genç bir kadındır. Paza kazanabilmek için girdiği pizza kuryeliği işi de hiç umduğu gibi gitmemektedir. İlk iş gününde beklediği gibi bir bahşiş bile alamamıştır. Kapanış saatine yakın bir aralıkta Brooklyn'in zengin muhitinden gelen bir sipariş üzerine umutlanan genç kadın, motoruna atlayıp siparişin verildiği dev malikaneye teslimat yapmaya gider. Ancak malikaneye girdiğinde şeytana tapma ayini düzenleyen bir zenginler grubuyla karşılaşır. Tuhaf grup, iblis Baphomet'i diriltmek için bir bakireyi kurban etmeyi planlamaktadırlar. Sam'in gelişi de grup için adeta mucize gibidir. İyi bir bahşiş umuduyla gelmiş olan Sam, gecenin geri kalanı boyunca peşindeki satanistler, şeytani varlıklar ve kötü niyetli avcılara karşı hayatı ve ruhu için savaşmak zorundadır.."} +{"text":"William ve kızı Gloria şehir dışındaki bir çiftliği işletmekte ve baba ile kızı sessiz bir hayat sürmektedir. Ancak William sadece bir çiftçi değil, şehirdeki çeteler için cesetleri ortadan kaldıran biridir ve bu yüzden de Şeker Kasabı adını almıştır. William ve Gloria için birinin cesetleri getirip yok edilmesini istemeleri ve William'ın cesetleri yok etmek için parçalara ayırıp yakması onlar için sıradan bir gündür. Fakat kapıları yeniden ansızın çalınıp da yeni cesetler getirildiğinde ve William hiç vakit kaybetmeden cesetleri yok etmeye başladığında, William'ın başına daha önce gelmeyen bir şey gelir ve cesetlerden bir tanesi tam olarak ölmemiştir ve tam da William onu parçalayacakken ceset yeniden canlanıverir. Şimdi ise William bir seçim yapmak zorundadır, ya bu canlanan cesedi sanki hiç canlanmamış gibi öldürecek ya da hem kendinin hem de kızının başını belaya sokmayacak başka bir yol bulmak zorunda kalacaktır!"} +{"text":"Evli ve bir çocuk babası olan Mehmet, imam olarak çalışmaktadır. Farklı idealleri olan genç adam, bunları gerçekleştirmek için mesleğini bırakarak yönetmenlik yapmaya başlar. Mehmet yeni bir film çekmek istese de, yaşadığı maddi sıkıntılar buna izin vermez. Bu süreçte eşinden ayrılan ve kızı Ayşeye bakacak durumu olmadığı için, onu yuvaya bırakmak zorunda kalan Mehmet, büyük bir buhranın içine düşer. Hayata karşı umudunu kaybetmeye başlayan adam, annesinin kaybı ile iyice dibe vurur. Yaşadığı sorunlarla artık baş edemeyince intihar etmeyi düşünen Mehmet, kendisine yaşam hakkında öğütler veren Dervişin sayesinde, yeniden mücadele etmeye karar verir. Bir yandan sağlık sorunlarıyla ilgilenen, bir yandan da iş arayan Mehmetin hayatı, yürüme engelli bir kız olan Esma ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alır. İkisi arasında başlayan arkadaşlık, hem Mehmet hem de Esmaya iyi gelir. Varlıklı bir ailenin kızı olan Esma, Mehmet ile zaman geçirdikçe, sağlığında düzelmeler olmaya başlar. Kızındaki bu gelişmeyi gören Hulusi, Mehmete can alıcı bir teklifte bulunur. Ancak Mehmet, bu teklif karşısında büyük bir ikilemde kalır. Ya hayatına hür bir şekilde devam edecek ya da bundan sonra bir köle olarak yaşayacaktır."} +{"text":"Büyük bir şirketin muhasebecisi olan Servet, gözünü para hırsı bürümüş karısının gazına gelerek, şirketin internet hesapları üzerinden hatırı sayılır miktarda bir parayı patronundan çalma planı yapar. Bu planın bir parçası da en yakın arkadaşı olan Gökhan'dır. Parayı onun hesabına aktarıp herhangi bir olumsuz durumda suçu onun üzerine yıkacaktır. Diğer iki arkadaşı da bu hain planın figüranı olacaklardır. Ama unuttuğu iki şey vardır; birincisi, kendisi gibi kurnaz ama saf olan arkadaşları, ikincisi ise; çakallık yapmaya çalışırken zaten çakalların alengirli oyunlarının tam ortasında olmaları. Dört kafadar başlattıkları bu işi ellerine yüzlerine bulaştırır ve başlarına gelmedik komik olay kalmaz. Kısa yoldan para kazanmak uğruna bindikleri geminin dümeni onları, akıllarına bile gelmeyecek çılgın ve eğlenceli bir serüvene sürükler."} +{"text":"Boş bir köye daha yapılan baskın sonrasında Viking lideri Timandahaf, rahip Cryptograf'ın söylediği ''Korku insanı kanatlandırır'' deyimini yanlış anlar ve gerçekten korkunun köylülerin uçmasını sağladığına inanır. Galya'da korku şampiyonunu bulup uçmayı öğrenmeye ve yenilmez savaşçılar olmaya karar verirler. Bu arada, Vitalstatistix'in yeğeni Justforkix, Parisium'dan Galya köyüne güçlü bir erkek olması için gönderilir. Asterix ve Obelix'de bu genci eğitmeleri için görevlendirilirler. Cryptograf'ın aptal oğlu Olaf, korkak Justforkix'in Asterix ve Obelix ile olan konuşmasını dinler ve onu kaçırır. Viking köyüne geri dönerken, Justforkix Timandahaf'ın kızı olan Abba ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Fakat sinsi, hilekar ve hırslı olan Cryptograf, oğlu Olaf'ı Abba ile evlendirip güç sahibi olmayı planlamaktadır. Sonunda Asterix, insanı kanatlandıranın korku değil aşk olduğunu anlar."} +{"text":"Asılsız bir iddia ile suçlanan Mikael Blomkvist, adını temize çıkartmak için elinden geleni yapmaya and içer. İsveçin zengin endüstri patronları arasında yer alan Henrik Vanger ise, çok sevdiği ve uzun zamandır kayıp olan yeğeni Harrietın ortadan kaybolmasının ardındaki gerçeği aydınlatması için gazeteci Blomkvist'i görevlendirir. Başı zaten dertte olan gazeteci, yeğenin ölümünden muhtemelen sorumlu olan ailenin malikanesine doğru yol alır. Bu sırada, Milton Güvenlik adına çalışan sıra dışı \"hacker\" Lisbeth Salander da Blomkvistin geçmişini araştırmakla görevlendirilir. Yolları kesişen ikili geçmişten bugüne uzanan bir cinayetler zincirini çözmeye çalışırken, aralarında hassas bir güven köprüsü de oluşacaktır... Stieg Larsson'un aynı adlı romanından Niels Arden Oplev tarafından sinemaya uyarlanan \"Maen som hatar kvinnor\", sadece ülkesi İsveç'te değil bir çok ülkede oldukça ses getirince yeniden çevrimi şart yapımlar arasına girdi. Orijinal versiyonu binlerce hayrana sahip serinin Amerikan versiyonunda en güçlü koz ise şüphesiz yönetmen David Fincher. Orijinal filmde Michael Nyqvist ve Noomi Rapace'in canlandırdığı karakterlerin yerini bu versiyonda Daniel Craig ve Rooney Mara alıyor."} +{"text":"22 yaşında ve uyuşturucu satıcısı olan Chris'in annesi, ondan gizlice uyuşturucu zulasını çalar. Chris'in canını kurtarması için en kısa zamanda 6000 dolar bulması gerekmektedir. Babası Ansel'e akıl danışan Chris annesinin hayatı üzerine bir plan yapar. Herkesin nefret ettiği annesinin yüklü miktarda bir hayat poliçesi vardır; alabildikleri takdirde bu para hem hepsini zengin etmeye ve hem Chris'in borcunu ödemeye yetecektir. Tek sorun Sharla'nın hayatta olmasıdır! Hem polis olan hem de kiralık katillikle hayatını kazanan Joe Cooper, Sharla'yı öldürmeyi kabul eder. Ama prensip olarak 25000 dolar da nakit ister. Tam plan parasızlıktan yatmak üzereyken olan biteni uzaktan seyreden Chris'in kız kardeşi Dottie'yi fark eder. Başta parası karşılığında rehine aldığı kıza daha sonra git gide aşık olacağını ise hesaba katmamıştır."} +{"text":"Görünüşte mutlu bir aileye ve herşeyi alaşağı edecek bir sırra sahip bir adam hakkında derin ve ürkütücü bir inceleme... Sığınak, hem bir gerilim filmi hem aile draması hem de doğaüstü bir korku filmi. Üstelik oyunculuklar nefis ve görüntüler de olağanüstü bir güzellikte. \"Fırtına geliyor!\" ama görünüşte sadece kahramanımız için. Bu kabusları dışında Curtis, aslında karısı ve küçük sağır kızıyla mutlu bir hayat yaşayan sıradan biri. Gördükleri doğaüstü birer uyarı mı yoksa o da annesi gibi şizofren mi? Ailesini korumak için arka bahçeye bir sığınak kazacak kadar ileri gidiyor ama bir süre sonra, ailesinin asıl kendisinden korunması gerektiğini düşünmeye başlıyor. Açılış sahnesinden itibaren izleyiciyi kilitleyen ve sonunda hiç beklenmedik şekillerde savurup atan o ender filmlerden..."} +{"text":"Öyle bir aşk düşünün ki ta çocukluğunuzda başlasın; hayallerinizi, oyunlarınızı, bildiklerinizi, bilmediklerinizi sizinle paylaşsın. Öyle bir aşk düşünün ki bütün engelleri aşıp yıllar sonra ellerinizden ve saf çocukluğunuzdan kayıp çıkan insanı yıllarca arama ve yeniden bulma şevkini versin size. Öyle bir aşk düşünün ki aradan en az 20 yıl bile geçse ilk günkü duruluğunu ve saflığını korusun... 1993 yapımı Vincent Ward filmi bütün bu farklılıkları ve zorlukları aşabilmiş aşkın hikayesini sunuyor size. Küçük yaşta bir hastanede tanışan Avik ve Albertine birbirlerine aşık olurlar. Ancak yıllar süren ayrılık onları başka hayatlar kurmaya iter. 2. Dünya Savaşı sırasında bombardıman pilotu olan Avik, Russell ile yıllar sonra tekrar karşılaşırlar. Romantik dram türünün en başarılı yapımlarından biri."} +{"text":"Murata ve Shamoto. İkisi de aile babası. İkisinin de, tropikal balık sattıkları, birer dükkanı var. İkisi de, ailelerini mutlu etme konusunda inanılmaz bir sorumluluk hissediyor. Biri, Shamoto, kendine düşen bu görevi yerine getirmekten aciz. Yeni genç karısını kızına kabul ettiremeyince ezilmiş, çabalamayı bırakmış. Gözlerini kapıyor ve en sevdiği meşgaleye bırakıyor kendini: yıldız seyri. Murata ise hayatın - ve ölümün - içinden bir adam. Aile reisliğini Allahın Emri gibi ciddiye alıyor. Zayıflık asla kabul edilemez, ama cinayet edilebilir. Bu iki adamın yolları kesiştiğinde Murata anında pençelerini Shamotoya geçiriyor. Onu kendine getirmek için, sonuna kadar sömürmek için, suratına tokat atıp hayatının kontrolünü ellerine almasını sağlamak için. Bir kere olsun problemlerini çözmesi için. Shamoto sonunda o noktaya gelecek ama oraya varana kadar kovalarca kan, kilolarca çiğ et, delirtici histerik kahkahalar ve aşırı derecede bir öz-nefret onu bekliyor olacak. Sononun son filmi gerçek bir seri katilin hikayesinden esinlenmiş. Bu bilgi, filmi daha da kan dondurucu hale getiriyor. Alıntılayan: iskojan"} +{"text":"Bu filmde Lee, çok ünlü bir dövüş sanatları ustası ve sinema oyuncusu. Başarısız bir cinayet girişimi sonucunda herkes onun öldürüldüğünü düşünüyor. Oysa Lee saklanıyor ve intikamı için hazırlık yapıyor Bu film Bruce Lee'nin Hollywood'da çektiği ve en meşhur filmi olarak günümüze gelen Enter the Dragon'dan sonra çektiği ve her şeyiyle, senaryosuyla, çekimleriyle, kastıyla, mekan tasarımlarıyla kendisina ait olan ve kendisince de en büyük, en önemli projesi olarak görülen üzerinde uzun uğraşlar verdiği bir yapımdır. Ancak Game of Death, ne yazıkki onun ölümü nedeniyle yarım kalmıştı ve bunun üzerine işi ele alan bir yönetmen senaryoyla oynayarak, Bruce Lee'nin olduğu sahnelerde kimi zaman dublör kimi zaman Lee'nin karton maskesini kullanarak filmi tamamlamıştı. O yüzden bu film 1973 yılı yapımı olup, Bruce Lee'nin film sırasında ölmesinden dolayı geri kısmı dublörle tamamlanarak ancak 1978 yılında gösterime sunulmuştur. Sonuç olarak Game of Death, aslında Bruce Lee'nin herşeyini en ince ayrıntısına kadar defterine karalayarak tasarladığı ve stüdyo baskısının üzerinden kalkmasından faydalanarak tamamlayacağı özgün yapıtı olamaktan çok uzaktır. Bruce Lee, ölmeden önce film için yaklaşık 100 dakikalık bir kısım çekebilmiştiki bunun çoğunluğu da kullanılamayacak durumdaki sahnelerdi. Ancak işin başka tarafı; Lee'nin çektiği bu kısım içinde, her katında başka bir dövüş stili uzmanının yer aldığı 5 katlı tapınaktaki dövüş sahneleri de vardı. Fakat bu 5 katlı tapınaktaki doyumsuz sekansların sadece son üç katı kullanılabilir durumdaydı. Özellikle Kerim Abdül Jabbar ile yapılan dövüşte kameranın hareketleri takip edebilmesi için ikilinin özellikle yavaş dövüştükleri belirtildikten sonra gösterilen dövüş sekansı, ilk görenler için inanılması son derece güç olan sahneler içerir çünkü 2.20 m'lik bir adam çevik hareketlerle neredeyse bacak boyundaki Lee ile dövüşüyordu."} +{"text":"Zambezia... Her türden kuşu barındıran rengarenk bir şehir, bir yaşam alanı... Annesi Amai'nin ölümünden sonra, babası Tendai ile birlikte yaşayan kahramanımız Kai, artık kendi ayakları üzerinde durmaya karar verir. Her yetişkin gibi yuvadan ayrılmak ister. Göklerde özgürce süzülebileceği Zambezia'nın yolunu tutar. Ne var ki, kötü kalpli Budzo da Zambezia halkı için hain planlar yapmaktadır ve marabutları da amacına alet etmek ister. Zambezia'ya vardığında sadece bir yabancı olan Kai, burada bir yandan Zoe ve Ezee gibi güzel arkadaşlar edinirken diğer yandan bilge Sekhuru'dan geçmişi hakkında bilmediği şeyler öğrenir. Küçük Kai ve arkadaşları Zambezia için el ele verip, Budzo'ya karşı amansız bir mücadele yürütürler."} +{"text":"Haşmet ; zengin, evli ve altı çocuk babası bir işadamıdır. Sonradan gelen zenginlikle, zor geçen gençlik yıllarının acısını çıkartırcasına çapkınlık yapmak peşindedir. Aslında, eşine ve çocuklarına çok düşkündür. Yine bir çapkınlık organizasyonu sırasında, kent dışındaki bir otele ismini değiştirerek giriş yapar ve öyle bir tesadüfle karşılaşır ki, olayların içinden çıkması artık çok zordur. Resepsiyon görevlisi Haşmeti tanır ve karısı Cavidana, otelde bir kadınla birlikte olduğunu ispiyonlar. Bunun üzerine Cavidan, altı çocuğunu da yanına alarak otele gelir. Haşmet, Cavidanı ve çocuklarını otelde görünce, kahkahanın ve romantizmin iç içe girdiği müthiş hareketli ve komik olaylar cereyan etmeye başlar. Acemi çapkın Haşmetten intikam almaya çalışan Cavidan, çocuklardan birinin ona ait olmadığını söyleyince, karı kocayı intihara kadar sürükleyen bir öykünün kapısı da aralanmış olur"} +{"text":"1967-1975 yılları arasında, meraklı ve bir o kadar da naif İsveçli gazeteciler Atlantik'in öbür kıyısında, Amerika'da gelişen Siyah İktidar hareketini gözlemleyerek filme çektiler. Siyah İktidar Karışık Kasedi 1967-1975, 30 yıl boyunca bir bodrum katında unutulmuş 16mm görüntülerden oluşan bir hazineyi, karşı konulması güç bir ses, imge ve hikaye mozaiğine dönüştürerek bu hareketin gelişimini anlatıyor. Stokely Carmichael, Bobby Seale, Huey P. Newton, Angela Davis, Eldridge Cleaver gibi dönemin ünlü aktivistlerinin ve Siyah Panter eylemlerinin yansıra siyah Amerika'ya dair de olağanüstü görüntüler var. Tüm bunlara dışarıdan, İsveç merceğinden bakıyor olmak da filme taze ve evrensel bir açı kazandırıyor. Bir yandan da Harry Belafonte, Sonia Sanchez, Talib Kweli, Erykah Badu ve Professor Robin D. G. Kelley gibi sanatçılar, özgürleşmeyi sağlayacak radikal fikir ve stratejiler üzerine konuşuyor. Onların yorumları, yeni ortaya çıkan görüntülerin gücü ile birleştiğinde, Siyah İktidar hareketini hem şaşırtıcı derecede güncel hem de çok önemli kılıyor."} +{"text":"Adam Cramer, ABD'nin güneyinde kasabadan kasabaya gezerek nefretini yayan \"profesyonel bir ırkçı\"dır. Yargının, daha önce sadece beyaz öğrencilerin okuduğu okullara siyah öğrencilerin de gidebilmesi konusundaki kararının uygulamaya konmak üzere olduğu küçük bir kasabaya geldiğinde, insanları babadan kalma ırk ayrımı yasalarının doğru olduğuna inandırmaya çalışır ve kasabanın bağnazlarını ayaklandırır. Sadece yerel gazetenin editörü Tom McDaniel ona karşı çıkar. İftira, şantaj ve dayak başlar ve giderek artan şiddet bütün kasabayı sarıp neredeyse şerifin yaşamına malolur Roger Corman'ın hem düşük bütçeli istismar filmleri sinemacısı kimliğini, hem de hep çalıştığı türleri bir kenara bırakarak, siyasi ve toplumsal inançlarını ırkçılığa karşı tutkulu ve güçlü bir saldırıyla açığa vurduğu Fitneci, ona haklı olarak belki de meslek yaşamı boyunca aldığı en iyi eleştirileri getirmişti. İronik bir şekilde, bu aynı zamanda onun gişede başarısızlığa uğrayan ilk filmiydi."} +{"text":"Her yıl baharda, muhteşem bir gizli ayindeymişlercesine, dağın erkekleri ve ovanın kadınları için zaman dururdu. Vakit yine \"Dans\" vaktiydi, ve herkes kendini bildi bileli yapıldığı gibi, Dans açık havada, vadide, baharın ilk büyülü Cumartesi'sinde yapılacaktı... Genç Ines bir antikacıda on parmak daktilo olarak işe başlamıştır. Çok geçmeden kendini patronun beceriksiz oğlu Angelo'ya aşık olmuş bulur. Her ne kadar genç adam onu fark etmezmiş gibi görünse de, Ines onunla geleneksel yıllık dansta karşılaşmayı hayal etmektedir. Bu arada aşk mahzunu delikanlı ise, kardeşi Loris'in düzenlediği dans için bekarları biraraya getirmeye çalışmaktadır. Onun Dans anonsunu yaptığı her yerde, genç ve umutlu bakirelerden \"şen\" dullara kadar uzanan bir humma salgını, sanki havada dolaşan bir elektrik akımı vardır. Aşkı aramış herkesin çıkacağı bu masum, etkileyici ve unutulmaz yolculuk işte böyle başlar, yüzyılın başında İtalyan kırsalının, kalpleri aşk vaadi ve sonsuza dek sürecek bir bahar umuduyla dolduran tüm cazibesiyle..."} +{"text":"Film, karanlık bir peri masalının içinde dönüyor ve kukla gösterilerinden, büyük edebiyat eserlerine kadar farklı hikaye anlatım gelenekleri arasında dolaşırken, gerçekliğin sınırlarını zorluyor. Screen International Mona Paparu üç yaşındaki kızını tek başına büyütmektedir. Yurtdışına giderken kızını teyzesine bırakır ancak Aile Mahkemesi küçük kızı teyzesinden alır. Mona döndüğünde, bu makama uzaktayken neler yaptığının hesabını vermek zorunda kalır. Film, Monanın yolculuğunu, Avrupanın batısında yaşadığı sıkıntıların ve aşkın hikayesini onun kendi dilinden aktarıyor. Kendini seks kölesi olarak yurtdışında bulan genç bir kadının hikayesini bana tiyatroda çalışan ve Monanın yolculuğunun aynısını yapmış garson bir kız anlatmıştı Benim için Bibliyotek Pascal en duyarlı zevklere hitap eden bir kulüp. Buranın en kadim müşterileri kamyon şoförleri, taksiciler ya da denizciler değil; burası her şeyi bilmekle beraber sonsuz bir yokluk ve yalnızlık hisseden entelektüeller tarafından sık sık ziyaret edilen bir işletme, metaforik bir buluşma noktası, sanat ve kültürde hızla artan enflasyonun bir temsili. Szabolcs Hajdu"} +{"text":"Fatma ve Orhan mutlu bir evliliği olan ve bu evlilikten bir de bebekleri olan bir çifttir. Ancak minik bebek nadir bir hastalığa yakalanmıştır ve ameliyat olmak zorundadır. O günün koşullarında ameliyat ancak yurtdışında yapılmakta ve yüklü miktarda para gerektirmektedir. Orhan' ın para bulma çabaları sonuç vermemektedir. Öte yandan çalıştığı şirketin sahibinin kızı Orhan' a aşıktır ve babasına Orhan' la evlenme konusunda baskı yapmaktadır. Babası ise evli bir adamın, kızının mutluluğu için de olsa yuvasının yıkılmasına razı değildir. Ancak kızının bu tutkusunun hastalık derecesinde artması sonucu Orhan' a durumu anlatır ve çocuğunun kurtulması için gerekli olan parayı karısından boşanıp kızıyla evlenmesi karşılığında vermeyi teklif eder. Orhan, bu teklifi şiddetle reddeder, ancak bu çirkin teklif bu defa bir anne olan Fatma' ya yapılır. Fatma, bir yanda sevdiği adam, diğer yanda ölümle pençeleşen bebeği ile çaresiz bir duruma düşmüştür."} +{"text":"20 kadın arasında hayatınızın aşkını bulma ihtimaliniz nedir? Kısa süre önce boşanmış olan Myles, aynı anda birçok şey istemektedir. Hem güzel bir kadına aşık olmanın hem de başarılı bir film kariyeri kurmanın hayalini kuran Myles, bir gün bu ikisini birden gerçekleştirebileceği bir yöntem bulur. Toplam 20 kadınla flörtleşeceği bir belgesel çekecektir. Kadınların bir kısmına filme alındıklarını açıklayan, bir kısmına ise açıklamayan Myles, modern şehir hayatında gerçek aşk diye bir kavramın hala yaşayıp yaşamadığını sorgular hale gelir. Bu arada çıktığı kadınlar arasında hayatının kadınına rastlar ve tüm planı altüst olur. Sahte belgesel formatında çekilen filmin yönetmeni, aynı zamanda senarist ve başrol oyuncusu da olan Myles Berkowitz."} +{"text":"Ümmühan ve Selman birbirine aşık olur ve evlenirler, başta evlilikleri çok güzel gider ama zamanla Selman huzursuzlanmaya başlar ve eşine bunun nedenini anlatmaz... Ümmühan bir şekilde bu huzursuzlukların nedeninin kocasının eski kan davalıları olduğunu öğrenir ve kocasını bu sıkıntıdan kurtarmak için davalıları öldürür. Hapse düşen Ümmühan mutludur çünkü kocasını çok sevmektedir ve yaptığından pişman değildir. İlk zamanlar kocası onu ziyaret etmekte, mektuplar yazmaktadır ama zamanla kocasından haber alamamaya başlar. Gün geçtikçe psikolojisi bozulan Ümmühanın başka bir cezaevine nakledilirken trenle memleketinden geçmesi hayatının dönüm noktası olmuştur. Çünkü tren istasyonunda kocasını başka bir kadınla görür ve bundan sonra aklını yitirmeye kadar gider durum..."} +{"text":"Esther Blueburger, daha 13 yaşında, içinde bulunduğu çevreyle uyum sorunları yaşayan, gayet zeki sayılabilecek musevi bir genç kızdır. Devam ettiği havalı özel okulda inek öğrenci muamelesi gören Esther, evdeki baskılara da dayanamaz haldedir. Musevi kız çocuklarının dini sorumluluklarının başladığı yaşa gelmiştir, bundan dolayı bat mitzvah kutlaması yapılacaktır ancak her şeyi sorgulayan Esther, ortadan kaybolmayı tercih ederek hep imrendiği Sunninin yanına sığınır. Normal bir okula giden Sunni, gayet cool bir kızdır, yani Estherin olmak istediği gibi biridir. Sıradan, sıkıcı hayatını ve arızalı gördüğü ailesini geride bırakarak yepyeni bir hayata yelken açan Esther, Sunninin esirikli dul annesi Maryyle de gayet iyi anlaşır. Şimdi yapacağı şey, Sunninin okuluna yazılmaktır. Kaynak: beba"} +{"text":"akira kurosawa'nın en komik, en eğlenceli filmidir. yojimbo'nun devamı niteliğindeki filmde, \"şehre gelen yabancı\" teması o derece lakayıt verilir ki, toshiro mifune'nin olaya girişi, olayların başladığı mekanda şans eseri uyurken diyaloglara şahit olmasıyla başlar. on tane genç, kendi aralarında iktidarı devirmeye karar vermişlerdir, bunun için bölge yöneticisine giderler, yönetici de \"tamam tamam siz şurada toplanın hepiniz gelin ama, ben akşama gelicem\" diyip yüz tane adam toplar. bunlar da baskın olacağından habersiz \"ya şu yönetici ne kral adam!\" diye kendi aralarında konuşup beklerler. sonra birden mifune çıkagelir, uykudan uyanmış, olaya kulak misafiri olmuştur, kaşına kaşına \"olm tuzağa düşürecekler sizi\" der. olaylar gelişirken envai çeşit politik manevra ve entrika yaşanır, hepsinde de nereden geldiği ve olaylarla alakası belirsiz mifune bir şekilde olaya karışır."} +{"text":"Takata, Japonyada balıkçılık yapmaktadır. Bir gün, uzun zamandır küs olduğu oğlunun eşi Rie, Takata ya ulaşarak ona oğlunun kanser hastası olduğunu söyler. Dargınlığın kalkması durumunda onun sağlığına faydası olabileceği düşüncesiyle onu hastaneye davet eder. Takata üzüntü ve karışık duygularla hastaneye gider. Ama oğul Ken-ichi babasını görmeyi reddeder. Bir süre sonra gelini Rie, uzakdoğu halk dansları uzmanı olan eşinin Çinin Yunnan bölgesinde çekmekte olduğu halk operası belgeseli ve belgeseldeki halk şarkıcısı ile ilgili yarım kalan çalışmasının kasetini Takata ya gönderir. Ken-ichi, Çinin geleneksel maskeli operalarından en iyisi sayılan Binlerce Kilometrelik Yalnız Seyahat i ve bu operayı en iyi seslendiren şarkıcı Li Jiamin i filme almıştır. Şarkıcının bu operayı söylemek için bir sene sonrasına randevu vermesini izleyen baba Takata, ilk başta pek ilgisini çekmese de, kanser olan oğluyla ikinci bir şans elde edeceğini umarak oğlunun yarım kalan işini bitirmek üzere Çine doğru yola çıkar. Amacı Li Jiaminin performansıyla Binlerce Kilometrelik Yalnız Seyahat i filme çekip hasta yatağındaki oğluna izlettirmektir."} +{"text":"Yıl 1938... Çin İmparatorluğunun sonunu hazırlayan çalkantılı günler... Ve varlıklı bir ailenin gelenek ve aşk eksenindeki çalkantıları... Madam Wu, 40 yaşında, artık kocasına hizmet etmekten bunalmış ve kendine yeni ufuklar açmak isteyen bir kadındır. Geleneklere ters düşmeyi göze alarak genç bir köylü kızı kuma olarak eve getirir. Bu yeni başlangıcın tadını çıkarmakta olan Madam Wu, oğlu Fengmo ile birlikte Amerikalı bir misyonerden de İngilizce dersleri almaya başlar. Yeni hayatında onu bir de aşk beklemektedir ve çok geçmeden Misyoner Andre ile aralarında bir yakınlaşma başlar. Ancak aşk heyecanı yalnızca onları sarmamıştır; Fengmo ve genç kuma da aşka karşı duramazlar. Nobel ödüllü yazar Pearl S. Buckın aynı adlı romanından uyarlanan film Çin sinemasının Hollywooddaki ilk kilometre taşı olma özelliğini taşıyor."} +{"text":"Fransız oyuncu / yönetmen Didier Bourdon, çektiği bütün filmlerin başrolünde bizzat oynayan ender yönetmenlerden biri. Madame Irma da bir istisna değil. Bourdonun Yves Fajnberg ile birlikte çektiği Madame Irma, üst düzey bir yönetici olarak çalıştığı şirketin kapanma kararıyla hayatı altüst olan bir adamın düştüğü zor durumdan kurtulma hikayesini anlatıyor. Bourdonun canlandırdığı Francis, işini kaybedeceği gerçeğini hem karısından hem de arkadaşlarından saklıyor ve kurtuluş umuduyla kendisini bir falcıya atıyor. Ancak falcıdan geleceğine yönelik umut dolu birkaç söz beklerken, kafasında bambaşka bir fikirle ayrılıyor oradan: Falcılık kariyeri. Konu üzerinde yeterince araştırma yaptıktan sonra, falcılığın gerçekten de kazançlı bir iş olduğuna karar veriyor ve böylece kılık değiştirip Madame Irmaya dönüşüyor."} +{"text":"Zamanın ötesinden gelen büyüleyici bir film. Bill Morrison, zamanımızın en orijinal yönetmenlerinden biri olarak görüldü hep. Arşiv görüntülerini kullanma biçimiyle ve Philip Glass'tan Johann Johannsson'a birçok müzisyenle yaptığı işbirlikleriyle, son derece özgün ve kıymetli bir filmografiye sahip. En çok bilinen filmi Decasia'nın 2000'li yılların en önemli filmlerinden biri olduğu sıklıkla dile getirilirken, Errol Morris biraz daha ileri giderek bu filmi \"bugüne kadar yapılmış en iyi film\" olarak adlandırdı. Yönetmenin yeni filmi Dawson City: Donmuş Zaman ise, elli yıldan uzun bir süredir kayıp olan ve Kanada'nın Yukon bölgesindeki eski bir yüzme havuzunda bulunan 1910 ve 1920'lerden kalma 533 filmin hikayesini anlatıyor. Morrison, bu nadide sessiz filmlerden fragmanları arşiv görüntüleriyle, eski haber görüntüleriyle, fotoğraflarla ve röportajlarla birleştirerek büyüleyici bir hikaye kuruyor ve Sigur Ros'dan Alex Somers'in hipnotize edici müzikleri eşliğinde bizi altın arayışının ve sömürgeciliğin ilk zamanlarına ışınlıyor. Uzun süre aklınızdan çıkmayacak bambaşka bir deneyim!"} +{"text":"Film, kıyamette sağ kalmayı başaran bir kadın ve adamın ilginç hikayesini konu alıyor. Del yalnızlığı seven ve keşiş gibi bir hayat yaşayan biri haline gelmiştir. Fakat kıyametin kopuşunda, Del, kalabalıkların içerisindeki o yalnız adam değildir. Çünkü dünyada ondan kimse kalmamıştır. 16 nüfusluk küçük kasabasında aniden tek başına kalması Del için bulunmaz bir şanstır. Bu durumdan keyif alan adamın mutlu hali, sağ kalan ikinci bir kişinin daha ortaya çıkıvermesi ile bir anda bozulur. Grace adındaki genç kadın da tıpkı Del gibi kıyamette sağ kalmıştır. Hiçliğin ortasında Del ile karşılaşan Grace onunla birlikte kalmak niyetindedir. Fakat tanımadığı bu kadının huzurlu yalnızlığını bozmasını kabus gibi gören Del, bu durum karşısında ne yapacağı belirsizdir."} +{"text":"! f seyircisinin Antoine'la (! f 2010) yakından tanıdığı Laura Bari, Ariel (2014) ile devam ettirdiği üçlemesini; Rocio ve Aldana adlı iki kuzenin hikayesini anlattığı mükemmel Primalar'la sonlandırıyor. Geçmişlerinde yaşadıkları korkunç şiddet pasajları bu iki genç kadının yaşamlarında hem fiziksel hem de ruhsal olarak derin yaralar bırakmıştır. Bari'nin samimi kamerası aracılığıyla onlara; birbirleriyle hikayeler paylaşıp, sohbet ederken ve düşlerinde kaybolurken eşlik ederiz. Arjantin'den halalarını ziyaret etmek için Montreal'e gittiklerinde onlar için tamamen başka bir dünyanın kapıları açılır: Dans, mim, tiyatro, sirk ve görsel sanatlarla tanışırlar. Kendilerini rahat hissettikleri ve onları iyileştiren bir dünyadır adeta burası. Laura Bari, büyük bir samimiyet ve sıcaklıkla ele aldığı bu büyüme hikayesiyle; büyüleyici ve dönüştürücü anları yakalayarak, ilham verici, akıldan çıkmayacak bir filme imza atıyor."} +{"text":"Cünyor Temel, tıpkı babası Temel Sözer gibi kısmetsiz ve hayalperest bir Trabzonludur. Babasından kalan 10 milyon lira borcu, reddi miras şansı varken 'bari öteki dünya da alacaklılarla boğuşmasın diye kabul eden Cünyor Temel, şehrin en büyük müteahhiti Cemal Karkasın Arap ortağı Cabir El Kurabiyye ile birlikte girdiği Hamsiland Towers inşaatına karşı çıkmaktadır. Çünkü bu inşaat, Trabzon ve Trabzonsporlular için çok önemli olan tarihi bir semt sahasının üzerine kurulacaktır. Şehrin geri kalanı gibi sessiz kalmayı reddeden Cünyor Temel, arkadaşları Şato ve Oğuzubillah ile birlikte bu inşaatı durdurma ve tarihi önemdeki bu toprak sahayı kurtarma planı yaparlar. Plan; Cabir El Kurabiyyyeyi kaçırmak, onu kimsenin bulamaması için Trabzon yaylalarında birkaç gün misafir etmek, bu süre de Temelin Cabir El Kurabbiye kılığına girerek, Cemal Karkasla görüşmesi ve bu inşaatı birkaç sene geri atmayı kabul ettirmesini içermektedir. Temelin sevdiği kızın trilyonluk inşaat işini bozduğu müteahhit Cemal Karkasın kızı çıkması da işleri iyice karıştırır..."} +{"text":"Bir yıl önce travmatik bir olay yaşamış ve bunun etkisini üzerinden atamamış 6 kişi, bu olaydan tam bir yıl sonra, olayın izlerini silmek ve kafalarını dinlemek için yeniden bir araya gelirler. Başta 1970'ler stilinde olan bu tatil evi onlar için cennet gibi görünse de kısa bir süre sonra bu 6 kişi birbirleri hakkındaki gerçekleri keşfederler. Bu gerçekse birinin vücutlarına bu bir yıl içerisinde birbirlerinden habersizce yaptırdıkları dövme birbirlerinin aynıdır. Aynı 6 kişi de tam olarak aynı dövmeyi yaptırmıştır. Grubun bu inanılmaz ve şaşırtıcı rastlantıyı fark etmelerinin hemen ardına huzur dolu tatilleri bir anda bir kbusa dönüşüverir. Artık bu grubun hayatta kalabilmeleri için tek şansları yaşadıkları bu sıra dışı olayların gerçek yüzünü ortaya çıkartmaktır. Fakat bu sanıldığı kadar kolay değildir çünkü bunu yapabilmek için çok şeyi feda etmeleri gerekecektir!"} +{"text":"Hotel Mumbai, 2008 yılında Taj Mahal Palas Otelde meydana gelen terör saldırısının hikayesini konu ediyor. Arjun baba olmaya hazırlanan genç bir adamdır. Bir süredir işsiz olan Arjun, ailesini geçindirmek için şehrin en ünlü oteli olan Taj Mahalde garson olarak iş başlar. Sabahın erken saatlerinde işinin başına geçen Arjun, ünlü şef Hemant Oberoi yönetiminde otelin değerli konukları için hazırlıklara başlar. Konuklar arasında henüz yeni anne baba olan zengin işadamı David ve eşi Zahra da vardır. Şehre tatile gelen aile, rahatça dinlenebilmek için lüks oteli tercih etmiştir. Ancak çıkan terör saldırısı otel çalışanları ve konuklarının keyifli günlerini kabusa çevirir. Otel yakınlarında birçok yer havaya uçunca, insanlar korku içerisinde otele doluşmaya başlar. Ancak otele girenler arasında teröristler de vardır ve çok geçmeden oteli de ele geçirirler. Kaçma şansı olmasına rağmen otel misafirlerinin yanından ayrılmayı reddeden şef Hemant ve otelin garsonu Arjun, herkesi güvende tutmak için hayatını riske atar. Çeşitli sınıflardan, farklı ırklardan ve inançlardan olan otel konukları, yaşadıkları bu korkunç saldırı karşısında örgütlenerek birlikte mücadele etmek zorundadır."} +{"text":"Tanrının bile unuttuğu Güney İtalya'nın küçük bir köyü olan Disperatanın, melankolik belediye başkanı Filippo Pisanelli hiç de makamına uygun değildir. Genelde depresyonunu yok etmesine yarayan ve gözlerinin biraz ışıkla dolmasını sağlayan tutuklulara okuduğu okuma seansları ve şiirler tek tutkusudur. Kendi köylüsü küçük çaplı bir suçlu olan Patiyeyle hapishanede tanışır. Pati ve kardeşi Angiolinonun hayali ise Capo di Leuca çetesinin lideri olmaktır ama sanatla tanışmaları bir anda herşeyi değiştirir ve üç kişi arasındaki cesur kararlar almasına neden olacak olaylar gelişir: eski iki çete üyesi Evrenin güzelliğine ve şiire dair konuşmalar yaparken belediye başkanı belki çılgınca ama uğrunda savaşmaya değer fikirleri savunma cesaretini bulur. Akdeniz fokunun tekrar ortaya çıkması bir şeylerin değişeceğinin işareti olacak."} +{"text":"Belle Reve, ABD'nin en yüksek ölüm oranına sahip hapishanesi. En beter Süper Kötülerin tutulduğu ve dışarı çıkmak için her şeyi yapacakları yer - buna süper gizli, Görev Gücü X'e katılmak da dahil. Bugünün yap ya da öl ödevi nedir? Bloodsport, Peacemaker, Kaptan Boomerang, Ratcatcher 2, Savant, King Shark, Blackguard, Javelin ve herkesin en sevdiği psikopat Harley Quinn dahil olmak üzere bir mahkum grubu oluşturun. Sonra onları ağır bir şekilde silahlandırın ve uzaktaki, düşmanla beslenen Corto Maltese adasına bırakın. Her fırsatta militan düşmanlar ve gerilla güçleri ile dolu bir ormanda yürüyüş yapan Tim, karada sadece Albay Rick Flag'in komutasında. Ve her zaman olduğu gibi Amanda Waller ve onun hükümet yetkilileri tarafından her hareketleri izleniyor, her söyledikleri dinleniyor. En ufak bir yanlış hareketleri ölümlerine neden olabilir. Eğer birisi bahse girecekse akıllı olan onların aleyhine oynar hepsinin aleyhine."} +{"text":"İranlı Naser orta yaşlarını süren, dinine bağlı bir öğretmendir; eşi Elham ve kızları Sogol ile sakin bir hayat sürmektedir. Dürüstlüğü benimsemiş olan Naser, bir gün bulduğu para dolu çantayı tereddütsüz sahibine iade eder; karşılığında da hiçbir ödülü kabul etmez. Bu örnek davranışı bir televizyon programına konu olur ve eşi Elham ile birlikte stüdyodayken bir Brezilya seyahati kazanırlar! Naser buna da çok gönülsüzdür ama Elham onu ikna eder ve aile kendilerinden çok farklı kültürdeki bu ülkenin yolunu tutarlar. Ama Brezilya'da başlarına gelecek komik olaylar sadece kültür farkıyla sınırlı kalmayacaktır. Angela adındaki bir kadın Naser'i eski sevgilisi Salvador sanır. Naser ise kendisinin Salvador olmadığını kanıtlamak için kılı kırk yaracaktır..."} +{"text":"Avrupa ile Asya'nın buluştuğu yerde üçbin yılık bir geçmişe sahip İstanbul kentinin, 500 yıllık çeyiz sandığıdır Kapalıçarşı. Dört bin dükkanı, onbir hanı ve elliden fazla sokağıyla küçük bir şehri andıran Kapalıçarşı, İstanbul'un dününü ve bugününü yansıtan bir ayna gibidir. Yapımına 15. yüzyılda Fatih döneminde başlanan Kapalıçarşı, başlangıçta iki bedestenden ibaret iken, yüzyıllar içinde bu çekirdek etrafında genişleyerek bugünkü halini almıştır. Osmanlı döneminde, dünyanın her köşesinden gelen değerli eşyalarla imparatorluğun tüm zenginliğini yansıtan bu büyük yapı, aynı zamanda adı sanı bilinmeyen pek çok zanaatkarın el emeğinin sergilendiği bir Anadolu pazarıydı. Günümüzde adı altını çağrıştıran Kapalıçarşı'da, her gün yüzlerce kilo altın el değiştirir, işlenir ve yeni biçimler alır. Belgeselde, Kapalıçarşı'nın öyküsü her gün yaklaşık kırk bin adım atarak çarşıyı dolaşan yaşlı bir şerbetçinin gözünden anlatılırken, asırlardan bu yana ustadan çırağa aktarılan zanaat ve gelenekler de vurgulanıyor. Kapalıçarşı'da Kırk Bin Adım, 1985 yılında Viyana Turizm Filmleri yarışmasında Jüri Şeref Ödülü'ne layık görüldü."} +{"text":"Isabelle Huppert'in performansıyla büyülediği çılgın bir kara komedi. Serge Bozon'un, Robert Louis Stevenson'ın Dr. Jekyll ve Bay Hyde'ın Tuhaf Hikayesi'nden esinlenerek uyarladığı, eksantrik Bayan Hyde birçok sürpriz ve çılgınlıkla dolu. Isabelle Huppert'in, öğrencileri ve iş arkadaşlarının küçümsediği utangaç lise öğretmeni Bayan Gquil rolüyle dikkat çektiği film; fırtınalı bir gecede laboratuvarında deney yaparken bir anda çarpılıp kendinden geçen Bayan Gquil'deki fantastik değişimi anlatıyor. Uyandığında bir anda başka birisine dönüşen Bayan Gquil; Stevenson'ın hikayesindeki Mr. Hyde karakterinin kötücüllüğünde, karanlık bir kişiliğe bürünür. Bu bilindik hikayeyi adeta çılgın bir kara komediye çeviren Bozon, titiz mizansenleriyle ve tabii ki Huppert'in katmanlı ve muazzam performasıyla büyülüyor."} +{"text":"Beitar Jerusalem, İsraildeki en popüler ve en etkili futbol takımıdır. Ancak, aynı zamanda tarihinde Müslüman futbolcu çalıştırmayan tek futbol kulübü olmuştur. Forever Pure / Sonsuza Kadar Safkan filminde, anılan takımın çalkantılı 2012-2013 sezonunu izliyoruz. Takımın sahibi Arcadi Gaydamak, siyasi ihtirasları olan ve şaibeli bir üne sahip, varlıklı bir İsrail-Rus vatandaşıdır. Sezon başında başarılı geçen birkaç maç sonrası, Gaydamak yaptığı gizli bir transfer anlaşmasıyla Çeçenistandan iki Müslüman futbolcuyu takıma getirerek şok dalgası yaratır. Her iki genç oyuncu da tribünlerden ırkçı tezahürat ve ıslık seslerine maruz kalır; afişlerdeki sloganlarda Araplara Ölüm ve Sonsuza Kadar Safkan yazar. Başlangıçta, yalnızca küçük bir radikal taraftar grubundan itirazlar yükselirken; bunun arkası gelir ve durum toplumsal bir isyan ve direnişe dönüşür. Bu olayların takım için sonuçları ağır olur; performansı hızla düşüşe geçer, oyuncuları arasında uyumsuzluk ve stadyumda tatsız bir hava oluşur. Bu film, ırkçılığın yıkıcı etkilerine dair bir kanıt niteliğindedir."} +{"text":"Amerikalılar 2011 yılında Irakı terk ettikten sonra, Nori Sharif adlı erkek hemşireden ülkesinin durumu hakkında rapor vermesi istenir. Böylece Irakın merkezinde dünyanın en tehlikeli ve erişilmez alanlarından birine ölüm üçgenine emsalsiz bir erişim sağlanmış olur. Jalawlada yerel bir hastanede çalışırken, beş yıllık zaman zarfında savaşın kurbanlarını filme alır. Şok edici görüntüler, Iraktaki şiddetten zarar görmüş, sakatlanmış ve parçalanmış aileleri göstermektedir. Çatışmalar devam ettikçe her gün daha fazlası gelmekte ve hayat saldırılarla tekrar tekrar alt üst olmaktadır. Genellikle karşı tarafın kim olduğu bile belli değildir. Fakat tehdit seviyesi artmaktadır. 2013 yılında Irak ordusu militan gruplar yüzünden çekildiğinde, şehirden hastane personelinin çoğu da dahil büyük bir nüfus kaçar. Sharif, kalan birkaç kişiden biridir. 2014 yılında DAEŞ Jalawla üzerine ilerleyip nihayet şehri aldığında, Sharif film çekmeye devam etmektedir. Ardından, kendisini ve ailesini güvene almak için o da apar topar kaçmak zorunda kalır."} +{"text":"1950 yılında Kuzey Kore, Güney Kore' ye saldırdığında Birleşmiş Milletler' in yaptığı yardım çağrısı sonucu Türkiye, Kore'ye bir tugay gönderir. Her şey gönderilen tugayın içindeki askerlerden birisi olan Süleyman Astsubay'ın savaş meydanında annesi babası öldürülmüş küçük bir kız bulmasıyla başlar. Süleyman Astsubay bulduğu 5 yaşındaki küçük kıza ay gibi yüzü olduğu için Ayla ismini verir. 15 ay boyunca Ayla'nın bakımını üstlenen Süleyman Astsubay'ın artık Türkiye' ye dönmesi gerekmektedir. Ayla'yı bırakıp gitmek istemeyen Süleyman, Ayla'yı Türkiye'ye götürmek için birçok yolu dener ancak bir türlü Kore yasalarını aşıp Ayla'yı Türkiye'ye dönerken yanına alamaz. Savaş günlerini geride bıraktıktan 60 yıl sonra Ayla ve Süleyman tekrar bir araya gelirler. Film, Türkiye'nin 2018 Oscar aday adayı olarak seçildi."} +{"text":"Pagan zamanlarında Estonya'nın bir köyünde kurtların, vebanın ve ruhların kol gezdiği bir köyde geçen Kasım, hem gözler hem de hayal dünyası için görsel bir şölen. Hiçbir şeyin tabu olmadığı bu köyde, köylülerin en büyük sorunu soğuk ve zorlu geçen kara kıştır. Insanlar, birbirinden, Alman malikane sahiplerinden, hatta ruhlardan ve şeytandan bile çalmaktadır. Ancak ruhlarını Kratt' adlı yaratıklara vermek zorunda kalırlar. Bu da feodal sistemin başındakileri daha da ihya olmasına neden olmaktadır. Rainer Sarnet'in siyah-beyaz, büyüleyici ve karanlık alegorisi bizi 19. yüzyıl pagan zamanlarına götürürken, insanlığın, aşkın olasılıklarının ve varoluşun etrafında uzun süre akıllardan çıkmayacak bir görsellikle başbaşa bırakıyor. Estonya'nın Oscar adayı!"} +{"text":"Fiko ve Kamil, ailelerinin evlerini ipotek ederek bankadan ve tefeci olan Rıfatdan aldıkları paralarla mahallelerinde bir büfe açmış, geçinme mücadelesi veren iki kafadar arkadaştır. Rıfat birden hem evleri hem de dükkanı almak için elindeki senedin ödeme tarihini erkene çekince ikili sıkışır ve işlerini toparlayıp para kazanmak için mahallenin bitirim öğrencisi Cafer ile anlaşırlar. İkilinin para kazandığını gören Rıfat dükkanlarını yakarak onları daha da zor duruma düşürür. Fiko ile Kamil, Rıfata olan borçlarını denkleştirmeye çalışırken başka bir mafya babası olan Süleyman ile Rıfatın savaşının tam ortasında kalırlar. İkili, Fikonun melek görünümlü ahlaksız ergen kardeşi Taki, aileleri ve Kamilin uzatmalı aşkı Gülayın arasında bu mücadeleden sıyrılmaya ve kendilerini kurtarmaya çalışacaklardır."} +{"text":"Jeremiah Terminator LeRoy, edebiyat dünyasının en büyük skandallarından birini konu ediniyor. Yazar Laura Albert'in hikayesini odağına alan film, Albert'in sahte bir isimle kitap yazmasından yola çıkıyor. Bir süre sonra yazarın kullandığı J. T. ismi yalnızca bir sahte isim olmaktan çıkacak ve bir kişiliğe dönüşecektir. Albert, Brooklyn'de doğmuş ve New York'un punk çevresinde yetişmiştir. Yazdığı kitaplar arasında The Heart is Deceitful Above All Things gibi eserler bulunan yazar, JT ismi sayesinde yazma özgürlüğünü eline aldığını düşünüyordur. Bu özgürlük sayesinde hem insanlar hem basın, Albert'ın yazdıklarını sevecek ve bu durum JT'nin kimliğine etki edecektir. Basın onunla röportaj yapmak ister, ancak yazar bunu kabul etmeyince olaylar daha da karışır."} +{"text":"Film, hafızasını kaybeden karısını tekrar elde etmek isteyen bir adamın yaşadıklarını anlatır. Nusret, bir şirkette çalışan orta halli bir memurdur. Karısı Nebahat ile kendi halinde yaşamaktadır. Günün birinde Nebahat bir trafik kazası geçirir. Kazadan sonra birkaç gün hastanede baygın olarak yatar. Bu sırada karısından haber alamayan Nusret ise endişelenir. Bir süre sonra karısının bir hastanede yatmakta olduğu haberini alır. Ancak Nebahat, kazadan sonra hafızasını kaybetmiştir. Bu nedenle uyandığında hastaneden kaçar. Nebahat hastaneden kaçarken kendisine çarpan Necla ile karşılaşır. Necla, Nebahatı yanına alır. Nebahat, hafıza kaybı sonrası bambaşka biri haline gelir ve Necla sayesinde ünlü bir şarkıcı olur. Nusret ise karısını elde edebilmek için yeni bir karaktere bürünmek zorunda kalacaktır."} +{"text":"Bir üniversite öğrencisi olan, Ryo, para kazanmak için barda yarı zamanlı çalışmaktadır. Genç yaşta annesini kaybeden zavallı genç, ne işinden ne de hayatından memnundur. Bir akşam arkadaşının aracılığı ile kadın bir muhabbet tellalı ile tanışır. Onu bir teste sokan bu kadın, Ryo testi geçtikten sonra ona bir iş teklifinde bulunur. Ryo artık jigalo olarak çalışacaktır. Yeni işi duyunca direk kabul eden Ryo, değişik müşterileri ile kendini tatmin etmeye başlar. Müşterilerinin isteklerini ve ihtiyaçlarını öğrenmeye başlamak, Ryo'nun kendisini daha iyi anlamasına yardımcı olur. Kendini daha iyi anlaması, kendi isteklerininde olduğunu fark etmesine sebep olur. Kendini anlaması, kavramasına... Kavraması ise, sorgulamasına sebep olacak"} +{"text":"Big Sonia (2016), uzun süre önce terk edilmiş bir alışveriş merkezinde sevilen bir terzi dükkanını işleten doksan beş yaşındaki Sonia Warshawski'yi odağına alır. Holokost'tan sağ kurtulmayı başarmış nadir insanlardan biri olan Sonia, okullarda, kiliselerde ve hapishanelerde konuşmacılık yapmaktadır. Holokost'ta yaşadığı büyük travmalara ve sonsuza kadar etkisinin geçmeyeceği düşünülen acılara karşı duruşuyla güçlü insan ruhunun canlı kanlı bir örneği gibidir. Tahliye kararı sonrası işlettiği dükkanını kapatmak zorunda kalan yaşlı kadının içine düştüğü boşluk, onun uzun zamandır unutmuş olduğu trajik geçmişiyle tekrar yüzleşmesine sebep olur. Fakat kişiliğini travmalarının tanımlamalarından ibaret olmasına izin vermeyen duruşu, değiştiremeyeceği geçmişini kabullenişi, film boyunca onu daha güçlü yapan etmenler olarak sergilenir. Çoğu insanın kendisini talihsiz veya kadersiz addederek dış dünyaya kapatacağı bir hikayenin sonunda bile ayağa kalkarak herkese ilham veren konuşmalar yapan yaşlı kadın, mutsuzluk sebebinin kontrol dışı yaşananların değil, insanların ona yaklaşımı olduğunu öğütleyen Stoik ögelerin de can bulmuş halidir."} +{"text":"Dalavere, çalınan arabalarını bulmak için zorlu bir maceranın içerisine sürüklenen Baybars ve Münir'in hikayesini konu ediyor. Baybars, yaşamını kurnazlıklarla sürdüren genç bir adamdır. Eniştesi Münir ile birlikte Zeytinburnu'nda araç kiralama şirketi işletmektedir. Bir gün Münir'in arabasının çalınması ikisinin de hayatının değişmesine neden olur. Çalınan arabayı bulmaya çalışan ikili, hırsızların peşinden İstanbul'dan Bodrum'a sürüklenir. Hırsızlara büyük bir ders vermek isteyen Baybars ve Münir, bu sırada hiç farkında olmadan iki mafya grubu arasında gerçekleştirilen bir değiş tokuşun arasında kalır. Başlarına gelenler bununla da sınırlı değildir. Mafyaya bulaştıklarının farkına vardıklarında otelde de birçok yanlışlığın yaşanmasına neden olurlar. Başlarındaki beladan kurtulmaya çalışan Baybars ve eniştesi Münir, uzun süredir emniyetin peşinde olduğu, ellerinde yıkıcı silahlar bulunan iki mafya grubuna karşı zorlu bir mücadeleye girişir."} +{"text":"New York City otelinde hizmetçi olarak işinden kovulduktan sonra Allie, Avrupa'daki bir kalede yaşayan güçlü bir ailenin bir parçası olan genç bir kızın hükümdarı olarak isteksizce geçici bir gorevi kabul eder. Geldikten sonra Allie, kızın Prenses Theodora, babası ise Winshire Kralı Maximillion olduğunu öğrenir. Kral, Allie'ye, Prenses'in, otorite figürlerini terörize etme eğiliminde olduğunu, annesinin ölümünden bu yana daha da büyüdüğü bir eğilimi bildirir. Yine de Mürit ve Prenses, Allie ile Max arasında bir kıvılcım oluşmasına neden olurken, aynı zamanda Prenses rüzgarını esmeye başlar. Ancak, Kontes Celia Kral ile evlenmeyi umuyor. Max, Allie için olan hisleri için bir duruş alıp, gerçekten herkes için güzel bir Noel yapacak mı?"} +{"text":"1970ler Türkiyesinin barış ve huzur dolu Ege kasabalarından birinde ailesi ile beraber yaşayan Adem, zeki ve çalışkan bir öğrencidir. 5. sınıfı yeni bitiren Adem, yaz tatilini boş geçirmek istemez ve ailesine Gazozcu Cibar Kemal Usta ile çalışmak istediğini söyler. Zor da olsa ailesinden izni koparan Adem gazozcu çırağı olarak çalışmaya başlar. Ramazan ayının başıdır ve Adem camide imamın oruç ile anlattıklarını üzerine alınır, üstelik Berna da oruç tutacaktır. Küçük olduğu için oruç tutmasına izin vermeyen ailesinden gizli oruç tutmaya başlar fakat Egenin yaz sıcağında, bir yandan da gazoz satarken oruç tutmak hiç de kolay değildir. Hele de bozmanın kefareti 61 gün iken ve Bernanın aslında direk orucu tuttuğunu öğrenmişken! Susuzluk ve açlık onu çok yormuştur, seraplar görmeye başlar. Ademin yaşadığı bu zorluklar, onu bir maceranın içine sürükler. Bitmek bilmeyen bu uzun gün, Gazozcu Ustası Cibar Kemal ve Adem için nasıl tamamlanacaktır?"} +{"text":"L'Homme Atlantique, filmin yarısı boyunca süren boş bir ekranla başlıyor; Duras, bu sırada kayıp ve mateme dair bir hikaye anlatıyor. Görüntü geri geldiğinde ise bellek, özbilinç ve yaradılış kavramlarını irdelemek için film mecazlarını kullanarak başkahramanı karanlığa bir düşürüp, bir çıkarıyor. Duras, görüntü ve sesle yaptığı deneyleri aşinalık ve doğrusallığın ötesinde daha da ileri götürmek için önceki filmlerinden biri olan Agatha'dan kesilmiş sahneler kullanıyor anlatı da aynısını yapıyor. Film, yeni ile eski, mevcutla gaip arasında bocalayan, görüntü ile ses arasındaki boşlukların karakterlerin cinsel farklarının yarattığı yarıklarla hizalandığı olağanüstü bir deney. Zaman da döngüsel ve sonsuz dünyalardan eskatolojik yaşam ve ölüme dek kesilip açılmış, yıllara, aylara, günlere saatlere, dakikalara ve hatta saniyelerine kadar parçalarına ayrılmış."} +{"text":"Joxi Lasa ve Joxean Zabala isimli iki arkadaş Fransa'da yaşamakta olan iki Bask'lıdır. İspanyol poliş şefi Galindo İçişlerinden almış olduğu yetki ile Eta mensuplarının yabancı ülkelerde ikamet edenlerini tespit ve tevkif edebilecek ve aynı zamanda gayriresmi çalışan bir ekip oluşturur. 1983 yılında Lasa ve Zabala kaçırılır ve kendilerinden bir daha haber alınamaz. 1995 yılına gelindiğinde bir ipucunun peşinden giden Jesus Garcia isimli polis 1983 yılında kaybolan iki arkadaşın 1985 yılında mafya içi hesaplaşma gerekçesi ile kapatılmış olan bir dosya ile bağlantısını keşfeder. Dosya yeniden açılır. Acaba aralarında resmi görevde bulunmuş kişilerin şüpheli durumunda olduğu dava adaletin yerini bulmasını sağlayacak mıdır, yoksa boşa kürek çekilen bir çabadan öte olmayacak mıdır?"} +{"text":"Sahra çölünün ortasında, Avrupaya ulaşmaya çalışan genç Kamerunlu Leonard, diğer bir göçmen olan Nijeryalı Hopeun canını kurtarır. İnsanın ancak kendinden olana güvenebileceği bu vahşi, acımasız dünyada Leonard ve Hope, kendi başlarının çaresine bakmaya, aşklarını yaşamaya çalışacaktır. Kriz ve Tarih konusunda doktora yapmış olan yönetmen Boris Lojkinein, savaşın yasını tutmak olgusu üzerine Vietnamda çektiği iki belgesel filmi daha var; ancak Umut ilk kurmaca filmi çalışması. Ben, on yıl felsefe okuduktan sonra belgeselcilikten geçerek filme vardım. Benim açımdan film çekmek kitabı bir yana koyup yaşamın içine girmek demek; uzaklara kaçmak, benden daha yoğun, daha kahramanca yaşamları keşfetmek demek. Bildiğim kadarıyla, benden önce göçmen dünyasını bu şekilde içeriden bakarak yansıtan kimse olmadı. Göçmenlik berbat olmasına berbat bir dünyadır; gelgelelim, hayret uyandıran bir tarafı da vardır: Kendi kuralları olan bir yeraltı dünyası gibidir. Filmde gördüğünüz oyuncuların hiçbiri profesyonel oyuncu değil. Tamamı, hayatında hiç rol yapmamış, gerçek göçmenler. Boris Lojkine"} +{"text":"Fasın küçük bir sahil kasabasında yaşayan rüzgar sörfçüsü Fettah için gelecek henüz bembeyaz bir sayfadır. Her yaz, bir sürü havalı ve güzel Avrupalı, sörf yapıp rahat hayatın tadını çıkarmak için onun köyüne gelir. Fettah onlara yardım edip ihtiyaçlarını karşılayan yerli halktandır. Arkadaşlık edip aşık olduğu güzel Alexandra gittiğinde küçük köyü adeta zindana döner. O da Avrupaya doğru 300 kilometrelik, tehlikelerle dolu ve yalnız bir sörf yolculuğuna çıkmaya karar verir. Yönetmen Jan-Willem van Ewijkın ikinci uzun metrajlı filmi, Fettahın yolculuğunun hikayesini nefes kesen bir sinematografi ve aşkın, yoksulluğun açık yürekli tasvirleriyle anlatıyor. Van Ewijk filmini çekerken Fasın balıkçı köyü Moulay Bouzerktoundan esinlenmiş: Hayatlarına birçok özgürlük getirmişiz gibiydi ama getirmemiştik aslında. Girdik, hayatlarını, hayallerini değiştirdik ama gittiğimizde ellerinde kalan, yapacak hiçbir şey olmamasının boşluğu ve tekrar balığa çıkmaktı. Kimileri bunalıma girip avuç avuç ilaç içmeye başladı. Sörf tahtalarına binip uzaklaşsalar ne olurdu diye merak ettim."} +{"text":"1209 yılı, İrlanda... Dünyanın kenarında bir ada... Rahiplerden oluşan küçük bir grup, yüzyıllar boyunca süren kabile savaşları ve Normandiyalıların yükselen gücü arasında bölünmüş bir adada isteksiz bir hac yolculuğuna başlar... Manastırlarının kutsal emanetine, Romaya doğru eşlik ederlerken, rahiplerin ilerleyişi genç ve tecrübesiz bir rahip ile, geçmişi şiddet dolu, gönüllü dilsiz bir rahibin gözünden anlatılır... Mücevherlerle dolu kutsal emanetin politik ve dini değeri tehlikeli bir biçimde görünür olmaya başlayınca, doğu kıyısına yaptıkları yolculuk giderek tehlikeli olmaya başlar ve endişe verici bir hal alır. Rahipler, eski ve hurafelerle dolu bu topraklarda, onları bir arada tutan inancın, sonuçta onların yok olmasına yol açabileceğinin farkına çok geç varırlar"} +{"text":"1950li yıllar, bir dağ köyü... Saniye ve eşi Süleyman, çocukları Hikmet, Yılmaz, Mehmet ve Asiye ile birlikte dağ yamacına kurulmuş birkaç haneli bir köyde; iki odalı, altında bir ahırı ve avlusunda kümesi olan derme çatma, asma bir evde yaşamaktadır. Ailenin sakin ve huzurlu yaşantısı evin hanımı Saniyenin vereme yakalandığını öğrendiklerinde sarsılır. Saniye öleceğine inandığından geride kalacak çocuklarının geleceği için eşini kısır bir kadınla ile evlendirir. Fakat altı ay sonra hastalığı yenerek eve döner. Artık iki kadın aynı evde yaşamaya başlayacaktır Kümes, her şeyin her zaman göründüğü gibi olmadığını, görünenin yalnızca görenin istediği olduğunu anlatan bir hikayedir. Evrendeki tüm etkileşimlerin doğal sonucu olarak ortaya çıkan insan davranışlarından yola çıkan bu hikaye, aslında insanın hiçbir zaman tamamen kendi iradesiyle eylemlerde bulunmadığını; mutlaka onun davranışını şekillendiren bir etkenin var olduğunu; en temel etkenin ise ben duygusu olduğunu anlatıyor."} +{"text":"Bölge Savcılığı dedektifi Jess Cobb, FBI dedektifi Ray Kasten ve Bölge Savcısı Yardımcısı Claire Sloan kendi alanlarının yükselen isimleridir ve tümü 11 Eylül saldırıları sonrası Los Angeles merkezli terörle mücadele timine seçilmişlerdir. Ray ve Jess bir cinayeti araştırmakla görevlendirilirler ve olay mahalline gittiklerinde akıl almaz bir manzara ile karşılaşırlar: Maktul, Jess'in kızı Caroline'dır! Ray ve Jess, katili bulup, adalete teslim etmek için Claire ile iş birliği yapar. Fakat şüpheli, tanık koruma programında olan ve serbest bırakılmış bir federal tanık çıkar... Aradan 13 yıl geçer, hepsi yaşama normal bir şekilde devam etme çalışsa da üçünün de iyileşmeyen derin yaraları vardır. Ray, olaya dair yeni bir ipucu ortaya çıkarınca Los Angeles'a döner ve Claire'i dosyayı yeniden açmak için ikna etmeye çalışır. Bu süreçte Jess'in hayatı, resmen durmuş gibidir. Üstelik Ray'in Claire'e duyduğu ilgi yeniden alevlenir. Katilin peşine kendi yöntemleriyle düşmek için güç birliği yapacaklardır..."} +{"text":"Lincoln'ün lise yılları hiç iyi geçmemektedir. Evde babası tarafından istismara uğrarken okulda da kabadayılar tarafından işkence kendisine işkence edilmektedir. Sonunda buna daha fazla dayanamaz ve karşılık verir. Fakat bu karşılık ona yazı sorunlu çocuklarla beraber bir çölün ortasındaki bir kampta geçirme zorunluluğu getirir. Bu ortamda da istismar farklı bir yüzle ortaya ç��kar ve Lincoln için hayat yeniden bir işkenceye döner. Yine böyle bir olay anında Lincoln karanlık bir bodruma saklanır ve kendisine işkence eden çocukların acı çekmesi için bir dilek diler. Karanlık, Moira adında bir kızın hayaletiyle cevap verir. Moira da Lincoln gibi istismara uğramış ve ölmüştür. Lincoln'ün intikamını almasına yardım etmekten mutluluk duyacaktır."} +{"text":"İki Kürt çocukluk arkadaşı, Hüseyin ve Alan, 1988de İranda El-Enfal operasyonu esnasında yapılan Kürt soykırımını filme alır. Bu filmi yapma sürecinin onlara öğrettiği şey ise, sinema aracılığıyla gerçeğe ulaşmak ve kendi kimlikleriyle yüzleşmek için hayatları dahil her şeyi riske atmaları gerektiği olacaktır. 2009da çektiği Kick Off ile çıkış yapan Kürt sinemacı Shawkat Amin Korkinin üçüncü uzun metrajlı filmi olan Taşa Yazılmış Hatıralar baskılanan gerçeğin sinemasını yapmanın zorluklarını odağına alıyor. Bu film benim için neredeyse iki film birden yapmak gibiydi, çünkü film çekmek hakkında bir film çektik. Irak tarihinin kalıntıları arasında öyle çok kırgın ruh var ki geride. Biz de filmimizin kahramanları aracılığıyla bu durumu aktarmak ve bu hikayeyi açığa çıkarmak istedik. Shawkat Amin Korki"} +{"text":"Altera ülkesi uzun yıllar boyu insanlar, elfler ve canavarlar arasındaki çekişmeye tanık olmuş, huzurun zor sağlandığı topraklardır. Uzun yıllar önce yaşanan savaşın ardından elfler ve insanlar barışıı muhafaza etme amacıyla kendi topraklarında yaşamaya başlarlar. Bu barış atmosferi sürerken bir gün karanlık dağlarda uyuyan kara ejderin uyanışa geçtiğini ve insanlara saldırmak için ordu yaratmaya başladığı haberini alırlar. Elflerin prensesi Nerwin, muhafızı Liya'yı da yanına alıp yaklaşmakta olan tehlikeyi insanlara duyurmak için insanların yaşadıkları topraklara, birlikte savaşmak için kralın yanına giderler. İnsan topraklarında bir köy olan Carderock bölgesinde yaşayan genç Lambert ise ilk saldırılardan nasibini almıştır. Şimdi insanlar ve elfler güçbirliği yaparak ejderi kendi yuvasında yok etmek zorundadır."} +{"text":"Yasemin (32), Nilüfer (28), Defne (25) ve Deniz (18) babalarının ölümü üzerine yıllar sonra babalarından miras kalan pansiyonda toplanan dört kız kardes tir. En büyükleri Yasemin ve es i Mustafa yıllardır bu pansiyonda çalışıyorlardır. Nilüfer annelerinin ölümü ve babasının tekrar evlenmesinin ardından yıllarca babasıyla sorun yaşamış üniversite için şehir dışına taşınıp ailesinden uzaklaşmıştır. Defne ailenin özgür ruhlu kızıdır, Nilüfer gibi o da şehir dışına taşınmış ancak ailesinden kopmamıştır. Küçük kardeşleri Deniz, Mehmet'in ikinci es i Anna'dan olan kızıdır. Sessiz sakin biridir. Yıllardır birbirlerinden uzak olan kızlar babalarının öölümü üzerine toplanırlar. Miras hakkında ne yapacaklarını düşünerek pansiyonda birlikte vakit geçirdikleri günlerde tekrar yakınlaşıp birbirlerini anlamaya başlarlar. Birbirinden farklı bu dört genç kadın yıllar sonra birbirlerini anlar, birlikte büyüdükleri kıyıda denize ilk defa birlikte girerler."} +{"text":"\"Babylift Operasyonu\", 2.500'den fazla Vietnamlı yetimi, onları yaklaşan Komünist Rejim tehdidinden korumak için savaşın harap ettiği bir ülkeden hava yoluyla taşıyan 2 milyon dolarlık bir ABD girişimiydi. Bazıları tarafından \"tarihteki en insani yardım çabalarından biri\" olarak nitelendirilen operasyon, aynı zamanda davalar ve siyasi çalkantılarla da boğuşuyordu. En iyi niyetlerle bile, bu evlat edinenler Amerika'da tartışmalı bir savaşın gölgesinde kalan önyargı ve kültürel kimlik krizi de dahil olmak üzere benzersiz bir dizi zorlukla karşı karşıya kaldılar. Yaklaşık 35 yıl sonra, bu belgesel, önemli ancak henüz anlatılmamış bir olayı gönüllülerin, ebeveynlerin ve doğrudan ilgili kuruluşların gözünden samimi bir bakış açısıyla ele alırken, evlat edinenlerin ve sahip oldukları kişilerin \"kayıp\" hikayelerini ortaya çıkarıyor."} +{"text":"Çevresi tarafından asık suratlılığı ve asosyalliği ile tanınan Mustafa, İstanbul' da bir devlet dairesinde arşiv bölümünde çalışmaktadır. Mustafa'nın iş yerinden arkadaşı Zeki, her fırsatta Mustafa'nın asık suratlılığını eleştirmektedir. Mustafa'nın imajından hoşnutsuzluğunu bilen Zeki, kendi uydurduğu bir hikayeyle Mustafa'yı etkileyerek, saçlarını sarıya boyamaya ve gülümser gözükmesi için dudak kenarını kesmeye ikna eder. Radikal bir imaj değişikliğine giden Mustafa için bundan sonra hayatında, pek de gülünecek bir şey kalmaz. Henüz yarası kabuk bile tutmamışken, babasının Denizli' de hastaneye kaldırılıp, bacağının kesildiğini öğrenir. Kesik bacağı gömmekle vazifelendirilen sarı saçlı, yüzü yaralı Mustafa ve her şeye sinirlenip öfkelenen amcasının oğlu Mehmet, kendilerini beklenmedik hataların ve absürtlüklerin içinde bulurlar."} +{"text":"Milyonerler Monte Carlo yarışına akın ederler. Gemiye binenlerin bilet kontrollerini yapan Cryderın aklında sadece 2 şey vardır; esmerler ve sarışınlar. Chester Chaste, dünyanın kahrını çeken bir taksi şoförüdür. Chesterın taksisiyle gemiye doğru giden Bayan Ritz, uluslararası ve özel bir hırsızdır. Amacı zengin yolcuları soymaktır. Bayan Ritzin bir cüce olan kocası Roger, karısına hırsızlıkta yardımcı olabilmek için bebek kıyafetlerine bürünmüştür. Ritz, parasını isteyen Chestera beklemesini söyler. Chesterın arabası vinçle güverteye alınır ve gemi hareket eder. Gemiciler inmek isteyen Chesterı Cryderin yanına götürürler. Cryder, Chestera derdini Kaptan Bulla anlatmasını söyler. Kaptan, gemide biletsiz olarak bulunan Chestera derhal bir kamarot kıyafeti getirilmesini ister. Kaptan, Crydera Chesterın acımadan çalıştırılması talimatını verir. Chester bir bebek sandığı Rogerla oynamaya başlar. Roger, zar hilesi yaparak Chesterın paralarını alır. Hileyi farkına varan Chester, Rogerı odada kovaladığı sırada Ritz odaya gelir ve Chesterı Crydera şikayet eder. Ritz, bebek arabasına koyduğu Rogerla salona iner. Roger, kart oyunu oynayan Ritze çaktırmadan diğer kadınların ellerindeki kartları söylemektedir. Durumu gören Chester devreye girer ve Ritzin kaybetmesini sağlar. Boş durmayan Roger bir kadının mücevherlerini çalıp oyuncak bebeğinin içine saklar. Rogera kaptırdığı parasını kurtarmak isteyen Chester, Rogerın oyuncak bebeğini alır. Roger parayı geri vermeyince Chester bebeği kazan dairesine fırlatır. Rogerda bebeğin ardından kazan dairesine atlar ve bebeği bulur. Roger, Kaptana kendisini Chesterın kazan dairesine attığını söyler. Kaptan, Chestera kirlenen Rogerı yıkama görevi verir. Rogerı zor da olsa soyup küvete sokan Chester, Rogerın vücut kıllarını ve içi açılan oyuncak bebekteki mücevherleri görür. Roger, Chestera susması karşılığında mücevherleri bölüşmeyi önerir. Ancak Chester dürüst bir taksici olduğunu söyleyip gerçeği herkese açıklar. Chester için ödül toplanır."} +{"text":"2. Dünya Savaşı sırasında, bombardıman birliğinde savaşan 125.000 askerden 55.000'i hayatlarını kaybettiler. Ancak onların savaş sırasındaki gerçek hayatlarını ve hangi durumlarla mücadele ettiklerini ve kendilerinde hala savaşa devam etme cesaretini nasıl bulduklarını hiç kimse bilemedi. Ta ki, Lancaster Skies filmindeki detaylı ve gerçekçi anlatıma kadar. Lancaster Skies'da sadece erkeklerin değil aynı zamanda kadın askerlerin ve havacılarla savaş süresinde bir arada olan kişilerin de hayatları objektif bir şekilde yansıtılmıştır. Bu kişiler arasında en önemli görevi de Douglas adında savaşta yalnızlığı seçen ve kimseyle gereksiz yere muhatap olmak istemeyen ve geçmişi ile başı dertte olan bir saldırı pilotu üstlenmektedir. Çünkü Douglas'ın görevi savaşın seyrini belirleyecek olan Lancaster bombacılarını Berlin üzerine bombardıman görevine götürmek ve olabildiğince az kayıp ile ve aynı zamanda da görevi başararak bombardıman ekibini geri getirmektir!"} +{"text":"Geçirdikleri kaza sonrasında aynı hastanede tedavi olan Cenk ve Tosun kısa sürede yakın arkadaş olur. 6 ay boyunca hastanede birbirlerine destek olan ikili taburcu olduktan sonra birlikte yaşamaya karar verir. Saf biri olan Cenk evde sürekli cep telefonundan çiftlik oyunu oynamaktadır. Oyunu merak eden Tosun oyunu inceleyince aklına bir fikir gelir. Tosun, bu oyunu ücretli bir hale getirmeyi düşünür ve bunun için de Cenki kullanacaktır. Cenke bir bilgisayar çaldırarak işe başlayan Tosunun planı kısa tutar. İnsanlar oyuna oldukça ilgi göstermiştir ve bu sayede ikili yüklü miktarda para kazanır. Tosun işleri daha da ilerletmeyi kafasına koymuştur. Gerçek bir çiftlik açınca daha inandırıcı olacağını ve bu sayede daha çok para kazanacağını düşünen Tosun Cenk ile birlikte \"Çift'lik Bank\"ı kurar. İkili bu sayede birçok insanı dolandıracaktır."} +{"text":"\"Üç kişi arasında sır saklamanın tek yolu, ikisinin ölmüş olması\" diye eski bir deyiş vardır. Bu, Silent Panic filminin üçlüsü için kelimenin gerçek anlamını taşıyor olabilir. Basit bir kamp gezisi, üç arkadaş için eğlenceli ve stressiz zaman geçirme şansıdır. Hafta sonu boyunca kamp yaptıktan sonra eve gitmek için araçlarına geri dönen 3 arkadaş, korkunç bir keşifte bulunurlar. Birileri onların arabasının bagajına bir ceset saklamıştır. Polisi aramak gibi bir şansları da yoktur. Polise anlatıp anlatmama konusunda hemfikir olamadıkları için bu seçenekten de mahrum kalan gençler sonunda cesedi saklamaya karar verirler. Ancak omuzlarına binen suçluluk hayatlarına sızacak ve onlara en yakın olanları etkilemeye başlayacaktır. Gençler bu karmaşık durumun içinden nasıl çıkacaklardır?..."} +{"text":"Karlar Kraliçesi 4 Sihirli Ayna, Gerdanın ailesini kurtarmak için dostlarıyla çıktığı müthiş serüveni konu alıyor. Masallardaki Aynalar Diyarına yaptıkları yolculukta, şimdiye dek hiç görmedikleri bir dünyanın kapıları açılıyor. Kral Haraldın yaptığı plan; sihri dünya üzerinden silmek ve sihirbazları kaçırmaktır. Sadece sihir yetenekleri olanların geçebileceği bir kapı olan Sihirli Aynayı kullanarak insanları kandıran Haraldın planını öğrenen Gerda, ona engel olmak için elinden geleni yapacaktır ancak Aynalar Diyarına sadece sihir yeteneği olanlar gidebilmektedir. Ailesinde tek sihir yeteneği olmayan kişi Gerdadır ve bu yüzden kendini işe yaramaz, sıradan biri olarak görmektedir. Ailesini Aynalar Diyarından kurtarmak için bütün engelleri aşmaya çalışan Gerdaya hiç ummadığı eski bir düşmanı yardım edecektir. Karlar Kraliçesinin hayali ona yardım edecek ve yakın dostlarının da yardımıyla çıktıkları yolda dostluğun ve sevginin dünyada en önemli güç olduğunu fark edecek, kendi yeteneklerini keşfedecektir."} +{"text":"Genç evli bir çift oğullarından sonra yeni doğan kızları ile şehrin dışında sakin bir yere taşınırlar. Ancak çiftimiz bebekleri için bu defa yardıma ihtiyaç duyarlar ve bu yüzden de kendilerine yardımcı olması için bir bakıcı tutmaya karar verirler. Ancak bu yeni bakıcıdan oğulları Egor kesinlikle hoşlanmamaktadır ve bu kadında tuhaf bir şeyler olduğunu düşünmektedir. Fakat çiftimiz Egorun herşeyi abarttığını ya da onu kıskandığını düşünerek onun bu şikayetlerine gülüp geçmektedirler ama yine de tedbir olarak eve güvenlik kamerası da yerleştirmeyi ihmal etmezler. Günler günleri kovalamaktadır ancak Egorun gözü sürekli bakıcının üstündedir ve en sonunda olanlar olur ve Egor bir gün okuldan döndüğünde evde ne bakıcıyı ne de kız kardeşini bulamaz. Fakat işin tuhaf tarafı sadece bu değildir ve Egorun ne annesi ne de babası bir kız çocukları olduğunu dahi hatırlamamaktadır!"} +{"text":"Gloria Meyer ailesinin ölümünün ardından kendini toparlamaya çalışan genç bir kadındır. Yas dönemindeki genç kadın kafasını boşaltabilmek için bir arkadaşıyla birlikte Los Angeles'tan Tijuana'ya bir yolculuk yapar. Rahatlatıcı bir tatil olması gereken bu yolculukta ikili bir cinayete tanıklık ederler. İkiliyi sessiz tutmak isteyen genç suç patronu, Gloria'nın arkadaşını kaçırır ve Gloria'yı da kendisi için çalışmaya zorlar. Ancak Gloria'nın radarına girdiği tek kişi suç patronu değildir. Uyuşturucuyla Mücadele Departmanı da Gloria'yı fark eder. Artık Gloria acımasız bir suç orginasyonunun içindeki bir köstebektir. CIA, DEA ve tehlikeli suç patronu Lino arasında süren bu kedi-fare oyununun ortasında kalan genç kadın, sınır ötesi suçun tehlikeli dünyasına çekildiği zaman, sahip olduğunu bilmediği bir güç bulur. Artık hayatta kalmak için tüm kurnazlığını, yaratıcılığını ve gücünü kullanması gerekecektir."} +{"text":"Çizgi romanlar çağında yaşamak bizleri süper kahramanların var olması fikrine sıcak bakmaya itmekte. Dünyayı korumak, dünyalıları gözetmek ve adaleti sağlamak için kurgusal bir süper kahramanın ete kemiğe bürünerek aramızda yaşaması fikri pek çok kişi tarafından olumlu karşılanabilir. Bunun en önemli sebebi de, süper güçlü olan bu isimsiz kişinin, dünyayı koruma sorumluluğunu alacağına ve bozulmaz ahlak kuralları ile her zaman doğru tarafta yer alacağına dair çizgi roman dünyasının bizi ikna ettiği gerekçelerdir. Ancak ya tam tersi olursa? Ya gerçekten uzaydan düşen minik bir bebek bulunur ve çiftçi bir aile tarafından evlat edinilirse? Fakat kim olduğunu bilmese de farklı olduğunun bilincinde olan bu çocuk büyüdükçe bir kahramandan çok bir düşmana dönüşmeye başlarsa? Süper güçlü olanın karşımızda değil de yanımızda olacağı inancımızı paramparça eden bu senaryoda ne kadar güvende olabiliriz?... Kırsal hayatlarına gökten düşen bir bebeği dahil eden aile, zamanla büyükmekte oldukları çocuğun sandıklarından çok daha fazla kötülük ve güç barındırdığını keşfediyorlar. Ancak nereden geldiklerini bile bilmedikleri bu çocuğu durdurmanın yolu ne olacak?"} +{"text":"Sancaka'nın babası onun gözleri önünde öldürülmüştür ve bunun üzerine yağmur sırasında Sancaka'ya şimşek çakar ve Sancaka için artık her şey eskisinden çok farklıdır. Hain planları olan bir adam halkın pirinç stoğuna bir ilaç karıştırır ve bu ilacın özelliği doğacak çocukları ahlaksız, kötü birisi olarak doğmalarını sağlayacaktır. Halk bu olayı öğrenince her yerde isyanlar çıkar ve bu pirinçten yiyen hamile kadınlar ne yapacaklarını şaşırırlar. Bu sırada Sancaka büyümüş ve şimşek çakması aslında onu kötü yönde değil iyi yönde etkilemiş ve süper güç sahibi olmuştur. Sancaka kendisine Gundala ismini vererek kötülükle savaşmaya yemin eder. Pirinç zehirlenmesi olayını öğrenen Sancaka bu işin arkasındaki adamı bulmaya karar verir. Sancaka bu kişinin peşindeyken bir yandan da bu serumun panzehiri bulunur ve dağıtılmaya başlanır. Ancak olayların gerçek yüzü çok daha farklıdır."} +{"text":"Ünlü iş insanı Hakkı Geçer, oldukça gösterişli karısı Makbule Geçer ile yaz tatiline çıkarlar. Birçok turistik tesisi, yatı olan Hakkı, karısının farklı bir yerde tatil yapmak istemesine bir anlam veremezken, onun bu arzusunu kırmaz ve yerine getirir. Özel araçları otelin önüne yaklaşır, komik yaşlıca bir adam olan Hakkı, büyük bir itina ile karısını araçtan indirir, birkaç araç daha yanaşır ve içinden onlarca bavul tesise taşınır. Otelin müdürü Selçuk, bu ağır müşterilerini kapıda karşılar. Hakkı, etraftakilerin eşine ilgisinden rahatsız olur. Etrafa laf yetiştirmeye çalışırken, karısının yanında olmadığını fark eder, kaşla göz arasında Makbule kaybolmuştur. Hakkı, deli gibi sağa sola koşturur, ama kadın sırra kadem basmıştır, koca tesisin içinde karısını aramaya başlar."} +{"text":"Kanada Gümrük İdaresi Yüksekokulu'nda ateşli silahlar eğitmeni olan Alexandre, cinsel bağımlılık suçlamasıyla zorunlu izne çıkarılmıştır. Bunu fırsat bilerek küçük bir kasabada drag pisti işleten annesini ziyarete gider. Burada İzlandalı drag yarışçısı bir kadınla arkadaş olur ama bu sırada kasabada rahatsızlık yaratan birtakım açık saçık çizimleri araştıran polisin de gözlerini üzerinde bulur. Bu resimlerde net olarak teşhis edilebilen tek şahıs Alexandre artık baş şüpheli konumundadır. Sürpriz gelişmeler, hızlı arabalar, varoluş kaygısı ve alışılmadık bir mizah anlayışıyla dolu bu karanlık hikaye, öğrencilik yıllarında Kanada-Amerika sınırında gümrük memuru olarak bizzat çalışmış bol ödüllü kısa film yönetmeni Philippe Gregoire'ın ilk uzun metrajlı filmi. Bu çok düşük bütçeli yapım ilk gösterimini San Sebastian Film Festivali'nin Yeni Yönetmenler bölümünde yaptı."} +{"text":"Astronomi kulübünün en parlak üyelerinden Akın, yörüngemize yerleşmiş bir uzay gemisi keşfeder ve bir anda dünyanın gündemine oturur. Uzay gemisi ile ilgili birçok haber yayınlanıp sayısız teori ortaya atılırken keşfin yapılmasında az da olsa parmağı olan Hayri de ufak bir şöhret kazanmıştır. Hayri'nin gazetelerde yayınlanan fotoğrafları hiç beklenmedik bir kişinin dikkatini çeker; geminin gerçek sahibinin, yani bir uzaylının... Bu gizemli ama sevimli uzaylı, Hayri'yi bulmak ve onu kendisine yardım etmesi için ikna etmek zorundadır. İstanbul'un bir yakasında yaşayan yüzyıllara uzanan tanışıklığın son temsilcisine ulaşmalıdır. Uzaylı, kader arkadaşını bulmak için yola çıkarken peşinde niyetleri hiç de iyi olmayan bir grup insanın olduğundan habersizdir."} +{"text":"Kırım Ukrayna yakınlarında bulunan Abhazya savaşın parçaladığı, unutulmuş bir ülkedir. Bir dönem ayrıcalıklı Sovyet vatandaşlarının kaçamak yeri olan Karadeniz kıyılarındaki bu parçalanmış devletin görkemli otellerinin yerinde bugün komünizm sonrası bir enkaz var. Ancak Abhazya Spor Bakanı Rafael e göre her şey yolundadır. Düzenlediği esrarengiz Dünya Domino Şampiyonasının çok sevdiği ülkesini nihayet dünya çapında bir ilgi merkezi haline getireceğine inanırken, deli gibi aşık olduğu eşinin bir yabancı olduğunu unutmak ister. Havalı bir Rus opera sanatçısı olan Natasha, evinden ve kızının velayetinden vazgeçerek yeni bir hayata atılmıştır. Ancak yerel halk tarafından pek de sıcak karşılanmayınca Rafaelin spor gösterisinin üstünde karabulutlar dolaşmaya başlar. Parlak gelecekleri ve hatta milli gururları tehdit altındadır."} +{"text":"Aynı mahallede yaşayan fakat arları pek de iyi olmayan iki arkadaş grubu, soluğu çılgın maceraların geçtiği bir yaz kampında almaya karar verir. Diğer yandan tek amacı büyük hazineyi ele geçirmek olan Azmanlar çetesi de hapisten kaçıp kampı ele geçirmeye çalışırlar. Bu talihsiz rastlantı çocukları ve Azmanlar çetesini karşı karşıya getirince de iş başa düşer. Barış ve Savaş aralarında anlaşmaya varırlar ve Azmanlar çetesine karşı işbirliğine giderler. Küçük kafadarlar şimdi kampı onların elinden kurtarmak için büyük bir mücadeleye girmeye hazırlanacaklardır. Macera ve komedi türündeki çocuk seyirci kitlesine yönelik filmin yönetmenliğini Aram Gülyüz ve Emir Khalilzadeh beraber üstlenirken, senaryo ise Seçil Kahveci ve Serhat Kahveci'ye ait. Filmin yapımcılığını ise Kadraj Stüdyoları ve Hasan Köroğlu üstleniyor."} +{"text":"Matias Pineironun filmleri hakkında konuşurken Buenos Airesten, genç tiyatroculardan, yakın arkadaş gruplarından, arzudan ve Shakespeareden bahsetmek adettendir. Bu girizgaha bir de kafa karışıklığı eklenir: bu filmler nasıl hem bu kadar karmaşık hem de bu kadar basit olabiliyorlar? Bu genç Arjantinlinin yeni filmi Fransa Prensesinin olağanüstü açılış sahnesini bir yere oturtmak için de, filmin ritmini bulmasını beklememiz gerekecek. Babasının ölümü ardından Meksikaya giden Victor, Buenos Airese döndüğünde burada onu bekleyen bir eski sevgili, bir yeni sevgili, bir kaçamak sevgili, bir yabancı, bir dost, bir ihanetçi arkadaş, bir de radyo oyununa dönüşmeyi bekleyen Shakespeare oyunu bulacaktır. Sahneler tekrar edecek, öykü gizemli zıplamalar yapacak; rüya, hayal, oyun ve gerçek iç içe geçecektir. İşte bu tekrarlar, zıplamalar ve yer değiştirmeler yavaş yavaş müzikal bir biçim almaya başlayacak, oyuncular da orkestranın enstrümanlarıymışçasına bir ahenk tutturacaklardır. Fransa Prensesinin lezzeti ve özgünlüğü Pineironun diğer filmlerindeki gibi bu ahenkte yatıyor: renkler, dokular, fikirler, suratlar, hareket, ritim ve dil bir oda müziğine dönüşürken, seyirci de neredeyse yeni bir film izleme biçimi geliştirmeye başlıyor."} +{"text":"Ali ve Sudi, on yıl sonra yeni maceralarıyla karşımızda. İçinde çalıştıkları inşaata daha önce çok fazla ceset gömdükleri için 10 yıl hapis cezası almışlardır. Cezalarını çekip çıkan ikili, bu kez ruhsatsız bir açıkhava diskosunda bekçi olarak çalışmaya başlarlar. Diskoda yasadışı olan tek şey ruhsatsız olması değildir. Mekanın sahibi Remzi'nin komiser Şevket'le yaptığı ortaklık sayesinde yaptığı insan kaçakçılığı başını hiç belaya sokmaz. Celal ve Sedat da tarihi eser kaçakçılığıyla uğraşmaktadır. Eski suçlular bir araya gelmiştir. 10 yıl sonra özgürlüklerine kavuşan Ali ve Sudi, aşık olmuşlardır ve sevdikleri kadınları da alıp bu ülkeden gideceklerdir. Ancak geçmişleri peşlerini bırakmamaya kararlıdır. Sahile vuran iki ceset, hayatlarını yeniden alt üst edecek olaylar silsilesini başlatır."} +{"text":"Gece, aynanın önünde duran genç bir adamın gecesi. Her akşam görüntüsüne bir değer biçiyor, yeni bir gömlek giyiyor ve yarı-karanlık bir sokakta beklemek üzere dairesinden ayrılıyor. Bir gece, şehrin bu bölgesine yabancı, kendisiyle aynı yaşlarda bir kadın fahişeyle tanışıyor. Bedenlerini birbirlerine kiralıyor olduklarını önemsemeden flörtleşiyor, sokaklarda birlikte gezinmeye başlıyorlar ve kendilerine birer çiçeğin ismini yakıştırıyorlar: Genç adam kendine Tuberose, genç kadın kendine Narcissus diyor. Aralarına giren yabancıların bir adı, bir yüzü yok - ta ki tek gecelik bir yabancı, Rose adındaki adam, Tuberosea aşık olana kadar. Narcissusun yardımıyla Rose, tüm cazibesini bu genç seks işçisinin kalbini kazanmak için kullanıyor. Tuberose serinkanlılığını korumaya çalışsa da, ilgisiz kalması gittikçe zorlaşıyor. Aynı zamanda başrolde izlediğimiz 21 yaşındaki genç yönetmen Zhou Hao, yakınlaşma arayışındaki bu üç uyumsuzu tanımladığı bu ilk filminde, Jean Genetvari bir şiirsel yoğunluğu gözler önüne seriyor. Tayvanlı şarkıcı Teresa Tengin aşk şarkıları, Gecenin kahramanının kalbinin derinliklerine kitlediği duyguları hissetmesine yardımcı oluyor."} +{"text":"'Elsa ve Fred' yolun sonuna gelmiş, sevmek ve hayalleri gerçepe çevirmek için asla geç kalınmayacağını keşfetmiş iki insanın hikayesi. Elsa son 6o yılını Fellini'nin çoktan düşündüğü anı düşleyerek geçirmiştir: Tatlı Hayat filminde, Fontana dİ Trevi'de geçen o ünlü sahne. Aynı sahne fakat içinde Anita Ekberg yerine kendisi olacak şekilde. Marcello Mastroiani olmadan fakat aynı, ulaşmanın uzun süreceği aşka sahip olarak. Fred ise her zaman yapması gereken şeyleri yapan iyi bir adamdır. Fakat karsını kaybettikten sonra kendini daha karışık ve rahatsız hissetmeye başlamıştır bunun üzerine kızı, babasının sonunda Elsa ile tanışacağı daha küçük bir eve taşınmasının onun için en iyisi olacağına karar verir. Bu andan sonra her şey değişmiştir, Elsa kasırga gibi Fred'in hayatına girer. Ona geride kalan zamanının değerli olduğunu ve bundan alabildiği kadar zevk alması gerektiğini öğretmeye kararlıdır. Fred kendini Elsa'nın aşırılıklarına, gençliğine, cesaretine, bu güzel çılgınlığına kendini kaptırır ve Fred nasıl gerçekten yaşanacağını bu şekilde öğrenir. Elsa'nın ölümcül hastalığını öğrendiği zaman onun hayallerini gerçekleştirmeye karar verir ve onu, Fontana di Trevi'de geçen o ünlü sahneyi tekrar canlandırmak için Roma'ya götürür."} +{"text":"12 yaşındaki Conor canavarlar ve peri masallarının fantastik dünyasına kaçmak üzeredir. Annesinin hastalığı ile ilgilenen Conor, aynı zamanda pek sempatik olmayan büyükannesi ile zaman geçirmek zorundadır. Bulunduğu okul eğitimden uzak ve zorbalarla doludur. Conorun babası ise ondan binlerce mil uzakta, Amerikaya yerleşmiştir. Conor bu korkutucu gerçeklerden uzaklaşmak için fantastik varlıkların hüküm sürdüğü hayal dünyasına k��çük bir yolculuğa çıkacaktır. Bir gece saat tam 12.07 de yatak odasının penceresinde beliren 13 metrelik porsuk ağacı, o geceden sonra her akşam aynı saatte Conor u ziyaret etmeye başlar. Bu canavarın anlatacağı hikayeler vardır ve Conorun bu hikayeleri dinleyip kafasında canlandırması konusunda ısrarcıdır. Bu kadim, vahşi ve acımasız Canavar, Conorun cesaret, inanç ve gerçeklik ile dolu yolculuğunda ona rehberlik edecektir."} +{"text":"Yoon Young-Hwa eskiden popüler olan bir tv spikeridir. Ama tatsız olaylar yüzünden artık bir radyo programı sunucusu olarak çalışıyordur. Bir sabah, bir dinleyici onun radyo programını arar ve Mapodaegyo Köprüsünü havaya uçuracağını iddia eder. Yoon Young-Hwa İlk başta bunun şaka olduğunu zannetse de çok geçmeden bunun gerçek olduğunu anlar. Radyo istasyonunun ofisinden görülebilen Mapodaegyo Köprüsü aniden patlar. Yoon Young-Hwa gerçek zamanlı olarak şahit olduğu bu terör olayının tekrardan bir TV spikeri olarak çalışması için bir bilet olduğuna karar verir. O radyo programına katılan kişi ile TV'de canlı bir ropörtaj yapmaya karar verir, ama daha önce haber bürosü şefi Cha Dae-Eun ile bir antlaşma yapar. Bu arada, arayan kişi yayın istasyonundan 2,1 milyar Won ve Güney Kore Devlet Başkanından bir özür ister. Arıyan kişi aynı zamanda Yoon Young-Hwa'a patlayıcı giymiş olduğunu da söyler."} +{"text":"General Lucius'un önderlik ettiği Romalı bir lejyon İpek Yolu üzerinde ilerlemektedir. Amaçları Consul Crassus'un oğlu Publius'u, hain kardeşi Tiberius'tan korumaktır. General Lucius, Publius'u yanına alıp doğuya kaçırır. Lucius ve lejyonu yol üzerinde Batı Bölgesi İpek Yolu Koruma Ordusu'nun kumandanı Huo An ile savaşır. İki taraf da ihanete uğramıştır ve birbirlerine saygı duyarlar. Huo An sonunda Romalı lejyona kum fırtınasından korunmaları için sığınak verir. Lucius'un askerleri ise bunun karşılığında Huo An'ın askerlerine Vahşi Kazlar Kapısı'nı tamir etmesi için yardım edecektir. Kötücül Tiberius kalabalık ordusuyla Huo An'ın topraklarına gelir ve ondan Lucius ve Publius'u iade etmesini ister. Diğer türlü Çin topraklarını işgal edeceğini belirtir. Huo An topraklarını korumak ve üzerindeki hain damgasını temizlemek için Tiberius ile savaşacak ve bunun için de 36 farklı milletten savaşçıyı bir araya getirecektir."} +{"text":"Yönetmen Hiroyuki Tanaka, filmini başrol oyuncusu Igarashinin hikayesi ile kesiştirdiği yan hikayeciklerle zenginleştirerek kurgulamış. Ama kesişen hikayeler denilince akla hemen geliveren İnarritu (21 Grams, Amores perros vd.) klasikleriyle karıştırılmasın. Yönetmen daha çok şarklı toplumlara has kısa ve ibretlik hikaye geleneğine yaslanarak, girift bir kurguya kaçmadan doğrusal bir anlatımla veriyor mesajını. Çalıştığı işyeri kapatılan Igarashi, şehir merkezine doğru yola koyuluyor. Burada bir günlük yolculuğu sırasında toplumun farklı katmanlarından insanlarla karşılaşarak ve her daim sessiz kalarak Japon toplumunun yaşadığı sorunlara şahit olurken kimi zaman da sorunun bir parçası olarak yolculuğunu sürdürüyor. Yaptıklarından pişmanlık duyan bir yakuza, ölüm döşeğindeki bir ihtiyar, intihar etmek isteyen bir salaryman, çocuklarına karşı sorumsuz bir anne, karısı tarafından aldatıldığı için hapse düşen bir adamın dahil olduğu hikayeler silsilesi ile sosyal dokuya ışık tutan sade ve söyleyecek sözü olan bir dram."} +{"text":"2006 yılında, 25 yaşındaki Jason DaSilva aniden yere düştüğü sırada, sahilde ailesiyle birlikte tatildeydi. O günden sonra tekrar toparlanamadı. Bacakları yürümeyi bırakmıştı; hastalığı artık görmezden gelinemezdi. Sadece birkaç ay önce doktorlar ona görme ve kas kontrol kaybı gibi pek çok komplikasyona neden olan MS hastalığına yakalandığını söylemişlerdi. Jason hastalıkla başa çıkabilmek için egzersiz yapmayı denedi ama bu sadece problemin daha kötüleşmesiyle sonuçlandı. Sahildeki o can sıkıcı düşüşünden sonra o, hastalığına rağmen hala en sevdiği şeyler olan sanat ve film çekme tutkusunun peşinden gitme şansı olduğunu ona hatırlatan annesinin dediğini yaptı. Jason kamerasını aldı, düşüşte olan bedenine çevirdi; ve iyileşme, kendini bulma ve aşk arayışında bir dünya turuna çıktı."} +{"text":"Johannes Naber'in, ilk gösterimi bu yıl Berlin Film Festivali'nde Perspektive Deutsches Kino bölümünde gerçekleşen filmi \"Yamyamların Zamanı\", kapitalizm üzerine acımasız bir kara komedi. Frank ile Kai, hayatları yıllardır seyahatlerde ve lüks otel odalarında geçen iki başarılı yatırım danışmanıdır. Müşterilerini Asya, Afrika veya Orta Doğu'daki çeşitli fakir ülkelerin gelişen ekonomiler olduğuna inandırmakta, böylece onları alıcısı olmayan yatırımlara yönlendirerek oyalamaktadırlar. Başka bir deyişle Frank ve Kai, eylemlerini kapitalist sistemin kurallarına uydurmu�� iki dolandırıcıdır. Ne gittikleri ülkelerle, ne aileleriyle, ne de müşterileriyle duygusal bir ilişkileri vardır. Hayatta sadece parayı ve başarıyı seven bu iki erkeğin tek hedefiyse bünyesinde çalıştıkları şirkete ortak olmaktır. Bir gün şirket yanlarına üçüncü bir eleman gönderir. Genç ve idealist bir kadın olan Bianca, Frank ve Kai'ın otel odalarında kurduğu krallık için bir tehdide dönüşür. Şirkete ortak olması beklenen üstlerinin intiharı ve bulundukları ülkede çıkan iç savaşsa daha da büyük bir paniğe yol açar. Politik doğruculuğa yüz vermeyen bu grotesk komedi, kapitalizmin düşüşüyle ilgili çarpıcı tespitlerde bulunuyor."} +{"text":"Bazen tek başına bir ev ya da bir evde tek başınalık çok iyi gelir. Hele ki şehirden kaçabiliyor ve puslu bir adaya gidebiliyor ve o evi orada bulabiliyorsanız. Bu genç kadın da geçirdiği kötü günlerin ardından yalnızlığın iyileştiriciliğine inanıyor ve bir arkadaşının anahtarını verdiği adadaki eve sığınıyor. Puslu bir adanın kış halinin tüm melankolik elementleri mevcut, yazın cıvıltılı anılarını bile silip atan cinsten. Kimseye rastlamadan geçen dört günün ve insanın kemiklerine işleyen yalnızlığın haleti ruhiyesi, kapıda dönen başka bir anahtarın sesiyle yırtılıyor, aynı evden medet uman başka bir kadın. Yapacak başka bir şey yok, bu geceyi birlikte geçirecekler. En iyisi bir şişe şarap açıp sohbet etmek. Kayıplarından ve kaçışlarından konuşmak. Kaynak:IF Bagımsız Filmler Festivali"} +{"text":"Ayşe, çöplerden kazandığını aç kalmak pahasına hayır kurumlarına, camiye, Mehmetçik Vakfına bağışlayan bir kağıt toplayıcısıdır. Erkek görünümünün altında içinde bir kadın ruh haliı ve hissiyatı taşır. Bir tesadüfle bir gün bir çiftin hayatına girer. Ve kendi de dahil bu üç kişinin kimliklerin ve hayatlarının değiştiği bir yolculuk başlar. Ayşe işgal ettiği sahipsiz bir evi elinden almak için komşularının onu öldürmek istemelerinden korkar. Medyada önemsiz bir işi olan Elif, Ayşe ile tanışınca büyülenir. Bir anda bir belgesel film çekmeye soyunur. Amerika'da okumuş, Türkiye'de tutunmakta zorlanan uzun süreli sevgilisi Murat, Elif'i hem kaybetmekten korkacak, hem kıskanacaktır. Küllenmekte olan ilişkileri bir sınava girer. Murat, Elif'e ilk kez büyük bir konser aldığı yalanını söyler. Elif içinde bastırdığı başka bir kadının sesini duymaya başlamış, değişmiştir. Murat'tan etkilenmez, işine asılır; belgesel yönetmeni olmaya karar vermiştir..."} +{"text":"Bölge savcılığı için en gelecek vadeden aday olan Megan Washington, kariyerini etkileyecek önemli bir dava alır. İflas etmiş bir restoran sahibi olan William McCauley, karısı Patricia'yı öldürmekten mahkum olur. Neredeyse 10 yıl ertelenen dava, Meg'in ve hem patronu hem de sevgilisi olan bölge savcısı Ray Voss'un kariyerinin gelişmesine destek olmuştur. Fakat şimdi, McCauley'in salıverilmesi, onları yeni sorularla baş başa bırakır. Üstelik William çok kızgındır ve ismini aklamak için Meg ve Ray'a karşı büyük bir savaş başlatır. İki sevgili kayıp gerçekleri ve olayın görgü tanıklarını bulmak zorundadır. Meg araştırmalarını ilerlettikçe restoranın mali durumuyla ilgili yeni şüpheliler ortaya çıkar. 10 yıl önce verilen karar çok büyük bir hatadır. Gerçek katil dışarıdadır ve genç kadının peşine düşmüştür."} +{"text":"İntikam soğuk yenen bir yemektir. Dwight sessiz, kendi halinde biridir; varoluşun basit ritmlerine hapsolmuş gibidir. Çöplerin arasında plastik şişeler toplayarak, döküntü mavi bir Pontiacı kendine ev belleyerek yaşamını sürdürür. Yalnızlık ve kaybetmişliğin arasında sıkışmış olmasına rağmen huzurlu gibidir. Dwightın bu sakin yaşamı, birkaç yıl önce acımasızca ailesini öldüren adamın hapisten salıverildiğini duymasıyla birlikte bir anda tepetaklak olacaktır. Önündeki tek çıkar yolun intikam olduğu karanlık bir yolculuğa doğru sürüklenecektir. Klasik intikam hikayesine yenilikçi ve atmosferik yaklaşımıyla dikkat çeken Jeremy Saulnier, bu ikinci filminde varoluşun tekinsiz sınırlarında kara mizahla gezindiriyor izleyiciyi. Aynı zamanda, Amerikadaki silahlanma saplantısının kinayeli ve akıllıca bir eleştirisini ortaya koyuyor."} +{"text":"Rahmetli Suha Arın, tek imgesel filmi olan \"Yörük Elif\" filmini Toroslarda çekerken, orman işcisi olan \"tahtacılar\"la tanışır. Hiçbir sosyal güvenceleri olmayan ve çok zor şartlar altında aileleri ile birlikte çalışan bu Atatürkçü, ilerici ve aydınlık insanlardan çok etkilenir. Tamamen kendi olanakları ile 12 yaşındaki Fatma'nın gözünden bu insanların sorunlarını da belgesel sinema araciliğiyla kamuoyuna aktarır. Antalya Film Festivalinde aldığı \"Altın Portakal\" ödülünün yanı sıra III. Balkan Film Festivalinde birincilik ödülü de alır. Çok sonraları, \"Dünya Durdukça-Mimar Sinan\" belgeselinin çekimleri için Şam'a giden ekibi, kendisininin haberi olmadan bu filme verilen ve Suriye Büyükelçiliğimiz envanterine kayıtlı \"Gümüş Kılıç\" ödülünü dönüşlerinde kendisine getirirler. Her gösterildiği platformda büyük ilgi gören bu filmden herhangi bir kazanç elde etmedi. Antalya'da \"Altın Portakal\" ödülü ile birlikte verilen cüzi bir para ödülü dışında, diğer ödüllerinin para ödülü yoktu. Prof. Dr. Ersan İlal'in anıları arasında yer alan, New York üniversitesinde bir gösterimin ardından bu filmin ayakta alkışlanmış olması ilginçtir.."} +{"text":"Yönetmenliği Mark Nunneley'in yaptığı Kismet Diner adlı 8 dakikalık kısa film 2013Manhattan Short Festivali'nde en iyi kısa film ödülünü aldı. Oyuncular arasında Ilınca Rae ve Matt Kyle gibi isimler bulunuyor. Söz konusu film sosyal medyada yoğun olarak paylaşılıyor. İngiltere'de Kismet Diner adlı bir kafede çalışan genç bir kız ve işitme engelli müşteri arasında geçen aşkı konu alan filmde sınırların duyguları ifade etmede engel olamayacağının üzerinde duruluyor. Filmde çekingen olan genç garson kız, müşterisinin işitme engelli olduğunu anlar ve ona duygularını anlatmak için söylediği şarkıyı işaret dili üzerinden çalışmaya başlar. O müşteri yeniden kafeye geldiğinde eline mikrofonu alır ve şarkısını söyler. Adam gülümser ve garson kız masasına oturur, kafedeki diğer müşteriler alkışlar."} +{"text":"Bir voodoo kültünün ruhani lideri Mama Loa vefat etmiştir. Yaşlı kadının oğlu Willis, liderliğin kan yoluyla kendisine geçtiğini iddia etse de tarikat üyeleri onunla aynı fikirde değildir. Mama Loanın, çok küçükken evlat edindiği ve kızı gibi yetiştirdiği, doğuştan kaabiliyetli Lisa ruhani liderliğe daha uygun bulunmaktadır. Buna çok bozulan Willis, yaşlı ve hafif kaçık bir zenciye başvurur. Bu adam ona Blaculanın kemiklerini verir. Güç arzusuyla yanıp tutuşan Willis bir ayinle Blaculayı diriltir ve onun saldırısına uğrar. Vampir olmaktan pek de rahatsızlık duymayan Willis, Blaculayı malikanesine alır. Yan taraftan, psişik Lisa uğursuz olayları hisseder gibidir. Sevgilisi Justinin evinde verdiği partide, Mamuwalde ile karşılaşır. Afrika prensi, üzerindeki lanetten kurtulmak için genç kadın ve büyülerine başvurur."} +{"text":"Igor ve Polina, altı yaşındaki oğulları Vanya'dan, tek başına gönderdikleri bir yürüyüşten sonra bir daha haber alamamışlardır. Oğullarının kaybolmasının üzerinden üç sene geçse de, çift, hala bu durumu atlatamamış ve hayatlarında günden güne ümitsizliğe kapılıyorlardır. Terapist bir arkadaşlarının önerisi ile, yeni bir çocuk evlat edinmeyi kafalarına koyan Igor ve Polina, yerel bir yetimhanenin yolunu tutarlar. Polina, buradaki bebekleri gördüğü zaman hazır olmadığını anlar fakat altı yaşındaki garip bir oğlan çocuğu, oldukça ilgisini çeker ve sonunda kalbine dokunur. Diğer çocuklar tarafından sürekli itilip kakılan ve henüz konuşmayı bile bilmeyen bu yabani çocuk, uzun süre bir bodrumda yaşamıştır. Bir hayvan gibi hareket eden, sürekli ısıran ve dört ayak üzerinde yürüyen bu çocuğun korkunç sırrı, ortaya çıktığında aileyi derinden sarsacaktır. Igor ve Polina'nın hayatları, hiç beklemedikleri bir şekilde, bu oğlan çocuğuyla değişmek üzeredir."} +{"text":"Beş arkadaş bir gün insanın geleceğini tahmin edebilecek bir kitaptan kıyamet pasajlarını şakacı bir dille okur ve bunlara inanmaz. Ama işler yavaştan ters gitmeye başlar ve bu beş arkadaşa bir süre görüşmemelerini hatta hiç görüşmeme sözü alır. Herkes kendi yoluna baktıktan sonra birer birer herkesin başına kötü olaylar gelir, birisi araba kazası geçirir ufak yaralarla atlatır, birisine elektrik çarpar ve son anda yaşama tutunur, diğeri kötü kabuslar görür, ancak içlerinden bir tanesi yani Jevikaa isimli kız bir adam tarafından kaçırılır. Bu adam kızları kaçırıp, ıssız bir yere hapsedip onlara yaptığı işkenceyi dark web, yani karanlık ağda canlı olarak paylaşıp sonra onları öldürüyordur. Adam, Jevikaa'nın çok iyi bir insan olduğu ve onu kötü birisine çevirmek istediği için kaçırmıştır. Jeevika'nın arkadaşlarıysa onu bulmaya niyetlidir ama bunu yapmaları için o gizemli kitaba inanmaları gerek."} +{"text":"Film, zengin ve adrenalin bağımlısı bir avcının tutkusunun kötü sonuçlarını konu alıyor. Graboid'ler, genetikleriyle oynanmış, tehlikeli ve bir o kadar da ölümcül yaratıklardır. Tamamen yasa dışı yollarla en iyi av deneyimini yaşamak amacıyla zengin avcılar tarafından bir adaya getirilir. Adrenalin duygusu ile yanıp tutuşan zengin avcı, Graboid için ödüllü bir av başlatır. Amacı, adrenalin duygusunu tatmin etmek ve daha önce yapılmamış büyüklükte bir av ve ganimet elde etmektir. Ancak bu amaç uğuruna hem zengin avcılar hem de adada yaşayan tüm masum halk da tehlikeye girecektir. Böylesine ölümcül ve genetiğiyle oynanmış bir yaratığa karşı hazırlıklı olmayan ada halkını kurtarmak, zengin ve şımarık avcıların yarattığı bu pisliği toplamak Burt Gummer'ın ellerinde olacaktır. Burt Gummer ve eski eşinin Ar-Ge ekibi, Graboid'lerle başa çıkmak ve bu tehdidi ortadan kaldırmak zorundadır."} +{"text":"Bannister ailesi, ilk başta aslında hiçbir sorunları yokken en büyük kızlarının ölümünden sonra bir daha eskisi gibi bütün olamazlar. En büyük kızlarının ölümü onlar için yalnızca üzücü bir olay değil, bir seri korkunç olayın da başlangıç tarihidir. Çünkü büyük kızlarının ölümünden sonra diğer kızları Molly de hastalanmaya başlar. Bu da yetmezmiş gibi ailedeki diğer kadınlar tuhaf şeyler hissetmeye başlar. Her geçen gün durum daha da kötüleşir. Aile, geceleri evden gelen korkunç ve kaynağını bulamadıkları sesler duymaya başlarlar. Bu da yetmezmiş gibi onları rahatsız eden, sanki birileri durmadan onları izliyormuş hissi aileden zaten artık azalmış olan huzuru tamamen yok etmiştir. Bir süre sonra fark ederler ki nereye giderlerse gitsinler bir oyuncak bebek onları takip etmektedir. Peki bu oyuncak bebek neyin nesidir ve neden gittikleri her yerde bu bebeği görürler? Bu bir türlü anlamlandıramadıkları kabustan kurtulmaları mümkün müdür?"} +{"text":"Japonların belki de en güzel ihraç mallarından olan manga, anime ve hatta hentai üretiminin önemli bir şirketi olan TokyoAnimenin, 3-D teknolojisini geliştirmek için dış finansmana ihtiyacı vardır.. Dünyada da çok tutulan bu ürünlerin, ABD ve Avrupa dağıtımını ele geçirmek isteyen şirketler elbette çalışmalarına çoktan başlamışlardır bile.. Önce bir Fransız şirket, Japonyada yaptığı anlaşmalarla işi almış gibi görünürse de, devreye giren ve daha güçlü olduğu anlaşılan Amerikalılar da bu konuda iddialıdır.. İşin içine, yasa dışı Hell Fire Club gibi, gerçek işkence görüntülerini İnternete servis eden sitelerin de karıştığı bir ticari savaştır başlar.. Bu çıkar mücadelesinin, özellikle yönetim kadrosuna sokulan dişi köstebeklerle, hiç de etik durmayan, ama acımasız iş dünyası şartlarında mübah görülen bir takım gelişmeleri tetiklemesi hiç de sürpriz olmamalı.."} +{"text":"Ailenizi katleden birini affedebilir miydiniz? 1994 yılında meydana gelen soykırımda ailelerini katleden adamlarla yüzyüze gelen iki Ruandalı kadın Rosaria ve Chantalın karşı karşıya oldukları soru işte bu. Affettikçenin özneleri 1994te her sekiz Ruandalıdan birini yok eden bir soykırımın kederini taşıyan bir ulus adına konuşuyorlar. Mahkemelerde biriken davalarla başa çıkamayan hükümet, soykırımdan sorumlu 50.000 mahkumu yok edilmesinde pay sahibi oldukları topluluklara geri gönderdi. Tam adalet umudu olmayınca Ruanda yeni bir çözüme yöneldi: Barışma Ancak, bu ulaşılabilir bir hedef mi? Hayatta kalanlar ailelerini yok eden katilleri gerçekten affedebilir mi? Hükümet bunu halkından bekleyebilir mi? Soykırım sırasında ahlaki liderlikte sınıfta kalan kilise bugün barışma sürecine katılabilir mi? Affettikçede yönetmen Laura Waters Hinson ve anlatan Mia Farrow, bu soruları bir zamanlar soykırımın kanlı banyosunun farklı taraflarında kalan dört komşunun yaşamları ve affetme yoluyla onların ölümden hayata yolculukları üzerinden inceliyor."} +{"text":"Avustralya'nın ünlü yeşil karıncaları, belli bir obada çok kalabalıklaştıklarında yaşadıkları yeri terkedip uzak bir diyara, ölüme giderlermiş. Yerliler onların ölüme yürüyüşlerini \"düş görmeye gidiyorlar\" diye yorumlarlarmış. Herzog'un filmi, ata topraklarından koparılmış, asimile edilmiş Avustralya yerlilerini anlatır. Artık hepsi tarihlerini unutmuş, dillerinden kopmuş, düzene uymuşlardır. Eski dillerini, sadece kabileden yaslı bir ye rli bilir, ama kimse O'nunla iletişim kuramaz. Derken, bir şirket, yerlilerin yaşadıkları topraklarda uranyum bulur. İşletmek ister. Toprağın aşıl sahiplerinin yerliler olduğunu bir tek o yaşlı adam bilmektedir. Lakin artık O'nun dilinden anlayan kimse kalmamıştır. Yerliler mahkemeye gider ve kaybederler. Son topraklarını da terk etme zamanı gelmiştir. Şirket, yerlilerin nakli için yeşil bir C-130 uçağı tahsis eder. Mahkemeyi kaybeden yerliler şirkete, \"Bütün bu terk ettiğimiz topraklar karşılığında sizden bir tek şey istiyoruz\" derler, \"... bu yeşil uçağı...\" Şirket bu talebi kabul eder. Yerliler, yeşil uçağa doluşup çok uzak bir yere doğru yola çıkarlar... rahatça düş görebilecekleri kadar uzak bir yere.. che59'dan alıntı"} +{"text":"Uzaylıların Dünya'ya gelişinin öncesindeki bir hafta boyunca yaşananları anlatan filmin konusu; uzaylıların gelişi Dünya hükümetleri tarafından tüm insanlığa duyurulur ancak haber hiç kimsenin ilgisini çekmez. Uzaylılar ise Dünya'ya vardıklarında, ekonomik krizle boğuşan, düş kırıklığına uğramış ve artık durumdan dolayı bitkin hale düşmüş insanları karşılarında bulur. Uzaylıların insanlar arasında yol açtığı tepkiler ise ırkçılıktan, mistik dini inanışlara kadar birçok farklı yelpazede seyretmektedir. Bununla birlikte filmimizin öyküsü insan popülasyonu ile ilgili olmayıp, büyük iletişim problemleri olan, küçük yaşlarda annesi tarafından terk edilen ve hiç sevmediği bir kadın tarafından büyütülen Luca Bertacci isimli bir adam hakkında. Uzaylıların gelişi ise çekingen bilhassa da bir çok duygudan mahrum bir hayat yaşayan Luca'nın yaşamını sonsuza değin değiştirecektir."} +{"text":"Casablanca, Gümüş Eyerler ve Batı Yakası Hikayesi... Bu filmlerin ortak noktası nedir? Beğenilen filmler olmasının yanı sıra bu eserler ABD Kongre Kütüphanesi'nce kültürel ve tarihi açıdan ayrıca estetik yönüyle dedikkate değer olarak addedilmiş ve ABD Ulusal Film Arşivi'ne kaydedilmiştir. These Amazing Shadows Ulusal Arşiv'in geçmişini ve önemini ele aldığı gibi envai çeşit yapıta sahip Amerikan sinemasının şaheserlerini, aslında Amerikan deneyimini göz önüne seriyor. Şu anki liste belgeseller, ev sineması, Hollywood klasikleri, avangart, aktüalite ve sessiz sinemadan oluşan farklı türdeki 525 filmi içeriyor. These Amazing Shadows, Amerikan filmlerinin hakkımızda ne çok şey anlattığını açığa vuruyor. Sadece ne yaptığımızla yetinmiyor; ayrıca ne düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi, neyi arzuladığımızı ve kendimize ne yalanlar söylediğimizi de yansıtıyor."} +{"text":"Cesur ve merhametli Kalpana, bir daire kiralar ve bir reklam modeli olarak çalışır. Zengin Sanjay Ramaswamy ile bir gönül macerasına girince de hayatı değişir. Sanjay, Kalpana'dan kendisiyle ilgili sırrı söylemek için onunla yüzleşmeye karar verince, ona aşık olduğunu anlar. Fakirmiş gibi davranır, ona evlenme teklif eder ve o da sonradan kabul eder. Fakat evlenemeden Kalpana öldürülür, Sanjay'da saldırıya uğrar ve hafıza kaybı yaşamaya başlar. Her 15 dakikadan sonrasını hatırlayamamaktadır. Kalpana'nın intikamını alabilmek için her 15 dakika boyunca dövmeler, fotoğraflar, notlar ve dairesindeki duvarın üzerindeki harita aracılığı ile olan olayları hatırlamaya çalışır. Yakalanması zor olan katilin ise Sanjay'ın planından haberdar olduğunu ve onu öldürmek için plan yaptığını Sanjay bilmemektedir. kaynak: rAjOo"} +{"text":"Tatsuminin çalışmaları ve otobiyografisine dayanan bu film, Japonyanın en karanlık zamanlarıyla ilgili tüyler ürperten hikayeleri, çok gerçekçi grafik bir tarzda anlatıyor. Mangaya ne kadar aşinasınız? Peki efsanevi manga ustası Yoshihiro Tatsumi'yi ne kadar tanıyorsunuz? Tanıyorsanız, bu film sizi cennete götürecek. Tanımıyorsanız da önünüzde yepyeni bir dünyanın kapıları açılacak. Yönetmen Eric Khoo, Tatsumi'nin otobiyografisini kısa hikayeleriyle birleştirip, ortaya nefis bir grafik uyarlama çıkarmış. Tatsumi aslında mangadan fazlası. Kendisi, pek çok sanatçıya ilham kaynağı olmuş, daha karanlık ve karşı kültürel olan 'gekiga' tarzı mangayı yaratmış. Hikayeler ve resimler meydan okurcasına karanlık, çarpık ve rahatsız edici. Ancak, bunlar çok insani figürler ve ifadelerle birleşince neredeyse gerçekçi bir his oluşuyor. Grafik türü genelde normal bir hikayeyi fantaziye dönüştürür. Buradaki ise tam tersi: Hikayenin aşırı uçları bile inandırıcı olabiliyor."} +{"text":"Klasik bir konu; bir kaç kişi birbirinden bağımsız olarak ama karşı konulamaz bir biçimde karşılaşarak gelecekteki kaderlerini belirleyecek olan yollarda ilerlerler. Klarlund ilk filminde bu öyküleme tekniğini çağdaş ve yepyeni bir üslupla kullanıyor. Öykü, görünüşte bir gün ve bir tarihle sınırlandırılmıştır: 18 Mayıs 1993. Öykünün kahramanları yaşamlarını sürdürürken bütün Danimarka, Avrupa Birliği'ne katılmayı oylamak üzeredir. Günün olayları hakkındaki medya haberleri ile bağlantılı öykülerde; hafif kaçık Jens ve konuşmayı reddeden Pernille, bir kovalamaca sırasında istemeden caz şarkıcısı Ulla'nın kızına arabayla çarparlar; Ulla da bir rastlantı sonucu Jens'in hayatını kurtaracaktır; uyanık işadamı Michael, ateşli bir Avrupa Birliği taraftarıdır ama oy kullanma kabininin önünde Ulla'yla çarpıştığında yere düşen oylar karışır ve bilmeden hayır oyu kullanır; birkaç polis, birkaç telekız da bu önemli ulusal referandum gününde kaderin oynadığı oyunlarda piyon rolünü üstlenirler"} +{"text":"Sinemacı Vibeke Lokkebergten 2008 yılında Gazzede yaşanan bombalı saldırıların çocuklar ve siviller üzerinde bıraktığı etki hakkında uluslar arası başarı elde etmiş olağanüstü bir belgesel. Lokkeberg, Norveçteki evinde haberleri izledikten sonra Gazzeye bizzat gidip olanları belgelemeye karar verdi ancak ilk elden uluslar arası gazetecilerin bölgeye girişinin engellendiğini öğrendi. Erişimin reddi onu bu hikayeyi belgelemesi için daha da heveslendirdi ve Filistinli kameramanların ve olayları akıllı telefonlarıyla kaydeden Gazzede yaşayan görgü tanıklarının ellerinindeki ham görüntüleri toplamaya başladı. Sonuç, aralarında Toronto, Kudüs, Abu Dabi, Doha Tribeca, Transilvanya, Melbourne, IDFA ve DC Film Festivalinin de bulunduğu pek çok festivalde gösterime layık bulunan unutulmaz bir sinematik deneyim ve tarihi bir belge."} +{"text":"Yetmişli yıllar. İtalya terörizmle sarsılıyor, öğrenciler arasında yakında bir askeri darbe olabileceği fikri yayılmakta. Herşey, Renzo ve Fabionun, bir deneme performansı için Pinonun evine gitmesiyle başlar. Pino, yasaklı balladlar besteleyen bir sanatçıdır. Bestelediği tüm şarkılar siyasetle ilgili ve iktidar karşıtıdır. Renzo ve Fabio, grupta yer almayı düşlemektedir. Boğulmuş sesle konuşan birinin açtığı telefon üçlünün paranoyaya kapılmasına yol açar. Pino, iki müzisyen olma heveslisi genci, tek kaçış yolu olarak gördüğü babasının eski Fiat'ına binmeye ikna eder. Fakat nereye gideceklerdir? Onlar da bilmemektedir. Nihayet üç sarsak solcu Avusturya sınırını aşarak gerçekte sadece onların hayallerinde gelişen tehlikeden kaçmaya karar verirler. Siyasi sığınma talebiyle Avusturya sınırına dayanırlar ve soluğu, Avusturya Hükümeti'nin protestolarıyla karşılaşan İtalyan diplomatik misyonuna bir utanç lekesi sürmüş ve aptal durumuna düşmüş olarak hapiste alırlar."} +{"text":"Khumba, vücudunun sadece ön bölümünde zebra çizgileri olan ve zebra çizgilerine takıntılı bir sürüde doğan talihsiz bir hayvandır. Küçük zebra, kısa süre içerisinde bu haberin duyulmasıyla lanetli olarak addedilir. Sürüdeki diğer zebralara göre, yaşadıklarıGreat Karoo'da meydana gelen ve tüm canlı yaşamını tehdit altına alan susuzluk Khumba'nın yüzündendir. Zira bu bölgeye çok uzun zamandır yağmur yağmamaktadır. Söylentiler hızla yayılır ve artık sürünün lideri olan öz babası dahi Khumba'nın lanetli olduğuna ve bölgeyi terk etmesi gerektiğine karar verir. Baskılara karşı koyma gücü olmayan Khumba, kaybolan diğer çizgilerini bulmak için cesaret gerektiren bir yolculuğa çıkacaktır. Bu yolculuk esnasında kendisine yardım etmeye çalışan ilginç karakterlerle tanışsa da Phango isimli kötücül leoparla karşılaşması işleri bir hayli zora sokacaktır."} +{"text":"Şov dünyasında \"Magic Mike\" olarak anılan Mike Martingano aslında hep mobilya tasarımcısı olmak istemiş olan genç ve yakışıklı bir striptiz dansçısıdır. California eyaletinin en ünlü ve en çok kazanan erkek dansçılarındandır ve kadınlar ona tam anlamıyla taparlar. Bir gün, henüz genç bir dansçı olan \"The Kid\" lakaplı Adam ile tanışır. Mike, genç Adam'ı himayesi altına alarak, ona şov dünyasının eğlenceli kapılarını aralar. Kadınları tavlamak, çılgın partiler vermek ve kolay para kazanmak gibi konularda Adam'ı eğitirken, kız kardeşi Paige ile tanışınca yaşadığı hayatın da değişebileceğini fark edecektir. paige ona şov dünyasını bırakıp, her zaman hayalini kurduğu yaşantının mümkün olduğunu anımsatır. Erkek striptizcilerin dünyasında geçen alışılmışın dışında bir film olan Magic Mike'ın yönetmenliğini Steven Soderbergh, başrolünü ise Channing Tatum üstleniyor."} +{"text":"Marco okyanusun üzerindeki eşsiz güzellikte bir adanın üzerinde yaşayan bir maymundur. Adanın plajında güvenlik görevlisi olarak çalışan Marco her ne kadar kendisini heyecan dolu maceraların baş kahramanı olarak hayal ediyor olsa da, hiçbir suçun işlenmediği bu huzurlu adada içine atılacağı hiçbir serüven yaşayamamaktadır. Adada yaşayan güzeller güzeli bir maymun olan Lulunun kalbini de ancak bir kahramanlık yaparak kazanacağını düşünen Marco için aradığı fırsat hiç ummadığı bir anda çıkagelir. Carlo adında etkileyici bir yabancı adaya gelmiş ve dev bir maymun şeklinde inşa edilmiş bir kumarhane işletmeye başlamıştır. Carlo adadakilerin gönlünü kazandığı yetmezmiş gibi Luluyla da yakınlaşmıştır. Daha ilk andan Carlodan hoşlanmayan Marco kumarhane ile ilgili araştırma yapmaya başlar. Carlonun asıl niyeti adayı ele geçirmek ve kendinin adanın kralı ilan etmektir. Marco, Carlonun planlarını ortaya çıkarıp onu tutuklamayı denese de, bu kez dev bir robot olan kumarhaneyi alt etmesi ve Lulunun gönlünü kazanması gerekecektir."} +{"text":"Şans eseri bir karşılaşma, Cezayir-İrlanda kökenli Safinez Bousbianın 20. yyın ortalarında parlayan ama sonra unutulan Cezayir pop musiği chaabi nin izini sürmeye başlamasına vesile olur. Bir zamanlar Cezayirin kale içlerinde çalınan ve Arap-Endülüs müziklerinin karışımından doğan bu müzik türünün, tam anlamıyla bir müzik janrı olarak kabul görmesi, onu halkın duygularına tercüman olarak kullanmayı seçen efsanevi El Hajd Mohamed El Anka sayesinde olmuştur. 1950lerde Cezayir Konservatuarında Arap ve Yahudi öğrencilerden oluşan bir chaabi orkestrası kurdu. Bu film, şimdilerde 70lerinde olan, o zamanların orkestradaki öğrencilerini bir araya getirmeyi hedefler. Onların kişisel hikayeleri ülkenin çalkalantılı geçmişini, özellikle de bir dönüm noktası olan bağımısızlık savaşını gözler önüne serer. Bousbia orkestrada daha önceleri çalmış olan müzisyenlerin çoğunun izini bulmayı başarmış ve onları Marsilyada bir konser vermek üzere tekrar biraraya toparlamıştır ki; bu buluşma Cezayirin kültürel tarihinde bizlere duygusal bir gezinti yaptıran bu filmin en can alıcı noktasını oluşturmaktadır."} +{"text":"Bombay asıllı, yurt dışında eğitim görmüş, Hintçe ve İngilizce konuşan Parsi, Kannada dışını pek bilmeyen bir grup oyuncuyu, Shakespearein zaman tanımaz trajedisi Otelloyu sergilemek üzere yönetir. Bir Satyajit Ray klasiği olan Pather Panchaliyi izlemenin anısı üzerine bir çiftçinin gözleri mutlulukla parlar. Bütün bunlar alakasız olmaktan ziyade Karnatakanın Batı Ghats bölgesinde yer alan gözlerden uzak Heggodu köyünden günlük olaylardır. Altmış yılı aşkın bir zamandır, yöresel kültür derneği Ninasam, sanatsal etkinlikler ve kültürel etkileşimlerin sınırları olduğu ve bunların sadece kentsel eylemler oldukları fikrine karşı çıkmıştır. Ninasamın kuruluşu yaklaşık olarak Hindistan Cumhuriyetinin doğuşuna denk gelir. Kuruluşun ana hedefi, merkezinde köy olmak üzere, merkezileşmemiş demokratik bir alan oluşturmaktır. Ama bugün ufukta yeni bir tehdit belirmektedir. Hindistanın devlet politikasını ve çağdaş ekonomik yapısını serbest piyasa büyümesi üzerine tek renkli bir görüş besledikçe, köy fikrinin geleceği bile belirsizdir"} +{"text":"Didier Decoin'ın 1964 yılındaki ünlü Kitty Genovese cinayeti davasına bir yorum getiren çok satan romanına dayanan Lucas Belvaux'nun rahatsız edici yeni filmi, sosyal sorumluluğun sınırları üzerine bir keşfe çıkıyor. Bir gece yarısı, Fransa'nın liman kenti Le Havre'daki bir apartmanın önünde öğrenci bir genç kız hunharca öldürülür. Apartmanda oturan 38 kişi ne bir şey gördüklerini, ne de duyduklarını söylerler. Ta ki, aralarından biri, içine kapanık kılavuz kaptan Pierre, sessizliğe son vermeye karar verip, polise, çaresiz, vahşi bir çığlıkla uykusundan uyandığını itiraf edene dek. Komşularının dikkatinden kaçabilecek bir çığlık değildir bu. Ama peki, komşular, aynı Pierre gibi neden kızın yardımına koşmamışlardır? Cinayete tanıklık ettiklerini neden toplu olarak reddetmektedirler? Ödleklikten mi, utançtan mı, yoksa korkudan mı? Sarsıntıya uğramış Pierre'i rahat bırakmayan bu sorular yönetmen Belvaux tarafından açıkça ortaya koyulur. Yaptığı roman uyarlaması tarafsız bir soruşturmadır. İnsanlar neden bazı olayları örtbas etme eğilimindedir?38 Şahithem kapsamlı bir psikolojik inceleme, hem de klostrofobik bir polisiye. ALINTI ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ KATALOĞU"} +{"text":"Jae-hyuk 40'lı yaşlarını süren sıradan bir adamdır. Tıbbı malzemeler satarak hayatını kazanan Jae-hyuk her gün doktorlarla sorunlar yaşamaktadır. Ağabeyi Jae-pil ise halk güvenliğini sağlamaya çalışmakla çok da ilgilenmeyen, zamanının çoğunu borsadan şikayet ederek geçirmektedir. Ülkenin farklı yerlerinde bulunan cesetler endişe yaratır. Emniyet müdürü hipnotize edilmiş gibi suya atlayıp boğulan insanların görüntülerinden rahatsız olmuştur. Zaman geçtikçe benzer olaylar daha çok artmıştır. Yetkililer bu ölümlerin sebebi karşısında şaşkına dönmüştür. Hükumet bunun üzerine ulusal acil durum ilan eder. Jae-pil de bu incelemeye dahil edilmiştir. Bir gün küçük bir kasabanın belediye başkanıyla buluşur. Başkan ona üniformalı birkaç adamın köpekleri nehre attığına şahit olduğunu söyler. Jae-pil bu salgının arkasında bir komplo olduğunu fark eder. Bu sırada Jae-hyukun karısı ve çocukları da kurbanlarla benzer belirtiler göstermeye başlamıştır. Jae-hyuk ise onlar için ilaç bulmaya çalışmaktadır. Jae-pil sayesinde binlerce doz ilacın bulunduğu bir depo olduğunu öğrenen Jae-hyuk hemen yola çıkar..."} +{"text":"1998... bir yaz günü. Kasabalılar okullarına gelecek ilk yabancı İngilizce öğretmenini karşılamaya hazırlanmaktadır. Fakat yanlışlıkla kasabaya yolu düşen Fransız turist Julie'yi öğretmen sanınca işler karışır. El Yazısı, kasabanın olaylarla dolu bu gününü üç kişinin gözünden anlatır. Kasabanın eczacısı Zeynep, birkaç yıl önce kasabaya yerleşmiştir. Ani bir şekilde kasabanın öğretmeni Celal'le evlenmeye karar vermiş ve evlilik hazırlıkları tüm kasabanın gündemi olmuştur. O gün şehirden ilaç sayımına gelen eski arkadaşı Volkan, ani evlilik haberini duyunca çok şaşırır. Sadece o, Zeynep'in bu ani kararının arkasındaki gerçek nedeni biliyordur. İlkokul müdürünün oğlu genç Ahmet, yakın köyden bir kızı sevmektedir. Hem kasabalılar hem de köylüler bu ilişkiye karşıdır. Sonunda Ahmet aylardır görmediği kızı kaçırmaya karar verir. O gün tam kızı kaçırmaya gidecekken babasının inadıyla turist Julie'ye tüm gün çevirmenlik yapmak zorunda kalır. Fakat ne Fransız Julie ne de Ahmet İngilizce bilmemektir. Kasabada sevdiği kız hakkındaki söylentiler Ahmet'i umutsuzlandırırken Julie'yle geçireceği o gün cesaretini yerine getirecektir. Üçüncü kahramanımız ufak Ragıp... Ragıp, eczacı Zeynep'e aşık. Her gün dizini kanatıp ona tedaviye gitmektedir. O gün en sonunda Zeynep'e bir aşk mektubu yazar. Tam ona verecekken mektubun cebinden çalındığını farkeder. Bütün gün aşk mektubunun izini sürerken yanına köyden ufak kız Sevgi dadanır. Sevgi de genç Ahmet'i sevmektedir. İkisi beraber naif aşklarının peşinden koşarken birbirlerinde arkadaşlığın farkına varırlar. El Yazısı, mütevazi bir Anadolu kasabasında, başkaları yüzünden isteklerinidizginleyenlerin bir günde başlarından geçenlerdir. Rüzgarın kasabaya getirdiği değişime kulak vererek, yıllardır aynı çarkta dönen düzenden çıkmak isteyen Ragıp, Ahmet ve Zeynep'in hikayesidir"} +{"text":"ABDli modern dans sanatçısı ve koreograf Isadora Duncan, 27 Mayıs 1877de San Fransiscoda dünyaya geldi. Yunan güzellik ideali temelinde klasik konser müziğini dansa dönüştürdü, klasik balenin muhalifi olarak antik çağın danslarını yeniden canlandırmaya çalıştı. Isadora Duncan İrlandadan ABDye göç etmiş olan bir ailenin kızıydı. Annesiyle babası boşandığında müzik öğretmeni olan annesinin yanında yoksulluk içinde, ancak müzikal bir ortamda büyüdü. Annesi, 1899 İsadora ve diğer çocuklarıyla birlikte Avrupaya geri döndü. İsadora daha 16 yaşındayken klasik baleye reddetti ve kendi tarzını geliştirmeye başladı. Chicago ve New Yorkta fazla başarılı olmayan bazı gösteriler yaptı. İlk başarılarını Londrada kazandı, Paris, Berlin ve Moskovada başarılarını sürdürdü, sonra yeniden Parise döndü. Çıktığı turnelerle Avrupanın tümünü, Kuzey ve Güney Amerikanın bütün metropollerini gezdi. 1904 yılında kız kardeşi Elizabethle birlikte Berlin-Grünewaldda yatılı bir dans okulu kurdu. Burada çocukları ücretsiz olarak yetiştirmeye, ruh ve beden eğitimini aynı anda vermeye çalıştı. Sonra okulunu Berline taşıdı ve burada aktör, yönetmen ve sahne ressamı Edward Gordon Craiga aşık oldu, ondan Deidre ismindeki kızını dünyaya getirdi. İsadora sahneye çıktığında seyircileri derhal büyülüyordu. Masmavi bir sahne perdesi önünde aniden ortaya çıkıyor, uzun süre hiç kımıldamadan duruyor, müziğin ilk nağmeleriyle birlikte kollarını başının üzerinde birleştirip, seyircileri tümüyle etkisi altına kadar kımıldamadan bekliyordu. Kollarını ve bacaklarını ortaya koyan Eski Yunan giysileri kiton ve tunika içinde, korse giymeden ve çıplak ayakla dans ediyordu. Gordon Craigden sonra 1910-13 arasında Paris Singerle (1867-1932) birlikte yaşadı, 1911de çocukları Patricki dünyaya getirdi. 1913 yılında bir araba kazasında çocuklarının ikisi de öldü. Bir virajda bozulan motoru tamir etmek için aşağı inen şoförü, el frenini çekmeyi unutmuştu. Araba Sen Nehrine uçtu, çocuklar ve dadı boğularak öldüler. Bu felaketten sonra İsadora Duncan içmeye başladı, kilo aldı ve dış çekiciliğini kaybetmeye başladı. Sonradan olan üçüncü bir çocuğu, doğumdan kısa süre sonra öldü. 1922 yılında Moskovada 26 yaşındaki Rus şairi Sergey Yesenin (1895-1925) ile evlendi. Birlikte Moskovada ve Leningradda sahneye çıktılar, ancak İsadoranın eski görkemli günleri sona ermişti. Yine de birlikte ABDye gittiler, sahneye çıktılar. İsadora gittiği her yerde uzun kırmızı ipek şalını takıyor, SSCBye övgüler düzüyordu. Bir defasında sahnede dansını bitirdikten sonra atkısını eline alıp sallamaya ve bağırmaya başladı: İşte kızıl! Ben de öyleyim! Yaşamın ve kuvvetin rengi budur! Siz de bir zamanlar vahşiydiniz! Sizi evcilleştirmelerine izin vermeyin! Yaptığı komünizm propagandası dışında danslarında şeffaf giysiler giymesi, anti komünist ve tutucu Amerikalıları harekete geçirdi, Duncan ile Yesenin Rusyaya geri döndüler. Ancak mutlu günler bu kez de uzun sürmedi. Yesenin 1925 yılında intihar ettiğinde, İsadora Paristeydi, ölüm haberini soğukkanlılıkla karşıladı. Artık parasızdı, hayatını borçlarla sürdürüyordu. Duncan 50 yaşında öldü. Niste bir hayranının üstü açık spor arabasında gezerken, boynundan pek nadir çıkardığı uzun kırmızı ipek şalı arabanın tekerleğine dolandı ve Duncanın boynu kırıldı. Hemen orada hayatını kaybetti."} +{"text":"Sae üniversite giriş sınavı için çok sıkı çalışan bir lise öğrencisidir. Genç yaşta babasını kaybetmenin getirmiş olduğu bir zorunluluk olarak annesi Ryoko ile birlikte Japonya'nın Hokkaido ilinde yaşamaktadırlar. Babası, tedavisi olmayan bir hastalığa yakalandığını öğrendikten sonra bahçelerine kızılcık eker, lakin ne kızının ne de kızılcığın büyüdüğünü göremez. O günden sonra kızılcığın gölgesinde büyüyen Sae, hayatta başarılı olmak konusunda kendisine söz vermiş, Tokyo'da bir üniversiteye girmeye çalışmaktadır. Derken balıkçılık eğitimi üzerine özelleşmiş bir okulda eğitim gören Kouhei ile tanışır. Kouhei, babası ve büyükbabası gibi balıkçı olmak istemektedir. Hokkaido'yu, üniversite okumak için terkeden Sae ve geride kalan Kouhei, ilişkilerini uzaktan da olsa devam ettirmeye çalışırlar. Fakat birbirlerine karşı büyük bir aşk duyuyor olmalarına rağmen bunu başaramazlar. Lakin on yıl sonra bu iki kişiyi bir mucize beklemektedir... Anlıntıdır."} +{"text":"Yönetmenlerden biri olan Zanyar Adami, Irak Kürdistan'ında gerilla olan babasının yaşadığı travmaları deşmek ister. Babası onlarla yüzleşmeyi reddeder, fakat bu arayış oğulu kendi travmalarıyla yüzleşmeye iter. Her ikisi de gerilla olan bir çiftin çocuğu olarak yaşam, bombalamalara ve tehditlere dair belli belirsiz anılarla örülü bir çocukluk, 5 yaşında tek başına İsveç'e gönderilmek... Bunların tümü içinde bir boşluk bırakmıştır. Farklı nesillerin ve kültürlerin travmalarla nasıl başettiğini izlemek oldukça ilginç. İran doğumlu sert gerilla erkek, bir yandan neden olduğu acılar için, artık İsveçli sayılabilecek oğlunu teskin etmeye çalışırken, öte yandan her şeyi gömülü bırakmayı tercih ediyor. Savaşın etkilerinin nesilden nesile nasıl aktarıldığına dair etkileyici bir hikaye."} +{"text":"Avangart sinemanın babası Jonas Mekastan video günlükleri. Sanat hakkındaki görüşleri, çoğu ünlü arkadaşlarıyla sohbetleri, hep içki, hep uykusuzluk Efsane yönetmenle kurabileceğimiz en yakın samimiyet. Uykusuz Gece Masalları, yönetmen Jonas Mekas'ın uykusuzluktan muzdarip halini yansıtmak istercesine bir araya getirdiği video günlüklerinden oluşuyor. El kamerasıyla çekilmiş ve kasten özensizce kurgulanmış 25 hikayecikten oluşan film, Mekas'ın bir kafede Marina Abramovic'le sohbetini videoya çekmesiyle başlıyor. Bir noktada, hareket halindeki bir arabanın içinde Björk'u konuşurken ve eski evini göstermeye çalışırken görüyoruz. Evi hiç göremiyoruz. Harmony Korine beliriyor; önce yalnız, bir zaman sonra da çocuğuyla. Filmin birşeyler göstermek, bir beyanda bulunmak ve hatta herhangi bir şey söylemek gibi bir derdi yok. 88 yaşındaki yönetmenin, ilginç olmayan şatafatıyla, kendi hayatına ve kariyerine bir saygı duruşu bu. Ama başlı başına bu durum bile filmi epey ilginç kılıyor ve yönetmenin avangard sinemanın babası unvanını ne kadar hakettiğini kanıtlıyor."} +{"text":"Uyuşturucu bağımlısı ve HIV taşıyıcısı Ron Woodroof'un hayatından esinlenerek beyazperdeye aktarılıyor. Ron Woodroof'a 1986 yılında AIDS yüzünden 30 günlük ömür biçilir. Teşhiş sonrası FDA kurumundan yasal onaylı olarak kullanabileceği tek ilaç olan AZT'yi almaya başlayan Ron hızla ölümün eşiğine doğru sürüklendiğini fark eder. Çareyi ABD'de yasal olmayan ama dünyanın dört bir yanında bulunan, doğal ilaçlara başvurmakta bulur. Kendisiyle ilgilenen doktorlardan biri olan arkadaşı Eve Saks'ın da yardımıyla Ron farkıdna olmadan çevresindeki hastlar içinde bir iletişim ve satış ağı kurmuş olur. \"Dallas Buyers Club\" olarak bilinen bu oluşum FDA'nın tedavisi yerine alternatif tıbbı tercih edenlerin çaresi olur ve dahası hastalar üzerinde onaylı AZT'den daha çok işe yarar. Fakat durum çok geçmeden fark edilir ve ilaç firmaları ve FDA Ron'a karşı büyük bir savaş açar. Film 30 günlük ömrü kaldı dendilen Ron Woodroof'un kişisel mücadelesine odaklanıyor."} +{"text":"Liseden üniversiteye geçmek için uğraşan Matt, boş gözünün üzerini bir yamayla kapatmış, utangaç ve cılız bir çocuktur. Yer yer sınıf arkadaşları, onun gözünü kapattığı yamayı çalarak Matt'le dalga geçerler. Aynı sınıfta Jill adında bir kız da çok şişmandır. Bu 2 sorunlu genç, biyoloji dersinde yan yana gelirler ve zamanla birbirlerine aşık olurlar; fakat Jill üniversiteye gittikten sonra, spor yapıp zayıflar ve çok güzel bir kız olur. İki gencin ilişkileri daha iyi olacağı yerde çok daha karmaşık hale gelir. Çünkü Matt, kendisini kızın yanında aciz ve küçük görmeye başlar. Jill, Matt'in bugüne kadar istediği adam olup olmadığını sorgulamaya başlar. İki sevgilinin karakterleri çarpışır. Böylece gençlerin ilişkileri yara alır. Film gençlerin yaşamlarındaki dalgalanmaları, altışar haftalık aralıklarla izleyicilere yansıtır."} +{"text":"Kuzey Kutbu'nun Svalbard takımadalarında bulunan Norveç'in Longyearbyen kentinde yüz yıldır bir enerji ve gelir kaynağı olarak kömür çıkarılıyor. Kent adını kereste ve maden sektöründe çalışan, Amerikalı iş insanı John Munro Longyear'dan alıyor. Longyear, 1906'da bölgenin işleyen ilk endüstriyel kömür işletmesi olan Arctic Coal Company'nin kurucu ortaklarından biri. Longyearbyen'in kuzey batısında bulunan Isfjorden son 10 yıldır kış ortasında bile buzla kaplanmıyor. Araştırmacılar, fiyordun deniz yaşamının kutup ikliminden Atlantik iklim bölgesine kaydığını belirtiyor. Svalbard'ın hızla değişen iklimi, son yıllarda yerel nüfusa pek çok problem yaratıyor. Yükselen ısı ve artan yağış daha çok çığ düşmesine sebep oluyor. Longyearbyen, a Bipolar City, Svalbard'ın yerel seçimlerini mercek altına alıyor; kömürün fiyatı azalırken halk sürdürülebilir gelişimi tartışmanın acil gerekliliğinin bugün her zamankinden daha önemli olduğunu fark ediyor. Resmi yetkililer ve yerel halkla yapılan röportajlar aracılığıyla yönetmenler kentin çevresel çelişkilerini ve bunların sonuçlarını araştırıyor. Bilim insanlarına, siyasilere ve kent sakinlerine göre Longyearbyen zamana karşı yarışıyor."} +{"text":"Love and Politics, bir Off-Broadway topluluğu olarak 1947'de Judith Malina ve Julian Becktarafından New York'ta kurulmuş efsane Living Theatre üzerine birbelgesel. Living Theatre, 1960'ların hem Amerika'sında hem de Avrupa'sında en olay yaratan veçok etki yapan bir topluluk olmuştur. Fiziksel aksiyona dayanan tiyatro dili, ruhsal devrimciliği ile psikolojik gerçekçiliğe ve Aristotelesçi dram yapısına karşı duruşuyla kendinden sonraki pek çok avangard oluşumu etkileyen Living Theatre yaşam ve sanat arasındaki sınırları ortadan kaldırmak istiyor ve tiyatroyu anarşist topyekün dönüşüme olan inancı kuvvetlendirmek için kullanıyordu. Topluluğun üzerinde durdukları nokta, seyirci ile yüzleşmeye gitmek, burjuva alışkanlık ve kişiliklerini kırmak için ona meydan okumaktı. Bu amaçla, gece klüplerinin striptiz numaralarından başka yerde rastlanmayan çıplaklığı da tiyatroya sokmuşlardır. Soyunma ile bir yandan \"sistemi\" yadsıyor, diğer yandan da -ritüellerde olduğu gibi- bedeni doğrulamışoluyorlardı."} +{"text":"Fabri'nin bu filminde Tibor Dery'nin 1200 sayfalık romanı temel alınmıştır. Basit bir uyarlamayla bu uzun romandan değerli bir film yapmak, neredeyse olanaksızdı. İşte yönetmen ve senaryo yazarı Fabri de bu nedenle, betimlemelerinde nesnel bir yöntem yerine öznel bir yöntemi seçmiştir. Romana tamamen bağlı kalarak çabalarını merkezde duran Lorinc Parcel Nagy figürü üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu da, romanın mesajı ve konusuna \"sadakatsiz\" bir sadakatle yaklaşan, özel bir görsel dilin ifade aracı olduğu, gerçek ve harika bir Fabri filmiyle sonuçlanır. Filmin ana karakteri, Lorinc Parsel Nagy, burjuva hanedanının en genç üyesidir. Filmde meydan gelen her şey, onun duyarlı, adalet düşkünü, uzlaşmaz karakteri aracılığıyla ifade edilmektedir. Çevresinin iki yüzlü yalanları ve onlarla yaşadığı çelişkiler, ailesinden soğuması ve sonunda onları reddetmesiyle sonuçlanır."} +{"text":"Bir sinemacı, Alp Dağlarının yamacı boyunca göllerin etrafında sıralanan köyleri dolaşarak, yirmi yıl önce kaybolan Valerie hakkında bilgi toplamaktadır. Rivayete göre Valerie, Kanadalı bir turisti öldürdükten sonra hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. En azından hikayeyi anlatan ve zamanında bu bölgede bulunan kişi olayları bu şekilde hatırlamaktadır. Görüşmeler devam ederken, bulunması zor Valerie, ikinci bir defa daha kaybolur. François Caillatnın müthiş bir biçimde filme aldığı Alplerin doğasında Valerie tam anlamıyla yok oluvermiştir. Yarların ve uçurumların birer metafor haline geldiği, ürkütücü ve görkemli doğa, aslında kurgu olan bu çalışmada kameranın yardımıyla belgesele dönüşür; bir yönetmenin belleğindekilerin anlatıldığı deneme yazısını andıran film, soyutun en üst derecesini seyirciye sunar."} +{"text":"Yaşar, Apo, Kovboy Ali, Cevat ve Ertuğrul'un hayattaki tek gayeleri, karınlarını doyurmak ve en büyük tutkuları olan şaraptan bir gün bile olsun ayrı kalmamaktır. Günübirlik yaşayan bu beş kişi, gayelerine ulaşabilmek için zamanın fırtınalı politik atmosferinden dahi faydalanmasını bilir. Sokaklarda yaşayan bu beş evsiz 12 Eylül 1980 sabahı geldiğinde sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya kalırlar. Ancak onların gidebilecekleri tek evleri vardır; o da yine sokaklardır. Yaşanan bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu kendilerini siyasi mahkumlarla birlikte aynı cezaevinde bulurlar. Cezaevi yönetimi arasında ise bir güç savaşı mevcuttur. Uzun yıllardır cezaevini dilediği gibi yöneten Cezaevi Müdürü Hızır, 12 Eylül askeri müdahalesi ile cezaevine atanan Yüzbaşı Kenan'ın üstü olmasından memnun değildir. Bu esnada diğer cezaevi personeli de yaşanan yeni durum içinde kendilerine iyi bir yer edinme peşindedir. Bu keşmekeş Yaşar ve arkadaşları için iyi bir fırsattır ve bu fırsatı değerlendirip kendilerine rahata erdirmeyi bilirler. Ancak zamanla içeride yaşananlara gönlü elvermeyen Yaşar, dışarıdan da tanıdığı mahkumları kurtarmak ve duvarların birbirlerinden ayırdığı Sinan ile Lale çiftini tekrardan kavuşturmak için bir plan yapar..."} +{"text":"Diktatörünün merhametine kalmış halkıyla herkes tarafından unutulmuş bir ülke. Bahreyn: Karanlıkta Çığlık Atmak, Bahreynlilerin yüzyüze kaldığı acıklı ve umutsuz durumu gözler önüne seriyor. Zalimlerinin acımasız ve uzlaşmacı olmayan eylemleri yüzünden, halkın Arap Baharının haleflerinden biri olma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bahreynde üç ay boyunca gizli bir şekilde çekilen film, demokratik hakları için mücadele eden, korku engelini aşmış bir halkın destanını izler. Film bir hastanenin içinde başlar. Doktorlar ve hemşireler, kalan en son güçleriyle imkansızı denemekte, gelen yaralı protestocular selini ve devlet milis güçlerini tedavi etmektedirler. O sırada insanlığa bağlılık ve saygı ile işlerini yapmışlardır. Hepsinin şu anda hapiste olduğunu bilerek filmi izlemek insanı şaşkınlık ve çaresizlik içinde bırakıyor. Protestolar doğumda boğularak öldürülmüştür. Bu şok edici belgesel, unutulmuş bir ülkenin son tanıklığıdır."} +{"text":"Che yeni insanın yaratılmasından bahseder ama henüz yeni insan yok, der Laveyska filmin başlarında. Bu belgesel ve onun kendi yaşam öyküsü ise aksini söylüyor. Ayakta Ölmek, bu yılın en çarpıcı belgeseli olabilir. Filmin merkezinde, küçük yaşta MS teşhisi konan ve ancak hayat arkadaşı Nelida Reyes'in desteğiyle yaşayabilen Irina Laveyska'nın hayatı var. Ama film, kötü bir kaderle mü- cadeleyi anlatmıyor. Bu, kim olduğunu bulmanın hikayesi. Küba'da komünist ebeveynleri tarafından ihmal edilmiş, babası tarafından aşağılanmış bir çocuk. Che'ye benzerliği ve biraz demagoji kokan söylemiyle pek de ikna edici olamayan devrimci bir genç. Ancak, bir şeyler tam yerine oturmuyor. Ta ki kahramanımız karşımıza sarışın bir kadın olarak çıkana dek. Yine de görüntü, bu kadının duruşundaki fark kadar çarpıcı değil. Ne kadar daha güçlü, daha tamam, tamamlanmamış bedeni içinde Ve bu bile, yönetmenin yakaladığı ve yansıttığı içtenlik kadar çarpıcı değil."} +{"text":"İdris Ouedraogonun ilk uzun metrajlı filmi Tercih, kıtlık ve kuraklık içinde yaşayan bir ailenin güzel bir hayata ulaşmak için verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Selam, köylerindeki kıtlıktan ve susuzluktan bıkmıştır. Yaşlı adam ailesini alıp Güneye doğru yola çıkar. Şehirde eşeğini satarken oğlu Aliye araba çarpar, küçük çocuk ölür. Aile yoluna devam eder ve hayalini kurdukları yeşillikler içinde bir bölgeye ulaşır. Nehir kenarına kulübe yapan Selam, burada eski arkadaşı Tibo ile karşılaşır. İki arkadaş çalışmak üzere anlaşsa da, Tibonun oğlu Tiga sorunlu bir gençtir ve sürekli huzursuzluk çıkarır. İnatçı ve çalışkan bir adamın, ailesine güzel bir hayat kurmak için gösterdiği çabayı anlatan Tercih, Burkina Fasodan sıcak ve naif bir film."} +{"text":"Ein Versprechen/ Söz Vermek bir çiftin günümüzdeki ilişkiler, evlilik ve boşanma konusundaki sorunlar üzerine düşündüğü bir belgeseldir. İki insanı tamamen bir arada tutan şey nedir? Evlilik ile resmiyete kavuşan iki insanın duygularına ne oluyor? Aşk bu sözleşmenin altında boğulabilir mi? Ya da ebediyet ile karşılaştığında umulmadık bir derinliğin içerisinde çiçek açabilir mi? Neden iki insan birbirine söz vermeyi seçer? Levin Peter ve Elsa Kremser, her ikisi de film yapımcısı genç bir çift bu sorulara cevap aramaktadır. Ein Versprechen/ Söz Vermek ilişkiler, evlilik ve boşanma üzerine bir sorgulayıcı belgeseldir. Levin 20 yaşında evlenmiş ve dört yıl sonra boşanmıştır. Fakat evliliği sorgulamaya başlaması boşanmasının hemen ardından olmuştur. Elsa ile olan yeni ilişkisi bu konuyu inceleyeceği bir film fikrini aklına getirdi. Çok kişisel bir hikaye ile yürütülen film, farklı çiftler ve evlilik konseptlerini birbirine karıştırmaktadır. Ein Versprechen/ Söz Vermek bir umut ve hayal, korku ve bağımlılık, bağlılık ve güven arasındaki zinciri nazik bir şekilde ortaya çıkarmakta."} +{"text":"Eski bir suç ortağını ihbar etmemek için hapse giren ve 28 yıl yatan Val, bu uzun cezadan sonra nihayet çıkar. Hapishanenin kapısında kendisini en iyi arkadaşı Doc beklemektedir. Beraber ekibin diğer üyesi olan Hirsch ile buluşurlar. Sıkı dostlukları hiç eskimemiştir; kazanılan ve kaybedilen özgürlükler, sadakat ve ihanetleri, eski parlak günlerin şatafatı... Hepsi bir bir geride kalmıştır. Fakat içlerinden biri çok tehlikeli bir sırrı da taşımaktadır. Eski bir patron tarafından oldukça zor bir seçimde bırakılmıştır ve çözüm bulmak için zamanı gitgide azalmaktadır. Eski ekip yeniden bir araya toplanmışken, bu işi çözmek için son bir kez daha belaya bulaşacaklardır... Noah Haidle'ın senaryosunu yazdığı filmin yönetmen koltuğunda Fisher Stevens otururken, filmin başrollerini Al Pacino, Christopher Walken ve Alan Arkin paylaşıyor."} +{"text":"Yıldırım Çarpması, Litvanyalı yazarlar Yolita Skablauskaite, Petras ve Povilas Dirgelas'ın öykülerinden uyarlanmıştır. Yönetmen, Garcia Marquez'in kitaplarındaki büyülü gerçekçiliğin ruhunu hatırlatacak edebiyatı aramaktadır. Film üç öyküyü kapsar-üç farklı kişiliğin yaşamları. Burada kuşa dönüşen dans öğretmeni Raphael, iflah olmaz gezgin Theodor Milkus, yalnız yaşayan müze bekçisi Joan ile karşılaşırsınız. Onların ortaklığı ruhlarının benzerliğidir. Bu, soylu yenilgiler, hünerli önseziler ve suçluluk duyguları ile dolu bir şölendir. Bu karakterler aracılığı ile filmin ana teması-sanatçının yazgısı-açığa çıkartılmaktadır. Göz kamaştırıcı bir yıldırımla bir kez çarpılmış bir kişi artık diğerleri gibi günlük hayatına devam edemez, kendi hayal dünyasında yaşamaya başlar. Bundan dolayıdır ki bu filmin türü özgün, alegorik bir masaldır."} +{"text":"Nesrin istanbul sazlarında şarkı söyleyerek yaşayan hafifmeşreb bir kadındır. Sazda tanıştığı Selim ile birlikte yaşamaya başlarlar. Bu arada babasını bilmediği bir kız çocuğu dünyaya getirir. Çocuk'tan rahatsız olan Selim çocuğubir kış günü bir çeşme yalağına bırakır. Yıllar geçer. Nesrin paraya kavuşup, ünlü bir randevucu olmuştur. Başka bir ailede büyüyen kızı Seher ile yolları kesişir. Baba bildiği kişinin ölmesi üzerine evden ayrılan Seher katibe olarak Nesrin'in yanına girer. Nesrin öz kızını sermaye yapmış zengin erkeklere pazarlamaktadır. Seher hamile kalır ve bir kızı olur. Analığı depreşen Nesrin çocuğa ilgisi dolayısıyle Seher ile ilgilenmeye başlar. Acı gerçeği öğrendiğinde iş işten geçmiştir. Bu arada Seher'in güzelliğinden etkilenen Selim de kız ile ilgilenmektedir."} +{"text":"Paris'teki ikinci buluşmanın ardından Jesse ve Celine bir kez daha vedalaşıp kendi yollarına devam eder. İlk buluşmanın ardından geçen uzun yılların ardından tekrar, bu kez Yunanistan'da karşılaştığımız ikili, bu süreçte bir yığın değişim yaşamış, çeşitli sürprizlerin yaşanacağı bir hayata doğru yelken açmıştır. Tüm sorunlara ve değişikliklere rağmen, değişmeyen tek şey ise birbirlerine duydukları naif aşktır. Yunanistan'da geçirdikleri bir tatil günü, geçmişlerini muhakeme edip ilişkilerini masaya yatırdıkları içten bir sohbete tanık olacaktır. Before Sunrise ve Before Sunset filmlerinin ardından yönetmen Richard Linklater ile oyuncular Ethan Hawke ve Julie Delpy'i tekrar bir araya geliyor ve Before Midnight ile birlikte seriye son nokta koyuluyor. Filmin senaryosu önceki filmde olduğu gibi Linklater, Hawke ve Delpy ortaklığının ürünü."} +{"text":"Eski Maya takviminin büyük döngüsü 21 Aralık 2012de sona ermiş olacak. Peki, hikaye nasıl bitiyor? Okyanuslar ters yüz mü oluyor? Son ağaç kesilirken gökyüzü çöküyor mu? Mayaların Meksika ve Guatemaladaki gözlerden ırak evleri, dizginlenemez küreselleşmenin dünyayı nasıl yok ettiğini ve yerel kültürlerin doğal kaynakların ele geçirilme tutkusu yüzünden nasıl dört bir taraftan saldırıya uğradığını göstermek için küçük bir evren sunuyor bize. Film altı genç Mayanın günlük yaşamlarını ve ritüellerini izleyerek, bu küçük topluluğun kültürlerinin ve çevrelerinin talan edilmesine karşı sürdürdükleri kararlı mücadeleyi gösteriyor. Filmin kahramanlarının samimi anlatıları ve deneyimleri, doğanın kırılgan güzelliği ve kutsal yaradılış miti Popol Vuhun görüntüleriyle bir araya geliyor. Mayalı kahramanların hikayeleri ve dünyaya bakışları, bizim öngörüden yoksun bir biçimde dünyayı talan eden anlayışımızla karşılaştırılmış oluyor."} +{"text":"Yakın gelecekte dünyayı ele geçiren Mimics adlı uzaylı birliği, birçok büyük şehri yok eder ve milyonlarca insanı ölümün eşiğinde bekletir. Dünyada hiçbir ordu, onların hızına, silahlarının gücüne ve de en önemlisi telepati yoluyla emir verme ve uygulama güçlerine ulaşamaz. Artık dünyadaki tüm ordular bu uzaylı sürüsüne karşı güçlerini birleştirmek durumundadır ve bu güç birliği dışında ikinci bir şansları yoktur. Subay Bill Cage daha önce bu savaşlardan hiçbirine katılmamış tecrübesiz bir askerdir ve atıldığı yeni görevi onun için bir nevi intihar anlamına gelmektedir. Beklenen olur; Cage dakikalar içerisinde öldürülür... Fakat bu bir sonu değil, yeni bir başlangıcı doğurur. Cage, sıradışı bir şekilde cehennem gibi bir günde uyanır, kendini kırılması zor bir döngünün içerisinde bulur. Buna göre her seferinde ölüp sonrasında yeniden dirilip aynı savaşı bir kez daha tekrarlamak zorundadır. Her geri dönüşünde daha güçlü, daha zeki ve Mimics'lerle daha kolay başa çıkabilir hale gelse de kendine verilen iş dünyanın en zorlu görevidir."} +{"text":"Cezayir asıllı bir Fransız kadın, siyah bir adamla evlenmek ister ama karşısında bu karar karşısında dehşete düşen 40 erkek kardeş bulur. Yukarıdaki alıntıya rağmen bu filmin epey yenilikçi olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle, yönetmenin dokuz yılda bitirdiği ilk uzun metrajlı filmi aniden gelen bir ilhamla çekilmiş gibi hafif ve rahat. Kendini Tut, Romeo ve Jülyetin defalarca anlatılmış, bilindik hikayesini anımsatıyor ama filmin merkezinde kendi ırkçılıkları içinde kaybolan Afrikalılar ve Cezayirliler var. Hıristiyan bir Afrikalı olan Dorcy, Cezayirli müslüman Sabrina ile evlenmek ister. Ancak ikna etmesi gereken sadece kendi annesi değildir. Karşılarında, Sabrinanın büyük abisi Silmanenin duruma el koymasıyla bir araya gelen kırk Cezayirli erkek kardeş vardır. Bu utanç verici birleşmeye engel olmak için canını dişine katan Silmanenin kendisi de aslında Yahudi bir şarkıcıya aşıktır. Tüm bu karakterler, yaşadıkları ırkçı Fransız toplumuna ait hissedememenin acısını çekerken, kendi küçük karmaşık dünyalarında kendi ırkçılıklarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. Kendini Tut, hafif dokunuşunu kaybetmeden komik, duygusal ve derin olmayı başaran, şaşırtıcı bir film."} +{"text":"1929 yılında George ve Serena Pemberton Kuzey Carolina'ya yerleşmek için yaşadıkları Boston kentinden ayrılan genç bir çifttir. Yeni yerleşim yerlerinde sadece ev değil, sıfırdan bir hayat inşa ederler ve kerestecilik işinde yükselirler. Serena genç ve güzel olduğu kadar yetenekli ve kurnaz bir kadındır. Kocasının başarısına daima destek olan Serena önlerini kesmek isteyen herkesin de ayağını bir biçimde kaydırır. Fakat kendisine dair bilmediği önemli bir gerçek kısa sürede ortaya çıkar. Serena hamile kalamıyordur, sevgili kocasına asla bir çocuk veremeyecektir. Bu haber Serena'nın iyice hırslanmasına yol açar ve kıskançlığını tırmandırır. Çünkü George'un onların evliliklerinden önce başka bir kadından gayrimeşru çocuğu olmuştur. Serena hayata karşı tüm hıncını bu çocuğu ortadan kaldırmak için kullanacaktır. En son Daha İyi Bir Dünyada filmiyle karşımıza çıkan bol ödüllü sinemacı Susanne Bier'in yönetmenlik koltuğuna oturduğu filmin başrollerini Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence paylaşıyor."} +{"text":"Kaybedilenler, geride kalanlar ve onların birbiri üzerine iplik örgüsü gibi işlenmiş, rengini arayan siyah-beyaz hikayesi. İspanyol ressam Miquel Barcelonun ürpertici fırça darbeleriyle açılan filmin ilk sahnesi, bir orman ayininde bacaklarından asılıp ateşe atılmış bir karakteri ve etrafında toplaşan hayvanları resmederken, derin keder henüz o ilk saniyelerde tohumlarını salıveriyor izleyicinin derinine. Bir araba kazasında iki kızlarından birini kaybetmenin verdiği acıyı, hafıza kaybıyla atlatmaya çalışan baba ve sadece kızını değil kocasını da bir anlamda kaybetmiş anne, ellerinde kalan diğer kızlarıyla hayatlarına devam etmeye çalışırlar. İçlerindeki boşluğu, gidebilecekleri en kalabalık mekanlarda doldurmaya çalışmak, bulabildikleri tek çözüm yolu olur. İzleyeni çerçevenin derinliğine daldıran, olayların her saniyesine tanık gibi kullanılmış statik kamera, tek plan çekimler ve doğaçlama diyaloglar, 60lar Fransız sinemasına bir dönüş niteliğinde."} +{"text":"Sahara çölüyle tropikal Afrikanın nemli ormanları arasındaki çorak araziyi tanımlayan \"Sahel\" kelimesi 1970lerden beridir kıtlık ve yoksulluk ile eşanlamlı kullanılıyor. Her geçen yıl, çöl koşulları güneye, Sahelin bir zamanlar tarımsal olarak verimli topraklarının içlerine doğru uzanarak yayılmaya devam etti. İnsanlar eskiden bereketli olan köylerine sırtlarını dönerek geleneksel yurtlarını terk etmeye başladı veşehirde yeni bir yaşama yöneldi. 1980'lerde 30 milyonu bulan nüfusuyla bölge sürekli kuraklık ve açlıktan muzdaripti. Birçok köy çölleşmişti ama Burkina Fasonun kuzeyinde yaşayan Yacouba Sawadogo adındaki bir çiftçi giderek büyüyen çöle karşı durmaya karar verdi ve uluslararası kurumların gündeme getirip uygulama konusunda başarısız olduğu ilkel bir tarımcılık tekniğini, Zai Yacouba'yı başarıyla uyguladı. Son 20 yıl içerisinde hem doğayla hem de insanlarla yüzleşerek başarıyla savaştı ve çölleşmeye karşımücadelede öncü oldu. Ama Yacoubanın mücadelesi basit bir tarım hikayesi değil, bu tam anlamıyla bir dram. Bu öykü bir adamın inancı hakkında ve bu inanç Afrikanın Sahel bölgesinde yaşayan binlerce insana bir yarar sağlayabilir."} +{"text":"Güney Doğu Kamerun. Fransız bir zoolog, varlığı kesinleştirilmemiş, tarih öncesi bir canavarı, pigmelerden dinlediği hikayeler aracılığıyla incelemektedir. Zoolog, yıllar boyunca yarı gergedan, yarı timsah ve yarı yılan olan bu bilinmez hayvan Mokele-Mbembeyi bulmak uğruna balta girmemiş ormanları dolaşmış, macerası süresince pek çok komik olaya da tanık olmuştur. Loch Ness canavarı ya da korkunç kar adamı, Bigfoot... Mitolojide, efsanelerde ve destanlarda yer alan şeyler. Fransız zoolog ve gezgin Michel Ballot, Kamerunun güney doğusundaki bu balta girmemiş ormanların derinliklerinde uzun yıllardır, benzer bir mitolojik canlı olan Mokele-Mbembenin varlığına dair bir kanıt bulmaya çalışmaktadır. Kafası yılan, kuyruğu timsahı andıran bir gergedan gibidir bu canlı; en azından pigmeler bu dev dinazoru bu şekilde anlatmaktadır. Bu canlı şekil bile değiştirebilmektedir. Yer yer komik olan bu belgeselin baş rolündeki Ballot, azimli ve inatçı bir araştırmacıdır. Yerel nüfusu bitmek bilmeyen bir merak ve azimle sorgulamakta, Mokele-Mbembenin varlığını kanıtlayabilmek için bölgeye kameralar yerleştirmek için yollar araştırmaktadır. Fransız filmci Marie Voignier ise, Ballotu herhangi bir yorum yapmadan takip ederek, portresine daha da gizem katar. Mokele-Mbembe acaba bir mit midir, yoksa gerçekten var mıdır? Film, Batılı düşüncenin gözleme dayalı yapısı ile pigmelerin tamamen geleneğe dayalı düşünce biçimleri arasındaki ilişki ve farkları inceliyor."} +{"text":"1969da ve Jack Jansen üniversiteden atılmış halde Floridadaki ailesinin yaşadığı Lately kasabasına geri döner. Babası kasabanın yerel gazetesi The Moat County Timesın sahibidir. Bu arada The Miami Time'ın muhabiri abisi Ward, Hillary Van Wetter davasını araştırmak üzere çıkagelir; yanında da iş arkadaşı Yardley Acheman vardır. Charlotte Bless adlı güzel kadın, Hillarynin yanlışlıkla hüküm giydiğine inanmaktatır ve onu temize çıkartması için The Miami Times muhabirlerinden medet umar. Ward ve Yardley ise meslek yaşamlarında yükselmeyi hedefleyerek Bless'in iddiasının peşinden giderler. Bu arada Jack evlerine sıklıkla gelip giden Bless'e kelimenin tam anlamıyla tutulmuştur. Fakat bu dörtlü beraber daha çok zaman geçirdikçe, davayla ilgili gerçekler de gittikçe kararmaya başlar. Yönetmenliğini Lee Daniels'in üstlendiği filmin kadrosunda Nicole Kidman, Matthew McConaughey, Zac Efron ve John Cusack gibi isimler yer alıyor."} +{"text":"Yakışıklı ve çapkın bir genç olan Ali ve Leyla havaalanına ayrı ayrı giderlerken yolda pek de hoş olmayan bir biçimde tanışırlar. Tartıştıktan sonra yollarına devam eden ikili, havaalanında aynı kişiyi beklediklerini anlayınca şaşkınlıkları daha da büyür. Çünkü karşıladıkları işadamı Vahi Bey Leylanın babası ve Alinin de patronudur. Leyla hoşlandığı Aliye yakın olmak için babasının işyerinde çalışmak ister ve Alinin sekreteri olarak işe başlar. Çapkın Alinin sevgilileri ile konuşmasını engelleyerek genç adamı canından bezdirir. Vahi Bey işlerini geliştirmek için bir av partisi düzenleme işini Aliye verir. Ali partiye gelmemek içinizin isterse de Leyla buna da engel olur. Gece odasına girdiği Ali ile Vahi Beye yakalanınca soluğu nikah masasında alırlar. Evlilikleri iyi gitmektedir. Ama eski sevgilileri Aliyi bir türlü rahat bırakmaz. Leyla kıskanır ve aynı silahla karşılık vermeye karar verir. Yeni komşuları petrol kralı Abdül Osman bu iş için biçilmiş kaftandır. Vahi Beyle de iş yapmaktadır. Vahi Bey onun onuruna bir parti verir. Fakat Abdül Osman bir hastalık bahanesi ile partiye gitmez ve gününü Leyla ile geçirir. Leyla petrol kralına gerçek niyetini anlatır. Tüm isteğinin çok sevdiği eşini kıskandırmak olduğunu söyler. Abdül Osman evine döner. Alinin evine geldiğini öğrenince gizlice eve girip genç adamla konuşur ve eşi Leylanın kendisi ile olmadığını, evlerinde bulunduğunu söyler. Leyla ise bunun tam tersi petrol kralı ile birlikte olduklarını anlatıp Aliyi çileden çıkartır. Ali yüzleştirmek için kolundan tuttuğu gibi Abdül Osmanın evine Leylayı götürür. Tüm bunların gerçek olmadığı, düzmece olduğu ortaya çıkar. Ali, bundan böyle Leyladan başkasıyla ilgilenmeyeceğine söz verir, her şey yoluna girer"} +{"text":"Birleşen Yollar, Şule Yüksel Şenler'in Huzur Sokağı isimli kitabından Yücel Çakmaklı'nın 1970 yılında sinemaya aktardığı film. Sosyete kızı feyza ile dindar üniversite öğrencisi Bilal'in aşkı. Bilal onu ilk gördüğü anda aşık olur. Feyza onu kendine aşık edip dininden döndirmek için büyük çabalar sarfeder. Bilal bir yandan onu severken bir yandan da dinine olan bağımlılığıyla Feyza'dan uzaklaşmaya çalışır. Bir başkasıyla, kendi gibi dinine düşkün birisiyle evlenir. Feyza buna çok üzülür. dadıdının da yardımıyla yavaş yavaş islamı anlamaya başlar. Bir süre sonra tamamen bir islam hanımefendisi olmuştur. içkici ve zengin kocasından ayrılır. Kızı Hilal'i islami şartlara çok uygun bir kız olarak yetiştirir. Yıllar sonra Allah Feyza ve Bilal'i yeniden karşılaştırır. Ama çok farklı bir şekilde..."} +{"text":"The Archers adıyla da tanınan Powell-Pressburger ikilisinin başyapıtlarından biri 2. Dünya Savaşı sırasında, İngiliz pilot Peter ve Amerikalı kadın subay June telsizde tanışır ve birbirlerinden etkilenirler. Uçağı yara alan Peter paraşütsüz olarak atlamak zorunda kalır ama kurtulur. Bir sahilde kendine gelir, Junela tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Bu arada Öteki Dünyada, Peterın oraya geçişini sağlamakla görevli 71 Nolu Yöneticinin sis yüzünden onu bulamadığı anlaşılır. Yönetici canını almak üzere Peterla iletişime geçer, ama o dünyayı bırakmak istemez. Arada oluşan 20 saatlik kayma sırasında aşık olmuştur ve bu onun kabahati değildir Peterın talebi üzerine, Öteki Dünyadaki Temyiz Mahkemesi genç adamın durumunu görüşmek üzere toplanır. Öteki Dünyayı konu alan bu klasik İngiliz filmi hala tazeliğini ve önemini koruyor. Yapıldığı yıllar için şaşırtıcı set tasarımı ve hoş birkaç senaryo trüğü de cabası"} +{"text":"Alex, son derece etkileyici, komik, oldum olası havalı ve daha da önemlisi, kadınların hayır diyemediği bir tip ve onun çok profesyonel bir işi var: İlişkileri bozmak. Ünüyle doğru orantılı bir ücret karşılığında, bir kaç hafta içinde, her koca, sevgili ya da nişanlıyı, eski sıfatına kavuşturmak konusunda ondan daha başarılı kimse olamaz! Gizlenerek, telefon dinleyerek, sahte kimliklerle, insanın içini eriten o gülümsemesiyle ve akla gelebilecek daha binbir çeşit numarayla, söz verdiği işi kesinlikle yerine getiriyor! Juliette ise gencecik, çok güzel, özgür ruhlu ve bağımsız bir zengin kız. En büyük tutkuları alışveriş yapmak ve güzel şaraplar tatmak. Bir de, Dirty Dancing filmini kare kare ezbere biliyor. On gün sonra, hayatının aşkıyla evlenecek ama babası bu işe pek sıcak bakmıyor. Alex, görünürde kusursuz denebilecek bu çifti ayırmak üzere işe alındığında, kendisini zamana karşı kazanması gereken hareketli bir yarışın içinde bulur. Bu yarışta, Parisin güneşli sokaklarından, Fasın moda dünyasına sürüklenecektir. Alex, neredeyse imkansız olan bu çok eğlenceli baştan çıkarma operasyonunda, kendi peşine düşen acımasız alacaklıların, öfkeli eski kocaların ve hatta Juliettein elinden zor kurtulacaktır. Ama en kötüsü, belki de, aşk söz konusu olunca, mükemmel bir plan yapılamayacağını, kendi zararına da olsa, anlayacaktır."} +{"text":"Sammy Rice düşman silahlarını etkisiz hale getirmek ve müttefik silahları geliştirmek için yeni yöntemler geliştiren cephane araştırma ekibinin bir parçası olarak İngiliz askeri istihbaratıyla birlikte çalışan bir patlayıcı uzmanıdır. İşinde oldukça başarılı olan Riceın büyük bir sorunu vardır: çevresindekilerle, özellikle de kız arkadaşı ve sekreteri Susan ile arasını bozan alkole alışmasına neden olan ve oldukça acı veren \"takma bacak\". Riceın son projesi çocuk oyuncağı şeklinde yapılmış yeni bir Alman bombasını etkisiz hale getirmenin bir yolunu bulmaktır. Ancak Rice üstleriyle mücadele etmek zorunda kalır. Çünkü patlayıcı ekibiyle birlikte çalışmak zorunda kalmış ahlaksız bir iş adamı olan Waring ve meslektaşı Profesör Mair Riceın hem etkisiz hem de tehlikeli bulduğu yeni bir silah için orduya baskı yapmaya başlamıştır..."} +{"text":"Filmin yönetmeni Guillermo del Toro izleyicilere eşsiz bir bilim kurgu filmi sunmak için Legendary Pictures ile iş birliğine giriyor; Idris Elba, Charlie Hunnam ve Charlie Day filmin başrollerini paylaşıyor. İnsanoğlunu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakan şey, ansızın denizin altından gelmeye başlayan Kaiju isimli yaratıklardır. Bu dehşet verici varlıklar dünyanın temel kaynaklarını harap ederken canlı nüfusunu da hızlıca yok etmeye başlarlar. Çaresiz insanlık Jaeger isimli devasa robotlar üreterek felaketi durdurmaya çalışır. Tüm talimatları iki pilottan alan Jaeger'ler beyin gücüyle çalışan donanımlı ve güçlü robotlardır. Ne var ki ortada onların bile çözümleyemeceği katastrofik bir gidişat söz konusudur. Tüm çareler tükenmişken ortaya çıkan eski bir pilot ve stajyeri insanlığın son umudu olmaya çalışacaktır."} +{"text":"Şehirde bir dizi korkunç cinayet işleyen azılı katilin yakalanıp, ölüme mahkum olmasından tam 15yıl sonra Georgetown da yeniden cinayetler işlenmeye başlar. Polis yetkilileri, bu cinayetlerin idam edilen katilin tarzında işlendiğini farkederler. Tam bu sırada, şehrin akıl hastanesinde yıllarca süren katatonik bir uykudan aniden uyanan bir hasta, katilin kendisi olduğunu iddia eder ve itiraflarda bulunur. Olayı araştırmakla görevlendirilen polis Kinderman, hastanın verdiği cinayet ayrıntıları bir yana, adamın yine onbeş yıl önce küçük bir kızın ruhunu ele geçiren şeytanı kovarken ölen arkadaşı Peder Damien Karrasla olan aşırı benzerliğinden de dehşete düşer. l973 yılında çevrilen ve sinema tarihinin en korkunç filmlerinden biri olarak kabul edilen Şeytanın uyarlandığı romanın yazarı ve filmin senaristi olan William Peter Blatty, bu defa da yine kendi yazdığı \"Legion\" adlı romanın uyarlamasında yönetmenlik yapıyor. l949da Georgetown Üniversitesinde okuduğu yıllardan beri, şeytanın insan ruhunu ele geçirmesi ve şeytan çıkarma olaylarına ilgi duyan Blatty, kendi araştırmalarına dayanarak yazdığı \"Şeytan\" adlı romanıyla tam 55 hafta en çok satan kitaplar listesinde ilk sırayı almış ve bu romandan yola çıkarak yapılan film pek çok dalda aday gösterildiği Oscarı En İyi Senaryo ve Ses dallarında almış ve filmi tam 70 milyon kişi izlemişti. İlk Şeytan'ın aksine, dönen başlar, yeşil kusmuklardan çok, gıcırdayan tahtalar ve gölgelerle korkutmayı seçen Şeytan III türün meraklılarını hayal kırıklığına uğratmayacak bir yapım. Üstelik bu defa, bir insanın ruhunu ve vücudunu ele geçiren yaratığın şeytan gibi doğa üstü bir varlık değil, ölü bir katil olması işleri daha da tüyler ürpertici hale getiriyor."} +{"text":"İsveç dünyadaki en yaşanılabilir, bireyin kendini en güvende hissettiği ülkelerden biri. Şiddet, dünyanın her ülkesinde ortaya çıkabilecek, üstesinden gelmenin oldukça zor olduğu bir durum. Karanlık Çökünce şiddeti anlatan bir film, ancak Amerikan filmlerinden çok farklı yaklaşıyor bu konuya. Başarılı bir televizyon habercisi, ruhsal durumu bozuk olan kocasının uyguladığı şiddetle baş etmeye çalışıyor. Yıllardır İsveçte yaşayan göçmen bir ailenin genç kızı, töre-namus açmazında en yakınındaki insanlarca köşeye sıkıştırılıyor. Bir gece kulübünün sahibi ise sıradan bir tartışma sonucu alevlenen şiddetle karşı karşıya kalıyor. Filmin üç karakteri de kanunlar onların yanında olmasına ve polisin desteğine karşın sürekli tehdit altındalar ve korkuyorlar. Bir gerilimden çok etkileyici bir dram olarak nitelendirilebilecek Karanlık Çökünce sürprizlerle dolu bir anlatımla bizi şaşırtmayı beceriyor ve şiddete maruz kalan insanların nasıl yalnızlığa itildiklerini çok çarpıcı bir şekilde beyazperdeye aktarıyor."} +{"text":"Önceleri görünüşüyle iş kapmakta zorlanmayan, kendinden emin ve istekli bir kadın olan Hyo-jung, köklü bir değişim geçiren arkadaşının tavsiyesi üzerine eski bir aktirist tarafından işletilen gizemli bir yoga merkezine gider. Yoğun eğitim programında, genç yoga hocası Nani Hyo-jung ve diğer dört kıza nihai ve ölümsüz güzelliğin sırrına erebilecek yalnızca bir kişinin derslerde başarıyla ustalaşacağını açıklar. Bir haftalık kurs süresince uymaları gereken beş kural vardır; 1. Yemek yememek, 2. Dersten sonra bir saat boyunca duş almamak, 3. Aynaya bakmamak, 4. Binanın dışına çıkmamak, 5. Kimseyi aramamak. Eğitim devam ederken kızlar gizli arzularının yol açtığı kuralları çiğnemek için iradeleriyle mücadeleye girerken, Hyo-jung yoga merkeziyle ve yaşlanmayan aktiristle ilgili bazı şeyleri farketmeye başlar"} +{"text":"Dunkirk-Frederique ve Christophe arasında bir aşk başlamıştır. Kadın 37 yaşında iki çocuklu, boşanmış ve kültürlü bir kadındır. Erkek ise 28 yaşındadır. Fakat gerçekler eninde sonunda onları karşı karşıya getirecek ve olumsuzluklarla dolu ilişkileriyle yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Christophe tüm genç erkekler gibi bencil, tek amacı hayattan her türlü zevki almak olan, yerleşik hayat tarzını kaldıramayan, karşısındaki insanlara eziyet etmekten çekinmeyen bir insandır. Bu nedenle sürekli olarak Frederique`i üzer, ancak böyle geçen her akşamın sabahı da özür dilemek üzere geri dönmeyi ihmal etmez. İlişkileri ilerledikçe bir gerçeği fark ederler; ikisi de artık birbirini tanımış ve rüya bitmiştir. Kadın bir yetişkin, erkek ise bir çocuktur."} +{"text":"Veli ile Ali geçimlerini hamallık yaparak temin eden iki kardeştir. Ama ne kardeş! Bir türlü birbirleri ile geçinemeyen, en küçük bir bahanede bile sürekli kavgaya tutuşan ve sonunda darılıp konuşmayan iki düşman gibidirler. Bu huylarından bıkan babaları, ölüm döşeğinde imiş gibi numara yaparak, son isteğinin ikisinin sonsuza dek barışık yaşamaları olduğunu vasiyet eder. Bu arada Seyit Abdullah adlı bir mafya babası, kaçakçılar kralı diye ünlenmiş Habib Nizamettine uyuşturucu alsınlar diye iki adamını gönderir. Ama adamlar, yapacakları işlerin de içinde yazılı olduğu bavullarını kaybeder. Bavulu bulan ve açan Ali ile Velinin aklına parlak bir fikir gelir. Adamlarının yerine geçerek aynen yazıldığı gibi Sarraf Mahmuttan yüklü bir para alıp, onunla Niza Ceylaniden uyuşturucuyu alacaklardır. Ama malı beğenmemi�� gibi yapıp, almaktan vazgeçerler. İzlerini süren Abdullahın gerçek adamlarına ise kimse inanmaz. Parayla eğlenirler. Veli gazinoda çalışan Okşana aşık olur. Ali ise Ayşeden hoşlanmıştır. Habib Nizamettin ikisinin onu dolandırdığını öğrenince, kendisini ihbar etmesinler diye onları vurdurur. Öldü diye bıraktıkları iki bitirim kardeş sağdır. Ali ile Veli onlara iyi bir ders vermek için Nizamettin in bürosuna gider ve onunla Seyit Abdullahı birbirine düşürür. Haydutlar kendi aralarında çarpışırken polise haber verip kendisini yakalatırlar. Parayı da polise verince el elde baş başta kalan bitirimlerden Veli Okşan ile, Ali ise Ayşe ile evlenir"} +{"text":"Louise'in annesi hapishanededir, ve bu yüzden Louise büyükannesiyle yaşamaktadır. Fakat eninde sonunda annesi serbest bırakılır. Louise annesinin muhteşem birisi olduğunu düşünmektedir. Bir gencin gözlerinde Susan havalı, kararlı ve kesinlikle karşı konulamaz birisidir. Annesine olan sevgisinden ötürü Louise annesiyle bütün gece parti yapmaktan oldukça memnundur. Annesinin kanatları altında, Louise tamamen farklı ve heyecanlı bir dünyanın kapılarını açar; partiler, uyuşturucular, ve erkekler. Fakat Louise yalnızca bir genç kızdır. Filmin yönetmeni olan Heidi Maria Faisst, gençlerin olayları yetişkinlerin anlayabileceğinden çok daha farklı bir yolla algılayabilecek kadar zeki olduklarını düşünür, ve şöyle der: \"Bu filmde herhangi bir pedagojik abartı olmaksızın gençlere direk seslenmek istedim. İzleyicilerin, genç ana karakter olan Louise'in hayatındaki inişlere tanıklık etmesini istedim. Louise, hayatındaki bütün sınırlardan kurtulmak konusunda hırslı fakat bunu yapış şekli tüm hayatını ve kimliğini tehlikeye atıyor. Sonunda Louise, geri dönüşü olmayan ve hayatını tümden değiştirecek bazı kararlar vermeye zorlanıyor. Umarım genç izleyiciler bu hikayedeki ikilemlerden yola çıkarak Louise'in hayatında kendilerine ait bir şeyler bulabilir ve dersler çıkarabilirler.\""} +{"text":"Ben kimim ve neyim Almanmı yoksa Türkmü? Bu soruya altı yaşındaki Cenk ikilem arasında kaldığı için kendisine soruyor. Kimse onu futbol takımına almak istemiyor. Ne Türkler ne de Almanlar. Cenki teselli etmek için 22 yaşında olan kuzeni Canan dedeleri Hüseyinin hikayesini anlatıyor. 60li yılların sonunda bir Türk işçisi olarak Almanyaya gelmiş, sonra da eşini ve çocuklarını yanına aldırmış. O zamandan bu yana çok zaman geçmiş ve Almanya onların yeni vatanı olmuş. Bir akşam aile fertleri hep bir arada iken Hüseyin bir konuşma yapar. Onlara Türkiyede bir ev aldığını ve herkesle birlikte es vatanlarına gitmek istediğini söyler. Yalnız birilerinin aklında bir soru işareti oluşur: Benim gerçek vatanım neresi? Fakat tepkiler fayda etmez, sonunda bütün aile Türkiyenin yolunu tutar. Yolculuk hatıralarla, kavgalarla ve barışla başlar. Ama bu yolculuk hiç beklenmedik biçimde değişir"} +{"text":"1937'de, Nanking kenti Çin ve Japonya arasında yaşanan savaşta tam arada bombalanan ve yağmalanan nokta olarak kalmıştır. Japon İmparator Ordusu Çin'in başkentini işgal ederken, çaresiz siviller eski zamanlardan kalma bir katedralin duvarları arkasına sığınırlar. Bu katedralde karşılarına çıkan Amerikalı John Miller önce öğrencilerden ibaret bu bir grup sivili daha sonra bölgenin fahişeleri olarak tanınan en güzel kadınlarını kiliseye mecburen kabul eder. Henüz peder olma yeterliliğinde olmasa da işgal güçlerine karşı ölen pederin kılığına giren John, bir avuç kadının güvenliğini sağlamaya çalışırken, savaşın acımasızlığı din, merhamet, hoşgörü dinlemez. Çin sinemasının öne çıkan isimlerinden Yimou Zhang'ın yönetmen koltuğuna oturduğu filmin başrollerinde Amerikalı aktör Christian Bale ve Çinli genç oyuncu Ni Ni yer alıyor."} +{"text":"Bir performans uğruna kariyerini çöpe mi attı? Bunun dönüşü olabilir mi? Bu film, Joaquin Phoenixin kariyerinin nasıl sona erdiğinin acıklı öyküsü mü, yoksa bir tür kandırmaca mı? Phoenix, parlak sinema kariyerini bıraktığını ve uzun zamandır hayalini kurduğu rapçilik için kolları sıvadığını duyuruyor. Kayınbiraderi Casey Affleck de bu macerayı en ince ve en korkunç ayrıntısına kadar görüntülüyor. Olan bitenler gerçekse, Affleckin kayınbiraderinin en itici, zavallı ve iğrenç yanlarını bu şekilde ortaya koyabilmesi için ya Phoenixten nefret ediyor olması, ya da çok acımasız biri olması gerekir. Yok, eğer her şey bir kandırmacadan ibaretse, ortada dahiyane bir belgeselcilik ve nefis bir oyunculuk var. Phoenix adeta şöhretin tüm kötülüklerinin beden bulmuş hali. Etrafındakilere korkunç davranıyor, kokain çekip, sadece kendisinin güldüğü ırkçı espiriler yapıyor, içinde küfür geçmeyen tek bir cümle kuramıyor. Despot olduğu kadar ezik ve zavallı biri. Üstelik, rap konusunda hiç yeteneği olmadığı gibi bu hayalini gerçekleştirmek adına bir kararlılık da göstermiyor. Ara ara ünlü simalar görüyoruz; hepsinin de yüzünde Bunlar gerçek olabilir mi? ifadesi beliriyor. Phoenix, David Lettermanın programında kendini madara ettiğinde iyice herkesin diline düşüyor. Herşey o kadar gerçekçi ki, bu kandırmaca Phoenixin kariyerine malolmuş olabilir."} +{"text":"Sarah, babası ve amcasıyla birlikte kış boyu boş kalan göl kenarındaki yazlık evlerine çeki düzen vermeye giderler. Fakat evde garip bir şeyler vardır; derinlerden duydukları seslerle yalnız olmadıklarını fark ederler. Evde garip olaylar dönmektedir. Olan biteni çözmeye çalışırken Sarah delirmenin eşiğine gelecek ama aynı zamanda kendi geçmişinin sırları ve gizemleriyle karşılaşacaktır Uruguayda yaşanmış gerçek bir hikayeden yola çıkılarak 2010 çekilen Issız Ev adlı gerilim filminin yeniden çevrimi olan yapımın yönetmenliğini, bir okyanus gerilimi olan Açık Denizde de imzası olan Chris Kentis ve Laura Lau üstleniyorlar. Başrolde ise Martha Marcy May Marlene filminden de tanıdığımız genç ve güzel oyuncu Elizabeth Olsen var"} +{"text":"Hepimizde aynı çağrışımları olan duygular; nefret, aşk, hüzün ve mutluluk, hepimiz için aynı anlamları mı taşır? Ölümcül bir hastalıkla savaşan genç bir kadının hüznü ile köyünü selde kaybeden ailenin hüznü, isimleri bir olmaktan öte, tamamen aynı olabilir mi? Ya da, modern kölelik yapan Bangladeşli bir işçi ile savaşa giden Amerikalı bir askerin korkuları bir midir? Değerlerimiz, umutlarımız ve tutkularımız, sadece hayatımızın akışında değişik görüntüler alıp, aslında aynı olabilirler mi? Her Şey Göreceli, dünyanın dört bir yanından görüntülerin; aşk, mutsuzluk, kaybetmek ve ışık gibi temalar altında toplandığı değişken bir yolculuk. Bu yolculuk, insan olma değerleri ve yaşam koşullarına göre hem değişip hem de aynı kalan kolektif duygularımız hakkında. Prag Senfoni Orkestrasının müzikleri ile eşlik ettiği belgesel, insanları arasındaki bağların duygusal ve görsel bir izdüşümü."} +{"text":"Roma İmparatorluğunu sarsan Kelt kraliçesi. Bir kral eşi. İki kız annesi. Birinci yüzyıl Britanyası'nda, kavminin lideri. Boudica tarihin ilk veen korkusuz kadın savaşçılarından bir tanesi. Bitmek tükenmek bilmeyen savaştan usanmış Iceni kralı kavminin özgürlüğü karşılığında Romalılarla bir anlaşma yapmayı kabul eder. Ancak bunaltıcı derecede yüksek vergiler kavmi gittikçe yoksullaştırır ve çok geçmeden de Romalılar daha fazla şey isterler - köleler. Boyun eğmeyi reddettiklerinden, açgözlü ve psikopat İmparator Nero'nun yönettiği Romalılar Iceni'yi ezmek ve topraklarını kontrol altına almak için harekete geçerler. Kral gizemli bir şekilde öldüğünde, karısı, Boudica zorba Romalılarla yüzleşmek ve halkını korumak için tek başına kalır. Savaşçılarının, mistik druid güçlerinin ve kendi acısının meydana getirdiği Boudica, tarihi inatçı Briton kabilelerini Roma koloni kamplarına çarpıcı bir saldırı ortaya koymak için biraraya getirir. Boudica'nın saldırısının vahşiliği Roma İmparatorluğu'nun temellerini sarsacak ve onu bir efsane haline getirecekti. Roma tarihi kitaplarının sayfalarından alınan, yeryüzündeki en güçlü orduyu almaya cesaret eden, tüyleri diken diken eden korkunç kraliçe Boudica'nın hikayesi, bir aşk, ihanet ve sönmeyen bir intikama susamışlık hikayesi olarak hayat buluyor."} +{"text":"Rus Yönetmen Pavel Chukhray ın yönettiği, romantik drama türündeki Veranın Şöförü, 1960 yılında Sovyet Rusya ve Küba arasında yükselen, soğuk savaşın ardındaki insanlık dramını anlatır. Film General Serov ve onun fiziksel engelli kızı Vera erafında döner. Vera içki ve sigara kullanan, göz alıcı ancak fark edilir fiziksel engeli olan bir kızdır. Viktor genç bir kızıl ordu askeridir. General adına çalışmaktadır. Viktor, Veranın özel şöförü olarak göreve atanmıştır. Victor, Verayı görür görmez ona ilgi duymaya başlar. Linda, Generalin uzun boylu sarışın güzel hizmetçisidir. O da Viktordan hoşlanmaktadır. Ancak Viktor, yavaş yavaş Veraya aşık olmaya başlamıştır. Veranın küçük bir sırrı vardır. Kübalı askerin çocuğuna hamiledir. Veranın odası, Küba kültürü ve hatıraları ile doludur. Ernest Hemingwayin, Küba dansçılarının posterleri, Küba müziğine ait kayıtlar, Veranın odasının ambiyansını oluşturur. Vera odasında iç çamaşırları ile dans ederken, Linda onun bu küçük sırrını öğrenir."} +{"text":"Katharine Hepburn ve Rossano Brazzinin başrollerde olduğu nefis bir yaz klasiği... Yalnız Amerikalı bir kadının birdenbire kendini İtalyan güneşi altında bulmasını ve aşkı keşfetmesini anlatıyor film. Ohioda sekreterlik yapan, orta yaşlarına yaklaşmış çekici bir kadın olan Jane Hudson, nihayet hayallerindeki yazı yaşamak için Venedike gidecek imkanı bulur. Bağımsızlığına düşkün Jane, kolunda kamerası, canı istediği gibi gezer. Ama zamanla fark eder ki, dünyanın en güzel köşelerinden biri olan Venedik gibi bir şehirde bile yalnızlık zamanla insanın canını yakmaya başlamaktadır. Bu farkındalıkla hayatını değiştirmeye karar veren Jane, tam da zamanında, San Marco Plazadaki küçük bir kahvede Renato de Rossi isimli bir antikacı ile çarpışır ve hayatı değişir."} +{"text":"Nazi işgali altındaki Çekoslovakya'da ufak bir kasabada, yaşlı, dul bir Yahudi kadına ait olan bir dükkan vardır. Rafları kutularla doludur; oysa savaş ve kıtlık kutuların içini çoktan boşaltmıştır. Günün birinde, kasabanın yerli faşist lideri, kayınbiraderi olan içe dönük, yoksul bir marangozu, dükkanı denetleyip karına el koymak üzere Yahudi kadının başına üstün ırktan denetçi yapar. Olup bitenleri anlayamamanın verdiği şaşkınlık içindeki kadın ile gerçeği sezen, ama siyasal gelişmelere omuz silkmekle yetinen marangoz arasındaki garip ilişki böyle başlar. Sağlayacağı maddi çıkar karşısında faşizmin aracı olmayı göze alan marangoz, ana caddedeki dükkanı ve dükkanın sahibi yarı sağır, yaşlı kadını tanıdıkça, kendisini yepyeni bir çatışmanın içinde bulur. Günlerini kadının eski mobilyalarını onarmakla ya da becerebildiği ölçüde ona yardım etmekle geçiren yoksul küçük adam, kadının saf ve doğal evreniyle faşizmin kendisini boyun eğmeye zorladığı yeni düzen arasında kaçınamadığı bir sorgulamaya sürüklenir. Faşist bir düzende olaylar geliştikçe sıradan insan için başkaları ile kendisi arasındaki çelişmeler de keskinleşir."} +{"text":"Saldırıya uğrayan Marie, olayın etkisiyle travma geçirir. Artık onun için dört duvar arasında kabuslar ve panik ataklarla dolu bir yaşam başlamıştır. O artık bir 'housebound'dur. Housebound, psikolojik nedenlerle evden dışarı adımını atamayan kişilere denmektedir. Marie, çok garip davranışları olan tehlikeli ve gizemli Tom'la ev arkadaşıdır. Yemek yaparken mutfak kapısını kilitlemesi, sürekli büyük siyah bir çantayla eve dönmesi Tom'un garip davranışlarından birkaçıdır. Ancak Tom, Marie'nin korkularının farkında olan ve onu anlayan tek insandır. Bu durum Marie'nin zamanla Tom'a karşı bir şeyler hissetmesine ve ona güven duymasına neden olur. Yavaş yavaş iyileşmeye başlar. Bu iyileşme süreci, Marie'nin ablası Mignon'un erkek arkadaşından ayrılarak onlarla aynı eve yerleşmesiyle tehlikeye girer..."} +{"text":"Harold Lloyd genellikle ABDnin sessiz komedi sinemasının \"üçüncü dahisi\" olarak görülür ve 1920lerdeki filmleri genelde Buster Keaton, hatta Charlie Chaplin filmlerinden çok daha fazla seyirci çekmiştir. Doğrudan Caz Çağı Ruhu ile özdeşleştirilen Lloydun perdedeki personası her zaman \"hızı\"yla ve her şeyi yapabileceğine inanan iyimserliğiyle dikkat çeker; filmlerinin ayırt edici özelliğiyse, korkusuz ve çoğunlukla tehlikeli akrobasi gösterileri içermesidir. Filmlerinin çoğunun ana meselesi, modernliğin harikalarıyla bunların kalabalık şehir yaşamındaki tezahürleridir. Lloydun Paramount için yaptığı ikinci uzun metraj olan The Kid Brother, genelde gözlüklü komedyenin en iyi ve en kapsamlı filmi kabul edilir. Film, birçok açıdan, sırtını bilerek 1920lere dönerek 1922 yapımı Grandmas Boyun \"pastoral\" havasına yönelir. Alıntılayan: yorgun nihilist"} +{"text":"1986 yılında daha iyi bir gelecek kurmak hayali ile Çin'den Hong Kong'a da kaçak olarak gelen Li Xiaoj kendisine çok yabancı -80ler Çinin tüm dünyaya kapalı olduğu dönem-gelen bu ortamda lisana, adetlere uymaya cabalarken Hong Konglu Qiao Li ile arkadaş olur. Hırslı bir kız olan Qiao bu şehirde arkadaşlıktan çok paranın ve yaşam savaşının peşindedir.. önce bu köylü gençle cok da ilgilenmese de zaman içinde dev şehirdeki yalnızlıkları onları bağlar... önce arkadaş sonra sevgili olurlar.. ama köyünde bıraktığı nişanlısıyla evlenmek hayali ile Hong Konga gelen oğlan ve ev almak hayali ile biriktirdiği paranın ekonomik krizde bir anda sıfırlanmasıyla borçlu ve parasız kalan kız için bu sürdürülmesi kolay olmayan bir ilişkidir.. Xiaojun köyüne nişanlısına döner, Qiao kendisinin peşinde olan yaşlıca mafya sevgiliye evet der.. Ama kaderde onlar için bundan fazlası vardır."} +{"text":"Roger Willoughby bir mağazada balıkçılık ile ilgili ürün satışı yapmaktadır. İşi hakkında nerede ise bilmediği yok gibidir. Müşterilerin her sorusuna doğru cevaplar verip onları yönlendirmektedir. Bu özelliği sayesinde yönetim ve müşterileri tarafından çok sevilmektedir. Bir gün düzenlenecek olan bir balık tutma yarışmasına katılması için davet alır. Organizatörler yarışmanın prestijini artırmak, calıştığı firmanın yönetimi ise mağazanın reklamını yapmak için onu zorla bu yarışmaya dahil ederler. İşini kaybetmemek için istemeye istemeye bu yarışmaya katılır. Balık yakalama konusunda engin bilgi sahibi, bu konuda bir kitabın yazarı olan Willoughby bu yarışmaya katılmayı hiç istemez çünkü herkesten gizlediği bir sırrı vardır. Bu sır ise kendisinin balıklardan ve sudan nefret etmesi ve hayatında hiç balık tutmamış olmasıdır. Willoghby sırrının ortaya çıkmasına engel olmaya, yarışmada iyi bir derece elde etmeye ve işini kaybetmemeye çalışırken bir dizi aksilik ve aşk dolu maceraya girmiş olur."} +{"text":"12 yildir Abd'de yaşayan, Nasa'da mühendis olarak mühim uzay projeleri üzerinde çalisan genç ve yakışıklı baş kahramanımız Mohan, özellikle anne babasi öldükten sonra kendisine bir anne gibi olan ancak ne yazık ki ilgisizliği yüzünden utanmadan izini kaybettiği sevgili dadısını bulmak, sarılıp hasret gidermek ve bu vesileyle köyünü de ziyaret etmiş olmak için çok uzun bir süreden sonra Hindistan'a izne gider. Ancak işler umduğu gibi olmayacak ve yoksa bir buz kalıbının ancak kendi suyunda eriyebilecegi gerçeğini anlamaya mı başlayacaktir! Zamanla çocukluk arkadaşı guzel, narin ve akıllı Gita'yı, sevecen ve olgun dadısını, hemşehrilerini, kast sisteminin acımasizlıklarını, ülkesinin fakirliğini, çaresizliği, geleneklerle kendini avutan ileri gelenleri, hepsini ama hepsini yeniden keşfedecek, şarkı söyleyip dans ederken diğer hint filmlerinde olmayan bir idealistlikle rock'n roll figürlerini de ihmal etmeyecektir. Bu bağlamda, önceleri şuursuz ve bireyci iken daha sonra idealistleşip fedakarlaşan Mohan figürü Hindistan'daki beyin göçünün bir nevi tersine çevrilme ve doğu batı kültürlerinin yapıcı şekilde senteze ulaştırılma birimidir."} +{"text":"Fransız köy hayatına yönelik sevgi dolu bir ağıt olan bu incelikli, bilge ve eğlenceli film, yürek burkacak denli güzelve insana büyük keyif veriyor. Fransada ulaşım ve olanaklar bakımından kıyıda köşede kalmış yerleşim merkezlerinde, yuva yaşından ilkokul son sınıf seviyesine kadar köyün bütün çocuklarının tek bir öğretmen gözetiminde biraraya getirildiği tek sınıftan oluşan okullar hala var. Dışlanmışlıkla dünyaya açılmak arasında kalan bu karışık küçük gruplar, iyisiyle kötüsüyle gündelik hayatı paylaşmakta. Bu belgesel film de, Auvergnein göbeğindeki bir köyde, bu tür okullardan birinde çekilmiş. Filmde okulun rutinine ve ritmine şahit olurken öğrencilerin farklı kişiliklerini keşfediyoruz. Öğretmenleri Bay Lopez sabrıyla, şefkatiyle, küçük öğrencilerine kendini tamamen adamış olmasıyla gözümüzde kahramanlaşıyor. Giderek, bu okulun Fransızlara has bir geleneğin cisimleşmiş hali olmanın ötesinde, köy yaşamının aynası olduğunu fark ediyoruz"} +{"text":"Kadın ve erkek birbirlerini severler, ama aileleri onlarla aynı fikirde değildir. Bu, tarihin en meşhur iki aşığının hikayesinin özetidir: Romeo ile Jüliet'in. Ancak bizim öykümüz, Verona'da değil Palermo'da geçmekte ve kahramanlarımız şansı yaver gitmemiş sokak şarkıcısı Toni Giulietto ile, şehrin rıhtımında fahişe olarak çalışan çarpıcı Nijeryalı kız Romea Wacoubo. Kader ile Parlermo'daki kargaşanın bir araya gelmesi, Romea'nın sevgili dostumuz Tony Giulietto'nun balkonunun tam altında bulunan giriş katındaki mütevazi daireye taşınmasına yol açar. Mesele, ilk görüşte aşktan ibarettir ama Toni'nin, yeğenlerini böyle bir kadının pençelerinde bırakma fikrinden dehşete kapılan korkutucu halaları ile Romea'nın, \"bütün günü kıçüstü oturup hamurişi yiyerek geçiren\" bu hiçbir işe yaramaz beyaz adama \"hemşire\"lerinin nasıl olup da gönül verdiğini bir türlü anlayamayan sadık kız arkadaşları, çifte karşı çıkarlar. Bu iki Güney'in kaçınılmaz çatışması, şamatalı bir mücadelede ortaya çıkar Geniş bir ses ve renk yelpazesine sahip bu dört dörtlük müzikal komedi, farklı kültürlerin sorunlarını ve bütünleşme zorluklarını gündeme getiriyor."} +{"text":"Metallica'nın 1989 Seattle konseri ve 1991 San Diego ve Mexico City konserinin kayıtlarını barındıran konser DVD si başta VHS formatında yayınlanmış olup sonradan DVD olarak tekrar yayınlanmıştır. Seattle konseri grubun 'Damaged Justice' turundan, diğer konserler de 'Wherever We May Roam' turundan alınmıştır. Seattle konseri grubun bugünlere gelmesinin nedenlerinin bir kanıtı gibidir Seattla konseri metal müzik tarihinin en iyi konserlerindendir tek sorun o konser de Hit The Ligths parçasını çalmamalarıdır. San Diego konseri ise grubun müziği biraz geriye çekip eğlenceli ve oldukça uzun bir performans gösterdiği bir şovdur. Bu konserde çalınan Seek and Destroy, vokalde Jason Newsted'in olmasının grup tarihinde özel bir yeri olması ve Jason'ın vokal yeteneğini göz önüne sermesi bakımından önemlidir. San Diego 92' konseri albümü oldukça iyi satışlarla Metallica'nın bugünlere gelmesinde önemli rol oynamıştır. 1. DVD 1992 yılıda The Sports Arena, San Diego'da kaydedilmiştir. Bu konserin playlisti de sıralama dışında hemen hemen aynıdır. Konser, grubun vokal ve ritim gitarlarını üstlenen James Hetfield ile grubun davulcusu Lars Ulrich'in davulda karşılıklı atışmalarının bulunduğu keyifli bir bölümüde içermektedir. 2. DVD 1989 yılında The Seattle Coliseum, Seattle'da kaydedilmiştir. Playlist ozamana kadar yayınlanmış olan hit şarkılarından oluşmaktadır. Ayrıca 'Last Caress','Am I Evil?' ve 'Breadfan' şarkılarının coverları bulunmaktadır. Bunu yanı sıra konserde... And Justice For All isimli parçalarını çaldıkları sırada bu parça ile aynı ismi taşıyan albümün kapağında da yer alan adaleti simgeleyen kadın figürünün sahne arkasında duran dev heykelinin yıkılışı ile de seyirciye güzel bir şov hazırlanmıştır."} +{"text":"Gerçek bir Kazanova olarak tanınan \"Yakışıklı Antonio\", yıllar sonra Sicilya'da, kırsal kesimdeki kasabasına geri döner. Ancak şöhretinin ardında utanç verici bir gerçek yatmaktadır: Antonia cinsel gücünü uzun süre önce kaybetmiştir. İktidarsızlığını göz önüne almayan Antonio, güzel Barbara'ya aşık olup onunla evlenir. Zaman geçer ve aralarındaki ilişki platonik düzlemde kalır, ta ki bir gün kız ailesine hala bakire olduğunu söyleyene dek. Bu Antonio'nun sonunun başlangıcıdır: Karısının ailesi kızı tamama ermemiş evliliğini feshettirmek üzere piskoposa gönderir ve Antonio o günden sonra alay konusu haline gelir. Ancak herşey beklenmedik bir mutlu sonla çözülür: \"Yakışıklı Antonio\" sonunda erkekliğini göstermeyi başaracak ve onurunu kurtaracaktır Yeri doldurulamaz Marcello Mastroianni'nin harika kariyerinin zirvelerinden biri olan Yakışıklı Antonio, bir erkeğin çok eski bir ikilemle - kilisenin öğrettiği ve toplumun onayladığı iyi ve kutsal aşka karşı, sadece \"kötü\" kızların hoşlandığı gizli, \"günahkar\" aşk - uzlaşma güçlüğünün incelikli ve çok keskin bir tablosudur."} +{"text":"Poyraz Murat kumarhane işleten bir kabadayıdır. Hamile eşi Nilgüne bu işleri bırakmak için söz vermiştir. Komiser Şahinin peşinde olmasına karşın Murat her seferinde delil yetersizliğinden serbest kalır. Bir gece polisin baskınında Murat Şahini yaralar. Yakalanır ve yargılanır. Ama suçu başkası üzerine alınca Murat yeniden serbest bırakılır. Şahinin peşini bırakmadığı Murat her tuzaktan kurtulur. Evi gözaltına alınır. Saklandığı yerden Nilgüne haber gönderir. Onu gizlice kaçıracak ve işini bırakıp huzurlu bir yaşam sürdürecektir. Muratın adamı Nilgünü alıp buluşma yerine gelirken takipteki Şahini atlatmaları gerekir. Nilgünün doğum sancısı tutar. Doğum için bir köye sığınırlar. Muratın eşine doğumda yanında bulunma sözü vardır. Polisse evin etrafını sarmıştır. Kararlı Murat eve girer. Oğulları olmuş, ama Nilgün ölmüştür. Murat bebeği Şahine verir ve tutuklanır. Şahin ve eşi çocuğa öz evlatları gibi bakar, büyütürler. Sekiz yıl sonra hapisten çıkan Murat, Şahinden çocuğunu ister. Şahin ve eşi çok sevdikleri çocuktan ayrılmak istemez. Oğlunun huzurlu bir ortamda büyüdüğünü gören Murat isteğinden vazgeçer. Şahinin düşmanları çocuğu kaçırdığında Murat gidip adamları bulur. Şahin ise çocuğu bırakmaları için haydutlarla pazarlığa girer. Adamlar kaçmak için uçak isterler. Murat onlardan gizlice uçağa biner ve oğlunu kurtarır. Sonunda yıllar süren bu çekişme bitmiş, Murat, Şahin, Şahinin eşi ve Muratın oğlu için mutlu ve huzurlu günler başlamıştır"} +{"text":"The Decline of Western Civilization 1979 ve 1980'de çekilmiş bir Amerikan belgesel filmi. Los Angeles punk ortamına dair olan film Penelope Spheeris tarafından yönetildi. 1981'de Los Angeles Polis Departmanı Emniyet Müdürü Daryl Gates, filmin bir daha L. A.'da gösterilmemesini talep eden bir mektup yazdı. Aradan geçen yıllarda film kült statüsüne kavuştu. Filmin ismi muhtemelen ünlü müzik eleştirmeni Lester Bangs'in 1970'de Creem Magazine için yazdığı iki kısımdan oluşan The Stooges' Fun House eleştirisine bir gönderme. Bangs yazısında The Stooges'in popülerliğinin \"batı uygarlığının çöküşü\"nün sinyallerini verdiğini söyleyen bir arkadaşını alıntılıyor. Başka bir olasılık da başlığın Darby Crash'ın Oswald Spengler'in \"Der Untergang des Abendlandes\" okumasına bir gönderme olması. Bu aynı zamanda Spheeris'in Batı Uygarlığının Gerileyişi üçlemesinin ilk filmi."} +{"text":"İngiltere kırsalı ve Avrupa'da geçen film, I. Dünya Savaşı sırasında Jeremy Irvine'ın canlandırdığı Albert'ın ve onun çok sevdiği atı Joey'in öyküsünü anlatıyor. Evcilleştirip eğittiği atının satılıp, savaşta sipere gönderilmesi iki dostu ayırsa da, yaşadıkları olaylar pek çok hayatı değiştirecek epik bir maceraya dönüşecektir. Arka planda savaşın olduğu bu dostluk öyküsü, aslında serüven dolu uzun bir yol filmi... Senaryosunu, Michael Morpurgo'nun tiyatroya da uyarlanan aynı isimli 1982 tarihli çocuk romanından Richard Curtis ve Lee Hall'un uyarladığı filmin başrollerinde Jeremy Irvine, Emily Watson, Toby Kebbell, Benedict Cumberbatch, David Thewlis, Tom Hiddleston, Eddie Marsan, David Kross, Peter Mullan gibi isimler rol alıyor. Yönetmen koltuğunda ise Steven Spielberg usta oturuyor..."} +{"text":"18 Yaşındaki Delia Romanya'daki küçük bir kasabada yaşayan yoksul bir ailenin kızıdır. Bir reklam kampanyasının talihlisi olur; gönderdiği üç meyve suyu kutusu etiketi sayesinde pahalı bir araba kazanır. Delia ile anne ve babası, kazanılan ödülün belgelenmesi için Bükreş'e gitmek zorundadır. İçecek şirketinin verdiği sözleri tuttuğunun ve kazananlara ödül verdiğinin bir kanıtı olarak Delia'nın video görüntüleri bütün ülkede gösterilecektir. Bükreş'e yaptıkları uzun yolculuktan sonra, aile sonunda çekim yapılacak yere, kentin merkezindeki büyük meydana ulaşır. Delia'dan yapmasını istedikleri şey çok basittir: arabanın içinde oturmak, lastiğin önünde durmak, meyve suyu içmek ve kampanyayı düzenleyen şirkete teşekkür etmek... Çekim sırasında sıradan sorunlar yaşanır. Delia söyleyeceği sözleri unutur, meyve suyu kutusunun görüntüsü yeterince güzel değildir, Delia'nın makyajı sürekli yenilenir, çekim açısının değiştirilmesi gerekir, bazı spotlar kırılır vb."} +{"text":"Amerikan rüyasına inanıp Meksikadan Amerikaya göçen bir aile zar zor hayatını idame ettirmeye çalışırken ailenin babası evi terk eder. Bunun üzerine Mariana, iki çocuğu ile hayat mücadelesinin tam ortasında kalır, üstelik bir de hamile olduğunu öğrenir. Çoğu film böyle bir durumda ana karakterini hırsızlık ya da fuhuş yoluna götüren bir yol çizer ve hikaye trajik bir sona doğru giderdi. Oysa burada Mariana her ikisini de yapmıyor, ne kadar zor olsa da bir şekilde ayakta kalmayı başarıyor. Yine de karnındaki çocuktan vazgeçmeye mecbur kalıyor. Filmin finali de her ne kadar hayatın zorlukları devam ediyor olsa da bir umut ışığını da elden bırakmıyor."} +{"text":"Genç bir çiftin aşk hikayesini konu alıyor. Madhumati başarılı bir politikacının kızıdır. İşindeki başarısını ve gücünü evde de yaşatmayı seven babası, Madhumatinin hayatını oldukça zor hale getirmektedir. Babası, üniversitede okuyan kızının davranışlarının kendi siyasi hayatını etkileyeceğini düşünmektedir, çünkü Madhumatinin her türlü fikre sahip arkadaşları vardır. Bu nedenle onun eğitimini yarıda bırakmasını istemektedir. Ciddi ve vakur bir kız olan Madhumati, tıp eğitiminin üçüncü sınıfına gelmiştir ve hayatında aşka yer vermek istememektedir. Sadece dersleriyle ilgilenen genç kız, bir okul gezisinde Bunny ile tanışınca düşüncelerini değiştirir. Üstelik Bunny, Madhumatinin yaşadığı Haydarabad kentine gelip bir iş bulur, ve üniversitede akşam derlerine girmeye başlar. Ancak her şey bu kadar pürüzsüz devam etmeyecek, Madhumatinin babası ilişkilerini öğrenir öğrenmez kızını kendi çevresinden biriyle evlendirmek isteyecektir."} +{"text":"Quentin Tarantino, uzun zamandır birlikte çalıştığı RZA ve Eli Roth'un yorumladığ Kung-Fu klasiklerinden esinlenilmiş aksiyon macera filmi The Man With Iron Fists'le karşımızda. Yönetmen koltuğunda ve başrolünde RZA'nın olduğu, on dokuzuncu yüzyılda Çin'de geçen film bir vatan hainini öldürmek için bir araya gelmek zorunda olan savaşçıların, suikastçıların ve yalnız bir kahramanın epik hikayesini anlatıyor. Çin'in Orman Köyü'ne geldiğinden beri kasabanın demircisi ölümcül aletler yapması için radikal kabile topluluklarının baskısı altındadır. Klanlar arasında savaş çanları çalmaya başlayınca, bu yabancı kendisini insani bir silaha dönüştürmek için eski bir enerjiyi kullanır. Önemli kahramanlarla ruhsuz düşmanlara karşı savaşırken, bir adam benimsediği halkın kurtarıcısı olmak için bu gücü kontrol altına almak zorundadır. The Man With Iron Fists, Wu-Tang klanının lideri ve hip hop dünyasında son yirmi yılın öne çıkan isimlerinden biri olarak, dünyanın en iyi ustalarıyla çekilmiş şaşırtıcı dövüş sahneleriyle karşımıza çıkan RZA'nın şimdiye kadar yaptığı en heyecan verici ve en iddialı filmidir. Alıntılayan: dizdarb"} +{"text":"Yaşlanmakta olan Kral 2. Henry, ulusunun geleceğini planlamak için ilk olarak geçmişiyle hesaplaşmak zorundadır. 1183 yılında yaşlı bir adam olan 2. Henry artık oğulları John, Geoffrey ve Richard arasından birini tahta varis olarak seçmek zorundadır. Henry, halefini sarayında yapılacak bir Noel kutlamasında açıklamaya karar verir. Ve bu önemli olay için, kocasını tahtından etmek için planlar yaptığı ve bir metresi olmasına karşı hissettiği hoşnutsuzluğu göstermekten kaçınmadığı için bir kuleye hapsettiği karısı Aquitaineli Eleanoru özgür bırakmaya karar verir. Tekrar bir araya gelen Henry ve Eleanor bir zamanlar birbirlerine karşı hissettikleri aşkı ama aynı zamanda ayrılmalarına sebep olan kavgaları hatırlar. Bu arada taht kavgaları da gittikçe kızışmaktadır. Henry en küçük oğlu Johnu tercih ederken, Eleanor ilk doğan çocukları olan Richardı savunmaktadır. Bu arada Geoffrey de bu gücü kendi kazanmak için elinden geleni ardına koymamaktadır. Bütün bu yarışmaların arasında Henry, geçmişe bakar ve aslında oğullarından hiç birinin kral olmaya layık olmadığını üzüntüyle farkeder. Politik kavgalarla bezeli bu dönem filmi Peter OToole ve Katherine Hepburnün oynadığı 1968 yapımlı ve Oskar ödüllü orijinalini, seyircisini hayal kırıklığına uğratmadan yeniden yorumluyor."} +{"text":"Kasım 2003: Aureliano, yirmi sekiz yaşında, düzenli bir işi ve bir ilişkisi olmayan bir anarşist, savaş karşıtı bir eylemcidir. İtalyanın Iraktaki barış misyonunu konu alan bir filmde yönetmen asistanlığı yapma teklifi alan Aureliano, ailesinin dile getirdiği kaygılara ve çevresinden ve en iyi aradaşı Claudiadan gelen eleştirilere rağmen bu teklifi kabul eder. Böylece kendini önyargıyla yaklaştığı ve onaylamadığı bir dünyanın içinde bulan Aureliano, ne var ki, yeni tanıştığı bu insanların birbirlerine, kendisinin de paylaştığı insanlık ve kardeşlik gibi değerlerle bağlı olduklarını görür. Film, iş ve hayat konusundaki tutkusu onu çok etkileyen yönetmen Stefano Rollayı takip eden Aureliano, kendini, bir paket sigarayı bitiremeden Nasıriyedeki ordu kışlasına 12 Kasım 2003te düzenlenen saldırının ortasında bulur. On dokuz İtalyanın ölümüne sebep olan saldırıdan kurtulan tek sivil olan Aureliano, ağır yara almıştır fakat güvenli bir yere sığınmayı başarır. Olayın tanığı ve kurbanı olarak, Nasıriyedeki Amerikan hastanesinde ve Roma Celio hastanesinde uzun zaman geçirir ve politikacılar, askerler ve gazeteciler tarafından sık sık ziyaret edilir. Aureliano artık bir kahraman olmuştur. Claudianın da desteğiyle Aureliano, bir çocuktan bir erkeğe dönüşmüştür."} +{"text":"1920 yılların Viyana'sında 9 yaşındaki Mary, büyük ve güzel bir evde yaşayan, pek çok oyuncağa sahip bir kız çocuğudur. Max adında bir erkek kardeşi olmasına rağmen kendisini hep yalnız hissetmektedir; zira iyi niyetli ailesi onun isteklerini bir türlü anlamaz. Arkadaşlara ve maceraya düşkün olan Mary'ye Noel arifesinde amcası Albert ahşaptan yapılma bir cevizkıracağı oyuncak hediye eder. O gece Mary hayalleri oyuncağı canlandırır. Kendisine NC adını takan oyuncak, Mary'yi canlanan diğer Noel oyuncakları ile heyecan dolu sihirli bir yolculuğa sürükleyecektir... Ünlü Rus tiyatro yazarı ve sinemacı Andrei Konchalovsky'nin yazıp yönettiği film çocuklar için tam bir Noel masalı tadında. Başrol Mary ise yakın zamanda Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi ve Super 8 (2011) filmlerinde seyrettiğimiz küçük sarışın yıldız Elle Fanning var."} +{"text":"Matt Weston, Cape Town kentinde, düzenli ama sıradan bir hayatı olan genç bir CIA ajanıdır. 1 seneyi aşkındır görevli olduğu merkezde dört duvar arasına kısılmış biçimde, saha tecrübesi edinemeden zaman geçirmektedir. Kendini kanıtlayacağı bir görevi dört gözle beklerken, karşısında on yıldır kaçak olan eski CIA ajanı Tobin Frost'u bulur. Frost istihbarat biriminin en ünlü operasyon adamlarından biriyken, CIA'ye sırt çevirmiş ve para karşılığı orduya ait gizli sırları, dosyaları rakip ülkelere satmaya başlamıştır. Hatta Kuzey Korenin Amerika'ya karşı elinin güçlenmesinde büyük rol oynamıştır. Şimdi yakalanan Frost, Weston'ın çalıştığı ve \"safe house\" olarak adlandırılan merkezde sorguya çekilir fakat en güvenli olması beklenen bu bölge, beklenmedik biçimde paralı askerler tarafından basılır. Canlarını son anda kurtaran \"yeni ikili\" kendilerini kimin öldürmek istediğini buluncaya kadar en \"güvenli\" ve \"güvenilir\" yere kaçmak zorundadır... Filmin başrollerini Oscar'lı aktör Denzel Washington ve Ryan Reynolds paylaşırken, filmin yönetmenliğini bu yapım ile sinemada ilk büyük işine imza atan İsveçli Daniel Espinosa üstleniyor."} +{"text":"Gu-changın varlığı bile trajiktir. Yedi yıllık kolej öğrencisi baş vurduğu tüm iş başvurularında sürekli olarak çuvallamakta ve boşanmış ablasının verdiği harçlıkla ve küçük yeğeninden aldığı parayla idare etmeye çalışmaktadır. Bunlar yetmezmiş gibi 30 yaşına geldiği halde hiç kız arkadaşı olmamış bir ilk öpücük bile tatmamıştır. Korecede Gu-chang demek ağız yarası demekle eş anlamlı olmuştur. Ama sonunda Gu-chang için de bahar gelmiş gibidir çorak aşk hayatının şiddetli kışı geçmiş buz gibi havası ılınmaya başlamıştır çünkü tatlı ve masum A-ni ile karşılaşmıştır. Her şey harika gibidir ve Gu-chang güzel kız arkadaşını ilk kez öperken sanki cennetin tadını almaktadır ta ki A-ni onun dilini ısırıp bir de sıkı tekme attığında Ha-ni ile tanışıncaya dek. Böylece Gu-changın kişilik bölünmesi yaşayan kız arkadaşıyla acı dolu ilişkisi başlar bir an A-ninin çok tatlı çocuksu davranışlarıyla oyalanırken bir an sonra Ha-ninin döner tekmelerinden canını kurtarmaya çalışmaktadır."} +{"text":"Fine, kimse tarafından kaale alınmamaktan muzdariptir. Fakat bir oyuncu olmasına rağmen durumu kötüleştirmek konusunda elinden geleni de yapmaktadır. geceleri zihinsel özürlü kızkardeşi uyuyamayıp kafasını duvarlara vurduğunda, Fine kayıt cihazını açar ve başlar dans edip şarkı söylemeye ve tabi ki oyunculuğa. Ancak oyunculuk okulunda kendine güveni yoktur ve sahnede kendini gösteremez. Tanınmış bir yönetmen olan Kasper Friedemann, Fine'ı tiyatroya giriş sınavına çağırdıktan sonra, Fine onu oyunculuğu konusunda ikna etme şansını yakalar. Ayrıca yönetmen bu sayede Fine'deki kolay incinebilir, hasas yapısının bir sonraki oyununun başrol oyuncusuCamille ile benzerlik gösterdiğini fark eder. Böylece Fine asla kaybetmek istemeyeceği ilk büyük rolünü kapmış olur. Başka bir kimliğe bürünür. Camille karakteri sayesinde dişiliğinin farkına varır fakat yine bu oynadığı karakter yüzünden her gün kızkardeşine göstermek zorunda kaldığı sabrı da yitirir. Çünkü Camille sadece kendine fazla odaklanan ve cinsel hayatı aktif biri değil aynı zaman da ruhen kolay incinebilen ve kendi kendine zarar veren biridir. Fine kendini yönetmeninin ellerine bırakır fakat yönetmen onun adeta cehenemi yaşamasına ve psikolojik olarak bu cehenemden kurtulmasına yardım etmez. Bu öyle tehlikeli bir oyundur ki Fine sonunda kendi kendinin düşmanı olur."} +{"text":"Oldukça varlıklı ve geçkin bir adam olan Don Pepe, satacağı arazi üzerinde yaşayan kiracıları ile sorun yaşamaktadır. Çok fakir olan kiracılar gidecek başka yerleri olmadığı için evlerinden çıkmayı reddederler. Don Pepe, yanında çalıştırdığı adamlardan El Bruto lakaplı iri yarı ve sert mizaçlı biri olan Pedro'yu, karısı Paloma' nın önerisi ile kiracıların gözünü korkutması için arsaya yollar. Pedro hasta olduğunu bilmeksizin hırpaladığı bir adamın ölümüne sebep olunca, Don Pepe onu gözden uzak tutmak için karısının çalıştırmakta olduğu kasap dükkanına getirir. Fakat genç ve güzel karısı Paloma Pedro'dan hoşlanır ve kısa sürede onu baştan çıkarmayı başarır. Kiracılar Pedro'nun peşine düşünce kaçmakta olan Pedro, tesdüfen, ölümüne sebep olduğu adamın kızı Meche' nin evine sığınır. Meche kim olduğunu bilmeksizin onu tehlike geçene dek saklar. Meche'den çok hoşlanan ve minnettar kalan Pedro, onun kendisini sevmesi için uğraşmaya başlar. Diğer kiracılar gibi Meche de evinden çıkmak zorunda kalınca Pedro onu kendisiyle evlenmesi için ikna eder ve kendi kaldığı yere getirir. Ancak Pedro'dan vazgeçmeye niyeti olmayan Paloma, Pedro' yu ziyarete gelip de Meche'yi görünce çok sinirlenir. Meche'ye saldırır, onun Pedro ile evlendiğini öğrenindiğinde ise deliye döner. Meche'ye babasının katilinin Pedro olduğunu söyler. Hemen ardından kocası Don Pepe'ye gidip Pedro'nun kendisine tecavüz ettiği yalanını uydurur. Don Pepe ile tartışan Pedro sinirlerine hakim olamayıp onu öldürür ve polise yakalanmadan Meche'yi bulmaya gider. Meche'ye babasıyla ilgili gerçeği, her şeyin kaza eseri olduğunu anlatır. Ancak tam kaçacağı sırada Paloma' nın ihbarı ile gelen polislerce sarılır. Teslim olmayıp çatışınca da polislerce vurularak öldürülür. : iskojan"} +{"text":"Ferhat ile Şirin birbirlerini büyük bir tutkuyla seven iki aşıktır. Ablası Meryem, Şirini Rum kralı ile evlendirmek istemektedir. Çünkü kralın onları himayesi altına alması için bu şarttır. Rum askerleri Şirine saldırırlar. Kral Hüsrev ise genç kızı kurtarır. Kral kimliğini de açıklamaz. Halk Hüsrevin kralın casusu olduğunu sanır ve onu yaralar. Ferhat Hüsrevi kurtarır, yarasını tedavi eder. Hüsrev Ferhata can borcu olduğunu düşünür. Kral olduğunu Ferhattan da gizler. Meryem Ferhatın Şirini kral ile evlenmeye ikna etmesini rica eder. Ferhat bunu kabul etmez. Meryem Ferhatın Şirini sevdiğini anlamıştır. Bu arada sarayına dönen Hüsrev can borcunu ödemek için Ferhatı aramaktadır. Ferhat ile Şirin kaçmaya karar verirler. Bunu öğrenen Meryem onları yakalatır ve Ferhat zindana atılır. Şirini de başkentte kralın sarayına yollar. Aslında Meryem Ferhata aşıktır ve Şirin gidince Ferhatı serbest bırakır. Kral Hüsrev ise Şirinin kendisinden korktuğunun farkındadır. Onu kurtarıcısı olarak tanıdığını ve sevdiğini sanır. Ferhat gizlice saraya giderek Şirini görmeyi başarır, fakat yakalanır ve bu arada Hüsrevin ülkenin kralı olduğunu anlar. Şirin Ferhat hakkında konuşmak için kraldan görü��me talebinde bulunur. Hüsrev de Şirinin kendisini sevmesi için Ferhattan yardım ister ve ikisini konuşmak üzere baş başa bırakır. Ferhat Hüsrevin dileğini yerine getirir ve Şirinden ayrılır. Bu arada saray ve şehir su sıkıntısı çekmektedir. Su gelmesi dağın delinmesine bağlıdır. Daha önce bunu deneyenler, çöküntü altında kalarak can vermişlerdir. Ferhat bu iş için gönüllü olur. Kral Hüsrev Şirin ile Ferhatın birbirlerini sevdiğini anlamıştır. Onları birbirine kavuşturmaya karar verir. Ferhat bu arada dağda çalışmalara başlamıştır. Meryemin yardımcısı olan Rahsane Ferhatı dağda bulur. Ona, umudunu tamamen kesmesi için Şirinin öldüğünü söyler. Ferhat yürekten yıkılmıştır. Hırsla, acıyla ve sabırla sağı delmeye devam eder ama bir çöküntü ölmesine sebep olur. Şirin haberi alınca Ferhatı bulur, sevdiğinin acısına dayanamaz ve o da oracıkta can verir. İki sevgilinin ruhları ölümsüzlük aleminde birleşecektir."} +{"text":"Bir Güney Amerika ülkesinde sürdürdükleri bir bebeği evlat edinme arayışı, farklı hayat deneyimleri ve kendilerine özgü değerleri olan altı Amerikalı kadını bir araya getirir... Vücudunu formda tutma saplantısı içindeki Skipper, onu kahretme tehdidi oluşturan özel bir acı ile iç hüznü kendinden uzakta tutabilmek için vaktinin büyük kısmını jimnastik yaparak geçirir. Otuz küsur yaşında bekar ve müztehzi bir New York'lu olan Leslie çocuk sahibi olabilir aslında, ama sırf bunun için bir erkekle cinsel ilişki kurmaktan kaçınmaktadır. Kadınların en genci olan ve maddi yönden belki de aralarında en iyi durumda bulunan 24'ündeki Jennifer, evlat edinilmiş bir bebeğin, paranın sağlayabildiği bütün tıbbi yöntemlerin nafile olduğu ortaya çıkınca yitirdiği özgüvenini yeniden kazandıracağını umar. Grubun kontrolünü eline geçiren Nan'ın öfkesi her an burnundadır, ama gürültücü ve edepsiz olmak, böyle yabancı ellerde insana üstünlük sağlar. Hıristiyanlığa kucak açmış, içkiyi bırakmış bir alkolik olan Gayle ise nihayet hayatında, annelik sorumluluğuyla başa çıkabileceğini hissettiği bir noktaya gelmiştir. Kadınlar onlara bir bebek verilene kadar esrarengiz Senora Munoz'un işlettiği egzotik otelde endişe içinde bekler, yemek yer, alışverişe çıkar, güneş banyosu yapar ve biraz daha beklerken, bir çocuk sahibi olma yolundaki baskın arzularını kuşatan umut ve yılgınlığı paylaşır, fikirlerini, önyargılarını ve güvensizliklerini gözler önüne sererler... Yabancı bir ülkedeki garip bir durumu resmederken, insanların noksanlarına, gereksinimlerine, güçlü ve zayıf yanlarına her tür ilginç pencereler açan bu ciddi, dokunaklı ve kışkırtıcı toplu oyunculuk örneği..."} +{"text":"2179 yılındayız. Bir dünya kolonisi olan Mars'ta, insanların yanısıra, onların ayak işlerini yapmak üzere geliştirilmiş ikinci sınıf siborglar yaşamakta. Bir de gizli bir güç terafından illegal olarak geliştirilmiş yetenekli üçüncü sınıf siborglar var ki, bunlar Mars'taki topluma gizlenmiş olarak yaşıyorlar. Hem güzel hem de yetenekli bir siborg polis olan Naomi Armitage'ın kıyafetkleri, davranışları ve cesaretiyle Marslıların gözünde özel bir yeri var. Naomi'nin birlikte çalıştığı Ross Sylibus'un daha önceki ortağı bir siborg tarafından öldürüldüğü için, deneyimli polis Naomi'ye güvenmiyor. Rene D'Anclaude isimli bir lider tüm gizlenmiş üçüncü sınıf siborglara savaş açtığında ve kitlesel linç olaylarıyla toplum düzeni bozulduğunda, Naomi ve Ross zoraki bir işbirliği yapmak zorunda kalırlar. Olaylar Naomi'nin kendisiyle ilgili bir takım sırları öğrenmesine yol açar. O artık yol ayrımındadır ve bir taraf tutmak zorundadır. Hayatı pahasına da olsa..."} +{"text":"Martin, günlerini dairesinde web tasarımı yapmakla geçiren bir agorafobiktir. Tedavi sürecinde, yavaş yavaş şehirde küçük turlar atmaya başlar. Mariana ise uzun bir ilişkinin post travmasını yaşamaktadır. Karşılıklı dairelerde oturan bu yalnız erkek ve kadının karşılaşmalarını çaresizce bekleriz. Buenos Aires gibi üç milyon nüfuslu bir şehrin kaosunda ise bu pek de kolay olmaz. Yönetmenin sözleriyle filmi düşünecek olursak; Bir erkek, bir şehrin görüntüsünü yansıtırken; bir şehir de bir erkeğin dışarı uğramış iç organları gibidir. Bir şehir, bir erkeğin varoluş sebebini keşfetmesini sağlayan bir aracı iken; aynı zamanda onun varoluşunu tamamlamasının önüne geçen bir engeldir de. Modern bir kent masalı anlatan film, büyük şehirlerdeki kent yaşamının nasıl kurgulandığını da mizahi ve ironik bir dille kurmaya çalışıyor. Kolektif bir nevrozdan muzdarip, yalnız bir adam ve kadının portresini çizerken; kaotik ve kalabalık Buenos Airesin portresi de adım adım beliriyor zihnimizde."} +{"text":"Kate bir köpekbalığı uzmanıdır ama bir dalış sırasında yanındaki meslektaşlarından biri köpekbalığı tarafından öldürülünce işleri eskisi kadar iyi gitmemeye başlar. Kafasının içinde sürekli \"köpekbalığının fısıltısını\" duyan Kate dalgıçlığı bırakır. Fakat ekonomik açıdan da durumu hiç parlak değildir. Bir gün eski erkek arkadaşı Jeff ona reddetmesi güç bir teklif sunar; milyoner bir iş adamı tehlikeli bir köpekbalığı dalışına çıkmak istemektedir- hem de koruyucu tel kafes olmadan. Korku ve endişeleri arasında gidip gelen Kate çaresizce teklifi kabule eder ve yeryüzünün en ölümcül bölgesine doğru yola çıkar... Oscarlı oyuncu Halle Berry'yi başrolde seyrettiğimiz filmin yönetmenliğini oyuncu ve yönetmen John Stockwell üstlenirken, senaryo ise hikayenin de sahibi olan Amy Sorlie ve Ronnie Christensen tarafından kaleme alınmış."} +{"text":"Alba, Intiyi almaya gelmiştir. Inti altı yaşındadır, Alba ise otuz. Değişken karakterli ve konuşmayı çok seven saf Alba, Inti ile birlikte otostop çekerek Patagonyadaki bir vadiye gitmek üzere yola düşer. Burası, dünyanın dört bir yanından gelen dinden uzaklaşmış insanlar için bir sığınak olan El Bolsondur, Dr. Schulzun evinde, böcek koleksiyonları ve birçok hayvan arasında yapılan durmak bilmeyen partide, gece de gündüz de birdir. Dağların eteğinde, köylü çocuklar bir okula zarar vererek ve yeni gelenlerin evlerine saldırarak eğlenmektedir. Bu iki imkansız dünya arasında, Alba ve Inti, anne ve oğul olarak kendilerine normal bir yaşam kurmaya çalışırlar. Alba hayallerine sarılır, Inti ise hayatta kalmak için gerekli malzemelerle dolu çantasına"} +{"text":"Yakın zamana kadar üniversite profesörü, bohem bir yazar, Belgrad entelijansiyasının üyesi ve Miloşeviç rejiminin ateşli bir karşıtı olan Teja, şimdi büyük bir yayınevi işletmektedir. Bir gün tanımadığı bir ziyaretçi, elinde bir bavulla ofisine gelir. Bu adam, sabık bir Sırp Güvenlik Servisi üyesi olan ve şimdi de taksi şoförlüğü yapan Luka dır. Böylece, şaşırtıcı ve son derece sıradışı bir karşılaşma gerçekleşmiş olur. Luka nın son on yıldaki görevi her gün Teja yı takip etmek, davranış ve eylemleri hakkında raporlar yazmak ve yaşamının en mahrem anlarında bile onu gözlemektir. Birbirine hayli zıt kaderlere sahip bu iki adamın yaşamlarının son on yılı adım adım ortaya çıkar. Genellikle dokunaklı, bazen de dayanılmaz şekilde komik en beklenmedik durumlardan, en trajik olaylara ve karanlık savaş öykülerine, bir dönemin dökümü, 20. Yüzyıl'ın sonunda bir ülkede verilen özgürlük mücadelesinin tarihi gözler önüne serilir"} +{"text":"Alec Mason'ın Mars kolonilerine özgürlüğünü kazandırmasının üzerinden 25 yıl, düşmanlarının karısını öldürüp kızı Lyra'yı kaçırmasının üzerinden 12 yıl geçti. Alec'in hayatta kalan oğlu Jake Mason ve Red faction milislerinden bir tünellerin altını üstüne getirdikten sonra 25 yılın ardından kaçırılan kız kardeşinin hala hayatta olduğunu öğrenir. Çok güçlü bir düşman gezegen boyunca yayılırken Jake kız kardeşini aramaya koyulur fakat kız kardeşinin düşman tarafına geçip Red Faction ordusunu yok etmek isteyen bir düşman olduğunu fark eder. Şimdi Jake hem bu savaşla mücadele etmeli hem de bir şekilde ailesini yeniden bir araya getirmelidir. Alec Mason'ın oğlu Jake'in kaçırılan kız kardeşini bulma girişimini ve öldürülen annesinin intikamını alma çabasını anlatan film Red Faction Origins oyunundan esinlenilerek yapılmış.."} +{"text":"Jack Travis, genellikle korku türünde oyunlarıyla tanınan ünlü bir oyun yazarıdır. Kızı Bee Travis ile birlikte taşındıkları bir kalede yaşamaya başlarlar. Bu kaleye taşınmalarının en büyük sebebi, kalenin bir hikayesinin olmasıdır. Aynı zamanda, kale gibi kasvetli bir yerde yaşamanın ilham vereceğine inanır. Jack Travis, erken yaşta baba olduğu için kızını kabullenmesi ve ona nasıl davranması gerektiğini bilmiyordur. Bee, uyum sorunu yaşayan genç bir kızdır ve bütün bu sorunlarının sebebinin tuhaf babası olduğunu düşünüyordur. Sözde arkadaşlarıyla kalede pijama partisi yaparken ortaya koyulan bir iddia sonucunda, kalenin karanlık kısmına gidip kötü ruhu uyandırmasını isterler. Bee, babasının oyunu için kalenin bu dehşet verici hikayesini kullandığını bildiğinden temkinli yaklaşır. Bu sırada, civara yeni taşınan komşuları Jenny ve Callum ile tanışmaları an meselesidir. Jenny, kalenin ürkütücü hikayesinde yer almış bir kadının torununun kızıdır. Jenny, Jack'in bu hikayeyi baz alarak oyununu şekillendirmesini, büyük büyükannesi, büyükannesi, annesi ve kendini utandırdığını düşündüğünden onu durdurmak için elinden geleni yapar. Bu arada, Bee'nin kötü ruhlar tarafından ele geçirilmesi sonucu herkesin odak noktası tamamen değişir."} +{"text":"Büyük bir Doğu Avrupa şehrinin sisli bir sabahında, yanında yatak taşıyan gizemli bir adam görünür. Bu adam, oturma izni alabilmek için büyülü ve hipnotik teknikler uygular ve bir banliyö sitesinde masör olarak çalışır. Eski bir lahana tarlasının ortasına, zenginler için inşa edilmiş bu mülayim, kapalı topluluk, kendisini çevreleyen daha kötü dünyadan, duvarları sayesinde korunur. Uzaklarda bir yerde, uluslararası bir merkez olmayı uman şehrin gökdelenleri ve vinçleri belirir; Doğu, sürekli Batı'yı takip etmektedir. Hepimizin arzuladığı varlıklı üst sınıf aile temsilleri, birbirinin aynısı evlerde oturur. İçlerinde bir üzüntü, özlem taşıyor gibidirler. Galiba artık bu Doğu ülkesine gelmeyen kış yüzündendir bu üzüntü. Onların aksine, çocukları artık kardan adam yapamaz. Fakat belki hissettikleri boşluk daha derindedir. Otantik, egzotik Doğu'dan gelen çekici bir masör, hayatlarına girer. Bu masörün bir yeteneği vardır. Elleri, iyileştirir. Gözleri, yalnız kadınların ruhuna işler. Onlar için masörün Rus aksanı, her şeyin daha huzurlu olduğu geçmişten gelen bir şarkı, çocukluklarından gelen bir ezgi gibidir. Adı Zhenia olan bu adam, hayatlarını değiştirir."}